İSLAM’IN HALİS SÜTÜ Şeyh Muhammed Nazım El-Hakkani En-Nakşibendi Hz.’nin 27 Nisan 2012 Sohbeti, Sübhanım Allah, Sultanım Allah, Nebim Muhammed Aleyhi Selam. Sübhanım Allah, Sultanım Allah, Nebim Muhammed Aleyhi Selam. Sübhanım Allah, Sultanım Allah, Nebim Muhammed Aleyhi Selam. Ya Selam! Ya Selam, Ya Selam. Maşa'Allah Maşa'Allah. Şeyhimiz bize öyle güzel bir salavat-ı şerif ve tesbihat ikram etti ki ne zaman söylesek içimiz kaynıyormuş gibi hissediyoruz. Maşa'Allah, Elhamdulillah. Elhamdulillah. Yeniden "Şükür Ya Rabbi" diyorum beni Şeyh yapmadığı için. Ve burada zorla oturuyorum. Beni zorluyorsunuz yoksa kaçıyor olurdum. Ve Elhamdulillah Şeyh olmadığım için, birşey anlamadığım için. Yalnız Şeyhimizin sözcüsüymüş gibi davranmaya çalışıyorum. Beni bu göreve koydu ve bundan onur duyuyorum- onun sandalyesinde oturduğum için onur duyuyorum. Bir de dizimden ameliyat olduğum için onun sandalyesinde oturuyorum, yoksa asla oturmazdım. Yani zorla, beni zorlamaları yüzünden burada oturuyorum. Ve bugün, burada oturmaya başlamamın üzerinden 1 hafta geçti. Ve Maşa'Allah Dr Nur da bize çok güzel bir hutbe verdi. Böyle büyük makamlar için bizim seviyemizin ne kadar düşük olduğunu anlamadı. Ve ona hatırlatmak istedim "Dr Nur, biz çok basit insanlarız. Bizim seviyemiz çok çok düşük, sen bunları Evliya Makamı için, Enbiya Makamı, Efendimiz’in (sav) için konuşuyorsun.Bizim için konuşma bunları. Lütfen, biz anlamıyoruz. Şahsen ben anlamıyorum. Çok güzel ilmin var Maşa'Allah. Ve ben senden, insanların seviyesinde konuşmanı istiyorum. İnsanların seviyesinin üzerine çıkma. Şeyh olmak istiyorsan, insanların seviyesine göre konuşman lazım. Şimdi sen Dr seviyesindesin, yüksek seviyedesin Maşa'Allah. Biz hazmedebileceğimiz birşey istiyoruz. Bebeğe yemek olarak kebap veremezsiniz, onun anne sütüne ihtiyacı vardır. Şeyhimiz der ki: "Bu (mimber) Peygamber (sav) makamı. Oraya çıktığınıda, artık Efendimiz’in (sav) makamından konuşursunuz. Orada Şeyhimizin adını, benim adımı zikredemezsiniz. Orası artık onların makamı değildir, Peygamber makamıdır. Yalnız Efendimiz (sav) içindir o makam. Bunu söylemeye mecburum, alınmak yok. Bu hakikattir, söylemem lazım. Bu yüzden bir yere adım attığınızda ne söylediğinizi, nasıl hitap edeceğinizi ve nasıl doğru insanlara doğru yiyeceği sunacağınızı bilmeniz gerekir. Bunu söyleyen Şeyhimizdir, ben değil. Ben değilim. Bu yüzden burada (sandalyede) istediğiniz gibi konuşabilirsiniz, Şeyhimizin makamıdır: o güler, şakalar yapar, mizah da koyar ciddi kısmını da verir. Bu sebeple bütün camilerde Efendimizin (sav) makamını yalnız haftada bir kere, cumaları kullanırlar. Ama kürsü vardır, orada nasihat vermek serbesttir. İstediğinizi söyleyebilirsiniz. Bu noktayı açığa kavuşturmak istedim, önce kendim için. Bu yüzden yukarı (mimbere) çıkmıyorum, biliyorum ki komik görüneceğim yukarıda. Bu yüzden, topraktan bile aşağıda görünmeye çalışıyorum. İnşa'Allah bu hepimize nasihattir, özel olarak kimsenin şahsına değil. www.saltanat.org Page 1 Ve, söylediğin şeyler harikaydı, gerçekten çok güzeldi. Üzerinde düşünüyordum da, çok yüksek bir ilim bu. Özellikle bizim için çok yüksek bir ilim, bunu bilmen gerekiyor. Bu cemaate nasıl yumurta pişirileceğini öğretmek iyidir. İçlerindeki enerjiyi, öfkeyi, nefsani şeyleri atmaları için hadra yapmayı öğretmek iyidir. Çok kişi "bu insanlar ne yapıyor?" diyor. Bazen video da seyrediyorum da "ne komik şeyler oluyor burada" diyorum. İnsanlar dans ediyor, hoplayıp zıplıyor. Ve gururla hoplayıp zıplıyor. Ama aslında nefsani şeylerin atılmasıdır, hadranın hakikati budur. Dışarıdan bakınca gerçekten saçma görünüyor, açıkça söylüyorum. Bu serbest kürsü, herşeyi söyleyebilirim. Bir dahaki sefer seni buraya koyacağım istediğini söylemen için, Dr. Bu yüzden...1992'de Amerika’yı ziyaret ediyorduk Şeyhimizle birlikte. Şeyh Hişam (ks) bizi davet etmişti. New Mexico'da Albuquerque şehrine gittik, hepsi yüksek insanlar. Nizamuddin nerede? Göremiyorum seni! Çok saklanıyorsun ya Şeyh. Şeyh Hişam, Şeyhimize dedi ki: "Ya Seyyidi, bu insanlar Amerikalı. Ve bir şeyler istiyorlar. Onlara yeni ne vermeyi düşünüyorsun?" Bu 1992'deydi. Ben de çok gençtim o sıralar. Bakıyorum, ne olacak diye. Ve baktım ki Şeyh Hişam, kadın erkek karışık herkesi topladı. "Ayağa kalkın, ayağa kalkın" dedi. "Hay, Hay, Hay, Hay" demeye başladı. İnsanlar da "Hay, Hay, Hay, Hay" demeye başladı. Önce birbirlerine baktılar ve garipsediler ama sonra hepsi bir olup bu hadrayı yapmaya başladılar. Hadranın başlangıcı orada oldu. Şeyhimiz de "Maşa'Allah bu ilham kalbine geldi Şeyh Hişam" dedi. Hadra bütün bu insanların içini kaynatıp İslamı sevdirdi, tarikata sempati uyandırdı. Sonradan Maşa'Allah, erkekler sarıklı; hanımlar örtülü oldular, hepsi güzel Müslümanlar oldular Maşa'Allah. Elhamdulillah! Bu yüzden hadra için, "İslam'da yoktur, İslam'da kabul edilmez" demeyin. Bu 4 mezhep, neden geldi ve insanların hizmetine verildi? Mezhep insanların kültür ve yaşayışlarına göredir. Bu yüzden 4 ayrı mezhep oldu. Böylece her yerde ya Şafi, ya Hanefi, Maliki veya Hanbeliye tabi oluyorlar. Bunların her biri Allah'a giden Hak yoldur. Ama Allah İslam'ı verdiğinde onu insanların kültürlerine göre verdi, insanların İslam’a göre davranmalarını kolaylaştırmak için. Bu yüzden burada pekçok farklı milletlerden farklı insanlar var. Ve Şeyhimiz onlara halis İslamı veriyor, buradaki bebekler için anne sütü gibi diyelim. Bu yüzden herkes kendi.. Nasıl söylenir... Süt yegane yiyecektir, gıdadır. Hz Musa sormuştu: "Ya Rabbi, biliyorum Sen yiyip içmezsin, yiyeceğe ihtiyacın yok. Ama ben cahil bir insanım. Sormak istiyorum. Yiyip içseydin ne yiyip ne içerdin?" Cenab-ı Allah "Süt" buyurdu. Bu yüzden süt çok önemlidir, Allah "süt" buyurdu. Bu yüzden Şeyhimiz herkese süt veriyor. Kim olduğu, nereden geldiği, hangi Mezhepten olduğu, önceki dininin ne olduğu, yeni dininin ne olduğu, ne rolü yaptığı..fark etmiyor. Böylece Şeyhimiz herkese gıdasını veriyor. Elhamdulillah, biz mutluyuz ve biliyorum ki siz de mutlusunuz. Yeniden mutluluğa geldik, ne oluyor bilmiyorum. Mutlu olun, mutlu olun, mutlu olun. Allah bizi hep mutlu etsin. Eğer imanımız varsa, en mutlu biz olmalıyız. İslam nimetine sahipsek mutlu olmalıyız. Ve İslam'ı seviyorsak, yine mutlu olmalıyız. Bunlar mertebeler. Elhamdulillah, eğer Allah bize iman lütfederse, ki bu çok yüksektir. Ve biliyoruz ki bizler yalnızca iman sahibi olmaya niyetli insanlar olmaya, o şekilde davranmaya çalışıyoruz. Çünkü imanın mertebesi öyle yüksektir ki Büyük Şeyh bile "bizim imanımız taklit imandır" derdi. Düşünün, böyle yüksek bir makamda www.saltanat.org Page 2 olmalarına rağmen "imanımız var" demek cüretini, cesaretini göstermiyorlar. Bu Allah'a karşı edeptir, çok önemlidir. Tarikat edeptir, başka birşey değil. Başka birşey yapmasanız bile, edebi gözetmeye ve adımlarınız nerede bilmeye çalışıyorsanız bu her şeyden önemlidir. Eğer hala edepsizlik yapıyorsanız Allah kıldığınız namaza, tuttuğunuz oruca, ne kadar çok da olsa yaptığınız zikre bakmaz. Allah bunlara bakmaz. Allah edebinize bakar. Edep! Bu yüzden eski zaviyelerde büyük levhalara yazarlardı: "Edep Yahu!" Hep hatırlayın "Edep Yahu!" Çok önemlidir. Eğer bu edebe sahip olursanız, Allah size farklı bakar. Eğer olmazsanız bilmiyorum nasıl bakar size, hatta size bakacağını sanmam veya bana bakacağını da sanmam. Ben edepsizim. Ve Musa (as) Allah ile konuşurken 40 000 hicab-perde vardı aralarında. 40 000 hicab, kolay değil. Ve Hz Musa Nebiyullah ve Ulil Azim/Büyük Peygamberler’den olduğu için Allah'la konuşmayı kaldırabiliyordu. Başkası olsa, anında gider. Ve Allah O'na buyurdu "fehla’ na’leyk- papuçlarını çıkar" (20:12). Neden? Oradaki papuç değil. "Papuçlarınla birlikte nefsini de soyun ve dışarı koy, edepli ol. Buraya geldiğinde edepli ol". "Fehla’ na’leyk" budur. Sıradan, "ayakkabılarını çıkar" sanırsınız ama ayakkabı değildir aslında. Papuçlarımızla birlikte nefsimizi de çıkarabiliyor muyuz? En zor olan budur. Ama Elhamdulillah, bize bebek gibi davranıyorlar. Bebek istediğini yapabilir ona kabahat yok. Güzel bir kıssa vardı: Sultan büyük bir meclise katılacakmış. Herkes Sultan için ayağa kalkmış. Ve Sultan içeri girince şöyle bir bakıp geri dönmüş ve çıkmış. Herkes panik olmuş tabi, "Ne oluyor, neden Sultan girip geri çıktı?" Böyle deyip Sultana koşmuşlar: "Sultanımız, neden içeri girmediniz?" Sultan da demiş ki, içeri girdiğimde başka bir sultan daha olduğunu gördüm. Bir mecliste iki Sultan olmaz, tek Sultan olmalı" "Kim, kim, başka sultan yok ki" demişler. Sultan "Hayır, birisi çocuğunu da getirmiş, o da Sultan" demiş. Çocuk çocuktur. Ne yapacağını bilemezsiniz. Bu yüzden o çocuğu meclisten çıkarmışlar ve Sultan, tek Sultan olarak gelmiş. Bu yüzden Doktor, biz çocuğuz, çok küçüğüz. Maşa'Allah, bunu söyleyince Efendimiz (sav) nasıldır kim bilir. Bu yüzden konuştuğun bir çeşit sırdır, büyük bir sırdır. Şeyhimiz böyle bir sohbet vermişti bir gün, kendinizden geçirecek bir sohbet. Sen sadece onu yakalamaya çalışıyorsun, kapıyı çalıyorsun Dr. Nur. Ama o öyle yüksek bir mertebedir ki çok insan onu anlayamaz, ve çok insan da hazmedemez. Hz Ebu Hureyre (ra)'nin sözü meşhurdur: "Efendimiz’den (sav) 2 çeşit ilim aldım. Birini insanlara veriyoruz, bilinen ilimdir. İkinci ilimse, ondan bir cümle söylesem bu başımı bedenimin üzerinde göremezsiniz". Çok önemlidir. Ama Maşa'Allah bugün Dr. Nur kapıyı çaldı. Ama biz hazmedemeyiz Dr. Biz çok küçük çocuklarız. Şeyhimiz de bize hala küçük çocuk gibi davranıyor, Elhamdulillah. Muhyiddin İbn-i Arabi Hz "Sizin taptığınız benim ayaklarımın altındadır" diyince kafasını kestiler, "Şeyh kafir oldu" diyerek bütün insanlar ayağa kalktı. Ve, Sultan Selim Şam'ı fethettiğinde hamama gitti yıkanmak için. Sultan geliyor diye bütün hamamı boşalttırdı. Hamama girince içeride birinin oturduğunu gördü, çok öfkelendi Sultan Selim "Duymadın mı bu hamamın boşaltılmasını istediğimi, neden burada oturuyorsun?" "Ey Selim!" dedi o zat. Titremeye başladı korkudan. "Ben senin için buradayım". İbn-i Arabi Hz di o. "Sin Şin'a girdiğinde Muhyiddin'in www.saltanat.org Page 3 sırrı zahir olacak" dedi. Sultan Selim böyle oturuyordu, "Evet ya Seyyidi", o da ona söylüyordu. Sonra "beni orada bulacaksın, benim sırrımı sen açacaksın" dedi. Sultan Selim "Muhyiddin Ibn Arabi'yi bilen var mı?" diye sordu, kimse bilmez. Unutulmuş, bitmiş, bütün ilmi kaybolmuş. Sonunda yaşlı bir adam bulmuşlar, "Dedem 90 yaşındayken 'biz Şeyh Arabi Hz'i gördük" dediğini hatırlarım" demiş. "Şeyh Muhyiddin Hz kafir oldu, biz de kafasını kesip bu bölgeye attık". Orası da çöplük alanıymış. Sultan Selim oraya gidip kafasını bulana kadar elleriyle çöpleri, tozu toprağı temizlemiş. Ve kafasını bulduklarında hiç bozulmadığını gördüler. Vücudu da olduğu gibi, hiç bozulmadan diğer tarafta duruyordu. Onu aldılar. Sonra o yaşlı adama sordular: "Bu Şeyh neden kafir oldu?" "Çünkü sizin taptığınız benim ayaklarımın altındadır dedi. Bunu kimse kaldıramaz, hem de Cuma hutbesinde söyledi". "Nerede söyledi bunu?" "Bu camide, Efendimizin mimberindeydi". "Bu mimberin altına bakmamız lazım" dediler. Kazdılar, kazdılar ve altınlar hazineler buldular. O zaman bunu söylüyordu, o günlerde insanlar şimdiki kadar materyalist değildi. "Sizin taptığınız ayaklarımın altındadır". Düşünün, şimdiki insanlar ne kadar materyalist, o zaman biz neye tapıyoruz bilmiyorum! Ve Şeyhimiz derdi ki, Şam'da Büyük Şeyh ile birlikteyken..Bu hazineden İbn-i Arabi Hz vakfı kuruldu. Her gün büyük bir kazanla çorba yaparlardı, o bulunan altınlarla kurulan vakıfta. Ve Şeyhimiz derdi ki "O günler, çok sıkıntılı, yoksulluk zamanlarıydı ki İbn-i Arabi Hz'in vakfına gidip tasımı çorbayla doldurur ve Büyük Şeyh Abdullah Hz'e giderdim. Hepimiz otururduk. O da çorbayı limonla, zeytinyağıyla karıştırır, kendi tarifini yapardı. Şeyhler kendi yemek tariflerini yapmayı sever. Ve hepimiz yiyip, İbn-i Arabi Hz'nin bereketiyle gayet güzel doyardık. Hakiki tarifi bilmek, onun arkasındaki hakiki sırrı bilmek hayatınıza mal olabilir. Bu yüzden Ebu Hureyre Hz söylüyordu, "2 çeşit ilim verildi bana. Birini insanlara dağtırıyorum, diğerini başkaları için saklıyorum". Bizim o "başkalarından" olduğumuzu sanmıyorum, biz küçük çocuklarız. Maşa'Allah bugün uzun sohbet oldu. Sanırım herkes sıkılıp uyumaya başladı. Ben de uyumaya başlıyorum. Uzatmayıp diyelim ki: Sübhanım Allah, Sultanım Allah, Nebim Muhammed Aleyhi Selam. Sübhanım Allah, Sultanım Allah, Nebim Muhammed Aleyhi Selam. Sübhanım Allah, Sultanım Allah, Nebim Muhammed Aleyhi Selam. Ve Salli Ya Rabbi ve Sellim ala cemiyal Enbiya vel Murselin. Ve ala kulli ecmain Velhamdulillahi Rabbil Alemin. Rabbena tekabbel minna vağfu anna vağfir lena verhamna ve Tub aleyna vehdina veskina ve eslih şanena ve şanel müslimin. Bi Hürmetil men enzelte Aleyhi Suretul Fatiha. Beyat isteyen var mı? Beyat satıyoruz. Euzubillahimineşşeytanirracim. Bismillahir Rahmanir Rahim. Beyat.. Maşa'Allah yeni aldım beyat iznini ve gayet güzel satıyorum. Video Link: http://www.saltanat.org/Blog/tabid/271/PostID/650/Pure-Milk-of-Islam-Islam-n-Halis-S-ten.aspx www.saltanat.org Page 4