2015 yılı türkiye ilerleme raporu ikv özeti

advertisement
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
19 65
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
Esentepe Mahallesi Harman Sokak TOBB Plaza No:10 Kat:7-8
34394 Levent, Şişli/İstanbul/Türkiye
Tel: +90 212 270 93 00 Faks: +90 212 270 30 22
E-posta: [email protected]
Avenue Franklin Roosevelt 148/A 1000 Brüksel/Belçika
Tel: + 32 2 646 40 40 Faks: + 32 2 646 95 38
E-posta: [email protected]
ikv.org.tr
2015 YILI TÜRKİYE İLERLEME RAPORU İKV ÖZETİ
19 6 5
2015 YILI
TÜRKİYE İLERLEME
RAPORU
İKV ÖZETİ
Bu yayın, İKV tarafından Kasım 2015 tarihinde hazırlanmıştır.
2015 YILI
TÜRKİYE İLERLEME
RAPORU
İKV ÖZETİ
19 6 5
İktisadi Kalkınma Vakfı
2015 YILI TÜRKİYE İLERLEME RAPORU
1. GİRİŞ
Raporun giriş bölümünde katılım müzakerelerinde bugüne kadar 14 faslın müzakereye
açıldığı, bunlardan birinin geçici olarak kapatıldığı, üst düzey ekonomik diyaloğun
temelini oluşturması öngörülen Ekonomik ve Parasal Politika ile ilgili 17’nci faslın
açılması için hazırlıkların devam ettiği, 23’üncü ve 24’üncü fasıllar kapsamında hukukun
üstünlüğüne ilişkin açılış kriterlerinin Türkiye’ye bir yol haritası sunmak amacıyla
belirlenmesi gerektiği ifade edilmektedir. Türkiye’nin üyelik kriterlerini karşılayarak,
Müzakere Çerçeve Belgesi’ndeki gerekleri sağlaması ve AB’ye karşı yükümlülüklerini
yerine getirerek, müzakereleri hızlandırabileceği belirtilmektedir. Bunun yanında, iki
taraf arasında katılım müzakerelerini destekleyen ve tamamlayan ortak çıkar alanları
olan enerji, terörle mücadele, dış politika, güvenlik politikası, mülteci ve göç yönetimi
alanlarında diyalog ve iş birliğinin güçlenerek devam ettiği vurgulanmaktadır.
1
2. SİYASİ KRİTERLER VE
GÜÇLENDİRİLMİŞ SİYASİ DİYALOG
2.1.DEMOKRASİ
Seçimler
Raporda, 7 Haziran seçimlerinin yüzde 84 gibi yüksek bir katılımla gerçekleştirilmesi
takdirle not edilmiştir. Seçim, özgürlüklere genel itibarıyla saygılı bir ortamda yapılsa
da kampanya sırasında yaşanan cepheleşme ortamı, adaylara ve parti binalarına
yönelik saldırılar, Cumhurbaşkanının iktidar partisine destek olarak algılanan tutumu,
iktidar partisinin kampanyasını desteklemek için kamu kaynaklarının kullanılması,
basın üzerindeki baskı, RTÜK’ün ve YSK’nın şeffaflığına ilişkin endişeler, seçim
döneminin olumsuz yönleri olarak kayda geçmiştir. Seçim sonrasında hükümetin
kurulamamasının bir sonucu olarak, 1 Kasım’da tekrar seçime gidildiği, bu seçimlerin
de yüzde 85 gibi yüksek bir katılım oranı ile gerçekleştirildiği ve seçim güvenliğinin
sağlanmasına rağmen, basın özgürlüğünün önemli bir sorun olmaya devam ettiği ve
seçim kampanyalarının rahatça yapılması imkânının kısıtlandığı belirtilmiştir. Başta
yüzde 10’luk seçim barajı olmak üzere, seçimlere ilişkin hukuki düzenlemelerin ve
seçim kampanyalarının finansmanı konusunun gözden geçirilmesi önerilmektedir.
Parlamento
Bu alt başlık çerçevesinde, siyasi cepheleşme ortamının TBMM’nin çalışmasını
engellediği, 7 Haziran 2015 tarihinde seçilen meclisin sadece olağanüstü olarak
toplandığı belirtilmiş ve aşağıdaki alanlardaki sorunlara dikkat çekilmiştir:
• Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasında belli ve objektif kriterlerin var
olmaması;
• Siyasi partiler ve milletvekili dokunulmazlığına ilişkin mevzuatın Avrupa
standartları ile uyumlaştırılmasında herhangi bir gelişme sağlanmaması;
• Anayasanın kısıtlayıcı yorumlanması ve terörle mücadele mevzuatı nedeniyle,
milletvekillerinin ifade özgürlüğünün sınırlandırılması;
• Siyasi partilerin kapatılmasına yönelik mevzuatın değişmemesi;
• Siyasi partilerin ve seçim kampanyalarının finansmanı alanlarında eksikliklerin
bulunması;
• Milletvekilleri ile ilgili mal beyanı ve çıkar çatışması gibi konuları kapsayan etik
düzenlemelerin olmaması;
• Siyasi cepheleşmenin, Meclisin işlevini yerine getirmesini zorlaştırması;
2
• Kilit yasaların paydaşlarla yeterince istişarede bulunulmadan ve Mecliste
yeterince görüşülmeden hazırlanması ve kabul edilmesi;
• Torba yasaların yaygın olarak kullanılması;
• TBMM Araştırma Komisyonu’nun üst düzey yolsuzluk davaları ile ilgili olarak
vardığı sonuçların basında yayınlanmasının bir mahkeme kararıyla durdurulması;
• Meclisin kamu harcamaları üzerindeki denetiminin yüzeysel kalması.
Bu eleştirilerin yanında, TBMM iç tüzüğünün kapsayıcılık, şeffaflık, kalite ve yürütmenin
etkin şekilde denetlenmesi alanlarında reforme edilmesi ve yapılandırılmış sivil toplum
istişare mekanizmalarının geliştirilmesi gereği vurgulanmaktadır.
Yönetişim
Bu alt başlıkta, 7 Haziran seçimleri sonrasında kurulan geçici hükümetin, AB katılım
sürecini canlandırmak için çaba sarf ettiği ve “paralel yapı” ile mücadelenin, yargının
bağımsızlığına zarar verecek bile olsa, etkin bir şekilde sürdürüldüğü belirtilmektedir.
Bunun yanında, yönetişim alanında aşağıdaki sorunların üzerinde durulmaktadır:
• Cumhurbaşkanının, anayasal yetkilerini aştığı yönünde eleştirilere yol açacak
şekilde, iç ve dış politika konularına müdahil olması; özellikle yargı, Merkez
Bankası ve basına yönelik açıklamaları;
• 7 Haziran seçimleri öncesinde iş başında olan hükümet döneminde reformların
yavaşlaması ve iç güvenlik paketi gibi çıkarılan bazı yasaların AB standartlarına
uyumlu olmaması;
• Kürt meselesinde çözüm sürecinin, PKK terörünün tekrar başlaması ve
hükümetin geniş çaplı karşılık vermesi sonucunda kesilmesi;
• “Paralel yapı” ile mücadelede, emniyet, kamu hizmeti ve yargıda görev yeri
değişikliklerinin ve meslekten çıkarmaların devam etmesi; adli soruşturmalarla
ilgili yürütme tarafından açıklamalar yapılması nedeniyle yargının bağımsızlığına
müdahale edilmesi;
• Yerel yönetimde, belediyelerin mali kaynaklarının ve mali yerinden yönetimin
sınırlı kalması;
• Bağımsız düzenleyici kurumların siyasi müdahaleden korunmasının yetersiz
olması.
Komisyon, soruşturmalarda kuvvetler ayrılığına ve yargının bağımsızlığına saygı
gösterilmesi bunun yanında şeffaf usullerin kullanılması, çözüm sürecinin devam
etmesi, bağımsız düzenleyici kurumların siyasi müdahaleden korunması ve şeffaf hale
getirilmesi çağrısını yapmaktadır.
3
Sivil Toplum
Raporda, güçlü bir sivil toplumun demokratik sistem için önemine dikkat çekilmekte
ve Türkiye’de sivil toplumu etkin bir şekilde işlemeye devam ettiği, hükümet ile iş
birliğinin gelişmekte olduğu ve AB-Türkiye Sivil Toplum Diyaloğu toplantılarının sivil
toplumun gelişmesine katkı sağladığı belirtilmiştir.
Bu olumlu tespitlerin yanında, aşağıdaki bazı eksikliklerden de söz edilmektedir:
• STK’ların politika oluşturma ve yasama süreçlerine etkin bir şekilde
katılamaması;
• Bazı STK’lara kapatma davaları, cezalar, kısıtlamalar veya ayrımcı uygulamalarla
zorluk çıkarılması;
• Toplanma özgürlüğünün kısıtlanması.
Bu alanda, sivil toplumla istişare için sistematik ve kapsayıcı mekanizmaların
oluşturulması; derneklerin kayıt işlemleri, yetkilendirme usulleri ve işleyişleri
üzerindeki kısıtlamalar gibi yapısal sorunların çözümlenmesi; yasal, mali ve idari
düzeyde sivil toplumun gelişmesine fırsat tanıyacak düzenlemelerin yapılması gereği
vurgulanmaktadır.
Güvenlik Güçlerinin Sivil Gözetimi
Rapor bu alanda, silahlı kuvvetlerin siyasete müdahalesinin olmadığı ve jandarmanın
kolluk faaliyetlerinin sivil gözetiminin genişletildiğini belirtmekte; ancak silahlı kuvvetler
ve istihbarat birimlerinin yasama organına hesap vermediğini, askeri harcamaların
denetlenmesine yönelik yasal çerçevenin iyileştirilmediğini ve bununla ilgili Sayıştay
mali denetim raporlarına erişimin sınırlı kaldığını da eklemektedir.
2.2. KAMU YÖNETİMİ REFORMU
Raporda Türkiye’nin kamu yönetimi reformu alanında kısmen hazırlıklı olduğu, vatandaş
ve işletmelere hizmet sunumu konusunda ilerlemeler kaydedildiği, güçlü bir kamu
hizmeti idari kapasitesinin bulunduğu genel tespitleri yer almaktadır. Bunun yanında,
daha kapsamlı bir kamu yönetimi reformuna ihtiyaç olduğu ve “paralel yapı” ile
mücadele çerçevesinde meslekten çıkarma ve tenzili rütbe davalarının endişe kaynağı
olduğu belirtilmektedir.
Rapor, gelecek yıl içinde bu alanda atılması beklenen adımlara ilişkin bir yol haritası
sunmaktadır:
• Liyakat ilkelerinin güvence altına alınması için, modern ve entegre bir bilgi
sisteminin ve işe alımlarda, terfilerde ve meslekten çıkarmalarda daha şeffaf
4
usullerin getirilmesi dahil olmak üzere, insan kaynaklarının daha koordineli bir
biçimde yönetilmesi hususuna odaklanılması;
• Politika oluşturma ve yasama faaliyetlerinin desteklenmesi için etki
değerlendirmelerinin hazırlanmaya ve sistemli bir biçimde uygulanmaya
başlanması;
• Stratejik planların ve kanun tekliflerinin desteklenmesi için daha fazla finansman
ayrılması.
Kamu Hizmetleri ve İnsan Kaynakları Yönetimi
Bu alanda işe alımlar ve terfilerin liyakata dayalı olarak gerçekleştirilmesi prensibinin
var olduğu ve kamu görevlileri için etik kurul ve komisyonlar oluşturulduğu
belirtilmektedir. Bunun yanında aşağıdaki sorunlara dikkat çekilmektedir:
• Özellikle üst düzey kadrolarda liyakat ilkesinin uygulanmasında sorunlar olması;
• İşe giriş aşamasında güvenilirliği sekteye uğratan uygulamaların bulunması;
• Kamuda kadın istihdamında az artış gözlenmesi;
• Engellilere ayrılan kotanın doldurulamaması;
• “Paralel yapı” ile mücadele kapsamında meslekten çıkarma ve tenzili rütbe
uygulanması;
• Modern bir insan kaynakları yönetimi bilgi sistemine ve koordinasyona ihtiyaç
duyulması;
• Kamu görevlilerinin mesleki gelişimi için eğitim stratejilerinin daha da
geliştirilmesi gereği;
• Kamu hizmetlerinde dürüstlüğün sağlanmasına yönelik planların olmaması.
Politika Geliştirme ve Koordinasyon
Bu alt başlıkta, Türkiye’nin tutarlı bir politika oluşturma sistemi için gerekli yasal ve
kurumsal yapıya sahip olduğu tespiti yapılmakta, ancak bunun yanında eşgüdümlü
bir yıllık planlama ve performans izleme sisteminin olmadığı ve sektörel stratejilerin
maliyetlerinin sistemli bir biçimde hesaplanmadığı da hatırlatılmaktadır.
Politika ve mevzuat geliştirme ile ilgili olarak, bu sürecin kapsayıcı ve kanıta dayalı
olması kriterinin kısmen sağlandığı belirtilmekte, Bakanlıkların mevcut kapasiteleri ve
AB Bakanlığının AB müktesebatına uyum ile ilgili iyi işleyen bir sistem geliştirmesinin
yanında, yasal yükümlülüğe rağmen uygulamada kamuoyu istişarelerinin ve
düzenleyici etki değerlendirmelerinin sistemli olarak yapılmadığı ifade edilmektedir.
Bu konu ile ilgili olarak, hükümet çalışmalarının kamu ve TBMM Komisyonları
tarafından denetlenmesinde yetersizlik olduğu eklenmektedir.
5
İdarenin Hesap Verebilirliği
Bu alt başlık ile ilgili olarak yapılan genel tespitlere göre, devlet idaresinin rasyonel
ve hiyerarşik bir şekilde düzenlendiği, Bakanlıkların Bakanlar Kurulu’na, anayasal
organların TBMM’ye ve kamu kurumlarının bağlı oldukları kuruluşlara karşı hesap
verebilirliğinin açık bir şekilde tanımlandığı görülmektedir. Bunun yanında, idari
hesap verebilirlik ve sorumlulukların devredilmesi kültüründen söz edilmekte ve kamu
görevlilerini ceza ve idari soruşturmalardan koruyacak şekilde amirlerden önceden
izin alma sorumluluğunun devam ettiği ifade edilmektedir.
Vatandaşların iyi yönetilme hakkı konusunda iç ve dış denetim düzenlemelerinin
olduğu, Kamu denetçisinin bu alandaki etkinliği, kamu bilgilerine erişim hakkının Bilgi
Edinme Hakkı Kanunu ile düzenlendiği belirtilmektedir. Bunun yanında, bu kanunun
uygulanmasını izleyen bir organ veya temsilci olmadığı ve devlet sırları, ticari sırlar ve
kişisel verilerin korunması gerekçesi ile geniş muafiyetler tanındığı da saptanmıştır.
İdari yargıya başvurma ve adil yargılanma hakkı ile ilgili olarak, idare mahkemeleri,
vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay’ın sorumlu olduğu, idarenin
mali sorumluluğu ve tazminat hakkının Anayasada güvence altına alındığı; ancak
ilgili verilerin toplanmasından sorumlu bir kurum olmaması sebebiyle uygulamanın
değerlendirilmesinde sorunlar yaşandığı belirtilmektedir.
Kamu Mali Yönetimi
Kamu maliyesi ile ilgili olarak çeşitli reformlar yapıldığı, genel olarak mali disiplinin
sağlandığı, bütçenin şeffaflığı için temel unsurların var olduğu, yeni muhasebe
yönetmeliği sayesinde mali raporlamanın iyileştirilmesi ve yıl sonu raporlama için
yeni bir format oluşturulmasının söz konusu olduğu gibi olumlu tespitlerin yanında,
kapsayıcı bir kamu mali yönetimi reform programının olmaması ve döner sermayelerin
yıllık bütçe sürecine ve Hazine tek hesabına dahil edilmemeleri eleştiri konusu olmuştur.
Vatandaşlara ve İşletmelere Yönelik Hizmet Sunumu
Bu alanda e-devlet hizmetlerinin geliştirildiği, faydalanıcı odaklı idare konusunda
gelişme sağlandığı, kamu hizmetlerine erişimin iyi düzeyde olduğu ifade edilmektedir.
Öte yandan, kamu hizmetlerine engellilerini erişiminde sorun olduğu, genel idari
usuller hakkında bir yasa olmaması nedeniyle, bu konudaki yasal çerçevenin çok
parçalı bir yapı arz ettiği ve idari usullerin basitleştirilmesi gerektiği belirtilmektedir.
Kamu Yönetimi Reformuna Yönelik Stratejik Çerçeve
Raporda, Türkiye’de kamu yönetimi reformu için genel bir stratejik çerçevesinin
olmadığı, bunun için yeterli siyasi destek ve idari ivmenin mevcut olmadığı, planlama
6
belgelerinin izlenmesi ve rapor edilmesi için ortak bir sistemin geliştirilmediği
eleştirilerinin yanında, kamu yönetimi reformunun mali sürdürülebilirliğinin
sağlanamaması da bir sorun olarak ifade edilmektedir.
2.3. HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ
Yargının İşleyişi
Türkiye’de yargı sisteminin AB’ye katılım açısından belirli düzeyde hazırlıklı olduğu
belirtilmektedir. Bu alanda 2007 ve 2013 arasında kayda değer iyileştirmeler yapıldığı,
ancak 2014 başından beri ilerleme kaydedilmediği tespitinde bulunulmaktadır.
“Yargının bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin gözetilmesi sekteye uğramış,
hâkimler ve savcılar güçlü bir siyasi baskı altında kalmıştır” şeklinde değerlendirmede
bulunulmaktadır.
Bu alanda gelecek yıla yönelik yol haritasında aşağıdaki noktalar yer almaktadır:
• Yargının, görevlerini bağımsız ve tarafsız şekilde gerçekleştirmesine imkân
tanıyan, yürütmenin ve yasamanın kuvvetler ayrılığı ilkesine riayet ettiği siyasi
ve hukuki bir ortamın yaratılması;
• Yürütme erkinin, HSYK üzerindeki rolünün ve etkisinin sınırlandırılması ve
hâkimlerin görev yerlerinin kendi istekleri dışında değiştirilmemesi konusunda
yeterli güvencenin sağlanması;
• HSYK’nın yargılama sürecine müdahalesinin önlenmesine yönelik olarak daha
fazla koruma tedbirinin uygulamaya koyulması.
Stratejik Belgeler
Yargı sistemindeki temel eksiklikleri ele almak üzere gözden geçirilmiş bir yargı
reformu stratejisinin kabul edildiği belirtilmekle birlikte, bunun çok genel ve yeterli
olmayan bir belge olduğu ifade edilmektedir.
Yönetim Organları
Bu bölümde HSYK yapısı, görev ve yetkileri açıklanmakta, 2010 yılında gerçekleştirilen
HSYK reformunun yargının etkinliği, bağımsızlığı ve tarafsızlığı açısından önemi
vurgulanmaktadır. Ancak 2014 yılındaki mevzuat değişikliklerinin ve HSYK’daki
personel değişikliklerinin ardından, yürütmenin etkisinin öne çıktığı, Adalet Bakanı,
Bakanlık ve Müsteşarın disiplin konuları ve tayinlerde etkisinin önemli ölçüde arttığı
belirtilmekte ve HSYK’nın çalışmalarında daha fazla şeffaflık sağlanması ve usullere sıkı
bir şekilde riayet edilmesi tavsiyesinde bulunulmaktadır.
7
Bağımsızlık ve Tarafsızlık
Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının Anayasa ve kanunlarca düzenlenmesine rağmen,
davalarda ayrımcılık ve siyasi müdahale olduğu yönünde bildirimlerin bulunduğu,
yürütmenin yargının güvenilirliğini sekteye uğrattığı, HSYK’nın bağımsızlığına ilişkin
endişelerin bulunduğu ve hâkimlerin istekleri dışında yerlerinin değiştirilmemesi
ilkesinin sınırlandığı eleştirilerinde bulunulmaktadır. Hâkim ve savcılar ile ilgili
bazı ceza ve disiplin davalarının, kendilerinin verdikleri yargı kararları nedeniyle
açılmasının yargının bağımsızlığını sekteye uğrattığı ve hukukun üstünlüğü ile çeliştiği
belirtilmektedir.
Hesap Verebilirlik
Bu alt başlık ile ilgili olarak, hâkim ve savcılar için etik davranış kurallarının bulunmadığı,
avukatların ise Türkiye Barolar Birliği’nin mesleki ilkeleri ile bağlı olduğu, HSYK üyeleri
ve hâkimler için mal beyanı zorunluluğu olduğu belirtilmektedir.
Profesyonellik ve Mesleki Yeterlilik
Bu konuda, hâkim ve savcıların işe alınması, atanması, görev yerlerinin değiştirilmesi,
yükselme ve meslekten çıkarma süreçleri hakkında bilgi verilmekte ve işe alınma
dışında diğer süreçlerde HSYK’nın yetkisinden söz edilmektedir. Hâkim ve savcılar ile
ilgili birçok meslekten çıkarma davasının olduğu belirtilmektedir.
Yargının Kalitesi
Yargının beşeri ve mali kaynaklarının orantılı olduğu tespit edilmekte, arabuluculuk
gibi mekanizmaların seyrek olarak kullanıldığı belirtilmekte ve yargı kararlarının
kalitesindeki iyileşmeye rağmen, bazı iddianamelerin düşük kalitede olmasının sorun
oluşturduğu ifade edilmektedir. Mahkemelerde modern bilgi teknolojileri ekipmanı
kullanımında ilerleme olduğu da belirtilmektedir.
Etkinlik
Türk hukuk sisteminin mevcut dava yükünü kaldırabilecek kapasitede olduğu
belirtilmekle birlikte, 2012’de hukuk ve ceza davaları ve idari davalarda birikmiş iş
yükünün önemli ölçüde azaltıldığı; ancak sonraki yıllar için mukayese edilebilir veri
bulunmadığı, bu çerçevede bir istinaf mahkemesi kurulması gereği belirtilmektedir.
Bunun yanında, yargılama sürecinin uzun olmasının uzun süredir devam eden bir
sorun olduğu, kamu makamlarının bazı yargı kararlarına uymadığının görüldüğü ve bir
insan kaynakları yönetimi stratejisinin olmadığı tespitlerinde bulunulmaktadır.
8
Yolsuzlukla Mücadele
Türkiye’nin yolsuzlukla mücadele alanında belirli düzeyde hazırlıklı olduğu, ancak
geçtiğimiz yıl kamuda şeffaflık mevzuatında bir gelişme olmadığı için ilerleme
kaydedilmediği belirtilmektedir. Yürütmenin, yolsuzluk davalarının soruşturma
ve kovuşturma aşamalarına müdahale etmesine imkân tanıyan yasal ve kurumsal
çerçevenin olmasının endişe verdiği, bağımsız bir yolsuzlukla mücadele kurumunun
bulunmadığı ve yolsuzlukla mücadele için geniş bir siyasi uzlaşmaya gerek olduğu
tespitlerinde bulunulmaktadır.
Bu konuda önümüzdeki yıl atılması gereken adımlara ilişkin yol haritası sunulmaktadır:
• Üst düzey yolsuzluk davalarında, kovuşturma sürecinin ve kolluk birimlerinin
bağımsızlığının güçlendirilmesi;
• Yolsuzluk suçları için caydırıcı yaptırımlar öngören ve bu yaptırımların etkili
biçimde uygulanmasını sağlayan mevzuatın kabul edilmesi;
• Net bir vizyon ortaya koyan ve yolsuzlukla etkili biçimde mücadele etmek için
gerçekçi bir dizi öncelik belirleyen, bunun yanı sıra, BM Yolsuzlukla Mücadele
Sözleşmesi (BMYMS-UNCAC) hükümleri doğrultusunda, bağımsız bir
yolsuzlukla mücadele kurulu tesis eden güncellenmiş Saydamlığın Artırılması
ve Yolsuzlukla Mücadele Strateji Belgesi Eylem Planı’nın kabul edilmesi.
Rapor Dönemi Performansı
Rapor döneminde soruşturma, kovuşturma ve mahkûmiyetlerle ilgili performansın
yetersiz olduğu belirtilmektedir. Özellikle siyasileri içine alan üst düzey yolsuzluk
davalarında bu durumun daha fazla görüldüğü, yürütmenin müdahalesinin bu tür
soruşturmaların etkililiğine dair endişeleri artırdığı ve yolsuzluk iddiaları ile ilgili
olarak, siyasi makamların kolluk birimlerinin tam olarak etkili ve tarafsız hareket etme
yetkisine sahip olmalarını sağlamalarının gerektiği ifade edilmektedir. Bunun yanında,
bu alanda aşağıdaki sorunlara dikkat çekilmektedir:
• Başta imtiyazlar ve kamu-özel ortaklıkları olmak üzere, kamu alımları, arazi
yönetimi, enerji, inşaat ve ulaştırma alanlarının yolsuzluğa açık olması;
• Yolsuzluk ve örgütlü suçlara ilişkin davalarda, mali soruşturmaların sistemli
olarak yapılmaması, cezaların caydırıcı olmaması ve kararların açıklanmasının
geriye bırakılması;
• Siyasetçilerin devam eden yolsuzluk soruşturmaları etkilemeye ve baskı
uygulamaya yönelik tutumları;
• Anayasa Mahkemesinin dış mali denetimleri ve siyasi partilerin finansmanı
konularında gecikmelerin yaşanması;
9
• Mal beyanı ve doğrulamasına ilişkin sistemin sınırlı olması ve mal beyanlarının
kamuoyuna açıklanmaması, uygun bir mal beyanı ve çıkar çatışması
mekanizması oluşturulması gereği;
• Bilgi edinme konusundaki performansın olumlu olmasına karşın, bu alanda
farkındalık düzeyinin düşük olması.
Kurumsal Çerçeve
Bu alanda aşağıdaki sorun ve eksikliklere dikkat çekilmektedir:
• Yolsuzlukla mücadele alanında bağımsız bir birimin kurulmaması;
• Bu alandan sorumlu kurumlar arasında yeterli koordinasyonun olmaması;
• Yolsuzluğu önleyici tedbirleri koordine eden Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun
bağımsızlıktan uzak olması;
• Farkındalık kampanyalarının sistematik şekilde yürütülmemesi;
• Kamu Denetçiliği Kurumu’nun yolsuzluk konusunda sessiz kalması;
• Özel sektörde kapsamlı bir yolsuzlukla mücadele politikasının bulunmaması;
• Yolsuzluk soruşturmaları için yetkili ve ihtisaslaşmış bir mahkeme ve kovuşturma
mekanizmasının olmaması.
Yasal Çerçeve
Yasal çerçeve ile ilgili aşağıdaki sorun ve eksikliklere dikkat çekilmektedir:
• Doğrudan ve aracılar vasıtasıyla rüşvetin Türk Ceza Kanunu’nda tanımlansa
da, doğrudan rüşvet tanımının Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO)
tavsiyeleri ile uyumlu olmaması;
• Siyasi parti ve seçim kampanyalarının finansmanı ile ilgili mevzuatta eksiklikler
bulunması;
• Kamu ihalelerinin birçok istisna nedeniyle yolsuzluğa açık olması;
• İhaleye fesat karıştırma suçu için mevcut cezaların caydırıcı olmaması;
• Yolsuzlukla mücadele mevzuatının çıkar çatışmalarının önlenmesi,
kovuşturulması ve cezalandırılması ile mal beyanları konusunda yetersiz
kalması;
• Lobiciliği düzenleyen mevzuatın bulunmaması;
• Ceza Muhakemesi Kanununda soruşturmaların etkili şekilde yapılmasını
engelleyecek şekilde sık yapılan değişiklikler;
• OECD raporunda belirtildiği üzere, yabancı rüşvetle mücadele mevzuatının
sınırlı düzeyde uygulanması.
Stratejik Çerçeve
2010-2014 Saydamlığın Artırılması ve Yolsuzlukla Mücadelenin Güçlendirilmesi
Stratejisi Eylem Planı’ndaki, devlet sırları, ticari sırlar ve kamu alımlarına ilişkin
10
mevzuatın ve kamu görevlileri hakkındaki soruşturmalara ilişkin izin sisteminin
gözden geçirilmesi gibi başlangıç düzeyindeki hedeflere ulaşılamadığı, bu stratejinin
güncellenmediği, sivil toplumun katılımının yeterli düzeyde sağlanmadığı, çalışma
gruplarının çalışmalarının şeffaf olmadığı tespitlerinde bulunulmaktadır.
Örgütlü Suçlarla Mücadele
Örgütlü suçlarla mücadele alanında Türkiye’nin belirli düzeyde hazırlıklı olduğu
belirtilmekte, geçtiğimiz yıl bu alanda, soruşturma kapasitesini artırmaya ve yeni
stratejiler kabul etmeye ve uygulamaya yönelik bazı ilerlemelerin kaydedildiği
tespitinde bulunulmaktadır. Ancak bu alanda, mahkûmiyet kararlarının sayısına ilişkin
istatistikler ve önemli göstergelerin olmaması ve mali soruşturmaların gereken şekilde
yapılmaması sorun olmaya devam etmektedir.
Bu alanda, gelecek yıl aşağıdaki adımların atılması öngörülmektedir:
• Europol ve Eurojust da dahil olmak üzere, etkin ve etkili bir polis ve adli iş birliği
için gerekli koşulların oluşturulmasını teminen Avrupa standartlarıyla uyumlu
olacak şekilde sağlıklı bir kişisel verileri koruma mevzuatının kabul edilmesi;
• Özellikle suç şebekelerinin çökertilmesi ve suçtan kaynaklanan malvarlıklarına
el konulması yoluyla, izleme mekanizmasının iyileştirilmesi amacıyla tedbir
alınması;
• Tehdit değerlendirmesini, politika oluşturulmasını ve uygulanmasını
kolaylaştırmak amacıyla uygun toplu istatistiklerin toplanması ve kullanılması.
Rapor Dönemi Performansı
Bu bölümde, ağır ve örgütlü suçlara ilişkin mahkûmiyet kararları ile ilgili istatistiki
verinin bulunmadığı belirtilmekte, ruhsatsız silah bulundurma, göçmen kaçakçılığı ve
uyuşturucu suçu ile ilgili tutuklama ve gözaltına almalar, mali suçlara ilişkin bildirilen
şüpheli işlem sayısı, terörün finansmanı konusundaki şikâyetler gibi alanlardaki sayısal
verilerin özeti sunulmaktadır.
Kurumsal ve Operasyonel Kapasite
Bu alanda raporda yapılan önemli tespitler, şu şekilde özetlenebilir:
• Türkiye’de her 100.000 vatandaşa, 557 polis memuru düşmektedir.
• Başlangıç ve hizmet içi eğitimleri sağlayan polis akademisinin uzmanlık eğitim
sağlama kapasitesi sınırlıdır.
• Terör, insan ticareti, uyuşturucu suçu ve siber suçlarla mücadele etmek üzere
tanık koruma ve mali soruşturma alanlarında uzman birimler bulunmaktadır.
• Eğitim ve ilgili birimlerde uzmanlaşmanın ve etkililiğin geliştirilmesi gereklidir.
11
• Aralık 2013’teki yolsuzluk iddialarına hükümetin verdiği tepki çerçevesinde,
birçok personel tutuklanmış, görevden alınmış, yerleri değiştirilmiş ve başka
görevlere atanmıştır. Bu durum ilgili kurumların etkililiğine zarar vermiştir.
• Pasaport, insan ticareti ve silah ruhsatları alanında çok sayıda veri tabanı
olmasına rağmen, karşılıklı erişim ve veri paylaşımını düzenleyen açık usuller
bulunmamaktadır.
• Mahkemelerin örgütlü suçlar bağlamında uzmanlaşması gereklidir.
• Europol ile stratejik iş birliği anlaşması imzalanmış olmasına rağmen,
operasyonel anlaşma bulunmamaktadır. Uluslararası iş birliğinin artırılması
gerekmektedir.
• Tanık Koruma Kanunu’nun uygulanmasında gelişmeler kaydedilmiştir. Bunun
yanında, Emniyet Teşkilatı ve yargı arasında iş birliğinin artırılması için
görevlerinin daha açık olarak tanımlanması gereklidir.
• Siber suçlarla mücadeleye ilişkin olarak, Türkiye, Kişisel Verilerin Otomatik
İşleme Tabi Tutulması Karşısında Kişilerin Korunmasına Dair Avrupa Konseyi
Sözleşmesini 1981’de imzalamasına rağmen henüz onaylamamıştır.
• İnternet kanununda yapılan değişiklik ile Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığına mahkeme kararı olmadan, 4 saat içinde içerik çıkartma veya
erişimi engelleme yetkisi verilmiş olması endişeye yol açmıştır.
• Ulusal Siber Güvenlik Kurulu oluşturulmuş olup, ilgili strateji ve eylem planını
güncellenmesi çalışmaları devam etmektedir.
• Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) şüpheli işlemleri incelemekte, personel
kapasitesi ve bilişim teknolojileri altyapısını iyileştirmekte ve suç istatistikleri
tutmaktadır.
Yasal Çerçeve
Özel suçlarla ilgili Ceza Kanunu’nun AB müktesebatı ile büyük ölçüde uyumlu olduğu
belirtilmektedir. Özel soruşturma tedbirlerine başvurma sürecinde bazı eksikliklerin
olduğu, sınır polisi ve gümrük görevlilerinin soruşturma yetkilerinin kısıtlı olduğu,
suçtan kaynaklanan mal varlıklarına el koyulması ile ilgili kanunun AB müktesebatıyla
kısmen uyumlu olduğu, kara paranın aklanması ve terörün finansmanı ile mücadele
mevzuatının Mali Eylem Görev Gücü’nün tavsiyeleri ile büyük ölçüde uyumlu olduğu
belirtilmektedir.
Stratejik Çerçeve
Bu başlık altında, Türkiye’nin Ağır ve Örgütlü Suçlar Tehdit Değerlendirmesine
katkıda bulunduğu, 2010-2015 Örgütlü Suçlarla Mücadele Stratejisi ve 2013-2015
Eylem Planı ile 2013-2018 Ulusal Uyuşturucu Politika ve Strateji Belgesi ve 2013-2015
12
Eylem Planı’nı uygulamakta olduğu, Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi ve Eylem Planı’nı
güncellediği ve insan ticaretine ilişkin kapsamlı, çok disiplinli ve mağdur odaklı bir
yaklaşım geliştirmesi gerektiği, üzerinde durulan konular arasındadır.
Terörle Mücadele
Raporda, 10 Ekim 2015 tarihinde, Ankara’da Cumhuriyet tarihinin en kanlı terör
saldırısının meydana geldiği belirtilmektedir. Bu alanda Türkiye’nin, AB’nin terör
örgütleri listesinde olan PKK terör örgütü ile mücadeleye öncelik verdiği, teröre
karşı mücadelenin meşru olduğu ama orantılı tedbirler alınması gerektiği, Türkiye’nin
IŞİD karşıtı uluslararası koalisyona katıldığı, İncirlik üssünün kullanılması için ABD ile
anlaşmaya vardığı, yabancı terörist savaşçılar olgusundan etkilendiği ve bu konuda
kendisinin de bir kaynak ülke olduğu, terörün finansmanı ile mücadele rejimini
iyileştirdiği vurgulanmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin, yabancı terörist savaşçılara
karşı ve radikalleşme ile mücadele için özel bir yaklaşım ve tutarlı stratejiler geliştirmesi
gerektiği belirtilmektedir.
2.4. İNSAN HAKLARI VE AZINLIKLARIN KORUNMASI
Genel Durum
İnsan hakları ve azınlıkların korunması alanındaki genel duruma bakıldığında, Anayasal
güvencenin var olduğu ve son on yılda uygulamada önemli ilerlemelerin kaydedildiği,
ancak temelde eksikliklerin devam ettiği ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden
(AİHS) kaynaklanan haklar ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadının tam
olarak uygulanmadığı belirtilmektedir. Diğer bir önemli tespit ise son iki yılda, ifade
özgürlüğü ve toplanma özgürlüğü alanlarında önemli ölçüde gerileme olduğudur.
Raporda, İç Güvenlik Kanunu’nun kolluk birimlerine yeterli yargı veya bağımsız Meclis
denetimi altında olmayan geniş takdir yetkileri tanıyarak, AİHS İhlallerinin Önlenmesine
İlişkin Eylem Planı ile ters düştüğü belirtilmektedir. Eylem planının kapsamının tüm AİHM
içtihadını ve tüm hakları kapsayacak şekilde genişletilmesi ve uygulamasının izlenmesinin
geliştirilmesi gereği hatırlatılmaktadır. Terörle mücadele tedbirlerinin orantılı olması gereği
hatırlatılmakta ve insan hakları ihlalleri ile ilgili endişe duyulduğu ifade edilmektedir.
Genel duruma ilişkin, özellikle aşağıdaki sorun ve eksikliklere dikkat çekilmektedir:
• İfade özgürlüğünün; mevzuatın keyfi ve kısıtlayıcı biçimde yorumlanması, siyasi
baskılar, otosansür uygulamasına da yol açan gazetecilerin işten çıkarılması ve
aleyhlerine açılan davalar nedeniyle sıklıkla engellenmesi;
13
• Toplanma özgürlüğünün; polisin gösterilerde orantısız güç kullanması ve
kolluk güçlerine yönelik yaptırımların bulunmaması nedeniyle, aşırı bir biçimde
sınırlanması;
• Ayrımcılık yapmama ilkesinin, yasal zeminde ve uygulamada yeterince
uygulanamaması ve korunmaya en muhtaç gruplar ile azınlık mensuplarının
haklarının korunmaması;
• Ceza ve terörle mücadele mevzuatının AİHM içtihadıyla uyumlu olmaması ve
uygulamada orantılılık ilkesinin gözetilmesi ihtiyacı.
İfade Özgürlüğü
Raporda Türkiye’nin, ifade, basın ve internet özgürlüğü alanlarında belirli düzeyde hazırlıklı
olduğu, ancak son iki yılda bu alanlarda ciddi bir gerileme görüldüğü belirtilmektedir.
Bu konuda endişe verici gelişmeler olarak, gazeteciler, yazarlar veya sosyal medya
kullanıcıları aleyhine devam eden ve yeni açılan ceza davaları, İnternet Kanunundaki
Avrupa standartları açısından geriye gidiş niteliğindeki değişiklikler sıralanmaktadır.
Raporda gelecek yıl aşağıdaki konuların dikkate alınması önerilmektedir:
• Gazetecilerin sindirilmesine yönelik, gazetecileri hedef alan tüm fiziksel saldırı
tehdit ve eylemlere karşı harekete geçilmesi, gazetecileri hedef alan tüm
fiziksel saldırıların ve tehditlerin özellikle soruşturulması, basın kuruluşlarına
yapılan saldırıların etkin biçimde önlenmesi ama aynı zamanda basında ve
internette ifade özgürlüğünü kısıtlayan bir ortam oluşmasına neden olan siyasi
gerilimin azaltılması;
• Mahkemelerin AİHM içtihadına tam anlamıyla hâkim olması ve bunları
uygulamasını temin etmek suretiyle hakaret suçunun ve diğer benzeri suçların,
muhaliflerin baskı altına alınmasına yönelik araçlar olarak kullanılmaktan
çıkarılmasının sağlanması;
• Başta İnternet Kanunu olmak üzere, mevcut mevzuatın Avrupa standartlarına
uygun hale getirilmesi ve orantılılık ile kanun önünde eşitliği garanti altına
alacak biçimde uygulanmasının sağlanması.
Gazetecilerin Sindirilmesi
Bu alt başlıkta, cezaevlerindeki gazeteci sayısının 2011’den beri azaldığı, ancak hâlâ
20’den fazla olduğu, hükümetin basın üzerinde baskısının olduğu; bu nedenle çok
sayıda tutuklama, duruşma, gözaltı, kovuşturma, sansür davaları ve işten çıkarmaların
yaşandığı; devlet ve devlet dışı aktörler tarafından gazetecilere ve basın kuruluşlarına
tehditler ve fiziksel saldırıları olduğu; Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla gazetecilere,
sosyal medya kullanıcılarına ve diğer vatandaşlara dava açıldığı ve bu ortamın oto
sansüre sebep olduğu üzerinde durulmaktadır.
14
Yasama Ortamı
Bu başlık altında, Anayasa ve kanunlarda ifade özgürlüğüne ilişkin pek çok kısıtlama
getirildiği; İnternet Kanunu’nun hükümetin mahkeme izni olmadan içeriğe erişimi
engellemesine imkân tanıdığı; Ceza Kanunu kapsamında üst düzey siyasetçilere
hakaretten hapis kararı çıkmasının yaşandığı belirtilmekte; bu mevzuatın ve nefret
söylemine ilişkin mevzuatın AİHM içtihadı ile uyumlu olmaması gibi çeşitli sorun ve
eksikliklere yer verilmektedir.
Uygulama / Kurumlar
Terör saldırıları gibi hassas olarak görülen bilgilere yayın yasağı getirilmesi; devlete,
kurumlarına, çalışanlarına vs. yönelik hakaret suçu ile ilgili mevzuatın, gazetecilere,
avukatlara ve hükümeti eleştiren diğer kişilere yaygın bir şekilde uygulanması;
internet sitelerinin engellenmesi; ifade özgürlüğü ile nefret söylemi arasındaki farkın
açıkça tarif edilmemesi ve medya etiğine yönelik öz düzenlemelerin yapılamaması bu
alandaki sorunlar olarak eleştirilmektedir.
Kamu Yayın Kuruluşları
Bu alandaki endişe verici sorunlar arasında, kamu yayın kuruluşlarının bağımsızlığı,
buna ilişkin düzenlemelerin Avrupa standartları ile uyumlu olmaması, RTÜK’ün
bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusu ile lisans vermeye ilişkin kesin kuralların olmaması
sayılmaktadır.
Ekonomik Faktörler
Türkiye’de basın piyasasında çeşitliliğin olduğu, ancak medya sahipliği konusunun
şeffaf olmaması nedeniyle yayın politikalarının bağımsızlığından şüphe duyulması,
medya piyasasının enerji, inşaat, ticaret gibi alanlarda da çıkarları olan az sayıda medya
grubunun hâkimiyetinde olması nedeniyle ekonomik baskılara maruz kalabilmesi,
kamu yayın kuruluşlarının bağımsız ve sürdürülebilir finansmanı ve adil rekabetin
sağlanması gibi birçok sorunun yaşandığı belirtilmiştir.
Meslek Örgütleri, Mesleki Koşullar
Bu başlık altında, gazetecilik mesleği ile ilgili, meslek örgütleri arasında temsilin ikili
bir yapı sergilemesi, düşük ücretler, yetersiz iş güvenliği, yetersiz sendikal haklar, basın
kartı almanın güçlüğü ve keyfi akreditasyon kararlarına dikkat çekilmektedir.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki Durum
Kürt sorununa ilişkin olarak, terör örgütü PKK şiddetinin yeniden başlaması ve
hükümetin geniş çaplı tepkisi sonucunda çözüm sürecinin fiilen durduğu, çok sayıda
can kaybının yaşandığı belirtilmekte ve çözüm sürecinin yeniden canlandırılması
15
gereği vurgulanmaktadır. Yeni hükümetin demokratikleşme ve uzlaşmaya öncelik
vermesi ve çok sayıda sığınmacıyı ağırlayan bu bölgelerin durumunun aşamalı olarak
ele alınması önerilmektedir. Ayrıca Zorla Kaybedilmeye Karşı Herkesin Korunmasına
Dair Uluslararası Sözleşme ve Roma Statüsü’nün onaylanması gereği hatırlatılmaktadır.
Konuyla ilgili aşağıdaki sorunlara ve eksikliklere dikkat çekilmektedir:
• Kürt sorunu ile ilgili ceza davalarının çok yavaş ilerlemesi;
• Köy koruculuğu sisteminin kaldırılmaması;
• Kayıp şahıslar meselesinin kapsamlı bir plan dahilinde ele alınmaması;
• Toplu mezarların yeterince soruşturulmaması;
• Kayıp şahıs ve yargısız infazlarla ilgili bazı davaların zaman aşımına uğraması;
• Bölgenin sosyoekonomik göstergeler ve eğitim göstergeleri açısından diğer
bölgelerden önemli farklılıklar göstermesi.
Mülteciler ve Yerinden Edilmiş Kişiler
Bu başlıkta Türkiye’nin, 2 milyonu Suriyeli olmak üzere 2,2 milyon kişi ile dünyadaki
en büyük mülteci nüfusuna ev sahipliği yapan ülke olduğu ve bu çerçevede
bugüne kadar yaklaşık 6,7 milyar avro harcamış olduğu belirtilmekte olup, Geçici
Koruma Yönetmeliği’nin Suriyelilerin entegrasyonunu güçlendirmesinin beklendiği
eklenmektedir. Bu alanda, aşağıdaki sorunlara dikkat çekilmektedir:
• Suriyelilere tanınan geçici koruma sisteminde bazı hukuki boşluklar olması;
• Suriyelilerin işgücü piyasasına erişimleri için ilgili mevzuatın kabul edilmesi
gereği;
• Özellikle oturma izni ve sağlık sigortası konularında yaşanan güçlüklerle ilgili
olarak, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun uygulanmasına yönelik
ikincil mevzuatın kabul edilmesi gereği.
Sığınmacılar konusunun yanı sıra, Güneydoğu’daki silahlı çatışma sebebiyle yaklaşık
1 milyon kişinin yerinden edilmek zorunda olduğu belirtilmekte ve bu kişilerin
zararlarının tazmin edilmesi sürecinin devam ettiği, ancak bu alanda kapsamlı bir
ulusal eylem planının ve stratejinin olmadığı eklenmektedir.
2.5. BÖLGESEL KONULAR VE ULUSLARARASI YÜKÜMLÜLÜKLER
Kıbrıs
Türkiye’nin, KKTC’de yeni seçilen lidere ve BM Genel Sekreteri Özel Danışmanı’nın
çabalarına destek verdiği ve Ada’da görüşmelerin tekrar başlatılmasını memnuniyetle
karşıladığı belirtilmekte; ancak bunun yanında, GKRY’nin “Münhasır Ekonomik
16
Bölge”de hidrokarbon arama hakkını tehdit ettiği eklenmekte ve AB üye ülkelerinin
karasuları ve hava sahasındaki egemenliklerine saygı gösterilmesi gerektiği ifade
edilmektedir.
Bunun yanında, Türkiye’nin Kıbrıs sorununa BM çerçevesinde adil, kapsamlı ve
uygulanabilir çözüm bulmaya yönelik müzakerelere aktif olarak destek vermesinin
beklendiği, ancak Türkiye’nin AB Konseyi’nin ve Avrupa Komisyonu’nun çağrılarına
karşın, Ortaklık Anlaşması’na Ek Protokol’ü tam ve ayrım yapmaksızın uygulama
yükümlülüğünü yerine getirmediği, GKRY ile doğrudan taşımacılık bağlantılarındaki
kısıtlamalar dahil olmak üzere, malların serbest dolaşımı önündeki tüm engelleri
kaldırmadığı, GKRY ile ilişkilerin normalleştirilmesinde ilerleme sağlamaya dönük
adım atmadığı ve GKRY’nin OECD gibi uluslararası kuruluşlara katılımını veto etmeye
devam ettiği ifade edilmektedir.
Sınır Anlaşmazlıklarının Barışçıl Çözümü
Bu başlık altında, Yunanistan ile ikili sorunlara değinilmekte, iki ülke arasında istikşafi
görüşmelerin yapılmadığı, Yunan karasularının genişletilmesi olasılığına karşı TBMM’nin
1995 tarihli casus belli kararının hâlâ devam ettiği belirtilmektedir. Türkiye’ye Konsey
kararları ve Müzakere Çerçeve Belgesi uyarınca, iyi komşuluk ilişkileri ve sorunların
barışçı çözümüne bağlı kalması gerektiği hatırlatılmaktadır.
Bölgesel İş Birliği
Türkiye’nin, diğer genişleme ülkeleri ve komşu AB üyesi ülkelerle ilişkilerinin olumlu
devam ettiği, Yunanistan ile karşılıklı ziyaretlerin yapıldığı, Türkiye’nin Batı Balkanlardaki
angajman politikasının devam ettiği ve Türkiye’nin AB’nin Bosna-Hersek’teki askeri
misyonuna ve Kosova’daki misyona katkıda bulunmaya devam ettiği belirtilmiştir.
17
3. EKONOMİK KRİTERLER
2015 İlerleme Raporu’nda ekonomik kriterlerin yönlendirilmesinin ekonomik
yönetişimin artan önemi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve bu amaçla 2015’te
genişleme kapsamındaki ülkelerin Ekonomik Reform Programları hazırlamalarının
talep edildiği belirtilmektedir.
Ekonomik Reform Programlarının 12 Mayıs 2015 tarihinde gerçekleştirilen Ekonomik
ve Mali Diyalog toplantısında, AB, Batı Balkanlar ve Türkiye tarafından kabul edilen
ülkelere özgü tavsiyelerin temelini oluşturduğu belirtilmektedir.
3.1. İŞLEYEN BİR PİYASA EKONOMİSİNİN VARLIĞI
Raporda, Türkiye ekonomisinin ilerlediği ifade edilirken, her yıl tekrarlandığı gibi,
işleyen piyasa ekonomisinin varlığı bir kez daha teyit edilmektedir.
2014 yılı ekonomisine ilişkin değerlendirmelerin yapıldığı raporda büyümenin geçen
yıl ılımlı düzeyde olduğu, buna karşın, makroekonomik dengesizliklerin azaltılmasına
ilişkin ilerleme kaydedilmediği belirtilmektedir.
Dış ticaret açığına dikkat çekilerek, bunun ekonomiyi finansal belirsizlik ve genel risk
algısı açısından kırılgan hale getirdiği belirtilmektedir. Enflasyonun yüksek düzeyde
olduğuna ve resmi olarak belirlenmiş hedefin üzerinde gerçekleştiğine dikkat
çekilmektedir.
İzlenmesi gereken politikalar kapsamında raporda, parasal ve mali politikaların
makroekonomik dengesizlikleri azaltması gerektiği, aynı zamanda yapısal reformların
mal, hizmet ve işgücü piyasalarının işleyişini iyileştirmesi için hızlandırılmasına ihtiyaç
bulunduğu belirtilmektedir.
Ekonomik Reform Programları tavsiyeleri kapsamında ve uzun vadeli büyümenin
desteklenmesi amacıyla önümüzdeki dönemde şu noktalara dikkat çekilmektedir:
• Yüksek düzeydeki cari işlemler açığı göz önüne alınarak daraltıcı mali politikalar
uygulanması ve iç tasarrufların artırılması;
• Para politikasının fiyat istikrarının gözetilmesine daha fazla odaklanması;
• Hukukun üstünlüğü ilkesinin güçlendirilerek, iş ortamının iyileştirilmesi ve
böylece yeni işletmelerin kurulması ve rekabetin güçlendirilmesinin sağlanması.
18
Ekonomi Politikası Gereklilikleri
Hükümet kurumları arasında sorumlukların parçalı yapıda olmasının, bütçe ve orta
vadeli ekonomi politikalarının oluşturulmasında koordinasyonu güçleştirdiğine dikkat
çekilmektedir.
Merkez Bankası’nın para politikasını yönetirken bağımsızlığına ilişkin endişelerin
bulunmasının, makroekonomik istikrarı zedeleyebileceği belirtilmektedir.
Makroekonomik istikrar
Raporda, Türkiye’nin son döneme ilişkin ekonomik verileri değerlendirilmiştir.
Büyümenin 2014’te güçlü düzeyde başladıktan sonra, tüketicilerin borçlanmasının
kontrol altına alınmasına yönelik önlemler ve faiz oranındaki yükseliş nedeniyle
yavaşladığı belirtilmektedir. Cari işlemler açığının uzun bir süredir yüksek düzeyde
seyrettiği ve son üç yılda söz konusu açığın GSYİH’ye oranının ortalama yüzde 6,6 ile
G20 ülkeleri arasında en yüksek değerde olduğuna işaret edilmektedir. Bu sorunun iç
tasarrufların yetersizliğinden kaynaklandığı ve yabancı sermaye girişlerinin de kırılgan
bir yapıda ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının düzeyinin düşük olduğu
vurgulanmaktadır.
Mart 2015’ten bu yana brüt dış borç tutarının GSYİH’ye oranının yüzde 57,5’e
ulaştığı, Türk lirasının değer kaybetmesiyle birlikte özel sektör şirketlerinin borç servis
oranlarının zayıflamasının endişe yarattığı belirtilmektedir.
İşgücünün istihdam hacminden daha fazla artması nedeniyle işsizlik oranının 1,1 puan
artarak yüzde 9,9’a ulaştığı ifade edilmektedir. Kadın istihdam oranının düşük düzeyde
olmaya devam ettiği, toplam istihdam düzeyinin 2014’te yüzde 53,2’ye düştüğü
belirtilmektedir. İşgücü piyasasının yetersiz esnekliği ve kayıt dışı istihdamın yaygın
olmasının işgücü piyasasına ilişkin reform ve daha kapsayıcı politikaların gerekliliğini
ortaya koyduğuna dikkat çekilmektedir.
Azalan petrol fiyatlarına rağmen, enflasyonun tek haneli, ancak yüksek düzeyde
seyretmeye devam ettiğine ve bunun makroekonomik istikrar, kaynakların tahsisi
ve yeniden dağıtımı ve işgücü piyasası reformları açısından önemli maliyetlere yol
açacağına dikkat çekilmektedir. Türk lirasının değer kaybetmesi ve gıda fiyatlarındaki
artış nedeniyle tüketici fiyatlarındaki artışın yüksek seyretmesine neden olduğu
belirtilmektedir.
Merkez Bankası’nın karmaşık para politikası çerçevesi kapsamında izlemeyi sürdürdüğü
çoklu hedef politikasının şeffaflık ve öngörülebilirliği zedelediğine işaret edilmektedir.
19
Fiyat istikrarının birincil hedef olmakla birlikte Merkez Bankası’nın makro finansal
istikrarı sürdürmeye ve kur dalgalanmalarını sınırlandırmaya çalıştığı kaydedilmektedir.
Merkez Bankası’nın Mayıs–Temmuz 2014 tarihleri arasında gösterge faiz oranlarını
indirmesinin, enflasyon hedeflemesiyle uyumsuz olduğu ve bu indirimin Cumhurbaşkanı
ve hükümet üyelerinin faizlerin düşürülmesi çağrılarından sonra gerçekleştirildiğine
dikkat çekilmektedir. Negatif reel faiz oranlarının reel faiz oranlarının özel tasarruflarda
artış sağlanması gereğiyle çeliştiği belirtilmektedir.
Türkiye’nin para politikasının, birincil hedef olan fiyat istikrarının sağlanmasına
odaklanması gerektiğine dikkat çekilmektedir.
Tavsiye olarak, fiyat istikrarının sağlanmasında para politikasına ilişkin tutarlı adımlar
atılmaya devam edilmesi, diğer politika hedeflerinin ayrıca alınacak önlemlerle
takip edilmesi ve böylece enflasyon hedeflemesinin işleyişi ve güvenilirliğinin temin
edilmesi önerilmektedir.
Kamu Maliyesi
Bütçe açığının orta seviyede olduğu, kamu borçlarının sürdürülebilir bir çizgide devam
ettiği şeklinde olumlu bir yorumda bulunulmaktadır.
Mali çerçevede saydamlık artışı sağlanması konusunda ilerleme kaydedilmediği
belirtilmektedir. Uluslararası standartlarda mali kuralların benimsenmesi saygınlığı
artıracak ve yapısal mali açıkların azalmasına destek olacaktır.
Yüksek kamu açıkları göz önüne alındığında kamu maliyesine ilişkin olarak iç tasarrufların
artırılması tavsiye edilmektedir. Mali politikanın bu konuda önem taşıdığı mali kuralın
kabul edilmesinin bütçenin şeffaflığını destekleyeceği, mali çıpa oluşturacağı ve
güvenilirliği artıracağı ifade edilmektedir.
Piyasa Oyuncularının Etkileşimi
Özelleştirmenin yavaşladığı, fiyatların serbestleştirilmesinde ilerleme kaydedilmediği
ve temel sektörlerde fiyat belirleme mekanizmasına devletin müdahale ettiğine işaret
edilmektedir.
Tüketici ürün sepetinin yüzde 25’inden fazlasını oluşturan gıda ürünleri ve alkollü
içeceklerin fiyatlarının, siyasi kararlardan yüksek oranda etkilendiğine dikkat
çekilmektedir.
20
Elektrik ve doğal gaz fiyatlarının prensipte otomatik olarak belirlenmesine karşın
uygulamada, hükümetin nihai tüketiciye yansıyan fiyatlara müdahale ettiği tespit
edilmektedir. Toptan ve perakende elektrik fiyatlarında düşük fiyat uygulanan tüketici
gruplarının başka bir grup tüketiciye yüksek fiyatlar uygulanması şeklinde sübvanse
edilmesi uygulamasına son verilmediğine işaret edilmektedir.
Pazara Giriş ve Çıkış
İş kurmanın daha maliyetli ve külfetli hale geldiği, piyasadan çıkışın da uzun ve maliyetli
olmaya devam ettiği ve tasfiye işlemlerinin ağır ve verimsiz olduğu belirtilmektedir.
İşe başlamanın 7 ayrı işlemden sonra gerçekleştiği ve ortalama 6,5 gün aldığı
kaydedilmektedir. İnşaat izinlerinin alınmasının masraflı ve zaman alıcı olduğu da
belirtilmektedir.
Türkiye’nin büyük tutarlarda yabancı sermaye akışlarına olan ihtiyacı göz önüne
alındığında, iş ortamının iyileştirilmesi ve doğrudan yabancı sermaye çekim merkezi
olması için sürekli çaba göstermeleri gerektiği ifade edilmektedir.
Hukuki Sistem
Mülkiyet hakları konusunda hukuki sistemin göreceli olarak iyi işlediği, ancak genel
olarak daha fazla ilerleme kaydedilmediği ifade edilmektedir.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun Bank Asya’ya el koyması sonrasında hissedarların
açtığı kararın iptali davalarına ilişkin olarak yatırımcılara adalet sisteminin bağımsızlığına
dair güvence verilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
Ticari sözleşmelerin uygulanmasının, ticari mahkeme hâkimlerinin yeterince uzmanlık
sahibi olmamaları nedeniyle uzun sürdüğü, bilirkişi tanıklığına başvurulması sisteminin
ise halen “paralel hukuki bir sistem” olarak faaliyet gösterdiği, ancak yargı süreçlerinin
toplam kalitesini artırmadığına işaret edilmektedir.
Anlaşmazlıkların mahkeme dışında çözümlenmesi mekanizmasının sigorta, vergi ve
gümrükler ile ilgili konular dışında yeterince kullanılmadığı kaydedilmektedir. Hukuki
sistem ve idari kapasitenin daha fazla iyileştirilebileceğine değinilmektedir.
Faiz borçlarının affedilmesine ilişkin tasarının TBMM’ye iletildiği, bu ve benzer çeşitte
afların ve yeniden yapılandırmaların, düzenli vergi ödeyen vatandaşlara yönelik
ayrımcılık içerdiğine işaret edilmektedir.
21
Mali Sektöre İlişkin Gelişmeler
Bankacılık sektörünün karlılığında düşüş olmasına karşın mali sektörün genel
performansının iyi düzeyde olduğu belirtilmektedir.
3.2. BİRLİK İÇİNDEKİ REKABET BASKISI VE PİYASA GÜÇLERİ İLE BAŞ
EDEBİLME KAPASİTESİ
Beşeri ve Fiziki Sermaye
Reformların ve eğitim harcamalarındaki artışın okullaşma oranının artmasına yardımcı
olduğu belirtilmektedir. Eğitim kalitesinin ve eğitime erişimde cinsiyet eşitliği ile ilgili
sorunların devam ettiğine dikkat çekilmektedir. Okullaşma oranının artmaya devam
ettiği, ancak kızların okulluluk oranında özellikle ortaokul ve lisede erkek öğrencilerle
büyük farklılıkların bulunduğuna işaret edilmektedir. Yükseköğrenime katılımın,
uluslararası standartlara göre düşük düzeyde bulunduğu belirtilmekte, 30-34 yaş
grubundaki kişilerde mesleki eğitim kalifikasyonlarına sahip kişilerin oranının 2014
yılında yükseldiği ifade edilmektedir. 15 yaşındaki öğrencilerin eğitim performansı
değerlendirmesinde (PISA) Türk öğrencilerin OECD ülkeleri ortalamasının 48 puan
gerisinde kaldığı kaydedilmektedir.
Sürdürülebilir ve kapsayıcı büyümenin güçlendirilmesi için Türkiye’nin insan kaynağını
daha iyi kullanması gerektiği belirtilmektedir. Ülkenin fiziki altyapısı ile ilgili gelişmelerin
orta düzeyde olduğu ifade edilmektedir. Kamu ve özel sektörde Ar-Ge yatırımlarının
artmaya devam ettiği, ancak mevcut durumda GSYİH’nin yüzde 0,95’i seviyesinde
olan Ar-Ge yatırımlarının hükümetin hedefi olan GSYİH’nin yüzde 1,8’inden düşük
olduğuna işaret edilmektedir.
Yıl içerisinde otoyolların aynı uzunlukta kaldığı, demiryolu ağı uzunluğunda ise
küçük bir artış kaydedildiği belirtilmektedir. Hane halkı internet kullanım oranında
artış sağlandığı ifade edilmektedir. Telekomünikasyon yasalarının AB müktesebatına
uyumlaştırılmasında ilerleme sağlanmadığına işaret edilmektedir. Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığı 4G lisanslarının dağıtımı için ihale düzenlemiştir; ancak
Cumhurbaşkanı’nın müdahalesi ile ihalenin ertelendiğine dikkat çekilmektedir.
Enerji sektörünün liberalizasyonuna ilişkin ilerleme kaydedildiği ifade edilmekte ve
yeni enerji piyasası kanununun 2013’te yürürlüğe girmesi ile rekabete açılan piyasanın
oranının 2014’te arttığı kaydedilmektedir. Doğal gaz piyasasının da serbestleştirilmesi
ve kamu şirketi BOTAŞ karşısında rekabetin oluşmasının gerekliliğine dikkat
çekilmektedir.
22
Sektör ve İşletme Yapısı
2014’te GSYİH’de yüzde 2,9’luk artışa karşılık istihdamın sadece yüzde 1,6 oranında
arttığına işaret edilmektedir. Hizmetler sektörünün toplam istihdamın yüzde 51’ini
oluşturmasına karşılık istihdam artışında hizmetler sektörünün payının düşük olduğuna
dikkat çekilmektedir.
Devletin Piyasadaki Rekabete Etkisi
Devlet yardımlarında şeffaflığın artırılmasına ilişkin ilerleme kaydedilmediğinin
altı çizilmektedir. 2011 yılında kabul edilmesi öngörülen devlet yardımlarına ilişkin
kanunun 2015 yılı sonuna kadar ertelendiğine de işaret edilmektedir. Devlet
yardımlarına ilişkin kapsamlı bir envanterin ve buna ilişkin bir eylem planının henüz
çıkarılmadığını dikkat çekilmektedir. Kamu ihaleleri kanununa getirilen değişikliklerin
yasayı AB müktesebatından daha da uzaklaştırdığına vurgu yapılmaktadır.
AB – Türkiye Ekonomik Entegrasyonu
Türkiye’nin ticari ve ekonomik olarak AB ile entegrasyonunun 2014’te daha da
ilerlediği belirtilmektedir. Mal ve hizmet ihracatının GSYİH’ye oranı ile ifade edilen
ekonominin açıklığının 2014’te arttığı belirtilmektedir. Türk lirasının değer kaybetmesi
sonucunda Türkiye’nin uluslararası piyasalarda fiyat avantajı kazandığına işaret
edilmektedir. Türkiye’nin toplam ticaretinde AB’nin payının arttığı, AB’nin, Türkiye’nin
birinci doğrudan yabancı yatırım kaynağı olmaya devam etiği kaydedilmektedir.
23
4. ÜYELİK YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ
ÜSTLENEBİLME YETENEĞİ
4.1. FASIL 1: MALLARIN SERBEST DOLAŞIMI
Türkiye’nin Malların Serbest Dolaşımı Faslında uyum açısından iyi düzeyde olduğu
belirtilmiştir. Geçtiğimiz dönem içerisinde Türkiye, bu fasla ilişkin sınırlı düzeyde
ilerleme kaydetmiş ve önemli mevzuat çalışmaları gerçekleştirmiştir. Bu çalışmalar,
özellikle çevreye duyarlı tasarım (eko-tasarım) gereklilikleri ve tıbbı cihazlar alanlarında
gözlemlenmiştir. Ayrıca bazı ürünler için piyasa gözetiminin iyileştirilmesine yönelik
adımlar atılması da olumlu karşılanmıştır.
Tüm bu olumlu gelişmelere karşın, ticaretin önünde halen teknik engellerin
bulunduğu ve bu durumun Gümrük Birliği’nin ilkelerine aykırı düştüğü belirtilmiştir.
Örneğin, oyuncak ve ayakkabı ek testlere ve uygunluk değerlendirme işlemlerine tabi
tutulmaktadır. Bu ürünlerin yanı sıra tekstil, kimyasallar, gıda ürünleri, ikinci el ürünler
ve alkollü içeceklerin ticaretini olumsuz etkileyen teknik engellerin de bulunduğu
belirtilmiştir.
Yatay tedbirlerin uyumu ileri seviyededir; ancak Tüketici Ürün Güvenliği Tüzüğü’nün
kabul edilmesi beklenmektedir. Türkiye’nin Avrupa standartlarına genel uyum oranı
yüzde 97’dir. Türkiye ayrıca uygunluk değerlendirmesine ilişkin olarak, onaylanmış
kuruluşlar konusunda daha fazla ilerleme sağlamıştır. Türkiye’de, yasal metroloji
konusunda üç yıllık bir ulusal metroloji stratejisi kabul edilmiştir.
Türkiye’nin “Eski Yaklaşım” çerçevesindeki ürün mevzuatında ilerleme kaydedilmiştir.
Bu gelişmeler özellikle motorlu araçlar, kozmetik ve tekstil lifi alanlarında
gerçekleştirilmiştir. “Yeni ve Küresel Yaklaşım” çerçevesindeki ürün mevzuatındaki
uyum durumunun hâlihazırda ileri düzeyde olduğuna işaret edilmiştir. Geçtiğimiz
dönem içerisinde ikincil mevzuata uyum çalışmaları kapsamında birçok ürünün çevreye
duyarlı tasarım gereklerine uygunluğuna ilişkin tebliğler hazırlanmıştır.
Türkiye’nin önümüzdeki yıl içerisinde, bu fasla ilişkin adım atması beklenen öncelikli
alanlar, şunlar olarak açıklanmaktadır:
• Ön izin ve lisanslama süreçlerini kaldırarak “Eski Yaklaşım” çerçevesindeki ürün
mevzuatının iyileştirilmesi;
• Ürünlerin ihracatındaki kısıtlamaların kaldırılması.
24
4.2. FASIL 2: İŞÇİLERİN SERBEST DOLAŞIMI
2015 İlerleme Raporu’nda, İşçilerin Serbest Dolaşımı Faslına ilişkin hazırlıkların erken
düzeyde olduğu ve geçtiğimiz yıl bu alanda ilerleme gerçekleşmediği belirtilmiştir.
2015 yılına kadar AB üye ülkelerle 13 adet ikili sosyal güvenlik anlaşması imzalanmış
olmasına rağmen, 2015 İlerleme Raporu’nun kapsadığı dönemde, yeni bir ikili
anlaşma imzalanmamıştır. EURES ve işgücü piyasalarına erişim konusunda ileri adım
atılmamıştır.
4.3. FASIL 3: İŞ KURMA HAKKI VE HİZMET SUNMA SERBESTİSİ
2015 İlerleme Raporu’nda, İş Kurma Hakkı ve Hizmet Sunma Serbestisi Faslı kapsamında
Türkiye’nin AB müktesebatına uyumu erken düzeyde olarak değerlendirilmektedir.
Türkiye’nin geçtiğimiz yıl bu alanda yabancıların çalışma izinleri başta olmak üzere
sınırlı düzeyde ilerleme kaydettiği belirtilmektedir.
• Avrupa Komisyonu, sınır ötesi hizmet sunumu için Hizmetler Yönergesi ile uyum
sağlanması ve Tek Temas Noktası oluşturulması yönünde çağrıda bulunmaktadır.
• Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun kapsamında değişiklik yapılmasıyla
ithalat ve ihracata konu mal ve hizmetlerin kurulumu, bakımı veya bu alanda
eğitimler için Türkiye’ye giriş tarihini takiben bir yıllık dönemde en fazla üç ay
kalışlar için çoklu girişlere imkân sağlanması, iş kurma hakkına ilişkin atılan önemli
bir adım olarak değerlendirilmektedir. Öte yandan raporda, geçici veya şartlı
koruma altında olan kişilere çalışma iznine başvurma imkânı sağlayacak yasal
düzenlemenin henüz kabul edilmediğine dikkat çekilmektedir.
• Sınır ötesi hizmet sunumuna ilişkin Türkiye’nin AB’de kayıtlı hizmet sunucularından
kayıt, lisans ve izin belgesi uygulamasına devam etmesine dikkat çekilmektedir.
Aynı zamanda, turist rehberlerinin mesleklerini icrası için yürürlükte olan vatandaşlık
şartı uygulamasının AB mevzuatına uyum sağlamadığı belirtilmektedir.
• Posta hizmetleri alanında, Türkiye’nin Dünya Posta Birliği Kuruluş Yasası Yedinci
Ek Protokolü’nü kabul etmesi olumlu bir adım olarak değerlendirilirken posta
hizmetlerinin lisans programı, hizmet bedeli ve fiyat düzenlemesi kapsamını
belirleyen yasal düzenlemenin yapılması gerektiği vurgulanmaktadır.
• Yurtdışında eğitim görmüş eczacıların diplomalarının Sağlık Bakanlığı’na kayıtlı bir
yükseköğretim kurumu tarafından onaylanmasının ardından Türkiye’de çalışmasına
olanak sağlayan yasal düzenlemenin mesleki yeterliliklerin karşılıklı tanınması
alanında ilerleme sağladığına dikkat çekilmektedir. Düzenlenmiş mesleklerin
bazıları halen karşılıklı tanıma ilkesi ile vatandaşlık ve dil şartlarına tabidir.
25
4.4. FASIL 4: SERMAYENİN SERBEST DOLAŞIMI
2015 İlerleme Raporu’nda, Sermayenin Serbest Dolaşımı kapsamında Türkiye’nin AB
müktesebatına uyumu sınırlı düzeyde olarak değerlendirilmektedir. Türkiye’nin geçtiğimiz
yıl bu alanda terörün finansmanı ile mücadeleye ilişkin yasal çerçevenin hazırlanması ve
uygulanması başta olmak üzere sınırlı düzeyde ilerleme kaydettiği belirtilmektedir.
• Raporda, Türkiye’nin 2016 yılı içerisinde yabancıların gayrimenkul ediminin
serbestleştirilmesine ilişkin eylem planı hazırlaması ve kabul etmesi gerektiği
vurgulanmaktadır.
• Mali Eylem Görev Gücü’nün kara para aklama ile mücadeleye ilişkin önlemlerinin
kurumlararası iş birliği yoluyla etkin bir şekilde uygulanması gerektiği
vurgulanmaktadır.
• Yabancıların gayrimenkul edimine ilişkin yasal düzenlemelerin AB müktesebatıyla
uyumlu olmadığına dikkat çekilirken, düzenlemelerin bazı AB üye ülkelerinin
vatandaşlarına kapalı ve kısıtlayıcı olduğu belirtilmektedir.
• Sermaye hareketleri ve ödemeler konusunda, radyo ve televizyon, ulaştırma,
eğitim ve elektrik piyasasında yabancılara yönelik kısıtlamaların devam ettiğinin
altı çizilmektedir.
• Ödeme sistemleri konusunda Türkiye’nin uyum düzeyinin yüksek olduğu
vurgulanırken bu alanda daha fazla ilerleme yaşanmadığı belirtilmiştir.
• Kara para aklama ve terörün finansmanı ile mücadele konusunda Mali Eylem
Görev Gücü’nün küresel uygunluk programı kapsamında Türkiye’de sürdürdüğü
gözetimin sona ermesi, Türkiye’nin bu alanda sağladığı önemli bir ilerleme olarak
değerlendirilmektedir. MASAK kapasitesini geliştirmeye devam ederken daha
fazla sayıda şüpheli işlemi incelemeye almıştır. Öte yandan, MASAK tarafından
yapılan araştırmalar sonucunda mahkûmiyet, müsadere, el koyma ve varlıkların
dondurulması kararlarının sınırlı kaldığına ve MASAK ile kolluk kuvvetleri arasında
iş birliğinin artırılması gerektiğine dikkat çekilmektedir.
• Avrupa Komisyonu, Türkiye’ye Terörizmin Finansmanı ve Suçtan Elde Edilen
Gelirlerin Aklanması, Araştırılması, El Konması ve Müsaderesi Hakkında Avrupa
Konseyi Sözleşmesi’nin onaylanmasına yönelik çağrıda bulunmaktadır.
4.5. FASIL 5: KAMU ALIMLARI
2015 İlerleme Raporu’nda Kamu Alımları Faslı kapsamında, Türkiye’nin AB
müktesebatını karşılamaya sınırlı düzeyde hazırlıklı olduğu, AB’ye uyum konusunda
önemli eksiklikleri bulunduğu belirtilmektedir. Bu alanın Gümrük Birliği kapsamına
alınmasının mümkün olduğu da eklenmektedir. Geçtiğimiz yıl bu alanda uygulama
ve yürütme kapasitesinin artışında sınırlı düzeyde ilerleme olduğu, ancak mevzuatta
yapılan değişikliklerin AB müktesebatından daha da uzaklaşmaya yol açtığı tespitinde
bulunulmaktadır.
26
Önümüzdeki dönemde yapılması gerekenler olarak şu hususlar belirtilmiştir:
• Kamu alımları mevzuatının, özellikle su, enerji, ulaştırma ve posta sektörleri ve
imtiyazlara yönelik 2014 AB kamu alımları direktifleriyle uyumlu hale getirilmesi ve
şeffaflığı artırmak amacıyla yeniden düzenlenmesi;
• AB müktesebatıyla çelişen istisnaların AB’ye Katılım için Ulusal Eylem Planı’nın
uyum programında öngörüldüğü şekilde ortadan kaldırılmaya ve yerli fiyat
avantajları ve sivil offsetler gibi kısıtlayıcı tedbirlerin kaldırmaya başlanması.
Komisyon, raporunda bu fasla ilişkin atılması gereken adımları daha detaylı bir şekilde
vermektedir.
Kurumsal Yapılanma ve Mevzuat Uyumu;
Kamu alımları mevzuatı AB’nin öngördüğü fiyat ile beklenen fayda arasındaki denge,
serbest rekabet ve şeffaflık gibi ilkelerle uyumlu olmasına rağmen, belirli mallara
zorunlu yerli fiyat avantajı uygulaması nedeniyle ayrımcılık yapmama ilkesine uyumlu
değildir. Kamu İhale Kanunu, 2004 AB kamu alımları direktifleriyle büyük ölçüde
uyumlu olmasına rağmen, 2014 AB kamu alımları direktifi ile uyumla hale getirilmesi
gereği not edilmiştir. Su, enerji, ulaştırma ve posta sektörleri ile ilgili düzenlemelerin AB
mevzuatı ile karşılaştırıldığında daha kısıtlayıcı olduğu ve eşik değerlerin AB tarafından
öngörülenden daha yüksek olduğu, kanundaki değişiklikler ve uygulama mevzuatı ile
getirilen yüzde 15’e kadar yerli fiyat avantajının orta ve yüksek teknolojili sanayi ürünleri
için zorunlu olması gibi düzenlemelerin AB müktesebatı ile çeliştiği belirtilmekte ve
Türkiye’nin tüm kısıtlayıcı önlemleri kaldırması ve yeniliğin teşvik edilmesi için AB’nin
2014 direktifleri ile öngörülen yeni araçları uygulaması önerilmektedir.
Türkiye’nin spesifik bir kamu alımları stratejisinin olmadığı belirtilirken, bu konuda
2014 AB’ye Katılım için Ulusal Eylem Planında bir uyum programının öngörüldüğü
hatırlatılmaktadır. Rapor ayrıca, kamu alımları ile ilgili olarak, sektörlere özel olarak
yapılan değişikliklerin, Kamu İhale Kurumu ve Maliye Bakanlığı’ndan oluşan politika
oluşturma, uygulama, izleme ve koordinasyon sistemine zarar verdiğini kaydetmektedir.
Uygulama ve Yürütme Kapasitesi;
Raporda, bu alanda aşağıdaki olumlu unsurlar hakkında bilgi paylaşılmaktadır:
• Kamu alımları piyasa usullerinin şeffaflık ve etkinlik ilkelerine bağlı olması;
• Merkezi portalın iyi işlemesi;
• Gelişmiş bir kuralları uygulama ve yürütme kapasitesine sahip olunması;
• Birçok sektörde piyasa ve rekabet koşullarının uygun seviyede işlemesi;
• Çerçeve anlaşmaların AB gerekleri uyarınca etkili bir şekilde kullanılması;
• İhalelerin sonuçlandırılması ve uygulanmasında izleme sürecinin tatmin edici
düzeyde olması;
27
• İdarelerin kamu alımı süreçlerini yönetme kapasitelerinin gelişmeye devam etmesi;
• Yolsuzluk ve hileli uygulamaların tespitiyle ilgili mekanizmaların bulunması.
Bu olumlu unsurların yanında, kamu-özel ortaklıklarının işleyişi ile ilgili koordinasyondan
sorumlu tek bir otoritenin olmaması ve alım sürecinde dürüstlüğe ilişkin sorunları
tespit eden bir risk gösterge sisteminin geliştirilmesi gereği not edilmektedir.
Şikâyetlerin Etkili Şekilde İncelenmesi Sistemi;
Hukuk yollarına başvurma hakkının Anayasa ve Kamu İhale Kanununda düzenlendiği
belirtilmekte, inceleme usulleri hakkındaki mevzuatın ilgili AB kuralları ile uyumlu
olduğu, şikâyetler hakkındaki kararlara itiraz edilebildiği, ancak Kamu İhale Kurumunun
inceleme yetkisinin kamu hizmetleri, su,enerji, ulaştırma gibi bazı alanları kapsamadığı
kaydedilmektedir. Uygulama kapasitesi ile ilgili olarak, şikâyetlerin ve yaptırımların
hızlı, yeterli ve etkili bir biçimde uygulanması ve çözümlenmesinin mümkün olduğu
belirtilmektedir.
4.6. FASIL 6: ŞİRKETLER HUKUKU
2015 İlerleme Raporu’nda, Türkiye’nin Şirketler Hukuku Faslında AB’ye uyumu ileri
düzeyde değerlendirilmektedir. Geçtiğimiz yılda, özellikle zorunlu bağımsız denetimin
kapsamının genişletilmesi suretiyle sınırlı düzeyde ilerleme kaydedildiği ve Türkiye’de
muhasebe, denetim ve internet üzerinden teknik işlemleri kolaylaştırıcı uygulamaların
hız kazandığı vurgulanmaktadır. Nitekim tescilli ve bağımsız denetleme firmalarının
sayısının artması ve şirket tescilinin internet üzerinden yapılmasını sağlayan uyum
çalışmalarının kabul edilmesi, fasla ilişkin kuralları AB’ye yakın hale getiren çalışmalar
olarak nitelendirilmektedir. Aynı şekilde, muhasebe ve raporlama standartlarındaki
iyileşme ile Uluslararası Mali Raporlama Standartları’na uygunluk derecesi artmıştır.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu internet sistemlerini ve
kapasitesini artırmıştır.
Raporda söz konusu fasıldaki en önemli sorunlar; şirketlerin birleşmesi ve bölünmesine
ilişkin ve diğer ilgili teknik mevzuatın kabul edilmesi olarak not edilmektedir.
4.7. FASIL 7: FİKRİ MÜLKİYET HUKUKU
2015 İlerleme Raporu’nda yer aldığı üzere, Türkiye, Fikri Mülkiyet Faslında AB
müktesebatına iyi düzeyde uyumlu iken, raporun kapsadığı dönemde sınırlı düzeyde
ilerleme gerçekleşmiştir. Özellikle sahtecilik ve telif hakkı ihlalleri, bu alanda öne çıkan
sorunlar olarak göze çarpmaktadır. Bu çerçevede:
28
• Telif hakkı ve bağlantılı hakların yönetimi konusunda sorunlar sürmektedir. Özellikle
de tasarı halindeki Telif Hakkı Kanunu’nun halen Kültür Bakanlığı’nda tutulması
dikkat çekmiştir.
• Sınai mülkiyet haklarına ilişkin olarak iç hukukta gerekli yasal düzenlemeler
gerçekleştirilmemiştir.
• Patent hukukuna ilişkin değerlendirmeler, raporda geniş yer bulmuştur. Türkiye’de
patent hukukunun AB müktesebatına ve Avrupa Patent Ofisi’nin ilgili standartlarına
uygun olmadığı belirtilmiştir. Bu alanda atılan bir takım olumlu adımlara da rapor
kapsamında yer verilmiştir. Türk Patent Enstitüsü’nün çevrimiçi hizmetlerinde ve
idari kapasitesinde gelişme görülmüştür; Enstitü’nün kötü niyetli markalara ve
sınai tasarımlara ilişkin kararlarında ilerleme gerçekleşmiştir.
• Komisyon, fikri mülkiyet hakkına ilişkin olarak önümüzdeki dönemde hak sahipleri
ile iyi yapılandırılmış ve geniş kapsamlı bir diyalog kurulmalıdır.
• Türkiye’de fikri mülkiyet hukuku ve coğrafi işaretlere ilişkin Temmuz 2015’te,
2015-2018 yıllarını kapsayan bir eylem planı oluşturulmasına rağmen, özellikle
coğrafi işaretler, bitki çeşitleri ve veri güvenliğine ilişkin daha ileri adımlar atılması
beklenmektedir.
• Fikri mülkiyet haklarının uygulanmasına yönelik olarak, alanda uzman yeni bir
mahkeme kurulmuş, mahkemelerin sayısı 25’e ulaşmıştır. Öte yandan raporda, fikri
mülkiyet hakkına ilişkin eğitimlerle, bu mahkemelerin kapasitelerinin artırılması
gerektiği de vurgulanmıştır.
• Patent kriterlerinin uygulanması konusunda bütün paydaşların ortak tutum
sergilemesi gerektiğinin altı çizilmiştir.
• AB’nin ilgili Uygulama Yönergesi’nin korsan ve sahte ürünlerin suçlu tarafa iadesinin
iptaline, el konulan malların hak sahipleri tarafından tutulmasına ve mahkeme
kararlarındaki tutarsızlıklara ilişkin düzenlemelerine Türk yasal mevzuatının uyumlu
hale getirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
• Belirtilen dönemde, sahte ürünlere yönelik gümrük muhafaza kapasitesinde artış
gerçekleşmiştir.
• Sahte ürünlerle mücadele de, belirtilen dönemde Komisyon’un öncelikli alanları
arasında yer almıştır. Sahte ürünlerle mücadeleye yönelik oluşturulan şifreli
lazer kodu sistemi ile sahte ürünlerin gözetimi artırılmıştır. Diğer yandan, re’sen
veya şikâyete dayalı gerçekleştirilen baskınlara rağmen, sahteciliğin ve korsan
ürünlerin önüne geçilememiş, bu durum, Komisyon’un değerlendirmelerine göre,
Türkiye’de kamu sağlığı, tüketicinin korunması ve ekonomiye tehdit oluşturmaya
devam etmiştir.
• Türk yetkili makamlar, gümrüklerin muhafazasına ilişkin mevzuatın AB
müktesebatına uyumuna yönelik ileri adımlar atmaya çağırılmış ve fikri mülkiyet
hakkının korunmasına yönelik daha güçlü bir siyasi irade gerektiğinin altı çizilmiştir.
29
4.8. FASIL 8: REKABET POLİTİKASI
2015 İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin, Rekabet Politikası Faslında AB müktesebatıyla
sınırlı düzeyde uyumlu olduğu ve geçtiğimiz yıl özellikle antitröst ve birleşmeler
politikası konusunda sınırlı düzeyde ilerleme sağlandığı belirtilmektedir. Buna karşın,
devlet destekleri politikası alanında herhangi bir ilerlemenin gerçekleşmediğine işaret
edilmektedir.
Bu çerçevede Komisyon, AB müktesebatı ile uyumun sağlanması ve yardım
mekanizmalarının etkili bir şekilde gözetimi için gereken, devlet desteklerine ilişkin
Kanunun, beklemeden yürürlüğe konması gerektiğini belirtmektedir.
Raporda, Rekabet Kurumu’nun yayımladığı 2014-2018 Stratejik Planı çerçevesinde
anti-tröst ve birleşmeler konularında kararlı bir tutum sergilendiği dile getirilmektedir.
Bu çerçevede 332 karar alındığı hatırlatılmaktadır. Rekabet Kurumu’nun da ayrıca
idari ve operasyonel bağımsızlık açısından yeterli bir performans sergilediği ifade
edilmektedir.
Buna karşın devlet desteklerine ilişkin kanunun yürürlüğe koyulmasının tekrar
ertelendiği ve böylece devlet yardım mekanizmaların oluşmasının da olumsuz olarak
etkilendiği ifade edilmektedir. Bu çerçevede kapsamlı bir devlet yardım dökümünün
ve ayrıca, tüm devlet yardım mekanizmalarının uyumlaştırılmasına yönelik bir eylem
planının gerekliliğine işaret edilmektedir. Bazı yardım mekanizmalarının, Türkiye’nin
Gümrük Birliği çerçevesindeki yükümlülüklerine aykırı olduğu da hatırlatılmaktadır.
4.9. FASIL 9: MALİ HİZMETLER
2015 İlerleme Raporu’nda, Türkiye’nin, Mali Hizmetler Faslında, AB müktesebatında iyi
düzeyde uyumlu olduğu belirtilmiştir. Geçtiğimiz yıl bu alanda sınırlı düzeyde ilerleme
kaydedilmiştir. Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine
İlişkin Yönetmelik’in kabul edilmesi ve SPK tarafından şirketlerin pay sahibini çıkarma
hakkını düzenlenmesi gibi alanlarda bazı ilerlemeler görülmüştür. Fakat bankacılık
sektöründeki kararların siyasi olduğu yönünde algılar geçerliliğini korumuştur. Bu
durum piyasa denetim kurumlarının bağımsızlığının sorgulanmasına neden olmuştur.
Bu fasıl kapsamında Türkiye’den beklenenler arasında başta BDDK olmak üzere
denetim kurumlarının bağımsızlığının sağlanması yer almıştır.
Fasıl kapsamında yaşanan gelişmeler, şu şekilde özetlenmektedir:
• Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin
Yönetmelik’in kabul edilmesi olumlu olarak kaydedilmiştir.
30
• SPK’nın şirketlerin pay sahibini çıkarma hakkını düzenlemesi olumlu olarak
karşılanmıştır.
• Bankacılık sektöründeki kararların siyasi olduğu yönündeki algılar piyasa denetim
kurumlarının bağımsızlığının sorgulanmasına neden olduğu belirtilmiştir. Özellikle
Bank Asya yönetimine el koyulmasının BDDK’nın siyasi kararlar verdiği yönündeki
algıların sürmesine yol açtığı ve kararlarının orantılılığının sorgulanmasına sebep
olduğu kaydedilmiştir.
• Hazine
Müsteşarlığı,
Sigorta
Acenteleri
Yönetmeliği’nde
değişiklik
gerçekleştirmesiyle acente kurmak ve şube açmak için gerekli sermaye kriterini
yükseltmesi olumlu olarak karşılanmıştır.
• Finansal piyasa altyapıları alanında herhangi bir ilerlemenin sağlanamadığı
vurgulanmıştır.
• Menkul kıymetler ve yatırım hizmetleri alanında bazı ilerlemeler olduğu belirtilirken,
SPK’nın yabancı menkul kıymet araçlarını gözden geçirerek, yeni varlık araçlarını
faal hale getirmesi olumlu olarak karşılanmıştır.
4.10. FASIL 10: BİLGİ TOPLUMU VE MEDYA
2015 İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin Bilgi Toplumu ve Medya Faslında uyum
seviyesinin sınırlı düzeyde olduğu belirtilmiştir. Türkiye bu alanda geçtiğimiz dönem
içerisinde sınırlı düzeyde ilerleme kaydetmiştir. Türkiye’nin e-Ticaret Kanunu’nu kabul
etmesi ve yayıncılık yasasını AB müktesebatıyla yakınlaştırması olumlu karşılanmıştır.
Ancak İlerleme Raporu’nda, ifade özgürlüğü, internet özgürlüğü, gizliliğin ve kişisel
verilerin yeterince korunmaması ve bu alanda aşırı düzenleme olması hususlarının
endişe konusu teşkil etmeye devam ettiğini ifade etmiştir.
Raporda, elektronik haberleşme ve bilgi teknolojileri konusunda, yetkilendirme,
spektrum yönetimi, pazara erişim ve evrensel hizmet rejimi alanlarında AB mevzuatı
ile uyumlaştırma konusunda önemli bir gelişme kaydedilmediğine dikkat çekilmiştir.
Örneğin raporda, Türkiye’de spektrum bantlarının adil bir şekilde dağıtılması ve
frekansların etkin bir şekilde kullanılması gerektiği vurgulanmıştır. Raporda, ayrıca
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın
(TİB) bağımsızlığının sağlanması gerektiği mesajı verilmiştir.
Görsel işitsel politika konusunda ise, Türkiye’nin yayında dijital sürece geçiş
yapamadığı vurgulanmıştır. Tüm bunların yanı sıra İlerleme Raporu’nda üyelerin seçim
prosedürünü iyileştirirerek RTÜK’ün bağımsızlığının ve tarafsızlığının güçlendirilmesi
gerektiği ifade edilmiştir.
31
Türkiye’nin önümüzdeki yıllar içerisinde, bu fasla ilişkin adım atması beklenen öncelikli
alanlar, şunlar olarak açıklanmaktadır:
• Finansman ve denetim alanları başta olmak üzere elektronik haberleşme kurumsal
bağımsızlığının güçlendirilmesi;
• Elektronik iletişimde yetkilendirme rejiminin AB müktesebatı ile uyumlaştırılması;
• İnternet ortamında ifade özgürlüğünü sağlayacak ve gizliliğin ve kişisel verilerin
korunmasını güçlendirecek şekilde internet yasasının gözden geçirilmesi;
• Yayında dijital geçiş sürecinin hızlandırılması.
4.11. FASIL 11: TARIM VE KIRSAL KALKINMA
2015 İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin Tarım ve Kırsal Kalkınma Faslına ilişkin uyumunun
orta düzeyde olduğu ve geçtiğimiz yıl bu alandaki AB müktesebatına uyumda sınırlı
düzeyde ilerleme sağlandığı belirtilmiştir. AB ülkelerinden besilik sığır ve dana
ithalatına yönelik kısıtlamaların kaldırılması ve tarım istatistiklerine ilişkin stratejinin
kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
• Tarım sayımına yönelik çalışmaların tamamlanmadığı belirtilirken, tarım
istatistikleri sisteminin iyileştirilmesine yönelik strateji belgesinin de kabul
edilmediği raporda yer almıştır. Bunun yanında, istatistiki verilerin toplanması ve
güvenilirliğinin geliştirilmesi için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda istatistik
ve değerlendirme bölümü oluşturulduğu ifade edilmiştir. Bir önceki İlerleme
Raporu’nda 54 ilde uygulandığı belirtilen Çiftlik Muhasebe Veri Ağı’nın 81 ili
kapsayacak şekilde genişletildiği raporda yer almıştır. Çiftlik Muhasebe Veri Ağı
verilerinin devam etmekte olan tarım sayımı verileri, arazi parseli tanımlama sistemi
verileri ve diğer ilgili veri tabanları ile bütünleştirilmesi çalışmalarının devam ettiği
belirtilmiştir.
• Raporda, üreticilere verilen doğrudan destekler konusundaki yasal düzenlemelerin
AB Ortak Tarım Politikası ile uyumlaştırılmasına yönelik stratejinin belirlenmesi
yönünde ilerleme sağlanmadığı belirtilirken, arazi parseli tanımlama sisteminin
geliştirilmesine yönelik çalışmalar ve çiftçilere yardım kararlarına temel oluşturması
hedeflenen bütünleşik tarım verileri bilgi sistemi çalışmalarının AB desteği ile
devam ettirildiği ifade edilmiştir.
• Hayvan ithalatı ile ilgili olarak, AB ülkelerinden besilik sığır ve dana ithalatına
yönelik kısıtlamaların sürdüğü ve daha fazla besi için canlı sığır ithalatındaki
ilerleme ile besilik dana için kota açılmasına rağmen, AB–Türkiye tarım ürünlerinin
ticaretine ilişkin anlaşma kapsamında yükümlülüklerin karşısında sınırlı ilerleme
sağladığı belirtilmiştir. Raporda, dana ve canlı hayvanlar için kalıcı kotalar
konulması gerektiği yer almıştır.
32
• Kırsal kalkınma alanında fonlardan faydalanma kapasitesi, Katılım Öncesi Mali
Yardım Aracı’nın Kırsal Kalkınma Bileşeninin (IPARD) uygulanması ile ilerleme
gösterdiği ve 2014 yılında faydalanıcılara 250 milyon avro tutarında ödeme
yapıldığı ifade edilmiştir. IPARD 2014–2020 Programı’nın kabul edildiği ve
akabinde de 2014–2020 dönemi için kırsal kalkınma alanında faaliyet gösteren
kurumlar arasındaki koordinasyonun artırılmasını da kapsayan 2’nci Kırsal Kalkınma
Stratejisi’nin kabul edildiği belirtilmiştir. Raporda, IPARD Yönetim Otoritesi’nin,
Yerel Kalkınma Stratejilerinin Hazırlanması ve Uygulanması olarak adlandırılan
LEADER tedbirleri için kapasite geliştirme de dahil olmak üzere IPARD Programı
yönetimine ilişkin teknik yardım tedbirlerini uygulamaya başladığı yer almıştır. Tarım
ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu’nun merkezi ve bölgesel düzeyde 1952
çalışanın eğitim aldığı ve kurumun IPARD II çerçevesinde akreditasyon sürecine
katıldığı belirtilirken, IPARD programlarına ilişkin bilgiye erişimin artırılması,
programın tanıtımı ve görünürlük kazanması için daha fazla çaba harcanması
gerektiği ifade edilmiştir.
• Fasılda son olarak, organik tarım ilkeleri ve uygulamalarına ilişkin uygulama
mevzuatı hazırlıklarının son aşamaya geldiği vurgulanmıştır.
4.12. FASIL 12: GIDA GÜVENLİĞİ, VETERİNERLİK VE BİTKİ SAĞLIĞI
2015 İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin bu alandaki uyumunun orta düzeyde olduğu
ve geçtiğimiz yıl ilerleme kaydedilmediği belirtilmektedir. Gıda işletmelerinin AB
standartlarıyla uyum içerisinde modernizasyonu için ulusal program ve izleme planı
oluşturması gerektiği ve hayvansal yan ürünlere ilişkin kuralların kabulü ve uygulanması
için adım atılması gerektiği vurgulanmıştır.
• Veterinerlik politikası konusunda ise büyükbaş ve küçükbaş hayvanların
kimliklendirilmesi ve kayıt altına alınması ile ilgili çalışmaların devam ettiği, ancak
kara ve liman sınır kontrol noktaları ve İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı sınır
kontrol noktasının tam olarak işler hale getirilmediği belirtilmiştir.
• Raporda canlı hayvan hastalıklarıyla mücadeleye devam edildiği kaydedilirken,
Trakya bölgesinin şap hastalığından ari statüsünü sürdürebilmesi için yoğun
aşılamayla birlikte, Trakya ile Anadolu arasında hayvan hareketlerine yönelik
sıkı kontrollerin uygulanması sonucunda şap hastalığı salgınlarında önemli
oranda azalma olduğu belirtilmiştir. Bulaşıcı süngerimsi ensefalopatiden (BSE)
korunma ve gözetim sistemlerine ilişkin yasal çerçevenin AB müktesebatına tam
uyumu yönünde önemli oranda ilerleme sağlamak gerektiğine dikkat çekilen
raporda, çiftlik hayvanlarının refahı ve yumurta tavuklarının korunmasına ilişkin
düzenlemelerin yürürlüğe girdiği yer almıştır. Hayvan refahına ilişkin müktesebatın
tam olarak uygulanması için yapısal ve idari alanda daha fazla çaba gerektiği ve
33
gıda kaynaklı zoonotik etkenlerin kontrol altına alınmasına yönelik bir ilerleme
sağlanmadığı ifade edilmiştir.
• Türkiye’nin, gıda, yem ve hayvansal yan ürünlerin piyasaya arzı konularındaki
eğitim, denetim ve izleme programlarını sürdürdüğü belirtilen raporda, gıda
işletmelerinin kayıt ve onayına ilişkin yeni kuralların uygulanması için daha çok
çaba gösterilmesi gerektiği yer almıştır. Hayvansal yan ürünlerde yeni kurallara
uyumun sağlanması için çalışmaların yürütülmesi gerektiğine dikkat çekilirken,
denetimlerin finansmanı konusunda ise AB ile uyum sağlanmasına yönelik ilerleme
kaydedilmediği belirtilmiştir.
• Gıda güvenliği kuralları alanında etiketleme, gıda katkı maddeleri, saflık kriterleri,
aroma verici maddeler ve gıda takviyeleri gibi konularda müktesebat uyumu
yönünde ilerleme sağlandığı kaydedilmiştir. Bunun yanında, gıda enzimleri ve
yeni gıda ürünlerine ilişkin mevzuat uyumunun ise tamamlanmadığı belirtilmiştir.
Genetiği değiştirilmiş organizmalardan üretilen gıda enzimlerinin ithalat sorununun
Biyogüvenlik Kurulu’nun aldığı öneri kararı ile çözüldüğü ifade edilirken,
karar doğrultusunda ilgili değişikliklerin biyogüvenlik mevzuatına aktarılması
gerektiği belirtilmiştir. Yem kuralları alanında da gıdalarda koksidiyostatlar ve
histomonostatlar katkı maddelerinin üst limitlerine ilişkin düzenlemenin kabul
edildiği raporda yer almıştır.
• Bitki sağlığı alanında ise bitki koruma ürünlerine yönelik öneriler, uygulamalar ve
kayıt süreçlerine ilişkin bir yönetmeliğin kabul edildiği belirtilmiştir.
4.13. FASIL 13: BALIKÇILIK
Faslın giriş bölümünde bu alandaki uyumun erken düzeyde olduğu ve geçen yıl
kaynaklar ve filo yönetimi, denetim ve kontrol ile uluslararası anlaşmalar konusunda
sınırlı düzeyde ilerleme kaydedildiği belirtilmiştir. Su Ürünleri Kanun Taslağının kabul
edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
• Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın idari ve operasyonel kapasitesinin
artırılmasına yönelik 43 ilde balıkçılık ve su ürünleri müdürlükleri kurulduğu
belirtilmiştir.
• Kaynak ve filo yönetimi alanında, balıkçılık yönetimi kapsamında sürdürülebilir
kalkınma yaklaşımının benimsenmesi hedefiyle ulusal deniz araştırmaları stratejisi
kabul edildiği raporda yer alırken, balıkçı teknelerinin avcılıktan çıkarılması
programı çerçevesinde 820 geminin çıkarılması ile filo yönetimine yönelik önemli
ilerleme kaydedildiği ifade edilmiştir. Bakanlık ve TÜİK arasındaki ortak program
sayesinde de deniz balıkçılığı verilerinin toplanmaya başlandığı kaydedilmiştir.
• Denetim ve kontrol alanında Uluslararası Atlantik Ton Balıklarını Koruma
34
Komisyonu’nun (ICCAT) mavi yüzgeçli orkinos üzerine önerilerinin uygulanmasına
yönelik bazı ilerlemeler sağlandığı ve bu alanda denetimlerin AB–Türkiye Balıkçılık
Diyaloğu Grubu’nun desteği ile devam ettiği belirtilmiştir. Bunun yanında yavru
midye yetiştiriciliğine yönelik denetimlerin artırıldığı da raporda yer almıştır.
• Yapısal eylemler ve devlet yardımları üzerine ilerleme kaydedilmediği belirtilen
raporda, piyasa politikası alanında ise Bakanlığın kapasitesinin geliştirilmesini
AB’nin desteklediği kaydedilmiştir. Ancak, piyasa politikasına ilişkin strateji ve
eylem planının hazırlanması ve uygulanması için çalışmaların yürütülmesi gerektiği
vurgulanmıştır.
• Uluslararası Atlantik Ton Balıklarını Koruma Komisyonu (ICCAT) ve Akdeniz
Balıkçılık Genel Konseyi (GFCM) çerçevesinde AB–Türkiye iş birliğinin devam ettiği
ifade edilirken, Türkiye’nin, AB Ortak Balıkçılık Politikası kapsamında hükümleri
uygulanan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni onaylaması, balıkçılık ve
denizcilik politikasında AB ile iş birliğinin gelişmesini sağlayacağı kaydedilmiştir.
4.14. FASIL 14: TAŞIMACILIK POLİTİKASI
2015 İlerleme Raporu’nda, Türkiye’nin Taşımacılık Faslında AB müktesebatını
karşılamaya sınırlı düzeyde hazırlıklı olduğu belirtilmektedir. Bu çerçevede, özellikle
sivil havacılık alanında yaşanan bazı gelişmeler ile Türkiye’nin son bir yılda sınırlı
düzeyde ilerleme kaydettiğine dikkat çekilmektedir. Buna karşın, demiryolları
sektöründe halen yeterli düzeyde hukuki ve kurumsal uyum sağlanamadığına da işaret
edilmektedir. Bu bağlamda Komisyon, Türkiye’nin önümüzdeki yıl, aşağıda belirtilen
noktalara odaklanması gerektiğine dikkat çekmektedir:
• Demiryolları alanında AB müktesebatı ile uyumun oluşması için daha fazla çaba
harcanarak yeni kanunların yürürlüğe konması;
• AB ile iş birliğin iyileştirilmesi, özellikle sivil havacılık alanında Avrupa Havacılık
Emniyeti Ajansı (EASA) ile bir arada hareket edilmesi.
Kara taşımacılığı alanında, Türkiye’nin ADR (tehlikeli maddeler) ile ilgili olan
mevzuatının geliştirildiğine ve mevzuatın AB müktesebatı ile uyumlu hale getirilmesine
devam edildiğine işaret edilmektedir. Buna ilaveten, TIR sürücülerine, bu alandaki
profesyonelliklerini pekiştirmeleri amacıyla verilen eğitimin kapasitesinin artırıldığı
dile getirilmektedir.
Demiryolu taşımacılığı alanında, demiryollarının serbestirilmesini öngören kanunun
AB müktesebatı ile uyumlu olmadığı ifade edilmektedir. Söz konusu kanunun
rekabetçi ve şeffaf bir pazarın geliştirilmesi için gerekli şartları yerine getirmediği de
35
ayrıca söylenmektedir. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın (TCDD)
halen kanun ile birlikte bağımsızlaştırılmadığına işaret edilmektedir. Demiryollarından
sorumlu kurum olan TCDD’nin, hâlâ ilgili Kanun’un gerektirdiği şekilde ayrıştırılmamıştır.
Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü’nün de aynı şekilde Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı’ndan olan bağımsızlığından henüz yeterince faydalanamadığı
ve halen hem uyum hem de emniyet otoritesi olarak çalıştığı belirtilmektedir. Söz
konusu alanda daha fazla uyumun sağlanmasının önemine işaret edilmektedir.
İntermodal taşımacılığın teşvik edilmesi için gereken mevzuatın ise halen geliştirilmediği
dile getirilmektedir. Bu kapsamda Tehlikeli Mal ve Kombine Taşımacılık Düzenleme
Genel Müdürlüğü’nün daha fazla güçlendirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
Hava taşımacılığı alanında, hava taşımacılığı hizmetlerine ilişkin olarak yapılan AB
yatay anlaşmasının Türkiye tarafından halen imzalanmadığına işaret edilirken, Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü’nün kapasitesindeki artışın Türk sivil havacılık sektörünün
boyutu ve büyümesi ile sınırlı olmadığına dikkat çekilmektedir. Buna rağmen raporda
Türkiye’nin, yabancı hava taşıtları konusunda Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı (EASA)
ile iyi derecede uyum sağladığına, ancak hava mürettebatı ile ilgili henüz yeterli
uyumun olmadığına işaret edilmektedir. Bundan başka Türkiye ile GKRY’de bulunan
hava trafik kontrol merkezleri arasında irtibatın sağlanmamasının Lefkoşa uçuş bilgi
bölgesindeki hava emniyetini halen ciddi şekilde etkilediğine dikkat çekilmektedir.
Rapor, bu konuda ivedi şekilde operasyonel bir çözümün bulunmasının gerekliliğini
dile getirmektedir.
Deniz taşımacılığı alanında, Türkiye’nin Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün (IMO) tüm
konvansiyonlarına taraf olmasının önem arz ettiğine dikkat çekilmektedir. Türkiye’nin
halen, gemilere ilişkin prosedürler konusunda AB müktesebatı ile yeterli uyumu
sağlayamadığı ifade edilmektedir. Hava taşımacılığı alanında da belirtildiği üzere, söz
konusu alanda da rapor, GKRY’nin gemi ve uçaklarına yönelik kısıtlamalarını kaldırması
için Türkiye’ye çağrıda bulunurken, söz konusu kısıtlamaların kaldırılmaması halinde,
bu alanda müktesebat ile daha fazla uyumun sağlanamayacağını dile getirmektedir.
4.15. FASIL 15: ENERJİ
2015 İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin Enerji Faslında sınırlı düzeyde uyumlu olduğu
ve geçen yıl arz güvenliği, elektrik iç piyasası ve yenilenebilir enerji konularında iyi
düzeyde ilerleme sağlandığı belirtilmiştir. Elektrik sektörünün serbestleştirilmesi ve
üçüncü enerji paketi ile uyumun çok ileri düzeyde olduğu eklenmektedir. Bu kapsamda,
Türkiye’nin önümüzdeki yıl odaklanması gereken konular şu şekilde sıralanmaktadır:
36
• Doğal gaz sektöründe AB müktesebatına uyumlu işleyen rekabetçi bir piyasa
oluşturulması;
• Doğal gaz ve elektrik piyasalarında şeffaf ve maliyet-bazlı fiyatlama sistemi
uygulanması;
• Nükleer santrallerin planlanması ve tesisi için gerekli yasal çerçevenin oluşturulması
için nükleer enerji alanında AB müktesebatına uyum konusunda ivedilikle ilerleme
kaydedilmesi.
Arz güvenliği konusunda, 2015-2019 yeni stratejik planın kabul edilmesi, petrol
stokları konusunda AB müktesebatına uyumun devam etmesi, komşu ülkelerle elektrik
ara bağlantılarının güçlendirilmesine yönelik çabaların devam etmesi, Trans Anadolu
Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’ne yönelik faaliyetlerin sürdürülmesi olumlu gelişmeler
olarak kaydedilmekte, bunun yanında, “Türkiye’nin gaz geçiş ülkesi olarak önemli bir
rol oynayabilmesi için AB enerji müktesebatı ile uyumlu adil ve şeffaf bir gaz transit
rejimi”nin gerekli olduğu not edilmektedir.
Enerji iç piyasası konusunda önemli ilerleme kaydedildiği, Enerji Piyasaları İşletme
Anonim Şirketi’nin kurulmasıyla birlikte, tamamen serbestleştirilmiş bir elektrik ve
doğal gaz piyasasının oluşturulmasının kolaylaşacağı belirtilmekte, Elektrik Piyasası
Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikler ve elektrik üretim
tesislerinin özelleştirilmesine devam edilmesi olumlu gelişmeler olarak kaydedilmiştir.
Ancak, Elektrik Piyasası Kanunu’nda öngörülen maliyet esaslı tarifelerin henüz
gerektiği şekilde uygulanmadığı eklenmektedir.
Doğal gaz alanında bazı ilerlemelerin olduğu, serbest tüketici eşiğinin düşürüldüğü,
doğal gaz dağıtım lisansı ihale sürecinin devam ettiği ve şebekenin 70 ile ulaştığı
belirtilmekte, ancak Doğal Gaz Piyasası Kanunu’nun revize edilmesi ve yeni bir strateji
geliştirilmesi konularında ilerleme olmadığı kaydedilmektedir.
Yenilenebilir enerji alanında iyi düzeyde ilerleme kaydedildiği belirtilmekte, Türkiye’nin
yenilenebilir enerji üretim kapasitesini 2023 yılına kadar 61 GW’a çıkarmayı hedefleyen
yeni bir eylem planının yayınlanması, rüzgâr gücü izleme ve tahmin merkezi kurulmasına
ve su kullanım hakkı ile ilgili anlaşma imzalanmasına ilişkin yönetmeliklerin çıkarılması
ve bu alandaki özel yatırımların artması olumlu gelişmeler olarak sıralanmaktadır.
Bunun yanında, bu alandaki düzenlemelerin devlet destekleri ve çevre alanındaki AB
müktesebatına uygun olması hatırlatmasında bulunulmaktadır.
Enerji verimliliği alanında ilerleme olmadığı belirtilmekte ve Yenilenebilir Enerji Genel
Müdürlüğü’nün kapasitesinin güçlendirilmesi gerektiği, Enerji Verimliliği Kanunu ve
ilgili mevzuatın Enerji Verimliliği Direktifi ile uyumlu olmadığı not edilmektedir.
37
Nükleer enerji, nükleer güvenlik ve radyasyondan korunmaya ilişkin olarak, ilerleme
kaydedilmediği belirtilmektedir. Akkuyu ve Sinop’ta nükleer güç santralleri kurulması
ile ilgili süreçler hakkında bilgi verilmekte, bunun yanında, Kullanılmış Yakıt İdaresinin
ve Radyoaktif Atık İdaresinin Güvenliği Üzerine Birleşik Sözleşme’ye Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın ve nükleer enerji ve radyasyon alanında
bağımsız düzenleyici bir kurum kurulmasına ilişkin çerçeve kanun taslağının henüz
kabul edilmediği de belirtilmektedir.
4.16. FASIL 16: VERGİLENDİRME
Türkiye’nin Vergilendirme Faslında sınırlı düzeyde uyumlu olduğu ve geçtiğimiz yıl özel
tüketim vergileri ve uygulama kapasite alanında sınırlı düzeyde ilerleme kaydedildiği
raporda belirtilmiştir.
Bu fasıl kapsamında Türkiye’ye alkollü içeceklere uygulanan özel tüketim vergilerinin
2009 Eylem Planı ile uyumlu hale getirmesi ve enerji ürünlerine yönelik özel tüketim
vergileri mevzuatının AB müktesebatıyla uyumlaştırması tavsiye edilmektedir.
Bu fasıl kapsamında, geçtiğimiz yıl yapılan çalışmalar ise şu şekilde özetlenebilir:
• KDV yönetmeliği AB müktesebatı ile uyumlu olmadığı belirtilen raporda, yapı,
muafiyetler, özel uygulamalar, indirimli oranların kapsamı gibi alanlarda daha fazla
uyumun gerekli olduğu belirtilmiştir.
• Tütün ürünlerine uygulanan özel tüketim vergisinin AB müktesebatına yaklaşması
olumlu olarak karşılanmıştır. Fakat yasaların hâlâ AB müktesebatı ile farklılık
gösterdiği belirtilmiştir.
• Alkollü içeceklerde yerel ve ithal ürünler arasındaki farklı vergi uygulamaları
geçtiğimiz Ocak ayında azalmıştır.
• 2009 Yılı Vergi Eylem Planı’na uygun olarak ithal tütüne uygulanan ve Tütün
Fonu’na kaynak aktaran vergiler azaltılmış ve ayrımcı uygulamaların ortadan
kaldırılmasına ilişkin olumlu bir adım atıldığı vurgulanmıştır.
• ÖTV yönetmeliğinde enerji ürünlerine nispi vergi uygulanmasında değişikliğe
gidilmemesi olumsuz olarak görülmüştür.
• Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Eylem Planı’nın uygulanmasına devam edilmesi
olumlu olarak karşılanmıştır.
• Vergi Denetimi Kurulu’nun idari kapasitesinin güçlendirilmesi ve KDV iadeleri
elektronik olarak gerçekleştirilmesi olumlu bir gelişme olarak kaydedilmiştir.
4.17. FASIL 17: EKONOMİK VE PARASAL POLİTİKA
2015 Türkiye İlerleme Raporu’nda, Türkiye’nin Ekonomik ve Parasal Politika Faslında
geçtiğimiz yıllarda ilerleme kaydetmemiş olmasına rağmen, uyum çalışmalarının
38
sınırlı düzeyde olduğu; ekonomik analiz ve planlama konusunda kapasitesinin iyi
olduğu ifade edilmektedir. Merkez Bankası üzerinde artan siyasi baskıların, bankanın
bağımsızlığı ve itibarını sarstığına dikkat çekilmektedir.
Raporda Ekonomik ve Parasal Politika alanında, özellikle iki konu üzerinde
durulmaktadır:
• Merkez Bankası’nın bağımsızlığına ilişkin herhangi bir müdahaleden kaçınılması
gerektiği;
• Belirlenen sürelerde mali bildirim ve Ekonomik Reform Programı sunulması.
Parasal politika alanında Merkez Bankası’nın bağımsızlığının sağlanmasına ilişkin
olarak daha fazla çaba sarf edilmesi gerektiği, enflasyon hedefinin Merkez Bankası
ve hükümet ile birlikte kararlaştırılmasının bankanın bağımsızlığına ilişkin kurumsal bir
eksikliğin olduğuna işaret edilmektedir.
Kamunun finansal kurumlara imtiyazlı erişiminin engellenmesi alanında müktesebat
ile tam uyum sağlanması için daha fazla adım atılması gerektiğini ifade edilmektedir.
Ekonomi politikası alanında Türkiye’nin uyum düzeyi ile ilgili değerlendirmelerde,
Türkiye’nin Ekonomik Reform Programı’nı önemli gecikmeyle, Mart 2015’te sunduğu,
Programın 2015-2017 dönemi için iyimser bir senaryo ortaya koyduğu, ancak bunun
geçmiş eğilimler ve piyasa gelişmeleri ile uyumlu olmadığına dikkat çekilmektedir.
Ekonomik Reform Programı’nın, Komisyon’un benzer programlar için 6 Mart 2014
tarihinde AB ve aday ülkeler arasında Ekonomi ve Maliye Bakanları arasındaki
Bakanlık düzeyindeki diyalog toplantısı sonuç bildirisinde belirtilen yönlendirici ilkeler
kapsamındaki birçok noktayı içermediği belirtilmektedir.
Bütçe çerçevesinin hazırlanmasında da önemli bir unsur olan ekonomik tahminlerin
güvenilirliğinin geliştirilmesi gerektiği ifade edilmektedir.
4.18. FASIL 18: İSTATİSTİK
Türkiye’nin İstatistik Faslında sınırlı düzeyde uyumlu olduğu ve geçtiğimiz yıl özellikle
işgücü verileri istatistiğinde sınırlı düzeyde ilerleme kaydedildiği belirtilmektedir. Fakat
tarım ve makroekonomik istatistiklerin AB müktesebatı ile uyumlu hale getirilmesi için
daha fazla çabanın sarf edilmesi gerektiği raporda yer almıştır.
Bu fasıl kapsamında Türkiye’den beklenenler, şu şekilde özetlenmiştir:
• Ulusal İstatistik Kurumu ve diğer istatistik sağlayıcılar arasında koordinasyonun
güçlendirilmesi;
39
• Avrupa Komisyonu’na kilit ulusal hesap göstergelerinin sunulması;
• Tarım, göç ve sığınmacılara ilişkin istatistiklerin geliştirilmesi.
Bu fasıl kapsamında, geçtiğimiz yıl yapılan çalışmalar ise şu şekilde özetlenebilir:
Altyapı Yatırımları İstatistikleri;
• Maliye Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu
ile TÜİK arasındaki iş birliğinin geliştirilmesi beklenmektedir.
• Kısa dönem içerisinde yapılması gereken ilk adımın TÜİK ile veri sağlayıcılar
arasındaki iş birliğinin geliştirilmesi olduğu belirtilmiştir.
Makroekonomik İstatistikler;
• Türkiye’nin dış ticaret istatistiklerinin AB ile uyumlu olduğu, fakat bütçe açığı
prosedür tablosunun Avrupu Komisyonu’na iletilmediği belirtilmiştir.
• Dış ülkelerdeki şirketlerin ticaret istatistiklerinin ve hükümetin finansman
istatistiklerinin tahakkuk esasına göre tutulmasına ihtiyaç duyulduğu vurgulanmıştır.
• Bölgesel istatistiklerin 3’üncü seviye istatistiki bölgeler terminolojisine uygun
olmadığı ifade edilirken, ödemeler dengesi istatistiklerinin karşılaştırma amaçlı
olarak 1975’ten itibaren uygun hale getirilmesi olumlu bir gelişme olarak
kaydedilmiştir.
• Yıllık milli gelir hesabı müktesebata uygun olarak üretilmemektedir.
• Tüketici fiyatları endeksinin müktesebat ile uyumlu olduğu ifade edilmiştir.
• Makroekonomik istatistik başlığında ilerleme sağlanması için ulusal hesapların
ESA 2010 yöntemine göre teslim edilmesi esastır.
Ticari İstatistikler;
• Türkiye, AB standartlarına uygun sanayi üretimi istatistiklerini benimsemektedir.
• Hizmet sektörü hariç, kısa dönemli açıklanan istatistiklerin büyük çoğunluğunun
AB standartlarına uygun olduğu saptanmıştır.
• Ulaşım istatistiklerinin birkaç istisna dışında AB müktesebatına uygun olduğu
belirtilmiştir.
• Turizm istatistiklerinin Türk turistlerin yurtdışı harcama verileri dışında AB
standartlarına uygun olduğu görülmüştür.
• Ar-ge, bilgi ve iletişim teknolojileri istatistikleri AB ile uyumlu olduğu kaydedilmiştir.
Sosyal İstatistikler;
• Gelir ve yaşam koşulu anketlerinden elde edilen sosyal istatistiklerin müktesebat
ile uyumlu olduğu belirtilmiştir.
• İstihdam verilerinin hesaplanma yöntemine ilişkin 2014 yılında yapılan değişikliğin,
AB ile uyumlu olduğu görülmüştür.
40
• Suç, eğitim ve mesleki eğitim verileri, kamu sağlığı, ölüm sebebi ve sağlık
istatistiklerinin AB ile uyumlu olduğu kaydedilmiştir.
• Adrese dayalı kayıt sisteminin yabancıların ve sığınmacıların hareketliliğini
izlemede yetersiz kaldığı belirtilmiştir.
Tarım İstatistikleri;
• 2001’den bugüne tarım sayımı gerçekleştirilmediği, hayvan üretimi, süt ve süt
ürünleri verileri mevcut olmakla birlikte zeytin ve şarap üretimi verilerinin eksik
olduğu görülmüştür.
• Tarım hesaplarının geçmiş dönemden kalma olduğu, tarım ekonomisi tedarik
bilançolarının mevcut olmadığı tespit edilmiştir.
• Çiftlik Kayıt Sistemi’nin kapsamının ve tarım istihdam verilerinin geliştirilmeye
ihtiyacının olduğu vurgulanmıştır.
Çevresel İstatistikler;
• Çevre verilerinin hâlâ gelişim aşamasında olduğu belirtilmiştir.
• Enerji verilerinin AB müktesebatına uygun olduğu, yıllık enerji verilerinin ve
fiyatlarının AB istatistik kurumuna iyi düzeyde gönderildiği kaydedilmiştir.
4.19. FASIL 19: SOSYAL POLİTİKA VE İSTİHDAM
Türkiye’nin Sosyal Politika ve İstihdam Faslında sınırlı düzeyde uyumlu olduğu
belirtilmektedir. Geçtiğimiz yıl, sağlık ve sosyal güvenlik yasaları alanında sınırlı
düzeyde ilerleme kaydedildiği ifade edilmektedir.
Bu fasıl kapsamında, Türkiye’den:
• Etkili sosyal diyaloğa engel oluşturan sendikalar için iş kolu barajının gerekliliğinin
ortadan kaldırılması;
• Sağlık ve sosyal güvenlik yasalarının uygulamansının iyileştirilmesi;
• Herkese eşit muamele hedefiyle sosyal güvenlik, sosyal kapsayıcılık ve ayrımcılıkla
mücadele politikalarının oluşturulması beklenmektedir.
Raporda geçtiğimiz yıl içerisinde bu fasla ilişkin yaşanan gelişmeler, şu şekilde
özetlenmiştir:
İş Hukuku;
• Kamu sektöründe taşeron olarak çalışan işçileri ilgilendiren ve Eylül 2014’te
yürürlüğe giren yasanın kapsamı dışında kalan işçilerin haklarının korunmadığı,
kötü çalışma koşullarına sahip oldukları, geçersiz sebeple işten çıkarılmalara ve
sendikalaşma engellerine maruz kalmaya devam ettiği belirtilmiştir. Madencilik
41
sektöründe büyük ölçüde taşeron işçiler çalıştırıldığı, Türkiye’nin yarı zamanlı
çalışma da dahil olmak üzere tüm çalışma şekillerini AB müktesebatı ile henüz
uyumlaştıramadığı vurgulanmıştır.
• Kayıt dışı istihdam oranı, geçtiğimiz yıl yüzde 33,6’dan yüzde 34’e çıkmıştır.
2018’de ulaşılması hedeflenen yüzde 17 oranı için daha çok çaba sarf edilmesi
tavsiye edilmiştir.
• En kötü koşullarda çocuk işçilerin hâlâ çalışmaya devam etmesi ciddi bir sorun
olarak görülmüştür. Mevsimsel işlerde çocuk işçi kullanılması sorunu için sınırlı
çabalar sarf edilmiştir.
İş Sağlığı ve Güvenliği;
• Türkiye’nin inşaat işlerinde sağlık ve güvenlik ile ilgili Uluslararası Çalışma
Örgütü’nün (ILO) 167 sayılı Sözleşmesi’ni ve madenlerde sağlık ve güvenlik ile
ilgili 176 sayılı Sözleşmesi’ni onaylaması olumlu karşılanmıştır.
• İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili yasaların, 2016 yılında yürürlüğe girecek olan AB
yönergesi ile tam anlamıyla uyum içinde olmadığı tespit edilmiştir.
• İş kazalarının endişe verici boyutta olduğu, 2013’te 1360’ı ölümcül olmak üzere
toplam 191 bin 389 kaza gerçekleşmiştir; kazaların büyük çoğunluğunun inşaat
sektöründe meydana geldiği belirtilmiştir. İş kazaları ile ilgili verilerde saydamlık
sağlanması gerektiği tavsiye edilmiştir.
• Mesleki kazaların, hastalıkların ve istihdam denetim raporlarındaki eksikliklerin
resmi belgelere yansıtılmaması yönündeki eksikliklerin düzeltilmesi gerektiği ifade
edilmiştir.
Sosyal Diyalog;
• Anayasa Mahkemesi kararıyla küçük şirketlerde çalışanların sendikal faaliyetleri
sebebiyle işten çıkarılmasına karşı korunması olumlu olarak karşılanmıştır.
• Yine Anayasa Mahkemesi tarafından bağımsız sendikaların toplu görüşmelere
katılabilmesi için sektör düzeyinde belirlenen iş kolu barajının eşiğinin yüzde3’ten
yüzde 1’e indirilmesi olumlu olarak belirtilmiştir.
• Özel sektörde çalışanların sendika üyelik oranı yüzde 9,5’ten, 2015 yılında yüzde
11,2’ye çıkması olumlu bir gelişme olarak görülmüştür.
• Kayıt dışı çalışan çok sayıda işçinin sendikalara üye olamadığı kaydedilmiştir.
• Anayasa Mahkemesi, bankacılık ve şehir içi taşımacılık sektöründe grev
yapılabilmesinin önündeki yasağı kaldırmıştır. Hükümetin elzem olmayan
sektörlerdeki grev kararını ertelemesi ve sendikaları işverenle anlaşmaya zorlaması
grev hakkının kullanılmasını engellemesi olumsuz olarak karşılanmıştır.
• Memurların grev hakkına saygı gösterilmesi ve toplu görüşmeler önündeki
engellerin kaldırılması için yapılması gereken anayasa değişikliğinin hâlâ
yapılmadığı vurgulanmıştır.
42
• Ekonomik Sosyal Konsey, 2009 yılından beri toplanmamıştır.
• Kamu sektöründe, özellikle emniyet teşkilatı ve eğitim kurumlarında sendika üyesi
olan çalışanlara karşı ayrımcı uygulamalar olduğu yönünde bildirimlerin geldiği
söylenmiştir.
İstihdam Politikası;
• Ulusal İstihdam Stratejisi ışığında istihdam piyasasının performansı düşüktür. 2064 yaş grubunda istihdam oranının kadınlarda yüzde 31,6, erkeklerde ise yüzde75
olduğu vurgulanmıştır.
• İşsizlik oranının yüzde 9,9’a yükseldiği ve özellikle kadın istihdamında oranın düşük
olduğu tespit edilmiştir.
• İşkur’un idari kapasitesini ve hizmet verdiği kişi sayısını artırması olumlu olarak
karşılanmıştır.
• İlk istihdam ve sosyal reform programları ile ilgili çalışmalar sürdürülmüş, Avrupa
Sosyal Fonu ile ilgili idari ve programlama hazırlıklarının devam etmesi olumlu
olarak kaydedilmiştir.
• IPA’nın istihdam, eğitim ve sosyal işlere ilişkin 2014-2020 sektörler programının
kabul edilmesi olumlu bir adım olarak addedilmiştir.
Sosyal Kapsayıcılık;
• Sosyal kapsayıcılık alanında bütüncül bir politika çerçevesi oluşturulmadığı, sosyal
kapsayıcılık göstergelerinin AB ortalamasının gerisinde kaldığı tespit edilmiştir.
• Engelliler için sosyal yardım planları artırılmış, kurumsal ve yarı kurumsal bakım
merkezleri ve bakım hizmetleri oluşturulması olumlu olarak karşılanmıştır.
• Kamu sektöründe istihdam edilen engellilerin oranının yüzde 2’nin altında olduğu
ve bu oranın özel sektörde daha da düşük seyrettiği görülmüştür.
• Yasalar, engellilerin hâkim ve savcı olarak görev yapabilmesini engellemektedir.
• Romanların toplumla bütünleştirilmesi için kapsamlı bir ulusal strateji henüz
onaylanmamıştır.
• Sosyal kapsayıcılık için harcanan toplam bütçenin GSYİH içindeki yerinin artması
olumlu olarak kaydedilmiştir.
• Kayıt dışı istihdam ve çalışan kadın nüfusunun düşüklüğü, sosyal güvenlik sisteminin
sürdürülebilirliğini olumsuz etkilemektedir. Emeklilik sistemi açığı, 2014’te daha da
artmıştır.
• Yaşlanan nüfus oranı arttıkça “aktif yaşlanma” politikalarının güçlendirilmesi
gerektiği vurgulanmıştır.
• Ayrımcılığın önlenmesine yönelik politikalarda ilerleme kaydedilmemiştir.
• İstihdamda etnik köken ve cinsiyet temelli ayrımcılığın gözlenmeye devam ettiği
ifade edilmiştir.
43
• Son dönemde yapılan akademik bir çalışma LGBTİ bireylerin üçte birinin istihdama
erişimde, çalışma koşulları ve ücretlendirmede ayrımcılığa maruz kaldığını ve
bu kişilerin adalet sistemine güven duymamaları nedeniyle yasal işlemlere
başvurmadıklarını göstermektedir.
Fırsat Eşitliği;
• Kadın istihdamının artırılması alanında ilerleme kaydedilmemiştir. Çocuk, hasta
ve yaşlı bakım kurumlarının yetersiz sayıda oluşunun kadın istihdamının düşük
seyretmesine sebep olduğu vurgulanmıştır.
• Kadın istihdamının artırılması için esnek çalışma koşullarının oluşturulması
konusunda kamu sektöründe adımlar atılmıştır.
• Ev işlerinde çalışan kimselerin sosyal güvenlik kapsamında yer alması için atılan
adımlar olumlu karşılanmıştır.
• Cinsiyet temelli ücret eşitsizliği sorununun devam ettiği ve müktesebata uyumlu
olmadığı belirtilmiştir.
4.20. FASIL 20: İŞLETME VE SANAYİ POLİTİKASI
2015 İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin İşletme ve Sanayi Politikası Faslında iyi düzeyde
uyumlu olduğu belirtilmektedir. Yeni Sanayi Stratejisi’nin kabulü, KOBİ Stratejisi,
girişimcilik ve çeşitli sektörel stratejilerin kabulü ile politika geliştirilmesi alanında
sınırlı düzeyde ilerleme kaydedildiği ifade edilmektedir. Türkiye’nin önümüzdeki yıl,
Küçük İşletmeler Yasası faaliyet sonuçlarını, yeni kabul edilen strateji ve eylem planları
da dahil olmak üzere gözden geçirmesi gerektiğinin altı çizilmektedir.
Raporda ayrıca:
• Yeni Sanayi İş Birliği Programı’nın 7,5 milyon avroyu geçen yenilikçilik, teknoloji
transferi, faaliyetlerin yerli piyasaya kaydırılması ile ilgili kamu alımlarına offset
uygulaması getirilmesinin yabancı yatırımcıların yerli yatırımcılarla iş birliği
kurmaya zorladığı, bu tür kısıtlayıcı düzenlemelerin AB Sanayi Politikası ilkelerine
aykırı olduğuna dikkat çekilmektedir.
• Türkiye’de sanayinin kalkınmasını teşvik için mevcut çeşitli kamu fonlama
mekanizmalarının (TÜBİTAK ve KOSGEB gibi) kapsamlı bir çerçeve içerisinde yer
almadığı belirtilmektedir.
• KOBİ’lerin mevcut işletme kredilerinin yüzde 39’unu kullanabildiği ve bu oranının
KOBİ’lerin ekonomideki payına oranla düşük olduğu belirtilmektedir.
• Türkiye’nin sanayinin kalkınmasına ilişkin birçok kamu finansman mekanizması
uyguladığı, ancak bunların kapsamlı bir çerçevenin parçası olmadığına dikkat
çekilmektedir.
44
4.21. FASIL 21: TRANS-AVRUPA AĞLARI
2015 İlerleme Raporu’nda, Türkiye’nin Trans-Avrupa Ağları Faslına yönelik uyum
durumunun ileri düzeyde olduğu, gaz taşımacılığında ve Avrupa Elektrik İletim Sistemi
Operatörleri Ağı’na tam entegrasyon ve karşılıklı işletilebilirlik konusunda iyi düzeyde
ilerleme kaydettiği belirtilmektedir.
Bunun yanında, yol haritası olarak aşağıdaki öneriler ortaya koyulmuştur:
• AB müktesebatına uygun şekilde adil ve şeffaf bir gaz transit rejimi kurma
yönündeki çabaların artırılması;
• Yeni bir çekirdek ağ kurmaya yönelik adımlar atılması ve ulusal ulaştırma ana
planını tamamlayarak uygulamaya koyulması.
Taşımacılık ağları alanında çalışmaların devam ettiği, revize TEN-T metodolojisi
ve kılavuz ilkelerine uygun bir çekirdek ağ oluşturmak için hazırlıkların başlatıldığı
belirtilmektedir.
Enerji ağları alanında, kaynak ve güzergâh çeşitliliğini artırmaya yönelik çalışmaların
yapıldığı ve Türkiye’nin gaz geçiş ülkesi olarak konumunun güçlendiğinin belirtildiği
raporda, Trans-Anadolu Boru Hattı Projesi’ndeki ilerlemeden söz edilmekte, ancak
ülkemizin bir gaz geçiş ülkesi olarak rol oynayabilmesi için “AB enerji müktesebatına
uyumlu adil ve şeffaf bir gaz transit rejimi” oluşturulmasının gerektiği vurgulanmaktadır.
Elektrik şebekeleri alanında, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi ve Avrupa Elektrik
İletim Sistemi İşletmecileri Ağı arasında imzalanan anlaşmadan söz edilmekte, elektrik
şebeke mevzuatının AB mevzuatına uygun olarak değiştirildiği belirtilmektedir.
4.22. FASIL 22: BÖLGESEL POLİTİKA VE YAPISAL ARAÇLARIN KOORDİNASYONU
2015 İlerleme Raporu’nda Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu
Faslı kapsamında, Türkiye’nin AB müktesebatına uyumu, sınırlı düzeyde olarak
değerlendirilmektedir. Türkiye’nin geçtiğimiz yıl bu alanda sınırlı düzeyde ilerleme
kaydettiği belirtilmektedir.
Raporda;
• Türkiye’nin gelecek yıl Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) kapsamında sağlanan
fonların zamanında kullanılamama riskinin azaltılmasına yönelik faaliyetlere
ağırlık vermesi ve program uygulama kapasitesinin güçlendirilmesi gerektiği
vurgulanmaktadır.
• 2014-2023 dönemi için İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması II seviyesinde
hazırlanan Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi bu alanda atılan önemli adımlardan
biri olarak değerlendirilmektedir.
45
• Raporda, Kalkınma Bakanlığı’nın kurumsal çerçeveye ilişkin koordinasyon işlevini
yerine getirmek için gerekli inisiyatifi almadığı belirtilmektedir.
• IPA kurumlarının ve kalkınma ajanslarının idari kapasitesini artırmaya yönelik teknik
yardım projeleri ve eğitim programları faaliyetlerinin devam etmesi olumlu olarak
değerlendirilirken, personeli tutma oranının düşük olmasının bu çabaları olumsuz
etkilediğine dikkat çekilmektedir.
• Programlama konusunda, 2014-2016 yılları için ulaştırma, çevre ve iklim eylemi,
rekabetçilik ve yenilikçilik, istihdam, eğitim ve sosyal politikalara ilişkin operasyonel
programlar kabul edilmiştir.
• İzleme ve değerlendirme konusunda, entegre yönetim bilgi sisteminin
geliştirilmesine ilişkin ilerleme kaydedilmediği vurgulanmaktadır.
• Mali yönetim, kontrol ve denetleme konusunda, IPA III. ve IV. Bileşenlerinde
fonları hazmetme kapasitesine ilişkin çok sınırlı ilerleme kaydedildiği belirtilirken
IPA fonlarının zamanında kullanılamama riskinin 2015 yılında arttığına dikkat
çekilmektedir. IPA fonlarının yönetimine ilişkin siyasi irade eksikliği, personeli tutma
oranının düşük olması, kalite kontrol ve denetim birimlerinde personel eksikliği,
ihale belgelerinde kalitenin yetersiz olması gibi nedenlerden dolayı IPA fonlarının
yönetim sürecinin olumsuz etkilendiği belirtilmektedir.
4.23. FASIL 23: YARGI VE TEMEL HAKLAR
2015 İlerleme Raporu’nda, Türkiye’nin Yargı ve Temel Haklar Faslında AB müktesebatıyla
uyumunun orta düzeyde olduğu belirtilmektedir. Buna karşın 2014 yılında ilerleme
kaydedilmediğine de işaret edilmektedir. Bu çerçevede; 2007 ile 2013 yılları
arasında bağımsızlık, verimlilik, insan hakları ve temel özgürlüklerin korunmasında
önemli ilerlemeler kaydedilirken, Türk yargı sisteminin, kuvvetler ayrılığı ilkesine olan
saygısının ciddi bir şekilde zedelenmiş olduğu ve hâkim ve savcıların siyasi baskıya
maruz kaldıkları dile getirilmektedir. Yolsuzlukla mücadele alanındaki soruşturmaların
azaldığı ve yolsuzluğun halen birçok alanda yaygın olması sonucu endişeye neden
olduğu ifade edilmektedir. Temel haklar alanında kaydedilen bir takım gelişmelerin,
AİHS mevzuatı ile uyumlu olmadığı söylenmektedir. Buna ilaveten, ifade özgürlüğü
oranının ciddi bir sorun teşkil ettiği hatırlatılmaktadır.
Bu bağlamda Avrupa Komisyonu, Türkiye’nin aşağıda belirtilen noktalara odaklanması
için çağrıda bulunmaktadır:
• Yargının bağımsızlığını sağlamak için tüm yasal güvencelerinin yenilenmesi;
• Soruşturmalara ilişkin bir geçmiş performansın oluşturulması;
• Temel hak ve özgürlüklere saygının sağlanması, (özellikle ifade özgürlüğü,
cezasızlıkla mücadele, toplanma özgürlüğü ve kişisel bilgilerin korunması
alanlarında).
46
Rapor, Nisan 2015 tarihinde, 2015-2019 yıllarına ilişkin, yargı sistemindeki sorunların
ele alınmasına yönelik 10 hedefli bir stratejinin oluşturulduğunu hatırlatmaktadır. Söz
konusu stratejinin tüm ilgili paydaşların da desteğiyle yürürlüğe konmasının önem
arz ettiği dile getirilmektedir. 2014 yılında meydana gelen mevzuat değişikliklerinden
sonra HSYK’nın bağımsızlığını güçlendirmeye yönelik herhangi bir eylemin
gerçekleşmediğine işaret edilmektedir. Ayrıca Venedik Komisyonu’nun, hâkimler ve
savcıların görevlerinden alınmasından ötürü ciddi endişe duyduğu hatırlatılmaktadır.
Bu çerçevede HSYK’nın yargı prosedürlerine karışmasını önlemek amacıyla, daha fazla
garanti sağlanmasının gerekliliği vurgulanmaktadır. Buna ilaveten HSYK Kanununun,
idarenin etkisinin azaltılması için gözden geçirilmesi gerektiğine işaret edilmektedir. Bu
bağlamda Adalet Bakanlığı’nın, HSYK’nın hâkim ve savcı pozisyonlarına gerçekleştirilen
atamalar konusundaki etkisinin de azaltılması gerektiği ifade edilmektedir.
Yolsuzlukla mücadele alanında ise, 2013 ile 2014 yıllarında yapılan soruşturma
sayısında ciddi şekilde düşüş olduğuna ve kamu yetkililerine tanınan yasal imtiyazın
devam ettiğine işaret edilmektedir.
Raporda, yolsuzluk alanında yaşanmakta olan sorunlar içerisinde, özellikle aşağıda
belirtilenlere vurgu yapılmaktadır:
• Çıkar çatışmasının önlenmesine yönelik etik kurallarının yürürlüğe konmaması;
• Özel Savcı’nın halen, finansal ve ekonomik uzmanların bir araya gelmesi ile
oluşturulmuş, çok kapsamlı bir ekibinin olmaması;
• İdari prosedürlere, kamu alımlarına ve milletvekillerine yönelik etik yasalarının
halen yürürlüğe koyulmamış olması.
Temel haklar alanında Türkiye’nin, AİHS gibi birçok uluslararası insan hakları
mekanizmasına taraf olduğu hatırlatılmaktadır. Buna rağmen Türkiye’nin AİHM
çerçevesinde Eylül 2014 tarihinde beri 92 kez yaşam hakkı, işkencenin önlenmesi, adil
bir yargıya hak, aile yaşam hakkına saygı, ifade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, vicdan
ve din özgürlüğü alanlarında yargılandığı vurgulanmaktadır. Bu çerçevede Türkiye,
AİHS çerçevesindeki tüm kararlarının yürürlüğe konmasına çağrılmaktadır.
Raporda temel haklar alanında yaşanmakta olan sorunlar içerisinde, özellikle aşağıda
belirtilenlere vurgu yapılmaktadır:
• Çocuk hakları alanında yalnızca kısmi bir ilerlemenin sağlanması, çocuk işçiliğin
halen devam etmesi;
• LGBTİ bireylere yönelik saldırıların artması;
• Ayrımcılığa karşı mücadelede AB standartlarına uyumlu olan, kapsamlı bir kanunun
halen bulunmaması;
47
•
•
•
•
•
•
•
•
Eğitim alanında cinsiyet eşitsizliğin halen yüksek seviyelerde seyretmesi;
Vicdani ret hakkının halen tanınmaması;
Gazeteci ve medya mensuplarına yönelik saldırıların ve baskının artması;
TRT’nin siyasileştirilmesi ve Yönetim Kurulu üyelerinin RTÜK çerçevesinde
belirleniyor olması;
Toplumsal gösterilere karşı artan hoşgörüsüzlük;
İşçi haklarında, ilgili ILO Konvansiyonunun ve AB standartlarının halen yürürlüğe
konmamış olması;
İnternet yasasının yürürlüğe girmesi ile birlikte, hükümetin medya içeriğine
müdahale etmesi;
Roman vatandaşlara yönelik halen ulusal bir strateji ve eylem planının
oluşturulmamış olması.
Bunlara karşın raporda, birtakım alanlarda yaşanan olumlu gelişmeler de
sıralanmaktadır:
• İbadet özgürlüğüne genel olarak saygı duyulması;
• Mülkiyet hakları konusunda Vakıflar Kurulu’nun mülkiyet sahiplerine geri dönmesi
ve bu şahısların tazminatlarının ödenmesi;
• Kadın ve erkekler arasındaki eşitliği sağlayan yasal ve kurumsal çerçevenin
güçlendirilmesi, örneğin jandarma birimlerinin kadınlara karşı şiddet konusuna
daha fazla odaklanması;
• İlkokul ve ortaokullarda engelli çocuklara daha fazla yer açılarak, fırsat eşitliği
sağlanması için mücadele edilmesi;
• Azınlık temsilcileri ve hükümet arasındaki diyaloğun devam etmesi;
• Kültürel haklar alanında ise 2013 yasalarının, Türkçe dışındaki dillerin de seçim
kampanyalarında kullanılmasına ve üniversitelerde, başta Kürtçe olmak üzere
azınlık dillerine ilişkin dil ve edebiyat programlarının artırılmasına olanak tanıması.
4.24. FASIL 24: ADALET, ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK
Adalet, Özgürlük ve Güvenlik Faslında 2015 İlerleme Raporu’nda yer alan
değerlendirmeler büyük ölçüde, artan bir hızla devam eden göçmen akınına
yoğunlaşmıştır. Türkiye’nin, Suriye ve Irak’tan gelmekte olan 2,2 milyonu aşkın göçmene
yönelik sağladığı büyük destek, raporda olumlu yankı bulmuştur. Öte yandan veri
güvenliği alanındaki yasal boşluk, pek çok konu ile bağlantılı şekilde vurgulanmıştır.
Türkiye’nin, ilgili kriterlere uyumu, 2015 İlerleme Raporu’na sınırlı düzeyde olarak
yansımış ve bunun yanında, son bir yıl içerisinde sınırlı düzeyde ilerleme kaydedildiği
belirtilmiştir.
48
Göçmen Krizi;
• Bu fasla yönelik değerlendirmeler kapsamında, göçmen krizine ilişkin son
veriler önemli yer bulmuştur. Ege Denizi üzerinden Türkiye’den Yunanistan’a
geçiş yapanların sayısının 245.000’e ulaştığı, önceki yıla oranla 6 katlık bir artış
yaşandığı belirtilmiştir. Ege denizi üzerinden gerçekleşen düzensiz göçün önüne
geçilebilmesine yönelik, Türk yetkili makamların, Yunanistan sahil güvenlik ve
kolluk birimleri ile iş birliğini artırması gerektiği vurgulanmıştır.
• Göçmen krizine ilişkin olarak, Türkiye’nin, geçici koruma altındaki 2 milyona yakın
Suriyeli’ye ev sahipliği yaptığı, rapora olumlu yansıyan gelişmeler arasında yer
almıştır. 270.000’e yakın Suriyeli göçmenin, T.C. Başbakanlık Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı’nın koordinasyonu altında, Türkiye’nin çeşitli şehirlerindeki
25 kampta yaşamakta olduğu, fakat sivil toplum örgütlerinin bu kamplara yeterli
oranda erişim sağlayabileceği ortamın oluşturulmadığı yönünde eleştirilerde
bulunulmuştur.
• Rapor kapsamında, Ekim 2015 tarihinde gündeme gelen ve taraflar arasında
tartışılan, Göç Yönetimine ilişkin Türkiye-AB Ortak Eylem Planı’na da değinildiği
ve eylem planının olumlu karşılandığı görülmektedir.
• Türk yetkili makamların göçmen krizine ilişkin “övgüye değer” kabul edilen
çabalarının yanında, Türkiye’de bulunan 500.000 kadar Suriyeli çocuğun eğitime
erişiminin sağlanamadığı ve Türkiye’de kampların dışında yaşamakta olan
Suriyelilerin temel hizmetlere ulaşımda ve yaşam koşullarında zorlukların sürdüğü
belirtilmiştir.
• Türkiye’de sığınmacılara ilişkin hukuki çerçevenin büyük oranda AB müktesebatına
uyumlu olduğu belirtilirken, Türkiye’nin 1951 Cenevre Sözleşmesi kapsamında
coğrafi sınırlandırmayı devam ettirmesi, 2015 İlerleme Raporu’nda da yankı
bulmuştur.
Vize ve Geri Kabul;
• Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması’nın 1 Ekim 2014 tarihinde yürürlüğe girdiği ve
Türkiye-AB Ortak Geri Kabul Komitesi’nin ilk toplantısının 13 Temmuz 2015’te
gerçekleştiği hatırlatılarak, geri kabul sisteminin etkin şekilde işlemesinin, vize
serbestliği yol haritasının en temel kriterlerinden biri olduğu hatırlatılmıştır.
• Türkiye’de yüksek güvenlikli yeni vize etiketlerine geçilmiş olmasına ve 2013 yılından
itibaren e-vize sisteminin etkin şekilde kullanılmasına rağmen Komisyon, e-vize
sisteminin AB müktesebatıyla uyumlu olmadığını ve düzensiz göçle mücadelede
etkin bir araç olmadığını belirtmiştir. Öte yandan Türkiye’nin vize politikalarına
ilişkin olarak, AB Üye Devletler ile daha ileri seviyede uyumun sağlaması gerektiği
belirtilmiştir.
49
• Devam etmekte olan Türkiye-AB Vize Serbestliği Diyaloğu da raporda öne çıkar
bir diğer konu olmuştur. Vize serbestliği yol haritasında yer alan kriterlerin bir
bölümünde ilerleme sağlandığı ifade edilirken, hâlihazırda geçerli geri kabul
yükümlülüklerinin yerine getirilmesi gibi çeşitli alanlarda ileri adımlar atılması
gerektiği öne sürülmüştür. Son olarak, vize serbestliği diyaloğuna ilişkin ikinci
raporun 2016 yılının ilk çeyreğinde yayımlanacağı paylaşılmıştır.
Schengen ve Dış Sınır Bölgeleri;
• Türkiye’nin entegre sınır yönetimine yönelik gerekli adımları atmamış olması ve
tek elden koordinasyonu sürdüren sivil bir göç yönetim biriminin oluşturulmamış
olması, bu alandaki en temel eleştirileri oluşturmaktadır.
• Kolluk birimlerinin, havaalanlarındaki, sınır ve transit geçiş bölgelerindeki
pasaport kontrollerini daha etkin hale getirmesi gerektiği yönünde tavsiyelerde
bulunulmuştur.
• Kara sınırlarına ilişkin olarak, Türkiye’nin Yunanistan ve Bulgaristan ile iş birliğini
artırması, Mayıs 2015 tarihinde Kaptan Andreevo geçiş noktasında ortak bir iş
birliği merkezi kurulması yönünde üç ülkenin anlaşma sağlamış olması, 2015
İlerleme Raporu’na olumlu yansımıştır.
• Deniz sınırlarına ilişkin olarak, Türk sahil güvenlik birimlerinin Doğu Akdeniz ve
Ege’de başlattığı operasyonlar olumlu gelişmeler olarak kabul edilirken, etkin sınır
kontrolünün sağlanması için yeterli bulunmamıştır.
• Sınır yönetim birimlerinin profesyonel kapasitelerinin yetersiz olduğu ve kara
sınırlarındaki ilgili birimlerin sınırlı eğitim düzeyindeki görevlilerden oluştuğu,
bununla birlikte bu alanda kapsamlı kural ve uygulamaların belirlenmemiş olduğu
belirtilmiştir.
İçişlerinde ve Cezai Meselelerde Adli İş Birliği;
• Bu alanda, Türkiye’nin, yasal mevzuatının parçası haline getirmekle yükümlü
olduğu bir takım uluslararası düzenlemeler ile iç hukuk değişikliklerini 2015 yılında
gerçekleştirmediği belirtilmiştir. Bu çerçevede Türkiye’nin Cezai İşlerinde Karşılıklı
Adli Yardım Avrupa Sözleşmesi’nin 2’nci Ek Protokolü ve Suçluların İadesine Dair
Avrupa Sözleşmesi’nin üç ek protokolünü imzalamamış olduğu; Hükümlülerin
Nakline Dair Avrupa Sözleşmesi Ek Protokolü onaylamamış olduğu belirtilmiştir.
• Bu alanda rapora yansıyan en kritik mesele ise veri güvenliği olmuştur. Türkiye’de
AB standartlarında bir kişisel verilerin korunması kanunu bulunmaması sebebiyle
Eurojust ile iş birliği anlaşması imzalanamadığı ve üye ülke adli kolluk birimleriyle
iş birliğinin olumsuz etkilendiği vurgulanmıştır.
• Türkiye’nin, AB Üye Devletlerin önemli bir bölümüyle suç ve terörle mücadeleye
50
yönelik ikili iş birliği anlaşmaları imzalaması olumlu karşılansa da, Türkiye’de AB
standartlarında bir veri güvenliği mevzuatı bulunmaması sebebiyle iş birliğinin
yeterli seviyeye ulaşamadığı belirtilmiştir.
Organize Suçlarla Mücadele;
• Türkiye’nin, Asya ve Batı Avrupa arasındaki uyuşturucu ticaretinde geçiş yolu
olmaya devam ettiği ve Türk suç örgütlerinin bu bölgedeki uyuşturucu ticaretinde
ve dağıtımında kilit rol üstlendiği belirtilmiştir. Öte yandan Türkiye’deki kaçak
sigara üretimine de değinilmiştir.
• İnsan ticaretiyle ilgili olarak, İç İşleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün,
insan ticareti mağdurlarının korunmasına yönelik bir birim oluşturması olumlu
karşılanmıştır öte yandan bu konuda etkin bir yasal mevzuatın oluşturulmaması
ve Avrupa Komisyonu’nun ilgili sözleşmesini onaylamamış olması, rapora olumsuz
yansımıştır.
• Uyuşturucu ile mücadelede ise Türkiye’nin Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu
Bağımlılığını Gözleme Merkezi’ne katılımı gösterdiği belirtilmiş, daha etkin tedavi
ve rehabilitasyon merkezlerinin kurulması gerektiğinin altı çizilmiştir.
• Uyuşturucu ile mücadeleye ilişkin değerlendirmelerde de etkin veri güvenliği
düzenlemelerinin gerekliliği vurgulanmıştır.
• Organize suçlarla mücadeleye yönelik stratejik kapasiteye ilişkin olarak, belli bir
oranda ilerlemenin sağlandığı ifade edilmiştir.
Terörle Mücadele;
• Türkiye’nin terörün finansmanının önüne geçilmesine yönelik attığı adımlar
ve kapasitesini artırması, bunun sonucu olarak da Mali Eylem Görev Gücü’nün
(FATF) daimi gözetimi altındaki ülkeler listesinden çıkarılması, Avrupa Komisyonu
tarafından olumlu karşılanmıştır.
• Terörle mücadele kapsamında yabancı savaşçılar da raporun gündemine alınmıştır.
Türkiye üzerinden Suriye’ye ve Irak’a geçiş yapmaya çalışan yabancı savaşçıların
tespitine ilişkin Türkiye ve AB arasındaki etkin iş birliği vurgulanmıştır. Öte yandan
Türkiye ile AB’nin “terör tehididi”ni, terörün tanımını ve cezai müeyyidelerini farklı
ele aldığı belirtilmiştir. Türk kolluk birimlerinin, şüphelilerin tespiti noktasında daha
etkin kapasiteye sahip olması gerektiğinin altı çizilmiştir.
51
4.25. FASIL 25: BİLİM VE ARAŞTIRMA
2015 İlerleme Raporu’nda, Bilim ve Araştırma Faslında Türkiye’nin AB müktesebatıyla
ileri düzeyde uyumlu olduğu belirtilmektedir. 2014 yılında Türkiye’nin söz konusu
alanda sınırlı düzeyde ilerleme gerçekleştirdiğine, bu bağlamda Türkiye’nin bilim ve
yenilikçilik kapasitesinin artırılmış olduğuna ve ülkenin Avrupa Bilim Alanı ile olan (ERA)
uyumuna işaret edilmektedir. Buna rağmen, Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşması ve
Yenilikçilik Birliği Skor Tahtası’ndaki sıralamasının düzelmesi için daha fazla finansal
kaynağa ihtiyaç duyduğu dile getirilmektedir. Bu bağlamda Komisyon, Türkiye’nin
aşağıda belirtilen noktalara odaklanması için çağrıda bulunmaktadır:
• Bilim ve yenilikçiliğin organizasyonunda üniversitelerin rolünün artırılması,
özellikle sanayi dünyası ve KOBİ’lerle yürütülen iş birliğinin artırılmasıyla birlikte
ele alınması;
• Avrupa Bilim Alanı eylem ve ilkelerine paralel olarak bilim ve araştırma alanına
yapılan ulusal finansmanın artırılması.
Raporda Türkiye’nin bir ortak ülke statüsüyle AB’nin Ufuk 2020 programına katıldığı
dile getirilmektedir. İstatistiksel verilere bakıldığında Türkiye’nin katılımının iyi
derecede olduğuna; ancak toplumsal sorunlara ilişkin bilim ve yenilikçilik eylemlerinin
artırılabileceğine ve KOBİ’lerin iş birliğinin de daha sistematik bir hale getirilmesinin
gerekliliğine işaret edilmektedir.
Avrupa Bilim Alanı ile daha fazla uyum sağlanması için Türkiye’nin Avrupa Bilim
Alanı Komitesi’nde bir temsilciliği olduğu ve Türkiye’nin teknoloji transferlerini teşvik
edecek eylemleri gerçekleştirdiği, ancak hâlihazırda söz konusu eylemlerin Avrupa
Bilim Alanı ilke ve eylemleri ile yeterince uyumlu olmadığı ifade edilmektedir. Bu
çerçevede, bilime ayrılan yatırım oranının GSYİH bazında yüzde 0,95’i oluşturduğu,
söz konusu oranın AB ortalamasında ise yüzde 2,07 olduğu hatırlatılmaktadır. Buna
karşın Yenilikçilik Birliği’ne ilişkin olarak ise; Türkiye’nin akademik alan ve sanayi
sektörü arasındaki iş birliğini ve yenilikçiliği teşvik etmek amacıyla bir dizi eylem
gerçekleştirdiği dile getirilmektedir. Bu bağlamda Türkiye’nin 2015 Yenilikçilik Birliği
Skor Tahtası’na göre ortalama bir yenilikçi olduğu ve halen AB ortalamasının çok
aşağısında bulunduğu hatırlatılmaktadır.
4.26. FASIL 26: EĞİTİM VE KÜLTÜR
2015 İlerleme Raporu’nda, Eğitim ve Kültür Faslında, Türkiye’nin uyumu sınırlı düzeyde
olarak değerlendirilmektedir. Fasıl kapsamında bir önceki yıla kıyasla sınırlı düzeyde
ilerleme kaydedildiği belirtilmektedir. Bu fasılda, Türkiye’nin önümüzdeki yıl içerisinde
odaklanması gereken konular şunlardır:
52
• Eğitime katılımın, başta kız çocukları olmak üzere, tüm düzeylerde artırılması
ve okulu terk oranlarının azaltılması için etkili stratejilerin geliştirilmesi;
• Tüm düzeylerde eğitimin kalitesinin ve öğrencilerin temel ve çapraz becerilerinin
iyileştirilmesi;
• Kültür alanında, Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesine
ilişkin UNESCO Sözleşmesi’nin onaylanması.
Eğitim, öğretim ve gençlik alanlarında ise geçtiğimiz bir yılda yapılan çalışmalar, şu
şekilde özetlenmiştir:
• Türkiye’nin Erasmus+ Programına tam katılım sağladığı tespit edilmekte,
Erasmus+ Programına Türkiye’den yapılan proje başvuruların arttığı,
Türkiye’nin katkısını 2015 yılında 135 milyon avroya çıkardığı olumlu şekilde
not edilmektedir.
• Türkiye’nin, AB Eğitim ve Öğretim 2020 stratejik çerçevesi doğrultusunda
ilerleme sağladığı, buna karşılık PISA skorunu artırmasına rağmen 2009 yılında
65 ülke arasında 44’üncü sıradayken 2012 yılında 41’inci sıraya gerilediği
belirtilmiştir.
• Türkiye’nin Bologna Süreci önerilerini uygulamada ileri aşamada olmasına
rağmen Türkiye’deki 186 yükseköğretim kurumu arasında nitelik farklarının
sürdüğüne dikkat çekilmiştir.
• Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi’nin 2015 yılında kabul edilmesinin beklendiği
belirtilmiş; örgün ve yaygın eğitimin tanınmasının düşük seviyede olması bir
eksiklik olarak belirtilmiştir.
• Yükseköğretim mezunları arasında işsizlik oranının 2014 yılı verilerine göre
yüzde 19,6 oranında kaydedildiği ve bunun okulu erken terk edenler arasındaki
işsizlik oranının (yüzde 38,3) yarısı kadar olduğu tespitine yer verilmektedir.
• Hayat boyu öğrenmeye katılım yetişkinlerde yüzde 5 oranında kaydedilmiştir.
• 2015 yılında eğitim harcamalarının GSYİH’nin yüzde 3,19’u oranında
gerçekleştiği belirtilmiştir.
• 12 yıllık zorunlu eğitime geçişin okul kayıt oranlarında artışa yol açtığı olumlu
şekilde not edilmiştir. 2014-2015 eğitim öğretim yılında, ilkokula ve liseye
kayıt oranları sırasıyla yüzde 96 ve yüzde 94 oranlarına ulaşmıştır. Okul öncesi
eğitime kayıt oranı yüzde 54 olurken, ortaöğretim ve yükseköğretime kayıt
oranları sırasıyla yüzde 79 ve yüzde 40 oranında kaydedilmiştir.
• Okula devamsızlığın yüksek düzeyde seyretmesi ve tutarlı şekilde izlenmemesi
bir eksiklik olarak not edilmektedir.
• Eğitimin Roman kökenli ve engelli çocuklar gibi gruplar da dahil olmak üzere
daha kapsayıcı hale getirilmesi gerektiğinin altı çizilmektedir. Okulu erken terk
edenler arasında cinsiyet farkının kayda değer olduğu belirtilmektedir.
53
• Türkiye’nin yeni AB Gençlik Raporu’na katkı sunduğu, Erasmus+ Programının
Gençlik bileşenine oldukça aktif şekilde katıldığı kaydedilmektedir.
• Genç işsizliğinin yüksek seyrettiği mevcut durumda, Türkiye’nin Erasmus+
gençlik bileşenini; gençlerin becerilerini ve istihdam edilebilirliklerini
desteklemek üzere yaygın eğitime katılımı artırmada kullanmasının önemine
dikkat çekilmektedir.
Kültür alanında;
• Türkiye’nin, AB’nin Yaratıcı Avrupa programı kapsamında yer alan Yeni Kültür
Alt Programına ve Sektör Ötesi bileşenine katıldığı; MEDIA alt programı
kapsamında iş birliğinin ise bazı eylemlerle kısıtlı olduğu belirtilmektedir.
Katılım artırılması için Yaratıcı Avrupa Programı Masası’nın kültürel ve yaratıcı
sektörlerin kapasitesinin ve programlara ilişkin farkındalığının artırılmasına
odaklanması gerektiğine dikkat çekilmektedir.
• Kültürel projeler için devlet fonları kurallarının uygulanmasında sorunlar
yaşandığı eleştirilmektedir.
• Film gösterimleri için sertifika alınması gerekliliğinin, kontrol uygulama çabası
olarak algılandığı; bazı derecelendirme ve film komitelerinin ifade özgürlüğü
ve sanatsal haklar konusunda endişe uyandırdığı kaydedilmiştir.
• Türkiye’nin bu alanda AB’nin temel hukuki referansı olan 2005 tarihli Kültürel
İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesine ilişkin UNESCO
Sözleşmesi’ni halen onaylamadığı bir eksiklik olarak not edilmektedir.
4.27. FASIL 27: ÇEVRE VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
Bu fasılda, Türkiye’nin AB’ye uyum düzeyinde bir önceki yıllara göre benzerlik
gözlemlenirken, fasılda sınırlı düzeyde uyumlu olduğu ve geçtiğimiz yıl özellikle
çevre mevzuatının uyumlaştırılması ile ilgili sınırlı düzeyde ilerleme kaydedildiği
görülmektedir. Söz konusu fasılda sadece “gürültü” alanında mevzuat uyumu
ileri düzeyde olarak değerlendirilmektedir. Diğer alanlar “çevre koruma” ve “iklim
değişikliği” olarak iki alt başlıkta incelenmekle beraber bu alanlardaki mevzuat uyum
çalışmaları ve eylem planları konusunda beklentiler devam etmektedir.
Çevre koruma alanının yatay mevzuat kısmı, önemli boyuttaki sorunları içermektedir.
Özellikle Avrupa Komisyonu tarafından en fazla üzerinde durulan kısımlar; Türkiye’nin
henüz sınır-ötesi konularda Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED) iş birliğini öngören
genel ikili anlaşmalar taslağını üye ülkelere sunmaması, AB’nin Stratejik Çevresel
Değerlendirme Yönergesi’ne uyum mevzuatının karara bağlanmaması ve çevre
54
konularında halkın karar alma süreçlerine katılımını öngören Aarhus Sözleşmesi’ne
taraf olunmaması olarak öne çıkmaktadır.
Hava kalitesinde; dış ortam kalitesi, ulusal emisyon tavanları ve uçucu organik bileşikler
konusunda AB yönergelerine uyumlu mevzuat kabul edilmediği dile getirilerek bir
önceki yıla benzer bir açıklama hakimdir. Sadece bazı illerde hava kirliliği raporlaması
yapıldığı belirtilmekte olup, raporda ulusal temiz hava eylem planlarının hazırlanması
çağrısı yapılmaktadır. Söz konusu eylem planlarının bu yıl sonuna kadar çıkarılması
beklenmektedir.
Atık yönetiminde, 2 Nisan 2015 tarihinde, AB Atık Çerçeve Yönergesi’ne uyum
çalışmasını sunan Atık Yönetimi Yönetmeliği’nin yürürlüğe girmesi önemli bulunmakta,
ancak atık yönetimi planlarının uygulanması gerektiği ifade edilmektedir. 15 Temmuz
2015 tarihinde yürürlüğe giren Maden Atıkları Yönetmeliği kapsamında yürütülen
çalışmalar ile geçen yıla paralel açıklamada, ayırma, geri dönüşüm ve tıbbi atık
arıtımı konusunda kapasite artırımına devam edildiği belirtilmektedir. Aynı şekilde
ayrıştırarak toplama ve biyolojik olarak parçalanabilir bileşiklerin (yüzde 100 mineral
yağ içermeyen bileşikler, plastik gibi) azaltılması gerektiği ifade edilmektedir. 20142017 dönemini kapsayan ve Aralık 2014 tarihinde kabul edilen Ulusal Geri Dönüşüm
Strateji Belgesi ve Eylem Planı olumlu bir çalışma olarak değerlendirilmektedir.
Su kalitesinde; uzun süredir beklenen nehir havza yönetimi planlarının tamamlanması
ve sınır-ötesi istişarelerin geliştirilmesi gerektiği açıklanmaktadır. Büyükşehir Belediye
Kanunu ile beraber özellikle Kentsel Atıksu Yönergesi’nin uygulanmasında ilerlemenin
bir önceki yıl gibi beklenen bir konumda devam ettiği belirtilmektedir. Devam eden
yatırımların önemine dikkat çekilerek, atıksu arıtma kapasitesinin artması önemli bir
adım olarak nitelendirilmektedir.
Raporda, doğa koruma alanının, AB’ye uyum sürecinde fasla ilişkin en sorunlu
alanlardan biri olmaya devam ettiği; özellikle en büyük beklentinin ulusal biyoçeşitlilik
ve eylem planının kabul edilmesi olduğu açıklanmaktadır. Sulak alanlar, ormanlar ve
doğal sit alanlarındaki yasa değişikliklerinin, AB’ye uyumlu olmadığı ve milli parklar
alanında yasal boşluğun devam ettiği vurgulanmaktadır. Potansiyel Natura 2000
listesinin AB’ye sunulması beklenirken, Türkiye’deki HES yatırımlarının özellikle
doğal değeri koruma temelinde, AB çevre mevzuatına uyumlu olması gerektiği
belirtilmektedir.
55
Endüstriyel kirliliğin önlenmesi ve risk yönetiminde; AB Endüstriyel Emisyonlar
Yönergesi’ni uygulamaya koyacak ve geçen yıl da dile getirilen ilgili yönetmelik
taslağının kabul edilmesi çağrısı yapılmaktadır. 2014 yılında meydana gelen Soma ve
Ermenek maden kazalarının ise risk yönetimindeki eksiklikleri öne çıkardığı ve özellikle
maden işletmelerine verilen izinler konusundaki sıkıntılara dikkat çekilmektedir. Bazı
davaların ise çözüme kavuşmadığı not edilmektedir.
Kimyasallarda; AB’nin REACH Tüzüğü’ne uyumu gerektiren mevzuatın karara
bağlanmadığı belirtilmektedir.
AB sivil koruma mekanizmasına katılma konusunda; sürecin tamamlanması adına afet
yönetimi stratejisi ile doğal ve insan kaynaklı afet risklerinin azaltılması ve yönetimine
yönelik stratejinin geliştirilmesi beklenmektedir.
Türkiye’nin iklim değişikliği ile ilgili olarak, 2015 Paris İklim Zirvesi’nde imzalanması
öngörülen anlaşmaya yönelik ulusal katkısını Eylül 2015’te BM’ye sunduğu
belirtilmektedir. Ancak ulusal emisyon azaltım taahhüdüne nasıl ulaşılacağı konusunda
daha net ifade beklenmekte ve özellikle hedefe yönelik uygulama sürecine geçilmesi
gerektiği açıklanmaktadır. AB’nin 2030 yılına ait iklim ve enerji paketine yönelik
Türkiye’nin de paralel bir emisyon azaltım hedefini ve enerji paketini sunması çağrısı
yapılmaktadır. İklim değişikliği konusunda ayrıca farkındalık çalışmalarının devam
ettirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
AB tarafından genel olarak söz konusu fasılda Türkiye için öncelikli alanlar, şu şekilde
sıralanmaktadır:
• Yatay mevzuata ilişkin, ÇED Yönetmeliği’nin AB’ye uygunluk derecesinin
kesinleştirilmesi;
• İklim değişikliği ile mücadelede daha güçlü bir stratejik planlamanın oluşturulması
ve yeni iklim değişikliği anlaşması için sunulan ulusal katkının gerçekleşmesine
yönelik uygulama sürecinin başlatılması;
• AB’ye uyum sürecinde çevre konularında halkın sürece dahil edilmesi ve
bilgilendirilmesi;
• Sera gazı emisyonlarının izlenmesi ve raporlanmasında AB’ye uyum mevzuatlarının
ve eylem planlarının tamamlanması.
4.28. FASIL 28: TÜKETİCİNİN VE SAĞLIĞIN KORUNMASI
2015 Yılı İlerleme Raporu’nda Tüketicinin ve Sağlığın Korunması Faslında yapılan
çalışmaların AB müktesebatına uyumlu yürütüldüğü ifade edilmektedir. Nitekim,
56
bu fasılda Türkiye’nin AB müktesebatına uyum durumunun iyi düzeyde olduğu
belirtilmektedir. Geçtiğimiz yıl mevzuat uyum sürecinde ve AB müktesebatını
uygulamak için gerekli yapıların oluşturulması ile ilgili sınırlı düzeyde ilerleme
kaydedilmiştir.
Halk sağlığı alanında, kapanış kriterlerinden biri olan tütün ürünleri ile mücadele
alanında AB’ye tam uyum geçtiğimiz yıllarda sağlanmış ve bu husus Avrupa Komisyonu
tarafından teyit edilmiştir. Genel anlamda, halk sağlığına yönelik hizmet çalışmalarının
AB’ye uyumlu olduğu yorumu hâkimdir.
Bağış sistemlerindeki kapasitenin gelişmesine ve kamuoyunu bilinçlendirici
faaliyetlerin artmasına bağlı olarak, Türkiye’de kan, organ, hücre ve doku bağışlarında
artış yaşanması olumlu bir gelişme olarak belirtilmektedir.
Uluslararası alanda AB’ye benzer ve uyumlu politikaların benimsenmesine katkı
sağlayacak bir adım olarak, Türkiye’nin Avrupa Konseyi İnsan Organlarının
Kaçakçılığının Önlenmesi Sözleşmesi’ne ilk taraf olan ülkeler arasında yer alması
olumlu karşılanmaktadır.
Türkiye’de kişi başına düşen doktor sayısındaki artış ve sağlık hizmetlerinde yapılan ek
çalışmalar, halk sağlığı alanındaki önemli uyum çalışmaları arasında sayılmaktadır. Halk
sağlığına ilişkin sadece Türkiye’de sağlık harcamalarının artırılması ve vatandaşların
sağlık hizmetlerine daha kolay erişmesi çağrısı yapılmaktadır.
Fasıl kapsamındaki diğer alt başlık olan tüketicinin korunması alanında ise kilit
mevzuatlardan biri olan ve Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun kapsamında ilgili maddelerin uygulanmasına yardımcı
olacak önemli yönetmelikler yürürlüğe girmiştir. Kanun uyarınca, tüketicinin özellikle
ekonomik çıkarlarının korunmasına yönelik kurallar AB standartlarına getirilmiştir.
Avrupa Komisyonu’na göre, bu fasılda sadece şu konular Türkiye için öncelikli alanları
teşkil etmektedir:
• Sağlık riskleri ile mücadelede idari kapasitenin geliştirilmesi ve özellikle bulaşıcı
hastalıklar alanında AB’nin listesine paralellik sağlanması ile hastalıkları tanımlama
raporlama ve denetim altına almayı sağlayacak idari kapasitenin güçlendirilmesi;
• Ulusal sağlık bilgi sisteminde veri güvenliğinin korunması;
• 6502 sayılı Kanun ile yetkileri artan Hakem Heyetlerinin, tüketici şikâyetlerinin
çözüme kavuşturulmasındaki etkinliğinin artırılması.
57
4.29. FASIL 29: GÜMRÜK BİRLİĞİ
2015 Yılı İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin Gümrük Birliği Faslında AB müktesebatına
uyum açısından iyi düzeyde olduğu belirtilmiştir. Ancak bu geçtiğimiz dönem
içerisinde bu alanda ilerlemenin olmadığına dikkat çekilmiştir. Türkiye’nin gümrük
mevzuatına ilişkin olarak sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Gümrük Kanunu’nun AB gümrük
kodları ile uyumlaştırılması gerektiği belirtilmektedir. İlerleme Raporu’nda, Türkiye’nin
özellikle vergi muafiyeti, serbest bölgeler, gözetim önlemleri ve tarife kotalarına ilişkin
mevzuatının yeterince uyum sağlamadığına da dikkat çekilmiştir.
Raporda, Türkiye’nin Gümrük Birliği’nin ilkelerine ters düşen ek gümrük vergileri
uyguladığına işaret edilmiştir. Türkiye’nin özellikle bazı tekstil ürünleri ve ayakkabılarda
bu ek vergileri uygulamaya koyduğu belirtilmiştir.
Türkiye’nin, geçtiğimiz dönem içinde gümrük idaresinin idari ve operasyonel
kapasitesinin güçlendirilmesi yönünde adımlar attığı ve bu çalışmaların ağırlıklı olarak
yasa dışı işlemler ve kaçakçılıkla daha etkin mücadele edilmesine yönelik olduğu
belirtilmiştir. Ancak incelenmesi için laboratuvara gönderilen ürün sayısının artması
durumu beraberinde gümrük formalitelerinde artış ve işlemlerde gecikmelere yol
açmıştır. Fikri mülkiyet haklarının gümrüklerde uygulanmasına ilişkin hak sahiplerinin
şikâyetlerinin sunulduğu elektronik başvuru sisteminin etkin bir şekilde işlemekte
olduğu, ancak bu mevzuatta daha fazla uyum sağlanması gerektiği kaydedilmiştir.
Son olarak, 2014 İlerleme Raporu’nda olduğu gibi, AB’nin transit sistemi ve gümrük
tarifeleri sistemi ile bağlantılı bilgi teknolojileri sistemlerinin Türkiye’de henüz mevcut
olmadığı kaydedilmiştir.
Türkiye’nin önümüzdeki yıl içerisinde bu fasla ilişkin adım atması beklenen öncelikli
alanlar şunlar olarak açıklanmaktadır:
• Malların serbest dolaşımını engelleyici ihracat ve ithalat kısıtlamalarının kaldırılması;
• Gümrük işlemlerinin basitleştirilmesi ve risk temeline dayalı kontrollerin
iyileştirilmesine yönelik adımların atılması.
4.30. FASIL 30: DIŞ İLİŞKİLER
2015 İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin Dış İlişkiler Faslında iyi düzeyde uyum seviyesine
ulaştığı, geçtiğimiz dönemde ise bu fasılda sınırlı düzeyde ilerleme kaydedildiği
belirtilmektedir. Geçtiğimiz dönem içerisinde, Türkiye, AB’nin menşe kurallarını
kabul ederek, Genelleştirilmiş Tercihler Sistemine uyum sağlamak konusunda önemli
ilerleme kaydetmiştir. Ancak İlerleme Raporu’nda, Türkiye’nin coğrafi kapsam ve ürün
kapsamı alanlarında daha fazla uyum sağlaması gerektiği vurgulanmaktadır.
58
Türkiye’nin AB ile ortak ticaret politikası uyumunun yüksek düzeyde olmasına karşın,
Avrupa Komisyonu, Türkiye’nin Ortak Gümrük Tarifesine uymadığına dikkat çekmiştir.
Raporda, Türkiye’nin çok sayıda ürüne ek vergi uyguladığı ve bu durumun Gümrük
Birliği’nin ilkelerine aykırı düştüğü belirtilmiştir.
Önceki İlerleme Raporlarında da olduğu gibi, Türkiye’nin çift kullanımlı malların
ihracat kontrolüne ilişkin AB müktesebatıyla uyum sağlaması gerektiği vurgulanmıştır.
Bu kapsamda, Türkiye’nin çift kullanımlı malların ihracat kontrollerine ilişkin olarak,
Konvansiyonel Silahlar ve Çift Kullanımlı Malzeme ve Teknolojilerin İhracat Kontrolüne
İlişkin Wassenaar Düzenlemesi gibi çok taraflı ihracat kontrolü düzenlemelerine üyelik
konusunda AB tutumuyla uyum sağlamadığı belirtilmiştir. Bir diğer eleştiri konusu
da, Türkiye’nin şirketlere orta ve uzun vadede ihracat kredisi verilmesi konusunda AB
pozisyonu ile uyum sağlamadığıdır.
Türkiye’nin üçüncü ülkeler ile müzakerede bulunduğu ya da imzaladığı ikili ticaret
anlaşmalara ilişkin bölümde ise, Türkiye’nin Malezya ile imzaladığı Serbest Ticaret
Anlaşması’nın Malezya ve AB arasında öngörülen anlaşmanın müzakerelerinin
tamamlanmadan önce yürürlüğe girmiş olması eleştiri konusu teşkil etmiştir. Bu
gelişmenin Gümrük Birliği’nin ilkelerine aykırı düştüğü belirtilmektedir.
İlerleme Raporu’nda, Avrupa Komisyonu’nun ve Türkiye’nin Gümrük Birliği’nin
modernize edilmesi ve kapsamının genişletilmesi imkânlarını değerlendirme
yönünde karar aldıkları hususu sadece belirtilmekle yetinilmiştir. Gümrük Birliği’nin
güncellenmesi sürecine ilişkin kapsamlı bilgilerin verilmemesi dikkat çekmektedir. Bu
sürecine İlerleme Raporu’nda pek vurgu yapılmaması dikkat çekicidir.
Kalkınma politikası ve insani yardım konularına ilişkin bölümde Türkiye tarafından 2014
yılında yapılan toplam resmi kalkınma yardımı miktarının yaklaşık yüzde 0,46 RKY/
GSMG’ye ulaşarak, 2,8 milyar avro civarında gerçekleştiği ifade edilmiştir. Raporda bu
yardımların çoğunun Suriye’ye yönelik olduğuna dikkat çekilmiştir.
Türkiye açısından önümüzdeki yıl içerisinde bu fasla ilişkin adım atması beklenen
öncelikli alanlar şunlardır:
• Genelleştirilmiş Tercihler Sistemine ilişkin uyum sürecinin tamamlanması;
• Çift kullanımlı malların ihracat kontrolüne ilişkin önlemlerin alınması;
• Ortak Gümrük Tarifesine uyum sağlanması.
59
4.31. FASIL 31: DIŞ, GÜVENLİK VE SAVUNMA POLİTİKASI
2015 İlerleme Raporu’nda, Dış, Güvenlik ve Savunma Politikası Faslında, Türkiye’nin
AB’ye sınırlı düzeyde uyumlu olduğu değerlendirilmektedir. Türkiye ile AB arasında
dış ve güvenlik politikası alanında siyasi diyaloğun artmasıyla sınırlı düzeyde ilerleme
kaydedildiği belirtilmiştir.
Türkiye’nin Suriye’ye yönelik politikasını sürdürdüğü, muhaliflere destek vermeye ve
sığınmacılara hayati nitelikte insani yardım sağlamaya devam ettiği belirtilmiştir. Türkiye’nin
sivil ve askeri kriz yönetimi misyonlarına aktif katılımını sürdürdüğü kaydedilmiş, Türkiye’nin
IŞİD’e karşı uluslararası koalisyona katılmasıyla Türkiye ile AB arasında terörle mücadele
alanında diyalogda gelişme sağlanması, önemli bir gelişme olarak nitelendirilmiştir. Bu
fasılda Türkiye’den önümüzdeki yıl içerisinde beklenen, AB deklarasyonları ve Konsey
kararlarına uyum düzeyini artırmasıdır.
Fasıl kapsamındaki konularda;
• Türkiye ile AB arasında, Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Körfez, Afganistan, Pakistan,
Rusya, Ukrayna, Güney Kafkasya, Orta Asya’daki gelişmelerin yanında, terörle
mücadele, yabancı savaşçılar ve silahsızlanma konularını kapsayan siyasi
diyaloğun sürdüğü belirtilmiştir.
• Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası (OGSP), Afrika, Orta Doğu ve Batı
Balkanlar konularında daha yakın iş birliği için gayri resmi istişarelerin
gerçekleştirildiği kaydedilmiştir.
• AB Terörle Mücadele Koordinatörünün Ekim 2014 ve Haziran 2015’te Türkiye’yi
ziyaret ettiği not edilmiştir.
• Ortak Dış ve Güvenlik Politikası alanında, Türkiye’nin AB deklarasyonları ve
Konsey kararlarına uyum durumunun bir önceki yıla (yüzde 29) kıyasla artarak
yüzde 40 oranında kaydedildiği belirtilmiştir (40 karar ve deklarasyondan
16’sına uyum).
• Türkiye’nin Kırım’ın Rusya tarafından gayri hukuki ilhakını tanımayarak kınadığı
ve Kırım Tatarlarının durumuna ilişkin endişelerini dile getirdiği, buna karşılık
Kırım ve Ukrayna’nın doğusu konusunda AB’nin kısıtlayıcı önlemleri de dahil
olmak üzere AB Konsey kararlarına katılmadığı not edilmiştir.
• Türkiye’nin Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü’nü imzalamamış olması not
edilmektedir.
• Suriye krizi konusunda, Türkiye’nin, krizin yayılma riskini sıkça telaffuz ettiği
Suriye rejiminin sivillere uyguladığı şiddeti tekrar tekrar ve güçlü bir şekilde
kınadığı; Suriye Muhalifler Koalisyonuna ve 2 milyon kadar sığınmacıya güçlü
ve benzeri görülmemiş insani yardım sağladığı; Suriye’ye yönelik kısıtlayıcı
önlemleri sürdürdüğü belirtilmiştir.
60
• Irak’ta yeni hükümetle ilişkilerin kayda değer şekilde iyileştiği ve Kuzey
Irak’ta Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile ilişkilerin gelişmeye devam ettiği
kaydedilmiştir.
• Türkiye’nin IŞİD’e karşı uluslararası koalisyona katılarak, yabancı terörist
savaşçılara ilişkin çalışma grubuna eş başkanlık ettiği not edilmiştir.
• Türkiye’nin ABD ile terörle mücadele ve güvenlik konularında düzenli
istişarelerde bulunduğu; Eylül 2014’te Küresel Terörle Mücadele Forumu’na
eşbaşkanlık ettiği not edilmiştir.
• Türkiye’nin Suriye muhalefetini “eğit ve donat” programı kapsamında ABD,
Irak ve IBKY peşmergeleri ile çalışmalar yürüttüğü; IŞİD’in Suruç’taki terör
saldırısının ardından Suriye’deki IŞİD hedeflerine yönelik hava operasyonları
gerçekleştirdiği ve ABD ile İncirlik üssünün koalisyon güçleri tarafından
kullanılması konusunda anlaşma sağladığı kaydedilmiştir.
• İsrail ile ilişkilerde Mart 2013’te başlatılan normalleşme sürecinin tamamlanması
yönünde kayda değer bir adım atılmadığı ve ilişkilerin gergin seyrettiği
belirtilmektedir. Türkiye’nin Gazze’ye insani yardım sağlamayı sürdürdüğü,
Hamas ve El Fetih ile iletişim kanallarını açık tuttuğu kaydedilmiştir.
• Mısır ile ve Libya’daki uluslararası düzeyde tanınan otoritelerle ilişkilerde
herhangi bir iyileşme yaşanmadığı, buna karşılık Türkiye’nin BM’nin Libya’ya
yönelik çalışmalarını desteklemeyi sürdürdüğü not edilmektedir.
• Türkiye’nin Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleriyle iyi ilişkiler içerisinde olmayı
sürdürdüğü, İran ile ilişkilerin ise iki ülkenin Suriye ve Yemen konularında farklı
politikalar izlemelerine rağmen geliştiği tespiti yapılmaktadır.
• Türkiye’nin Yemen’de Husilere karşı Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonu
desteklediği ve anlaşmazlıkta arabuluculuk yapma yönünde çaba gösterdiği
kaydedilmiştir.
• Türkiye’nin Afganistan ve Pakistan ile ve iki ülke arasında iş birliğini artırmayı
sürdürdüğü, bunun yanında Asya, Afrika ve Orta/Latin Amerika ülkeleriyle de
ilişkilerini geliştirerek güçlendirdiği; Orta Amerika Entegrasyon Sistemi’nde
bölge dışı gözlemci statüsü elde ettiği belirtilmiştir.
• Rusya ile ilişkiler konusunda, Rusya ile Devlet Başkanı Putin’in Aralık 2014 tarihli
Ankara ziyareti de dahil olmak üzere bir dizi üst düzey temasın gerçekleştiği,
söz konusu ziyaret sırasında Güney Akımı projesine muhtemel bir alternatif
olarak “Türk Akımı” projesinin ortaya koyulduğu kaydedilmiştir.
• Ukrayna ile ilişkilerin iyi seyrettiği, Türkiye-Ukrayna Yüksek Düzeyli Stratejik
İşbirliği Konseyi’nin Mart 2015 tarihli toplantısının ardından iki ülkenin ilişkilerini
geliştireceklerini açıkladıkları ve Türkiye’nin Ukrayna’nın AB ile ortaklığını
artırma çabalarına destek mesajı verdiği not edilmiştir.
61
• Güney Kafkasya ve Orta Asya bağlamında, Türkiye’nin bölgeyle angajmanını
sürdürdüğü belirtilmiş, temel atma töreni Mart 2015’te gerçekleşen TANAP,
bölge ile AB arasında enerji alanında iş birliğinin güçlendirilmesi yönünde
önemli bir adım olarak nitelendirilmiştir.
• Nisan 2015’te 1915 olaylarına ilişkin Başbakan tarafından yapılan açıklamalar
olumlu şekilde not edilirken, Türkiye’nin 1915 olaylarına ilişkin iddiaların
tanınması karşısında sergilediği tutum eleştirilmiştir. Ermenistan ile ilişkilerin
normalleştirilmesine yönelik 2009 tarihli protokollerin halen onaylanmamış
olduğu not edilmektedir.
• Türkiye’nin Batı Balkan ülkeleriyle yakın ilişkilerini sürdürdüğü belirtilmiştir.
• Türkiye’nin kitlesel imha silahlarının yayılmasının önlenmesine ilişkin tüm
uluslararası düzenlemelere taraf olduğu belirtilirken Wasenaar Düzenlemesine
ve Füze Teknolojisi Kontrol Rejimine üyelik konusundaki tutumunu AB ile
uyumlaştırmadığı not edilmektedir.
• Türkiye’nin OGSP kapsamında Bosna-Hersek’te yürütülen EUFOR ALTHEA,
Kosova’daki EULEX misyonu başta olmak üzere, sivil ve askeri kriz yönetimi
operasyonlarına katılımını sürdürmesi, EUFOR RCA, EUBAM Libya, EUTM Mali
ve EUAM Ukrayna misyonlarına katkı sunmayı teklif etmesi olumlu şekilde dile
getirilmektedir.
• Berlin Artı düzenlemelerinin ötesinde AB’ye üye tüm ülkeleri kapsayan
AB-NATO iş birliği konusunun halen çözüme kavuşturulmamış olduğu
belirtilmektedir.
4.32. FASIL 32: MALİ KONTROL
2015 İlerleme Raporu’nda, Mali Kontrol Faslında, Türkiye’nin AB’ye iyi düzeyde
uyumlu olduğu ifade edilmektedir. Son bir yıl içerisinde özellikle mali kontrol alanında
ulusal uyum stratejisinin ve eylem planının kabul edilmesiyle sınırlı düzeyde ilerleme
kaydedildiği belirtilmiştir. Dış kontrol alanında da ilerleme kaydedildiği ifade edilmiştir.
Kamu iç mali kontrolünün (KİMK) kamu yönetiminin tüm düzeylerinde ve kamu
şirketlerinde uygulanması için kayda değer çabaya ihtiyaç duyulduğu kaydedilerek,
Türkiye’nin fasıl kapsamında önümüzdeki yıl yerine getirmesi gerekenler şu şekilde
sıralanmaktadır:
• KİMK politika belgesinin güncellenmesi ve yeni bir eylem planının, tercihen
kamu mali yönetim reform programı kapsamında, uygulanmaya başlanması;
• Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun uygulanmasını iyileştirmek üzere
kamu sektöründe iç kontrol ve iç denetim düzenlemelerinin tadil edilmesi;
• Dış denetim alanındaki mevzuatın tam olarak uygulanmasının sağlanması.
62
KİMK alanında;
• Hükümetin 2002 yılında kabul edilen KİMK strateji belgesi ve eylem planını
güncelleme taahhüdünde bulunmasına karşın, stratejinin uygulanmasının
izlenmesi ve takibi alanında bir mekanizmanın mevcut olmaması bir eksiklik
olarak not edilmektedir.
• Maliye Bakanlığı bünyesinde KİMK’i denetleyen iki Merkezi Uyumlaştırma
Biriminin idari kapasitesinin güçlendirilmesi gerektiği belirtilmektedir.
• Mali yönetim ve kontrolün yalnızca mali bir sistemden ziyade bir yönetim
sistemi olarak ele alınması gerektiği dile getirilmektedir.
• Türkiye’de risk yönetimine sistematik bir yaklaşım getirilmesi kilit bir zorluk
olarak nitelendirilmektedir.
• Bakanlıkların bütçe denetim işlevinin zaman zaman iç denetim işleviyle çakıştığı
belirtilmektedir.
• KİMK kanunu kapsamında iç denetimin genel anlamda uluslararası standartlara
uygun olduğu, iç denetim kılavuzu ve etik kodunun bulunduğu belirtilmektedir.
• 386 kurumdan 246’sının iç denetim birimi kurduğu kaydedilerek, kamu
kurumlarındaki iç denetçi pozisyonlarının yüzde 46’sının dolu olduğu ve
Başbakanlık gibi kilit öneme sahip bazı kamu kurumlarına halen iç denetçi
atanmamış olduğu tespiti yapılmaktadır.
Dış denetim alanında;
• Sayıştay Kanunu’nun bağımsızlığının Anayasa tarafından garanti edildiği ve
INTOSAI standartlarıyla uyumlu olduğu not edilmektedir. Sayıştay’ın kurumsal
kapasitesinin artırılması için 2014-2018 dönemini kapsayan bir stratejik gelişim
planı kabul edildiği ve Sayıştay’ın 2016 yılına kadar iç kontrol standartlarıyla
uyumun sağlanması için 2014 yılında bir eylem planı kabul ettiği kaydedilmiştir.
• Sayıştay’ın 2014 yılında denetim kalitesini artırdığı not edilmiştir.
• Denetim işlevinin etkisi konusunda Sayıştay tarafından hazırlanan yıllık
raporların TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na sunulmasına karşın, mevcut
yapının sistematik şekilde işletilemediği eleştirilmektedir. Sayıştay ile Maliye
Bakanlığı arasındaki çalışma grubunun bir benzerinin Sayıştay ile TBMM
arasında kurulması gerektiğine dikkat çekilmektedir.
• Sayıştay’ın internet sitesini düzenli şekilde güncellediği ve kamuoyuyla
iletişimini düzgün tuttuğu belirtilmektedir.
AB’nin mali çıkarlarının korunması alanında;
• Müktesebat uyumu konusunda, ulusal mevzuatın AB’nin mali çıkarlarının
korunmasına ilişkin sözleşmenin genel unsurlarını içerdiği değerlendirmesi
yapılmaktadır.
63
• Yolsuzlukla Mücadele Ulusal Koordinasyon Birimi - AFCOS’un Komisyon
ile ortak iyi düzeyde çalışmayı sürdürmesi, ilgili tüm mercileri kapsayan bir
yolsuzlukla mücadele ağının varlığı olumlu şekilde değerlendirilmektedir.
• Türkiye’nin 2010-2014 dönemini kapsayan Saydamlığın Artırılması ve
Yolsuzlukla Mücadele Stratejisi’ni uygulamayı sürdürdüğü; buna karşılık
yolsuzlukla mücadele stratejisi ve eylem planının güncellenmesi gerektiği ifade
edilmektedir.
• 2014 yılında Türkiye’nin birçok vakaya ilişkin Komisyon ile işbirliği yaptığı
ve muhtemel yolsuzluk vakalarını rapor etmek üzere başlıca prosedürlerinin
kurulduğu belirtilmekte, buna rağmen soruşturma ve raporlama faaliyetlerinde
sağlam bir sicil oluşturulması gerektiğine dikkat çekilmektedir.
Avronun sahteciliğe karşı korunması alanında;
• Türkiye’nin bu alanda ileri düzeyde müktesebat uyumuna sahip olduğu
değerlendirmesi yapılmaktadır.
• Merkez Bankası’nda sahte banknot ve madalyonların teknik analizini yapmakla
görevli uzman bir birimin bulunması, birim çalışanlarının düzenli şekilde
eğitilerek, Pericles 2020 Programına etkin şekilde katılmaları olumlu şekilde
not edilmektedir.
• Polisin AB kurumlarıyla iş birliğinin sağlanması için Ulusal Merkez Ofis olarak
hizmet vermesi ve sahte parayı dolaşımdan çekmeyen mali kurumlara para
cezası uygulanmasının söz konusu olması olumlu şekilde not edilmektedir.
• Türkiye’nin Komisyon ve Avrupa Merkez Bankası ile resmi iş birliği anlaşmaları
imzalamamış olmasına rağmen pratikte bu kurumlarla yakın iş birliği içerisinde
olduğu değerlendirmesi yapılmakta ve Türkiye’nin Europol ile iş birliğini
güçlendirmek amacıyla bir yol haritası hazırladığı kaydedilmektedir.
4.33. FASIL 33: MALİ VE BÜTÇESEL HÜKÜMLER
2015 yılı İlerleme Raporu’nda, Mali ve Bütçesel Hükümler Faslında Türkiye’nin
uyumunun erken düzeyde olduğu ifade edilmektedir. Son bir yıl içerisinde bu fasılda
ilerleme kaydedilmediği belirtilmekte ve devam eden süreçte güçlü koordinasyon
yapıları, idari kapasite ve uygulama kurallarının gerekliliğinin altı çizilmektedir.
• Öz kaynaklar sisteminin uygulanmasına ilişkin temel ilkeler ve kurumların halen
mevcut olduğu, geleneksel öz kaynaklara ilişkin olarak Türkiye’nin gümrük
mevzuatının müktesebatla büyük ölçüde uyumlu olduğu ifade edilmektedir.
• Katma değer vergisine dayalı kaynaklara ilişkin istatistiki KDV hesaplamalarına
henüz başlanmadığı belirtilmektedir.
64
• Türkiye’nin AB üyeliğinden sonra AB’nin öz kaynaklar sistemine katkıda bulunmak
amacıyla KDV ve gümrük vergilerinde yolsuzlukla mücadeleye ilişkin sıkı önlemler
almasının gerektiğine dikkat çekilmektedir.
• Üyelik aşamasında idari altyapı ile ilgili bazı önlemler alınmasının gerekeceği de
ifade edilmektedir.
65
Tablo 1: Fasıllar Bazında Son Bir Yılda Yaşanan Gelişmeler
İyi düzeyde
ilerleme var
Sınırlı düzeyde
ilerleme var
İlerleme yok
Fasıl 15:
Enerji
Fasıl 1: Malların
Serbest Dolaşımı
Fasıl 2: İşçilerin
Serbest Dolaşımı
Fasıl 21:
TransAvrupa
Ağları
Fasıl 3: İş Kurma
Hakkı ve Hizmet
Sunumu Serbestisi
Fasıl 12: Gıda
Güvenliği,
Veterinerlik ve
Bitki Sağlığı
Politikası
Fasıl 4: Sermayenin
Serbest Dolaşımı
Fasıl 17:
Ekonomik ve
Parasal Politika
Fasıl 5: Kamu
Alımları
Fasıl 23: Yargı ve
Temel Haklar
Fasıl 6: Şirketler
Hukuku
Fasıl 29: Gümrük
Birliği
Fasıl 7: Fikri
Mülkiyet Hukuku
Fasıl 33: Mali
ve Bütçesel
Hükümler
Fasıl 8: Rekabet
Politikası
Fasıl 9: Mali
Hizmetler
Fasıl 10: Bilgi
Toplumu ve Medya
Fasıl 11: Tarım ve
Kırsal Kalkınma
66
Geriye dönüş var
Fasıl 23: Yargı
ve Temel Haklar
altında ifade
özgürlüğü
ve toplanma
özgürlüğü
İyi düzeyde
ilerleme var
Sınırlı düzeyde
ilerleme var
İlerleme yok
Geriye dönüş var
Fasıl 13: Balıkçılık
Fasıl 14: Taşımacılık
Politikası
Fasıl 16:
Vergilendirme
Fasıl 18: İstatistik
Fasıl 19: Sosyal
Politika ve İstihdam
Fasıl 20: İşletme ve
Sanayi Politikası
Fasıl 22: Bölgesel
Politika ve
Yapısal Araçların
Koordinasyonu
Fasıl 24: Adalet,
Özgürlük ve
Güvenlik
Fasıl 25: Bilim ve
Araştırma
Fasıl 26: Eğitim ve
Kültür
Fasıl 27: Çevre ve
İklim Değişikliği
Fasıl 28: Tüketicinin
ve Sağlığın
Korunması
Fasıl 30: Dış
İlişkiler
67
Tablo 2: Fasıllar Bazında AB Müktesebatına Genel Uyum
Erken düzey
Sınırlı düzey
Orta düzey
İyi düzey
İleri düzey
Fasıl 2:
İşçilerin
Serbest
Dolaşımı
Fasıl 4:
Sermayenin
Serbest
Dolaşımı
Fasıl 11:
Tarım
ve Kırsal
Kalkınma
Fasıl 1:
Malların
Serbest
Dolaşımı
Fasıl 6:
Şirketler
Hukuku
Fasıl 3: İş
Kurma Hakkı
ve Hizmet
Sunumu
Serbestisi
Fasıl 5: Kamu
Alımları
Fasıl 12:
Gıda
Güvenliği,
Veterinerlik
ve Bitki
Sağlığı
Politikası
Fasıl 7: Fikri
Mülkiyet
Hukuku
Fasıl 21:
TransAvrupa
Ağları
Fasıl 13:
Balıkçılık
Fasıl 8:
Rekabet
Politikası
Fasıl 23:
Yargı ve
Temel Haklar
Fasıl 9: Mali
Hizmetler
Fasıl 25:
Bilim ve
Araştırma
Fasıl 33: Mali
ve Bütçesel
Hükümler
Fasıl 10: Bilgi
Toplumu ve
Medya
Fasıl 20:
İşletme
ve Sanayi
Politikası
Fasıl 14:
Taşımacılık
Politikası
Fasıl 28:
Tüketicinin
ve Sağlığın
Korunması
Fasıl 15: Enerji
Fasıl 29:
Gümrük
Birliği
Fasıl 16:
Vergilendirme
Fasıl 30: Dış
İlişkiler
Fasıl 17:
Ekonomik
ve Parasal
Politika
Fasıl 32: Mali
Kontrol
Fasıl 18:
İstatistik
68
Erken
düzey
Sınırlı düzey
Orta düzey İyi düzey
İleri düzey
Fasıl 19: Sosyal Politika
ve İstihdam
Fasıl 22: Bölgesel Politika
ve Yapısal Araçların
Koordinasyonu
Fasıl 24: Adalet, Özgürlük
ve Güvenlik Faslı
Fasıl 26: Eğitim ve Kültür
Fasıl 27: Çevre ve İklim
Değişikliği
Fasıl 31: Dış, Güvenlik ve
Savunma Politikası
Fasıl 20: İşletme ve
Sanayi Politikası
Fasıl 22: Bölgesel Politika
ve Yapısal Araçların
Koordinasyonu
Fasıl 24: Adalet, Özgürlük
ve Güvenlik
Fasıl 25: Bilim ve
Araştırma
Fasıl 26: Eğitim ve Kültür
Fasıl 27: Çevre ve İklim
Değişikliği
Fasıl 28: Tüketicinin ve
Sağlığın Korunması
Fasıl 30: Dış İlişkiler
69
Download