İKTİSADİ KALKINMA VAKFI 19 65 İKTİSADİ KALKINMA VAKFI Esentepe Mahallesi Harman Sokak TOBB Plaza No:10 Kat:7-8 34394 Levent, Şişli/İstanbul/Türkiye Tel: +90 212 270 93 00 Faks: +90 212 270 30 22 E-posta: [email protected] Avenue Franklin Roosevelt 148/A 1000 Brüksel/Belçika Tel: + 32 2 646 40 40 Faks: + 32 2 646 95 38 E-posta: [email protected] ikv.org.tr 2015 YILI TÜRKİYE İLERLEME RAPORU İKV ÖZETİ 19 6 5 2015 YILI TÜRKİYE İLERLEME RAPORU İKV ÖZETİ Bu yayın, İKV tarafından Kasım 2015 tarihinde hazırlanmıştır. 2015 YILI TÜRKİYE İLERLEME RAPORU İKV ÖZETİ 19 6 5 İktisadi Kalkınma Vakfı 2015 YILI TÜRKİYE İLERLEME RAPORU 1. GİRİŞ Raporun giriş bölümünde katılım müzakerelerinde bugüne kadar 14 faslın müzakereye açıldığı, bunlardan birinin geçici olarak kapatıldığı, üst düzey ekonomik diyaloğun temelini oluşturması öngörülen Ekonomik ve Parasal Politika ile ilgili 17’nci faslın açılması için hazırlıkların devam ettiği, 23’üncü ve 24’üncü fasıllar kapsamında hukukun üstünlüğüne ilişkin açılış kriterlerinin Türkiye’ye bir yol haritası sunmak amacıyla belirlenmesi gerektiği ifade edilmektedir. Türkiye’nin üyelik kriterlerini karşılayarak, Müzakere Çerçeve Belgesi’ndeki gerekleri sağlaması ve AB’ye karşı yükümlülüklerini yerine getirerek, müzakereleri hızlandırabileceği belirtilmektedir. Bunun yanında, iki taraf arasında katılım müzakerelerini destekleyen ve tamamlayan ortak çıkar alanları olan enerji, terörle mücadele, dış politika, güvenlik politikası, mülteci ve göç yönetimi alanlarında diyalog ve iş birliğinin güçlenerek devam ettiği vurgulanmaktadır. 1 2. SİYASİ KRİTERLER VE GÜÇLENDİRİLMİŞ SİYASİ DİYALOG 2.1.DEMOKRASİ Seçimler Raporda, 7 Haziran seçimlerinin yüzde 84 gibi yüksek bir katılımla gerçekleştirilmesi takdirle not edilmiştir. Seçim, özgürlüklere genel itibarıyla saygılı bir ortamda yapılsa da kampanya sırasında yaşanan cepheleşme ortamı, adaylara ve parti binalarına yönelik saldırılar, Cumhurbaşkanının iktidar partisine destek olarak algılanan tutumu, iktidar partisinin kampanyasını desteklemek için kamu kaynaklarının kullanılması, basın üzerindeki baskı, RTÜK’ün ve YSK’nın şeffaflığına ilişkin endişeler, seçim döneminin olumsuz yönleri olarak kayda geçmiştir. Seçim sonrasında hükümetin kurulamamasının bir sonucu olarak, 1 Kasım’da tekrar seçime gidildiği, bu seçimlerin de yüzde 85 gibi yüksek bir katılım oranı ile gerçekleştirildiği ve seçim güvenliğinin sağlanmasına rağmen, basın özgürlüğünün önemli bir sorun olmaya devam ettiği ve seçim kampanyalarının rahatça yapılması imkânının kısıtlandığı belirtilmiştir. Başta yüzde 10’luk seçim barajı olmak üzere, seçimlere ilişkin hukuki düzenlemelerin ve seçim kampanyalarının finansmanı konusunun gözden geçirilmesi önerilmektedir. Parlamento Bu alt başlık çerçevesinde, siyasi cepheleşme ortamının TBMM’nin çalışmasını engellediği, 7 Haziran 2015 tarihinde seçilen meclisin sadece olağanüstü olarak toplandığı belirtilmiş ve aşağıdaki alanlardaki sorunlara dikkat çekilmiştir: • Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasında belli ve objektif kriterlerin var olmaması; • Siyasi partiler ve milletvekili dokunulmazlığına ilişkin mevzuatın Avrupa standartları ile uyumlaştırılmasında herhangi bir gelişme sağlanmaması; • Anayasanın kısıtlayıcı yorumlanması ve terörle mücadele mevzuatı nedeniyle, milletvekillerinin ifade özgürlüğünün sınırlandırılması; • Siyasi partilerin kapatılmasına yönelik mevzuatın değişmemesi; • Siyasi partilerin ve seçim kampanyalarının finansmanı alanlarında eksikliklerin bulunması; • Milletvekilleri ile ilgili mal beyanı ve çıkar çatışması gibi konuları kapsayan etik düzenlemelerin olmaması; • Siyasi cepheleşmenin, Meclisin işlevini yerine getirmesini zorlaştırması; 2 • Kilit yasaların paydaşlarla yeterince istişarede bulunulmadan ve Mecliste yeterince görüşülmeden hazırlanması ve kabul edilmesi; • Torba yasaların yaygın olarak kullanılması; • TBMM Araştırma Komisyonu’nun üst düzey yolsuzluk davaları ile ilgili olarak vardığı sonuçların basında yayınlanmasının bir mahkeme kararıyla durdurulması; • Meclisin kamu harcamaları üzerindeki denetiminin yüzeysel kalması. Bu eleştirilerin yanında, TBMM iç tüzüğünün kapsayıcılık, şeffaflık, kalite ve yürütmenin etkin şekilde denetlenmesi alanlarında reforme edilmesi ve yapılandırılmış sivil toplum istişare mekanizmalarının geliştirilmesi gereği vurgulanmaktadır. Yönetişim Bu alt başlıkta, 7 Haziran seçimleri sonrasında kurulan geçici hükümetin, AB katılım sürecini canlandırmak için çaba sarf ettiği ve “paralel yapı” ile mücadelenin, yargının bağımsızlığına zarar verecek bile olsa, etkin bir şekilde sürdürüldüğü belirtilmektedir. Bunun yanında, yönetişim alanında aşağıdaki sorunların üzerinde durulmaktadır: • Cumhurbaşkanının, anayasal yetkilerini aştığı yönünde eleştirilere yol açacak şekilde, iç ve dış politika konularına müdahil olması; özellikle yargı, Merkez Bankası ve basına yönelik açıklamaları; • 7 Haziran seçimleri öncesinde iş başında olan hükümet döneminde reformların yavaşlaması ve iç güvenlik paketi gibi çıkarılan bazı yasaların AB standartlarına uyumlu olmaması; • Kürt meselesinde çözüm sürecinin, PKK terörünün tekrar başlaması ve hükümetin geniş çaplı karşılık vermesi sonucunda kesilmesi; • “Paralel yapı” ile mücadelede, emniyet, kamu hizmeti ve yargıda görev yeri değişikliklerinin ve meslekten çıkarmaların devam etmesi; adli soruşturmalarla ilgili yürütme tarafından açıklamalar yapılması nedeniyle yargının bağımsızlığına müdahale edilmesi; • Yerel yönetimde, belediyelerin mali kaynaklarının ve mali yerinden yönetimin sınırlı kalması; • Bağımsız düzenleyici kurumların siyasi müdahaleden korunmasının yetersiz olması. Komisyon, soruşturmalarda kuvvetler ayrılığına ve yargının bağımsızlığına saygı gösterilmesi bunun yanında şeffaf usullerin kullanılması, çözüm sürecinin devam etmesi, bağımsız düzenleyici kurumların siyasi müdahaleden korunması ve şeffaf hale getirilmesi çağrısını yapmaktadır. 3 Sivil Toplum Raporda, güçlü bir sivil toplumun demokratik sistem için önemine dikkat çekilmekte ve Türkiye’de sivil toplumu etkin bir şekilde işlemeye devam ettiği, hükümet ile iş birliğinin gelişmekte olduğu ve AB-Türkiye Sivil Toplum Diyaloğu toplantılarının sivil toplumun gelişmesine katkı sağladığı belirtilmiştir. Bu olumlu tespitlerin yanında, aşağıdaki bazı eksikliklerden de söz edilmektedir: • STK’ların politika oluşturma ve yasama süreçlerine etkin bir şekilde katılamaması; • Bazı STK’lara kapatma davaları, cezalar, kısıtlamalar veya ayrımcı uygulamalarla zorluk çıkarılması; • Toplanma özgürlüğünün kısıtlanması. Bu alanda, sivil toplumla istişare için sistematik ve kapsayıcı mekanizmaların oluşturulması; derneklerin kayıt işlemleri, yetkilendirme usulleri ve işleyişleri üzerindeki kısıtlamalar gibi yapısal sorunların çözümlenmesi; yasal, mali ve idari düzeyde sivil toplumun gelişmesine fırsat tanıyacak düzenlemelerin yapılması gereği vurgulanmaktadır. Güvenlik Güçlerinin Sivil Gözetimi Rapor bu alanda, silahlı kuvvetlerin siyasete müdahalesinin olmadığı ve jandarmanın kolluk faaliyetlerinin sivil gözetiminin genişletildiğini belirtmekte; ancak silahlı kuvvetler ve istihbarat birimlerinin yasama organına hesap vermediğini, askeri harcamaların denetlenmesine yönelik yasal çerçevenin iyileştirilmediğini ve bununla ilgili Sayıştay mali denetim raporlarına erişimin sınırlı kaldığını da eklemektedir. 2.2. KAMU YÖNETİMİ REFORMU Raporda Türkiye’nin kamu yönetimi reformu alanında kısmen hazırlıklı olduğu, vatandaş ve işletmelere hizmet sunumu konusunda ilerlemeler kaydedildiği, güçlü bir kamu hizmeti idari kapasitesinin bulunduğu genel tespitleri yer almaktadır. Bunun yanında, daha kapsamlı bir kamu yönetimi reformuna ihtiyaç olduğu ve “paralel yapı” ile mücadele çerçevesinde meslekten çıkarma ve tenzili rütbe davalarının endişe kaynağı olduğu belirtilmektedir. Rapor, gelecek yıl içinde bu alanda atılması beklenen adımlara ilişkin bir yol haritası sunmaktadır: • Liyakat ilkelerinin güvence altına alınması için, modern ve entegre bir bilgi sisteminin ve işe alımlarda, terfilerde ve meslekten çıkarmalarda daha şeffaf 4 usullerin getirilmesi dahil olmak üzere, insan kaynaklarının daha koordineli bir biçimde yönetilmesi hususuna odaklanılması; • Politika oluşturma ve yasama faaliyetlerinin desteklenmesi için etki değerlendirmelerinin hazırlanmaya ve sistemli bir biçimde uygulanmaya başlanması; • Stratejik planların ve kanun tekliflerinin desteklenmesi için daha fazla finansman ayrılması. Kamu Hizmetleri ve İnsan Kaynakları Yönetimi Bu alanda işe alımlar ve terfilerin liyakata dayalı olarak gerçekleştirilmesi prensibinin var olduğu ve kamu görevlileri için etik kurul ve komisyonlar oluşturulduğu belirtilmektedir. Bunun yanında aşağıdaki sorunlara dikkat çekilmektedir: • Özellikle üst düzey kadrolarda liyakat ilkesinin uygulanmasında sorunlar olması; • İşe giriş aşamasında güvenilirliği sekteye uğratan uygulamaların bulunması; • Kamuda kadın istihdamında az artış gözlenmesi; • Engellilere ayrılan kotanın doldurulamaması; • “Paralel yapı” ile mücadele kapsamında meslekten çıkarma ve tenzili rütbe uygulanması; • Modern bir insan kaynakları yönetimi bilgi sistemine ve koordinasyona ihtiyaç duyulması; • Kamu görevlilerinin mesleki gelişimi için eğitim stratejilerinin daha da geliştirilmesi gereği; • Kamu hizmetlerinde dürüstlüğün sağlanmasına yönelik planların olmaması. Politika Geliştirme ve Koordinasyon Bu alt başlıkta, Türkiye’nin tutarlı bir politika oluşturma sistemi için gerekli yasal ve kurumsal yapıya sahip olduğu tespiti yapılmakta, ancak bunun yanında eşgüdümlü bir yıllık planlama ve performans izleme sisteminin olmadığı ve sektörel stratejilerin maliyetlerinin sistemli bir biçimde hesaplanmadığı da hatırlatılmaktadır. Politika ve mevzuat geliştirme ile ilgili olarak, bu sürecin kapsayıcı ve kanıta dayalı olması kriterinin kısmen sağlandığı belirtilmekte, Bakanlıkların mevcut kapasiteleri ve AB Bakanlığının AB müktesebatına uyum ile ilgili iyi işleyen bir sistem geliştirmesinin yanında, yasal yükümlülüğe rağmen uygulamada kamuoyu istişarelerinin ve düzenleyici etki değerlendirmelerinin sistemli olarak yapılmadığı ifade edilmektedir. Bu konu ile ilgili olarak, hükümet çalışmalarının kamu ve TBMM Komisyonları tarafından denetlenmesinde yetersizlik olduğu eklenmektedir. 5 İdarenin Hesap Verebilirliği Bu alt başlık ile ilgili olarak yapılan genel tespitlere göre, devlet idaresinin rasyonel ve hiyerarşik bir şekilde düzenlendiği, Bakanlıkların Bakanlar Kurulu’na, anayasal organların TBMM’ye ve kamu kurumlarının bağlı oldukları kuruluşlara karşı hesap verebilirliğinin açık bir şekilde tanımlandığı görülmektedir. Bunun yanında, idari hesap verebilirlik ve sorumlulukların devredilmesi kültüründen söz edilmekte ve kamu görevlilerini ceza ve idari soruşturmalardan koruyacak şekilde amirlerden önceden izin alma sorumluluğunun devam ettiği ifade edilmektedir. Vatandaşların iyi yönetilme hakkı konusunda iç ve dış denetim düzenlemelerinin olduğu, Kamu denetçisinin bu alandaki etkinliği, kamu bilgilerine erişim hakkının Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ile düzenlendiği belirtilmektedir. Bunun yanında, bu kanunun uygulanmasını izleyen bir organ veya temsilci olmadığı ve devlet sırları, ticari sırlar ve kişisel verilerin korunması gerekçesi ile geniş muafiyetler tanındığı da saptanmıştır. İdari yargıya başvurma ve adil yargılanma hakkı ile ilgili olarak, idare mahkemeleri, vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay’ın sorumlu olduğu, idarenin mali sorumluluğu ve tazminat hakkının Anayasada güvence altına alındığı; ancak ilgili verilerin toplanmasından sorumlu bir kurum olmaması sebebiyle uygulamanın değerlendirilmesinde sorunlar yaşandığı belirtilmektedir. Kamu Mali Yönetimi Kamu maliyesi ile ilgili olarak çeşitli reformlar yapıldığı, genel olarak mali disiplinin sağlandığı, bütçenin şeffaflığı için temel unsurların var olduğu, yeni muhasebe yönetmeliği sayesinde mali raporlamanın iyileştirilmesi ve yıl sonu raporlama için yeni bir format oluşturulmasının söz konusu olduğu gibi olumlu tespitlerin yanında, kapsayıcı bir kamu mali yönetimi reform programının olmaması ve döner sermayelerin yıllık bütçe sürecine ve Hazine tek hesabına dahil edilmemeleri eleştiri konusu olmuştur. Vatandaşlara ve İşletmelere Yönelik Hizmet Sunumu Bu alanda e-devlet hizmetlerinin geliştirildiği, faydalanıcı odaklı idare konusunda gelişme sağlandığı, kamu hizmetlerine erişimin iyi düzeyde olduğu ifade edilmektedir. Öte yandan, kamu hizmetlerine engellilerini erişiminde sorun olduğu, genel idari usuller hakkında bir yasa olmaması nedeniyle, bu konudaki yasal çerçevenin çok parçalı bir yapı arz ettiği ve idari usullerin basitleştirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Kamu Yönetimi Reformuna Yönelik Stratejik Çerçeve Raporda, Türkiye’de kamu yönetimi reformu için genel bir stratejik çerçevesinin olmadığı, bunun için yeterli siyasi destek ve idari ivmenin mevcut olmadığı, planlama 6 belgelerinin izlenmesi ve rapor edilmesi için ortak bir sistemin geliştirilmediği eleştirilerinin yanında, kamu yönetimi reformunun mali sürdürülebilirliğinin sağlanamaması da bir sorun olarak ifade edilmektedir. 2.3. HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ Yargının İşleyişi Türkiye’de yargı sisteminin AB’ye katılım açısından belirli düzeyde hazırlıklı olduğu belirtilmektedir. Bu alanda 2007 ve 2013 arasında kayda değer iyileştirmeler yapıldığı, ancak 2014 başından beri ilerleme kaydedilmediği tespitinde bulunulmaktadır. “Yargının bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin gözetilmesi sekteye uğramış, hâkimler ve savcılar güçlü bir siyasi baskı altında kalmıştır” şeklinde değerlendirmede bulunulmaktadır. Bu alanda gelecek yıla yönelik yol haritasında aşağıdaki noktalar yer almaktadır: • Yargının, görevlerini bağımsız ve tarafsız şekilde gerçekleştirmesine imkân tanıyan, yürütmenin ve yasamanın kuvvetler ayrılığı ilkesine riayet ettiği siyasi ve hukuki bir ortamın yaratılması; • Yürütme erkinin, HSYK üzerindeki rolünün ve etkisinin sınırlandırılması ve hâkimlerin görev yerlerinin kendi istekleri dışında değiştirilmemesi konusunda yeterli güvencenin sağlanması; • HSYK’nın yargılama sürecine müdahalesinin önlenmesine yönelik olarak daha fazla koruma tedbirinin uygulamaya koyulması. Stratejik Belgeler Yargı sistemindeki temel eksiklikleri ele almak üzere gözden geçirilmiş bir yargı reformu stratejisinin kabul edildiği belirtilmekle birlikte, bunun çok genel ve yeterli olmayan bir belge olduğu ifade edilmektedir. Yönetim Organları Bu bölümde HSYK yapısı, görev ve yetkileri açıklanmakta, 2010 yılında gerçekleştirilen HSYK reformunun yargının etkinliği, bağımsızlığı ve tarafsızlığı açısından önemi vurgulanmaktadır. Ancak 2014 yılındaki mevzuat değişikliklerinin ve HSYK’daki personel değişikliklerinin ardından, yürütmenin etkisinin öne çıktığı, Adalet Bakanı, Bakanlık ve Müsteşarın disiplin konuları ve tayinlerde etkisinin önemli ölçüde arttığı belirtilmekte ve HSYK’nın çalışmalarında daha fazla şeffaflık sağlanması ve usullere sıkı bir şekilde riayet edilmesi tavsiyesinde bulunulmaktadır. 7 Bağımsızlık ve Tarafsızlık Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının Anayasa ve kanunlarca düzenlenmesine rağmen, davalarda ayrımcılık ve siyasi müdahale olduğu yönünde bildirimlerin bulunduğu, yürütmenin yargının güvenilirliğini sekteye uğrattığı, HSYK’nın bağımsızlığına ilişkin endişelerin bulunduğu ve hâkimlerin istekleri dışında yerlerinin değiştirilmemesi ilkesinin sınırlandığı eleştirilerinde bulunulmaktadır. Hâkim ve savcılar ile ilgili bazı ceza ve disiplin davalarının, kendilerinin verdikleri yargı kararları nedeniyle açılmasının yargının bağımsızlığını sekteye uğrattığı ve hukukun üstünlüğü ile çeliştiği belirtilmektedir. Hesap Verebilirlik Bu alt başlık ile ilgili olarak, hâkim ve savcılar için etik davranış kurallarının bulunmadığı, avukatların ise Türkiye Barolar Birliği’nin mesleki ilkeleri ile bağlı olduğu, HSYK üyeleri ve hâkimler için mal beyanı zorunluluğu olduğu belirtilmektedir. Profesyonellik ve Mesleki Yeterlilik Bu konuda, hâkim ve savcıların işe alınması, atanması, görev yerlerinin değiştirilmesi, yükselme ve meslekten çıkarma süreçleri hakkında bilgi verilmekte ve işe alınma dışında diğer süreçlerde HSYK’nın yetkisinden söz edilmektedir. Hâkim ve savcılar ile ilgili birçok meslekten çıkarma davasının olduğu belirtilmektedir. Yargının Kalitesi Yargının beşeri ve mali kaynaklarının orantılı olduğu tespit edilmekte, arabuluculuk gibi mekanizmaların seyrek olarak kullanıldığı belirtilmekte ve yargı kararlarının kalitesindeki iyileşmeye rağmen, bazı iddianamelerin düşük kalitede olmasının sorun oluşturduğu ifade edilmektedir. Mahkemelerde modern bilgi teknolojileri ekipmanı kullanımında ilerleme olduğu da belirtilmektedir. Etkinlik Türk hukuk sisteminin mevcut dava yükünü kaldırabilecek kapasitede olduğu belirtilmekle birlikte, 2012’de hukuk ve ceza davaları ve idari davalarda birikmiş iş yükünün önemli ölçüde azaltıldığı; ancak sonraki yıllar için mukayese edilebilir veri bulunmadığı, bu çerçevede bir istinaf mahkemesi kurulması gereği belirtilmektedir. Bunun yanında, yargılama sürecinin uzun olmasının uzun süredir devam eden bir sorun olduğu, kamu makamlarının bazı yargı kararlarına uymadığının görüldüğü ve bir insan kaynakları yönetimi stratejisinin olmadığı tespitlerinde bulunulmaktadır. 8 Yolsuzlukla Mücadele Türkiye’nin yolsuzlukla mücadele alanında belirli düzeyde hazırlıklı olduğu, ancak geçtiğimiz yıl kamuda şeffaflık mevzuatında bir gelişme olmadığı için ilerleme kaydedilmediği belirtilmektedir. Yürütmenin, yolsuzluk davalarının soruşturma ve kovuşturma aşamalarına müdahale etmesine imkân tanıyan yasal ve kurumsal çerçevenin olmasının endişe verdiği, bağımsız bir yolsuzlukla mücadele kurumunun bulunmadığı ve yolsuzlukla mücadele için geniş bir siyasi uzlaşmaya gerek olduğu tespitlerinde bulunulmaktadır. Bu konuda önümüzdeki yıl atılması gereken adımlara ilişkin yol haritası sunulmaktadır: • Üst düzey yolsuzluk davalarında, kovuşturma sürecinin ve kolluk birimlerinin bağımsızlığının güçlendirilmesi; • Yolsuzluk suçları için caydırıcı yaptırımlar öngören ve bu yaptırımların etkili biçimde uygulanmasını sağlayan mevzuatın kabul edilmesi; • Net bir vizyon ortaya koyan ve yolsuzlukla etkili biçimde mücadele etmek için gerçekçi bir dizi öncelik belirleyen, bunun yanı sıra, BM Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi (BMYMS-UNCAC) hükümleri doğrultusunda, bağımsız bir yolsuzlukla mücadele kurulu tesis eden güncellenmiş Saydamlığın Artırılması ve Yolsuzlukla Mücadele Strateji Belgesi Eylem Planı’nın kabul edilmesi. Rapor Dönemi Performansı Rapor döneminde soruşturma, kovuşturma ve mahkûmiyetlerle ilgili performansın yetersiz olduğu belirtilmektedir. Özellikle siyasileri içine alan üst düzey yolsuzluk davalarında bu durumun daha fazla görüldüğü, yürütmenin müdahalesinin bu tür soruşturmaların etkililiğine dair endişeleri artırdığı ve yolsuzluk iddiaları ile ilgili olarak, siyasi makamların kolluk birimlerinin tam olarak etkili ve tarafsız hareket etme yetkisine sahip olmalarını sağlamalarının gerektiği ifade edilmektedir. Bunun yanında, bu alanda aşağıdaki sorunlara dikkat çekilmektedir: • Başta imtiyazlar ve kamu-özel ortaklıkları olmak üzere, kamu alımları, arazi yönetimi, enerji, inşaat ve ulaştırma alanlarının yolsuzluğa açık olması; • Yolsuzluk ve örgütlü suçlara ilişkin davalarda, mali soruşturmaların sistemli olarak yapılmaması, cezaların caydırıcı olmaması ve kararların açıklanmasının geriye bırakılması; • Siyasetçilerin devam eden yolsuzluk soruşturmaları etkilemeye ve baskı uygulamaya yönelik tutumları; • Anayasa Mahkemesinin dış mali denetimleri ve siyasi partilerin finansmanı konularında gecikmelerin yaşanması; 9 • Mal beyanı ve doğrulamasına ilişkin sistemin sınırlı olması ve mal beyanlarının kamuoyuna açıklanmaması, uygun bir mal beyanı ve çıkar çatışması mekanizması oluşturulması gereği; • Bilgi edinme konusundaki performansın olumlu olmasına karşın, bu alanda farkındalık düzeyinin düşük olması. Kurumsal Çerçeve Bu alanda aşağıdaki sorun ve eksikliklere dikkat çekilmektedir: • Yolsuzlukla mücadele alanında bağımsız bir birimin kurulmaması; • Bu alandan sorumlu kurumlar arasında yeterli koordinasyonun olmaması; • Yolsuzluğu önleyici tedbirleri koordine eden Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun bağımsızlıktan uzak olması; • Farkındalık kampanyalarının sistematik şekilde yürütülmemesi; • Kamu Denetçiliği Kurumu’nun yolsuzluk konusunda sessiz kalması; • Özel sektörde kapsamlı bir yolsuzlukla mücadele politikasının bulunmaması; • Yolsuzluk soruşturmaları için yetkili ve ihtisaslaşmış bir mahkeme ve kovuşturma mekanizmasının olmaması. Yasal Çerçeve Yasal çerçeve ile ilgili aşağıdaki sorun ve eksikliklere dikkat çekilmektedir: • Doğrudan ve aracılar vasıtasıyla rüşvetin Türk Ceza Kanunu’nda tanımlansa da, doğrudan rüşvet tanımının Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) tavsiyeleri ile uyumlu olmaması; • Siyasi parti ve seçim kampanyalarının finansmanı ile ilgili mevzuatta eksiklikler bulunması; • Kamu ihalelerinin birçok istisna nedeniyle yolsuzluğa açık olması; • İhaleye fesat karıştırma suçu için mevcut cezaların caydırıcı olmaması; • Yolsuzlukla mücadele mevzuatının çıkar çatışmalarının önlenmesi, kovuşturulması ve cezalandırılması ile mal beyanları konusunda yetersiz kalması; • Lobiciliği düzenleyen mevzuatın bulunmaması; • Ceza Muhakemesi Kanununda soruşturmaların etkili şekilde yapılmasını engelleyecek şekilde sık yapılan değişiklikler; • OECD raporunda belirtildiği üzere, yabancı rüşvetle mücadele mevzuatının sınırlı düzeyde uygulanması. Stratejik Çerçeve 2010-2014 Saydamlığın Artırılması ve Yolsuzlukla Mücadelenin Güçlendirilmesi Stratejisi Eylem Planı’ndaki, devlet sırları, ticari sırlar ve kamu alımlarına ilişkin 10 mevzuatın ve kamu görevlileri hakkındaki soruşturmalara ilişkin izin sisteminin gözden geçirilmesi gibi başlangıç düzeyindeki hedeflere ulaşılamadığı, bu stratejinin güncellenmediği, sivil toplumun katılımının yeterli düzeyde sağlanmadığı, çalışma gruplarının çalışmalarının şeffaf olmadığı tespitlerinde bulunulmaktadır. Örgütlü Suçlarla Mücadele Örgütlü suçlarla mücadele alanında Türkiye’nin belirli düzeyde hazırlıklı olduğu belirtilmekte, geçtiğimiz yıl bu alanda, soruşturma kapasitesini artırmaya ve yeni stratejiler kabul etmeye ve uygulamaya yönelik bazı ilerlemelerin kaydedildiği tespitinde bulunulmaktadır. Ancak bu alanda, mahkûmiyet kararlarının sayısına ilişkin istatistikler ve önemli göstergelerin olmaması ve mali soruşturmaların gereken şekilde yapılmaması sorun olmaya devam etmektedir. Bu alanda, gelecek yıl aşağıdaki adımların atılması öngörülmektedir: • Europol ve Eurojust da dahil olmak üzere, etkin ve etkili bir polis ve adli iş birliği için gerekli koşulların oluşturulmasını teminen Avrupa standartlarıyla uyumlu olacak şekilde sağlıklı bir kişisel verileri koruma mevzuatının kabul edilmesi; • Özellikle suç şebekelerinin çökertilmesi ve suçtan kaynaklanan malvarlıklarına el konulması yoluyla, izleme mekanizmasının iyileştirilmesi amacıyla tedbir alınması; • Tehdit değerlendirmesini, politika oluşturulmasını ve uygulanmasını kolaylaştırmak amacıyla uygun toplu istatistiklerin toplanması ve kullanılması. Rapor Dönemi Performansı Bu bölümde, ağır ve örgütlü suçlara ilişkin mahkûmiyet kararları ile ilgili istatistiki verinin bulunmadığı belirtilmekte, ruhsatsız silah bulundurma, göçmen kaçakçılığı ve uyuşturucu suçu ile ilgili tutuklama ve gözaltına almalar, mali suçlara ilişkin bildirilen şüpheli işlem sayısı, terörün finansmanı konusundaki şikâyetler gibi alanlardaki sayısal verilerin özeti sunulmaktadır. Kurumsal ve Operasyonel Kapasite Bu alanda raporda yapılan önemli tespitler, şu şekilde özetlenebilir: • Türkiye’de her 100.000 vatandaşa, 557 polis memuru düşmektedir. • Başlangıç ve hizmet içi eğitimleri sağlayan polis akademisinin uzmanlık eğitim sağlama kapasitesi sınırlıdır. • Terör, insan ticareti, uyuşturucu suçu ve siber suçlarla mücadele etmek üzere tanık koruma ve mali soruşturma alanlarında uzman birimler bulunmaktadır. • Eğitim ve ilgili birimlerde uzmanlaşmanın ve etkililiğin geliştirilmesi gereklidir. 11 • Aralık 2013’teki yolsuzluk iddialarına hükümetin verdiği tepki çerçevesinde, birçok personel tutuklanmış, görevden alınmış, yerleri değiştirilmiş ve başka görevlere atanmıştır. Bu durum ilgili kurumların etkililiğine zarar vermiştir. • Pasaport, insan ticareti ve silah ruhsatları alanında çok sayıda veri tabanı olmasına rağmen, karşılıklı erişim ve veri paylaşımını düzenleyen açık usuller bulunmamaktadır. • Mahkemelerin örgütlü suçlar bağlamında uzmanlaşması gereklidir. • Europol ile stratejik iş birliği anlaşması imzalanmış olmasına rağmen, operasyonel anlaşma bulunmamaktadır. Uluslararası iş birliğinin artırılması gerekmektedir. • Tanık Koruma Kanunu’nun uygulanmasında gelişmeler kaydedilmiştir. Bunun yanında, Emniyet Teşkilatı ve yargı arasında iş birliğinin artırılması için görevlerinin daha açık olarak tanımlanması gereklidir. • Siber suçlarla mücadeleye ilişkin olarak, Türkiye, Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Kişilerin Korunmasına Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesini 1981’de imzalamasına rağmen henüz onaylamamıştır. • İnternet kanununda yapılan değişiklik ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına mahkeme kararı olmadan, 4 saat içinde içerik çıkartma veya erişimi engelleme yetkisi verilmiş olması endişeye yol açmıştır. • Ulusal Siber Güvenlik Kurulu oluşturulmuş olup, ilgili strateji ve eylem planını güncellenmesi çalışmaları devam etmektedir. • Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) şüpheli işlemleri incelemekte, personel kapasitesi ve bilişim teknolojileri altyapısını iyileştirmekte ve suç istatistikleri tutmaktadır. Yasal Çerçeve Özel suçlarla ilgili Ceza Kanunu’nun AB müktesebatı ile büyük ölçüde uyumlu olduğu belirtilmektedir. Özel soruşturma tedbirlerine başvurma sürecinde bazı eksikliklerin olduğu, sınır polisi ve gümrük görevlilerinin soruşturma yetkilerinin kısıtlı olduğu, suçtan kaynaklanan mal varlıklarına el koyulması ile ilgili kanunun AB müktesebatıyla kısmen uyumlu olduğu, kara paranın aklanması ve terörün finansmanı ile mücadele mevzuatının Mali Eylem Görev Gücü’nün tavsiyeleri ile büyük ölçüde uyumlu olduğu belirtilmektedir. Stratejik Çerçeve Bu başlık altında, Türkiye’nin Ağır ve Örgütlü Suçlar Tehdit Değerlendirmesine katkıda bulunduğu, 2010-2015 Örgütlü Suçlarla Mücadele Stratejisi ve 2013-2015 Eylem Planı ile 2013-2018 Ulusal Uyuşturucu Politika ve Strateji Belgesi ve 2013-2015 12 Eylem Planı’nı uygulamakta olduğu, Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi ve Eylem Planı’nı güncellediği ve insan ticaretine ilişkin kapsamlı, çok disiplinli ve mağdur odaklı bir yaklaşım geliştirmesi gerektiği, üzerinde durulan konular arasındadır. Terörle Mücadele Raporda, 10 Ekim 2015 tarihinde, Ankara’da Cumhuriyet tarihinin en kanlı terör saldırısının meydana geldiği belirtilmektedir. Bu alanda Türkiye’nin, AB’nin terör örgütleri listesinde olan PKK terör örgütü ile mücadeleye öncelik verdiği, teröre karşı mücadelenin meşru olduğu ama orantılı tedbirler alınması gerektiği, Türkiye’nin IŞİD karşıtı uluslararası koalisyona katıldığı, İncirlik üssünün kullanılması için ABD ile anlaşmaya vardığı, yabancı terörist savaşçılar olgusundan etkilendiği ve bu konuda kendisinin de bir kaynak ülke olduğu, terörün finansmanı ile mücadele rejimini iyileştirdiği vurgulanmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin, yabancı terörist savaşçılara karşı ve radikalleşme ile mücadele için özel bir yaklaşım ve tutarlı stratejiler geliştirmesi gerektiği belirtilmektedir. 2.4. İNSAN HAKLARI VE AZINLIKLARIN KORUNMASI Genel Durum İnsan hakları ve azınlıkların korunması alanındaki genel duruma bakıldığında, Anayasal güvencenin var olduğu ve son on yılda uygulamada önemli ilerlemelerin kaydedildiği, ancak temelde eksikliklerin devam ettiği ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden (AİHS) kaynaklanan haklar ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadının tam olarak uygulanmadığı belirtilmektedir. Diğer bir önemli tespit ise son iki yılda, ifade özgürlüğü ve toplanma özgürlüğü alanlarında önemli ölçüde gerileme olduğudur. Raporda, İç Güvenlik Kanunu’nun kolluk birimlerine yeterli yargı veya bağımsız Meclis denetimi altında olmayan geniş takdir yetkileri tanıyarak, AİHS İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planı ile ters düştüğü belirtilmektedir. Eylem planının kapsamının tüm AİHM içtihadını ve tüm hakları kapsayacak şekilde genişletilmesi ve uygulamasının izlenmesinin geliştirilmesi gereği hatırlatılmaktadır. Terörle mücadele tedbirlerinin orantılı olması gereği hatırlatılmakta ve insan hakları ihlalleri ile ilgili endişe duyulduğu ifade edilmektedir. Genel duruma ilişkin, özellikle aşağıdaki sorun ve eksikliklere dikkat çekilmektedir: • İfade özgürlüğünün; mevzuatın keyfi ve kısıtlayıcı biçimde yorumlanması, siyasi baskılar, otosansür uygulamasına da yol açan gazetecilerin işten çıkarılması ve aleyhlerine açılan davalar nedeniyle sıklıkla engellenmesi; 13 • Toplanma özgürlüğünün; polisin gösterilerde orantısız güç kullanması ve kolluk güçlerine yönelik yaptırımların bulunmaması nedeniyle, aşırı bir biçimde sınırlanması; • Ayrımcılık yapmama ilkesinin, yasal zeminde ve uygulamada yeterince uygulanamaması ve korunmaya en muhtaç gruplar ile azınlık mensuplarının haklarının korunmaması; • Ceza ve terörle mücadele mevzuatının AİHM içtihadıyla uyumlu olmaması ve uygulamada orantılılık ilkesinin gözetilmesi ihtiyacı. İfade Özgürlüğü Raporda Türkiye’nin, ifade, basın ve internet özgürlüğü alanlarında belirli düzeyde hazırlıklı olduğu, ancak son iki yılda bu alanlarda ciddi bir gerileme görüldüğü belirtilmektedir. Bu konuda endişe verici gelişmeler olarak, gazeteciler, yazarlar veya sosyal medya kullanıcıları aleyhine devam eden ve yeni açılan ceza davaları, İnternet Kanunundaki Avrupa standartları açısından geriye gidiş niteliğindeki değişiklikler sıralanmaktadır. Raporda gelecek yıl aşağıdaki konuların dikkate alınması önerilmektedir: • Gazetecilerin sindirilmesine yönelik, gazetecileri hedef alan tüm fiziksel saldırı tehdit ve eylemlere karşı harekete geçilmesi, gazetecileri hedef alan tüm fiziksel saldırıların ve tehditlerin özellikle soruşturulması, basın kuruluşlarına yapılan saldırıların etkin biçimde önlenmesi ama aynı zamanda basında ve internette ifade özgürlüğünü kısıtlayan bir ortam oluşmasına neden olan siyasi gerilimin azaltılması; • Mahkemelerin AİHM içtihadına tam anlamıyla hâkim olması ve bunları uygulamasını temin etmek suretiyle hakaret suçunun ve diğer benzeri suçların, muhaliflerin baskı altına alınmasına yönelik araçlar olarak kullanılmaktan çıkarılmasının sağlanması; • Başta İnternet Kanunu olmak üzere, mevcut mevzuatın Avrupa standartlarına uygun hale getirilmesi ve orantılılık ile kanun önünde eşitliği garanti altına alacak biçimde uygulanmasının sağlanması. Gazetecilerin Sindirilmesi Bu alt başlıkta, cezaevlerindeki gazeteci sayısının 2011’den beri azaldığı, ancak hâlâ 20’den fazla olduğu, hükümetin basın üzerinde baskısının olduğu; bu nedenle çok sayıda tutuklama, duruşma, gözaltı, kovuşturma, sansür davaları ve işten çıkarmaların yaşandığı; devlet ve devlet dışı aktörler tarafından gazetecilere ve basın kuruluşlarına tehditler ve fiziksel saldırıları olduğu; Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla gazetecilere, sosyal medya kullanıcılarına ve diğer vatandaşlara dava açıldığı ve bu ortamın oto sansüre sebep olduğu üzerinde durulmaktadır. 14 Yasama Ortamı Bu başlık altında, Anayasa ve kanunlarda ifade özgürlüğüne ilişkin pek çok kısıtlama getirildiği; İnternet Kanunu’nun hükümetin mahkeme izni olmadan içeriğe erişimi engellemesine imkân tanıdığı; Ceza Kanunu kapsamında üst düzey siyasetçilere hakaretten hapis kararı çıkmasının yaşandığı belirtilmekte; bu mevzuatın ve nefret söylemine ilişkin mevzuatın AİHM içtihadı ile uyumlu olmaması gibi çeşitli sorun ve eksikliklere yer verilmektedir. Uygulama / Kurumlar Terör saldırıları gibi hassas olarak görülen bilgilere yayın yasağı getirilmesi; devlete, kurumlarına, çalışanlarına vs. yönelik hakaret suçu ile ilgili mevzuatın, gazetecilere, avukatlara ve hükümeti eleştiren diğer kişilere yaygın bir şekilde uygulanması; internet sitelerinin engellenmesi; ifade özgürlüğü ile nefret söylemi arasındaki farkın açıkça tarif edilmemesi ve medya etiğine yönelik öz düzenlemelerin yapılamaması bu alandaki sorunlar olarak eleştirilmektedir. Kamu Yayın Kuruluşları Bu alandaki endişe verici sorunlar arasında, kamu yayın kuruluşlarının bağımsızlığı, buna ilişkin düzenlemelerin Avrupa standartları ile uyumlu olmaması, RTÜK’ün bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusu ile lisans vermeye ilişkin kesin kuralların olmaması sayılmaktadır. Ekonomik Faktörler Türkiye’de basın piyasasında çeşitliliğin olduğu, ancak medya sahipliği konusunun şeffaf olmaması nedeniyle yayın politikalarının bağımsızlığından şüphe duyulması, medya piyasasının enerji, inşaat, ticaret gibi alanlarda da çıkarları olan az sayıda medya grubunun hâkimiyetinde olması nedeniyle ekonomik baskılara maruz kalabilmesi, kamu yayın kuruluşlarının bağımsız ve sürdürülebilir finansmanı ve adil rekabetin sağlanması gibi birçok sorunun yaşandığı belirtilmiştir. Meslek Örgütleri, Mesleki Koşullar Bu başlık altında, gazetecilik mesleği ile ilgili, meslek örgütleri arasında temsilin ikili bir yapı sergilemesi, düşük ücretler, yetersiz iş güvenliği, yetersiz sendikal haklar, basın kartı almanın güçlüğü ve keyfi akreditasyon kararlarına dikkat çekilmektedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki Durum Kürt sorununa ilişkin olarak, terör örgütü PKK şiddetinin yeniden başlaması ve hükümetin geniş çaplı tepkisi sonucunda çözüm sürecinin fiilen durduğu, çok sayıda can kaybının yaşandığı belirtilmekte ve çözüm sürecinin yeniden canlandırılması 15 gereği vurgulanmaktadır. Yeni hükümetin demokratikleşme ve uzlaşmaya öncelik vermesi ve çok sayıda sığınmacıyı ağırlayan bu bölgelerin durumunun aşamalı olarak ele alınması önerilmektedir. Ayrıca Zorla Kaybedilmeye Karşı Herkesin Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme ve Roma Statüsü’nün onaylanması gereği hatırlatılmaktadır. Konuyla ilgili aşağıdaki sorunlara ve eksikliklere dikkat çekilmektedir: • Kürt sorunu ile ilgili ceza davalarının çok yavaş ilerlemesi; • Köy koruculuğu sisteminin kaldırılmaması; • Kayıp şahıslar meselesinin kapsamlı bir plan dahilinde ele alınmaması; • Toplu mezarların yeterince soruşturulmaması; • Kayıp şahıs ve yargısız infazlarla ilgili bazı davaların zaman aşımına uğraması; • Bölgenin sosyoekonomik göstergeler ve eğitim göstergeleri açısından diğer bölgelerden önemli farklılıklar göstermesi. Mülteciler ve Yerinden Edilmiş Kişiler Bu başlıkta Türkiye’nin, 2 milyonu Suriyeli olmak üzere 2,2 milyon kişi ile dünyadaki en büyük mülteci nüfusuna ev sahipliği yapan ülke olduğu ve bu çerçevede bugüne kadar yaklaşık 6,7 milyar avro harcamış olduğu belirtilmekte olup, Geçici Koruma Yönetmeliği’nin Suriyelilerin entegrasyonunu güçlendirmesinin beklendiği eklenmektedir. Bu alanda, aşağıdaki sorunlara dikkat çekilmektedir: • Suriyelilere tanınan geçici koruma sisteminde bazı hukuki boşluklar olması; • Suriyelilerin işgücü piyasasına erişimleri için ilgili mevzuatın kabul edilmesi gereği; • Özellikle oturma izni ve sağlık sigortası konularında yaşanan güçlüklerle ilgili olarak, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun uygulanmasına yönelik ikincil mevzuatın kabul edilmesi gereği. Sığınmacılar konusunun yanı sıra, Güneydoğu’daki silahlı çatışma sebebiyle yaklaşık 1 milyon kişinin yerinden edilmek zorunda olduğu belirtilmekte ve bu kişilerin zararlarının tazmin edilmesi sürecinin devam ettiği, ancak bu alanda kapsamlı bir ulusal eylem planının ve stratejinin olmadığı eklenmektedir. 2.5. BÖLGESEL KONULAR VE ULUSLARARASI YÜKÜMLÜLÜKLER Kıbrıs Türkiye’nin, KKTC’de yeni seçilen lidere ve BM Genel Sekreteri Özel Danışmanı’nın çabalarına destek verdiği ve Ada’da görüşmelerin tekrar başlatılmasını memnuniyetle karşıladığı belirtilmekte; ancak bunun yanında, GKRY’nin “Münhasır Ekonomik 16 Bölge”de hidrokarbon arama hakkını tehdit ettiği eklenmekte ve AB üye ülkelerinin karasuları ve hava sahasındaki egemenliklerine saygı gösterilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Bunun yanında, Türkiye’nin Kıbrıs sorununa BM çerçevesinde adil, kapsamlı ve uygulanabilir çözüm bulmaya yönelik müzakerelere aktif olarak destek vermesinin beklendiği, ancak Türkiye’nin AB Konseyi’nin ve Avrupa Komisyonu’nun çağrılarına karşın, Ortaklık Anlaşması’na Ek Protokol’ü tam ve ayrım yapmaksızın uygulama yükümlülüğünü yerine getirmediği, GKRY ile doğrudan taşımacılık bağlantılarındaki kısıtlamalar dahil olmak üzere, malların serbest dolaşımı önündeki tüm engelleri kaldırmadığı, GKRY ile ilişkilerin normalleştirilmesinde ilerleme sağlamaya dönük adım atmadığı ve GKRY’nin OECD gibi uluslararası kuruluşlara katılımını veto etmeye devam ettiği ifade edilmektedir. Sınır Anlaşmazlıklarının Barışçıl Çözümü Bu başlık altında, Yunanistan ile ikili sorunlara değinilmekte, iki ülke arasında istikşafi görüşmelerin yapılmadığı, Yunan karasularının genişletilmesi olasılığına karşı TBMM’nin 1995 tarihli casus belli kararının hâlâ devam ettiği belirtilmektedir. Türkiye’ye Konsey kararları ve Müzakere Çerçeve Belgesi uyarınca, iyi komşuluk ilişkileri ve sorunların barışçı çözümüne bağlı kalması gerektiği hatırlatılmaktadır. Bölgesel İş Birliği Türkiye’nin, diğer genişleme ülkeleri ve komşu AB üyesi ülkelerle ilişkilerinin olumlu devam ettiği, Yunanistan ile karşılıklı ziyaretlerin yapıldığı, Türkiye’nin Batı Balkanlardaki angajman politikasının devam ettiği ve Türkiye’nin AB’nin Bosna-Hersek’teki askeri misyonuna ve Kosova’daki misyona katkıda bulunmaya devam ettiği belirtilmiştir. 17 3. EKONOMİK KRİTERLER 2015 İlerleme Raporu’nda ekonomik kriterlerin yönlendirilmesinin ekonomik yönetişimin artan önemi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve bu amaçla 2015’te genişleme kapsamındaki ülkelerin Ekonomik Reform Programları hazırlamalarının talep edildiği belirtilmektedir. Ekonomik Reform Programlarının 12 Mayıs 2015 tarihinde gerçekleştirilen Ekonomik ve Mali Diyalog toplantısında, AB, Batı Balkanlar ve Türkiye tarafından kabul edilen ülkelere özgü tavsiyelerin temelini oluşturduğu belirtilmektedir. 3.1. İŞLEYEN BİR PİYASA EKONOMİSİNİN VARLIĞI Raporda, Türkiye ekonomisinin ilerlediği ifade edilirken, her yıl tekrarlandığı gibi, işleyen piyasa ekonomisinin varlığı bir kez daha teyit edilmektedir. 2014 yılı ekonomisine ilişkin değerlendirmelerin yapıldığı raporda büyümenin geçen yıl ılımlı düzeyde olduğu, buna karşın, makroekonomik dengesizliklerin azaltılmasına ilişkin ilerleme kaydedilmediği belirtilmektedir. Dış ticaret açığına dikkat çekilerek, bunun ekonomiyi finansal belirsizlik ve genel risk algısı açısından kırılgan hale getirdiği belirtilmektedir. Enflasyonun yüksek düzeyde olduğuna ve resmi olarak belirlenmiş hedefin üzerinde gerçekleştiğine dikkat çekilmektedir. İzlenmesi gereken politikalar kapsamında raporda, parasal ve mali politikaların makroekonomik dengesizlikleri azaltması gerektiği, aynı zamanda yapısal reformların mal, hizmet ve işgücü piyasalarının işleyişini iyileştirmesi için hızlandırılmasına ihtiyaç bulunduğu belirtilmektedir. Ekonomik Reform Programları tavsiyeleri kapsamında ve uzun vadeli büyümenin desteklenmesi amacıyla önümüzdeki dönemde şu noktalara dikkat çekilmektedir: • Yüksek düzeydeki cari işlemler açığı göz önüne alınarak daraltıcı mali politikalar uygulanması ve iç tasarrufların artırılması; • Para politikasının fiyat istikrarının gözetilmesine daha fazla odaklanması; • Hukukun üstünlüğü ilkesinin güçlendirilerek, iş ortamının iyileştirilmesi ve böylece yeni işletmelerin kurulması ve rekabetin güçlendirilmesinin sağlanması. 18 Ekonomi Politikası Gereklilikleri Hükümet kurumları arasında sorumlukların parçalı yapıda olmasının, bütçe ve orta vadeli ekonomi politikalarının oluşturulmasında koordinasyonu güçleştirdiğine dikkat çekilmektedir. Merkez Bankası’nın para politikasını yönetirken bağımsızlığına ilişkin endişelerin bulunmasının, makroekonomik istikrarı zedeleyebileceği belirtilmektedir. Makroekonomik istikrar Raporda, Türkiye’nin son döneme ilişkin ekonomik verileri değerlendirilmiştir. Büyümenin 2014’te güçlü düzeyde başladıktan sonra, tüketicilerin borçlanmasının kontrol altına alınmasına yönelik önlemler ve faiz oranındaki yükseliş nedeniyle yavaşladığı belirtilmektedir. Cari işlemler açığının uzun bir süredir yüksek düzeyde seyrettiği ve son üç yılda söz konusu açığın GSYİH’ye oranının ortalama yüzde 6,6 ile G20 ülkeleri arasında en yüksek değerde olduğuna işaret edilmektedir. Bu sorunun iç tasarrufların yetersizliğinden kaynaklandığı ve yabancı sermaye girişlerinin de kırılgan bir yapıda ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının düzeyinin düşük olduğu vurgulanmaktadır. Mart 2015’ten bu yana brüt dış borç tutarının GSYİH’ye oranının yüzde 57,5’e ulaştığı, Türk lirasının değer kaybetmesiyle birlikte özel sektör şirketlerinin borç servis oranlarının zayıflamasının endişe yarattığı belirtilmektedir. İşgücünün istihdam hacminden daha fazla artması nedeniyle işsizlik oranının 1,1 puan artarak yüzde 9,9’a ulaştığı ifade edilmektedir. Kadın istihdam oranının düşük düzeyde olmaya devam ettiği, toplam istihdam düzeyinin 2014’te yüzde 53,2’ye düştüğü belirtilmektedir. İşgücü piyasasının yetersiz esnekliği ve kayıt dışı istihdamın yaygın olmasının işgücü piyasasına ilişkin reform ve daha kapsayıcı politikaların gerekliliğini ortaya koyduğuna dikkat çekilmektedir. Azalan petrol fiyatlarına rağmen, enflasyonun tek haneli, ancak yüksek düzeyde seyretmeye devam ettiğine ve bunun makroekonomik istikrar, kaynakların tahsisi ve yeniden dağıtımı ve işgücü piyasası reformları açısından önemli maliyetlere yol açacağına dikkat çekilmektedir. Türk lirasının değer kaybetmesi ve gıda fiyatlarındaki artış nedeniyle tüketici fiyatlarındaki artışın yüksek seyretmesine neden olduğu belirtilmektedir. Merkez Bankası’nın karmaşık para politikası çerçevesi kapsamında izlemeyi sürdürdüğü çoklu hedef politikasının şeffaflık ve öngörülebilirliği zedelediğine işaret edilmektedir. 19 Fiyat istikrarının birincil hedef olmakla birlikte Merkez Bankası’nın makro finansal istikrarı sürdürmeye ve kur dalgalanmalarını sınırlandırmaya çalıştığı kaydedilmektedir. Merkez Bankası’nın Mayıs–Temmuz 2014 tarihleri arasında gösterge faiz oranlarını indirmesinin, enflasyon hedeflemesiyle uyumsuz olduğu ve bu indirimin Cumhurbaşkanı ve hükümet üyelerinin faizlerin düşürülmesi çağrılarından sonra gerçekleştirildiğine dikkat çekilmektedir. Negatif reel faiz oranlarının reel faiz oranlarının özel tasarruflarda artış sağlanması gereğiyle çeliştiği belirtilmektedir. Türkiye’nin para politikasının, birincil hedef olan fiyat istikrarının sağlanmasına odaklanması gerektiğine dikkat çekilmektedir. Tavsiye olarak, fiyat istikrarının sağlanmasında para politikasına ilişkin tutarlı adımlar atılmaya devam edilmesi, diğer politika hedeflerinin ayrıca alınacak önlemlerle takip edilmesi ve böylece enflasyon hedeflemesinin işleyişi ve güvenilirliğinin temin edilmesi önerilmektedir. Kamu Maliyesi Bütçe açığının orta seviyede olduğu, kamu borçlarının sürdürülebilir bir çizgide devam ettiği şeklinde olumlu bir yorumda bulunulmaktadır. Mali çerçevede saydamlık artışı sağlanması konusunda ilerleme kaydedilmediği belirtilmektedir. Uluslararası standartlarda mali kuralların benimsenmesi saygınlığı artıracak ve yapısal mali açıkların azalmasına destek olacaktır. Yüksek kamu açıkları göz önüne alındığında kamu maliyesine ilişkin olarak iç tasarrufların artırılması tavsiye edilmektedir. Mali politikanın bu konuda önem taşıdığı mali kuralın kabul edilmesinin bütçenin şeffaflığını destekleyeceği, mali çıpa oluşturacağı ve güvenilirliği artıracağı ifade edilmektedir. Piyasa Oyuncularının Etkileşimi Özelleştirmenin yavaşladığı, fiyatların serbestleştirilmesinde ilerleme kaydedilmediği ve temel sektörlerde fiyat belirleme mekanizmasına devletin müdahale ettiğine işaret edilmektedir. Tüketici ürün sepetinin yüzde 25’inden fazlasını oluşturan gıda ürünleri ve alkollü içeceklerin fiyatlarının, siyasi kararlardan yüksek oranda etkilendiğine dikkat çekilmektedir. 20 Elektrik ve doğal gaz fiyatlarının prensipte otomatik olarak belirlenmesine karşın uygulamada, hükümetin nihai tüketiciye yansıyan fiyatlara müdahale ettiği tespit edilmektedir. Toptan ve perakende elektrik fiyatlarında düşük fiyat uygulanan tüketici gruplarının başka bir grup tüketiciye yüksek fiyatlar uygulanması şeklinde sübvanse edilmesi uygulamasına son verilmediğine işaret edilmektedir. Pazara Giriş ve Çıkış İş kurmanın daha maliyetli ve külfetli hale geldiği, piyasadan çıkışın da uzun ve maliyetli olmaya devam ettiği ve tasfiye işlemlerinin ağır ve verimsiz olduğu belirtilmektedir. İşe başlamanın 7 ayrı işlemden sonra gerçekleştiği ve ortalama 6,5 gün aldığı kaydedilmektedir. İnşaat izinlerinin alınmasının masraflı ve zaman alıcı olduğu da belirtilmektedir. Türkiye’nin büyük tutarlarda yabancı sermaye akışlarına olan ihtiyacı göz önüne alındığında, iş ortamının iyileştirilmesi ve doğrudan yabancı sermaye çekim merkezi olması için sürekli çaba göstermeleri gerektiği ifade edilmektedir. Hukuki Sistem Mülkiyet hakları konusunda hukuki sistemin göreceli olarak iyi işlediği, ancak genel olarak daha fazla ilerleme kaydedilmediği ifade edilmektedir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun Bank Asya’ya el koyması sonrasında hissedarların açtığı kararın iptali davalarına ilişkin olarak yatırımcılara adalet sisteminin bağımsızlığına dair güvence verilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Ticari sözleşmelerin uygulanmasının, ticari mahkeme hâkimlerinin yeterince uzmanlık sahibi olmamaları nedeniyle uzun sürdüğü, bilirkişi tanıklığına başvurulması sisteminin ise halen “paralel hukuki bir sistem” olarak faaliyet gösterdiği, ancak yargı süreçlerinin toplam kalitesini artırmadığına işaret edilmektedir. Anlaşmazlıkların mahkeme dışında çözümlenmesi mekanizmasının sigorta, vergi ve gümrükler ile ilgili konular dışında yeterince kullanılmadığı kaydedilmektedir. Hukuki sistem ve idari kapasitenin daha fazla iyileştirilebileceğine değinilmektedir. Faiz borçlarının affedilmesine ilişkin tasarının TBMM’ye iletildiği, bu ve benzer çeşitte afların ve yeniden yapılandırmaların, düzenli vergi ödeyen vatandaşlara yönelik ayrımcılık içerdiğine işaret edilmektedir. 21 Mali Sektöre İlişkin Gelişmeler Bankacılık sektörünün karlılığında düşüş olmasına karşın mali sektörün genel performansının iyi düzeyde olduğu belirtilmektedir. 3.2. BİRLİK İÇİNDEKİ REKABET BASKISI VE PİYASA GÜÇLERİ İLE BAŞ EDEBİLME KAPASİTESİ Beşeri ve Fiziki Sermaye Reformların ve eğitim harcamalarındaki artışın okullaşma oranının artmasına yardımcı olduğu belirtilmektedir. Eğitim kalitesinin ve eğitime erişimde cinsiyet eşitliği ile ilgili sorunların devam ettiğine dikkat çekilmektedir. Okullaşma oranının artmaya devam ettiği, ancak kızların okulluluk oranında özellikle ortaokul ve lisede erkek öğrencilerle büyük farklılıkların bulunduğuna işaret edilmektedir. Yükseköğrenime katılımın, uluslararası standartlara göre düşük düzeyde bulunduğu belirtilmekte, 30-34 yaş grubundaki kişilerde mesleki eğitim kalifikasyonlarına sahip kişilerin oranının 2014 yılında yükseldiği ifade edilmektedir. 15 yaşındaki öğrencilerin eğitim performansı değerlendirmesinde (PISA) Türk öğrencilerin OECD ülkeleri ortalamasının 48 puan gerisinde kaldığı kaydedilmektedir. Sürdürülebilir ve kapsayıcı büyümenin güçlendirilmesi için Türkiye’nin insan kaynağını daha iyi kullanması gerektiği belirtilmektedir. Ülkenin fiziki altyapısı ile ilgili gelişmelerin orta düzeyde olduğu ifade edilmektedir. Kamu ve özel sektörde Ar-Ge yatırımlarının artmaya devam ettiği, ancak mevcut durumda GSYİH’nin yüzde 0,95’i seviyesinde olan Ar-Ge yatırımlarının hükümetin hedefi olan GSYİH’nin yüzde 1,8’inden düşük olduğuna işaret edilmektedir. Yıl içerisinde otoyolların aynı uzunlukta kaldığı, demiryolu ağı uzunluğunda ise küçük bir artış kaydedildiği belirtilmektedir. Hane halkı internet kullanım oranında artış sağlandığı ifade edilmektedir. Telekomünikasyon yasalarının AB müktesebatına uyumlaştırılmasında ilerleme sağlanmadığına işaret edilmektedir. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı 4G lisanslarının dağıtımı için ihale düzenlemiştir; ancak Cumhurbaşkanı’nın müdahalesi ile ihalenin ertelendiğine dikkat çekilmektedir. Enerji sektörünün liberalizasyonuna ilişkin ilerleme kaydedildiği ifade edilmekte ve yeni enerji piyasası kanununun 2013’te yürürlüğe girmesi ile rekabete açılan piyasanın oranının 2014’te arttığı kaydedilmektedir. Doğal gaz piyasasının da serbestleştirilmesi ve kamu şirketi BOTAŞ karşısında rekabetin oluşmasının gerekliliğine dikkat çekilmektedir. 22 Sektör ve İşletme Yapısı 2014’te GSYİH’de yüzde 2,9’luk artışa karşılık istihdamın sadece yüzde 1,6 oranında arttığına işaret edilmektedir. Hizmetler sektörünün toplam istihdamın yüzde 51’ini oluşturmasına karşılık istihdam artışında hizmetler sektörünün payının düşük olduğuna dikkat çekilmektedir. Devletin Piyasadaki Rekabete Etkisi Devlet yardımlarında şeffaflığın artırılmasına ilişkin ilerleme kaydedilmediğinin altı çizilmektedir. 2011 yılında kabul edilmesi öngörülen devlet yardımlarına ilişkin kanunun 2015 yılı sonuna kadar ertelendiğine de işaret edilmektedir. Devlet yardımlarına ilişkin kapsamlı bir envanterin ve buna ilişkin bir eylem planının henüz çıkarılmadığını dikkat çekilmektedir. Kamu ihaleleri kanununa getirilen değişikliklerin yasayı AB müktesebatından daha da uzaklaştırdığına vurgu yapılmaktadır. AB – Türkiye Ekonomik Entegrasyonu Türkiye’nin ticari ve ekonomik olarak AB ile entegrasyonunun 2014’te daha da ilerlediği belirtilmektedir. Mal ve hizmet ihracatının GSYİH’ye oranı ile ifade edilen ekonominin açıklığının 2014’te arttığı belirtilmektedir. Türk lirasının değer kaybetmesi sonucunda Türkiye’nin uluslararası piyasalarda fiyat avantajı kazandığına işaret edilmektedir. Türkiye’nin toplam ticaretinde AB’nin payının arttığı, AB’nin, Türkiye’nin birinci doğrudan yabancı yatırım kaynağı olmaya devam etiği kaydedilmektedir. 23 4. ÜYELİK YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ ÜSTLENEBİLME YETENEĞİ 4.1. FASIL 1: MALLARIN SERBEST DOLAŞIMI Türkiye’nin Malların Serbest Dolaşımı Faslında uyum açısından iyi düzeyde olduğu belirtilmiştir. Geçtiğimiz dönem içerisinde Türkiye, bu fasla ilişkin sınırlı düzeyde ilerleme kaydetmiş ve önemli mevzuat çalışmaları gerçekleştirmiştir. Bu çalışmalar, özellikle çevreye duyarlı tasarım (eko-tasarım) gereklilikleri ve tıbbı cihazlar alanlarında gözlemlenmiştir. Ayrıca bazı ürünler için piyasa gözetiminin iyileştirilmesine yönelik adımlar atılması da olumlu karşılanmıştır. Tüm bu olumlu gelişmelere karşın, ticaretin önünde halen teknik engellerin bulunduğu ve bu durumun Gümrük Birliği’nin ilkelerine aykırı düştüğü belirtilmiştir. Örneğin, oyuncak ve ayakkabı ek testlere ve uygunluk değerlendirme işlemlerine tabi tutulmaktadır. Bu ürünlerin yanı sıra tekstil, kimyasallar, gıda ürünleri, ikinci el ürünler ve alkollü içeceklerin ticaretini olumsuz etkileyen teknik engellerin de bulunduğu belirtilmiştir. Yatay tedbirlerin uyumu ileri seviyededir; ancak Tüketici Ürün Güvenliği Tüzüğü’nün kabul edilmesi beklenmektedir. Türkiye’nin Avrupa standartlarına genel uyum oranı yüzde 97’dir. Türkiye ayrıca uygunluk değerlendirmesine ilişkin olarak, onaylanmış kuruluşlar konusunda daha fazla ilerleme sağlamıştır. Türkiye’de, yasal metroloji konusunda üç yıllık bir ulusal metroloji stratejisi kabul edilmiştir. Türkiye’nin “Eski Yaklaşım” çerçevesindeki ürün mevzuatında ilerleme kaydedilmiştir. Bu gelişmeler özellikle motorlu araçlar, kozmetik ve tekstil lifi alanlarında gerçekleştirilmiştir. “Yeni ve Küresel Yaklaşım” çerçevesindeki ürün mevzuatındaki uyum durumunun hâlihazırda ileri düzeyde olduğuna işaret edilmiştir. Geçtiğimiz dönem içerisinde ikincil mevzuata uyum çalışmaları kapsamında birçok ürünün çevreye duyarlı tasarım gereklerine uygunluğuna ilişkin tebliğler hazırlanmıştır. Türkiye’nin önümüzdeki yıl içerisinde, bu fasla ilişkin adım atması beklenen öncelikli alanlar, şunlar olarak açıklanmaktadır: • Ön izin ve lisanslama süreçlerini kaldırarak “Eski Yaklaşım” çerçevesindeki ürün mevzuatının iyileştirilmesi; • Ürünlerin ihracatındaki kısıtlamaların kaldırılması. 24 4.2. FASIL 2: İŞÇİLERİN SERBEST DOLAŞIMI 2015 İlerleme Raporu’nda, İşçilerin Serbest Dolaşımı Faslına ilişkin hazırlıkların erken düzeyde olduğu ve geçtiğimiz yıl bu alanda ilerleme gerçekleşmediği belirtilmiştir. 2015 yılına kadar AB üye ülkelerle 13 adet ikili sosyal güvenlik anlaşması imzalanmış olmasına rağmen, 2015 İlerleme Raporu’nun kapsadığı dönemde, yeni bir ikili anlaşma imzalanmamıştır. EURES ve işgücü piyasalarına erişim konusunda ileri adım atılmamıştır. 4.3. FASIL 3: İŞ KURMA HAKKI VE HİZMET SUNMA SERBESTİSİ 2015 İlerleme Raporu’nda, İş Kurma Hakkı ve Hizmet Sunma Serbestisi Faslı kapsamında Türkiye’nin AB müktesebatına uyumu erken düzeyde olarak değerlendirilmektedir. Türkiye’nin geçtiğimiz yıl bu alanda yabancıların çalışma izinleri başta olmak üzere sınırlı düzeyde ilerleme kaydettiği belirtilmektedir. • Avrupa Komisyonu, sınır ötesi hizmet sunumu için Hizmetler Yönergesi ile uyum sağlanması ve Tek Temas Noktası oluşturulması yönünde çağrıda bulunmaktadır. • Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun kapsamında değişiklik yapılmasıyla ithalat ve ihracata konu mal ve hizmetlerin kurulumu, bakımı veya bu alanda eğitimler için Türkiye’ye giriş tarihini takiben bir yıllık dönemde en fazla üç ay kalışlar için çoklu girişlere imkân sağlanması, iş kurma hakkına ilişkin atılan önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir. Öte yandan raporda, geçici veya şartlı koruma altında olan kişilere çalışma iznine başvurma imkânı sağlayacak yasal düzenlemenin henüz kabul edilmediğine dikkat çekilmektedir. • Sınır ötesi hizmet sunumuna ilişkin Türkiye’nin AB’de kayıtlı hizmet sunucularından kayıt, lisans ve izin belgesi uygulamasına devam etmesine dikkat çekilmektedir. Aynı zamanda, turist rehberlerinin mesleklerini icrası için yürürlükte olan vatandaşlık şartı uygulamasının AB mevzuatına uyum sağlamadığı belirtilmektedir. • Posta hizmetleri alanında, Türkiye’nin Dünya Posta Birliği Kuruluş Yasası Yedinci Ek Protokolü’nü kabul etmesi olumlu bir adım olarak değerlendirilirken posta hizmetlerinin lisans programı, hizmet bedeli ve fiyat düzenlemesi kapsamını belirleyen yasal düzenlemenin yapılması gerektiği vurgulanmaktadır. • Yurtdışında eğitim görmüş eczacıların diplomalarının Sağlık Bakanlığı’na kayıtlı bir yükseköğretim kurumu tarafından onaylanmasının ardından Türkiye’de çalışmasına olanak sağlayan yasal düzenlemenin mesleki yeterliliklerin karşılıklı tanınması alanında ilerleme sağladığına dikkat çekilmektedir. Düzenlenmiş mesleklerin bazıları halen karşılıklı tanıma ilkesi ile vatandaşlık ve dil şartlarına tabidir. 25 4.4. FASIL 4: SERMAYENİN SERBEST DOLAŞIMI 2015 İlerleme Raporu’nda, Sermayenin Serbest Dolaşımı kapsamında Türkiye’nin AB müktesebatına uyumu sınırlı düzeyde olarak değerlendirilmektedir. Türkiye’nin geçtiğimiz yıl bu alanda terörün finansmanı ile mücadeleye ilişkin yasal çerçevenin hazırlanması ve uygulanması başta olmak üzere sınırlı düzeyde ilerleme kaydettiği belirtilmektedir. • Raporda, Türkiye’nin 2016 yılı içerisinde yabancıların gayrimenkul ediminin serbestleştirilmesine ilişkin eylem planı hazırlaması ve kabul etmesi gerektiği vurgulanmaktadır. • Mali Eylem Görev Gücü’nün kara para aklama ile mücadeleye ilişkin önlemlerinin kurumlararası iş birliği yoluyla etkin bir şekilde uygulanması gerektiği vurgulanmaktadır. • Yabancıların gayrimenkul edimine ilişkin yasal düzenlemelerin AB müktesebatıyla uyumlu olmadığına dikkat çekilirken, düzenlemelerin bazı AB üye ülkelerinin vatandaşlarına kapalı ve kısıtlayıcı olduğu belirtilmektedir. • Sermaye hareketleri ve ödemeler konusunda, radyo ve televizyon, ulaştırma, eğitim ve elektrik piyasasında yabancılara yönelik kısıtlamaların devam ettiğinin altı çizilmektedir. • Ödeme sistemleri konusunda Türkiye’nin uyum düzeyinin yüksek olduğu vurgulanırken bu alanda daha fazla ilerleme yaşanmadığı belirtilmiştir. • Kara para aklama ve terörün finansmanı ile mücadele konusunda Mali Eylem Görev Gücü’nün küresel uygunluk programı kapsamında Türkiye’de sürdürdüğü gözetimin sona ermesi, Türkiye’nin bu alanda sağladığı önemli bir ilerleme olarak değerlendirilmektedir. MASAK kapasitesini geliştirmeye devam ederken daha fazla sayıda şüpheli işlemi incelemeye almıştır. Öte yandan, MASAK tarafından yapılan araştırmalar sonucunda mahkûmiyet, müsadere, el koyma ve varlıkların dondurulması kararlarının sınırlı kaldığına ve MASAK ile kolluk kuvvetleri arasında iş birliğinin artırılması gerektiğine dikkat çekilmektedir. • Avrupa Komisyonu, Türkiye’ye Terörizmin Finansmanı ve Suçtan Elde Edilen Gelirlerin Aklanması, Araştırılması, El Konması ve Müsaderesi Hakkında Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin onaylanmasına yönelik çağrıda bulunmaktadır. 4.5. FASIL 5: KAMU ALIMLARI 2015 İlerleme Raporu’nda Kamu Alımları Faslı kapsamında, Türkiye’nin AB müktesebatını karşılamaya sınırlı düzeyde hazırlıklı olduğu, AB’ye uyum konusunda önemli eksiklikleri bulunduğu belirtilmektedir. Bu alanın Gümrük Birliği kapsamına alınmasının mümkün olduğu da eklenmektedir. Geçtiğimiz yıl bu alanda uygulama ve yürütme kapasitesinin artışında sınırlı düzeyde ilerleme olduğu, ancak mevzuatta yapılan değişikliklerin AB müktesebatından daha da uzaklaşmaya yol açtığı tespitinde bulunulmaktadır. 26 Önümüzdeki dönemde yapılması gerekenler olarak şu hususlar belirtilmiştir: • Kamu alımları mevzuatının, özellikle su, enerji, ulaştırma ve posta sektörleri ve imtiyazlara yönelik 2014 AB kamu alımları direktifleriyle uyumlu hale getirilmesi ve şeffaflığı artırmak amacıyla yeniden düzenlenmesi; • AB müktesebatıyla çelişen istisnaların AB’ye Katılım için Ulusal Eylem Planı’nın uyum programında öngörüldüğü şekilde ortadan kaldırılmaya ve yerli fiyat avantajları ve sivil offsetler gibi kısıtlayıcı tedbirlerin kaldırmaya başlanması. Komisyon, raporunda bu fasla ilişkin atılması gereken adımları daha detaylı bir şekilde vermektedir. Kurumsal Yapılanma ve Mevzuat Uyumu; Kamu alımları mevzuatı AB’nin öngördüğü fiyat ile beklenen fayda arasındaki denge, serbest rekabet ve şeffaflık gibi ilkelerle uyumlu olmasına rağmen, belirli mallara zorunlu yerli fiyat avantajı uygulaması nedeniyle ayrımcılık yapmama ilkesine uyumlu değildir. Kamu İhale Kanunu, 2004 AB kamu alımları direktifleriyle büyük ölçüde uyumlu olmasına rağmen, 2014 AB kamu alımları direktifi ile uyumla hale getirilmesi gereği not edilmiştir. Su, enerji, ulaştırma ve posta sektörleri ile ilgili düzenlemelerin AB mevzuatı ile karşılaştırıldığında daha kısıtlayıcı olduğu ve eşik değerlerin AB tarafından öngörülenden daha yüksek olduğu, kanundaki değişiklikler ve uygulama mevzuatı ile getirilen yüzde 15’e kadar yerli fiyat avantajının orta ve yüksek teknolojili sanayi ürünleri için zorunlu olması gibi düzenlemelerin AB müktesebatı ile çeliştiği belirtilmekte ve Türkiye’nin tüm kısıtlayıcı önlemleri kaldırması ve yeniliğin teşvik edilmesi için AB’nin 2014 direktifleri ile öngörülen yeni araçları uygulaması önerilmektedir. Türkiye’nin spesifik bir kamu alımları stratejisinin olmadığı belirtilirken, bu konuda 2014 AB’ye Katılım için Ulusal Eylem Planında bir uyum programının öngörüldüğü hatırlatılmaktadır. Rapor ayrıca, kamu alımları ile ilgili olarak, sektörlere özel olarak yapılan değişikliklerin, Kamu İhale Kurumu ve Maliye Bakanlığı’ndan oluşan politika oluşturma, uygulama, izleme ve koordinasyon sistemine zarar verdiğini kaydetmektedir. Uygulama ve Yürütme Kapasitesi; Raporda, bu alanda aşağıdaki olumlu unsurlar hakkında bilgi paylaşılmaktadır: • Kamu alımları piyasa usullerinin şeffaflık ve etkinlik ilkelerine bağlı olması; • Merkezi portalın iyi işlemesi; • Gelişmiş bir kuralları uygulama ve yürütme kapasitesine sahip olunması; • Birçok sektörde piyasa ve rekabet koşullarının uygun seviyede işlemesi; • Çerçeve anlaşmaların AB gerekleri uyarınca etkili bir şekilde kullanılması; • İhalelerin sonuçlandırılması ve uygulanmasında izleme sürecinin tatmin edici düzeyde olması; 27 • İdarelerin kamu alımı süreçlerini yönetme kapasitelerinin gelişmeye devam etmesi; • Yolsuzluk ve hileli uygulamaların tespitiyle ilgili mekanizmaların bulunması. Bu olumlu unsurların yanında, kamu-özel ortaklıklarının işleyişi ile ilgili koordinasyondan sorumlu tek bir otoritenin olmaması ve alım sürecinde dürüstlüğe ilişkin sorunları tespit eden bir risk gösterge sisteminin geliştirilmesi gereği not edilmektedir. Şikâyetlerin Etkili Şekilde İncelenmesi Sistemi; Hukuk yollarına başvurma hakkının Anayasa ve Kamu İhale Kanununda düzenlendiği belirtilmekte, inceleme usulleri hakkındaki mevzuatın ilgili AB kuralları ile uyumlu olduğu, şikâyetler hakkındaki kararlara itiraz edilebildiği, ancak Kamu İhale Kurumunun inceleme yetkisinin kamu hizmetleri, su,enerji, ulaştırma gibi bazı alanları kapsamadığı kaydedilmektedir. Uygulama kapasitesi ile ilgili olarak, şikâyetlerin ve yaptırımların hızlı, yeterli ve etkili bir biçimde uygulanması ve çözümlenmesinin mümkün olduğu belirtilmektedir. 4.6. FASIL 6: ŞİRKETLER HUKUKU 2015 İlerleme Raporu’nda, Türkiye’nin Şirketler Hukuku Faslında AB’ye uyumu ileri düzeyde değerlendirilmektedir. Geçtiğimiz yılda, özellikle zorunlu bağımsız denetimin kapsamının genişletilmesi suretiyle sınırlı düzeyde ilerleme kaydedildiği ve Türkiye’de muhasebe, denetim ve internet üzerinden teknik işlemleri kolaylaştırıcı uygulamaların hız kazandığı vurgulanmaktadır. Nitekim tescilli ve bağımsız denetleme firmalarının sayısının artması ve şirket tescilinin internet üzerinden yapılmasını sağlayan uyum çalışmalarının kabul edilmesi, fasla ilişkin kuralları AB’ye yakın hale getiren çalışmalar olarak nitelendirilmektedir. Aynı şekilde, muhasebe ve raporlama standartlarındaki iyileşme ile Uluslararası Mali Raporlama Standartları’na uygunluk derecesi artmıştır. Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu internet sistemlerini ve kapasitesini artırmıştır. Raporda söz konusu fasıldaki en önemli sorunlar; şirketlerin birleşmesi ve bölünmesine ilişkin ve diğer ilgili teknik mevzuatın kabul edilmesi olarak not edilmektedir. 4.7. FASIL 7: FİKRİ MÜLKİYET HUKUKU 2015 İlerleme Raporu’nda yer aldığı üzere, Türkiye, Fikri Mülkiyet Faslında AB müktesebatına iyi düzeyde uyumlu iken, raporun kapsadığı dönemde sınırlı düzeyde ilerleme gerçekleşmiştir. Özellikle sahtecilik ve telif hakkı ihlalleri, bu alanda öne çıkan sorunlar olarak göze çarpmaktadır. Bu çerçevede: 28 • Telif hakkı ve bağlantılı hakların yönetimi konusunda sorunlar sürmektedir. Özellikle de tasarı halindeki Telif Hakkı Kanunu’nun halen Kültür Bakanlığı’nda tutulması dikkat çekmiştir. • Sınai mülkiyet haklarına ilişkin olarak iç hukukta gerekli yasal düzenlemeler gerçekleştirilmemiştir. • Patent hukukuna ilişkin değerlendirmeler, raporda geniş yer bulmuştur. Türkiye’de patent hukukunun AB müktesebatına ve Avrupa Patent Ofisi’nin ilgili standartlarına uygun olmadığı belirtilmiştir. Bu alanda atılan bir takım olumlu adımlara da rapor kapsamında yer verilmiştir. Türk Patent Enstitüsü’nün çevrimiçi hizmetlerinde ve idari kapasitesinde gelişme görülmüştür; Enstitü’nün kötü niyetli markalara ve sınai tasarımlara ilişkin kararlarında ilerleme gerçekleşmiştir. • Komisyon, fikri mülkiyet hakkına ilişkin olarak önümüzdeki dönemde hak sahipleri ile iyi yapılandırılmış ve geniş kapsamlı bir diyalog kurulmalıdır. • Türkiye’de fikri mülkiyet hukuku ve coğrafi işaretlere ilişkin Temmuz 2015’te, 2015-2018 yıllarını kapsayan bir eylem planı oluşturulmasına rağmen, özellikle coğrafi işaretler, bitki çeşitleri ve veri güvenliğine ilişkin daha ileri adımlar atılması beklenmektedir. • Fikri mülkiyet haklarının uygulanmasına yönelik olarak, alanda uzman yeni bir mahkeme kurulmuş, mahkemelerin sayısı 25’e ulaşmıştır. Öte yandan raporda, fikri mülkiyet hakkına ilişkin eğitimlerle, bu mahkemelerin kapasitelerinin artırılması gerektiği de vurgulanmıştır. • Patent kriterlerinin uygulanması konusunda bütün paydaşların ortak tutum sergilemesi gerektiğinin altı çizilmiştir. • AB’nin ilgili Uygulama Yönergesi’nin korsan ve sahte ürünlerin suçlu tarafa iadesinin iptaline, el konulan malların hak sahipleri tarafından tutulmasına ve mahkeme kararlarındaki tutarsızlıklara ilişkin düzenlemelerine Türk yasal mevzuatının uyumlu hale getirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. • Belirtilen dönemde, sahte ürünlere yönelik gümrük muhafaza kapasitesinde artış gerçekleşmiştir. • Sahte ürünlerle mücadele de, belirtilen dönemde Komisyon’un öncelikli alanları arasında yer almıştır. Sahte ürünlerle mücadeleye yönelik oluşturulan şifreli lazer kodu sistemi ile sahte ürünlerin gözetimi artırılmıştır. Diğer yandan, re’sen veya şikâyete dayalı gerçekleştirilen baskınlara rağmen, sahteciliğin ve korsan ürünlerin önüne geçilememiş, bu durum, Komisyon’un değerlendirmelerine göre, Türkiye’de kamu sağlığı, tüketicinin korunması ve ekonomiye tehdit oluşturmaya devam etmiştir. • Türk yetkili makamlar, gümrüklerin muhafazasına ilişkin mevzuatın AB müktesebatına uyumuna yönelik ileri adımlar atmaya çağırılmış ve fikri mülkiyet hakkının korunmasına yönelik daha güçlü bir siyasi irade gerektiğinin altı çizilmiştir. 29 4.8. FASIL 8: REKABET POLİTİKASI 2015 İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin, Rekabet Politikası Faslında AB müktesebatıyla sınırlı düzeyde uyumlu olduğu ve geçtiğimiz yıl özellikle antitröst ve birleşmeler politikası konusunda sınırlı düzeyde ilerleme sağlandığı belirtilmektedir. Buna karşın, devlet destekleri politikası alanında herhangi bir ilerlemenin gerçekleşmediğine işaret edilmektedir. Bu çerçevede Komisyon, AB müktesebatı ile uyumun sağlanması ve yardım mekanizmalarının etkili bir şekilde gözetimi için gereken, devlet desteklerine ilişkin Kanunun, beklemeden yürürlüğe konması gerektiğini belirtmektedir. Raporda, Rekabet Kurumu’nun yayımladığı 2014-2018 Stratejik Planı çerçevesinde anti-tröst ve birleşmeler konularında kararlı bir tutum sergilendiği dile getirilmektedir. Bu çerçevede 332 karar alındığı hatırlatılmaktadır. Rekabet Kurumu’nun da ayrıca idari ve operasyonel bağımsızlık açısından yeterli bir performans sergilediği ifade edilmektedir. Buna karşın devlet desteklerine ilişkin kanunun yürürlüğe koyulmasının tekrar ertelendiği ve böylece devlet yardım mekanizmaların oluşmasının da olumsuz olarak etkilendiği ifade edilmektedir. Bu çerçevede kapsamlı bir devlet yardım dökümünün ve ayrıca, tüm devlet yardım mekanizmalarının uyumlaştırılmasına yönelik bir eylem planının gerekliliğine işaret edilmektedir. Bazı yardım mekanizmalarının, Türkiye’nin Gümrük Birliği çerçevesindeki yükümlülüklerine aykırı olduğu da hatırlatılmaktadır. 4.9. FASIL 9: MALİ HİZMETLER 2015 İlerleme Raporu’nda, Türkiye’nin, Mali Hizmetler Faslında, AB müktesebatında iyi düzeyde uyumlu olduğu belirtilmiştir. Geçtiğimiz yıl bu alanda sınırlı düzeyde ilerleme kaydedilmiştir. Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik’in kabul edilmesi ve SPK tarafından şirketlerin pay sahibini çıkarma hakkını düzenlenmesi gibi alanlarda bazı ilerlemeler görülmüştür. Fakat bankacılık sektöründeki kararların siyasi olduğu yönünde algılar geçerliliğini korumuştur. Bu durum piyasa denetim kurumlarının bağımsızlığının sorgulanmasına neden olmuştur. Bu fasıl kapsamında Türkiye’den beklenenler arasında başta BDDK olmak üzere denetim kurumlarının bağımsızlığının sağlanması yer almıştır. Fasıl kapsamında yaşanan gelişmeler, şu şekilde özetlenmektedir: • Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik’in kabul edilmesi olumlu olarak kaydedilmiştir. 30 • SPK’nın şirketlerin pay sahibini çıkarma hakkını düzenlemesi olumlu olarak karşılanmıştır. • Bankacılık sektöründeki kararların siyasi olduğu yönündeki algılar piyasa denetim kurumlarının bağımsızlığının sorgulanmasına neden olduğu belirtilmiştir. Özellikle Bank Asya yönetimine el koyulmasının BDDK’nın siyasi kararlar verdiği yönündeki algıların sürmesine yol açtığı ve kararlarının orantılılığının sorgulanmasına sebep olduğu kaydedilmiştir. • Hazine Müsteşarlığı, Sigorta Acenteleri Yönetmeliği’nde değişiklik gerçekleştirmesiyle acente kurmak ve şube açmak için gerekli sermaye kriterini yükseltmesi olumlu olarak karşılanmıştır. • Finansal piyasa altyapıları alanında herhangi bir ilerlemenin sağlanamadığı vurgulanmıştır. • Menkul kıymetler ve yatırım hizmetleri alanında bazı ilerlemeler olduğu belirtilirken, SPK’nın yabancı menkul kıymet araçlarını gözden geçirerek, yeni varlık araçlarını faal hale getirmesi olumlu olarak karşılanmıştır. 4.10. FASIL 10: BİLGİ TOPLUMU VE MEDYA 2015 İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin Bilgi Toplumu ve Medya Faslında uyum seviyesinin sınırlı düzeyde olduğu belirtilmiştir. Türkiye bu alanda geçtiğimiz dönem içerisinde sınırlı düzeyde ilerleme kaydetmiştir. Türkiye’nin e-Ticaret Kanunu’nu kabul etmesi ve yayıncılık yasasını AB müktesebatıyla yakınlaştırması olumlu karşılanmıştır. Ancak İlerleme Raporu’nda, ifade özgürlüğü, internet özgürlüğü, gizliliğin ve kişisel verilerin yeterince korunmaması ve bu alanda aşırı düzenleme olması hususlarının endişe konusu teşkil etmeye devam ettiğini ifade etmiştir. Raporda, elektronik haberleşme ve bilgi teknolojileri konusunda, yetkilendirme, spektrum yönetimi, pazara erişim ve evrensel hizmet rejimi alanlarında AB mevzuatı ile uyumlaştırma konusunda önemli bir gelişme kaydedilmediğine dikkat çekilmiştir. Örneğin raporda, Türkiye’de spektrum bantlarının adil bir şekilde dağıtılması ve frekansların etkin bir şekilde kullanılması gerektiği vurgulanmıştır. Raporda, ayrıca Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) bağımsızlığının sağlanması gerektiği mesajı verilmiştir. Görsel işitsel politika konusunda ise, Türkiye’nin yayında dijital sürece geçiş yapamadığı vurgulanmıştır. Tüm bunların yanı sıra İlerleme Raporu’nda üyelerin seçim prosedürünü iyileştirirerek RTÜK’ün bağımsızlığının ve tarafsızlığının güçlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. 31 Türkiye’nin önümüzdeki yıllar içerisinde, bu fasla ilişkin adım atması beklenen öncelikli alanlar, şunlar olarak açıklanmaktadır: • Finansman ve denetim alanları başta olmak üzere elektronik haberleşme kurumsal bağımsızlığının güçlendirilmesi; • Elektronik iletişimde yetkilendirme rejiminin AB müktesebatı ile uyumlaştırılması; • İnternet ortamında ifade özgürlüğünü sağlayacak ve gizliliğin ve kişisel verilerin korunmasını güçlendirecek şekilde internet yasasının gözden geçirilmesi; • Yayında dijital geçiş sürecinin hızlandırılması. 4.11. FASIL 11: TARIM VE KIRSAL KALKINMA 2015 İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin Tarım ve Kırsal Kalkınma Faslına ilişkin uyumunun orta düzeyde olduğu ve geçtiğimiz yıl bu alandaki AB müktesebatına uyumda sınırlı düzeyde ilerleme sağlandığı belirtilmiştir. AB ülkelerinden besilik sığır ve dana ithalatına yönelik kısıtlamaların kaldırılması ve tarım istatistiklerine ilişkin stratejinin kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. • Tarım sayımına yönelik çalışmaların tamamlanmadığı belirtilirken, tarım istatistikleri sisteminin iyileştirilmesine yönelik strateji belgesinin de kabul edilmediği raporda yer almıştır. Bunun yanında, istatistiki verilerin toplanması ve güvenilirliğinin geliştirilmesi için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda istatistik ve değerlendirme bölümü oluşturulduğu ifade edilmiştir. Bir önceki İlerleme Raporu’nda 54 ilde uygulandığı belirtilen Çiftlik Muhasebe Veri Ağı’nın 81 ili kapsayacak şekilde genişletildiği raporda yer almıştır. Çiftlik Muhasebe Veri Ağı verilerinin devam etmekte olan tarım sayımı verileri, arazi parseli tanımlama sistemi verileri ve diğer ilgili veri tabanları ile bütünleştirilmesi çalışmalarının devam ettiği belirtilmiştir. • Raporda, üreticilere verilen doğrudan destekler konusundaki yasal düzenlemelerin AB Ortak Tarım Politikası ile uyumlaştırılmasına yönelik stratejinin belirlenmesi yönünde ilerleme sağlanmadığı belirtilirken, arazi parseli tanımlama sisteminin geliştirilmesine yönelik çalışmalar ve çiftçilere yardım kararlarına temel oluşturması hedeflenen bütünleşik tarım verileri bilgi sistemi çalışmalarının AB desteği ile devam ettirildiği ifade edilmiştir. • Hayvan ithalatı ile ilgili olarak, AB ülkelerinden besilik sığır ve dana ithalatına yönelik kısıtlamaların sürdüğü ve daha fazla besi için canlı sığır ithalatındaki ilerleme ile besilik dana için kota açılmasına rağmen, AB–Türkiye tarım ürünlerinin ticaretine ilişkin anlaşma kapsamında yükümlülüklerin karşısında sınırlı ilerleme sağladığı belirtilmiştir. Raporda, dana ve canlı hayvanlar için kalıcı kotalar konulması gerektiği yer almıştır. 32 • Kırsal kalkınma alanında fonlardan faydalanma kapasitesi, Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı’nın Kırsal Kalkınma Bileşeninin (IPARD) uygulanması ile ilerleme gösterdiği ve 2014 yılında faydalanıcılara 250 milyon avro tutarında ödeme yapıldığı ifade edilmiştir. IPARD 2014–2020 Programı’nın kabul edildiği ve akabinde de 2014–2020 dönemi için kırsal kalkınma alanında faaliyet gösteren kurumlar arasındaki koordinasyonun artırılmasını da kapsayan 2’nci Kırsal Kalkınma Stratejisi’nin kabul edildiği belirtilmiştir. Raporda, IPARD Yönetim Otoritesi’nin, Yerel Kalkınma Stratejilerinin Hazırlanması ve Uygulanması olarak adlandırılan LEADER tedbirleri için kapasite geliştirme de dahil olmak üzere IPARD Programı yönetimine ilişkin teknik yardım tedbirlerini uygulamaya başladığı yer almıştır. Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu’nun merkezi ve bölgesel düzeyde 1952 çalışanın eğitim aldığı ve kurumun IPARD II çerçevesinde akreditasyon sürecine katıldığı belirtilirken, IPARD programlarına ilişkin bilgiye erişimin artırılması, programın tanıtımı ve görünürlük kazanması için daha fazla çaba harcanması gerektiği ifade edilmiştir. • Fasılda son olarak, organik tarım ilkeleri ve uygulamalarına ilişkin uygulama mevzuatı hazırlıklarının son aşamaya geldiği vurgulanmıştır. 4.12. FASIL 12: GIDA GÜVENLİĞİ, VETERİNERLİK VE BİTKİ SAĞLIĞI 2015 İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin bu alandaki uyumunun orta düzeyde olduğu ve geçtiğimiz yıl ilerleme kaydedilmediği belirtilmektedir. Gıda işletmelerinin AB standartlarıyla uyum içerisinde modernizasyonu için ulusal program ve izleme planı oluşturması gerektiği ve hayvansal yan ürünlere ilişkin kuralların kabulü ve uygulanması için adım atılması gerektiği vurgulanmıştır. • Veterinerlik politikası konusunda ise büyükbaş ve küçükbaş hayvanların kimliklendirilmesi ve kayıt altına alınması ile ilgili çalışmaların devam ettiği, ancak kara ve liman sınır kontrol noktaları ve İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı sınır kontrol noktasının tam olarak işler hale getirilmediği belirtilmiştir. • Raporda canlı hayvan hastalıklarıyla mücadeleye devam edildiği kaydedilirken, Trakya bölgesinin şap hastalığından ari statüsünü sürdürebilmesi için yoğun aşılamayla birlikte, Trakya ile Anadolu arasında hayvan hareketlerine yönelik sıkı kontrollerin uygulanması sonucunda şap hastalığı salgınlarında önemli oranda azalma olduğu belirtilmiştir. Bulaşıcı süngerimsi ensefalopatiden (BSE) korunma ve gözetim sistemlerine ilişkin yasal çerçevenin AB müktesebatına tam uyumu yönünde önemli oranda ilerleme sağlamak gerektiğine dikkat çekilen raporda, çiftlik hayvanlarının refahı ve yumurta tavuklarının korunmasına ilişkin düzenlemelerin yürürlüğe girdiği yer almıştır. Hayvan refahına ilişkin müktesebatın tam olarak uygulanması için yapısal ve idari alanda daha fazla çaba gerektiği ve 33 gıda kaynaklı zoonotik etkenlerin kontrol altına alınmasına yönelik bir ilerleme sağlanmadığı ifade edilmiştir. • Türkiye’nin, gıda, yem ve hayvansal yan ürünlerin piyasaya arzı konularındaki eğitim, denetim ve izleme programlarını sürdürdüğü belirtilen raporda, gıda işletmelerinin kayıt ve onayına ilişkin yeni kuralların uygulanması için daha çok çaba gösterilmesi gerektiği yer almıştır. Hayvansal yan ürünlerde yeni kurallara uyumun sağlanması için çalışmaların yürütülmesi gerektiğine dikkat çekilirken, denetimlerin finansmanı konusunda ise AB ile uyum sağlanmasına yönelik ilerleme kaydedilmediği belirtilmiştir. • Gıda güvenliği kuralları alanında etiketleme, gıda katkı maddeleri, saflık kriterleri, aroma verici maddeler ve gıda takviyeleri gibi konularda müktesebat uyumu yönünde ilerleme sağlandığı kaydedilmiştir. Bunun yanında, gıda enzimleri ve yeni gıda ürünlerine ilişkin mevzuat uyumunun ise tamamlanmadığı belirtilmiştir. Genetiği değiştirilmiş organizmalardan üretilen gıda enzimlerinin ithalat sorununun Biyogüvenlik Kurulu’nun aldığı öneri kararı ile çözüldüğü ifade edilirken, karar doğrultusunda ilgili değişikliklerin biyogüvenlik mevzuatına aktarılması gerektiği belirtilmiştir. Yem kuralları alanında da gıdalarda koksidiyostatlar ve histomonostatlar katkı maddelerinin üst limitlerine ilişkin düzenlemenin kabul edildiği raporda yer almıştır. • Bitki sağlığı alanında ise bitki koruma ürünlerine yönelik öneriler, uygulamalar ve kayıt süreçlerine ilişkin bir yönetmeliğin kabul edildiği belirtilmiştir. 4.13. FASIL 13: BALIKÇILIK Faslın giriş bölümünde bu alandaki uyumun erken düzeyde olduğu ve geçen yıl kaynaklar ve filo yönetimi, denetim ve kontrol ile uluslararası anlaşmalar konusunda sınırlı düzeyde ilerleme kaydedildiği belirtilmiştir. Su Ürünleri Kanun Taslağının kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. • Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın idari ve operasyonel kapasitesinin artırılmasına yönelik 43 ilde balıkçılık ve su ürünleri müdürlükleri kurulduğu belirtilmiştir. • Kaynak ve filo yönetimi alanında, balıkçılık yönetimi kapsamında sürdürülebilir kalkınma yaklaşımının benimsenmesi hedefiyle ulusal deniz araştırmaları stratejisi kabul edildiği raporda yer alırken, balıkçı teknelerinin avcılıktan çıkarılması programı çerçevesinde 820 geminin çıkarılması ile filo yönetimine yönelik önemli ilerleme kaydedildiği ifade edilmiştir. Bakanlık ve TÜİK arasındaki ortak program sayesinde de deniz balıkçılığı verilerinin toplanmaya başlandığı kaydedilmiştir. • Denetim ve kontrol alanında Uluslararası Atlantik Ton Balıklarını Koruma 34 Komisyonu’nun (ICCAT) mavi yüzgeçli orkinos üzerine önerilerinin uygulanmasına yönelik bazı ilerlemeler sağlandığı ve bu alanda denetimlerin AB–Türkiye Balıkçılık Diyaloğu Grubu’nun desteği ile devam ettiği belirtilmiştir. Bunun yanında yavru midye yetiştiriciliğine yönelik denetimlerin artırıldığı da raporda yer almıştır. • Yapısal eylemler ve devlet yardımları üzerine ilerleme kaydedilmediği belirtilen raporda, piyasa politikası alanında ise Bakanlığın kapasitesinin geliştirilmesini AB’nin desteklediği kaydedilmiştir. Ancak, piyasa politikasına ilişkin strateji ve eylem planının hazırlanması ve uygulanması için çalışmaların yürütülmesi gerektiği vurgulanmıştır. • Uluslararası Atlantik Ton Balıklarını Koruma Komisyonu (ICCAT) ve Akdeniz Balıkçılık Genel Konseyi (GFCM) çerçevesinde AB–Türkiye iş birliğinin devam ettiği ifade edilirken, Türkiye’nin, AB Ortak Balıkçılık Politikası kapsamında hükümleri uygulanan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni onaylaması, balıkçılık ve denizcilik politikasında AB ile iş birliğinin gelişmesini sağlayacağı kaydedilmiştir. 4.14. FASIL 14: TAŞIMACILIK POLİTİKASI 2015 İlerleme Raporu’nda, Türkiye’nin Taşımacılık Faslında AB müktesebatını karşılamaya sınırlı düzeyde hazırlıklı olduğu belirtilmektedir. Bu çerçevede, özellikle sivil havacılık alanında yaşanan bazı gelişmeler ile Türkiye’nin son bir yılda sınırlı düzeyde ilerleme kaydettiğine dikkat çekilmektedir. Buna karşın, demiryolları sektöründe halen yeterli düzeyde hukuki ve kurumsal uyum sağlanamadığına da işaret edilmektedir. Bu bağlamda Komisyon, Türkiye’nin önümüzdeki yıl, aşağıda belirtilen noktalara odaklanması gerektiğine dikkat çekmektedir: • Demiryolları alanında AB müktesebatı ile uyumun oluşması için daha fazla çaba harcanarak yeni kanunların yürürlüğe konması; • AB ile iş birliğin iyileştirilmesi, özellikle sivil havacılık alanında Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı (EASA) ile bir arada hareket edilmesi. Kara taşımacılığı alanında, Türkiye’nin ADR (tehlikeli maddeler) ile ilgili olan mevzuatının geliştirildiğine ve mevzuatın AB müktesebatı ile uyumlu hale getirilmesine devam edildiğine işaret edilmektedir. Buna ilaveten, TIR sürücülerine, bu alandaki profesyonelliklerini pekiştirmeleri amacıyla verilen eğitimin kapasitesinin artırıldığı dile getirilmektedir. Demiryolu taşımacılığı alanında, demiryollarının serbestirilmesini öngören kanunun AB müktesebatı ile uyumlu olmadığı ifade edilmektedir. Söz konusu kanunun rekabetçi ve şeffaf bir pazarın geliştirilmesi için gerekli şartları yerine getirmediği de 35 ayrıca söylenmektedir. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın (TCDD) halen kanun ile birlikte bağımsızlaştırılmadığına işaret edilmektedir. Demiryollarından sorumlu kurum olan TCDD’nin, hâlâ ilgili Kanun’un gerektirdiği şekilde ayrıştırılmamıştır. Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü’nün de aynı şekilde Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’ndan olan bağımsızlığından henüz yeterince faydalanamadığı ve halen hem uyum hem de emniyet otoritesi olarak çalıştığı belirtilmektedir. Söz konusu alanda daha fazla uyumun sağlanmasının önemine işaret edilmektedir. İntermodal taşımacılığın teşvik edilmesi için gereken mevzuatın ise halen geliştirilmediği dile getirilmektedir. Bu kapsamda Tehlikeli Mal ve Kombine Taşımacılık Düzenleme Genel Müdürlüğü’nün daha fazla güçlendirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Hava taşımacılığı alanında, hava taşımacılığı hizmetlerine ilişkin olarak yapılan AB yatay anlaşmasının Türkiye tarafından halen imzalanmadığına işaret edilirken, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün kapasitesindeki artışın Türk sivil havacılık sektörünün boyutu ve büyümesi ile sınırlı olmadığına dikkat çekilmektedir. Buna rağmen raporda Türkiye’nin, yabancı hava taşıtları konusunda Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı (EASA) ile iyi derecede uyum sağladığına, ancak hava mürettebatı ile ilgili henüz yeterli uyumun olmadığına işaret edilmektedir. Bundan başka Türkiye ile GKRY’de bulunan hava trafik kontrol merkezleri arasında irtibatın sağlanmamasının Lefkoşa uçuş bilgi bölgesindeki hava emniyetini halen ciddi şekilde etkilediğine dikkat çekilmektedir. Rapor, bu konuda ivedi şekilde operasyonel bir çözümün bulunmasının gerekliliğini dile getirmektedir. Deniz taşımacılığı alanında, Türkiye’nin Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün (IMO) tüm konvansiyonlarına taraf olmasının önem arz ettiğine dikkat çekilmektedir. Türkiye’nin halen, gemilere ilişkin prosedürler konusunda AB müktesebatı ile yeterli uyumu sağlayamadığı ifade edilmektedir. Hava taşımacılığı alanında da belirtildiği üzere, söz konusu alanda da rapor, GKRY’nin gemi ve uçaklarına yönelik kısıtlamalarını kaldırması için Türkiye’ye çağrıda bulunurken, söz konusu kısıtlamaların kaldırılmaması halinde, bu alanda müktesebat ile daha fazla uyumun sağlanamayacağını dile getirmektedir. 4.15. FASIL 15: ENERJİ 2015 İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin Enerji Faslında sınırlı düzeyde uyumlu olduğu ve geçen yıl arz güvenliği, elektrik iç piyasası ve yenilenebilir enerji konularında iyi düzeyde ilerleme sağlandığı belirtilmiştir. Elektrik sektörünün serbestleştirilmesi ve üçüncü enerji paketi ile uyumun çok ileri düzeyde olduğu eklenmektedir. Bu kapsamda, Türkiye’nin önümüzdeki yıl odaklanması gereken konular şu şekilde sıralanmaktadır: 36 • Doğal gaz sektöründe AB müktesebatına uyumlu işleyen rekabetçi bir piyasa oluşturulması; • Doğal gaz ve elektrik piyasalarında şeffaf ve maliyet-bazlı fiyatlama sistemi uygulanması; • Nükleer santrallerin planlanması ve tesisi için gerekli yasal çerçevenin oluşturulması için nükleer enerji alanında AB müktesebatına uyum konusunda ivedilikle ilerleme kaydedilmesi. Arz güvenliği konusunda, 2015-2019 yeni stratejik planın kabul edilmesi, petrol stokları konusunda AB müktesebatına uyumun devam etmesi, komşu ülkelerle elektrik ara bağlantılarının güçlendirilmesine yönelik çabaların devam etmesi, Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’ne yönelik faaliyetlerin sürdürülmesi olumlu gelişmeler olarak kaydedilmekte, bunun yanında, “Türkiye’nin gaz geçiş ülkesi olarak önemli bir rol oynayabilmesi için AB enerji müktesebatı ile uyumlu adil ve şeffaf bir gaz transit rejimi”nin gerekli olduğu not edilmektedir. Enerji iç piyasası konusunda önemli ilerleme kaydedildiği, Enerji Piyasaları İşletme Anonim Şirketi’nin kurulmasıyla birlikte, tamamen serbestleştirilmiş bir elektrik ve doğal gaz piyasasının oluşturulmasının kolaylaşacağı belirtilmekte, Elektrik Piyasası Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikler ve elektrik üretim tesislerinin özelleştirilmesine devam edilmesi olumlu gelişmeler olarak kaydedilmiştir. Ancak, Elektrik Piyasası Kanunu’nda öngörülen maliyet esaslı tarifelerin henüz gerektiği şekilde uygulanmadığı eklenmektedir. Doğal gaz alanında bazı ilerlemelerin olduğu, serbest tüketici eşiğinin düşürüldüğü, doğal gaz dağıtım lisansı ihale sürecinin devam ettiği ve şebekenin 70 ile ulaştığı belirtilmekte, ancak Doğal Gaz Piyasası Kanunu’nun revize edilmesi ve yeni bir strateji geliştirilmesi konularında ilerleme olmadığı kaydedilmektedir. Yenilenebilir enerji alanında iyi düzeyde ilerleme kaydedildiği belirtilmekte, Türkiye’nin yenilenebilir enerji üretim kapasitesini 2023 yılına kadar 61 GW’a çıkarmayı hedefleyen yeni bir eylem planının yayınlanması, rüzgâr gücü izleme ve tahmin merkezi kurulmasına ve su kullanım hakkı ile ilgili anlaşma imzalanmasına ilişkin yönetmeliklerin çıkarılması ve bu alandaki özel yatırımların artması olumlu gelişmeler olarak sıralanmaktadır. Bunun yanında, bu alandaki düzenlemelerin devlet destekleri ve çevre alanındaki AB müktesebatına uygun olması hatırlatmasında bulunulmaktadır. Enerji verimliliği alanında ilerleme olmadığı belirtilmekte ve Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü’nün kapasitesinin güçlendirilmesi gerektiği, Enerji Verimliliği Kanunu ve ilgili mevzuatın Enerji Verimliliği Direktifi ile uyumlu olmadığı not edilmektedir. 37 Nükleer enerji, nükleer güvenlik ve radyasyondan korunmaya ilişkin olarak, ilerleme kaydedilmediği belirtilmektedir. Akkuyu ve Sinop’ta nükleer güç santralleri kurulması ile ilgili süreçler hakkında bilgi verilmekte, bunun yanında, Kullanılmış Yakıt İdaresinin ve Radyoaktif Atık İdaresinin Güvenliği Üzerine Birleşik Sözleşme’ye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın ve nükleer enerji ve radyasyon alanında bağımsız düzenleyici bir kurum kurulmasına ilişkin çerçeve kanun taslağının henüz kabul edilmediği de belirtilmektedir. 4.16. FASIL 16: VERGİLENDİRME Türkiye’nin Vergilendirme Faslında sınırlı düzeyde uyumlu olduğu ve geçtiğimiz yıl özel tüketim vergileri ve uygulama kapasite alanında sınırlı düzeyde ilerleme kaydedildiği raporda belirtilmiştir. Bu fasıl kapsamında Türkiye’ye alkollü içeceklere uygulanan özel tüketim vergilerinin 2009 Eylem Planı ile uyumlu hale getirmesi ve enerji ürünlerine yönelik özel tüketim vergileri mevzuatının AB müktesebatıyla uyumlaştırması tavsiye edilmektedir. Bu fasıl kapsamında, geçtiğimiz yıl yapılan çalışmalar ise şu şekilde özetlenebilir: • KDV yönetmeliği AB müktesebatı ile uyumlu olmadığı belirtilen raporda, yapı, muafiyetler, özel uygulamalar, indirimli oranların kapsamı gibi alanlarda daha fazla uyumun gerekli olduğu belirtilmiştir. • Tütün ürünlerine uygulanan özel tüketim vergisinin AB müktesebatına yaklaşması olumlu olarak karşılanmıştır. Fakat yasaların hâlâ AB müktesebatı ile farklılık gösterdiği belirtilmiştir. • Alkollü içeceklerde yerel ve ithal ürünler arasındaki farklı vergi uygulamaları geçtiğimiz Ocak ayında azalmıştır. • 2009 Yılı Vergi Eylem Planı’na uygun olarak ithal tütüne uygulanan ve Tütün Fonu’na kaynak aktaran vergiler azaltılmış ve ayrımcı uygulamaların ortadan kaldırılmasına ilişkin olumlu bir adım atıldığı vurgulanmıştır. • ÖTV yönetmeliğinde enerji ürünlerine nispi vergi uygulanmasında değişikliğe gidilmemesi olumsuz olarak görülmüştür. • Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Eylem Planı’nın uygulanmasına devam edilmesi olumlu olarak karşılanmıştır. • Vergi Denetimi Kurulu’nun idari kapasitesinin güçlendirilmesi ve KDV iadeleri elektronik olarak gerçekleştirilmesi olumlu bir gelişme olarak kaydedilmiştir. 4.17. FASIL 17: EKONOMİK VE PARASAL POLİTİKA 2015 Türkiye İlerleme Raporu’nda, Türkiye’nin Ekonomik ve Parasal Politika Faslında geçtiğimiz yıllarda ilerleme kaydetmemiş olmasına rağmen, uyum çalışmalarının 38 sınırlı düzeyde olduğu; ekonomik analiz ve planlama konusunda kapasitesinin iyi olduğu ifade edilmektedir. Merkez Bankası üzerinde artan siyasi baskıların, bankanın bağımsızlığı ve itibarını sarstığına dikkat çekilmektedir. Raporda Ekonomik ve Parasal Politika alanında, özellikle iki konu üzerinde durulmaktadır: • Merkez Bankası’nın bağımsızlığına ilişkin herhangi bir müdahaleden kaçınılması gerektiği; • Belirlenen sürelerde mali bildirim ve Ekonomik Reform Programı sunulması. Parasal politika alanında Merkez Bankası’nın bağımsızlığının sağlanmasına ilişkin olarak daha fazla çaba sarf edilmesi gerektiği, enflasyon hedefinin Merkez Bankası ve hükümet ile birlikte kararlaştırılmasının bankanın bağımsızlığına ilişkin kurumsal bir eksikliğin olduğuna işaret edilmektedir. Kamunun finansal kurumlara imtiyazlı erişiminin engellenmesi alanında müktesebat ile tam uyum sağlanması için daha fazla adım atılması gerektiğini ifade edilmektedir. Ekonomi politikası alanında Türkiye’nin uyum düzeyi ile ilgili değerlendirmelerde, Türkiye’nin Ekonomik Reform Programı’nı önemli gecikmeyle, Mart 2015’te sunduğu, Programın 2015-2017 dönemi için iyimser bir senaryo ortaya koyduğu, ancak bunun geçmiş eğilimler ve piyasa gelişmeleri ile uyumlu olmadığına dikkat çekilmektedir. Ekonomik Reform Programı’nın, Komisyon’un benzer programlar için 6 Mart 2014 tarihinde AB ve aday ülkeler arasında Ekonomi ve Maliye Bakanları arasındaki Bakanlık düzeyindeki diyalog toplantısı sonuç bildirisinde belirtilen yönlendirici ilkeler kapsamındaki birçok noktayı içermediği belirtilmektedir. Bütçe çerçevesinin hazırlanmasında da önemli bir unsur olan ekonomik tahminlerin güvenilirliğinin geliştirilmesi gerektiği ifade edilmektedir. 4.18. FASIL 18: İSTATİSTİK Türkiye’nin İstatistik Faslında sınırlı düzeyde uyumlu olduğu ve geçtiğimiz yıl özellikle işgücü verileri istatistiğinde sınırlı düzeyde ilerleme kaydedildiği belirtilmektedir. Fakat tarım ve makroekonomik istatistiklerin AB müktesebatı ile uyumlu hale getirilmesi için daha fazla çabanın sarf edilmesi gerektiği raporda yer almıştır. Bu fasıl kapsamında Türkiye’den beklenenler, şu şekilde özetlenmiştir: • Ulusal İstatistik Kurumu ve diğer istatistik sağlayıcılar arasında koordinasyonun güçlendirilmesi; 39 • Avrupa Komisyonu’na kilit ulusal hesap göstergelerinin sunulması; • Tarım, göç ve sığınmacılara ilişkin istatistiklerin geliştirilmesi. Bu fasıl kapsamında, geçtiğimiz yıl yapılan çalışmalar ise şu şekilde özetlenebilir: Altyapı Yatırımları İstatistikleri; • Maliye Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu ile TÜİK arasındaki iş birliğinin geliştirilmesi beklenmektedir. • Kısa dönem içerisinde yapılması gereken ilk adımın TÜİK ile veri sağlayıcılar arasındaki iş birliğinin geliştirilmesi olduğu belirtilmiştir. Makroekonomik İstatistikler; • Türkiye’nin dış ticaret istatistiklerinin AB ile uyumlu olduğu, fakat bütçe açığı prosedür tablosunun Avrupu Komisyonu’na iletilmediği belirtilmiştir. • Dış ülkelerdeki şirketlerin ticaret istatistiklerinin ve hükümetin finansman istatistiklerinin tahakkuk esasına göre tutulmasına ihtiyaç duyulduğu vurgulanmıştır. • Bölgesel istatistiklerin 3’üncü seviye istatistiki bölgeler terminolojisine uygun olmadığı ifade edilirken, ödemeler dengesi istatistiklerinin karşılaştırma amaçlı olarak 1975’ten itibaren uygun hale getirilmesi olumlu bir gelişme olarak kaydedilmiştir. • Yıllık milli gelir hesabı müktesebata uygun olarak üretilmemektedir. • Tüketici fiyatları endeksinin müktesebat ile uyumlu olduğu ifade edilmiştir. • Makroekonomik istatistik başlığında ilerleme sağlanması için ulusal hesapların ESA 2010 yöntemine göre teslim edilmesi esastır. Ticari İstatistikler; • Türkiye, AB standartlarına uygun sanayi üretimi istatistiklerini benimsemektedir. • Hizmet sektörü hariç, kısa dönemli açıklanan istatistiklerin büyük çoğunluğunun AB standartlarına uygun olduğu saptanmıştır. • Ulaşım istatistiklerinin birkaç istisna dışında AB müktesebatına uygun olduğu belirtilmiştir. • Turizm istatistiklerinin Türk turistlerin yurtdışı harcama verileri dışında AB standartlarına uygun olduğu görülmüştür. • Ar-ge, bilgi ve iletişim teknolojileri istatistikleri AB ile uyumlu olduğu kaydedilmiştir. Sosyal İstatistikler; • Gelir ve yaşam koşulu anketlerinden elde edilen sosyal istatistiklerin müktesebat ile uyumlu olduğu belirtilmiştir. • İstihdam verilerinin hesaplanma yöntemine ilişkin 2014 yılında yapılan değişikliğin, AB ile uyumlu olduğu görülmüştür. 40 • Suç, eğitim ve mesleki eğitim verileri, kamu sağlığı, ölüm sebebi ve sağlık istatistiklerinin AB ile uyumlu olduğu kaydedilmiştir. • Adrese dayalı kayıt sisteminin yabancıların ve sığınmacıların hareketliliğini izlemede yetersiz kaldığı belirtilmiştir. Tarım İstatistikleri; • 2001’den bugüne tarım sayımı gerçekleştirilmediği, hayvan üretimi, süt ve süt ürünleri verileri mevcut olmakla birlikte zeytin ve şarap üretimi verilerinin eksik olduğu görülmüştür. • Tarım hesaplarının geçmiş dönemden kalma olduğu, tarım ekonomisi tedarik bilançolarının mevcut olmadığı tespit edilmiştir. • Çiftlik Kayıt Sistemi’nin kapsamının ve tarım istihdam verilerinin geliştirilmeye ihtiyacının olduğu vurgulanmıştır. Çevresel İstatistikler; • Çevre verilerinin hâlâ gelişim aşamasında olduğu belirtilmiştir. • Enerji verilerinin AB müktesebatına uygun olduğu, yıllık enerji verilerinin ve fiyatlarının AB istatistik kurumuna iyi düzeyde gönderildiği kaydedilmiştir. 4.19. FASIL 19: SOSYAL POLİTİKA VE İSTİHDAM Türkiye’nin Sosyal Politika ve İstihdam Faslında sınırlı düzeyde uyumlu olduğu belirtilmektedir. Geçtiğimiz yıl, sağlık ve sosyal güvenlik yasaları alanında sınırlı düzeyde ilerleme kaydedildiği ifade edilmektedir. Bu fasıl kapsamında, Türkiye’den: • Etkili sosyal diyaloğa engel oluşturan sendikalar için iş kolu barajının gerekliliğinin ortadan kaldırılması; • Sağlık ve sosyal güvenlik yasalarının uygulamansının iyileştirilmesi; • Herkese eşit muamele hedefiyle sosyal güvenlik, sosyal kapsayıcılık ve ayrımcılıkla mücadele politikalarının oluşturulması beklenmektedir. Raporda geçtiğimiz yıl içerisinde bu fasla ilişkin yaşanan gelişmeler, şu şekilde özetlenmiştir: İş Hukuku; • Kamu sektöründe taşeron olarak çalışan işçileri ilgilendiren ve Eylül 2014’te yürürlüğe giren yasanın kapsamı dışında kalan işçilerin haklarının korunmadığı, kötü çalışma koşullarına sahip oldukları, geçersiz sebeple işten çıkarılmalara ve sendikalaşma engellerine maruz kalmaya devam ettiği belirtilmiştir. Madencilik 41 sektöründe büyük ölçüde taşeron işçiler çalıştırıldığı, Türkiye’nin yarı zamanlı çalışma da dahil olmak üzere tüm çalışma şekillerini AB müktesebatı ile henüz uyumlaştıramadığı vurgulanmıştır. • Kayıt dışı istihdam oranı, geçtiğimiz yıl yüzde 33,6’dan yüzde 34’e çıkmıştır. 2018’de ulaşılması hedeflenen yüzde 17 oranı için daha çok çaba sarf edilmesi tavsiye edilmiştir. • En kötü koşullarda çocuk işçilerin hâlâ çalışmaya devam etmesi ciddi bir sorun olarak görülmüştür. Mevsimsel işlerde çocuk işçi kullanılması sorunu için sınırlı çabalar sarf edilmiştir. İş Sağlığı ve Güvenliği; • Türkiye’nin inşaat işlerinde sağlık ve güvenlik ile ilgili Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 167 sayılı Sözleşmesi’ni ve madenlerde sağlık ve güvenlik ile ilgili 176 sayılı Sözleşmesi’ni onaylaması olumlu karşılanmıştır. • İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili yasaların, 2016 yılında yürürlüğe girecek olan AB yönergesi ile tam anlamıyla uyum içinde olmadığı tespit edilmiştir. • İş kazalarının endişe verici boyutta olduğu, 2013’te 1360’ı ölümcül olmak üzere toplam 191 bin 389 kaza gerçekleşmiştir; kazaların büyük çoğunluğunun inşaat sektöründe meydana geldiği belirtilmiştir. İş kazaları ile ilgili verilerde saydamlık sağlanması gerektiği tavsiye edilmiştir. • Mesleki kazaların, hastalıkların ve istihdam denetim raporlarındaki eksikliklerin resmi belgelere yansıtılmaması yönündeki eksikliklerin düzeltilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Sosyal Diyalog; • Anayasa Mahkemesi kararıyla küçük şirketlerde çalışanların sendikal faaliyetleri sebebiyle işten çıkarılmasına karşı korunması olumlu olarak karşılanmıştır. • Yine Anayasa Mahkemesi tarafından bağımsız sendikaların toplu görüşmelere katılabilmesi için sektör düzeyinde belirlenen iş kolu barajının eşiğinin yüzde3’ten yüzde 1’e indirilmesi olumlu olarak belirtilmiştir. • Özel sektörde çalışanların sendika üyelik oranı yüzde 9,5’ten, 2015 yılında yüzde 11,2’ye çıkması olumlu bir gelişme olarak görülmüştür. • Kayıt dışı çalışan çok sayıda işçinin sendikalara üye olamadığı kaydedilmiştir. • Anayasa Mahkemesi, bankacılık ve şehir içi taşımacılık sektöründe grev yapılabilmesinin önündeki yasağı kaldırmıştır. Hükümetin elzem olmayan sektörlerdeki grev kararını ertelemesi ve sendikaları işverenle anlaşmaya zorlaması grev hakkının kullanılmasını engellemesi olumsuz olarak karşılanmıştır. • Memurların grev hakkına saygı gösterilmesi ve toplu görüşmeler önündeki engellerin kaldırılması için yapılması gereken anayasa değişikliğinin hâlâ yapılmadığı vurgulanmıştır. 42 • Ekonomik Sosyal Konsey, 2009 yılından beri toplanmamıştır. • Kamu sektöründe, özellikle emniyet teşkilatı ve eğitim kurumlarında sendika üyesi olan çalışanlara karşı ayrımcı uygulamalar olduğu yönünde bildirimlerin geldiği söylenmiştir. İstihdam Politikası; • Ulusal İstihdam Stratejisi ışığında istihdam piyasasının performansı düşüktür. 2064 yaş grubunda istihdam oranının kadınlarda yüzde 31,6, erkeklerde ise yüzde75 olduğu vurgulanmıştır. • İşsizlik oranının yüzde 9,9’a yükseldiği ve özellikle kadın istihdamında oranın düşük olduğu tespit edilmiştir. • İşkur’un idari kapasitesini ve hizmet verdiği kişi sayısını artırması olumlu olarak karşılanmıştır. • İlk istihdam ve sosyal reform programları ile ilgili çalışmalar sürdürülmüş, Avrupa Sosyal Fonu ile ilgili idari ve programlama hazırlıklarının devam etmesi olumlu olarak kaydedilmiştir. • IPA’nın istihdam, eğitim ve sosyal işlere ilişkin 2014-2020 sektörler programının kabul edilmesi olumlu bir adım olarak addedilmiştir. Sosyal Kapsayıcılık; • Sosyal kapsayıcılık alanında bütüncül bir politika çerçevesi oluşturulmadığı, sosyal kapsayıcılık göstergelerinin AB ortalamasının gerisinde kaldığı tespit edilmiştir. • Engelliler için sosyal yardım planları artırılmış, kurumsal ve yarı kurumsal bakım merkezleri ve bakım hizmetleri oluşturulması olumlu olarak karşılanmıştır. • Kamu sektöründe istihdam edilen engellilerin oranının yüzde 2’nin altında olduğu ve bu oranın özel sektörde daha da düşük seyrettiği görülmüştür. • Yasalar, engellilerin hâkim ve savcı olarak görev yapabilmesini engellemektedir. • Romanların toplumla bütünleştirilmesi için kapsamlı bir ulusal strateji henüz onaylanmamıştır. • Sosyal kapsayıcılık için harcanan toplam bütçenin GSYİH içindeki yerinin artması olumlu olarak kaydedilmiştir. • Kayıt dışı istihdam ve çalışan kadın nüfusunun düşüklüğü, sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliğini olumsuz etkilemektedir. Emeklilik sistemi açığı, 2014’te daha da artmıştır. • Yaşlanan nüfus oranı arttıkça “aktif yaşlanma” politikalarının güçlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. • Ayrımcılığın önlenmesine yönelik politikalarda ilerleme kaydedilmemiştir. • İstihdamda etnik köken ve cinsiyet temelli ayrımcılığın gözlenmeye devam ettiği ifade edilmiştir. 43 • Son dönemde yapılan akademik bir çalışma LGBTİ bireylerin üçte birinin istihdama erişimde, çalışma koşulları ve ücretlendirmede ayrımcılığa maruz kaldığını ve bu kişilerin adalet sistemine güven duymamaları nedeniyle yasal işlemlere başvurmadıklarını göstermektedir. Fırsat Eşitliği; • Kadın istihdamının artırılması alanında ilerleme kaydedilmemiştir. Çocuk, hasta ve yaşlı bakım kurumlarının yetersiz sayıda oluşunun kadın istihdamının düşük seyretmesine sebep olduğu vurgulanmıştır. • Kadın istihdamının artırılması için esnek çalışma koşullarının oluşturulması konusunda kamu sektöründe adımlar atılmıştır. • Ev işlerinde çalışan kimselerin sosyal güvenlik kapsamında yer alması için atılan adımlar olumlu karşılanmıştır. • Cinsiyet temelli ücret eşitsizliği sorununun devam ettiği ve müktesebata uyumlu olmadığı belirtilmiştir. 4.20. FASIL 20: İŞLETME VE SANAYİ POLİTİKASI 2015 İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin İşletme ve Sanayi Politikası Faslında iyi düzeyde uyumlu olduğu belirtilmektedir. Yeni Sanayi Stratejisi’nin kabulü, KOBİ Stratejisi, girişimcilik ve çeşitli sektörel stratejilerin kabulü ile politika geliştirilmesi alanında sınırlı düzeyde ilerleme kaydedildiği ifade edilmektedir. Türkiye’nin önümüzdeki yıl, Küçük İşletmeler Yasası faaliyet sonuçlarını, yeni kabul edilen strateji ve eylem planları da dahil olmak üzere gözden geçirmesi gerektiğinin altı çizilmektedir. Raporda ayrıca: • Yeni Sanayi İş Birliği Programı’nın 7,5 milyon avroyu geçen yenilikçilik, teknoloji transferi, faaliyetlerin yerli piyasaya kaydırılması ile ilgili kamu alımlarına offset uygulaması getirilmesinin yabancı yatırımcıların yerli yatırımcılarla iş birliği kurmaya zorladığı, bu tür kısıtlayıcı düzenlemelerin AB Sanayi Politikası ilkelerine aykırı olduğuna dikkat çekilmektedir. • Türkiye’de sanayinin kalkınmasını teşvik için mevcut çeşitli kamu fonlama mekanizmalarının (TÜBİTAK ve KOSGEB gibi) kapsamlı bir çerçeve içerisinde yer almadığı belirtilmektedir. • KOBİ’lerin mevcut işletme kredilerinin yüzde 39’unu kullanabildiği ve bu oranının KOBİ’lerin ekonomideki payına oranla düşük olduğu belirtilmektedir. • Türkiye’nin sanayinin kalkınmasına ilişkin birçok kamu finansman mekanizması uyguladığı, ancak bunların kapsamlı bir çerçevenin parçası olmadığına dikkat çekilmektedir. 44 4.21. FASIL 21: TRANS-AVRUPA AĞLARI 2015 İlerleme Raporu’nda, Türkiye’nin Trans-Avrupa Ağları Faslına yönelik uyum durumunun ileri düzeyde olduğu, gaz taşımacılığında ve Avrupa Elektrik İletim Sistemi Operatörleri Ağı’na tam entegrasyon ve karşılıklı işletilebilirlik konusunda iyi düzeyde ilerleme kaydettiği belirtilmektedir. Bunun yanında, yol haritası olarak aşağıdaki öneriler ortaya koyulmuştur: • AB müktesebatına uygun şekilde adil ve şeffaf bir gaz transit rejimi kurma yönündeki çabaların artırılması; • Yeni bir çekirdek ağ kurmaya yönelik adımlar atılması ve ulusal ulaştırma ana planını tamamlayarak uygulamaya koyulması. Taşımacılık ağları alanında çalışmaların devam ettiği, revize TEN-T metodolojisi ve kılavuz ilkelerine uygun bir çekirdek ağ oluşturmak için hazırlıkların başlatıldığı belirtilmektedir. Enerji ağları alanında, kaynak ve güzergâh çeşitliliğini artırmaya yönelik çalışmaların yapıldığı ve Türkiye’nin gaz geçiş ülkesi olarak konumunun güçlendiğinin belirtildiği raporda, Trans-Anadolu Boru Hattı Projesi’ndeki ilerlemeden söz edilmekte, ancak ülkemizin bir gaz geçiş ülkesi olarak rol oynayabilmesi için “AB enerji müktesebatına uyumlu adil ve şeffaf bir gaz transit rejimi” oluşturulmasının gerektiği vurgulanmaktadır. Elektrik şebekeleri alanında, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi ve Avrupa Elektrik İletim Sistemi İşletmecileri Ağı arasında imzalanan anlaşmadan söz edilmekte, elektrik şebeke mevzuatının AB mevzuatına uygun olarak değiştirildiği belirtilmektedir. 4.22. FASIL 22: BÖLGESEL POLİTİKA VE YAPISAL ARAÇLARIN KOORDİNASYONU 2015 İlerleme Raporu’nda Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu Faslı kapsamında, Türkiye’nin AB müktesebatına uyumu, sınırlı düzeyde olarak değerlendirilmektedir. Türkiye’nin geçtiğimiz yıl bu alanda sınırlı düzeyde ilerleme kaydettiği belirtilmektedir. Raporda; • Türkiye’nin gelecek yıl Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) kapsamında sağlanan fonların zamanında kullanılamama riskinin azaltılmasına yönelik faaliyetlere ağırlık vermesi ve program uygulama kapasitesinin güçlendirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. • 2014-2023 dönemi için İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması II seviyesinde hazırlanan Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi bu alanda atılan önemli adımlardan biri olarak değerlendirilmektedir. 45 • Raporda, Kalkınma Bakanlığı’nın kurumsal çerçeveye ilişkin koordinasyon işlevini yerine getirmek için gerekli inisiyatifi almadığı belirtilmektedir. • IPA kurumlarının ve kalkınma ajanslarının idari kapasitesini artırmaya yönelik teknik yardım projeleri ve eğitim programları faaliyetlerinin devam etmesi olumlu olarak değerlendirilirken, personeli tutma oranının düşük olmasının bu çabaları olumsuz etkilediğine dikkat çekilmektedir. • Programlama konusunda, 2014-2016 yılları için ulaştırma, çevre ve iklim eylemi, rekabetçilik ve yenilikçilik, istihdam, eğitim ve sosyal politikalara ilişkin operasyonel programlar kabul edilmiştir. • İzleme ve değerlendirme konusunda, entegre yönetim bilgi sisteminin geliştirilmesine ilişkin ilerleme kaydedilmediği vurgulanmaktadır. • Mali yönetim, kontrol ve denetleme konusunda, IPA III. ve IV. Bileşenlerinde fonları hazmetme kapasitesine ilişkin çok sınırlı ilerleme kaydedildiği belirtilirken IPA fonlarının zamanında kullanılamama riskinin 2015 yılında arttığına dikkat çekilmektedir. IPA fonlarının yönetimine ilişkin siyasi irade eksikliği, personeli tutma oranının düşük olması, kalite kontrol ve denetim birimlerinde personel eksikliği, ihale belgelerinde kalitenin yetersiz olması gibi nedenlerden dolayı IPA fonlarının yönetim sürecinin olumsuz etkilendiği belirtilmektedir. 4.23. FASIL 23: YARGI VE TEMEL HAKLAR 2015 İlerleme Raporu’nda, Türkiye’nin Yargı ve Temel Haklar Faslında AB müktesebatıyla uyumunun orta düzeyde olduğu belirtilmektedir. Buna karşın 2014 yılında ilerleme kaydedilmediğine de işaret edilmektedir. Bu çerçevede; 2007 ile 2013 yılları arasında bağımsızlık, verimlilik, insan hakları ve temel özgürlüklerin korunmasında önemli ilerlemeler kaydedilirken, Türk yargı sisteminin, kuvvetler ayrılığı ilkesine olan saygısının ciddi bir şekilde zedelenmiş olduğu ve hâkim ve savcıların siyasi baskıya maruz kaldıkları dile getirilmektedir. Yolsuzlukla mücadele alanındaki soruşturmaların azaldığı ve yolsuzluğun halen birçok alanda yaygın olması sonucu endişeye neden olduğu ifade edilmektedir. Temel haklar alanında kaydedilen bir takım gelişmelerin, AİHS mevzuatı ile uyumlu olmadığı söylenmektedir. Buna ilaveten, ifade özgürlüğü oranının ciddi bir sorun teşkil ettiği hatırlatılmaktadır. Bu bağlamda Avrupa Komisyonu, Türkiye’nin aşağıda belirtilen noktalara odaklanması için çağrıda bulunmaktadır: • Yargının bağımsızlığını sağlamak için tüm yasal güvencelerinin yenilenmesi; • Soruşturmalara ilişkin bir geçmiş performansın oluşturulması; • Temel hak ve özgürlüklere saygının sağlanması, (özellikle ifade özgürlüğü, cezasızlıkla mücadele, toplanma özgürlüğü ve kişisel bilgilerin korunması alanlarında). 46 Rapor, Nisan 2015 tarihinde, 2015-2019 yıllarına ilişkin, yargı sistemindeki sorunların ele alınmasına yönelik 10 hedefli bir stratejinin oluşturulduğunu hatırlatmaktadır. Söz konusu stratejinin tüm ilgili paydaşların da desteğiyle yürürlüğe konmasının önem arz ettiği dile getirilmektedir. 2014 yılında meydana gelen mevzuat değişikliklerinden sonra HSYK’nın bağımsızlığını güçlendirmeye yönelik herhangi bir eylemin gerçekleşmediğine işaret edilmektedir. Ayrıca Venedik Komisyonu’nun, hâkimler ve savcıların görevlerinden alınmasından ötürü ciddi endişe duyduğu hatırlatılmaktadır. Bu çerçevede HSYK’nın yargı prosedürlerine karışmasını önlemek amacıyla, daha fazla garanti sağlanmasının gerekliliği vurgulanmaktadır. Buna ilaveten HSYK Kanununun, idarenin etkisinin azaltılması için gözden geçirilmesi gerektiğine işaret edilmektedir. Bu bağlamda Adalet Bakanlığı’nın, HSYK’nın hâkim ve savcı pozisyonlarına gerçekleştirilen atamalar konusundaki etkisinin de azaltılması gerektiği ifade edilmektedir. Yolsuzlukla mücadele alanında ise, 2013 ile 2014 yıllarında yapılan soruşturma sayısında ciddi şekilde düşüş olduğuna ve kamu yetkililerine tanınan yasal imtiyazın devam ettiğine işaret edilmektedir. Raporda, yolsuzluk alanında yaşanmakta olan sorunlar içerisinde, özellikle aşağıda belirtilenlere vurgu yapılmaktadır: • Çıkar çatışmasının önlenmesine yönelik etik kurallarının yürürlüğe konmaması; • Özel Savcı’nın halen, finansal ve ekonomik uzmanların bir araya gelmesi ile oluşturulmuş, çok kapsamlı bir ekibinin olmaması; • İdari prosedürlere, kamu alımlarına ve milletvekillerine yönelik etik yasalarının halen yürürlüğe koyulmamış olması. Temel haklar alanında Türkiye’nin, AİHS gibi birçok uluslararası insan hakları mekanizmasına taraf olduğu hatırlatılmaktadır. Buna rağmen Türkiye’nin AİHM çerçevesinde Eylül 2014 tarihinde beri 92 kez yaşam hakkı, işkencenin önlenmesi, adil bir yargıya hak, aile yaşam hakkına saygı, ifade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, vicdan ve din özgürlüğü alanlarında yargılandığı vurgulanmaktadır. Bu çerçevede Türkiye, AİHS çerçevesindeki tüm kararlarının yürürlüğe konmasına çağrılmaktadır. Raporda temel haklar alanında yaşanmakta olan sorunlar içerisinde, özellikle aşağıda belirtilenlere vurgu yapılmaktadır: • Çocuk hakları alanında yalnızca kısmi bir ilerlemenin sağlanması, çocuk işçiliğin halen devam etmesi; • LGBTİ bireylere yönelik saldırıların artması; • Ayrımcılığa karşı mücadelede AB standartlarına uyumlu olan, kapsamlı bir kanunun halen bulunmaması; 47 • • • • • • • • Eğitim alanında cinsiyet eşitsizliğin halen yüksek seviyelerde seyretmesi; Vicdani ret hakkının halen tanınmaması; Gazeteci ve medya mensuplarına yönelik saldırıların ve baskının artması; TRT’nin siyasileştirilmesi ve Yönetim Kurulu üyelerinin RTÜK çerçevesinde belirleniyor olması; Toplumsal gösterilere karşı artan hoşgörüsüzlük; İşçi haklarında, ilgili ILO Konvansiyonunun ve AB standartlarının halen yürürlüğe konmamış olması; İnternet yasasının yürürlüğe girmesi ile birlikte, hükümetin medya içeriğine müdahale etmesi; Roman vatandaşlara yönelik halen ulusal bir strateji ve eylem planının oluşturulmamış olması. Bunlara karşın raporda, birtakım alanlarda yaşanan olumlu gelişmeler de sıralanmaktadır: • İbadet özgürlüğüne genel olarak saygı duyulması; • Mülkiyet hakları konusunda Vakıflar Kurulu’nun mülkiyet sahiplerine geri dönmesi ve bu şahısların tazminatlarının ödenmesi; • Kadın ve erkekler arasındaki eşitliği sağlayan yasal ve kurumsal çerçevenin güçlendirilmesi, örneğin jandarma birimlerinin kadınlara karşı şiddet konusuna daha fazla odaklanması; • İlkokul ve ortaokullarda engelli çocuklara daha fazla yer açılarak, fırsat eşitliği sağlanması için mücadele edilmesi; • Azınlık temsilcileri ve hükümet arasındaki diyaloğun devam etmesi; • Kültürel haklar alanında ise 2013 yasalarının, Türkçe dışındaki dillerin de seçim kampanyalarında kullanılmasına ve üniversitelerde, başta Kürtçe olmak üzere azınlık dillerine ilişkin dil ve edebiyat programlarının artırılmasına olanak tanıması. 4.24. FASIL 24: ADALET, ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK Adalet, Özgürlük ve Güvenlik Faslında 2015 İlerleme Raporu’nda yer alan değerlendirmeler büyük ölçüde, artan bir hızla devam eden göçmen akınına yoğunlaşmıştır. Türkiye’nin, Suriye ve Irak’tan gelmekte olan 2,2 milyonu aşkın göçmene yönelik sağladığı büyük destek, raporda olumlu yankı bulmuştur. Öte yandan veri güvenliği alanındaki yasal boşluk, pek çok konu ile bağlantılı şekilde vurgulanmıştır. Türkiye’nin, ilgili kriterlere uyumu, 2015 İlerleme Raporu’na sınırlı düzeyde olarak yansımış ve bunun yanında, son bir yıl içerisinde sınırlı düzeyde ilerleme kaydedildiği belirtilmiştir. 48 Göçmen Krizi; • Bu fasla yönelik değerlendirmeler kapsamında, göçmen krizine ilişkin son veriler önemli yer bulmuştur. Ege Denizi üzerinden Türkiye’den Yunanistan’a geçiş yapanların sayısının 245.000’e ulaştığı, önceki yıla oranla 6 katlık bir artış yaşandığı belirtilmiştir. Ege denizi üzerinden gerçekleşen düzensiz göçün önüne geçilebilmesine yönelik, Türk yetkili makamların, Yunanistan sahil güvenlik ve kolluk birimleri ile iş birliğini artırması gerektiği vurgulanmıştır. • Göçmen krizine ilişkin olarak, Türkiye’nin, geçici koruma altındaki 2 milyona yakın Suriyeli’ye ev sahipliği yaptığı, rapora olumlu yansıyan gelişmeler arasında yer almıştır. 270.000’e yakın Suriyeli göçmenin, T.C. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın koordinasyonu altında, Türkiye’nin çeşitli şehirlerindeki 25 kampta yaşamakta olduğu, fakat sivil toplum örgütlerinin bu kamplara yeterli oranda erişim sağlayabileceği ortamın oluşturulmadığı yönünde eleştirilerde bulunulmuştur. • Rapor kapsamında, Ekim 2015 tarihinde gündeme gelen ve taraflar arasında tartışılan, Göç Yönetimine ilişkin Türkiye-AB Ortak Eylem Planı’na da değinildiği ve eylem planının olumlu karşılandığı görülmektedir. • Türk yetkili makamların göçmen krizine ilişkin “övgüye değer” kabul edilen çabalarının yanında, Türkiye’de bulunan 500.000 kadar Suriyeli çocuğun eğitime erişiminin sağlanamadığı ve Türkiye’de kampların dışında yaşamakta olan Suriyelilerin temel hizmetlere ulaşımda ve yaşam koşullarında zorlukların sürdüğü belirtilmiştir. • Türkiye’de sığınmacılara ilişkin hukuki çerçevenin büyük oranda AB müktesebatına uyumlu olduğu belirtilirken, Türkiye’nin 1951 Cenevre Sözleşmesi kapsamında coğrafi sınırlandırmayı devam ettirmesi, 2015 İlerleme Raporu’nda da yankı bulmuştur. Vize ve Geri Kabul; • Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması’nın 1 Ekim 2014 tarihinde yürürlüğe girdiği ve Türkiye-AB Ortak Geri Kabul Komitesi’nin ilk toplantısının 13 Temmuz 2015’te gerçekleştiği hatırlatılarak, geri kabul sisteminin etkin şekilde işlemesinin, vize serbestliği yol haritasının en temel kriterlerinden biri olduğu hatırlatılmıştır. • Türkiye’de yüksek güvenlikli yeni vize etiketlerine geçilmiş olmasına ve 2013 yılından itibaren e-vize sisteminin etkin şekilde kullanılmasına rağmen Komisyon, e-vize sisteminin AB müktesebatıyla uyumlu olmadığını ve düzensiz göçle mücadelede etkin bir araç olmadığını belirtmiştir. Öte yandan Türkiye’nin vize politikalarına ilişkin olarak, AB Üye Devletler ile daha ileri seviyede uyumun sağlaması gerektiği belirtilmiştir. 49 • Devam etmekte olan Türkiye-AB Vize Serbestliği Diyaloğu da raporda öne çıkar bir diğer konu olmuştur. Vize serbestliği yol haritasında yer alan kriterlerin bir bölümünde ilerleme sağlandığı ifade edilirken, hâlihazırda geçerli geri kabul yükümlülüklerinin yerine getirilmesi gibi çeşitli alanlarda ileri adımlar atılması gerektiği öne sürülmüştür. Son olarak, vize serbestliği diyaloğuna ilişkin ikinci raporun 2016 yılının ilk çeyreğinde yayımlanacağı paylaşılmıştır. Schengen ve Dış Sınır Bölgeleri; • Türkiye’nin entegre sınır yönetimine yönelik gerekli adımları atmamış olması ve tek elden koordinasyonu sürdüren sivil bir göç yönetim biriminin oluşturulmamış olması, bu alandaki en temel eleştirileri oluşturmaktadır. • Kolluk birimlerinin, havaalanlarındaki, sınır ve transit geçiş bölgelerindeki pasaport kontrollerini daha etkin hale getirmesi gerektiği yönünde tavsiyelerde bulunulmuştur. • Kara sınırlarına ilişkin olarak, Türkiye’nin Yunanistan ve Bulgaristan ile iş birliğini artırması, Mayıs 2015 tarihinde Kaptan Andreevo geçiş noktasında ortak bir iş birliği merkezi kurulması yönünde üç ülkenin anlaşma sağlamış olması, 2015 İlerleme Raporu’na olumlu yansımıştır. • Deniz sınırlarına ilişkin olarak, Türk sahil güvenlik birimlerinin Doğu Akdeniz ve Ege’de başlattığı operasyonlar olumlu gelişmeler olarak kabul edilirken, etkin sınır kontrolünün sağlanması için yeterli bulunmamıştır. • Sınır yönetim birimlerinin profesyonel kapasitelerinin yetersiz olduğu ve kara sınırlarındaki ilgili birimlerin sınırlı eğitim düzeyindeki görevlilerden oluştuğu, bununla birlikte bu alanda kapsamlı kural ve uygulamaların belirlenmemiş olduğu belirtilmiştir. İçişlerinde ve Cezai Meselelerde Adli İş Birliği; • Bu alanda, Türkiye’nin, yasal mevzuatının parçası haline getirmekle yükümlü olduğu bir takım uluslararası düzenlemeler ile iç hukuk değişikliklerini 2015 yılında gerçekleştirmediği belirtilmiştir. Bu çerçevede Türkiye’nin Cezai İşlerinde Karşılıklı Adli Yardım Avrupa Sözleşmesi’nin 2’nci Ek Protokolü ve Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi’nin üç ek protokolünü imzalamamış olduğu; Hükümlülerin Nakline Dair Avrupa Sözleşmesi Ek Protokolü onaylamamış olduğu belirtilmiştir. • Bu alanda rapora yansıyan en kritik mesele ise veri güvenliği olmuştur. Türkiye’de AB standartlarında bir kişisel verilerin korunması kanunu bulunmaması sebebiyle Eurojust ile iş birliği anlaşması imzalanamadığı ve üye ülke adli kolluk birimleriyle iş birliğinin olumsuz etkilendiği vurgulanmıştır. • Türkiye’nin, AB Üye Devletlerin önemli bir bölümüyle suç ve terörle mücadeleye 50 yönelik ikili iş birliği anlaşmaları imzalaması olumlu karşılansa da, Türkiye’de AB standartlarında bir veri güvenliği mevzuatı bulunmaması sebebiyle iş birliğinin yeterli seviyeye ulaşamadığı belirtilmiştir. Organize Suçlarla Mücadele; • Türkiye’nin, Asya ve Batı Avrupa arasındaki uyuşturucu ticaretinde geçiş yolu olmaya devam ettiği ve Türk suç örgütlerinin bu bölgedeki uyuşturucu ticaretinde ve dağıtımında kilit rol üstlendiği belirtilmiştir. Öte yandan Türkiye’deki kaçak sigara üretimine de değinilmiştir. • İnsan ticaretiyle ilgili olarak, İç İşleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün, insan ticareti mağdurlarının korunmasına yönelik bir birim oluşturması olumlu karşılanmıştır öte yandan bu konuda etkin bir yasal mevzuatın oluşturulmaması ve Avrupa Komisyonu’nun ilgili sözleşmesini onaylamamış olması, rapora olumsuz yansımıştır. • Uyuşturucu ile mücadelede ise Türkiye’nin Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını Gözleme Merkezi’ne katılımı gösterdiği belirtilmiş, daha etkin tedavi ve rehabilitasyon merkezlerinin kurulması gerektiğinin altı çizilmiştir. • Uyuşturucu ile mücadeleye ilişkin değerlendirmelerde de etkin veri güvenliği düzenlemelerinin gerekliliği vurgulanmıştır. • Organize suçlarla mücadeleye yönelik stratejik kapasiteye ilişkin olarak, belli bir oranda ilerlemenin sağlandığı ifade edilmiştir. Terörle Mücadele; • Türkiye’nin terörün finansmanının önüne geçilmesine yönelik attığı adımlar ve kapasitesini artırması, bunun sonucu olarak da Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) daimi gözetimi altındaki ülkeler listesinden çıkarılması, Avrupa Komisyonu tarafından olumlu karşılanmıştır. • Terörle mücadele kapsamında yabancı savaşçılar da raporun gündemine alınmıştır. Türkiye üzerinden Suriye’ye ve Irak’a geçiş yapmaya çalışan yabancı savaşçıların tespitine ilişkin Türkiye ve AB arasındaki etkin iş birliği vurgulanmıştır. Öte yandan Türkiye ile AB’nin “terör tehididi”ni, terörün tanımını ve cezai müeyyidelerini farklı ele aldığı belirtilmiştir. Türk kolluk birimlerinin, şüphelilerin tespiti noktasında daha etkin kapasiteye sahip olması gerektiğinin altı çizilmiştir. 51 4.25. FASIL 25: BİLİM VE ARAŞTIRMA 2015 İlerleme Raporu’nda, Bilim ve Araştırma Faslında Türkiye’nin AB müktesebatıyla ileri düzeyde uyumlu olduğu belirtilmektedir. 2014 yılında Türkiye’nin söz konusu alanda sınırlı düzeyde ilerleme gerçekleştirdiğine, bu bağlamda Türkiye’nin bilim ve yenilikçilik kapasitesinin artırılmış olduğuna ve ülkenin Avrupa Bilim Alanı ile olan (ERA) uyumuna işaret edilmektedir. Buna rağmen, Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşması ve Yenilikçilik Birliği Skor Tahtası’ndaki sıralamasının düzelmesi için daha fazla finansal kaynağa ihtiyaç duyduğu dile getirilmektedir. Bu bağlamda Komisyon, Türkiye’nin aşağıda belirtilen noktalara odaklanması için çağrıda bulunmaktadır: • Bilim ve yenilikçiliğin organizasyonunda üniversitelerin rolünün artırılması, özellikle sanayi dünyası ve KOBİ’lerle yürütülen iş birliğinin artırılmasıyla birlikte ele alınması; • Avrupa Bilim Alanı eylem ve ilkelerine paralel olarak bilim ve araştırma alanına yapılan ulusal finansmanın artırılması. Raporda Türkiye’nin bir ortak ülke statüsüyle AB’nin Ufuk 2020 programına katıldığı dile getirilmektedir. İstatistiksel verilere bakıldığında Türkiye’nin katılımının iyi derecede olduğuna; ancak toplumsal sorunlara ilişkin bilim ve yenilikçilik eylemlerinin artırılabileceğine ve KOBİ’lerin iş birliğinin de daha sistematik bir hale getirilmesinin gerekliliğine işaret edilmektedir. Avrupa Bilim Alanı ile daha fazla uyum sağlanması için Türkiye’nin Avrupa Bilim Alanı Komitesi’nde bir temsilciliği olduğu ve Türkiye’nin teknoloji transferlerini teşvik edecek eylemleri gerçekleştirdiği, ancak hâlihazırda söz konusu eylemlerin Avrupa Bilim Alanı ilke ve eylemleri ile yeterince uyumlu olmadığı ifade edilmektedir. Bu çerçevede, bilime ayrılan yatırım oranının GSYİH bazında yüzde 0,95’i oluşturduğu, söz konusu oranın AB ortalamasında ise yüzde 2,07 olduğu hatırlatılmaktadır. Buna karşın Yenilikçilik Birliği’ne ilişkin olarak ise; Türkiye’nin akademik alan ve sanayi sektörü arasındaki iş birliğini ve yenilikçiliği teşvik etmek amacıyla bir dizi eylem gerçekleştirdiği dile getirilmektedir. Bu bağlamda Türkiye’nin 2015 Yenilikçilik Birliği Skor Tahtası’na göre ortalama bir yenilikçi olduğu ve halen AB ortalamasının çok aşağısında bulunduğu hatırlatılmaktadır. 4.26. FASIL 26: EĞİTİM VE KÜLTÜR 2015 İlerleme Raporu’nda, Eğitim ve Kültür Faslında, Türkiye’nin uyumu sınırlı düzeyde olarak değerlendirilmektedir. Fasıl kapsamında bir önceki yıla kıyasla sınırlı düzeyde ilerleme kaydedildiği belirtilmektedir. Bu fasılda, Türkiye’nin önümüzdeki yıl içerisinde odaklanması gereken konular şunlardır: 52 • Eğitime katılımın, başta kız çocukları olmak üzere, tüm düzeylerde artırılması ve okulu terk oranlarının azaltılması için etkili stratejilerin geliştirilmesi; • Tüm düzeylerde eğitimin kalitesinin ve öğrencilerin temel ve çapraz becerilerinin iyileştirilmesi; • Kültür alanında, Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesine ilişkin UNESCO Sözleşmesi’nin onaylanması. Eğitim, öğretim ve gençlik alanlarında ise geçtiğimiz bir yılda yapılan çalışmalar, şu şekilde özetlenmiştir: • Türkiye’nin Erasmus+ Programına tam katılım sağladığı tespit edilmekte, Erasmus+ Programına Türkiye’den yapılan proje başvuruların arttığı, Türkiye’nin katkısını 2015 yılında 135 milyon avroya çıkardığı olumlu şekilde not edilmektedir. • Türkiye’nin, AB Eğitim ve Öğretim 2020 stratejik çerçevesi doğrultusunda ilerleme sağladığı, buna karşılık PISA skorunu artırmasına rağmen 2009 yılında 65 ülke arasında 44’üncü sıradayken 2012 yılında 41’inci sıraya gerilediği belirtilmiştir. • Türkiye’nin Bologna Süreci önerilerini uygulamada ileri aşamada olmasına rağmen Türkiye’deki 186 yükseköğretim kurumu arasında nitelik farklarının sürdüğüne dikkat çekilmiştir. • Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi’nin 2015 yılında kabul edilmesinin beklendiği belirtilmiş; örgün ve yaygın eğitimin tanınmasının düşük seviyede olması bir eksiklik olarak belirtilmiştir. • Yükseköğretim mezunları arasında işsizlik oranının 2014 yılı verilerine göre yüzde 19,6 oranında kaydedildiği ve bunun okulu erken terk edenler arasındaki işsizlik oranının (yüzde 38,3) yarısı kadar olduğu tespitine yer verilmektedir. • Hayat boyu öğrenmeye katılım yetişkinlerde yüzde 5 oranında kaydedilmiştir. • 2015 yılında eğitim harcamalarının GSYİH’nin yüzde 3,19’u oranında gerçekleştiği belirtilmiştir. • 12 yıllık zorunlu eğitime geçişin okul kayıt oranlarında artışa yol açtığı olumlu şekilde not edilmiştir. 2014-2015 eğitim öğretim yılında, ilkokula ve liseye kayıt oranları sırasıyla yüzde 96 ve yüzde 94 oranlarına ulaşmıştır. Okul öncesi eğitime kayıt oranı yüzde 54 olurken, ortaöğretim ve yükseköğretime kayıt oranları sırasıyla yüzde 79 ve yüzde 40 oranında kaydedilmiştir. • Okula devamsızlığın yüksek düzeyde seyretmesi ve tutarlı şekilde izlenmemesi bir eksiklik olarak not edilmektedir. • Eğitimin Roman kökenli ve engelli çocuklar gibi gruplar da dahil olmak üzere daha kapsayıcı hale getirilmesi gerektiğinin altı çizilmektedir. Okulu erken terk edenler arasında cinsiyet farkının kayda değer olduğu belirtilmektedir. 53 • Türkiye’nin yeni AB Gençlik Raporu’na katkı sunduğu, Erasmus+ Programının Gençlik bileşenine oldukça aktif şekilde katıldığı kaydedilmektedir. • Genç işsizliğinin yüksek seyrettiği mevcut durumda, Türkiye’nin Erasmus+ gençlik bileşenini; gençlerin becerilerini ve istihdam edilebilirliklerini desteklemek üzere yaygın eğitime katılımı artırmada kullanmasının önemine dikkat çekilmektedir. Kültür alanında; • Türkiye’nin, AB’nin Yaratıcı Avrupa programı kapsamında yer alan Yeni Kültür Alt Programına ve Sektör Ötesi bileşenine katıldığı; MEDIA alt programı kapsamında iş birliğinin ise bazı eylemlerle kısıtlı olduğu belirtilmektedir. Katılım artırılması için Yaratıcı Avrupa Programı Masası’nın kültürel ve yaratıcı sektörlerin kapasitesinin ve programlara ilişkin farkındalığının artırılmasına odaklanması gerektiğine dikkat çekilmektedir. • Kültürel projeler için devlet fonları kurallarının uygulanmasında sorunlar yaşandığı eleştirilmektedir. • Film gösterimleri için sertifika alınması gerekliliğinin, kontrol uygulama çabası olarak algılandığı; bazı derecelendirme ve film komitelerinin ifade özgürlüğü ve sanatsal haklar konusunda endişe uyandırdığı kaydedilmiştir. • Türkiye’nin bu alanda AB’nin temel hukuki referansı olan 2005 tarihli Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesine ilişkin UNESCO Sözleşmesi’ni halen onaylamadığı bir eksiklik olarak not edilmektedir. 4.27. FASIL 27: ÇEVRE VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ Bu fasılda, Türkiye’nin AB’ye uyum düzeyinde bir önceki yıllara göre benzerlik gözlemlenirken, fasılda sınırlı düzeyde uyumlu olduğu ve geçtiğimiz yıl özellikle çevre mevzuatının uyumlaştırılması ile ilgili sınırlı düzeyde ilerleme kaydedildiği görülmektedir. Söz konusu fasılda sadece “gürültü” alanında mevzuat uyumu ileri düzeyde olarak değerlendirilmektedir. Diğer alanlar “çevre koruma” ve “iklim değişikliği” olarak iki alt başlıkta incelenmekle beraber bu alanlardaki mevzuat uyum çalışmaları ve eylem planları konusunda beklentiler devam etmektedir. Çevre koruma alanının yatay mevzuat kısmı, önemli boyuttaki sorunları içermektedir. Özellikle Avrupa Komisyonu tarafından en fazla üzerinde durulan kısımlar; Türkiye’nin henüz sınır-ötesi konularda Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED) iş birliğini öngören genel ikili anlaşmalar taslağını üye ülkelere sunmaması, AB’nin Stratejik Çevresel Değerlendirme Yönergesi’ne uyum mevzuatının karara bağlanmaması ve çevre 54 konularında halkın karar alma süreçlerine katılımını öngören Aarhus Sözleşmesi’ne taraf olunmaması olarak öne çıkmaktadır. Hava kalitesinde; dış ortam kalitesi, ulusal emisyon tavanları ve uçucu organik bileşikler konusunda AB yönergelerine uyumlu mevzuat kabul edilmediği dile getirilerek bir önceki yıla benzer bir açıklama hakimdir. Sadece bazı illerde hava kirliliği raporlaması yapıldığı belirtilmekte olup, raporda ulusal temiz hava eylem planlarının hazırlanması çağrısı yapılmaktadır. Söz konusu eylem planlarının bu yıl sonuna kadar çıkarılması beklenmektedir. Atık yönetiminde, 2 Nisan 2015 tarihinde, AB Atık Çerçeve Yönergesi’ne uyum çalışmasını sunan Atık Yönetimi Yönetmeliği’nin yürürlüğe girmesi önemli bulunmakta, ancak atık yönetimi planlarının uygulanması gerektiği ifade edilmektedir. 15 Temmuz 2015 tarihinde yürürlüğe giren Maden Atıkları Yönetmeliği kapsamında yürütülen çalışmalar ile geçen yıla paralel açıklamada, ayırma, geri dönüşüm ve tıbbi atık arıtımı konusunda kapasite artırımına devam edildiği belirtilmektedir. Aynı şekilde ayrıştırarak toplama ve biyolojik olarak parçalanabilir bileşiklerin (yüzde 100 mineral yağ içermeyen bileşikler, plastik gibi) azaltılması gerektiği ifade edilmektedir. 20142017 dönemini kapsayan ve Aralık 2014 tarihinde kabul edilen Ulusal Geri Dönüşüm Strateji Belgesi ve Eylem Planı olumlu bir çalışma olarak değerlendirilmektedir. Su kalitesinde; uzun süredir beklenen nehir havza yönetimi planlarının tamamlanması ve sınır-ötesi istişarelerin geliştirilmesi gerektiği açıklanmaktadır. Büyükşehir Belediye Kanunu ile beraber özellikle Kentsel Atıksu Yönergesi’nin uygulanmasında ilerlemenin bir önceki yıl gibi beklenen bir konumda devam ettiği belirtilmektedir. Devam eden yatırımların önemine dikkat çekilerek, atıksu arıtma kapasitesinin artması önemli bir adım olarak nitelendirilmektedir. Raporda, doğa koruma alanının, AB’ye uyum sürecinde fasla ilişkin en sorunlu alanlardan biri olmaya devam ettiği; özellikle en büyük beklentinin ulusal biyoçeşitlilik ve eylem planının kabul edilmesi olduğu açıklanmaktadır. Sulak alanlar, ormanlar ve doğal sit alanlarındaki yasa değişikliklerinin, AB’ye uyumlu olmadığı ve milli parklar alanında yasal boşluğun devam ettiği vurgulanmaktadır. Potansiyel Natura 2000 listesinin AB’ye sunulması beklenirken, Türkiye’deki HES yatırımlarının özellikle doğal değeri koruma temelinde, AB çevre mevzuatına uyumlu olması gerektiği belirtilmektedir. 55 Endüstriyel kirliliğin önlenmesi ve risk yönetiminde; AB Endüstriyel Emisyonlar Yönergesi’ni uygulamaya koyacak ve geçen yıl da dile getirilen ilgili yönetmelik taslağının kabul edilmesi çağrısı yapılmaktadır. 2014 yılında meydana gelen Soma ve Ermenek maden kazalarının ise risk yönetimindeki eksiklikleri öne çıkardığı ve özellikle maden işletmelerine verilen izinler konusundaki sıkıntılara dikkat çekilmektedir. Bazı davaların ise çözüme kavuşmadığı not edilmektedir. Kimyasallarda; AB’nin REACH Tüzüğü’ne uyumu gerektiren mevzuatın karara bağlanmadığı belirtilmektedir. AB sivil koruma mekanizmasına katılma konusunda; sürecin tamamlanması adına afet yönetimi stratejisi ile doğal ve insan kaynaklı afet risklerinin azaltılması ve yönetimine yönelik stratejinin geliştirilmesi beklenmektedir. Türkiye’nin iklim değişikliği ile ilgili olarak, 2015 Paris İklim Zirvesi’nde imzalanması öngörülen anlaşmaya yönelik ulusal katkısını Eylül 2015’te BM’ye sunduğu belirtilmektedir. Ancak ulusal emisyon azaltım taahhüdüne nasıl ulaşılacağı konusunda daha net ifade beklenmekte ve özellikle hedefe yönelik uygulama sürecine geçilmesi gerektiği açıklanmaktadır. AB’nin 2030 yılına ait iklim ve enerji paketine yönelik Türkiye’nin de paralel bir emisyon azaltım hedefini ve enerji paketini sunması çağrısı yapılmaktadır. İklim değişikliği konusunda ayrıca farkındalık çalışmalarının devam ettirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. AB tarafından genel olarak söz konusu fasılda Türkiye için öncelikli alanlar, şu şekilde sıralanmaktadır: • Yatay mevzuata ilişkin, ÇED Yönetmeliği’nin AB’ye uygunluk derecesinin kesinleştirilmesi; • İklim değişikliği ile mücadelede daha güçlü bir stratejik planlamanın oluşturulması ve yeni iklim değişikliği anlaşması için sunulan ulusal katkının gerçekleşmesine yönelik uygulama sürecinin başlatılması; • AB’ye uyum sürecinde çevre konularında halkın sürece dahil edilmesi ve bilgilendirilmesi; • Sera gazı emisyonlarının izlenmesi ve raporlanmasında AB’ye uyum mevzuatlarının ve eylem planlarının tamamlanması. 4.28. FASIL 28: TÜKETİCİNİN VE SAĞLIĞIN KORUNMASI 2015 Yılı İlerleme Raporu’nda Tüketicinin ve Sağlığın Korunması Faslında yapılan çalışmaların AB müktesebatına uyumlu yürütüldüğü ifade edilmektedir. Nitekim, 56 bu fasılda Türkiye’nin AB müktesebatına uyum durumunun iyi düzeyde olduğu belirtilmektedir. Geçtiğimiz yıl mevzuat uyum sürecinde ve AB müktesebatını uygulamak için gerekli yapıların oluşturulması ile ilgili sınırlı düzeyde ilerleme kaydedilmiştir. Halk sağlığı alanında, kapanış kriterlerinden biri olan tütün ürünleri ile mücadele alanında AB’ye tam uyum geçtiğimiz yıllarda sağlanmış ve bu husus Avrupa Komisyonu tarafından teyit edilmiştir. Genel anlamda, halk sağlığına yönelik hizmet çalışmalarının AB’ye uyumlu olduğu yorumu hâkimdir. Bağış sistemlerindeki kapasitenin gelişmesine ve kamuoyunu bilinçlendirici faaliyetlerin artmasına bağlı olarak, Türkiye’de kan, organ, hücre ve doku bağışlarında artış yaşanması olumlu bir gelişme olarak belirtilmektedir. Uluslararası alanda AB’ye benzer ve uyumlu politikaların benimsenmesine katkı sağlayacak bir adım olarak, Türkiye’nin Avrupa Konseyi İnsan Organlarının Kaçakçılığının Önlenmesi Sözleşmesi’ne ilk taraf olan ülkeler arasında yer alması olumlu karşılanmaktadır. Türkiye’de kişi başına düşen doktor sayısındaki artış ve sağlık hizmetlerinde yapılan ek çalışmalar, halk sağlığı alanındaki önemli uyum çalışmaları arasında sayılmaktadır. Halk sağlığına ilişkin sadece Türkiye’de sağlık harcamalarının artırılması ve vatandaşların sağlık hizmetlerine daha kolay erişmesi çağrısı yapılmaktadır. Fasıl kapsamındaki diğer alt başlık olan tüketicinin korunması alanında ise kilit mevzuatlardan biri olan ve Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında ilgili maddelerin uygulanmasına yardımcı olacak önemli yönetmelikler yürürlüğe girmiştir. Kanun uyarınca, tüketicinin özellikle ekonomik çıkarlarının korunmasına yönelik kurallar AB standartlarına getirilmiştir. Avrupa Komisyonu’na göre, bu fasılda sadece şu konular Türkiye için öncelikli alanları teşkil etmektedir: • Sağlık riskleri ile mücadelede idari kapasitenin geliştirilmesi ve özellikle bulaşıcı hastalıklar alanında AB’nin listesine paralellik sağlanması ile hastalıkları tanımlama raporlama ve denetim altına almayı sağlayacak idari kapasitenin güçlendirilmesi; • Ulusal sağlık bilgi sisteminde veri güvenliğinin korunması; • 6502 sayılı Kanun ile yetkileri artan Hakem Heyetlerinin, tüketici şikâyetlerinin çözüme kavuşturulmasındaki etkinliğinin artırılması. 57 4.29. FASIL 29: GÜMRÜK BİRLİĞİ 2015 Yılı İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin Gümrük Birliği Faslında AB müktesebatına uyum açısından iyi düzeyde olduğu belirtilmiştir. Ancak bu geçtiğimiz dönem içerisinde bu alanda ilerlemenin olmadığına dikkat çekilmiştir. Türkiye’nin gümrük mevzuatına ilişkin olarak sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Gümrük Kanunu’nun AB gümrük kodları ile uyumlaştırılması gerektiği belirtilmektedir. İlerleme Raporu’nda, Türkiye’nin özellikle vergi muafiyeti, serbest bölgeler, gözetim önlemleri ve tarife kotalarına ilişkin mevzuatının yeterince uyum sağlamadığına da dikkat çekilmiştir. Raporda, Türkiye’nin Gümrük Birliği’nin ilkelerine ters düşen ek gümrük vergileri uyguladığına işaret edilmiştir. Türkiye’nin özellikle bazı tekstil ürünleri ve ayakkabılarda bu ek vergileri uygulamaya koyduğu belirtilmiştir. Türkiye’nin, geçtiğimiz dönem içinde gümrük idaresinin idari ve operasyonel kapasitesinin güçlendirilmesi yönünde adımlar attığı ve bu çalışmaların ağırlıklı olarak yasa dışı işlemler ve kaçakçılıkla daha etkin mücadele edilmesine yönelik olduğu belirtilmiştir. Ancak incelenmesi için laboratuvara gönderilen ürün sayısının artması durumu beraberinde gümrük formalitelerinde artış ve işlemlerde gecikmelere yol açmıştır. Fikri mülkiyet haklarının gümrüklerde uygulanmasına ilişkin hak sahiplerinin şikâyetlerinin sunulduğu elektronik başvuru sisteminin etkin bir şekilde işlemekte olduğu, ancak bu mevzuatta daha fazla uyum sağlanması gerektiği kaydedilmiştir. Son olarak, 2014 İlerleme Raporu’nda olduğu gibi, AB’nin transit sistemi ve gümrük tarifeleri sistemi ile bağlantılı bilgi teknolojileri sistemlerinin Türkiye’de henüz mevcut olmadığı kaydedilmiştir. Türkiye’nin önümüzdeki yıl içerisinde bu fasla ilişkin adım atması beklenen öncelikli alanlar şunlar olarak açıklanmaktadır: • Malların serbest dolaşımını engelleyici ihracat ve ithalat kısıtlamalarının kaldırılması; • Gümrük işlemlerinin basitleştirilmesi ve risk temeline dayalı kontrollerin iyileştirilmesine yönelik adımların atılması. 4.30. FASIL 30: DIŞ İLİŞKİLER 2015 İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin Dış İlişkiler Faslında iyi düzeyde uyum seviyesine ulaştığı, geçtiğimiz dönemde ise bu fasılda sınırlı düzeyde ilerleme kaydedildiği belirtilmektedir. Geçtiğimiz dönem içerisinde, Türkiye, AB’nin menşe kurallarını kabul ederek, Genelleştirilmiş Tercihler Sistemine uyum sağlamak konusunda önemli ilerleme kaydetmiştir. Ancak İlerleme Raporu’nda, Türkiye’nin coğrafi kapsam ve ürün kapsamı alanlarında daha fazla uyum sağlaması gerektiği vurgulanmaktadır. 58 Türkiye’nin AB ile ortak ticaret politikası uyumunun yüksek düzeyde olmasına karşın, Avrupa Komisyonu, Türkiye’nin Ortak Gümrük Tarifesine uymadığına dikkat çekmiştir. Raporda, Türkiye’nin çok sayıda ürüne ek vergi uyguladığı ve bu durumun Gümrük Birliği’nin ilkelerine aykırı düştüğü belirtilmiştir. Önceki İlerleme Raporlarında da olduğu gibi, Türkiye’nin çift kullanımlı malların ihracat kontrolüne ilişkin AB müktesebatıyla uyum sağlaması gerektiği vurgulanmıştır. Bu kapsamda, Türkiye’nin çift kullanımlı malların ihracat kontrollerine ilişkin olarak, Konvansiyonel Silahlar ve Çift Kullanımlı Malzeme ve Teknolojilerin İhracat Kontrolüne İlişkin Wassenaar Düzenlemesi gibi çok taraflı ihracat kontrolü düzenlemelerine üyelik konusunda AB tutumuyla uyum sağlamadığı belirtilmiştir. Bir diğer eleştiri konusu da, Türkiye’nin şirketlere orta ve uzun vadede ihracat kredisi verilmesi konusunda AB pozisyonu ile uyum sağlamadığıdır. Türkiye’nin üçüncü ülkeler ile müzakerede bulunduğu ya da imzaladığı ikili ticaret anlaşmalara ilişkin bölümde ise, Türkiye’nin Malezya ile imzaladığı Serbest Ticaret Anlaşması’nın Malezya ve AB arasında öngörülen anlaşmanın müzakerelerinin tamamlanmadan önce yürürlüğe girmiş olması eleştiri konusu teşkil etmiştir. Bu gelişmenin Gümrük Birliği’nin ilkelerine aykırı düştüğü belirtilmektedir. İlerleme Raporu’nda, Avrupa Komisyonu’nun ve Türkiye’nin Gümrük Birliği’nin modernize edilmesi ve kapsamının genişletilmesi imkânlarını değerlendirme yönünde karar aldıkları hususu sadece belirtilmekle yetinilmiştir. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sürecine ilişkin kapsamlı bilgilerin verilmemesi dikkat çekmektedir. Bu sürecine İlerleme Raporu’nda pek vurgu yapılmaması dikkat çekicidir. Kalkınma politikası ve insani yardım konularına ilişkin bölümde Türkiye tarafından 2014 yılında yapılan toplam resmi kalkınma yardımı miktarının yaklaşık yüzde 0,46 RKY/ GSMG’ye ulaşarak, 2,8 milyar avro civarında gerçekleştiği ifade edilmiştir. Raporda bu yardımların çoğunun Suriye’ye yönelik olduğuna dikkat çekilmiştir. Türkiye açısından önümüzdeki yıl içerisinde bu fasla ilişkin adım atması beklenen öncelikli alanlar şunlardır: • Genelleştirilmiş Tercihler Sistemine ilişkin uyum sürecinin tamamlanması; • Çift kullanımlı malların ihracat kontrolüne ilişkin önlemlerin alınması; • Ortak Gümrük Tarifesine uyum sağlanması. 59 4.31. FASIL 31: DIŞ, GÜVENLİK VE SAVUNMA POLİTİKASI 2015 İlerleme Raporu’nda, Dış, Güvenlik ve Savunma Politikası Faslında, Türkiye’nin AB’ye sınırlı düzeyde uyumlu olduğu değerlendirilmektedir. Türkiye ile AB arasında dış ve güvenlik politikası alanında siyasi diyaloğun artmasıyla sınırlı düzeyde ilerleme kaydedildiği belirtilmiştir. Türkiye’nin Suriye’ye yönelik politikasını sürdürdüğü, muhaliflere destek vermeye ve sığınmacılara hayati nitelikte insani yardım sağlamaya devam ettiği belirtilmiştir. Türkiye’nin sivil ve askeri kriz yönetimi misyonlarına aktif katılımını sürdürdüğü kaydedilmiş, Türkiye’nin IŞİD’e karşı uluslararası koalisyona katılmasıyla Türkiye ile AB arasında terörle mücadele alanında diyalogda gelişme sağlanması, önemli bir gelişme olarak nitelendirilmiştir. Bu fasılda Türkiye’den önümüzdeki yıl içerisinde beklenen, AB deklarasyonları ve Konsey kararlarına uyum düzeyini artırmasıdır. Fasıl kapsamındaki konularda; • Türkiye ile AB arasında, Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Körfez, Afganistan, Pakistan, Rusya, Ukrayna, Güney Kafkasya, Orta Asya’daki gelişmelerin yanında, terörle mücadele, yabancı savaşçılar ve silahsızlanma konularını kapsayan siyasi diyaloğun sürdüğü belirtilmiştir. • Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası (OGSP), Afrika, Orta Doğu ve Batı Balkanlar konularında daha yakın iş birliği için gayri resmi istişarelerin gerçekleştirildiği kaydedilmiştir. • AB Terörle Mücadele Koordinatörünün Ekim 2014 ve Haziran 2015’te Türkiye’yi ziyaret ettiği not edilmiştir. • Ortak Dış ve Güvenlik Politikası alanında, Türkiye’nin AB deklarasyonları ve Konsey kararlarına uyum durumunun bir önceki yıla (yüzde 29) kıyasla artarak yüzde 40 oranında kaydedildiği belirtilmiştir (40 karar ve deklarasyondan 16’sına uyum). • Türkiye’nin Kırım’ın Rusya tarafından gayri hukuki ilhakını tanımayarak kınadığı ve Kırım Tatarlarının durumuna ilişkin endişelerini dile getirdiği, buna karşılık Kırım ve Ukrayna’nın doğusu konusunda AB’nin kısıtlayıcı önlemleri de dahil olmak üzere AB Konsey kararlarına katılmadığı not edilmiştir. • Türkiye’nin Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü’nü imzalamamış olması not edilmektedir. • Suriye krizi konusunda, Türkiye’nin, krizin yayılma riskini sıkça telaffuz ettiği Suriye rejiminin sivillere uyguladığı şiddeti tekrar tekrar ve güçlü bir şekilde kınadığı; Suriye Muhalifler Koalisyonuna ve 2 milyon kadar sığınmacıya güçlü ve benzeri görülmemiş insani yardım sağladığı; Suriye’ye yönelik kısıtlayıcı önlemleri sürdürdüğü belirtilmiştir. 60 • Irak’ta yeni hükümetle ilişkilerin kayda değer şekilde iyileştiği ve Kuzey Irak’ta Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile ilişkilerin gelişmeye devam ettiği kaydedilmiştir. • Türkiye’nin IŞİD’e karşı uluslararası koalisyona katılarak, yabancı terörist savaşçılara ilişkin çalışma grubuna eş başkanlık ettiği not edilmiştir. • Türkiye’nin ABD ile terörle mücadele ve güvenlik konularında düzenli istişarelerde bulunduğu; Eylül 2014’te Küresel Terörle Mücadele Forumu’na eşbaşkanlık ettiği not edilmiştir. • Türkiye’nin Suriye muhalefetini “eğit ve donat” programı kapsamında ABD, Irak ve IBKY peşmergeleri ile çalışmalar yürüttüğü; IŞİD’in Suruç’taki terör saldırısının ardından Suriye’deki IŞİD hedeflerine yönelik hava operasyonları gerçekleştirdiği ve ABD ile İncirlik üssünün koalisyon güçleri tarafından kullanılması konusunda anlaşma sağladığı kaydedilmiştir. • İsrail ile ilişkilerde Mart 2013’te başlatılan normalleşme sürecinin tamamlanması yönünde kayda değer bir adım atılmadığı ve ilişkilerin gergin seyrettiği belirtilmektedir. Türkiye’nin Gazze’ye insani yardım sağlamayı sürdürdüğü, Hamas ve El Fetih ile iletişim kanallarını açık tuttuğu kaydedilmiştir. • Mısır ile ve Libya’daki uluslararası düzeyde tanınan otoritelerle ilişkilerde herhangi bir iyileşme yaşanmadığı, buna karşılık Türkiye’nin BM’nin Libya’ya yönelik çalışmalarını desteklemeyi sürdürdüğü not edilmektedir. • Türkiye’nin Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleriyle iyi ilişkiler içerisinde olmayı sürdürdüğü, İran ile ilişkilerin ise iki ülkenin Suriye ve Yemen konularında farklı politikalar izlemelerine rağmen geliştiği tespiti yapılmaktadır. • Türkiye’nin Yemen’de Husilere karşı Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonu desteklediği ve anlaşmazlıkta arabuluculuk yapma yönünde çaba gösterdiği kaydedilmiştir. • Türkiye’nin Afganistan ve Pakistan ile ve iki ülke arasında iş birliğini artırmayı sürdürdüğü, bunun yanında Asya, Afrika ve Orta/Latin Amerika ülkeleriyle de ilişkilerini geliştirerek güçlendirdiği; Orta Amerika Entegrasyon Sistemi’nde bölge dışı gözlemci statüsü elde ettiği belirtilmiştir. • Rusya ile ilişkiler konusunda, Rusya ile Devlet Başkanı Putin’in Aralık 2014 tarihli Ankara ziyareti de dahil olmak üzere bir dizi üst düzey temasın gerçekleştiği, söz konusu ziyaret sırasında Güney Akımı projesine muhtemel bir alternatif olarak “Türk Akımı” projesinin ortaya koyulduğu kaydedilmiştir. • Ukrayna ile ilişkilerin iyi seyrettiği, Türkiye-Ukrayna Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin Mart 2015 tarihli toplantısının ardından iki ülkenin ilişkilerini geliştireceklerini açıkladıkları ve Türkiye’nin Ukrayna’nın AB ile ortaklığını artırma çabalarına destek mesajı verdiği not edilmiştir. 61 • Güney Kafkasya ve Orta Asya bağlamında, Türkiye’nin bölgeyle angajmanını sürdürdüğü belirtilmiş, temel atma töreni Mart 2015’te gerçekleşen TANAP, bölge ile AB arasında enerji alanında iş birliğinin güçlendirilmesi yönünde önemli bir adım olarak nitelendirilmiştir. • Nisan 2015’te 1915 olaylarına ilişkin Başbakan tarafından yapılan açıklamalar olumlu şekilde not edilirken, Türkiye’nin 1915 olaylarına ilişkin iddiaların tanınması karşısında sergilediği tutum eleştirilmiştir. Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik 2009 tarihli protokollerin halen onaylanmamış olduğu not edilmektedir. • Türkiye’nin Batı Balkan ülkeleriyle yakın ilişkilerini sürdürdüğü belirtilmiştir. • Türkiye’nin kitlesel imha silahlarının yayılmasının önlenmesine ilişkin tüm uluslararası düzenlemelere taraf olduğu belirtilirken Wasenaar Düzenlemesine ve Füze Teknolojisi Kontrol Rejimine üyelik konusundaki tutumunu AB ile uyumlaştırmadığı not edilmektedir. • Türkiye’nin OGSP kapsamında Bosna-Hersek’te yürütülen EUFOR ALTHEA, Kosova’daki EULEX misyonu başta olmak üzere, sivil ve askeri kriz yönetimi operasyonlarına katılımını sürdürmesi, EUFOR RCA, EUBAM Libya, EUTM Mali ve EUAM Ukrayna misyonlarına katkı sunmayı teklif etmesi olumlu şekilde dile getirilmektedir. • Berlin Artı düzenlemelerinin ötesinde AB’ye üye tüm ülkeleri kapsayan AB-NATO iş birliği konusunun halen çözüme kavuşturulmamış olduğu belirtilmektedir. 4.32. FASIL 32: MALİ KONTROL 2015 İlerleme Raporu’nda, Mali Kontrol Faslında, Türkiye’nin AB’ye iyi düzeyde uyumlu olduğu ifade edilmektedir. Son bir yıl içerisinde özellikle mali kontrol alanında ulusal uyum stratejisinin ve eylem planının kabul edilmesiyle sınırlı düzeyde ilerleme kaydedildiği belirtilmiştir. Dış kontrol alanında da ilerleme kaydedildiği ifade edilmiştir. Kamu iç mali kontrolünün (KİMK) kamu yönetiminin tüm düzeylerinde ve kamu şirketlerinde uygulanması için kayda değer çabaya ihtiyaç duyulduğu kaydedilerek, Türkiye’nin fasıl kapsamında önümüzdeki yıl yerine getirmesi gerekenler şu şekilde sıralanmaktadır: • KİMK politika belgesinin güncellenmesi ve yeni bir eylem planının, tercihen kamu mali yönetim reform programı kapsamında, uygulanmaya başlanması; • Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun uygulanmasını iyileştirmek üzere kamu sektöründe iç kontrol ve iç denetim düzenlemelerinin tadil edilmesi; • Dış denetim alanındaki mevzuatın tam olarak uygulanmasının sağlanması. 62 KİMK alanında; • Hükümetin 2002 yılında kabul edilen KİMK strateji belgesi ve eylem planını güncelleme taahhüdünde bulunmasına karşın, stratejinin uygulanmasının izlenmesi ve takibi alanında bir mekanizmanın mevcut olmaması bir eksiklik olarak not edilmektedir. • Maliye Bakanlığı bünyesinde KİMK’i denetleyen iki Merkezi Uyumlaştırma Biriminin idari kapasitesinin güçlendirilmesi gerektiği belirtilmektedir. • Mali yönetim ve kontrolün yalnızca mali bir sistemden ziyade bir yönetim sistemi olarak ele alınması gerektiği dile getirilmektedir. • Türkiye’de risk yönetimine sistematik bir yaklaşım getirilmesi kilit bir zorluk olarak nitelendirilmektedir. • Bakanlıkların bütçe denetim işlevinin zaman zaman iç denetim işleviyle çakıştığı belirtilmektedir. • KİMK kanunu kapsamında iç denetimin genel anlamda uluslararası standartlara uygun olduğu, iç denetim kılavuzu ve etik kodunun bulunduğu belirtilmektedir. • 386 kurumdan 246’sının iç denetim birimi kurduğu kaydedilerek, kamu kurumlarındaki iç denetçi pozisyonlarının yüzde 46’sının dolu olduğu ve Başbakanlık gibi kilit öneme sahip bazı kamu kurumlarına halen iç denetçi atanmamış olduğu tespiti yapılmaktadır. Dış denetim alanında; • Sayıştay Kanunu’nun bağımsızlığının Anayasa tarafından garanti edildiği ve INTOSAI standartlarıyla uyumlu olduğu not edilmektedir. Sayıştay’ın kurumsal kapasitesinin artırılması için 2014-2018 dönemini kapsayan bir stratejik gelişim planı kabul edildiği ve Sayıştay’ın 2016 yılına kadar iç kontrol standartlarıyla uyumun sağlanması için 2014 yılında bir eylem planı kabul ettiği kaydedilmiştir. • Sayıştay’ın 2014 yılında denetim kalitesini artırdığı not edilmiştir. • Denetim işlevinin etkisi konusunda Sayıştay tarafından hazırlanan yıllık raporların TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na sunulmasına karşın, mevcut yapının sistematik şekilde işletilemediği eleştirilmektedir. Sayıştay ile Maliye Bakanlığı arasındaki çalışma grubunun bir benzerinin Sayıştay ile TBMM arasında kurulması gerektiğine dikkat çekilmektedir. • Sayıştay’ın internet sitesini düzenli şekilde güncellediği ve kamuoyuyla iletişimini düzgün tuttuğu belirtilmektedir. AB’nin mali çıkarlarının korunması alanında; • Müktesebat uyumu konusunda, ulusal mevzuatın AB’nin mali çıkarlarının korunmasına ilişkin sözleşmenin genel unsurlarını içerdiği değerlendirmesi yapılmaktadır. 63 • Yolsuzlukla Mücadele Ulusal Koordinasyon Birimi - AFCOS’un Komisyon ile ortak iyi düzeyde çalışmayı sürdürmesi, ilgili tüm mercileri kapsayan bir yolsuzlukla mücadele ağının varlığı olumlu şekilde değerlendirilmektedir. • Türkiye’nin 2010-2014 dönemini kapsayan Saydamlığın Artırılması ve Yolsuzlukla Mücadele Stratejisi’ni uygulamayı sürdürdüğü; buna karşılık yolsuzlukla mücadele stratejisi ve eylem planının güncellenmesi gerektiği ifade edilmektedir. • 2014 yılında Türkiye’nin birçok vakaya ilişkin Komisyon ile işbirliği yaptığı ve muhtemel yolsuzluk vakalarını rapor etmek üzere başlıca prosedürlerinin kurulduğu belirtilmekte, buna rağmen soruşturma ve raporlama faaliyetlerinde sağlam bir sicil oluşturulması gerektiğine dikkat çekilmektedir. Avronun sahteciliğe karşı korunması alanında; • Türkiye’nin bu alanda ileri düzeyde müktesebat uyumuna sahip olduğu değerlendirmesi yapılmaktadır. • Merkez Bankası’nda sahte banknot ve madalyonların teknik analizini yapmakla görevli uzman bir birimin bulunması, birim çalışanlarının düzenli şekilde eğitilerek, Pericles 2020 Programına etkin şekilde katılmaları olumlu şekilde not edilmektedir. • Polisin AB kurumlarıyla iş birliğinin sağlanması için Ulusal Merkez Ofis olarak hizmet vermesi ve sahte parayı dolaşımdan çekmeyen mali kurumlara para cezası uygulanmasının söz konusu olması olumlu şekilde not edilmektedir. • Türkiye’nin Komisyon ve Avrupa Merkez Bankası ile resmi iş birliği anlaşmaları imzalamamış olmasına rağmen pratikte bu kurumlarla yakın iş birliği içerisinde olduğu değerlendirmesi yapılmakta ve Türkiye’nin Europol ile iş birliğini güçlendirmek amacıyla bir yol haritası hazırladığı kaydedilmektedir. 4.33. FASIL 33: MALİ VE BÜTÇESEL HÜKÜMLER 2015 yılı İlerleme Raporu’nda, Mali ve Bütçesel Hükümler Faslında Türkiye’nin uyumunun erken düzeyde olduğu ifade edilmektedir. Son bir yıl içerisinde bu fasılda ilerleme kaydedilmediği belirtilmekte ve devam eden süreçte güçlü koordinasyon yapıları, idari kapasite ve uygulama kurallarının gerekliliğinin altı çizilmektedir. • Öz kaynaklar sisteminin uygulanmasına ilişkin temel ilkeler ve kurumların halen mevcut olduğu, geleneksel öz kaynaklara ilişkin olarak Türkiye’nin gümrük mevzuatının müktesebatla büyük ölçüde uyumlu olduğu ifade edilmektedir. • Katma değer vergisine dayalı kaynaklara ilişkin istatistiki KDV hesaplamalarına henüz başlanmadığı belirtilmektedir. 64 • Türkiye’nin AB üyeliğinden sonra AB’nin öz kaynaklar sistemine katkıda bulunmak amacıyla KDV ve gümrük vergilerinde yolsuzlukla mücadeleye ilişkin sıkı önlemler almasının gerektiğine dikkat çekilmektedir. • Üyelik aşamasında idari altyapı ile ilgili bazı önlemler alınmasının gerekeceği de ifade edilmektedir. 65 Tablo 1: Fasıllar Bazında Son Bir Yılda Yaşanan Gelişmeler İyi düzeyde ilerleme var Sınırlı düzeyde ilerleme var İlerleme yok Fasıl 15: Enerji Fasıl 1: Malların Serbest Dolaşımı Fasıl 2: İşçilerin Serbest Dolaşımı Fasıl 21: TransAvrupa Ağları Fasıl 3: İş Kurma Hakkı ve Hizmet Sunumu Serbestisi Fasıl 12: Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı Politikası Fasıl 4: Sermayenin Serbest Dolaşımı Fasıl 17: Ekonomik ve Parasal Politika Fasıl 5: Kamu Alımları Fasıl 23: Yargı ve Temel Haklar Fasıl 6: Şirketler Hukuku Fasıl 29: Gümrük Birliği Fasıl 7: Fikri Mülkiyet Hukuku Fasıl 33: Mali ve Bütçesel Hükümler Fasıl 8: Rekabet Politikası Fasıl 9: Mali Hizmetler Fasıl 10: Bilgi Toplumu ve Medya Fasıl 11: Tarım ve Kırsal Kalkınma 66 Geriye dönüş var Fasıl 23: Yargı ve Temel Haklar altında ifade özgürlüğü ve toplanma özgürlüğü İyi düzeyde ilerleme var Sınırlı düzeyde ilerleme var İlerleme yok Geriye dönüş var Fasıl 13: Balıkçılık Fasıl 14: Taşımacılık Politikası Fasıl 16: Vergilendirme Fasıl 18: İstatistik Fasıl 19: Sosyal Politika ve İstihdam Fasıl 20: İşletme ve Sanayi Politikası Fasıl 22: Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu Fasıl 24: Adalet, Özgürlük ve Güvenlik Fasıl 25: Bilim ve Araştırma Fasıl 26: Eğitim ve Kültür Fasıl 27: Çevre ve İklim Değişikliği Fasıl 28: Tüketicinin ve Sağlığın Korunması Fasıl 30: Dış İlişkiler 67 Tablo 2: Fasıllar Bazında AB Müktesebatına Genel Uyum Erken düzey Sınırlı düzey Orta düzey İyi düzey İleri düzey Fasıl 2: İşçilerin Serbest Dolaşımı Fasıl 4: Sermayenin Serbest Dolaşımı Fasıl 11: Tarım ve Kırsal Kalkınma Fasıl 1: Malların Serbest Dolaşımı Fasıl 6: Şirketler Hukuku Fasıl 3: İş Kurma Hakkı ve Hizmet Sunumu Serbestisi Fasıl 5: Kamu Alımları Fasıl 12: Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı Politikası Fasıl 7: Fikri Mülkiyet Hukuku Fasıl 21: TransAvrupa Ağları Fasıl 13: Balıkçılık Fasıl 8: Rekabet Politikası Fasıl 23: Yargı ve Temel Haklar Fasıl 9: Mali Hizmetler Fasıl 25: Bilim ve Araştırma Fasıl 33: Mali ve Bütçesel Hükümler Fasıl 10: Bilgi Toplumu ve Medya Fasıl 20: İşletme ve Sanayi Politikası Fasıl 14: Taşımacılık Politikası Fasıl 28: Tüketicinin ve Sağlığın Korunması Fasıl 15: Enerji Fasıl 29: Gümrük Birliği Fasıl 16: Vergilendirme Fasıl 30: Dış İlişkiler Fasıl 17: Ekonomik ve Parasal Politika Fasıl 32: Mali Kontrol Fasıl 18: İstatistik 68 Erken düzey Sınırlı düzey Orta düzey İyi düzey İleri düzey Fasıl 19: Sosyal Politika ve İstihdam Fasıl 22: Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu Fasıl 24: Adalet, Özgürlük ve Güvenlik Faslı Fasıl 26: Eğitim ve Kültür Fasıl 27: Çevre ve İklim Değişikliği Fasıl 31: Dış, Güvenlik ve Savunma Politikası Fasıl 20: İşletme ve Sanayi Politikası Fasıl 22: Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu Fasıl 24: Adalet, Özgürlük ve Güvenlik Fasıl 25: Bilim ve Araştırma Fasıl 26: Eğitim ve Kültür Fasıl 27: Çevre ve İklim Değişikliği Fasıl 28: Tüketicinin ve Sağlığın Korunması Fasıl 30: Dış İlişkiler 69