GÖZDE BEDİR 2010292060 İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ETKİLERİ İklim değişiklikleri, bilimsel olarak klimatoloji dalına göre incelenen bir tür atmosferik ya da astronomik değişikliklerdir. Atmosferdeki CO2 (Karbon dioksit), CH4 (Metan), C4H10(Bütan) gibi sera gazları ile atmosferdeki ısının çıkamamasıdır. Bu yüzden ısı enerjisi, madde partiküllerinde çok fazla kalıp ısının artışına neden olur; ya maddeden çabuk ayrılıp ısı kaybına neden olur; ya da periyot olarak değişir. Bu da Dünya, Mars, Venüs ya da söz konusu herhangi bir gezegenin iklimindeki sürekli değişimlere yol açar. Günümüzde örnek olarak, kışın havaların fazla sıcak ve nemli olması ya da yazın yüksek sıcakların geç gelmesi olabilir. İklim değişikliği, 21. yüzyılda insanlığın karşı karşıya kaldığı en büyük sorunların başında gelmektedir. İnsan sağlığı, ekosistemler, hatta insan neslinin sürdürülmesi bakımından tehdit oluşturabilecek olumsuz etkileri nedeniyle çok ciddi sosyal-ekonomik sonuçlara yol açabilecek bir sorun olarak değerlendirilen iklim değişikliği, özellikle son yıllarda uluslararası gündemin üst sıralarında yer almaya başlamıştır. İklim değişikliğinin etkileri arasında tatlı su kaynaklarının azalması, gıda üretimi koşullarındaki genel değişiklikler , seller, fırtınalar, sıcak dalgaları ve kuraklık nedeniyle ölümlerde yaşanacak artışlar sayılabilir. Yaşam alanlarının hızlı değişimine ayak uyduramayan birçok bitki ve hayvan türünün nesli yok olacak. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre, sıtma ve yetersiz beslenme gibi nedenlerden milyonlarca kişi ölümle yüz yüze gelecektir. İklim Değişikliklerinin Nedenleri Doğal Etkenler Güneş'ten atmosferin üst sınırına gelen enerji miktarındaki değişme, volkanik faaliyetler, depremler, doğal orman yangınları gibi daha birçok olay, hassas bir denge üzerine oturmuş olan iklim sisteminde bozulmasına neden olan doğal etkenlerdir. Atmosferin Doğal Sera Etkisinin Değişmesi İklim sistemi içinde atmosferin ve yeryüzünün ısınması, atmosferin doğal sera etkisi özelliği nedeniyle olmaktadır. Güneş'ten Dünya'ya gelen enerji ile Dünya'dan uzaya geri verilen enerjinin denk olması, atmosferin doğal yapısının korunmasıyla mümkündür. Atmosferi oluşturan gazların oranlarında olabilecek bir değişiklik bu dengeyi bozacaktır. Bu da küresel ölçekte sıcaklığın artmasına veya azalmasına neden olacaktır. Bu denge ise atmosferin doğal sera özelliğiyle korunmaktadır. a) Sera Etkisi Güneşten gelen dalgalı radyasyonun bir kısmı doğrudan atmosfer tarafından uzaya verilirken, bir kısmı da yeryüzü tarafından emilir. Isınan yeryüzünden salınan uzun dalgalı radyasyonun önemli bir bölümü tekrar atmosfer tarafından emilir. Atmosferdeki gazların kısa dalgalı güneş ışınlarına karşı çok geçirgen, yeryüzünden verilen uzun dalgalı radyasyona karşı ise, biriken sera gazları nedeniyle daha az geçirgen olması sonucunda, yere yakın kısımların beklenenden daha fazla ısınması olayına atmosferin sera etkisi denilmektedir. b) İnsan Etkinliklerinden Kaynaklanan Sera Gazı Birikimlerindeki Değişmeler Atmosferdeki insan kaynaklı sera gazı birikimlerinde sanayi devriminden beri bir artış gözlenmektedir. Sera gazları içinde ayrı bir özellik taşıyan karbondioksit (C02), o günden bu güne %30 oranında artmıştır. Bunun yanında, metan (CH4) %145 ve Azot oksit (N20) %15 oranında artış göstermiştir. Önümüzdeki yıllarda da bu artışın devam edeceği, örneğin atmosferdeki C02 miktarının 21. yüzyılın sonuna kadar şimdiki miktarının 1.5 katı kadar daha fazla olacağı hesap edilmektedir . Bunun sonucunda sera etkisinden kaynaklanabilecek küresel ısınmanın büyüklüğünü düşünmek bile ürkütücüdür. c) Karbondioksit (CO2) ve Diğer Sera Gazlarının Etkisi Küresel ısınma üzerinde etkili olan sera gazları arasında CO2’in ayrı bir yeri ve ayrı bir önemi vardır. Karbondioksit (CO2) Güneşten doğrudan gelen kısa dalgalı ışınları büyük ölçüde geçirdiğinden, ancak yerden verilen uzun dalgalı ışınları tuttuğundan, atmosferin alt kısımlarının ısınmasında çok önemli rol oynayan bir sera gazıdır. Bilindiği gibi atmosferdeki karbondioksit miktarı, birinci derecede fosil yakıtların çeşitli alanlarda kullanımı sonucunda, hızlı bir biçimde artmaktadır. Bununla birlikte ormansızlaşma ve özellikle de tropikal yağmur ormanlarındaki aşırı tahribattı, ayrıca dünyanın diğer bölgelerindeki orman örtülerinin yerini alan yeni bitki örtüsünün de bu artışa katkıda bulunmasıdır. Ozon Tabakasındaki İncelme Ozon, yeryüzündeki yaşam için çok tehlikeli olan çok kısa dalgalı güneş ışınları (morötesi=ultraviyole) için doğal bir süzgeç görevi yapmakta ve büyük bir kısmını da tutmaktadır. Ayrıca tutulan bu enerji nedeniyle de atmosferin daha fazla ısınması önlenmektedir. Yani Ozon tabakası, atmosferdeki doğal dengenin çok önemli bir Öğesidir. Ancak doğal mekanizmalar sonucu oluşan ve atmosferde belirli bir miktarda bulunması gereken ozon , son zamanlarda hızla azaldığı görülmüştür. İnsanların çeşitli etkinlikleri sonucu atmosfere verilen bazı gazlar (karbondioksit, metan, azot oksitler ) bu azalmanın temel nedenlerindendir. Ozondaki azalma ozon tabakasının incelmesi olarak adlandırılır. Son yıllarda küresel boyutta bir incelme gözlenmekle beraber, Antarktika (Güney Kutbu) üzerindeki incelme, tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Bu incelme sonucunda atmosferde yeterli derecede tutulamayan kısa dalgalı güneş radyasyonu, canlılar üzerinde kanserojen etki gösterirken, yere daha fazla ulaşması nedeniyle de, küresel ısınmaya katkıda bulunmaktadır. İklim Değişikliği ve insan Sağlığına Etkileri İklim değişikliğinin insan sağlığı üzerinde etkilerini araştırırken yas, cinsiyet, temizlik koşulları, sosyoekonomik durum, cilt yapısı, nüfus yapısı ve dağılımının dikkate alınması gerekmektedir. Yaş: ishal ve yetersiz beslenme ile bebek ölümleri Hijyen, sosyoekonomik durum: Su ile bulasan hastalıklar, yetersiz beslenme Deri yapısı: Deri kanseri riski Sağlık durumu: Kalp damar hastalıklarına duyarlılıklar Aynı şekilde, coğrafi olarak risk bölgelerinde nüfus dağılımı, tabii ziraat alanların korunması, beslenme ve sosyoekonomik durum dikkate alınmalıdır. Bazı hastalıklar sıcaklık ve yağışa karsı oldukça duyarlıdır. Yüksek sıcaklıkların olduğu dönemlerde özellikle çocuklarda ishal salgınları görülmüştür. Nüfüsun en fakir olduğu bölgelerde sıcaklık değerlerindeki çok küçük değişmeler, büyük sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Humma diğer bir iklim hassasiyeti olan ve geniş alanları etkileyen bir hastalıktır. Sıcak ve nemli şartlarda hastalığın yayılmasında artış göstermektedir. İklim değişikliğinde olacak beklentiler humma riskinin yüksek olacağını ve milyonlarca insanı etkileyeceğini göstermektedir. Sıcaklık ekstremleri: Isı dalgaları Sıcaklık değeri başlangıç ortalamalarına göre 1 °C derece yükseldiğinde ölüm oranlarının yaklaşık %0,2 ile %5,5 oranında yükselmektedir. 2003 yılı haziran ayında Avrupa da görülen ve beş gün devam eden sıcak dalga sonucu yaklaşık 70.000 ölüm olayı gerçekleşmiştir. Avrupa ülkelerinin yer aldığı iklim değişimi ve insan sağlığına etkileri konulu projelerde yapılan tahminlere göre 2071– 2100 yılında sıcaklığın yaklaşık 3 °C derece artacağı ve buna bağlı olarak her yıl ekstra 86.000 ölüm olayı gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Sekil-11: ABD’de kuzey ve güney eyaletlerindeki sıcaklık ölüm ilişkisi (Conti et al.,2002) Sekil-12: 1-15 Ağustos 2003 tarihleri arasında Fransa’da görülen sıcaklık ölüm ilişkisi Sıcaklık Ekstremleri: Soğuk Dalgalar ABD’de 1972 -2002 yılları arasında her yıl yaklaşık 689 kişi olmak üzere toplam 16.555 kişi düşük sıcaklıkların etkisiyle yaşamını yitirmiştir . Soğuk hava ayrıca kalpdamar ve solunum yolları rahatsızlıklarını da arttırmaktadır. Ekstrem olaylar: Kasırgalar, Seller ve Yangınlar Kasırgalar, seller, hortum, kar fırtınaları, rüzgâr fırtınaları ve kuraklık en önemli ekstrem hava olaylarıdır. . Ekstrem hava olaylarının şiddetine göre hastalık ve ölümler direk olarak artmaktadır. 2005 yılında ABD de görülen, Dennis Katrine , Rita ve Wilma kasırgaları sonucunda 2002 kişi hayatını kaybetmiştir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan son çalışmalarda, iklim değişikliği ve insan sağlığına etkilerini açıklamıştır. 1) Geçtiğimiz 50 yıldaki insan aktiviteleri özellikle fosil yakıtlarının yanması sonucunda küresel iklimi etkileyen karbondioksit ve diğer sera gazlarında önemli miktarda artış gözlendi. Karbondioksit miktarındaki % 30’luk artış atmosferin alt tabakalarında ısınmaya neden olmuştur. Küresel iklimdeki bu değişiklik sağlıktaki riskleri de beraberinde getirmiştir, yüksek sıcaklıktan ölümler ve enfeksiyon hastalıklarının yayılma alanları değişmiştir. 2) Ekvatordan kutuplara hava ve iklim insan yaşamını direk ya da dolaylı etkileyen bir güce sahiptir.1990’lı yıllarda 600.000 den fazla insan meteorolojik kaynaklı doğal afetler yüzünden hayatını kaybetmiştir, olayların % 95’i gelişmekte olan ülkelerde görülmüştür. 3) Denizlerin yükselmesi, küresel ısınmanın diğer bir sonucu. Sahillerdeki sel riskinin yükselmesi nüfusun yer değiştirmesine neden olmaktadır. Dünya nüfusunun yarıdan fazlası denize 60 km’lik sahil bandında yasamaktadır . Mısırdaki Nil deltası, Hint okyanusundaki Maldivler Adası, Pasifik okyanusundaki Marshall ve Tuvalu adaları sel ve ölümlere açık alanlardır. Aynı zamanda bu alanlar su kaynaklı enfeksiyon hastalıklarından doğrudan etkilenen alanlardır. 4) Yağış rejimlerindeki değişiklikler, taze su kaynaklarını da etkilemektedir. Küresel anlamda her 10 kişiden dördü su kıtlığı çekmektedir. Su noksanlığı ve azlığı hijyen ve sağlık problemlerine neden olmaktadır. İshal risklerinin artmasından dolayı her yıl yaklaşık 1,8 milyon insan hayatını kaybetmektedir. 5) Su kıtlığı beraberinde büyük göçleri de getirmektedir. Göçler genellikle su kaynaklarına yakın alanlara olmakta, böylece su kaynakları daha çok kirlenmekte ve hastalıklara neden olmaktadır. 6) İklim şartları suyla hastalıkların iletimini etkilemektedir. İklime duyarlı hastalıklar geniş çaplı ölümlere neden olabilir. 2002 yılında ishal, sıtma ve yetersiz beslenmeye bağlı olarak 3 milyondan fazla kişi öldü, bu ölümlerin üçte birinden fazlası Afrika kıtasında görüldü. KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN TOPRAK ÜZERİNE ETKİLERİ Küresel ısınmanın sonucu , olumsuz etkilenen en önemli yapılardan biride topraktır. Küresel ısınmanın toprak üzerine başlıca olumsuz etkileri; • Su seviyelerinin yükselmesi ve deniz seviyesindeki yerleşim alanlarında bulunan kullanılabilir arazilerin yok olması. • Aşırı yağışların verimli arazilere olumsuz etki yapması ve erozyonlara neden olması. • Güneşin kavurucu sıcağı altında topraktaki verimliliğin düşmesi. • Topraktaki azot miktarında azalma meydana gelmesi. • Toprakta tuz oranında artıs meydana gelmesi. • Tarımsal ürün potansiyelindeki değişme. • Topraktaki kil minerallerinde artış gözlenmesi. • Yaz kuraklığının şiddetli artısı ve buna bağlı olarak çölleşme süreci. • Sıcaklık artısıyla toprakta meydana gelen kimyasal olayların hızının artması. KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN BİTKİLER ÜZERİNE ETKİLERİ Binlerce yıldan beri değişen iklim, insan faaliyetleri nedeniyle son yıllarda daha hızlı bir değişim gösteriyor. Özellikle Endüstri Devrimi’nden sonra ortalama sıcaklığın yükselmesi, yeryüzünde bulunan bitki örtüsünü de büyük ölçüde etkiledi. Yaşanan yüksek sıcaklıklar ve bunun sonucunda ortaya çıkan kuraklık, gelecekte birçok bitkinin zarar görmesine, hatta neslinin tükenmesine neden olacak. Bununla birlikte günümüzde yarı kurak ve kurak olarak nitelendirilen topraklar da tarım yapılamayacak hale gelecek. Küresel ısınmanın bitkiler üzerine başlıca etkileri ise şöyledir: • Aşırı yağışlar sonucu topraktaki su oranının artması toprağın uzun süre suya doygun kalması ile birlikte topraktaki oksijen miktarının azalması ve bitkilerin oksijen miktarındaki azalmadan olumsuz etkilenmesi. • Aşırı sıcaklıkların fotosentezi yavaşlatması bunun sonucu olarak bitki büyümesinin yavaşlaması ve döllenme yeteneğinin düşmesi. • Aşırı yağışlar sonucu nem artısı ve bunun neticesinde bitkiler üzerine böcek ve hastalığın musallat olması . • Bazı bölgelerde yaygın olarak yaşanacak daha sıcak, nemli ve yağışlı iklim koşullarının, zararlı mikroorganizmaların üremesine ve çoğalmasına neden olması. • Bitki göçlerinin görülmesi . İklim değişikliğinin hayvanlar üzerindeki etkileri Sıcaklık: Bazı türler sıcaklıktan doğrudan etkileniyor. Örneğin 42°C’yi aşan sıcaklıklar Avusturalyada 3500 uçan tilkisinin ölümüne yol açtı. İklim değişikliğinin etkileriyle ilgili bir modelleme çalışmasında dağ nehirlerinde yaşayan Tayvan alabalığı popülasyonunun 1612 bireyden 146 bireye düşeceğini öngörüyor. Yağışlar: Yağışlardaki ve yağışların mevsimselliğindeki değişimlerin ve özellikle de kuraklığın, memeli ve kuş popülasyonlarında azalmaya sebep olduğu görüldü. Aşırı Hava Olayları: Aşırı sıcaklık ve yağış olayları, türler üzerinde daha ciddi etkiler yaratabilir. Fizyolojik sınırlarını aşan sıcak hava dalgalarına maruz kalan türlere ait popülasyonlar büyük kayıplara uğrayabiliyor. İklim değişikliğinden kaynaklı sellerin çöl kemirgenlerinde yıkıcı ve türe özel ölümlere yol açtığı gözlemlendi. Besin Kaynağı: İklim değişikliğinin canlıların besin kaynakları üzerinde doğrudan etkileri olabildiği gibi yangınlar yoluyla dolaylı etkileri de olabilir. Bir türün yayılışındaki kaymalar, birey sayısındaki ve hatta çevresel koşullarındaki değişmeler, o türe besin kaynağı olarak ihtiyaç duyan başka türler üzerinde zincirleme etkiler yaratabilir. Cinsiyet Oranları: Yumurtlayan pek çok sürüngende yavrunun cinsiyeti embriyonik gelişimin kritik bir dönemindeki sıcaklık tarafından belirleniyor. Hava sıcaklıklarındaki artışın, canlılar bir şekilde uyum sağlayamazsa yavrulardaki cinsiyet dağılımında dengesizlikler oluşturması muhtemel görünüyor. Örneğin bir modelleme çalışmasında, 2080’de iklim değişmesi sonucu kertenkele yuva sahalarındaki yumurtalardan tamamen erkek yavrular çıkacağı öngörülüyor. “Son 10 Yılın Ekstrem Hava Olayları Kısa Raporu” verilerine göre son 10 yılda dünya genelinde 5 kez büyük çaplı ekstrem soğuk hava dalgası yaşanmıştır. 2001 yılında Sibirya ve Moğolistan’da sıcaklıklar ‐60°C’ye kadar düşmüş, Sibirya’nın orta ve güney kesimlerinde yüzlerce insan hayatını kaybetmiştir. 2007 yılında Güney Amerika’da son 50 yılın en soğuk kışı yaşanmıştır. 2008’de ise Çin’den Türkiye’nin batısına kadar uzanan geniş bir alanda aşırı soğuk hava dalgası ile birlikte şiddetli kar fırtınaları meydana gelmiştir. Bu, Çin’in son 50 yılda yaşadığı en soğuk kış olmuştur. 2008’de Kanada’da ülke çapında büyük kar fırtınaları ve şiddetli kar yağışı meydana gelmiştir. 2009‐2010 kış mevsiminde Avrupa ve Kuzey Amerika’nın büyük kısmında ekstrem soğuk hava dalgaları ve şiddetli kar yağışları görülmüştür. Resim‐3: Nehirle beraber donan tekneler (Romanya 2010) 2009 yılında Avustralya şiddetli sıcak hava dalgaları ile etkilenmiş, çıkan yangınlarda 170 insan hayatını kaybetmiştir. Victoria ’da 48.8°C ile Güney Yarım Küre’deki en yüksek sıcaklık değeri kayıt edilmiştir. 2009‐2010 kışı Kuzey Yarım Küre’de ekstrem soğuklarla kendini göstermiştir. Muson mevsiminde Pakistan tarihinin en şiddetli felaketi ile karşı karşıya gelmiş, şiddetli yağış ve su baskınları nedeni ile 1.700 den fazla insan hayatını kaybetmiş, 1.8 milyon ev yıkılmış, 20 milyon insan evsiz kalmış ve miyarlarca dolar zarar meydana gelmiştir. Şubat 2007 tarihli BM raporu Raporda küresel sıcaklık artışının olası etkileri aşağıdaki biçimde özetlenmektedir. +2 derece: Su sıkıntısı başlayacak Kuzey Amerika'da kum fırtınaları tarımı yok edecek. Deniz seviyeleri yükselecek. Peru'da 10 milyon kişi su sıkıntısı çekecek. Mercan kayalıkları yok olacak. Gezegendeki canlı türlerinin yüzde 30'u yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. + 5 derece: Denizler 5 m. Yükselecek Deniz seviyesi ortalaması 70 metre olacak. Dünyanın yiyecek stokları tükenecek. + 6 derece: Göçler başlayacak yüz milyonlarca insan uygun iklim koşullarında yaşamak umuduyla göç yollarına düşecek Gelecekte Olabilecek İklim Değişikliği ve Sonuçları Atmosferdeki sera gazı emisyonlarındaki artışı esas alarak yapılan iklim modeli çalışmaları ve IPCC ’in hazırlamış olduğu Üçüncü Değerlendirme Raporuna göre; 1990-2100 yılları arasında küresel yüzey sıcaklıklarında ortalama 1.5 ile 5.8°C arasında bir artış beklenmektedir . Bu değer 20. yüzyılda gözlenen değerin çok üzerindedir ve son 10.000 yıl içinde görülen değerden de daha büyüktür. Ayrıca bu konuda farklı kaynaklarca üretilen bütün modeller bu ısınmanın dünyanın farklı bölgelerinde değişik büyüklükte olacağını gösteriyor. Örneğin, kuzey yarım küredeki geniş kara parçaları daha hızlı bir biçimde ısınacak ve özellikle de Kuzey Amerika'nın kuzeyi ile Orta Asya'nın kuzeyindeki ısınma daha fazla olacaktır. Buharlaşma-yağış dengesinin bozulmasına bağlı olarak yağış rejiminin değişmesi sonucu, bir yerde şiddetli yağışlar görülürken bir diğer yerde yağış azlığı yaşanacaktır. Mevsimlik kar örtüleri ile kara ve deniz buzlarında alansal ve hacimsel olarak bir azalma görülecektir. Bu azalmanın kuzey yarım kürede daha etkili olacağı beklenmektedir. Bütün model sonuçları ekstrem hava olaylarının sayısında, şiddetine ve etki alanlarında bir artışın olacağını göstermektedir. IPCC değerlendirme raporlarına göre deniz seviyesinde, bu periyotla 1990 yılındakine göre 0.09-0.88 metre arasında bir artış olacaktır. Kuzey yarımkürede daha fazla hissedilecek sıcaklık artışı nedeniyle Grönland ve kutup bölgesindeki buzullar büyük ölçüde eriyecek. Sıcak kuşağın kutuplara doğru kayması sonucunda mevcut ekosistemler kendilerini yeni koşullara uydurmak durumunda kalacak, belki de birçok canlı türü yok olacaktır. Yağış rejiminde değişikliğin görüldüğü yerler ile yağışın şiddetinde ve miktarında artış görülen yerlerde sel, çığ, kütle hareketleri gibi daha birçok doğal aferin sayısında ve şiddetinde büyük artış olacaktır. Uzun süreli yağış azlığı nedeniyle, dünyanın birçok bölgesinde daha etkili kuraklık ve çölleşme gibi iklim kökenli doğal afetler yaşanacaktır. Bunun sonucunda su kaynaklarında azalma, tarımsal üretimde düşme, kıtlık ve açlık görülecektir. Afrika'da çölleşme giderek yayılırken, Asya'da tarım alanlarındaki verimlilik düşecek, milyarlarca kişi açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Zaten mevcut olan su sıkıntısı, Ortadoğu, Avusturalya gibi ülkelerde daha da artacaktır. Yaşanacak aşırı sıcaklar , su sıkıntısı ve kuraklığa bağlı olarak geniş orman ve çalı yangınlarında büyük artış olacaktır. Kuzey ve Güney ülkeleri arasındaki ekonomik uçurum daha derinleşecek, yoksul ülkeler daha da yoksullaşacaktır. Bunun sonucunda doğal kaynaklar daha fazla kullanılacak ve oluşacak doğal afetler daha çok can ve mal kaybına neden olacaktır. İklimde doğal veya beşerî nedenlere bağlı olarak olabilecek değişmeler; fizikî çevrenin bozulmasına, birçok ekosistemin yok olmasına, deniz seviyesinin yükselmesine ve ekstrem hava olaylarının görülmesine neden olacaktır. Bunun sonucunda başta insanlar olmak üzere bütün canlılar, yeni iklim koşullarına uymakta zorlanacak, belki de bu canlıların önemli bir kısmı yok olacaktır. DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER…