ÞEYHZÂDE ve ahþap olduðu tahmin edilen kadýnlar mahfili günümüze ulaþmamýþtýr. Bazýlarý kare, bazýlarý dikdörtgen planlý olan derviþ hücreleri kubbe ve tonozlarla örtülmüþ, revaka açýlan birer kapý ve pencerenin yaný sýra dýþarýya açýlan dörder pencereyle donatýlmýþtýr. Bu pencerelerde mescid-tevhidhânenin cephelerindeki düzen görülür. Batý ve doðu kanatlarýndaki hücreler arasýnda birer adet beþik tonoz örtülü koridor vardýr. Son postniþin Mehmed Râsih Efendi’nin oðlu Hasib Kartal’ýn M. Nermi Haskan’a naklettiðine göre tekkenin batý yönündeki çevre duvarýnda harem kapýsý olarak anýlan bir giriþ bulunmakta, bu kapýdan giren kadýnlar koridordan avluya ve buradan mescid-tevhidhânedeki kadýnlar mahfiline ulaþmaktaydý. 1970’lerdeki onarýmda söz konusu kapýyla avlu yönündeki merdiven iptal edilmiþtir. Ayný kiþiden, türbenin yer aldýðý doðu yönündeki kanatta hücreler arasýndaki koridorun bitiminde halen mevcut olan pencerenin aslýnda türbe kapýsý diye anýlan diðer bir tâli giriþ olduðu öðrenilmektedir. Avlunun merkezindeki sekizgen planlý mermer þadýrvanýn cepheleri kýrýk kaþ kemerler, gülçeler ve servi motifleriyle süslüdür. Ana binanýn güneybatýsýnda arsanýn sýnýrýnda baðýmsýz þekilde tasarlanan tekne tonoz örtülü mutfaðýn kuzeye bakan giriþ cephesinde basýk kemerli bir kapýyla sivri kemerli iki pencere mevcuttur. Helâlar ana binadan soyutlanarak mutfakla ayný tarafta baðýmsýz bir yapý olarak tasarlanmýþtýr. Balcý Yokuþu ile Haydarçeþmesi sokaðýnýn kavþaðýnda bulunan ve günümüze ulaþmayan haremin moloz taþ ve tuðla örgülü bir kaideye sahip tek katlý ahþap bir yapý olduðu, sokak (doðu) cephesi boyunca eliböðründelere oturan bir çýkmanýn uzandýðý bilinmektedir. Harem gibi arsanýn düþük kotlu doðu kesiminde yer alan küçük hazîre dikdörtgen pencereleri olan, kesme küfeki örgülü bir duvarla çevrilidir. Basýk kemerli kapýsýnýn üzerinde ta‘lik hatlý tarihsiz manzum bir kitâbe bulunur. Hadîkatü’l-cevâmi‘deki ifadeden zamanýnda çatýyla örtülü bir türbe þeklinde olduðu anlaþýlmaktadýr. Türbenin saðýnda istinat duvarý üzerinde kitâbesiz sivri kemerli küçük bir çeþme vardýr. Ayna taþýnýn köþeleri rûmî dolgulu dilimli kaþ kemeri, bunun içindeki gülçe ve servi bezemeleriyle þadýrvanla ayný ustanýn elinden çýktýðý belli olmaktadýr. Ana binanýn revakýndaki mukarnaslý sütun baþlýklarýnda ve gerek bu yapýda gerekse mutfakta görülen sivri kemerlerde, tekkenin inþa edildiði I. Mahmud döneminde Os- Þeyhülislâm Mustafa Efendi Tekkesi – Eyüp / Ýstanbul manlý mimarlýðýna egemen olmaya baþlayan barok üslûp yerine klasik üslûbun yaþatýlmasý dikkat çekicidir. Þeyhülislâm Mustafa Efendi Tekkesi, bu yönüyle Osmanlý mimarisinde klasik çizgiyi temsil eden son yapýlarýndan biri olarak önemli bir yere sahiptir. BÝBLÝYOGRAFYA : Ýstanbul Vakýflar Baþmüdürlüðü Arþivi, Tekâyâ ve Zevâyâya Mahsus Defter (E. H. Ayverdi’nin kýsmen istinsah etmiþ olduðu nüsha), 1341 (1925), nr. 285; Ýstanbul Tekkeleri Listesi, Ýstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplýðý, Osman Ergin, nr. 1825 (nr. 81); Ýstanbul Tekkeleri Listesi, TSMA, nr. E. 1772, 3333, 1805-1826 arasý (nr. 102); Ýstanbul Tekkeleri Listesi, Süleymaniye Ktp., Zühdü Bey, nr. 489, 1823 civarý, vr. 6b; Melekpaþazâde Kadri Beyefendi, Hankahnâme (Ýstanbul Tekkeleri Listesi), Süleymaniye Ktp., Nuri Arlasez, nr. 36, 1833-1846 arasý, vr. 2a (nr. 13); Âsitâne Tekkeleri, s. 2; Ayvansarâyî, Hadîkatü’l-cevâmi‘, I, 282284; Bandýrmalýzâde, Mecmûa-i Tekâyâ, Ýstanbul 1307, s. 14; Zâkir Þükrü, Mecmûa-i Tekâyâ (Tayþi), s. 55; Mehmed Þükrü, Ýstanbul Hânkahlarý Meþâyihi (nþr. Turgut Kut), Harvard 1995, s. 55, nr. 108; Abdülkadir Altunsu, Osmanlý Þeyhülislâmlarý, Ýstanbul 1972, s. 127; Tahsin Öz, Ýstanbul Camileri, Ankara 1987, I, 142; Mustafa Özdamar, Dersaâdet Dergâhlarý, Ýstanbul 1994, s. 34; Mehmet Nermi Haskan, Eyüpsultan Tarihi, Ýstanbul 1996, s. 83-86, 236; M. Baha Tanman, “Eyüpsultan’da Tarikat Yapýlarý”, 1. Eyüpsultan Sempozyumu: Tebliðler, Ýstanbul 1997, s. 103-105; a.mlf., “Osmanlý Mimarisinde Tarikat Yapýlarý / Tekkeler”, Türkler (nþr. Hasan Celal Güzel v.dðr.), Ankara 2002, XII, 151, 155, rs. 8; a.mlf., “Osmanlý Mimarisinde Tarikat Yapýlarý / Tekkeler”, Osmanlý Uygarlýðý (haz. Halil Ýnalcýk – Günsel Renda), Ýstanbul 2003, I, 297, þekil 130; a.mlf., “Osmanlý Mimarisinde Tarikat Yapýlarý / Tekkeler”, Osmanlý Toplumunda Tasavvuf ve Sufiler (haz. Ahmet Yaþar Ocak), Ankara 2005, s. 319, þekil 11; a.mlf., “Þeyhülislâm Tekkesi”, DBÝst.A, VII, 177-178; Ramazan Muslu, Osmanlý Toplumunda Tasavvuf (18. Yüzyýl), Ýstanbul 2003, s. 306; Hür Mahmut Yücer, Osmanlý Toplumunda Tasavvuf (19. Yüzyýl), Ýstanbul 2003, s. 270-271; Atilla Çetin, “Ýstanbul’daki Tekke, Zâviye ve Hânkahlar Hakkýnda 1199 (1784) Tarihli Önemli Bir Vesika”, VD, XIII (1981), s. 587; Hatice Aynur, “Saliha Sultan’ýn Düðün Töreni ve Þenlikleri”, TT, XI/61 (1989), s. 38, nr. 191. ÿM. Baha Tanman – — ÞEYHÜLKURR ˜ (bk. REÎSÜLKURRÂ). – ™ — ÞEYHÜRRABVE ˜ (bk. DIMAÞKœ, Þeyhürrabve). – ™ — ÞEYHÜTTÂÝFE ˜ (bk. TÛSÎ, Ebû Ca‘fer). – ™ — ÞEYHZÂDE ( ) א (ö. 950/1543) ˜ Tefsir âlimi ve fakih. ™ Aslen Kocaelili (Ýzmit) olup babasýnýn adý Muslihuddin Mustafa’dýr. Tahsilini Ýstanbul’da yaptý ve özellikle Ýbn Efdaleddin’den (Efdalzâde) istifade etti. Tefsir ve fýkýh ilimlerinde yetiþerek Beyzâvî’nin Envârü’t-tenzîl ve esrârü’t-teßvîl’ine yazdýðý hâþiye ile þöhrete ulaþtý. Baþta Hâce Hayreddin Medresesi olmak üzere Ýstanbul’un deðiþik medreselerinde müderrislik yaptý. Daha sonra tedrîsi býraktý ve evine çekildi. Kendisine ödenen günlük 15 dirhem emeklilik parasýný çok gördüðü ve 10 dirhemin yeterli olacaðýný söylediði rivayet edilir. Þeyhzâde’nin vefat tarihi bazý kaynaklarda 951 (1544) olarak zikrediliyorsa da genellikle Taþköprizâde’nin verdiði 950 (1543) yýlý daha doðru kabul edilir. Kabri Ýstanbul’da Emîr Buhârî’nin kabrine yakýn Hâce Hayreddin Mescidi hazîresindedir. Mütevazi ve güzel huylu bir þahsiyet olduðu kaydedilen Þeyhzâde baþkalarýna yük olmamaya özen gösterirdi. Tefsir derslerini mescidde verir, halk da onun bilgisinden ve mâneviyatýndan faydalanmak isterdi. Âyetleri tefsir ederken þüpheye düþtü97 ÞEYHZÂDE ðünde Allah’a yöneldiðini ve göðsünün Allah tarafýndan geniþletildiðini söylerdi. Öðrencisi Töþköprizâde Ahmed Efendi, Þeyhzâde’nin kendisine büyük sevgi duyduðunu, kendisinin de onunla övündüðünü ve kadýlýk görevini onun ýsrarýyla kabul ettiðini belirtir. Þeyhzâde oldukça zor kitaplarý þerhetmesiyle dikkat çeken bir âlimdir. Eserleri. 1. ¥âþiye £alâ Envâri’t-tenzîl ve esrâri’t-teßvîl. Beyzâvî’nin eseri üzerine yazýlmýþ bir hâþiye olup önce muhtasar olarak kaleme alýnmýþ, daha sonra geniþletilmiþtir. Kâtib Çelebi’nin deðerlendirmesine göre (Keþfü’¾-¾unûn, I, 188) eser Envârü’t-tenzîl üzerine yazýlan hâþiyelerin en hacimlisi, en faydalýsý ve ibaresi en açýk olanýdýr. Çeþitli baskýlarý yapýlan kitap (I-IV, Ýstanbul 1282-1283; I-IX, Ýstanbul 12921303; Ýstanbul 1306; I-VI, Kahire 1363) ayrýca Muhammed Abdülkadir Þâhin tarafýndan yayýmlanmýþtýr (I-VIII, Beyrut 1999). 2. Þer¼u Miftâ¼i’l-£ulûm. Sekkâkî’nin ilimlerin tasnifiyle ilgili eserinin þerhidir (Süleymaniye Ktp., Hacý Beþir Aða, nr. 568; Kadýzâde Muhammed Efendi, nr. 449). 3. Þer¼u Meþârišý’l-envâr. Radýyyüddin es-Sâganî’nin hadise dair eserinin þerhidir (Süley- Þeyhzâde’nin ¥âþiye £alâ Envâri’t-tenzîl adlý eserinin ilk sayfasý (Süleymaniye Ktp., Kýlýç Ali Paþa, nr. 125) maniye Ktp., Ayasofya, nr. 714, Kýlýç Ali Paþa, nr. 252, Damad Ýbrâhim Paþa, nr. 362, Esad Efendi, nr. 379; Âtýf Efendi Ktp., nr. 538, 539). 4. Þer¼u Višåyeti’r-rivâye fî mesâßili’l-Hidâye. Burhâneddin el-Mergýnânî’nin Hanefî fýkhýna dair el-Hidâye’sinden seçmeler yapýlarak telif edilen Višåye’nin önemli þerhlerindendir (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 1068, Kýlýç Ali Paþa, nr. 429, 430; Köprülü Ktp., nr. 615, 616; Nuruosmaniye Ktp., nr. 1690, 1691; Âtýf Efendi Ktp., nr. 954). 5. Þer¼u Æa½îdeti’l-Bürde. Bûsîrî’nin meþhur kasidesinin þerhi olup Râ¼atü’l-ervâ¼ adýyla da bilinir (Ýstanbul 1298, 1306, 1309, Harpûtî’nin þerhiyle birlikte). 6. Ta£lîš £alâ Þer¼i’l-Hidâye. Ýbn Mektûm olarak bilinen Tâceddin Ebû Muhammed Ahmed b. Abdülkadir tarafýndan kaleme alýnan þerh üzerine yazýlmýþtýr (Keþfü’¾-¾unûn, II, 2038; Hediyyetü’l-£ârifîn, II, 238). 7. Þer¼u Ferâßi²i’sSirâciyye. Muhammed b. Muhammed esSecâvendî’ye ait eserin þerhidir (Kayseri Râþid Efendi Ktp., nr. 4/658; Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 2520, Çelebi Abdullah, nr. 166/1, 167, Kadýzâde Mehmed Efendi, nr. 263; Beyazýt Devlet Ktp., Kara Mustafa Paþa, nr. 340). 8. Þer¼u Æavâ£idi’l-i£râb. Ýbn Hiþâm en-Nahvî’nin eserinin þerhi olup (Ýstanbul 1300) Ýsmâil Ýsmâil Merve’nin tahkikiyle yayýmlanmýþtýr (Beyrut-Dýmaþk 1416/ 1995). 9. Þer¼u Nuš¹ati’l-beyân. Hz. Ali’ye nisbet edilen eserin þerhidir (Süleymaniye Ktp., Âþir Efendi, nr. 18/443; Ýstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplýðý, Osman Ergin, nr. 460). 10. Tefsîru sûreti’l-Fâti¼a (Süleymaniye Ktp., Hasan Hüsnü Paþa, nr. 83). 11. Tefsîru sûreti’l-En£âm (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 90). 12. Þer¼u ¥ýrzi’l-emânî. Kasým b. Fîrruh eþ-Þâtýbî’nin eþ-Þâ¹ýbiyye olarak tanýnan kasidesinin þerhidir (Gazi Hüsrev Bey Ktp., nr. 1385, 1553). 13. el-ÝÅlâ½iyye-Tefsîru sûreti’lÝÅlâ½ (Osmanlý Müellifleri, I, 334). BÝBLÝYOGRAFYA : Þeyhzâde, Þer¼u Æavâ£idi’l- i £râb (nþr. Ýsmâil Ýsmâil Merve), Beyrut-Dýmaþk 1416/1995, neþredenin giriþi, s. 19-30; Taþköprizâde, eþ-Þešåßiš, s. 245; Mecdî, Þekåik Tercümesi, s. 316, 408-410; Keþfü’¾-¾unûn, I, 188; II, 1247, 1332, 1689, 1764, 2022, 2038; Þevkânî, el-Bedrü’¹-¹âli £, II, 269-270; Osmanlý Müellifleri, I, 334; Serkîs, Mu£cem, II, 1166; Hediyyetü’l-£ârifîn, II, 238; Muhammed Abay, Osmanlý Dönemi Müfessirleri (yüksek lisans tezi, 1992), UÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 112-113; Ziya Demir, Osmanlý Müfessirleri ve Tefsir Çalýþmalarý: Kuruluþtan X/XVI. Asrýn Sonuna Kadar, Ýstanbul 2006, s. 330-334; Mu£cemü’lmaŹû¹âti’l-mevcûde fî mektebâti Ýstânbûl ve Ânâ¹ûlî (haz. Ali Rýza Karabulut), [baský yeri ve tarihi yok], III, 1397. ÿErdoðan Baþ 98 – — ÞEYM ( ) א Þeymâ’ bint Hâris b. Abdiluzzâ es-Sa‘diyye ˜ Hz. Peygamber’in sütkardeþi, kadýn sahâbî. ™ Hz. Muhammed’in sütannesi Halîme’nin kýzýdýr. Kaynaklarda adý Huzâfe (Huzâka, Hýzâka, Huzeyfe) veya Cüdâme (Cüzâme, Hýzâme, Hýdâme, Hudâme) þeklinde zikredilmektedir. Ancak Þeymâ (Þemmâ) lakabýyla meþhur olmuþ ve adý unutulmuþtur. Þeymâ’nýn teyzesinin de ayný ismi ve lakabý taþýdýðý, kendisine teyzesinin adýnýn ve lakabýnýn verildiði de söylenmiþtir. Þeymâ’nýn doðum tarihi zikredilmemekle birlikte emzirilmek üzere evlerine getirilen Hz. Muhammed’in bakýmýnda annesine yardým ettiði bildirilmektedir. Buna göre Halîme’nin Hz. Muhammed’i Þeymâ ile birlikte emzirdiði þeklindeki rivayet (Ýbnü’lKelbî, s. 394) ihtiyatla karþýlanmalýdýr. Nitekim kaynaklarýn çoðunda bir sütçocuðu bulmak için Mekke’ye giden Halîme’nin o sýrada oðlu Abdullah’ý emzirmekte olduðu ve Hz. Muhammed’i onun sütüyle emzirdiði belirtilmektedir. Kaynaklarda Þeymâ’nýn Hz. Muhammed’e, onu gençlik ve olgunluk çaðýna ulaþmýþ kadri yüce bir insan olarak görmek istediðini dile getiren ninniler söylediði bildirilmekte ve bazý mýsralar aktarýlmaktadýr. Þeymâ’nýn hayatýnýn, Hz. Muhammed’in bakýmýna yardýmcý olduðu dört veya beþ yýlýn ardýndan 8 (630) yýlýnda Huneyn Gazvesi’nde esir düþmesine kadar geçen safhasý hakkýnda bilgi yoktur. Hevâzin ve Sakýf kabileleriyle yapýlan Huneyn Gazvesi’nde Hevâzin kabilesinden alýnan esirler içinde bulunan Þeymâ, kendisini yakalayan askerlere Resûl-i Ekrem’in sütkardeþi olduðunu söyleyerek ona götürülmesini istedi. Resûl-i Ekrem doðru söylediðine dair bir delil isteyince ona çocukluk günlerinde omzunu ýsýrdýðýný hatýrlatarak hâlâ farkedilen ýsýrýk izini gösterdi. Bunun üzerine kendisini tanýyan Hz. Peygamber çok duygulandý ve göz yaþlarýný tutamadý. Ardýndan ridâsýný yere sererek onu oturttu ve dilerse kendi yanýnda kalabileceðini, dilerse kabilesine dönebileceðini belirtti. Ýslâm’ý kabul eden Þeymâ kabilesine dönmek istediðini söyleyince Resûl-i Ekrem ona birçok hayvanla birkaç köle vererek yurduna gönderdi. Resûlullah’ýn verdiði Mekhûl adlý kö-