Nurullah Ataç Kimdir?

advertisement
On5yirmi5.com
Nurullah Ataç Kimdir?
Nurullah Ataç (doğum; Nurullah Ata, 23 Ağustos 1898 - ö. 17 Mayıs 1957). Türk
eleştirmen, denemeci, yazar.
Yayın Tarihi : 16 Mayıs 2011 Pazartesi (oluşturma : 10/20/2017)
Cumhuriyet döneminde eleştiri ve deneme alanı dışında hemen hemen eser vermeyen sayılı
yazarlardan biridir.
Nurullah Ataç, 23 Ağustos 1898'de Hammer'in Osmanlı Tarihi isimli kitabı Türkçe'ye çeviren
Mehmet Ata Bey'in oğlu olarak İstanbul'da doğdu. Nurullah ataç'ın babası Mehmet Ata başarılı bir
öğretmen idi. İlkokuldan sonra Galatasaray Lisesi'nde 4 yıl okudu. Daha sonra eğitimine İsviçre'de
devam etti. Babasının ölümünün ardından 1919'da İstanbul'a döndü. 1922 yılına kadar İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne devam etti fakat tamamlayamadı.
Fransızca öğretmenliği ve mütercimlik yaptı. 1945'den sonra Cumhurbaşkanlığı çevirmeni olarak
görev yaptı.
1926 yılında Leman Ataç ile evlendi. Bu evlilikten , daha sonra babasının hayatından kesitleri
anlattığı kitabı "Babam Nurullah Ataç"'ın yazarı Meral Ataç Tolluoğlu 1926'da doğar.
TDK yayın kolu başkanı oldu. İlk şiirleri Dergah'ta yayımlandı. Fransız, Latin ve Rus klasiklerinden
çeviriler yaptı. Gazete ve dergilerde eleştiri ve deneme türünde yazılar yazdı. Eleştiri yazılarıyla
Türk edebiyatında izlenimci eleştirinin ilk örneklerini verdi. Akşam'da tiyatro eleştirmenliği,
Hakimiyeti Milliye, Ulus, Milliyet, Tan, Posta, Cumhuriyet, Son Havadis, Dünya gazetelerinde eleştiri
yazıları çıktı. Denemeleri Türk Dili, Varlık, Yedigün, Ülkü, Seçilmiş Hikayeler dergilerindedir.
Ataç yazı hayatına tiyatro eleştirisi ile başlamıştır. İlk yazısı 1921’de Dergâh’ta yayımlanan “Türk
Tiyatrosunda İlk Göz Ağrısı” adlı tiyatro eleştirisidir. Ataç, tiyatro eleştirisi ile ilgili yazılarını Dergâh
ve Akşam dışında Hâkimiyet-i Milliye, Milliyet, Son Posta, Haber-Akşam Postası, Ulus, Son Havadis
gazetelerinde ve Hayat, Darülbedayi (Türk Tiyatrosu), Yeni Adam, Ülkü dergilerinde yayımlamıştır.
Bu gazete ve dergilerde 1921-1957 yılları arasında tiyatro hakkında yaklaşık 125 yazısı
bulunmaktadır ve bu yazıları kitaplarına girmemiştir. Ataç, tiyatro eserleri için yazdığı eleştirilerle
Türk tiyatrosu için bir yol gösterici olmuştur. Batılı tiyatroyu yakından tanıyan Ataç, Türk
tiyatrosunun ve seyircisinin Batı’nın seçkin oyunlarını oynayacak ve izleyecek seviyeye gelmesi için
çok çaba harcamıştır. Ataç tiyatro hakkında yazmış olduğu tenkitlerle sadece tiyatro sanatı ile ilgili
teorik görüşlerini ve Türk tiyatrosunun tarihî gelişimini gözler önüne sermekle kalmamış, aynı
zamanda bu sanatın ülkemizde gelişimine de katkıda bulunmuştur.
Edebi tarzı
Dilde sadeleştirme ve özleştirme hareketinin savunucularındandır. Türkçe'deki yabancı kelimeleri
kullanmamış, dille düşünce arasında dolaysız bir ilişki olduğunu, somut düşünme geleneğinin
doğabilmesi için kavramların saydam, hangi kökten geldiklerinin anlaşılır olması gerektiğini
vurgulamıştır. Bu yol da, Ataç'a göre, Latince, Grekçe, Farsça, Arapça gibi yabancı dillerin eğitimini
zorunlu kılmak başarılamayacağına göre, bunlardan alınan kelimelerin Türkçe'leştirilmesinden geçer:
“ Uydurma dil dediler mi, bir şey söylediklerini sanıyorlar. Söyleyim ben size; Bu uydurma sözünü,
Türkçecilik akımına karşı bir silah diye kullanmaya kalkanlardan ne dediğini bilen, şöyle gerçekten
düşünerek konuşan bir tek kişi tanımıyorum. Evet, uyduracağız, bizim yaptığımız, uydurduğumuz
kelimeler de yavaş yavaş halka işleyecek, eski Arapça, Farsça kelimelerin işlediği gibi. Onların yerini
tutacak.”
Bazı yazılarında arı Türkçe kullandığı için anlaşılmaz olarak eleştirilmiştir. Onu eleştirenler arasında
Attilâ İlhan, Halit Fahri Ozansoy gibi isimler vardır.[3]Divan Edebiyatı geleneğini iyi bildiği anlaşılır,
kişisel olarak zevk aldığını da belirtir, fakat zamanını doldurmuş bir edebiyat olduğu görüşündedir.
Yazı diliyle konuşma dili arasındaki uçurumu kapatma çabasının bir parçası olarak özgün Türkçe'yi
ve devrik cümleyi kullanmasıyla döneminin yazarlarını da, daha sonraki kuşaklarıda etkilemiştir.
“ Oysaki ben, öz Türkçe için nice kazançları teptim, rahatımı kaçırdım, üzdüm kendimi, adımı deliye
çıkarttım. Hepsi de ne dediklerini bilmez, kafalarına düşüncenin gölgesi bile girmemiş birer alıktır
bana deli diyenler. Öz Türkçeye özenişim de duygularımın etkisiyle değildir. Latince, Yunanca
öğretilmeyen bir ülkede tek doğru yolun, tek usul (akla uygun) yolun öz dile gitmek olduğunu
düşüncemle anladım da onun için o yolu buldum.”
Ölümü
1953 yılında şeker hastalığı ortaya çıktı. Eşinin 1955 yılında ölümünün ardından karaciğer ve
böbrek rahatsızlıkları başladı. 17 Mayıs 1957 yılında İstanbul Numune Hastanesi'nde öldü.
Ölümünden sonra birçok edebiyat ve sanat dergisinde kendisi için özel sayı çıkartılmıştır ve
hakkında 2 kitap hazırlanmıştır. Bunlardan ilki 1959'da Tahir Alangu'nun hazırladığı Ataç'a Saygı
isimli, O'nun için yazılmış yazıların derlendiği bir kitaptır. İkincisi ise, Türk Dil Kurumu'nun 1962'de
Ankara'da çıkardığı Ataç isimli kitaptır.
Ayrıca ölümünün bir sebebi tam olarak belli değildir ve rivayete göre öldürüldüğü ama niçin ve kim
tarafından öldürüldüğü belli değildir.
Eserleri
Bütün kitapları Can Yayınları'ndan çıkmıştır. Varlık Yayınları'ndaki ilk baskılar:
Karalama Defteri-Sözden Söze (1952)
Ararken-Diyelim (1954)
Söz Arasında (1957)
Okuruma Mektuplar (1958)
Günce (1960)
Prospero ile Caliban (1961)
Söyleşiler (1962)
Günce 1-2 (1972)
Dergilerde (1980)
Söz Sende (1956)
vikipedi
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Nurullah Ataç Kimdir?
Download