T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI ADANA İLİ HAVUTLU BELDESİ’NDE 35-64 YAŞ KADINLARDA CİNSEL İŞLEVDE MENOPOZUN ETKİSİ Dr. Seda TEPE UZMANLIK TEZİ TEZ DANIŞMANI Prof. Dr. Gülseren AĞRIDAĞ ADANA-2012 T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI ADANA İLİ HAVUTLU BELDESİ’NDE 35-64 YAŞ KADINLARDA CİNSEL İŞLEVDE MENOPOZUN ETKİSİ Dr. Seda TEPE UZMANLIK TEZİ TEZ DANIŞMANI Prof. Dr. Gülseren AĞRIDAĞ TF2009LTP48 Bu Tez Çukurova Üniversitesi Araştırma Fonu Tarafından: TF2009LTP48 No’lu Proje Olarak Desteklenmiştir. ADANA–2012 TEŞEKKÜR Tezimin her aşamasında desteğini hissettiğim, yardım ve katkılarını benden esirgemeyen, bilimsel açıdan bana iyi bir yol gösterici olan tez danışmanım Sn. Prof. Dr. Gülseren AĞRIDAĞ’ a, uzmanlık eğitimim süresince değerli bilgi, deneyim ve tecrübelerinden faydalandığım, benim ve diğer asistan arkadaşlarımın her zaman yanında olduğunu bildiğim, değerli hocam Sn. Muhsin AKBABA’ya, tezimin hazırlanması aşamasında kıymetli vaktini bana ayırıp gösterdiği sabır ve iyi niyetle yardımlarını esirgemeyen Sn. Yrd. Doç. Dr. Ertan KARA’ya, eğitimime olan değerli katkılarından dolayı hocalarım Ç.Ü.T.F. Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyeleri; Prof. Dr. Necdet AYTAÇ, Prof. Dr. Elçin YOLDAŞCAN, Doç. Dr. Ferdi TANIR, Yrd. Doç. Dr. Önder KARAÖMERLİOĞLU, Yrd. Doç. Dr. Hakan DEMİRHİNDİ’ye, asistanlık eğitimim süresince birlikte çalıştığım, değerli asistan arkadaşlarıma, özveri, anlayış ve sabırla beni bu günlere getiren, hakkını asla ödeyemeyeceğim kıymetli anneme, varlığı ve sevgisiyle bana güç veren değerli eşim Tugay’ a ve hayatımın anlamı biricik oğlum Eray’a Teşekkür Ederim. Dr. Seda TEPE I İÇİNDEKİLER TEŞEKKÜR ................................................................................................................. I İÇİNDEKİLER ............................................................................................................ II TABLOLAR LİSTESİ .............................................................................................. VII KISALTMALAR LİSTESİ ......................................................................................... IX ÖZET ve ANAHTAR KELİMELER........................................................................... XI ABSTRACT and KEY WORDS ............................................................................... XII 1. GİRİŞ ve AMAÇ ...................................................................................................... 1 2. GENEL BİLGİLER................................................................................................... 3 2.1. Cinsel Fonksiyon ................................................................................................ 4 2.1.1. Cinsel Fonksiyonun Fizyolojisi ................................................................ 4 2.1.2. Kadın Cinsel Endokrinolojisi ................................................................... 8 2.1.3. Cinsel Fonksiyon Bozuklukları (CFB).................................................... 10 2.1.3.1. Kadın Cinsel Fonksiyon Bozukluklarının Sınıflandırılması....... 11 2.1.3.1.1. Cinsel İstek Bozuklukları ........................................... 11 2.1.3.1.2. Uyarılma Bozuklukları .............................................. 12 2.1.3.1.3. Orgazm Bozuklukları................................................. 13 2.1.3.1.4. Cinsel Ağrı Bozuklukları ........................................... 13 2.1.3.2. Kadın Cinsel Fonksiyon Bozukluğu (KCFB)’nda Etiyolojik Faktörler ................................................................................... 14 2.1.3.2.1. Nörojenik Faktörler ................................................... 14 2.1.3.2.2. Vasküler Faktörler ..................................................... 15 2.1.3.2.3. Hormonal Faktörler ................................................... 15 2.1.3.2.4. Müskülojenik Faktörler.............................................. 16 2.1.3.2.5. Psikojenik Faktörler ................................................... 16 2.2. Menopoz ve Cinsellik ....................................................................................... 16 2.2.1. Menopoz Döneminde Cinsel Fonksiyon Değişiklikleri ........................... 17 2.2.2. Menopoz Döneminde Cinselliği Etkileyen Faktörler .............................. 18 2.2.2.1. Hormonlar ................................................................................ 19 2.2.2.2. Hastalıklar ................................................................................ 19 2.2.2.3. Duyu Organlarının Hassasiyetinde Değişme ............................. 20 II 2.2.2.4. Mental Değişimler .................................................................... 20 2.2.2.5. Cerrahi Tedavi, Kemoterapi ve Radyoterapi ............................. 20 2.2.2.6. Kültürel Yapı ........................................................................... 21 2.2.2.8. Menopozda Cinselliğin Algılanışı............................................. 22 2.2.3. Menopoz Semptomlarının Cinsel Yaşama Etkisi .................................... 23 2.2.3.1. Somatik Semptomların Cinsel Yaşama Etkisi ........................... 23 2.2.3.2. Psikolojik Semptomların Cinsel Yaşama Etkisi ........................ 23 2.2.3.3. Ürogenital Semptomların Cinsel Yaşama Etkisi ....................... 24 2.2.4. Menopoz Dönemindeki Cinsel Fonksiyon Kayıplarında Tedavi Yaklaşımları ........................................................................................... 24 2.2.4.1. Hormon Replasman Tedavisi (HRT) ........................................ 24 2.2.4.2. Androjen .................................................................................. 25 2.2.4.3. Tibolon .................................................................................... 25 2.2.4.4. Raloksifen ................................................................................ 25 2.2.4.5. Vazoaktif Ajanlar ..................................................................... 26 2.2.4.5.1. Fosfodiesteraz (PDE) İnhibitörleri ............................. 26 2.2.4.5.2. Nöronal Endopeptitaz İnhibitörleri............................. 26 2.2.4.6. Alternatif ve Tamamlayıcı Tedavi Yöntemleri .......................... 27 2.2.4.6.1. Klitoral Vakum Cihazı ............................................... 27 2.2.4.6.2. Sakral Kök Stimulasyonu .......................................... 27 2.2.4.6.3. Akupunktur ............................................................... 27 2.2.5. Menopoz Dönemindeki Cinsel Yaşam Değişiklikleri ile Başa Çıkma Yöntemleri ............................................................................................. 28 3. MATERYAL VE METOD...................................................................................... 30 3.1. Araştırma Bölgesi ve Özellikleri ....................................................................... 30 3.2. Araştırma Hipotezleri........................................................................................ 30 3.3. Araştırmanın Tipi.............................................................................................. 30 3.4. Çalışma Evreninin Belirlenmesi ........................................................................ 31 3.5. Örneklem Büyüklüğünün Belirlenmesi ve Seçimi ............................................. 31 3.6. Araştırmada Kullanılan Bağımsız Değişkenler: ................................................. 32 3.7. Araştırmada Kullanılan Bağımlı Değişkenler .................................................... 32 3.8. Verilerin Toplanması ........................................................................................ 32 III 3.8.1. Kadın Cinsel Fonksiyon Ölçeği (KCFÖ) ................................................ 33 3.8.2. Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) .............................................................. 34 3.9. Ön Uygulama.................................................................................................... 36 3.10. Verilerin Değerlendirilmesi ............................................................................. 36 3.11. Araştırmanın Sınırlılıkları ............................................................................... 36 3.12. Araştırmanın Etik Yönü .................................................................................. 37 3.13. Araştırma Desteği ........................................................................................... 37 4. BULGULAR ........................................................................................................... 38 4.1. Kadınların Sosyodemografik Özellikleri ........................................................... 38 4.2. Kadınların Evlilik Bilgileri................................................................................ 40 4.3. Kadınların Birliktelik Durumları ....................................................................... 41 4.4. Kadınların Eş Bilgileri ...................................................................................... 42 4.5. Kadınların Doğurganlık Durumlarına Ait Bilgiler ............................................. 43 4.6. Katılımcıların İstemli (küretaj) ve İstemsiz Düşük Yapma Durumları ............... 45 4.7. Katılımcıların Doğum Bilgileri ......................................................................... 45 4.8. Katılımcıların Menopoz Durumlarına Ait Bilgiler ............................................. 46 4.9. Kadınların Menstruasyon Durumları ve Menopoz Süreleri ................................ 48 4.10. Katılımcıların Sağlık Sorunları........................................................................ 49 4.11. Katılımcıların Eşlerinin Sağlık Sorunları ......................................................... 50 4.12. Katılımcıların Alışkanlık Durumları ................................................................ 51 4.13. Katılımcıların Sürekli Kullandıkları İlaçlar ..................................................... 52 4.14. Katılımcıların Halen Kullandıkları Doğum Kontrol Yöntemleri ...................... 53 4.15. Katılımcıların Farklı Doğum Kontrol Yöntem Kullanım Durumu.................... 53 4.16. Kadınların Genital Enfeksiyon Geçirme Durumları ......................................... 54 4.17. Katılımcıların İlk Cinsel Deneyim Bilgileri ..................................................... 55 4.18. Katılımcıların Eşleri İle Olan İlişki Durumu .................................................... 56 4.19. Kadınların Cinsel Tacize Uğrama Durumu ...................................................... 58 4.20. Cinsel Tacizin Gerçekleştiği Yer ve Taciz Eden Kişi Bilgisi ........................... 58 4.21. Katılımcıların Evlilik Dışı İlişki Bilgileri ........................................................ 59 4.22. Kadınların Yaşları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması.............................. 60 4.23. Kadınların Eşlerinin Yaşları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ............... 61 IV 4.24. Kadınların Aile Tipi, Gelir Düzeyi ve Sosyal Güvence Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ........................................................................... 61 4.25. Cinsel Partner Varlığı ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ........................ 62 4.26. Medeni Durum ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması................................... 63 4.27. Evlilik Şekli ile KCFÖ Puanının Karşılaştırılması ........................................... 63 4.28. Evliliğin Cinsellik, Mutluluk Yönünden Algılanışı, Eşe Olan Hissin ve Evlilik Süresinin KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması ................................................ 64 4.29. Kadınların ve Eşlerinin Eğitim Durumları ve Mesleklerinin KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması ............................................................................................. 65 4.30. Evde Söz Sahibi Olma Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ......... 66 4.31. Kadınların Gebelik, Doğum, Sezeryan ve Çocuk Sayısı ile Düşük ve Küretaj Durumunun KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması ............................................ 67 4.32. Kadınların Alışkanlıklarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması.................... 68 4.33. Kadınların Sağlık Sorunları ve İlaç Kullanım Durumlarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması ............................................................................................. 68 4.34. Katılımcıların Eşlerinin Sağlık Durumları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ............................................................................................. 69 4.35. Kadınların Doğum Kontrol Yöntemi Kullanımlarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması ............................................................................................. 70 4.36. Kadınların Genital Enfeksiyon Geçirme Durumları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ............................................................................................. 71 4.37. Kadınların Menopoz Durumunun KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması............ 72 4.38. Medeni Durum ve Menopoz Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması . 72 4.39. Cinsel Partner Varlığı ve Menopoz Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ............................................................................................. 73 4.40. Kadınların ilk Cinsel Beraberlik Bilgilerine Göre KCFÖ Puan Dağılımı ......... 74 4.41. Katılımcıların Aylık İlişki Sayısı ile KCFÖ Puan Karşılaştırılması .................. 74 4.42. Yaş, Menopoz ve KCFÖ Puan Karşılaştırılması .............................................. 75 4.43. KCFÖ Merkezi Eğilim ve Değişim Ölçüleri.................................................... 76 4.44. Kadınların Yaş Grupları, Aile Tipi, Gelir Düzeyi ve Sağlık Güvence Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması....................................................... 76 V 4.45. Aylık İlişki Sayısı ve Cinsel Partner Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması ............................................................................................. 77 4.46. Kadınların Menopoz Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması.... 78 4.47. Kadınların Eğitim Durumları ve Medeni Durumları ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması ............................................................................................. 79 4.48. Eş Eğitim Durumu, Mesleği ve Sağlık Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması ............................................................................................. 79 4.49. Evlilikle İlgili Özelliklerin Beck Ölçeği Puanı ile Karşılaştırılması ................. 80 4.50. Beck Ölçeğinde Alınan Puanla KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ............... 81 4.51. Yaş Grupları ve Beck Ölçek Puanlarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması . 82 4.52. Yaş ve Menopoz Durumunun Beck Ölçek Puanı ile Karşılaştırılması .............. 82 4.53. Aylık İlişki ile Menopoz Durumu Karşılaştırması ........................................... 83 4.54. Kadının ve Eşinin Eğitim Durumunun Aylık İlişki Sayısı ile Karşılaştırılması 84 4.55. MSDÖ Merkezi Eğilim ve Değişim Ölçüleri ................................................... 85 5. TARTIŞMA ............................................................................................................ 86 5.1. Cinsel İşlev ve Sosyodemografik Faktörler ....................................................... 86 5.2. Cinsel İşlev ve Menopoz ................................................................................. 102 5.3. Cinsel İşlev ve Depresyon ............................................................................... 109 6. SONUÇ VE ÖNERİLER....................................................................................... 113 KAYNAKLAR ......................................................................................................... 116 EKLER ..................................................................................................................... 126 VI TABLOLAR LİSTESİ Tablo No: Sayfa No: Tablo 1. Katılımcıların Yaş Dağılımı .................................................................................................. 38 Tablo 2. Kadınların Sosyodemografik Özellikleri .............................................................................. 39 Tablo 3. Katılımcıların İlk Evlilik Yaşı Dağılımı ............................................................................... 40 Tablo 4. Katılımcıların Evlilik Sürelerinin Dağılımı .......................................................................... 40 Tablo 5. Kadınların Evlilik Bilgileri .................................................................................................. 41 Tablo 6. Kadınların Birliktelik Durumları ......................................................................................... 42 Tablo 7. Katılımcıların Eşlerinin Yaş Dağılımı .................................................................................. 42 Tablo 8. Kadınların Eş Bilgileri ......................................................................................................... 43 Tablo 9. Kadınların Doğurganlık Durumlarına Ait Bilgiler .............................................................. 44 Tablo 10. Katılımcıların İstemli ve İstemsiz Düşük Bilgileri ............................................................. 45 Tablo 11. Katılımcıların Doğum Bilgileri ........................................................................................... 46 Tablo 12. Katılımcıların Menopoz Durumlarına Ait Bilgiler ............................................................ 48 Tablo 13. Kadınların Menstruasyon Durumları ve Menopoz Süreleri .............................................. 49 Tablo 14. Katılımcıların Sağlık Sorunları .......................................................................................... 50 Tablo 15. Katılımcıların Eşlerinin Sağlık Sorunları .......................................................................... 51 Tablo 16. Katılımcıların Alışkanlık Durumları .................................................................................. 52 Tablo 17. Katılımcıların Sürekli Kullandıkları İlaçlar ...................................................................... 52 Tablo 18. Katılımcıların Halen Kullandıkları Doğum Kontrol Yöntemleri ...................................... 53 Tablo 19. Katılımcıların Farklı Doğum Kontrol Yöntem Kullanımı ................................................ 54 Tablo 20. Kadınların Genital Enfeksiyon Geçirme Durumları.......................................................... 54 Tablo 21. Katılımcıların İlk Cinsel Deneyim Bilgileri ........................................................................ 55 Tablo 22. Katılımcıların Eşleri İle Olan İlişki Durumu ..................................................................... 57 Tablo 23. Kadınların Cinsel Tacize Uğrama Durumu ....................................................................... 58 Tablo 24. Cinsel Tacizin Gerçekleştiği Yer ve Taciz Eden Kişi Bilgisi ............................................. 59 Tablo 25. Katılımcıların Evlilik Dışı İlişki Bilgileri............................................................................ 60 Tablo 26. Kadınların Yaşları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ............................................. 60 Tablo 27. Kadınların Eşlerinin Yaşları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ............................. 61 Tablo 28. Kadınların Aile Tipi, Gelir Düzeyi ve Sosyal Güvence Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ............................................................................................. 62 Tablo 29. Cinsel Partner Varlığı ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması........................................ 62 Tablo 30. Medeni Durum ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ................................................... 63 Tablo 31. Evlilik Şekli ve akrabalık durumu ile KCFÖ Puanının Karşılaştırılması ......................... 63 Tablo 32. Evliliğin Cinsellik, Mutluluk Yönünden Algılanışı, Eşe Olan Hissin ve Evlilik Süresinin KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması.................................................................. 64 Tablo 33. Kadınların ve Eşlerinin Eğitim Durumları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ....... 66 Tablo 34. Evde Söz Sahibi Olma Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ......................... 66 Tablo 35. Kadınların Gebelik, Doğum, Sezeryan ve Çocuk Sayısı ile Düşük ve Küretaj Durumunun KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması ............................................................. 67 Tablo 36. Kadınların Alışkanlıklarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması................................... 68 Tablo 37. Kadınların Sağlık Sorunları ve İlaç Kullanım Durumlarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması ................................................................................................................. 69 Tablo 38. Katılımcıların Eşlerinin Sağlık Durumları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması........ 70 Tablo 39. Kadınların Doğum Kontrol Yöntemi Kullanımlarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması ................................................................................................................. 71 VII Tablo 40. Kadınların Genital Enfeksiyon Geçirme Durumları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ................................................................................................................. 71 Tablo 41. Kadınların Menopoz Durumunun KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ......................... 72 Tablo 42. Medeni Durum ve Menopoz Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ............... 73 Tablo 43. Cinsel Partner Varlığı ve Menopoz Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması .... 73 Tablo 44. Kadınların ilk Cinsel Beraberlik Bilgilerine Göre KCFÖ Puan Dağılımı ......................... 74 Tablo 45. Katılımcıların Aylık İlişki Sayısı ile KCFÖ Puan Karşılaştırılması .................................. 75 Tablo 46. Yaş Menopoz ve KCFÖ Puan Karşılaştırılması ................................................................. 75 Tablo 47. KCFÖ Merkezi Eğilim ve Değişim Ölçüleri ....................................................................... 76 Tablo 48. Kadınların Yaş Grupları, Aile Tipi, Gelir Düzeyi ve Sağlık Güvence Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması ......................................................................... 77 Tablo 49. Aylık İlişki Sayısı ve Cinsel Partner Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması ................................................................................................................. 78 Tablo 50. Kadınların Menopoz Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması ................... 78 Tablo 51. Kadınların Eğitim Durumları ve Medeni Durumları ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması ................................................................................................................. 79 Tablo 52. Eş Eğitim Durumu, Mesleği ve Sağlık Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması ................................................................................................................. 80 Tablo 53. Evlilikle İlgili Özelliklerin Beck Ölçeği Puanı ile Karşılaştırılması ................................... 81 Tablo 54. Beck Ölçeğinde Alınan Puanla KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ............................... 81 Tablo 55. Yaş Grupları ve Beck Ölçek Puanlarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması ............... 82 Tablo 56. Yaş ve Medeni Durumun Beck Ölçek Puanı ile Karşılaştırılması ..................................... 83 Tablo 57. Aylık İlişki ile Menopoz Durumu Karşılaştırması ............................................................. 83 Tablo 58. Kadının Eğitim Durumunun Aylık İlişki Sayısı ile Karşılaştırılması ................................ 84 Tablo 59. Eşin Eğitim Durumunun Aylık İlişki Sayısı ile Karşılaştırılması ...................................... 84 Tablo 60. MSDÖ Merkezi Eğilim ve Değişim Ölçüleri ...................................................................... 85 VIII KISALTMALAR LİSTESİ ABD : Amerika Birleşik Devletleri AFUD : American Foundation for Urologic Disease AIDS : Acquired İmmune Deficiency Syndrome AP : Aile Planlaması BBT : Bilgisayarlı Beyin Tomografisi BDÖ : Beck Depresyon Ölçeği CETAD : Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği CFB : Cinsel Fonksiyon bozukluğu DHAE : Dehidroepiandrosteron DHAES : Dehidroepiandrosteron Sülfat DHT : Dihidrotestosteron DİE : Devlet İstatistik Enstitüsü DM : Diabetes Mellitus DSM-IV : Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders DSÖ : Dünya Sağlık Örgütü ER : Östrojen Reseptör ES : Emekli Sandığı ETF : Ev Halkı Tespit Fişi FSFI : Female Sexual Function Index HRT : Hormon Replasman Tedavisi ICD–10 : International Clasıfıcation Of Disease-10 KCFÖ : Kadın Cinsel Fonksiyon Ölçeği KDT : Kantitatif Duysal Test MRI : Magnetic Resonance Imaging MRS : Menopause Rating Scale MSDÖ : Menopoz Semptomlarını Değerlendirme Ölçeği NO : Nitrik Oksid OKS : Oral Kontraseptif PDE-5 : Fosfodiesteraz tip-5 PID Pelvik İnflamatuvar Hastalık IX RIA : Rahim İçi Araç SED : Sosyo-Ekonomik Düzey SERM : Selektif Östrojen Reseptör Modülatörü SGK : Sosyal Güvenlik Kurumu SPSS : Statistical Package for Social Sciences SSK : Sosyal Sigortalar Kurumu SSRI : Seçici Serotonin Geri Alım İnhibitörleri TNSA : Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması VIP : Vazoaktif İntestinal Peptid WHO : World Health Organization X ÖZET Adana İli Havutlu Beldesi’nde 35-64 Yaş Kadınlarda Cinsel İşlevde Menopozun Etkisi Amaç: Adana ili Havutlu Mahallesi’ni temsil eden bir örnekte 35-64 yaş kadın populasyonunda menopozun cinsel fonksiyon üzerine etkilerini tespit etmek, premenopoz ve postmenopoz dönemi kadınlarda cinsel işlev bozukluğu prevelansını saptamak, cinsel işlev bozukluğunun bazı sosyoekonomik, kültürel ve demografik değişkenlerle ilişkilerini incelemek, elde edilecek sonuçlar doğrultusunda menopoz ve cinsel işlev bozukluğu konusuna yönelik öneriler oluşturabilmektir. Gereç Yöntem: Bu çalışma Havutlu Mahallesi içinde 35-64 yaş kadınlarda cinsel fonksiyon bozukluğu sıklığı, menopozun etkisi ve diğer etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla planlanmış kesitsel bir araştırmadır. Çalışma sistematik yöntem ile Havutlu Aile Sağlığı Merkezine kayıtlı kişiler arasından seçilen 47 yaş üstü 181, 47 yaş altı 179 kadınla araştırmacı tarafından yüz yüze görüşülerek yapıldı. Görüşmeler sırasında sosyodemografik, sosyoekonomik özellikler, evlilik ve cinsel yaşam ile ilgili sorular içeren anket formu, kadın cinsel fonksiyon ölçeği, Beck depresyon ölçeği ve menopoz semptomlarını değerlendirme ölçeği uygulandı. Bulgular: Çalışmamızda postmenopoz grupta % 69,9 oranında cinsel fonksiyon bozukluğu varken, premenopoz grupta % 33,7 oranında cinsel fonksiyon bozukluğu saptandı. Menopoz cinsel fonksiyon bozukluğu için bir risk faktörü olarak saptandı. Kadınlardan depresyon belirtisi olanlarda olmayanlara oranla cinsel fonksiyon bozukluğu görülme sıklığı anlamlı şekilde yüksek bulundu. Araştırmamızda kadının ve eşin yaş grubu, kadının ve eşin eğitim durumu, kadının va eşin mesleği, partner yokluğu, görücü usulü evlilik yapma, akraba evliliği, evlilik süresi, kadının evlilikte cinselliğe bakışı, eşe olan his, evde söz sahibi olma durumu, cinsellikle ilgili ilk bilgi alınan kaynak, doğum sayısı, gebelik sayısı, çocuk sayısı, doğum şekli, düşük yapma, kadının ve eşin sağlık sorunları, kadının doğum kontrol yöntemi kullanımı, aylık ilişki sayısı, menopozda olma ve depresyon cinsel fonksiyon bozukluğu üzerinde etkili bulunan faktörler olarak belirlendi. Çalışmamızda gelir düzeyi, aile tipi, çay, kahve, sigara, alkol gibi alışkanlıklar, menopoz süresi, ilk ilişki yaşı, ilk ve son gebelik yaşı cinsel işlev üzerine etkisiz bulundu. Sonuç: Bu çalışmanın sonuçlarına göre menopozda olmak, depresyona yatkın veya depresyonda olmak, yaşın ileri olması, eşin yaşının ileri olması, eş kaybı ve partner yokluğu, 4 ve üstü doğum yapmış olmak, düşük eğitim düzeyi, akraba evliliği, görücü usulü evlilik yapmak cinsel fonksiyonları olumsuz etkilemekteydi. Anahtar Kelimeler: 35-64 yaş kadın, cinsel fonksiyon bozukluğu, menopoz XI ABSTRACT The Effect of Menopause on Sexual Function at 35-64 Years old women in Province of Adana Havutlu Purpose: The aim is in a sample of 35-64 year old women population that represent province of Adana Havutlu, to establish the effects of menapause on sexual functions, prevalence of sexual function disorder in premenopausal and postmenopausal period of women, to investigate the relation between sexual function disorder and some socioeconomic, cultural, and demographic variables, to form recomendations for the menopause and sexual function disorder issue according to the results obtained. Material and Method: This study is a cross-sectional research which planned to determine the sexual function disorder incidence, the effect of menopause and the other factors affecting in 35-64 year old women at Havutlu Town. Study was performed face to face interviews by the researcher with a systematical method chosing among over age of 47 of 181, under age of 47 of 179 women which were Havutlu Family Health Center registered. During the interviews questionnaire including questions about sociodemographic, socio-economic, marital, sexual life, women's sexual function scale, Beck Depression Inventory and menopause symptom scale was applied. Results: In our study the sexual function disorder was found in 69,9% of postmenopause group and 33,7% of premenopause group. Menopause found to be a risk factor for sexual function disorder. Women who had depression signs showed significantly higher incidence of sexual function disorder incidence than who had not. In our research women’s and spouse’s age, women’s and spouse's education level, women’s and spouse’s profession, absence of partner, arranged marriage, consanguinity durateon of marriage, women's view of sexuality in marriage, emotion to spouse, to influenced situation at home, received the first information source about sexuality, number of births, number of pregnancies, number of children, type of delivery, miscarriage, women and spouse’s health problems, women’s use of birth control method, the number of sexual intercourse per month, menopause status and depression were determined to be factors that impact on sexual function disorder. In our study, income level, family type, habits such as drinking tea, coffee, smoking, asumption alcohol, duration of menopause, age at first intercourse, age at first and last pregnancy found to be ineffective on sexual function. Conclusion: According to the results of this study being menopause, being prone to depression or depression, to be advanced age, spouse’s advanced age, partner loss and lack of partner, gave birth to 4 and above, low educational level, consanguineous marriages, arranged marriage impacted sexual functions negatively. Key Words: 35-64 years old women, sexual function disorder, menopause. XII 1. GİRİŞ ve AMAÇ Menopoz kadın yaşamının önemli aşamalarından biridir. Toplumda yaygın olarak menopoz sonrası öncelikle cinsel doyum olmak üzere yaşamın tüm yönleri ile değiştiği düşünülür. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre menopoz “ovaryum aktivitesinin yitirilmesi sonucunda menstruasyonun kalıcı olarak sonlanması”dır.1 Klinik olarak ise son adet kanamasından sonraki 12 ay boyunca hiç adet görmeme olarak tanımlanır. Menopoz dönemi aynı zamanda birçok kadının, özel ve toplumsal yaşamında değişikliklerin olduğu bir dönemdir. Düzenli adet görmenin birçok kültürde doğurganlık ve dişiliğin göstergesi olması, birçok kadının menopozu ‘kadınlığını kaybetmek’ olarak değerlendirmesine yol açabilmektedir. Postmenopoz dönemde kadınların, menopozla uyumlu bir şekilde cinsel ilgilerinin azalacağı ve cinsel yetersizlik endişesi duyacakları inancı yaygındır. Yaşın ilerlemesi ile birlikte ortaya çıkan, kronik medikal hastalıklar, romatizma yada osteoporoz gibi fiziksel rahatsızlıkların, hareketliliği ve çevikliği azaltarak cinsel aktivitenin engellenmesine neden olduğu görüşü vardır.2 Menopoz döneminde ortaya çıkan anatomik, fizyolojik ve psikolojik faktörlerin cinsel fonksiyon bozukluklarına yol açtığı kanısı vardır. Menopoz dönemindeki seksüel değişimler 3 kategoride toplanabilir: 1. Kadının seksüel kimliği: Meme, genital sistemdeki seks karakterlerinde, koku, tat ve dokunma duyularında, saç vs. gibi görsel karakterlerdeki değişimler, vagina mukoza atrofisi ve mental yaşlanma gibi sebepler kadınlık içgüdüsünde azalmaya yol açmaktadır. 2. Kadının seksüel fonksiyonu: Libidoda azalma, seksüel uyarılmanın güçleşmesi, orgazm güçlükleri ortaya çıkmaktadır. 3. Çiftler arası ilişki: Biyolojik seksüel ilişki bağlarının zayıflaması, erkeğe ait problemler görülebilir.2 Kadın cinsel işlev bozukluklarının nedenlerinin organik (fiziksel), psikolojik, kültürel ve sosyal olarak çeşitli boyutları vardır. Kadının seksüel istek ve inhibisyonlarında organik, fizyolojik ya da hormonal nedenler etkili olabildiği gibi, travmatik deneyimler ya da psikolojik çatışmalar da gizli ve önemli bir rol oynayabilmektedir. Kadın cinsel eğitimi, toplumsal değerler, tutumlar ve davranışlar 1 kadın cinsel işlev bozukluklarında karşımıza çıkan sosyal ve kültürel etkenler olarak yer almaktadır.3 Cinsel işlev bozukluklarının normal popülasyonda görülme sıklığıyla ilgili, ülkemizde geniş kapsamlı araştırmalara pek rastlanmamakla birlikte bu konuda batı toplumlarında çeşitli çalışmalar mevcuttur. Laumann, Paik ve Rosen’ in 1999 senesinde yayımladıkları araştırma sonuçlarına göre; Birleşik Amerika’da normal popülasyonu temsil eden 18-59 yaşları arasındaki 1749 kadınla yapılan çalışmalarda son 12 ay içinde cinsel işlev bozukluğu görülme sıklığını % 43 olarak bulmuşlardır.4 Çayan ve arkadaşlarının 179 kadın üzerinde yaptıkları çalışmada, yaşları 18 ile 66 arasında olan farklı sosyokültürel kesimden kadınlara Kadın Cinsel Fonksiyon ÖlçeğiKCFÖ (Female Sexual Function Index -FSFI) anketi uygulamış ve % 46,9 oranında cinsel fonksiyon bozukluğu tespit etmiştir. Sigara kullanımı, evlilik süresi, geçirilmiş pelvik operasyonlar ve kontrasepsiyon yöntemlerinin cinsel fonksiyon bozukluğu üzerine anlamlı etkisi saptanmaz iken, ileri yaş, düşük eğitim düzeyi, çalışmama, kronik hastalık öyküsü, çok sayıda doğum varlığı ve menopozun kadınlarda cinsel fonksiyonu olumsuz etkilediği bildirilmiştir.5 Cinsel işlev bozukluklarının toplumda yaygın olduğu, ancak pek az hastanın yakınmaları için yardım aradığı tahmin edilmektedir. Türk toplumunda cinsel sorunların klinik özellikleri ve yaygınlığına ilişkin yapılmış araştırma sayısı oldukça azdır. Sorunun yaygınlığı, ancak tüm nüfusumuzu kapsayacak geniş çaplı epidemiyolojik çalışmalar aracılığıyla sağlanabilir. Araştırmamızın amacı, Adana ili Havutlu Mahallesi’ni temsil eden bir örnekte 3564 yaş kadın popülasyonunda menapozun cinsel fonksiyon üzerine etkilerini tespit etmek, premenopoz ve postmenopoz dönemi kadınlarda cinsel işlev bozukluğu prevelansını saptamak, cinsel işlev bozukluğunun bazı sosyoekonomik, kültürel ve demografik değişkenlerle ilişkilerini incelemek, elde edilecek sonuçlar doğrultusunda cinsel işlev bozukluğu konusuna yönelik öneriler oluşturabilmektir. 2 2. GENEL BİLGİLER İnsan hayatı çeşitli yaşam evrelerinden oluşmaktadır. Bütün bu evrelerde kadın, toplumsal yapı içinde yetişkin rollerini gerçekleştirirken, tam zamanlı çalışan, eş, annebaba olma, toplumsal ve mesleki bir gruba bağlı olma, evle ilgili işleri yürütme, çocuk sahibi olma ve büyütme, değişik toplumların içinde yer alma ve sorumluluklarını yerine getirme, belli bir ekonomik yaşam düzeyine ulaşma, bunu sürdürme, eşi ile özdeşleşme ya da eşten boşanarak ayrı yaşamaya uyum sağlama, bazı bedensel değişiklikleri kabullenme ve değişimlere uyum sağlama, yaşlanan ana-babası ya da kardeşleri ile uyum içinde yaşamayı öğrenme, emeklilik sonrası hayata uyum, bedensel ve fiziksel gerilemelere, bunların sonucunda ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarına uyum sağlama, torunların yetiştirilmesine yardımcı olma, torunlarla sağlıklı bir iletişim kurma, eşin ölümüne uyum sağlama, memnuniyet verici bir yaşam ortamı kurma gibi gelişim görevlerini de yerine getirir.6 Bütün bu gelişim ödevlerini yerine getiren kadın, bir yandan da orta yetişkinlik döneminde yaşanan klimakterium ve menopoz gibi biyolojik ve psikolojik değişimler yaratan bu sürece uyum sağlamak, olası sorunlarla baş etmek ve bütün bu sürecin içinde cinsel işlevlerini yaşamak durumundadır. Menopoz, kadın cinselliği üzerine sıklıkla negatif etkilerin görüldüğü anatomik, fizyolojik ve psikolojik bir süreçtir. Postmenopozal kadınlarda en sık görülen cinsel problem, hipoaktif cinsel istek bozukluğudur. Etiyolojisi multifaktöriyeldir. Bu sebeplerin içinde erkeğin impotansı, çiftlerin cinsel anlaşmazlığı gibi çevresel tetikleyici faktörler ve kadının psikolojik ve fizyolojik durumu ile ilgili bilinen ve bilinmeyen pek çok faktör vardır. Çok sayıda çalışmada, postmenopozal kadınlarda hipoaktif cinsel istek bozukluğunun oranı % 31 ile % 49 arasında değişmektedir. Ancak, bu konuda yapılan çalışmalarda elde edilen sonuçlar sınırlıdır. 7,8 Cinsel sağlık, genel sağlık ile sıkı bir ilişki gösterdiğinden menopoz döneminde cinselliğe yaklaşımın, menopozun bütünü içinde ele alınması, kadının yaşamının kendisi ve ailesi ile birlikte planlanması, yaşam kalitesini etkileyecek her bir parametrenin dikkate alınması en uygun olanıdır.9,10 3 2.1. Cinsel Fonksiyon İnsanda normal cinsel fonksiyonun nörolojik, mental, vasküler ve endokrin sistemleri de kapsayan çok karmaşık bir yapısı vardır. Cinsellik canlı yaşamının sürekliliği için gerekli, üremeye yönelik en temel doğa koşulu olarak tanımlanmaktadır. Sanılanın aksine, cinsellik insanın anne karnında başlar ve yaşama sürecinin her evresinde ölüme kadar psikolojik, fizyolojik ve sosyokültürel faktörlerden etkilenerek gelişir. Bu faktörlerin doğru uyarıları cinselliğin uygun bir zeminde sağlıklı olarak gelişimini sağlar. Bu da sağlıklı bedensel ve zihinsel gelişimin anahtarıdır. Bireyin yaşantısının biyolojik, psikolojik, kişiler arası ve davranışsal olarak önemli bir yönü olan cinsellik; yaşa, cinsiyete, kişisel tutumlara, örf ve adetlere dayanarak her birey tarafından farklı şekilde tanımlanmaktadır. Cinsel sağlık; cinsel açıdan bedensel, duygusal ve toplumsal tam bir iyilik hali olup, kadın-erkek, genç-yaşlı bütün insanlar için temel bir haktır. Bireyin genetik yapısı, psikoseksüel gelişimi, geçmiş cinsel deneyimleri, toplumsal değer yargıları, cinsiyete özgü rol ve beklentileri, cinsel inanışları, geçirilen hastalık ve ameliyatlar cinsel davranış ve cinsel sağlığı etkileyen faktörlerdir.11 2.1.1. Cinsel Fonksiyonun Fizyolojisi İnsan cinselliği ile ilgili ilk kapsamlı araştırma Kinsey ve arkadaşları tarafından yayınlanmıştır. Bu araştırma 1938 ile 1952 yılları arasındaki, insanın cinsel davranış biçimleri ile ilgili istatistiklerin derlenmesinden oluşmaktadır. Kinsey ve arkadaşlarının çalışmalarını takiben Masters ve Johnson tarafından yürütülen ve 10 yılı aşkın bir araştırmanın ardından sonuçları ilk kez 1966 yılında “İnsanda Cinsel Davranış” adlı kitapta yayınlanan çalışma ise bugün bile insan cinsel fizyolojisi ile ilgili bilgilerimizin temelini oluşturmaktadır. Masters ve Johnson, insan cinselliğini ilk kez laboratuar ortamında incelemiş, yüzlerce gönüllü kadın ve erkek denek üzerinde sürdürdükleri çalışmalarında, deneklerin cinsel uyaranlara verdikleri yanıtları doğrudan gözleyerek ve nesnel ölçüm yöntemlerini kullanarak cinsel tepki sürecinin bütün evrelerini kaydetmişlerdir.12,13 Kadınların cinselliği konusunda Masters ve Johnson ile Kinsey’den sonra en kapsamlı araştırmayı Hite S. 1972-1976 yılları arası ABD’de yapmıştır. Hite’a göre “cinsellik’’ tüm kültürel yaşantının bir parçasıdır; cinsellikte kadının yeri, onun toplumdaki rolünün bir aynasıdır.14 Cinsel yanıtın bu temel evrelerinin, nörobiyolojik ve 4 fizyolojik yönlerinin anlaşılması için ilk defa 1966’da Masters ve Johnson tarafından cinsel yanıt siklusu tanımlanmıştır ve 4 faz içerir. Bunlar: 1) Uyarılma evresi: Masters ve Johnson’a göre insanda cinsel yanıt sürecinin, ilk evresi olan uyarılma evresi, herhangi bir somatojenik ve psikojenik uyarılma sonucu ortaya çıkabilir.10, 16, 17 Uyarılma fazı parasempatik sinir sistemi ile oluşturulur. Temel olarak erotik duygu ve düşüncelerin belirmesi, erkekte ereksiyon ve kadında lubrikasyonun ortaya çıkması ve bedende yaygın olarak vazokonjesyon ve miyotoni ile karakterizedir. Bu dönemde kadınlarda taşikardi, hızlı nefes alma, kan basıncında artma, genel bir ısınma hissi, göğüslerde gerginlik, myotoni, göğüs uçlarında ereksiyon, deride renklenme ve koyulaşma gözlenir. Kadınların yaklaşık olarak 3/4’ü bu uyarılmayı yaşar.18,19 2) Plato evresi: Etkili cinsel uyarının devam etmesi ve cinsel heyecanın artmasıyla birlikte kadın ya da erkek, ikinci evre olan plato evresine girer. Bu evrede haz duygusu ve cinsel gerilim giderek yükselir ve kişinin orgazma geçebileceği noktaya kadar sürer. Uyarı ya da dürtü yetersizse ya da uyarı tümüyle sona erdiyse kişi orgazmik rahatlamaya ulaşamayacak ve yavaş yavaş plato evresindeki gerilimin yerini çözülme evresi alacaktır.18,19 3) Orgazm evresi: Orgazmik fonksiyon tarihi süreç içinde çok uğraşılmasına karşın en az anlaşılan, yaygın ve kabul edilebilir bir tarifi yapılamayan cinsel fonksiyon olmuştur. Cinsel uyarı ile artmış müsküler ve vasküler gerilimin çözülmesi olarak tanımlanmıştır. Orgazmik fonksiyon cinsel siklusun en kısa süren dönemi olmasına karşın, tüm cinsel hisler içinde en güçlü ve en doyurucu olanıdır.18,19 Orgazm Yunanca “ şehvetli heyecan “ anlamına gelen “orgazmus “ sözcüğünden türemiştir. Kadın orgazmı hakkında birçok yazar yorum yapmış ve tanımlamıştır. Masters ve Johnson, orgazmı, cinsel uyarı sonucu oluşmuş olan vazokonstrüksiyon ve myotoninin rahatladığı birkaç saniye ile sınırlı evre olarak tanımlamışlardır. Kişi, orgazmı öznel olarak pelviste odaklanmış biçimde algılar. Orgazm hissi özellikle klitoral bölge ve vajinada yoğunluk kazanır. Süresi ve yoğunluğu konusunda bireysel farklılıklar çok fazladır.10, 16, 17 Genel bir tanımla kadında orgazm, sonucunda bir mutluluk ve tatmin hissini vererek cinsel olarak indüklenen vazokonjesyonu çözen, sıklıkla uterus ve anüs 5 kontraksiyonları ve myotoni ile birlikte vajinayı saran pelvik çizgili kasların istemsiz, ritmik kontraksiyonlarının eşlik ettiği bilinç düzeyini değiştiren değişken, geçici ve en yüksek sınırda yoğun bir zevk duyma halidir. Orgazm ile birlikte, kan akımı, solunum sayısı, serum prolaktin, vazopresin, oksitosin, adrenalin seviyeleri artmaktadır. Özelikle prolaktin orgazm ile birlikte artar ve 60 dakika yüksek kalabilir. Erkekler ve kadınlar arasındaki orgazmda farklılıklar mevcuttur: •Erkeklerden farklı olarak kadınlar kısa zaman aralıklarıyla çoklu orgazm yaşayabilirler, •Kadınlar uzun süre etkili olabilen orgazmı yaşayabilirler (buna “status/extend orgasm” denir) •Pelvik kas kasılmalarında kaydedilmiş farklılıklar vardır. Spesifik olarak erkeklerde bulunan bölünmüş ritmik patern kadınlarda görülmez. Erkeklerde, bir kere başladıktan sonra, seksüel stimulasyon dursa bile orgazm gerçekleşir. Ancak kadınlarda klitoral ya da vajinal orgazm ortasında stimulasyon durursa, orgazm da durur. Orgazm, kadında klitoris ve vajinada, erkeklerde ise penis ve prostatta yoğunluk kazanır. Kadında memelerde, labiumlarda, klitoriste ve uterusta bu evreye özgü değişikler görülmez. Masters ve Johnson kırk yıllık gözlemleri ve tarifleri sonucu orgazmda görülen değişiklikleri üçe ayırmıştır: i- Yaklaşan orgazmı gösterenler: Labia minörde renk değişiklikleri ii- Gerçek orgazm esnasında meydana gelenler: Vajinal ritmik kontraksiyonlar, uterin kontraksiyonlar, anal sfinkter kontraksiyonları iii-Orgazm gerçekleştiğini gösterenler: Areola konjestiyonu, artmış post orgazmik vajinal nabız amplitüdü, artmış plazma prolaktin düzeyi Orgazm sempatik sinir sistemi tarafından oluşturulan miyotik bir cevaptır. Sempatik sinir sistemi bu aşamanın özelliği olan klonik kasılmaları kontrol eder. Orgazm 3-25 saniye sürer ve bilinç hafif bir şekilde bulanıktır. Orgazm sırasında klitoriste bir değişiklik gözlenmez.18, 19, 20, 21 4)Çözülme evresi: Cinsel döngünün son evresidir. Kadında ve erkekte orgazmdan ya da orgazmın gerçekleşmediği durumlarda plato evresinden sonra genital bölgelerde ve bedenin diğer bölgelerinde önceki aşamalarda oluşmuş olan fizyolojik değişikliklerin dakikalar içinde aynı sırayı takip ederek kaybolması ile karakterizedir. 6 Bu evrenin süresi cinsiyete, orgazmın yaşanıp yaşanmadığına ya da hangi yoğunlukta yaşandığına ve cinsel uyarının sürüp sürmediğine göre değişir. Kanın genital bölgeden çekilmesi ve cinsel gerilimin aniden boşalması ile gerçekleşir ve bütün vücudu dinlenme konumuna getirir. Terleme vardır.19 Kadınlarda, etkili uyarıyı yeniden alma durumunda, çözülme evresinin herhangi bir noktasından bir başka orgazm evresine girme potansiyeli vardır.10, 16, 17 Bu dört evre bugünkü bilgilerimiz ışığında da geçerli kabul edilmektedir. Ancak, cinsel işlev bozukluklarının sınıflandırılması ile ayırıcı tanı ve tedavi açısından asıl önemli olan evreler ise “uyarılma” ve “orgazm” evreleridir. “Plato” evresi, esas olarak fizyolojik açıdan “uyarılma” evresinin bir bölümü olarak kabul edilmektedir.12 Seks terapisinin kurucularından biri olan Helen Singer Kaplan 1979’yılında bu fazları değiştirmiştir ve ‘arzu‘ kelimesini ekleyerek; a) Arzu b) Uyarılma c) Orgazm olmak üzere 3 faza ayırmıştır. Bu sınıflama DSM–IV’de yer alan cinsel fonksiyon bozukluğu tanımına temel oluşturmuştur. Günümüzde cinsel döngü AFUD’un (American Foundation for Urologic Disease) 2000 yılında öngördüğü şekilde; a) Cinsel istek ( sexual desire) b) Uyarılma (sexual arousal) c) Orgazm (orgasm) d) Çözülme (resolution), olarak yeniden sınıflandırılmıştır. Plato evresi kullanılmamaktadır.16,17 Cinsel istek kişinin cinselliğe ilgisini gösterir ve üç ayrı komponenti bulunur.22 • dürtü, • inanışlar/ değerler, • motivasyon Dürtü cinsel isteğin biyolojik komponentidir. Cinsel düşünceler, hisler, fantezi veya rüyalar, yakındaki karşı cinse artmış ilgi, cinsel arayışa yönelme ve artmış cinsel organ hassasiyeti ile kendini gösterir. Düşen testosteron seviyelerinden etkilenir. İkinci komponent kişinin cinsel aktivite ile ilgili beklentilerini, inanış ve değerlerini yansıtır. Bunlar ne kadar olumlu ise kişi o derecede cinsel davranışa yönelim gösterir. Cinsel 7 isteğin üçüncü komponenti ise psikolojik ve kişiler arası motivasyonu olarak karşımıza çıkar. Cinsel istek üzerine en büyük etkisi olan bu komponenttir. Bugüne kadar cinsel dürtü, yani cinsel isteğin biyolojik komponenti ile ilgili çok sayıda araştırma yapılmıştır.22 2.1.2. Kadın Cinsel Endokrinolojisi Merkezi sinir sisteminde hipotalamus, cinsel işlevler üzerindeki etkisi en iyi bilinen bölgedir. Hipotalamus eşlerin birbirleriyle olan ilişkilerini, seks hormonlarının salınımını düzenleyen limbik sistemin bir parçasıdır. Dopaminerjik uyarı bu sistemi aktive eder, seratoninerjik uyarı ise inhibe eder. Hipotalamusa iç ya da dış uyaranlar ulaşır. Uyarılmayı görsel, işitsel, taktil öğeler (dokunma/temas) ve düşünme tetiklemektedir. Hipotalamustaki paraventriküler nükleus vazopressin ve oksitosin salgılayarak diğer sistemlerle bağlantı kurar, limbik sistemi etkiler. Gelen cinsel uyarılara cevap olarak merkezi sinir sisteminde uyarılar, medyan ön beyin demeti, mezensefalon, pons, spinal kord, pelvik pleksus aracılığı ile genital organlara ulaşmaktadır. Hipogastrik (sempatik) ve pelvik (parasempatik) sinirlerden lifler alan pelvik gangliyon, mesane, üretra, vajina, uterus ve klitorise dallar verir. Pelvik gangliyonun en büyük dalı olan kavernozal dalı klitorisi innerve eder. Kavernozal sinirin uyarılması ile klitoriste NO (Nitrik oksit) aracılı vazodilatasyon olur. Pudental sinir, perine, klitoris ve üretranın duyusal inervasyonunu sağlar. Östrojenin bu sinirin duyarlılığını arttırıcı etkisi bulunmaktadır. Pelvik ve hipogastrik sinirler ise iç genital organların duyusunu almaktadır.10, 16, 17, 23 Uyarılma sırasında, genital sistem dışında diğer sistemlerde bazı değişiklikler olur. Bunlar; taşikardi, kan basıncında artış, vücutta kızarıklıklar, kas tonusu artışı, hiperventilasyon, memelerde büyüme, meme başı ereksiyonudur. Uyarılma fazında ortaya çıkan uterin kontraksiyonlar, orgazm sırasında hipogastrik sinir aracılığı ile sempatik sistemin kontrolü altında düzenli kontraksiyonlar halini alır. Yeterli cinsel uyarılma sonucu orgazm ortaya çıkar. Orgazmda, paraventriküler nükleus anahtar rol oynar. Orgazm sırasında paraventriküler nükleus komşuluğunda oksitosin salgılanır. Oksitosinin artan kas tonusu ve ritmik kasılmalarla ilişkili olduğu kabul edilmektedir. Orgazm sürecinde sempatik sistem baskındır. Epinefrin ve norepinefrin orgazm sırasında pik yaparlar. Hemen sonrasında ise düşmeye başlarlar. Orgazm esnasında 0,8 8 saniye aralıklı pelvik çizgili kas kontraksiyonları oluşur. Bu kontraksiyonlar 5-60 saniye sürer.10,17 Korku ve anksiyete oluşturan ortamlardan uzak olunduğunda, östrojen ve progesteronun etkisi altında dişi memelilerde çiftleşme davranışı ortaya çıkar. Normal dişi siklusunda bu üreme davranışı ovulasyonla senkronizedir.10, 16, 17 Östrojenler; santral sinir sistemi, genital sistem ve genel sağlıkla ilgili organları içeren birçok dokunun fizyolojik fonksiyonunun sürdürülmesinde rol oynar. Östrojenler: 1. Vazoprotektif ve vazodilatatör etki ile vajinal, klitoral ve üretral arteriyel kan akımını arttırır. 2. Nitrik oksit sentetaz salınımını regüle eder ve nitrik oksit sentezletir. Östrojen düzeyinde azalma, vajinal nitrik oksit düzeyinde azalma, vajinal duvar fibrozisini arttırır. 3. Östrojen vajinal epitel, stroma ve düz kas hücrelerini etkileyerek vajinal katlantıların kalınlığını ve vajinal kayganlığı düzenler. Östrojen düzeyinin düşmesi (50 pg/ml nin altında) ile duvar kalınlığı incelir, daha çabuk hasar görür ve vajinal ortam daha az asidik hale gelir. Bunun sonucunda vajinal kuruluk, disparoni oluşur ve kadın cinsel fonksiyon bozukluğu meydana gelir. Seks steroidleri kadının cinsel fonksiyonunu içeren tüm yapıların anatomik ve fonksiyonel bütünlüğünü sürdürmede çok önemli rol oynar. Steroidler: 1. Nörötransmiterlerin sentez, sekresyon ve geri alımını, 2. Vasküler ve nonvasküler düz kas kontraktilitesini, 3. Epitelyumun müsifikasyon, keratinizasyon ve geçirgenliğini, 4. Otokrin – parakrin büyüme faktörleri, vazoaktif ve trofik maddelerin üretimini regüle ederler. Androjenler; üreme fonksiyonlarının gelişmesinde, direkt olarak ya da östrojenlere dönüşmesi aracılığı ile sekonder seks karakterlerinin gelişmesi ve sürdürülmesinde temeldir. Kadınlardaki major androjenler; dehidroepiandrosteronsülfat (DHEAS), dehidroepiandrosteron (DHEA), androstenedion, testosteron ve dihidrotestosteron (DHT) dur. Androjenlerin kadın cinsel fonksiyonları ve libidosu üzerine olan etkileri tam olarak anlaşılmamıştır. Bununla birlikte kadın seksüel 9 fonksiyonunda özellikle libidonun uyarılması ve cinsel isteğin devamlılığında androjenlerin önemli rolleri mevcuttur.24 Plazma androjen seviyesinin düşük olması, seksüel cevapta, orgazmda, cinsel motivasyonda azalma ve cinsellikten kaçınma şeklinde belirti verebilmektedir. Menopozal dönemdeki sadece östrojen tedavisine yanıt vermeyen bir örnek vaka serisinde, implantlarla yapılan androjen tedavisi libidoda, seksten zevk almada, orgazma ulaşma yeteneğinde ve cinselliğin başlatılmasında önemli bir gelişmeye neden olmuştur.25 2.1.3. Cinsel Fonksiyon Bozuklukları (CFB) Dünya Sağlık Örgütü (WHO), cinsel disfonksiyonu, ‘farklı nedenlere bağlı olarak, kişinin istediği halde cinsel ilişkiye girememesi’ olarak tanımlamıştır.17 DSM–IV tanımlamasında Cinsel Fonksiyon Bozuklukları (CFB); insandaki cinsel yanıt döngüsünün istek, uyarılma ve orgazm evrelerindeki fizyolojik süreçlerden birinde oluşan aksamaya bağlı olarak gelişen bozukluklardır. Kadın cinsel fonksiyon bozukluğu yaşa bağımlı, progresif ve kadınların % 30-50’sini ilgilendiren, yaşam kalitesini olumsuz etkileyen multifaktoriyel bir sorundur. CFB, her iki cinste cinsel yanıt döngüsünde ve cinsel istekte bozukluklar ile karakterize, psikofizyolojik değişikliklere bağlı olarak ortaya çıkan bir sorundur. Cinsel fonksiyonlar, herhangi bir stres, emosyonel bozukluk ya da cinsel fonksiyon ve fizyolojinin iyi bilinmemesinden olumsuz olarak etkilenebilir. Bu durum kişiler için oldukça zordur ve yaşam kalitesini azaltır.25 American Foundation of Urologic Disease (AFUD) tarafından 1998 yılında, beş ülkeden CFB üzerine uzman 19 bilim adamı toplanarak, DSM-IV’ün mevcut çerçevesi üzerinde çalışarak, özellikle tanımlamalarda bazı değişiklikler yaparak güncel kadın cinsel işlev bozuklukları sınıflandırması oluşturulmuştur. Bu çalışma, 2000 yılında ortak bildiri şeklinde yayımlanmıştır.17,26 10 2.1.3.1. Kadın Cinsel Fonksiyon Bozukluklarının Sınıflandırılması 2.1.3.1.1. Cinsel İstek Bozuklukları a- Hipoaktif Cinsel İstek Bozukluğu: Cinsel fantazi veya düşüncelerin ve/veya cinsel aktivite veya cinsel aktiviteye yanıt verme arzusunun, kişisel sıkıntıya neden olacak şekilde, kalıcı veya tekrarlayan kaybı (veya yokluğu) olarak tarif edilmiştir.17 DSM-IV’te sürekli olarak yada yineleyici bir biçimde, cinsel fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması yada hiç olmaması olarak tanımlanmaktadır. En sık rastlanan sorun cinsel istek bozukluğu yani libido kaybı olup yaklaşık CFB olan kadınların % 32’sinde görülmektedir.27 Cinsel istek genellikle cinsel yanıt döngüsünün ilk evresi olarak değerlendirilir. İstek sadece psikolojik bir durum gibi görünse de sıklıkla hormonal dengesizlik ya da tedavi gibi fiziksel durumlardan etkilenmektedir. Yaşlanma, gebelik, kronik hastalıklar, nörolojik hastalıklar, endokrin hastalıklar, bazı ilaçlar, stres, beden imgesi ile ilgili kaygılar, anksiyete, depresyon, ilişkilerde sorun, cinsel travma vs. cinsel istek bozukluğuna neden olan faktörlerdir. Cinsel isteğin az olması kadınlarda cinsellikle ilgili en yaygın şikâyetlerdendir. İsteğin olması çeşitli faktörlere bağlıdır; biyolojik güdü, yeterli özgüven, cinsellikle ilgili önceki deneyimlerin olumlu olması, uygun bir cinsel eşin olması, birlikte olunan kişi ile cinsellik dışındaki alanlarda da iyi bir ilişkinin olması gibi. Bu alanların herhangi birinde sorun olması cinsel isteğin azalması ile sonuçlanabilir. Azalmış cinsel istek bozukluğu bazı durumlarda tüm cinsel eşlere ya da tüm cinsel aktivitelere genellenebilir. Genellikle diğer cinsel sorunlarla (orgazm olamama, kayganlaşma olmaması gibi) birlikte görülse de cinsel isteği az olan bazı kişiler cinsel olarak uyarılır ve orgazma ulaşırlar. Kadınların yaklaşık % 33'ünün hayatlarının bir döneminde cinsel ilgi ya da istek azalmasıyla karşı karşıya kalacağı tahmin edilmektedir.4 Cinsel temas ve doyum gereksinimi kişilere göre değişebildiği gibi aynı kişide de zaman içinde farklılıklar gösterebilir. b- Cinsel Tiksinti Bozukluğu: Kalıcı veya tekrarlayıcı olarak, bir partnerle olan cinsel ilişkiye, fobik tiksinti hissi duyma ve ondan uzak durma ve bu durumun kişisel sıkıntıya neden olması halidir.17 Cinsel Tiksinti Bozukluğu DSM-IV’de sürekli olarak yada yineleyici biçimde, bir cinsel eş ile genital cinsel ilişki kurmaktan aşırı tiksinti duyma ve bundan tümüyle 11 kaçınma olarak tanımlanmaktadır. Cinsel tiksinti duygusu olan bireyler cinsel aktivitelerden kaçınırlar, kendilerine cinsel yönden yaklaşıldığında korku, kaygı ya da iğrenme ifade ederler. Bu sorun travma sonrası stres bozukluğu gibi başka psikolojik sorunlarla birlikte görülebilir. Bu bozukluk tecavüze uğrama ya da çocuklukta istismar gibi cinsel saldırıya maruz kalınan durumlarda, cinsel birleşmenin ağrılı olduğu durumlarda ya da cinsel dürtü ile utanç, suçluluk hissetme sonucunda ortaya çıkabilir. 2.1.3.1.2. Uyarılma Bozuklukları Kalıcı veya tekrarlayıcı olarak; sübjektif heyecanın, genital (lubrikasyon/kabarıklık) veya diğer somatik yanıtların yokluğuyla belli olan, yeterli cinsel heyecana ulaşamama veya sürdürememe ve bu durumun kişisel sıkıntıya neden olması durumudur.17 DSM–IV tanımlamasına baktığımızda, uyarılma bozukluğu sürekli olarak ya da yineleyici bir biçimde, cinsel uyarılmanın yeterli bir ıslanma-kabarma tepkisini sağlayamama yada cinsel etkinlik bitene dek bunu sürdürememe olarak tanımlanmaktadır. Bu rahatsızlık belirgin sıkıntıya ve kişiler arası ilişki zorluklarına neden olur.29 Kadınlarda, ana problem vajinal kuruluk veya ıslanma yetersizliğidir. Uyarılma bozukluğu olan kadınların cinsel istek ve fantezileri vardır, partnerleri ile ilgili bir sorunları yoktur. Sebeplere baktığımızda doğal menopoz, cerrahi, tıbbi menapoz ve endokrin bozukluklar olabilir. Uyarılma problemleri her yaşta görülebildiği halde, bu problemlerin yaşla birlikte arttığı gösterilmiştir.4 Yaşlı, postmenopozal kadınlarda genç kadınlara göre daha az vaginal kan akımı ve genital genişleme vardır. Östrojendeki azalma vaginal kan akımında ve lubrikasyonda azalmaya ve buna bağlı olarak disparoni ve isteksizliğe neden olur. Cinsel uyarılma bozukluğu, üç alt tipe ayrılır:30 a. Genital cinsel uyarılma bozukluğu, genital cinsel uyarılmanın olmadığı ya da yetersiz olduğu, minimal vulvar kabarıklık veya vajinal lubrikasyonla karakterize durumdur. b. Subjektif cinsel uyarılma bozukluğu, cinsel memnuniyet, heyecan ve uyarılma hislerinin hiçbir tip cinsel uyaranla ortaya çıkmayacak biçimde belirgin şekilde azalması ya da yok olmasıdır. 12 c. Kombine subjektif ve genital cinsel uyarılma bozukluğu, genital uyarılma yetersizliği veya yokluğu şikayeti ile birlikte, cinsel uyarılmanın (subjektif cinsel heyecan ve cinsel memnuniyet) hiçbir tip cinsel uyaranla ortaya çıkmayacak biçimde, belirgin olarak yok olması ya da azalmasıdır. 2.1.3.1.3. Orgazm Bozuklukları Yeterli bir cinsel uyarı ve uyarılma fazını takiben orgazma erişmenin sürekli veya tekrarlayıcı olarak güç olması, gecikmesi ya da olmaması ve bu durumun kişisel sıkıntıya neden olması halidir.17 DSM-IV’e göre orgazm bozukluğu, normal cinsel uyarılma fazını takiben sürekli veya rekürren olarak orgazmda gecikme veya orgazm olamama durumu olarak tanımlanır. Bu durum ameliyatlar sonrası, travma veya hormonal yetmezlik sonucu ortaya çıkabilir. Cinsel eğitim ve deneyimin yetersizliği, cinsel tekniklerin bilinmemesi ve cinsel mitlerin yaygınlığı nedeni ile ülkemizde orgazm bozukluklarının yüksek oranlarda görüldüğünü söyleyebiliriz. 2.1.3.1.4. Cinsel Ağrı Bozuklukları a. Disparoni: AFUD, ağrılı cinsel birleşmeyi ‘ vaginaya tamamen giriş veya vaginaya girmeye teşebbüs ve/veya penil vaginal cinsel ilişki ile sabit veya tekrarlayan ağrı’ şeklinde tanımlamıştır. DSM -IV’de cinsel işlev bozuklukları arasına dâhil edilmesine rağmen bu bir ağrı bozukluğu olarak düşünülmüştür. İki tip disparoni vardır: i. İnsersiyonel disparoni, ağrı eksternal genitaller ve vajinayla sınırlı ii. Derin disparoni, birleşme esnasındaki hareketler ve postkoital pelvis içinde ağrı. Nedenler arasında; endometriozis, pelvik inflamatuvar hastalık (PİD), üretrit, enflamatuvar vajinit gibi fiziksel nedenler, seksüel anksiyete, hastalık, hamilelik gibi psikolojik nedenler sayılabilir. Disparoni sonucu kadınlarda azalmış lubrikasyon, kan akımı ve klitoral hassasiyet meydana gelebilir. b. Vajinismus: Tekrarlayıcı veya kalıcı olarak, vajina distal 1/3 kısmının kaslarının, vajinal penetrasyonu engelleyecek şekilde, istemsiz olarak kasılması ve bu durumun kişisel sıkıntıya neden olması halidir.17 13 DSM-IV’te vajinismus bir cinsel işlev bozukluğu olarak sınıflandırılmıştır ve cinsel ağrı bozuklukları alt kategorisine dahil edilmiştir. Ana tanı kriteri; “vaginanın dış üçte birindeki kaslarda, tekrarlayan ya da sürekli, istem dışı ve cinsel ilişkiye engel olan spazmın” olmasıdır. Vaginal kas spazmı, kolaylıkla gözlemlenebilir ve bazı vakalarda “ağrıya sebep olacak kadar şiddetli ya da uzun süreli” olarak tanımlanmıştır. Vajinismus her ne kadar bir cinsel ağrı bozukluğu olarak kabul ediliyor olsa da, tanısı için ağrının gerçekleşmesi gerekli değildir. DSM-IV’e göre bu bozukluk genç kadınlarda, cinselliğe karşı olumsuz yaklaşımı olan kadınlarda ve cinsel kötüye kullanım yada travma hikayesi olan kadınlarda daha yaygındır.31 Amerikan Kadın Doğum ve Jinekoloji Okulunun vajinismus tanımı; DSM-IV sınıflandırmasının ilk kriteri olan, cinsel ilişkiye engel olacak şekilde bir vaginal kas spazmının varlığını ve ayrıca bu vaginal spazmın penetrasyonu ağrılı, zor veya imkansız hale getirmesini ifade eder.32,33 İlk belirtiler ya psikolojik ya da fizyolojik kaynaklı olan önceki ağrılı deneyimlerle bağlantılı olabilir ve belirtilen hiçbir organik sebep mevcut değildir. DSM-IV’ün aksine; ağrı, esas unsurdur. c- Non-koital cinsel ağrı: Tekrarlayıcı veya kalıcı olarak, non-koital cinsel uyarılarla genital ağrı oluşması durumudur.17 2.1.3.2. Kadın Cinsel Fonksiyon Bozukluğu (KCFB)’nda Etiyolojik Faktörler Yapılan çok sayıda araştırmalar sonucu insanda cinsel fonksiyonun merkezi sinir sistemi ve endokrin sistem ile nörokimyasal, nörofizyolojik ve psikolojik süreçlerin karşılıklı etkileşimi ile karakterize karmaşık bir olay olduğu ortaya konmuştur. Her türlü psikiyatrik sorun, bedensel hastalık ya da ilaç, hormonlar, fiziksel etkenler cinsel yaşamı belirgin şekilde etkileyebilir. KCFB’nda etiyolojik faktörler 5 grupta sınıflanabilir.34 2.1.3.2.1. Nörojenik Faktörler Seksüel disfonksiyonu etkileyen özellikli patolojiler multipl skleroz, spinal kord travması, disk hernisi, lumbosakral pleksus patolojileri ve periferik nöropatiler olarak sayılabilir. Spinal kord hasarının cinsel fonksiyonlar üzerindeki etkisi travmanın seviyesine ve ağırlığına göre değişmektedir. Yapılan çalışmalarda T6 (torakal vertebra 6) ve üzeri travmalı, vücut kontrolü olan hastaların orgazma ulaşabildikleri görülmüştür. 14 Sakral segmentlerin etkilendiği komplet spinal kord travmalı hastalarda orgazm çok daha olumsuz etkilenir ve bu hastalardaki orgazm gecikmesi normal kadınlara göre daha uzundur. Nörölojik hastalarda orgazm bozukluklarıyla ilgili yapılmış sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır. Multipl Skleroz (MS) hem beyin hem de spinal kordun demiyelizasyonu sonucu nöral iletinin kesintiye uğramasına neden olan bir hastalıktır. MS’li kadınlarda vajinal duyarlılık, lubrikasyon, cinsel istekte azalma ve özellikle orgazm bozukluğu olmaktadır. MS’li hastalarda vajinanın duyusal bozukluğu belirgindir. 2.1.3.2.2. Vasküler Faktörler Klitoral ve vajinal vasküler yetmezlik sendromu, iliohipogastrik, pudendal arter yatağının aterosklerozuna bağlı genital kan akımının azalması ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Aorto-iliak veya aterosklerotik hastalığa sekonder pelvik kan akımının azalması, vajinal duvar ve klitoral düz kas dokusunda fibrozis oluşumuna neden olur. 2.1.3.2.3. Hormonal Faktörler Genel olarak kadın cinsel fonksiyon fizyolojisini düzenleyen temel hormonlar olan östrojen ve androjenlerin kan seviyelerinin azaldığı durumlarda cinsel fonksiyon bozukluğu meydana gelir. Bunların dışında cinsel fonksiyonu etkileyen endokrin hastalıklar mevcuttur. Yapılan bir çalışmada tiroid hastalığı olan 48 kadın incelenmiş (30 hipotiroidik, 18 hipertiroidi) ve bu olguların seksüel fonksiyonu KCFÖ ile değerlendirilmiştir.25 Sonuçlara göre tiroid hastalığı olan kadınlarda lubrikasyon azlığı, orgazm bozukluğu, koitus dışında ve sırasında genital ağrının olduğu tespit edilirken depresyon sıklığıda yüksek bulunmuştur. Hiperprolaktinemi; hipotalamohipofizer aksın en sık rastlanan endokrin bozukluğudur ve kadınlarda sık görülür. Seksüel fonksiyonu ve motivasyonu, üreme fonksiyonunu etkiler. Hulter ve arkadaşları hipotalamohipofizer hastalığı olan 48 kadında seksüel fonksiyonu araştırmışlar ve hastaların % 79’unda libidoda azalma, % 64,6’sında lubrikasyon bozukluğu ve % 68’ınde orgazm patolojileri tespit etmişlerdir.35 Mastogiacomo ve arkadaşları, 99 hemodiyaliz hastasında cinsel ilişki sıklığının ve orgazm bozukluğunun aynı yaştaki kontrol grubuna göre anlamlı derecede düşük 15 olduğunu göstermiştir.36 Depresyon tedavisinde kullanılan selektif seratonin re uptake inhibitörleri (SSRI) de prolaktin seviyesini yükseltmektedir. Diabetes mellituslu hastalarda nöropati, vasküler bozukluklar, azalmış libido ve buna bağlı psikolojik sorunlar, uyarılma bozukluğu, vajinal lubrikasyonda azalma, orgazm patolojileri ve ağrılı cinsel ilişki sıkça rastlanan sorunlardır. En sık görülen cinsel sorun azalmış cinsel uyarı ve yetersiz vajinal lubrikasyondur. 2.1.3.2.4. Müskülojenik Faktörler Pelvik taban kasları, levator ani ve perineal membran, kadın seksüel fonksiyonuna ve seksüel cevaba doğrudan katılır. Levator ani kası orgazm ve vajinal penetrasyonda motor cevabı düzenler. Bu kasın hipertonisitesinde vajinismus gelişebilir ve disparoni veya diğer ağrı bozuklukları oluşabilir. 2.1.3.2.5. Psikojenik Faktörler Kadınlarda depresyon insidansı çeşitli yaşlarda değişim göstermektedir. Premenstrüel dönemde, hamilelikte, doğum sonrası ve perimenopozal dönemde de depresyon olasılığı yüksektir. Kadın cinsel işlev bozukluklarının psikojenik ve psikososyal nedenleri yatkınlık yaratıcı-hazırlayıcı, başlatıcı ve devam ettirici, sürdürücü olmak üzere üç ana başlık altında incelenebilir.37, 38 a. Yatkınlık yaratıcı-hazırlayıcı etkenler: Tutucu ortamda büyüme, travmatik cinsel deneyimler, cinsel eğitimin yetersizliği, aile içi ilişkiler, yaşam stili, kişilik tipi b. Başlatıcı etkenler: Bedensel hastalıklar, yaşlanma, sadakatsizlik, gerçekçi olmayan beklentiler, depresyon ve anksiyete, eş kaybı c. Devam ettirici etkenler: Performans anksiyetesi, eşin çekiciliğini kaybetmesi, ilişkide yaşanan iletişim güçlükleri, yakınlık korkusu, cinsel eğitimin yetersizliği, zayıf eş ilişkisi 2.2. Menopoz ve Cinsellik Kadının yaşı, eğitimi, ekonomik düzeyi, aile yapısı, sağlık durumu, iyi ve kötü alışkanlıkları, cinsel deneyimlerini geliştirme tarzı, yaşam koşulları ve kültürel etmenler cinsel yaşam alanında bireysel farklılıklara yol açmaktadır.40 Çalışmalar, bazı kadınların menopozu herhangi bir gerilim hissetmeden, doğal bir yaşam dönemi olarak 16 karşıladığını, bazılarının ise menopozun kadını depresif ve duyarlı yapacağı, artık gerçek bir kadın olunamayacağı düşüncelerini taşıdığını bildirmektedir. Kadının, sosyal ve ekonomik varoluşunun çocuk doğurma ile ilişkili görüldüğü kültürlerde, üreme işlevinin bitmesi cinsellik eyleminin tamamlandığı anlamına gelmektedir. Bizim toplumumuzda, kadınlar menopoza girdikten sonra, çocukların evlenmesi, torunların doğmasını da kapsayan bu dönemde, kendilerine cinselliği yasaklarlar. Menopoz döneminde, cinsel doyum ve işlev sorunlarının oluşmasında, biyolojik etkenlerden çok döneme özgü sosyo-kültürel faktörlerin ve psikolojik sorunların rol oynadığı düşünülmektedir.40 2.2.1. Menopoz Döneminde Cinsel Fonksiyon Değişiklikleri Menopozla ilgili yakınma ve bulgular kadından kadına farklılık gösterebilir. Bu dönemi belli belirsiz yaşayan kadınlar olabildiği gibi yaşam kalitesi ciddi şekilde olumsuz etkilenenler de olabilir. Menopozal dönemdeki seksüel fonksiyon değişikliklerini, değişikliklerin derecesini, altta yatan nedenleri ve tedavi olanaklarını ortaya koymaya yönelik biyolojik, psikolojik veya sosyolojik açılardan olaya yaklaşan pekçok çalışma yapılmıştır. Menopozun, cinsel fonksiyonları olumsuz yönde etkilemediğini bildiren az sayıda rapora karşılık, cinsel fonksiyonların hemen her alanda değişik düzeylerde etkilendiğini bildiren bir çok çalışma yayınlanmıştır.10, 16, 41 Menopozal ve postmenopozal kadın, sıklıkla menopoza bağlı fizyopatolojik değişiklikler veya daha az sıklıkla depresyon ya da evlilik problemleri yüzünden seksüel istekte azalma, yetersiz ve geç uyarılma, orgazma ulaşmada güçlük, orgazmik kasılmalar ve orgazm yoğunluğunda azalma, disparoni, cinsel ilişki sıklığında azalma ve seksüel aktivitede üriner inkontinans gibi sorunlar yaşayabilir.16 Kadında seksüel aktivitenin azalmasında öne çıkan sebep, menopoza bağlı fizyolojik değişikliklerdir. Postmenopozal kadında, seksüel fonksiyon bozukluklarına ilk dikkat çekenler Masters ve Johnson ile Kinsey ve arkadaşlarıdır.23,10 Bu konu ile ilgili çalışmaların pek çoğunda, menopozun ilk birkaç yılı içerisinde seksüel ilgi ve cinsel ilişki sıklığında % 40’dan fazla azalma rapor edilmiştir. Premenopozal kadınların % 15-25’inin, postmenopozal kadınların ise % 40-50’sinin hipoaktif cinsel arzu bozukluğu yaşadıkları rapor edilmiştir. Lubrikasyon sorunlarını premenopozal kadınlar 17 % 10-15 arasında, postmenopozal kadınlar ise % 25-30’a varan oranlarda yaşamaktadır.42,43 Cawood ve ark., kendi istekleri ile ayda birden daha az cinsel aktivitede bulunan ya da hiç cinsel aktivitesi olmayan kadınların oranını 40 yaş altında % 46, perimenopozal dönemde % 57 ve postmenopozal dönemde % 76 olarak bulmuşlardır.44 Chen ve Ho, premenopozal, perimenopozal ve postmenopozal dönemlerde seksüel istek kaybının sırasıyla, % 34, % 55 ve % 60 olarak gittikçe arttığını; postmenopozal dönemde orgazm yokluğu ve seksten zevk almamanın % 60’ların üstüne çıktığını rapor etmişlerdir.45 Disparoni ise genç kadınlar arasında yaklaşık % 5 civarında yaşanırken, yaşla birlikte arttığı ve postmenopozal kadınlarda % 12 ile % 45 arasında görüldüğü bildirilmiştir.4,42 Northrup, menopoz öncesi ve sonrasındaki yıllarda kadınların % 86’sının genellikle vajinal kuruluk, cinsel birleşme sırasında acı hissetme, vajina kaslarında ağrılı kasılmalar, klitoris duyarlılığının yok olması ve dokunma duyusunun azalması gibi konularla bağlantılı olarak cinsel sorun yaşadıklarını bildirmiştir.9 Vajinal vazokonjesyonda ve kayganlaşmada azalma vajinal kuruluğa neden olur ve cinsel ilişkiyi ağrı veren bir olay haline dönüştürebilir.47 Cinsel cevabın plato fazı menopozdaki kadınlarda uzun sürelidir. Orgazmik cevap yaşla bağlantılı şekilde etkilenmez. Ancak, genç kadınlarda orgazm esnasında beş ile on arası vajinal kontraksiyon olurken, menopozdan sonra iki veya üç kontraksiyon meydana gelir.47 Pelvik taban kaslarının kadının cinsel cevabı ve uyarılmasındaki rolü önemlidir. Hormonal değişimler, bulbokavernöz ve iskiokavernöz kaslarının tonusunu etkileyebilmektedir. Bu kasların hipertonik olması ve istemsiz kasılmalarına bağlı vajinismus gelişmekte veya disparoni ortaya çıkmaktadır. Hipotonik olmaları ise vajinal hissin azalmasına, kadının hiç orgazm olamamasına veya geç, güç ve yetersiz orgazm olmasına ve üriner inkontinansa yol açabilmektedir.48,49 2.2.2. Menopoz Döneminde Cinselliği Etkileyen Faktörler Menopozal semptomları sıklıkla yaşayan Türk kadınlarında yapılan çalışmalar, kadınların menopozal döneme yönelik olumsuz tutumlarının olduğunu ortaya koymaktadır.49, 50, 51, 52, 53, 73 Türk kadınının menopozu olumsuz algılamasının nedenleri arasında annelik rolünün kaybı, evlilik ilişkisinin ve kadınlık cazibesinin kaybı, vücut 18 postüründeki değişiklikler, fiziksel güç kaybı ve cinsel yaşamın sonu biçimindeki algılama sayılabilir. Toplumumuzda menopozal dönemdeki kadının artık cinsel yaşantısının tümüyle sona erdiği, hatta erkekten farksız olduğuna ilişkin yanlış inanışlar vardır. Ancak, günümüzde cinsellik için tanımlanmış bir üst yaş limiti yoktur ve aslında gebelik ihtimalinin ortadan kalkması nedeniyle kadının artık sadece arzularını tatmin etmek üzere cinselliğini yaşama şansı ortaya çıkmaktadır. Cinselliği etkileyen faktörler çok çeşitlidir. Bunlar hormonal değişimler, kadınların geçirdikleri veya geçirmekte oldukları hastalıklar ve bunlara bağlı cerrahi tedavileri ile kullandıkları ilaçlardır. Ayrıca kültürel alt yapı, eşin durumu, eğitim düzeyi, menopoz döneminde cinselliğin algılanışı gibi faktörler de cinsellik üzerinde etkili olmaktadır. Cinselliği etkileyen faktörlerin bilinmesi bireye özgü danışmanlık, eğitim ve bakım hedeflerinin belirlenmesi, ayrıca cinsel sorunlar için riskli grupların belirlenmesi açısından fayda sağlar.49, 54, 55, 56, 57, 58 Aşağıda cinselliği etkileyen faktörler incelenmiştir: 2.2.2.1. Hormonlar Hormonal yetersizlikler cinsel yanıtın ve cinsel aktivitenin azalmasına, cinsel isteğin kaybına, cinsel tiksintiye ve disparoniye yol açar.54 2.2.2.2. Hastalıklar Yaşlanma ile birlikte sıklığı artan metabolik, nöral, vasküler ve malign hastalıklar (hipertansiyon, hiperlipidemi, diabet, böbrek yetmezliği, aterosklerozis, artrit, nörolojik hastalıklar, jinekolojik problemler, kronik ağrı, tiroid, pelvis veya spinal kord zedelenmesi, kanser vb.), bunların tedavilerinde kullanılan ilaçlar ve mastektomi, histerektomi gibi çeşitli operasyonlar cinsel fonksiyonları olumsuz etkilemektedir.49,54 Bir çalışmada 77 diyabetik kadının % 77’sinde libido kaybı, % 62,5’inde klitoral duyarlılıkta azalma, % 37,5’inde vajinal kuruluk, % 41,6’sında vajinal rahatsızlık ve % 49’unda orgazm bozukluğu saptanmıştır.59 Menopoz dönemindeki kadınların % 10-91’inin sinirlilik, % 13-86’sının depresyon ve % 82’sinin konsantrasyon bozukluğu yaşadıkları bildirilmiştir.58 Yaşları 45-55 arasında olan kadınların menopoz sonrası dönemdeki depresif belirti ve yetiyitimi 19 düzeyleri menopoz öncesi dönemde olan kadınlara oranla anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur.60 Bu hastalıklar ve tedavilerinin libido ve orgazm bozukluklarına neden olabildiği bildirilmiştir.54 Amore ve ark., depresif semptomların seksüel fonksiyon ile ilişkili olarak değişim gösterdiğini ve depresif semptomları fazla olanların cinsel fonksiyonlarının daha çok zarara uğradığını bildirmişlerdir.61 Bayram, depresyon puanı arttıkça cinsel fonksiyon puanının anlamlı oranda düştüğünü, yani depresif semptomların beraberinde cinsel sorunları da getirdiğini belirtmektedir.16 Kadında cinsel işlevlerde sorunlar yaratabilecek üç temel medikasyon grubu antihipertansif ajanlar, antipsikotikler ve antidepresanlardır.41 Antidepresanların, gruplar arasında farklılıklar gözlense de hastaların % 50-90’ında cinsel aktiviteye olan ilgide azalmaya neden olduğu saptanmıştır. Bu durumun tersi de söz konusu olabilir.62 Antihipertansifler ve antipsikotikler de kadınlarda libidoyu olumsuz etkilemektedir.49 2.2.2.3. Duyu Organlarının Hassasiyetinde Değişme Duyu organları çevreden gelen seksüel uyarıları algılayıp mental katkılar ile birlikte kişinin davranışlarını ve vücudun cevabını düzenler. Bu algılamalar duyu organlarının nörosensitif bölgelerinde gerçekleşir ve bu yapılar da seks steroidleri tarafından geliştirilirler. Dolayısıyla libido bu steroidler tarafından artırılmış olur. Östrojen azalması aynı zamanda mukozal yapının karakterini de zayıflatarak göz kuruluğuna, dudakların kurumasına, koku hissindeki azalmaya yol açar. Connell ve ark., 20-78 yaşları arasındaki 58 kadında Kantitatif Duysal Test (KDT) ile yaş ve titreşim algılamasını değerlendirmişler ve titreşim his eşiklerinin yaşın ilerlemesiyle arttığını ve menopozun genital hislerde azalmaya neden olduğunu göstermişlerdir.63 2.2.2.4. Mental Değişimler Östrojen kadında duygusal durumu düzenleyen hormondur ve postmenopozal dönemde duygu durum bozuklukları görülebilir.61,64 2.2.2.5. Cerrahi Tedavi, Kemoterapi ve Radyoterapi Mesane ve sinir koruyucu olmayan pelvik cerrahilerde cinsel fonksiyon bozulmaktadır.25 Radikal sistektomi sonrası seksüel disfonksiyon görülmesi sıktır. Histerektomi sonrası seksüel fonksiyon kaybı % 13 -37 oranında rapor edilmiştir. 20 Overler testosteron ve östrojen salgısı için gerekli bir organdır ve histerektomide korunmalıdır. Histerektomi sonrası kadınlarda testosteronun fizyolojik seviyesinin azalması ile hayat kalitesi, libido, cinsel zevk de azalmaktadır. Sadece histerektomi olması bile over fonksiyonunu etkilemektedir.39 Jinekolojik ve meme kanserine bağlı cerrahi tedaviler daha çok kadının beden imajı ve cinsiyet rolündeki (kadınlık/dişilik kimliği) değişikliklere bağlı olarak cinsel yaşamı etkiler.65,49 Ayrıca, cerrahi girişim uygulanan hastaların genital organlarında yapısal değişiklikler meydana geldiği için de cinsel fonksiyonları etkilenir. Radikal histerektomi ve vulvektomi operasyonu geçiren kadınlarda seksüel disfonksiyon sıklıkla belirtilmektedir.21,65 Genel olarak cerrahi tedavinin neden olduğu cinsel sorunlar korku/endişe, arzu ve istek kaybı, orgazm olamama, disparoni, vajina boyunda kısalma, penis penetrasyon yetersizliği, vajinal kayganlık ve elastikiyette azalmadır.65 Kemoterapi de cinselliğin etkilenmesine neden olmaktadır. Kemoterapi sonrası ortaya çıkan cinsel sorunlar cinsel ilgide ve vajinal kayganlıkta azalma, orgazm olamama, disparoni ve cinsel çekicilikte azalmadır.65 Radyoterapi de kadının cinselliğinde ve fertilitesinde sürekli ve şiddetli değişikliklere neden olmaktadır. Radyoterapi gören kadınlar, genellikle vajinal duyarlılık ve orgazm kapasitesinde yetersizlik, vajinal elastikiyette azalma ve disparoniden şikayet ederler.65 2.2.2.6. Kültürel Yapı Kültürel yapı kadının belli konulara bakış açısını, ruh halini ve libidosunu etkileyebilir. Bu dönemde kadının cinsel açıdan değeri yaşadığı topluma göre azalır ya da artar. Entellektüel seviyenin yüksek olduğu gelişmiş toplumlarda ya da doğurganlığın çok önemsendiği toplumlarda kadın değerini kaybeder ve cinsel sorunlar yaşar. Buna karşın daha ilkel toplumlarda sosyal statünün değişmesi, gebe kalma korkusunun ve çocuk bakma zorluğunun olmaması kadına daha özgür ve cinsel olarak daha aktif olma olanağı sunar.54 2.2.2.7. Eğitim Düzeyi Cairu ve Göran, yüksek öğrenimli kadınların diğer kadınlara göre menopoz şikayetlerini daha düşük yaşadıkları ve menopoz yaşının bir yıl daha geç olduğunu 21 saptamışlardır.66 Yücel, menopoz döneminde cinsel sorun yaşayan kadınların % 47,8’sinin okur-yazar ve ilkokul düzeyinde eğitim aldıklarını, ancak eğitim seviyesinin cinsel yaşam üzerinde etkisinin olmadığını bulmuştur.49 Buna karşın literatürde eğitim düzeyi yükseldikçe cinsel sorunların azaldığını destekleyen pek çok yayın vardır.41, 54, 67, 68, 69, 70 2.2.2.8. Menopozda Cinselliğin Algılanışı Kadınlar, gelecek nesillerin kadın ve erkek modellerinin yaratıcısı olduğu için toplumun temel taşıdırlar. Kadınlar yaşamlarının büyük bölümünü kadın olmakla ilgili sorunlar ve çözümleri ile geçirmektedirler. Kültürün getirdiği yüklenmelerin yanında biyolojik olay ve olgularla uğraşan kadınlar, sağlığını en çok koruması gereken süreçte birçok sorunla karşı karşıya kalmakta ve buna bağlı sağlıklı yaşam bilincinden yoksun kalabilmektedirler.53 Postmenopozal dönemdeki cinsel yaşamın belirlenmesinde kadının bu dönemi cinsel yönden nasıl algıladığı çok önemlidir. Örneğin, bazı kadınlar menopozu her şeyin sonu gibi algılayabilir ve her yönüyle olumsuz düşünceye sahip olabilirler. Bazı kadınlar ise bu dönemi normal bir şekilde karşılayabilir ve yaşam şeklini ona göre düzenleyebilirler.61,64 Yaşanan değişimler bazı kadınların kimliklerini, kendilerine olan güvenlerini, aile ilişkilerini ve sosyal yaşamlarını etkileyerek önemli ölçüde stres yaratıcı durumlara neden olmaktadır. Bir başka grup ise bu olayları farklı sorumluluk gerektiren ilişkiler ve olumlu psikolojik gelişmeler için yeni fırsatlar olarak değerlendirmektedir. Bu dönemin gebe kalma korkusunun olmaması, büyükanne olmanın mutluluğu, çocukların evden ayrılması ile özgürlüğün yeniden keşfi, büyük amaçlar için uzun zamandır beklenen fırsatların doğması, evlilik yaşantısının kalitesindeki değişiklikler ve aile yönelimli yaşam biçiminden ev dışına çıkış noktaları bulabilme gibi olumlu etkileri de vardır.52 Dolayısı ile diğer tüm bulgularda olduğu gibi cinsel fonksiyon açısından da bu farklılığın görülmesi doğaldır.64,71 Yılların alışkanlığıyla evliliğin sıkıcı bir ilişki haline gelmesi, çocukların büyüyerek evden ayrılmasıyla oluşan boşluk, kocanın yaş dönümü bunalımına girmesi, eşin ilgisinde azalma, emeklilik nedeniyle yaşam koşullarında, sosyal ve ekonomik durumda değişme ve daralmaya bağlı olarak yaşamı canlı tutan uyaranların azalması cinsel yaşamı olumsuz etkilemektedir. Çalışan kadında ise iş yaşamında artık baş etmesi 22 ya da kabullenmesi zor gelen güçlükler, çatışmalar, gelecek beklentilerindeki azalmalar ve emekli olup işten ayrılma ile meydana gelen boşluk, işe yaramazlık duygusu, doğrudan veya dolaylı olarak cinselliği etkileyebilmektedir. Bazı kişiler tarafından cinselliğin doğurganlık ile aynı anlamda algılanması, fertilitenin kaybolduğu bu dönemlerde cinsel düşüncenin anlamını yitirmesine de neden olabilmektedir.49 Tortumluoğlu, klimakterik dönemi kötü algılayanlarda eklem-kas ağrısı, cinsel ilgide azalma ile sık ve ağrılı miksiyon şikayetlerinin daha fazla olduğunu bildirmiştir.72 2.2.3. Menopoz Semptomlarının Cinsel Yaşama Etkisi Bu dönemde tüm kadınlarda ortak olan hormonal değişim ve kişisel değişiklik gösteren özelliklerden (yaşam tarzı, cinselliğe ilişkin deneyimler, sosyokültürel ve çevresel faktörler, dini inanışlar, eşin durumu, mevcut ve geçirilmiş hastalık ve operasyonlar vb.) dolayı cinsel yaşam etkilenmektedir. 49, 56, 69, 73, 74 Ancak, literatürde menopoz döneminde yaşanan cinsel sorunları hormonal durum ve kişisel özelliklerden kaynaklanan cinsel sorunlardan ayrıştırarak sadece menopozal semptomların etkisinin araştırıldığı sınırlı sayıda çalışmaya ulaşılabilmiştir. Bu çalışmalarda da genellikle menopoz semptomları (somatik, psikolojik, ürogenital) her biri tek başına ele alınmıştır.4, 57, 58, 61, 69, 75, 76, 2.2.3.1. Somatik Semptomların Cinsel Yaşama Etkisi Somatik belirtiler klimakteriumun en belirgin özelliğidir. Sıcak basması, terleme nöbetleri kalpte sıkışma, tekleme, çarpıntı hissi, uykuya dalmada güçlük, uzun süre uyuyamama, erken uyanma, eklemlerde ağrı ve romatizma şikayetleri olarak kendini gösterir.76 2.2.3.2. Psikolojik Semptomların Cinsel Yaşama Etkisi Menopozla birlikte başlayan yaşam sürecinde ortaya çıkan değişiklikler ve bunların kadın psikolojisine yansımaları, bu sürecin önemli semptomlarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.58 Bunlar kendini kötü, üzgün, ağlamaklı hissetme, isteksizlik, ruh halinde değişiklik, fiziksel ve zihinsel olarak genel performansta azalma, hafızada zayıflama, konsantrasyon zorluğu, unutkanlık, endişe, kaygı, huzursuzluk, panik hissi, sinirlilik, gerginlik ve çabuk öfkelenme olarak kendini gösterir.76 23 2.2.3.3. Ürogenital Semptomların Cinsel Yaşama Etkisi Postmenopozal dönemde cinsel fonksiyonları etkileyen en önemli faktörlerden biri de ürogenital atrofilerdir. Bu atrofiler cinsel istekte, cinsel ilişkide ve doyum almada azalma, idrar yaparken güçlük, sık idrara çıkma, idrar kaçırma, vajinada kuruluk, yanma hissi ve cinsel birleşmede zorlanma ile ilişkilidirler.76 2.2.4. Menopoz Dönemindeki Cinsel Fonksiyon Kayıplarında Tedavi Yaklaşımları Cinsel terapi, menopoz döneminde cinsellik hakkında danışmanlık ve temel eğitim ile başlar. Yaşlanan yetişkinlerde cinsel aktivitenin normalleştirilmesi, cinsel istek veya aktiviteye engel olan semptomlar veya sorunların tıbbi yönetimi ile eşin fiziksel veya psikolojik sorununun tedavisi için sevk ve danışmanlık hizmetini içerir. Ayrıca kişinin veya çiftin cinsel performansında değişiklik gerektiren kronik fiziksel bir sorunun yönetimi de sağlanarak cinsel disfonksiyon tedavi edilir.41 Yaşlanma ve menopoza karşı olumlu tutum ve davranışların geliştirilmesi, ayrıca sağlıklı yaşam biçimi ve stresle baş etme mekanizmalarının geliştirilmesi kişisel bakımın parçası olarak kullanılabilmektedir.41,68 2.2.4.1. Hormon Replasman Tedavisi (HRT) Klimakterium döneminde overlerin fonksiyonlarını kaybetmesi ve östrojenin yetersizliği ile ortaya çıkan rahatsız edici semptomları ortadan kaldırmak, osteoporozu önlemek ve kardiyovasküler hastalıklardan korunmak amacıyla dışarıdan östrojen ve progesteron hormonlarının verilmesine HRT denir.77 HRT’nin amacı kadın hayatını uzatmak değil, premenopozal, menopozal ve postmenopozal dönemdeki kadınların yaşam kalitesini artırmaktır.50 Bugün dünyadaki kadınların % 10’nun HRT tedavisi aldığı düşünülmektedir.78 Ancak, menopozal dönem sıkıntılarında kullanılan HRT’nin bu alandaki rolü hala tartışmalıdır.79 HRT’nin kullanım süresinde zorunlu bir kısıtlama yoktur. HRT’ye devam etme kararı her kadının bireysel ihtiyaçlarına göre ve menopozal takip protokollerinin bir parçası olarak yapılmalıdır.80 HRT sadece östrojen, sadece progestin ve östrojen+progestin kombinasyonları şeklinde uygulanmaktadır. 24 2.2.4.2. Androjen Nonseksüel hormonlar normal sınırlarda olduğunda, seksüel hayatı etkileyecek başka bir patolojik faktör bulunmadığında ve partner ilişkileri normal olduğunda androjen replasman tedavisi en iyi seksüel biyolojik cevabı verecek yöntem olarak kabul edilmektedir.64 Androjen eksikliği olan kadınlarda spesifik olarak kadın seksüel ilgi/istek bozukluğuna özgü bir ilaç olmamasına rağmen, androjen tedavisi libido azalması ve seksüel disfonksiyonu olan kadınlarda 40 yıldır uygulanmaktadır. Testosteron oral, subkutan, intramüsküler, transdermal yolla ya da jel, krem, sprey şeklinde veya sublingual şekilde uygulanabilir. Androjen replasmanlarında orgazm sayısında ve koitus sayısında anlamlı bir değişim olmazken, seksüel istekteki artış dikkati çekmektedir. Çünkü testosteronun esas etkisi psikolojik davranış ve istek üzerinde gerçekleşmekte, seksüel istek ve fantezileri artırmaktadır. Oysa periferik fizyolojik etkisi aynı güçte değildir.64 Testosteron desteği ile kadınların % 65’inde libido, cinsel istek, fanteziler ve erojen bölgelerde duyarlılığın arttığı ve cinsel ilişkinin sıklaştığı görülmüştür.54 2.2.4.3. Tibolon Tibolon zayıf östrojenik, progestojenik ve androjenik etkileri olan sentetik bir steroiddir.81,82 Tibolon, farklı dokular tarafından selektif olarak metabolize edilerek östrojenik, progestojenik, androjenik metabolitlerine indirgenir ve böylece doku spesifik hormonal etki gösterir.83 Postmenopozal kadınlarda klimakterium semptomlarını, osteoporozu ve cinsel fonksiyonları artırmak için kullanılmaktadır.84 Tibolon iyi tolere edilebilmekle birlikte en sık yan etkisi kilo alımı, vajinal kanama ve lekelenmedir.82 2.2.4.4. Raloksifen Raloksifen, osteoporoz ve meme kanserini önlediği gösterilen ve uterusta östrojen antagonist etkisi olan tek selektif östrojen reseptör modülatorü (SERM)’dür. SERM'lerin doku spesifik etkilerinin mekanizması bilinmemektedir. Ancak dokularda östrojen reseptör (ER) subtiplerinin dağılımıyla bir ilgisi olduğu düşünülmektedir.85 25 Kessel ve ark.’nın yaptığı çalışmada doğal yoldan menopoza girmiş, genitoüriner atrofi belirtileri gösteren 42–80 yaşları arasındaki postmenopozal kadınlarda 6. ayda vajinal kurulukta iyileşme görüldüğü ve cinsel aktivite sırasındaki rahatsızlığın azaldığı, cinsel tatminin arttığı, ayrıca raloksifenin vajinal östrojen kremi ile beraber kullanılmasıyla cinsel işlevin olumsuz etkilenmediği görülmüştür.86 Ertunç ve ark., herhangi bir topikal östrojen tedavisi almayan hastalarda altı aylık raloksifen tedavisi sonrası cinsel fonksiyonun olumsuz etkilendiğini, vajinal atrofide artış olduğunu, inkontinans tipleri, sıklıkları ve şiddetinde ise bir değişikliğin olmadığını saptamışlardır.85 2.2.4.5. Vazoaktif Ajanlar 2.2.4.5.1. Fosfodiesteraz (PDE) İnhibitörleri PDE–5 inhibitörü olan sildenafil’in 1998 yılında erkeklerde ereksiyon bozukluğunun tedavisinde kullanılmasının sağladığı başarıdan sonra, kadın cinsel işlev bozukluklarında aynı başarıyı gösterip göstermeyeceği yönünde araştırmalar başlamıştır.82 Doğal menopozdaki, herhangi bir HRT almayan ve cinsel problemleri bulunan 204 hasta ile yapılan randomize plasebo kontrollü bir çalışmada ise sildenafil tedavisinin lubrikasyon, genital duyarlılık, cinsel haz veya doyuma ilişkin cinsel işlevlerde düzelme sağlamadığı gösterilmiştir.29 Sildenafil’in sadece kadınların belli bir grubunda, özellikle uyarılma problemleri olan ancak eş zamanlı istek problemleri olmayanlar üzerinde etkisinin olabileceği bildirilmiştir.82 2.2.4.5.2. Nöronal Endopeptitaz İnhibitörleri Vazoaktif intestinal peptit (VİP) vajina vasküler yapısında bulunan majör vazoaktif nörotransmitterlerden biridir. Vajinal kan akımının kontrolünde rolü olan potent bir vazodilatatör olduğu kabul edilmektedir.82, 84 Kadın cinsel uyarılma bozukluğunun medikal tedavisinde kullanılan ajanlar (Larjinin, zestra, l-arjinin+yohimbin, bupropion, apomorfin, alprostadil, avlimil, vardenafil ve tadalafil) geniş bir ilgi alanı bulmuş, ancak kadın cinsel fonksiyon 26 bozukluğu için etkisi ve güvenilirliliği kanıtlanmamıştır. Bu ilaçların bir çoğu lokal kan akımını artırmaya yöneliktir.49, 82, 84 2.2.4.6. Alternatif ve Tamamlayıcı Tedavi Yöntemleri Alternatif ve tamamlayıcı tedaviler, geleneksel ve günümüz batı tıbbının her ikisinin de dışında kalan geniş yelpazedeki uygulamaları içermektedir. Alternatif ve tamamlayıcı tedaviler, günümüz batı tıbbıyla birlikte onun etkisini azaltmadan hastanın durumunu iyileştirmek üzere kullanılmaktadır. İyileşmede olumlu etkileri olabilmektedir. Alternatif ve tamamlayıcı tedaviler, bilim dışı bir kavram olmamakla beraber bu konudaki araştırma ve çalışmalar sürmektedir.79 2.2.4.6.1. Klitoral Vakum Cihazı Cinsel uyarılma ve orgazmik fonksiyon bozukluğunda kullanılan ve kadında seksüel cevabı artıran mekanik cihazdır. Bu mekanik cihaz etkisini vakum özelliği ile klitoral vasküler engorjmanı artırarak gösterir. Kadın vakum cihazını klitorisi içine alacak şekilde çalıştırır ve vakum şiddetini ayarlayabilir. Önceleri ilişkiden hemen önce kullanılması gerektiği düşünülmekteydi, ancak daha sonra bağımsız olarak haftada 3-4 kez ve en az 2-3 ay süreyle kullanılması gerektiği belirtilmiştir.49, 82, 84, 87 2.2.4.6.2. Sakral Kök Stimulasyonu Sakral köklerin direkt elektrik stimulasyonuyla uyarılma prensibine dayanır. Sakral kök stimulasyonuyla pudendal sinirin çıktığı kök direkt olarak uyarılır ve hedef organlarda VIP ve NO gibi nörotransmitterlerin salınmasına neden olarak vajinal vasküler ve non-vasküler düz kas gevşemesinin olacağı ve bu sayede ilişkiyi kolaylaştıracak vajinal kayganlık ve relaksasyonun sağlanacağı tahmin edilmektedir. 49, 82, 84, 87 2.2.4.6.3. Akupunktur Günümüzde zayıflama, sigara bıraktırma ve başta migren olmak üzere ağrı oluşturan hastalıklardaki başarısı ile bilinen akupunktur cinsel isteksizlik ve menopoz semptomlarının tedavisinde de kullanılmaktadır. Yağcı, kadınlara vücut ve kulak akupunkturu tedavisi uygulandığında ani terleme, sıcak basmaları, unutkanlık, uyku 27 bozuklukları, alınganlık, cinsel istek azlığı, depresif ruh hali, kilo alma gibi menopoz dönemi semptomlarında düzelme olduğunu bildirmiştir.88 2.2.5. Menopoz Dönemindeki Cinsel Yaşam Değişiklikleri ile Başa Çıkma Yöntemleri Menopoz olayına karşı en ekonomik korunma, eğitimdir. Menopoza girme yaşı, şikâyetler, tedavi, sonuçları, menopoz öncesi ve sonrası yapılması gerekenler, menopozda beslenme gibi pek çok konuda ne yazık ki toplumun genelinde yeterli bilinç düzeyinin olmadığı bilinmektedir.89 Kadının, yaşam kalitesini yükseltecek, sağlıklı ve mutlu yaşlanmasına yardım edecek bilgi ve deneyimleri edinmesine olanak tanımak gerekir. Bu durum tüm örgün eğitim kademelerinde uygulanan yöntemlerde değişiklik yapılmasını zorunlu kıldığı gibi, kadınların özellikle ilk adet görmelerinden menopoza kadar uzanan süreçte bu değişimlerden haberli olması ve değişime uyum sağlaması için yetişkin eğitim plan ve programlarının da eş zamanlı iyileştirilmesi ve geliştirilmesi gerektirmektedir.89 Menopoz dönemindeki yakınmalarla baş etmek ve cinsel fonksiyonları sürdürmek için uygulanabilecek çeşitli yöntemler vardır. Daha doyurucu bir cinsel yaşam için çiftlere aşağıdaki önerilerde bulunulmalıdır. -İyileşme iki tarafın da çabasını gerektirir. İlişkiyi yeniden canlandırabilmek ve yürütebilmek için çiftlerin ikisi de soru sormaya ve soruların yanıtlarını dinlemeye hazır olmalıdırlar.54 -Kegel egzersizleri vajina kaslarını canlandırıp güçlendirmeye yarar. Çalışmalar, bu egzersizlerin kan akımını artırarak vajina duvarını kalınlaştırdığını ve klitoris duyarlılığını artırıp orgazmı da güçlendirdiğini göstermiştir.54, 90 -Partneri olmayan ya da fiziksel sınırlılığı olan kadınlar için mastürbasyon cinsel gerginliği çözen, doku dolaşımı ve lubrikasyonu artıran yararlı bir cinsel aktivitedir. Ayrıca düzenli masturbasyonun kan akımı ve kas tonusünü artırdığı unutulmamalıdır. -Cinsellik çok geniş boyutlara sahiptir. Cinsel ilişki sadece koitustan ibaret değildir. Ön sevişmenin uzun tutulması, seksüel ilişkide farklı alternatiflerin denenmesi ve klitoral orgazmın önemi konularında çiftlere bilgi verilmelidir. Ayrıca seksüel aktiviteye başlamadan önce değişik tekniklerle (sıcak uygulama, sıcak duş vb.) gevşeme 28 yararlı olacaktır. Düzenli cinsel stimulasyon genital bölgeye kan akımını uyararak vajina sağlığının korunmasında yararlıdır.54, 65, 77 -Allerji tedavisinde kullanılan ilaçlar (antihistaminik tabletler) vajinal doku dahil bütün müköz zarla kaplı dokularda kurutucu etkiye sahiptir. Ayrıca sabun, banyo yağı ve köpük banyolarının sınırlandırılması önerilmektedir.91 -Menopoz yakınmalarını gidermenin diğer bir yolu stresi sürekli azaltmaya çalışmaktır. Çünkü stresin hormon düzeylerini etkilediği bilinmektedir.54 -Kayganlık gerektiğinde vajinal kullanım için özellikle tasarlanmış ürünler tercih edilmelidir. E vitamini yağının yan etki olmaksızın kayganlık yarattığı, vulvovajinal kaşınma ve tahriş şikayetlerinde de rahatlama sağladığı gösterilmiştir.92 -Hormonal olmayan vajinal kayganlaştırıcılar ve nemlendiriciler vajinal kuruluğun tedavisi için kullanılabilir. Su bazlı vajinal kayganlaştırıcılar sürtünmeyi azaltarak ilişkideki rahatsızlığı azaltır. Nemlendiriciler ise kayganlaştırıcılardan farklı bir yolla, direkt olarak dokulara etki ederek kuruluğu azaltmak yoluyla rahatlatırlar.54 -Kayganlaştırıcı veya nemlendiriciye cevap vermeyen şiddetli vajinal kuruluk ve atrofi östrojen tedavisine cevap verebilir. Vajinal östrojen uzun dönemdeki tedaviler için de uygundur.51 -Vazgeçilmez insan gereksinimi olan beslenmenin menopozal kadın için sağlığı sürdürme ve yükseltmede önemli rolü vardır. Nikotin, kafein, alkol, şeker ve işlenmiş yiyeceklerden kaçınmak ve yağ oranı düşük organik bir diyet uygulamak, östrojen kaynağı olan adrenalinin sağlıklı işlemesine yardımcı olur. Yüksek kolesterollü yiyeceklerden kaçınmak kalp hastalığı riskini en aza indirirken, kalsiyum yönünden zengin yiyecekler osteoporoz riskini azaltacaktır. Düzenli olarak soya ürünleri tüketen kadınlar vajina esnekliği ve kayganlığının yerine geldiğini bildirmişlerdir.93 -Yaşamın her dönemi için olumlu sağlık davranışlarından biri olan fiziksel aktivitenin kemik kütlesinin oluşmasında önemli yeri vardır.50 Günde en az 20 dakika egzersiz veya düzenli olarak yürümek kas gücü yitimini ve kilo artışını engeller.51 29 3. MATERYAL ve METOD 3.1. Araştırma Bölgesi ve Özellikleri Araştırma Adana ili, Yüreğir ilçesi sınırları içinde bulunan Havutlu mahallesinde yapılmıştır. 1981-2008 yılları arasında sağlık ocağı olarak hizmet veren merkez, 2008 Mayıs ayında sağlıkta dönüşüm projesi çerçevesinde Havutlu Aile Sağlığı Merkezi olarak hizmetine başlamıştır. Havutlu Beldesinin 2009 Mart’ta yapılan seçimlerde belde belediyesi iptal edilmiş, Adana Büyükşehir Yüreğir ilçe belediyesine bağlı mahalle olmuştur. Havutlu mahallesi Seyhan nehrinin doğusunda, Ceyhan nehrinin batısında, Adana ilinin ve Yüreğir ilçesinin güneyinde kurulmuş verimli topraklara sahip bölgedir. Havutlu mahallesi şehir merkezine 7 km, Karataş ilçesine 35 km uzaklıktadır. Yüzölçümü 2163 hektardır. Bölgede yazlar sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı olan Akdeniz iklimi hakimdir. Bölgenin % 80’nı arap ırkındandır. Bölge halkının % 1520’sini dışarıdan göçle gelenler oluşturmakta olup (özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu) ekonomik durumları yerli halka göre daha kötüdür. Havutlu mahallesi halkı daha çok tarım, narenciye üreticiliği ve hayvancılıkla geçimini sağlamaktadır. Bölgedeki 35-64 yaş kadın nüfusu Havutlu Aile Sağlığı Merkezine kayıtlı 689 kişidir. 3.2. Araştırma Hipotezleri 1.Cinsel fonksiyon menopozdan etkilenmektedir. 2.Cinsel işlev yaş ile değişen bir fonksiyondur. 3.Cinsel işlev ruhsal durumdan etkilenen bir fonksiyondur. 4.Cinsel fonksiyon bozukluğu bazı sosyodemografik ve ekonomik özellikler ile ilişkilidir. 5.Cinsel işlev kadının eşiyle olan ilişkilerinden etkilenir. 6.Kadının doğurganlık özellikleri cinsel işlevini etkileyebilir. 3.3. Araştırmanın Tipi Bu çalışma Havutlu Mahallesi içinde 35-64 yaş kadın populasyonunda menapozun cinsel fonksiyon üzerine etkilerini tespit etmek amacıyla yapılan kesitsel bir araştırmadır. 30 3.4. Çalışma Evreninin Belirlenmesi Çalışma evrenimizi, Havutlu Aile Sağlığı Merkezi bölgesinde ikamet eden 35-64 yaş kadın populasyonu oluşturuyor. 2009 yılında Havutlu Aile Sağlığı Merkezi’ne kayıtlı 35-64 yaş kadın nüfusu 689 kişidir. 3.5. Örneklem Büyüklüğünün Belirlenmesi ve Seçimi Evren büyüklüğü 689 kişidir. Ülkemizde yapılmış menopoz yaşı ile ilgili çalışmalarda ortalama menopoz yaşı 47 olarak saptanmıştır.52, 94, 95, 96, 97, 98 Çalışmamızda 47 yaş menopoza giriş yaşı olarak alındı. 47 yaş ve üzeri 341 kişi, 47 yaş altı 348 kişi mevcuttu. Literatüre uygun olarak 47 yaş ve üzeri cinsel işlev bozukluğu oranı % 50, 47 yaş altı cinsel işlev bozukluğu oranı % 40 olarak alınarak yapılan hesaplamalar sonucu 47 yaş ve üzeri örneklem büyüklüğü 181, 47 yaş altı örneklem büyüklüğü 179, olarak tespit edildi. Havutlu Beldesi’ndeki 360 kadın çalışmaya dahil edildi. Sonuçlar % 95’lik güven aralığında, anlamlılık p<0,05 düzeyinde değerlendirildi. N (47 yaş ve üstü evrendeki kişi sayısı) = 341 Nt²pq n= 341x (1,96) ²x 0.5 x 0.5 = d² (N-1) + t² pq = 181 0,05² x (341-1) + (1,96) ² x 0,5 x 0,5 t (1- α)(% 95 güven düzeyinde t tablosunda en büyük serbestlik derecesi için (sonsuz) bulunan değer) = 1,96 p (cinsel disfonksiyon prevalansı) = 0,50 q (incelenen olayın meydana gelmeme olasılığı) (1-p) = 0,5 d (standart hata) = 0,05 N (47 yaş altı evrendeki kişi sayısı) = 348 Nt²pq n= 348x (1,96) ²x 0,4 x 0,6 = d² (N-1) + t² pq =179 0,05² x (348-1) + (1,96) ² x 0,4 x 0,6 31 t (1- α)(% 95 güven düzeyinde t tablosunda en büyük serbestlik derecesi için (sonsuz) bulunan değer) = 1,96 p (cinsel disfonksiyon prevalansı) = 0,40 q (incelenen olayın meydana gelmeme olasılığı) (1-p) = 0,6 d (standart hata) = 0,05 47 yaş ve üzeri 181 olan örneklem büyüklüğüne % 10 (n=20), 47 yaş altı 179 olan örneklem büyüklüğüne % 10 (n=20) yedek denek eklendi. Örneklem, Havutlu Aile Sağlığı Merkezi’ne kayıtlı kadın nüfustan ardışık olarak seçildi. 3.6. Araştırmada Kullanılan Bağımsız Değişkenler: Kadının ve eşin yaşı, kadının ve eşin eğitim durumu, kadının va eşin mesleği, medeni durum, partner durumu, aylık gelir düzeyi, sosyal güvencesinin olup olmaması, aile tipi, evlilik yaşı, evlilik şekli, akrabalık durumu, evlilik süresi, kadının evlilikte cinselliğe bakışı, eşe olan his, evde söz sahibi olma durumu, cinsellikle ilgili ilk bilgi alınan kaynak, doğum sayısı, gebelik sayısı, çocuk sayısı, doğum şekli, düşük yapma, kadının ve eşin sağlık sorunları, kadının doğum kontrol yöntemi kullanımı, aylık ilişki sayısı, çay, kahve, sigara, alkol kullanma gibi alışkanlıklar, ilk adet yaşı, ilk ilişki yaşı, ilk gebelik yaşı, son gebelik yaşı, ilk cinsel deneyim, menopoz durumu ve Beck ölçek puanı. 3.7. Araştırmada Kullanılan Bağımlı Değişkenler Kadın Cinsel Fonksiyon Ölçeği (KCFÖ) ‘nden alınan puanlar. 3.8. Verilerin Toplanması Araştırmanın verileri 2010 yılı haziran ayı ile 2011 yılı şubat ayı arasında toplandı. Adresleri ve isimleri tek tek belirlenen kişiler araştırmacı tarafından evlerinde ziyaret edildi. Soru formu (EK-2), araştırmacı tarafından haftanın 3 günü çalışma saatleri içinde kadınların evlerine yapılan ziyaretler ile yüz yüze görüşme tekniği kullanılarak 20-30 dakikada kişilerin sorulara verdiği cevaplar doğrultusunda doldurulmuştur. 32 Her görüşmenin başında, öncelikle bireysel olarak anketi yapan kişi kendini tanıttı. Daha sonra, görüşülen kişilere çalışmanın premenopoz ve postmenopozal kadınların sağlık durumlarıyla cinsel aktivite durumu arasındaki bağlantıyı saptamak amacıyla yapıldığı, anket ile elde edilecek verilerin sadece bilimsel amaçla kullanılacağı ve kişisel bilgilerin gizliliğinin korunacağı konusunda bilgi verilerek yazılı onayları alındı (EK-1). Cinsel fonksiyon, menopoz ve depresyon verileri için çalışmaya katılan bütün kadınlara araştırmacı tarafından literatüre göre oluşturulan Soru Formu (Anket) (EK-2), Kadın Cinsel Fonksiyon Ölçeği- KCFÖ (Female Sexual Function Index-FSFI anketi)(EK-3), Beck Depresyon Envanteri (Beck ölçeği) (EK-4), menopozda olan ve düzensiz adet gören kadınlara Menopoz Semptomlarını Değerlendirme Ölçeği (MSDÖ, Menopause Rating Scale: MRS) (EK-5) uygulanmıştır. MSDÖ, KCFÖ ve Beck ölçeğini kadınların kendi başlarına yanıtlamaları istenmiştir. Ancak okur-yazar olmayan kadınlara sorular tek tek okunarak cevaplar alınmıştır. Kadınların cevap vermek istemediği sorular geçilmiştir. 3.8.1. Kadın Cinsel Fonksiyon Ölçeği (KCFÖ) Rosen ve ark. tarafından ABD’de 2000 yılında, kadın cinsel işlevinin değerlendirilmesi amacıyla, altı bölümden 19 maddeden oluşan çok boyutlu bir ölçek olarak geliştirilmiştir. Ölçeğin yapısında; istek, uyarılma, kayganlaşma (lubrikasyon, yağlanma, ıslanma), orgazm, doyum ve ağrı olmak üzere altı alt boyut bulunmaktadır.99 Öksüz ve Malhan 2005 yılında yaptıkları KCFÖ’nin geçerlilik ve güvenilirlik çalışmaları sonucunda KCFÖ’nin Türk kadını için güvenle kullanılabilecek bir ölçüm aracı olduğunu göstermiştir.123 Çayan ve ark. Türk kadınlarında cinsel işlev bozukluğu görülme sıklığı ile cinsel işlevleri bozabilecek potansiyel risk faktörlerini araştırdıkları çalışmalarında da KCFÖ’ni kullanmışlar.5 Bu araştırmacılar; cinsel işlev bozukluğu olduğunu söyleyebilmek için, toplam ölçek puanı ve alt boyutların toplam puanı için kesme değerlerini (cut-off ) hesaplamışlardır. Ölçekteki 1. ve 2. sorular istek alt boyutunu, 3. 4. 5. ve 6. sorular uyarılma alt boyutunu, 7. 8. 9. ve 10. sorular lubrikasyon alt boyutunu, 11. 12. ve 13. sorular orgazm alt boyutunu, 14. 15. ve 16. sorular doyum alt boyutunu, 17. 18. ve 19. sorular ağrı alt boyutunu oluşturmaktadır. Toplam puan bu altı alt boyutun puanlarının 33 toplanmasıyla elde edilmekte ve her bir alt boyut toplam puanı kendine ait faktör katsayı ile çarpılarak ölçeğin puanı hesaplanmaktadır. İstek alt ölçek puanı 0,6 ile, uyarılma ve kayganlaşma alt ölçek puanları 0,3 ile, orgazm, doyum ve ağrı alt ölçek puanları 0,4 ile çarpılarak toplam puan hesaplanmaktadır. 5,123 Bu araştırmacılar; toplam ölçek puanı >22.7 ise normal cinsel işlev, ≤22.7 ise cinsel işlev bozukluğu olduğunu ve İstek alt ölçek puanı ≤3.6 (puan aralığı 1.2-6), Uyarılma alt ölçek puanı ≤3.9 (puan aralığı 0- 6), Kayganlaşma alt ölçek puanı ≤3.6 (puan aralığı 0-6), Orgazm alt ölçek puanı ≤3.6 (puan aralığı 0-6), Doyum alt ölçek puanı ≤3.6 (puan aralığı 0-6) ve Ağrı alt ölçek puanı ≤4.4 (puan aralığı 0-6) olduğunda ise alt boyutlara ilişkin cinsel işlev bozuklukları olduğunu kabul etmişlerdir. 5,123 3.8.2. Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) Depresyon açısından riskli grubu belirlemek için Beck tarafından 1961 yılında geliştirilen, 1978 yılında tekrar düzenlemesi yapılan Beck Depresyon Ölçeği kullanıldı. Ölçekte yer alan her bir ifade için puanlaması 0 ile 3 arasında değişen dört farklı yanıt seçeneği bulunmaktadır. 21 maddeden oluşan, toplam puanı 0-63 arasında değişen ölçeğin amacı depresyonun derecesini objektif olarak sayılarla ifade etmektir. Depresyon tanısı koymak için kullanılmamaktadır. Ölçeğin kesme puanı, Beck ve Beamesderfer (1974) tarafından toplum tabanlı çalışmalarda 13, klinik araştırmalarda 21 olarak belirlenmiştir. Bu çalışmada sağlıklı (normal) olmayı ayırt etmek amacıyla kesme puanı 11 olarak alındı. Ölçeğin Türkçe çevirisinin geçerlilik güvenirlik çalışmasını Teğin ve Hisli yapmıştır.100, 101, 102 Ölçeğin değerlendirilmesi:101 1-10 arası puan: normal 11-16 puan: hafif ruhsal sıkıntı 17-20 puan: sınırda klinik depresyon 21-30 puan: orta depresyon 31-40 puan: ciddi depresyon 40 üzeri puan: çok ciddi depresyon 17 ve üzeri uzun süreli puanlama tıbbi destek almayı gerektirir. 34 3.8.3. Menopoz Semptomlarını Değerlendirme Ölçeği (MSDÖ) (Menopause Rating Scale: MRS) Orijinal adı Menopause Rating Scale olan menopoz semptomlarını değerlendirme ölçeği (MSDÖ) ilk olarak 1992 yılında Schneider ve arkadaşları tarafından menopozal semptomların şiddetini ve yaşam kalitesine etkisini ölçmek amacıyla Almanca olarak geliştirilmiştir.103,104 Scheneider ve arkadaşları 1996 yılında ölçeği İngilizce'ye uyarlayarak geçerlik ve güvenirliğini yapmışlardır. 104 MSDÖ, Gürkan tarafından 2005 yılında Türkçe’ye uyarlanarak geçerlilik ve güvenirliği yapılmıştır 76 Menopozal yakınmaları içeren toplam 11 maddeden oluşan Likert tipi ölçekte her bir madde için “0= Hiç yok”, “1= Hafif”, “2= Orta”, “3= Şiddetli” ve “4= Çok şiddetli” seçenekleri bulunmaktadır. Her bir madde için verilen puanlar esas alınarak ölçeğin toplam puanı hesaplanmaktadır. Ölçekten alınabilecek en az puan 0, en yüksek puan 44’dür. Ölçekten alınan toplam puanın artması bir yandan yaşanan şikayetlerin şiddetindeki artışı ifade ederken, diğer yandan yaşam kalitesinin olumsuz etkilendiğini göstermektedir.76 Menopozal yakınmaları içeren ölçek üç alt boyuttan oluşmaktadır. 1- Somatik şikayetler alt ölçeği: Ölçekteki 1., 2., 3. ve 11. maddelerden oluşmaktadır. Somatik şikayetler alt ölçeği, sıcak basması, terleme nöbetleri, kalpte sıkışma, tekleme, çarpıntı hissi, uykuya dalmada güçlük, uzun süre uyuyamama, erken uyanma, eklemlerde ağrı ve romatizma şikayetlerini sorgulamaktadır. 2- Psikolojik şikayetler alt ölçeği: Ölçekte yer alan 4., 5., 6. ve 7. maddeleri içerir. Kendini kötü, üzgün ve ağlamaklı hissetme, isteksizlik, ruh halinde değişiklik, fiziksel ve zihinsel olarak genel performansta azalma, hafızada zayıflama, konsantrasyon zorluğu, unutkanlık, endişe, kaygı, huzursuzluk, panik hissi, sinirlilik, gerginlik ve çabuk öfkelenme şikayetlerini içerir. 3- Ürogenital şikayetler alt ölçeği: Ölçeğin 8., 9. ve 10. maddelerinin değerlendirilmesi ile ölçülür. Cinsel istekte, cinsel ilişkide ve doyum almada azalma, idrar yaparken güçlük, sık idrara çıkma, idrar kaçırma, vajinada kuruluk ve yanma hissi ile cinsel birleşmede zorlanma gibi menopozal semptomları sorgular. MSDÖ, Polonya, Yunanistan ve Belarus’taki menopoz dönemindeki kadınların klimakterik semptomlarını, aktivite ve hayat kalitelerini değerlendirmek, menopoz 35 döneminde yaşam kalitesini belirlemek, evli kadınların eş uyumları ve menopoza ilişkin tutumlarının menopozal yakınmalar üzerine etkisini belirlemek, yaşanılan menopozal semptomlar ve başa çıkma yollarını belirlemek amacıyla yapılmış çeşitli çalışmalarda kullanılmıştır. 68, 70, 105, 106, 107 3.9. Ön Uygulama Araştırmaya başlamadan araştırma bölgesi dışında kalan Seyhan ilçesinde 20 kişiye ön uygulama yapıldı, anket ve ölçeklerde herhangi bir problem tesbit edilmedi. Ön uygulamada yapılan anketler örneğe dahil edilmedi. 3.10. Verilerin Değerlendirilmesi Anketlerden elde edilen veriler optik okuma programı aracılığı ile bilgisayar ortamına aktarıldı, “Microsoft Office Excel” programında düzenlenerek data haline getirildi. Daha sonra, SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 11,5 paket programı kullanılarak gerekli istatistiksel analizler yapıldı. Gruplar arası farkı değerlendirmek için ki-kare testi kullanıldı. p değerinin < 0,05 olması anlamlı olarak kabul edildi. 3.11. Araştırmanın Sınırlılıkları Araştırmayla ilgili bazı sınırlılıklar bulunmaktadır. Çalışma Adana ili Havutlu Mahallesinde ikamet eden 35-64 yaş arasındaki kadınlarda yapıldığı için elde edilen sonuçlar örneklem ile sınırlıdır ve tüm ülkeye genellenemez. Soru formu yüz yüze görüşme yöntemi ile toplanmıştır. Bu nedenle verilerin güvenirliği görüşmecilerin verdiği bilgiler ile sınırlıdır. Çalışmaya alınan kadınları cinsel aktif ve ya değil şeklinde sınırlamadan o yaş grubundaki tüm kadınlara KCFÖ’ni uygulamış olmak, ölçeğe verilen yanıtları etkilemiş olabilir. Cinsel yaşamla ilgili sorular özel ve mahrem konular olduğu için kadınlar rahat yanıt verememiş olabilirler. Bunun yanında Beck ölçeği, MSDÖ ve KCFÖ kadınların öz bildirimlerine göre doldurulmuştur. Bu nedenle elde edilen veriler, birebir görüşmelerin yapılacağı niteliksel araştırma bulgularından farklı olabilir. Soru formu ile ölçekteki madde sayılarının toplamda fazla olması kadınların olabileceğinden, verdikleri yanıtlara yansımış olabilir. 36 sıkılmalarına neden 3.12. Araştırmanın Etik Yönü Araştırmanın yapılabilmesi için Ç.Ü. Tıp Fakültesi Etik Kurulu’ndan 15.10.2009 tarihinde 3/2 no’lu karar ile etik onay alınmıştır. Ev Ziyareti yapılan tüm kadınlarla bir ön görüşme yapılarak araştırmanın amacı ve kapsamı hakkında bilgi verilmiş ve araştırmaya katılmayı kabul edenlerle görüşme yapılmıştır. Araştırmaya katılımın gönüllü olduğu açıklanarak katılımcılardan yazılı onamları (EK-1-Aydınlatılmış onam metni ve formu) alınmıştır. 3.13. Araştırma Desteği Çukurova Üniversitesi Araştırma Fonundan TF2009LTP48 no’lu araştırmamıza destek sağlanmıştır. Bu şekilde veri toplama, değerlendirme ve yazım aşamasında kullanılan araç ve gereç temin edilmiştir. 37 4. BULGULAR 4.1. Kadınların Sosyodemografik Özellikleri Araştırmaya katılan kadınların yaş ortalaması 46,44±9,28’dır (Tablo 1). Medyan değerleri 46 ile aritmetik ortalamaya paraleldir. Mod değerlerine göre kadınların çoğu 35 yaştadır. Tablo 1. Katılımcıların Yaş Dağılımı 46,44±9,28 46 35 35 64 Ortalama Yaş Ortanca Yaş Mod (Yaş) Min. (Yaş) Max. (Yaş) Yaş gruplarına göre dağılımları incelendiğinde en yüksek oranı % 35,6 ile 35-39 yaş, % 14,4 ile 45-49 yaş ve % 13,6 ile 50-54 yaş arasındaki katılımcılar oluşturmaktadır (Tablo 2). Kadınların medeni durumu incelendiğinde “bekarım” cevabını veren 45 (% 12,5) kadın, “evliyim” diyen 257 (% 71,4) kadın, eşi ölmüş olan 40 (% 11,1) kadın, boşanmış olan 10 (% 2,8) kadın, eşinden ayrı yaşayan 3 (% 0,8) kadın, evlilik dışı ilişkisi olan 5 (% 1,4) kadın vardı. Kadınların eğitim durumlarına baktığımızda 10 (% 2,8) kadının okuryazar olmadığı, 22 (% 6,1) kadının okuryazar olduğu,178 (% 49,4) kadının ilkokul mezunu olduğu, 77 (% 21,4) kadının ortaokul mezunu olduğu, 68 (% 18,9) kadının lise mezunu olduğu, 5 (% 1,4) kadının ise yüksekokul mezunu olduğu saptanmıştır. Kadınların çalışma durumları incelendiğinde; 27 (% 7,5) kadının gelir getiren bir işte çalışıyor olduğu, 333 (% 92,5) kadının işsiz olduğu belirlendi. 38 Tablo 2. Kadınların Sosyodemografik Özellikleri Sosyodemografik özellikler YAŞ 35-39 40-44 45-49 50-54 55-59 60-64 Medeni durum Bekar Evli Eşi ölü Boşanmış Ayrı yaşıyor Evlilik dışı yaşıyor Eğitim Okur yazar değil Okur yazar İlkokul Ortaokul Lise Üniversite İş Durumu Var Yok Meslek Ev hanımı Emekli Memur İşçi Serbest Sosyal güvence Yok SGK Özel sigorta Aylık gelir 500TL altı 501-1000TL 1001TL üstü Aile tipi Çekirdek Geniş Parçalanmış Yeniden kurulmuş Toplam Sayı Yüzde (%) 128 45 52 49 48 38 35,6 12,5 14,4 13,6 13,3 10,6 45 257 40 10 3 5 12,5 71,4 11,1 2,8 0,8 1,4 10 22 178 77 68 5 2,8 6,1 49,4 21,4 18,9 1,4 27 333 7,5 92,5 333 5 8 11 3 92,5 1,4 2,2 3,1 0,8 18 339 3 5,0 94,2 0,8 39 257 64 10,8 71,4 17,8 335 18 4 3 360 93,1 5,0 1,1 0,8 100,0 39 Kadınların 333’ü (% 92,5) ev hanımı, 5’i (% 3,1) emekli, 8’i (% 2,2) memur,11’i (% 3,1) işçi ve 3 (% 0,8) kadın serbest çalışıyor idi. Kadınların sosyal güvence durumu incelendiğinde; herhangi bir güvencesi olmayan 18 (% 5,0) kadın, SGK (Sosyal Güvenlik Kurumu)’na bağlı olan 339 (% 94,2) kadın, özel sigortası olan 3 (% 0,8) kadın vardı. Kadınların 257 ’sinin (% 71,4) aylık geliri 501-1000 TL, 64’ünün (% 17,9) 1001 TL üstünde ve 39 ’unun (% 10,8) 500 TL’nin altındadır. Kadınların 335’i (% 93,1) çekirdek aileye sahipti. Geniş aile özelliğine sahip 18 (% 5,0), parçalanmış ailesi olan 4 (% 1,1), yeniden kurulmuş aileye sahip 3 (% 0,8) kadın vardı. 4.2. Kadınların Evlilik Bilgileri Kadınların ilk evlilik yaşı incelendiğinde evlilik yaşı ortalama 19,67±3,89 ‘dur. Mod değerlerine göre kadınların çoğu 19 yaşında evlenmiş. (tablo 3) Kadınlar ortalama 27,48±11,08 yıldır evlidir (min=0,max=49) (Tablo 4). Tablo 3. Katılımcıların İlk Evlilik Yaşı Dağılımı 19,67±3,89 Ortalama Yaş Ortanca Yaş Mod (Yaş) Min. (Yaş) Max. (Yaş) 19 19 14 46 Tablo 4. Katılımcıların Evlilik Sürelerinin Dağılımı 27,48±11,08 27 19 0 49 Ortalama Yıl Ortanca Yıl Mod (Yıl) Min. (Yıl) Max. (Yıl) Evli kadınların 124 (% 39,9) ’ü 20 yaş ve üzerinde ilk evliliklerini gerçekleştirmiş olup, 18-19 yaş grubunda evlenen 105 (% 33,8), 16-17 yaş grubunda evlenen 71 (% 22,8), 15 yaş ve altında evlenen 11 (% 3,5) kadın mevcuttu (Tablo 5). 40 Kadınların 85 (% 27,3)’i 20-29 yıl, 79 (% 25,4) ’u 10-19 yıl, 74 (% 23,9) ’ü 30-39 yıldır evlidir. 40 yıldan fazla süredir evli olan 61 (% 19,6) kadın varken, 9 yıldan az süredir evli olan 12 (% 3,8) kadın vardır. Kadınlardan 308’i (% 99,0) 1 kez evlilik yapmışken, 3 kadın (% 1,0) 2 kez evlilik yapmıştır. Kadınların % 39,2(n=122)’sinin eşleriyle akrabalık durumu varken, % 89,4 (n=278) kadın görücü usulü evlenmiştir. Eşiyle akraba olan 122 (% 39,2) kadın, görücü usulü evlenen 278 (% 89,4) kadın vardı. Çalışmamızda eş ile ilgili soruları yanıtlamak istemeyen 4(% 1,1), eşi/partneri olmayan 45 (% 12,5) kadın saptandı. Tablo 5. Kadınların Evlilik Bilgileri Evlilik bilgileri Sayı İlk evlilik yaşı 15 ve altı 11 16-17 71 18-19 105 20 ve üstü 124 Evlilik süresi 9 yılve altı 12 10-19 yıl 79 20-29 yıl 85 30-39 yıl 74 40 yıl ve üstü 61 Evlilik sayısı 1 308 2 3 Akrabalık durumu Yok 189 Var 122 Evlilik şekli Görücü usulü 278 Anlaşarak 33 Toplam 311 Yüzde (%) 3,5 22,8 33,8 39,9 3,8 25,4 27,3 23,9 19,6 99,0 1,0 60,8 39,2 89,4 10,6 100,0 4.3. Kadınların Birliktelik Durumları Kadınların evliliklerinin resmiyet durumlarına bakıldığında 257 (% 71,4) kadın resmi nikahlı, 50 (% 13,9) kadının nikahı yoktu (Tablo 6). Kadınların partner durumlarına bakıldığında 263 (% 73,1) kadının partneri varken, 45 (% 12,5) kadının partneri yoktu. Çalışmamızda eş ile ilgili soruları yanıtlamak istemeyen 4 (% 1,1) kadın vardı. Çalışmaya aldığımız 5 (% 1,4) kadın resmi nikahsız partneri olan kadınlar iken, 1 41 (% 0,3) kadının eşi ölü ancak partneri var, 1 (% 0,3) kadın kocasını aldatıyor, 2 (% 0,6) kadın şuan partneri yok ancak cinsel deneyimi vardı. Tablo 6. Kadınların Birliktelik Durumları Beraberlik bilgileri Resmiyet durumu Nikah yok Nikah var Eşi ölü/ayrı/boşanmış Partner durumu Yok Var Eşi ölü/ayrı/boşanmış Toplam Sayı Yüzde (%) 50 257 53 13,9 71,4 14,7 45 263 52 360 12,5 73,1 14,4 100,0 4.4. Kadınların Eş Bilgileri Eşlerin yaş ortalaması 52,91±10,80’dir ve Eşin yaşı için mod değeri 40’dir. Medyan değerleri 52 ile aritmetik ortalamaya paraleldir.(Tablo 7) Tablo 7. Katılımcıların Eşlerinin Yaş Dağılımı 52,91±10,80 52 40 28 75 Ortalama Yaş Ortanca Yaş Mod (Yaş) Min. (Yaş) Max. (Yaş) Kadınların eşlerinin yaş grupları incelendiğinde 108 (% 34,7) kadının eşi 40-49 yaş, 105 (% 33,8) kadının eşi 60 yaş üstü ve 76 (% 24,4) kadının eşi 50-59 yaş grubundadır (Tablo 8). Eşi 39 yaş ve altı grupta olan kadın sayısı 22 (% 7,1)’dir. Eşi 2 kez evlilik yapmış 13 (% 4,2) kadın vardı. Eşlerin eğitim düzeyleri kadınlara göre biraz daha düşük olup, ilkokul mezunu olanların oranı % 47,9, ortaokul mezunu olanların oranı % 24,4, lise mezunu olanların oranı %22,5 üniversite eğitimi almışların oranı % 1,9, okuryazar olmayanların oranı ise % 1,0’di. Kadınların eşlerinin mesleği incelendiğinde; 117 (% 37,6) kadının eşi emekli iken, sadece 2 (% 0,6) kadının eşi işsiz, kalan 192 (% 61,8) kadının eşi çalışmakta idi. 42 Tablo 8. Kadınların Eş Bilgileri (N=311) EşBilgileri Sayı Yüzde (%) Eş yaş 39 ve altı 22 7,1 40-49 108 34,7 50-59 76 24,4 60 ve üstü 105 33,8 Eş evlilik sayısı 1 298 95,8 2 13 4,2 Eş eğitim Okur-yazar değil 3 1,0 Okuryazar 7 2,3 İlkokul 149 47,9 Ortaokul 76 24,4 Lise 70 22,5 Üniversite 6 1,9 Eş meslek Emekli 117 37,6 Memur 55 17,7 İşçi 105 33,8 İşsiz 2 0,6 Serbest 32 10,3 Toplam 311 100,0 4.5. Kadınların Doğurganlık Durumlarına Ait Bilgiler Tablo 9’da kadınların doğurganlık durumu ile ilgili bilgileri yer almaktadır. Kadınların ortalama ilk adet yaşı 12,94±1,19 olup, 275’inin (% 76,4) 12-14 yaş, 46’sının (% 12,7) 11 yaş ve altı, 38’inin (% 10,5) 15 yaş ve üstü grubunda olduğu görülmektedir. İlk adet yaşı median ve mod değerleri 13’tür (min=10 yaş, max=16 yaş). Kadınların ilk gebelik yaşı ortalaması 21,02±3,52‘dir. İlk gebelik yaşı için mod değeri 19 iken, median değeri 20’dir (min=15 yaş, max=39 yaş). Kadınların ilk gebelik yaşına göre 147’si (% 40,9) 20-24 yaş, 120’si (% 33,3) 15-19 yaş grubunda yer almaktadır. Kadınların son gebelik yaşı ortalaması 27,57±3,92‘dir. Son gebelik yaşına göre mod değeri 25 iken, medyan değeri 28 ile ortalamaya paraleldir. Son gebelik yaşına bakıldığında kadınların 162’si (% 44,9) 25-29 yaş grubunda yer almaktadır. Kadınların ortalama gebelik sayısı 3,30±1,51 olup, 187’sinin (% 51,9) 1-3 kez, 108’inin (% 29,9) 4-6 kez, 7’sinin (% 2,0) 7 kez ve üzerinde gebe kaldığı saptanmıştır. Örneklemdeki kadınların 58’i (% 16,1) hiç gebe kalmamış kadınlardır. Bu grubu bekarlar, infertil kadınlar, eşi infertil olan kadınlar ve evli, sağlıklı olup henüz gebe kalmamış olan kadınlar oluşturmaktadır. 43 Tablo 9. Kadınların Doğurganlık Durumlarına Ait Bilgiler Doğurganlık durumu İlk adet yaşı 11 ve altı 12-14 15 ve üstü Hatırlamayan İlk gebelik yaşı 15-19 20-24 25-29 30-34 35 üstü Son gebelik yaşı 20-24 25-29 30-34 35 üstü Gebelik sayısı 1-3 4-6 7 ve üstü Doğum sayısı 1 2 3 4 5 üstü Yaşayan çocuk sayısı 1 2 3 4 5 üstü Toplam Sayı Yüzde (%) 46 275 38 1 12,7 76,4 10,5 0,3 120 147 22 11 2 33,3 40,9 6,2 3,0 0,6 61 162 62 17 17,0 44,9 17,2 4,7 187 108 7 51,9 29,9 2,0 27 98 87 55 35 8,9 32,5 28,8 18,2 11,6 31 96 88 55 32 302 10,3 31,8 29,1 18,2 10,6 100,0 Doğum yapan kadınların ortalama doğum sayısı 2,96±1,28’dir. Medyan değeri 3 ile ortalamaya paraleldir. Mod değeri 2’dir. Hiç doğum yapmamış 58 (% 16,1) kadın vardı. Doğum yapan kadınların ortalama yaşayan çocuk sayısı 2,90±1,23’dür. Kadınların 96’sının (% 31,8) yaşayan 2 çocuğu, 88’inin (% 29,1) yaşayan 3 çocuğu, 55’inin (% 18,29) yaşayan 4 çocuğu vardır. 5 ve üstü çocuğu olan 32 (% 10,6) kadın vardır. 44 4.6. Katılımcıların İstemli (küretaj) ve İstemsiz Düşük Yapma Durumları Tablo 10’da kadınların düşük yapma ve küretaj olma durumları verilmiştir. Kadınların 19’u (% 6,0) küretaj (ortalama 1,09±0,38) olmuştur. Tablo 10. Katılımcıların İstemli ve İstemsiz Düşük Bilgileri Doğurganlık özellikleri Küretaj Hayır İstenmeyen gebelik Tıbbi amaçlı İstenmeyen Gebelikte küretaj Yok 1 3 Tıbbi nedenli küretaj Yok 1 Düşük yapan Hayır Evet Düşük sayısı Yok 1 2 3 Toplam Sayı Yüzde (%) 296 9 10 94,0 2,8 3,2 306 7 2 97,1 2,3 0,6 305 10 96,8 3,2 241 74 76,5 23,5 241 68 5 1 315 76,5 21,6 1,6 ,3 100,0 Tıbbi nedenli küretaj yapan 10 (% 3,2) kadın vardır.74 (% 23,5) kadın spontan düşük (ortalama=1,24±0,42) yapmış, 68 kadın 1 kez, 5 kadın 2 kez, 1 kadın 3 kez spontan düşük yapmıştır. Partneri olmayan 45 (% 12,5) kadın soruyu yanıtlamamıştır. 4.7. Katılımcıların Doğum Bilgileri Katılımcıların 136’sı (% 45,0) müdehalesiz normal doğum yapmışken, 95 (% 31,5) kadın sadece sezeryan şeklinde doğum yapmıştır (Tablo 11). Sadece epizyotomili doğum yapan 16 (% 5,2) kadın bulunmaktadır. 45 Tablo 11. Katılımcıların Doğum Bilgileri Doğum bilgileri Doğum şekli Dikişsiz Dikişli Zor Sezeryan Dikişli-sezeryan Dikişsiz-sezeryan Dikişli-dikişsiz Zor-sezeryan Dikişsiz Yok 1 2 3 4 5 6 8 9 Dikişli (epizyotomili) Yok 1 2 3 4 Zor doğum Yok 1 Sezeryan Yok 1 2 3 4 Toplam Sayı Yüzde (%) 136 16 2 95 2 41 7 3 45,0 5,2 0,7 31,5 0,7 13,6 2,3 1,0 118 22 40 62 41 14 3 1 1 39,1 7,3 13,2 20,5 13,6 4,7 1,0 0,3 0,3 277 7 14 3 1 91,7 2,3 4,7 1,0 0,3 297 5 98,3 1,7 161 28 85 26 2 302 53,3 9,3 28,1 8,6 0,7 100,0 En az 1 kez müdehalesiz doğum yapan 184 (% 60,9) kadın, en az 1 kez epizyotomili doğum yapan 25 (% 8,3) kadın, en az 1 kez sezeryan yapan 141 (% 46,7) kadın, en az 1 kez zor doğum yapan 5 (% 1,7) kadın vardır. Hiç doğum yapmamış olan 58 (% 16,1) kadın analiz dışı bırakıldı. 4.8. Katılımcıların Menopoz Durumlarına Ait Bilgiler Katılımcıların menopoza girme durumları, postmenopozal dönemde bulunan kadınların kaç yıldır menopozda oldukları, menopoza girme yaşları, menopoza girme şekilleri, menopoz öncesi ve sonrası doktora gitme durumları ve bu dönemde menopoz 46 ile ilgili Hormon Replasman Tedavisi (HRT) alma, osteoporoz tedavisi ve ateş basması nedeniyle ilaç kullanma durumları Tablo 12’de sunulmaktadır. Kadınların 178’i (% 49,4) halen düzenli adet görmekte iken, 6’sı (% 1,7) 1 yıldan az süredir düzensiz adet görmektedir. Kadınların 176’sı (% 48,9) en az 1 yıldır adet görmemektedir. Katılımcılardan menopozda olanlar ve düzensiz adet görenlerin 68’i (% 18,9) menopoz şikayetleri nedeni ile doktora başvurmuştur. Doktora gitmeyen 114 (% 31,7) kadın vardır. Menopoza giriş yaşı ortalaması 48,01 ± 3,89’dur. Medyan ve mod değeri 49’dur. (min=30,max=57) Postmenopoz dönemindeki 176 kadının 115’i (% 65,3) menopoza 40-49 yaş arasında, 57’si (% 32,4) 50 yaş ve üstünde menopoza girmiştir. DSÖ tarafından erken menopoz olarak tanımlanan 40 yaş altı menopoza giren 4 (% 2,3) kadın vardır. Kadınların postmenopozal dönemdeki ortalama süreleri 7,33 ± 4,87 yıldır. Postmenopoz dönemindeki kadınların 53’ü (% 30,1) 5-9 yıldır, 41’i (% 23,3) 1014 yıldır postmenopozal dönemde yer almaktadır. Semptomlara HRT tedavisinin en fazla yanıt verdiği dönem olan 5 yıl altı dönemde bulunan kadın sayısı 62’dir (% 35,2). Menopozun kronik döneme ait sorunlarının ağırlık kazandığı 15 yıl ve üstü dönemde bulunan kadın sayısı ise 20’dir (% 11,4). Aniden menopoza giren 88 (% 50,0) kadın, zamanla azalarak adetten kesilen 81 (% 46,0) kadın, ameliyatla menopoza giren 7 (% 4,0) kadın bulunmaktadır. Postmenopozal dönemdeki 176 kadının 61’i (% 34,7) şikayetleri nedeni ile ilaç kullanmış, 115’i (% 65,3) ise ilaç kullanmamıştır. İlaç kullanan kadınların 22’si (% 36,1) bu dönemde eksilen hormon nedeniyle, 34’ü (% 55,7) osteoporoz nedeniyle, 55’i (% 90,2) ateş basması nedeniyle ilaç tedavisi gördüklerini belirtmiştir. 47 Tablo 12. Katılımcıların Menopoz Durumlarına Ait Bilgiler Menopoz durumu Sayı 178 Düzenli adet görenler 6 Düzensiz adet görenler 176 Adet görmeyenler Doktora başvuru (n=182) Evet 68 Hayır 114 Başvuru nedeni (n=68) Adet düzensiz 3 Sıcak basması 39 Eklem kas ağrısı 13 Aniden adet görmeme 10 Ruhsal sıkıntı 1 Çarpıntı 2 Menopozdaki süre 0-4 yıl 62 5-9 yıl 53 10-14 yıl 41 15-19 yıl 19 20 üstü yıl 1 Menopoza giriş yaşı 39 altı 4 40-44 18 45-49 97 50-54 50 55 üstü 7 Menopoza giriş şekli Kendiliğinden 81 Aniden 88 Ameliyat 7 İlaç kullanımı Hayır 115 Evet 61 Hormon tedavisi Hayır 154 Evet 22 Osteoporoz tedavisi Hayır 142 Evet 34 Ateş basması nedeniyle Hayır 121 Evet 55 Yüzde (%) 49,4 1,7 48,9 37,4 62,6 4,4 57,4 19,1 14,7 1,5 2,9 35,2 30,1 23,3 10,8 0,6 2,3 10,2 55,1 28,4 4,0 46,0 50,0 4,0 65,3 34,7 87,5 12,5 80,7 19,3 68,8 31,2 4.9. Kadınların Menstruasyon Durumları ve Menopoz Süreleri Kadınların 178’i (% 49,4) her ay düzenli adet görmektedir (Tablo 13). Bir yıldan fazla adet görmeyen 150 (% 41,6) kadın, son 1 yıldır düzensiz olarak adet gören 6 (% 1,7) kadın ve son 1 yıldır hiç adet görmeyen 26 (% 7,3) kadın vardır. 48 Kadınların 178’i (% 49,4) premenopozal dönemde, 176’sı (% 48,9) ise postmenopozal dönemde yer almaktadırlar. Kadınların 6’sı (% 1,7) düzensiz adet görenlerdir. Tablo 13. Kadınların Menstruasyon Durumları ve Menopoz Süreleri Menopoz süreleri Sayı Yüzde (%) 150 41,6 1 yıldan fazla menopoz 26 7,3 Son 1 yıldır menopoz 6 1,7 1 yıldır düzensiz 178 49,4 Düzenli adet gören Toplam 360 100,0 4.10. Katılımcıların Sağlık Sorunları Tablo 14’de katılımcıların sağlık sorunlarına ait bilgiler mevcuttur. Kadınlardan 173’ünün (% 48,1) herhangi bir sağlık sorunu var iken, bunlardan 138’inin (% 38,3) hipertansiyonu, 120’sinin (% 33,3) diabeti, 50’sinin (% 13,9) kolesterol yüksekliği vardır. Meme kanseri öyküsü olan 5 (% 1,4) kadın, rahim kanseri öyküsü olan 3 (% 0,8) kadın mevcuttu. Bunların dışında sağlık sorunları olan 12 (% 3,3) kadın vardı. Tiroid sorunu olan 5 (% 1,4), migreni olan 2 (% 0,6), infertil olan 1 (% 0,3), kalp hastalığı olan 2 (% 0,6), romatolojik hastalığı olan 2 (% 0,6), çocuk felci geçirmiş 1 (% 0,3), bel fıtığı olan 1 (% 0,3), obez olan 2 (% 0,6), astım ve alerjisi olan 1 (% 0,3), ailesinde kanser olan 5 (% 1,4), damar tıkanıklığı olan 4 (% 1,1) kadın vardı. 49 Tablo 14. Katılımcıların Sağlık Sorunları Kadının sağlık durumu Sağlık sorunu Hayır Evet Diabet Hayır Evet Hipertansiyon Hayır Evet Kemoterapi Hayır Evet Depresyon Hayır Evet Damar tıkanıklığı Hayır Evet Kolesterol yüksekliği Hayır Evet Rahim kanseri Hayır Evet Meme kanseri Hayır Evet Ailede kanser öyküsü Hayır Evet Guatr Hayır Evet Diğer Toplam Sayı Yüzde (%) 187 173 51,9 48,1 240 120 66,7 33,3 222 138 61,7 38,3 357 3 99,2 0,8 356 4 98,9 1,1 356 4 98,9 1,1 310 50 86,1 13,9 357 3 99,2 0,8 355 5 98,6 1,4 355 5 98,6 1,4 355 5 12 360 98,6 1,4 3,3 100,0 4.11. Katılımcıların Eşlerinin Sağlık Sorunları Tablo15’de katılımcıların eşlerinin sağlık sorunlarına ait bilgiler mevcuttur. Eşinde herhangi bir sorunu olan 151 (% 41,9) kadın varken, bunlardan 134’ünün (% 37,2) hipertansiyonu, 132’sinin (% 36,7) diabeti, 94’ünün (% 26,1) kolesterol yüksekliği vardı. Bunların dışında sağlık sorunları olan 23 (% 6,4) eş vardı. Kadınlardan 2 ‘si bu soruyu yanıtlamadı. 50 Tablo 15. Katılımcıların Eşlerinin Sağlık Sorunları Eş sağlık durumu Sayı Sağlık sorunu Hayır 123 Evet 151 Ölü 39 Diabet Hayır 181 Evet 132 Hipertansiyon Hayır 179 Evet 134 Radyoterapi Hayır 312 Evet 1 Kemoterapi Hayır 294 Evet 19 Depresyon Hayır 304 Evet 9 Damar tıkanıklığı Hayır 272 Evet 41 Kolesterol Hayır 219 Evet 94 Ailevi hastalık Hayır 312 Evet 1 Guatr Hayır 310 Evet 3 Diğer Hayır 290 Evet 23 Toplam 313 Yüzde (%) 34,2 41,9 10,8 50,3 36,7 49,7 37,2 86,7 0,3 81,7 5,3 84,4 2,5 75,6 11,4 60,8 26,1 86,7 0,3 86,1 0,8 80,6 6,4 100,0 4.12. Katılımcıların Alışkanlık Durumları Tablo 16’da katılımcıların alışkanlıklarına ait bilgiler mevcut. Düzenli günlük çay içen 343 (% 95,3) kadın, haftada 3’ten az çay içen 7 (% 1,9) kadın vardı. Hiç çay içmiyorum diyen 10 (% 2,8) kadın bulunmaktadır. Düzenli günlük kahve içen 242 (% 67,2) kadın, haftada 3’ten az kahve içen 79 (% 21,9) kadın vardı. Hiç kahve içmiyorum diyen 39 (% 10,8) kadın bulunmaktadır. Katılımcıların 133’ü (% 36,9) sigara kullanıyordu. 334 (% 92,8) kadın alkol kullanmıyorken, 20 (% 5,6) kadın ayda 1 veya daha az, 5 (% 1,4) kadın ayda 2-3 kez alkol kullanmaktadır. Daha önce kullanıp bırakan 1 (% 0,3) kadın bulunmaktadır. 51 Tablo 16. Katılımcıların Alışkanlık Durumları Alışkanlıklar Sayı Çay içme Hayır 10 Evet 343 Haftada 3 ten az 7 Kahve içme Hayır 39 Evet 242 Haftada 3 ten az 79 Sigara içme durumu Hayır 217 Evet 133 Bıraktım 10 Alkol alma durumu Hiç 334 Ayda 1 ve az 20 Ayda 2-3 5 Bıraktım 1 Toplam 360 Yüzde (%) 2,8 95,3 1,9 10,8 67,2 21,9 60,3 36,9 2,8 92,8 5,6 1,4 0,3 100,0 4.13. Katılımcıların Sürekli Kullandıkları İlaçlar Tablo17’de ilaç kullanım durumuna bakıldığında, katılımcıların 181’i (% 50,3) düzenli ilaç kullanıyordu. Bunlardan 132’si (% 36,7) antihipertansif, 117’si (% 32,5) antidiabetik, 50’si (% 13,9) kolesterol yüksekliği için düzenli ilaç kullanmaktaydı. Düzenli analjezik kullanan kadınların sayısı 12 (% 3,3)’dir. Tablo 17. Katılımcıların Sürekli Kullandıkları İlaçlar Sayı Yüzde (%) İlaç kullanım durumu Sürekli ilaç kullanımı Hayır Evet Antidiabetik Hayır Evet Antihipertansif Hayır Evet Antidepresan Hayır Evet Kolesterol Hayır Evet Analjezik Hayır Evet Diğer Toplam 52 179 181 49,7 50,3 243 117 67,5 32,5 228 132 63,3 36,7 356 4 98,9 1,1 310 50 86,1 13,9 348 12 14 360 96,7 3,3 3,9 100,0 4.14. Katılımcıların Halen Kullandıkları Doğum Kontrol Yöntemleri Halen doğum kontrol yöntemi kullanan 107 (% 34,0) kadın vardı (Tablo 18). Bunlardan 61’i (% 19,4) koitus interreptus yöntemini kullanırken, 32 (% 10,2)’si OKS, 8’i (% 2,5) RİA kullanmaktadır. Kondom kullanan 4 (% 1,3) kadın, sterilizasyon yaptıran 4 (% 1,3) kadın bulunmaktadır. Partneri olmayan 45 (% 12,5) kadın cevaplamamıştır. Tablo 18. Katılımcıların Halen Kullandıkları Doğum Kontrol Yöntemleri Doğum kontrol yöntemleri Halen Yöntem kullanımı Hayır Evet OKS Hayır Evet Kondom Hayır Evet RİA Hayır Evet Sterilizasyon Hayır Evet Koitus interreptus Hayır Evet Toplam Sayı Yüzde (%) 208 107 66,0 34,0 283 32 89,8 10,2 311 4 98,7 1,3 307 8 97,5 2,5 311 4 98,7 1,3 254 61 315 80,6 19,4 100,0 4.15. Katılımcıların Farklı Doğum Kontrol Yöntem Kullanım Durumu Daha önceleri yöntem kullanan 234 (% 74,3) kadın vardı (Tablo19). Bunların içinde, şuanda menopozda olup daha önce kontrol yöntemi kullananlar ve şuan kullandıkları yöntemden farklı yöntem kullanan kadınlar da vardı. 189 (% 60,0) kadın OKS, 31 (% 9,8) kadın RİA, 28 (% 8,9) kadın koitus interreptus yöntemini kullanmaktaydı ve enjeksiyon yöntemiyle korunan 4 (% 1,3) kadın, eşi kondom kullanan 9 (% 2,9) kadın vardı. 53 Tablo 19. Katılımcıların Farklı Doğum Kontrol Yöntem Kullanımı Daha önceleri farklı yöntem kullanımı Farklı yöntem kullanımı Hayır Evet OKS Hayır Evet Kondom Hayır Evet RİA Hayır Evet Koitus interreptus Hayır Evet Enjeksiyon Hayır Evet Toplam Sayı Yüzde (%) 81 234 25,7 74,3 126 189 40,0 60,0 306 9 97,1 2,9 284 31 90,2 9,8 287 28 91,1 8,9 311 4 315 98,7 1,3 87,5 4.16. Kadınların Genital Enfeksiyon Geçirme Durumları 208 (% 58,8) kadın hayatlarının herhangi bir döneminde genital enfeksiyon geçirmiş (Tablo 20). 192 (% 53,3) kadın kandida, 29 (% 8,1) kadın gonore enfeksiyonu geçirmiştir. Tablo 20. Kadınların Genital Enfeksiyon Geçirme Durumları Genital enfeksiyon durumu Hastalık durumu Hayır Evet Kandida Hayır Evet Gonore Hayır Evet Toplam Sayı Yüzde (%) 152 208 42,2 57,8 168 192 46,7 53,3 331 29 360 91,9 8,1 100,0 54 4.17. Katılımcıların İlk Cinsel Deneyim Bilgileri Tablo 21’de kadınların cinsel yaşam konusundaki ilk bilgi kaynağı, ilk deneyim yaşı ve ilk deneyim yeri bilgileri mevcut. 176 (% 48,9) kadının ilk bilgi aldıkları kaynak aileleri iken, 108 (% 30,0) kadın eşinden, 33 (% 9,2) kadın kadın arkadaşından, 30 (% 8,3) kadın gazete ve medyadan ilk cinsel bilgisini aldığını ifade etti. Kadınların 201 (% 55,8)’i ilk ilişki korkusu yaşamış ve ilk deneyim yaşı ortalaması 19,77±4,03’dir. 188 (% 52,2) kadın ilk cinsel deneyimini 19 yaş ve altında yaşamışken, 98 (% 27,2) kadın 20-24 yaş grubunda, 18 (% 5,0) kadın 25-29 yaş grubunda yaşamıştı. İlk ilişki yerine bakıldığında 292 (% 81,1) kadın ilk cinsel deneyimi kendi evlerinde, 10 (% 2,8) kadın ailelerinin evinde, 9 (% 2,5) kadın otelde yaşamışlardır. Cinsel deneyimi olmayan 43 (% 11,9) kadın vardı. Tablo 21. Katılımcıların İlk Cinsel Deneyim Bilgileri İlk Cinsel Yaşam İlk bilgi kaynağı Aile Kadın arkadaş Öğretmen Erkek arkadaş Eş Gazete medya İlk ilişki korkusu Evet Hayır İlk deneyim yaşı 19 ve altı 20-24 25-29 30 ve üstü Deneyimsiz İlk ilişki yeri Kendi evimiz Otel Aile evi Arkadaş evi Deneyimsiz Toplam Sayı Yüzde (%) 176 33 7 6 108 30 48,9 9,2 1,9 1,7 30,0 8,3 201 159 55,8 44,2 188 98 18 13 43 52,2 27,2 5,0 3,6 11,9 292 9 10 6 43 360 81,1 2,5 2,8 1,7 11,9 100,0 55 4.18. Katılımcıların Eşleri İle Olan İlişki Durumu Kadınlardan 20 (% 5,6)’si gebelik korkusu yaşayamaktadır (Tablo 22). Ayda girilen ilişki sayısı ortalama 6,84±5,14’dür. Median değeri 6 ile ortalamaya paraleldir. Ayda en sık 5-9 kez ilişkiye giren 142 (% 39,3) kadın, 0-4 arası ilişkiye giren 94 (% 26,2) kadın, 10-14 kez ilişkiye giren 45 (% 12,5) kadın, 15 ve üstü ilişkiye giren 30 (% 8,3) kadın bulunmaktadır. Soruyu yanıtlamayan 49 (% 13,6) kadın vardır. Bu grup içinde partneri olmayan 45 (% 12,5) kadın, cevaplamak istemeyen 4 (% 1,1) kadın mevcuttu. Evlilikte cinselliğini yetersiz bulan 17 (% 4,7) kadın varken, iyi diyen kadınların sayısı 191 (% 53,1)’dir. Evde söz sahibi sorusuna kadınların 183 (% 50,8)’ü eşim ve ben, 69 (% 19,3)’u eşim, 66 (% 18,3)’sı ben demiştir. Evlilikte mutluluk sorusuna iyi diyen 177 (% 49,2) kadın varken, çok iyi diyen 84 (% 23,3) kadın, orta diyen 28 (% 7,8) kadın vardır. Eşe olan his değerlendirildiğinde kadınların 200’ü (% 55,6) eşini seviyorken, 94 ’ü (% 26,1) eşini çok seviyordu. 53 (% 14,7) kadın ise eşi olmayan veya cevap vermek istemeyen kadınlardı. Eşlerde cinsel soruna bakıldığında sorun yok diyen kadınların oranı % 84,2’dir. Evet bende sorun var diyen 4 (% 1,1), evet eşimde sorun var diyen 4 (% 1,1), evet ikimizde de sorun var diyen 4 (% 1,1) kadın vardı. 56 Tablo 22. Katılımcıların Eşleri İle Olan İlişki Durumu Aktif cinsel yaşam ve aile Gebelik korkusu Evet Hayır İlişki sayısı (ayda) 0-4 5-9 10-14 15 ve üstü Cevap vermeyen Evlilikte Cinsellik Yetersiz Orta İyi Çok iyi Mükemmel Cevap vermeyen Söz sahibi olan Kadın ve eşi Eş Kadın Anne baba Diğer-abi Evlilikte Mutluluk Yetersiz Orta İyi Çok iyi Mükemmel Cevap vermeyen Eşe olan his Çok seviyor Seviyor Kardeş gibi Anlaşamıyoruz Şiddetli geçimsizlik Cevap vermeyen Eşlerde cinsel sorun Yok Bende Eşimde İkimizde Partneri yok Toplam Sayı Yüzde (% ) 20 295 5,6 81,9 94 142 45 30 4 26,2 39,4 12,5 8,3 1,1 17 35 191 64 4 4 4,7 9,7 53,1 17,8 1,1 1,1 183 69 66 30 12 50,8 19,3 18,3 8,3 3,3 13 28 177 84 5 8 3,6 7,8 49,2 23,3 1,4 2,2 94 200 2 6 5 8 26,1 55,5 0,6 1,7 1,4 2,2 303 4 4 4 45 360 84,2 1,1 1,1 1,1 12,5 100,0 57 4.19. Kadınların Cinsel Tacize Uğrama Durumu Cinsel taciz durumuna bakıldığında toplam 102 (% 28,3) kadın tacize uğramış (Tablo23). Bunlardan 96’sı (% 94,2) sözle taciz, 6 ‘sı (% 5,9) elle taciz, 3’ü (% 2,9) tecavüze yeltenme, 2’si (% 2,0) tecavüzdür. Tablo 23. Kadınların Cinsel Tacize Uğrama Durumu Cinsel taciz durumu Sözel taciz (sayısı) Yok 1 2 3 4 5 7 9 Elle taciz (sayısı) Yok 1 Tecavüze yeltenme (sayısı) Yok 1 Tecavüz (sayısı) Yok 1 Toplam Sayı Yüzde (%) 264 45 28 14 6 1 1 1 73,3 12,5 7,8 3,9 1,7 0,3 0,3 0,3 354 6 98,3 1,7 357 3 99,2 0,8 358 2 360 99,4 0,6 100,0 4.20. Cinsel Tacizin Gerçekleştiği Yer ve Taciz Eden Kişi Bilgisi Kadınların 81’i (% 79,4) sokakta tacize uğramıştır (Tablo 24). Toplu taşıma araçlarında tacize uğrayan kadın sayısı 15 (% 14,7), evde tacize uğrayan kadın sayısı 5 (% 4,9), okulda tacize uğrayan kadın sayısı 4 (% 3,9)’tür. Kadınların 90’ı (% 88,2) tanımadıkları kişiler tarafından, 13’ü (% 12,8) tanıdık biri tarafından, 1’i (% 1,0) eşi tarafından tacize uğramıştır. 58 Tablo 24. Cinsel Tacizin Gerçekleştiği Yer ve Taciz Eden Kişi Bilgisi Cinsel tacizin yeri ve tacizci bilgisi Evde Hayır Evet Sokakta Hayır Evet Okulda Hayır Evet Toplu taşıma Hayır Evet Eş tarafından Hayır Evet Tanımadığı kişi Hayır Evet Tanıdık bir kişi Hayır Evet Toplam Sayı Yüzde (%) 97 5 95,1 4,9 21 81 20,6 79,4 98 4 96,1 3,9 87 15 85,3 14,7 101 1 99,0 1,0 12 90 11,8 88,2 89 13 102 87,2 12,8 100,0 4.21. Katılımcıların Evlilik Dışı İlişki Bilgileri Evlilik öncesi ilişki yaşayan toplam 15 (% 4,2) kadın var (Tablo25). Bunların 6’sı (% 1,7) yakın flört (penetrasyon olmadan cinsel birliktelik), 7’si (% 1,9) kendi rızasıyla, 2’si (% 0,6) zorla cinsel ilişki yaşamıştı. İlk birlikte olunan kişi bilgilerine bakıldığında 310 (% 85,3) kadın eşi ile, 5 (% 1,9) kadın erkek arkadaş, 2 (% 0,6) tecavüz (tanıdık biri) ile ilk ilişkisini yaşamıştı. Evlilik dışı ilişki yaşamış olan 9 (% 2,5) kadın vardı. Evlilik dışı gebelik yaşamış olan kadın sayısı 2 (% 0,6)’dir. 59 Tablo 25. Katılımcıların Evlilik Dışı İlişki Bilgileri Evlilik dışı ilişki durumu Evlilik öncesi ilişki Hayır Yakın flört Kendi rızamla Zorla İlk birlikte olunan kişi Eş Erkek arkadaş Tecavüz Yok Evlilik dışı ilişki Hayır Evet Evlilik dışı gebelik Hayır Evet Toplam Sayı Yüzde (%) 345 6 7 2 95,8 1,7 1,9 0,6 310 5 2 43 86,1 1,4 0,6 11,9 351 9 97,5 2,5 358 2 360 99,4 0,6 100,0 4.22. Kadınların Yaşları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması Tablo 26’da kadınların yaşları ile KCFÖ puanları karşılaştırılmıştır. En sık 60 yaş ve üstünde olan 28 (% 73,7) kadında cinsel disfonksiyon izlenirken, 2. Sırada 50-59 yaş grubunda olan 64 (% 66,0) kadında görülmektedir. En az 39 yaş ve altında olan 46 (% 35,9) kadında cinsel disfonksiyon görülmektedir. Yaş grupları ile cinsel disfonksiyon görülmesi arasında anlamlı ilişki saptandı (p<0,001). Tablo 26. Kadınların Yaşları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması Yaş 39 ve altı 40-49 50-59 60 ve üstü Toplam KCFÖ puan ≤22,7 (CFB) >22,7 Sayı %* Sayı %* Sayı 46 48 64 28 186 128 97 97 38 360 35,9 49,5 66,0 73,7 51,7 82 49 33 10 174 64,1 50,5 34,0 26,3 48,3 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 60 Toplam % ** 35,6 26,9 26,9 10,6 100,0 X²=28,200 SD=3 p=0,000 4.23. Kadınların Eşlerinin Yaşları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması Kadınların eşlerinin yaşları ile KCFÖ puanları karşılaştırılmıştır (Tablo 27). Eşi 60 yaş ve üstünde olan 69 (% 65,7) kadında cinsel disfonksiyon (CFB) izlenmiştir. Eşinin yaşı 39 yaş ve altında olan 5 (% 22,7) kadında, 40-49 arası olan 28 (% 25,9) kadında ve 50-59 arası olan 39 (% 51,3) kadında CFB olduğu görülmüştür. Eş yaş grupları ile CFB görülmesi arasında anlamlı bir ilişki saptandı. (p<0,001) Tablo 27. Kadınların Eşlerinin Yaşları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması Eş Yaş 39 ve altı 40-49 50-59 60 ve üstü Toplam KCFÖ puan ≤22,7 (CFB) >22,7 Sayı %* Sayı %* 5 22,7 17 77,3 28 25,9 80 74,1 39 51,3 37 48,7 69 65,7 36 34,3 141 45,3 170 54,7 Toplam Sayı 22 108 76 105 % ** 7,1 34,7 24,4 33,8 311 100,0 X²=39,647 SD=3 p=0,000 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 4.24. Kadınların Aile Tipi, Gelir Düzeyi ve Sosyal Güvence Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması Kadınların aile tipi, gelir düzeyi ve sosyal güvence durumu ile KCFÖ puanları karşılaştırılmıştır (Tablo 28). Aile tipine bakıldığında çekirdek aileye sahip 170 (% 50,7) kadında, geniş ailesi olan 12 (% 66,7) kadında, parçalanmış ailesi olan 4 (% 57,1) kadında CFB gözlendi. Gruplar arasındaki bu fark istatistiksel açıdan anlamlı saptanmadı. (p>0,05) Gelir düzeyine bakıldığında aylık geliri 500 TL altında olanlarda CFB görülme % 64,1 ile en sık iken, 501-1000 TL olanlarda % 52,1 ile 2 sırada, 1001 TL ve üzeri olanlarda % 42,2’dir. Kadınların gelir düzeyleri ile cinsel disfonksiyon görülmesi arasında anlamlı bir ilişki saptanamadı. (p>0,05) Sağlık güvence durumu ile cinsel disfonksiyon görülmesi arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı (p>0,05). 61 Tablo 28. Kadınların Aile Tipi, Gelir Düzeyi ve Sosyal Güvence Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması Aile tipi Gelir düzeyi (TL) Sağlık güvencesi Çekirdek Geniş Parçalanmış 500 altı 501-1000 1001 üstü Yok Var Toplam KCFÖ puan ≤22,7 (CFB) >22,7 Sayı %* Sayı %* 170 50,7 165 49,3 12 66,7 6 33,3 4 57,1 3 42,9 25 64,1 14 35,9 134 52,1 123 47,9 27 42,2 37 57,8 9 50,0 9 50,0 177 51,8 165 48,2 186 51,7 174 48,3 Toplam Sayı 335 18 7 39 257 64 18 342 360 % ** 93,1 5,0 1,9 10,8 71,4 17,8 5,0 95,0 100,0 X²=1,820 SD=2 p=0,403 X²=4,741 SD=2 p=0,093 X²=0,021 SD=1 p=0,885 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 4.25. Cinsel Partner Varlığı ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması Tablo 29’da cinsel partner varlığı ile KCFÖ puanları karşılaştırılmıştır. Partneri olmayan 45 (% 12,5) kadının 44’ünde (% 97,8) CFB varken, partneri ölü-ayrı-boşanmış olan 52 (% 14,4) kadının tamamında CFB olduğu görüldü. Partneri olmayan ve partneri ölü-ayrı-boşanmış olan kadınlarda, partneri olan kadınlara (% 34,2) göre CFB’nun daha yüksek olduğu gözlendi.(p<0,001) Tablo 29. Cinsel Partner Varlığı ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması PARTNER durumu Yok Var Ölü-ayrı Toplam KCFÖ PUAN ≤22,7 (CFB) >22,7 Sayı %* Sayı %* 44 97,8 1 2,2 90 34,2 173 65,8 52 100,0 0 0,0 186 51,7 174 48,3 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 62 Toplam Sayı 45 263 52 360 % ** 12,5 73,1 14,4 100,0 X²=119,015 SD=2 p=0,000 4.26. Medeni Durum ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması Tablo 30’da medeni duruma göre KCFÖ puanlarının dağılımı verilmiştir. Hiç evli olmayan kadınlarda CFB % 92,0 iken, eşi ölü-ayrı-boşanmış kadınlarda CFB % 98,1, evli kadınlarda % 34,2 oranındadır.(p<0,001) Tablo 30. Medeni Durum ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması Medeni durum Resmi nikah yok Resmi nikah var Ölü-ayrı Toplam KCFÖ PUAN ≤22,7 (CFB) >22,7 Sayı %* Sayı %* 46 92,0 4 8,0 88 34,2 169 65,8 52 98,1 1 1,9 186 51,7 174 48,3 Toplam Sayı 50 257 53 360 % ** 13,9 71,4 14,7 100,0 X²=109,606 SD=2 p=0,000 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 4.27. Evlilik Şekli ile KCFÖ Puanının Karşılaştırılması Görücü usulü evlenen kadınlarda CFB % 47,8 iken, anlaşarak evlenen kadınlarda CFB % 24,2 idi (p<0,05) (Tablo 31). Akrabalık ile CFB arasındaki ilişkiye bakacak olursak eşiyle akraba olanlarda CFB %52,5 oranında iken, akraba olmayanlarda % 40,7 oranındaydı (p<0,05). Tablo 31. Evlilik Şekli ve Akrabalık Durumu ile KCFÖ Puanının Karşılaştırılması Evlilik şekli Görücü Anlaşarak Akrabalık Yok durumu Var Toplam KCFÖ PUAN ≤22,7 (CFB) >22,7 Sayı %* Sayı %* Sayı % ** 133 47,8 145 52,2 278 89,4 8 24,2 25 75,8 33 10,6 X²=6,629 SD=1 p=0,010 77 64 141 40,7 52,5 45,3 112 58 170 59,3 47,5 55,7 189 122 311 60,8 39,2 100,0 X²=4,108 SD=1 p=0,043 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 63 Toplam 4.28. Evliliğin Cinsellik, Mutluluk Yönünden Algılanışı, Eşe Olan Hissin ve Evlilik Süresinin KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması Kadınların evlilik değişkenleri ile ilgili özelliklerinin KCFÖ puanı ile karşılaştırılması Tablo 32’de verilmiştir. Evliliği cinsellik yönünden algılayış, kadının eşine olan hisleri, evlilikteki mutluluk durumları ile CFB görülmesi arasında anlamlı ilişki vardı (p<0,001). Evliliğini cinsellik yönünden yetersiz-orta bulan 52 (% 16,7) kadından 31’inde (% 59,6) CFB varken, iyi-çok iyi-mükemmel diyen 259 (% 83,3) kadından 110 (% 42,5) kadında CFB saptandı (p<0,05). Tablo 32. Evliliğin Cinsellik, Mutluluk Yönünden Algılanışı, Eşe Olan Hissin ve Evlilik Süresinin KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması Evlilik Değişkenleri Evliliği cinsellik yönünden algılama Eşe olan his Evlilikte mutluluk Evlilik süresi Yetersiz-orta İyi-çok iyimükemmel Toplam Çok seviyor Seviyor Anlaşamıyor Toplam Yetersiz-orta İyi-çok iyimükemmel Toplam 9 ve altı 10-19 20-29 30-39 40 ve üstü Toplam KCFÖ ≤22,7 (CFB) >22,7 Sayı % * Sayı % * 31 59,6 21 40,4 Toplam Sayı 52 % ** 16,7 110 42,5 149 57,5 259 83,3 X²=5,136 SD=1 p=0,023 141 36 91 11 138 25 45,3 38,3 45,5 84,6 45,0 61,0 170 58 109 2 169 16 54,7 61,7 54,5 15,4 55,0 39,0 311 94 200 13 307 41 100,0 30,6 65,2 4,2 100,0 13,4 X²=9,971 SD=2 p=0,007 113 42,5 153 57,5 266 86,6 138 5 19 29 41 47 141 45,0 41,7 24,1 34,1 55,4 77,0 45,3 169 7 60 56 33 14 170 55,0 58,3 75,9 65,9 44,6 23,0 54,7 307 12 79 85 74 61 311 100,0 3,9 25,4 27,3 23,8 19,6 100,0 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 64 X²=4,910 SD=1 p=0,027 X²=46,607 SD=4 p=0,000 Kadınların eşlerine olan hisleri sorgulandığında; eşiyle anlaşamayan 13 (% 4,2) kadının 11’inde (% 84,6) CFB varken, eşini seven 200 (% 65,2) kadının 91’inde (% 45,5) CFB saptandı (p<0,05). Evlilikte cinsellik dışı mutluluk sorulduğunda; çok mutluyum diyen 266 (% 86,6) kadından 113’ünde (% 42,5) CFB varken, mutluluğunu yetersiz-orta bulan 41 (% 13,4) kadının 25’inde (% 61,0) CFB saptandı (p<0,05). Evlilik sürelerine bakıldığında evliliğinin ilk 9 yılında olan kadınlarda CFB % 41,7 iken, 10-19 yıl arasında % 24,1, 20-29 yıl arasında % 34,1, 30-39 yılda % 55,4, 40 yıl ve üstünde artış göstererek % 77,0 bulundu ve bu fark anlamlı idi (p<0,001). 4.29. Kadınların ve Eşlerinin Eğitim Durumları ve Mesleklerinin KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması KCFÖ puanlarının, kadınların ve eşlerinin eğitim durumlarına ve mesleklerine göre dağılımı tablo 33’de verilmiştir. Eğitim durumu okuryazar olmayan ve sadece okuryazar olan kadınlarda cinsel disfonksiyon görülme sıklığı en yüksek iken(% 62,5), en az cinsel disfonksiyon görülen grup lise ve üstü eğitim almış kadınlardı (% 31,5). Kadınların eğitim durumları ile cinsel disfonksiyon görülmesi arasındaki ilişki anlamlı, idi (p<0,001). Kadınların eşlerinin eğitim durumları incelendiğinde ilkokul ve altı eğitim almış erkeklerin eşlerinde CFB daha sık (%58,5) iken, orta ve üstü eğitim almış erkeklerin eşlerinde CFB %31,6 oranında bulundu. Kadınların eşlerinin eğitim durumları ile CFB görülmesi arasındaki ilişki anlamlı idi (p<0,001). Kadının mesleğinin CFB üzerine etkisine baktığımızda özellikle emekli olan 5 (% 100,0), serbest çalışan 2 (% 66,7) ve işçi olan 7 (% 63,6) kadının KCFÖ puanları daha düşüktü (p<0,05). Eş mesleğinin CFB üzerine etkisine baktığımızda özellikle eşi işsiz 1 (% 50,0) ve emekli 33 (% 67,5) kadında KCFÖ puanları daha düşüktü aradaki fark anlamlı bulundu (p<0,05). 65 Tablo 33. Kadınların ve Eşlerinin Eğitim Durumları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması KCFÖ PUAN ≤22,7 (CFB) >22,7 Sayı %* Sayı %* Okuryazar değilokuryazar Kadının Eğitim İlkokul durumu Ortaokul Lise ve üstü Toplam Ev hanımı Emekli Kadının Memur mesleği İşçi Serbest Toplam İlkokul ve altı Eşin Eğitim durumu Ortaokul ve üstü Toplam Emekli Memur İşçi Eşin mesleği İşsiz Serbest Toplam *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi Toplam Sayı % ** 20 62,5 12 37,5 32 8,9 110 33 23 186 172 5 0 7 2 186 93 48 141 79 12 38 1 11 141 61,8 42,9 31,5 51,7 51,7 100,0 0,0 63,6 66,7 51,7 58,5 31,6 45,3 67,5 21,8 36,2 50,0 34,4 45,3 68 44 50 174 161 0 8 4 1 174 66 104 170 38 43 67 1 21 170 38,2 57,1 68,5 48,3 48,3 0,0 100,0 36,4 33,3 48,3 41,5 68,4 54,7 32,5 78,2 63,8 50,0 65,6 54,7 178 77 73 360 333 5 8 11 3 360 159 152 311 117 55 105 2 32 311 49,4 21,4 20,3 100,0 92,5 1,4 2,2 3,1 0,8 100,0 51,1 48,9 100,0 37,6 17,7 33,8 0,6 10,3 100,0 X²=23,094 SD=3 p=0,000 X²=14,131 SD=4 p=0,007 X²=22,710 SD=1 p=0,000 X²=40,624 SD=4 p=0,000 4.30. Evde Söz Sahibi Olma Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması Tablo 34’de KCFÖ puanlarının kadınların evde söz sahibi olma durumuna göre dağılımı verilmiştir. Evde eşi söz sahibi olan 69 (%19,2) kadında ve eşi ve kendisi beraber söz sahibi olan 183 (% 50,8) kadında CFB görülme en düşük oranda iken (% 37,7), evde söz sahibi diğer aile fertleri (abi, kardeş, kayınvalide, kayın, anne, baba vs.) olanlar CFB görülme oranı en yüksek (% 92,9) olan gruptur. Evde söz sahibi kadın ise CFB % 78,8 bulundu ve bu ilişki anlamlı idi (p<0,001). Tablo 34. Evde Söz Sahibi Olma Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması KCFÖ puan Toplam Evde Söz sahibi olan ≤22,7 (CFB) >22,7 kişi Sayı % Sayı % Sayı % 69 37,7 114 62,3 183 50,8 Kadın ve eşi 26 37,7 43 62,3 69 19,2 Eş 52 78,8 14 21,2 66 18,3 Kadın 39 92,9 3 7,1 42 11,7 Diğer aile bireyleri Toplam 186 51,7 174 48,3 360 100,0 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 66 X²=67,665 SD=3 p=0,000 4.31. Kadınların Gebelik, Doğum, Sezeryan ve Çocuk Sayısı ile Düşük ve Küretaj Durumunun KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması Cinsel fonksiyon puanının, kadınların gebelik ve doğurganlık özellikleri ile karşılaştırılması tablo 35’de verilmiştir. Doğum sayısı, gebelik sayısı ve çocuk sayısı 4 ve üzerine çıktığında cinsel fonksiyon bozukluğu görülme sıklığı artıyor ve bu ilişki anlamlı bulundu (p<0,01). Sezeryen ile doğum yapan 141 kadında CFB % 35,5 oranında iken, normal doğum ile doğum yapan 161 kadında CFB % 55,9 oranındaydı. Sezeryen ile cinsel disfonksiyon görülmesi arasındaki ilişki anlamlı idi (p<0,05). Kadınların düşük yapma durumları ile KCFÖ puanlarına bakıldığında en az 1 kez düşük yapmış 74 (% 23,5) kadında CFB % 60,8 iken, düşük yapmamış olan 241 (% 76,5) kadında CFB % 40,2 olduğu görüldü (p<0,01). Küretaj olma ile CFB arasında anlamlı ilişki bulunamadı (p>0,05). Tablo 35. Kadınların Gebelik, Doğum, Sezeryan ve Çocuk Sayısı ile Düşük ve Küretaj Durumunun KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması KCFÖ puan Toplam Doğurganlık Bilgileri ≤22,7 (CFB) >22,7 Sayı %* Sayı %* Sayı %** 9 33,3 18 67,7 27 8,9 1 X²=16,333 Doğum 2 34 34,7 64 65,3 98 32,5 SD=3 sayısı 3 41 47,1 46 52,9 87 28,8 p=0,001 4 ve üstü 56 62,2 34 37,8 90 29,8 3 ve altı 67 35,8 120 64,2 187 61,9 X²=21,891 Gebelik SD=1 73 63,5 42 36,5 115 38,1 Sayısı 4 ve üstü p=0,000 1 11 35,5 20 64,5 31 10,3 X²=16,881 2 32 33,3 64 66,7 96 31,8 Çocuk SD=3 sayısı 3 43 48,9 45 51,1 88 29,1 p=0,001 4 ve üstü 54 62,1 33 37,9 87 28,8 Yok 90 55,9 71 44,1 161 53,3 Sezeryan X²=12,629 sayısı Var 50 35,5 91 64,5 141 46,7 SD=1 p=0,000 Toplam 140 46,4 162 53,6 302 100,0 Yok 97 40,2 144 59,8 241 76,5 İstemsiz X²=9,668 düşük Var 45 60,8 29 39,2 74 23,5 SD=1 p=0,002 Toplam 142 45,1 173 54,9 315 100,0 Yok 135 46,1 158 53,9 293 93,9 X²=1,514 Küretaj Var 6 31,6 13 68,4 19 6,1 SD=1 p=0,219 Toplam 141 45,2 171 54,8 312 100,0 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 67 4.32. Kadınların Alışkanlıklarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması Tablo 36’de kadınların alışkanlıkları ile KCFÖ puanları karşılaştırılmıştır. Çay içme, kahve içme, sigara ve alkol alışkanlıkları ile CFB görülmesi arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı (p>0,05). Tablo 36. Kadınların Alışkanlıklarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması KCFÖ puan Toplam Alışkanlıklar ≤22,7 (CFB) >22,7 Sayı %* Sayı %* Sayı %** Hayır 4 40,0 6 60,0 10 2,8 Çay 182 52,0 168 48,0 350 97,2 Evet Hayır Kahve Evet Hayır Sigara Alkol Evet Hayır Evet Toplam 18 168 46,2 52,3 21 153 53,8 47,7 39 321 10,8 89,2 111 75 51,2 52,4 106 68 48,8 47,6 217 143 60,3 39,7 177 9 186 53,0 34,6 51,7 157 17 174 47,0 65,4 48,3 334 26 360 92,8 7,2 100,0 X²=0,561 SD=1 p=0,454 X²=0,532 SD=1 p=0,466 X²=0,058 SD=1 p=0,810 X²=3,263 SD=1 p=0,071 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 4.33. Kadınların Sağlık Sorunları ve İlaç Kullanım Durumlarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması Cinsel fonksiyon puanları ile kadınların sağlık sorunları tablo 37’de karşılaştırılmıştır. Herhangi bir sağlık sorunu olan 172 (% 47,8) kadında CFB % 64,5 iken, sağlık sorunu olmayan 188 (% 52,2) kadında CFB % 39,9 oranındaydı. İki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p<0,01). Kadınlardan diabeti olan 120 kadında CFB % 71,7, hipertansiyonu olan 138 kadında CFB % 68,1, kolesterol yüksekliği olan 50 kadında CFB % 76,0 oranında bulundu. Bu fark anlamlıydı (p<0,01). Sürekli ilaç kullanımı ile CFB görülmesi arasında anlamlı ilişki saptandı (p<0,01). Antidiabetik kullanan 117 kadında CFB % 70,9,kullanmayanlarda CFB % 42,4 oranında, antihipertansif kullanan 132 kadında CFB % 68,9,kullanmayanlarda CFB % 41,7 oranında, kolesterol ilacı kullanan 49 (% 13,6) kadında CFB % 77,6, kullanmayanlarda ise CFB % 47,7 idi. Aradaki fark anlamlı bulundu (p<0,01). Analjezik kullanan 12 kadında CFB % 58,3, kullanmayanlarda CFB % 51,4 oranında tespit edildi. Aradaki fark anlamlı değildi (p>0,05). 68 Tablo 37. Kadınların Sağlık Sorunları ve İlaç Kullanım Durumlarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması KCFÖ puan Toplam Sağlık durumu ve ilaç ≤22,7 (CFB) >22,7 kullanım durumu Sayı %* Sayı %* Sayı %** 75 39,9 113 60,1 188 52,2 Yok X²=21,840 Sağlık sorunu SD=1, p=0,000 111 64,5 61 35,5 172 47,8 Var 100 41,7 140 58,3 240 66,7 Yok X²=28,832 Diabet SD=1, p=0,000 86 71,7 34 28,3 120 33,3 Var 92 41,4 130 58,6 222 61,7 Yok X²=24,247 Hipertansiyon SD=1, p=0,000 94 68,1 44 31,9 138 38,3 Var 148 47,7 162 52,3 310 86,1 Yok Kolesterol X²=13,768 yüksekliği SD=1, p=0,000 38 76,0 12 24,0 50 13,9 Var 71 39,7 108 60,3 179 49,7 Yok X²=20,536 İlaç kullanımı SD=1, p=0,000 115 63,5 66 36,5 181 50,3 Var 103 42,4 140 57,6 243 67,5 Kullanmıyor X²=25,784 Anti diabetik SD=1, p=0,000 83 70,9 34 29,1 117 32,5 Kullanıyor 95 41,7 133 58,3 228 63,3 Kullanmıyor Anti X²=24,900 hipertansif SD=1, p=0,000 91 68,9 41 31,1 132 36,7 Kullanıyor 148 47,7 162 52,3 310 86,4 Kullanmıyor X²=15,059 Kolesterol ilacı SD=1, p=0,000 38 77,6 11 22,4 49 13,6 Kullanıyor 179 51,4 169 48,6 348 96,7 Kullanmıyor Ağrı kesici X²=0,221 7 58,3 5 41,7 12 3,3 Kullanıyor SD=1, p=0,638 Toplam 186 51,7 174 48,3 360 100,0 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 4.34. Katılımcıların Eşlerinin Sağlık Durumları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması Tablo 38’de cinsel fonksiyon puanları ile kadınların eşlerinin sağlık sorunları karşılaştırılmıştır. Cinsel partneri hiç olmayan 45 kadın, eş bilgisi vermek istemeyen 3 kadın değerlendirme dışı tutuldu. Eşinde herhangi bir sağlık sorunu olan 151 (% 48,4) kadında CFB %47,7 oranında iken, eşi ölmüş olan 40 (% 12,8) kadında CFB % 97,5 oranında, eşinde sağlık sorunu olmayan 121 (% 38,8) kadında CFB % 24,8 oranındaydı. İki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p<0,001). Kadınların eşlerinde diabet, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği bulunması ile CFB görülmesi arasında anlamlı bir ilişki vardı (p<0,01). 69 Tablo 38. Katılımcıların Eşlerinin Sağlık Durumları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması KCFÖ puan Toplam Eşlerin sağlık ≤22,7 (CFB) >22,7 değişkenleri Sayı %* Sayı %* Sayı %** 30 24,8 91 75,2 121 38,8 Yok X²=64,892 Eş sağlık SD=2 72 47,7 79 52,3 151 48,4 Var sorunu p=0,000 39 97,5 1 2,5 40 12,8 Ölü X²=21,947 61 33,9 119 66,1 180 57,7 Yok Diabet SD=1 80 60,6 52 39,4 132 42,3 Var p=0,000 X²=12,594 65 36,5 113 63,5 178 57,1 Yok Hipertansiyon SD=1 76 56,7 58 43,3 134 42,9 Var p=0,000 X²=12,958 84 38,5 134 61,5 218 69,9 Yok Kolesterol SD=1 yüksekliği 57 60,6 37 39,4 94 30,1 Var p=0,000 Toplam 141 45,2 171 54,8 312 100,0 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 4.35. Kadınların Doğum Kontrol Yöntemi Kullanımlarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması Kadınların doğum kontrol yöntemi kullanımları KCFÖ puanları ile karşılaştırıldığında (Tablo 39) herhangi bir doğum kontrol yöntemi kullanan 107 kadında CFB % 17,8 iken, herhangi bir doğum kontrol yöntemi kullanmayan 208 kadında CFB % 59,1 oranındaydı (p<0,001). Oral kontraseptif (OKS) kullanımı ve geri çekme ile CFB görülmesi arasında anlamlı ilişki bulundu (p<0,01). Kondom, RİA ve sterilizasyon ile CFB arasında ilişki saptanamadı (p>0,05). 70 Tablo 39. Kadınların Doğum Kontrol Yöntemi Kullanımlarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması KCFÖ puan Toplam Aile planlaması ≤22,7 (CFB) >22,7 Sayı %* Sayı %* Sayı %** Hayır 123 59,1 85 40,9 208 66,0 Doğum kontrol Evet 19 17,8 88 82,2 107 34,0 Hayır OKS 137 48,4 146 51,6 283 89,8 5 15,6 27 84,4 32 10,2 142 45,7 169 54,3 311 98,7 0 0,0 4 100,0 4 1,3 140 45,6 167 54,4 307 97,5 2 25,0 6 75,0 8 2,5 133 52,4 121 47,6 254 80,6 9 14,8 52 85,2 61 19,4 139 44,7 172 55,3 311 98,7 3 75,0 1 25,0 4 1,3 142 45,1 173 54,9 315 100,0 Evet Hayır Kondom Evet Hayır RIA Evet Hayır Geri çekme Evet Hayır Sterilizasyon Evet Toplam X²=48,860 SD=1 p=0,000 X²=12,481 SD=1 p=0,000 X²=3,325 SD=1 p=0,068 X²=1,337 SD=1 p=0,248 X²=28,100 SD=1 p=0,000 X²=1,465 SD=1 p=0,226 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 4.36. Kadınların Genital Enfeksiyon Geçirme Durumları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması Tablo 40’da cinsel fonksiyon puanlarının kadınların genital enfeksiyon geçirme durumları ile karşılaştırılması verilmiştir. Genital enfeksiyon geçirme ile CFB arasında anlamlı bir ilişki bulunamadı (p>0,05). Tablo 40. Kadınların Genital Karşılaştırılması Genital enfeksiyon durumu Genital enfeksiyon Gonore Kandida Hayır Enfeksiyon Geçirme Durumları KCFÖ puan ≤22,7 (CFB) >22,7 Sayı %* Sayı %* 83 54,6 69 45,4 ile KCFÖ Toplam Sayı 152 % ** 42,2 Evet 103 49,5 105 50,5 208 57,8 Hayır 168 50,8 163 49,2 331 91,9 Evet 18 62,1 11 37,9 29 8,1 92 94 186 54,8 49,0 51,7 76 98 174 45,2 51,0 48,3 168 192 360 46,7 53,3 100,0 Hayır Evet Toplam *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 71 Puanlarının X²=0,910 SD=1 p=0,340 X²=1,367 SD=1 p=0,242 X²=1,208 SD=1 p=0,272 4.37. Kadınların Menopoz Durumunun KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması Tablo 41’de cinsel fonksiyon puanlarının kadınların menopoza girme durumuna göre dağılımı verilmiştir. Menopozda olan176 (% 49,7) kadında CFB % 69,9 oranında iken, düzenli adet gören 178 (% 50,3) kadında CFB % 33,7 oranındaydı. Menopozda olanlar ve düzenli adet görenler ile CFB arasındaki ilişki anlamlı idi (p<0,01). Menopoz süresi ile CFB arasındaki ilişkiye baktığımızda menopozun ilk 4 yılında CFB % 71,0 iken, bu oran 5-9. yıllarda % 66,0, 10-14. yıllarda % 63,4, 15 yıl ve üstü dönemde % 90,0 olarak saptandı. Çalışmamızda menopoz süresi CFB ile ilişkili bulunamadı (p>0,05). Tablo 41. Kadınların Menopoz Durumunun KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması KCFÖ puan Toplam ≤22,7 (CFB) >22,7 Sayı * Sayı %* Sayı %** Menopozda 123 69,9 53 30,1 176 49,7 Menopoz Adet gören 60 33,7 118 66,3 178 50,3 durumu Toplam 183 51,7 171 48,3 354 100,0 0-4 44 71,0 18 29,0 62 35,2 5-9 35 66,0 18 34,0 53 30,1 Menopoz 10-14 26 63,4 15 36,6 41 23,3 süreleri 15 ve üstü 18 90,0 2 10,0 20 11,4 Toplam 123 69,9 53 30,1 176 100,0 X²=46,386 SD=1 p=0,000 X²=5,068 SD=3 p=0,167 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 4.38. Medeni Durum ve Menopoz Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması Menopoz durumu kesinleşmemiş 6 kadın analiz dışı tutuldu (Tablo 42). Hiç evlenmeyenlerden menopoza giren 14 kadında CFB % 100,0 iken, düzenli adet gören 35 kadında CFB % 88,6 oranındadır (p>0,05). Evli olanlardan menopoza giren 120 kadında CFB % 55,8 iken, düzenli adet gören 131 kadında CFB % 14,4 oranındadır. Eşi ölü-ayrı veya boşanmış olanlardan menopoza giren 42 kadında CFB % 100,0 iken, düzenli adet gören 11 kadında CFB % 90,9 oranındadır (p<0,05). 72 Tablo 42. Medeni Durum ve Menopoz Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması KCFÖ PUAN Toplam Medeni Menopoz ≤22,7 (CFB) >22,7 durum durumu Sayı %* Sayı %* Sayı %** Menopozda 14 100,0 0 0,0 14 28,6 Hiç x²=1,742 evlenmeyen Değil SD=1 31 88,6 4 11,4 35 71,4 p=0,187 Toplam 45 91,8 4 8,2 49 100,0 Evli Ölü- ayrı Menopozda Değil 67 19 55,8 14,4 53 113 44,2 85,6 120 131 47,6 52,4 Toplam 86 34,1 166 65,9 252 100,0 Menopozda 42 100,0 0 0,0 42 79,2 Değil Toplam Genel Toplam 10 52 100 90,9 98,1 28,2 1 1 254 9,1 1,9 71,8 11 53 354 20,8 100,0 100,0 x²=48,015 SD=1 p=0,000 x²=3,892 SD=1 p=0,049 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 4.39. Cinsel Partner Varlığı ve Menopoz Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması Menopoz durumu kesinleşmemiş 6 kadın analiz dışı tutuldu (Tablo 43). Partneri olmayanlardan menopoza giren 14 kadının tamamında CFB var iken, düzenli adet gören 30 kadında CFB % 96,7 oranındadır (p>0,05). Partneri olanlardan menopoza giren 120 kadında CFB % 55,8 oranında iken, düzenli adet gören 138 kadında CFB % 15,2 oranındadır (p<0,01). Eşi ölü-ayrı veya boşanmış olanların tamamında CFB vardı. Tablo 43. Cinsel Partner Varlığı ve Menopoz Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması KCFÖ PUAN Toplam PARTNER Menopoz ≤22,7 (CFB) >22,7 durumu durumu Sayı %* Sayı %* Sayı %** Menopozda 14 100,0 0 0,0 14 31,8 x²=0,478 Yok Değil 29 96,7 1 3,3 30 68,2 SD=1 p=0,490 Toplam 43 97,7 1 2,3 44 100,0 Menopozda 67 55,8 53 44,2 120 46,5 x²=47,113 Var Değil 21 15,2 117 84,8 138 53,5 SD=1 p=0,000 Toplam 88 34,1 170 65,9 258 100,0 Ölü ayrı boşanmış Menopozda Değil Toplam Genel Toplam 42 10 51 100 100,0 100,0 98,1 28,2 0 0 1 254 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 73 0,0 0,0 1,9 71,8 42 10 52 354 80,8 19,2 100,0 100,0 4.40. Kadınların ilk Cinsel Beraberlik Bilgilerine Göre KCFÖ Puan Dağılımı Cinsellikle ilgili kadınların ilk bilgi aldıkları kaynaklar en sık % 48,9 ile aile, % 30,0 ile eş, % 21,1 ile diğer kaynaklar (arkadaş, öğretmen, medya vs.)’dı (Tablo 44). Cinsel fonksiyon ile karşılaştırıldığında ilk bilgisini eşinden alan 108 kadında CFB % 38,0 iken, ilk bilgisini ailesinden alan 176 kadında CFB % 54,5, ilk bilgisini diğer kaynaklardan alan 76 kadında CFB % 64,5 oranında bulundu (p<0,01). Tablo 44. Kadınların ilk Cinsel Beraberlik Bilgilerine Göre KCFÖ Puan Dağılımı KCFÖ puan Toplam İlk Cinsel Beraberlik Bilgileri ≤22,7 (CFB) >22,7 Sayı %* Sayı %* Sayı %** 96 54,5 80 45,5 176 48,9 Aile 41 38,0 67 62,0 108 30,0 İlk cinsel bilgi Eş kaynağı 49 64,5 27 35,5 76 21,1 Ark-öğr-gazete Toplam İlk ilişki yaşı 19 ve altı 20-24 25 ve üstü Toplam 186 92 43 8 143 51,7 48,9 43,9 25,8 45,1 174 96 55 23 174 48,3 51,1 56,1 74,2 54,9 360 188 98 31 317 100,0 59,3 30,9 9,8 100,0 x²=13,697 SD=2 p=0,001 x²=5,837 SD=2 p=0,054 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi Kadınlardan ilk cinsel birlikteliklerini 19 yaş ve altında yaşamış 92 (% 48,9) kadında, 20-24 yaş arası yaşamış 43 (% 43,9) kadında ve 25 yaş ve üstünde yaşamış 8 (% 25,8) kadında CFB saptandı. Çalışmamızda ilk ilişki yaşı arttıkça KCFÖ’den alınan puan artmaktadır. Ancak bu artış istatistiksel açıdan anlamlı bulunmadı (p>0,05). 4.41. Katılımcıların Aylık İlişki Sayısı ile KCFÖ Puan Karşılaştırılması Tablo 45’de aylık ilişki sayısı arttıkça KCFÖ puanları artıyordu. Cinsel fonksiyonlar ile aylık ilişki arasında anlamlı bir ilişki vardı (p<0,01). Partneri olmayan 45 (% 12,5), soruyu yanıtlamayan 4 (% ) kadın vardı. Aylık ilişkisi olmayan 54 (% 17,4) kadın vardı. 74 Tablo 45. Katılımcıların Aylık İlişki Sayısı ile KCFÖ Puan Karşılaştırılması Aylık ilişki KCFÖ puan Toplam sayısı ≤22,7 (CFB) >22,7 Sayı %* Sayı %* Sayı %** 0 54 100,0 0 0,0 54 17,4 1-4 5-9 10-14 15 ve üstü Toplam 21 59 6 1 141 52,5 41,5 13,3 3,3 45,3 19 83 39 29 170 47,5 58,5 86,7 96,7 54,7 40 142 45 30 311 12,9 45,7 14,5 9,6 100,0 x²=106,713 SD=4 p=0,000 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 4.42. Yaş, Menopoz ve KCFÖ Puan Karşılaştırılması Yaş faktörünün etkisini kaldırdığımızda menopozun cinsel fonksiyonlar üzerinde sadece 40-49 yaş grubunda etkili olduğu saptandı. 60 yaş üzeri adet gören kadın olmadığından dolayı analize uygun değildi. Diğer yaş gruplarında menopoz CFB üzerinde etkili bulunamadı (p>0,05) (Tablo 46). Tablo 46. Yaş Menopoz ve KCFÖ Puan Karşılaştırılması KCFÖ puan Menopoz Yaş ≤22,7 (CFB) >22,7 durumu Sayı %* Sayı %* 2 100,0 0 0,0 Menopozda 39 ve altı 44 34,9 82 65,1 Adet gören Toplam 46 35,9 82 64,1 29 39,0 12 61,0 Menopozda 40-49 yaş 16 23,5 35 76,5 Adet gören Toplam 45 48,9 47 51,1 64 67,4 31 32,6 Menopozda 50-59 0 0,0 1 100,0 Adet gören Toplam 64 66,7 32 33,3 28 73,7 10 26,3 Menopozda 60 ve üstü 0 0,0 0 0,0 Adet gören Toplam 17 44,7 21 55,3 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 75 Toplam Sayı 2 126 128 41 51 92 95 1 96 38 0 38 %** 1,6 98,4 100,0 44,6 55,4 100,0 99,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 X²=3,622 SD=1 p=0,057 X²=14,090 SD=1 p=0,000 X²=2,021 SD=1 p=0,155 4.43. KCFÖ Merkezi Eğilim ve Değişim Ölçüleri Kadınların KCFÖ’den aldıkları toplam puan ortalaması 18,66±11,09’dur (Tablo 47). Medyan değeri olan 22,3 puan merkezde olan kadınların ortalama değerden daha iyi cinsel fonksiyon yaşadıklarını göstermektedir. Mod değeri 2 idi. Ölçekten alınan maksimum puan 36 ve minimum puan 1,2 olarak bulunmuştur. Tablo 47’de cinsel istek, uyarılma, lubrikasyon, orgazm, doyum ve ağrı alt ölçeklerinden alınan ortalama puanlar, medyan, mod, minimum ve maksimum değerleri verilmiştir. Tablo 47. KCFÖ Merkezi Eğilim ve Değişim Ölçüleri Genel ve Alt Merkezi Eğilim ve Değişim Ölçüleri Ölçekler Ortalama±SS Medyan Mod Min KCFÖ 18,66±11,09 22,3 1,2 1,2 İstek 2,95±1,21 3,0 3,6 1,2 Max 36 6,0 Uyarılma 2,66±1,88 2,7 0,0 0 6,0 Lubrikasyon 3,04±1,99 3,6 0,0 0 6,0 Orgazm 3,18±2,05 4,0 0,0 0 6,0 Doyum 3,40±2,27 4,8 4,8 0 6,0 Ağrı 3,44±2,33 4,8 4,8 0 6,0 4.44. Kadınların Yaş Grupları, Aile Tipi, Gelir Düzeyi ve Sağlık Güvence Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması Tablo 48’de kadınların yaş gruplarına göre Beck ölçek puanları karşılaştırıldığında 39 yaş ve altındaki 128 kadından 90’ı (% 70,3) depresyon açısından sağlıklı olanlardır. 60 yaş ve üstünde olan 38 kadından 14’ü (% 36,8) depresyon açısından sağlıklı olanlardır. Gruplar arasındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,01). Aile tipleri incelendiğinde çekirdek aileye sahip 335 kadında sağlıklı olma % 66,9 iken, geniş aileye sahip 18 kadında bu değer % 55,6, parçalanmış ailesi olan 7 kadında ise % 28,6’dır. Gruplar arasındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0,05). Gelir düzeyine bakıldığında gelir arttıkça beck ölçeğine göre sağlıklı olma artış göstermekte, ancak bu artış istatistiksel açıdan anlamlı bulunamadı (p>0,05). Sosyal güvence ile depresyon arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki bulunmadı (p>0,05). 76 Tablo 48. Kadınların Yaş Grupları, Aile Tipi, Gelir Düzeyi ve Sağlık Güvence Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması BECK puan Toplam Demografik özellikler 10 ve altı 11 ve üstü Sayı %* Sayı %* Sayı %** 39 ve altı 90 70,3 38 29,7 128 35,6 X²=16,054 40-49 68 70,1 29 29,9 97 26,9 SD=3 Yaş 50-59 64 66,0 33 34,0 97 26,9 p=0,001 60 ve üstü 14 36,8 24 63,2 38 10,6 Çekirdek 224 66,9 111 33,1 335 93,1 X²=5,292 Geniş 10 55,6 8 44,4 18 5,0 SD=2 Aile tipi Parçalanmış-yeniden p=0,071 2 28,6 5 71,4 7 1,9 kurulmuş 500 altı 23 59,0 16 41,0 39 10,8 X²=1,393 Gelir SD=2 501-1000 168 65,4 89 34,6 257 71,4 düzeyi p=0,498 1001 üstü 45 70,3 19 29,7 64 17,8 Sosyal güvence Yok Var Toplam 13 223 236 72,2 65,2 65,6 5 119 124 27,8 34,8 34,4 18 342 360 5,0 95,0 100,0 X²=0,373 SD=1 p=0,541 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 4.45. Aylık İlişki Sayısı ve Cinsel Partner Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması Aylık ilişki sayısı ile beck karşılaştırıldığında; hiç ilişkisi olmayan 54 (% 17,4) kadında sağlıklı olma % 42,6 iken, bu değer 1-4 kez ilişkisi olan 40 (% 12,9) kadında % 57,5’dir. 5-9 kez ilişkisi olan 142 (% 45,7) kadında % 67,6, 15 ve üzeri ilişkisi olan 30 (% 9,6) kadında % 73,3’dür (Tablo 49). En yüksek değer % 84,4 ile 10-14 kez ilişkisi olan kadınlarda tespit edilmiştir. Yapılan istatistiksel analiz sonucunda gruplar arasındaki bu fark anlamlı bulunmuştur (p<0,001). Partneri olup aylık ilişki sayısını cevaplamak istemeyen 4 kadın vardı. Partner durumu ile beck ölçeği karşılaştırıldığında partneri olmayan 45 kadının 31 (% 68,9)’i depresif belirtiler açısından sağlıklı iken, partneri olan 263 kadının 184 (% 70,0)’ü, eşi ölü, ayrı veya boşanmış olan 52 kadının 21 (% 40,4)’i sağlıklı bulunmuştur. Aradaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmuştur (p<0,01). 77 Tablo 49. Aylık İlişki Sayısı ve Cinsel Partner Durumu ile Karşılaştırılması BECK puan 10 ve altı 11 ve üstü Sayı %* Sayı %* 0 23 42,6 31 57,4 1-4 23 57,5 17 42,5 Aylık ilişki 5-9 96 67,6 46 32,4 sayısı 10-14 38 84,4 7 15,6 15 ve üstü 22 73,3 8 26,7 Toplam 202 65,0 109 35,0 Yok 31 68,9 14 31,1 Partner Var 184 70,0 79 30,0 durumu Ölü ayrı boşanmış 21 40,4 31 59,6 Toplam 236 65,6 124 34,4 Beck Ölçeği Puanlarının Toplam Sayı 54 40 142 45 30 311 45 263 52 360 %** 17,4 12,9 45,7 14,5 9,6 100,0 12,5 73,1 14,4 100,0 X²=21,711 SD=4 p=0,000 X²=17,074 SD=2 p=0,000 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 4.46. Kadınların Menopoz Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması Tablo 50’de menopoz durumu ile beck ölçeği arasındaki ilişki verilmiştir. Düzenli adet gören kadınların 128’i (% 71,9) beck ölçeğinde sağlıklı grubuna girerken, menopozda olan kadınların 104’ü (% 59,1) sağlıklı grubundadır. Yapılan istatistiksel analiz sonucunda menopoz durumu ile depresyon arasında anlamlı bir ilişki olduğu bulundu (p<0,05). Tablo 50. Kadınların Menopoz Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması BECK puan Toplam 10 ve altı 11 ve üstü Sayı %* Sayı %* Sayı %** 104 59,1 72 40,9 176 49,7 Menopoz Menopozda durumu 128 71,9 50 28,1 178 50,3 Adet gören Toplam 232 65,5 122 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 78 34,5 354 100,0 X²=6,439 SD=1 p=0,011 4.47. Kadınların Eğitim Durumları ve Medeni Durumları ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması Kadınların eğitim düzeylerine bakıldığında okuryazar olmayan ve ilkokulu bitirmemiş 32 kadında depresyon yönünden sağlıklı olma %50,0 iken, ilkokul mezunu 178 kadında bu oran % 60,7, ortaokul mezunu 77 kadında bu oran % 68,8’dir (Tablo 51). Kadınlardan depresyon yönünden en sağlıklı grup lise ve üzeri eğitim almış kadınlardı. Bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,01). Medeni duruma bakıldığında hiç evlenmemiş olan kadınlarda sağlıklı olma oranı % 70,2 iken, evli olanlarda % 69,9, eşi ölmüş, boşanmış veya eşinden ayrı olanlarda bu oran % 42,1’dir. Medeni durum ile depresif belirtiler arasında anlamlı bir ilişki bulundu. Farkı yaratan grup eşi ölmüş, boşanmış ve ayrı yaşayanlardır (p<0,001). Tablo 51. Kadınların Eğitim Durumları ve Medeni Durumları ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması BECK puan Toplam 10 ve altı 11 ve üstü Sayı % * Sayı %* Sayı % ** Okuryazar değil-okuryazar 16 50,0 16 50,0 32 8,9 İlkokul 108 60,7 70 39,3 178 49,4 Eğitim X²=13,208 durumu Ortaokul 53 68,8 24 31,2 77 21,4 SD=3 p=0,004 Lise ve üstü 59 80,8 14 19,2 73 20,3 Toplam 236 65,6 124 34,4 360 100,0 Resmi Nikah Yok 35 70,0 15 30,0 50 13,9 Medeni X²=18,510 Resmi Nikah Var 180 70,0 77 30,0 257 71,4 durum SD=2 Ölü-boş-ayrı 21 39,6 32 60,4 53 14,7 p=0,000 Toplam 236 65,6 124 34,4 360 100,0 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 4.48. Eş Eğitim Durumu, Mesleği ve Sağlık Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması Kadınların eşlerinde sağlık sorunu olması ve eşin ölmüş olması, kadının depresyon ölçeğinde aldığı puanı arttırmıştır (Tablo 52). Kadınların eşlerinin sağlık durumları ile kadınların beck ölçeğinde aldıkları puanlar arasında anlamlı ilişki bulundu (p<0,001). Eşlerin mesleklerine bakacak olursak eşi işsiz olan 2 kadın mevcuttu. Eşi emekli olanlarda sağlıklı olma % 53,0 iken, serbest meslek sahibi olanlarda % 65,6, işçi 79 olanlarda % 71,4, memur olanlarda % 78,2 ‘dir. Eş mesleği ile beck arasında anlamlı ilişki bulundu (p<0,01). Eş eğitim düzeyi arttıkça kadının sağlıklı olma durumu artmaktadır. Eş eğitim durumu ile kadının beck ölçeği arasında anlamlı ilişki bulundu (p<0,01). Tablo 52. Eş Eğitim Durumu, Mesleği ve Sağlık Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması BECK puan Toplam 10 ve altı 11 ve üstü Sayı %* Sayı %* Sayı %** Hayır 86 71,1 35 28,9 121 38,8 Eş sağlık X²=21,139 Evet 103 68,2 48 31,8 151 48,4 sorunu SD=2 Ölü 13 32,5 27 67,5 40 12,8 p=0,000 Toplam 202 64,7 110 35,3 312 100,0 Emekli 62 53,0 55 47,0 117 37,6 Memur 43 78,2 12 21,8 55 17,7 Eş İşçi 75 71,4 30 28,6 105 33,8 X²=17,143 meslek SD=4 İşsiz 0 ,0 2 100,0 2 0,6 p=0,002 Serbest 21 65,6 11 34,4 32 10,3 Toplam 201 64,6 110 35,4 311 100,0 İlkokul ve altı 90 56,6 69 43,4 159 51,1 X²=9,168 Eş eğitim Ortaokul ve üstü 111 73,0 41 27,0 152 48,9 SD=1 Toplam 201 64,6 110 35,4 311 100,0 p=0,002 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 4.49. Evlilikle İlgili Özelliklerin Beck Ölçeği Puanı ile Karşılaştırılması Tablo 53’de kadınların evlilikleri ile ilgili özellikleri Beck ölçek puanı ile karşılaştırılmıştır. Evliliklerini cinsellik yönünden yetersiz-orta bulan kadınlara da sağlıklı olma % 50,0 iken, cinselliğinden memnun olan kadınlarda sağlıklı olma % 68,0‘dir. Bulunan fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu. (p<0,05). Kadınların eşlerine olan hisleri, evlilikteki mutluluk durumları ile depresyon arasındaki ilişki anlamlı bulunmadı (p>0,05). Evde söz sahibi olan kişi kadın ve eşi ise depresyon yönünden sağlıklı olma % 73,2 iken, eş söz sahibi ise % 60,9, ailenin diğer fertleri söz sahibi ise % 66,7, kadın söz sahibi ise % 48,5,’dir. Bu fark istatistiksel analiz sonucunda anlamlı bulundu (p<0,01). 80 Tablo 53. Evlilikle İlgili Özelliklerin Beck Ölçeği Puanı ile Karşılaştırılması BECK puan Toplam 10 ve alt 11 ve üstü Sayı %* Sayı %* Sayı %** Yetersiz -orta 26 50,0 26 50,0 52 16,7 Evliliği cinsellik İyi -çok iyiyönünden 176 68,0 83 32,0 259 83,3 mükemmel algılama Toplam 202 65,0 109 35,0 311 100,0 Yetersiz-orta 23 56,1 18 43,9 41 13,4 Evlilikte mutluluk İyi 175 65,8 91 34,2 266 86,6 Toplam 198 64,5 109 35,5 307 100,0 Kadın ve eşi 134 73,2 49 26,8 183 50,8 Söz Eşi 42 60,9 27 39,1 69 19,2 sahibi olma Kadın 32 48,5 34 51,5 66 18,3 durumu Diğer aile fertleri 28 66,7 14 33,3 42 11,7 Toplam 236 65,6 124 34,4 360 100,0 Çok seviyor 62 66,0 32 34,0 94 30,6 Eşe olan Seviyor 129 64,5 71 35,5 200 65,1 his Sorun var 7 53,8 6 46,2 13 4,3 Toplam 198 64,5 109 35,5 307 100,0 X²=6,132 SD=1 p=0,013 X²=1,457 SD=1 p=0,227 X²=13,977 SD=3 p=0,003 X²=0,732 SD=2 p=0,694 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 4.50. Beck Ölçeğinde Alınan Puanla KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması Tablo 54’de beck ölçek puanlarına göre KCFÖ puanı karşılaştırılmıştır. Beck ölçeğine göre sağlıklı olan 236 kadının 96 (% 40,7)’sında CFB varken, depresif belirtileri olan 124 kadının 90 (% 72,6)’ındaCFB vardır. Bu ilişki anlamlı bulundu (p<0,01). Tablo 54. Beck Ölçeğinde Alınan Puanla KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması KCFÖ puan Toplam BECK puan ≤22,7 (CFB) >22,7 Sayı %* Sayı %* Sayı %** 10 ve altı 96 40,7 140 59,3 236 65,6 X²=33,131 normal SD=1 90 72,6 34 27,4 124 34,4 11 ve üstü p=0,000 Toplam 186 51,7 174 48,3 360 100,0 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 81 4.51. Yaş Grupları ve Beck Ölçek Puanlarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması Tablo 55’ de yaşın etkisini kaldırdığımızda da Beck puanı ile KCFÖ arasında anlamlı ilişki bulundu. Her bir yaş grubunda Beck ölçek puanının CFB üzerinde etkili olduğu görüldü (p<0,05). Tablo 55. Yaş Grupları ve Beck Ölçek Puanlarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması KCFÖGRUP Toplam BECK ≤22,7 (CFB) >22,7 YAŞ puan Sayı %* Sayı %* Sayı %** 10 ve altı 26 28,9 64 71,1 90 70,3 39 ve altı 11 ve üstü 20 52,6 18 47,4 38 29,7 Toplam 46 35,9 82 64,1 128 100,0 10 ve altı 27 39,7 41 60,3 68 70,1 40-49 11 ve üstü 21 72,4 8 27,6 29 29,9 Toplam 48 49,5 49 50,5 97 100,0 10 ve altı 36 56,3 28 43,7 64 66,0 50-59 11 ve üstü 28 84,8 5 15,2 33 34,0 Toplam 64 66,0 33 34,0 97 100,0 10 ve altı 7 50,0 7 50,0 14 36,8 60 ve üstü 11 ve üstü 21 87,5 3 12,5 24 63,2 Toplam 28 73,7 10 16,3 38 100,0 X²=6,542 SD=1 p=0,011 X²=8,701 SD=1 p=0,003 X²=7,933 SD=1 p=0,005 X²=6,413 SD=1 p=0,011 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 4.52. Yaş ve Menopoz Durumunun Beck Ölçek Puanı ile Karşılaştırılması Yaş faktörünün etkisini kaldırdığımızda menopozun depresif belirtiler üzerinde etkisiz olduğu saptandı (p>0,05). 60 yaş üstü adet gören olmadığından analize uygun değildi (Tablo 56). 82 Tablo 56. Yaş ve Medeni Durumun Beck Ölçek Puanı ile Karşılaştırılması BECK puan Toplam Menopoz 22 ve altı Yaş 10 ve altı 11 ve üstü durumu Sayı %* Sayı %* Sayı %** 1 50,0 1 50,0 2 1,6 Menopozda 39 ve altı 89 70,6 37 29,4 126 98,4 Adet gören Toplam 90 70,3 38 29,7 128 100,0 27 65,9 14 34,1 41 44,6 Menopozda 40-49 38 74,5 13 25,5 51 55,4 Adet gören Toplam 65 70,7 27 29,3 92 100,0 62 65,3 33 34,7 95 99,0 Menopozda 50-59 1 100,0 0 0,0 1 100,0 Adet gören Toplam 63 65,6 33 34,4 96 100,0 14 36,8 24 63,2 38 100,0 Menopozda 60 ve üstü 0 0,0 0 0,0 0 100,0 Adet gören Toplam 14 36,8 24 63,2 38 100,0 X²=0,402 SD=1 p=0,526 X²=0,821 SD=1 p=0,365 X²=0,529 SD=1 p=0,467 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 4.53. Aylık İlişki ile Menopoz Durumu Karşılaştırması Tablo 57’de aylık ilişki sayısı ile menopoz durumu karşılaştırılmıştır. Hiç ilişkiye girmeyen 54 kadının 43’ü (% 79,6) menopozda iken, 11’i (% 20,4) düzenli adet görüyordu. Ayda 15 ve üstü ilişkiye giren 30 kadının 28’i (% 93,3) adet gören grupta iken, 2’si (% 6,7) menopozlu gruptadır. Bulunan bu değerler istatistiksel analiz yapıldığında anlamlı bulundu (p<0,001). Tablo 57. Aylık İlişki ile Menopoz Durumu Karşılaştırması Menopoz durumu Aylık ilişki sayısı Menopozda Adet görüyor Sayı %* Sayı %* 43 79,6 11 20,4 0 24 63,2 14 36,8 1-4 86 61,9 53 38,1 5-9 6 13,3 39 86,7 10-14 2 6,7 28 93,3 15 ve üstü Toplam 161 52,6 145 47,4 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 83 Toplam Sayı 54 38 139 45 30 306 %** 17,6 12,4 45,4 14,7 9,8 100,0 X²=75,532 SD=4 p=0,000 4.54. Kadının ve Eşinin Eğitim Durumunun Aylık İlişki Sayısı ile Karşılaştırılması Tablo 58’de kadınların eğitim düzeyleri ile aylık ilişki sayısı karşılaştırılmıştır ve kadınların eğitim düzeyi arttıkça aylık ilişki sayısı artmaktadır. Aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,001). Tablo 58. Kadının Eğitim Durumunun Aylık İlişki Sayısı ile Karşılaştırılması Kadın eğitim durumu Toplam Aylık ilişki sayısı İlk ve altı Orta ve üstü Sayı %* Sayı %* Sayı %** 45 83,3 9 16,7 54 17,4 0 33 82,5 7 17,5 40 12,9 1-4 76 53,5 66 46,5 142 45,7 5-9 19 42,2 26 57,8 45 14,5 10-14 9 30,0 21 70,0 30 9,6 15 ve üstü Toplam 182 58,5 129 41,5 311 100,0 X²=39,611 SD=4 p=0,000 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi Tablo 59’da kadınların eşlerinin eğitim düzeyleri ile aylık ilişki sayısı karşılaştırılmıştır ve eşlerin eğitim düzeyi arttıkça aylık ilişki sayısı artmaktadır. Aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,001). Tablo 59. Eşin Eğitim Durumunun Aylık İlişki Sayısı ile Karşılaştırılması Eşin eğitim durumu Toplam Aylık ilişki sayısı İlk ve altı Orta ve üstü Sayı %* Sayı %* Sayı %** 42 77,8 12 22,2 54 17,5 0 25 62,5 15 37,5 40 12,9 1-4 64 45,4 77 54,6 141 45,6 5-9 16 35,6 29 64,4 45 14,6 10-14 11 37,9 18 62,1 29 9,4 15 ve üstü Toplam 158 51,1 151 48,9 309 100,0 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi 84 X²=25,665 SD=4 p=0,000 4.55. MSDÖ Merkezi Eğilim ve Değişim Ölçüleri MSDÖ puan ortalaması 10,08±6,65 olarak bulunmuştur (Tablo 60). Kadınların % 45’i bu ortalama değerden daha fazla puan almıştır. Somatik şikayetler alt ölçeğinden alınan puan ortalaması 4,01±2,56’dır. Kadınların % 34,6’sı bu değerden daha yüksek puan almışlardır. Psikolojik şikayetler alt ölçeğinin ortalama puanı 3,82±3,12 olarak bulunmuş, kadınların yaklaşık % 36,8’inin ortalamanın üzerinde puan aldığı ve daha fazla psikolojik semptom yaşadığı görülmüştür. MSDÖ’nün üçüncü alt ölçeği olan ürogenital şikayetlerin aritmetik ortalama değeri 2,26±2,11’dir. Kadınların % 24,7’si bu değerin üstünde puan aldığı, dolayısıyla ürogenital semptomları daha yoğun olarak yaşadıkları tespit edilmiştir Tablo 60. MSDÖ Merkezi Eğilim ve Değişim Ölçüleri (N=176) Merkezi Eğilim ve Değişim Ölçüleri Genel ve Alt Ölçekler Ortalama±SS Medyan Mod Min MSDÖ 10,08±6.65 9 6 0 Alt ölçekler 4,01±2,564 4 4 0 Somatik Şikayetler Sıcak basması, terleme 1,22±0,944 1 1 0 Eklem ve kas sorunları 0,98±0,963 1 0 0 Uyku sorunları 0,90±0,895 1 1 0 Kalpte sıkışma, tekleme, çarpıntı 0,92±0,793 1 1 0 Psikolojik Şikayetler 3,82±3,117 3 0 0 Sinirlilik 1,01±0,898 1 0 0 Keyifsizlik hali 0,96±0,869 1 1 0 Fiziksel ve zihinsel yorgunluk 0,90±0,947 1 0 0 Endişe, kaygı 0,95±0,944 1 0 0 Ürogenital Şikayetler 2,26±2,114 2 0 0 Cinsel sorunlar 0,81±0,921 1 0 0 Vajinal kuruluk 0,72±0,823 1 0 0 İdrar kaçırma 0,73±0,829 1 0 0 85 Max 29 12 4 4 4 4 14 3 4 4 4 10 4 4 3 5. TARTIŞMA 5.1. Cinsel İşlev ve Sosyodemografik Faktörler Çalışmamızda, kadınların yaş ortalaması 46,44±9,28 (minimum=35, maksimum=64) yıl olarak (Tablo1), kadınların eşlerinin yaş ortalaması ise 55,91±10,80 (minimum=28, maksimum=75) yıl olarak bulundu (Tablo 7). Çalışmaya alınan kadınların, yaş ortalamalarına göre cinsel fonksiyon sorularına verdiği yanıtlara bakıldığında KCFÖ’de alınan puanların yaş ilerledikçe azaldığı görüldü. CFB en sık % 73,7 ile 60 yaş ve üstünde, 2. Sırada %66,0 ile 50-59 yaş grubunda, 3. Sırada % 49,5 ile 40-49 yaş grubunda görülmekte. En az % 35,9 ile 39 yaş ve altında cinsel disfonksiyon görülmektedir. Yaş grupları ile cinsel disfonksiyon görülmesi arasında anlamlı ilişki vardı (p<0,01) (Tablo 26). Bunun nedeninin yaş ilerledikçe fiziksel ve fizyolojik birçok işlevin gerilemesi, menopoza bağlı hormonal değişiklikler ve cinselliğe olan ilginin azalması olduğunu düşünmekteyiz. Eşlerinin yaşları genç olan kadınlarda da KCFÖ de aldıkları puanlar yüksek bulundu. Cinsel disfonksiyon en sık (% 65,7) eşi 60 yaş ve üstünde olan kadınlarda izlenmiştir, Eşinin yaşı 39 yaş ve altında olan kadınlarda cinsel disfonksiyon % 22,7 oranında görülmekte ve eşlerin yaş grupları ile CFB görülmesi arasında da anlamlı bir ilişki vardı (p<0,01) (Tablo 27). Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Fransa ve İtalya’da 1999 ile 2000 yıllarında Uluslararası Kadınların Sağlığı ve Cinselliği Çalışması adı altında yapılan çalışmada kadınlardaki hipoaktif cinsel istek bozukluğunun sıklığı ve yaşlanmayla ilişkisi araştırılmıştır. Bu çalışmanın Amerika Birleşik Devletleri ayağını yayınlayan Leblium ve ark., 20 ile 70 yaş arasındaki kadınlarda, yaşlanmayla birlikte hipoaktif cinsel istek bozukluklarının artış gösterdiğini bildirmişlerdir.108 Lindau ve ark., yaşları 57 ile 85 arasında değişen 3005 kadın ve erkekte seksüel aktivite ve problemlerini araştırmışlardır. Çalışmalarının sonucunda seksüel aktivitede, yaşa bağlı azalmanın kadınlarda erkeklere göre daha belirgin olduğunu saptamışlardır.109 Çayan 2004 yılında 18-66 yaş arası cinsel aktif 179 kadın da yaptığı klinik çalışmada yaş ortalamasını 40,3±11,7 yıl olarak saptamış ve cinsel fonksiyon bozukluğunun yaş ile arasında ilişki olduğunu, CFB prevelansınının (% 46,9) yaşla birlikte arttığını saptamışlardır.5 86 Yaş kadın CFB üzerine etkisi olan en önemli faktör olarak tanımlanmaktadır. İlerleyen yaşla birlikte doku ve organlardaki işlevsel kapasitenin azalması, doğum sayısının artması ve hormonal değişiklikler genç yaştakilerle karşılaştırıldığında ileri yaştaki kadınlarda CFB’nun ortaya çıkışına neden olabilmektedir.110 Literatür Kadın CFB sıklığının yaşla birlikte arttığını ortaya koymaktadır.5,22,42,111,112,113 Araştırma grubumuzda CFB sıklığı özellikle 50 yaş ve üstünde artış göstermiştir (Tablo 26). Çalışmaya aldığımız kadınların eğitim durumlarına baktığımızda % 2,8’inin okuryazar değil, % 6,1’inin okuryazar olduğu,% 49,4 ünün ilkokul, % 21,4’ünün ortaokul, % 18,9’unun lise, % 1,4’ünün ise yüksekokul mezunu olduğu saptanmıştır (Tablo 2). Özerdoğan ve ark.’nın 2009’da 40-65 yaş kadınlarda yaptığı alan çalışmasında da okuryazar olmayan 17 (% 6,3), okuryazar 21 (% 7,8), ilkokul mezunu 122 (% 45,4), ortaokul mezunu 36 (% 13,4), lise mezunu 42 (% 15,6) ve üniversite mezunu 31 (% 11,5) kadın vardı.114 Çalışmamızdan farklı olarak bu çalışmada üniversite mezunları daha fazladır. TNSA 2008’ya göre hane halkı eğitim düzeyi (6 yaş ve üzeri) kadınların % 33’ü eğitim almamış veya ilkokul tamamlamamış, % 36’sı ilköğretim birinci kademeyi bitirmiş, % 12’si ilköğretim ikinci kademeyi tamamlamış, % 18’i lise ve üzeri eğitim almış idi. 15-49 yaş kadınların eğitim düzeyine bakıldığında % 18,3 kadın eğitim almamış veya ilkokul tamamlamamış, % 51,9 kadın ilköğretim birinci kademeyi bitirmiş, % 8,7 kadın ilköğretim ikinci kademeyi tamamlamış, % 21,1 kadın lise ve üzeri eğitim almış. Erkekler ve kadınlar arasındaki eğitim düzeyi farklılığı genç kuşaklarda azalmaktadır.28 Türkiye geneli ile değerlendirildiğinde araştırmamızda okuryazarlık oranı yüksektir. Bu sonuç araştırma kapsamındaki kadınların sosyokültürel yönden gelişmiş yarı kırsal bir bölgede yaşıyor olmalarına bağlanabilir. Cinsel fonksiyon sorularına verilen cevapların eğitim durumuna göre dağılımlarına baktığımızda kadının eğitim düzeyi arttıkça, kadının KCFÖ’den aldığı puan artmakta ve CFB görülme sıklığı azalmakta idi. (Tablo 33). Ülkemizde Aslan ve Çayan’ın çalışmalarında bulgularımız paralelinde öğrenim düzeyi düşük olan kadınlarda CFB’un daha sık görüldüğü rapor etmişlerdir.5,22 Diğer ülkelerden de bulgumuz ile paralel sonuç elde eden çalışmalar vardır.4,113 Güvel ve ark. 87 çalışmalarında öğrenim düzeyini CFB görülme durumu ile ilişkili bulmamıştır.115 Bizim sonuçlarımızın aksine, Nijerya’da yapılan bir çalışmada ise öğrenim düzeyi yüksek olanlarda CFB daha fazla bulunmuştur.116 Eşlerin eğitim durumu incelendiğinde eşi okuryazar olmayan % 1,0, eşi okuryazar olan % 2,3, eşi ilkokul mezunu olan % 47,9, eşi ortaokul mezunu olan % 24,4, eşi lise mezunu olan % 22,5, eşi yüksekokul mezunu olan % 1,9 kadın vardı (Tablo 8). Özerdoğan’ın çalışmasında eşlerden okur yazar olmayan 3 (% 1,1), okuryazar 8 (% 3,0), ilkokul mezunu 88 (% 32,7), ortaokul mezunu 48 (% 17,8), lise mezunu 72 (% 26,8) ve üniversite mezunu 50 (% 18,6) kişi idi.114 Çalışmamızdan farklı olarak eşi üniversite mezunu olan kadın sayısı Özerdoğan’ın çalışmasında daha fazladır. Çalışmamızda cinsel fonksiyon sorularına verilen cevapların eşin eğitim durumuna göre dağılımlarına baktığımızda eşin eğitim düzeyi arttıkça, kadının KCFÖ’den aldığı puan artmaktaydı (Tablo 33). Bu da, ülkemizde kadının ve eşinin eğitim düzeyi arttıkça, cinsellik konusunda sorunların daha az yaşandığı şeklinde değerlendirilebileceği gibi, yaş faktörünün etkisinin olduğu şeklinde de değerlendirilebilir. Fahami ve ark. 174 postmenopozal kadında yaptıkları çalışmada, kadınların ve eşlerinin eğitim düzeyleri arttıkça, seksüel disfonksiyon oranının azaldığını saptamışlardır.117 Jokinen ve ark. yaptıkları bir çalışmada kadının eğitim düzeyinin yüksek olmasının seksüel disfonksiyon dahil tüm menopozal semptomların belirgin oranda azaldığını ve eğitim düzeyi düşük olan kadınların menopozal dönemde ortaya çıkan ve seksüel disfonksiyonun temel sebeplerinden biri olan depresyona daha sık yakalandıklarını saptamışlardır.118 Valadares ve ark. bir çalışmalarında, eğitimli ve ev dışında çalışan kadınların menopozal semptomlarla daha kolay başa çıktıklarını ve buna bağlı olarak da cinsel isteklerinin daha yüksek olduğunu vurgulamışlardır.119 Çayan’ın 2004 yılında yaptığı çalışmada kadınlarda eğitim seviyesi düştükçe cinsel fonksiyon bozukluğu prevalansının arttığı saptanmıştır.5 Tüm bu sonuçlar çalışma sonuçlarımızla uyumludur. Aslında bu durum tahmin edilebilir bir durumdur. Eğitim düzeyi yüksek olan kadın, menopoz ve getirdiklerine daha hazırlıklı olacaktır. 88 Çalışmamızdaki kadınların çalışma durumları ve mesleklerine baktığımızda kadınların sadece % 7,5’i çalışmaktaydı. Kadınların % 92,5’i ev hanımı, kalan % 7,5’i farklı meslek gruplarındandı (Tablo 2). Özerdoğan’ın çalışmasında kadınlardan 185’i (% 68,8) ev hanımı olduğu için çalışmıyordu.114 Kadınların meslekleriyle KCFÖ puanı arasında ilişki bulundu (p<0,05) (Tablo 33). Emekli olanların yaşlı kadınlardan, memur olanların göreceli olarak genç yaş grubunda olduğu göz önüne alındığında farkı yaratan özelliğin yaşa bağlı olduğu düşünülebilir. Eş mesleğinin etkisi de benzer şekilde yorumlanabilir. Çalışmamızdaki kadınların % 37,6’sının eşi emekli, % 33,8’inin eşi işçi, % 17,7’si memur, % 10,3’ü serbest olarak çalışmakta ve sadece % 0,6 kadının eşi işsizdi (Tablo 8). Eşi emekli olan kadınların KCFÖ puanı düşük iken (% 67,5), eşi memur olanlarda (% 21,8), eşi işçi olanlarda (% 36,2) KCFÖ puanları daha yüksek bulundu (Tablo 33). İleri yaşlarda eş kaybının olması, işsiz olan eşin gerginliğini kadına yansıtması, emeklilikte çeşitli sağlık sorunlarının ortaya çıkması gibi faktörler beraberinde düşünülmelidir. Çayan’ın 2004 yılında yaptığı çalışmada işsiz kadınlarda CFB prevelansının arttığı saptanmıştır.5 Bu sonuç çalışmayan kadın grubunun yaş ortalamasının daha yüksek olması, eğitim düzeyinin daha düşük oluşu gibi faktörlerin etkileriyle açıklanabilir. Geçim sıkıntısı yaşama ve ekonomik güçlüklere bağlı cinsel sağlık olumsuz etkilenebilmektedir. Çalışmamıza aldığımız kadınların ailelerinin aylık gelir düzeyine göre dağılımı tablosuna bakıldığında, % 10,8 ailenin aylık geliri 500 TL altında, % 71,4 ailenin aylık geliri 501-1000 TL arası, % 17,9 ailenin aylık geliri 1001 TL üstündeydi (Tablo 2). Aylık gelir düzeyi düştükçe, CFB görülme sıklığı artmıştı (Tablo 28). Ancak istatistiksel açıdan anlamlı değildi (p>0,05). Literatüre bakıldığında farklı sonuçlar bildirilmiştir. Çalışmamıza benzer şekilde Elnashar ve ark. gelir düzeyi ile cinsel sorunlar arasında ilişki bulamadıklarını bildirmiştir.120 Laumann’ın 1999’da yaptığı çalışmada ve Hindistan’da yapılan başka bir çalışmada da gelir düzeyi düştükçe cinsel sorunların arttığı bildirilmiş.4,113 Fahami ve arkadaşları 174 postmenopozal kadında yaptıkları çalışmada, kadınların ailelerinin aylık gelir düzeyleri arttıkça, seksüel cinsel istek bozukluklarının görülme sıklığının 89 azaldığını saptamışlardır.117 Gerber ve ark. yaptıkları bir çalışmada, düşük ekonomik durumda olan menopozal kadınlarda, yaşam kalitesinin düştüğünü, buna karşılık iyi ekonomik durumda olan kadınlarda, menopozal semptomların daha kolay tolere edildiğini ve buna bağlı olarak cinsel işlev bozukluklarının daha az görüldüğünü saptamışlardır.121 Çalışmamızdaki kadınların % 95’inin sosyal güvencesi vardı (Tablo 2). Sosyal güvencesi ile cinsel fonksiyon arasında da anlamlı ilişki bulunmadı (p>0,05) (Tablo 28). Özerdoğan ve ark.’nın yaptıkları çalışmada kadınlardan 30’u (% 11,2) herhangi bir sosyal güvenceden yoksundu.114Sosyal güvence ile CFB arasında anlamlı ilişki olduğunu bildirmişlerdir. Çalışmamızdaki kadınların % 93,1’i çekirdek aileye sahipken, % 5,0’i geniş aile,% 1,9’u parçalanmış ve yeniden kurulmuş aileye sahipti (Tablo 2). Kalabalık ailede yaşamanın eşlerin cinsel yaşamlarında kısıtlamalara yol açabileceğini bunun da cinsel fonksiyonu olumsuz etkileyebileceğini düşünerek aile tipinin CFB üzerine etkisi araştırıldı. Bulgulara göre; geniş aileye sahip olanlarda çekirdek ailede yaşayanlara oranla KCFÖ puanları daha düşük bulundu. Ancak bu fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunamadı (p>0,05) (Tablo 28). Özerdoğan. ve ark.’nın çalışmasında çalışma grubundakilerin 227’si (% 84,4) çekirdek tipi aile yapısına sahipti.114 Bizim sonuçlarımıza benzer şekilde Özerdoğan ve ark. ve Singh’in çalışmasında da aile tipinin cinsel fonksiyonla ilişkisi gösterilememiştir.113 Araştırma kapsamındaki kadınların % 71,4’ü evli (resmi nikah), % 13,9’u bekâr, % 14,7’i eşi ölü, boşanmış, ayrı yaşayan kadınlardır. Ayrıca çalışmamızda partner varlığı medeni durumdan bağımsız bakıldı. % 12,5 kadının partneri yok iken, % 73,1 kadının partneri vardı (Tablo 6). Çalışmamızda, medeni durum ve partner varlığı ile cinsel disfonksiyon arasında anlamlı ilişki vardı. Evli ve partneri olan kadınlarda cinsel fonksiyon bozukluğu, bekar ve eşi olmayanlara göre daha az gözlendi (Tablo 29,30). Literatürde, bekar, dul veya boşanmışlara kıyasla evli kadınlarda cinsel fonksiyon bozukluklarının daha az ortaya çıktığı vurgulanmaktadır.115 90 Çalışmamızdaki kadınların % 89,4’ü görücü usulü, % 10,6’sı anlaşarak evlenmişti (Tablo 5). Görücü usulü evlenen kadınlarda CFB (% 47,8) ,anlaşarak evlenenlere (% 24,2) göre daha yüksek bulundu (p<0,05) (Tablo 31). Öztürk’ ün çalışmasında kadınların % 63,5’i ise anlaşarak % 36,5’i görücü usulü ile evlenmişti.122 Bu çalışmanın bizim çalışmamızla farklı çıkmasının nedeni il merkezinde yaşayan 15-49 yaş kadınlarda yapılmış bir çalışma olmasından kaynaklanabilir. Ayrıca sonucun farklı çıkmasında bölgesel ve sosyokültürel faktörlerin ve yaşın etkili olabileceği düşünüldü. Çalışmamıza benzer şekilde Özerdoğan ve ark.’nın yaptıkları çalışmada görücü usulü ile evlenmenin anlaşarak evlenmeye göre CFB için önemli bir risk faktörü olduğunu buldular.114 Görücü usulü ile evlenmede bireylerin eş seçiminde insiyatifleri bulunmadığı için bu tip evliliklerde eşler arasında uyumsuzluğun daha fazla yaşanabileceği bunun da cinsel sorunları artırabileceği düşünülmektedir. Benzer durum akraba evliliklerinde de gözlendi. Kadınların % 33,9’u eşleriyle akrabaydı (Tablo 31). Akrabalık ile CFB arasındaki ilişkiye bakacak olursak eşiyle akraba olanlarda CFB %52,5 oranında iken, akraba olmayanlarda % 40,7 oranındaydı (p<0,05). Bizim çalışmamızda evlilik sürelerine bakıldığında ilk 9 yılda ve 30 yıl ve üstünde CFB’de artış olduğu bulundu. Evliliğinin 10.-30. yılı arasında olan kadınlarda KCFÖ puanları daha yüksek bulundu (Tablo 32). Çalışmamızda görücü usulü evlenmenin daha fazla olduğu gözönünde bulundurularak, evliliğin ilk 10 yılında eşlerin birbirleriyle uyum sağlama sürecinde oldukları, ilk gebelik, ilk doğum ve ilk laktasyon dönemlerini bu yıllarda yaşamaları etkili bir faktör olabilir. 30 yıl üzeri evliliklerde, yaş, menopoz, kadının ve eşin sağlık sorunlarının artması, eşin kaybı gibi faktörlerin sonuca etki edebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Çayan ve ark.’nın çalışma bulgularında evlilik süresinin CFB görülme sıklığını etkilemediğini saptamışlardır.5 Araştırma sonucumuza benzer bir şekilde evlilik süresi uzadıkça CFB sıklığının arttığını bulan araştırma sonuçları da vardır.115,113 Özerdoğan ve ark. ‘nın yaptığı çalışmada evlilik süresi arttıkça CFB görülme oranının anlamlı şekilde artmakta olduğu bildirilmiştir.114 Oniz ve ark.’nın yaptığı çalışmada 11 yıldan fazla olan uzun evliliklerin anlamlı derecede yüksek cinsel sorunlarla ilişkili olduğu bildirilmiştir.130 Evlilik süresinin artması aynı zamanda yaşın artmasıyla beraber olduğu 91 için cinsel sorunların artmasına neden olabilir. Ayrıca evlilik süresi arttıkça kadınlarda olduğu kadar eşlerde de fiziksel hastalıkların ortaya çıkması cinsel sorunların artması ile bağlantılı olabilir. Çalışmamızda evliliğini cinsellik yönünden yetersiz bulanlarda CFB % 59,6 iken, çok iyi bulanlarda % 42,5 olarak bulundu. Bu fark anlamlı bulundu (p<0,05) (Tablo 32). Eşe olan his ile KCFÖ puanları karşılaştırıldığında, eşiyle anlaşamayanlarda CFB % 84,6 bulundu (p<0,01) (Tablo 32). Çalışmaya alınan kadınların evliliklerinde mutlu olup olmadıkları ile cinsel fonksiyon karşılaştırıldığında mutlu olanlarda cinsel fonksiyon puanları daha yüksek bulundu. Aradaki fark anlamlı bulundu (p<0,05) (Tablo 32). Edirne’de yapılmış bir çalışmada bizim çalışmamızın sonuçlarına benzer şekilde eşiyle ilişkileri iyi olan kadınların, cinsel işlevleri daha iyiydi.166 Bu sonuçlar bize eşe olan hislerin kadının cinsel yaşantısını önemli bir şekilde etkilemekte olduğunu düşündürmektedir. Kadının evde söz sahibi olma durumuna baktığımızda, kadınların % 50,8’i eşi ile birlikte kararlar alırken, % 19,3 kadının eşi evde söz sahibidir.% 18,3 kadın evinde yalnız kendi sözünün geçtiğini söylerken, % 11,7 kadının evinde söz sahibi diğer aile fertleri (anne-baba, kayınvalide-kayınpeder, abi vs.)’dir. Söz sahibi diğer aile fertleri diyen kadınların çoğu bekar kadınlardı (Tablo 22). Edirne’de 15- 49 yaş grubu kadınlara yapılmış bir çalışmada katılımcıların % 59,8’i kendisi aile kararlarına katılıyordu.166 Cinsel fonksiyon puanlarının kadınların evde söz sahibi olma durumuna göre dağılımına baktığımızda evde eşi ve kendi söz sahibi olan ve eşi söz sahibi olan kadınlarda cinsel disfonksiyon görülme % 37,7 ile en düşük oranda bulunmuştur. Evde söz sahibi diğer aile fertleri olan kadınlarda cinsel disfonksiyon görülme oranı % 92,9 ile en sık bulunmuştur ve bunun nedeni bu gruptaki kadınların çoğunun partnerinin olmaması olabilir. Evde söz sahibi kadın kendisi ise cinsel disfonksiyon % 78,8 idi (Tablo 34). Bu gruptaki kadınların çoğunun boşanmış, eşi ölmüş ve ayrı yaşayan kadınlar olması bu durumu bize açıklayabilir. Bu sonuçlara göre kadının cinselliğini eşi için yaşadığı ve eş mutluluğunu kendi mutluluğu olarak değerlendirdiği yorumunu yapabiliriz. 92 Sigara içme durumu tablosuna bakıldığında, çalışmaya alınan kadınların % 60,3’ünün sigara içmediği, % 2,8’inin sigarayı bıraktığı görüldü (Tablo 16). Günde içilen sigara sayısı ortalaması 10,34±4,756 (2-20) adet olarak bulundu. Süre olarak incelendiğinde, sigara içen kadınların büyük çoğunluğu 10 yılı aşkın süredir sigara içmekteydi. Ortalama sigara içme süresi 14,38±7,11 (2-32) yıl olarak bulundu. Sigara içme ile cinsel disfonksiyon arasındaki ilişkiye bakıldığında sigara içenlerle içmeyenler arasında KCFÖ puanları açısından bir fark bulunamadı (Tablo 36). Bizim çalışmamıza benzer şekilde Özerdoğan ve ark’nın çalışmasında ve Çayan’ın araştırmasında da sigara içme ile CFB arasında ilişki bulunmamıştır.5,114 Öksüz ve Malhan’ın çalışmasında sigara içme CFB için risk faktörü olarak saptanmıştır.123 Araştırma kapsamındaki kadınların çay, kahve, ve alkol kullanım durumları ile KCFÖ puanları karşılaştırılmıştır ve aralarında anlamlı fark bulunmamıştır (Tablo 36). Bölgedeki kadınların ilk adet yaşı değerlendirildiğinde % 76,4 ile en yüksek oran 12-14 yaş arasında bulunmuştur (Tablo 9). Çalışmamızda ilk adet yaşı ortalaması 12,94’dür. Ülkemizde yapılan çalışmalarda, Güney N. kadınların ilk adet yaşı ortalaması 13,9, S.Ekmekçi ve ark. Dr. Zekai Tahir BURAK Kadın Hastanesinin Menopoz Kliniğine başvuran kadınlarda ilk adet yaşı ortalamasını 13,52; Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Hastanesi Kadın Doğum Polikliniğine başvuran kadınlarda ilk adet yaşı 13,5 bulunmuştur. Diğer ülkelerde ilk adet yaşı Hollanda’da 13,8, Tayland’da 15,6 ve ABD’de 12,9 olarak bulunmuştur.52, 73, 94, 124, 125 Çalışma bölgemizde ilk adet yaşı ortalaması, diğer çalışmaların sonuçlarına göre daha düşük tesbit edildi. Bölgedeki araştırmaya giren kadınların ilk evlenme yaşı, % 39,9 ile 20 yaş ve üstü en yüksek bulunmuştur (Tablo 5). Çalışmamızda ilk evlenme yaş ortalaması 19,67±3,89’dur (Tablo 3). Çalışmamızda ilk evlilik yaşı ile CFB arasında ilişki bulunamadı. Özerdoğan ve ark. ‘nın yaptığı çalışmada ilk evliliğin yapıldığı yaş arttıkça CFB görülme oranı anlamlı şekilde düşmekte, evlilik süresi arttıkça da artmaktaydı.114 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmasının (TNSA) 2003 yılı verilerine göre ilk evlenme yaşı ortalaması 20’dir. TNSA 2008 verilerine göre ilk evlenme yaşı ortancası 20,8’dir. Bu bulgular, çalışmamızın bulgularıyla paralellik göstermektedir. Ancak bizim 93 çalışmamız 49 yaş üstünü kapsadığı için TNSA’ya göre ilk evlenme yaşının daha düşük olması beklenilen bir bulgudur. Bizim çalışmamızda cinsellikle ilgili kadınların ilk bilgi aldıkları kaynaklar en sık % 48,9 ile aile, % 30,0 ile eş, % 21,1 ile diğer kaynaklar (arkadaş, öğretmen, medya vs.) olarak bulundu (Tablo 21). Cinsel fonksiyon ile karşılaştırıldığında ilk bilgisini eşinden alan kadınlarda CFB daha düşük oranda bulundu (p<0,01) (Tablo 44). Kadının cinselliği eşinden öğrenmiş olması cinselliğe eşinin bakış açısından bakmasına ve buna bağlı olarak puanın yükselmesine neden olmuş olabilir. Farrell gibi arastırmacıların çalısmaları örneklemin % 12’sinin cinsel iliksi hakkında ilk bilgilerini anne babasından, % 31’inin ögretmenlerinden, % 45’inin arkadaslarından edindiklerini göstermektedir.126 Bizim sonuçlarımızın farklı çıkması sosyokültürel yapı ve gelenek farklılığından kaynaklanıyor olabilir. Gillan kitabında okul programlarında bu konudan mümkün olduğunca kaçınıldığını ve pek çok çocuğun yanlış kaynaklardan cinselliği öğrendiğini belirtmiştir. Erkek çocukların % 62’sinin, kız çocukların % 44’ünün hamileliği halen arkadaşlarından, genellikle açık saçık ve müstehcen espriler yoluyla öğrendiğini söylemiştir.127 Bizim ülkemizde ise Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) yayınında okul çağında başlayan bir cinsel eğitimin olmaması ve formal cinsel bilgi kaynaklarının (okul, öğretmenler, uzmanlar, kitaplar vs) yeterli ölçüde kullanılmaması gibi nedenlerle cinsellik alanında ciddi bilgi eksikliği olduğunu belirtilmiştir.91 Diğer taraftan bir önceki kuşaktan veya akranlardan alınan bilgiler çoğu zaman eksik, yetersiz ve hatta yanlış olduğu belirtilerek cinsel işlev bozukluğu için yatkınlaştırıcı bir faktör olduğu belirtilmiştir.91 Cinsel bilgi eksikliğinin özellikle cinsel deneyim eksikliği ve cinsellikle ilgili tabular ve yasaklarla yüklü tutucu yaklaşımla birleştiğinde birçok cinsel soruna ve cinsel işlev bozukluğuna yol açtığı da bildirilmiştir.128 Kadınların 188 (% 52,3) ’i 19 yaş ve altında ilk cinsel birlikteliklerini yaşamışken, 98 (% 27,2) ’i 20-24 yaş arası, 31 (% 8,6) ’i 25 yaş ve üstünde ilk birlikteliklerini yaşamışlardır. Çalışmaya katılan kadınların % 11,9 (n=43)’u hiç cinsel beraberlik yaşamamıştı (Tablo 21). Çalışmamızda ilk ilişki yaşı arttıkça KCFÖ’den alınan puan artmaktadır. Ancak bu artış istatistiksel açıdan anlamlı bulunmadı (p>0,05) (Tablo 44). İlişki yaşının 94 artması eğitimli kadınların daha geç evlenmesi ve cinsellik ile ilgili bilgi ve bilinç düzeylerinin daha yüksek olmasından kaynaklanıyor olabilir. Yaş faktörünün de etkisi olduğunu düşünmek gerekir. Zonguldak ta yapılmış bir çalışmada kadınların % 96,9 ’unun evlilik öncesi cinsel deneyimi olmamıştı. % 2,9’unun kendi isteğiyle, % 0,2’sinin zorla evlilik öncesi cinsel deneyimi mevcuttu.122 Araştırma kapsamındaki kadınların ilk gebelik yaşlarına bakıldığında 20-24 yaş arasında % 40,9 ile en yüksek oranda bulunmuştur. Bu verilere göre kadınların ilk gebelik yaşı ortalaması 21,02±3,525’dir (Tablo 9). Çalışmamızda son gebelik yaşlarına bakıldığında 25-29 yaş arasında % 44,9 ile en yüksek oranda bulunmuştur. Bu verilere göre kadınların son gebelik yaş ortalaması 27,57±3,925’dir (Tablo 9). TNSA 2008 yılı verilerine göre Türkiye’de doğurganlık 20-29 yaş grubunda yığılma göstermektedir. Bu bulgu bizim çalışmamız ile uyumludur. Araştırmaya katılan kadınların ortalama doğum sayıları 2,96 idi. (minimum=1, maksimum=9) Kadınların % 32,5’i 2 doğum, % 28,8’i 3 doğum yapmıştır (Tablo 9). Bizim çalışmamızda doğum sayısı 4 ve üzerine çıktığında cinsel fonksiyon bozukluğu görülme sıklığı artıyor ve bu ilişki anlamlı bulundu (p<0,05) (Tablo 35). Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmasının 2003 yılı verilerine göre; Türkiye’de kadının ortalama doğum sayısı 1,84 olarak saptanmıştır. TNSA 2008 yılı verilerine göre; Türkiye’de bir kadın doğurganlık çağının sonuna geldiğinde ortalama 2,16 doğum yapmaktadır. Bizim çalışmamıza paralel olarak Özerdoğan ve ark.’nın çalışmasında da doğum sayısı 0 ile 3 arasında olanlarda CFB görülme oranı arasında fark yokken 4 ve üzeri olanlarda anlamlı şekilde yükselmektedir.114 Multipariteyi CFB için önemli bir risk faktörü olarak saptayan araştırma sonuçları vardır.5,129 Ülkemizde yapılan Güvel’in çalışmasında parite CFB görülme durumu ile ilişkili bulunmamıştır.115 Kadınların gebelik sayılarının cinsel fonksiyon üzerine etkisine baktığımızda, 3 ve altında gebelik yaşamış olanlarda KCFÖ puanları, 4 ve üzerinde gebelik yaşamış kadınlara göre daha yüksek bulundu. Bu fark anlamlı idi (p<0,05). Bu da bize 3’e kadar olan gebeliklerin cinsel fonksiyon üzerine olumsuz etkisinin olmadığını göstermektedir (Tablo 35). 95 Kadınların çocuk sayılarına baktığımızda gebelik sayılarında olduğu gibi bir durum karşımıza çıkmaktadır. 4 ve üstü sayıda çocuğu olan kadınların cinsel fonksiyonları olumsuz etkilenmektedir (Tablo 35). Yapılan çalışmalarda çok doğum yapma ile cinsel işlev bozukluğu arasında çelişkili sonuçlar bildirilmiştir. Çayan ve ark. çok doğum yapmış olma ile cinsel işlev bozukluğu arasında pozitif korelasyon olduğunu bildirmişken Oniz ve ark. ilişki bulmadıklarını bildirmişlerdir.5,130 En az bir kez sezeryan şeklinde doğum yapmış olan kadınlarda, sezeryan yapmamış kadınlara göre KCFÖ puanları daha yüksek bulundu yani cinsel fonksiyonlar daha az bozuluyordu (Tablo 35). Bu da bize sezeryan ile doğum yapmanın cinsel fonksiyonlar üzerine olumlu etkisi olduğunu gösteriyor. Yapılan çalışmalar gebelik ve doğumun kadın cinsel işlev bozuklukları için başlatıcı faktörler arasında yer aldığını göstermektedir.38 Sezeryen ile doğum yapan kadınların daha yüksek puan alma nedeni vajinal doğumda rutin epizyotomiye bağlı perineal travmanın ağrıya neden olarak, kadının cinselliğini ve kendine olan güvenini olumsuz etkilemesi şeklinde açıklanabilir. Özerdoğan ve ark. doğum şekillerinin etkisini incelediklerinde normal vajinal doğum yapanlarda sezaryen seksiyo ile doğum yapanlara göre CFB görülme sıklığını fazla bulmuşlardır.114 Bu sonuç üzerinde yaş faktörünün etkisi göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü araştırma grubunda ileri yaştaki kadınlarda vajinal doğum yapma oranı daha yüksek bulundu. Araştırmaya katılan kadınların % 6,0’sı küretaj yaptırmış ve bunların % 52,6’sı tıbbi amaçlı, % 47,4’ü istenmeyen gebelik nedeniyle küretaj olmuştur (Tablo 10). Araştırmaya katılan kadınların % 23,5 olan ve kendiliğinden düşük yapan 74 kadının 68 (% 91,9) ‘i yalnızca bir kez kendiliğinden düşük yapmıştır. Kadınların düşük yapma durumları ile KCFÖ puanlarına bakıldığında en az bir kez düşük yapmış kadınlarda CFB % 60,8 iken, düşük yapmamış olanlarda CFB % 40,2 olduğu görüldü (p<0,01). Küretaj olma ile CFB arasında anlamlı ilişki bulunamadı (p>0,05) (Tablo 35). TNSA 2008 sonuçlarına göre kadınların tüm yaşamları boyunca, % 4’ünün ölü doğum yaptığı, evlenmiş kadınların yaklaşık beşte birinin kendiliğinden düşük ve % 22’sinin de isteyerek düşük yaptığı görülmektedir. İsteyerek düşük yapmış kadınların % 64’ü yalnızca bir kez isteyerek düşük yapmıştır. 96 Bizim çalışma grubumuzda isteyerek düşük (küretaj) yapan kadın oranı TNSA sonuçlarına göre daha düşüktü. Sosyokültürel faktörler, çalışmadaki kadınların yaşları, çalışmanın yapıldığı bölgenin sonuçlarda farklılıklar yaratabilir. Araştırmaya katılan 360 kadının % 29,7’si (n=107) doğum kontrol yöntemi kullanmaktadır. Doğum kontrol yöntemi kullanmayan 253 kadının 45’inin partneri yok iken, 176’sı menopozdadır. Diğerleri ise çocuk isteyen grubu oluşturmaktadır. Doğum kontrol yöntemi kullanan kadınların 4 (% 3,6)’ü Cerrahi Sterilizasyon, 61 (% 56,0)’i Geri Çekme, 4 (% 3,6)’ü Kondom, 32 (% 29,6)’si Oral Kontraseptif, 8 (% 7,2)’i RIA kullanmaktadır (Tablo 18). Kadınların doğum kontrol yöntemi kullanımları ile cinsel disfonksiyon karşılaştırıldığında, doğum kontrol yöntemi kullananların KCFÖ puanları, herhangi bir doğum kontrol yöntemi kullanmayanlara göre daha yüksek bulunmuştur. Oral kontraseptif kullanma ve geri çekme ile cinsel disfonksiyon görülmesi arasında anlamlı ilişki bulundu (p<0,01). OKS kullananlarda CFB, kullanmayanlara oranla daha düşük bulundu. OKS kullanımında hormon desteği nedeniyle cinsel fonksiyonların daha iyi olduğu düşünüldü. Aynı şekilde geri çekme yöntemi kullananlarda CFB, kullanmayanlara oranla daha düşüktü (Tablo 39). Geri çekme yöntemi ancak birbirleriyle cinsel yönden uyumlu, birbirini iyi tanıyan çiftler arasında başarıyla uygulanabilecek bir yöntem olmasından dolayı, geri çekme yöntemi kullanan çiftlerde CFB daha düşük oranlarda görülüyor olabilir. TNSA 2003 sonuçlarına göre Türkiye genelinde doğum kontrol yöntemi kullanan kadınların % 4,7’si doğum kontrol hapları, % 20,2’si RIA, % 26,4’ü geri çekme yöntemi kullanmaktadır. TNSA 2008 sonuçlarına göre Türkiye’de evli kadınların % 46’sı modern, % 27’si de geleneksel yöntem olmak üzere, % 73’ü gebeliği önleyici bir yöntem kullanmaktadır. En yaygın kullanılan yöntem % 26 ile geri çekme yöntemidir. % 17 kadın RIA’yı kullanırken, bunu % 14 ile kondom izlemektedir. Gebeliği önleyici yöntem kullanımının yerleşim yerine, bölgeye, eğitim düzeyine ve yaşayan çocuk sayısına göre farklılaştığı görülmektedir. Çayan ve arkadaşları doğum kontrol yöntemi kullanımı ile cinsel fonksiyon bozukluğu arasında ilişki saptanmamıştır.5 Çalışmaya alınan kadınların 187 (% 51,9)’sinin hiçbir sağlık sorunu yoktu. Görüşmeye alınan kadınların 173 tanesinin bir ve daha fazla sağlık sorunu olduğu 97 bulundu (Tablo 14). Bu sağlık sorunları içinde hipertansiyonun % 38,3 en yüksek orana sahip olduğu, 2. büyük oranında % 33,3 ile diabetes mellitus olduğu görüldü. Kadınların % 13,9’inde hiperlipidemi mevcuttu. Sağlık sorunları ile KCFÖ puanları karşılaştırıldığında, Diabet, hipertansiyon ve hiperlipidemi CFB üzerine etkili bulundu (p<0,05) (Tablo 37). Howard ve arkadaşları, 474 postmenopozal kadın üzerinde yaptıkları bir, çalışmada bizim bulgularımıza uyumlu olarak, sağlık sorunları olan kadınların, sağlıklı kadınlara göre çok daha belirgin bir şekilde seksüel disfonksiyona yakalandıklarını bildirmişlerdir.46 Çalışmaya alınan kadınların, sürekli kullandıkları ilaçların dağılımına baktığımızda, en büyük oranın % 36,7 ile antihipertansiflere ait olduğu görüldü. Bunu % 32,5 ile antidiabetik ilaçlar ve % 13,9 ile kolesterol ilaçları izliyordu. Ağrı kesici kullananların oranı % 3,3 idi. Antidepresan kullananların oranı ise sadece % 1,1 idi (Tablo 17). Çalışmamızda antihipertansif, antidiabetik ve kolesterol ilacı kullananlarda cinsel işlevin daha çok etkilendiği tespit edildi (p<0,01) (Tablo 37). Çayan ve ark.’nın ve Safarinejad’ın çalışmasında da kronik hastalık varlığı ve sürekli ilaç kullanımının cinsel fonksiyonlar üzerinde olumsuz etkiye sahip olduğu bulunmuştur.5,129 Cinsel isteğin azalması ve çeşitli cinsel sorunların oluşmasında menopoz dönemindeki kadınlarda ortaya çıkabilecek hastalıkların ve kullanılan ilaçların da etkisi vardır. Örneğin; Kalp hastalığı, inme gibi durumlarda fiziksel hastalık, kadında veya partnerinde kaygıyı aşırı arttırarak, cinsel aktiviteyi olumsuz yönde etkiler. Menopoz ve postmenopoz döneminde olan diabetiklerde, cinsel uyarılmalar azalmıştır ve orgazm sorunu vardır. Çalışmaya alınan kadınların 123 (% 34,2)’ünün eşinde hiçbir sağlık sorunu yoktu. Kadınların 151 tanesinin eşinde bir ve daha fazla sağlık sorunu olduğu bulundu. Kadınların % 10,8’inin eşi ölmüştü (Tablo 15). Bu sağlık sorunları içinde hipertansiyonun % 37,2 en yüksek orana sahip olduğu, 2. büyük oranında % 36,7 ile diabetes mellitus olduğu görüldü. Kadınların % 26,1’inin eşinde hiperkolesterolemi mevcuttu. Cinsel disfonksiyon açısından baktığımızda özellikle eşin ölmüş olması cinsel fonksiyonları olumsuz etkilemektedir. Ayrıca eşinde diabet, hipertansiyon ve kolesterol 98 yüksekliği olan kadınlarda, olmayanlara oranla CFB anlamlı şekilde yüksek bulundu (p<0,01) (Tablo 38). Çalışmaya alınan kadınların aylık ilişki sayıları ortalaması 6,84±5,14’(minimum=0, maksimum=28) tür. Cinsel fonksiyonlar ile aylık ilişki arasında da anlamlı bir ilişki vardı. İlişki sayısı arttıkça KCFÖ puanları artıyordu (p<0,01) (Tablo 45). Kadınlar ve eşlerinin eğitim düzeyleri ile aylık ilişki sayısı karşılaştırıldığında her iki grupta da eğitim düzeyi arttıkça aylık ilişki sayısının arttığı görülmektedir (p<0,01).(Tablo 58,59). Bunun nedeni eğitimli çiftlerin daha genç yaş çiftler olması, cinselliğe daha bilinçli bakıyor olmaları şeklinde yorumlanabilir. Çalışmamızdaki kadınların 208 (% 57,8)’i hayatları boyunca en az bir kez genital enfeksiyon geçirmişlerdir. 192 (% 53,3) kadın vajinal kandida, 29 (% 8,1) kadın gonore enfeksiyonu geçirmiştir (Tablo 20). Genital enfeksiyon geçirme öyküsü ile CFB arasında anlamlı bir ilişki bulunamadı (p>0,05) (Tablo 40). Özerdoğan ve ark.’nın çalışmasında üriner ve genital sistem enfeksiyonu kadınlarda yaygın olarak saptandı.114 Çalışmanın yapıldığı sırada enfeksiyonun varlığı da CFB için önemli oranda risk oluşturmaktaydı. Bu durumun; her iki hastalık durumunda görülen belirtilerin cinsel fonksiyon üzerine olumsuz etkisiyle ilgili olduğu düşünülmektedir. Kadınların 303 (% 84,2)’ü evliliğinde cinsel sorun olmadığını belirtmişlerdir (Tablo 22). Cinsel sorunu olan kadın sayısı yetersiz olduğundan dolayı ileri analiz yapılamamıştır. Çalışmamızdaki kadınların % 28,3’ü hayatlarında en az bir kez karşı cinsin cinsel tacizine uğramışlardır. % 26,7 kadın sözel tacize, % 1,7 kadın elle tacize maruz kalmışken, 3 (% 0,8) kadına tecavüze yeltenilmiş, 2 (% 0,6) kadın tecavüze uğramıştır (Tablo 23). Bu sayılar ileri analiz için yetersizdi. Yapılan çalışmalar tecavüz ve cinsel saldırılar gibi travmatik yaşantıların cinsel ağrı bozukluklarına sebep olabileceğini göstermektedir.18 Kadınlarda CFB sık görülen ve yaşlanma ile birlikte prevalans oranı artan bir sağlık problemidir. Biyolojik, psikolojik ve sosyal değişiklerin yaşandığı, bu değişiklikler nedeniyle cinsel fonksiyonun etkilenebildiği değişken ve kompleks bir süreç olan klimakteryum döneminde kadınlardaki CFB prevalans oranları; % 14,8 ile 99 % 82,2 arasında değişmektedir.131,112 Cinselliğin çoğunlukla toplumsal bir tabu olması kadınların şikâyetlerini rahatlıkla dile getirmelerini ve yardım almalarını olumsuz etkilemektedir.115 35-64 yaş arasındaki kadınlarda yaptığımız çalışmada araştırma grubumuzda CFB prevalansı % 51,7 (n=183) olarak tespit edildi. Menopozda olanlarda cinsel disfonksiyon saptananlar % 69,9 iken, düzenli adet görenlerde CFB % 33,7’dir (p<0,01) (Tablo 41). CFB 60 yaş ve üstünde en sık (% 73,7), 50-59 yaş arasında %66,0, 40-49 yaş arasında % 49,5, 39 yaş ve altında % 35,9 oranında görülmektedir (Tablo 26). Kadınların KCFÖ’den aldıkları toplam puan ortalaması 18,66±11,09’dur (Tablo47). Kadınların % 70’i ortalama değerden daha yüksek puan almıştır. Dolayısıyla, çalışmamızdaki her üç kadından birinin cinsel problemi olduğunu söylemek mümkündür. Ölçekten alınan maksimum puan 36 ve minimum puan 1,2 olarak bulunmuştur. Bu değerlere göre çalışma bölgemizde son bir ay içinde cinsel aktivitesi hiç olmayan kadınların bulunduğu ve yaklaşık her dört kadından birinin (% 27,5) bu durumda olduğu görüldü. Özerdoğan ve ark.’nın 40-65 yaş arasındaki kadınlarda yaptıkları bir alan çalışmasında araştırma grubunda CFB prevalansı yüksek bulundu (% 68,8, n=185) Sosyodemografik özelliklerden yaş, eş yaşı, öğrenim durumu, eşin öğrenim durumu, çalışma ve sosyal güvence durumu ile CFB görülmesi arasında ileri derece anlamlı ilişki olduğu belirlendi. CFB görülmesi ile eşin çalışma durumu ve ailenin gelir düzeyi arasında anlamlı ilişki varken aile tipi ile arasında anlamlı ilişki olmadığı saptandı. Evlilik şekli, ilk evlenme yaşı, evlilik süresi, doğum sayısı, menopoza girme ile CFB görülmesi arasındaki ilişki ileri derece anlamlı, doğum şekli ile anlamlı idi. Çalışma grubunda menopoz süresi CFB ile anlamlı bir ilişkili bulunmadı. Sürekli ilaç kullanmayı gerektiren herhangi bir kronik hastalık varlığı, üriner ve genital sistem enfeksiyonu, depresyon düzeyi, üriner inkontinans varlığı ile CFB arasındaki ilişki ileri derecede anlamlı bulundu. Sigara içme ve cinsel ilişki sırasında inkontinans öyküsü CFB durumu ile ilişkili değildi.114 Özerdoğan ve ark.’nın çalışma grubundakilerin KCFÖ’den aldıklar puanlar 6-45 arasında değişmekte olup, ortalama 24,22±10,11 puandır. Bu çalışmada bizim 100 çalışmamızdan farklı olarak partneri olan ve 40 yaş üstü kadınların çalışmaya katılması, çalışma sonuçları arasındaki farkı açıklamaktadır. Öztürk’ün yaptığı çalışmada cinsel sorunların sıklığı bizim çalışmamıza uyumlu olarak % 45,5 olarak bulunmuştur.122 Çayan ve arkadaşlarının 38-67 yaş grubu kadınlardaki çalışmasında CFB prevalansı % 70,76’dır. Bu oran çalışmamızın sonuçlarına göre yüksek bir değerdir. Çayan ve arkadaşlarının 179 kadın üzerinde yaptıkları başka bir çalışmada; yaşları 18 ile 66 arasında olan farklı sosyokültürel kesimden kadınlara KCFÖ anketi uygulamış ve % 46,9 oranında cinsel fonksiyon bozukluğu tespit etmiştir. 18-27 yaş grubunda % 21,7, 28-37 yaş grubunda % 25,5, 38-47 yaş grubunda % 53,5, 48-57 yaş grubunda % 65,9 ve 58-67 yaş grubunda % 92,9 oranında cinsel fonksiyon bozukluğu tespit etmiştir. Sigara kullanımı, evlilik süresi, geçirilmiş pelvik operasyonlar ve kontrasepsiyon yöntemlerinin cinsel fonksiyon bozukluğu üzerine anlamlı etkisi saptanmaz iken; ileri yaş, düşük eğitim düzeyi, çalışmama, kronik hastalık öyküsü, çok sayıda doğum varlığı ve menopozun kadınlarda cinsel fonksiyonu olumsuz etkilediği bildirilmiştir.5 Öksüz ve ark.’nın 46-55 yaş grubu kadınlardaki çalışmasında ise CFB prevalansı % 67,9 olarak belirlenmiştir Yaş, sigara, medeni durum, menopoz ile cinsel fonksiyon arasında anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır.123 Türkiye’de yapılan başka bir çalışmadaysa CFB prevalansı 40-49 yaş grubundaki kadınlarda % 50,2, 50-59 yaş grubundaki kadınlarda % 71,3, 60-64 yaş grubundaki kadınlarda % 82,9 olarak saptanmıştır.132 29 ülkede 40-80 yaşları arasında bulunan 27500 kadın ve erkekte yapılan çalışmada kadınların yaklaşık yarısında CFB görüldüğü belirlenmiştir.133 Şili’de klimakterik dönemde olan 40-59 yaş grubundaki kadınlarda KCFÖ kullanılarak yapılan başka bir çalışmadaysa CFB prevalansı % 57 olarak tespit edilmiştir.134 CFB prevalansı Tayland’ta 45-55 yaş grubu kadınlarda % 82,2, Hindistan’da 40 yaş üstü bayanlarda % 80,5 olarak bulunmuştur.113,131 Bu oranlar araştırma bulgumuzdan daha yüksek değerlerdir. CFB prevalansı Japonya’da 60 yaş üstü kadınlarda % 57,9, Şili’de 40-44 yaş grubunda % 22, 60-64 yaş grubunda % 66 olarak rapor edilmektedir.42,111 İzmir ilinde yapılan bir alan çalışmasında % 26,1 oranında cinsel işlev bozukluğu tespit edilmiştir.116 Amerika’da 45-64 yaş grubundaki prevalans oranı daha düşük 101 % 14,8 olarak saptanmıştır.112 Bu oranlar bizim bulduğumuz değerle karşılaştırıldığında daha düşük kalmaktadır. Benzer yaş gruplarında farklı değerlerin saptanması; çalışmanın yapıldığı toplumların cinsellikle ilgili sosyo-kültürel yapı ve değerlerindeki farklılıklarla açıklanabilir. 5.2. Cinsel İşlev ve Menopoz Örneklemi oluşturan kadınların menopoz yaşı ortalaması 48,01±3,89 (minimum=30, maksimum=57)’dur. Kadınların % 55,1’i 45-49 yaşlarında, % 10,2’si 40-44 yaşlarında, % 32,4’ü de 50 yaş ve üzerinde menopoza girmiştir (Tablo 12). Buna göre menopozdaki kadınların % 12,5’i erken (44 ve öncesi) ve % 85,2’si beklenen normal yaşlarda (45-55), % 2,3’ü 55 yaş üstü menopoza girmiştir. Türkiye Menopoz Derneği, Türkiye'deki menopoz yaşının 46,4±1,9 olduğunu bildirmektedir.96 Değişik çalışmalardan elde edilen bilgilere göre Türk kadınının menopoz yaşı 45-55 yaşları arasında değişmekte ve genellikle 45-47 yaşları arasında yoğunluk göstermektedir.50,52,60,70,105,135,136,137,138,139,140 Gelişmiş ülkelerde menopoz daha geç yaşlarda (Amerika’da 51, İtalya’da 48)61, gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde daha erken yaşlarda (Mısır’da 46, İran’da 44) görülmektedir.141,142 Bu bakımdan bulgularımız gelişmiş ülkelerin bulguları ile uyumludur. Bu sonuçlara göre farklı iklim ve çevre faktörlerinin, ekonomi ve kültürel özelliklerin ortalama doğal menopoz yaşına etkisinden bahsedilebilir. 176 (% 48,9) kadın menopozda iken, 178 (% 49,4) kadın düzenli adet görüyor, 6 (% 1,7) kadın düzensiz adet görüyordu (Tablo 12). Menopozda olanlarda cinsel disfonksiyon saptananlar % 69,9 iken, düzenli adet görenlerde CFB % 33,7’dir (p<0,05) (Tablo 41). Araştırma bulgumuza göre menopoz CFB için bir risk faktörü olarak saptandı. Medeni durum ile birlikte menopozun etkisi değerlendirildiğinde, bekar olanlarda menopoz CFB’nu etkilemezken, diğer kadınlarda menopoz etkili bir faktör olarak bulundu (Tablo 42). Yine yaş faktörünün etkisini kaldırdığımızda 40-49 yaş grubunda menopozun cinsel fonksiyonlar üzerinde etkili olduğunu saptandı (Tablo 46). Literatüre göre menopoz CFB için önemli bir risk faktörüdür.5, 22, 123, 129 Çayan’ın çalışmasında da menopoz durumu cinsel disfonksiyon ile ilişkili bulunmuş ve 102 menopozlu kadınlarda CFB riski 4 kat daha fazla saptanmış.5 Bu sonuçlar çalışmamıza paraleldir. Çalışmamızda aylık ilişki sayısı ile menopoz durumu karşılaştırılmış ve hiç ilişkiye girmeyenlerin % 79,6 sı menopozda iken, % 20,4’ ü düzenli adet görüyordu. Ayda 15 ve üstü ilişkiye girenlerin % 93,3’ü adet gören gruptayken,% 6,7’si menopozlu gruptadır (p<0,001) (Tablo 57). Yapılan çalışmalarda da çalışmamızla uyumlu olarak menopoz sonrası cinsel ilişki sıklığının azaldığı bildirilmiştir.143 Klimakterik dönemde over foksiyonlarındaki azalmaya bağlı hormonal denge değişmekte östrojen ve testesteron düzeylerinin azalmasıyla ortaya çıkan değişiklikler CFB’a neden olabilmektedir.57,144 Kadının menopoz öncesi cinsel aktivite düzeyi menopoz sonrası dönemdeki durumuna ışık tutacağı bildirilmiştir. Menopoz öncesi seksten zevk almayan kadın menopoz sonrası dönemde de cinsel aktiviteden uzak duracaktır. Ayrıca eşi ile ilişkilerinde problem yaşıyorsa menopoz sonrası değişiklikleri gerekçe gösterecek ve bunu eşine karşı kullanarak cinsel ilişkiden kaçınacaktır.54 Erkek yönünden bakılacak olunursa, menopoz sonrası kadında gerçekleşen hormonal değişiklikler nedeniyle erkeğin ilişkiden kaçınması da olasıdır. Kadınların postmenopozal dönemdeki ortalama süreleri ise 7,33 ± 4,87 yıldır (Tablo 12). Postmenopoz dönemindeki kadınların 53’ü (% 30,1) 5-9 yıl ve 41’i (% 23,3) 10-14 yıldır postmenopozal dönemde yer almaktadır. Semptomlara HRT tedavisinin en fazla yanıt verdiği dönem olan 5 yıl altı dönemde bulunan kadın sayısı 62’dir (% 35,2). Menopozun kronik döneme ait sorunlarının ağırlık kazandığı 15 yıl ve üstü dönemde bulunan kadın sayısı ise 20 (% 11,4)’dir. Menopoz süresi ile CFB arasındaki ilişkiye baktığımızda menopozun ilk 4 yılında CFB % 71,0 iken, bu oran 5-9. yıllarda % 66,0, 10-14. yıllarda % 63,4, 15 yıl ve üstü dönemde % 90,0 olarak saptandı (Tablo 41). Çalışmamızda menopoz süresi CFB arasında anlamlı bir ilişkili saptanamadı (p>0,05). 15 yıl üstü dönemde yaş, eş kaybı ve sağlık problemleri nedeniyle CFB değerlerinin diğer yıllara oranla daha yüksek bulunduğu düşünüldü. Özerdoğan ve ark. çalışmasında menopoza girenlerin 58 (% 46,4) ’inin 4 yıl ve daha az, 33 (% 12,3) ’ünün 5-9 yıl, 34 (% 12,6)’ünün ise 10 ve daha fazla yıldır menopozda olduğunu bildirdi.114 Bizim çalışmamıza paralel olarak bu çalışma grubunda menopoz süresi CFB ile ilişkili bulunmadı. 103 Araştırmamıza katılan menopoza girmiş 176 kadının % 96,0’sı doğal yolla, % 4,0’ü cerrahi yolla menopoza girmiştir. Menopoza giriş şekli cerrahi yolla olan kadınların sayıları istatistiksel analiz açısından yetersiz olduğundan KCFÖ ve Beck ölçeği ile karşılaştırılamadı (Tablo 12). Postmenopozal dönemdeki 176 kadının 61’i (% 34,7) şikayetleri nedeni menopoz döneminde HRT almıştır. HRT alan kadınların 22’si (% 36,1) bu dönemde eksilen hormon nedeniyle, 34’ü (% 55,7) osteoporoz nedeniyle, 55’i (% 90,2) ateş basması gibi vazomotor semptomlar nedeniyle ilaç tedavisi gördüklerini belirtmiştir (Tablo 12). Tokuç ve arkadaşları, kadınların % 18,9’unun, Erdem % 17’sinin, Güngör, kadınların % 12,3’ünün HRT aldıklarını bildirmişlerdir.50, 70, 79 Timur, HRT kullanma oranının % 10,3 olduğunu bulmuştur.145 Buna karşın Kızıltepe HRT kullanan kadınların oranını % 26,7, Hotun Şahin ve Coşkun, % 31,8 ve Varma ve ark. ise % 40 olarak bildirmiştir. 21, 69, 139 Günümüzde HRT’nin kullanım süresinde zorunlu bir kısıtlama olmadığı, devam etme kararının her kadının bireysel ihtiyaçlarına göre belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır.80 Örneklemin HRT kullanma oranı Tokuç ve ark., Güngör ve Timur, Kızıltepe, Hotun Şahin ve Coşkun’un bildirdiğinden biraz yüksek, buna karşın Varma ve ark.’nın bildirdiğinden ise daha düşük bulunmuştur. 21, 50, 69, 70, 139, 145 Postmenopozal semptom ve bulguların temelinde östrojen hormonunun yetersizliği yatmaktadır. Bu nedenle, bu semptom ve bulguların tedavisinde temel amaç, kayıp östrojen hormonunu yerine koymaktır. Menopozal belirtiler ve genitoüriner atrofi için günümüzde halen hormon tedavisi seçeneği kadar etkili başka bir seçenek bulunmamaktadır. Postmenopozal kadınların, hormon tedavisinde kâr-zarar dengesi ve maliyet düşünülmelidir. 65 yaş ve üzerinde östrojen-progesteron ya da yalnızca östrojen tedavisi alan kadınlarda, hafif kognitif bozukluklara karşı koruyuculuk olmadığı gibi, artmış demans riski vardır. Bu verilerin ışığında, postmenopozal kadında hormon tedavisi uygulamasının, “kişiye özgü” yapılması önerilmektedir. Tedavi almayı planlayan ya da almakta olan kadınlarda olası riskler ve yararlar tartışılmalıdır.146 Çalışmada kadınların HRT kullanmama nedenleri sorgulanmamakla birlikte, yapılan çalışmalarda elde edilen bulgular, kadınların HRT ve HRT’nin uzun süreli kullanımı ile ilgili eğitim gereksinimlerinin olduğunu göstermektedir.147 104 MSDÖ puan ortalaması 10,08±6.65 olarak bulunmuş ve kadınların % 45’i bu ortalama değerden daha fazla puan almıştır (Tablo 60). Bu da kadınların yarıya yakının daha fazla menopozal semptom yaşadığını göstermektedir. Somatik şikayetler alt ölçeğinden alınan puan ortalaması 4,01±2,56 olarak bulunmuş ve kadınların % 34,6’sı bu değerden daha yüksek puan almışlardır. Dolayısıyla her üç kadından birinin somatik semptomları daha yoğun yaşadığı söylenebilir. Psikolojik şikayetler alt ölçeğinin ortalama puanı 3,82±3,12 olarak bulunmuş, kadınların yaklaşık % 36,8’inin ortalamanın üzerinde puan aldığı ve daha fazla psikolojik semptom yaşadığı görülmüştür. MSDÖ’nün üçüncü alt ölçeği olan ürogenital şikayetlerin aritmetik ortalama değeri 2,26±2,11’dir. Kadınların % 24,7’si bu değerin üstünde puan aldığı, dolayısıyla ürogenital semptomları daha yoğun olarak yaşadıkları tespit edilmiştir (Tablo 60). Tokuç ve ark., kadınların menopozal semptomları önemli ölçülerde yaşadıklarını ve buna bağlı yaşam kaliteleri ile beden ve ruh sağlıklarının olumsuz yönde yaşandığını belirtmektedir.70 Araştırmacı MSDÖ puan ortalamalarını genel ölçek için 15,32±8,14, somatik şikayetler alt ölçeği için 6,02±3,28, psikolojik şikayetler alt ölçeği için 6,87±3,89 ve ürogenital şikayetler alt ölçeği için de 2,43±2,18 bulmuştur. Çoban ve ark. kadınların toplam ölçekten 18,0±8,7, somatik şikayetler alt ölçeğinden 6,6±3,8, psikolojik şikayetler alt ölçeğinden 7,6±4,0 ve ürogenital şikayetler alt ölçeğinden 3,7±2,9 puan aldıklarını saptamışlardır.105 Monterrosa ve ark., bizim çalışmamıza benzer bir şekilde MSDÖ puanını Kolombiyalı kadınlarda daha düşük (ortalama=10,6±6,7) bulmuştur.148 Heinemann ve ark., yaş ortalaması 49,8±6,4 ve % 51,9’u perimenopozal, % 48,1’i de postmenopozal evrede olan kadınlarla gerçekleştirdikleri çalışmada, MSDÖ puanını 11,0±8,2, somatik şikayetler alt ölçeği puan ortalamasını 4,2±3,2, psikolojik şikayetler alt ölçeği puan ortalamasını 4,5±4,1 ve ürogenital şikayetler alt ölçeği puan ortalamasını 2,3±2,6 bulmuşlardır.149 Çalışmamızda menopozal semptomların ağırlıklı olarak hafif şiddette yaşandığı bulunmuştur. Somatik şikayetler grubunda bulunan sıcak basması ve terleme şikayetinin tüm kadınlar tarafından en çok yaşanan semptom olduğu (ortalama= 1,22±0,94) ve 105 kadınların % 77,5’inin bunu hafif şiddetten, çok şiddetliye doğru çeşitli aşamalarda yaşadığı saptanmıştır. Somatik grupta yer alan eklem ve kas rahatsızlıkları (ortalama= 0,98±0,96) kadınların % 63,2’si, uyku sorunları (ortalama= 0,90±0,89) % 62,1’i ve kalpte sıkışma, tekleme ve çarpıntı hissi (ortalama= 0,92±0,79) % 69,7’si tarafından hafif şiddetten, çok şiddetliye doğru çeşitli aşamalarda yaşanmaktadır (Tablo 60). Psikolojik şikayetler içinde kadınların % 65,4’ü sinirliliği (ortalama=1,01±0,89), % 64,8’i keyifsizliği (ortalama=0,96±0,87), % 58,2’si fiziksel ve zihinsel yorgunluğu (ortalama=0,90±0,95), endişe/kaygıyı (ortalama= 0,95±0,94) % 62,1’i hafif şiddetten, çok şiddetliye doğru çeşitli aşamalarda yaşamaktadır (Tablo 60). Ürogenital semptomlar olarak cinsel sorunlar (ortalama=0,81±0,92) kadınların % 52,7’si, idrar sorunları (ortalama=0,73±0,83) % 50,5’i ve vajinal kuruluk (ortalama=0,72±0,82) % 51,1’i tarafından hafif şiddetten, çok şiddetliye doğru çeşitli aşamalarda yaşanmaktadır (Tablo 60). Nappi ve Nijland menopoz döneminde kadınların % 52’sinin sıcak basması, % 44’ünün uykusuzluk, % 37’sinin ruhsal dalgalanmalar, % 25’inin depresyon ve % 21’inin vajinal kuruluk yaşadıklarını bildirmişlerdir.67 Krajewska ve ark. Belarus, Polonya ve Yunanistan’da 45 yaş üzeri kadınlarda yaptıkları çalışmada üç ülkede de kadınların en çok yakındıkları menopoz semptomunun sıcak basması/terleme şikayeti olduğunu (Belarus % 60, Polonya % 54,4 ve Yunanistan % 70,6), ancak orta şiddette yaşandığını saptamışlardır. Ayrıca, kadınların en az oranda eklem ve kas sorunlarını yaşadıkları bulunmuştur (Belarus’ta % 64, Polonya’da % 63,6 ve Yunanistan’da % 51,8).68 Monterrosa ve ark, siyah ırkta kalp rahatsızlıkları ve eklem-kas ağrıları gibi somatik menopozal semptomların beyaz ırktan daha az (% 26,8 ve % 38,8), buna karşın ürogenital semptomların ise daha fazla (% 24,9 - % 14,9) yaşandığını saptamışlardır.148 Wijewardena ve ark kadınların eklem ve kas ağrıları (% 74,7), fiziksel ve zihinsel yorgunluk (% 53,9) ve sıcak basması (% 39,1) şikayetlerini yaşadıklarını, ayrıca sıcak basması, uyku problemleri ve eklem ve kas ağrılarının postmenopozal kadınlarda premenopozal kadınlara göre daha fazla yaşandığını bulmuşlardır.150 Türkiye’de farklı yerleşim birimlerinde yapılan çalışma sonuçlarına göre en yaygın görülen yakınmalar eklem-kas ağrısı (% 77-% 83), sıcak basması/gece terlemesi 106 (% 73-% 87), uykusuzluk/yorgunluk (% 71-% 82), sinirlilik/gerginlik (% 71-% 78) ve baş ağrısı/baş dönmesi (% 62-% 73,6) olarak belirlenmiştir.24, 139, 151, 152 Erzurum’da bir sağlık ocağı bölgesindeki kadınlarla yapılan çalışmada, kadınların en yaygın olarak yaşadıkları menopozal yakınmaların uykusuzluk/yorgunluk (% 74,8), baş ağrısı/baş dönmesi (% 74,5), sıcak basması/gece terlemesi (% 72,7), eklem/kas ağrıları (% 69,4), sinirlilik/gerginlik (% 68,5) ve çarpıntı (% 61,1) olduğu belirlenmiştir.72 Güngör, kadınlarda en sık görülen ilk üç şikayeti ateş basması (% 78,1), terleme (% 76,2) ve unutkanlık (% 71,9) olarak saptamıştır.50 Buna karşın Yiğit, doğal menopoza giren kadınlarda sırasıyla en sık sıcak basması-gece terlemesi (% 90), baş ağrısı (% 86,7) ve eklem/kas ağrısı (% 70) şikayetlerinin yaşandığını bulmuştur. Varma ve ark., kadınların konsantrasyon güçlüğü, sinirlilik ve gerginlik gibi anksiyete belirtileri (% 60-% 72), yorgunluk-güçsüzlük, mutsuzluk, ağlama nöbetleri, isteksizlik ve çabuk sinirlenme gibi depresif belirtiler (% 52-% 60), sıcak basması, gece terlemesi gibi vazomotor belirtiler (% 54-64) ile cinsel isteksizlik (% 68) ve baş ağrısı (% 50) şikayetlerini yaşadıklarını bildirmişlerdir.69 Erdem, kadınların menopozal dönemde en sık yaşadıkları ilk üç sorunun sırasıyla % 97 ile vazomotor, % 91 ile emosyonel ve % 79 ile merkezi sinir sistemi, en az yaşadıkları sağlık sorunlarını ise % 65 ile kardiyovasküler, % 52 ile ürogenital ve % 40 ile gastrointestinal sistem sorunları olduğunu bulmuştur. Yazar, ürogenital sorunlar içinde sırasıyla % 55,8 ile sık üriner sistem enfeksiyonu, % 53,8 ile üriner inkontinans ve % 36,5 ile disparanoyaya bağlı cinsel isteksizlik yaşandığını belirtmektedir.79 Güney, kadınların % 46,7’sinin ateş basması ve terleme, sıkıntı ve stres ve baş ve eklem ağrısı problemlerinin üçünü de yaşadığını, ayrıca % 25,4’ünün sadece ateş basması ve terleme, % 15,6’sının sıkıntı ve stres ve % 12,3’ünün de baş ve eklem ağrısı problemlerini yaşadığını, % 5,1’inin ise hiç şikayeti bulunmadığını tespit etmiştir.52 Özgür, sıcak basması, terleme (% 37,6), sinirlilik (% 38,6), eklem ve kas rahatsızlıkları (% 38,0), uyku sorunları (% 27,1), keyifsizlik (% 36,4), fiziksel ve zihinsel yorgunluk (% 35,7), endişe/kaygı (% 36,4) şikayetlerinin orta şiddette, kalpte sıkışma, tekleme, çarpıntı hissi (% 22,0), cinsel sorunlar (% 27,7), idrar sorunları (% 21,4) ve vajinal kuruluk (% 23,6) şikayetlerinin ise hafif düzeyde yaşandığını bildirmiştir.106 107 Literatürle karşılaştırıldığında araştırmamızdan elde edilen bulgular kadınların en sık dile getirdikleri menopozal semptomların genel olarak benzer olduğunu, ancak daha az şiddette yaşandığını ortaya koymaktadır. Bu çalışmada en fazla sıcak basması ve terleme şikayetinin yaşandığı, ancak şiddetinin daha az olduğu bulunmuştur. Menopozal semptomların daha az şiddetli olarak yaşanması, örneklemi oluşturan kadınların farklı sosyokültürel özellikte olması ve evlerinde ziyaret edilmiş olması ile açıklanabilir. Poliklinik ortamında yapılmış çalışmalarda bu oranların daha yüksek olmasının nedeni polikliniğe başvuran kadınların bu şikayetleri daha yoğun yaşadıkları ve polikliniğe başvurma ihtiyacı hissetmeleri olabilir. Araştırmada menopozlu ve düzensiz adet gören kadınlarda menopoz şikayetleri nedeniyle doktora başvuru oranı % 37,4 bulundu. Kadınların birden fazla menopozal yakınma nedeniyle doktora başvurdukları saptanmıştır. Menopoz döneminde birinci sırada en sık doktora gitme nedenleri sıcak basması ve terlemedir (% 57,4). Bunu eklem kas ağrısı (% 19,1), adetin aniden kesilmesi ve gebelik korkusu (% 14,7) ve adet düzensizliği (% 4,4) izlemiştir. Ayrıca kalpte sıkışma, tekleme ve çarpıntı hissi (% 2,9), ruhsal sıkıntı ve keyifsizlik hali (% 1,5) de sağlık kuruluşuna başvurma nedenleri arasında yer almaktadır (Tablo 12). Saha çalışmaları kadınların menopozal şikayetleri için sağlık yardımı alma oranlarının düşük olduğunu göstermektedir.52,49 Güney, Ankara’da bir sağlık ocağı bölgesinde yaptığı çalışmada kadınların menopoz döneminde en çok ateş basması ve terleme şikayeti (% 25,4), daha sonra sıkıntı ve stres (% 15,6) ve baş ve eklem ağrısı (% 12,3) nedeniyle doktora gittiklerini saptamıştır.52 Yücel ise Ankara’da başka bir sağlık ocağı bölgesinde yaptığı çalışmada kadınların idrar sorunları (% 32,5) ve vajinal kuruluk (% 16,8) şikayetlerinin çözümü için doktora gittiklerini ve ilaç kullandıklarını bildirmiştir.49 Özgür, İstanbul’da bir hastanenin menopoz polikliniğine başvuran kadınların sadece ürogenital şikayetleri için doktora başvurduklarını (idrar sorunları % 7,9, vajinal kuruluk % 6,7), vazomotor ve psikolojik alanlardaki sorunları ile kendilerinin baş etmeye çalıştıklarını saptamıştır.106 Çalışmamızda ise kadınların somatik şikayetler başta olmak üzere bazı yakınmalar için tıbbi yardıma gereksinim duydukları saptanmıştır. Ayrıca oranlar da 108 literatürlere göre daha düşüktür. Cinsel sorunların dile getirilmemesi olumlu bir bulgudur, ancak yeterli değildir. Bulgular, kadınların menopozal yakınmaları için doktora gitme oranlarındaki düşüklüğü işaret etmekte ve bunun nedeninin kadınların menopoz şikayetlerini çok şiddetli değil de daha hafif yaşadıkları olduğunu göstermesi bakımından olumlu olarak değerlendirilebilir. Ancak, çalışmanın menopoz polikliniğine gelen kadınlar değilde, evlerinde ziyaret edilen kadınlarla yürütülmüş olması da oranların düşük olmasında etkili olabilir. Özellikle Kadınların bu çalışma kapsamında sorgulanmamış olan menopoz algısındaki olumsuz düşünceler, baş etme yöntemlerindeki yetersizliklerin de etkili olabileceği, bu nedenle menopozal semptomlarla baş etme konusunda eğitim gereksinimlerinin olduğu düşünülmektedir. 5.3. Cinsel İşlev ve Depresyon Çalışmamızda beck ölçeği puan ortalaması 9,54±10,81’dir (minimum=0, maksimum=61). Katılımcılardan beck depresyon ölçeğinde 10 ve altı puan alan % 65,6 kadın vardı. Bu kadınlar depresyon açısından normal olan kadınlardır. Beck ölçeğinde kadınların en sık verdiği cevap % 52 ile cinselliğe olan ilginin azalması idi. En az verilen cevap % 18,1 ile kendinden memnuniyetsizlik ve % 18,9 ile kilo kaybı idi. Yaş ile Beck ölçek puanını karşılaştırdığımızda 60 yaş ve üstü kadınlarda ölçekten alınan puanlarda anlamlı artış gözlendi (p<0,05). Bu durumun eş kaybı, menopoz gibi diğer faktörlerle ilişkili olabileceği düşünüldü. (Tablo 48) Çalışmamızın sonuçlarına benzer şekilde depresyonun sıklığı ve yaygınlığıyla ilgili olarak yaş arttıkça depresyonun görülme olasılığının arttığı biçiminde görüşler vardır.156 Ancak depresyon yaygınlığını etkileyen diğer faktörlerle birlikte değerlendirildiğinde yaşa göre fark olmadığı da bildirilmiştir.157 Jorm’ un 2000 yılında yaptığı bir çalışmasına göre, depresyon yaşlılarda daha fazla görülmektedir. İlerleyen yaşla birlikte hastalarda depresif belirtilerin arttığı, ancak majör depresyon sıklığında farklılık olmadığı bildirilmiştir.158 Beck ölçeğinde alınan puanların eğitim durumuna göre dağılımlarına baktığımızda kadının eğitim düzeyi arttıkça, kadının beck ölçek puanı azalmakta ve aynı şekilde eşlerin eğitim durumu incelendiğinde eşin eğitim düzeyi arttıkça, kadının beck ölçek puanı azalmaktaydı (Tablo 51). Ülkemizde yapılan benzer çalışmalarda eğitim düzeyi düşük olanlarda depresyon oranı daha yüksek bulunmuştur.159, 109 160 Bu durumda kadının ve eşin eğitimli olması kadının depresyona yatkınlığını azaltıyor olabilir. Aylık gelir düzeyi ile depresyon karşılaştırıldığında aylık gelir düzeyi düştükçe, beck ölçek puanı artıyor, ancak bu fark istatistiksel açıdan anlamlı değildi (p>0,05) (Tablo 48). Ülkemizde depresyon en yüksek oranda düşük gelir düzeyindekilerde bulunmuştur.159,160 Medeni durum ile depresyon arasındaki ilişkiye baktığımızda evli yada bekar olmak depresyonla ilişkili bulunmazken, eşin ölmüş olması, boşanmış olmak veya eşinden ayrı yaşıyor olmak depresyonu arttıran bir durum olarak saptandı (p<0,05) (Tablo 51). Çalışmamıza benzer şekilde birçok çalışmada depresyonun ayrılmış, boşanmış ya da eşi ölmüş olanlarda daha yüksek oranda olduğu bulunmuştur.161, 162, 163 Depresyonun bekarlarda daha yüksek, evlilerde düşük görüldüğü de ileri sürülmektedir.164 Brown ve Moran’ın çalışmasında kadınlarda eş kaybının depresyon ile ilişkili önemli bir stres etkeni olduğu görülmüştür.158 Evlilikle ilgili özelliklere bakıldığında evliliğini cinsellik yönünden yetersiz bulan kadınlarda, çok iyi bulanlara göre depresyona yatkınlık daha fazla görülmekteydi (p<0,05) (Tablo 53). Bu sonuçlar, kadının eşiyle olan cinsel ilişkisinde memnuniyet azalmasının depresif belirtilerde artmaya neden olduğunu düşündürmektedir. Evde söz sahibi olma durumu beck ölçek puanı ile karşılaştırıldığında kadın ve eşinin birlikte kararlar alıyor olmasının kadının depresyon puanını düşürdüğü gözlendi. Eğer kadın kararları yalnız alıyorsa depresyona yatkınlığı artmaktadır (p<0,01) (Tablo 53). Eşleri aktif çalışmayan kadınların (emekli, işsiz) beck ölçeğinden aldıkları puanlar, eşi çalışanlara (memur, işçi, serbest) göre daha yüksek bulundu (p<0,01) (Tablo 52). Eşin evde gün boyu kadınla beraber olması, kadının sosyal hayatını olumsuz etkiliyor ve kadın işine karışıldığını hissederek gerilim yaşıyor olabilir, yıllarca evinde özgür olan kadın belli yaştan sonra kısıtlanmış, özgürlüğünü kaybetmiş hissine kapılabilir. Ancak yaşla birlikte eş kayıplarının artması ve eş kaybının da depresyona yatkınlığı arttırıyor olması da göz önünde bulundurulmalıdır. İnandı’nın çalışmasında ev kadınlarında özellikle eşleri işsiz olan kadınlarda depresyon oranı oldukça yüksek tespit edilmiştir.165 110 Eşin sağlık sorununun varlığı ile depresyon arasındaki ilişkiye baktığımızda eşi ölmüş olanlarda depresyona yatkınlık artıyordu (p<0,01) (Tablo 52). Depresyon ile aylık ilişki sayısı arasında anlamlı bir ilişki vardı. İlişki sayısı arttıkça depresyon azalıyordu. Ancak depresyon açısından en ideal aralık 10-14 olarak bulundu. 15 ve üzeri ilişki sayısı olan kadınlarda depresyon puanlarının tekrar arttığı görüldü (p<0,01) (Tablo 49). Araştırmada depresyon belirtisi olanlarda olmayanlara oranla CFB görülme sıklığı anlamlı şekilde yüksek bulundu (p<0,01) (Tablo 54). Yaşın etkisini kaldırıp depresyonun cinsel fonksiyon üzerine etkisine baktığımızda Beck ölçek puanı ile KCFÖ puanı arasında yine anlamlı ilişki olduğu görüldü. Her bir yaş grubunda depresyon ile CFB arasında anlamlı ilişki vardı (p<0,05) (Tablo 55). Çalışmamızda düzenli adet gören kadınların % 71,9’u beck ölçeğinde sağlıklı grubuna girerken, menopozda olan kadınların % 59,1’i sağlıklı grubundadır. Yapılan istatistiksel analiz sonucunda menopoz durumu ile depresyon arasında anlamlı bir ilişki olduğu tespit edildi (p<0,05) (Tablo 50). Ancak yaşın etkisini kaldırıp menopozun depresyon üzerine etkisine baktığımızda menopoz ile beck puanı arasında anlamlı bir ilişki olmadığı görüldü (Tablo 56). Kadınların Beck ölçeğinden aldıkları puanlarını sosyodemografik özellikleriyle karşılaştırdığımızda; yaş, eğitim, eş eğitim, eş meslek, eş sağlık durumu, aylık ilişki sayısı, evliliği cinsellik yönünden algılama, evde söz sahibi olma ve partner durumu ile anlamlı ilişki bulundu. Ülkemizde menopozun kadınların psikolojisi ve cinselliğini etkilemediği, kadınların rol, sorumluluk ve ilişkilerdeki değişim açısından menopozu olumsuz bir süreç olarak algılamadıklarını gösteren çalışmalar olduğu gibi menopozun yaşlılığın başlangıcı olduğu ve cinselliğin daha az önemsenmesi ve yaşanması gerektiğinin ifade edildiği araştırmalar da vardır.69,114 Türkiye’de ve diğer ülkelerdeki kadınlarda yapılan bazı araştırmalar depresyonun CFB için önemli risk faktörü olduğunu göstermektedir.22,57 45-55 yaşları arasındaki Avustralya kadınları arasında yapılan bir çalışmada da yüksek depresyon skorları tespit edilen kadınlarda CFB prevalansının yüksek olduğu belirlenmiştir.153 Özerdoğan ve ark.’nın çalışma grubundakilerde depresyonun derecesi arttıkça CFB görülme riski artmakta ve bu bulgular çalışmamızın sonuçları ile uyumludur. 114 111 Buradan çıkarılabilecek bir sonuç, ülkemizde postmenopozal dönemdeki kadınların pek çoğunda depresyon veya maskeli depresyon olabileceğidir. Menopoza ilişkin kaydedilen başlıca emosyonel ve psikolojik semptomlar, huzursuzluk, duygu ve mizaç değişiklikleri, yorgunluk, depresyon, cinsel işlev bozukluğu, libido azalması, uykusuzluk, baş ağrısıdır. Aslında menopozdaki pek çok kadın, gerek endokrinolojik, gerekse psişik değişikliklere uyum sağlamaktadır.154 Erkeklerde yaşlanmayla birlikte, cinsel aktivitedeki azalmayı izah etmek çok kolaydır. Ancak, kadınlarda yaşlanmanın, hormonlardaki değişikliklerin ve menopozun kadın cinselliği üzerine olan etkileri çok daha az anlaşılmıştır. Menopoz, sadece fizyolojik değişikliklerden ibaret değil, kadının doğurganlığının sonudur. Bu durum, kültürden kültüre değişen pek çok sosyal etkiyi de beraberinde getirmektedir. Menopoza geçiş fazında depresyon sıklıkla gelişir. Bütün bu faktörlerden kadında yaşlanma ve cinsellik ile ilgili çalışmaların sonuçları çok değişken olabilmektedir.155 Türkiye’de cinselliğe bakış, kültürel çeşitlilik nedeniyle farklılıklar göstermektedir. Türkiye farklı yöreler ve farklı aile yapıları açısından; cinselliği bastıran, kısıtlayan ve izin veren kültürler gruplarının içerisinde yer almaktadır. Kadının sosyal ve ekonomik var oluşunun çocuk doğurma ile ilişkili görüldüğü kültürlerde, üreme işlevinin bitmesi cinsellik eyleminin tamamlandığı anlamına gelmektedir. Menopoz döneminde cinsel doyum ve işlev sorunlarının oluşmasında, biyolojik etkenlerden çok döneme özgü sosyalkültürel atıfların, psikolojik sorunların rol oynadığı düşünülmektedir. Menopoz döneminde cinselliğe yaklaşımın, menopozun bütünü içinde ele alınması gerekmektedir. 112 6. SONUÇ ve ÖNERİLER 35-64 yaş kadın populasyonunda menopozun cinsel fonksiyon üzerine etkilerini tespit etmek, premenopoz ve postmenopoz dönemi kadınlarda cinsel işlev bozukluğu prevelansını saptamak, cinsel işlev bozukluğunun bazı sosyoekonomik, kültürel ve demografik değişkenlerle ilişkilerini incelemek amacıyla yaptığımız çalışmamızda literatüre göre 47 yaş menopoza giriş yaşı kabul edilerek premenopoz gruptan 179, postmenopozal gruptan 181 kadınla görüşüldü. Postmenopoz grupta % 69,9 oranında, premenopoz grupta % 33,7 oranında cinsel fonksiyon bozukluğu saptandı. Çalışmamızda, kadınların yaş ortalaması 46,44±9,28 (minimum=35- maksimum=64) yıl olarak, kadınların eşlerinin yaş ortalaması ise 55,91±10,80 (minimum=28- maksimum=75) yıl olarak bulundu. Kadının yaş grubu arttıkça cinsel fonksiyon bozukluğu görülme oranı artmaktadır. Özellikle 50 yaş ve üzerinde cinsel fonksiyon bozukluğu yüksek bulundu. Araştırma bulgumuza göre menopoz cinsel fonksiyon bozukluğu için bir risk faktörü olarak saptandı. Yaş faktörünün etkisini kaldırdığımızda da menopozun cinsel fonksiyonları olumsuz etkilediğini saptadık. Çalışmamızda; kadının ve eşin yaş grubu, kadının ve eşin eğitim durumu, kadının va eşin mesleği, partner yokluğu, görücü usulü evlilik yapma, akraba evliliği, evlilik süresi, kadının evlilikte cinselliğe bakışı, eşe olan his, evde söz sahibi olma durumu, cinsellikle ilgili ilk bilgi alınan kaynak, doğum sayısı, gebelik sayısı, çocuk sayısı, doğum şekli, düşük yapma, kadının ve eşin sağlık sorunları, kadının doğum kontrol yöntemi kullanımı, aylık ilişki sayısı, menopozda olma ve depresyon cinsel fonksiyon bozukluğu üzerinde etkili bulunan faktörler olarak belirlendi. Araştırmada depresif belirtileri olanlarda, olmayanlara oranla cinsel fonksiyon bozukluğu görülme sıklığı anlamlı şekilde yüksek bulundu. Yaşın etkisini kaldırdığımızda da her bir yaş grubunda depresif belirtiler ile cinsel fonksiyon bozukluğu arasında anlamlı ilişki vardı. Kadının yaşı, eğitim durumu, eşin eğitim ve meslek durumu, partner kaybı, kadının evlilikte cinselliğe bakışı, evde söz sahibi olma, aylık ilişki sayısı depresif belirtiler üzerinde etkili bulundu. 113 Menopoz durumu ile depresyon arasında anlamlı bir ilişki olduğu tespit edildi. Ancak yaşın etkisini kaldırıp menopozun depresyon üzerine etkisine baktığımızda menopoz ile depresyon arasında ilişki olmadığı görüldü. Araştırmada belirlenen risk faktörleri cinsel fonksiyon bozukluğunun fiziksel, sosyal ve emosyonel yönleri olan bir sorun olduğunu göstermektedir. Kadınların sağlığına, aile yaşantısına ve iş verimliliğine olumlu katkılarda bulunması amacıyla, menopoz öncesi dönemde menopoza bağlı olarak ortaya çıkan ve sıklıkla görülen ateş basması, terleme, cinsel isteksizlik, ruhsal sıkıntı v.b. semptomların, kadınların yaşam şekillerini nasıl değiştireceği hakkında önceden bilgilendirilmeleri sağlanmalıdır. Toplum, menopozal dönemi ve getirdiği sorunları iyi tanımalı tedavi yaklaşımları konusunda bilinçlendirilmelidir. Kadınların çoğu menopozal değişiklikleri doğal karşılamakta ve çok ağır tablolar ortaya çıkmadıkça doktora başvurmamaktadır. Menopoz doğal bir süreçte olsa, birçok hastalık riskini de beraberinde getirdiğinden, menopoza giren kadınların düzenli kontrol altında bulunmaları için aktif ve/veya pasif tarama programları yapılmalıdır. Kadın cinsel fonksiyon bozukluğu ile ilgili epidemiyolojik çalışmalarda incelenen topluluk sayısının yetersiz oluşu, seçilen topluluğun temsil etme değerinin düşük oluşu ve ortak bir kadın cinsel fonksiyon bozukluğu tanımının kullanılmaması gibi bazı yöntemsel sorunlar bulunmaktadır. Cinsellik toplumumuzda tabu olarak bilinir. Çoğu zaman hasta hekim ilişkisinde bile tabu olmaktan çıkamamaktadır. Ancak bu çalışmada KCFÖ’ni yarım bırakan 3 kadın (% 0,83) vardı. Cinsel işlev bozuklukları birçok toplumda sık olarak görülür ve tedavi edilebilen durumlardır. Ülkemizde okullarda yapılandırılmış cinsel eğitimin bulunmadığı bir gerçektir. Tıp fakültelerinde bile hekim yetiştirirken cinsellik ve cinsel işlev bozuklukları ile ilgili dersler bulunmamaktadır. Okullarda programa cinsel eğitim ile ilgili ders saatlerinin dahil edilmesinin sağlıklı cinsel bilgiye ulaşabilmek için gerekli bir çözüm olacağı ve böylece yanlış bilgi ve inanışların neden olduğu cinsel sorunların azalabileceğini düşünüyoruz. Cinsel fonksiyon bozukluğu sıklığı ile ilgili çalışmalar birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de son dönemlerde artmaya başlamıştır. Ülkemizin sosyokültürel heterojenitesi düşünüldüğünde ortak bir sorgulama formunun oluşturulması ve değişik 114 bölgelerde bu alanda yapılacak farklı çalışmalar ile prevalans ve risk faktörleri konusunda önemli veriler elde edilebilecektir. Bu verilerin elde edilmesi ve tanısal yaklaşımlar ile ilgili yapılacak çalışmalar kadın cinsel fonksiyon bozukluklarının öneminin vurgulanmasına, daha iyi anlaşılıp tanı ve tedavisindeki ilkelerin ortaya konmasına yardımcı olabileceği gibi sosyokültürel değişime de neden olabilecektir. 115 KAYNAKLAR 1. Teed H, Burger Hg. The Menopausel Transition. Studd J (Editör). In The Management Of The Menopause, Parthenon Publishing, New York London, 1988: 68- 76 2. Susan Quilliam, Kadın aşk ve cinsellik Çev. Edi: Cengiz Sepkin. Istanbul. CSA Global yayın ajansı, 2004. 174-181. 3. Goodwin, A. J. & Agronin, M. E. A Woman’s Guide to Overcoming Sexual Fear & Pain. New Harbinger Publications, 1997, Inc. Oakland-Canada. 59-118 4. Laumann ED, Paik A, Rosen RC. Sexual Dysfunction in the United States, Prevalance and Predictors, JAMA 1999; 281 (6): 5537 – 5544. 5. Cayan S, Akbay E, Bozlu M, Canpolat B, Acar D, Ulusoy E. The prevalence of female sexual dysfunction and potential risk factors that may impair sexual function in Turkish women. Urol Int 2004; 72:52–7.) 6. Duman A. Yetişkinler Eğitimi. Ankara: Ütopya yayınları, 2000. 7. Rosen CR, Lobo AR, Block BA, Yang H-M, Zipfel LM. Menopausal Sexual Interest Questionnaire (MSIQ): A unidimensional scale for the assessment of sexual interest in postmenopausal women. J Sex Marital Ther 2004; 30:235-250. 8. Gonzalés M, Viafara G, Caba F ve ark. Sexual function, menopause and hormone replacement therapy (HRT). Maturitas 2004; 48: 411-420. 9. Christiane N. Menopoz gerçeği. Çev. Füsun Doruker. Akdeniz Yayınclık, 2005; 290-315 10. Yeni E. Menopoz ve Cinsellik. In: Kadıoğlu A, Başar M, Semerci B, Orhan İ, Aşçı R, Yaman Ö, Çayan S, Usta F, Kendirci M, Eds. Erkek ve Kadın Cinsel Sağlığı. İstanbul: Türk Androloji Derneği Yayınları, 2004: 652-666. 11. Yadav J, Genaralli, L, Ratakonda. U. Female Sexuality and Common Sexual Dysfunctions: Eveluation and Management in A Primary Care Setting. Prim Care Update Ob/Gyns, 2001 8 (1): 511. 12. Masters WB, Johnson VE. Human Sexual Behavior. İnsan Cinsel Davranış. Sayın. Ü. (Çev. ed), İstanbul, Bilimsel ve teknik Yayınları Çeviri Vâkfı 1994. 13. Kinsey AC. Gebhard PH. Sexual Behaviour In The Human Females, Sounders, Philadelphia, 1953. 14. Shere Hite, Hite Raporu,1976 Çev: Eden E, cep kitapları:38/cinsellik dizisi: 2, 1. Baskı Ağustos 1984 15. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) 2003, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Ankara 2005 16. Bayram GO. Histerektominin cinsel yaşam üzerine etkilerinin belirlenmesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. 2005 17. Basson R, Berman J, Burnett A Derogatis L, Ferguson D, Fourcroy J et al. Report of the international consensus development conference on female sexual dysfunction: definitions and classifications. J Urol 2000;163:888- 893 18. İncesu C. Cinsel işlevler ve cinsel işlev bozuklukları. Klinik Psikiyatri 2004; Ek 3: 3-13. 116 19. Karakoyunlu FB. Evli kadınlarda cinsel fonksiyon bozukluğu görülme sıklığı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Akdeniz Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Antalya. 2007 20. Pekru Y. Multipl sklerozlu kadın hastaların cinsel fonksiyonları ve yaşam kalitelerinin belirlenmesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 2005. 21. Kızıltepe A. Total histerektomili kadınların benzer yaş grubundaki histerektomi olmayan kadınlarla cinsel işlevler açısından karsılaştırılması, Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi, Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul, 2006. 22. Aslan E. Poçan GA, Dolapçıoğlu K, Savaş N, Bağış T. Menopoz Sonrasındaki Cinsel Disfonksiyonun Hormonal Durum ve Sosyokültürel Faktörlerle Etkileşimi, Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Dergisi, (TJOD Derg) 2008; Cilt: 5 Sayı: 4 Sayfa: 263- 8, 23. Brotto LA, Luria M. Menopause, Aging, and Sexual Response in Woman. In: Rowland DL, Incrocci L, Eds. Handbook of Sexual and Gender Identity Disorders, New Jersey: John Wiley & Sons, Inc, 2008: 251-281. 24. Ertem GK, Şirin A. Menopoz polikliniğine başvuran kadınların menopoza ilişkin yakınmalarına verilen planlı eğitimin etkinliğinin incelenmesi, I. Uluslararası VIII Ulusal Hemşirelik Kongresi, Antalya, 29 Ekim- 2 Kasım 2000, Bildiriler, s: 256-259. 25. Goldstein I, GıraldıA, Kadıoğlu A, HW Van Lusen, L.Marson, R.Nappi, J. Peaus, A.Salonia, A.M. Traish, Y.Vardı. Seksüel Tıp Kadın Cinsel Fonksiyon Fizyolojisi ve Kadın Cinsel Disfonksiyonunun Fizyopatolojisi, Çeviri Çulha M, Eryılmaz H.Y, Önem K. 2 Uluslar arası seksual Disfonksiyon toplantısı– Paris. , 2004s.711. 26. Berman JR, Goldstein I. Female sexual dysfunction. Urol Clin North Am; 28(2):404- 416. 2001 27. Bancroft J. Human Sexuality and its problems. Churchill Livingstone Edinburgh. 1980. 28. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) 2008, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Ankara Ekim 2009 29. Basson R, Weijmar Shultz WCM. Seksüel Tıp, Bölüm 22, Kadınlarda Cinsel İstek ve Uyarılma Bozuklukları ve Cinsel Ağrı 2004: s 860 30. Lewis RW, Fugl-Meyer KS, Bosch R. Epidemiology/Risk Factors of Sexual Dysfuntion. Journal of Sexual Med 2004; 1(1):35-39. 31. American Psychiatric Association Diagnostic and statistical manual of mental disorders 4th (DSM IV) Ed.Washington, DC 1994. 32. American College of Obstetricians and Gynecologist. ACOG technical bulletin: Sexual dysfunction. Int Gynecol Obstet 1995; 51:265–277. 33. Droegemuller W. Sexuality and sexual dysfunction. In H Visscher, Precis IV: An update in obstetrics and gynecology, Washington, DC: ACOG. 1994. 34. Billurcu N. Menopoz dönemindeki kadınlarda cinsel fonksiyon bozuklukları, Aile Hekimliği Anabilim Dalı Uzmanlık Tezi, Harran Üniversitesi, Şanlıurfa, 2008 35. Hulter B, Lundberg PO, Sexual function in women with hipothalamo – pituitary Disordes. Arch Sex Behav 1994; 23: 171 -183. 117 36. Mastrogiacomo I, SerafınıE, Zusas, Zucchetta P, Romagnoli GF, SaporıtıE, dean P, Ronco C, Ad AmıA, Hyperprolactinemiy and sexual disturbances among uremic womwn on hemodialysis. Nephron 1984; 37: 195–199. 37. Dünya Sağlık Örgütü. Ruhsal ve Davranışsal Bozuklukların Sınıflandırılması. Çev. Ed. Öztürk Ö, Ufuk B. Ankara: Türkiye Sinir ve Ruh Sağlığı Hastalıkları Derneği Yayını, 1993. 38. Şahin D. Cinsel İşlev Bozukluklarının Psikolojik Nedenleri. ‘Sık görülen iki cinsel işlev bozukluğu’:Vajinismus ve Erken Boşalmada Değerlendirme, Tanı ve Tedaviler. Ed: D. Şahin, A. Kayır. İstanbul; Roche Yayınları s, 2001: 30 39. Rako S. Testosterone supplemental therapy after hysterectomy with or without concomitant oophorectomy: estrogen alone is not enough. J Women's Health & Gender-Based Medicine. 2000; 9:917–923. 40. Varma SG, Oğuzhanoğlu NK, Karadağ F ve ark. Doğal ve cerrahi menopozda depresyon ve anksiyete düzeyleri ile cinsel doyum arasındaki ilişki. Klinik Psikiyatri 2005; 8:109-11. 41. Palacios S, Tobar AC, Menendez C. Sexuality in the climacteric years. Maturitas 2002; 43 Suppl 1:69-77. 42. Castelo BC, Blumel JE, Araya H, Riquelme R, Castro G, Haya J, Gramegna G Prevalence of sexual dysfunction in a cohort of middle-aged women: influences of menopause and hormone replacement therapy, J Obstet Gynaecol, 2003: 23(4): 426-430. 43. Gonzales M, Viafara G, Caba F, Molina E Sexual function, menopause and hormone replacement therapy, Maturitas, 2004: 48(4): 411–420. 44. Cawood EH, Bancroft J. Steroid hormones, the menopause, sexuality and well-being of women. Physcol Med 1996; 26: 925-936. 45. Chen J, Ho SC. Contraseptive status and sexual function of climacteric Chinese woman. Contraception 1999; 59:85-90 46. Howard JR, O'Neill S, Travers C. Factors affecting sexuality in older Australian women: sexual interest, sexual arousal, relationships and sexual distress in older Australian women. Climacteric 2006; 9(5):355-67. 47. Bartlik B, Goldstein MZ Practical geriatrics: maintaining sexual health after menopause Psychiatr Services, 2000; 51(6): 751-753. 48. Seyisoğlu H, Ertüngealp E Klimakterium, Yıldırım M, Klinik Jinekoloji, Çağdaş Kitabevi, 3. Baskı, Ankara. 2002; s: 187-217, 49. Yücel Ç. Postmenapozal dönemdeki kadınların cinsel yaşamlarına ilişkin sorunlarının ve başetme durumlarının incelenmesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2006. 50. Güngör L. Elazığ Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Sağlık Ocağı bölgesinde yaşayan 45 yaş ve üstü kadınların menopoz hakkındaki bilgi, tutum ve davranışları, Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi, Fırat Üniversitesi, Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Elazığ, 2003. 51. Tortumluoğlu G. Klimakterik dönemdeki kadınların temel gereksinimlerini gidermede hemşirenin rolü, 2004. Erişim Adresi: [http://www.insanbilimleri.com/ojs/index.php/uib/article/viewArticle/121], Erişim Tarihi: 10.09.2011. 118 52. Güney N. Park sağlık ocağı bölgesinde 35 yaş ve üzeri kadınlarda menopoz yaşı ve perimenopozal semptomların tespiti, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2006 53. Karakuş E, Menopoz döneminde kadınların yaşadığı sorunlar ve bunlara dayalı eğitim gereksinimleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2006 54. Kömürcü N, Yıldız NK. Menopozda cinsel yaşam. Kadın Cinsel Sağlığı 2007; 173-176. 55. Soyupek S, Armağan A. Libido Kaybı Olan Kadınlarda Androjenlerin Durumu ve Androjen Replasman Tedavisi, Androloji Bülteni, 2005; 23: 344-347. 56. Oskay ÜY Klimakterium döneminde cinsellik, İstanbul Üniversitesi FNHYO Dergisi, 2004; 12(52): 59-66. 57. Gallicchio L, Schilling C, Tomic D, Miller SR, Zacur H, Flaws JA Correlates of sexual functioning among mid-life women, Climacteric: The Journal of The International Menopause Society, 2007; 10(2): 132-142. 58. Çağlayan E.K, Hormon Replasman Tedavisinin Perimenopoz ve Postmenopozal Kadınlarda Psikolojik Semptomlara Etkisi, Uzmanlık Tezi, İstanbul, Kasım 2004. 59. Doruk H, Akbay E, Cayan S, Akbay E, Bozlu M, Acar D Effect of diabetes mellitus on female sexual function and risk factors, Arch Androl, 2005; 51(1): 1-6. 60. Bezircioğlu İ, Gülseren L, Öniz A, Kındıroğlu N Menopoz öncesi ve sonrası dönemde depresyonanksiyete ve yetiyitimi, Türk Psikiyatri Dergisi, 2004; 15(3): 199-207. 61. Amore M, Donato PD, Berti A, Palareti A, Chirico C, Papalini A, Zucchini S Sexual and psychological symptoms in the climacteric years, Maturitas, 2006; 56(3): 303-311. 62. Kuloğlu M, Atmaca M, Geçici Ö, Kılıç N, Tezcan AE Antidepresan ilaçların cinsel işlev üzerine etkileri, Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, 2000; 10(2): 97-102. 63. Connell K, Guess MK, Bleustein CB, Powers K, Lazarou G, Mikhail M, Melman A Effects of age, menopause, and comorbidities on neurological function of the female genitalia, Int J Impot Res, 2005; 17(1): 63-70. 64. Seyisoğlu H Menopoz ve Seksüel Yaşam, Atasü T, Menopoz ve Kanser Tedavisi, Nobel Tıp Kitabevi, İstanbul, 2001; s: 385-395 65. Reis N. Jinekolojik kanser ve tedavilerinin kadın cinsel sağlığına etkileri, Cumhuriyet Üniversitesi HYO Dergisi, 2003 7(2): 35-40. 66. Cairu L, Göran S Menopause-related symptoms, Am J Obstet Gynecol, 2003 189(6): 1646-1653. 67. Nappi ve Nijland. Women’s perception of sexuality around the menopause: outcomes of a European telephone survey, Eur. J. Obstet. Gynecol, Reprod Biol, 2008.137(1): 10-16. 68. Krajewska K, Krajewska Kulak E, Heineman L, Adraniotis J, Chadzopulu A, Comparative analysis of quality of life women in menopause period in Poland, Greece and Belorussia using MRS scale, Preliminary report Advances in Medical Sciences, 2007; 52(1): 140-143. 69. Varma GS, Karadağ F, Oğuzhanoğlu NK, Özdel O, Kökten S. Menopoz: klimakterik belirtiler ve cinsel doyum arasındaki ilişki, Yeni Symposium Dergisi, 2006; 44(4): 182-188. 119 70. Tokuç B, Kaplan PB, Balık GÖ, Gül H. Trakya Üniversitesi Hastanesi menopoz polikliniğine başvuran kadınlarda yaşam kalitesi, Uzmanlık Sonrası Eğitim ve Güncel Gelişmeler Dergisi, 2006; 3(4): 281-287. 71. Api M Menopause and sexuality, Journal Turkish German Gynecol Assoc, 2005; 6(3): 28-36. 72. Tortumluoğlu G. Klimakterik dönemdeki kadınlara verilen planlı sağlık eğitiminin menopozal yakınma, tutum ve sağlık davranışlarına etkisi, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Erzurum, 2003. 73. Tortumluoğlu G. Asyalı ve Türk kadınlarında menopoz, İnsan Bilimleri Dergisi, 2004. Erişim Adresi: http://www.insanbilimleri.com/ojs/index.php/uib/article/viewFile/118/118] Erişim tarihi: 10.09.2011 74. Woods NF, Mitchell E. Symptoms during the perimenopause: prevalence, severity, trajectory, and signifiance in women’s lives, The American Journal of Medicine, 2005; 118(12): 14-24. 75. Yiğit EA Doğal ve cerrahi menopozda psikiyatrik bozukluklar, Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi, Atatürk Üniversitesi, Psikiyatri Anabilim Dalı, Erzurum, 2002 76. Gürkan ÖC Menopoz semptomlarını değerlendirme ölçeğinin Türkçe formunun güvenirlik ve geçerliliği, Hemşirelik Forumu Dergisi, Mayıs-Haziran, 2005; 30-35. 77. Altınsoy N, Klimakterik dönemde vazomotor bozukluklar ve cinsel işlevleri ile ilgili ya.kınmalarda hemşirelik danışmanlığının etkisi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 2002 78. WHO Health Evidence Network (HEN) Prevention by calcium supplementation and vitamins, 2009. Erişim Adresi [http://www.euro.who.int/HEN/Syntheses/osteoporosis/20060503_7], Erişim Tarihi: 21.01.2011. 79. Erdem Ö. Menapoz dönemindeki kadınların yaşadıkları sorunlar ve baş etme yolları, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2006. 80. Position statement of The North American Menopause Society Menopause Position Statement Estrogen and progestogen use in postmenopausal women, 2008. 15 (4): 584-603 Erişim Adresi: [http://www.menopause.org/PSHT08.pdf] DOI: 10.1097/gme.0b013e31817b076a, Erişim Tarihi: 24.07.2011 81. Yeni E. Menopoza girmiş kadınlarda azalmış cinsel istek bozukluğu, Androloji Bülteni 2007. 31: 353-357. 82. Doğan S, Altınyazar V, Eker E Kadın cinsel işlev bozukluklarında farmakolojik tedavilerin yeri, Yeni Symposium Journal, 2008 46(4): 188-199. 83. Genazzani AR, Pluchino N, Bernardi F, Valentino V. Sexuality, Reproduction & Menopause, 2004; 2(4): 204-208. 84. Önem K, Kadıoğlu A. Kadın orgazmik işlev bozukluğunda hormon replasman tedavisi, Androloji Bülteni, 2005; 23: 248-251. 85. Ertunç D, Tok E, Evrüke C, Dilek S, Kadayıfçı O, Raloksifenin postmenopozal hastalarda ürogental semptomlar ve cinsel fonksiyon üzerine etkisinin değerlendirilmesi, Türkiye Klinikleri J Gynecol Obst, 2004; 14: 305-310. 86. Kessel B, Nachtigall L, Plouffe L, Siddhanti S, Rosen A, Parsons A Effect of raloxifene on sexual function in postmenopausal women, Climacteric, 2003 6(3): 248-256. 120 87. Ekinci M, Hoşcan B, Armağan A Kadın cinsel işlev bozukluğu tedavisinde kullanılan farmakolojik ajanlar, Androloji Bülteni, 2007; 28: 77-79. 88. Yağcı AT Menopozda akupunktur tedavisi, Uluslararası katılımlı 4. Ulusal Akupunktur Kongresi, Antalya, Eylül 2006, Bildiriler, s:32-35 89. Gedikoğlu Ş. Türkiye’de Yaygın Eğitimden Çağdaş Halk Eğitimine, Kadıoğlu Matbaası, Ankara, 1991 90. Şahin NH. Bir Km Taşı: Menopoz, İÜ Florence Nightingale Hemşirelik Yüksekokulu Mezunları Derneği Yayınları, Yayın No: 2, Çevik Matbaacılık, İstanbul, 1998. 91. Taşkın L. Doğum ve Kadın Sağlığı Hemşireliği, VIII. Baskı, Sistem Ofset, s: 451-464, Ankara, 2007 92. Özer Ö. Menopoz ve fitoöstrojenler, Tezsiz Yüksek Lisans Dönem Projesi, Ankara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Farmakognozi Anabilim Dalı, Ankara, 2006. 93. Güreş BŞ. Menapoz dönemindeki osteoporozlu kadınlarda beslenme durumlarının araştırılması, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2006. 94. Engindeniz FT. Nilüfer Halk Sağlığı Eğitim ve Araştırma Bölgesi'nde yaşayan 40-60 yaş arası kadınlarda menopoza girme yaşı ve bunu etkileyen etmenler. Tıpta Uzmanlık Tezi, Uludağ Üniversitesi, Bursa, 2005. 95. Ertüngealp E, Seyisoğlu H. Klimakterium ve Menopoz. In: Kişnişçi HA (Ed). Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi. Ankara, Güneş Kitabevi; 1996; p:1319- 1351. 96. Ertüngealp E. Türkiye Menopoz ve Osteoporoz Derneği &Türk Jinekoloji Derneği “Hormon Replasman Tedavisi” Konsensus Grubu Kararları, Artemis, 2003; 4(1): 7-8. 97. Alparslan N, Ağrıdağ G. Adana Karataş Merkezde Menopoza Giriş Yaşı Tesbiti. Sağlık ve Sosyal Yardım Dergisi 1995, 5/4: 19-22 98. Lale Taşkın: Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği. Sistem Ofset, Ankara, 2. Baskı, 1997; s: 440-448, 99. Rosen R, Brown C, Heiman J, Leiblum S, Meston C, Shabsigh R, Ferguson D, D’agostino R. The female sexual function ındex (FSFI): A multidimensional self-report ınstrument for the assessment of female sexual function. Journal of Sex & Marital Therapy 2000; 26:191-208. 100. Beck AT, Beamesderfer A. Assessment of depression: the depression inventory. Mod Probl Pharmacopsychiatry. 1974;7(0):151–169. [PubMed] 101. Hisli N, Beck Depresyon Envanteri’nin geçerliliği üzerine bir çalışma. Psikoloji Dergisi, 1988; 6: 118-122 102. Tegin B Depresyonda bilişsel bozukluklar: Beck modeline göre bir inceleme. Yayınlanmamış doktora tezi. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1980. 103. Scheneider HPG, Behre HM In Hormone Replacement Theraphy And Quality Of Life, The Parthenon Publishing Group, Newyork, 2002; s: 35-43, 104. Scheneider HPG, Heinemann LAJ, Thiele K. The menopause rating scale (MRS): cultural and linguistic translation into english, Life and Medical Science Online 2002, 3: DOI:10.1072/LO0305326. 121 105. Çoban A, Nehir S, Demirci H, Özbaşaran F, İnceboz Ü. Klimakterik dönemdeki evli kadınların eş uyumları ve menopoza ilişkin tutumlarının menopozal yakınmalar üzerine etkisi, 5. Uluslararası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongresi, 19-22 Nisan 2007, Ankara, Bildiriler s: 343-349. 106. Özgür N. Klimakterium dönemindeki kadınların yaşadıkları menopoz semptomları ve başa çıkma yolları, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 2007. 107. Bekiroğlu N, Gürbüz A, Konyalıoğlu R, Ayas S, Alkan A, Eren S. The comparison of menopause rating scale, kupperman ındex and nottingham health profile by means of reliability measures and responsiveness ındexes among menopausal women, Zeynep Kamil Tıp Bülteni, 2008; 39(1): 11-16. 108. Lebliun CE, Van der Schouw YT, de Jong FH ve ark. Fat mass rather than muscle strength is the major determinant of physical function and disability in postmenopausal women younger than 75 years of age. Menopause 2006; 13(3):481-486. 109. Lindau TS, Schumm LP, Laumann EO ve ark. A Study of Sexuality and Health among Older Adults in the United States. The New England Journal of Medicine 2007; 357(8):762. 110. Salonia Andrea, Zanni Giuseppe, Sexual dysfunction is common in women with lower urinary tract symptoms and urinary incontinence: Results of a cross-sectional study. European Urology, 2004; 45: 642–648. 111. Hisasue S, Kumamoto Y, Sato Y, Masumori N, Horita H, Kato R, Kobayashi K, Hashimoto K, Yamashita N, Itoh N. Prevalence of female sexual dysfunction symptoms and its relationship to quality of life: a Japanese female cohort study. Urology, 2005; 65: 143–148. doi: 10.1016/j.urology. 112. Shifren JL, Monz BU, Russo PA, Segreti A, Johannes CB. Sexual problems and distress in United States women: prevalence and correlates. Obstet Gynecol, 2008; 112(5):970-8. 113. Singh JC, Tharyan P, Kekre NS, Singh G, Gopalakrishnan G. Prevalence and risk factors for female sexual dysfunction in women attending a medical clinic in south India. Journal of Postgraduate MedicineYear, 2009; 55(2):113-120. 114. Özerdoğan N, Sayıner FD, Köşgeroğlu N, Ünsal A. 40–65 Yaş Grubu Kadınlarda Cinsel Fonksiyon Bozukluğu Prevalansı, Depresyon Ve Diğer İlişkili Faktörler, Maltepe Üniversitesi Hemşirelik Bilim ve Sanatı Dergisi, Cilt:2, Sayı 2. 2009; Sf:46-59, 115. Güvel S, Yaycıoğlu Ö, Bağış T. , Savaş N, Bulgan E, Özkardeş H, Evli Kadınlarda Cinsel Fonksiyonlara Etkin Faktörler. Türk Üroloji Dergisi, 2003; 29(1): 43-48. 116. Fajewonyomi BA, Orji EO, Adeyemo AO. Sexual dysfunction among female patients of reproductive age in a hospital setting in Nigeria. J Health Popul Nutr, 2007; 25: 101-6. 117. Fahami F, Beygi M, Zahraei RH ve ark. Sexual Dysfunction in Menopausal Women and the Socioeconomic State IJNMR 2007; 12(2):61-64 118. Jokinen K, Rautava P, Mäkinen J ve ark. Experience of climacteric symptoms among 42-46 and 52-56-year-old women. Maturitas. 2003; 46(3):199-205. 119. Valadares AL, Pinto-Neto AM, Osis MJ ve ark. Sexuality in Brazilian women aged 40 to 65 years with 11 years or more of formal education: associated factors. Menopause 2008; 15(2):221222. 120. Elnashar AM, El-Dien Ibrahim M, El-Desoky MM, Ali OM, El-Sayd Mohamed Hassan M. Female sexual dysfunction in Lower Egypt. BJOG. 2007, 114, s. 201– 206. 122 121. Gerber JR, Johnson JV, Bunn JY ve ark. A longitudinal study of the effects of free testosterone and other psychosocial variables on sexual function during the natural traverse of menopause. Fertil Steril. 2005; 83(3):643-648. 122. Öztürk Ü. Zonguldak il merkezinde kadın nüfusunda cinsel islev bozuklugu prevalansı. Tıpta uzmanlık tezi, Zonguldak, 2008. 123. Oksuz E, Malhan S Prevalence and risk factors for female sexual dysfunction in Turkish women The Journal of Urology, 2006; 175(2): 654-8. 124. Ekmekçi S, Gökmen O, Ergin Ö, Kükner S, Tan M, Menopozdaki Türk Kadın Populasyonunda Bir İstatistiki Çalışma, Jinekoloji ve Obstetrik’de Yeni Görüş ve Gelişmeler, 1994; 5(3);200-206 125. Şenol V, Özdemir A, Çetinkaya A, Öztürk Y. Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Hastahanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı, Menopoz Kliniğine Başvuran Kadınların Menopoza Girme Yaşını Etkileyen Faktörler Bakımından Değerlendirilmesi, 5 nci Ulusal Halk Sağlığı Kongresi Bildiri Kitabı, Adana, 1998; s:358-361 126. Ferrell BR, Grant M, Funk B et al. Quality of life in breast cancer: Part II. Psychological and spiritüel well-being. Cancer Nursing 1998; 21(1):1-9. 127. Gillan P Cinsel Sorunlar ve Tedavileri El kitabı. (Çev ed: Eker E, Özmen M, Özmen E). Bölüm 1: cinsel Tutumlar. İstanbul, Menteş Kitabevi, 1993, s. 1-23. 128. İncesu C. Cinsel Yasam ve Sorunları. Ed: Simsek F, Seyisoglu H Sahin D. Cinsel Saglık ve Üreme Alanında Ulusal ve Yerel Medya Yoluyla Savunuculuk Projesi Bilgilendirme Dosyası 1. s.l. Cinsel Egitim Tedavi ve Arastırma Dernegi Yayını, 2007; s. 11-12. 129. Safarinejad MR. Female sexual dysfunction in a population-based study in Iran: prevalence and associated risk factors. Int J Impot Res, 2006; 18: 382-95. 130. Oniz A, Keskinoglu P, Bezircioglu I. The prevalence and causes of sexual problems among premenopausal Turkish women. J Sex Med. 2007; s. 1575-81. 131. Peeyananjarassri K, Liabsuetrakul T, Soonthornpun K, Choobun T, Manopsilp P. Sexual functioning in postmenopausal women not taking hormone therapy in the Gynecological and Menopause Clinic, Songklanagarind Hospital measured by Female Sexual Function Index questionnaire, 2008; 91(5): 625-32. 132. Aslan E, Beji NK, Gungor I, Kadioglu A, Dikencik BK, Prevalence and risk factors for low sexual function in women: a study of 1,009 women in an outpatient clinic of a university hospital in Istanbul. J Sex Med, 2008; 5: 2044-52. 133. Moreira ED, Brock G, Glasser DB, Nicolosi A, Laumann EO, Paik A, Wang T, Gingell C. Help-seeking behaviour for sexual problems: the global study of sexual attitudes and behaviors. PubMed, Jan 2005; 59(1):6-16. Erişim Adresi: http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/15707457 Erişim Tarihi: 15.01.2011 134. Jara D, Fuenzalida A, Figueroa R, Prado M, Flore D, Blümel JE, Chedraui P Is the Menopause Rating Scale accurate for diagnosing sexual dysfunctionamong climacteric women? Maturitas, 2009; (62): 321–323. 135. Özeren S, Çorakçı A, Eren L, Gümüştaş G, Karabacak O. The clinical features of 320 postmenopausal women who seek medical care, Turkiye Klinikleri J Med Res, 1998; 16(1): 29-31. 136. Arslan H, Gürkan CÖ, Yiğit FE, Ekşi Z. Menopoz dönemindeki kadınların cinsel yaşamlarının değerlendirilmesi, Sağlık ve Toplum, 2004; 14(4): 67-74. 123 137. Hassa H. Menopoz olgularında tedavi yaklaşımını etkileyen (HERS, WHI,MWS) çalışmalar ve güncel durum, Türk Jinekoloji ve Obstetri Derneği Uzmanlık Sonrası Eğitim ve Güncel Gelişmeler Dergisi, 2004; 1:39-50. 138. Bayam L, Eğici MT, Bayam FB, Yenigün M. Postmenopozal olgularda psikiyatrik depresyon, anksiyete envanterleri ile hormon seviyeleri arasında ilişki varlığı Türkiye Klinikleri. J Gynecol Obst, 2007; 17: 73-80. 139. Hotun Şahin N, Coşkun A, The menopausal age, Related factors and climacteric, complaints in Turkish women, Revista Referenc’a, 2007; 4: 91-99. 140. Şahin S, Sözeri CU, Cevahir R Menopoz ve Cinsel Yaşam, Androloji Bülteni, 2008; 33: 171-173. 141. Hidayet, N. M, Sharof, S. A, Aref, T. A, Tawfıl, R. A, Moubarak, I. I. Correlates of Age at Natural Menopause East Mediterr Health, J. MAR, 1999; 5(2):307-319 142. Kazerooni T, Talei AR, Sadeghi-Hassanabadi A, Arasteh MM, Saalabian J Reproductive behaviour in women in Shiraz, Islamic Republic of Iran, Eastern Mediterranean Health Journal, 2000; 6(2/3): 517-521. 143. Nalbant M, Menopozal Semptomlar ile Cinsel Yaşam Arasındaki İlişkiler, Yüksek Lisans Tezi, Aydın, 2009. 144. Dennerstein L, Lehert P, Burger H. The relative effects of hormones and relationship factors on sexual functioning of women through the natural menopausal transition. Fertil Steril, 2005; 84: 174180. 145. Timur S. Menopozal dönemlerdeki kadınlarda uyku sorunları ve yaşam kalitesine etkisi, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 2008. 146. Akpınar E. Menopoz ve postmenopozal osteoporoza birinci basamak yaklaşımı. Türkiye’de Aile Hekimliği 2006; 1:63-72. 147. Furness S, Roberts H, Marjoribanks J, Lethaby A, Hickey M, Farquhar C Hormone therapy in postmenopausal women and risk of endometrial hyperplasia, The Cochrane Library, 2009. Erişim Adresi: [http://www.thecochranelibrary.com/], Erişim Tarihi 30.06.2009. 148. Monterrosa A, Blumel JE, Chedraui P. Increased menopausal symptoms among Afro-Colombian women as assessed with the Menopause Rating Scale, Maturitas, 2008; 59(2): 182-190., 149. Heinemann LAJ, DoMinh T, Strelow F, Gerbsch S, Schnitker J, Schneider HPG. The Menopause Rating Scale (MRS) as outcome measure for hormone treatment? A validation study, Health and Quality of Life Outcomes, 2004; 22(2):67. 150. Wijewardena K, Lindmark G, Naessen T. Menopausal symptoms and quality of life during the menopausal transition in Sri Lankan women, Menopause, 2009; 16(1): 164-170, 151. Ergöl ve Eroğlu 2001 Ergöl Ş, Eroğlu K. Klimakterik dönemdeki kadınların sağlık bakımlarına ilişkin uygulama ve tutumları, Sağlık ve Toplum Dergisi, 2001; 11(1): 49-57., 152. Işık ve Vural 2001 Işık G, Vural G. Menopoz polikliniğine başvuran ve hormon replasman tedavisi başlanan kadınların tedavilerine ilişkin bilgi ve görüşleri, Hemşirelik Araştırma Dergisi, 2001; 1(1): 39-48., 153. Dennerstein L, Guthrie JR, Hayes RD, DeRogatis LR, Lehert P. Sexual function, dysfunction, and sexual distress in a prospective, population-based sample of mid-aged, Australian-born women. J Sex Med., 5(10): 2291-9. Epub 2008 Jul 14. 124 154. Özkan S. Psikiyatrik Tıp: Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi. 1. Baskı, İstanbul: Roche Yayınları, 1993:201-220. 155. Bancroft JHJ. Sex and aging. The New England Journal of Medicine 2007; 357(8):820. 156. Beekman AT, Deeg DJ, van Tilburg ve ark. Major and minor depression in later life: a study of prevalence and risk factors. J Affect Disord, 1995;36 (1-2):65-75. 157. Roberts RE, Kaplan GA, Shema SJ et al. Does growing old increase the risk for depression? Am J Psychiatry, 1997;154(10):1384-1390. 158. Brown GW, Moran PM. Single mothers, poverty and depression. Psychol Med 1997; 27: 21-33 159. Doğan O, Gülmez H, Ketenoğlu C. ve ark. Ruhsal Bozuklukların Epidemiyolojisi. Dilek Matbaası, Sivas, 1995. 160. Erol N, Kılıç C, Ulusoy M ve ark. Türkiye Ruh Sağlığı Profili Raporu. Eksen Tanıtım, Ankara, 1998. 161. Anthony JC, Petronis KR Suspected risk factors for depression among adults 18-44 years old. Epidemiology, 1991; 2(2):123-132. 162. Bruce ML, Kim KM Differences in the effects of divorce on major depression in men and women. Am J Psychiatry, 1992; 149(7):914-917. 163. Parker G, Hadzi Pavlovic D, Greenwald S. Low parental care as a risk factor to lifetime depression in a community sample. J Affect Disord, 1995; 33(3):173-180. 164. Rothschild AJ. Mood disorders. Harvard Guide to Psychiatry, Nicholi Jr AM (Ed), 3. baskı, Cambridge, Harvard University Press, s.281-307, 1999. 165. İnandı T, Elçi O, Öztürk A. Risk factors for depression in postnatal first year, in Turkey. Int J of Epidemiology 2002; 31: 1201-1207. 166. Altınel T. Edirne şehir merkezindeki 15-49 yaş kadınlarda ruhsal durum ve etkileyen faktörler. Uzmanlık tezi, Edirne, 2008. 125 EKLER EK-1 AYDINLATILMIŞ ONAM FORMU Adana İli Yüreğir İlçesi Havutlu Sağlık Ocağı Bölgesinde “Adana İli Havutlu Beldesi’nde 35-64 Yaş Kadınlarda Cinsel İşlevde Menapozun Etkisi” başlığı altında bir araştırma yürütmekteyiz. Bu araştırmamız için size yüz yüze anket tarzında sorular soracağım. Bana verdiğiniz yanıtlar gizli tutulacaktır. Sadece bilimsel amaçlı kullanılacaktır. Hiçbir bilimsel yazıda kişisel bilgileriniz kullanılmayacaktır. Verdiğiniz yanıtlar sonucunda çalışmamızın sonuçları ulusal ve uluslararası kongre ve dergilerde, kitaplarda bilimsel yayın olarak yayınlanacaktır. Yukarıdaki bilgiler dâhilinde çalışmaya katılmanız için onayınız gerekmektedir. Katılımcının İmzası: 126 EK-2 ADANA İLİ HAVUTLU BELDESİ’NDE 35-64 YAŞ KADINLARDA CİNSEL İŞLEVDE MENAPOZUN ETKİSİ 1-Anket No: 2-Doğum tarihi/19….. 3-Medeni durum (soru sırasındaki durum) a- Hiç evlenmedi (soru 14’e geçiniz) b- Evli eşi ile beraber (soru 5’e geçiniz) c- Eşi ölmüş d- Boşanmış e- Eşinden ayrı yaşıyor f- Evlilik dışı birlikte yaşam 4- Ne kadar süredir eşiniz yok? 5-İlk evlenme yaşınız? 6- Evlilik sayısı: 7- Eşinin yaşı: 8- Eşinin evlilik sayısı: 9- Nasıl evlendiniz? a- Görücü usulü b- Anlaşarak 10- Eşinizle akrabalığınız var mı? a- Hayır b- 1.derece (kardeş çocukları) c- 2.derece (ebeveynler kardeş çocuğu) d- 3.derece ve üstü 11- Toplam evli kaldığınız süre 12- Eşinizin Eğitim Durumu a- Okur-yazar değil b- Okur-yazar c- İlkokul d- Ortaokul e- Lise f- Üniversite 13- Eşinizin mesleği a- Emekli b- Memur c- İşçi d- İşsiz e- serbest 14- Eğitim Durumunuz a- Okur-yazar değil b- Okur-yazar c- İlkokul d- Ortaokul e- Lise 127 f- Üniversite 15- Gelir getiren bir işte Çalışıyor musunuz ? a- Çalışıyor b- Çalışmıyor 16- Mesleğiniz a- Ev hanımı b- Emekli c- Memur d- İşçi e- Serbest 17- Sosyal güvenceniz a- Yok b- SGK c- Özel sigorta 18- Ailenin Toplam aylık geliri ne kadar? a- 500 YTL. den az b- 501 – 1000 YTL c- 1001 – 1500 YTL d- 1501 – 2000 YTL e- 2001 YTL üstü 19- Aile tipi: a- Çekirdek b- Geniş c- Parçalanmış d- Yeniden kurulmuş (yeniden evlenmiş) 20- Evde yaşayan kişi sayısı? a- Erişkin ....... ...... b- Çocuk ...... ..…. (15 yaş altı) ÖZGEÇMİŞ 21- İlk adetinizi kaç yaşında gördünüz? 22- İlk gebelik yaşınız? 23- Son gebelik yaşınız? 24- Kaç doğum yaptınız? 25- Kaç çocuğunuz var? 26- Hangi şekilde doğum yaptınız? (sayısını yazınız) a- Dikişsiz Normal doğum yok var (………….) b- Dikişli (Epiziotomili) normal doğum yok var (…………) c- Zor doğum(vakumla veya forsepsle) yok var (…………) d- Sezaryen yok var (…………) 27- Kürtaj oldunuz mu? (sayısını yazınız) a- Hayır b- İstenmeyen gebelik sonlandırması (..................) c- Tıbbi amaçlı ( hastalık,sakat bebek vs) (…………) 28- Hiç kendiliğinizden düşük yaptınız mı? (sayısını yazınız) a- Hayır b- Evet (…………..) 29- Halen adet görüyor musunuz? 128 a- Hayır adet görmüyorum ( en az bir yıldır görmüyor ) b- Evet düzeli adet görüyorum (soru 35’e geçiniz) c- Sık sık adet görme, yok var d- Uzun aralıklarla adet görme, yok var e- Kanamanın fazla olması, yok var f- Kanamanın az olması, yok var MENOPOZ DÖNEMİ 30- Menopoz sıkıntıları için doktora başvurdunuz mu? a- Evet Hangi nedenle başvurdunuz? ………………………………………… b- Hayır 31- Adet görmüyorsanız, ne kadar süredir adet görmüyorsunuz? …….yıl ………ay 32- Adetleriniz tamamen kesildiğinde kaç yaşındaydınız? ....... ....... 33- Menopoza nasıl girdiniz? a- Kendiliğinden adetlerim düzensizleşti sonra kesildi. b- Aniden adetten kesildim. c- Ameliyattan sonra menopoza girdim (ne ameliyatı?)………………………………. d- Diğer………………………………….. 34- Menapoz sonrasında herhangi bir ilaç tedavisi aldınız mı? a- Hayır b- Menopozda eksilen hormonu karşılamak için, yok var c- Kemik erimesini önlemek için, yok var d- Ateş basması için, yok var e- Diğer............................. SAĞLIK DURUMU 35- Herhangi bir sağlık sorununuz var mı? a- Yok b- Şeker hastalığı, yok var c- Yüksek tansiyon, yok var d- Işın tedavisi, yok var e- Kemoterapi (ilaçla kanser tedavisi), yok var f- Depresyon (çökkünlük), yok var g- Damar tıkanıklığı öyküsü, yok var h- Kolesterol yüksekliği, yok var i- Rahim kanseri öyküsü, yok var j- Meme kanseri öyküsü, yok var k- Ailede meme yada rahim kanseri, yok var l- Ailevi geçen hastalık, yok var……………………………… m-Guatr, yok var n- Diğer…………………………………………… 36- Eşin herhangi bir sağlık sorunu var mı? a- Yok b- Şeker hastalığı, yok var c- Yüksek tansiyon, yok var d- Işın tedavisi, yok var e- Kemoterapi(ilaçla kanser tedavisi) , yok var f- Depresyon (çökkünlük), yok var 129 g- Damar tıkanıklığı öyküsü, yok var h- Kolesterol yüksekliği, yok var i- Ailevi geçen hastalık, yok var………………………………… j- Guatr, yok var k- Diğer………………………………………. ALIŞKANLIKLAR 37- Sürekli kullandığınız ilaç var mı? a- Yok b- Şeker hastalığı ilacı c- Hipertansiyon ilacı d- Kemoterapi(ilaçla kanser tedavisi) , e- Depresyon (çökkünlük) ilacı f- Kolesterol ilacı g- Ağrı kesici h- Diğer……………………………… 38- Çay içiyor musunuz? (çay bardağı ile) a- Hayır b- Günde………….bardak c- Haftada 3 bardaktan az 39- Kahve içiyor musunuz? (fincan ile) a- Hayır b- Günde………….fincan c- Haftada 3 fincandan az 40-Sigara içiyor musunuz? a- Hiç içmedim b- Evet………… adet/gün………………..yıl c- İçiyordum, bıraktım 1- ………………..adet/gün 2- …………….......yıl içtim 3- ………………...dır içmiyorum 41-Ne sıklıkla alkollü içecek kullanıyorsunuz? a- Hiç kullanmadım (soru 44’e geçiniz) b- ayda bir ya da az c- ayda 2-4 kez d- haftada 2-3 kez e- haftada 4 ya da fazla f- kullandım, ………. yıl önce bıraktım. (soru 44’e geçiniz) Bir sise bira, bir tek raki, bir kadeh sarap bir standart içkidir Bir standart içki 12-14 gr. etanol içerir. Sekil 4 Bir standart içki tanımı 130 42- İçtiğiniz bir günde tükettiğiniz ortalama alkol miktarı nedir? (Miktarı sadece en çok içtiğiniz türe göre belirtiniz) Miktar Tür ____ ____rakı / votka / cin / viski ____ ____bira ___ ____şarap 43- Son 1 ayda bir oturuşta tükettiğiniz maksimum alkol miktarı nedir? (Miktarı içtiğiniz alkol türüne göre belirtiniz) Miktar Tür ____ ____rakı / votka / cin / viski ____ ____bira ___ ____şarap AİLE PLANLAMASI 44- Halen Doğum kontrol yöntemi kullanıyor musunuz? a- Hayır b- Ağızdan hap c- Kondom (Prezervatif) d- RIA (Spiral) e- Norplant (hormonlu bant) f- Cerrahi Streilizasyon (Tüpleri bağlatma) g- Koitus interreptus (Geri çekme) h- Emzirme i- Takvim j- Diyafram k- Enjektabl kontraseptif (iğne) l- Diğer…………………………………. 45- Daha önce kullandığı farklı doğum kontrol yöntemleri? a- Hayır b- Ağızdan hap yok var c- Kondom yok var d- RIA yok var e- Norplant yok var m-Cerrahi Streilizasyon (Tüpleri bağlatma) yok var f- Koitus interreptus (Geri çekme) yok var g- Emzirme yok var h- Takvim yok var i- Diyafram yok var j- Enjektabl kontaseptif (iğne) yok var k- Diğer…………………………. BULAŞICI HASTALIKLAR 46- Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan geçirdiniz mi? a- Hayır b- Gonore c- Sifiliz d- AİDS e- Mantar 131 f- Trikomonas g- Diğer………………………………… CİNSEL YAŞAM 47- İlk cinsel yaşam bilgilerinizi aldığınız kaynak hangisi? a- Aile b- Bayan arkadaş c- Öğretmen d- Erkek arkadaş e- Eş f- Gazete, kitap,vs. g- Diğer………………….. 48- Cinsellikle (ilişki) ilgili korku yaşadınız mı? a- Evet b- Hayır 49- Şu sıralar gebe kalma korkunuz var mı? a- Evet b- Hayır 50- İlk cinsel deneyiminiz kaç yaşında gerçekleşti? ...... ...... 51- İlk cinsel birlikteliğiniz nerede gerçekleşti? a- kendi evimiz b- otel c- ailemizin evi d- arkadaşımın evi e- ev dışı ortam (neresi)………………………….. 52- Eşi/nizde/lerde cinsel sorun var mı? a- Hayır (soru 55’e geçiniz) b- Evet bende c- Evet eşimde d- Evet ikimizde 53- Cinsel sorun nedeniyle başvuru yaptınız mı? a- Başvuru yapmadım b- Hastane c- Özel doktor d- Psikolog e- Arkadaş f- Paramedikal (din görevlisi, hoca vs.) 54- Eşinizle ayda kaç kez cinsel ilişkiye giriyorsunuz? ................ 55- Evliliğinizi cinsellik yönünden algılayışınız nasıl? a- Yetersiz b- Orta c- İyi d- Çok iyi e- Mükemmel 56- Evde kim söz sahibi? a- Eşim ve ben b- Eşim 132 c- Ben d- Kayınvalidem-kayınpederim e- Annem-babam f- Diğer……………………………….. 57- Evliliğinizi nasıl değerlendiriyorsunuz, mutlu musunuz? a- Yetersiz b- Orta c- İyi d- Çok iyi e- Mükemmel 58- Şu anda eşinize karşı neler hissediyorsunuz? a- Çok seviyorum b- Seviyorum c- Kardeş gibiyiz d- Anlaşamıyoruz e- Çok şiddetli geçimsizlik 59- Şimdiye kadar hiç cinsel tacize uğradınız mı? (sayısı) a- Hayır (soru 64’e geçiniz) b- Sözle taciz yok var (…….) c- Elle taciz yok var (…….) d- Tecavüze yeltenme yok var (…….) e- Tecavüz yok var (…….) 60-Nerede tacize uğradınız a- Evde b- Sokakta c- Okulda d- Toplu taşıma araçları (dolmuş,otobüs,tren gibi) e- Diğer…………………………….. 61-Kimin tacizine uğradınız a- eş, b- tanımadığı biri, c- tanıdığı biri, d- güven suiistimali (akraba, nişanlı, erkek arkadaş) 62- Evlilik öncesi cinsel ilişki yaşadınız mı? a- Hayır b- Yakın flört c- Evet kendi rızam ile d- Evet zorla 63- İlk cinsel birliktelik kiminle gerçekleşti? a- Eşim b- Erkek arkadaşım c- Tecavüz d- Diğer………………………….. 64- Evlilik dışı ilişki yaşadınız mı? a- Hayır b- Evet 66- Evlilik dışı veya öncesi gebelik yaşadınız mı? a- Hayır b- Evet 133 EK-3 KADIN CİNSEL FONKSİYON İNDEKSİ Elinizdeki form, son dört haftada süregelen cinsel işlevlerinizi belirlemeye yönelik olarak hazırlanmıştır ve 19 madde içermektedir. Sizden istenen her bir maddede size uyan tek bir seçeneği işaretlemenizdir. Lütfen tüm sorulara cevap veriniz. *Cinsel Aktivite: Cinsel birleşme, sevişme ve kendini tatmin dahil olmak üzere tüm cinsel faaliyetler. **Cinsel İlişki: Kadın ile erkeğin cinsel birleşmesi (sertleşmiş kamışın/erkeklik organının kadının haznesine girmesi) ***Cinsel Uyarılma: Sevişme, şehvet duygu ve düşüncelerin belirmesi ile vajinanın ıslanması ve benzeri durumlar ****Orgazm: Bızır, hazne, rahim, makat ve alt karın ve tüm vücudu saran kuvvetli ritmik kasılmalar olması. 1. Son 4 hafta içinde, ne sıklıkta cinsel istek duydunuz? (5) Hemen hemen her zaman (4) Çoğu zaman (15 günden fazla) (3) Bazen (15 günde) (2) Birkaç kez (15 günden az) (1) Hemen hemen hiç / hiçbir zaman 2. Son 4 hafta içinde, cinsel istek veya ilgi düzeyinizi (derecenizi) nasıl değerlendirirsiniz? (5) Çok yüksek (4) Yüksek (3) Orta (2) Düşük (1) Çok düşük veya hiç 3. Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite* veya cinsel ilişki** sırasında ne sıklıkta uyarıldığınızı hissettiniz? (0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım. (5) Hemen hemen her zaman (4) Çoğu zaman (15 günden fazla) (3) Bazen (15 günde) (2) Birkaç kez (15 günden az) (1) Hemen hemen hiç / hiçbir zaman 4. Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite* veya cinsel ilişki** sırasındaki uyarılma*** düzeyinizi nasıl derecelendirirsiniz? (0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım (5) Çok yüksek (4) Yüksek (3) Orta (2) Düşük (1) Çok düşük veya hiç 134 5. Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite* veya cinsel ilişki** sırasında cinsel bakımdan uyarılacağınızdan ne derecede emindiniz? (0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım (5) Çok emindim (4) Emindim (3) Oldukça emindim (2) Az emindim (1) Çok az / hiç emin değildim 6. Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite* veya cinsel ilişki** sırasında uyarılma durumunuz sizin için ne sıklıkta tatminkardı? (0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım (5) Hemen hemen her zaman (4) Çoğu zaman (15 günden fazla) (3) Bazen (15 günde) (2) Birkaç kez (15 günden az) (1) Hemen hemen hiç/hiçbir zaman 7. Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite* veya cinsel ilişki** sırasında hazneniz ne sıklıkla ıslandı / kayganlaştı ? (0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım (5) Hemen hemen her zaman (4) Çoğu zaman (15 günden fazla) (3) Bazen (15 günde) (2) Birkaç kez (15 günden az) (1) Hemen hemen hiç / hiçbir zaman 8. Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite* veya cinsel ilişki** sırasında haznenizin ıslanması / kayganlaşmasındaki zorluk derecesi nasıldı? (0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım (1) Çok çok zor veya imkânsızdı (2) Çok zordu (3) Zordu (4) Biraz zordu (5) Hiç zorluk çekmedim 9. Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite* veya cinsel ilişkiniz** bitene kadar cinsel organınızın ıslaklığını / kayganlığını ne sıklıkta koruyabildiniz? (0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım (5) Hemen hemen her zaman (4) Çoğu zaman (15 günden fazla) (3) Bazen (15 günde) (2) Birkaç kez (15 günden az) (1) Hemen hemen hiç / hiçbir zaman 10. Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite* veya cinsel ilişkiniz** bitene kadar haznenizin ıslaklığını / kayganlığını koruyabilme zorluğunuzun sıklığı neydi? (0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım (1) Hemen hemen her zaman (2) Çoğu zaman (15 günden fazla) (3) Bazen (15 günde) (4) Birkaç kez (15 günden az) (5) Hemen hemen hiç / hiçbir zaman 135 11. Son 4 hafta içinde, cinsel uyarılma*** veya cinsel ilişkide** ne sıklıkta orgazm**** oldunuz? (0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım (5) Hemen hemen her zaman (4) Çoğu zaman (15 günden fazla) (3) Bazen (15 günde) (2) Birkaç kez (15 günden az) (1) Hemen hemen hiç / hiçbir zaman 12. Son 4 hafta içinde, cinsel uyarılma*** veya cinsel ilişki** sırasında orgazma**** ulaşmak sizin için ne kadar zordu? (0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım (1) Çok çok zordu / imkânsızdı (2) Çok zordu (3) Zordu (4) Biraz zordu (5) Hiç zorluk çekmedim 13. Son 4 hafta içinde, cinsel uyarılma*** veya cinsel ilişki** sırasında orgazma**** ulaşmanız ne kadar tatminkârdı? (0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım (5) Çok tatminkârdı (4) Genellikle tatminkârdı (3) Yarısında tatminkârdı, yarısında değildi (2) Genellikle tatminkâr değildi (1) Hiç tatminkâr değildi 14. Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite* veya cinsel ilişkiniz** sırasında siz ve eşiniz arasındaki duygusal yakınlık ne kadar tatminkârdı? (0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım (5) Çok tatminkârdı (4) Genellikle tatminkârdı (3) Yarısında tatminkârdı, yarısında değildi (2) Genellikle tatminkâr değildi (1) Hiç tatminkâr değildi 15. Son 4 hafta içinde, eşinizle cinsel ilişkiniz** sizin için ne kadar tatminkârdı? (0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım (5) Çok tatminkârdı (4) Genellikle tatminkârdı (3) Yarısında tatminkârdı, yarısında değildi (2) Genellikle tatminkâr değildi (1) Hiç tatminkâr değildi 16. Son 4 hafta içinde, genel olarak cinsel hayatınız sizin için ne kadar tatminkârdı? (0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım (5) Çok tatminkârdı (4) Genellikle tatminkârdı (3) Yarısında tatminkârdı, yarısında değildi (2) Genellikle tatminkâr değildi (1) Hiç tatminkâr değildi 136 17. Son 4 hafta içindeki, cinsel ilişkinizde** haznenize giriş sırasında ne sıklıkta ağrı veya rahatsızlık duydunuz? (0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım (1) Hemen hemen her zaman (2) Çoğu zaman (15 günden fazla) (3) Bazen (15 günde) (4) Birkaç kez (15 günden az) (5) Hemen hemen hiç / hiçbir zaman 18. Son 4 hafta içindeki, cinsel ilişkinizde** haznenize girişten sonra ne sıklıkta ağrı veya rahatsızlık duydunuz? (0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım (1) Hemen hemen her zaman (2) Çoğu zaman (15 günden fazla) (3) Bazen (15 günde) (4) Birkaç kez (15 günden az) (5) Hemen hemen hiç / hiçbir zaman 19. Son 4 hafta içindeki, hazneye giriş sırasında veya sonrasında duyduğunuz ağrı / rahatsızlığın derecesini nasıl değerlendirirsiniz? (0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım (1) Çok yüksek (2) Yüksek (3) Orta (4) Düşük (5) Çok düşük veya hiç 137 EK-4 BECK DEPRESYON ÖLÇEĞİ YÖNERGE: Aşağıda, kişilerin ruh durumlarını ifade ederken kullandıkları bazı cümleler verilmiştir. Her madde, bir çeşit ruh durumunu anlatmaktadır. Her maddede o durumun derecesini belirleyen 4 seçenek vardır. Lütfen bu seçenekleri dikkatle okuyunuz. Son bir hafta içindeki (şu an dahil) kendi ruh durumunuzu göz önünde bulundurarak, size en uygun olan ifadeyi işaretleyiniz. A- (0) Kendimi üzgün hissetmiyorum (1) Kendimi üzgün hissediyorum (2) Her zaman için üzgün ve kendimi bu duygudan kurtaramıyorum (3) Öylesine üzgün ve mutsuzum ki dayanamıyorum B- (0) Gelecekten umutsuz değilim (1) Gelecek konusunda umutsuzum (2) Gelecekten beklediğim hiçbir şey yok (3) Benim için gelecek olmadığı gibi bu durum düzelmeyecek C- (0) Kendimi başarısız görmüyorum (1) Herkesten daha fazla başarısızlıklarım oldu sayılır (2) Geriye dönüp baktığımda, pek çok başarısızlıklarımın olduğunu görüyorum (3) Kendimi bir insan olarak tümüyle başarısız görüyorum D- (0) Her şeyden eskisi kadar zevk alabiliyorum (1) Her şeyden eskisi kadar zevk alamıyorum (2) Artık hiçbir şeyden gerçek bir zevk alamıyorum (3) Beni doyuran hiçbir şey yok. Her şey çok can sıkıcı E- (0) Kendimi suçlu hissetmiyorum (1) Arada bir kendimi suçlu hissettiğim oluyor (2) Kendimi çoğunlukla suçlu hissediyorum (3) Kendimi her an için suçlu hissediyorum F- (0) Cezalandırılıyormuşum gibi duygular içinde değilim (1) Sanki, bazı şeyler için cezalandırılabilirmişim gibi duygular içindeyim (2) Cezalandırılacakmışım gibi duygular yaşıyorum (3) Bazı şeyler için cezalandırılıyorum G- (0) Kendimi hayal kırıklığına uğratmadım (1) Kendimi hayal kırıklığına uğrattım (2) Kendimden hiç hoşlanmıyorum (3) Kendimden nefret ediyorum 138 H- (0) Kendimi diğer insanlardan daha kötü durumda görmüyorum (1) Kendimi zayıflıklarım ve hatalarım için eleştiriyorum (2) Kendimi hatalarım için her zaman suçluyorum (3) Her kötü olayda kendimi suçluyorum İ- (0) Kendimi öldürmek gibi düşüncelerim yok (1) Bazen, kendimi öldürmeyi düşünüyorum ama böyle bir şeyi yapamam (2) Kendimi öldürebilmeyi çok isterdim (3) Eğer fırsatını bulursam kendimi öldürürüm J- (0) Herkesten daha fazla ağladığımı sanmıyorum (1) Eskisine göre şimdilerde daha çok ağlıyorum (2) Şimdilerde her an ağlıyorum (3) Eskiden ağlayabilirdim. Şimdilerde istesem de ağlayamıyorum K- (0) Eskisine göre daha sinirli veya tedirgin sayılmam (1) Her zamankinden biraz daha fazla tedirginim (2) Çoğu zaman sinirli ve tedirginim (3) Şimdilerde her an için tedirgin ve sinirliyim L- (0) Diğer insanlara karşı ilgimi kaybetmedim (1) Eskisine göre insanlarla daha az ilgiliyim (2) Diğer insanlara karşı ilgimin çoğunu kaybettim (3) Diğer insanlara karşı hiç ilgim kalmadı M- (0) Eskisi gibi rahat ve kolay kararlar verebiliyorum (1) Eskisine kıyasla, şimdilerde karar vermeyi daha çok erteliyorum (2) Eskisine göre, karar vermekte oldukça güçlük çekiyorum (3) Artık hiç karar veremiyorum N- (0) Eskisinden daha kötü bir dış görünüşüm olduğunu sanmıyorum (1) Sanki yaşlanmış ve çekiciliğimi kaybetmişim gibi düşünüyor ve üzülüyorum (2) Dış görünüşümde artık değiştirilmesi mümkün olmayan ve beni çirkinleştiren değişiklikler olduğunu hissediyorum (3) Çok çirkin olduğumu düşünüyorum O- (0) Eskisi kadar iyi çalışabiliyorum (1) Bir işe başlayabilmek için eskisine göre daha fazla çaba harcıyorum (2) Ne iş olursa olsun, yapabilmek için kendimi çok zorluyorum (3) Hiç çalışamıyorum P- (0) Eskisi kadar rahat ve kolay uyuyabiliyorum (1) Şimdilerde eskisi kadar kolay ve rahat uyuyamıyorum (2) Eskisine göre 1 veya 2 saat erken uyanıyor ve tekrar uyumakta güçlük çekiyorum (3) Eskisine göre çok erken uyanıyor ve tekrar uyuyamıyorum Q- (0) Eskisine göre daha çabuk yorulduğumu sanmıyorum (1) Eskisinden daha çabuk ve kolay yoruluyorum (2) Şimdilerde neredeyse her şeyden kolay ve çabuk yoruluyorum (3) Artık hiçbir şey yapamayacak kadar yoruluyorum 139 R- (0) İştahım eskisinden pek farklı değil (1) İştahım eskisi kadar iyi değil (2) Şimdilerde iştahım epey kötü (3) Artık hiç iştahım yok S- (0) Son zamanlarda pek kilo kaybettiğimi sanmıyorum (1) Son zamanlarda istemediğim halde iki buçuk kilodan fazla kaybettim (2) Son zamanlarda beş kilodan fazla kaybettim (3) Son zamanlarda yedi buçuk kilodan fazla kaybettim T- (0) Sağlığım beni pek endişelendirmiyor (1) Son zamanlarda ağrı, sızı, mide bozukluğu, kabızlık gibi sıkıntılarım var (2) Ağrı, sızı gibi bu sıkıntılarım beni epey endişelendirdiği için başka şeyleri düşünmek zor geliyor (3) Bu tür sıkıntılar beni öylesine endişelendiriyor ki, artık başka şeyleri düşünemiyorum U- (0) Son zamanlarda cinsel yaşantımda dikkatimi çeken bir şey yok (1) Eskisine göre cinsel konularla daha az ilgileniyorum (2) Şimdilerde cinsellikle pek ilgili değilim (3) Artık, cinsellikle hiçbir ilgim kalmadı 140 EK-5 MENOPOZ SEMPTOMLARINI DEĞERLENDİRME ÖLÇEĞİ Sevgili hanımlar, Menopoz semptomlarını değerlendirme ölçeğimizde belirtilen yakınmalardan yaşadıklarınız varsa, lütfen bu yakınmaları ne düzeyde yaşadığınızı ölçeğimiz üzerinde işaretleyiniz. Şikayetinizin olmadığı yakınmalar için “hiç yok” seçeneğini işaretleyiniz. YAKINMALAR Puanlar Hiç yok 0 Sıcak basması, terlemeler (Terleme nöbetleri) Kalp rahatsızlıkları (Normalde hissetmediğiniz şekilde kalpte sıkışma, tekleme, çarpıntı hissi) Uyku sorunları (Uykuya dalmada güçlük, uzun süre uyuyamama, erken uyanma) Keyifsizlik hali (Kendini kötü, üzgün, ağlamaklı hissetme, isteksizlik, ruh halinde değişiklik) Sinirlilik (Sinirlilik, gerginlik ve çabuk öfkelenme hissi) Endişe / Kaygı (Huzursuzluk, panik hissi) Fiziksel ve zihinsel yorgunluk (Genel performansta azalma, hafızada zayıflama, konsantrasyon zorluğu, unutkanlık) Cinsel sorunlar (Cinsel istekte, cinsel ilişkide ve doyum almada değişiklik) İdrar sorunları (İdrar yaparken güçlük, sık idrara çıkma, idrar kaçırma) Haznede (Vajinada) kuruluk (Haznede kuruluk ve yanma hissi, cinsel birleşmede zorlanma) Eklem ve kas rahatsızlıkları (Eklemlerde ağrı, romatizma şikayetleri) 141 Hafif 1 Orta 2 Şiddetli 3 Çok şiddetli 4 ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı : Seda TEPE Doğum Tarihi ve Yeri : 1980, Almanya Medeni Durumu : Evli, bir çocuk annesi Adres : Yurt Mah. 71337 Sok. Halis Gençler Sitesi 9/1 A Blok 11/22 Çukurova/ADANA Telefon : (0322) 2324356 E-mail : [email protected] Mezun Olduğu Tıp Fakültesi : Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Varsa Mezuniyet Derecesi :Yok Görev Yerleri : Ç.Ü. Tıp Fakültesi Anatomi AD. Dernek Üyelikleri : Yok Alınan Burslar : Yok Yabancı Dil : İngilizce 142