ADANA İLİ HAVUTLU BELDESİ`NDE 35

advertisement
T.C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI
ADANA İLİ HAVUTLU BELDESİ’NDE 35-64 YAŞ KADINLARDA
CİNSEL İŞLEVDE MENOPOZUN ETKİSİ
Dr. Seda TEPE
UZMANLIK TEZİ
TEZ DANIŞMANI
Prof. Dr. Gülseren AĞRIDAĞ
ADANA-2012
T.C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI
ADANA İLİ HAVUTLU BELDESİ’NDE 35-64 YAŞ KADINLARDA
CİNSEL İŞLEVDE MENOPOZUN ETKİSİ
Dr. Seda TEPE
UZMANLIK TEZİ
TEZ DANIŞMANI
Prof. Dr. Gülseren AĞRIDAĞ
TF2009LTP48
Bu Tez Çukurova Üniversitesi Araştırma Fonu Tarafından: TF2009LTP48 No’lu Proje
Olarak Desteklenmiştir.
ADANA–2012
TEŞEKKÜR
Tezimin her aşamasında desteğini hissettiğim, yardım ve katkılarını benden
esirgemeyen, bilimsel açıdan bana iyi bir yol gösterici olan tez danışmanım Sn. Prof.
Dr. Gülseren AĞRIDAĞ’ a, uzmanlık eğitimim süresince değerli bilgi, deneyim ve
tecrübelerinden faydalandığım, benim ve diğer asistan arkadaşlarımın her zaman
yanında olduğunu bildiğim, değerli hocam Sn. Muhsin AKBABA’ya, tezimin
hazırlanması aşamasında kıymetli vaktini bana ayırıp gösterdiği sabır ve iyi niyetle
yardımlarını esirgemeyen Sn. Yrd. Doç. Dr. Ertan KARA’ya, eğitimime olan değerli
katkılarından dolayı hocalarım Ç.Ü.T.F. Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyeleri;
Prof. Dr. Necdet AYTAÇ, Prof. Dr. Elçin YOLDAŞCAN, Doç. Dr. Ferdi TANIR, Yrd.
Doç. Dr. Önder KARAÖMERLİOĞLU, Yrd. Doç. Dr. Hakan DEMİRHİNDİ’ye,
asistanlık eğitimim süresince birlikte çalıştığım, değerli asistan arkadaşlarıma, özveri,
anlayış ve sabırla beni bu günlere getiren, hakkını asla ödeyemeyeceğim kıymetli
anneme, varlığı ve sevgisiyle bana güç veren değerli eşim Tugay’ a ve hayatımın anlamı
biricik oğlum Eray’a
Teşekkür Ederim.
Dr. Seda TEPE
I
İÇİNDEKİLER
TEŞEKKÜR ................................................................................................................. I
İÇİNDEKİLER ............................................................................................................ II
TABLOLAR LİSTESİ .............................................................................................. VII
KISALTMALAR LİSTESİ ......................................................................................... IX
ÖZET ve ANAHTAR KELİMELER........................................................................... XI
ABSTRACT and KEY WORDS ............................................................................... XII
1. GİRİŞ ve AMAÇ ...................................................................................................... 1
2. GENEL BİLGİLER................................................................................................... 3
2.1. Cinsel Fonksiyon ................................................................................................ 4
2.1.1. Cinsel Fonksiyonun Fizyolojisi ................................................................ 4
2.1.2. Kadın Cinsel Endokrinolojisi ................................................................... 8
2.1.3. Cinsel Fonksiyon Bozuklukları (CFB).................................................... 10
2.1.3.1. Kadın Cinsel Fonksiyon Bozukluklarının Sınıflandırılması....... 11
2.1.3.1.1. Cinsel İstek Bozuklukları ........................................... 11
2.1.3.1.2. Uyarılma Bozuklukları .............................................. 12
2.1.3.1.3. Orgazm Bozuklukları................................................. 13
2.1.3.1.4. Cinsel Ağrı Bozuklukları ........................................... 13
2.1.3.2. Kadın Cinsel Fonksiyon Bozukluğu (KCFB)’nda Etiyolojik
Faktörler ................................................................................... 14
2.1.3.2.1. Nörojenik Faktörler ................................................... 14
2.1.3.2.2. Vasküler Faktörler ..................................................... 15
2.1.3.2.3. Hormonal Faktörler ................................................... 15
2.1.3.2.4. Müskülojenik Faktörler.............................................. 16
2.1.3.2.5. Psikojenik Faktörler ................................................... 16
2.2. Menopoz ve Cinsellik ....................................................................................... 16
2.2.1. Menopoz Döneminde Cinsel Fonksiyon Değişiklikleri ........................... 17
2.2.2. Menopoz Döneminde Cinselliği Etkileyen Faktörler .............................. 18
2.2.2.1. Hormonlar ................................................................................ 19
2.2.2.2. Hastalıklar ................................................................................ 19
2.2.2.3. Duyu Organlarının Hassasiyetinde Değişme ............................. 20
II
2.2.2.4. Mental Değişimler .................................................................... 20
2.2.2.5. Cerrahi Tedavi, Kemoterapi ve Radyoterapi ............................. 20
2.2.2.6. Kültürel Yapı ........................................................................... 21
2.2.2.8. Menopozda Cinselliğin Algılanışı............................................. 22
2.2.3. Menopoz Semptomlarının Cinsel Yaşama Etkisi .................................... 23
2.2.3.1. Somatik Semptomların Cinsel Yaşama Etkisi ........................... 23
2.2.3.2. Psikolojik Semptomların Cinsel Yaşama Etkisi ........................ 23
2.2.3.3. Ürogenital Semptomların Cinsel Yaşama Etkisi ....................... 24
2.2.4. Menopoz Dönemindeki Cinsel Fonksiyon Kayıplarında Tedavi
Yaklaşımları ........................................................................................... 24
2.2.4.1. Hormon Replasman Tedavisi (HRT) ........................................ 24
2.2.4.2. Androjen .................................................................................. 25
2.2.4.3. Tibolon .................................................................................... 25
2.2.4.4. Raloksifen ................................................................................ 25
2.2.4.5. Vazoaktif Ajanlar ..................................................................... 26
2.2.4.5.1. Fosfodiesteraz (PDE) İnhibitörleri ............................. 26
2.2.4.5.2. Nöronal Endopeptitaz İnhibitörleri............................. 26
2.2.4.6. Alternatif ve Tamamlayıcı Tedavi Yöntemleri .......................... 27
2.2.4.6.1. Klitoral Vakum Cihazı ............................................... 27
2.2.4.6.2. Sakral Kök Stimulasyonu .......................................... 27
2.2.4.6.3. Akupunktur ............................................................... 27
2.2.5. Menopoz Dönemindeki Cinsel Yaşam Değişiklikleri ile Başa Çıkma
Yöntemleri ............................................................................................. 28
3. MATERYAL VE METOD...................................................................................... 30
3.1. Araştırma Bölgesi ve Özellikleri ....................................................................... 30
3.2. Araştırma Hipotezleri........................................................................................ 30
3.3. Araştırmanın Tipi.............................................................................................. 30
3.4. Çalışma Evreninin Belirlenmesi ........................................................................ 31
3.5. Örneklem Büyüklüğünün Belirlenmesi ve Seçimi ............................................. 31
3.6. Araştırmada Kullanılan Bağımsız Değişkenler: ................................................. 32
3.7. Araştırmada Kullanılan Bağımlı Değişkenler .................................................... 32
3.8. Verilerin Toplanması ........................................................................................ 32
III
3.8.1. Kadın Cinsel Fonksiyon Ölçeği (KCFÖ) ................................................ 33
3.8.2. Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) .............................................................. 34
3.9. Ön Uygulama.................................................................................................... 36
3.10. Verilerin Değerlendirilmesi ............................................................................. 36
3.11. Araştırmanın Sınırlılıkları ............................................................................... 36
3.12. Araştırmanın Etik Yönü .................................................................................. 37
3.13. Araştırma Desteği ........................................................................................... 37
4. BULGULAR ........................................................................................................... 38
4.1. Kadınların Sosyodemografik Özellikleri ........................................................... 38
4.2. Kadınların Evlilik Bilgileri................................................................................ 40
4.3. Kadınların Birliktelik Durumları ....................................................................... 41
4.4. Kadınların Eş Bilgileri ...................................................................................... 42
4.5. Kadınların Doğurganlık Durumlarına Ait Bilgiler ............................................. 43
4.6. Katılımcıların İstemli (küretaj) ve İstemsiz Düşük Yapma Durumları ............... 45
4.7. Katılımcıların Doğum Bilgileri ......................................................................... 45
4.8. Katılımcıların Menopoz Durumlarına Ait Bilgiler ............................................. 46
4.9. Kadınların Menstruasyon Durumları ve Menopoz Süreleri ................................ 48
4.10. Katılımcıların Sağlık Sorunları........................................................................ 49
4.11. Katılımcıların Eşlerinin Sağlık Sorunları ......................................................... 50
4.12. Katılımcıların Alışkanlık Durumları ................................................................ 51
4.13. Katılımcıların Sürekli Kullandıkları İlaçlar ..................................................... 52
4.14. Katılımcıların Halen Kullandıkları Doğum Kontrol Yöntemleri ...................... 53
4.15. Katılımcıların Farklı Doğum Kontrol Yöntem Kullanım Durumu.................... 53
4.16. Kadınların Genital Enfeksiyon Geçirme Durumları ......................................... 54
4.17. Katılımcıların İlk Cinsel Deneyim Bilgileri ..................................................... 55
4.18. Katılımcıların Eşleri İle Olan İlişki Durumu .................................................... 56
4.19. Kadınların Cinsel Tacize Uğrama Durumu ...................................................... 58
4.20. Cinsel Tacizin Gerçekleştiği Yer ve Taciz Eden Kişi Bilgisi ........................... 58
4.21. Katılımcıların Evlilik Dışı İlişki Bilgileri ........................................................ 59
4.22. Kadınların Yaşları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması.............................. 60
4.23. Kadınların Eşlerinin Yaşları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ............... 61
IV
4.24. Kadınların Aile Tipi, Gelir Düzeyi ve Sosyal Güvence Durumu ile KCFÖ
Puanlarının Karşılaştırılması ........................................................................... 61
4.25. Cinsel Partner Varlığı ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ........................ 62
4.26. Medeni Durum ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması................................... 63
4.27. Evlilik Şekli ile KCFÖ Puanının Karşılaştırılması ........................................... 63
4.28. Evliliğin Cinsellik, Mutluluk Yönünden Algılanışı, Eşe Olan Hissin ve Evlilik
Süresinin KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması ................................................ 64
4.29. Kadınların ve Eşlerinin Eğitim Durumları ve Mesleklerinin KCFÖ Puanları ile
Karşılaştırılması ............................................................................................. 65
4.30. Evde Söz Sahibi Olma Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ......... 66
4.31. Kadınların Gebelik, Doğum, Sezeryan ve Çocuk Sayısı ile Düşük ve Küretaj
Durumunun KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması ............................................ 67
4.32. Kadınların Alışkanlıklarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması.................... 68
4.33. Kadınların Sağlık Sorunları ve İlaç Kullanım Durumlarının KCFÖ Puanları ile
Karşılaştırılması ............................................................................................. 68
4.34. Katılımcıların Eşlerinin Sağlık Durumları ile KCFÖ Puanlarının
Karşılaştırılması ............................................................................................. 69
4.35. Kadınların Doğum Kontrol Yöntemi Kullanımlarının KCFÖ Puanları ile
Karşılaştırılması ............................................................................................. 70
4.36. Kadınların Genital Enfeksiyon Geçirme Durumları ile KCFÖ Puanlarının
Karşılaştırılması ............................................................................................. 71
4.37. Kadınların Menopoz Durumunun KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması............ 72
4.38. Medeni Durum ve Menopoz Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması . 72
4.39. Cinsel Partner Varlığı ve Menopoz Durumu ile KCFÖ Puanlarının
Karşılaştırılması ............................................................................................. 73
4.40. Kadınların ilk Cinsel Beraberlik Bilgilerine Göre KCFÖ Puan Dağılımı ......... 74
4.41. Katılımcıların Aylık İlişki Sayısı ile KCFÖ Puan Karşılaştırılması .................. 74
4.42. Yaş, Menopoz ve KCFÖ Puan Karşılaştırılması .............................................. 75
4.43. KCFÖ Merkezi Eğilim ve Değişim Ölçüleri.................................................... 76
4.44. Kadınların Yaş Grupları, Aile Tipi, Gelir Düzeyi ve Sağlık Güvence Durumu ile
Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması....................................................... 76
V
4.45. Aylık İlişki Sayısı ve Cinsel Partner Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının
Karşılaştırılması ............................................................................................. 77
4.46. Kadınların Menopoz Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması.... 78
4.47. Kadınların Eğitim Durumları ve Medeni Durumları ile Beck Ölçeği Puanlarının
Karşılaştırılması ............................................................................................. 79
4.48. Eş Eğitim Durumu, Mesleği ve Sağlık Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının
Karşılaştırılması ............................................................................................. 79
4.49. Evlilikle İlgili Özelliklerin Beck Ölçeği Puanı ile Karşılaştırılması ................. 80
4.50. Beck Ölçeğinde Alınan Puanla KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ............... 81
4.51. Yaş Grupları ve Beck Ölçek Puanlarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması . 82
4.52. Yaş ve Menopoz Durumunun Beck Ölçek Puanı ile Karşılaştırılması .............. 82
4.53. Aylık İlişki ile Menopoz Durumu Karşılaştırması ........................................... 83
4.54. Kadının ve Eşinin Eğitim Durumunun Aylık İlişki Sayısı ile Karşılaştırılması 84
4.55. MSDÖ Merkezi Eğilim ve Değişim Ölçüleri ................................................... 85
5. TARTIŞMA ............................................................................................................ 86
5.1. Cinsel İşlev ve Sosyodemografik Faktörler ....................................................... 86
5.2. Cinsel İşlev ve Menopoz ................................................................................. 102
5.3. Cinsel İşlev ve Depresyon ............................................................................... 109
6. SONUÇ VE ÖNERİLER....................................................................................... 113
KAYNAKLAR ......................................................................................................... 116
EKLER ..................................................................................................................... 126
VI
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo No:
Sayfa No:
Tablo 1. Katılımcıların Yaş Dağılımı .................................................................................................. 38
Tablo 2. Kadınların Sosyodemografik Özellikleri .............................................................................. 39
Tablo 3. Katılımcıların İlk Evlilik Yaşı Dağılımı ............................................................................... 40
Tablo 4. Katılımcıların Evlilik Sürelerinin Dağılımı .......................................................................... 40
Tablo 5. Kadınların Evlilik Bilgileri .................................................................................................. 41
Tablo 6. Kadınların Birliktelik Durumları ......................................................................................... 42
Tablo 7. Katılımcıların Eşlerinin Yaş Dağılımı .................................................................................. 42
Tablo 8. Kadınların Eş Bilgileri ......................................................................................................... 43
Tablo 9. Kadınların Doğurganlık Durumlarına Ait Bilgiler .............................................................. 44
Tablo 10. Katılımcıların İstemli ve İstemsiz Düşük Bilgileri ............................................................. 45
Tablo 11. Katılımcıların Doğum Bilgileri ........................................................................................... 46
Tablo 12. Katılımcıların Menopoz Durumlarına Ait Bilgiler ............................................................ 48
Tablo 13. Kadınların Menstruasyon Durumları ve Menopoz Süreleri .............................................. 49
Tablo 14. Katılımcıların Sağlık Sorunları .......................................................................................... 50
Tablo 15. Katılımcıların Eşlerinin Sağlık Sorunları .......................................................................... 51
Tablo 16. Katılımcıların Alışkanlık Durumları .................................................................................. 52
Tablo 17. Katılımcıların Sürekli Kullandıkları İlaçlar ...................................................................... 52
Tablo 18. Katılımcıların Halen Kullandıkları Doğum Kontrol Yöntemleri ...................................... 53
Tablo 19. Katılımcıların Farklı Doğum Kontrol Yöntem Kullanımı ................................................ 54
Tablo 20. Kadınların Genital Enfeksiyon Geçirme Durumları.......................................................... 54
Tablo 21. Katılımcıların İlk Cinsel Deneyim Bilgileri ........................................................................ 55
Tablo 22. Katılımcıların Eşleri İle Olan İlişki Durumu ..................................................................... 57
Tablo 23. Kadınların Cinsel Tacize Uğrama Durumu ....................................................................... 58
Tablo 24. Cinsel Tacizin Gerçekleştiği Yer ve Taciz Eden Kişi Bilgisi ............................................. 59
Tablo 25. Katılımcıların Evlilik Dışı İlişki Bilgileri............................................................................ 60
Tablo 26. Kadınların Yaşları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ............................................. 60
Tablo 27. Kadınların Eşlerinin Yaşları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ............................. 61
Tablo 28. Kadınların Aile Tipi, Gelir Düzeyi ve Sosyal Güvence Durumu ile KCFÖ
Puanlarının Karşılaştırılması ............................................................................................. 62
Tablo 29. Cinsel Partner Varlığı ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması........................................ 62
Tablo 30. Medeni Durum ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ................................................... 63
Tablo 31. Evlilik Şekli ve akrabalık durumu ile KCFÖ Puanının Karşılaştırılması ......................... 63
Tablo 32. Evliliğin Cinsellik, Mutluluk Yönünden Algılanışı, Eşe Olan Hissin ve Evlilik
Süresinin KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması.................................................................. 64
Tablo 33. Kadınların ve Eşlerinin Eğitim Durumları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ....... 66
Tablo 34. Evde Söz Sahibi Olma Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ......................... 66
Tablo 35. Kadınların Gebelik, Doğum, Sezeryan ve Çocuk Sayısı ile Düşük ve Küretaj
Durumunun KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması ............................................................. 67
Tablo 36. Kadınların Alışkanlıklarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması................................... 68
Tablo 37. Kadınların Sağlık Sorunları ve İlaç Kullanım Durumlarının KCFÖ Puanları ile
Karşılaştırılması ................................................................................................................. 69
Tablo 38. Katılımcıların Eşlerinin Sağlık Durumları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması........ 70
Tablo 39. Kadınların Doğum Kontrol Yöntemi Kullanımlarının KCFÖ Puanları ile
Karşılaştırılması ................................................................................................................. 71
VII
Tablo 40. Kadınların Genital Enfeksiyon Geçirme Durumları ile KCFÖ Puanlarının
Karşılaştırılması ................................................................................................................. 71
Tablo 41. Kadınların Menopoz Durumunun KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ......................... 72
Tablo 42. Medeni Durum ve Menopoz Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ............... 73
Tablo 43. Cinsel Partner Varlığı ve Menopoz Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması .... 73
Tablo 44. Kadınların ilk Cinsel Beraberlik Bilgilerine Göre KCFÖ Puan Dağılımı ......................... 74
Tablo 45. Katılımcıların Aylık İlişki Sayısı ile KCFÖ Puan Karşılaştırılması .................................. 75
Tablo 46. Yaş Menopoz ve KCFÖ Puan Karşılaştırılması ................................................................. 75
Tablo 47. KCFÖ Merkezi Eğilim ve Değişim Ölçüleri ....................................................................... 76
Tablo 48. Kadınların Yaş Grupları, Aile Tipi, Gelir Düzeyi ve Sağlık Güvence Durumu ile
Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması ......................................................................... 77
Tablo 49. Aylık İlişki Sayısı ve Cinsel Partner Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının
Karşılaştırılması ................................................................................................................. 78
Tablo 50. Kadınların Menopoz Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması ................... 78
Tablo 51. Kadınların Eğitim Durumları ve Medeni Durumları ile Beck Ölçeği Puanlarının
Karşılaştırılması ................................................................................................................. 79
Tablo 52. Eş Eğitim Durumu, Mesleği ve Sağlık Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının
Karşılaştırılması ................................................................................................................. 80
Tablo 53. Evlilikle İlgili Özelliklerin Beck Ölçeği Puanı ile Karşılaştırılması ................................... 81
Tablo 54. Beck Ölçeğinde Alınan Puanla KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması ............................... 81
Tablo 55. Yaş Grupları ve Beck Ölçek Puanlarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması ............... 82
Tablo 56. Yaş ve Medeni Durumun Beck Ölçek Puanı ile Karşılaştırılması ..................................... 83
Tablo 57. Aylık İlişki ile Menopoz Durumu Karşılaştırması ............................................................. 83
Tablo 58. Kadının Eğitim Durumunun Aylık İlişki Sayısı ile Karşılaştırılması ................................ 84
Tablo 59. Eşin Eğitim Durumunun Aylık İlişki Sayısı ile Karşılaştırılması ...................................... 84
Tablo 60. MSDÖ Merkezi Eğilim ve Değişim Ölçüleri ...................................................................... 85
VIII
KISALTMALAR LİSTESİ
ABD
: Amerika Birleşik Devletleri
AFUD
: American Foundation for Urologic Disease
AIDS
: Acquired İmmune Deficiency Syndrome
AP
: Aile Planlaması
BBT
: Bilgisayarlı Beyin Tomografisi
BDÖ
: Beck Depresyon Ölçeği
CETAD
: Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği
CFB
: Cinsel Fonksiyon bozukluğu
DHAE
: Dehidroepiandrosteron
DHAES
: Dehidroepiandrosteron Sülfat
DHT
: Dihidrotestosteron
DİE
: Devlet İstatistik Enstitüsü
DM
: Diabetes Mellitus
DSM-IV
: Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders
DSÖ
: Dünya Sağlık Örgütü
ER
: Östrojen Reseptör
ES
: Emekli Sandığı
ETF
: Ev Halkı Tespit Fişi
FSFI
: Female Sexual Function Index
HRT
: Hormon Replasman Tedavisi
ICD–10
: International Clasıfıcation Of Disease-10
KCFÖ
: Kadın Cinsel Fonksiyon Ölçeği
KDT
: Kantitatif Duysal Test
MRI
: Magnetic Resonance Imaging
MRS
: Menopause Rating Scale
MSDÖ
: Menopoz Semptomlarını Değerlendirme Ölçeği
NO
: Nitrik Oksid
OKS
: Oral Kontraseptif
PDE-5
: Fosfodiesteraz tip-5
PID
Pelvik İnflamatuvar Hastalık
IX
RIA
: Rahim İçi Araç
SED
: Sosyo-Ekonomik Düzey
SERM
: Selektif Östrojen Reseptör Modülatörü
SGK
: Sosyal Güvenlik Kurumu
SPSS
: Statistical Package for Social Sciences
SSK
: Sosyal Sigortalar Kurumu
SSRI
: Seçici Serotonin Geri Alım İnhibitörleri
TNSA
: Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması
VIP
: Vazoaktif İntestinal Peptid
WHO
: World Health Organization
X
ÖZET
Adana İli Havutlu Beldesi’nde 35-64 Yaş Kadınlarda Cinsel İşlevde Menopozun
Etkisi
Amaç: Adana ili Havutlu Mahallesi’ni temsil eden bir örnekte 35-64 yaş kadın
populasyonunda menopozun cinsel fonksiyon üzerine etkilerini tespit etmek,
premenopoz ve postmenopoz dönemi kadınlarda cinsel işlev bozukluğu prevelansını
saptamak, cinsel işlev bozukluğunun bazı sosyoekonomik, kültürel ve demografik
değişkenlerle ilişkilerini incelemek, elde edilecek sonuçlar doğrultusunda menopoz ve
cinsel işlev bozukluğu konusuna yönelik öneriler oluşturabilmektir.
Gereç Yöntem: Bu çalışma Havutlu Mahallesi içinde 35-64 yaş kadınlarda cinsel
fonksiyon bozukluğu sıklığı, menopozun etkisi ve diğer etkileyen faktörleri belirlemek
amacıyla planlanmış kesitsel bir araştırmadır. Çalışma sistematik yöntem ile Havutlu
Aile Sağlığı Merkezine kayıtlı kişiler arasından seçilen 47 yaş üstü 181, 47 yaş altı 179
kadınla araştırmacı tarafından yüz yüze görüşülerek yapıldı. Görüşmeler sırasında
sosyodemografik, sosyoekonomik özellikler, evlilik ve cinsel yaşam ile ilgili sorular
içeren anket formu, kadın cinsel fonksiyon ölçeği, Beck depresyon ölçeği ve menopoz
semptomlarını değerlendirme ölçeği uygulandı.
Bulgular: Çalışmamızda postmenopoz grupta % 69,9 oranında cinsel fonksiyon
bozukluğu varken, premenopoz grupta % 33,7 oranında cinsel fonksiyon bozukluğu
saptandı. Menopoz cinsel fonksiyon bozukluğu için bir risk faktörü olarak saptandı.
Kadınlardan depresyon belirtisi olanlarda olmayanlara oranla cinsel fonksiyon
bozukluğu görülme sıklığı anlamlı şekilde yüksek bulundu. Araştırmamızda kadının ve
eşin yaş grubu, kadının ve eşin eğitim durumu, kadının va eşin mesleği, partner
yokluğu, görücü usulü evlilik yapma, akraba evliliği, evlilik süresi, kadının evlilikte
cinselliğe bakışı, eşe olan his, evde söz sahibi olma durumu, cinsellikle ilgili ilk bilgi
alınan kaynak, doğum sayısı, gebelik sayısı, çocuk sayısı, doğum şekli, düşük yapma,
kadının ve eşin sağlık sorunları, kadının doğum kontrol yöntemi kullanımı, aylık ilişki
sayısı, menopozda olma ve depresyon cinsel fonksiyon bozukluğu üzerinde etkili
bulunan faktörler olarak belirlendi. Çalışmamızda gelir düzeyi, aile tipi, çay, kahve,
sigara, alkol gibi alışkanlıklar, menopoz süresi, ilk ilişki yaşı, ilk ve son gebelik yaşı
cinsel işlev üzerine etkisiz bulundu.
Sonuç: Bu çalışmanın sonuçlarına göre menopozda olmak, depresyona yatkın
veya depresyonda olmak, yaşın ileri olması, eşin yaşının ileri olması, eş kaybı ve
partner yokluğu, 4 ve üstü doğum yapmış olmak, düşük eğitim düzeyi, akraba evliliği,
görücü usulü evlilik yapmak cinsel fonksiyonları olumsuz etkilemekteydi.
Anahtar Kelimeler: 35-64 yaş kadın, cinsel fonksiyon bozukluğu, menopoz
XI
ABSTRACT
The Effect of Menopause on Sexual Function at 35-64 Years old women in
Province of Adana Havutlu
Purpose: The aim is in a sample of 35-64 year old women population that
represent province of Adana Havutlu, to establish the effects of menapause on sexual
functions, prevalence of sexual function disorder in premenopausal and postmenopausal
period of women, to investigate the relation between sexual function disorder and some
socioeconomic, cultural, and demographic variables, to form recomendations for the
menopause and sexual function disorder issue according to the results obtained.
Material and Method: This study is a cross-sectional research which planned to
determine the sexual function disorder incidence, the effect of menopause and the other
factors affecting in 35-64 year old women at Havutlu Town. Study was performed face
to face interviews by the researcher with a systematical method chosing among over age
of 47 of 181, under age of 47 of 179 women which were Havutlu Family Health Center
registered. During the interviews questionnaire including questions about sociodemographic, socio-economic, marital, sexual life, women's sexual function scale, Beck
Depression Inventory and menopause symptom scale was applied.
Results: In our study the sexual function disorder was found in 69,9% of
postmenopause group and 33,7% of premenopause group. Menopause found to be a risk
factor for sexual function disorder. Women who had depression signs showed
significantly higher incidence of sexual function disorder incidence than who had not.
In our research women’s and spouse’s age, women’s and spouse's education level,
women’s and spouse’s profession, absence of partner, arranged marriage, consanguinity
durateon of marriage, women's view of sexuality in marriage, emotion to spouse, to
influenced situation at home, received the first information source about sexuality,
number of births, number of pregnancies, number of children, type of delivery,
miscarriage, women and spouse’s health problems, women’s use of birth control
method, the number of sexual intercourse per month, menopause status and depression
were determined to be factors that impact on sexual function disorder. In our study,
income level, family type, habits such as drinking tea, coffee, smoking, asumption
alcohol, duration of menopause, age at first intercourse, age at first and last pregnancy
found to be ineffective on sexual function.
Conclusion: According to the results of this study being menopause, being prone
to depression or depression, to be advanced age, spouse’s advanced age, partner loss
and lack of partner, gave birth to 4 and above, low educational level, consanguineous
marriages, arranged marriage impacted sexual functions negatively.
Key Words: 35-64 years old women, sexual function disorder, menopause.
XII
1. GİRİŞ ve AMAÇ
Menopoz kadın yaşamının önemli aşamalarından biridir. Toplumda yaygın olarak
menopoz sonrası öncelikle cinsel doyum olmak üzere yaşamın tüm yönleri ile değiştiği
düşünülür.
Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre menopoz “ovaryum aktivitesinin yitirilmesi
sonucunda menstruasyonun kalıcı olarak sonlanması”dır.1 Klinik olarak ise son adet
kanamasından sonraki 12 ay boyunca hiç adet görmeme olarak tanımlanır.
Menopoz dönemi aynı zamanda birçok kadının, özel ve toplumsal yaşamında
değişikliklerin olduğu bir dönemdir. Düzenli adet görmenin birçok kültürde doğurganlık
ve dişiliğin göstergesi olması, birçok kadının menopozu ‘kadınlığını kaybetmek’ olarak
değerlendirmesine yol açabilmektedir. Postmenopoz dönemde kadınların, menopozla
uyumlu bir şekilde cinsel ilgilerinin azalacağı ve cinsel yetersizlik endişesi duyacakları
inancı yaygındır.
Yaşın ilerlemesi ile birlikte ortaya çıkan, kronik medikal hastalıklar, romatizma
yada osteoporoz gibi fiziksel rahatsızlıkların, hareketliliği ve çevikliği azaltarak cinsel
aktivitenin engellenmesine neden olduğu görüşü vardır.2 Menopoz döneminde ortaya
çıkan anatomik, fizyolojik ve psikolojik faktörlerin cinsel fonksiyon bozukluklarına yol
açtığı kanısı vardır. Menopoz dönemindeki seksüel değişimler 3 kategoride toplanabilir:
1. Kadının seksüel kimliği: Meme, genital sistemdeki seks karakterlerinde, koku,
tat ve dokunma duyularında, saç vs. gibi görsel karakterlerdeki değişimler, vagina
mukoza atrofisi ve mental yaşlanma gibi sebepler kadınlık içgüdüsünde azalmaya yol
açmaktadır.
2. Kadının seksüel fonksiyonu: Libidoda azalma, seksüel uyarılmanın güçleşmesi,
orgazm güçlükleri ortaya çıkmaktadır.
3. Çiftler arası ilişki: Biyolojik seksüel ilişki bağlarının zayıflaması, erkeğe ait
problemler görülebilir.2
Kadın cinsel işlev bozukluklarının nedenlerinin organik (fiziksel), psikolojik,
kültürel ve sosyal olarak çeşitli boyutları vardır. Kadının seksüel istek ve
inhibisyonlarında organik, fizyolojik ya da hormonal nedenler etkili olabildiği gibi,
travmatik deneyimler ya da psikolojik çatışmalar da gizli ve önemli bir rol
oynayabilmektedir. Kadın cinsel eğitimi, toplumsal değerler, tutumlar ve davranışlar
1
kadın cinsel işlev bozukluklarında karşımıza çıkan sosyal ve kültürel etkenler olarak yer
almaktadır.3
Cinsel işlev bozukluklarının normal popülasyonda görülme sıklığıyla ilgili,
ülkemizde geniş kapsamlı araştırmalara pek rastlanmamakla birlikte bu konuda batı
toplumlarında çeşitli çalışmalar mevcuttur. Laumann, Paik ve Rosen’ in 1999 senesinde
yayımladıkları araştırma sonuçlarına göre; Birleşik Amerika’da normal popülasyonu
temsil eden 18-59 yaşları arasındaki 1749 kadınla yapılan çalışmalarda son 12 ay içinde
cinsel işlev bozukluğu görülme sıklığını % 43 olarak bulmuşlardır.4
Çayan ve arkadaşlarının 179 kadın üzerinde yaptıkları çalışmada, yaşları 18 ile 66
arasında olan farklı sosyokültürel kesimden kadınlara Kadın Cinsel Fonksiyon ÖlçeğiKCFÖ (Female Sexual Function Index -FSFI) anketi uygulamış ve % 46,9 oranında
cinsel fonksiyon bozukluğu tespit etmiştir. Sigara kullanımı, evlilik süresi, geçirilmiş
pelvik operasyonlar ve kontrasepsiyon yöntemlerinin cinsel fonksiyon bozukluğu
üzerine anlamlı etkisi saptanmaz iken, ileri yaş, düşük eğitim düzeyi, çalışmama, kronik
hastalık öyküsü, çok sayıda doğum varlığı ve menopozun kadınlarda cinsel fonksiyonu
olumsuz etkilediği bildirilmiştir.5
Cinsel işlev bozukluklarının toplumda yaygın olduğu, ancak pek az hastanın
yakınmaları için yardım aradığı tahmin edilmektedir. Türk toplumunda cinsel sorunların
klinik özellikleri ve yaygınlığına ilişkin yapılmış araştırma sayısı oldukça azdır.
Sorunun yaygınlığı, ancak tüm nüfusumuzu kapsayacak geniş çaplı epidemiyolojik
çalışmalar aracılığıyla sağlanabilir.
Araştırmamızın amacı, Adana ili Havutlu Mahallesi’ni temsil eden bir örnekte 3564 yaş kadın popülasyonunda menapozun cinsel fonksiyon üzerine etkilerini tespit
etmek, premenopoz ve postmenopoz dönemi kadınlarda cinsel işlev bozukluğu
prevelansını saptamak, cinsel işlev bozukluğunun bazı sosyoekonomik, kültürel ve
demografik değişkenlerle ilişkilerini incelemek, elde edilecek sonuçlar doğrultusunda
cinsel işlev bozukluğu konusuna yönelik öneriler oluşturabilmektir.
2
2. GENEL BİLGİLER
İnsan hayatı çeşitli yaşam evrelerinden oluşmaktadır. Bütün bu evrelerde kadın,
toplumsal yapı içinde yetişkin rollerini gerçekleştirirken, tam zamanlı çalışan, eş, annebaba olma, toplumsal ve mesleki bir gruba bağlı olma, evle ilgili işleri yürütme, çocuk
sahibi olma ve büyütme, değişik toplumların içinde yer alma ve sorumluluklarını yerine
getirme, belli bir ekonomik yaşam düzeyine ulaşma, bunu sürdürme, eşi ile özdeşleşme
ya da eşten boşanarak ayrı yaşamaya uyum sağlama, bazı bedensel değişiklikleri
kabullenme ve değişimlere uyum sağlama, yaşlanan ana-babası ya da kardeşleri ile
uyum içinde yaşamayı öğrenme, emeklilik sonrası hayata uyum, bedensel ve fiziksel
gerilemelere, bunların sonucunda ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarına uyum sağlama,
torunların yetiştirilmesine yardımcı olma, torunlarla sağlıklı bir iletişim kurma, eşin
ölümüne uyum sağlama, memnuniyet verici bir yaşam ortamı kurma gibi gelişim
görevlerini de yerine getirir.6
Bütün bu gelişim ödevlerini yerine getiren kadın, bir yandan da orta yetişkinlik
döneminde yaşanan klimakterium ve menopoz gibi biyolojik ve psikolojik değişimler
yaratan bu sürece uyum sağlamak, olası sorunlarla baş etmek ve bütün bu sürecin içinde
cinsel işlevlerini yaşamak durumundadır.
Menopoz, kadın cinselliği üzerine sıklıkla negatif etkilerin görüldüğü anatomik,
fizyolojik ve psikolojik bir süreçtir. Postmenopozal kadınlarda en sık görülen cinsel
problem, hipoaktif cinsel istek bozukluğudur. Etiyolojisi multifaktöriyeldir. Bu
sebeplerin içinde erkeğin impotansı, çiftlerin cinsel anlaşmazlığı gibi çevresel tetikleyici
faktörler ve kadının psikolojik ve fizyolojik durumu ile ilgili bilinen ve bilinmeyen pek
çok faktör vardır. Çok sayıda çalışmada, postmenopozal kadınlarda hipoaktif cinsel
istek bozukluğunun oranı % 31 ile % 49 arasında değişmektedir. Ancak, bu konuda
yapılan çalışmalarda elde edilen sonuçlar sınırlıdır. 7,8
Cinsel sağlık, genel sağlık ile sıkı bir ilişki gösterdiğinden menopoz döneminde
cinselliğe yaklaşımın, menopozun bütünü içinde ele alınması, kadının yaşamının kendisi
ve ailesi ile birlikte planlanması, yaşam kalitesini etkileyecek her bir parametrenin
dikkate alınması en uygun olanıdır.9,10
3
2.1. Cinsel Fonksiyon
İnsanda normal cinsel fonksiyonun nörolojik, mental, vasküler ve endokrin
sistemleri de kapsayan çok karmaşık bir yapısı vardır. Cinsellik canlı yaşamının
sürekliliği için gerekli, üremeye yönelik en temel doğa koşulu olarak tanımlanmaktadır.
Sanılanın aksine, cinsellik insanın anne karnında başlar ve yaşama sürecinin her
evresinde ölüme kadar psikolojik, fizyolojik ve sosyokültürel faktörlerden etkilenerek
gelişir. Bu faktörlerin doğru uyarıları cinselliğin uygun bir zeminde sağlıklı olarak
gelişimini sağlar. Bu da sağlıklı bedensel ve zihinsel gelişimin anahtarıdır.
Bireyin yaşantısının biyolojik, psikolojik, kişiler arası ve davranışsal olarak
önemli bir yönü olan cinsellik; yaşa, cinsiyete, kişisel tutumlara, örf ve adetlere
dayanarak her birey tarafından farklı şekilde tanımlanmaktadır.
Cinsel sağlık; cinsel açıdan bedensel, duygusal ve toplumsal tam bir iyilik hali
olup, kadın-erkek, genç-yaşlı bütün insanlar için temel bir haktır. Bireyin genetik yapısı,
psikoseksüel gelişimi, geçmiş cinsel deneyimleri, toplumsal değer yargıları, cinsiyete
özgü rol ve beklentileri, cinsel inanışları, geçirilen hastalık ve ameliyatlar cinsel
davranış ve cinsel sağlığı etkileyen faktörlerdir.11
2.1.1. Cinsel Fonksiyonun Fizyolojisi
İnsan cinselliği ile ilgili ilk kapsamlı araştırma Kinsey ve arkadaşları tarafından
yayınlanmıştır. Bu araştırma 1938 ile 1952 yılları arasındaki, insanın cinsel davranış
biçimleri ile ilgili istatistiklerin derlenmesinden oluşmaktadır. Kinsey ve arkadaşlarının
çalışmalarını takiben Masters ve Johnson tarafından yürütülen ve 10 yılı aşkın bir
araştırmanın ardından sonuçları ilk kez 1966 yılında “İnsanda Cinsel Davranış” adlı
kitapta yayınlanan çalışma ise bugün bile insan cinsel fizyolojisi ile ilgili bilgilerimizin
temelini oluşturmaktadır. Masters ve Johnson, insan cinselliğini ilk kez laboratuar
ortamında incelemiş, yüzlerce gönüllü kadın ve erkek denek üzerinde sürdürdükleri
çalışmalarında, deneklerin cinsel uyaranlara verdikleri yanıtları doğrudan gözleyerek ve
nesnel ölçüm yöntemlerini kullanarak cinsel tepki sürecinin bütün evrelerini
kaydetmişlerdir.12,13 Kadınların cinselliği konusunda Masters ve Johnson ile Kinsey’den
sonra en kapsamlı araştırmayı Hite S. 1972-1976 yılları arası ABD’de yapmıştır. Hite’a
göre “cinsellik’’ tüm kültürel yaşantının bir parçasıdır; cinsellikte kadının yeri, onun
toplumdaki rolünün bir aynasıdır.14 Cinsel yanıtın bu temel evrelerinin, nörobiyolojik ve
4
fizyolojik yönlerinin anlaşılması için ilk defa 1966’da Masters ve Johnson tarafından
cinsel yanıt siklusu tanımlanmıştır ve 4 faz içerir.
Bunlar:
1) Uyarılma evresi: Masters ve Johnson’a göre insanda cinsel yanıt sürecinin, ilk
evresi olan uyarılma evresi, herhangi bir somatojenik ve psikojenik uyarılma sonucu
ortaya çıkabilir.10, 16, 17 Uyarılma fazı parasempatik sinir sistemi ile oluşturulur. Temel
olarak erotik duygu ve düşüncelerin belirmesi, erkekte ereksiyon ve kadında
lubrikasyonun ortaya çıkması ve bedende yaygın olarak vazokonjesyon ve miyotoni ile
karakterizedir. Bu dönemde kadınlarda taşikardi, hızlı nefes alma, kan basıncında artma,
genel bir ısınma hissi, göğüslerde gerginlik, myotoni, göğüs uçlarında ereksiyon, deride
renklenme ve koyulaşma gözlenir. Kadınların yaklaşık olarak 3/4’ü bu uyarılmayı
yaşar.18,19
2) Plato evresi: Etkili cinsel uyarının devam etmesi ve cinsel heyecanın
artmasıyla birlikte kadın ya da erkek, ikinci evre olan plato evresine girer. Bu evrede
haz duygusu ve cinsel gerilim giderek yükselir ve kişinin orgazma geçebileceği noktaya
kadar sürer. Uyarı ya da dürtü yetersizse ya da uyarı tümüyle sona erdiyse kişi orgazmik
rahatlamaya ulaşamayacak ve yavaş yavaş plato evresindeki gerilimin yerini çözülme
evresi alacaktır.18,19
3) Orgazm evresi: Orgazmik fonksiyon tarihi süreç içinde çok uğraşılmasına
karşın en az anlaşılan, yaygın ve kabul edilebilir bir tarifi yapılamayan cinsel fonksiyon
olmuştur. Cinsel uyarı ile artmış müsküler ve vasküler gerilimin çözülmesi olarak
tanımlanmıştır. Orgazmik fonksiyon cinsel siklusun en kısa süren dönemi olmasına
karşın, tüm cinsel hisler içinde en güçlü ve en doyurucu olanıdır.18,19
Orgazm Yunanca “ şehvetli heyecan “ anlamına gelen “orgazmus “ sözcüğünden
türemiştir. Kadın orgazmı hakkında birçok yazar yorum yapmış ve tanımlamıştır.
Masters ve Johnson, orgazmı, cinsel uyarı sonucu oluşmuş olan vazokonstrüksiyon ve
myotoninin rahatladığı birkaç saniye ile sınırlı evre olarak tanımlamışlardır. Kişi,
orgazmı öznel olarak pelviste odaklanmış biçimde algılar. Orgazm hissi özellikle
klitoral bölge ve vajinada yoğunluk kazanır. Süresi ve yoğunluğu konusunda bireysel
farklılıklar çok fazladır.10, 16, 17
Genel bir tanımla kadında orgazm, sonucunda bir mutluluk ve tatmin hissini
vererek cinsel olarak indüklenen vazokonjesyonu çözen, sıklıkla uterus ve anüs
5
kontraksiyonları ve myotoni ile birlikte vajinayı saran pelvik çizgili kasların istemsiz,
ritmik kontraksiyonlarının eşlik ettiği bilinç düzeyini değiştiren değişken, geçici ve en
yüksek sınırda yoğun bir zevk duyma halidir. Orgazm ile birlikte, kan akımı, solunum
sayısı, serum prolaktin, vazopresin, oksitosin, adrenalin seviyeleri artmaktadır. Özelikle
prolaktin orgazm ile birlikte artar ve 60 dakika yüksek kalabilir.
Erkekler ve kadınlar arasındaki orgazmda farklılıklar mevcuttur:
•Erkeklerden farklı olarak kadınlar kısa zaman aralıklarıyla çoklu orgazm
yaşayabilirler,
•Kadınlar uzun süre etkili olabilen orgazmı yaşayabilirler (buna “status/extend
orgasm” denir)
•Pelvik kas kasılmalarında kaydedilmiş farklılıklar vardır. Spesifik olarak
erkeklerde bulunan bölünmüş ritmik patern kadınlarda görülmez. Erkeklerde, bir kere
başladıktan sonra, seksüel stimulasyon dursa bile orgazm gerçekleşir. Ancak kadınlarda
klitoral ya da vajinal orgazm ortasında stimulasyon durursa, orgazm da durur.
Orgazm, kadında klitoris ve vajinada, erkeklerde ise penis ve prostatta yoğunluk
kazanır. Kadında memelerde, labiumlarda, klitoriste ve uterusta bu evreye özgü
değişikler görülmez.
Masters ve Johnson kırk yıllık gözlemleri ve tarifleri sonucu orgazmda görülen
değişiklikleri üçe ayırmıştır:
i- Yaklaşan orgazmı gösterenler: Labia minörde renk değişiklikleri
ii- Gerçek orgazm esnasında meydana gelenler: Vajinal ritmik kontraksiyonlar,
uterin kontraksiyonlar, anal sfinkter kontraksiyonları
iii-Orgazm gerçekleştiğini gösterenler: Areola konjestiyonu, artmış post
orgazmik vajinal nabız amplitüdü, artmış plazma prolaktin düzeyi
Orgazm sempatik sinir sistemi tarafından oluşturulan miyotik bir cevaptır.
Sempatik sinir sistemi bu aşamanın özelliği olan klonik kasılmaları kontrol eder.
Orgazm 3-25 saniye sürer ve bilinç hafif bir şekilde bulanıktır. Orgazm sırasında
klitoriste bir değişiklik gözlenmez.18, 19, 20, 21
4)Çözülme evresi:
Cinsel döngünün son evresidir. Kadında ve erkekte
orgazmdan ya da orgazmın gerçekleşmediği durumlarda plato evresinden sonra genital
bölgelerde ve bedenin diğer bölgelerinde önceki aşamalarda oluşmuş olan fizyolojik
değişikliklerin dakikalar içinde aynı sırayı takip ederek kaybolması ile karakterizedir.
6
Bu evrenin süresi cinsiyete, orgazmın yaşanıp yaşanmadığına ya da hangi yoğunlukta
yaşandığına ve cinsel uyarının sürüp sürmediğine göre değişir. Kanın genital bölgeden
çekilmesi ve cinsel gerilimin aniden boşalması ile gerçekleşir ve bütün vücudu
dinlenme konumuna getirir. Terleme vardır.19 Kadınlarda, etkili uyarıyı yeniden alma
durumunda, çözülme evresinin herhangi bir noktasından bir başka orgazm evresine
girme potansiyeli vardır.10, 16, 17
Bu dört evre bugünkü bilgilerimiz ışığında da geçerli kabul edilmektedir. Ancak,
cinsel işlev bozukluklarının sınıflandırılması ile ayırıcı tanı ve tedavi açısından asıl
önemli olan evreler ise “uyarılma” ve “orgazm” evreleridir. “Plato” evresi, esas olarak
fizyolojik açıdan “uyarılma” evresinin bir bölümü olarak kabul edilmektedir.12 Seks
terapisinin kurucularından biri olan Helen Singer Kaplan 1979’yılında bu fazları
değiştirmiştir ve ‘arzu‘ kelimesini ekleyerek;
a) Arzu
b) Uyarılma
c) Orgazm olmak üzere 3 faza ayırmıştır.
Bu sınıflama DSM–IV’de yer alan cinsel fonksiyon bozukluğu tanımına temel
oluşturmuştur. Günümüzde cinsel döngü AFUD’un (American Foundation for Urologic
Disease) 2000 yılında öngördüğü şekilde;
a) Cinsel istek ( sexual desire)
b) Uyarılma (sexual arousal)
c) Orgazm (orgasm)
d) Çözülme (resolution), olarak yeniden sınıflandırılmıştır.
Plato evresi kullanılmamaktadır.16,17 Cinsel istek kişinin cinselliğe ilgisini gösterir
ve üç ayrı komponenti bulunur.22
• dürtü,
• inanışlar/ değerler,
• motivasyon
Dürtü cinsel isteğin biyolojik komponentidir. Cinsel düşünceler, hisler, fantezi
veya rüyalar, yakındaki karşı cinse artmış ilgi, cinsel arayışa yönelme ve artmış cinsel
organ hassasiyeti ile kendini gösterir. Düşen testosteron seviyelerinden etkilenir. İkinci
komponent kişinin cinsel aktivite ile ilgili beklentilerini, inanış ve değerlerini yansıtır.
Bunlar ne kadar olumlu ise kişi o derecede cinsel davranışa yönelim gösterir. Cinsel
7
isteğin üçüncü komponenti ise psikolojik ve kişiler arası motivasyonu olarak karşımıza
çıkar. Cinsel istek üzerine en büyük etkisi olan bu komponenttir. Bugüne kadar cinsel
dürtü, yani cinsel isteğin biyolojik komponenti ile ilgili çok sayıda araştırma
yapılmıştır.22
2.1.2. Kadın Cinsel Endokrinolojisi
Merkezi sinir sisteminde hipotalamus, cinsel işlevler üzerindeki etkisi en iyi
bilinen bölgedir. Hipotalamus eşlerin birbirleriyle olan ilişkilerini, seks hormonlarının
salınımını düzenleyen limbik sistemin bir parçasıdır.
Dopaminerjik uyarı bu sistemi aktive eder, seratoninerjik uyarı ise inhibe eder.
Hipotalamusa iç ya da dış uyaranlar ulaşır. Uyarılmayı görsel, işitsel, taktil öğeler
(dokunma/temas) ve düşünme tetiklemektedir. Hipotalamustaki paraventriküler nükleus
vazopressin ve oksitosin salgılayarak diğer sistemlerle bağlantı kurar, limbik sistemi
etkiler. Gelen cinsel uyarılara cevap olarak merkezi sinir sisteminde uyarılar, medyan
ön beyin demeti, mezensefalon, pons, spinal kord, pelvik pleksus aracılığı ile genital
organlara ulaşmaktadır. Hipogastrik (sempatik) ve pelvik (parasempatik) sinirlerden
lifler alan pelvik gangliyon, mesane, üretra, vajina, uterus ve klitorise dallar verir.
Pelvik gangliyonun en büyük dalı olan kavernozal dalı klitorisi innerve eder.
Kavernozal sinirin uyarılması ile klitoriste NO (Nitrik oksit) aracılı vazodilatasyon olur.
Pudental sinir, perine, klitoris ve üretranın duyusal inervasyonunu sağlar. Östrojenin bu
sinirin duyarlılığını arttırıcı etkisi bulunmaktadır. Pelvik ve hipogastrik sinirler ise iç
genital organların duyusunu almaktadır.10, 16, 17, 23
Uyarılma sırasında, genital sistem dışında diğer sistemlerde bazı değişiklikler
olur. Bunlar; taşikardi, kan basıncında artış, vücutta kızarıklıklar, kas tonusu artışı,
hiperventilasyon, memelerde büyüme, meme başı ereksiyonudur. Uyarılma fazında
ortaya çıkan uterin kontraksiyonlar, orgazm sırasında hipogastrik sinir aracılığı ile
sempatik sistemin kontrolü altında düzenli kontraksiyonlar halini alır. Yeterli cinsel
uyarılma sonucu orgazm ortaya çıkar. Orgazmda, paraventriküler nükleus anahtar rol
oynar. Orgazm sırasında paraventriküler nükleus komşuluğunda oksitosin salgılanır.
Oksitosinin artan kas tonusu ve ritmik kasılmalarla ilişkili olduğu kabul edilmektedir.
Orgazm sürecinde sempatik sistem baskındır. Epinefrin ve norepinefrin orgazm
sırasında pik yaparlar. Hemen sonrasında ise düşmeye başlarlar. Orgazm esnasında 0,8
8
saniye aralıklı pelvik çizgili kas kontraksiyonları oluşur. Bu kontraksiyonlar 5-60 saniye
sürer.10,17
Korku ve anksiyete oluşturan ortamlardan uzak olunduğunda, östrojen ve
progesteronun etkisi altında dişi memelilerde çiftleşme davranışı ortaya çıkar. Normal
dişi siklusunda bu üreme davranışı ovulasyonla senkronizedir.10, 16, 17
Östrojenler; santral sinir sistemi, genital sistem ve genel sağlıkla ilgili organları
içeren birçok dokunun fizyolojik fonksiyonunun sürdürülmesinde rol oynar.
Östrojenler:
1. Vazoprotektif ve vazodilatatör etki ile vajinal, klitoral ve üretral arteriyel kan
akımını arttırır.
2. Nitrik oksit sentetaz salınımını regüle eder ve nitrik oksit sentezletir. Östrojen
düzeyinde azalma, vajinal nitrik oksit düzeyinde azalma, vajinal duvar fibrozisini
arttırır.
3. Östrojen vajinal epitel, stroma ve düz kas hücrelerini etkileyerek vajinal
katlantıların kalınlığını ve vajinal kayganlığı düzenler.
Östrojen düzeyinin düşmesi (50 pg/ml nin altında) ile duvar kalınlığı incelir, daha
çabuk hasar görür ve vajinal ortam daha az asidik hale gelir. Bunun sonucunda vajinal
kuruluk, disparoni oluşur ve kadın cinsel fonksiyon bozukluğu meydana gelir.
Seks steroidleri kadının cinsel fonksiyonunu içeren tüm yapıların anatomik ve
fonksiyonel bütünlüğünü sürdürmede çok önemli rol oynar.
Steroidler:
1. Nörötransmiterlerin sentez, sekresyon ve geri alımını,
2. Vasküler ve nonvasküler düz kas kontraktilitesini,
3. Epitelyumun müsifikasyon, keratinizasyon ve geçirgenliğini,
4. Otokrin – parakrin büyüme faktörleri, vazoaktif ve trofik maddelerin üretimini
regüle ederler.
Androjenler; üreme fonksiyonlarının gelişmesinde, direkt olarak ya da
östrojenlere dönüşmesi aracılığı ile sekonder seks karakterlerinin gelişmesi ve
sürdürülmesinde temeldir. Kadınlardaki major androjenler; dehidroepiandrosteronsülfat
(DHEAS),
dehidroepiandrosteron
(DHEA),
androstenedion,
testosteron
ve
dihidrotestosteron (DHT) dur. Androjenlerin kadın cinsel fonksiyonları ve libidosu
üzerine olan etkileri tam olarak anlaşılmamıştır. Bununla birlikte kadın seksüel
9
fonksiyonunda özellikle libidonun uyarılması ve cinsel isteğin devamlılığında
androjenlerin önemli rolleri mevcuttur.24
Plazma androjen seviyesinin düşük olması, seksüel cevapta, orgazmda, cinsel
motivasyonda azalma ve cinsellikten kaçınma şeklinde belirti verebilmektedir.
Menopozal dönemdeki sadece östrojen tedavisine yanıt vermeyen bir örnek vaka
serisinde, implantlarla yapılan androjen tedavisi libidoda, seksten zevk almada, orgazma
ulaşma yeteneğinde ve cinselliğin başlatılmasında önemli bir gelişmeye neden
olmuştur.25
2.1.3. Cinsel Fonksiyon Bozuklukları (CFB)
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), cinsel disfonksiyonu, ‘farklı nedenlere bağlı olarak,
kişinin istediği halde cinsel ilişkiye girememesi’ olarak tanımlamıştır.17
DSM–IV tanımlamasında Cinsel Fonksiyon Bozuklukları (CFB); insandaki cinsel
yanıt döngüsünün istek, uyarılma ve orgazm evrelerindeki fizyolojik süreçlerden birinde
oluşan aksamaya bağlı olarak gelişen bozukluklardır. Kadın cinsel fonksiyon bozukluğu
yaşa bağımlı, progresif ve kadınların % 30-50’sini ilgilendiren, yaşam kalitesini
olumsuz etkileyen multifaktoriyel bir sorundur. CFB, her iki cinste cinsel yanıt
döngüsünde ve cinsel istekte bozukluklar ile karakterize, psikofizyolojik değişikliklere
bağlı olarak ortaya çıkan bir sorundur. Cinsel fonksiyonlar, herhangi bir stres,
emosyonel bozukluk ya da cinsel fonksiyon ve fizyolojinin iyi bilinmemesinden
olumsuz olarak etkilenebilir. Bu durum kişiler için oldukça zordur ve yaşam kalitesini
azaltır.25
American Foundation of Urologic Disease (AFUD) tarafından 1998 yılında, beş
ülkeden CFB üzerine uzman 19 bilim adamı toplanarak, DSM-IV’ün mevcut çerçevesi
üzerinde çalışarak, özellikle tanımlamalarda bazı değişiklikler yaparak güncel kadın
cinsel işlev bozuklukları sınıflandırması oluşturulmuştur. Bu çalışma, 2000 yılında ortak
bildiri şeklinde yayımlanmıştır.17,26
10
2.1.3.1. Kadın Cinsel Fonksiyon Bozukluklarının Sınıflandırılması
2.1.3.1.1. Cinsel İstek Bozuklukları
a- Hipoaktif Cinsel İstek Bozukluğu: Cinsel fantazi veya düşüncelerin ve/veya
cinsel aktivite veya cinsel aktiviteye yanıt verme arzusunun, kişisel sıkıntıya neden
olacak şekilde, kalıcı veya tekrarlayan kaybı (veya yokluğu) olarak tarif edilmiştir.17
DSM-IV’te sürekli olarak yada yineleyici bir biçimde, cinsel fantezilerin ve cinsel
etkinlikte bulunma isteğinin az olması yada hiç olmaması olarak tanımlanmaktadır. En
sık rastlanan sorun cinsel istek bozukluğu yani libido kaybı olup yaklaşık CFB olan
kadınların % 32’sinde görülmektedir.27
Cinsel istek genellikle cinsel yanıt döngüsünün ilk evresi olarak değerlendirilir.
İstek sadece psikolojik bir durum gibi görünse de sıklıkla hormonal dengesizlik ya da
tedavi gibi fiziksel durumlardan etkilenmektedir. Yaşlanma, gebelik, kronik hastalıklar,
nörolojik hastalıklar, endokrin hastalıklar, bazı ilaçlar, stres, beden imgesi ile ilgili
kaygılar, anksiyete, depresyon, ilişkilerde sorun, cinsel travma vs. cinsel istek
bozukluğuna neden olan faktörlerdir. Cinsel isteğin az olması kadınlarda cinsellikle
ilgili en yaygın şikâyetlerdendir. İsteğin olması çeşitli faktörlere bağlıdır; biyolojik
güdü, yeterli özgüven, cinsellikle ilgili önceki deneyimlerin olumlu olması, uygun bir
cinsel eşin olması, birlikte olunan kişi ile cinsellik dışındaki alanlarda da iyi bir ilişkinin
olması gibi. Bu alanların herhangi birinde sorun olması cinsel isteğin azalması ile
sonuçlanabilir. Azalmış cinsel istek bozukluğu bazı durumlarda tüm cinsel eşlere ya da
tüm cinsel aktivitelere genellenebilir. Genellikle diğer cinsel sorunlarla (orgazm
olamama, kayganlaşma olmaması gibi) birlikte görülse de cinsel isteği az olan bazı
kişiler cinsel olarak uyarılır ve orgazma ulaşırlar. Kadınların yaklaşık % 33'ünün
hayatlarının bir döneminde cinsel ilgi ya da istek azalmasıyla karşı karşıya kalacağı
tahmin edilmektedir.4 Cinsel temas ve doyum gereksinimi kişilere göre değişebildiği
gibi aynı kişide de zaman içinde farklılıklar gösterebilir.
b- Cinsel Tiksinti Bozukluğu: Kalıcı veya tekrarlayıcı olarak, bir partnerle olan
cinsel ilişkiye, fobik tiksinti hissi duyma ve ondan uzak durma ve bu durumun kişisel
sıkıntıya neden olması halidir.17
Cinsel Tiksinti Bozukluğu DSM-IV’de sürekli olarak yada yineleyici biçimde, bir
cinsel eş ile genital cinsel ilişki kurmaktan aşırı tiksinti duyma ve bundan tümüyle
11
kaçınma olarak tanımlanmaktadır. Cinsel tiksinti duygusu olan bireyler cinsel
aktivitelerden kaçınırlar, kendilerine cinsel yönden yaklaşıldığında korku, kaygı ya da
iğrenme ifade ederler. Bu sorun travma sonrası stres bozukluğu gibi başka psikolojik
sorunlarla birlikte görülebilir. Bu bozukluk tecavüze uğrama ya da çocuklukta istismar
gibi cinsel saldırıya maruz kalınan durumlarda, cinsel birleşmenin ağrılı olduğu
durumlarda ya da cinsel dürtü ile utanç, suçluluk hissetme sonucunda ortaya çıkabilir.
2.1.3.1.2. Uyarılma Bozuklukları
Kalıcı
veya
tekrarlayıcı
olarak;
sübjektif
heyecanın,
genital
(lubrikasyon/kabarıklık) veya diğer somatik yanıtların yokluğuyla belli olan, yeterli
cinsel heyecana ulaşamama veya sürdürememe ve bu durumun kişisel sıkıntıya neden
olması durumudur.17
DSM–IV tanımlamasına baktığımızda, uyarılma bozukluğu sürekli olarak ya da
yineleyici bir biçimde, cinsel uyarılmanın yeterli bir ıslanma-kabarma tepkisini
sağlayamama
yada
cinsel
etkinlik
bitene
dek
bunu
sürdürememe
olarak
tanımlanmaktadır. Bu rahatsızlık belirgin sıkıntıya ve kişiler arası ilişki zorluklarına
neden olur.29
Kadınlarda, ana problem vajinal kuruluk veya ıslanma yetersizliğidir. Uyarılma
bozukluğu olan kadınların cinsel istek ve fantezileri vardır, partnerleri ile ilgili bir
sorunları yoktur. Sebeplere baktığımızda doğal menopoz, cerrahi, tıbbi menapoz ve
endokrin bozukluklar olabilir. Uyarılma problemleri her yaşta görülebildiği halde, bu
problemlerin yaşla birlikte arttığı gösterilmiştir.4 Yaşlı, postmenopozal kadınlarda genç
kadınlara göre daha az vaginal kan akımı ve genital genişleme vardır. Östrojendeki
azalma vaginal kan akımında ve lubrikasyonda azalmaya ve buna bağlı olarak disparoni
ve isteksizliğe neden olur.
Cinsel uyarılma bozukluğu, üç alt tipe ayrılır:30
a. Genital cinsel uyarılma bozukluğu, genital cinsel uyarılmanın olmadığı ya da
yetersiz olduğu, minimal vulvar kabarıklık veya vajinal lubrikasyonla karakterize
durumdur.
b. Subjektif cinsel uyarılma bozukluğu, cinsel memnuniyet, heyecan ve
uyarılma hislerinin hiçbir tip cinsel uyaranla ortaya çıkmayacak biçimde belirgin
şekilde azalması ya da yok olmasıdır.
12
c. Kombine subjektif ve genital cinsel uyarılma bozukluğu, genital uyarılma
yetersizliği veya yokluğu şikayeti ile birlikte, cinsel uyarılmanın (subjektif cinsel
heyecan ve cinsel memnuniyet) hiçbir tip cinsel uyaranla ortaya çıkmayacak biçimde,
belirgin olarak yok olması ya da azalmasıdır.
2.1.3.1.3. Orgazm Bozuklukları
Yeterli bir cinsel uyarı ve uyarılma fazını takiben orgazma erişmenin sürekli veya
tekrarlayıcı olarak güç olması, gecikmesi ya da olmaması ve bu durumun kişisel
sıkıntıya neden olması halidir.17
DSM-IV’e göre orgazm bozukluğu, normal cinsel uyarılma fazını takiben sürekli
veya rekürren olarak orgazmda gecikme veya orgazm olamama durumu olarak
tanımlanır. Bu durum ameliyatlar sonrası, travma veya hormonal yetmezlik sonucu
ortaya çıkabilir. Cinsel eğitim ve deneyimin yetersizliği, cinsel tekniklerin bilinmemesi
ve cinsel mitlerin yaygınlığı nedeni ile ülkemizde orgazm bozukluklarının yüksek
oranlarda görüldüğünü söyleyebiliriz.
2.1.3.1.4. Cinsel Ağrı Bozuklukları
a. Disparoni: AFUD, ağrılı cinsel birleşmeyi ‘ vaginaya tamamen giriş veya
vaginaya girmeye teşebbüs ve/veya penil vaginal cinsel ilişki ile sabit veya tekrarlayan
ağrı’ şeklinde tanımlamıştır. DSM -IV’de cinsel işlev bozuklukları arasına dâhil
edilmesine rağmen bu bir ağrı bozukluğu olarak düşünülmüştür.
İki tip disparoni vardır:
i. İnsersiyonel disparoni, ağrı eksternal genitaller ve vajinayla sınırlı
ii. Derin disparoni, birleşme esnasındaki hareketler ve postkoital pelvis içinde
ağrı.
Nedenler arasında; endometriozis, pelvik inflamatuvar hastalık (PİD), üretrit,
enflamatuvar vajinit gibi fiziksel nedenler, seksüel anksiyete, hastalık, hamilelik gibi
psikolojik nedenler sayılabilir. Disparoni sonucu kadınlarda azalmış lubrikasyon, kan
akımı ve klitoral hassasiyet meydana gelebilir.
b. Vajinismus: Tekrarlayıcı veya kalıcı olarak, vajina distal 1/3 kısmının
kaslarının, vajinal penetrasyonu engelleyecek şekilde, istemsiz olarak kasılması ve bu
durumun kişisel sıkıntıya neden olması halidir.17
13
DSM-IV’te vajinismus bir cinsel işlev bozukluğu olarak sınıflandırılmıştır ve
cinsel ağrı bozuklukları alt kategorisine dahil edilmiştir. Ana tanı kriteri; “vaginanın dış
üçte birindeki kaslarda, tekrarlayan ya da sürekli, istem dışı ve cinsel ilişkiye engel olan
spazmın” olmasıdır. Vaginal kas spazmı, kolaylıkla gözlemlenebilir ve bazı vakalarda
“ağrıya sebep olacak kadar şiddetli ya da uzun süreli” olarak tanımlanmıştır. Vajinismus
her ne kadar bir cinsel ağrı bozukluğu olarak kabul ediliyor olsa da, tanısı için ağrının
gerçekleşmesi gerekli değildir. DSM-IV’e göre bu bozukluk genç kadınlarda, cinselliğe
karşı olumsuz yaklaşımı olan kadınlarda ve cinsel kötüye kullanım yada travma
hikayesi olan kadınlarda daha yaygındır.31
Amerikan Kadın Doğum ve Jinekoloji Okulunun vajinismus tanımı; DSM-IV
sınıflandırmasının ilk kriteri olan, cinsel ilişkiye engel olacak şekilde bir vaginal kas
spazmının varlığını ve ayrıca bu vaginal spazmın penetrasyonu ağrılı, zor veya imkansız
hale getirmesini ifade eder.32,33 İlk belirtiler ya psikolojik ya da fizyolojik kaynaklı olan
önceki ağrılı deneyimlerle bağlantılı olabilir ve belirtilen hiçbir organik sebep mevcut
değildir. DSM-IV’ün aksine; ağrı, esas unsurdur.
c- Non-koital cinsel ağrı: Tekrarlayıcı veya kalıcı olarak, non-koital cinsel
uyarılarla genital ağrı oluşması durumudur.17
2.1.3.2. Kadın Cinsel Fonksiyon Bozukluğu (KCFB)’nda Etiyolojik Faktörler
Yapılan çok sayıda araştırmalar sonucu insanda cinsel fonksiyonun merkezi sinir
sistemi ve endokrin sistem ile nörokimyasal, nörofizyolojik ve psikolojik süreçlerin
karşılıklı etkileşimi ile karakterize karmaşık bir olay olduğu ortaya konmuştur. Her türlü
psikiyatrik sorun, bedensel hastalık ya da ilaç, hormonlar, fiziksel etkenler cinsel
yaşamı belirgin şekilde etkileyebilir. KCFB’nda etiyolojik faktörler 5 grupta
sınıflanabilir.34
2.1.3.2.1. Nörojenik Faktörler
Seksüel disfonksiyonu etkileyen özellikli patolojiler multipl skleroz, spinal kord
travması, disk hernisi, lumbosakral pleksus patolojileri ve periferik nöropatiler olarak
sayılabilir. Spinal kord hasarının cinsel fonksiyonlar üzerindeki etkisi travmanın
seviyesine ve ağırlığına göre değişmektedir. Yapılan çalışmalarda T6 (torakal vertebra
6) ve üzeri travmalı, vücut kontrolü olan hastaların orgazma ulaşabildikleri görülmüştür.
14
Sakral segmentlerin etkilendiği komplet spinal kord travmalı hastalarda orgazm çok
daha olumsuz etkilenir ve bu hastalardaki orgazm gecikmesi normal kadınlara göre daha
uzundur.
Nörölojik hastalarda orgazm bozukluklarıyla ilgili yapılmış sınırlı sayıda çalışma
bulunmaktadır. Multipl Skleroz (MS) hem beyin hem de spinal kordun demiyelizasyonu
sonucu nöral iletinin kesintiye uğramasına neden olan bir hastalıktır. MS’li kadınlarda
vajinal duyarlılık, lubrikasyon, cinsel istekte azalma ve özellikle orgazm bozukluğu
olmaktadır. MS’li hastalarda vajinanın duyusal bozukluğu belirgindir.
2.1.3.2.2. Vasküler Faktörler
Klitoral ve vajinal vasküler yetmezlik sendromu, iliohipogastrik, pudendal arter
yatağının aterosklerozuna bağlı genital kan akımının azalması ile ortaya çıkan bir
hastalıktır. Aorto-iliak veya aterosklerotik hastalığa sekonder pelvik kan akımının
azalması, vajinal duvar ve klitoral düz kas dokusunda fibrozis oluşumuna neden olur.
2.1.3.2.3. Hormonal Faktörler
Genel olarak kadın cinsel fonksiyon fizyolojisini düzenleyen temel hormonlar
olan östrojen ve androjenlerin kan seviyelerinin azaldığı durumlarda cinsel fonksiyon
bozukluğu meydana gelir. Bunların dışında cinsel fonksiyonu etkileyen endokrin
hastalıklar mevcuttur.
Yapılan bir çalışmada tiroid hastalığı olan 48 kadın incelenmiş (30 hipotiroidik,
18 hipertiroidi) ve bu olguların seksüel fonksiyonu KCFÖ ile değerlendirilmiştir.25
Sonuçlara göre tiroid hastalığı olan kadınlarda lubrikasyon azlığı, orgazm bozukluğu,
koitus dışında ve sırasında genital ağrının olduğu tespit edilirken depresyon sıklığıda
yüksek bulunmuştur.
Hiperprolaktinemi;
hipotalamohipofizer aksın
en sık rastlanan endokrin
bozukluğudur ve kadınlarda sık görülür. Seksüel fonksiyonu ve motivasyonu, üreme
fonksiyonunu etkiler. Hulter ve arkadaşları hipotalamohipofizer hastalığı olan 48
kadında seksüel fonksiyonu araştırmışlar ve hastaların % 79’unda libidoda azalma, %
64,6’sında lubrikasyon bozukluğu ve % 68’ınde orgazm patolojileri tespit etmişlerdir.35
Mastogiacomo ve arkadaşları, 99 hemodiyaliz hastasında cinsel ilişki sıklığının ve
orgazm bozukluğunun aynı yaştaki kontrol grubuna göre anlamlı derecede düşük
15
olduğunu göstermiştir.36 Depresyon tedavisinde kullanılan selektif seratonin re uptake
inhibitörleri (SSRI) de prolaktin seviyesini yükseltmektedir. Diabetes mellituslu
hastalarda nöropati, vasküler bozukluklar, azalmış libido ve buna bağlı psikolojik
sorunlar, uyarılma bozukluğu, vajinal lubrikasyonda azalma, orgazm patolojileri ve
ağrılı cinsel ilişki sıkça rastlanan sorunlardır. En sık görülen cinsel sorun azalmış cinsel
uyarı ve yetersiz vajinal lubrikasyondur.
2.1.3.2.4. Müskülojenik Faktörler
Pelvik taban kasları, levator ani ve perineal membran, kadın seksüel fonksiyonuna
ve seksüel cevaba doğrudan katılır. Levator ani kası orgazm ve vajinal penetrasyonda
motor cevabı düzenler. Bu kasın hipertonisitesinde vajinismus gelişebilir ve disparoni
veya diğer ağrı bozuklukları oluşabilir.
2.1.3.2.5. Psikojenik Faktörler
Kadınlarda depresyon insidansı çeşitli yaşlarda değişim göstermektedir.
Premenstrüel dönemde, hamilelikte, doğum sonrası ve perimenopozal dönemde de
depresyon olasılığı yüksektir. Kadın cinsel işlev bozukluklarının psikojenik ve
psikososyal nedenleri yatkınlık yaratıcı-hazırlayıcı, başlatıcı ve devam ettirici,
sürdürücü olmak üzere üç ana başlık altında incelenebilir.37, 38
a. Yatkınlık yaratıcı-hazırlayıcı etkenler: Tutucu ortamda büyüme, travmatik
cinsel deneyimler, cinsel eğitimin yetersizliği, aile içi ilişkiler, yaşam stili, kişilik tipi
b. Başlatıcı etkenler: Bedensel hastalıklar, yaşlanma, sadakatsizlik, gerçekçi
olmayan beklentiler, depresyon ve anksiyete, eş kaybı
c. Devam ettirici etkenler: Performans anksiyetesi, eşin çekiciliğini kaybetmesi,
ilişkide yaşanan iletişim güçlükleri, yakınlık korkusu, cinsel eğitimin yetersizliği, zayıf
eş ilişkisi
2.2. Menopoz ve Cinsellik
Kadının yaşı, eğitimi, ekonomik düzeyi, aile yapısı, sağlık durumu, iyi ve kötü
alışkanlıkları, cinsel deneyimlerini geliştirme tarzı, yaşam koşulları ve kültürel etmenler
cinsel yaşam alanında bireysel farklılıklara yol açmaktadır.40 Çalışmalar, bazı kadınların
menopozu herhangi bir gerilim hissetmeden, doğal bir yaşam dönemi olarak
16
karşıladığını, bazılarının ise menopozun kadını depresif ve duyarlı yapacağı, artık
gerçek bir kadın olunamayacağı düşüncelerini taşıdığını bildirmektedir. Kadının, sosyal
ve ekonomik varoluşunun çocuk doğurma ile ilişkili görüldüğü kültürlerde, üreme
işlevinin bitmesi cinsellik eyleminin tamamlandığı anlamına gelmektedir. Bizim
toplumumuzda, kadınlar menopoza girdikten sonra, çocukların evlenmesi, torunların
doğmasını da kapsayan bu dönemde, kendilerine cinselliği yasaklarlar. Menopoz
döneminde, cinsel doyum ve işlev sorunlarının oluşmasında, biyolojik etkenlerden çok
döneme özgü sosyo-kültürel faktörlerin ve psikolojik sorunların rol oynadığı
düşünülmektedir.40
2.2.1. Menopoz Döneminde Cinsel Fonksiyon Değişiklikleri
Menopozla ilgili yakınma ve bulgular kadından kadına farklılık gösterebilir. Bu
dönemi belli belirsiz yaşayan kadınlar olabildiği gibi yaşam kalitesi ciddi şekilde
olumsuz
etkilenenler
de
olabilir.
Menopozal
dönemdeki
seksüel
fonksiyon
değişikliklerini, değişikliklerin derecesini, altta yatan nedenleri ve tedavi olanaklarını
ortaya koymaya yönelik biyolojik, psikolojik veya sosyolojik açılardan olaya yaklaşan
pekçok çalışma yapılmıştır. Menopozun, cinsel fonksiyonları olumsuz yönde
etkilemediğini bildiren az sayıda rapora karşılık, cinsel fonksiyonların hemen her alanda
değişik düzeylerde etkilendiğini bildiren bir çok çalışma yayınlanmıştır.10, 16, 41
Menopozal ve postmenopozal kadın, sıklıkla menopoza bağlı fizyopatolojik
değişiklikler veya daha az sıklıkla depresyon ya da evlilik problemleri yüzünden seksüel
istekte azalma, yetersiz ve geç uyarılma, orgazma ulaşmada güçlük, orgazmik
kasılmalar ve orgazm yoğunluğunda azalma, disparoni, cinsel ilişki sıklığında azalma
ve seksüel aktivitede üriner inkontinans gibi sorunlar yaşayabilir.16
Kadında seksüel aktivitenin azalmasında öne çıkan sebep, menopoza bağlı
fizyolojik değişikliklerdir. Postmenopozal kadında, seksüel fonksiyon bozukluklarına
ilk dikkat çekenler Masters ve Johnson ile Kinsey ve arkadaşlarıdır.23,10 Bu konu ile
ilgili çalışmaların pek çoğunda, menopozun ilk birkaç yılı içerisinde seksüel ilgi ve
cinsel ilişki sıklığında % 40’dan fazla azalma rapor edilmiştir. Premenopozal kadınların
% 15-25’inin, postmenopozal kadınların ise % 40-50’sinin hipoaktif cinsel arzu
bozukluğu yaşadıkları rapor edilmiştir. Lubrikasyon sorunlarını premenopozal kadınlar
17
% 10-15 arasında, postmenopozal kadınlar ise % 25-30’a varan oranlarda
yaşamaktadır.42,43
Cawood ve ark., kendi istekleri ile ayda birden daha az cinsel aktivitede bulunan
ya da hiç cinsel aktivitesi olmayan kadınların oranını 40 yaş altında % 46,
perimenopozal dönemde % 57 ve postmenopozal dönemde % 76 olarak bulmuşlardır.44
Chen ve Ho, premenopozal, perimenopozal ve postmenopozal dönemlerde seksüel
istek kaybının sırasıyla, % 34, % 55 ve % 60 olarak gittikçe arttığını; postmenopozal
dönemde orgazm yokluğu ve seksten zevk almamanın % 60’ların üstüne çıktığını rapor
etmişlerdir.45
Disparoni ise genç kadınlar arasında yaklaşık % 5 civarında yaşanırken, yaşla
birlikte arttığı ve postmenopozal kadınlarda % 12 ile % 45 arasında görüldüğü
bildirilmiştir.4,42 Northrup, menopoz öncesi ve sonrasındaki yıllarda kadınların
% 86’sının genellikle vajinal kuruluk, cinsel birleşme sırasında acı hissetme, vajina
kaslarında ağrılı kasılmalar, klitoris duyarlılığının yok olması ve dokunma duyusunun
azalması gibi konularla bağlantılı olarak cinsel sorun yaşadıklarını bildirmiştir.9 Vajinal
vazokonjesyonda ve kayganlaşmada azalma vajinal kuruluğa neden olur ve cinsel
ilişkiyi ağrı veren bir olay haline dönüştürebilir.47 Cinsel cevabın plato fazı
menopozdaki kadınlarda uzun sürelidir. Orgazmik cevap yaşla bağlantılı şekilde
etkilenmez. Ancak, genç kadınlarda orgazm esnasında beş ile on arası vajinal
kontraksiyon olurken, menopozdan sonra iki veya üç kontraksiyon meydana gelir.47
Pelvik taban kaslarının kadının cinsel cevabı ve uyarılmasındaki rolü önemlidir.
Hormonal
değişimler,
bulbokavernöz
ve
iskiokavernöz
kaslarının
tonusunu
etkileyebilmektedir. Bu kasların hipertonik olması ve istemsiz kasılmalarına bağlı
vajinismus gelişmekte veya disparoni ortaya çıkmaktadır. Hipotonik olmaları ise vajinal
hissin azalmasına, kadının hiç orgazm olamamasına veya geç, güç ve yetersiz orgazm
olmasına ve üriner inkontinansa yol açabilmektedir.48,49
2.2.2. Menopoz Döneminde Cinselliği Etkileyen Faktörler
Menopozal semptomları sıklıkla yaşayan Türk kadınlarında yapılan çalışmalar,
kadınların menopozal döneme yönelik olumsuz tutumlarının olduğunu ortaya
koymaktadır.49, 50, 51, 52, 53, 73 Türk kadınının menopozu olumsuz algılamasının nedenleri
arasında annelik rolünün kaybı, evlilik ilişkisinin ve kadınlık cazibesinin kaybı, vücut
18
postüründeki değişiklikler, fiziksel güç kaybı ve cinsel yaşamın sonu biçimindeki
algılama sayılabilir.
Toplumumuzda menopozal dönemdeki kadının artık cinsel yaşantısının tümüyle
sona erdiği, hatta erkekten farksız olduğuna ilişkin yanlış inanışlar vardır. Ancak,
günümüzde cinsellik için tanımlanmış bir üst yaş limiti yoktur ve aslında gebelik
ihtimalinin ortadan kalkması nedeniyle kadının artık sadece arzularını tatmin etmek
üzere cinselliğini yaşama şansı ortaya çıkmaktadır.
Cinselliği etkileyen faktörler çok çeşitlidir. Bunlar hormonal değişimler,
kadınların geçirdikleri veya geçirmekte oldukları hastalıklar ve bunlara bağlı cerrahi
tedavileri ile kullandıkları ilaçlardır. Ayrıca kültürel alt yapı, eşin durumu, eğitim
düzeyi, menopoz döneminde cinselliğin algılanışı gibi faktörler de cinsellik üzerinde
etkili olmaktadır. Cinselliği etkileyen faktörlerin bilinmesi bireye özgü danışmanlık,
eğitim ve bakım hedeflerinin belirlenmesi, ayrıca cinsel sorunlar için riskli grupların
belirlenmesi açısından fayda sağlar.49, 54, 55, 56, 57, 58 Aşağıda cinselliği etkileyen faktörler
incelenmiştir:
2.2.2.1. Hormonlar
Hormonal yetersizlikler cinsel yanıtın ve cinsel aktivitenin azalmasına, cinsel
isteğin kaybına, cinsel tiksintiye ve disparoniye yol açar.54
2.2.2.2. Hastalıklar
Yaşlanma ile birlikte sıklığı artan metabolik, nöral, vasküler ve malign hastalıklar
(hipertansiyon, hiperlipidemi, diabet, böbrek yetmezliği, aterosklerozis, artrit, nörolojik
hastalıklar, jinekolojik problemler, kronik ağrı, tiroid, pelvis veya spinal kord
zedelenmesi, kanser vb.), bunların tedavilerinde kullanılan ilaçlar ve mastektomi,
histerektomi gibi çeşitli operasyonlar cinsel fonksiyonları olumsuz etkilemektedir.49,54
Bir çalışmada 77 diyabetik kadının % 77’sinde libido kaybı, % 62,5’inde klitoral
duyarlılıkta azalma, % 37,5’inde vajinal kuruluk, % 41,6’sında vajinal rahatsızlık ve
% 49’unda orgazm bozukluğu saptanmıştır.59
Menopoz dönemindeki kadınların % 10-91’inin sinirlilik, % 13-86’sının
depresyon ve % 82’sinin konsantrasyon bozukluğu yaşadıkları bildirilmiştir.58 Yaşları
45-55 arasında olan kadınların menopoz sonrası dönemdeki depresif belirti ve yetiyitimi
19
düzeyleri menopoz öncesi dönemde olan kadınlara oranla anlamlı düzeyde yüksek
bulunmuştur.60 Bu hastalıklar ve tedavilerinin libido ve orgazm bozukluklarına neden
olabildiği bildirilmiştir.54 Amore ve ark., depresif semptomların seksüel fonksiyon ile
ilişkili olarak değişim gösterdiğini ve depresif semptomları fazla olanların cinsel
fonksiyonlarının daha çok zarara uğradığını bildirmişlerdir.61 Bayram, depresyon puanı
arttıkça cinsel fonksiyon puanının anlamlı oranda düştüğünü, yani depresif
semptomların beraberinde cinsel sorunları da getirdiğini belirtmektedir.16
Kadında cinsel işlevlerde sorunlar yaratabilecek üç temel medikasyon grubu
antihipertansif ajanlar, antipsikotikler ve antidepresanlardır.41 Antidepresanların, gruplar
arasında farklılıklar gözlense de hastaların % 50-90’ında cinsel aktiviteye olan ilgide
azalmaya neden olduğu saptanmıştır. Bu durumun tersi de söz konusu olabilir.62
Antihipertansifler ve antipsikotikler de kadınlarda libidoyu olumsuz etkilemektedir.49
2.2.2.3. Duyu Organlarının Hassasiyetinde Değişme
Duyu organları çevreden gelen seksüel uyarıları algılayıp mental katkılar ile
birlikte kişinin davranışlarını ve vücudun cevabını düzenler. Bu algılamalar duyu
organlarının nörosensitif bölgelerinde gerçekleşir ve bu yapılar da seks steroidleri
tarafından geliştirilirler. Dolayısıyla libido bu steroidler tarafından artırılmış olur.
Östrojen azalması aynı zamanda mukozal yapının karakterini de zayıflatarak göz
kuruluğuna, dudakların kurumasına, koku hissindeki azalmaya yol açar. Connell ve ark.,
20-78 yaşları arasındaki 58 kadında Kantitatif Duysal Test (KDT) ile yaş ve titreşim
algılamasını değerlendirmişler ve titreşim his eşiklerinin yaşın ilerlemesiyle arttığını ve
menopozun genital hislerde azalmaya neden olduğunu göstermişlerdir.63
2.2.2.4. Mental Değişimler
Östrojen kadında duygusal durumu düzenleyen hormondur ve postmenopozal
dönemde duygu durum bozuklukları görülebilir.61,64
2.2.2.5. Cerrahi Tedavi, Kemoterapi ve Radyoterapi
Mesane ve sinir koruyucu olmayan pelvik cerrahilerde cinsel fonksiyon
bozulmaktadır.25 Radikal sistektomi sonrası seksüel disfonksiyon görülmesi sıktır.
Histerektomi sonrası seksüel fonksiyon kaybı % 13 -37 oranında rapor edilmiştir.
20
Overler testosteron ve östrojen salgısı için gerekli bir organdır ve histerektomide
korunmalıdır. Histerektomi sonrası kadınlarda testosteronun fizyolojik seviyesinin
azalması ile hayat kalitesi, libido, cinsel zevk de azalmaktadır. Sadece histerektomi
olması bile over fonksiyonunu etkilemektedir.39
Jinekolojik ve meme kanserine bağlı cerrahi tedaviler daha çok kadının beden
imajı ve cinsiyet rolündeki (kadınlık/dişilik kimliği) değişikliklere bağlı olarak cinsel
yaşamı etkiler.65,49 Ayrıca, cerrahi girişim uygulanan hastaların genital organlarında
yapısal değişiklikler meydana geldiği için de cinsel fonksiyonları etkilenir. Radikal
histerektomi ve vulvektomi operasyonu geçiren kadınlarda seksüel disfonksiyon sıklıkla
belirtilmektedir.21,65 Genel olarak cerrahi tedavinin neden olduğu cinsel sorunlar
korku/endişe, arzu ve istek kaybı, orgazm olamama, disparoni, vajina boyunda kısalma,
penis penetrasyon yetersizliği, vajinal kayganlık ve elastikiyette azalmadır.65
Kemoterapi de cinselliğin etkilenmesine neden olmaktadır. Kemoterapi sonrası
ortaya çıkan cinsel sorunlar cinsel ilgide ve vajinal kayganlıkta azalma, orgazm
olamama, disparoni ve cinsel çekicilikte azalmadır.65
Radyoterapi de kadının cinselliğinde ve fertilitesinde sürekli ve şiddetli
değişikliklere neden olmaktadır. Radyoterapi gören kadınlar, genellikle vajinal
duyarlılık ve orgazm kapasitesinde yetersizlik, vajinal elastikiyette azalma ve
disparoniden şikayet ederler.65
2.2.2.6. Kültürel Yapı
Kültürel yapı kadının belli konulara bakış açısını, ruh halini ve libidosunu
etkileyebilir. Bu dönemde kadının cinsel açıdan değeri yaşadığı topluma göre azalır ya
da artar. Entellektüel seviyenin yüksek olduğu gelişmiş toplumlarda ya da
doğurganlığın çok önemsendiği toplumlarda kadın değerini kaybeder ve cinsel sorunlar
yaşar. Buna karşın daha ilkel toplumlarda sosyal statünün değişmesi, gebe kalma
korkusunun ve çocuk bakma zorluğunun olmaması kadına daha özgür ve cinsel olarak
daha aktif olma olanağı sunar.54
2.2.2.7. Eğitim Düzeyi
Cairu ve Göran, yüksek öğrenimli kadınların diğer kadınlara göre menopoz
şikayetlerini daha düşük yaşadıkları ve menopoz yaşının bir yıl daha geç olduğunu
21
saptamışlardır.66 Yücel, menopoz döneminde cinsel sorun yaşayan kadınların
% 47,8’sinin okur-yazar ve ilkokul düzeyinde eğitim aldıklarını, ancak eğitim
seviyesinin cinsel yaşam üzerinde etkisinin olmadığını bulmuştur.49 Buna karşın
literatürde eğitim düzeyi yükseldikçe cinsel sorunların azaldığını destekleyen pek çok
yayın vardır.41, 54, 67, 68, 69, 70
2.2.2.8. Menopozda Cinselliğin Algılanışı
Kadınlar, gelecek nesillerin kadın ve erkek modellerinin yaratıcısı olduğu için
toplumun temel taşıdırlar. Kadınlar yaşamlarının büyük bölümünü kadın olmakla ilgili
sorunlar ve çözümleri ile geçirmektedirler. Kültürün getirdiği yüklenmelerin yanında
biyolojik olay ve olgularla uğraşan kadınlar, sağlığını en çok koruması gereken süreçte
birçok sorunla karşı karşıya kalmakta ve buna bağlı sağlıklı yaşam bilincinden yoksun
kalabilmektedirler.53
Postmenopozal dönemdeki cinsel yaşamın belirlenmesinde kadının bu dönemi
cinsel yönden nasıl algıladığı çok önemlidir. Örneğin, bazı kadınlar menopozu her şeyin
sonu gibi algılayabilir ve her yönüyle olumsuz düşünceye sahip olabilirler. Bazı
kadınlar ise bu dönemi normal bir şekilde karşılayabilir ve yaşam şeklini ona göre
düzenleyebilirler.61,64 Yaşanan değişimler bazı kadınların kimliklerini, kendilerine olan
güvenlerini, aile ilişkilerini ve sosyal yaşamlarını etkileyerek önemli ölçüde stres
yaratıcı durumlara neden olmaktadır. Bir başka grup ise bu olayları farklı sorumluluk
gerektiren ilişkiler ve olumlu psikolojik gelişmeler için yeni fırsatlar olarak
değerlendirmektedir. Bu dönemin gebe kalma korkusunun olmaması, büyükanne
olmanın mutluluğu, çocukların evden ayrılması ile özgürlüğün yeniden keşfi, büyük
amaçlar için uzun zamandır beklenen fırsatların doğması, evlilik yaşantısının
kalitesindeki değişiklikler ve aile yönelimli yaşam biçiminden ev dışına çıkış noktaları
bulabilme gibi olumlu etkileri de vardır.52 Dolayısı ile diğer tüm bulgularda olduğu gibi
cinsel fonksiyon açısından da bu farklılığın görülmesi doğaldır.64,71
Yılların alışkanlığıyla evliliğin sıkıcı bir ilişki haline gelmesi, çocukların
büyüyerek evden ayrılmasıyla oluşan boşluk, kocanın yaş dönümü bunalımına girmesi,
eşin ilgisinde azalma, emeklilik nedeniyle yaşam koşullarında, sosyal ve ekonomik
durumda değişme ve daralmaya bağlı olarak yaşamı canlı tutan uyaranların azalması
cinsel yaşamı olumsuz etkilemektedir. Çalışan kadında ise iş yaşamında artık baş etmesi
22
ya da kabullenmesi zor gelen güçlükler, çatışmalar, gelecek beklentilerindeki azalmalar
ve emekli olup işten ayrılma ile meydana gelen boşluk, işe yaramazlık duygusu,
doğrudan veya dolaylı olarak cinselliği etkileyebilmektedir. Bazı kişiler tarafından
cinselliğin doğurganlık ile aynı anlamda algılanması, fertilitenin kaybolduğu bu
dönemlerde cinsel düşüncenin anlamını yitirmesine de neden olabilmektedir.49
Tortumluoğlu, klimakterik dönemi kötü algılayanlarda eklem-kas ağrısı, cinsel ilgide
azalma ile sık ve ağrılı miksiyon şikayetlerinin daha fazla olduğunu bildirmiştir.72
2.2.3. Menopoz Semptomlarının Cinsel Yaşama Etkisi
Bu dönemde tüm kadınlarda ortak olan hormonal değişim ve kişisel değişiklik
gösteren özelliklerden (yaşam tarzı, cinselliğe ilişkin deneyimler, sosyokültürel ve
çevresel faktörler, dini inanışlar, eşin durumu, mevcut ve geçirilmiş hastalık ve
operasyonlar vb.) dolayı cinsel yaşam etkilenmektedir. 49, 56, 69, 73, 74 Ancak, literatürde
menopoz döneminde yaşanan cinsel sorunları hormonal durum ve kişisel özelliklerden
kaynaklanan cinsel sorunlardan ayrıştırarak sadece menopozal semptomların etkisinin
araştırıldığı sınırlı sayıda çalışmaya ulaşılabilmiştir. Bu çalışmalarda da genellikle
menopoz semptomları (somatik, psikolojik, ürogenital) her biri tek başına ele
alınmıştır.4, 57, 58, 61, 69, 75, 76,
2.2.3.1. Somatik Semptomların Cinsel Yaşama Etkisi
Somatik belirtiler klimakteriumun en belirgin özelliğidir. Sıcak basması, terleme
nöbetleri kalpte sıkışma, tekleme, çarpıntı hissi, uykuya dalmada güçlük, uzun süre
uyuyamama, erken uyanma, eklemlerde ağrı ve romatizma şikayetleri olarak kendini
gösterir.76
2.2.3.2. Psikolojik Semptomların Cinsel Yaşama Etkisi
Menopozla birlikte başlayan yaşam sürecinde ortaya çıkan değişiklikler ve
bunların kadın psikolojisine yansımaları, bu sürecin önemli semptomlarının ortaya
çıkmasına neden olmaktadır.58 Bunlar kendini kötü, üzgün, ağlamaklı hissetme,
isteksizlik, ruh halinde değişiklik, fiziksel ve zihinsel olarak genel performansta azalma,
hafızada zayıflama, konsantrasyon zorluğu, unutkanlık, endişe, kaygı, huzursuzluk,
panik hissi, sinirlilik, gerginlik ve çabuk öfkelenme olarak kendini gösterir.76
23
2.2.3.3. Ürogenital Semptomların Cinsel Yaşama Etkisi
Postmenopozal dönemde cinsel fonksiyonları etkileyen en önemli faktörlerden
biri de ürogenital atrofilerdir. Bu atrofiler cinsel istekte, cinsel ilişkide ve doyum
almada azalma, idrar yaparken güçlük, sık idrara çıkma, idrar kaçırma, vajinada
kuruluk, yanma hissi ve cinsel birleşmede zorlanma ile ilişkilidirler.76
2.2.4. Menopoz Dönemindeki Cinsel Fonksiyon Kayıplarında Tedavi
Yaklaşımları
Cinsel terapi, menopoz döneminde cinsellik hakkında danışmanlık ve temel
eğitim ile başlar. Yaşlanan yetişkinlerde cinsel aktivitenin normalleştirilmesi, cinsel
istek veya aktiviteye engel olan semptomlar veya sorunların tıbbi yönetimi ile eşin
fiziksel veya psikolojik sorununun tedavisi için sevk ve danışmanlık hizmetini içerir.
Ayrıca kişinin veya çiftin cinsel performansında değişiklik gerektiren kronik fiziksel bir
sorunun yönetimi de sağlanarak cinsel disfonksiyon tedavi edilir.41 Yaşlanma ve
menopoza karşı olumlu tutum ve davranışların geliştirilmesi, ayrıca sağlıklı yaşam
biçimi ve stresle baş etme mekanizmalarının geliştirilmesi kişisel bakımın parçası
olarak kullanılabilmektedir.41,68
2.2.4.1. Hormon Replasman Tedavisi (HRT)
Klimakterium döneminde overlerin fonksiyonlarını kaybetmesi ve östrojenin
yetersizliği ile ortaya çıkan rahatsız edici semptomları ortadan kaldırmak, osteoporozu
önlemek ve kardiyovasküler hastalıklardan korunmak amacıyla dışarıdan östrojen ve
progesteron hormonlarının verilmesine HRT denir.77 HRT’nin amacı kadın hayatını
uzatmak değil, premenopozal, menopozal ve postmenopozal dönemdeki kadınların
yaşam kalitesini artırmaktır.50
Bugün dünyadaki kadınların % 10’nun HRT tedavisi aldığı düşünülmektedir.78
Ancak, menopozal dönem sıkıntılarında kullanılan HRT’nin bu alandaki rolü hala
tartışmalıdır.79 HRT’nin kullanım süresinde zorunlu bir kısıtlama yoktur. HRT’ye
devam etme kararı her kadının bireysel ihtiyaçlarına göre ve menopozal takip
protokollerinin bir parçası olarak yapılmalıdır.80 HRT sadece östrojen, sadece progestin
ve östrojen+progestin kombinasyonları şeklinde uygulanmaktadır.
24
2.2.4.2. Androjen
Nonseksüel hormonlar normal sınırlarda olduğunda, seksüel hayatı etkileyecek
başka bir patolojik faktör bulunmadığında ve partner ilişkileri normal olduğunda
androjen replasman tedavisi en iyi seksüel biyolojik cevabı verecek yöntem olarak
kabul edilmektedir.64
Androjen eksikliği olan kadınlarda spesifik olarak kadın seksüel ilgi/istek
bozukluğuna özgü bir ilaç olmamasına rağmen, androjen tedavisi libido azalması ve
seksüel disfonksiyonu olan kadınlarda 40 yıldır uygulanmaktadır. Testosteron oral,
subkutan, intramüsküler, transdermal yolla ya da jel, krem, sprey şeklinde veya
sublingual şekilde uygulanabilir.
Androjen replasmanlarında orgazm sayısında ve koitus sayısında anlamlı bir
değişim olmazken, seksüel istekteki artış dikkati çekmektedir. Çünkü testosteronun esas
etkisi psikolojik davranış ve istek üzerinde gerçekleşmekte, seksüel istek ve fantezileri
artırmaktadır. Oysa periferik fizyolojik etkisi aynı güçte değildir.64 Testosteron desteği
ile kadınların % 65’inde libido, cinsel istek, fanteziler ve erojen bölgelerde duyarlılığın
arttığı ve cinsel ilişkinin sıklaştığı görülmüştür.54
2.2.4.3. Tibolon
Tibolon zayıf östrojenik, progestojenik ve androjenik etkileri olan sentetik bir
steroiddir.81,82 Tibolon, farklı dokular tarafından selektif olarak metabolize edilerek
östrojenik, progestojenik, androjenik metabolitlerine indirgenir ve böylece doku spesifik
hormonal etki gösterir.83 Postmenopozal kadınlarda klimakterium semptomlarını,
osteoporozu ve cinsel fonksiyonları artırmak için kullanılmaktadır.84
Tibolon iyi tolere edilebilmekle birlikte en sık yan etkisi kilo alımı, vajinal
kanama ve lekelenmedir.82
2.2.4.4. Raloksifen
Raloksifen, osteoporoz ve meme kanserini önlediği gösterilen ve uterusta östrojen
antagonist etkisi olan tek selektif östrojen reseptör modülatorü (SERM)’dür.
SERM'lerin doku spesifik etkilerinin mekanizması bilinmemektedir. Ancak dokularda
östrojen reseptör (ER) subtiplerinin dağılımıyla bir ilgisi olduğu düşünülmektedir.85
25
Kessel ve ark.’nın yaptığı çalışmada doğal yoldan menopoza girmiş, genitoüriner
atrofi belirtileri gösteren 42–80 yaşları arasındaki postmenopozal kadınlarda 6. ayda
vajinal kurulukta iyileşme görüldüğü ve cinsel aktivite sırasındaki rahatsızlığın azaldığı,
cinsel tatminin arttığı, ayrıca raloksifenin vajinal östrojen kremi ile beraber
kullanılmasıyla cinsel işlevin olumsuz etkilenmediği görülmüştür.86
Ertunç ve ark., herhangi bir topikal östrojen tedavisi almayan hastalarda altı aylık
raloksifen tedavisi sonrası cinsel fonksiyonun olumsuz etkilendiğini, vajinal atrofide
artış olduğunu, inkontinans tipleri, sıklıkları ve şiddetinde ise bir değişikliğin
olmadığını saptamışlardır.85
2.2.4.5. Vazoaktif Ajanlar
2.2.4.5.1. Fosfodiesteraz (PDE) İnhibitörleri
PDE–5 inhibitörü olan sildenafil’in 1998
yılında erkeklerde ereksiyon
bozukluğunun tedavisinde kullanılmasının sağladığı başarıdan sonra, kadın cinsel işlev
bozukluklarında
aynı
başarıyı
gösterip
göstermeyeceği
yönünde
araştırmalar
başlamıştır.82
Doğal menopozdaki, herhangi bir HRT almayan ve cinsel problemleri bulunan
204 hasta ile yapılan randomize plasebo kontrollü bir çalışmada ise sildenafil
tedavisinin lubrikasyon, genital duyarlılık, cinsel haz veya doyuma ilişkin cinsel
işlevlerde düzelme sağlamadığı gösterilmiştir.29 Sildenafil’in sadece kadınların belli bir
grubunda, özellikle uyarılma problemleri olan ancak eş zamanlı istek problemleri
olmayanlar üzerinde etkisinin olabileceği bildirilmiştir.82
2.2.4.5.2. Nöronal Endopeptitaz İnhibitörleri
Vazoaktif intestinal peptit (VİP) vajina vasküler yapısında bulunan majör
vazoaktif nörotransmitterlerden biridir. Vajinal kan akımının kontrolünde rolü olan
potent bir vazodilatatör olduğu kabul edilmektedir.82, 84
Kadın cinsel uyarılma bozukluğunun medikal tedavisinde kullanılan ajanlar (Larjinin, zestra, l-arjinin+yohimbin, bupropion, apomorfin, alprostadil, avlimil,
vardenafil ve tadalafil) geniş bir ilgi alanı bulmuş, ancak kadın cinsel fonksiyon
26
bozukluğu için etkisi ve güvenilirliliği kanıtlanmamıştır. Bu ilaçların bir çoğu lokal kan
akımını artırmaya yöneliktir.49, 82, 84
2.2.4.6. Alternatif ve Tamamlayıcı Tedavi Yöntemleri
Alternatif ve tamamlayıcı tedaviler, geleneksel ve günümüz batı tıbbının her
ikisinin de dışında kalan geniş yelpazedeki uygulamaları içermektedir. Alternatif ve
tamamlayıcı tedaviler, günümüz batı tıbbıyla birlikte onun etkisini azaltmadan hastanın
durumunu
iyileştirmek
üzere
kullanılmaktadır.
İyileşmede
olumlu
etkileri
olabilmektedir. Alternatif ve tamamlayıcı tedaviler, bilim dışı bir kavram olmamakla
beraber bu konudaki araştırma ve çalışmalar sürmektedir.79
2.2.4.6.1. Klitoral Vakum Cihazı
Cinsel uyarılma ve orgazmik fonksiyon bozukluğunda kullanılan ve kadında
seksüel cevabı artıran mekanik cihazdır. Bu mekanik cihaz etkisini vakum özelliği ile
klitoral vasküler engorjmanı artırarak gösterir. Kadın vakum cihazını klitorisi içine
alacak şekilde çalıştırır ve vakum şiddetini ayarlayabilir. Önceleri ilişkiden hemen önce
kullanılması gerektiği düşünülmekteydi, ancak daha sonra bağımsız olarak haftada 3-4
kez ve en az 2-3 ay süreyle kullanılması gerektiği belirtilmiştir.49, 82, 84, 87
2.2.4.6.2. Sakral Kök Stimulasyonu
Sakral köklerin direkt elektrik stimulasyonuyla uyarılma prensibine dayanır.
Sakral kök stimulasyonuyla pudendal sinirin çıktığı kök direkt olarak uyarılır ve hedef
organlarda VIP ve NO gibi nörotransmitterlerin salınmasına neden olarak vajinal
vasküler ve non-vasküler düz kas gevşemesinin olacağı ve bu sayede ilişkiyi
kolaylaştıracak vajinal kayganlık ve relaksasyonun sağlanacağı tahmin edilmektedir. 49,
82, 84, 87
2.2.4.6.3. Akupunktur
Günümüzde zayıflama, sigara bıraktırma ve başta migren olmak üzere ağrı
oluşturan hastalıklardaki başarısı ile bilinen akupunktur cinsel isteksizlik ve menopoz
semptomlarının tedavisinde de kullanılmaktadır. Yağcı, kadınlara vücut ve kulak
akupunkturu tedavisi uygulandığında ani terleme, sıcak basmaları, unutkanlık, uyku
27
bozuklukları, alınganlık, cinsel istek azlığı, depresif ruh hali, kilo alma gibi menopoz
dönemi semptomlarında düzelme olduğunu bildirmiştir.88
2.2.5. Menopoz Dönemindeki Cinsel Yaşam Değişiklikleri ile Başa Çıkma
Yöntemleri
Menopoz olayına karşı en ekonomik korunma, eğitimdir. Menopoza girme yaşı,
şikâyetler, tedavi, sonuçları, menopoz öncesi ve sonrası yapılması gerekenler,
menopozda beslenme gibi pek çok konuda ne yazık ki toplumun genelinde yeterli bilinç
düzeyinin olmadığı bilinmektedir.89
Kadının, yaşam kalitesini yükseltecek, sağlıklı ve mutlu yaşlanmasına yardım
edecek bilgi ve deneyimleri edinmesine olanak tanımak gerekir. Bu durum tüm örgün
eğitim kademelerinde uygulanan yöntemlerde değişiklik yapılmasını zorunlu kıldığı
gibi, kadınların özellikle ilk adet görmelerinden menopoza kadar uzanan süreçte bu
değişimlerden haberli olması ve değişime uyum sağlaması için yetişkin eğitim plan ve
programlarının da eş zamanlı iyileştirilmesi ve geliştirilmesi gerektirmektedir.89
Menopoz dönemindeki yakınmalarla baş etmek ve cinsel fonksiyonları sürdürmek
için uygulanabilecek çeşitli yöntemler vardır. Daha doyurucu bir cinsel yaşam için
çiftlere aşağıdaki önerilerde bulunulmalıdır.
-İyileşme iki tarafın da çabasını gerektirir. İlişkiyi yeniden canlandırabilmek ve
yürütebilmek için çiftlerin ikisi de soru sormaya ve soruların yanıtlarını dinlemeye hazır
olmalıdırlar.54
-Kegel egzersizleri vajina kaslarını canlandırıp güçlendirmeye yarar. Çalışmalar,
bu egzersizlerin kan akımını artırarak vajina duvarını kalınlaştırdığını ve klitoris
duyarlılığını artırıp orgazmı da güçlendirdiğini göstermiştir.54, 90
-Partneri olmayan ya da fiziksel sınırlılığı olan kadınlar için mastürbasyon cinsel
gerginliği çözen, doku dolaşımı ve lubrikasyonu artıran yararlı bir cinsel aktivitedir.
Ayrıca düzenli masturbasyonun kan akımı ve kas tonusünü artırdığı unutulmamalıdır.
-Cinsellik çok geniş boyutlara sahiptir. Cinsel ilişki sadece koitustan ibaret
değildir. Ön sevişmenin uzun tutulması, seksüel ilişkide farklı alternatiflerin denenmesi
ve klitoral orgazmın önemi konularında çiftlere bilgi verilmelidir. Ayrıca seksüel
aktiviteye başlamadan önce değişik tekniklerle (sıcak uygulama, sıcak duş vb.) gevşeme
28
yararlı olacaktır. Düzenli cinsel stimulasyon genital bölgeye kan akımını uyararak
vajina sağlığının korunmasında yararlıdır.54, 65, 77
-Allerji tedavisinde kullanılan ilaçlar (antihistaminik tabletler) vajinal doku dahil
bütün müköz zarla kaplı dokularda kurutucu etkiye sahiptir. Ayrıca sabun, banyo yağı
ve köpük banyolarının sınırlandırılması önerilmektedir.91
-Menopoz yakınmalarını gidermenin diğer bir yolu stresi sürekli azaltmaya
çalışmaktır. Çünkü stresin hormon düzeylerini etkilediği bilinmektedir.54
-Kayganlık gerektiğinde vajinal kullanım için özellikle tasarlanmış ürünler tercih
edilmelidir. E vitamini yağının yan etki olmaksızın kayganlık yarattığı, vulvovajinal
kaşınma ve tahriş şikayetlerinde de rahatlama sağladığı gösterilmiştir.92
-Hormonal olmayan vajinal kayganlaştırıcılar ve nemlendiriciler
vajinal
kuruluğun tedavisi için kullanılabilir. Su bazlı vajinal kayganlaştırıcılar sürtünmeyi
azaltarak ilişkideki rahatsızlığı azaltır. Nemlendiriciler ise kayganlaştırıcılardan farklı
bir yolla, direkt olarak dokulara etki ederek kuruluğu azaltmak yoluyla rahatlatırlar.54
-Kayganlaştırıcı veya nemlendiriciye cevap vermeyen şiddetli vajinal kuruluk ve
atrofi östrojen tedavisine cevap verebilir. Vajinal östrojen uzun dönemdeki tedaviler
için de uygundur.51
-Vazgeçilmez insan gereksinimi olan beslenmenin menopozal kadın için sağlığı
sürdürme ve yükseltmede önemli rolü vardır. Nikotin, kafein, alkol, şeker ve işlenmiş
yiyeceklerden kaçınmak ve yağ oranı düşük organik bir diyet uygulamak, östrojen
kaynağı olan adrenalinin sağlıklı işlemesine yardımcı olur. Yüksek kolesterollü
yiyeceklerden kaçınmak kalp hastalığı riskini en aza indirirken, kalsiyum yönünden
zengin yiyecekler osteoporoz riskini azaltacaktır. Düzenli olarak soya ürünleri tüketen
kadınlar vajina esnekliği ve kayganlığının yerine geldiğini bildirmişlerdir.93
-Yaşamın her dönemi için olumlu sağlık davranışlarından biri olan fiziksel
aktivitenin kemik kütlesinin oluşmasında önemli yeri vardır.50 Günde en az 20 dakika
egzersiz veya düzenli olarak yürümek kas gücü yitimini ve kilo artışını engeller.51
29
3. MATERYAL ve METOD
3.1. Araştırma Bölgesi ve Özellikleri
Araştırma Adana ili, Yüreğir ilçesi sınırları içinde bulunan Havutlu mahallesinde
yapılmıştır. 1981-2008 yılları arasında sağlık ocağı olarak hizmet veren merkez, 2008
Mayıs ayında sağlıkta dönüşüm projesi çerçevesinde Havutlu Aile Sağlığı Merkezi
olarak hizmetine başlamıştır. Havutlu Beldesinin 2009 Mart’ta yapılan seçimlerde belde
belediyesi iptal edilmiş, Adana Büyükşehir Yüreğir ilçe belediyesine bağlı mahalle
olmuştur. Havutlu mahallesi Seyhan nehrinin doğusunda, Ceyhan nehrinin batısında,
Adana ilinin ve Yüreğir ilçesinin güneyinde kurulmuş verimli topraklara sahip bölgedir.
Havutlu mahallesi şehir merkezine 7 km, Karataş ilçesine 35 km uzaklıktadır.
Yüzölçümü 2163 hektardır. Bölgede yazlar sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı olan
Akdeniz iklimi hakimdir. Bölgenin % 80’nı arap ırkındandır. Bölge halkının % 1520’sini dışarıdan göçle gelenler oluşturmakta olup (özellikle Doğu ve Güneydoğu
Anadolu) ekonomik durumları yerli halka göre daha kötüdür. Havutlu mahallesi halkı
daha çok tarım, narenciye üreticiliği ve hayvancılıkla geçimini sağlamaktadır.
Bölgedeki 35-64 yaş kadın nüfusu Havutlu Aile Sağlığı Merkezine kayıtlı 689 kişidir.
3.2. Araştırma Hipotezleri
1.Cinsel fonksiyon menopozdan etkilenmektedir.
2.Cinsel işlev yaş ile değişen bir fonksiyondur.
3.Cinsel işlev ruhsal durumdan etkilenen bir fonksiyondur.
4.Cinsel fonksiyon bozukluğu bazı sosyodemografik ve ekonomik özellikler ile
ilişkilidir.
5.Cinsel işlev kadının eşiyle olan ilişkilerinden etkilenir.
6.Kadının doğurganlık özellikleri cinsel işlevini etkileyebilir.
3.3. Araştırmanın Tipi
Bu çalışma Havutlu Mahallesi içinde 35-64 yaş kadın populasyonunda
menapozun cinsel fonksiyon üzerine etkilerini tespit etmek amacıyla yapılan kesitsel bir
araştırmadır.
30
3.4. Çalışma Evreninin Belirlenmesi
Çalışma evrenimizi, Havutlu Aile Sağlığı Merkezi bölgesinde ikamet eden 35-64
yaş kadın populasyonu oluşturuyor. 2009 yılında Havutlu Aile Sağlığı Merkezi’ne
kayıtlı 35-64 yaş kadın nüfusu 689 kişidir.
3.5. Örneklem Büyüklüğünün Belirlenmesi ve Seçimi
Evren büyüklüğü 689 kişidir. Ülkemizde yapılmış menopoz yaşı ile ilgili
çalışmalarda ortalama menopoz yaşı 47 olarak saptanmıştır.52,
94,
95,
96,
97,
98
Çalışmamızda 47 yaş menopoza giriş yaşı olarak alındı. 47 yaş ve üzeri 341 kişi, 47 yaş
altı 348 kişi mevcuttu.
Literatüre uygun olarak 47 yaş ve üzeri cinsel işlev bozukluğu oranı % 50, 47 yaş
altı cinsel işlev bozukluğu oranı % 40 olarak alınarak yapılan hesaplamalar sonucu 47
yaş ve üzeri örneklem büyüklüğü 181, 47 yaş altı örneklem büyüklüğü 179, olarak tespit
edildi. Havutlu Beldesi’ndeki 360 kadın çalışmaya dahil edildi. Sonuçlar % 95’lik
güven aralığında, anlamlılık p<0,05 düzeyinde değerlendirildi.
N (47 yaş ve üstü evrendeki kişi sayısı) = 341
Nt²pq
n=
341x (1,96) ²x 0.5 x 0.5
=
d² (N-1) + t² pq
= 181
0,05² x (341-1) + (1,96) ² x 0,5 x 0,5
t (1- α)(% 95 güven düzeyinde t tablosunda en büyük serbestlik derecesi için
(sonsuz) bulunan değer) = 1,96
p (cinsel disfonksiyon prevalansı) = 0,50
q (incelenen olayın meydana gelmeme olasılığı) (1-p) = 0,5
d (standart hata) = 0,05
N (47 yaş altı evrendeki kişi sayısı) = 348
Nt²pq
n=
348x (1,96) ²x 0,4 x 0,6
=
d² (N-1) + t² pq
=179
0,05² x (348-1) + (1,96) ² x 0,4 x 0,6
31
t (1- α)(% 95 güven düzeyinde t tablosunda en büyük serbestlik derecesi için
(sonsuz) bulunan değer) = 1,96
p (cinsel disfonksiyon prevalansı) = 0,40
q (incelenen olayın meydana gelmeme olasılığı) (1-p) = 0,6
d (standart hata) = 0,05
47 yaş ve üzeri 181 olan örneklem büyüklüğüne % 10 (n=20), 47 yaş altı 179
olan örneklem büyüklüğüne % 10 (n=20) yedek denek eklendi. Örneklem, Havutlu Aile
Sağlığı Merkezi’ne kayıtlı kadın nüfustan ardışık olarak seçildi.
3.6. Araştırmada Kullanılan Bağımsız Değişkenler:
Kadının ve eşin yaşı, kadının ve eşin eğitim durumu, kadının va eşin mesleği,
medeni durum, partner durumu, aylık gelir düzeyi, sosyal güvencesinin olup olmaması,
aile tipi, evlilik yaşı, evlilik şekli, akrabalık durumu, evlilik süresi, kadının evlilikte
cinselliğe bakışı, eşe olan his, evde söz sahibi olma durumu, cinsellikle ilgili ilk bilgi
alınan kaynak, doğum sayısı, gebelik sayısı, çocuk sayısı, doğum şekli, düşük yapma,
kadının ve eşin sağlık sorunları, kadının doğum kontrol yöntemi kullanımı, aylık ilişki
sayısı, çay, kahve, sigara, alkol kullanma gibi alışkanlıklar, ilk adet yaşı, ilk ilişki yaşı,
ilk gebelik yaşı, son gebelik yaşı, ilk cinsel deneyim, menopoz durumu ve Beck ölçek
puanı.
3.7. Araştırmada Kullanılan Bağımlı Değişkenler
Kadın Cinsel Fonksiyon Ölçeği (KCFÖ) ‘nden alınan puanlar.
3.8. Verilerin Toplanması
Araştırmanın verileri 2010 yılı haziran ayı ile 2011 yılı şubat ayı arasında
toplandı. Adresleri ve isimleri tek tek belirlenen kişiler araştırmacı tarafından evlerinde
ziyaret edildi. Soru formu (EK-2), araştırmacı tarafından haftanın 3 günü çalışma
saatleri içinde kadınların evlerine yapılan ziyaretler ile yüz yüze görüşme tekniği
kullanılarak 20-30 dakikada kişilerin sorulara verdiği cevaplar doğrultusunda
doldurulmuştur.
32
Her görüşmenin başında, öncelikle bireysel olarak anketi yapan kişi kendini
tanıttı. Daha sonra, görüşülen kişilere çalışmanın premenopoz ve postmenopozal
kadınların sağlık durumlarıyla cinsel aktivite durumu arasındaki bağlantıyı saptamak
amacıyla yapıldığı, anket ile elde edilecek verilerin sadece bilimsel amaçla kullanılacağı
ve kişisel bilgilerin gizliliğinin korunacağı konusunda bilgi verilerek yazılı onayları
alındı (EK-1).
Cinsel fonksiyon, menopoz ve depresyon verileri için çalışmaya katılan bütün
kadınlara araştırmacı tarafından literatüre göre oluşturulan Soru Formu (Anket) (EK-2),
Kadın Cinsel Fonksiyon Ölçeği- KCFÖ (Female Sexual Function Index-FSFI
anketi)(EK-3), Beck Depresyon Envanteri (Beck ölçeği) (EK-4), menopozda olan ve
düzensiz adet gören kadınlara Menopoz Semptomlarını Değerlendirme Ölçeği (MSDÖ,
Menopause Rating Scale: MRS) (EK-5) uygulanmıştır. MSDÖ, KCFÖ ve Beck ölçeğini
kadınların kendi başlarına yanıtlamaları istenmiştir. Ancak okur-yazar olmayan
kadınlara sorular tek tek okunarak cevaplar alınmıştır. Kadınların cevap vermek
istemediği sorular geçilmiştir.
3.8.1. Kadın Cinsel Fonksiyon Ölçeği (KCFÖ)
Rosen ve ark. tarafından ABD’de 2000 yılında, kadın cinsel işlevinin
değerlendirilmesi amacıyla, altı bölümden 19 maddeden oluşan çok boyutlu bir ölçek
olarak geliştirilmiştir. Ölçeğin yapısında; istek, uyarılma, kayganlaşma (lubrikasyon,
yağlanma, ıslanma), orgazm, doyum ve ağrı olmak üzere altı alt boyut bulunmaktadır.99
Öksüz ve Malhan 2005 yılında yaptıkları KCFÖ’nin geçerlilik ve güvenilirlik
çalışmaları sonucunda KCFÖ’nin Türk kadını için güvenle kullanılabilecek bir ölçüm
aracı olduğunu göstermiştir.123 Çayan ve ark. Türk kadınlarında cinsel işlev bozukluğu
görülme sıklığı ile cinsel işlevleri bozabilecek potansiyel risk faktörlerini araştırdıkları
çalışmalarında da KCFÖ’ni kullanmışlar.5
Bu araştırmacılar; cinsel işlev bozukluğu olduğunu söyleyebilmek için, toplam
ölçek puanı ve alt boyutların toplam puanı için kesme değerlerini (cut-off )
hesaplamışlardır. Ölçekteki 1. ve 2. sorular istek alt boyutunu, 3. 4. 5. ve 6. sorular
uyarılma alt boyutunu, 7. 8. 9. ve 10. sorular lubrikasyon alt boyutunu, 11. 12. ve 13.
sorular orgazm alt boyutunu, 14. 15. ve 16. sorular doyum alt boyutunu, 17. 18. ve 19.
sorular ağrı alt boyutunu oluşturmaktadır. Toplam puan bu altı alt boyutun puanlarının
33
toplanmasıyla elde edilmekte ve her bir alt boyut toplam puanı kendine ait faktör
katsayı ile çarpılarak ölçeğin puanı hesaplanmaktadır. İstek alt ölçek puanı 0,6 ile,
uyarılma ve kayganlaşma alt ölçek puanları 0,3 ile, orgazm, doyum ve ağrı alt ölçek
puanları 0,4 ile çarpılarak toplam puan hesaplanmaktadır. 5,123
Bu araştırmacılar; toplam ölçek puanı >22.7 ise normal cinsel işlev, ≤22.7 ise
cinsel işlev bozukluğu olduğunu ve İstek alt ölçek puanı ≤3.6 (puan aralığı 1.2-6),
Uyarılma alt ölçek puanı ≤3.9 (puan aralığı 0- 6), Kayganlaşma alt ölçek puanı ≤3.6
(puan aralığı 0-6), Orgazm alt ölçek puanı ≤3.6 (puan aralığı 0-6), Doyum alt ölçek
puanı ≤3.6 (puan aralığı 0-6) ve Ağrı alt ölçek puanı ≤4.4 (puan aralığı 0-6) olduğunda
ise alt boyutlara ilişkin cinsel işlev bozuklukları olduğunu kabul etmişlerdir. 5,123
3.8.2. Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ)
Depresyon açısından riskli grubu belirlemek için Beck tarafından 1961 yılında
geliştirilen, 1978 yılında tekrar düzenlemesi yapılan Beck Depresyon Ölçeği kullanıldı.
Ölçekte yer alan her bir ifade için puanlaması 0 ile 3 arasında değişen dört farklı yanıt
seçeneği bulunmaktadır. 21 maddeden oluşan, toplam puanı 0-63 arasında değişen
ölçeğin amacı depresyonun derecesini objektif olarak sayılarla ifade etmektir.
Depresyon tanısı koymak için kullanılmamaktadır. Ölçeğin kesme puanı, Beck ve
Beamesderfer (1974) tarafından toplum tabanlı çalışmalarda 13, klinik araştırmalarda
21 olarak belirlenmiştir. Bu çalışmada sağlıklı (normal) olmayı ayırt etmek amacıyla
kesme puanı 11 olarak alındı. Ölçeğin Türkçe çevirisinin geçerlilik güvenirlik
çalışmasını Teğin ve Hisli yapmıştır.100, 101, 102
Ölçeğin değerlendirilmesi:101
1-10 arası puan: normal
11-16 puan: hafif ruhsal sıkıntı
17-20 puan: sınırda klinik depresyon
21-30 puan: orta depresyon
31-40 puan: ciddi depresyon
40 üzeri puan: çok ciddi depresyon
17 ve üzeri uzun süreli puanlama tıbbi destek almayı gerektirir.
34
3.8.3. Menopoz Semptomlarını Değerlendirme Ölçeği (MSDÖ) (Menopause
Rating Scale: MRS)
Orijinal adı Menopause Rating Scale olan menopoz semptomlarını değerlendirme
ölçeği (MSDÖ) ilk olarak 1992 yılında Schneider ve arkadaşları tarafından menopozal
semptomların şiddetini ve yaşam kalitesine etkisini ölçmek amacıyla Almanca olarak
geliştirilmiştir.103,104 Scheneider ve arkadaşları 1996 yılında ölçeği İngilizce'ye
uyarlayarak geçerlik ve güvenirliğini yapmışlardır. 104
MSDÖ, Gürkan tarafından 2005 yılında Türkçe’ye uyarlanarak geçerlilik ve
güvenirliği yapılmıştır 76
Menopozal yakınmaları içeren toplam 11 maddeden oluşan Likert tipi ölçekte her
bir madde için “0= Hiç yok”, “1= Hafif”, “2= Orta”, “3= Şiddetli” ve “4= Çok şiddetli”
seçenekleri bulunmaktadır. Her bir madde için verilen puanlar esas alınarak ölçeğin
toplam puanı hesaplanmaktadır. Ölçekten alınabilecek en az puan 0, en yüksek puan
44’dür. Ölçekten alınan toplam puanın artması bir yandan yaşanan şikayetlerin
şiddetindeki artışı ifade ederken, diğer yandan yaşam kalitesinin olumsuz etkilendiğini
göstermektedir.76
Menopozal yakınmaları içeren ölçek üç alt boyuttan oluşmaktadır.
1- Somatik şikayetler alt ölçeği: Ölçekteki 1., 2., 3. ve 11. maddelerden
oluşmaktadır. Somatik şikayetler alt ölçeği, sıcak basması, terleme nöbetleri, kalpte
sıkışma, tekleme, çarpıntı hissi, uykuya dalmada güçlük, uzun süre uyuyamama, erken
uyanma, eklemlerde ağrı ve romatizma şikayetlerini sorgulamaktadır.
2- Psikolojik şikayetler alt ölçeği: Ölçekte yer alan 4., 5., 6. ve 7. maddeleri
içerir. Kendini kötü, üzgün ve ağlamaklı hissetme, isteksizlik, ruh halinde değişiklik,
fiziksel ve zihinsel olarak genel performansta azalma, hafızada zayıflama,
konsantrasyon zorluğu, unutkanlık, endişe, kaygı, huzursuzluk, panik hissi, sinirlilik,
gerginlik ve çabuk öfkelenme şikayetlerini içerir.
3- Ürogenital şikayetler alt ölçeği: Ölçeğin 8., 9. ve 10. maddelerinin
değerlendirilmesi ile ölçülür. Cinsel istekte, cinsel ilişkide ve doyum almada azalma,
idrar yaparken güçlük, sık idrara çıkma, idrar kaçırma, vajinada kuruluk ve yanma hissi
ile cinsel birleşmede zorlanma gibi menopozal semptomları sorgular.
MSDÖ, Polonya, Yunanistan ve Belarus’taki menopoz dönemindeki kadınların
klimakterik semptomlarını, aktivite ve hayat kalitelerini değerlendirmek, menopoz
35
döneminde yaşam kalitesini belirlemek, evli kadınların eş uyumları ve menopoza ilişkin
tutumlarının menopozal yakınmalar üzerine etkisini belirlemek, yaşanılan menopozal
semptomlar ve başa çıkma yollarını belirlemek amacıyla yapılmış çeşitli çalışmalarda
kullanılmıştır. 68, 70, 105, 106, 107
3.9. Ön Uygulama
Araştırmaya başlamadan araştırma bölgesi dışında kalan Seyhan ilçesinde 20
kişiye ön uygulama yapıldı, anket ve ölçeklerde herhangi bir problem tesbit edilmedi.
Ön uygulamada yapılan anketler örneğe dahil edilmedi.
3.10. Verilerin Değerlendirilmesi
Anketlerden elde edilen veriler optik okuma programı aracılığı ile bilgisayar
ortamına aktarıldı, “Microsoft Office Excel” programında düzenlenerek data haline
getirildi. Daha sonra, SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 11,5
paket programı kullanılarak gerekli istatistiksel analizler yapıldı. Gruplar arası farkı
değerlendirmek için ki-kare testi kullanıldı. p değerinin < 0,05 olması anlamlı olarak
kabul edildi.
3.11. Araştırmanın Sınırlılıkları
Araştırmayla ilgili bazı sınırlılıklar bulunmaktadır. Çalışma Adana ili Havutlu
Mahallesinde ikamet eden 35-64 yaş arasındaki kadınlarda yapıldığı için elde edilen
sonuçlar örneklem ile sınırlıdır ve tüm ülkeye genellenemez. Soru formu yüz yüze
görüşme yöntemi ile toplanmıştır. Bu nedenle verilerin güvenirliği görüşmecilerin
verdiği bilgiler ile sınırlıdır. Çalışmaya alınan kadınları cinsel aktif ve ya değil şeklinde
sınırlamadan o yaş grubundaki tüm kadınlara KCFÖ’ni uygulamış olmak, ölçeğe verilen
yanıtları etkilemiş olabilir.
Cinsel yaşamla ilgili sorular özel ve mahrem konular olduğu için kadınlar rahat
yanıt verememiş olabilirler. Bunun yanında Beck ölçeği, MSDÖ ve KCFÖ kadınların öz
bildirimlerine göre doldurulmuştur. Bu nedenle elde edilen veriler, birebir görüşmelerin
yapılacağı niteliksel araştırma bulgularından farklı olabilir. Soru formu ile ölçekteki
madde
sayılarının
toplamda
fazla
olması
kadınların
olabileceğinden, verdikleri yanıtlara yansımış olabilir.
36
sıkılmalarına
neden
3.12. Araştırmanın Etik Yönü
Araştırmanın yapılabilmesi için Ç.Ü. Tıp Fakültesi Etik Kurulu’ndan 15.10.2009
tarihinde 3/2 no’lu karar ile etik onay alınmıştır. Ev Ziyareti yapılan tüm kadınlarla bir
ön görüşme yapılarak araştırmanın amacı ve kapsamı hakkında bilgi verilmiş ve
araştırmaya katılmayı kabul edenlerle görüşme yapılmıştır. Araştırmaya katılımın
gönüllü olduğu açıklanarak katılımcılardan yazılı onamları (EK-1-Aydınlatılmış onam
metni ve formu) alınmıştır.
3.13. Araştırma Desteği
Çukurova Üniversitesi Araştırma Fonundan TF2009LTP48 no’lu araştırmamıza
destek sağlanmıştır. Bu şekilde veri toplama, değerlendirme ve yazım aşamasında
kullanılan araç ve gereç temin edilmiştir.
37
4. BULGULAR
4.1. Kadınların Sosyodemografik Özellikleri
Araştırmaya katılan kadınların yaş ortalaması 46,44±9,28’dır (Tablo 1). Medyan
değerleri 46 ile aritmetik ortalamaya paraleldir. Mod değerlerine göre kadınların çoğu
35 yaştadır.
Tablo 1. Katılımcıların Yaş Dağılımı
46,44±9,28
46
35
35
64
Ortalama Yaş
Ortanca Yaş
Mod (Yaş)
Min. (Yaş)
Max. (Yaş)
Yaş gruplarına göre dağılımları incelendiğinde en yüksek oranı % 35,6 ile 35-39
yaş, % 14,4 ile 45-49 yaş ve % 13,6 ile 50-54 yaş arasındaki katılımcılar
oluşturmaktadır (Tablo 2).
Kadınların medeni durumu incelendiğinde “bekarım” cevabını veren 45 (% 12,5)
kadın, “evliyim” diyen 257 (% 71,4) kadın, eşi ölmüş olan 40 (% 11,1) kadın, boşanmış
olan 10 (% 2,8) kadın, eşinden ayrı yaşayan 3 (% 0,8) kadın, evlilik dışı ilişkisi olan 5
(% 1,4) kadın vardı.
Kadınların eğitim durumlarına baktığımızda 10 (% 2,8) kadının okuryazar
olmadığı, 22 (% 6,1) kadının okuryazar olduğu,178 (% 49,4) kadının ilkokul mezunu
olduğu, 77 (% 21,4) kadının ortaokul mezunu olduğu, 68 (% 18,9) kadının lise mezunu
olduğu, 5 (% 1,4) kadının ise yüksekokul mezunu olduğu saptanmıştır.
Kadınların çalışma durumları incelendiğinde; 27 (% 7,5) kadının gelir getiren bir
işte çalışıyor olduğu, 333 (% 92,5) kadının işsiz olduğu belirlendi.
38
Tablo 2. Kadınların Sosyodemografik Özellikleri
Sosyodemografik özellikler
YAŞ
35-39
40-44
45-49
50-54
55-59
60-64
Medeni durum
Bekar
Evli
Eşi ölü
Boşanmış
Ayrı yaşıyor
Evlilik dışı yaşıyor
Eğitim
Okur yazar değil
Okur yazar
İlkokul
Ortaokul
Lise
Üniversite
İş Durumu
Var
Yok
Meslek
Ev hanımı
Emekli
Memur
İşçi
Serbest
Sosyal güvence
Yok
SGK
Özel sigorta
Aylık gelir
500TL altı
501-1000TL
1001TL üstü
Aile tipi
Çekirdek
Geniş
Parçalanmış
Yeniden kurulmuş
Toplam
Sayı
Yüzde (%)
128
45
52
49
48
38
35,6
12,5
14,4
13,6
13,3
10,6
45
257
40
10
3
5
12,5
71,4
11,1
2,8
0,8
1,4
10
22
178
77
68
5
2,8
6,1
49,4
21,4
18,9
1,4
27
333
7,5
92,5
333
5
8
11
3
92,5
1,4
2,2
3,1
0,8
18
339
3
5,0
94,2
0,8
39
257
64
10,8
71,4
17,8
335
18
4
3
360
93,1
5,0
1,1
0,8
100,0
39
Kadınların 333’ü (% 92,5) ev hanımı, 5’i (% 3,1) emekli, 8’i (% 2,2) memur,11’i
(% 3,1) işçi ve 3 (% 0,8) kadın serbest çalışıyor idi.
Kadınların sosyal güvence durumu incelendiğinde; herhangi bir güvencesi
olmayan 18 (% 5,0) kadın, SGK (Sosyal Güvenlik Kurumu)’na bağlı olan 339 (% 94,2)
kadın, özel sigortası olan 3 (% 0,8) kadın vardı.
Kadınların 257 ’sinin (% 71,4) aylık geliri 501-1000 TL, 64’ünün (% 17,9) 1001
TL üstünde ve 39 ’unun (% 10,8) 500 TL’nin altındadır.
Kadınların 335’i (% 93,1) çekirdek aileye sahipti. Geniş aile özelliğine sahip 18
(% 5,0), parçalanmış ailesi olan 4 (% 1,1), yeniden kurulmuş aileye sahip 3 (% 0,8)
kadın vardı.
4.2. Kadınların Evlilik Bilgileri
Kadınların ilk evlilik yaşı incelendiğinde evlilik yaşı ortalama 19,67±3,89 ‘dur.
Mod değerlerine göre kadınların çoğu 19 yaşında evlenmiş. (tablo 3) Kadınlar ortalama
27,48±11,08 yıldır evlidir (min=0,max=49) (Tablo 4).
Tablo 3. Katılımcıların İlk Evlilik Yaşı Dağılımı
19,67±3,89
Ortalama Yaş
Ortanca Yaş
Mod (Yaş)
Min. (Yaş)
Max. (Yaş)
19
19
14
46
Tablo 4. Katılımcıların Evlilik Sürelerinin Dağılımı
27,48±11,08
27
19
0
49
Ortalama Yıl
Ortanca Yıl
Mod (Yıl)
Min. (Yıl)
Max. (Yıl)
Evli kadınların 124 (% 39,9) ’ü 20 yaş ve üzerinde ilk evliliklerini gerçekleştirmiş
olup, 18-19 yaş grubunda evlenen 105 (% 33,8), 16-17 yaş grubunda evlenen 71 (%
22,8), 15 yaş ve altında evlenen 11 (% 3,5) kadın mevcuttu (Tablo 5).
40
Kadınların 85 (% 27,3)’i 20-29 yıl, 79 (% 25,4) ’u 10-19 yıl, 74 (% 23,9) ’ü 30-39
yıldır evlidir. 40 yıldan fazla süredir evli olan 61 (% 19,6) kadın varken, 9 yıldan az
süredir evli olan 12 (% 3,8) kadın vardır. Kadınlardan 308’i (% 99,0) 1 kez evlilik
yapmışken, 3 kadın (% 1,0) 2 kez evlilik yapmıştır. Kadınların % 39,2(n=122)’sinin
eşleriyle akrabalık durumu varken, % 89,4 (n=278) kadın görücü usulü evlenmiştir.
Eşiyle akraba olan 122 (% 39,2) kadın, görücü usulü evlenen 278 (% 89,4) kadın vardı.
Çalışmamızda eş ile ilgili soruları yanıtlamak istemeyen 4(% 1,1), eşi/partneri olmayan
45 (% 12,5) kadın saptandı.
Tablo 5. Kadınların Evlilik Bilgileri
Evlilik bilgileri
Sayı
İlk evlilik yaşı
15 ve altı
11
16-17
71
18-19
105
20 ve üstü
124
Evlilik süresi
9 yılve altı
12
10-19 yıl
79
20-29 yıl
85
30-39 yıl
74
40 yıl ve üstü
61
Evlilik sayısı
1
308
2
3
Akrabalık durumu
Yok
189
Var
122
Evlilik şekli
Görücü usulü
278
Anlaşarak
33
Toplam
311
Yüzde (%)
3,5
22,8
33,8
39,9
3,8
25,4
27,3
23,9
19,6
99,0
1,0
60,8
39,2
89,4
10,6
100,0
4.3. Kadınların Birliktelik Durumları
Kadınların evliliklerinin resmiyet durumlarına bakıldığında 257 (% 71,4) kadın
resmi nikahlı, 50 (% 13,9) kadının nikahı yoktu (Tablo 6).
Kadınların partner durumlarına bakıldığında 263 (% 73,1) kadının partneri
varken, 45 (% 12,5) kadının partneri yoktu.
Çalışmamızda eş ile ilgili soruları yanıtlamak istemeyen 4 (% 1,1) kadın vardı.
Çalışmaya aldığımız 5 (% 1,4) kadın resmi nikahsız partneri olan kadınlar iken, 1
41
(% 0,3) kadının eşi ölü ancak partneri var, 1 (% 0,3) kadın kocasını aldatıyor, 2 (% 0,6)
kadın şuan partneri yok ancak cinsel deneyimi vardı.
Tablo 6. Kadınların Birliktelik Durumları
Beraberlik bilgileri
Resmiyet durumu
Nikah yok
Nikah var
Eşi ölü/ayrı/boşanmış
Partner durumu
Yok
Var
Eşi ölü/ayrı/boşanmış
Toplam
Sayı
Yüzde (%)
50
257
53
13,9
71,4
14,7
45
263
52
360
12,5
73,1
14,4
100,0
4.4. Kadınların Eş Bilgileri
Eşlerin yaş ortalaması 52,91±10,80’dir ve Eşin yaşı için mod değeri 40’dir.
Medyan değerleri 52 ile aritmetik ortalamaya paraleldir.(Tablo 7)
Tablo 7. Katılımcıların Eşlerinin Yaş Dağılımı
52,91±10,80
52
40
28
75
Ortalama Yaş
Ortanca Yaş
Mod (Yaş)
Min. (Yaş)
Max. (Yaş)
Kadınların eşlerinin yaş grupları incelendiğinde 108 (% 34,7) kadının eşi 40-49
yaş, 105 (% 33,8) kadının eşi 60 yaş üstü ve 76 (% 24,4) kadının eşi 50-59 yaş
grubundadır (Tablo 8). Eşi 39 yaş ve altı grupta olan kadın sayısı 22 (% 7,1)’dir. Eşi 2
kez evlilik yapmış 13 (% 4,2) kadın vardı. Eşlerin eğitim düzeyleri kadınlara göre biraz
daha düşük olup, ilkokul mezunu olanların oranı % 47,9, ortaokul mezunu olanların
oranı % 24,4, lise mezunu olanların oranı %22,5 üniversite eğitimi almışların oranı
% 1,9, okuryazar olmayanların oranı ise % 1,0’di.
Kadınların eşlerinin mesleği incelendiğinde; 117 (% 37,6) kadının eşi emekli iken,
sadece 2 (% 0,6) kadının eşi işsiz, kalan 192 (% 61,8) kadının eşi çalışmakta idi.
42
Tablo 8. Kadınların Eş Bilgileri (N=311)
EşBilgileri
Sayı
Yüzde (%)
Eş yaş
39 ve altı
22
7,1
40-49
108
34,7
50-59
76
24,4
60 ve üstü
105
33,8
Eş evlilik sayısı
1
298
95,8
2
13
4,2
Eş eğitim
Okur-yazar değil
3
1,0
Okuryazar
7
2,3
İlkokul
149
47,9
Ortaokul
76
24,4
Lise
70
22,5
Üniversite
6
1,9
Eş meslek
Emekli
117
37,6
Memur
55
17,7
İşçi
105
33,8
İşsiz
2
0,6
Serbest
32
10,3
Toplam
311
100,0
4.5. Kadınların Doğurganlık Durumlarına Ait Bilgiler
Tablo 9’da kadınların doğurganlık durumu ile ilgili bilgileri yer almaktadır.
Kadınların ortalama ilk adet yaşı 12,94±1,19 olup, 275’inin (% 76,4) 12-14 yaş,
46’sının (% 12,7) 11 yaş ve altı, 38’inin (% 10,5) 15 yaş ve üstü grubunda olduğu
görülmektedir. İlk adet yaşı median ve mod değerleri 13’tür (min=10 yaş, max=16 yaş).
Kadınların ilk gebelik yaşı ortalaması 21,02±3,52‘dir. İlk gebelik yaşı için mod
değeri 19 iken, median değeri 20’dir (min=15 yaş, max=39 yaş). Kadınların ilk gebelik
yaşına göre 147’si (% 40,9) 20-24 yaş, 120’si (% 33,3) 15-19 yaş grubunda yer
almaktadır.
Kadınların son gebelik yaşı ortalaması 27,57±3,92‘dir. Son gebelik yaşına göre
mod değeri 25 iken, medyan değeri 28 ile ortalamaya paraleldir. Son gebelik yaşına
bakıldığında kadınların 162’si (% 44,9) 25-29 yaş grubunda yer almaktadır.
Kadınların ortalama gebelik sayısı 3,30±1,51 olup, 187’sinin (% 51,9) 1-3 kez,
108’inin (% 29,9) 4-6 kez, 7’sinin (% 2,0) 7 kez ve üzerinde gebe kaldığı saptanmıştır.
Örneklemdeki kadınların 58’i (% 16,1) hiç gebe kalmamış kadınlardır. Bu grubu
bekarlar, infertil kadınlar, eşi infertil olan kadınlar ve evli, sağlıklı olup henüz gebe
kalmamış olan kadınlar oluşturmaktadır.
43
Tablo 9. Kadınların Doğurganlık Durumlarına Ait Bilgiler
Doğurganlık durumu
İlk adet yaşı
11 ve altı
12-14
15 ve üstü
Hatırlamayan
İlk gebelik yaşı
15-19
20-24
25-29
30-34
35 üstü
Son gebelik yaşı
20-24
25-29
30-34
35 üstü
Gebelik sayısı
1-3
4-6
7 ve üstü
Doğum sayısı
1
2
3
4
5 üstü
Yaşayan çocuk sayısı
1
2
3
4
5 üstü
Toplam
Sayı
Yüzde (%)
46
275
38
1
12,7
76,4
10,5
0,3
120
147
22
11
2
33,3
40,9
6,2
3,0
0,6
61
162
62
17
17,0
44,9
17,2
4,7
187
108
7
51,9
29,9
2,0
27
98
87
55
35
8,9
32,5
28,8
18,2
11,6
31
96
88
55
32
302
10,3
31,8
29,1
18,2
10,6
100,0
Doğum yapan kadınların ortalama doğum sayısı 2,96±1,28’dir. Medyan değeri 3
ile ortalamaya paraleldir. Mod değeri 2’dir. Hiç doğum yapmamış 58 (% 16,1) kadın
vardı.
Doğum yapan kadınların ortalama yaşayan çocuk sayısı 2,90±1,23’dür.
Kadınların 96’sının (% 31,8) yaşayan 2 çocuğu, 88’inin (% 29,1) yaşayan 3 çocuğu,
55’inin (% 18,29) yaşayan 4 çocuğu vardır. 5 ve üstü çocuğu olan 32 (% 10,6) kadın
vardır.
44
4.6. Katılımcıların İstemli (küretaj) ve İstemsiz Düşük Yapma Durumları
Tablo 10’da kadınların düşük yapma ve küretaj olma durumları verilmiştir.
Kadınların 19’u (% 6,0) küretaj (ortalama 1,09±0,38) olmuştur.
Tablo 10. Katılımcıların İstemli ve İstemsiz Düşük Bilgileri
Doğurganlık özellikleri
Küretaj
Hayır
İstenmeyen gebelik
Tıbbi amaçlı
İstenmeyen
Gebelikte küretaj
Yok
1
3
Tıbbi nedenli küretaj
Yok
1
Düşük yapan
Hayır
Evet
Düşük sayısı
Yok
1
2
3
Toplam
Sayı
Yüzde (%)
296
9
10
94,0
2,8
3,2
306
7
2
97,1
2,3
0,6
305
10
96,8
3,2
241
74
76,5
23,5
241
68
5
1
315
76,5
21,6
1,6
,3
100,0
Tıbbi nedenli küretaj yapan 10 (% 3,2) kadın vardır.74 (% 23,5) kadın spontan
düşük (ortalama=1,24±0,42) yapmış, 68 kadın 1 kez, 5 kadın 2 kez, 1 kadın 3 kez
spontan düşük yapmıştır. Partneri olmayan 45 (% 12,5) kadın soruyu yanıtlamamıştır.
4.7. Katılımcıların Doğum Bilgileri
Katılımcıların 136’sı (% 45,0) müdehalesiz normal doğum yapmışken, 95
(% 31,5) kadın sadece sezeryan şeklinde doğum yapmıştır (Tablo 11). Sadece
epizyotomili doğum yapan 16 (% 5,2) kadın bulunmaktadır.
45
Tablo 11. Katılımcıların Doğum Bilgileri
Doğum bilgileri
Doğum şekli
Dikişsiz
Dikişli
Zor
Sezeryan
Dikişli-sezeryan
Dikişsiz-sezeryan
Dikişli-dikişsiz
Zor-sezeryan
Dikişsiz
Yok
1
2
3
4
5
6
8
9
Dikişli (epizyotomili)
Yok
1
2
3
4
Zor doğum
Yok
1
Sezeryan
Yok
1
2
3
4
Toplam
Sayı
Yüzde (%)
136
16
2
95
2
41
7
3
45,0
5,2
0,7
31,5
0,7
13,6
2,3
1,0
118
22
40
62
41
14
3
1
1
39,1
7,3
13,2
20,5
13,6
4,7
1,0
0,3
0,3
277
7
14
3
1
91,7
2,3
4,7
1,0
0,3
297
5
98,3
1,7
161
28
85
26
2
302
53,3
9,3
28,1
8,6
0,7
100,0
En az 1 kez müdehalesiz doğum yapan 184 (% 60,9) kadın, en az 1 kez
epizyotomili doğum yapan 25 (% 8,3) kadın, en az 1 kez sezeryan yapan 141 (% 46,7)
kadın, en az 1 kez zor doğum yapan 5 (% 1,7) kadın vardır. Hiç doğum yapmamış olan
58 (% 16,1) kadın analiz dışı bırakıldı.
4.8. Katılımcıların Menopoz Durumlarına Ait Bilgiler
Katılımcıların menopoza girme durumları, postmenopozal dönemde bulunan
kadınların kaç yıldır menopozda oldukları, menopoza girme yaşları, menopoza girme
şekilleri, menopoz öncesi ve sonrası doktora gitme durumları ve bu dönemde menopoz
46
ile ilgili Hormon Replasman Tedavisi (HRT) alma, osteoporoz tedavisi ve ateş basması
nedeniyle ilaç kullanma durumları Tablo 12’de sunulmaktadır.
Kadınların 178’i (% 49,4) halen düzenli adet görmekte iken, 6’sı (% 1,7) 1 yıldan
az süredir düzensiz adet görmektedir. Kadınların 176’sı (% 48,9) en az 1 yıldır adet
görmemektedir.
Katılımcılardan menopozda olanlar ve düzensiz adet görenlerin 68’i (% 18,9)
menopoz şikayetleri nedeni ile doktora başvurmuştur. Doktora gitmeyen 114 (% 31,7)
kadın vardır.
Menopoza giriş yaşı ortalaması 48,01 ± 3,89’dur. Medyan ve mod değeri 49’dur.
(min=30,max=57) Postmenopoz dönemindeki 176 kadının 115’i (% 65,3) menopoza
40-49 yaş arasında, 57’si (% 32,4) 50 yaş ve üstünde menopoza girmiştir. DSÖ
tarafından erken menopoz olarak tanımlanan 40 yaş altı menopoza giren 4 (% 2,3) kadın
vardır.
Kadınların postmenopozal dönemdeki ortalama süreleri 7,33 ± 4,87 yıldır.
Postmenopoz dönemindeki kadınların 53’ü (% 30,1) 5-9 yıldır, 41’i (% 23,3) 1014 yıldır postmenopozal dönemde yer almaktadır. Semptomlara HRT tedavisinin en
fazla yanıt verdiği dönem olan 5 yıl altı dönemde bulunan kadın sayısı 62’dir (% 35,2).
Menopozun kronik döneme ait sorunlarının ağırlık kazandığı 15 yıl ve üstü dönemde
bulunan kadın sayısı ise 20’dir (% 11,4).
Aniden menopoza giren 88 (% 50,0) kadın, zamanla azalarak adetten kesilen 81
(% 46,0) kadın, ameliyatla menopoza giren 7 (% 4,0) kadın bulunmaktadır.
Postmenopozal dönemdeki 176 kadının 61’i (% 34,7) şikayetleri nedeni ile ilaç
kullanmış, 115’i (% 65,3) ise ilaç kullanmamıştır. İlaç kullanan kadınların 22’si
(% 36,1) bu dönemde eksilen hormon nedeniyle, 34’ü (% 55,7) osteoporoz nedeniyle,
55’i (% 90,2) ateş basması nedeniyle ilaç tedavisi gördüklerini belirtmiştir.
47
Tablo 12. Katılımcıların Menopoz Durumlarına Ait Bilgiler
Menopoz durumu
Sayı
178
Düzenli adet görenler
6
Düzensiz adet görenler
176
Adet görmeyenler
Doktora başvuru (n=182)
Evet
68
Hayır
114
Başvuru nedeni (n=68)
Adet düzensiz
3
Sıcak basması
39
Eklem kas ağrısı
13
Aniden adet görmeme
10
Ruhsal sıkıntı
1
Çarpıntı
2
Menopozdaki süre
0-4 yıl
62
5-9 yıl
53
10-14 yıl
41
15-19 yıl
19
20 üstü yıl
1
Menopoza giriş yaşı
39 altı
4
40-44
18
45-49
97
50-54
50
55 üstü
7
Menopoza giriş şekli
Kendiliğinden
81
Aniden
88
Ameliyat
7
İlaç kullanımı
Hayır
115
Evet
61
Hormon tedavisi
Hayır
154
Evet
22
Osteoporoz tedavisi
Hayır
142
Evet
34
Ateş basması nedeniyle
Hayır
121
Evet
55
Yüzde (%)
49,4
1,7
48,9
37,4
62,6
4,4
57,4
19,1
14,7
1,5
2,9
35,2
30,1
23,3
10,8
0,6
2,3
10,2
55,1
28,4
4,0
46,0
50,0
4,0
65,3
34,7
87,5
12,5
80,7
19,3
68,8
31,2
4.9. Kadınların Menstruasyon Durumları ve Menopoz Süreleri
Kadınların 178’i (% 49,4) her ay düzenli adet görmektedir (Tablo 13). Bir yıldan
fazla adet görmeyen 150 (% 41,6) kadın, son 1 yıldır düzensiz olarak adet gören 6
(% 1,7) kadın ve son 1 yıldır hiç adet görmeyen 26 (% 7,3) kadın vardır.
48
Kadınların 178’i (% 49,4) premenopozal dönemde, 176’sı (% 48,9) ise
postmenopozal dönemde yer almaktadırlar. Kadınların 6’sı (% 1,7) düzensiz adet
görenlerdir.
Tablo 13. Kadınların Menstruasyon Durumları ve Menopoz Süreleri
Menopoz süreleri
Sayı
Yüzde (%)
150
41,6
1 yıldan fazla menopoz
26
7,3
Son 1 yıldır menopoz
6
1,7
1 yıldır düzensiz
178
49,4
Düzenli adet gören
Toplam
360
100,0
4.10. Katılımcıların Sağlık Sorunları
Tablo 14’de katılımcıların sağlık sorunlarına ait bilgiler mevcuttur. Kadınlardan
173’ünün (% 48,1) herhangi bir sağlık sorunu var iken, bunlardan 138’inin (% 38,3)
hipertansiyonu, 120’sinin (% 33,3) diabeti, 50’sinin (% 13,9) kolesterol yüksekliği
vardır. Meme kanseri öyküsü olan 5 (% 1,4) kadın, rahim kanseri öyküsü olan 3 (% 0,8)
kadın mevcuttu. Bunların dışında sağlık sorunları olan 12 (% 3,3) kadın vardı. Tiroid
sorunu olan 5 (% 1,4), migreni olan 2 (% 0,6), infertil olan 1 (% 0,3), kalp hastalığı olan
2 (% 0,6), romatolojik hastalığı olan 2 (% 0,6), çocuk felci geçirmiş 1 (% 0,3), bel fıtığı
olan 1 (% 0,3), obez olan 2 (% 0,6), astım ve alerjisi olan 1 (% 0,3), ailesinde kanser
olan 5 (% 1,4), damar tıkanıklığı olan 4 (% 1,1) kadın vardı.
49
Tablo 14. Katılımcıların Sağlık Sorunları
Kadının sağlık durumu
Sağlık sorunu
Hayır
Evet
Diabet
Hayır
Evet
Hipertansiyon
Hayır
Evet
Kemoterapi
Hayır
Evet
Depresyon
Hayır
Evet
Damar tıkanıklığı
Hayır
Evet
Kolesterol yüksekliği
Hayır
Evet
Rahim kanseri
Hayır
Evet
Meme kanseri
Hayır
Evet
Ailede kanser öyküsü
Hayır
Evet
Guatr
Hayır
Evet
Diğer
Toplam
Sayı
Yüzde (%)
187
173
51,9
48,1
240
120
66,7
33,3
222
138
61,7
38,3
357
3
99,2
0,8
356
4
98,9
1,1
356
4
98,9
1,1
310
50
86,1
13,9
357
3
99,2
0,8
355
5
98,6
1,4
355
5
98,6
1,4
355
5
12
360
98,6
1,4
3,3
100,0
4.11. Katılımcıların Eşlerinin Sağlık Sorunları
Tablo15’de katılımcıların eşlerinin sağlık sorunlarına ait bilgiler mevcuttur.
Eşinde herhangi bir sorunu olan 151 (% 41,9) kadın varken, bunlardan 134’ünün
(% 37,2) hipertansiyonu, 132’sinin (% 36,7) diabeti, 94’ünün (% 26,1) kolesterol
yüksekliği vardı. Bunların dışında sağlık sorunları olan 23 (% 6,4) eş vardı. Kadınlardan
2 ‘si bu soruyu yanıtlamadı.
50
Tablo 15. Katılımcıların Eşlerinin Sağlık Sorunları
Eş sağlık durumu
Sayı
Sağlık sorunu
Hayır
123
Evet
151
Ölü
39
Diabet
Hayır
181
Evet
132
Hipertansiyon
Hayır
179
Evet
134
Radyoterapi
Hayır
312
Evet
1
Kemoterapi
Hayır
294
Evet
19
Depresyon
Hayır
304
Evet
9
Damar tıkanıklığı
Hayır
272
Evet
41
Kolesterol
Hayır
219
Evet
94
Ailevi hastalık
Hayır
312
Evet
1
Guatr
Hayır
310
Evet
3
Diğer
Hayır
290
Evet
23
Toplam
313
Yüzde (%)
34,2
41,9
10,8
50,3
36,7
49,7
37,2
86,7
0,3
81,7
5,3
84,4
2,5
75,6
11,4
60,8
26,1
86,7
0,3
86,1
0,8
80,6
6,4
100,0
4.12. Katılımcıların Alışkanlık Durumları
Tablo 16’da katılımcıların alışkanlıklarına ait bilgiler mevcut. Düzenli günlük çay
içen 343 (% 95,3) kadın, haftada 3’ten az çay içen 7 (% 1,9) kadın vardı. Hiç çay
içmiyorum diyen 10 (% 2,8) kadın bulunmaktadır. Düzenli günlük kahve içen 242
(% 67,2) kadın, haftada 3’ten az kahve içen 79 (% 21,9) kadın vardı. Hiç kahve
içmiyorum diyen 39 (% 10,8) kadın bulunmaktadır. Katılımcıların 133’ü (% 36,9)
sigara kullanıyordu. 334 (% 92,8) kadın alkol kullanmıyorken, 20 (% 5,6) kadın ayda 1
veya daha az, 5 (% 1,4) kadın ayda 2-3 kez alkol kullanmaktadır. Daha önce kullanıp
bırakan 1 (% 0,3) kadın bulunmaktadır.
51
Tablo 16. Katılımcıların Alışkanlık Durumları
Alışkanlıklar
Sayı
Çay içme
Hayır
10
Evet
343
Haftada 3 ten az
7
Kahve içme
Hayır
39
Evet
242
Haftada 3 ten az
79
Sigara içme durumu
Hayır
217
Evet
133
Bıraktım
10
Alkol alma durumu
Hiç
334
Ayda 1 ve az
20
Ayda 2-3
5
Bıraktım
1
Toplam
360
Yüzde (%)
2,8
95,3
1,9
10,8
67,2
21,9
60,3
36,9
2,8
92,8
5,6
1,4
0,3
100,0
4.13. Katılımcıların Sürekli Kullandıkları İlaçlar
Tablo17’de ilaç kullanım durumuna bakıldığında, katılımcıların 181’i (% 50,3)
düzenli ilaç kullanıyordu. Bunlardan 132’si (% 36,7) antihipertansif, 117’si (% 32,5)
antidiabetik, 50’si (% 13,9) kolesterol yüksekliği için düzenli ilaç kullanmaktaydı.
Düzenli analjezik kullanan kadınların sayısı 12 (% 3,3)’dir.
Tablo 17. Katılımcıların Sürekli Kullandıkları İlaçlar
Sayı
Yüzde (%)
İlaç kullanım durumu
Sürekli ilaç kullanımı
Hayır
Evet
Antidiabetik
Hayır
Evet
Antihipertansif
Hayır
Evet
Antidepresan
Hayır
Evet
Kolesterol
Hayır
Evet
Analjezik
Hayır
Evet
Diğer
Toplam
52
179
181
49,7
50,3
243
117
67,5
32,5
228
132
63,3
36,7
356
4
98,9
1,1
310
50
86,1
13,9
348
12
14
360
96,7
3,3
3,9
100,0
4.14. Katılımcıların Halen Kullandıkları Doğum Kontrol Yöntemleri
Halen doğum kontrol yöntemi kullanan 107 (% 34,0) kadın vardı (Tablo 18).
Bunlardan 61’i (% 19,4) koitus interreptus yöntemini kullanırken, 32 (% 10,2)’si OKS,
8’i (% 2,5) RİA kullanmaktadır. Kondom kullanan 4 (% 1,3) kadın, sterilizasyon
yaptıran 4 (% 1,3) kadın bulunmaktadır. Partneri olmayan 45 (% 12,5) kadın
cevaplamamıştır.
Tablo 18. Katılımcıların Halen Kullandıkları Doğum Kontrol Yöntemleri
Doğum kontrol yöntemleri
Halen Yöntem kullanımı
Hayır
Evet
OKS
Hayır
Evet
Kondom
Hayır
Evet
RİA
Hayır
Evet
Sterilizasyon
Hayır
Evet
Koitus interreptus
Hayır
Evet
Toplam
Sayı
Yüzde (%)
208
107
66,0
34,0
283
32
89,8
10,2
311
4
98,7
1,3
307
8
97,5
2,5
311
4
98,7
1,3
254
61
315
80,6
19,4
100,0
4.15. Katılımcıların Farklı Doğum Kontrol Yöntem Kullanım Durumu
Daha önceleri yöntem kullanan 234 (% 74,3) kadın vardı (Tablo19). Bunların
içinde, şuanda menopozda olup daha önce kontrol yöntemi kullananlar ve şuan
kullandıkları yöntemden farklı yöntem kullanan kadınlar da vardı. 189 (% 60,0) kadın
OKS, 31 (% 9,8) kadın RİA, 28 (% 8,9) kadın koitus interreptus yöntemini
kullanmaktaydı ve enjeksiyon yöntemiyle korunan 4 (% 1,3) kadın, eşi kondom
kullanan 9 (% 2,9) kadın vardı.
53
Tablo 19. Katılımcıların Farklı Doğum Kontrol Yöntem Kullanımı
Daha önceleri farklı yöntem
kullanımı
Farklı yöntem kullanımı
Hayır
Evet
OKS
Hayır
Evet
Kondom
Hayır
Evet
RİA
Hayır
Evet
Koitus interreptus
Hayır
Evet
Enjeksiyon
Hayır
Evet
Toplam
Sayı
Yüzde (%)
81
234
25,7
74,3
126
189
40,0
60,0
306
9
97,1
2,9
284
31
90,2
9,8
287
28
91,1
8,9
311
4
315
98,7
1,3
87,5
4.16. Kadınların Genital Enfeksiyon Geçirme Durumları
208 (% 58,8) kadın hayatlarının herhangi bir döneminde genital enfeksiyon
geçirmiş (Tablo 20). 192 (% 53,3) kadın kandida, 29 (% 8,1) kadın gonore enfeksiyonu
geçirmiştir.
Tablo 20. Kadınların Genital Enfeksiyon Geçirme Durumları
Genital enfeksiyon durumu
Hastalık durumu
Hayır
Evet
Kandida
Hayır
Evet
Gonore
Hayır
Evet
Toplam
Sayı
Yüzde (%)
152
208
42,2
57,8
168
192
46,7
53,3
331
29
360
91,9
8,1
100,0
54
4.17. Katılımcıların İlk Cinsel Deneyim Bilgileri
Tablo 21’de kadınların cinsel yaşam konusundaki ilk bilgi kaynağı, ilk deneyim
yaşı ve ilk deneyim yeri bilgileri mevcut. 176 (% 48,9) kadının ilk bilgi aldıkları kaynak
aileleri iken, 108 (% 30,0) kadın eşinden, 33 (% 9,2) kadın kadın arkadaşından, 30
(% 8,3) kadın gazete ve medyadan ilk cinsel bilgisini aldığını ifade etti. Kadınların 201
(% 55,8)’i ilk ilişki korkusu yaşamış ve ilk deneyim yaşı ortalaması 19,77±4,03’dir. 188
(% 52,2) kadın ilk cinsel deneyimini 19 yaş ve altında yaşamışken, 98 (% 27,2) kadın
20-24 yaş grubunda, 18 (% 5,0) kadın 25-29 yaş grubunda yaşamıştı. İlk ilişki yerine
bakıldığında 292 (% 81,1) kadın ilk cinsel deneyimi kendi evlerinde, 10 (% 2,8) kadın
ailelerinin evinde, 9 (% 2,5) kadın otelde yaşamışlardır. Cinsel deneyimi olmayan 43
(% 11,9) kadın vardı.
Tablo 21. Katılımcıların İlk Cinsel Deneyim Bilgileri
İlk Cinsel Yaşam
İlk bilgi kaynağı
Aile
Kadın arkadaş
Öğretmen
Erkek arkadaş
Eş
Gazete medya
İlk ilişki korkusu
Evet
Hayır
İlk deneyim yaşı
19 ve altı
20-24
25-29
30 ve üstü
Deneyimsiz
İlk ilişki yeri
Kendi evimiz
Otel
Aile evi
Arkadaş evi
Deneyimsiz
Toplam
Sayı
Yüzde (%)
176
33
7
6
108
30
48,9
9,2
1,9
1,7
30,0
8,3
201
159
55,8
44,2
188
98
18
13
43
52,2
27,2
5,0
3,6
11,9
292
9
10
6
43
360
81,1
2,5
2,8
1,7
11,9
100,0
55
4.18. Katılımcıların Eşleri İle Olan İlişki Durumu
Kadınlardan 20 (% 5,6)’si gebelik korkusu yaşayamaktadır (Tablo 22). Ayda
girilen ilişki sayısı ortalama 6,84±5,14’dür. Median değeri 6 ile ortalamaya paraleldir.
Ayda en sık 5-9 kez ilişkiye giren 142 (% 39,3) kadın, 0-4 arası ilişkiye giren 94
(% 26,2) kadın, 10-14 kez ilişkiye giren 45 (% 12,5) kadın, 15 ve üstü ilişkiye giren 30
(% 8,3) kadın bulunmaktadır. Soruyu yanıtlamayan 49 (% 13,6) kadın vardır. Bu grup
içinde partneri olmayan 45 (% 12,5) kadın, cevaplamak istemeyen 4 (% 1,1) kadın
mevcuttu.
Evlilikte cinselliğini yetersiz bulan 17 (% 4,7) kadın varken, iyi diyen kadınların
sayısı 191 (% 53,1)’dir.
Evde söz sahibi sorusuna kadınların 183 (% 50,8)’ü eşim ve ben, 69 (% 19,3)’u
eşim, 66 (% 18,3)’sı ben demiştir.
Evlilikte mutluluk sorusuna iyi diyen 177 (% 49,2) kadın varken, çok iyi diyen 84
(% 23,3) kadın, orta diyen 28 (% 7,8) kadın vardır.
Eşe olan his değerlendirildiğinde kadınların 200’ü (% 55,6) eşini seviyorken, 94
’ü (% 26,1) eşini çok seviyordu. 53 (% 14,7) kadın ise eşi olmayan veya cevap vermek
istemeyen kadınlardı.
Eşlerde cinsel soruna bakıldığında sorun yok diyen kadınların oranı % 84,2’dir.
Evet bende sorun var diyen 4 (% 1,1), evet eşimde sorun var diyen 4 (% 1,1), evet
ikimizde de sorun var diyen 4 (% 1,1) kadın vardı.
56
Tablo 22. Katılımcıların Eşleri İle Olan İlişki Durumu
Aktif cinsel yaşam ve aile
Gebelik korkusu
Evet
Hayır
İlişki sayısı (ayda)
0-4
5-9
10-14
15 ve üstü
Cevap vermeyen
Evlilikte Cinsellik
Yetersiz
Orta
İyi
Çok iyi
Mükemmel
Cevap vermeyen
Söz sahibi olan
Kadın ve eşi
Eş
Kadın
Anne baba
Diğer-abi
Evlilikte Mutluluk
Yetersiz
Orta
İyi
Çok iyi
Mükemmel
Cevap vermeyen
Eşe olan his
Çok seviyor
Seviyor
Kardeş gibi
Anlaşamıyoruz
Şiddetli geçimsizlik
Cevap vermeyen
Eşlerde cinsel sorun
Yok
Bende
Eşimde
İkimizde
Partneri yok
Toplam
Sayı
Yüzde (% )
20
295
5,6
81,9
94
142
45
30
4
26,2
39,4
12,5
8,3
1,1
17
35
191
64
4
4
4,7
9,7
53,1
17,8
1,1
1,1
183
69
66
30
12
50,8
19,3
18,3
8,3
3,3
13
28
177
84
5
8
3,6
7,8
49,2
23,3
1,4
2,2
94
200
2
6
5
8
26,1
55,5
0,6
1,7
1,4
2,2
303
4
4
4
45
360
84,2
1,1
1,1
1,1
12,5
100,0
57
4.19. Kadınların Cinsel Tacize Uğrama Durumu
Cinsel taciz durumuna bakıldığında toplam 102 (% 28,3) kadın tacize uğramış
(Tablo23). Bunlardan 96’sı (% 94,2) sözle taciz, 6 ‘sı (% 5,9) elle taciz, 3’ü (% 2,9)
tecavüze yeltenme, 2’si (% 2,0) tecavüzdür.
Tablo 23. Kadınların Cinsel Tacize Uğrama Durumu
Cinsel taciz durumu
Sözel taciz (sayısı)
Yok
1
2
3
4
5
7
9
Elle taciz (sayısı)
Yok
1
Tecavüze yeltenme
(sayısı)
Yok
1
Tecavüz (sayısı)
Yok
1
Toplam
Sayı
Yüzde (%)
264
45
28
14
6
1
1
1
73,3
12,5
7,8
3,9
1,7
0,3
0,3
0,3
354
6
98,3
1,7
357
3
99,2
0,8
358
2
360
99,4
0,6
100,0
4.20. Cinsel Tacizin Gerçekleştiği Yer ve Taciz Eden Kişi Bilgisi
Kadınların 81’i (% 79,4) sokakta tacize uğramıştır (Tablo 24). Toplu taşıma
araçlarında tacize uğrayan kadın sayısı 15 (% 14,7), evde tacize uğrayan kadın sayısı 5
(% 4,9), okulda tacize uğrayan kadın sayısı 4 (% 3,9)’tür. Kadınların 90’ı (% 88,2)
tanımadıkları kişiler tarafından, 13’ü (% 12,8) tanıdık biri tarafından, 1’i (% 1,0) eşi
tarafından tacize uğramıştır.
58
Tablo 24. Cinsel Tacizin Gerçekleştiği Yer ve Taciz Eden Kişi Bilgisi
Cinsel tacizin yeri ve
tacizci bilgisi
Evde
Hayır
Evet
Sokakta
Hayır
Evet
Okulda
Hayır
Evet
Toplu taşıma
Hayır
Evet
Eş tarafından
Hayır
Evet
Tanımadığı kişi
Hayır
Evet
Tanıdık bir kişi
Hayır
Evet
Toplam
Sayı
Yüzde (%)
97
5
95,1
4,9
21
81
20,6
79,4
98
4
96,1
3,9
87
15
85,3
14,7
101
1
99,0
1,0
12
90
11,8
88,2
89
13
102
87,2
12,8
100,0
4.21. Katılımcıların Evlilik Dışı İlişki Bilgileri
Evlilik öncesi ilişki yaşayan toplam 15 (% 4,2) kadın var (Tablo25). Bunların 6’sı
(% 1,7) yakın flört (penetrasyon olmadan cinsel birliktelik), 7’si (% 1,9) kendi rızasıyla,
2’si (% 0,6) zorla cinsel ilişki yaşamıştı. İlk birlikte olunan kişi bilgilerine bakıldığında
310 (% 85,3) kadın eşi ile, 5 (% 1,9) kadın erkek arkadaş, 2 (% 0,6) tecavüz (tanıdık
biri) ile ilk ilişkisini yaşamıştı. Evlilik dışı ilişki yaşamış olan 9 (% 2,5) kadın vardı.
Evlilik dışı gebelik yaşamış olan kadın sayısı 2 (% 0,6)’dir.
59
Tablo 25. Katılımcıların Evlilik Dışı İlişki Bilgileri
Evlilik dışı ilişki durumu
Evlilik öncesi ilişki
Hayır
Yakın flört
Kendi rızamla
Zorla
İlk birlikte olunan kişi
Eş
Erkek arkadaş
Tecavüz
Yok
Evlilik dışı ilişki
Hayır
Evet
Evlilik dışı gebelik
Hayır
Evet
Toplam
Sayı
Yüzde (%)
345
6
7
2
95,8
1,7
1,9
0,6
310
5
2
43
86,1
1,4
0,6
11,9
351
9
97,5
2,5
358
2
360
99,4
0,6
100,0
4.22. Kadınların Yaşları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması
Tablo 26’da kadınların yaşları ile KCFÖ puanları karşılaştırılmıştır. En sık 60 yaş
ve üstünde olan 28 (% 73,7) kadında cinsel disfonksiyon izlenirken, 2. Sırada 50-59 yaş
grubunda olan 64 (% 66,0) kadında görülmektedir. En az 39 yaş ve altında olan 46 (%
35,9) kadında cinsel disfonksiyon görülmektedir. Yaş grupları ile cinsel disfonksiyon
görülmesi arasında anlamlı ilişki saptandı (p<0,001).
Tablo 26. Kadınların Yaşları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması
Yaş
39 ve altı
40-49
50-59
60 ve üstü
Toplam
KCFÖ puan
≤22,7 (CFB)
>22,7
Sayı
%*
Sayı
%*
Sayı
46
48
64
28
186
128
97
97
38
360
35,9
49,5
66,0
73,7
51,7
82
49
33
10
174
64,1
50,5
34,0
26,3
48,3
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
60
Toplam
% **
35,6
26,9
26,9
10,6
100,0
X²=28,200
SD=3
p=0,000
4.23. Kadınların Eşlerinin Yaşları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması
Kadınların eşlerinin yaşları ile KCFÖ puanları karşılaştırılmıştır (Tablo 27). Eşi
60 yaş ve üstünde olan 69 (% 65,7) kadında cinsel disfonksiyon (CFB) izlenmiştir.
Eşinin yaşı 39 yaş ve altında olan 5 (% 22,7) kadında, 40-49 arası olan 28 (% 25,9)
kadında ve 50-59 arası olan 39 (% 51,3) kadında CFB olduğu görülmüştür. Eş yaş
grupları ile CFB görülmesi arasında anlamlı bir ilişki saptandı. (p<0,001)
Tablo 27. Kadınların Eşlerinin Yaşları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması
Eş Yaş
39 ve altı
40-49
50-59
60 ve üstü
Toplam
KCFÖ puan
≤22,7 (CFB)
>22,7
Sayı
%*
Sayı
%*
5
22,7
17
77,3
28
25,9
80
74,1
39
51,3
37
48,7
69
65,7
36
34,3
141
45,3
170
54,7
Toplam
Sayı
22
108
76
105
% **
7,1
34,7
24,4
33,8
311
100,0
X²=39,647
SD=3
p=0,000
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
4.24. Kadınların Aile Tipi, Gelir Düzeyi ve Sosyal Güvence Durumu ile
KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması
Kadınların aile tipi, gelir düzeyi ve sosyal güvence durumu ile KCFÖ puanları
karşılaştırılmıştır (Tablo 28). Aile tipine bakıldığında çekirdek aileye sahip 170
(% 50,7) kadında, geniş ailesi olan 12 (% 66,7) kadında, parçalanmış ailesi olan 4 (%
57,1) kadında CFB gözlendi. Gruplar arasındaki bu fark istatistiksel açıdan anlamlı
saptanmadı. (p>0,05)
Gelir düzeyine bakıldığında aylık geliri 500 TL altında olanlarda CFB görülme
% 64,1 ile en sık iken, 501-1000 TL olanlarda % 52,1 ile 2 sırada, 1001 TL ve üzeri
olanlarda % 42,2’dir. Kadınların gelir düzeyleri ile cinsel disfonksiyon görülmesi
arasında anlamlı bir ilişki saptanamadı. (p>0,05)
Sağlık güvence durumu ile cinsel disfonksiyon görülmesi arasında anlamlı bir
ilişki saptanmadı (p>0,05).
61
Tablo 28. Kadınların Aile Tipi, Gelir Düzeyi ve Sosyal Güvence Durumu ile KCFÖ Puanlarının
Karşılaştırılması
Aile tipi
Gelir
düzeyi
(TL)
Sağlık
güvencesi
Çekirdek
Geniş
Parçalanmış
500 altı
501-1000
1001 üstü
Yok
Var
Toplam
KCFÖ puan
≤22,7 (CFB)
>22,7
Sayı
%*
Sayı
%*
170
50,7
165
49,3
12
66,7
6
33,3
4
57,1
3
42,9
25
64,1
14
35,9
134
52,1
123
47,9
27
42,2
37
57,8
9
50,0
9
50,0
177
51,8
165
48,2
186
51,7
174
48,3
Toplam
Sayı
335
18
7
39
257
64
18
342
360
% **
93,1
5,0
1,9
10,8
71,4
17,8
5,0
95,0
100,0
X²=1,820
SD=2
p=0,403
X²=4,741
SD=2
p=0,093
X²=0,021
SD=1
p=0,885
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
4.25. Cinsel Partner Varlığı ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması
Tablo 29’da cinsel partner varlığı ile KCFÖ puanları karşılaştırılmıştır. Partneri
olmayan 45 (% 12,5) kadının 44’ünde (% 97,8) CFB varken, partneri ölü-ayrı-boşanmış
olan 52 (% 14,4) kadının tamamında CFB olduğu görüldü. Partneri olmayan ve partneri
ölü-ayrı-boşanmış olan kadınlarda, partneri olan kadınlara (% 34,2) göre CFB’nun daha
yüksek olduğu gözlendi.(p<0,001)
Tablo 29. Cinsel Partner Varlığı ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması
PARTNER
durumu
Yok
Var
Ölü-ayrı
Toplam
KCFÖ PUAN
≤22,7 (CFB)
>22,7
Sayı
%*
Sayı
%*
44
97,8
1
2,2
90
34,2
173
65,8
52
100,0
0
0,0
186
51,7
174
48,3
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
62
Toplam
Sayı
45
263
52
360
% **
12,5
73,1
14,4
100,0
X²=119,015
SD=2
p=0,000
4.26. Medeni Durum ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması
Tablo 30’da medeni duruma göre KCFÖ puanlarının dağılımı verilmiştir. Hiç evli
olmayan kadınlarda CFB % 92,0 iken, eşi ölü-ayrı-boşanmış kadınlarda CFB % 98,1,
evli kadınlarda % 34,2 oranındadır.(p<0,001)
Tablo 30. Medeni Durum ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması
Medeni durum
Resmi nikah yok
Resmi nikah var
Ölü-ayrı
Toplam
KCFÖ PUAN
≤22,7 (CFB)
>22,7
Sayı
%*
Sayı
%*
46
92,0
4
8,0
88
34,2
169
65,8
52
98,1
1
1,9
186
51,7
174
48,3
Toplam
Sayı
50
257
53
360
% **
13,9
71,4
14,7
100,0
X²=109,606
SD=2
p=0,000
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
4.27. Evlilik Şekli ile KCFÖ Puanının Karşılaştırılması
Görücü usulü evlenen kadınlarda CFB % 47,8 iken, anlaşarak evlenen kadınlarda
CFB % 24,2 idi (p<0,05) (Tablo 31). Akrabalık ile CFB arasındaki ilişkiye bakacak
olursak eşiyle akraba olanlarda CFB %52,5 oranında iken, akraba olmayanlarda % 40,7
oranındaydı (p<0,05).
Tablo 31. Evlilik Şekli ve Akrabalık Durumu ile KCFÖ Puanının Karşılaştırılması
Evlilik
şekli
Görücü
Anlaşarak
Akrabalık Yok
durumu
Var
Toplam
KCFÖ PUAN
≤22,7 (CFB)
>22,7
Sayı
%*
Sayı
%*
Sayı
% **
133
47,8
145
52,2
278
89,4
8
24,2
25
75,8
33
10,6
X²=6,629
SD=1
p=0,010
77
64
141
40,7
52,5
45,3
112
58
170
59,3
47,5
55,7
189
122
311
60,8
39,2
100,0
X²=4,108
SD=1
p=0,043
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
63
Toplam
4.28. Evliliğin Cinsellik, Mutluluk Yönünden Algılanışı, Eşe Olan Hissin ve
Evlilik Süresinin KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması
Kadınların evlilik değişkenleri ile ilgili özelliklerinin KCFÖ puanı ile
karşılaştırılması Tablo 32’de verilmiştir. Evliliği cinsellik yönünden algılayış, kadının
eşine olan hisleri, evlilikteki mutluluk durumları ile CFB görülmesi arasında anlamlı
ilişki vardı (p<0,001).
Evliliğini cinsellik yönünden yetersiz-orta bulan 52 (% 16,7) kadından 31’inde
(% 59,6) CFB varken, iyi-çok iyi-mükemmel diyen 259 (% 83,3) kadından 110 (%
42,5) kadında CFB saptandı (p<0,05).
Tablo 32. Evliliğin Cinsellik, Mutluluk Yönünden Algılanışı, Eşe Olan Hissin ve Evlilik Süresinin
KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması
Evlilik Değişkenleri
Evliliği
cinsellik
yönünden
algılama
Eşe olan
his
Evlilikte
mutluluk
Evlilik
süresi
Yetersiz-orta
İyi-çok iyimükemmel
Toplam
Çok seviyor
Seviyor
Anlaşamıyor
Toplam
Yetersiz-orta
İyi-çok iyimükemmel
Toplam
9 ve altı
10-19
20-29
30-39
40 ve üstü
Toplam
KCFÖ
≤22,7 (CFB)
>22,7
Sayı % * Sayı % *
31
59,6
21 40,4
Toplam
Sayı
52
% **
16,7
110
42,5
149
57,5
259
83,3
X²=5,136
SD=1
p=0,023
141
36
91
11
138
25
45,3
38,3
45,5
84,6
45,0
61,0
170
58
109
2
169
16
54,7
61,7
54,5
15,4
55,0
39,0
311
94
200
13
307
41
100,0
30,6
65,2
4,2
100,0
13,4
X²=9,971
SD=2
p=0,007
113
42,5
153
57,5
266
86,6
138
5
19
29
41
47
141
45,0
41,7
24,1
34,1
55,4
77,0
45,3
169
7
60
56
33
14
170
55,0
58,3
75,9
65,9
44,6
23,0
54,7
307
12
79
85
74
61
311
100,0
3,9
25,4
27,3
23,8
19,6
100,0
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
64
X²=4,910
SD=1
p=0,027
X²=46,607
SD=4
p=0,000
Kadınların eşlerine olan hisleri sorgulandığında; eşiyle anlaşamayan 13 (% 4,2)
kadının 11’inde (% 84,6) CFB varken, eşini seven 200 (% 65,2) kadının 91’inde
(% 45,5) CFB saptandı (p<0,05).
Evlilikte cinsellik dışı mutluluk sorulduğunda; çok mutluyum diyen 266 (% 86,6)
kadından 113’ünde (% 42,5) CFB varken, mutluluğunu yetersiz-orta bulan 41 (% 13,4)
kadının 25’inde (% 61,0) CFB saptandı (p<0,05).
Evlilik sürelerine bakıldığında evliliğinin ilk 9 yılında olan kadınlarda CFB
% 41,7 iken, 10-19 yıl arasında % 24,1, 20-29 yıl arasında % 34,1, 30-39 yılda % 55,4,
40 yıl ve üstünde artış göstererek % 77,0 bulundu ve bu fark anlamlı idi (p<0,001).
4.29. Kadınların ve Eşlerinin Eğitim Durumları ve Mesleklerinin KCFÖ
Puanları ile Karşılaştırılması
KCFÖ puanlarının, kadınların ve eşlerinin eğitim durumlarına ve mesleklerine
göre dağılımı tablo 33’de verilmiştir. Eğitim durumu okuryazar olmayan ve sadece
okuryazar olan kadınlarda cinsel disfonksiyon görülme sıklığı en yüksek iken(% 62,5),
en az cinsel disfonksiyon görülen grup lise ve üstü eğitim almış kadınlardı (% 31,5).
Kadınların eğitim durumları ile cinsel disfonksiyon görülmesi arasındaki ilişki anlamlı,
idi (p<0,001).
Kadınların eşlerinin eğitim durumları incelendiğinde ilkokul ve altı eğitim almış
erkeklerin eşlerinde CFB daha sık (%58,5) iken, orta ve üstü eğitim almış erkeklerin
eşlerinde CFB %31,6 oranında bulundu. Kadınların eşlerinin eğitim durumları ile CFB
görülmesi arasındaki ilişki anlamlı idi (p<0,001).
Kadının mesleğinin CFB üzerine etkisine baktığımızda özellikle emekli olan 5
(% 100,0), serbest çalışan 2 (% 66,7) ve işçi olan 7 (% 63,6) kadının KCFÖ puanları
daha düşüktü (p<0,05). Eş mesleğinin CFB üzerine etkisine baktığımızda özellikle eşi
işsiz 1 (% 50,0) ve emekli 33 (% 67,5) kadında KCFÖ puanları daha düşüktü aradaki
fark anlamlı bulundu (p<0,05).
65
Tablo 33. Kadınların ve Eşlerinin Eğitim Durumları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması
KCFÖ PUAN
≤22,7 (CFB)
>22,7
Sayı
%*
Sayı
%*
Okuryazar değilokuryazar
Kadının Eğitim İlkokul
durumu
Ortaokul
Lise ve üstü
Toplam
Ev hanımı
Emekli
Kadının
Memur
mesleği
İşçi
Serbest
Toplam
İlkokul ve altı
Eşin Eğitim
durumu
Ortaokul ve üstü
Toplam
Emekli
Memur
İşçi
Eşin mesleği
İşsiz
Serbest
Toplam
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
Toplam
Sayı
% **
20
62,5
12
37,5
32
8,9
110
33
23
186
172
5
0
7
2
186
93
48
141
79
12
38
1
11
141
61,8
42,9
31,5
51,7
51,7
100,0
0,0
63,6
66,7
51,7
58,5
31,6
45,3
67,5
21,8
36,2
50,0
34,4
45,3
68
44
50
174
161
0
8
4
1
174
66
104
170
38
43
67
1
21
170
38,2
57,1
68,5
48,3
48,3
0,0
100,0
36,4
33,3
48,3
41,5
68,4
54,7
32,5
78,2
63,8
50,0
65,6
54,7
178
77
73
360
333
5
8
11
3
360
159
152
311
117
55
105
2
32
311
49,4
21,4
20,3
100,0
92,5
1,4
2,2
3,1
0,8
100,0
51,1
48,9
100,0
37,6
17,7
33,8
0,6
10,3
100,0
X²=23,094
SD=3
p=0,000
X²=14,131
SD=4
p=0,007
X²=22,710
SD=1
p=0,000
X²=40,624
SD=4
p=0,000
4.30. Evde Söz Sahibi Olma Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması
Tablo 34’de KCFÖ puanlarının kadınların evde söz sahibi olma durumuna göre
dağılımı verilmiştir. Evde eşi söz sahibi olan 69 (%19,2) kadında ve eşi ve kendisi
beraber söz sahibi olan 183 (% 50,8) kadında CFB görülme en düşük oranda iken
(% 37,7), evde söz sahibi diğer aile fertleri (abi, kardeş, kayınvalide, kayın, anne, baba
vs.) olanlar CFB görülme oranı en yüksek (% 92,9) olan gruptur. Evde söz sahibi kadın
ise CFB % 78,8 bulundu ve bu ilişki anlamlı idi (p<0,001).
Tablo 34. Evde Söz Sahibi Olma Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması
KCFÖ puan
Toplam
Evde Söz sahibi olan
≤22,7 (CFB)
>22,7
kişi
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
69
37,7
114
62,3
183
50,8
Kadın ve eşi
26
37,7
43
62,3
69
19,2
Eş
52
78,8
14
21,2
66
18,3
Kadın
39
92,9
3
7,1
42
11,7
Diğer aile bireyleri
Toplam
186
51,7
174
48,3
360
100,0
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
66
X²=67,665
SD=3
p=0,000
4.31. Kadınların Gebelik, Doğum, Sezeryan ve Çocuk Sayısı ile Düşük ve
Küretaj Durumunun KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması
Cinsel fonksiyon puanının, kadınların gebelik ve doğurganlık özellikleri ile
karşılaştırılması tablo 35’de verilmiştir. Doğum sayısı, gebelik sayısı ve çocuk sayısı 4
ve üzerine çıktığında cinsel fonksiyon bozukluğu görülme sıklığı artıyor ve bu ilişki
anlamlı bulundu (p<0,01). Sezeryen ile doğum yapan 141 kadında CFB % 35,5
oranında iken, normal doğum ile doğum yapan 161 kadında CFB % 55,9 oranındaydı.
Sezeryen ile cinsel disfonksiyon görülmesi arasındaki ilişki anlamlı idi (p<0,05).
Kadınların düşük yapma durumları ile KCFÖ puanlarına bakıldığında en az 1 kez düşük
yapmış 74 (% 23,5) kadında CFB % 60,8 iken, düşük yapmamış olan 241 (% 76,5)
kadında CFB % 40,2 olduğu görüldü (p<0,01). Küretaj olma ile CFB arasında anlamlı
ilişki bulunamadı (p>0,05).
Tablo 35. Kadınların Gebelik, Doğum, Sezeryan ve Çocuk Sayısı ile Düşük ve Küretaj
Durumunun KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması
KCFÖ puan
Toplam
Doğurganlık Bilgileri
≤22,7 (CFB)
>22,7
Sayı
%*
Sayı
%*
Sayı
%**
9
33,3
18
67,7
27
8,9
1
X²=16,333
Doğum
2
34
34,7
64
65,3
98
32,5
SD=3
sayısı
3
41
47,1
46
52,9
87
28,8
p=0,001
4 ve üstü
56
62,2
34
37,8
90
29,8
3 ve altı
67
35,8
120
64,2
187
61,9
X²=21,891
Gebelik
SD=1
73
63,5
42
36,5
115
38,1
Sayısı
4 ve üstü
p=0,000
1
11
35,5
20
64,5
31
10,3
X²=16,881
2
32
33,3
64
66,7
96
31,8
Çocuk
SD=3
sayısı
3
43
48,9
45
51,1
88
29,1
p=0,001
4 ve üstü
54
62,1
33
37,9
87
28,8
Yok
90
55,9
71
44,1
161
53,3
Sezeryan
X²=12,629
sayısı
Var
50
35,5
91
64,5
141
46,7
SD=1
p=0,000
Toplam
140
46,4
162
53,6
302
100,0
Yok
97
40,2
144
59,8
241
76,5
İstemsiz
X²=9,668
düşük
Var
45
60,8
29
39,2
74
23,5
SD=1
p=0,002
Toplam
142
45,1
173
54,9
315
100,0
Yok
135
46,1
158
53,9
293
93,9
X²=1,514
Küretaj
Var
6
31,6
13
68,4
19
6,1
SD=1
p=0,219
Toplam
141
45,2
171
54,8
312
100,0
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
67
4.32. Kadınların Alışkanlıklarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması
Tablo 36’de kadınların alışkanlıkları ile KCFÖ puanları karşılaştırılmıştır. Çay
içme, kahve içme, sigara ve alkol alışkanlıkları ile CFB görülmesi arasında anlamlı bir
ilişki saptanmadı (p>0,05).
Tablo 36. Kadınların Alışkanlıklarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması
KCFÖ puan
Toplam
Alışkanlıklar
≤22,7 (CFB)
>22,7
Sayı
%*
Sayı
%*
Sayı
%**
Hayır
4
40,0
6
60,0
10
2,8
Çay
182
52,0
168
48,0
350
97,2
Evet
Hayır
Kahve
Evet
Hayır
Sigara
Alkol
Evet
Hayır
Evet
Toplam
18
168
46,2
52,3
21
153
53,8
47,7
39
321
10,8
89,2
111
75
51,2
52,4
106
68
48,8
47,6
217
143
60,3
39,7
177
9
186
53,0
34,6
51,7
157
17
174
47,0
65,4
48,3
334
26
360
92,8
7,2
100,0
X²=0,561
SD=1
p=0,454
X²=0,532
SD=1
p=0,466
X²=0,058
SD=1
p=0,810
X²=3,263
SD=1
p=0,071
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
4.33. Kadınların Sağlık Sorunları ve İlaç Kullanım Durumlarının KCFÖ
Puanları ile Karşılaştırılması
Cinsel
fonksiyon puanları
ile kadınların
sağlık
sorunları tablo
37’de
karşılaştırılmıştır. Herhangi bir sağlık sorunu olan 172 (% 47,8) kadında CFB % 64,5
iken, sağlık sorunu olmayan 188 (% 52,2) kadında CFB % 39,9 oranındaydı. İki grup
arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p<0,01). Kadınlardan diabeti olan 120
kadında CFB % 71,7, hipertansiyonu olan 138 kadında CFB % 68,1, kolesterol
yüksekliği olan 50 kadında CFB % 76,0 oranında bulundu. Bu fark anlamlıydı (p<0,01).
Sürekli ilaç kullanımı ile CFB görülmesi arasında anlamlı ilişki saptandı (p<0,01).
Antidiabetik kullanan 117 kadında CFB % 70,9,kullanmayanlarda CFB % 42,4
oranında, antihipertansif kullanan 132 kadında CFB % 68,9,kullanmayanlarda CFB
% 41,7 oranında, kolesterol ilacı kullanan 49 (% 13,6) kadında CFB % 77,6,
kullanmayanlarda ise CFB % 47,7 idi. Aradaki fark anlamlı bulundu (p<0,01).
Analjezik kullanan 12 kadında CFB % 58,3, kullanmayanlarda CFB % 51,4 oranında
tespit edildi. Aradaki fark anlamlı değildi (p>0,05).
68
Tablo 37. Kadınların Sağlık Sorunları ve İlaç Kullanım Durumlarının KCFÖ Puanları ile
Karşılaştırılması
KCFÖ puan
Toplam
Sağlık durumu ve ilaç
≤22,7 (CFB)
>22,7
kullanım durumu
Sayı
%*
Sayı
%*
Sayı %**
75
39,9
113 60,1
188
52,2
Yok
X²=21,840
Sağlık sorunu
SD=1, p=0,000
111
64,5
61 35,5
172
47,8
Var
100
41,7
140 58,3
240
66,7
Yok
X²=28,832
Diabet
SD=1, p=0,000
86
71,7
34 28,3
120
33,3
Var
92
41,4
130 58,6
222
61,7
Yok
X²=24,247
Hipertansiyon
SD=1, p=0,000
94
68,1
44 31,9
138
38,3
Var
148
47,7
162 52,3
310
86,1
Yok
Kolesterol
X²=13,768
yüksekliği
SD=1, p=0,000
38
76,0
12 24,0
50
13,9
Var
71
39,7
108 60,3
179
49,7
Yok
X²=20,536
İlaç kullanımı
SD=1, p=0,000
115
63,5
66 36,5
181
50,3
Var
103
42,4
140 57,6
243
67,5
Kullanmıyor
X²=25,784
Anti diabetik
SD=1, p=0,000
83
70,9
34 29,1
117
32,5
Kullanıyor
95
41,7
133 58,3
228
63,3
Kullanmıyor
Anti
X²=24,900
hipertansif
SD=1, p=0,000
91
68,9
41 31,1
132
36,7
Kullanıyor
148
47,7
162 52,3
310
86,4
Kullanmıyor
X²=15,059
Kolesterol ilacı
SD=1, p=0,000
38
77,6
11 22,4
49
13,6
Kullanıyor
179
51,4
169 48,6
348
96,7
Kullanmıyor
Ağrı kesici
X²=0,221
7
58,3
5 41,7
12
3,3
Kullanıyor
SD=1, p=0,638
Toplam
186
51,7
174 48,3
360 100,0
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
4.34. Katılımcıların Eşlerinin Sağlık Durumları ile KCFÖ Puanlarının
Karşılaştırılması
Tablo 38’de cinsel fonksiyon puanları ile kadınların eşlerinin sağlık sorunları
karşılaştırılmıştır. Cinsel partneri hiç olmayan 45 kadın, eş bilgisi vermek istemeyen 3
kadın değerlendirme dışı tutuldu. Eşinde herhangi bir sağlık sorunu olan 151 (% 48,4)
kadında CFB %47,7 oranında iken, eşi ölmüş olan 40 (% 12,8) kadında CFB % 97,5
oranında, eşinde sağlık sorunu olmayan 121 (% 38,8) kadında CFB % 24,8 oranındaydı.
İki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p<0,001). Kadınların
eşlerinde diabet, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği bulunması ile CFB görülmesi
arasında anlamlı bir ilişki vardı (p<0,01).
69
Tablo 38. Katılımcıların Eşlerinin Sağlık Durumları ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması
KCFÖ puan
Toplam
Eşlerin sağlık
≤22,7
(CFB)
>22,7
değişkenleri
Sayı
%*
Sayı
%*
Sayı
%**
30
24,8
91
75,2
121
38,8
Yok
X²=64,892
Eş sağlık
SD=2
72
47,7
79
52,3
151
48,4
Var
sorunu
p=0,000
39
97,5
1
2,5
40
12,8
Ölü
X²=21,947
61
33,9
119
66,1
180
57,7
Yok
Diabet
SD=1
80
60,6
52
39,4
132
42,3
Var
p=0,000
X²=12,594
65
36,5
113
63,5
178
57,1
Yok
Hipertansiyon
SD=1
76
56,7
58
43,3
134
42,9
Var
p=0,000
X²=12,958
84
38,5
134
61,5
218
69,9
Yok
Kolesterol
SD=1
yüksekliği
57
60,6
37
39,4
94
30,1
Var
p=0,000
Toplam
141
45,2
171
54,8
312
100,0
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
4.35. Kadınların Doğum Kontrol Yöntemi Kullanımlarının KCFÖ Puanları
ile Karşılaştırılması
Kadınların
doğum
kontrol
yöntemi
kullanımları
KCFÖ
puanları
ile
karşılaştırıldığında (Tablo 39) herhangi bir doğum kontrol yöntemi kullanan 107
kadında CFB % 17,8 iken, herhangi bir doğum kontrol yöntemi kullanmayan 208
kadında CFB % 59,1 oranındaydı (p<0,001). Oral kontraseptif (OKS) kullanımı ve geri
çekme ile CFB görülmesi arasında anlamlı ilişki bulundu (p<0,01). Kondom, RİA ve
sterilizasyon ile CFB arasında ilişki saptanamadı (p>0,05).
70
Tablo 39. Kadınların Doğum Kontrol Yöntemi Kullanımlarının KCFÖ Puanları ile
Karşılaştırılması
KCFÖ puan
Toplam
Aile planlaması
≤22,7 (CFB)
>22,7
Sayı
%*
Sayı
%*
Sayı
%**
Hayır
123
59,1
85
40,9
208
66,0
Doğum
kontrol
Evet
19
17,8
88
82,2
107
34,0
Hayır
OKS
137
48,4
146
51,6
283
89,8
5
15,6
27
84,4
32
10,2
142
45,7
169
54,3
311
98,7
0
0,0
4
100,0
4
1,3
140
45,6
167
54,4
307
97,5
2
25,0
6
75,0
8
2,5
133
52,4
121
47,6
254
80,6
9
14,8
52
85,2
61
19,4
139
44,7
172
55,3
311
98,7
3
75,0
1
25,0
4
1,3
142
45,1
173
54,9
315
100,0
Evet
Hayır
Kondom
Evet
Hayır
RIA
Evet
Hayır
Geri çekme
Evet
Hayır
Sterilizasyon
Evet
Toplam
X²=48,860
SD=1
p=0,000
X²=12,481
SD=1
p=0,000
X²=3,325
SD=1
p=0,068
X²=1,337
SD=1
p=0,248
X²=28,100
SD=1
p=0,000
X²=1,465
SD=1
p=0,226
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
4.36. Kadınların Genital Enfeksiyon Geçirme Durumları ile KCFÖ
Puanlarının Karşılaştırılması
Tablo 40’da cinsel fonksiyon puanlarının kadınların genital enfeksiyon geçirme
durumları ile karşılaştırılması verilmiştir. Genital enfeksiyon geçirme ile CFB arasında
anlamlı bir ilişki bulunamadı (p>0,05).
Tablo 40. Kadınların Genital
Karşılaştırılması
Genital enfeksiyon
durumu
Genital
enfeksiyon
Gonore
Kandida
Hayır
Enfeksiyon
Geçirme
Durumları
KCFÖ puan
≤22,7 (CFB)
>22,7
Sayı
%*
Sayı
%*
83
54,6
69
45,4
ile
KCFÖ
Toplam
Sayı
152
% **
42,2
Evet
103
49,5
105
50,5
208
57,8
Hayır
168
50,8
163
49,2
331
91,9
Evet
18
62,1
11
37,9
29
8,1
92
94
186
54,8
49,0
51,7
76
98
174
45,2
51,0
48,3
168
192
360
46,7
53,3
100,0
Hayır
Evet
Toplam
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
71
Puanlarının
X²=0,910
SD=1
p=0,340
X²=1,367
SD=1
p=0,242
X²=1,208
SD=1
p=0,272
4.37. Kadınların Menopoz Durumunun KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması
Tablo 41’de cinsel fonksiyon puanlarının kadınların menopoza girme durumuna
göre dağılımı verilmiştir. Menopozda olan176 (% 49,7) kadında CFB % 69,9 oranında
iken, düzenli adet gören 178 (% 50,3) kadında CFB % 33,7 oranındaydı. Menopozda
olanlar ve düzenli adet görenler ile CFB arasındaki ilişki anlamlı idi (p<0,01). Menopoz
süresi ile CFB arasındaki ilişkiye baktığımızda menopozun ilk 4 yılında CFB % 71,0
iken, bu oran 5-9. yıllarda % 66,0, 10-14. yıllarda % 63,4, 15 yıl ve üstü dönemde %
90,0 olarak saptandı. Çalışmamızda menopoz süresi CFB ile ilişkili bulunamadı
(p>0,05).
Tablo 41. Kadınların Menopoz Durumunun KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması
KCFÖ puan
Toplam
≤22,7 (CFB)
>22,7
Sayı
*
Sayı
%*
Sayı
%**
Menopozda
123
69,9
53
30,1
176
49,7
Menopoz
Adet gören
60
33,7
118
66,3
178
50,3
durumu
Toplam
183
51,7
171
48,3
354
100,0
0-4
44
71,0
18
29,0
62
35,2
5-9
35
66,0
18
34,0
53
30,1
Menopoz
10-14
26
63,4
15
36,6
41
23,3
süreleri
15 ve üstü
18
90,0
2
10,0
20
11,4
Toplam
123
69,9
53
30,1
176
100,0
X²=46,386
SD=1
p=0,000
X²=5,068
SD=3
p=0,167
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
4.38. Medeni Durum ve Menopoz Durumu ile KCFÖ Puanlarının
Karşılaştırılması
Menopoz durumu kesinleşmemiş 6 kadın analiz dışı tutuldu (Tablo 42). Hiç
evlenmeyenlerden menopoza giren 14 kadında CFB % 100,0 iken, düzenli adet gören
35 kadında CFB % 88,6 oranındadır (p>0,05). Evli olanlardan menopoza giren 120
kadında CFB % 55,8 iken, düzenli adet gören 131 kadında CFB % 14,4 oranındadır. Eşi
ölü-ayrı veya boşanmış olanlardan menopoza giren 42 kadında CFB % 100,0 iken,
düzenli adet gören 11 kadında CFB % 90,9 oranındadır (p<0,05).
72
Tablo 42. Medeni Durum ve Menopoz Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması
KCFÖ PUAN
Toplam
Medeni
Menopoz
≤22,7 (CFB)
>22,7
durum
durumu
Sayı
%*
Sayı
%*
Sayı
%**
Menopozda
14
100,0
0
0,0
14
28,6
Hiç
x²=1,742
evlenmeyen Değil
SD=1
31
88,6
4
11,4
35
71,4
p=0,187
Toplam
45
91,8
4
8,2
49
100,0
Evli
Ölü- ayrı
Menopozda
Değil
67
19
55,8
14,4
53
113
44,2
85,6
120
131
47,6
52,4
Toplam
86
34,1
166
65,9
252
100,0
Menopozda
42
100,0
0
0,0
42
79,2
Değil
Toplam
Genel Toplam
10
52
100
90,9
98,1
28,2
1
1
254
9,1
1,9
71,8
11
53
354
20,8
100,0
100,0
x²=48,015
SD=1
p=0,000
x²=3,892
SD=1
p=0,049
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
4.39. Cinsel Partner Varlığı ve Menopoz Durumu ile KCFÖ Puanlarının
Karşılaştırılması
Menopoz durumu kesinleşmemiş 6 kadın analiz dışı tutuldu (Tablo 43). Partneri
olmayanlardan menopoza giren 14 kadının tamamında CFB var iken, düzenli adet gören
30 kadında CFB % 96,7 oranındadır (p>0,05). Partneri olanlardan menopoza giren 120
kadında CFB % 55,8 oranında iken, düzenli adet gören 138 kadında CFB % 15,2
oranındadır (p<0,01). Eşi ölü-ayrı veya boşanmış olanların tamamında CFB vardı.
Tablo 43. Cinsel Partner Varlığı ve Menopoz Durumu ile KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması
KCFÖ PUAN
Toplam
PARTNER Menopoz
≤22,7 (CFB)
>22,7
durumu
durumu
Sayı
%*
Sayı
%*
Sayı
%**
Menopozda
14
100,0
0
0,0
14
31,8
x²=0,478
Yok
Değil
29
96,7
1
3,3
30
68,2
SD=1
p=0,490
Toplam
43
97,7
1
2,3
44
100,0
Menopozda
67
55,8
53
44,2
120
46,5
x²=47,113
Var
Değil
21
15,2
117
84,8
138
53,5
SD=1
p=0,000
Toplam
88
34,1
170
65,9
258
100,0
Ölü ayrı
boşanmış
Menopozda
Değil
Toplam
Genel Toplam
42
10
51
100
100,0
100,0
98,1
28,2
0
0
1
254
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
73
0,0
0,0
1,9
71,8
42
10
52
354
80,8
19,2
100,0
100,0
4.40. Kadınların ilk Cinsel Beraberlik Bilgilerine Göre KCFÖ Puan Dağılımı
Cinsellikle ilgili kadınların ilk bilgi aldıkları kaynaklar en sık % 48,9 ile aile,
% 30,0 ile eş, % 21,1 ile diğer kaynaklar (arkadaş, öğretmen, medya vs.)’dı (Tablo 44).
Cinsel fonksiyon ile karşılaştırıldığında ilk bilgisini eşinden alan 108 kadında CFB
% 38,0 iken, ilk bilgisini ailesinden alan 176 kadında CFB % 54,5, ilk bilgisini diğer
kaynaklardan alan 76 kadında CFB % 64,5 oranında bulundu (p<0,01).
Tablo 44. Kadınların ilk Cinsel Beraberlik Bilgilerine Göre KCFÖ Puan Dağılımı
KCFÖ puan
Toplam
İlk Cinsel Beraberlik Bilgileri
≤22,7 (CFB)
>22,7
Sayı
%*
Sayı
%*
Sayı
%**
96
54,5
80
45,5
176
48,9
Aile
41
38,0
67
62,0
108
30,0
İlk cinsel bilgi Eş
kaynağı
49
64,5
27
35,5
76
21,1
Ark-öğr-gazete
Toplam
İlk ilişki yaşı
19 ve altı
20-24
25 ve üstü
Toplam
186
92
43
8
143
51,7
48,9
43,9
25,8
45,1
174
96
55
23
174
48,3
51,1
56,1
74,2
54,9
360
188
98
31
317
100,0
59,3
30,9
9,8
100,0
x²=13,697
SD=2
p=0,001
x²=5,837
SD=2
p=0,054
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
Kadınlardan ilk cinsel birlikteliklerini 19 yaş ve altında yaşamış 92 (% 48,9)
kadında, 20-24 yaş arası yaşamış 43 (% 43,9) kadında ve 25 yaş ve üstünde yaşamış 8
(% 25,8) kadında CFB saptandı. Çalışmamızda ilk ilişki yaşı arttıkça KCFÖ’den alınan
puan artmaktadır. Ancak bu artış istatistiksel açıdan anlamlı bulunmadı (p>0,05).
4.41. Katılımcıların Aylık İlişki Sayısı ile KCFÖ Puan Karşılaştırılması
Tablo 45’de aylık ilişki sayısı arttıkça KCFÖ puanları artıyordu. Cinsel
fonksiyonlar ile aylık ilişki arasında anlamlı bir ilişki vardı (p<0,01). Partneri olmayan
45 (% 12,5), soruyu yanıtlamayan 4 (% ) kadın vardı. Aylık ilişkisi olmayan 54
(% 17,4) kadın vardı.
74
Tablo 45. Katılımcıların Aylık İlişki Sayısı ile KCFÖ Puan Karşılaştırılması
Aylık ilişki
KCFÖ puan
Toplam
sayısı
≤22,7 (CFB)
>22,7
Sayı
%*
Sayı
%*
Sayı
%**
0
54
100,0
0
0,0
54
17,4
1-4
5-9
10-14
15 ve üstü
Toplam
21
59
6
1
141
52,5
41,5
13,3
3,3
45,3
19
83
39
29
170
47,5
58,5
86,7
96,7
54,7
40
142
45
30
311
12,9
45,7
14,5
9,6
100,0
x²=106,713
SD=4
p=0,000
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
4.42. Yaş, Menopoz ve KCFÖ Puan Karşılaştırılması
Yaş faktörünün etkisini kaldırdığımızda menopozun cinsel fonksiyonlar üzerinde
sadece 40-49 yaş grubunda etkili olduğu saptandı. 60 yaş üzeri adet gören kadın
olmadığından dolayı analize uygun değildi. Diğer yaş gruplarında menopoz CFB
üzerinde etkili bulunamadı (p>0,05) (Tablo 46).
Tablo 46. Yaş Menopoz ve KCFÖ Puan Karşılaştırılması
KCFÖ puan
Menopoz
Yaş
≤22,7 (CFB)
>22,7
durumu
Sayı
%*
Sayı
%*
2
100,0
0
0,0
Menopozda
39 ve
altı
44
34,9
82
65,1
Adet gören
Toplam
46
35,9
82
64,1
29
39,0
12
61,0
Menopozda
40-49
yaş
16
23,5
35
76,5
Adet gören
Toplam
45
48,9
47
51,1
64
67,4
31
32,6
Menopozda
50-59
0
0,0
1
100,0
Adet gören
Toplam
64
66,7
32
33,3
28
73,7
10
26,3
Menopozda
60 ve
üstü
0
0,0
0
0,0
Adet gören
Toplam
17
44,7
21
55,3
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
75
Toplam
Sayı
2
126
128
41
51
92
95
1
96
38
0
38
%**
1,6
98,4
100,0
44,6
55,4
100,0
99,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
X²=3,622
SD=1
p=0,057
X²=14,090
SD=1
p=0,000
X²=2,021
SD=1
p=0,155
4.43. KCFÖ Merkezi Eğilim ve Değişim Ölçüleri
Kadınların KCFÖ’den aldıkları toplam puan ortalaması 18,66±11,09’dur (Tablo
47). Medyan değeri olan 22,3 puan merkezde olan kadınların ortalama değerden daha
iyi cinsel fonksiyon yaşadıklarını göstermektedir. Mod değeri 2 idi. Ölçekten alınan
maksimum puan 36 ve minimum puan 1,2 olarak bulunmuştur. Tablo 47’de cinsel istek,
uyarılma, lubrikasyon, orgazm, doyum ve ağrı alt ölçeklerinden alınan ortalama
puanlar, medyan, mod, minimum ve maksimum değerleri verilmiştir.
Tablo 47. KCFÖ Merkezi Eğilim ve Değişim Ölçüleri
Genel ve Alt
Merkezi Eğilim ve Değişim Ölçüleri
Ölçekler
Ortalama±SS
Medyan
Mod
Min
KCFÖ
18,66±11,09
22,3
1,2
1,2
İstek
2,95±1,21
3,0
3,6
1,2
Max
36
6,0
Uyarılma
2,66±1,88
2,7
0,0
0
6,0
Lubrikasyon
3,04±1,99
3,6
0,0
0
6,0
Orgazm
3,18±2,05
4,0
0,0
0
6,0
Doyum
3,40±2,27
4,8
4,8
0
6,0
Ağrı
3,44±2,33
4,8
4,8
0
6,0
4.44. Kadınların Yaş Grupları, Aile Tipi, Gelir Düzeyi ve Sağlık Güvence
Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması
Tablo
48’de
kadınların
yaş
gruplarına
göre
Beck
ölçek
puanları
karşılaştırıldığında 39 yaş ve altındaki 128 kadından 90’ı (% 70,3) depresyon açısından
sağlıklı olanlardır. 60 yaş ve üstünde olan 38 kadından 14’ü (% 36,8) depresyon
açısından sağlıklı olanlardır. Gruplar arasındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı
bulundu (p<0,01).
Aile tipleri incelendiğinde çekirdek aileye sahip 335 kadında sağlıklı olma % 66,9
iken, geniş aileye sahip 18 kadında bu değer % 55,6, parçalanmış ailesi olan 7 kadında
ise % 28,6’dır. Gruplar arasındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0,05).
Gelir düzeyine bakıldığında gelir arttıkça beck ölçeğine göre sağlıklı olma artış
göstermekte, ancak bu artış istatistiksel açıdan anlamlı bulunamadı (p>0,05).
Sosyal güvence ile depresyon arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki
bulunmadı (p>0,05).
76
Tablo 48. Kadınların Yaş Grupları, Aile Tipi, Gelir Düzeyi ve Sağlık Güvence Durumu ile Beck
Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması
BECK puan
Toplam
Demografik özellikler
10 ve altı
11 ve üstü
Sayı
%*
Sayı
%*
Sayı
%**
39 ve altı
90
70,3
38
29,7
128
35,6
X²=16,054
40-49
68
70,1
29
29,9
97
26,9
SD=3
Yaş
50-59
64
66,0
33
34,0
97
26,9
p=0,001
60 ve üstü
14
36,8
24
63,2
38
10,6
Çekirdek
224
66,9
111
33,1
335
93,1
X²=5,292
Geniş
10
55,6
8
44,4
18
5,0
SD=2
Aile tipi
Parçalanmış-yeniden
p=0,071
2
28,6
5
71,4
7
1,9
kurulmuş
500 altı
23
59,0
16
41,0
39
10,8
X²=1,393
Gelir
SD=2
501-1000
168
65,4
89
34,6
257
71,4
düzeyi
p=0,498
1001 üstü
45
70,3
19
29,7
64
17,8
Sosyal
güvence
Yok
Var
Toplam
13
223
236
72,2
65,2
65,6
5
119
124
27,8
34,8
34,4
18
342
360
5,0
95,0
100,0
X²=0,373
SD=1
p=0,541
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
4.45. Aylık İlişki Sayısı ve Cinsel Partner Durumu ile Beck Ölçeği
Puanlarının Karşılaştırılması
Aylık ilişki sayısı ile beck karşılaştırıldığında; hiç ilişkisi olmayan 54 (% 17,4)
kadında sağlıklı olma % 42,6 iken, bu değer 1-4 kez ilişkisi olan 40 (% 12,9) kadında
% 57,5’dir. 5-9 kez ilişkisi olan 142 (% 45,7) kadında % 67,6, 15 ve üzeri ilişkisi olan
30 (% 9,6) kadında % 73,3’dür (Tablo 49). En yüksek değer % 84,4 ile 10-14 kez
ilişkisi olan kadınlarda tespit edilmiştir. Yapılan istatistiksel analiz sonucunda gruplar
arasındaki bu fark anlamlı bulunmuştur (p<0,001). Partneri olup aylık ilişki sayısını
cevaplamak istemeyen 4 kadın vardı.
Partner durumu ile beck ölçeği karşılaştırıldığında partneri olmayan 45 kadının 31
(% 68,9)’i depresif belirtiler açısından sağlıklı iken, partneri olan 263 kadının 184 (%
70,0)’ü, eşi ölü, ayrı veya boşanmış olan 52 kadının 21 (% 40,4)’i sağlıklı bulunmuştur.
Aradaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmuştur (p<0,01).
77
Tablo 49. Aylık İlişki Sayısı ve Cinsel Partner Durumu ile
Karşılaştırılması
BECK puan
10 ve altı
11 ve üstü
Sayı
%*
Sayı
%*
0
23
42,6
31
57,4
1-4
23
57,5
17
42,5
Aylık ilişki
5-9
96
67,6
46
32,4
sayısı
10-14
38
84,4
7
15,6
15 ve üstü
22
73,3
8
26,7
Toplam
202
65,0
109
35,0
Yok
31
68,9
14
31,1
Partner
Var
184
70,0
79
30,0
durumu
Ölü ayrı boşanmış
21
40,4
31
59,6
Toplam
236
65,6
124
34,4
Beck Ölçeği Puanlarının
Toplam
Sayı
54
40
142
45
30
311
45
263
52
360
%**
17,4
12,9
45,7
14,5
9,6
100,0
12,5
73,1
14,4
100,0
X²=21,711
SD=4
p=0,000
X²=17,074
SD=2
p=0,000
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
4.46.
Kadınların
Menopoz
Durumu
ile
Beck
Ölçeği
Puanlarının
Karşılaştırılması
Tablo 50’de menopoz durumu ile beck ölçeği arasındaki ilişki verilmiştir. Düzenli
adet gören kadınların 128’i (% 71,9) beck ölçeğinde sağlıklı grubuna girerken,
menopozda olan kadınların 104’ü (% 59,1) sağlıklı grubundadır. Yapılan istatistiksel
analiz sonucunda menopoz durumu ile depresyon arasında anlamlı bir ilişki olduğu
bulundu (p<0,05).
Tablo 50. Kadınların Menopoz Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması
BECK puan
Toplam
10 ve altı
11 ve üstü
Sayı
%*
Sayı
%*
Sayı
%**
104
59,1
72
40,9
176
49,7
Menopoz Menopozda
durumu
128
71,9
50
28,1
178
50,3
Adet gören
Toplam
232
65,5
122
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
78
34,5
354
100,0
X²=6,439
SD=1
p=0,011
4.47. Kadınların Eğitim Durumları ve Medeni Durumları ile Beck Ölçeği
Puanlarının Karşılaştırılması
Kadınların eğitim düzeylerine bakıldığında okuryazar olmayan ve ilkokulu
bitirmemiş 32 kadında depresyon yönünden sağlıklı olma %50,0 iken, ilkokul mezunu
178 kadında bu oran % 60,7, ortaokul mezunu 77 kadında bu oran % 68,8’dir (Tablo
51). Kadınlardan depresyon yönünden en sağlıklı grup lise ve üzeri eğitim almış
kadınlardı. Bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,01).
Medeni duruma bakıldığında hiç evlenmemiş olan kadınlarda sağlıklı olma oranı
% 70,2 iken, evli olanlarda % 69,9, eşi ölmüş, boşanmış veya eşinden ayrı olanlarda bu
oran % 42,1’dir. Medeni durum ile depresif belirtiler arasında anlamlı bir ilişki bulundu.
Farkı yaratan grup eşi ölmüş, boşanmış ve ayrı yaşayanlardır (p<0,001).
Tablo 51. Kadınların Eğitim Durumları ve Medeni Durumları ile Beck Ölçeği Puanlarının
Karşılaştırılması
BECK puan
Toplam
10 ve altı
11 ve üstü
Sayı % *
Sayı
%*
Sayı
% **
Okuryazar değil-okuryazar
16
50,0
16
50,0
32
8,9
İlkokul
108
60,7
70
39,3
178
49,4
Eğitim
X²=13,208
durumu Ortaokul
53
68,8
24
31,2
77
21,4
SD=3
p=0,004
Lise ve üstü
59
80,8
14
19,2
73
20,3
Toplam 236
65,6
124
34,4
360
100,0
Resmi Nikah Yok
35
70,0
15
30,0
50
13,9
Medeni
X²=18,510
Resmi Nikah Var
180
70,0
77
30,0
257
71,4
durum
SD=2
Ölü-boş-ayrı
21
39,6
32
60,4
53
14,7
p=0,000
Toplam 236
65,6
124
34,4
360
100,0
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
4.48. Eş Eğitim Durumu, Mesleği ve Sağlık Durumu ile Beck Ölçeği
Puanlarının Karşılaştırılması
Kadınların eşlerinde sağlık sorunu olması ve eşin ölmüş olması, kadının
depresyon ölçeğinde aldığı puanı arttırmıştır (Tablo 52). Kadınların eşlerinin sağlık
durumları ile kadınların beck ölçeğinde aldıkları puanlar arasında anlamlı ilişki bulundu
(p<0,001).
Eşlerin mesleklerine bakacak olursak eşi işsiz olan 2 kadın mevcuttu. Eşi emekli
olanlarda sağlıklı olma % 53,0 iken, serbest meslek sahibi olanlarda % 65,6, işçi
79
olanlarda % 71,4, memur olanlarda % 78,2 ‘dir. Eş mesleği ile beck arasında anlamlı
ilişki bulundu (p<0,01).
Eş eğitim düzeyi arttıkça kadının sağlıklı olma durumu artmaktadır. Eş eğitim
durumu ile kadının beck ölçeği arasında anlamlı ilişki bulundu (p<0,01).
Tablo 52. Eş Eğitim Durumu, Mesleği ve Sağlık Durumu ile Beck Ölçeği Puanlarının
Karşılaştırılması
BECK puan
Toplam
10 ve altı
11 ve üstü
Sayı
%*
Sayı
%*
Sayı
%**
Hayır
86
71,1
35
28,9
121
38,8
Eş sağlık
X²=21,139
Evet
103
68,2
48
31,8
151
48,4
sorunu
SD=2
Ölü
13
32,5
27
67,5
40
12,8
p=0,000
Toplam
202
64,7
110
35,3
312
100,0
Emekli
62
53,0
55
47,0
117
37,6
Memur
43
78,2
12
21,8
55
17,7
Eş
İşçi
75
71,4
30
28,6
105
33,8 X²=17,143
meslek
SD=4
İşsiz
0
,0
2
100,0
2
0,6
p=0,002
Serbest
21
65,6
11
34,4
32
10,3
Toplam
201
64,6
110
35,4
311
100,0
İlkokul ve altı
90
56,6
69
43,4
159
51,1 X²=9,168
Eş eğitim
Ortaokul ve üstü
111
73,0
41
27,0
152
48,9 SD=1
Toplam
201
64,6
110
35,4
311
100,0 p=0,002
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
4.49. Evlilikle İlgili Özelliklerin Beck Ölçeği Puanı ile Karşılaştırılması
Tablo 53’de kadınların evlilikleri ile ilgili özellikleri Beck ölçek puanı ile
karşılaştırılmıştır. Evliliklerini cinsellik yönünden yetersiz-orta bulan kadınlara da
sağlıklı olma % 50,0 iken, cinselliğinden memnun olan kadınlarda sağlıklı olma
% 68,0‘dir. Bulunan fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu. (p<0,05). Kadınların
eşlerine olan hisleri, evlilikteki mutluluk durumları ile depresyon arasındaki ilişki
anlamlı bulunmadı (p>0,05). Evde söz sahibi olan kişi kadın ve eşi ise depresyon
yönünden sağlıklı olma % 73,2 iken, eş söz sahibi ise % 60,9, ailenin diğer fertleri söz
sahibi ise % 66,7, kadın söz sahibi ise % 48,5,’dir. Bu fark istatistiksel analiz sonucunda
anlamlı bulundu (p<0,01).
80
Tablo 53. Evlilikle İlgili Özelliklerin Beck Ölçeği Puanı ile Karşılaştırılması
BECK puan
Toplam
10 ve alt
11 ve üstü
Sayı
%*
Sayı
%*
Sayı
%**
Yetersiz -orta
26
50,0
26
50,0
52
16,7
Evliliği
cinsellik
İyi -çok iyiyönünden
176
68,0
83
32,0
259
83,3
mükemmel
algılama
Toplam
202
65,0
109
35,0
311
100,0
Yetersiz-orta
23
56,1
18
43,9
41
13,4
Evlilikte
mutluluk İyi
175
65,8
91
34,2
266
86,6
Toplam
198
64,5
109
35,5
307
100,0
Kadın ve eşi
134
73,2
49
26,8
183
50,8
Söz
Eşi
42
60,9
27
39,1
69
19,2
sahibi
olma
Kadın
32
48,5
34
51,5
66
18,3
durumu
Diğer aile fertleri
28
66,7
14
33,3
42
11,7
Toplam
236
65,6
124
34,4
360
100,0
Çok seviyor
62
66,0
32
34,0
94
30,6
Eşe olan
Seviyor
129
64,5
71
35,5
200
65,1
his
Sorun var
7
53,8
6
46,2
13
4,3
Toplam
198
64,5
109
35,5
307
100,0
X²=6,132
SD=1
p=0,013
X²=1,457
SD=1
p=0,227
X²=13,977
SD=3
p=0,003
X²=0,732
SD=2
p=0,694
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
4.50. Beck Ölçeğinde Alınan Puanla KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması
Tablo 54’de beck ölçek puanlarına göre KCFÖ puanı karşılaştırılmıştır.
Beck ölçeğine göre sağlıklı olan 236 kadının 96 (% 40,7)’sında CFB varken,
depresif belirtileri olan 124 kadının 90 (% 72,6)’ındaCFB vardır. Bu ilişki anlamlı
bulundu (p<0,01).
Tablo 54. Beck Ölçeğinde Alınan Puanla KCFÖ Puanlarının Karşılaştırılması
KCFÖ puan
Toplam
BECK puan
≤22,7 (CFB)
>22,7
Sayı
%*
Sayı
%*
Sayı
%**
10 ve altı
96
40,7
140
59,3
236
65,6
X²=33,131
normal
SD=1
90
72,6
34
27,4
124
34,4
11 ve üstü
p=0,000
Toplam
186
51,7
174
48,3
360
100,0
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
81
4.51. Yaş Grupları ve Beck Ölçek Puanlarının KCFÖ Puanları ile
Karşılaştırılması
Tablo 55’ de yaşın etkisini kaldırdığımızda da Beck puanı ile KCFÖ arasında
anlamlı ilişki bulundu. Her bir yaş grubunda Beck ölçek puanının CFB üzerinde etkili
olduğu görüldü (p<0,05).
Tablo 55. Yaş Grupları ve Beck Ölçek Puanlarının KCFÖ Puanları ile Karşılaştırılması
KCFÖGRUP
Toplam
BECK
≤22,7 (CFB)
>22,7
YAŞ
puan
Sayı
%*
Sayı
%*
Sayı
%**
10 ve altı
26
28,9
64
71,1
90
70,3
39 ve altı
11 ve üstü
20
52,6
18
47,4
38
29,7
Toplam
46
35,9
82
64,1
128
100,0
10 ve altı
27
39,7
41
60,3
68
70,1
40-49
11 ve üstü
21
72,4
8
27,6
29
29,9
Toplam
48
49,5
49
50,5
97
100,0
10 ve altı
36
56,3
28
43,7
64
66,0
50-59
11 ve üstü
28
84,8
5
15,2
33
34,0
Toplam
64
66,0
33
34,0
97
100,0
10 ve altı
7
50,0
7
50,0
14
36,8
60 ve
üstü
11 ve üstü
21
87,5
3
12,5
24
63,2
Toplam
28
73,7
10
16,3
38
100,0
X²=6,542
SD=1
p=0,011
X²=8,701
SD=1
p=0,003
X²=7,933
SD=1
p=0,005
X²=6,413
SD=1
p=0,011
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
4.52. Yaş ve Menopoz Durumunun Beck Ölçek Puanı ile Karşılaştırılması
Yaş faktörünün etkisini kaldırdığımızda menopozun depresif belirtiler üzerinde
etkisiz olduğu saptandı (p>0,05). 60 yaş üstü adet gören olmadığından analize uygun
değildi (Tablo 56).
82
Tablo 56. Yaş ve Medeni Durumun Beck Ölçek Puanı ile Karşılaştırılması
BECK puan
Toplam
Menopoz
22 ve altı
Yaş
10 ve altı
11 ve üstü
durumu
Sayı
%*
Sayı
%*
Sayı
%**
1
50,0
1
50,0
2
1,6
Menopozda
39 ve
altı
89
70,6
37
29,4
126
98,4
Adet gören
Toplam
90
70,3
38
29,7
128
100,0
27
65,9
14
34,1
41
44,6
Menopozda
40-49
38
74,5
13
25,5
51
55,4
Adet gören
Toplam
65
70,7
27
29,3
92
100,0
62
65,3
33
34,7
95
99,0
Menopozda
50-59
1
100,0
0
0,0
1
100,0
Adet gören
Toplam
63
65,6
33
34,4
96
100,0
14
36,8
24
63,2
38
100,0
Menopozda
60 ve
üstü
0
0,0
0
0,0
0
100,0
Adet gören
Toplam
14
36,8
24
63,2
38
100,0
X²=0,402
SD=1
p=0,526
X²=0,821
SD=1
p=0,365
X²=0,529
SD=1
p=0,467
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
4.53. Aylık İlişki ile Menopoz Durumu Karşılaştırması
Tablo 57’de aylık ilişki sayısı ile menopoz durumu karşılaştırılmıştır. Hiç ilişkiye
girmeyen 54 kadının 43’ü (% 79,6) menopozda iken, 11’i (% 20,4) düzenli adet
görüyordu. Ayda 15 ve üstü ilişkiye giren 30 kadının 28’i (% 93,3) adet gören grupta
iken, 2’si (% 6,7) menopozlu gruptadır. Bulunan bu değerler istatistiksel analiz
yapıldığında anlamlı bulundu (p<0,001).
Tablo 57. Aylık İlişki ile Menopoz Durumu Karşılaştırması
Menopoz durumu
Aylık ilişki sayısı
Menopozda
Adet görüyor
Sayı
%*
Sayı
%*
43
79,6
11
20,4
0
24
63,2
14
36,8
1-4
86
61,9
53
38,1
5-9
6
13,3
39
86,7
10-14
2
6,7
28
93,3
15 ve üstü
Toplam
161
52,6
145
47,4
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
83
Toplam
Sayı
54
38
139
45
30
306
%**
17,6
12,4
45,4
14,7
9,8
100,0
X²=75,532
SD=4
p=0,000
4.54. Kadının ve Eşinin Eğitim Durumunun Aylık İlişki Sayısı ile
Karşılaştırılması
Tablo 58’de kadınların eğitim düzeyleri ile aylık ilişki sayısı karşılaştırılmıştır ve
kadınların eğitim düzeyi arttıkça aylık ilişki sayısı artmaktadır. Aradaki fark istatistiksel
olarak anlamlı bulundu (p<0,001).
Tablo 58. Kadının Eğitim Durumunun Aylık İlişki Sayısı ile Karşılaştırılması
Kadın eğitim durumu
Toplam
Aylık ilişki sayısı
İlk ve altı
Orta ve üstü
Sayı
%*
Sayı
%*
Sayı
%**
45
83,3
9
16,7
54
17,4
0
33
82,5
7
17,5
40
12,9
1-4
76
53,5
66
46,5
142
45,7
5-9
19
42,2
26
57,8
45
14,5
10-14
9
30,0
21
70,0
30
9,6
15 ve üstü
Toplam
182
58,5
129
41,5
311
100,0
X²=39,611
SD=4
p=0,000
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
Tablo 59’da kadınların eşlerinin eğitim düzeyleri ile aylık ilişki sayısı
karşılaştırılmıştır ve eşlerin eğitim düzeyi arttıkça aylık ilişki sayısı artmaktadır.
Aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,001).
Tablo 59. Eşin Eğitim Durumunun Aylık İlişki Sayısı ile Karşılaştırılması
Eşin eğitim durumu
Toplam
Aylık ilişki sayısı
İlk ve altı
Orta ve üstü
Sayı
%*
Sayı
%*
Sayı
%**
42
77,8
12
22,2
54
17,5
0
25
62,5
15
37,5
40
12,9
1-4
64
45,4
77
54,6
141
45,6
5-9
16
35,6
29
64,4
45
14,6
10-14
11
37,9
18
62,1
29
9,4
15 ve üstü
Toplam
158
51,1
151
48,9
309
100,0
*Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
84
X²=25,665
SD=4
p=0,000
4.55. MSDÖ Merkezi Eğilim ve Değişim Ölçüleri
MSDÖ puan ortalaması 10,08±6,65 olarak bulunmuştur (Tablo 60). Kadınların
% 45’i bu ortalama değerden daha fazla puan almıştır.
Somatik şikayetler alt ölçeğinden alınan puan ortalaması 4,01±2,56’dır.
Kadınların % 34,6’sı bu değerden daha yüksek puan almışlardır.
Psikolojik şikayetler alt ölçeğinin ortalama puanı 3,82±3,12 olarak bulunmuş,
kadınların yaklaşık % 36,8’inin ortalamanın üzerinde puan aldığı ve daha fazla
psikolojik semptom yaşadığı görülmüştür.
MSDÖ’nün üçüncü alt ölçeği olan ürogenital şikayetlerin aritmetik ortalama
değeri 2,26±2,11’dir. Kadınların % 24,7’si bu değerin üstünde puan aldığı, dolayısıyla
ürogenital semptomları daha yoğun olarak yaşadıkları tespit edilmiştir
Tablo 60. MSDÖ Merkezi Eğilim ve Değişim Ölçüleri (N=176)
Merkezi Eğilim ve Değişim Ölçüleri
Genel ve Alt Ölçekler
Ortalama±SS
Medyan
Mod
Min
MSDÖ
10,08±6.65
9
6
0
Alt ölçekler
4,01±2,564
4
4
0
Somatik Şikayetler
Sıcak basması, terleme
1,22±0,944
1
1
0
Eklem ve kas sorunları
0,98±0,963
1
0
0
Uyku sorunları
0,90±0,895
1
1
0
Kalpte sıkışma, tekleme, çarpıntı
0,92±0,793
1
1
0
Psikolojik Şikayetler
3,82±3,117
3
0
0
Sinirlilik
1,01±0,898
1
0
0
Keyifsizlik hali
0,96±0,869
1
1
0
Fiziksel ve zihinsel yorgunluk
0,90±0,947
1
0
0
Endişe, kaygı
0,95±0,944
1
0
0
Ürogenital Şikayetler
2,26±2,114
2
0
0
Cinsel sorunlar
0,81±0,921
1
0
0
Vajinal kuruluk
0,72±0,823
1
0
0
İdrar kaçırma
0,73±0,829
1
0
0
85
Max
29
12
4
4
4
4
14
3
4
4
4
10
4
4
3
5. TARTIŞMA
5.1. Cinsel İşlev ve Sosyodemografik Faktörler
Çalışmamızda,
kadınların
yaş
ortalaması
46,44±9,28
(minimum=35,
maksimum=64) yıl olarak (Tablo1), kadınların eşlerinin yaş ortalaması ise 55,91±10,80
(minimum=28, maksimum=75) yıl olarak bulundu (Tablo 7).
Çalışmaya alınan kadınların, yaş ortalamalarına göre cinsel fonksiyon sorularına
verdiği yanıtlara bakıldığında KCFÖ’de alınan puanların yaş ilerledikçe azaldığı
görüldü. CFB en sık % 73,7 ile 60 yaş ve üstünde, 2. Sırada %66,0 ile 50-59 yaş
grubunda, 3. Sırada % 49,5 ile 40-49 yaş grubunda görülmekte. En az % 35,9 ile 39 yaş
ve altında cinsel disfonksiyon görülmektedir. Yaş grupları ile cinsel disfonksiyon
görülmesi arasında anlamlı ilişki vardı (p<0,01) (Tablo 26). Bunun nedeninin yaş
ilerledikçe fiziksel ve fizyolojik birçok işlevin gerilemesi, menopoza bağlı hormonal
değişiklikler ve cinselliğe olan ilginin azalması olduğunu düşünmekteyiz.
Eşlerinin yaşları genç olan kadınlarda da KCFÖ de aldıkları puanlar yüksek
bulundu. Cinsel disfonksiyon en sık (% 65,7) eşi 60 yaş ve üstünde olan kadınlarda
izlenmiştir, Eşinin yaşı 39 yaş ve altında olan kadınlarda cinsel disfonksiyon % 22,7
oranında görülmekte ve eşlerin yaş grupları ile CFB görülmesi arasında da anlamlı bir
ilişki vardı (p<0,01) (Tablo 27).
Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Fransa ve İtalya’da 1999 ile 2000
yıllarında Uluslararası Kadınların Sağlığı ve Cinselliği Çalışması adı altında yapılan
çalışmada kadınlardaki hipoaktif cinsel istek bozukluğunun sıklığı ve yaşlanmayla
ilişkisi araştırılmıştır. Bu çalışmanın Amerika Birleşik Devletleri ayağını yayınlayan
Leblium ve ark., 20 ile 70 yaş arasındaki kadınlarda, yaşlanmayla birlikte hipoaktif
cinsel istek bozukluklarının artış gösterdiğini bildirmişlerdir.108 Lindau ve ark., yaşları
57 ile 85 arasında değişen 3005 kadın ve erkekte seksüel aktivite ve problemlerini
araştırmışlardır. Çalışmalarının sonucunda seksüel aktivitede, yaşa bağlı azalmanın
kadınlarda erkeklere göre daha belirgin olduğunu saptamışlardır.109
Çayan 2004 yılında 18-66 yaş arası cinsel aktif 179 kadın da yaptığı klinik
çalışmada yaş ortalamasını 40,3±11,7 yıl olarak saptamış ve cinsel fonksiyon
bozukluğunun yaş ile arasında ilişki olduğunu, CFB prevelansınının (% 46,9) yaşla
birlikte arttığını saptamışlardır.5
86
Yaş kadın CFB üzerine etkisi olan en önemli faktör olarak tanımlanmaktadır.
İlerleyen yaşla birlikte doku ve organlardaki işlevsel kapasitenin azalması, doğum
sayısının artması ve hormonal değişiklikler genç yaştakilerle karşılaştırıldığında ileri
yaştaki kadınlarda CFB’nun ortaya çıkışına neden olabilmektedir.110 Literatür Kadın
CFB sıklığının yaşla birlikte arttığını ortaya koymaktadır.5,22,42,111,112,113 Araştırma
grubumuzda CFB sıklığı özellikle 50 yaş ve üstünde artış göstermiştir (Tablo 26).
Çalışmaya aldığımız kadınların eğitim durumlarına baktığımızda % 2,8’inin
okuryazar değil, % 6,1’inin okuryazar olduğu,% 49,4 ünün ilkokul, % 21,4’ünün
ortaokul, % 18,9’unun lise, % 1,4’ünün ise yüksekokul mezunu olduğu saptanmıştır
(Tablo 2).
Özerdoğan ve ark.’nın 2009’da 40-65 yaş kadınlarda yaptığı alan çalışmasında da
okuryazar olmayan 17 (% 6,3), okuryazar 21 (% 7,8), ilkokul mezunu 122 (% 45,4),
ortaokul mezunu 36 (% 13,4), lise mezunu 42 (% 15,6) ve üniversite mezunu 31 (%
11,5) kadın vardı.114 Çalışmamızdan farklı olarak bu çalışmada üniversite mezunları
daha fazladır.
TNSA 2008’ya göre hane halkı eğitim düzeyi (6 yaş ve üzeri) kadınların % 33’ü
eğitim almamış veya ilkokul tamamlamamış, % 36’sı ilköğretim birinci kademeyi
bitirmiş, % 12’si ilköğretim ikinci kademeyi tamamlamış, % 18’i lise ve üzeri eğitim
almış idi. 15-49 yaş kadınların eğitim düzeyine bakıldığında % 18,3 kadın eğitim
almamış veya ilkokul tamamlamamış, % 51,9 kadın ilköğretim birinci kademeyi
bitirmiş, % 8,7 kadın ilköğretim ikinci kademeyi tamamlamış, % 21,1 kadın lise ve
üzeri eğitim almış. Erkekler ve kadınlar arasındaki eğitim düzeyi farklılığı genç
kuşaklarda azalmaktadır.28
Türkiye geneli ile değerlendirildiğinde araştırmamızda okuryazarlık oranı
yüksektir. Bu sonuç araştırma kapsamındaki kadınların sosyokültürel yönden gelişmiş
yarı kırsal bir bölgede yaşıyor olmalarına bağlanabilir.
Cinsel
fonksiyon
sorularına
verilen
cevapların
eğitim
durumuna
göre
dağılımlarına baktığımızda kadının eğitim düzeyi arttıkça, kadının KCFÖ’den aldığı
puan artmakta ve CFB görülme sıklığı azalmakta idi. (Tablo 33).
Ülkemizde Aslan ve Çayan’ın çalışmalarında bulgularımız paralelinde öğrenim
düzeyi düşük olan kadınlarda CFB’un daha sık görüldüğü rapor etmişlerdir.5,22 Diğer
ülkelerden de bulgumuz ile paralel sonuç elde eden çalışmalar vardır.4,113 Güvel ve ark.
87
çalışmalarında öğrenim düzeyini CFB görülme durumu ile ilişkili bulmamıştır.115 Bizim
sonuçlarımızın aksine, Nijerya’da yapılan bir çalışmada ise öğrenim düzeyi yüksek
olanlarda CFB daha fazla bulunmuştur.116
Eşlerin eğitim durumu incelendiğinde eşi okuryazar olmayan % 1,0, eşi okuryazar
olan % 2,3, eşi ilkokul mezunu olan % 47,9, eşi ortaokul mezunu olan % 24,4, eşi lise
mezunu olan % 22,5, eşi yüksekokul mezunu olan % 1,9 kadın vardı (Tablo 8).
Özerdoğan’ın çalışmasında eşlerden okur yazar olmayan 3 (% 1,1), okuryazar 8
(% 3,0), ilkokul mezunu 88 (% 32,7), ortaokul mezunu 48 (% 17,8), lise mezunu 72 (%
26,8) ve üniversite mezunu 50 (% 18,6) kişi idi.114 Çalışmamızdan farklı olarak eşi
üniversite mezunu olan kadın sayısı Özerdoğan’ın çalışmasında daha fazladır.
Çalışmamızda cinsel fonksiyon sorularına verilen cevapların eşin eğitim
durumuna göre dağılımlarına baktığımızda eşin eğitim düzeyi arttıkça, kadının
KCFÖ’den aldığı puan artmaktaydı (Tablo 33). Bu da, ülkemizde kadının ve eşinin
eğitim düzeyi arttıkça, cinsellik konusunda sorunların daha az yaşandığı şeklinde
değerlendirilebileceği
gibi,
yaş
faktörünün
etkisinin
olduğu
şeklinde
de
değerlendirilebilir.
Fahami ve ark. 174 postmenopozal kadında yaptıkları çalışmada, kadınların ve
eşlerinin
eğitim
düzeyleri
arttıkça,
seksüel
disfonksiyon
oranının
azaldığını
saptamışlardır.117
Jokinen ve ark. yaptıkları bir çalışmada kadının eğitim düzeyinin yüksek
olmasının seksüel disfonksiyon dahil tüm menopozal semptomların belirgin oranda
azaldığını ve eğitim düzeyi düşük olan kadınların menopozal dönemde ortaya çıkan ve
seksüel disfonksiyonun temel sebeplerinden biri olan depresyona daha sık
yakalandıklarını saptamışlardır.118 Valadares ve ark. bir çalışmalarında, eğitimli ve ev
dışında çalışan kadınların menopozal semptomlarla daha kolay başa çıktıklarını ve buna
bağlı olarak da cinsel isteklerinin daha yüksek olduğunu vurgulamışlardır.119
Çayan’ın 2004 yılında yaptığı çalışmada kadınlarda eğitim seviyesi düştükçe
cinsel fonksiyon bozukluğu prevalansının arttığı saptanmıştır.5
Tüm bu sonuçlar çalışma sonuçlarımızla uyumludur. Aslında bu durum tahmin
edilebilir bir durumdur. Eğitim düzeyi yüksek olan kadın, menopoz ve getirdiklerine
daha hazırlıklı olacaktır.
88
Çalışmamızdaki kadınların çalışma durumları ve mesleklerine baktığımızda
kadınların sadece % 7,5’i çalışmaktaydı. Kadınların % 92,5’i ev hanımı, kalan % 7,5’i
farklı meslek gruplarındandı (Tablo 2).
Özerdoğan’ın çalışmasında kadınlardan 185’i (% 68,8) ev hanımı olduğu için
çalışmıyordu.114
Kadınların meslekleriyle KCFÖ puanı arasında ilişki bulundu (p<0,05) (Tablo
33). Emekli olanların yaşlı kadınlardan, memur olanların göreceli olarak genç yaş
grubunda olduğu göz önüne alındığında farkı yaratan özelliğin yaşa bağlı olduğu
düşünülebilir. Eş mesleğinin etkisi de benzer şekilde yorumlanabilir. Çalışmamızdaki
kadınların % 37,6’sının eşi emekli, % 33,8’inin eşi işçi, % 17,7’si memur, % 10,3’ü
serbest olarak çalışmakta ve sadece % 0,6 kadının eşi işsizdi (Tablo 8). Eşi emekli olan
kadınların KCFÖ puanı düşük iken (% 67,5), eşi memur olanlarda (% 21,8), eşi işçi
olanlarda (% 36,2) KCFÖ puanları daha yüksek bulundu (Tablo 33). İleri yaşlarda eş
kaybının olması, işsiz olan eşin gerginliğini kadına yansıtması, emeklilikte çeşitli sağlık
sorunlarının ortaya çıkması gibi faktörler beraberinde düşünülmelidir.
Çayan’ın 2004 yılında yaptığı çalışmada işsiz kadınlarda CFB prevelansının
arttığı saptanmıştır.5 Bu sonuç çalışmayan kadın grubunun yaş ortalamasının daha
yüksek olması, eğitim düzeyinin daha düşük oluşu gibi faktörlerin etkileriyle
açıklanabilir. Geçim sıkıntısı yaşama ve ekonomik güçlüklere bağlı cinsel sağlık
olumsuz etkilenebilmektedir.
Çalışmamıza aldığımız kadınların ailelerinin aylık gelir düzeyine göre dağılımı
tablosuna bakıldığında, % 10,8 ailenin aylık geliri 500 TL altında, % 71,4 ailenin aylık
geliri 501-1000 TL arası, % 17,9 ailenin aylık geliri 1001 TL üstündeydi (Tablo 2).
Aylık gelir düzeyi düştükçe, CFB görülme sıklığı artmıştı (Tablo 28). Ancak
istatistiksel açıdan anlamlı değildi (p>0,05).
Literatüre bakıldığında farklı sonuçlar bildirilmiştir. Çalışmamıza benzer şekilde
Elnashar ve ark. gelir düzeyi ile cinsel sorunlar arasında ilişki bulamadıklarını
bildirmiştir.120
Laumann’ın 1999’da yaptığı çalışmada ve Hindistan’da yapılan başka bir
çalışmada da gelir düzeyi düştükçe cinsel sorunların arttığı bildirilmiş.4,113 Fahami ve
arkadaşları 174 postmenopozal kadında yaptıkları çalışmada, kadınların ailelerinin aylık
gelir düzeyleri arttıkça, seksüel cinsel istek bozukluklarının görülme sıklığının
89
azaldığını saptamışlardır.117 Gerber ve ark. yaptıkları bir çalışmada, düşük ekonomik
durumda olan menopozal kadınlarda, yaşam kalitesinin düştüğünü, buna karşılık iyi
ekonomik durumda olan kadınlarda, menopozal semptomların daha kolay tolere
edildiğini ve buna bağlı olarak cinsel işlev bozukluklarının daha az görüldüğünü
saptamışlardır.121
Çalışmamızdaki kadınların % 95’inin sosyal güvencesi vardı (Tablo 2). Sosyal
güvencesi ile cinsel fonksiyon arasında da anlamlı ilişki bulunmadı (p>0,05) (Tablo 28).
Özerdoğan ve ark.’nın yaptıkları çalışmada kadınlardan 30’u (% 11,2) herhangi
bir sosyal güvenceden yoksundu.114Sosyal güvence ile CFB arasında anlamlı ilişki
olduğunu bildirmişlerdir.
Çalışmamızdaki kadınların % 93,1’i çekirdek aileye sahipken, % 5,0’i geniş
aile,% 1,9’u parçalanmış ve yeniden kurulmuş aileye sahipti (Tablo 2). Kalabalık ailede
yaşamanın eşlerin cinsel yaşamlarında kısıtlamalara yol açabileceğini bunun da cinsel
fonksiyonu olumsuz etkileyebileceğini düşünerek aile tipinin CFB üzerine etkisi
araştırıldı. Bulgulara göre; geniş aileye sahip olanlarda çekirdek ailede yaşayanlara
oranla KCFÖ puanları daha düşük bulundu. Ancak bu fark istatistiksel açıdan anlamlı
bulunamadı (p>0,05) (Tablo 28).
Özerdoğan. ve ark.’nın çalışmasında çalışma grubundakilerin 227’si (% 84,4)
çekirdek tipi aile yapısına sahipti.114 Bizim sonuçlarımıza benzer şekilde Özerdoğan ve
ark.
ve
Singh’in
çalışmasında
da
aile
tipinin
cinsel
fonksiyonla
ilişkisi
gösterilememiştir.113
Araştırma kapsamındaki kadınların % 71,4’ü evli (resmi nikah), % 13,9’u bekâr,
% 14,7’i eşi ölü, boşanmış, ayrı yaşayan kadınlardır. Ayrıca çalışmamızda partner
varlığı medeni durumdan bağımsız bakıldı. % 12,5 kadının partneri yok iken, % 73,1
kadının partneri vardı (Tablo 6).
Çalışmamızda, medeni durum ve partner varlığı ile cinsel disfonksiyon arasında
anlamlı ilişki vardı. Evli ve partneri olan kadınlarda cinsel fonksiyon bozukluğu, bekar
ve eşi olmayanlara göre daha az gözlendi (Tablo 29,30). Literatürde, bekar, dul veya
boşanmışlara kıyasla evli kadınlarda cinsel fonksiyon bozukluklarının daha az ortaya
çıktığı vurgulanmaktadır.115
90
Çalışmamızdaki kadınların % 89,4’ü görücü usulü, % 10,6’sı anlaşarak evlenmişti
(Tablo 5). Görücü usulü evlenen kadınlarda CFB (% 47,8) ,anlaşarak evlenenlere
(% 24,2) göre daha yüksek bulundu (p<0,05) (Tablo 31).
Öztürk’ ün çalışmasında kadınların % 63,5’i ise anlaşarak % 36,5’i görücü usulü
ile evlenmişti.122 Bu çalışmanın bizim çalışmamızla farklı çıkmasının nedeni il
merkezinde yaşayan 15-49 yaş kadınlarda yapılmış bir çalışma olmasından
kaynaklanabilir. Ayrıca sonucun farklı çıkmasında bölgesel ve sosyokültürel faktörlerin
ve yaşın etkili olabileceği düşünüldü.
Çalışmamıza benzer şekilde Özerdoğan ve ark.’nın yaptıkları çalışmada görücü
usulü ile evlenmenin anlaşarak evlenmeye göre CFB için önemli bir risk faktörü
olduğunu buldular.114
Görücü usulü ile evlenmede bireylerin eş seçiminde insiyatifleri bulunmadığı için
bu tip evliliklerde eşler arasında uyumsuzluğun daha fazla yaşanabileceği bunun da
cinsel sorunları artırabileceği düşünülmektedir. Benzer durum akraba evliliklerinde de
gözlendi. Kadınların % 33,9’u eşleriyle akrabaydı (Tablo 31). Akrabalık ile CFB
arasındaki ilişkiye bakacak olursak eşiyle akraba olanlarda CFB %52,5 oranında iken,
akraba olmayanlarda % 40,7 oranındaydı (p<0,05).
Bizim çalışmamızda evlilik sürelerine bakıldığında ilk 9 yılda ve 30 yıl ve üstünde
CFB’de artış olduğu bulundu. Evliliğinin 10.-30. yılı arasında olan kadınlarda KCFÖ
puanları daha yüksek bulundu (Tablo 32). Çalışmamızda görücü usulü evlenmenin daha
fazla olduğu gözönünde bulundurularak, evliliğin ilk 10 yılında eşlerin birbirleriyle
uyum sağlama sürecinde oldukları, ilk gebelik, ilk doğum ve ilk laktasyon dönemlerini
bu yıllarda yaşamaları etkili bir faktör olabilir. 30 yıl üzeri evliliklerde, yaş, menopoz,
kadının ve eşin sağlık sorunlarının artması, eşin kaybı gibi faktörlerin sonuca etki
edebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Çayan ve ark.’nın çalışma bulgularında evlilik süresinin CFB görülme sıklığını
etkilemediğini saptamışlardır.5 Araştırma sonucumuza benzer bir şekilde evlilik süresi
uzadıkça CFB sıklığının arttığını bulan araştırma sonuçları da vardır.115,113 Özerdoğan
ve ark. ‘nın yaptığı çalışmada evlilik süresi arttıkça CFB görülme oranının anlamlı
şekilde artmakta olduğu bildirilmiştir.114 Oniz ve ark.’nın yaptığı çalışmada 11 yıldan
fazla olan uzun evliliklerin anlamlı derecede yüksek cinsel sorunlarla ilişkili olduğu
bildirilmiştir.130 Evlilik süresinin artması aynı zamanda yaşın artmasıyla beraber olduğu
91
için cinsel sorunların artmasına neden olabilir. Ayrıca evlilik süresi arttıkça kadınlarda
olduğu kadar eşlerde de fiziksel hastalıkların ortaya çıkması cinsel sorunların artması ile
bağlantılı olabilir.
Çalışmamızda evliliğini cinsellik yönünden yetersiz bulanlarda CFB % 59,6 iken,
çok iyi bulanlarda % 42,5 olarak bulundu. Bu fark anlamlı bulundu (p<0,05) (Tablo 32).
Eşe olan his ile KCFÖ puanları karşılaştırıldığında, eşiyle anlaşamayanlarda CFB
% 84,6 bulundu (p<0,01) (Tablo 32).
Çalışmaya alınan kadınların evliliklerinde mutlu olup olmadıkları ile cinsel
fonksiyon karşılaştırıldığında mutlu olanlarda cinsel fonksiyon puanları daha yüksek
bulundu. Aradaki fark anlamlı bulundu (p<0,05) (Tablo 32).
Edirne’de yapılmış bir çalışmada bizim çalışmamızın sonuçlarına benzer şekilde
eşiyle ilişkileri iyi olan kadınların, cinsel işlevleri daha iyiydi.166 Bu sonuçlar bize eşe
olan hislerin kadının cinsel yaşantısını önemli bir şekilde etkilemekte olduğunu
düşündürmektedir.
Kadının evde söz sahibi olma durumuna baktığımızda, kadınların % 50,8’i eşi ile
birlikte kararlar alırken, % 19,3 kadının eşi evde söz sahibidir.% 18,3 kadın evinde
yalnız kendi sözünün geçtiğini söylerken, % 11,7 kadının evinde söz sahibi diğer aile
fertleri (anne-baba, kayınvalide-kayınpeder, abi vs.)’dir. Söz sahibi diğer aile fertleri
diyen kadınların çoğu bekar kadınlardı (Tablo 22).
Edirne’de 15- 49 yaş grubu kadınlara yapılmış bir çalışmada katılımcıların
% 59,8’i kendisi aile kararlarına katılıyordu.166
Cinsel fonksiyon puanlarının kadınların evde söz sahibi olma durumuna göre
dağılımına baktığımızda evde eşi ve kendi söz sahibi olan ve eşi söz sahibi olan
kadınlarda cinsel disfonksiyon görülme % 37,7 ile en düşük oranda bulunmuştur. Evde
söz sahibi diğer aile fertleri olan kadınlarda cinsel disfonksiyon görülme oranı % 92,9
ile en sık bulunmuştur ve bunun nedeni bu gruptaki kadınların çoğunun partnerinin
olmaması olabilir. Evde söz sahibi kadın kendisi ise cinsel disfonksiyon % 78,8 idi
(Tablo 34). Bu gruptaki kadınların çoğunun boşanmış, eşi ölmüş ve ayrı yaşayan
kadınlar olması bu durumu bize açıklayabilir. Bu sonuçlara göre kadının cinselliğini eşi
için yaşadığı ve eş mutluluğunu kendi mutluluğu olarak değerlendirdiği yorumunu
yapabiliriz.
92
Sigara içme durumu tablosuna bakıldığında, çalışmaya alınan kadınların
% 60,3’ünün sigara içmediği, % 2,8’inin sigarayı bıraktığı görüldü (Tablo 16). Günde
içilen sigara sayısı ortalaması 10,34±4,756 (2-20) adet olarak bulundu. Süre olarak
incelendiğinde, sigara içen kadınların büyük çoğunluğu 10 yılı aşkın süredir sigara
içmekteydi. Ortalama sigara içme süresi 14,38±7,11 (2-32) yıl olarak bulundu.
Sigara içme ile cinsel disfonksiyon arasındaki ilişkiye bakıldığında sigara
içenlerle içmeyenler arasında KCFÖ puanları açısından bir fark bulunamadı (Tablo 36).
Bizim çalışmamıza benzer şekilde Özerdoğan ve ark’nın çalışmasında ve
Çayan’ın araştırmasında da sigara içme ile CFB arasında ilişki bulunmamıştır.5,114
Öksüz ve Malhan’ın çalışmasında sigara içme CFB için risk faktörü olarak
saptanmıştır.123
Araştırma kapsamındaki kadınların çay, kahve, ve alkol kullanım durumları ile
KCFÖ puanları karşılaştırılmıştır ve aralarında anlamlı fark bulunmamıştır (Tablo 36).
Bölgedeki kadınların ilk adet yaşı değerlendirildiğinde % 76,4 ile en yüksek oran
12-14 yaş arasında bulunmuştur (Tablo 9). Çalışmamızda ilk adet yaşı ortalaması
12,94’dür.
Ülkemizde yapılan çalışmalarda, Güney N. kadınların ilk adet yaşı ortalaması
13,9, S.Ekmekçi ve ark. Dr. Zekai Tahir BURAK Kadın Hastanesinin Menopoz
Kliniğine başvuran kadınlarda ilk adet yaşı ortalamasını 13,52; Erciyes Üniversitesi
Gevher Nesibe Hastanesi Kadın Doğum Polikliniğine başvuran kadınlarda ilk adet yaşı
13,5 bulunmuştur. Diğer ülkelerde ilk adet yaşı Hollanda’da 13,8, Tayland’da 15,6 ve
ABD’de 12,9 olarak bulunmuştur.52,
73, 94, 124, 125
Çalışma bölgemizde ilk adet yaşı
ortalaması, diğer çalışmaların sonuçlarına göre daha düşük tesbit edildi.
Bölgedeki araştırmaya giren kadınların ilk evlenme yaşı, % 39,9 ile 20 yaş ve üstü
en yüksek bulunmuştur (Tablo 5). Çalışmamızda ilk evlenme yaş ortalaması
19,67±3,89’dur (Tablo 3). Çalışmamızda ilk evlilik yaşı ile CFB arasında ilişki
bulunamadı.
Özerdoğan ve ark. ‘nın yaptığı çalışmada ilk evliliğin yapıldığı yaş arttıkça CFB
görülme oranı anlamlı şekilde düşmekte, evlilik süresi arttıkça da artmaktaydı.114
Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmasının (TNSA) 2003 yılı verilerine göre ilk
evlenme yaşı ortalaması 20’dir. TNSA 2008 verilerine göre ilk evlenme yaşı ortancası
20,8’dir. Bu bulgular, çalışmamızın bulgularıyla paralellik göstermektedir. Ancak bizim
93
çalışmamız 49 yaş üstünü kapsadığı için TNSA’ya göre ilk evlenme yaşının daha düşük
olması beklenilen bir bulgudur.
Bizim çalışmamızda cinsellikle ilgili kadınların ilk bilgi aldıkları kaynaklar en sık
% 48,9 ile aile, % 30,0 ile eş, % 21,1 ile diğer kaynaklar (arkadaş, öğretmen, medya vs.)
olarak bulundu (Tablo 21). Cinsel fonksiyon ile karşılaştırıldığında ilk bilgisini eşinden
alan kadınlarda CFB daha düşük oranda bulundu (p<0,01) (Tablo 44). Kadının cinselliği
eşinden öğrenmiş olması cinselliğe eşinin bakış açısından bakmasına ve buna bağlı
olarak puanın yükselmesine neden olmuş olabilir.
Farrell gibi arastırmacıların çalısmaları örneklemin % 12’sinin cinsel iliksi
hakkında ilk bilgilerini anne babasından, % 31’inin ögretmenlerinden, % 45’inin
arkadaslarından edindiklerini göstermektedir.126 Bizim sonuçlarımızın farklı çıkması
sosyokültürel yapı ve gelenek farklılığından kaynaklanıyor olabilir.
Gillan kitabında okul programlarında bu konudan mümkün olduğunca
kaçınıldığını ve pek çok çocuğun yanlış kaynaklardan cinselliği öğrendiğini belirtmiştir.
Erkek çocukların % 62’sinin, kız çocukların % 44’ünün hamileliği halen
arkadaşlarından, genellikle açık saçık ve müstehcen espriler yoluyla öğrendiğini
söylemiştir.127
Bizim ülkemizde ise Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD)
yayınında okul çağında başlayan bir cinsel eğitimin olmaması ve formal cinsel bilgi
kaynaklarının (okul, öğretmenler, uzmanlar, kitaplar vs) yeterli ölçüde kullanılmaması
gibi nedenlerle cinsellik alanında ciddi bilgi eksikliği olduğunu belirtilmiştir.91 Diğer
taraftan bir önceki kuşaktan veya akranlardan alınan bilgiler çoğu zaman eksik, yetersiz
ve hatta yanlış olduğu belirtilerek cinsel işlev bozukluğu için yatkınlaştırıcı bir faktör
olduğu belirtilmiştir.91 Cinsel bilgi eksikliğinin özellikle cinsel deneyim eksikliği ve
cinsellikle ilgili tabular ve yasaklarla yüklü tutucu yaklaşımla birleştiğinde birçok cinsel
soruna ve cinsel işlev bozukluğuna yol açtığı da bildirilmiştir.128
Kadınların 188 (% 52,3) ’i 19 yaş ve altında ilk cinsel birlikteliklerini yaşamışken,
98 (% 27,2) ’i 20-24 yaş arası, 31 (% 8,6) ’i 25 yaş ve üstünde ilk birlikteliklerini
yaşamışlardır. Çalışmaya katılan kadınların % 11,9 (n=43)’u hiç cinsel beraberlik
yaşamamıştı (Tablo 21).
Çalışmamızda ilk ilişki yaşı arttıkça KCFÖ’den alınan puan artmaktadır. Ancak
bu artış istatistiksel açıdan anlamlı bulunmadı (p>0,05) (Tablo 44). İlişki yaşının
94
artması eğitimli kadınların daha geç evlenmesi ve cinsellik ile ilgili bilgi ve bilinç
düzeylerinin daha yüksek olmasından kaynaklanıyor olabilir. Yaş faktörünün de etkisi
olduğunu düşünmek gerekir.
Zonguldak ta yapılmış bir çalışmada kadınların % 96,9 ’unun evlilik öncesi cinsel
deneyimi olmamıştı. % 2,9’unun kendi isteğiyle, % 0,2’sinin zorla evlilik öncesi cinsel
deneyimi mevcuttu.122
Araştırma kapsamındaki kadınların ilk gebelik yaşlarına bakıldığında 20-24 yaş
arasında % 40,9 ile en yüksek oranda bulunmuştur. Bu verilere göre kadınların ilk
gebelik yaşı ortalaması 21,02±3,525’dir (Tablo 9).
Çalışmamızda son gebelik yaşlarına bakıldığında 25-29 yaş arasında % 44,9 ile en
yüksek oranda bulunmuştur. Bu verilere göre kadınların son gebelik yaş ortalaması
27,57±3,925’dir (Tablo 9).
TNSA 2008 yılı verilerine göre Türkiye’de doğurganlık 20-29 yaş grubunda
yığılma göstermektedir. Bu bulgu bizim çalışmamız ile uyumludur.
Araştırmaya katılan kadınların ortalama doğum sayıları 2,96 idi. (minimum=1,
maksimum=9) Kadınların % 32,5’i 2 doğum, % 28,8’i 3 doğum yapmıştır (Tablo 9).
Bizim çalışmamızda doğum sayısı 4 ve üzerine çıktığında cinsel fonksiyon
bozukluğu görülme sıklığı artıyor ve bu ilişki anlamlı bulundu (p<0,05) (Tablo 35).
Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmasının 2003 yılı verilerine göre; Türkiye’de
kadının ortalama doğum sayısı 1,84 olarak saptanmıştır. TNSA 2008 yılı verilerine
göre; Türkiye’de bir kadın doğurganlık çağının sonuna geldiğinde ortalama 2,16 doğum
yapmaktadır.
Bizim çalışmamıza paralel olarak Özerdoğan ve ark.’nın çalışmasında da doğum
sayısı 0 ile 3 arasında olanlarda CFB görülme oranı arasında fark yokken 4 ve üzeri
olanlarda anlamlı şekilde yükselmektedir.114 Multipariteyi CFB için önemli bir risk
faktörü olarak saptayan araştırma sonuçları vardır.5,129 Ülkemizde yapılan Güvel’in
çalışmasında parite CFB görülme durumu ile ilişkili bulunmamıştır.115
Kadınların gebelik sayılarının cinsel fonksiyon üzerine etkisine baktığımızda, 3 ve
altında gebelik yaşamış olanlarda KCFÖ puanları, 4 ve üzerinde gebelik yaşamış
kadınlara göre daha yüksek bulundu. Bu fark anlamlı idi (p<0,05). Bu da bize 3’e kadar
olan gebeliklerin cinsel fonksiyon üzerine olumsuz etkisinin olmadığını göstermektedir
(Tablo 35).
95
Kadınların çocuk sayılarına baktığımızda gebelik sayılarında olduğu gibi bir
durum karşımıza çıkmaktadır. 4 ve üstü sayıda çocuğu olan kadınların cinsel
fonksiyonları olumsuz etkilenmektedir (Tablo 35).
Yapılan çalışmalarda çok doğum yapma ile cinsel işlev bozukluğu arasında
çelişkili sonuçlar bildirilmiştir. Çayan ve ark. çok doğum yapmış olma ile cinsel işlev
bozukluğu arasında pozitif korelasyon olduğunu bildirmişken Oniz ve ark. ilişki
bulmadıklarını bildirmişlerdir.5,130
En az bir kez sezeryan şeklinde doğum yapmış olan kadınlarda, sezeryan
yapmamış kadınlara göre KCFÖ puanları daha yüksek bulundu yani cinsel fonksiyonlar
daha az bozuluyordu (Tablo 35). Bu da bize sezeryan ile doğum yapmanın cinsel
fonksiyonlar üzerine olumlu etkisi olduğunu gösteriyor. Yapılan çalışmalar gebelik ve
doğumun kadın cinsel işlev bozuklukları için başlatıcı faktörler arasında yer aldığını
göstermektedir.38 Sezeryen ile doğum yapan kadınların daha yüksek puan alma nedeni
vajinal doğumda rutin epizyotomiye bağlı perineal travmanın ağrıya neden olarak,
kadının cinselliğini ve kendine olan güvenini olumsuz etkilemesi şeklinde açıklanabilir.
Özerdoğan ve ark. doğum şekillerinin etkisini incelediklerinde normal vajinal
doğum yapanlarda sezaryen seksiyo ile doğum yapanlara göre CFB görülme sıklığını
fazla bulmuşlardır.114 Bu sonuç üzerinde yaş faktörünün etkisi göz önünde
bulundurulmalıdır. Çünkü araştırma grubunda ileri yaştaki kadınlarda vajinal doğum
yapma oranı daha yüksek bulundu.
Araştırmaya katılan kadınların % 6,0’sı küretaj yaptırmış ve bunların % 52,6’sı
tıbbi amaçlı, % 47,4’ü istenmeyen gebelik nedeniyle küretaj olmuştur (Tablo 10).
Araştırmaya katılan kadınların % 23,5 olan ve kendiliğinden düşük yapan 74 kadının 68
(% 91,9) ‘i yalnızca bir kez kendiliğinden düşük yapmıştır.
Kadınların düşük yapma durumları ile KCFÖ puanlarına bakıldığında en az bir
kez düşük yapmış kadınlarda CFB % 60,8 iken, düşük yapmamış olanlarda CFB % 40,2
olduğu görüldü (p<0,01). Küretaj olma ile CFB arasında anlamlı ilişki bulunamadı
(p>0,05) (Tablo 35).
TNSA 2008 sonuçlarına göre kadınların tüm yaşamları boyunca, % 4’ünün ölü
doğum yaptığı, evlenmiş kadınların yaklaşık beşte birinin kendiliğinden düşük ve
% 22’sinin de isteyerek düşük yaptığı görülmektedir. İsteyerek düşük yapmış kadınların
% 64’ü yalnızca bir kez isteyerek düşük yapmıştır.
96
Bizim çalışma grubumuzda isteyerek düşük (küretaj) yapan kadın oranı TNSA
sonuçlarına göre daha düşüktü. Sosyokültürel faktörler, çalışmadaki kadınların yaşları,
çalışmanın yapıldığı bölgenin sonuçlarda farklılıklar yaratabilir.
Araştırmaya katılan 360 kadının % 29,7’si (n=107) doğum kontrol yöntemi
kullanmaktadır. Doğum kontrol yöntemi kullanmayan 253 kadının 45’inin partneri yok
iken, 176’sı menopozdadır. Diğerleri ise çocuk isteyen grubu oluşturmaktadır. Doğum
kontrol yöntemi kullanan kadınların 4 (% 3,6)’ü Cerrahi Sterilizasyon, 61 (% 56,0)’i
Geri Çekme, 4 (% 3,6)’ü Kondom, 32 (% 29,6)’si Oral Kontraseptif, 8 (% 7,2)’i RIA
kullanmaktadır (Tablo 18).
Kadınların doğum kontrol yöntemi kullanımları ile cinsel disfonksiyon
karşılaştırıldığında, doğum kontrol yöntemi kullananların KCFÖ puanları, herhangi bir
doğum kontrol yöntemi kullanmayanlara göre daha yüksek bulunmuştur. Oral
kontraseptif kullanma ve geri çekme ile cinsel disfonksiyon görülmesi arasında anlamlı
ilişki bulundu (p<0,01). OKS kullananlarda CFB, kullanmayanlara oranla daha düşük
bulundu. OKS kullanımında hormon desteği nedeniyle cinsel fonksiyonların daha iyi
olduğu
düşünüldü.
Aynı
şekilde
geri
çekme
yöntemi
kullananlarda
CFB,
kullanmayanlara oranla daha düşüktü (Tablo 39). Geri çekme yöntemi ancak
birbirleriyle cinsel yönden uyumlu, birbirini iyi tanıyan çiftler arasında başarıyla
uygulanabilecek bir yöntem olmasından dolayı, geri çekme yöntemi kullanan çiftlerde
CFB daha düşük oranlarda görülüyor olabilir.
TNSA 2003 sonuçlarına göre Türkiye genelinde doğum kontrol yöntemi kullanan
kadınların % 4,7’si doğum kontrol hapları, % 20,2’si RIA, % 26,4’ü geri çekme
yöntemi kullanmaktadır.
TNSA 2008 sonuçlarına göre Türkiye’de evli kadınların % 46’sı modern, % 27’si
de geleneksel yöntem olmak üzere, % 73’ü gebeliği önleyici bir yöntem kullanmaktadır.
En yaygın kullanılan yöntem % 26 ile geri çekme yöntemidir. % 17 kadın RIA’yı
kullanırken, bunu % 14 ile kondom izlemektedir. Gebeliği önleyici yöntem
kullanımının yerleşim yerine, bölgeye, eğitim düzeyine ve yaşayan çocuk sayısına göre
farklılaştığı görülmektedir. Çayan ve arkadaşları doğum kontrol yöntemi kullanımı ile
cinsel fonksiyon bozukluğu arasında ilişki saptanmamıştır.5
Çalışmaya alınan kadınların 187 (% 51,9)’sinin hiçbir sağlık sorunu yoktu.
Görüşmeye alınan kadınların 173 tanesinin bir ve daha fazla sağlık sorunu olduğu
97
bulundu (Tablo 14). Bu sağlık sorunları içinde hipertansiyonun % 38,3 en yüksek orana
sahip olduğu, 2. büyük oranında % 33,3 ile diabetes mellitus olduğu görüldü. Kadınların
%
13,9’inde
hiperlipidemi
mevcuttu.
Sağlık
sorunları
ile
KCFÖ
puanları
karşılaştırıldığında, Diabet, hipertansiyon ve hiperlipidemi CFB üzerine etkili bulundu
(p<0,05) (Tablo 37).
Howard ve arkadaşları, 474 postmenopozal kadın üzerinde yaptıkları bir,
çalışmada bizim bulgularımıza uyumlu olarak, sağlık sorunları olan kadınların, sağlıklı
kadınlara göre çok daha belirgin bir şekilde seksüel disfonksiyona yakalandıklarını
bildirmişlerdir.46
Çalışmaya
alınan
kadınların,
sürekli
kullandıkları
ilaçların
dağılımına
baktığımızda, en büyük oranın % 36,7 ile antihipertansiflere ait olduğu görüldü. Bunu
% 32,5 ile antidiabetik ilaçlar ve % 13,9 ile kolesterol ilaçları izliyordu. Ağrı kesici
kullananların oranı % 3,3 idi. Antidepresan kullananların oranı ise sadece % 1,1 idi
(Tablo 17). Çalışmamızda antihipertansif, antidiabetik ve kolesterol ilacı kullananlarda
cinsel işlevin daha çok etkilendiği tespit edildi (p<0,01) (Tablo 37). Çayan ve ark.’nın
ve Safarinejad’ın çalışmasında da kronik hastalık varlığı ve sürekli ilaç kullanımının
cinsel fonksiyonlar üzerinde olumsuz etkiye sahip olduğu bulunmuştur.5,129
Cinsel isteğin azalması ve çeşitli cinsel sorunların oluşmasında menopoz
dönemindeki kadınlarda ortaya çıkabilecek hastalıkların ve kullanılan ilaçların da etkisi
vardır. Örneğin; Kalp hastalığı, inme gibi durumlarda fiziksel hastalık, kadında veya
partnerinde kaygıyı aşırı arttırarak, cinsel aktiviteyi olumsuz yönde etkiler. Menopoz ve
postmenopoz döneminde olan diabetiklerde, cinsel uyarılmalar azalmıştır ve orgazm
sorunu vardır.
Çalışmaya alınan kadınların 123 (% 34,2)’ünün eşinde hiçbir sağlık sorunu yoktu.
Kadınların 151 tanesinin eşinde bir ve daha fazla sağlık sorunu olduğu bulundu.
Kadınların % 10,8’inin eşi ölmüştü (Tablo 15). Bu sağlık sorunları içinde
hipertansiyonun % 37,2 en yüksek orana sahip olduğu, 2. büyük oranında % 36,7 ile
diabetes mellitus olduğu görüldü. Kadınların % 26,1’inin eşinde hiperkolesterolemi
mevcuttu.
Cinsel disfonksiyon açısından baktığımızda özellikle eşin ölmüş olması cinsel
fonksiyonları olumsuz etkilemektedir. Ayrıca eşinde diabet, hipertansiyon ve kolesterol
98
yüksekliği olan kadınlarda, olmayanlara oranla CFB anlamlı şekilde yüksek bulundu
(p<0,01) (Tablo 38).
Çalışmaya
alınan
kadınların
aylık
ilişki
sayıları
ortalaması
6,84±5,14’(minimum=0, maksimum=28) tür. Cinsel fonksiyonlar ile aylık ilişki
arasında da anlamlı bir ilişki vardı. İlişki sayısı arttıkça KCFÖ puanları artıyordu
(p<0,01) (Tablo 45).
Kadınlar ve eşlerinin eğitim düzeyleri ile aylık ilişki sayısı karşılaştırıldığında her
iki grupta da eğitim düzeyi arttıkça aylık ilişki sayısının arttığı görülmektedir
(p<0,01).(Tablo 58,59). Bunun nedeni eğitimli çiftlerin daha genç yaş çiftler olması,
cinselliğe daha bilinçli bakıyor olmaları şeklinde yorumlanabilir.
Çalışmamızdaki kadınların 208 (% 57,8)’i hayatları boyunca en az bir kez genital
enfeksiyon geçirmişlerdir. 192 (% 53,3) kadın vajinal kandida, 29 (% 8,1) kadın gonore
enfeksiyonu geçirmiştir (Tablo 20). Genital enfeksiyon geçirme öyküsü ile CFB
arasında anlamlı bir ilişki bulunamadı (p>0,05) (Tablo 40).
Özerdoğan ve ark.’nın çalışmasında üriner ve genital sistem enfeksiyonu
kadınlarda yaygın olarak saptandı.114 Çalışmanın yapıldığı sırada enfeksiyonun varlığı
da CFB için önemli oranda risk oluşturmaktaydı. Bu durumun; her iki hastalık
durumunda görülen belirtilerin cinsel fonksiyon üzerine olumsuz etkisiyle ilgili olduğu
düşünülmektedir.
Kadınların 303 (% 84,2)’ü evliliğinde cinsel sorun olmadığını belirtmişlerdir
(Tablo 22). Cinsel sorunu olan kadın sayısı yetersiz olduğundan dolayı ileri analiz
yapılamamıştır.
Çalışmamızdaki kadınların % 28,3’ü hayatlarında en az bir kez karşı cinsin cinsel
tacizine uğramışlardır. % 26,7 kadın sözel tacize, % 1,7 kadın elle tacize maruz
kalmışken, 3 (% 0,8) kadına tecavüze yeltenilmiş, 2 (% 0,6) kadın tecavüze uğramıştır
(Tablo 23). Bu sayılar ileri analiz için yetersizdi. Yapılan çalışmalar tecavüz ve cinsel
saldırılar gibi travmatik yaşantıların cinsel ağrı bozukluklarına sebep olabileceğini
göstermektedir.18
Kadınlarda CFB sık görülen ve yaşlanma ile birlikte prevalans oranı artan bir
sağlık problemidir. Biyolojik, psikolojik ve sosyal değişiklerin yaşandığı, bu
değişiklikler nedeniyle cinsel fonksiyonun etkilenebildiği değişken ve kompleks bir
süreç olan klimakteryum döneminde kadınlardaki CFB prevalans oranları; % 14,8 ile
99
% 82,2 arasında değişmektedir.131,112 Cinselliğin çoğunlukla toplumsal bir tabu olması
kadınların şikâyetlerini rahatlıkla dile getirmelerini ve yardım almalarını olumsuz
etkilemektedir.115
35-64 yaş arasındaki kadınlarda yaptığımız çalışmada araştırma grubumuzda CFB
prevalansı % 51,7 (n=183) olarak tespit edildi. Menopozda olanlarda cinsel
disfonksiyon saptananlar % 69,9 iken, düzenli adet görenlerde CFB % 33,7’dir (p<0,01)
(Tablo 41). CFB 60 yaş ve üstünde en sık (% 73,7), 50-59 yaş arasında %66,0, 40-49
yaş arasında % 49,5, 39 yaş ve altında % 35,9 oranında görülmektedir (Tablo 26).
Kadınların KCFÖ’den aldıkları toplam puan ortalaması 18,66±11,09’dur
(Tablo47). Kadınların % 70’i ortalama değerden daha yüksek puan almıştır.
Dolayısıyla, çalışmamızdaki her üç kadından birinin cinsel problemi olduğunu
söylemek mümkündür.
Ölçekten alınan maksimum puan 36 ve minimum puan 1,2 olarak bulunmuştur.
Bu değerlere göre çalışma bölgemizde son bir ay içinde cinsel aktivitesi hiç olmayan
kadınların bulunduğu ve yaklaşık her dört kadından birinin (% 27,5) bu durumda olduğu
görüldü.
Özerdoğan ve ark.’nın 40-65 yaş arasındaki kadınlarda yaptıkları bir alan
çalışmasında araştırma grubunda CFB prevalansı yüksek bulundu (% 68,8, n=185)
Sosyodemografik özelliklerden yaş, eş yaşı, öğrenim durumu, eşin öğrenim durumu,
çalışma ve sosyal güvence durumu ile CFB görülmesi arasında ileri derece anlamlı ilişki
olduğu belirlendi. CFB görülmesi ile eşin çalışma durumu ve ailenin gelir düzeyi
arasında anlamlı ilişki varken aile tipi ile arasında anlamlı ilişki olmadığı saptandı.
Evlilik şekli, ilk evlenme yaşı, evlilik süresi, doğum sayısı, menopoza girme ile CFB
görülmesi arasındaki ilişki ileri derece anlamlı, doğum şekli ile anlamlı idi. Çalışma
grubunda menopoz süresi CFB ile anlamlı bir ilişkili bulunmadı. Sürekli ilaç
kullanmayı gerektiren herhangi bir kronik hastalık varlığı, üriner ve genital sistem
enfeksiyonu, depresyon düzeyi, üriner inkontinans varlığı ile CFB arasındaki ilişki ileri
derecede anlamlı bulundu. Sigara içme ve cinsel ilişki sırasında inkontinans öyküsü
CFB durumu ile ilişkili değildi.114
Özerdoğan ve ark.’nın çalışma grubundakilerin KCFÖ’den aldıklar puanlar 6-45
arasında değişmekte olup, ortalama 24,22±10,11 puandır. Bu çalışmada bizim
100
çalışmamızdan farklı olarak partneri olan ve 40 yaş üstü kadınların çalışmaya katılması,
çalışma sonuçları arasındaki farkı açıklamaktadır.
Öztürk’ün yaptığı çalışmada cinsel sorunların sıklığı bizim çalışmamıza uyumlu
olarak % 45,5 olarak bulunmuştur.122
Çayan ve arkadaşlarının 38-67 yaş grubu kadınlardaki çalışmasında CFB
prevalansı % 70,76’dır. Bu oran çalışmamızın sonuçlarına göre yüksek bir değerdir.
Çayan ve arkadaşlarının 179 kadın üzerinde yaptıkları başka bir çalışmada; yaşları 18
ile 66 arasında olan farklı sosyokültürel kesimden kadınlara KCFÖ anketi uygulamış ve
% 46,9 oranında cinsel fonksiyon bozukluğu tespit etmiştir. 18-27 yaş grubunda % 21,7,
28-37 yaş grubunda % 25,5, 38-47 yaş grubunda % 53,5, 48-57 yaş grubunda % 65,9 ve
58-67 yaş grubunda % 92,9 oranında cinsel fonksiyon bozukluğu tespit etmiştir. Sigara
kullanımı,
evlilik
süresi,
geçirilmiş
pelvik
operasyonlar
ve
kontrasepsiyon
yöntemlerinin cinsel fonksiyon bozukluğu üzerine anlamlı etkisi saptanmaz iken; ileri
yaş, düşük eğitim düzeyi, çalışmama, kronik hastalık öyküsü, çok sayıda doğum varlığı
ve menopozun kadınlarda cinsel fonksiyonu olumsuz etkilediği bildirilmiştir.5
Öksüz ve ark.’nın 46-55 yaş grubu kadınlardaki çalışmasında ise CFB prevalansı
% 67,9 olarak belirlenmiştir Yaş, sigara, medeni durum, menopoz ile cinsel fonksiyon
arasında anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır.123
Türkiye’de yapılan başka bir çalışmadaysa CFB prevalansı 40-49 yaş grubundaki
kadınlarda % 50,2, 50-59 yaş grubundaki kadınlarda % 71,3, 60-64 yaş grubundaki
kadınlarda % 82,9 olarak saptanmıştır.132
29 ülkede 40-80 yaşları arasında bulunan 27500 kadın ve erkekte yapılan
çalışmada kadınların yaklaşık yarısında CFB görüldüğü belirlenmiştir.133 Şili’de
klimakterik dönemde olan 40-59 yaş grubundaki kadınlarda KCFÖ kullanılarak yapılan
başka bir çalışmadaysa CFB prevalansı % 57 olarak tespit edilmiştir.134 CFB prevalansı
Tayland’ta 45-55 yaş grubu kadınlarda % 82,2, Hindistan’da 40 yaş üstü bayanlarda %
80,5 olarak bulunmuştur.113,131 Bu oranlar araştırma bulgumuzdan daha yüksek
değerlerdir.
CFB prevalansı Japonya’da 60 yaş üstü kadınlarda % 57,9, Şili’de 40-44 yaş
grubunda % 22, 60-64 yaş grubunda % 66 olarak rapor edilmektedir.42,111
İzmir ilinde yapılan bir alan çalışmasında % 26,1 oranında cinsel işlev bozukluğu
tespit edilmiştir.116 Amerika’da 45-64 yaş grubundaki prevalans oranı daha düşük
101
% 14,8 olarak saptanmıştır.112 Bu oranlar bizim bulduğumuz değerle karşılaştırıldığında
daha düşük kalmaktadır.
Benzer yaş gruplarında farklı değerlerin saptanması; çalışmanın yapıldığı
toplumların cinsellikle ilgili sosyo-kültürel yapı ve değerlerindeki farklılıklarla
açıklanabilir.
5.2. Cinsel İşlev ve Menopoz
Örneklemi
oluşturan
kadınların
menopoz
yaşı
ortalaması
48,01±3,89
(minimum=30, maksimum=57)’dur. Kadınların % 55,1’i 45-49 yaşlarında, % 10,2’si
40-44 yaşlarında, % 32,4’ü de 50 yaş ve üzerinde menopoza girmiştir (Tablo 12). Buna
göre menopozdaki kadınların % 12,5’i erken (44 ve öncesi) ve % 85,2’si beklenen
normal yaşlarda (45-55), % 2,3’ü 55 yaş üstü menopoza girmiştir.
Türkiye Menopoz Derneği, Türkiye'deki menopoz yaşının 46,4±1,9 olduğunu
bildirmektedir.96 Değişik çalışmalardan elde edilen bilgilere göre Türk kadınının
menopoz yaşı 45-55 yaşları arasında değişmekte ve genellikle 45-47 yaşları arasında
yoğunluk göstermektedir.50,52,60,70,105,135,136,137,138,139,140
Gelişmiş ülkelerde menopoz daha geç yaşlarda (Amerika’da 51, İtalya’da 48)61,
gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde daha erken yaşlarda (Mısır’da 46, İran’da 44)
görülmektedir.141,142 Bu bakımdan bulgularımız gelişmiş ülkelerin bulguları ile
uyumludur. Bu sonuçlara göre farklı iklim ve çevre faktörlerinin, ekonomi ve kültürel
özelliklerin ortalama doğal menopoz yaşına etkisinden bahsedilebilir.
176 (% 48,9) kadın menopozda iken, 178 (% 49,4) kadın düzenli adet görüyor, 6
(% 1,7) kadın düzensiz adet görüyordu (Tablo 12).
Menopozda olanlarda cinsel disfonksiyon saptananlar % 69,9 iken, düzenli adet
görenlerde CFB % 33,7’dir (p<0,05) (Tablo 41). Araştırma bulgumuza göre menopoz
CFB için bir risk faktörü olarak saptandı. Medeni durum ile birlikte menopozun etkisi
değerlendirildiğinde, bekar olanlarda menopoz CFB’nu etkilemezken, diğer kadınlarda
menopoz etkili bir faktör olarak bulundu (Tablo 42).
Yine yaş faktörünün etkisini kaldırdığımızda 40-49 yaş grubunda menopozun
cinsel fonksiyonlar üzerinde etkili olduğunu saptandı (Tablo 46).
Literatüre göre menopoz CFB için önemli bir risk faktörüdür.5, 22, 123, 129 Çayan’ın
çalışmasında da menopoz durumu cinsel disfonksiyon ile ilişkili bulunmuş ve
102
menopozlu kadınlarda CFB riski 4 kat daha fazla saptanmış.5 Bu sonuçlar çalışmamıza
paraleldir.
Çalışmamızda aylık ilişki sayısı ile menopoz durumu karşılaştırılmış ve hiç
ilişkiye girmeyenlerin % 79,6 sı menopozda iken, % 20,4’ ü düzenli adet görüyordu.
Ayda 15 ve üstü ilişkiye girenlerin % 93,3’ü adet gören gruptayken,% 6,7’si menopozlu
gruptadır (p<0,001) (Tablo 57). Yapılan çalışmalarda da çalışmamızla uyumlu olarak
menopoz sonrası cinsel ilişki sıklığının azaldığı bildirilmiştir.143
Klimakterik dönemde over foksiyonlarındaki azalmaya bağlı hormonal denge
değişmekte östrojen ve testesteron düzeylerinin azalmasıyla ortaya çıkan değişiklikler
CFB’a neden olabilmektedir.57,144 Kadının menopoz öncesi cinsel aktivite düzeyi
menopoz sonrası dönemdeki durumuna ışık tutacağı bildirilmiştir. Menopoz öncesi
seksten zevk almayan kadın menopoz sonrası dönemde de cinsel aktiviteden uzak
duracaktır. Ayrıca eşi ile ilişkilerinde problem yaşıyorsa menopoz sonrası değişiklikleri
gerekçe gösterecek ve bunu eşine karşı kullanarak cinsel ilişkiden kaçınacaktır.54 Erkek
yönünden bakılacak olunursa, menopoz sonrası kadında gerçekleşen hormonal
değişiklikler nedeniyle erkeğin ilişkiden kaçınması da olasıdır.
Kadınların postmenopozal dönemdeki ortalama süreleri ise 7,33 ± 4,87 yıldır
(Tablo 12). Postmenopoz dönemindeki kadınların 53’ü (% 30,1) 5-9 yıl ve 41’i
(% 23,3) 10-14 yıldır postmenopozal dönemde yer almaktadır. Semptomlara HRT
tedavisinin en fazla yanıt verdiği dönem olan 5 yıl altı dönemde bulunan kadın sayısı
62’dir (% 35,2). Menopozun kronik döneme ait sorunlarının ağırlık kazandığı 15 yıl ve
üstü dönemde bulunan kadın sayısı ise 20 (% 11,4)’dir.
Menopoz süresi ile CFB arasındaki ilişkiye baktığımızda menopozun ilk 4 yılında
CFB % 71,0 iken, bu oran 5-9. yıllarda % 66,0, 10-14. yıllarda % 63,4, 15 yıl ve üstü
dönemde % 90,0 olarak saptandı (Tablo 41). Çalışmamızda menopoz süresi CFB
arasında anlamlı bir ilişkili saptanamadı (p>0,05). 15 yıl üstü dönemde yaş, eş kaybı ve
sağlık problemleri nedeniyle CFB değerlerinin diğer yıllara oranla daha yüksek
bulunduğu düşünüldü.
Özerdoğan ve ark. çalışmasında menopoza girenlerin 58 (% 46,4) ’inin 4 yıl ve
daha az, 33 (% 12,3) ’ünün 5-9 yıl, 34 (% 12,6)’ünün ise 10 ve daha fazla yıldır
menopozda olduğunu bildirdi.114 Bizim çalışmamıza paralel olarak bu çalışma grubunda
menopoz süresi CFB ile ilişkili bulunmadı.
103
Araştırmamıza katılan menopoza girmiş 176 kadının % 96,0’sı doğal yolla,
% 4,0’ü cerrahi yolla menopoza girmiştir. Menopoza giriş şekli cerrahi yolla olan
kadınların sayıları istatistiksel analiz açısından yetersiz olduğundan KCFÖ ve Beck
ölçeği ile karşılaştırılamadı (Tablo 12).
Postmenopozal dönemdeki 176 kadının 61’i (% 34,7) şikayetleri nedeni menopoz
döneminde HRT almıştır. HRT alan kadınların 22’si (% 36,1) bu dönemde eksilen
hormon nedeniyle, 34’ü (% 55,7) osteoporoz nedeniyle, 55’i (% 90,2) ateş basması gibi
vazomotor semptomlar nedeniyle ilaç tedavisi gördüklerini belirtmiştir (Tablo 12).
Tokuç ve arkadaşları, kadınların % 18,9’unun, Erdem % 17’sinin,
Güngör,
kadınların % 12,3’ünün HRT aldıklarını bildirmişlerdir.50, 70, 79 Timur, HRT kullanma
oranının % 10,3 olduğunu bulmuştur.145 Buna karşın Kızıltepe HRT kullanan kadınların
oranını % 26,7, Hotun Şahin ve Coşkun, % 31,8 ve Varma ve ark. ise % 40 olarak
bildirmiştir. 21, 69, 139
Günümüzde HRT’nin kullanım süresinde zorunlu bir kısıtlama olmadığı, devam
etme kararının her kadının bireysel ihtiyaçlarına göre belirlenmesi gerektiği
vurgulanmaktadır.80
Örneklemin HRT kullanma oranı Tokuç ve ark., Güngör ve Timur, Kızıltepe,
Hotun Şahin ve Coşkun’un bildirdiğinden biraz yüksek, buna karşın Varma ve ark.’nın
bildirdiğinden ise daha düşük bulunmuştur. 21, 50, 69, 70, 139, 145
Postmenopozal semptom ve
bulguların temelinde östrojen
hormonunun
yetersizliği yatmaktadır. Bu nedenle, bu semptom ve bulguların tedavisinde temel amaç,
kayıp östrojen hormonunu yerine koymaktır. Menopozal belirtiler ve genitoüriner atrofi
için günümüzde halen hormon tedavisi seçeneği kadar etkili başka bir seçenek
bulunmamaktadır. Postmenopozal kadınların, hormon tedavisinde kâr-zarar dengesi ve
maliyet düşünülmelidir. 65 yaş ve üzerinde östrojen-progesteron ya da yalnızca östrojen
tedavisi alan kadınlarda, hafif kognitif bozukluklara karşı koruyuculuk olmadığı gibi,
artmış demans riski vardır. Bu verilerin ışığında, postmenopozal kadında hormon
tedavisi uygulamasının, “kişiye özgü” yapılması önerilmektedir. Tedavi almayı
planlayan ya da almakta olan kadınlarda olası riskler ve yararlar tartışılmalıdır.146
Çalışmada kadınların HRT kullanmama nedenleri sorgulanmamakla birlikte,
yapılan çalışmalarda elde edilen bulgular, kadınların HRT ve HRT’nin uzun süreli
kullanımı ile ilgili eğitim gereksinimlerinin olduğunu göstermektedir.147
104
MSDÖ puan ortalaması 10,08±6.65 olarak bulunmuş ve kadınların % 45’i bu
ortalama değerden daha fazla puan almıştır (Tablo 60). Bu da kadınların yarıya yakının
daha fazla menopozal semptom yaşadığını göstermektedir.
Somatik şikayetler alt ölçeğinden alınan puan ortalaması 4,01±2,56 olarak
bulunmuş ve kadınların % 34,6’sı bu değerden daha yüksek puan almışlardır.
Dolayısıyla her üç kadından birinin somatik semptomları daha yoğun yaşadığı
söylenebilir.
Psikolojik şikayetler alt ölçeğinin ortalama puanı 3,82±3,12 olarak bulunmuş,
kadınların yaklaşık % 36,8’inin ortalamanın üzerinde puan aldığı ve daha fazla
psikolojik semptom yaşadığı görülmüştür.
MSDÖ’nün üçüncü alt ölçeği olan ürogenital şikayetlerin aritmetik ortalama
değeri 2,26±2,11’dir. Kadınların % 24,7’si bu değerin üstünde puan aldığı, dolayısıyla
ürogenital semptomları daha yoğun olarak yaşadıkları tespit edilmiştir (Tablo 60).
Tokuç ve ark., kadınların menopozal semptomları önemli ölçülerde yaşadıklarını
ve buna bağlı yaşam kaliteleri ile beden ve ruh sağlıklarının olumsuz yönde yaşandığını
belirtmektedir.70 Araştırmacı MSDÖ puan ortalamalarını genel ölçek için 15,32±8,14,
somatik şikayetler alt ölçeği için 6,02±3,28, psikolojik şikayetler alt ölçeği için
6,87±3,89 ve ürogenital şikayetler alt ölçeği için de 2,43±2,18 bulmuştur. Çoban ve ark.
kadınların toplam ölçekten 18,0±8,7, somatik şikayetler alt ölçeğinden 6,6±3,8,
psikolojik şikayetler alt ölçeğinden 7,6±4,0 ve ürogenital şikayetler alt ölçeğinden
3,7±2,9 puan aldıklarını saptamışlardır.105
Monterrosa ve ark., bizim çalışmamıza benzer bir şekilde MSDÖ puanını
Kolombiyalı kadınlarda daha düşük (ortalama=10,6±6,7) bulmuştur.148 Heinemann ve
ark., yaş ortalaması 49,8±6,4 ve % 51,9’u perimenopozal, % 48,1’i de postmenopozal
evrede olan kadınlarla gerçekleştirdikleri çalışmada, MSDÖ puanını 11,0±8,2, somatik
şikayetler alt ölçeği puan ortalamasını 4,2±3,2, psikolojik şikayetler alt ölçeği puan
ortalamasını 4,5±4,1 ve ürogenital şikayetler alt ölçeği puan ortalamasını 2,3±2,6
bulmuşlardır.149
Çalışmamızda menopozal semptomların ağırlıklı olarak hafif şiddette yaşandığı
bulunmuştur. Somatik şikayetler grubunda bulunan sıcak basması ve terleme şikayetinin
tüm kadınlar tarafından en çok yaşanan semptom olduğu (ortalama= 1,22±0,94) ve
105
kadınların % 77,5’inin bunu hafif şiddetten, çok şiddetliye doğru çeşitli aşamalarda
yaşadığı saptanmıştır.
Somatik grupta yer alan eklem ve kas rahatsızlıkları (ortalama= 0,98±0,96)
kadınların % 63,2’si, uyku sorunları (ortalama= 0,90±0,89) % 62,1’i ve kalpte sıkışma,
tekleme ve çarpıntı hissi (ortalama= 0,92±0,79) % 69,7’si tarafından hafif şiddetten, çok
şiddetliye doğru çeşitli aşamalarda yaşanmaktadır (Tablo 60).
Psikolojik şikayetler içinde kadınların % 65,4’ü sinirliliği (ortalama=1,01±0,89),
% 64,8’i keyifsizliği (ortalama=0,96±0,87), % 58,2’si fiziksel ve zihinsel yorgunluğu
(ortalama=0,90±0,95), endişe/kaygıyı (ortalama= 0,95±0,94) % 62,1’i hafif şiddetten,
çok şiddetliye doğru çeşitli aşamalarda yaşamaktadır (Tablo 60).
Ürogenital semptomlar olarak cinsel sorunlar (ortalama=0,81±0,92) kadınların %
52,7’si,
idrar
sorunları
(ortalama=0,73±0,83)
%
50,5’i
ve
vajinal
kuruluk
(ortalama=0,72±0,82) % 51,1’i tarafından hafif şiddetten, çok şiddetliye doğru çeşitli
aşamalarda yaşanmaktadır (Tablo 60).
Nappi ve Nijland menopoz döneminde kadınların % 52’sinin sıcak basması,
% 44’ünün uykusuzluk, % 37’sinin ruhsal dalgalanmalar, % 25’inin depresyon ve
% 21’inin vajinal kuruluk yaşadıklarını bildirmişlerdir.67 Krajewska ve ark. Belarus,
Polonya ve Yunanistan’da 45 yaş üzeri kadınlarda yaptıkları çalışmada üç ülkede de
kadınların en çok yakındıkları menopoz semptomunun sıcak basması/terleme şikayeti
olduğunu (Belarus % 60, Polonya % 54,4 ve Yunanistan % 70,6), ancak orta şiddette
yaşandığını saptamışlardır. Ayrıca, kadınların en az oranda eklem ve kas sorunlarını
yaşadıkları bulunmuştur (Belarus’ta % 64, Polonya’da % 63,6 ve Yunanistan’da
% 51,8).68 Monterrosa ve ark, siyah ırkta kalp rahatsızlıkları ve eklem-kas ağrıları gibi
somatik menopozal semptomların beyaz ırktan daha az (% 26,8 ve % 38,8), buna karşın
ürogenital semptomların ise daha fazla (% 24,9 - % 14,9) yaşandığını saptamışlardır.148
Wijewardena ve ark kadınların eklem ve kas ağrıları (% 74,7), fiziksel ve zihinsel
yorgunluk (% 53,9) ve sıcak basması (% 39,1) şikayetlerini yaşadıklarını, ayrıca sıcak
basması, uyku problemleri ve eklem ve kas ağrılarının postmenopozal kadınlarda
premenopozal kadınlara göre daha fazla yaşandığını bulmuşlardır.150
Türkiye’de farklı yerleşim birimlerinde yapılan çalışma sonuçlarına göre en
yaygın görülen yakınmalar eklem-kas ağrısı (% 77-% 83), sıcak basması/gece terlemesi
106
(% 73-% 87), uykusuzluk/yorgunluk (% 71-% 82), sinirlilik/gerginlik (% 71-% 78) ve
baş ağrısı/baş dönmesi (% 62-% 73,6) olarak belirlenmiştir.24, 139, 151, 152
Erzurum’da bir sağlık ocağı bölgesindeki kadınlarla yapılan çalışmada, kadınların
en yaygın olarak yaşadıkları menopozal yakınmaların uykusuzluk/yorgunluk (% 74,8),
baş ağrısı/baş dönmesi (% 74,5), sıcak basması/gece terlemesi (% 72,7), eklem/kas
ağrıları (% 69,4), sinirlilik/gerginlik (% 68,5) ve çarpıntı (% 61,1) olduğu
belirlenmiştir.72
Güngör, kadınlarda en sık görülen ilk üç şikayeti ateş basması (% 78,1), terleme
(% 76,2) ve unutkanlık (% 71,9) olarak saptamıştır.50 Buna karşın Yiğit, doğal
menopoza giren kadınlarda sırasıyla en sık sıcak basması-gece terlemesi (% 90), baş
ağrısı (% 86,7) ve eklem/kas ağrısı (% 70) şikayetlerinin yaşandığını bulmuştur.
Varma ve ark., kadınların konsantrasyon güçlüğü, sinirlilik ve gerginlik gibi
anksiyete belirtileri (% 60-% 72), yorgunluk-güçsüzlük, mutsuzluk, ağlama nöbetleri,
isteksizlik ve çabuk sinirlenme gibi depresif belirtiler (% 52-% 60), sıcak basması, gece
terlemesi gibi vazomotor belirtiler (% 54-64) ile cinsel isteksizlik (% 68) ve baş ağrısı
(% 50) şikayetlerini yaşadıklarını bildirmişlerdir.69
Erdem, kadınların menopozal dönemde en sık yaşadıkları ilk üç sorunun sırasıyla
% 97 ile vazomotor, % 91 ile emosyonel ve % 79 ile merkezi sinir sistemi, en az
yaşadıkları sağlık sorunlarını ise % 65 ile kardiyovasküler, % 52 ile ürogenital ve % 40
ile gastrointestinal sistem sorunları olduğunu bulmuştur. Yazar, ürogenital sorunlar
içinde sırasıyla % 55,8 ile sık üriner sistem enfeksiyonu, % 53,8 ile üriner inkontinans
ve % 36,5 ile disparanoyaya bağlı cinsel isteksizlik yaşandığını belirtmektedir.79
Güney, kadınların % 46,7’sinin ateş basması ve terleme, sıkıntı ve stres ve baş ve
eklem ağrısı problemlerinin üçünü de yaşadığını, ayrıca % 25,4’ünün sadece ateş
basması ve terleme, % 15,6’sının sıkıntı ve stres ve % 12,3’ünün de baş ve eklem ağrısı
problemlerini yaşadığını, % 5,1’inin ise hiç şikayeti bulunmadığını tespit etmiştir.52
Özgür, sıcak basması, terleme (% 37,6), sinirlilik (% 38,6), eklem ve kas
rahatsızlıkları (% 38,0), uyku sorunları (% 27,1), keyifsizlik (% 36,4), fiziksel ve
zihinsel yorgunluk (% 35,7), endişe/kaygı (% 36,4) şikayetlerinin orta şiddette, kalpte
sıkışma, tekleme, çarpıntı hissi (% 22,0), cinsel sorunlar (% 27,7), idrar sorunları
(% 21,4) ve vajinal kuruluk (% 23,6) şikayetlerinin ise hafif düzeyde yaşandığını
bildirmiştir.106
107
Literatürle karşılaştırıldığında araştırmamızdan elde edilen bulgular kadınların en
sık dile getirdikleri menopozal semptomların genel olarak benzer olduğunu, ancak daha
az şiddette yaşandığını ortaya koymaktadır. Bu çalışmada en fazla sıcak basması ve
terleme şikayetinin yaşandığı, ancak şiddetinin daha az olduğu bulunmuştur. Menopozal
semptomların daha az şiddetli olarak yaşanması, örneklemi oluşturan kadınların farklı
sosyokültürel özellikte olması ve evlerinde ziyaret edilmiş olması ile açıklanabilir.
Poliklinik ortamında yapılmış çalışmalarda bu oranların daha yüksek olmasının nedeni
polikliniğe başvuran kadınların bu şikayetleri daha yoğun yaşadıkları ve polikliniğe
başvurma ihtiyacı hissetmeleri olabilir.
Araştırmada menopozlu ve düzensiz adet gören kadınlarda menopoz şikayetleri
nedeniyle doktora başvuru oranı % 37,4 bulundu. Kadınların birden fazla menopozal
yakınma nedeniyle doktora başvurdukları saptanmıştır. Menopoz döneminde birinci
sırada en sık doktora gitme nedenleri sıcak basması ve terlemedir (% 57,4). Bunu eklem
kas ağrısı (% 19,1), adetin aniden kesilmesi ve gebelik korkusu (% 14,7) ve adet
düzensizliği (% 4,4) izlemiştir. Ayrıca kalpte sıkışma, tekleme ve çarpıntı hissi (% 2,9),
ruhsal sıkıntı ve keyifsizlik hali (% 1,5) de sağlık kuruluşuna başvurma nedenleri
arasında yer almaktadır (Tablo 12).
Saha çalışmaları kadınların menopozal şikayetleri için sağlık yardımı alma
oranlarının düşük olduğunu göstermektedir.52,49
Güney, Ankara’da bir sağlık ocağı bölgesinde yaptığı çalışmada kadınların
menopoz döneminde en çok ateş basması ve terleme şikayeti (% 25,4), daha sonra
sıkıntı ve stres (% 15,6) ve baş ve eklem ağrısı (% 12,3) nedeniyle doktora gittiklerini
saptamıştır.52
Yücel ise Ankara’da başka bir sağlık ocağı bölgesinde yaptığı çalışmada
kadınların idrar sorunları (% 32,5) ve vajinal kuruluk (% 16,8) şikayetlerinin çözümü
için doktora gittiklerini ve ilaç kullandıklarını bildirmiştir.49
Özgür, İstanbul’da bir hastanenin menopoz polikliniğine başvuran kadınların
sadece ürogenital şikayetleri için doktora başvurduklarını (idrar sorunları % 7,9, vajinal
kuruluk % 6,7), vazomotor ve psikolojik alanlardaki sorunları ile kendilerinin baş
etmeye çalıştıklarını saptamıştır.106
Çalışmamızda ise kadınların somatik şikayetler başta olmak üzere bazı
yakınmalar için tıbbi yardıma gereksinim duydukları saptanmıştır. Ayrıca oranlar da
108
literatürlere göre daha düşüktür. Cinsel sorunların dile getirilmemesi olumlu bir
bulgudur, ancak yeterli değildir. Bulgular, kadınların menopozal yakınmaları için
doktora gitme oranlarındaki düşüklüğü işaret etmekte ve bunun nedeninin kadınların
menopoz şikayetlerini çok şiddetli değil de daha hafif yaşadıkları olduğunu göstermesi
bakımından olumlu olarak değerlendirilebilir. Ancak, çalışmanın menopoz polikliniğine
gelen kadınlar değilde, evlerinde ziyaret edilen kadınlarla yürütülmüş olması da
oranların düşük olmasında etkili olabilir.
Özellikle Kadınların bu çalışma kapsamında sorgulanmamış olan menopoz
algısındaki olumsuz düşünceler, baş etme yöntemlerindeki yetersizliklerin de etkili
olabileceği, bu nedenle menopozal semptomlarla baş etme konusunda eğitim
gereksinimlerinin olduğu düşünülmektedir.
5.3. Cinsel İşlev ve Depresyon
Çalışmamızda beck ölçeği puan ortalaması 9,54±10,81’dir (minimum=0,
maksimum=61). Katılımcılardan beck depresyon ölçeğinde 10 ve altı puan alan % 65,6
kadın vardı. Bu kadınlar depresyon açısından normal olan kadınlardır. Beck ölçeğinde
kadınların en sık verdiği cevap % 52 ile cinselliğe olan ilginin azalması idi. En az
verilen cevap % 18,1 ile kendinden memnuniyetsizlik ve % 18,9 ile kilo kaybı idi.
Yaş ile Beck ölçek puanını karşılaştırdığımızda 60 yaş ve üstü kadınlarda
ölçekten alınan puanlarda anlamlı artış gözlendi (p<0,05). Bu durumun eş kaybı,
menopoz gibi diğer faktörlerle ilişkili olabileceği düşünüldü. (Tablo 48)
Çalışmamızın sonuçlarına benzer şekilde depresyonun sıklığı ve yaygınlığıyla
ilgili olarak yaş arttıkça depresyonun görülme olasılığının arttığı biçiminde görüşler
vardır.156
Ancak
depresyon
yaygınlığını
etkileyen
diğer
faktörlerle
birlikte
değerlendirildiğinde yaşa göre fark olmadığı da bildirilmiştir.157 Jorm’ un 2000 yılında
yaptığı bir çalışmasına göre, depresyon yaşlılarda daha fazla görülmektedir. İlerleyen
yaşla birlikte hastalarda depresif belirtilerin arttığı, ancak majör depresyon sıklığında
farklılık olmadığı bildirilmiştir.158
Beck ölçeğinde alınan puanların eğitim durumuna göre dağılımlarına
baktığımızda kadının eğitim düzeyi arttıkça, kadının beck ölçek puanı azalmakta ve
aynı şekilde eşlerin eğitim durumu incelendiğinde eşin eğitim düzeyi arttıkça, kadının
beck ölçek puanı azalmaktaydı (Tablo 51). Ülkemizde yapılan benzer çalışmalarda
eğitim düzeyi düşük olanlarda depresyon oranı daha yüksek bulunmuştur.159,
109
160
Bu
durumda kadının ve eşin eğitimli olması kadının depresyona yatkınlığını azaltıyor
olabilir.
Aylık gelir düzeyi ile depresyon karşılaştırıldığında aylık gelir düzeyi düştükçe,
beck ölçek puanı artıyor, ancak bu fark istatistiksel açıdan anlamlı değildi (p>0,05)
(Tablo 48). Ülkemizde depresyon en yüksek oranda düşük gelir düzeyindekilerde
bulunmuştur.159,160
Medeni durum ile depresyon arasındaki ilişkiye baktığımızda evli yada bekar
olmak depresyonla ilişkili bulunmazken, eşin ölmüş olması, boşanmış olmak veya
eşinden ayrı yaşıyor olmak depresyonu arttıran bir durum olarak saptandı (p<0,05)
(Tablo 51). Çalışmamıza benzer şekilde birçok çalışmada depresyonun ayrılmış,
boşanmış ya da eşi ölmüş olanlarda daha yüksek oranda olduğu bulunmuştur.161, 162, 163
Depresyonun
bekarlarda
daha
yüksek,
evlilerde
düşük
görüldüğü
de
ileri
sürülmektedir.164 Brown ve Moran’ın çalışmasında kadınlarda eş kaybının depresyon ile
ilişkili önemli bir stres etkeni olduğu görülmüştür.158
Evlilikle ilgili özelliklere bakıldığında evliliğini cinsellik yönünden yetersiz bulan
kadınlarda, çok iyi bulanlara göre depresyona yatkınlık daha fazla görülmekteydi
(p<0,05) (Tablo 53). Bu sonuçlar, kadının eşiyle olan cinsel ilişkisinde memnuniyet
azalmasının depresif belirtilerde artmaya neden olduğunu düşündürmektedir.
Evde söz sahibi olma durumu beck ölçek puanı ile karşılaştırıldığında kadın ve
eşinin birlikte kararlar alıyor olmasının kadının depresyon puanını düşürdüğü gözlendi.
Eğer kadın kararları yalnız alıyorsa depresyona yatkınlığı artmaktadır (p<0,01) (Tablo
53).
Eşleri aktif çalışmayan kadınların (emekli, işsiz) beck ölçeğinden aldıkları
puanlar, eşi çalışanlara (memur, işçi, serbest) göre daha yüksek bulundu (p<0,01)
(Tablo 52). Eşin evde gün boyu kadınla beraber olması, kadının sosyal hayatını olumsuz
etkiliyor ve kadın işine karışıldığını hissederek gerilim yaşıyor olabilir, yıllarca evinde
özgür olan kadın belli yaştan sonra kısıtlanmış, özgürlüğünü kaybetmiş hissine
kapılabilir. Ancak yaşla birlikte eş kayıplarının artması ve eş kaybının da depresyona
yatkınlığı arttırıyor olması da göz önünde bulundurulmalıdır. İnandı’nın çalışmasında
ev kadınlarında özellikle eşleri işsiz olan kadınlarda depresyon oranı oldukça yüksek
tespit edilmiştir.165
110
Eşin sağlık sorununun varlığı ile depresyon arasındaki ilişkiye baktığımızda eşi
ölmüş olanlarda depresyona yatkınlık artıyordu (p<0,01) (Tablo 52).
Depresyon ile aylık ilişki sayısı arasında anlamlı bir ilişki vardı. İlişki sayısı
arttıkça depresyon azalıyordu. Ancak depresyon açısından en ideal aralık 10-14 olarak
bulundu. 15 ve üzeri ilişki sayısı olan kadınlarda depresyon puanlarının tekrar arttığı
görüldü (p<0,01) (Tablo 49).
Araştırmada depresyon belirtisi olanlarda olmayanlara oranla CFB görülme sıklığı
anlamlı şekilde yüksek bulundu (p<0,01) (Tablo 54). Yaşın etkisini kaldırıp
depresyonun cinsel fonksiyon üzerine etkisine baktığımızda Beck ölçek puanı ile KCFÖ
puanı arasında yine anlamlı ilişki olduğu görüldü. Her bir yaş grubunda depresyon ile
CFB arasında anlamlı ilişki vardı (p<0,05) (Tablo 55).
Çalışmamızda düzenli adet gören kadınların % 71,9’u beck ölçeğinde sağlıklı
grubuna girerken, menopozda olan kadınların % 59,1’i sağlıklı grubundadır. Yapılan
istatistiksel analiz sonucunda menopoz durumu ile depresyon arasında anlamlı bir ilişki
olduğu tespit edildi (p<0,05) (Tablo 50). Ancak yaşın etkisini kaldırıp menopozun
depresyon üzerine etkisine baktığımızda menopoz ile beck puanı arasında anlamlı bir
ilişki olmadığı görüldü (Tablo 56).
Kadınların Beck ölçeğinden aldıkları puanlarını sosyodemografik özellikleriyle
karşılaştırdığımızda; yaş, eğitim, eş eğitim, eş meslek, eş sağlık durumu, aylık ilişki
sayısı, evliliği cinsellik yönünden algılama, evde söz sahibi olma ve partner durumu ile
anlamlı ilişki bulundu.
Ülkemizde menopozun kadınların psikolojisi ve cinselliğini etkilemediği,
kadınların rol, sorumluluk ve ilişkilerdeki değişim açısından menopozu olumsuz bir
süreç olarak algılamadıklarını gösteren çalışmalar olduğu gibi menopozun yaşlılığın
başlangıcı olduğu ve cinselliğin daha az önemsenmesi ve yaşanması gerektiğinin ifade
edildiği araştırmalar da vardır.69,114
Türkiye’de ve diğer ülkelerdeki kadınlarda yapılan bazı araştırmalar depresyonun
CFB için önemli risk faktörü olduğunu göstermektedir.22,57 45-55 yaşları arasındaki
Avustralya kadınları arasında yapılan bir çalışmada da yüksek depresyon skorları tespit
edilen kadınlarda CFB prevalansının yüksek olduğu belirlenmiştir.153 Özerdoğan ve
ark.’nın çalışma grubundakilerde depresyonun derecesi arttıkça CFB görülme riski
artmakta ve bu bulgular çalışmamızın sonuçları ile uyumludur. 114
111
Buradan çıkarılabilecek bir sonuç, ülkemizde postmenopozal dönemdeki
kadınların pek çoğunda depresyon veya maskeli depresyon olabileceğidir. Menopoza
ilişkin kaydedilen başlıca emosyonel ve psikolojik semptomlar, huzursuzluk, duygu ve
mizaç değişiklikleri, yorgunluk, depresyon, cinsel işlev bozukluğu, libido azalması,
uykusuzluk, baş ağrısıdır. Aslında menopozdaki pek çok kadın, gerek endokrinolojik,
gerekse psişik değişikliklere uyum sağlamaktadır.154
Erkeklerde yaşlanmayla birlikte, cinsel aktivitedeki azalmayı izah etmek çok
kolaydır. Ancak, kadınlarda yaşlanmanın, hormonlardaki değişikliklerin ve menopozun
kadın cinselliği üzerine olan etkileri çok daha az anlaşılmıştır. Menopoz, sadece
fizyolojik değişikliklerden ibaret değil, kadının doğurganlığının sonudur. Bu durum,
kültürden kültüre değişen pek çok sosyal etkiyi de beraberinde getirmektedir. Menopoza
geçiş fazında depresyon sıklıkla gelişir. Bütün bu faktörlerden kadında yaşlanma ve
cinsellik ile ilgili çalışmaların sonuçları çok değişken olabilmektedir.155
Türkiye’de
cinselliğe
bakış,
kültürel
çeşitlilik
nedeniyle
farklılıklar
göstermektedir. Türkiye farklı yöreler ve farklı aile yapıları açısından; cinselliği
bastıran, kısıtlayan ve izin veren kültürler gruplarının içerisinde yer almaktadır. Kadının
sosyal ve ekonomik var oluşunun çocuk doğurma ile ilişkili görüldüğü kültürlerde,
üreme işlevinin bitmesi cinsellik eyleminin tamamlandığı anlamına gelmektedir.
Menopoz döneminde cinsel doyum ve işlev sorunlarının oluşmasında, biyolojik
etkenlerden çok döneme özgü sosyalkültürel atıfların, psikolojik sorunların rol oynadığı
düşünülmektedir. Menopoz döneminde cinselliğe yaklaşımın, menopozun bütünü içinde
ele alınması gerekmektedir.
112
6. SONUÇ ve ÖNERİLER
35-64 yaş kadın populasyonunda menopozun cinsel fonksiyon üzerine etkilerini
tespit etmek, premenopoz ve postmenopoz dönemi kadınlarda cinsel işlev bozukluğu
prevelansını saptamak, cinsel işlev bozukluğunun bazı sosyoekonomik, kültürel ve
demografik değişkenlerle ilişkilerini incelemek amacıyla yaptığımız çalışmamızda
literatüre göre 47 yaş menopoza giriş yaşı kabul edilerek premenopoz gruptan 179,
postmenopozal gruptan 181 kadınla görüşüldü. Postmenopoz grupta % 69,9 oranında,
premenopoz grupta % 33,7 oranında cinsel fonksiyon bozukluğu saptandı.
Çalışmamızda,
kadınların
yaş
ortalaması
46,44±9,28
(minimum=35-
maksimum=64) yıl olarak, kadınların eşlerinin yaş ortalaması ise 55,91±10,80
(minimum=28- maksimum=75) yıl olarak bulundu. Kadının yaş grubu arttıkça cinsel
fonksiyon bozukluğu görülme oranı artmaktadır. Özellikle 50 yaş ve üzerinde cinsel
fonksiyon bozukluğu yüksek bulundu.
Araştırma bulgumuza göre menopoz cinsel fonksiyon bozukluğu için bir risk
faktörü olarak saptandı. Yaş faktörünün etkisini kaldırdığımızda da menopozun cinsel
fonksiyonları olumsuz etkilediğini saptadık.
Çalışmamızda; kadının ve eşin yaş grubu, kadının ve eşin eğitim durumu, kadının
va eşin mesleği, partner yokluğu, görücü usulü evlilik yapma, akraba evliliği, evlilik
süresi, kadının evlilikte cinselliğe bakışı, eşe olan his, evde söz sahibi olma durumu,
cinsellikle ilgili ilk bilgi alınan kaynak, doğum sayısı, gebelik sayısı, çocuk sayısı,
doğum şekli, düşük yapma, kadının ve eşin sağlık sorunları, kadının doğum kontrol
yöntemi kullanımı, aylık ilişki sayısı, menopozda olma ve depresyon cinsel fonksiyon
bozukluğu üzerinde etkili bulunan faktörler olarak belirlendi.
Araştırmada depresif belirtileri olanlarda, olmayanlara oranla cinsel fonksiyon
bozukluğu görülme sıklığı anlamlı şekilde
yüksek
bulundu. Yaşın etkisini
kaldırdığımızda da her bir yaş grubunda depresif belirtiler ile cinsel fonksiyon
bozukluğu arasında anlamlı ilişki vardı.
Kadının yaşı, eğitim durumu, eşin eğitim ve meslek durumu, partner kaybı,
kadının evlilikte cinselliğe bakışı, evde söz sahibi olma, aylık ilişki sayısı depresif
belirtiler üzerinde etkili bulundu.
113
Menopoz durumu ile depresyon arasında anlamlı bir ilişki olduğu tespit edildi.
Ancak yaşın etkisini kaldırıp menopozun depresyon üzerine etkisine baktığımızda
menopoz ile depresyon arasında ilişki olmadığı görüldü.
Araştırmada belirlenen risk faktörleri cinsel fonksiyon bozukluğunun fiziksel,
sosyal ve emosyonel yönleri olan bir sorun olduğunu göstermektedir.
Kadınların sağlığına, aile yaşantısına ve iş verimliliğine olumlu katkılarda
bulunması amacıyla, menopoz öncesi dönemde menopoza bağlı olarak ortaya çıkan ve
sıklıkla görülen ateş basması, terleme, cinsel isteksizlik, ruhsal sıkıntı v.b.
semptomların, kadınların yaşam şekillerini nasıl değiştireceği hakkında önceden
bilgilendirilmeleri sağlanmalıdır. Toplum, menopozal dönemi ve getirdiği sorunları iyi
tanımalı tedavi yaklaşımları konusunda bilinçlendirilmelidir.
Kadınların çoğu menopozal değişiklikleri doğal karşılamakta ve çok ağır tablolar
ortaya çıkmadıkça doktora başvurmamaktadır. Menopoz doğal bir süreçte olsa, birçok
hastalık riskini de beraberinde getirdiğinden, menopoza giren kadınların düzenli kontrol
altında bulunmaları için aktif ve/veya pasif tarama programları yapılmalıdır.
Kadın cinsel fonksiyon bozukluğu ile ilgili epidemiyolojik çalışmalarda incelenen
topluluk sayısının yetersiz oluşu, seçilen topluluğun temsil etme değerinin düşük oluşu
ve ortak bir kadın cinsel fonksiyon bozukluğu tanımının kullanılmaması gibi bazı
yöntemsel sorunlar bulunmaktadır.
Cinsellik toplumumuzda tabu olarak bilinir. Çoğu zaman hasta hekim ilişkisinde
bile tabu olmaktan çıkamamaktadır. Ancak bu çalışmada KCFÖ’ni yarım bırakan 3
kadın (% 0,83) vardı.
Cinsel işlev bozuklukları birçok toplumda sık olarak görülür ve tedavi edilebilen
durumlardır. Ülkemizde okullarda yapılandırılmış cinsel eğitimin bulunmadığı bir
gerçektir. Tıp fakültelerinde bile hekim yetiştirirken cinsellik ve cinsel işlev
bozuklukları ile ilgili dersler bulunmamaktadır. Okullarda programa cinsel eğitim ile
ilgili ders saatlerinin dahil edilmesinin sağlıklı cinsel bilgiye ulaşabilmek için gerekli bir
çözüm olacağı ve böylece yanlış bilgi ve inanışların neden olduğu cinsel sorunların
azalabileceğini düşünüyoruz.
Cinsel fonksiyon bozukluğu sıklığı ile ilgili çalışmalar birçok ülkede olduğu gibi
ülkemizde de son dönemlerde artmaya başlamıştır. Ülkemizin sosyokültürel
heterojenitesi düşünüldüğünde ortak bir sorgulama formunun oluşturulması ve değişik
114
bölgelerde bu alanda yapılacak farklı çalışmalar ile prevalans ve risk faktörleri
konusunda önemli veriler elde edilebilecektir. Bu verilerin elde edilmesi ve tanısal
yaklaşımlar ile ilgili yapılacak çalışmalar kadın cinsel fonksiyon bozukluklarının
öneminin vurgulanmasına, daha iyi anlaşılıp tanı ve tedavisindeki ilkelerin ortaya
konmasına yardımcı olabileceği gibi sosyokültürel değişime de neden olabilecektir.
115
KAYNAKLAR
1. Teed H, Burger Hg. The Menopausel Transition. Studd J (Editör). In The Management Of The
Menopause, Parthenon Publishing, New York London, 1988: 68- 76
2. Susan Quilliam, Kadın aşk ve cinsellik Çev. Edi: Cengiz Sepkin. Istanbul. CSA Global yayın ajansı,
2004. 174-181.
3. Goodwin, A. J. & Agronin, M. E. A Woman’s Guide to Overcoming Sexual Fear & Pain. New
Harbinger Publications, 1997, Inc. Oakland-Canada. 59-118
4. Laumann ED, Paik A, Rosen RC. Sexual Dysfunction in the United States, Prevalance and
Predictors, JAMA 1999; 281 (6): 5537 – 5544.
5. Cayan S, Akbay E, Bozlu M, Canpolat B, Acar D, Ulusoy E. The prevalence of female sexual
dysfunction and potential risk factors that may impair sexual function in Turkish women. Urol Int
2004; 72:52–7.)
6. Duman A. Yetişkinler Eğitimi. Ankara: Ütopya yayınları, 2000.
7. Rosen CR, Lobo AR, Block BA, Yang H-M, Zipfel LM. Menopausal Sexual Interest Questionnaire
(MSIQ): A unidimensional scale for the assessment of sexual interest in postmenopausal women. J
Sex Marital Ther 2004; 30:235-250.
8. Gonzalés M, Viafara G, Caba F ve ark. Sexual function, menopause and hormone replacement
therapy (HRT). Maturitas 2004; 48: 411-420.
9. Christiane N. Menopoz gerçeği. Çev. Füsun Doruker. Akdeniz Yayınclık, 2005; 290-315
10. Yeni E. Menopoz ve Cinsellik. In: Kadıoğlu A, Başar M, Semerci B, Orhan İ, Aşçı R, Yaman Ö,
Çayan S, Usta F, Kendirci M, Eds. Erkek ve Kadın Cinsel Sağlığı. İstanbul: Türk Androloji Derneği
Yayınları, 2004: 652-666.
11. Yadav J, Genaralli, L, Ratakonda. U. Female Sexuality and Common Sexual Dysfunctions:
Eveluation and Management in A Primary Care Setting. Prim Care Update Ob/Gyns, 2001 8 (1): 511.
12. Masters WB, Johnson VE. Human Sexual Behavior. İnsan Cinsel Davranış. Sayın. Ü. (Çev. ed),
İstanbul, Bilimsel ve teknik Yayınları Çeviri Vâkfı 1994.
13. Kinsey AC. Gebhard PH. Sexual Behaviour In The Human Females, Sounders, Philadelphia, 1953.
14. Shere Hite, Hite Raporu,1976 Çev: Eden E, cep kitapları:38/cinsellik dizisi: 2, 1. Baskı Ağustos
1984
15. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) 2003, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri
Enstitüsü Ankara 2005
16. Bayram GO. Histerektominin cinsel yaşam üzerine etkilerinin belirlenmesi, Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. 2005
17. Basson R, Berman J, Burnett A Derogatis L, Ferguson D, Fourcroy J et al. Report of the
international consensus development conference on female sexual dysfunction: definitions and
classifications. J Urol 2000;163:888- 893
18. İncesu C. Cinsel işlevler ve cinsel işlev bozuklukları. Klinik Psikiyatri 2004; Ek 3: 3-13.
116
19. Karakoyunlu FB. Evli kadınlarda cinsel fonksiyon bozukluğu görülme sıklığı, Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Akdeniz Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Antalya. 2007
20. Pekru Y. Multipl sklerozlu kadın hastaların cinsel fonksiyonları ve yaşam kalitelerinin belirlenmesi,
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İstanbul,
2005.
21. Kızıltepe A. Total histerektomili kadınların benzer yaş grubundaki histerektomi olmayan kadınlarla
cinsel işlevler açısından karsılaştırılması, Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi, Bakırköy Dr. Sadi Konuk
Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul, 2006.
22. Aslan E. Poçan GA, Dolapçıoğlu K, Savaş N, Bağış T. Menopoz Sonrasındaki Cinsel
Disfonksiyonun Hormonal Durum ve Sosyokültürel Faktörlerle Etkileşimi, Türk Jinekoloji ve
Obstetrik Derneği Dergisi, (TJOD Derg) 2008; Cilt: 5 Sayı: 4 Sayfa: 263- 8,
23. Brotto LA, Luria M. Menopause, Aging, and Sexual Response in Woman. In: Rowland DL,
Incrocci L, Eds. Handbook of Sexual and Gender Identity Disorders, New Jersey: John Wiley &
Sons, Inc, 2008: 251-281.
24. Ertem GK, Şirin A. Menopoz polikliniğine başvuran kadınların menopoza ilişkin yakınmalarına
verilen planlı eğitimin etkinliğinin incelenmesi, I. Uluslararası VIII Ulusal Hemşirelik Kongresi,
Antalya, 29 Ekim- 2 Kasım 2000, Bildiriler, s: 256-259.
25. Goldstein I, GıraldıA, Kadıoğlu A, HW Van Lusen, L.Marson, R.Nappi, J. Peaus, A.Salonia,
A.M. Traish, Y.Vardı. Seksüel Tıp Kadın Cinsel Fonksiyon Fizyolojisi ve Kadın Cinsel
Disfonksiyonunun Fizyopatolojisi, Çeviri Çulha M, Eryılmaz H.Y, Önem K. 2 Uluslar arası seksual
Disfonksiyon toplantısı– Paris. , 2004s.711.
26. Berman JR, Goldstein I. Female sexual dysfunction. Urol Clin North Am; 28(2):404- 416. 2001
27. Bancroft J. Human Sexuality and its problems. Churchill Livingstone Edinburgh. 1980.
28. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) 2008, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri
Enstitüsü Ankara Ekim 2009
29. Basson R, Weijmar Shultz WCM. Seksüel Tıp, Bölüm 22, Kadınlarda Cinsel İstek ve Uyarılma
Bozuklukları ve Cinsel Ağrı 2004: s 860
30. Lewis RW, Fugl-Meyer KS, Bosch R. Epidemiology/Risk Factors of Sexual Dysfuntion. Journal
of Sexual Med 2004; 1(1):35-39.
31. American Psychiatric Association Diagnostic and statistical manual of mental disorders 4th
(DSM IV) Ed.Washington, DC 1994.
32. American College of Obstetricians and Gynecologist. ACOG technical bulletin: Sexual
dysfunction. Int Gynecol Obstet 1995; 51:265–277.
33. Droegemuller W. Sexuality and sexual dysfunction. In H Visscher, Precis IV: An update in
obstetrics and gynecology, Washington, DC: ACOG. 1994.
34. Billurcu N. Menopoz dönemindeki kadınlarda cinsel fonksiyon bozuklukları, Aile Hekimliği
Anabilim Dalı Uzmanlık Tezi, Harran Üniversitesi, Şanlıurfa, 2008
35. Hulter B, Lundberg PO, Sexual function in women with hipothalamo – pituitary Disordes. Arch
Sex Behav 1994; 23: 171 -183.
117
36. Mastrogiacomo I, SerafınıE, Zusas, Zucchetta P, Romagnoli GF, SaporıtıE, dean P, Ronco C,
Ad AmıA, Hyperprolactinemiy and sexual disturbances among uremic womwn on hemodialysis.
Nephron 1984; 37: 195–199.
37. Dünya Sağlık Örgütü. Ruhsal ve Davranışsal Bozuklukların Sınıflandırılması. Çev. Ed. Öztürk Ö,
Ufuk B. Ankara: Türkiye Sinir ve Ruh Sağlığı Hastalıkları Derneği Yayını, 1993.
38. Şahin D. Cinsel İşlev Bozukluklarının Psikolojik Nedenleri. ‘Sık görülen iki cinsel işlev
bozukluğu’:Vajinismus ve Erken Boşalmada Değerlendirme, Tanı ve Tedaviler. Ed: D. Şahin, A.
Kayır. İstanbul; Roche Yayınları s, 2001: 30
39. Rako S. Testosterone supplemental therapy after hysterectomy with or without concomitant
oophorectomy: estrogen alone is not enough. J Women's Health & Gender-Based Medicine. 2000;
9:917–923.
40. Varma SG, Oğuzhanoğlu NK, Karadağ F ve ark. Doğal ve cerrahi menopozda depresyon ve
anksiyete düzeyleri ile cinsel doyum arasındaki ilişki. Klinik Psikiyatri 2005; 8:109-11.
41. Palacios S, Tobar AC, Menendez C. Sexuality in the climacteric years. Maturitas 2002; 43 Suppl
1:69-77.
42. Castelo BC, Blumel JE, Araya H, Riquelme R, Castro G, Haya J, Gramegna G Prevalence of
sexual dysfunction in a cohort of middle-aged women: influences of menopause and hormone
replacement therapy, J Obstet Gynaecol, 2003: 23(4): 426-430.
43. Gonzales M, Viafara G, Caba F, Molina E Sexual function, menopause and hormone replacement
therapy, Maturitas, 2004: 48(4): 411–420.
44. Cawood EH, Bancroft J. Steroid hormones, the menopause, sexuality and well-being of women.
Physcol Med 1996; 26: 925-936.
45. Chen J, Ho SC. Contraseptive status and sexual function of climacteric Chinese woman.
Contraception 1999; 59:85-90
46. Howard JR, O'Neill S, Travers C. Factors affecting sexuality in older Australian women: sexual
interest, sexual arousal, relationships and sexual distress in older Australian women. Climacteric
2006; 9(5):355-67.
47. Bartlik B, Goldstein MZ Practical geriatrics: maintaining sexual health after menopause Psychiatr
Services, 2000; 51(6): 751-753.
48. Seyisoğlu H, Ertüngealp E Klimakterium, Yıldırım M, Klinik Jinekoloji, Çağdaş Kitabevi, 3.
Baskı, Ankara. 2002; s: 187-217,
49. Yücel Ç. Postmenapozal dönemdeki kadınların cinsel yaşamlarına ilişkin sorunlarının ve başetme
durumlarının incelenmesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sağlık
Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2006.
50. Güngör L. Elazığ Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Sağlık Ocağı bölgesinde yaşayan 45 yaş ve
üstü kadınların menopoz hakkındaki bilgi, tutum ve davranışları, Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi,
Fırat Üniversitesi, Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Elazığ, 2003.
51. Tortumluoğlu G. Klimakterik dönemdeki kadınların temel gereksinimlerini gidermede hemşirenin
rolü, 2004. Erişim Adresi:
[http://www.insanbilimleri.com/ojs/index.php/uib/article/viewArticle/121], Erişim Tarihi:
10.09.2011.
118
52. Güney N. Park sağlık ocağı bölgesinde 35 yaş ve üzeri kadınlarda menopoz yaşı ve perimenopozal
semptomların tespiti, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri
Enstitüsü, Ankara, 2006
53. Karakuş E, Menopoz döneminde kadınların yaşadığı sorunlar ve bunlara dayalı eğitim
gereksinimleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri
Enstitüsü, Ankara, 2006
54. Kömürcü N, Yıldız NK. Menopozda cinsel yaşam. Kadın Cinsel Sağlığı 2007; 173-176.
55. Soyupek S, Armağan A. Libido Kaybı Olan Kadınlarda Androjenlerin Durumu ve Androjen
Replasman Tedavisi, Androloji Bülteni, 2005; 23: 344-347.
56. Oskay ÜY Klimakterium döneminde cinsellik, İstanbul Üniversitesi FNHYO Dergisi, 2004; 12(52):
59-66.
57. Gallicchio L, Schilling C, Tomic D, Miller SR, Zacur H, Flaws JA Correlates of sexual
functioning among mid-life women, Climacteric: The Journal of The International Menopause
Society, 2007; 10(2): 132-142.
58. Çağlayan E.K, Hormon Replasman Tedavisinin Perimenopoz ve Postmenopozal Kadınlarda
Psikolojik Semptomlara Etkisi, Uzmanlık Tezi, İstanbul, Kasım 2004.
59. Doruk H, Akbay E, Cayan S, Akbay E, Bozlu M, Acar D Effect of diabetes mellitus on female
sexual function and risk factors, Arch Androl, 2005; 51(1): 1-6.
60. Bezircioğlu İ, Gülseren L, Öniz A, Kındıroğlu N Menopoz öncesi ve sonrası dönemde depresyonanksiyete ve yetiyitimi, Türk Psikiyatri Dergisi, 2004; 15(3): 199-207.
61. Amore M, Donato PD, Berti A, Palareti A, Chirico C, Papalini A, Zucchini S Sexual and
psychological symptoms in the climacteric years, Maturitas, 2006; 56(3): 303-311.
62. Kuloğlu M, Atmaca M, Geçici Ö, Kılıç N, Tezcan AE Antidepresan ilaçların cinsel işlev üzerine
etkileri, Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, 2000; 10(2): 97-102.
63. Connell K, Guess MK, Bleustein CB, Powers K, Lazarou G, Mikhail M, Melman A Effects of
age, menopause, and comorbidities on neurological function of the female genitalia, Int J Impot Res,
2005; 17(1): 63-70.
64. Seyisoğlu H Menopoz ve Seksüel Yaşam, Atasü T, Menopoz ve Kanser Tedavisi, Nobel Tıp
Kitabevi, İstanbul, 2001; s: 385-395
65. Reis N. Jinekolojik kanser ve tedavilerinin kadın cinsel sağlığına etkileri, Cumhuriyet Üniversitesi
HYO Dergisi, 2003 7(2): 35-40.
66. Cairu L, Göran S Menopause-related symptoms, Am J Obstet Gynecol, 2003 189(6): 1646-1653.
67. Nappi ve Nijland. Women’s perception of sexuality around the menopause: outcomes of a
European telephone survey, Eur. J. Obstet. Gynecol, Reprod Biol, 2008.137(1): 10-16.
68. Krajewska K, Krajewska Kulak E, Heineman L, Adraniotis J, Chadzopulu A, Comparative
analysis of quality of life women in menopause period in Poland, Greece and Belorussia using MRS
scale, Preliminary report Advances in Medical Sciences, 2007; 52(1): 140-143.
69. Varma GS, Karadağ F, Oğuzhanoğlu NK, Özdel O, Kökten S. Menopoz: klimakterik belirtiler
ve cinsel doyum arasındaki ilişki, Yeni Symposium Dergisi, 2006; 44(4): 182-188.
119
70. Tokuç B, Kaplan PB, Balık GÖ, Gül H. Trakya Üniversitesi Hastanesi menopoz polikliniğine
başvuran kadınlarda yaşam kalitesi, Uzmanlık Sonrası Eğitim ve Güncel Gelişmeler Dergisi, 2006;
3(4): 281-287.
71. Api M Menopause and sexuality, Journal Turkish German Gynecol Assoc, 2005; 6(3): 28-36.
72. Tortumluoğlu G. Klimakterik dönemdeki kadınlara verilen planlı sağlık eğitiminin menopozal
yakınma, tutum ve sağlık davranışlarına etkisi, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi,
Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Erzurum, 2003.
73. Tortumluoğlu G. Asyalı ve Türk kadınlarında menopoz, İnsan Bilimleri Dergisi, 2004. Erişim
Adresi: http://www.insanbilimleri.com/ojs/index.php/uib/article/viewFile/118/118] Erişim tarihi:
10.09.2011
74. Woods NF, Mitchell E. Symptoms during the perimenopause: prevalence, severity, trajectory, and
signifiance in women’s lives, The American Journal of Medicine, 2005; 118(12): 14-24.
75. Yiğit EA Doğal ve cerrahi menopozda psikiyatrik bozukluklar, Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi,
Atatürk Üniversitesi, Psikiyatri Anabilim Dalı, Erzurum, 2002
76. Gürkan ÖC Menopoz semptomlarını değerlendirme ölçeğinin Türkçe formunun güvenirlik ve
geçerliliği, Hemşirelik Forumu Dergisi, Mayıs-Haziran, 2005; 30-35.
77. Altınsoy N, Klimakterik dönemde vazomotor bozukluklar ve cinsel işlevleri ile ilgili ya.kınmalarda
hemşirelik danışmanlığının etkisi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi,
Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 2002
78. WHO Health Evidence Network (HEN) Prevention by calcium supplementation and vitamins,
2009. Erişim Adresi [http://www.euro.who.int/HEN/Syntheses/osteoporosis/20060503_7], Erişim
Tarihi: 21.01.2011.
79. Erdem Ö. Menapoz dönemindeki kadınların yaşadıkları sorunlar ve baş etme yolları,
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara,
2006.
80. Position statement of The North American Menopause Society Menopause Position Statement
Estrogen and progestogen use in postmenopausal women, 2008. 15 (4): 584-603 Erişim Adresi:
[http://www.menopause.org/PSHT08.pdf] DOI: 10.1097/gme.0b013e31817b076a, Erişim Tarihi:
24.07.2011
81. Yeni E. Menopoza girmiş kadınlarda azalmış cinsel istek bozukluğu, Androloji Bülteni 2007. 31:
353-357.
82. Doğan S, Altınyazar V, Eker E Kadın cinsel işlev bozukluklarında farmakolojik tedavilerin yeri,
Yeni Symposium Journal, 2008 46(4): 188-199.
83. Genazzani AR, Pluchino N, Bernardi F, Valentino V. Sexuality, Reproduction & Menopause,
2004; 2(4): 204-208.
84. Önem K, Kadıoğlu A. Kadın orgazmik işlev bozukluğunda hormon replasman tedavisi, Androloji
Bülteni, 2005; 23: 248-251.
85. Ertunç D, Tok E, Evrüke C, Dilek S, Kadayıfçı O, Raloksifenin postmenopozal hastalarda
ürogental semptomlar ve cinsel fonksiyon üzerine etkisinin değerlendirilmesi, Türkiye Klinikleri J
Gynecol Obst, 2004; 14: 305-310.
86. Kessel B, Nachtigall L, Plouffe L, Siddhanti S, Rosen A, Parsons A Effect of raloxifene on
sexual function in postmenopausal women, Climacteric, 2003 6(3): 248-256.
120
87. Ekinci M, Hoşcan B, Armağan A Kadın cinsel işlev bozukluğu tedavisinde kullanılan
farmakolojik ajanlar, Androloji Bülteni, 2007; 28: 77-79.
88. Yağcı AT Menopozda akupunktur tedavisi, Uluslararası katılımlı 4. Ulusal Akupunktur Kongresi,
Antalya, Eylül 2006, Bildiriler, s:32-35
89. Gedikoğlu Ş. Türkiye’de Yaygın Eğitimden Çağdaş Halk Eğitimine, Kadıoğlu Matbaası, Ankara,
1991
90. Şahin NH. Bir Km Taşı: Menopoz, İÜ Florence Nightingale Hemşirelik Yüksekokulu Mezunları
Derneği Yayınları, Yayın No: 2, Çevik Matbaacılık, İstanbul, 1998.
91. Taşkın L. Doğum ve Kadın Sağlığı Hemşireliği, VIII. Baskı, Sistem Ofset, s: 451-464, Ankara,
2007
92. Özer Ö. Menopoz ve fitoöstrojenler, Tezsiz Yüksek Lisans Dönem Projesi, Ankara Üniversitesi,
Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Farmakognozi Anabilim Dalı, Ankara, 2006.
93. Güreş BŞ. Menapoz dönemindeki osteoporozlu kadınlarda beslenme durumlarının araştırılması,
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2006.
94. Engindeniz FT. Nilüfer Halk Sağlığı Eğitim ve Araştırma Bölgesi'nde yaşayan 40-60 yaş arası
kadınlarda menopoza girme yaşı ve bunu etkileyen etmenler. Tıpta Uzmanlık Tezi, Uludağ
Üniversitesi, Bursa, 2005.
95. Ertüngealp E, Seyisoğlu H. Klimakterium ve Menopoz. In: Kişnişçi HA (Ed). Temel Kadın
Hastalıkları ve Doğum Bilgisi. Ankara, Güneş Kitabevi; 1996; p:1319- 1351.
96. Ertüngealp E. Türkiye Menopoz ve Osteoporoz Derneği &Türk Jinekoloji Derneği “Hormon
Replasman Tedavisi” Konsensus Grubu Kararları, Artemis, 2003; 4(1): 7-8.
97. Alparslan N, Ağrıdağ G. Adana Karataş Merkezde Menopoza Giriş Yaşı Tesbiti. Sağlık ve Sosyal
Yardım Dergisi 1995, 5/4: 19-22
98. Lale Taşkın: Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği. Sistem Ofset, Ankara, 2. Baskı, 1997; s:
440-448,
99. Rosen R, Brown C, Heiman J, Leiblum S, Meston C, Shabsigh R, Ferguson D, D’agostino R.
The female sexual function ındex (FSFI): A multidimensional self-report ınstrument for the
assessment of female sexual function. Journal of Sex & Marital Therapy 2000; 26:191-208.
100. Beck AT, Beamesderfer A. Assessment of depression: the depression inventory. Mod Probl
Pharmacopsychiatry. 1974;7(0):151–169. [PubMed]
101. Hisli N, Beck Depresyon Envanteri’nin geçerliliği üzerine bir çalışma. Psikoloji Dergisi, 1988; 6:
118-122
102. Tegin B Depresyonda bilişsel bozukluklar: Beck modeline göre bir inceleme. Yayınlanmamış
doktora tezi. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1980.
103. Scheneider HPG, Behre HM In Hormone Replacement Theraphy And Quality Of Life, The
Parthenon Publishing Group, Newyork, 2002; s: 35-43,
104. Scheneider HPG, Heinemann LAJ, Thiele K. The menopause rating scale (MRS): cultural and
linguistic translation into english, Life and Medical Science Online 2002, 3:
DOI:10.1072/LO0305326.
121
105. Çoban A, Nehir S, Demirci H, Özbaşaran F, İnceboz Ü. Klimakterik dönemdeki evli kadınların
eş uyumları ve menopoza ilişkin tutumlarının menopozal yakınmalar üzerine etkisi, 5. Uluslararası
Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongresi, 19-22 Nisan 2007, Ankara, Bildiriler s: 343-349.
106. Özgür N. Klimakterium dönemindeki kadınların yaşadıkları menopoz semptomları ve başa çıkma
yolları, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü,
İstanbul, 2007.
107. Bekiroğlu N, Gürbüz A, Konyalıoğlu R, Ayas S, Alkan A, Eren S. The comparison of
menopause rating scale, kupperman ındex and nottingham health profile by means of reliability
measures and responsiveness ındexes among menopausal women, Zeynep Kamil Tıp Bülteni, 2008;
39(1): 11-16.
108. Lebliun CE, Van der Schouw YT, de Jong FH ve ark. Fat mass rather than muscle strength is the
major determinant of physical function and disability in postmenopausal women younger than 75
years of age. Menopause 2006; 13(3):481-486.
109. Lindau TS, Schumm LP, Laumann EO ve ark. A Study of Sexuality and Health among Older
Adults in the United States. The New England Journal of Medicine 2007; 357(8):762.
110. Salonia Andrea, Zanni Giuseppe, Sexual dysfunction is common in women with lower urinary
tract symptoms and urinary incontinence: Results of a cross-sectional study. European Urology,
2004; 45: 642–648.
111. Hisasue S, Kumamoto Y, Sato Y, Masumori N, Horita H, Kato R, Kobayashi K, Hashimoto K,
Yamashita N, Itoh N. Prevalence of female sexual dysfunction symptoms and its relationship to
quality of life: a Japanese female cohort study. Urology, 2005; 65: 143–148. doi: 10.1016/j.urology.
112. Shifren JL, Monz BU, Russo PA, Segreti A, Johannes CB. Sexual problems and distress in
United States women: prevalence and correlates. Obstet Gynecol, 2008; 112(5):970-8.
113. Singh JC, Tharyan P, Kekre NS, Singh G, Gopalakrishnan G. Prevalence and risk factors for
female sexual dysfunction in women attending a medical clinic in south India. Journal of
Postgraduate MedicineYear, 2009; 55(2):113-120.
114. Özerdoğan N, Sayıner FD, Köşgeroğlu N, Ünsal A. 40–65 Yaş Grubu Kadınlarda Cinsel
Fonksiyon Bozukluğu Prevalansı, Depresyon Ve Diğer İlişkili Faktörler, Maltepe Üniversitesi
Hemşirelik Bilim ve Sanatı Dergisi, Cilt:2, Sayı 2. 2009; Sf:46-59,
115. Güvel S, Yaycıoğlu Ö, Bağış T. , Savaş N, Bulgan E, Özkardeş H, Evli Kadınlarda Cinsel
Fonksiyonlara Etkin Faktörler. Türk Üroloji Dergisi, 2003; 29(1): 43-48.
116. Fajewonyomi BA, Orji EO, Adeyemo AO. Sexual dysfunction among female patients of
reproductive age in a hospital setting in Nigeria. J Health Popul Nutr, 2007; 25: 101-6.
117. Fahami F, Beygi M, Zahraei RH ve ark. Sexual Dysfunction in Menopausal Women and the
Socioeconomic State IJNMR 2007; 12(2):61-64
118. Jokinen K, Rautava P, Mäkinen J ve ark. Experience of climacteric symptoms among 42-46 and
52-56-year-old women. Maturitas. 2003; 46(3):199-205.
119. Valadares AL, Pinto-Neto AM, Osis MJ ve ark. Sexuality in Brazilian women aged 40 to 65
years with 11 years or more of formal education: associated factors. Menopause 2008; 15(2):221222.
120. Elnashar AM, El-Dien Ibrahim M, El-Desoky MM, Ali OM, El-Sayd Mohamed Hassan M.
Female sexual dysfunction in Lower Egypt. BJOG. 2007, 114, s. 201– 206.
122
121. Gerber JR, Johnson JV, Bunn JY ve ark. A longitudinal study of the effects of free testosterone
and other psychosocial variables on sexual function during the natural traverse of menopause. Fertil
Steril. 2005; 83(3):643-648.
122. Öztürk Ü. Zonguldak il merkezinde kadın nüfusunda cinsel islev bozuklugu prevalansı. Tıpta
uzmanlık tezi, Zonguldak, 2008.
123. Oksuz E, Malhan S Prevalence and risk factors for female sexual dysfunction in Turkish women
The Journal of Urology, 2006; 175(2): 654-8.
124. Ekmekçi S, Gökmen O, Ergin Ö, Kükner S, Tan M, Menopozdaki Türk Kadın Populasyonunda
Bir İstatistiki Çalışma, Jinekoloji ve Obstetrik’de Yeni Görüş ve Gelişmeler, 1994; 5(3);200-206
125. Şenol V, Özdemir A, Çetinkaya A, Öztürk Y. Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Hastahanesi
Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı, Menopoz Kliniğine Başvuran Kadınların Menopoza
Girme Yaşını Etkileyen Faktörler Bakımından Değerlendirilmesi, 5 nci Ulusal Halk Sağlığı
Kongresi Bildiri Kitabı, Adana, 1998; s:358-361
126. Ferrell BR, Grant M, Funk B et al. Quality of life in breast cancer: Part II. Psychological and
spiritüel well-being. Cancer Nursing 1998; 21(1):1-9.
127. Gillan P Cinsel Sorunlar ve Tedavileri El kitabı. (Çev ed: Eker E, Özmen M, Özmen E). Bölüm 1:
cinsel Tutumlar. İstanbul, Menteş Kitabevi, 1993, s. 1-23.
128. İncesu C. Cinsel Yasam ve Sorunları. Ed: Simsek F, Seyisoglu H Sahin D. Cinsel Saglık ve Üreme
Alanında Ulusal ve Yerel Medya Yoluyla Savunuculuk Projesi Bilgilendirme Dosyası 1. s.l. Cinsel
Egitim Tedavi ve Arastırma Dernegi Yayını, 2007; s. 11-12.
129. Safarinejad MR. Female sexual dysfunction in a population-based study in Iran: prevalence and
associated risk factors. Int J Impot Res, 2006; 18: 382-95.
130. Oniz A, Keskinoglu P, Bezircioglu I. The prevalence and causes of sexual problems among
premenopausal Turkish women. J Sex Med. 2007; s. 1575-81.
131. Peeyananjarassri K, Liabsuetrakul T, Soonthornpun K, Choobun T, Manopsilp P. Sexual
functioning in postmenopausal women not taking hormone therapy in the Gynecological and
Menopause Clinic, Songklanagarind Hospital measured by Female Sexual Function Index
questionnaire, 2008; 91(5): 625-32.
132. Aslan E, Beji NK, Gungor I, Kadioglu A, Dikencik BK, Prevalence and risk factors for low
sexual function in women: a study of 1,009 women in an outpatient clinic of a university hospital in
Istanbul. J Sex Med, 2008; 5: 2044-52.
133. Moreira ED, Brock G, Glasser DB, Nicolosi A, Laumann EO, Paik A, Wang T, Gingell C.
Help-seeking behaviour for sexual problems: the global study of sexual attitudes and behaviors.
PubMed, Jan 2005; 59(1):6-16. Erişim Adresi: http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/15707457
Erişim Tarihi: 15.01.2011
134. Jara D, Fuenzalida A, Figueroa R, Prado M, Flore D, Blümel JE, Chedraui P Is the Menopause
Rating Scale accurate for diagnosing sexual dysfunctionamong climacteric women? Maturitas,
2009; (62): 321–323.
135. Özeren S, Çorakçı A, Eren L, Gümüştaş G, Karabacak O. The clinical features of 320
postmenopausal women who seek medical care, Turkiye Klinikleri J Med Res, 1998; 16(1): 29-31.
136. Arslan H, Gürkan CÖ, Yiğit FE, Ekşi Z. Menopoz dönemindeki kadınların cinsel yaşamlarının
değerlendirilmesi, Sağlık ve Toplum, 2004; 14(4): 67-74.
123
137. Hassa H. Menopoz olgularında tedavi yaklaşımını etkileyen (HERS, WHI,MWS) çalışmalar ve
güncel durum, Türk Jinekoloji ve Obstetri Derneği Uzmanlık Sonrası Eğitim ve Güncel Gelişmeler
Dergisi, 2004; 1:39-50.
138. Bayam L, Eğici MT, Bayam FB, Yenigün M. Postmenopozal olgularda psikiyatrik depresyon,
anksiyete envanterleri ile hormon seviyeleri arasında ilişki varlığı Türkiye Klinikleri. J Gynecol
Obst, 2007; 17: 73-80.
139. Hotun Şahin N, Coşkun A, The menopausal age, Related factors and climacteric, complaints in
Turkish women, Revista Referenc’a, 2007; 4: 91-99.
140. Şahin S, Sözeri CU, Cevahir R Menopoz ve Cinsel Yaşam, Androloji Bülteni, 2008; 33: 171-173.
141. Hidayet, N. M, Sharof, S. A, Aref, T. A, Tawfıl, R. A, Moubarak, I. I. Correlates of Age at
Natural Menopause East Mediterr Health, J. MAR, 1999; 5(2):307-319
142. Kazerooni T, Talei AR, Sadeghi-Hassanabadi A, Arasteh MM, Saalabian J Reproductive
behaviour in women in Shiraz, Islamic Republic of Iran, Eastern Mediterranean Health Journal,
2000; 6(2/3): 517-521.
143. Nalbant M, Menopozal Semptomlar ile Cinsel Yaşam Arasındaki İlişkiler, Yüksek Lisans Tezi,
Aydın, 2009.
144. Dennerstein L, Lehert P, Burger H. The relative effects of hormones and relationship factors on
sexual functioning of women through the natural menopausal transition. Fertil Steril, 2005; 84: 174180.
145. Timur S. Menopozal dönemlerdeki kadınlarda uyku sorunları ve yaşam kalitesine etkisi,
Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 2008.
146. Akpınar E. Menopoz ve postmenopozal osteoporoza birinci basamak yaklaşımı. Türkiye’de Aile
Hekimliği 2006; 1:63-72.
147. Furness S, Roberts H, Marjoribanks J, Lethaby A, Hickey M, Farquhar C Hormone therapy in
postmenopausal women and risk of endometrial hyperplasia, The Cochrane Library, 2009. Erişim
Adresi: [http://www.thecochranelibrary.com/], Erişim Tarihi 30.06.2009.
148. Monterrosa A, Blumel JE, Chedraui P. Increased menopausal symptoms among Afro-Colombian
women as assessed with the Menopause Rating Scale, Maturitas, 2008; 59(2): 182-190.,
149. Heinemann LAJ, DoMinh T, Strelow F, Gerbsch S, Schnitker J, Schneider HPG. The
Menopause Rating Scale (MRS) as outcome measure for hormone treatment? A validation study,
Health and Quality of Life Outcomes, 2004; 22(2):67.
150. Wijewardena K, Lindmark G, Naessen T. Menopausal symptoms and quality of life during the
menopausal transition in Sri Lankan women, Menopause, 2009; 16(1): 164-170,
151. Ergöl ve Eroğlu 2001 Ergöl Ş, Eroğlu K. Klimakterik dönemdeki kadınların sağlık bakımlarına
ilişkin uygulama ve tutumları, Sağlık ve Toplum Dergisi, 2001; 11(1): 49-57.,
152. Işık ve Vural 2001 Işık G, Vural G. Menopoz polikliniğine başvuran ve hormon replasman
tedavisi başlanan kadınların tedavilerine ilişkin bilgi ve görüşleri, Hemşirelik Araştırma Dergisi,
2001; 1(1): 39-48.,
153. Dennerstein L, Guthrie JR, Hayes RD, DeRogatis LR, Lehert P. Sexual function, dysfunction,
and sexual distress in a prospective, population-based sample of mid-aged, Australian-born women.
J Sex Med., 5(10): 2291-9. Epub 2008 Jul 14.
124
154. Özkan S. Psikiyatrik Tıp: Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi. 1. Baskı, İstanbul: Roche Yayınları,
1993:201-220.
155. Bancroft JHJ. Sex and aging. The New England Journal of Medicine 2007; 357(8):820.
156. Beekman AT, Deeg DJ, van Tilburg ve ark. Major and minor depression in later life: a study of
prevalence and risk factors. J Affect Disord, 1995;36 (1-2):65-75.
157. Roberts RE, Kaplan GA, Shema SJ et al. Does growing old increase the risk for depression? Am J
Psychiatry, 1997;154(10):1384-1390.
158. Brown GW, Moran PM. Single mothers, poverty and depression. Psychol Med 1997; 27: 21-33
159. Doğan O, Gülmez H, Ketenoğlu C. ve ark. Ruhsal Bozuklukların Epidemiyolojisi. Dilek Matbaası,
Sivas, 1995.
160. Erol N, Kılıç C, Ulusoy M ve ark. Türkiye Ruh Sağlığı Profili Raporu. Eksen Tanıtım, Ankara,
1998.
161. Anthony JC, Petronis KR Suspected risk factors for depression among adults 18-44 years old.
Epidemiology, 1991; 2(2):123-132.
162. Bruce ML, Kim KM Differences in the effects of divorce on major depression in men and women.
Am J Psychiatry, 1992; 149(7):914-917.
163. Parker G, Hadzi Pavlovic D, Greenwald S. Low parental care as a risk factor to lifetime
depression in a community sample. J Affect Disord, 1995; 33(3):173-180.
164. Rothschild AJ. Mood disorders. Harvard Guide to Psychiatry, Nicholi Jr AM (Ed), 3. baskı,
Cambridge, Harvard University Press, s.281-307, 1999.
165. İnandı T, Elçi O, Öztürk A. Risk factors for depression in postnatal first year, in Turkey. Int J of
Epidemiology 2002; 31: 1201-1207.
166. Altınel T. Edirne şehir merkezindeki 15-49 yaş kadınlarda ruhsal durum ve etkileyen faktörler.
Uzmanlık tezi, Edirne, 2008.
125
EKLER
EK-1
AYDINLATILMIŞ ONAM FORMU
Adana İli Yüreğir İlçesi Havutlu Sağlık Ocağı Bölgesinde “Adana İli Havutlu
Beldesi’nde 35-64 Yaş Kadınlarda Cinsel İşlevde Menapozun Etkisi” başlığı altında bir
araştırma yürütmekteyiz.
Bu araştırmamız için size yüz yüze anket tarzında sorular soracağım. Bana
verdiğiniz yanıtlar gizli tutulacaktır. Sadece bilimsel amaçlı kullanılacaktır. Hiçbir
bilimsel yazıda kişisel bilgileriniz kullanılmayacaktır.
Verdiğiniz yanıtlar sonucunda çalışmamızın sonuçları ulusal ve uluslararası
kongre ve dergilerde, kitaplarda bilimsel yayın olarak yayınlanacaktır.
Yukarıdaki bilgiler dâhilinde çalışmaya katılmanız için onayınız gerekmektedir.
Katılımcının İmzası:
126
EK-2
ADANA İLİ HAVUTLU BELDESİ’NDE 35-64 YAŞ KADINLARDA CİNSEL
İŞLEVDE MENAPOZUN ETKİSİ
1-Anket No:
2-Doğum tarihi/19…..
3-Medeni durum (soru sırasındaki durum)
a- Hiç evlenmedi (soru 14’e geçiniz)
b- Evli eşi ile beraber (soru 5’e geçiniz)
c- Eşi ölmüş
d- Boşanmış
e- Eşinden ayrı yaşıyor
f- Evlilik dışı birlikte yaşam
4- Ne kadar süredir eşiniz yok?
5-İlk evlenme yaşınız?
6- Evlilik sayısı:
7- Eşinin yaşı:
8- Eşinin evlilik sayısı:
9- Nasıl evlendiniz?
a- Görücü usulü
b- Anlaşarak
10- Eşinizle akrabalığınız var mı?
a- Hayır
b- 1.derece (kardeş çocukları)
c- 2.derece (ebeveynler kardeş çocuğu)
d- 3.derece ve üstü
11- Toplam evli kaldığınız süre
12- Eşinizin Eğitim Durumu
a- Okur-yazar değil
b- Okur-yazar
c- İlkokul
d- Ortaokul
e- Lise
f- Üniversite
13- Eşinizin mesleği
a- Emekli
b- Memur
c- İşçi
d- İşsiz
e- serbest
14- Eğitim Durumunuz
a- Okur-yazar değil
b- Okur-yazar
c- İlkokul
d- Ortaokul
e- Lise
127
f- Üniversite
15- Gelir getiren bir işte Çalışıyor musunuz ?
a- Çalışıyor
b- Çalışmıyor
16- Mesleğiniz
a- Ev hanımı
b- Emekli
c- Memur
d- İşçi
e- Serbest
17- Sosyal güvenceniz
a- Yok
b- SGK
c- Özel sigorta
18- Ailenin Toplam aylık geliri ne kadar?
a- 500 YTL. den az
b- 501 – 1000 YTL
c- 1001 – 1500 YTL
d- 1501 – 2000 YTL
e- 2001 YTL üstü
19- Aile tipi:
a- Çekirdek
b- Geniş
c- Parçalanmış
d- Yeniden kurulmuş (yeniden evlenmiş)
20- Evde yaşayan kişi sayısı?
a- Erişkin ....... ......
b- Çocuk ...... ..…. (15 yaş altı)
ÖZGEÇMİŞ
21- İlk adetinizi kaç yaşında gördünüz?
22- İlk gebelik yaşınız?
23- Son gebelik yaşınız?
24- Kaç doğum yaptınız?
25- Kaç çocuğunuz var?
26- Hangi şekilde doğum yaptınız? (sayısını yazınız)
a- Dikişsiz Normal doğum yok var (………….)
b- Dikişli (Epiziotomili) normal doğum yok
var (…………)
c- Zor doğum(vakumla veya forsepsle) yok
var (…………)
d- Sezaryen yok var (…………)
27- Kürtaj oldunuz mu? (sayısını yazınız)
a- Hayır
b- İstenmeyen gebelik sonlandırması (..................)
c- Tıbbi amaçlı ( hastalık,sakat bebek vs) (…………)
28- Hiç kendiliğinizden düşük yaptınız mı? (sayısını yazınız)
a- Hayır
b- Evet (…………..)
29- Halen adet görüyor musunuz?
128
a- Hayır adet görmüyorum ( en az bir yıldır görmüyor )
b- Evet düzeli adet görüyorum (soru 35’e geçiniz)
c- Sık sık adet görme, yok var
d- Uzun aralıklarla adet görme, yok var
e- Kanamanın fazla olması, yok var
f- Kanamanın az olması, yok var
MENOPOZ DÖNEMİ
30- Menopoz sıkıntıları için doktora başvurdunuz mu?
a- Evet Hangi nedenle başvurdunuz? …………………………………………
b- Hayır
31- Adet görmüyorsanız, ne kadar süredir adet görmüyorsunuz? …….yıl ………ay
32- Adetleriniz tamamen kesildiğinde kaç yaşındaydınız? ....... .......
33- Menopoza nasıl girdiniz?
a- Kendiliğinden adetlerim düzensizleşti sonra kesildi.
b- Aniden adetten kesildim.
c- Ameliyattan sonra menopoza girdim (ne ameliyatı?)……………………………….
d- Diğer…………………………………..
34- Menapoz sonrasında herhangi bir ilaç tedavisi aldınız mı?
a- Hayır
b- Menopozda eksilen hormonu karşılamak için,
yok var
c- Kemik erimesini önlemek için,
yok var
d- Ateş basması için,
yok var
e- Diğer.............................
SAĞLIK DURUMU
35- Herhangi bir sağlık sorununuz var mı?
a- Yok
b- Şeker hastalığı,
yok var
c- Yüksek tansiyon, yok var
d- Işın tedavisi,
yok var
e- Kemoterapi (ilaçla kanser tedavisi), yok var
f- Depresyon (çökkünlük), yok var
g- Damar tıkanıklığı öyküsü, yok var
h- Kolesterol yüksekliği,
yok var
i- Rahim kanseri öyküsü,
yok var
j- Meme kanseri öyküsü,
yok var
k- Ailede meme yada rahim kanseri, yok var
l- Ailevi geçen hastalık,
yok var………………………………
m-Guatr,
yok
var
n- Diğer……………………………………………
36- Eşin herhangi bir sağlık sorunu var mı?
a- Yok
b- Şeker hastalığı,
yok var
c- Yüksek tansiyon, yok var
d- Işın tedavisi,
yok var
e- Kemoterapi(ilaçla kanser tedavisi) ,
yok var
f- Depresyon (çökkünlük),
yok var
129
g- Damar tıkanıklığı öyküsü, yok var
h- Kolesterol yüksekliği,
yok var
i- Ailevi geçen hastalık,
yok var…………………………………
j- Guatr,
yok
var
k- Diğer……………………………………….
ALIŞKANLIKLAR
37- Sürekli kullandığınız ilaç var mı?
a- Yok
b- Şeker hastalığı ilacı
c- Hipertansiyon ilacı
d- Kemoterapi(ilaçla kanser tedavisi) ,
e- Depresyon (çökkünlük) ilacı
f- Kolesterol ilacı
g- Ağrı kesici
h- Diğer………………………………
38- Çay içiyor musunuz? (çay bardağı ile)
a- Hayır
b- Günde………….bardak
c- Haftada 3 bardaktan az
39- Kahve içiyor musunuz? (fincan ile)
a- Hayır
b- Günde………….fincan
c- Haftada 3 fincandan az
40-Sigara içiyor musunuz?
a- Hiç içmedim
b- Evet………… adet/gün………………..yıl
c- İçiyordum, bıraktım 1- ………………..adet/gün
2- …………….......yıl içtim
3- ………………...dır içmiyorum
41-Ne sıklıkla alkollü içecek kullanıyorsunuz?
a- Hiç kullanmadım (soru 44’e geçiniz)
b- ayda bir ya da az
c- ayda 2-4 kez
d- haftada 2-3 kez
e- haftada 4 ya da fazla
f- kullandım, ………. yıl önce bıraktım. (soru 44’e geçiniz)
Bir sise bira, bir tek raki, bir kadeh sarap bir standart içkidir
Bir standart içki 12-14 gr. etanol içerir.
Sekil 4 Bir standart içki tanımı
130
42- İçtiğiniz bir günde tükettiğiniz ortalama alkol miktarı nedir? (Miktarı sadece
en çok içtiğiniz türe göre belirtiniz)
Miktar
Tür
____
____rakı / votka / cin / viski
____
____bira
___
____şarap
43- Son 1 ayda bir oturuşta tükettiğiniz maksimum alkol miktarı nedir? (Miktarı
içtiğiniz alkol türüne göre belirtiniz)
Miktar
Tür
____
____rakı / votka / cin / viski
____
____bira
___
____şarap
AİLE PLANLAMASI
44- Halen Doğum kontrol yöntemi kullanıyor musunuz?
a- Hayır
b- Ağızdan hap
c- Kondom (Prezervatif)
d- RIA (Spiral)
e- Norplant (hormonlu bant)
f- Cerrahi Streilizasyon (Tüpleri bağlatma)
g- Koitus interreptus (Geri çekme)
h- Emzirme
i- Takvim
j- Diyafram
k- Enjektabl kontraseptif (iğne)
l- Diğer………………………………….
45- Daha önce kullandığı farklı doğum kontrol yöntemleri?
a- Hayır
b- Ağızdan hap yok
var
c- Kondom yok
var
d- RIA yok
var
e- Norplant yok
var
m-Cerrahi Streilizasyon (Tüpleri bağlatma) yok
var
f- Koitus interreptus (Geri çekme) yok
var
g- Emzirme yok
var
h- Takvim yok
var
i- Diyafram yok
var
j- Enjektabl kontaseptif (iğne) yok var
k- Diğer………………………….
BULAŞICI HASTALIKLAR
46- Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan geçirdiniz mi?
a- Hayır
b- Gonore
c- Sifiliz
d- AİDS
e- Mantar
131
f- Trikomonas
g- Diğer…………………………………
CİNSEL YAŞAM
47- İlk cinsel yaşam bilgilerinizi aldığınız kaynak hangisi?
a- Aile
b- Bayan arkadaş
c- Öğretmen
d- Erkek arkadaş
e- Eş
f- Gazete, kitap,vs.
g- Diğer…………………..
48- Cinsellikle (ilişki) ilgili korku yaşadınız mı?
a- Evet
b- Hayır
49- Şu sıralar gebe kalma korkunuz var mı?
a- Evet
b- Hayır
50- İlk cinsel deneyiminiz kaç yaşında gerçekleşti? ...... ......
51- İlk cinsel birlikteliğiniz nerede gerçekleşti?
a- kendi evimiz
b- otel
c- ailemizin evi
d- arkadaşımın evi
e- ev dışı ortam (neresi)…………………………..
52- Eşi/nizde/lerde cinsel sorun var mı?
a- Hayır (soru 55’e geçiniz)
b- Evet bende
c- Evet eşimde
d- Evet ikimizde
53- Cinsel sorun nedeniyle başvuru yaptınız mı?
a- Başvuru yapmadım
b- Hastane
c- Özel doktor
d- Psikolog
e- Arkadaş
f- Paramedikal (din görevlisi, hoca vs.)
54- Eşinizle ayda kaç kez cinsel ilişkiye giriyorsunuz? ................
55- Evliliğinizi cinsellik yönünden algılayışınız nasıl?
a- Yetersiz
b- Orta
c- İyi
d- Çok iyi
e- Mükemmel
56- Evde kim söz sahibi?
a- Eşim ve ben
b- Eşim
132
c- Ben
d- Kayınvalidem-kayınpederim
e- Annem-babam
f- Diğer………………………………..
57- Evliliğinizi nasıl değerlendiriyorsunuz, mutlu musunuz?
a- Yetersiz
b- Orta
c- İyi
d- Çok iyi
e- Mükemmel
58- Şu anda eşinize karşı neler hissediyorsunuz?
a- Çok seviyorum
b- Seviyorum
c- Kardeş gibiyiz
d- Anlaşamıyoruz
e- Çok şiddetli geçimsizlik
59- Şimdiye kadar hiç cinsel tacize uğradınız mı? (sayısı)
a- Hayır (soru 64’e geçiniz)
b- Sözle taciz yok var (…….)
c- Elle taciz yok var (…….)
d- Tecavüze yeltenme yok var (…….)
e- Tecavüz yok var (…….)
60-Nerede tacize uğradınız
a- Evde
b- Sokakta
c- Okulda
d- Toplu taşıma araçları (dolmuş,otobüs,tren gibi)
e- Diğer……………………………..
61-Kimin tacizine uğradınız
a- eş,
b- tanımadığı biri,
c- tanıdığı biri,
d- güven suiistimali (akraba, nişanlı, erkek arkadaş)
62- Evlilik öncesi cinsel ilişki yaşadınız mı?
a- Hayır
b- Yakın flört
c- Evet kendi rızam ile
d- Evet zorla
63- İlk cinsel birliktelik kiminle gerçekleşti?
a- Eşim
b- Erkek arkadaşım
c- Tecavüz
d- Diğer…………………………..
64- Evlilik dışı ilişki yaşadınız mı?
a- Hayır
b- Evet
66- Evlilik dışı veya öncesi gebelik yaşadınız mı?
a- Hayır
b- Evet
133
EK-3
KADIN CİNSEL FONKSİYON İNDEKSİ
Elinizdeki form, son dört haftada süregelen cinsel işlevlerinizi belirlemeye yönelik
olarak hazırlanmıştır ve 19 madde içermektedir. Sizden istenen her bir maddede size
uyan tek bir seçeneği işaretlemenizdir. Lütfen tüm sorulara cevap veriniz.
*Cinsel Aktivite: Cinsel birleşme, sevişme ve kendini tatmin dahil olmak üzere tüm
cinsel faaliyetler.
**Cinsel İlişki: Kadın ile erkeğin cinsel birleşmesi (sertleşmiş kamışın/erkeklik
organının kadının haznesine girmesi)
***Cinsel Uyarılma: Sevişme, şehvet duygu ve düşüncelerin belirmesi ile vajinanın
ıslanması ve benzeri durumlar
****Orgazm: Bızır, hazne, rahim, makat ve alt karın ve tüm vücudu saran kuvvetli
ritmik kasılmalar olması.
1. Son 4 hafta içinde, ne sıklıkta cinsel istek duydunuz?
(5) Hemen hemen her zaman
(4) Çoğu zaman (15 günden fazla)
(3) Bazen (15 günde)
(2) Birkaç kez (15 günden az)
(1) Hemen hemen hiç / hiçbir zaman
2. Son 4 hafta içinde, cinsel istek veya ilgi düzeyinizi (derecenizi) nasıl
değerlendirirsiniz?
(5) Çok yüksek
(4) Yüksek
(3) Orta
(2) Düşük
(1) Çok düşük veya hiç
3. Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite* veya cinsel ilişki** sırasında ne sıklıkta
uyarıldığınızı hissettiniz?
(0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım.
(5) Hemen hemen her zaman
(4) Çoğu zaman (15 günden fazla)
(3) Bazen (15 günde)
(2) Birkaç kez (15 günden az)
(1) Hemen hemen hiç / hiçbir zaman
4. Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite* veya cinsel ilişki** sırasındaki uyarılma***
düzeyinizi nasıl derecelendirirsiniz?
(0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım
(5) Çok yüksek
(4) Yüksek
(3) Orta
(2) Düşük
(1) Çok düşük veya hiç
134
5. Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite* veya cinsel ilişki** sırasında cinsel bakımdan
uyarılacağınızdan ne derecede emindiniz?
(0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım
(5) Çok emindim
(4) Emindim
(3) Oldukça emindim
(2) Az emindim
(1) Çok az / hiç emin değildim
6. Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite* veya cinsel ilişki** sırasında uyarılma
durumunuz sizin için ne sıklıkta tatminkardı?
(0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım
(5) Hemen hemen her zaman
(4) Çoğu zaman (15 günden fazla)
(3) Bazen (15 günde)
(2) Birkaç kez (15 günden az)
(1) Hemen hemen hiç/hiçbir zaman
7. Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite* veya cinsel ilişki** sırasında hazneniz ne
sıklıkla ıslandı / kayganlaştı ?
(0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım
(5) Hemen hemen her zaman
(4) Çoğu zaman (15 günden fazla)
(3) Bazen (15 günde)
(2) Birkaç kez (15 günden az)
(1) Hemen hemen hiç / hiçbir zaman
8. Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite* veya cinsel ilişki** sırasında haznenizin
ıslanması / kayganlaşmasındaki zorluk derecesi nasıldı?
(0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım
(1) Çok çok zor veya imkânsızdı
(2) Çok zordu
(3) Zordu
(4) Biraz zordu
(5) Hiç zorluk çekmedim
9. Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite* veya cinsel ilişkiniz** bitene kadar cinsel
organınızın ıslaklığını / kayganlığını ne sıklıkta koruyabildiniz?
(0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım
(5) Hemen hemen her zaman
(4) Çoğu zaman (15 günden fazla)
(3) Bazen (15 günde)
(2) Birkaç kez (15 günden az)
(1) Hemen hemen hiç / hiçbir zaman
10. Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite* veya cinsel ilişkiniz** bitene kadar
haznenizin ıslaklığını / kayganlığını koruyabilme zorluğunuzun sıklığı neydi?
(0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım
(1) Hemen hemen her zaman
(2) Çoğu zaman (15 günden fazla)
(3) Bazen (15 günde)
(4) Birkaç kez (15 günden az)
(5) Hemen hemen hiç / hiçbir zaman
135
11. Son 4 hafta içinde, cinsel uyarılma*** veya cinsel ilişkide** ne sıklıkta
orgazm**** oldunuz?
(0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım
(5) Hemen hemen her zaman
(4) Çoğu zaman (15 günden fazla)
(3) Bazen (15 günde)
(2) Birkaç kez (15 günden az)
(1) Hemen hemen hiç / hiçbir zaman
12. Son 4 hafta içinde, cinsel uyarılma*** veya cinsel ilişki** sırasında
orgazma**** ulaşmak sizin için ne kadar zordu?
(0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım
(1) Çok çok zordu / imkânsızdı
(2) Çok zordu
(3) Zordu
(4) Biraz zordu
(5) Hiç zorluk çekmedim
13. Son 4 hafta içinde, cinsel uyarılma*** veya cinsel ilişki** sırasında
orgazma**** ulaşmanız ne kadar tatminkârdı?
(0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım
(5) Çok tatminkârdı
(4) Genellikle tatminkârdı
(3) Yarısında tatminkârdı, yarısında değildi
(2) Genellikle tatminkâr değildi
(1) Hiç tatminkâr değildi
14. Son 4 hafta içinde, cinsel aktivite* veya cinsel ilişkiniz** sırasında siz ve eşiniz
arasındaki duygusal yakınlık ne kadar tatminkârdı?
(0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım
(5) Çok tatminkârdı
(4) Genellikle tatminkârdı
(3) Yarısında tatminkârdı, yarısında değildi
(2) Genellikle tatminkâr değildi
(1) Hiç tatminkâr değildi
15. Son 4 hafta içinde, eşinizle cinsel ilişkiniz** sizin için ne kadar tatminkârdı?
(0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım
(5) Çok tatminkârdı
(4) Genellikle tatminkârdı
(3) Yarısında tatminkârdı, yarısında değildi
(2) Genellikle tatminkâr değildi
(1) Hiç tatminkâr değildi
16. Son 4 hafta içinde, genel olarak cinsel hayatınız sizin için ne kadar
tatminkârdı?
(0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım
(5) Çok tatminkârdı
(4) Genellikle tatminkârdı
(3) Yarısında tatminkârdı, yarısında değildi
(2) Genellikle tatminkâr değildi
(1) Hiç tatminkâr değildi
136
17. Son 4 hafta içindeki, cinsel ilişkinizde** haznenize giriş sırasında ne sıklıkta
ağrı veya rahatsızlık duydunuz?
(0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım
(1) Hemen hemen her zaman
(2) Çoğu zaman (15 günden fazla)
(3) Bazen (15 günde)
(4) Birkaç kez (15 günden az)
(5) Hemen hemen hiç / hiçbir zaman
18. Son 4 hafta içindeki, cinsel ilişkinizde** haznenize girişten sonra ne sıklıkta
ağrı veya rahatsızlık duydunuz?
(0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım
(1) Hemen hemen her zaman
(2) Çoğu zaman (15 günden fazla)
(3) Bazen (15 günde)
(4) Birkaç kez (15 günden az)
(5) Hemen hemen hiç / hiçbir zaman
19. Son 4 hafta içindeki, hazneye giriş sırasında veya sonrasında duyduğunuz ağrı /
rahatsızlığın derecesini nasıl değerlendirirsiniz?
(0) Hiç cinsel aktivitede bulunmadım
(1) Çok yüksek
(2) Yüksek
(3) Orta
(4) Düşük
(5) Çok düşük veya hiç
137
EK-4
BECK DEPRESYON ÖLÇEĞİ
YÖNERGE: Aşağıda, kişilerin ruh durumlarını ifade ederken kullandıkları bazı
cümleler verilmiştir. Her madde, bir çeşit ruh durumunu anlatmaktadır. Her maddede o
durumun derecesini belirleyen 4 seçenek vardır. Lütfen bu seçenekleri dikkatle
okuyunuz. Son bir hafta içindeki (şu an dahil) kendi ruh durumunuzu göz önünde
bulundurarak, size en uygun olan ifadeyi işaretleyiniz.
A- (0) Kendimi üzgün hissetmiyorum
(1) Kendimi üzgün hissediyorum
(2) Her zaman için üzgün ve kendimi bu duygudan kurtaramıyorum
(3) Öylesine üzgün ve mutsuzum ki dayanamıyorum
B- (0) Gelecekten umutsuz değilim
(1) Gelecek konusunda umutsuzum
(2) Gelecekten beklediğim hiçbir şey yok
(3) Benim için gelecek olmadığı gibi bu durum düzelmeyecek
C- (0) Kendimi başarısız görmüyorum
(1) Herkesten daha fazla başarısızlıklarım oldu sayılır
(2) Geriye dönüp baktığımda, pek çok başarısızlıklarımın olduğunu görüyorum
(3) Kendimi bir insan olarak tümüyle başarısız görüyorum
D- (0) Her şeyden eskisi kadar zevk alabiliyorum
(1) Her şeyden eskisi kadar zevk alamıyorum
(2) Artık hiçbir şeyden gerçek bir zevk alamıyorum
(3) Beni doyuran hiçbir şey yok. Her şey çok can sıkıcı
E- (0) Kendimi suçlu hissetmiyorum
(1) Arada bir kendimi suçlu hissettiğim oluyor
(2) Kendimi çoğunlukla suçlu hissediyorum
(3) Kendimi her an için suçlu hissediyorum
F- (0) Cezalandırılıyormuşum gibi duygular içinde değilim
(1) Sanki, bazı şeyler için cezalandırılabilirmişim gibi duygular içindeyim
(2) Cezalandırılacakmışım gibi duygular yaşıyorum
(3) Bazı şeyler için cezalandırılıyorum
G- (0) Kendimi hayal kırıklığına uğratmadım
(1) Kendimi hayal kırıklığına uğrattım
(2) Kendimden hiç hoşlanmıyorum
(3) Kendimden nefret ediyorum
138
H- (0) Kendimi diğer insanlardan daha kötü durumda görmüyorum
(1) Kendimi zayıflıklarım ve hatalarım için eleştiriyorum
(2) Kendimi hatalarım için her zaman suçluyorum
(3) Her kötü olayda kendimi suçluyorum
İ- (0) Kendimi öldürmek gibi düşüncelerim yok
(1) Bazen, kendimi öldürmeyi düşünüyorum ama böyle bir şeyi yapamam
(2) Kendimi öldürebilmeyi çok isterdim
(3) Eğer fırsatını bulursam kendimi öldürürüm
J- (0) Herkesten daha fazla ağladığımı sanmıyorum
(1) Eskisine göre şimdilerde daha çok ağlıyorum
(2) Şimdilerde her an ağlıyorum
(3) Eskiden ağlayabilirdim. Şimdilerde istesem de ağlayamıyorum
K- (0) Eskisine göre daha sinirli veya tedirgin sayılmam
(1) Her zamankinden biraz daha fazla tedirginim
(2) Çoğu zaman sinirli ve tedirginim
(3) Şimdilerde her an için tedirgin ve sinirliyim
L- (0) Diğer insanlara karşı ilgimi kaybetmedim
(1) Eskisine göre insanlarla daha az ilgiliyim
(2) Diğer insanlara karşı ilgimin çoğunu kaybettim
(3) Diğer insanlara karşı hiç ilgim kalmadı
M- (0) Eskisi gibi rahat ve kolay kararlar verebiliyorum
(1) Eskisine kıyasla, şimdilerde karar vermeyi daha çok erteliyorum
(2) Eskisine göre, karar vermekte oldukça güçlük çekiyorum
(3) Artık hiç karar veremiyorum
N- (0) Eskisinden daha kötü bir dış görünüşüm olduğunu sanmıyorum
(1) Sanki yaşlanmış ve çekiciliğimi kaybetmişim gibi düşünüyor ve üzülüyorum
(2) Dış görünüşümde artık değiştirilmesi mümkün olmayan ve beni çirkinleştiren
değişiklikler olduğunu hissediyorum
(3) Çok çirkin olduğumu düşünüyorum
O- (0) Eskisi kadar iyi çalışabiliyorum
(1) Bir işe başlayabilmek için eskisine göre daha fazla çaba harcıyorum
(2) Ne iş olursa olsun, yapabilmek için kendimi çok zorluyorum
(3) Hiç çalışamıyorum
P- (0) Eskisi kadar rahat ve kolay uyuyabiliyorum
(1) Şimdilerde eskisi kadar kolay ve rahat uyuyamıyorum
(2) Eskisine göre 1 veya 2 saat erken uyanıyor ve tekrar uyumakta güçlük çekiyorum
(3) Eskisine göre çok erken uyanıyor ve tekrar uyuyamıyorum
Q- (0) Eskisine göre daha çabuk yorulduğumu sanmıyorum
(1) Eskisinden daha çabuk ve kolay yoruluyorum
(2) Şimdilerde neredeyse her şeyden kolay ve çabuk yoruluyorum
(3) Artık hiçbir şey yapamayacak kadar yoruluyorum
139
R- (0) İştahım eskisinden pek farklı değil
(1) İştahım eskisi kadar iyi değil
(2) Şimdilerde iştahım epey kötü
(3) Artık hiç iştahım yok
S- (0) Son zamanlarda pek kilo kaybettiğimi sanmıyorum
(1) Son zamanlarda istemediğim halde iki buçuk kilodan fazla kaybettim
(2) Son zamanlarda beş kilodan fazla kaybettim
(3) Son zamanlarda yedi buçuk kilodan fazla kaybettim
T- (0) Sağlığım beni pek endişelendirmiyor
(1) Son zamanlarda ağrı, sızı, mide bozukluğu, kabızlık gibi sıkıntılarım var
(2) Ağrı, sızı gibi bu sıkıntılarım beni epey endişelendirdiği için başka şeyleri
düşünmek zor geliyor
(3) Bu tür sıkıntılar beni öylesine endişelendiriyor ki, artık başka şeyleri
düşünemiyorum
U- (0) Son zamanlarda cinsel yaşantımda dikkatimi çeken bir şey yok
(1) Eskisine göre cinsel konularla daha az ilgileniyorum
(2) Şimdilerde cinsellikle pek ilgili değilim
(3) Artık, cinsellikle hiçbir ilgim kalmadı
140
EK-5
MENOPOZ SEMPTOMLARINI DEĞERLENDİRME ÖLÇEĞİ
Sevgili hanımlar, Menopoz semptomlarını değerlendirme ölçeğimizde belirtilen
yakınmalardan yaşadıklarınız varsa, lütfen bu yakınmaları ne düzeyde yaşadığınızı
ölçeğimiz üzerinde işaretleyiniz. Şikayetinizin olmadığı yakınmalar için “hiç yok”
seçeneğini işaretleyiniz.
YAKINMALAR Puanlar
Hiç
yok
0
Sıcak basması, terlemeler (Terleme
nöbetleri)
Kalp rahatsızlıkları (Normalde
hissetmediğiniz şekilde kalpte sıkışma,
tekleme, çarpıntı hissi)
Uyku sorunları (Uykuya dalmada güçlük,
uzun süre uyuyamama, erken uyanma)
Keyifsizlik hali (Kendini kötü, üzgün,
ağlamaklı hissetme, isteksizlik, ruh
halinde değişiklik)
Sinirlilik (Sinirlilik, gerginlik ve çabuk
öfkelenme hissi)
Endişe / Kaygı (Huzursuzluk, panik
hissi)
Fiziksel ve zihinsel yorgunluk (Genel
performansta azalma, hafızada zayıflama,
konsantrasyon zorluğu, unutkanlık)
Cinsel sorunlar (Cinsel istekte, cinsel
ilişkide ve doyum almada değişiklik)
İdrar sorunları (İdrar yaparken güçlük,
sık idrara çıkma, idrar kaçırma)
Haznede (Vajinada) kuruluk (Haznede
kuruluk ve yanma hissi, cinsel
birleşmede zorlanma)
Eklem ve kas rahatsızlıkları (Eklemlerde
ağrı, romatizma şikayetleri)
141
Hafif
1
Orta
2
Şiddetli
3
Çok
şiddetli
4
ÖZGEÇMİŞ
Adı Soyadı
: Seda TEPE
Doğum Tarihi ve Yeri
: 1980, Almanya
Medeni Durumu
: Evli, bir çocuk annesi
Adres
: Yurt Mah. 71337 Sok. Halis Gençler Sitesi 9/1 A Blok
11/22 Çukurova/ADANA
Telefon
: (0322) 2324356
E-mail
: [email protected]
Mezun Olduğu Tıp Fakültesi : Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi
Varsa Mezuniyet Derecesi
:Yok
Görev Yerleri
: Ç.Ü. Tıp Fakültesi Anatomi AD.
Dernek Üyelikleri
: Yok
Alınan Burslar
: Yok
Yabancı Dil
: İngilizce
142
Download