107. İNSAN HAKLARI İnsan hakları deyince insanın doğuştan

advertisement
107. İNSAN HAKLARI
İnsan hakları deyince insanın doğuştan itibaren kendini
korumak, kendini topluma kanıtlamak, kendine toplum
içinde işlevsellik kazandırma için elde etmiş olduğu
haklardır. Bu haklar verilir alınmaz. Bu haklar doğal
olarak kişiye mal edilmiştir. Kişiden bu haklar
alındığında, yahut bu hakları kullanması kişiye
verilmezse diğer bir deyişle bu haklardan kişinin
yararlanmasına mani olunursa işte o zaman kişinin
toplumdaki yaşamı kısıtlanmış olur. Buna da hiç
kimsenin hakkı yoktur. Kişi düşünce, davranış, inanç
açısından hür doğmuştur. Kendi düşüncelerini,
inançlarını belirtmekte hürdür. Bu kısıtlama ancak
karşıdakilerine baskı olarak kullanılmaya başlandığı
zaman ortaya çıkar. Önemli olan kişinin etrafına zarar vermeden, başkalarına saygılı olmak koşulu
ile düşünce, davranış ve inanç açısından kendini hür hissetmesidir. Hiç kimse toplumda baskı
yaparak başkalarının inançlarını, düşüncelerini yıkıp, kendilerinkini empoze edemez. Bu insan
haklarına aykırıdır. İnsan aklı selimini kullanmakta, kendine göre en uygun düşünce biçimini
benimseme hakkına sahiptir. Baskı altına sokulan kişiler bir müddet empoze edilen düşünceyi
benimsemiş görünseler de onların şuur altında esas benimsedikleri düşünceler canlılığını devam
ettirir ve ortamını bulduğu an daha kuvvetli bir biçimde tezahür eder. İnsanların düşünceleri zincire
vurulamaz. İnsanları inançları konusunda etkilemek yanlıştır. Kişinin aklı selimini kullanmasını
kısıtlamak ve ona zorla, baskı ile bazı ide ve inançları ekmek yasa dışıdır.
İnsan düşüncelerini açarak ve bunu toplumda
başkalarıyla paylaşarak kendini bulur ve bu
paylaşma sonucu kendi açısından düşüncelerinde
bazı değişiklikler yapmayı, diğer bir anlamda
düşüncelerinin toplum içindeki yerini, önemini
veya önemsizliğini kendi fark eder ve ona göre
düşüncelerini şekillendirme, düzelteme, yeni bir
formül içinde açıklama fırsatı bulur. Bu onun en
büyük hakkıdır. Kısıtlanan haklar sonucu
oluşmadan, gelişmeden düşüncelerin kafaya
hapsine neden olur. Bu da kişiyi yıpratır ve
psikolojik, ruhsal depresyonlara iter. Sağlıklı
iletişim olmayan toplumlarda gelişme süreci de bu
nedenle uzundur. Zira düşünceler,iletişim ve
etkileşim sonucu gereken şeklini bulur. Kişi
düşüncelerini topluma açıp, onların geçerliliğini
sınamadıkça doğruluğunu keşfedemez. Kısıtlanan düşünceler ise bir idefiks haline gelir ve kişiyi
gereksiz yere belki ters bir biçimde etkileyerek toplumda zararlı davranışlara itebilir. Toplum böyle
durumlarda gelişme yerine çökme eğilimi gösterir. Zira artık hür düşünce yetisini kaybetmiş
kişilerin saplantılar çerçevesinde toplum dışı hareketlere yöneldiğini görürüz. O nedenle toplumu
sağlıklı tutabilmek için düşüncelerimizi yasal yollardan kamuya duyurmamız da yarar vardır. Bunun
sonucu olarak ta gereken tepkileri göz önünde bulundurarak kendimize göre bu düşüncelerimizi
biçimlendirebiliriz. Buna kişiler kadar toplumun kendisinin de ihtiyacı vardır. Önemli olan tüm
düşünce biçimlerini öğrenerek perspektifimizi genişletmek, olayları dar bir açı yerine geniş bir
açıdan incelemektir. Böylece de saplantılara düşmeden daha toleranslı, daha genel kurallara bağlı
bir yaşam tarzını toplumda oluşturmak imkanı doğar.
Kısıtlamalar kişilere dünyadaki geniş yelpazede kendi düşüncelerinin nerede yer aldığını gösterme
fırsatı vermez. Verildiği an zaten kişi de ve mutlaka düşüncelerinde bir referanduma gidecektir.
Kendi gibi düşünenlerin çoğunlukta olduğunu gördüğünde de yine kendine güveni artacak ve belki
bu sefer de onlarla ayrıntılar üzerinde tartışma fırsatı bularak, iyiye, doğruya, yeniye, toplumun
yararlarını üstün tutan düşünceler zincirine diğerlerini ilave edebilecektir. İşte bu zincirler sağlıklı
bir biçimde kişilerden gelen halkalarla genişletilip uzatılırsa o zaman toplum sağlam temellere
oturtulmuş olur ve bu sağlam temeller sayesinde zararlı diye nitelendirilen düşünce tarzlarını
biçimlendirme fırsatı doğar. Düşünceler karşılıklı oluştuğu an birbirleriyle etkileşir ve biçimlenirler.
Yoksa kısıtlamalarla değil.
Bu nedenle insan doğuştan kazandığı bu haklardan yararlanarak topluma yararlı olurlar ve bu
nedenlerle de bu haklar hiçbir zaman ellerinden alınmaz. İnsan haklarıyla beraber doğar ve onları
gelecek nesle bırakırlar bu dünyayı terk ederken de.
Bugün ülkemizde din baskısı olmadan kişiler hak ettiği yere gelmektedir. Bizler ülkemizde
dürüstlüğümüz, çalışkanlığımız, vatana faydalı etkinlikleriz ile değerlendirilmek ve o yönde olumlu
katkılarda bulunduğumuz sürecek ödüllendirilmekteyiz. Dünyada barış, ülkede barış, kurumlarda iş
huzuru, ailedeki huzur hep bu eşitlik ilkesine bağlı olarak temin edilir. Bu tür eşitliği toplumun en
küçük birimi ailede uygulamaya başlayıp diğer geniş halkalarına da uzatırsa ailede sulh, yurtta sulh,
cihanda sulha kavuşmuş oluruz.
4 Aralık 1992
Download