hürriyet gazetesi……................................2 milliyet

advertisement
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
20.04.11
1
HÜRRİYET GAZETESİ……................................2
Finansal istikrar için ‘özel komite’ kurulacak
Oto devlerine 277 milyon lira ‘fiyat paslaşması’ cezası
Rekabet gücüne 314 milyon lira daha yatırdı, ilk çeyrek geliri 2.9 milyar liraya ulaştı
‘Yaranma duygusu’ yanlış yaptırır
EGE CANSEN... Battıkça çıkıyor
MİLLİYET GAZETESİ........................................10
Güngör Uras... Olayların içinden
SABAH GAZETESİ...............................................12
Altın 1.500 doları geçti
Yapı Kredi'ye 1.5 milyar dolarlık kredi
'500 milyar $'lık pastaya gelin'
Komşu borç takmaya hazırlanıyor
ABD'nin notu üç ay içinde düşebilir
Akbank'tan dört kıtaya özel yatırım fonu
Türk Telekom altyapıya 314 milyon TL yatırdı
IMF'nin başkanı Brown mu olacak
Doğan Holding borç yapılandırmasına gidiyor
SÜLEYMAN YAŞAR... Türkiye ekonomisi aşırı mı ısındı?
RADİKAL GAZETESİ...........................................17
UĞUR GÜRSES... Faizleri düşüren el
SERVET YILDIRIM... Yılmaz'dan Başçı'ya nasihat
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
20.04.11
2
HÜRRİYET GAZETESİ
Finansal istikrar için ‘özel komite’ kurulacak
Yeni dönemde ekonomi yönetiminde bazı değişikliklere gidileceği sinyalini veren Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Tabiatı gereği bağımsız kurumlarımız, BDDK, Merkez Bankası
ve hükümetin bağlı birimleri de Hazine gibi bu işin içerisinde. Finansal istikrar açısından bir komite
kurulup bütün ilgili kuruluşların bir araya geleceği bir yapıyı kullanmanın iyi olacağını düşünüyoruz.
Bu bir tasarı aşamasındadır. Kesin hiçbir karar yoktur” dedi.
Yeni yapılanmada, Türk finans kesiminin yönetiminden sorumlu olacak olan Finansal İstikrar Komitesi
oluşturulabileceğini açıklayan Babacan, şu bilgileri verdi:
Kriz tam bitmedi
“Devlet Bakanlıklarının yeniden yapılandırmasıyla ilgili yetki tanımı TBMM tarafından kabul edildi.
Cumhurbaşkanı’nın onayına sunulacak. Bu yetki kanunu kesinleştikten sonra bir kararname gündemde.
Bununla ilgili pek çok alternatif yeni yapılar üzerinde çalışılıyor. Finans sektörüyle ilgili farklı sorumluluk
ve yetki sahibi kurumlarımız var. Finansal istikrar açısından ilgili kuruluşların bir araya gelip konuları
karşılıklı görüşüp değerlendirebileceği bir yapıyı kullanmanın iyi olacağını düşünüyoruz.”
Ali Babacan, TOBB Yüksek Koordinasyon Kurulu toplantısında ekonomik krizin etkilerini değerlendirerek,
şöyle konuştu: “2008-2009 krizinin henüz tam anlamda atlatılamadığı, farklı bir safhasında olduğu dönemde
bölgemizdeki yeni jeopolitik durum, önce Tunus’la başlayan sonra Mısır’a sıçrayan ve arkasından Libya’da
çok daha kanlı çatışma boyutlarına ulaşan pek çok ülkenin içinde bulunduğu riskli bir ortamda dikkat
etmemiz gerektiği bir konum. Doğru zamanda doğru adım atabilmek önemli bir dönüşüm sürecinde yeni
fırsatlar yakalayabilmek için önemli. Doğru zamanda doğru işler yaparsak ekonomimiz için önemli fırsatlar
olacak.”
Aldığımız kritik kararda TOBB’un çok faydası oldu
İSTİŞARE için ancak temsil gücü yüksek belli bir sayıda kişiyle bir masa etrafında konuların rahat
değerlendirilebildiğini belirten Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, şöyle konuştu: “En son sektör
meclisleriyle bir toplantı gerçekleştirdik. Politikalarımızı oluştururken bu toplantılardan çok istişare
ediyoruz. Yoğun iş birliğinin istişare ortamının faydalarını çok gördük. Son iki yıldır aldığımız pek çok kritik
kararda TOBB’un çok önemli faydası oldu.”
Sosyal ve ekonomik alanda reform şart
SOSYAL ve ekonomik alanda önemli reformlar gerektiğine dikkat çeken Başbakan Yardımcısı Ali Babacan,
“Türkiye’nin çalışma hayatıyla ve vergi konusuyla ilgili köklü reformlara ihtiyacı var. Bunları da inşallah
önümüzdeki dönemde geniş bir istişareyle gerçekleştirmeyi hedefliyoruz” dedi.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
20.04.11
3
Oto devlerine 277 milyon lira ‘fiyat paslaşması’ cezası
23 otomotiv şirketi hakkında Rekabet Kurulu’nca başlatılan ‘fiyat paslaşması’ soruşturma
tamamlandı. Rekabet Kurulu, 15 otomotiv şirketine toplam 277 milyon 421 bin TL ceza kesti.
Danıştay yolunun açık olduğu kararda en büyük idari para cezası 68 milyon TL ile Ford
Otomotiv’e kesildi.
REKABET Kurulu, otomotiv sektöründe faaliyet gösteren 23 şirkete yönelik başlattığı soruşturmayı
tamamladı. Rekabet Kurulu’nun 15 firmaya yıllık cirosunun binde 3’ü ile yüzde 1.5’i arasında değişen
oranlarda verdiği idari para cezası toplamı 277 milyon 421 bin 483 TL oldu. Danıştay yolunun açık olduğu
karar çerçevesinde en büyük idari para cezası verilen firmalar 68 milyon 845 bin TL ile Ford Otomotiv
Sanayi A.Ş., 49 milyon 786 bin TL ile Doğuş Otomotiv Servis ve Ticaret A.Ş., 47 milyon 804 bin TL ile
Tofaş Türk Otomobil Fabrikası A.Ş. oldu.
15 şirket ceza aldı
Rekabet Kurulu tarafından rekabeti ihlal ettikleri gerçeksiyle soruşturulan 23 teşebbüsten 15’ine ceza geldi.
Bu çerçevede, ALJ Otomotiv, Anadolu Araçlar Ticaret, Baylas Otomotiv, Çelik Motor Ticaret,
Doğuş Otomotiv Servis ve Ticaret, Ford Otomotiv Sanayi, Hyundai, MAİS Motorlu Araçlar, Mercedes Benz
Türk, Mermermer Otomotiv, Nissan Otomotiv, Peugeot Otomotiv, Temsa Golabal, TOFAŞ Türk Otomobil
ve Toyota’ya idari para cezası uygulanmasına karar verildi. Kurul ayrıca Borusan Otomotiv, General Motors,
Honda Türkiye, İsotlar Grup, Karsan Otomotiv, Mazda Motor, Otokar Otomotiv ve Şansuvaroğlu Kimyasal
Ürünler Otomotiv’e ceza vermedi.
Fiyat stratejileri
Kararı açıklayan Rekabet Kurulu Başkan Yardımcısı Erkan Yardımcı,
“Rekabet Kurulu’nun 9 Eylül 2009 tarihli kararıyla otomotiv
sektöründe faaliyet gösteren 23 teşebbüs hakkında 4054 sayılı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 41. maddesi uyarınca
soruşturma açıldı. Soruşturmada, teşebbüsler arasında geleceğe yönelik
fiyat stratejisine ilişkin görüşmeler ile stok, hedef ve satış stratejilerine
ilişkin görüşmeler ele alındı” dedi
Danıştay yolu açık
Danıştay yolunun da açık oludğunu dile getiren Yardımcı, şöyle
konuştu: “Haklarında soruşturma yürütülen tüm şirketlerle ilgili 4054
sayılı Kanunu ihlal edebilecek nitelikte karar ve uygulamalardan
kaçınmaları gerektiğine ilişkin görüş bildirilmesine oybirliği ile karar
verildi. Kararla ilgili Danıştay yolu açık. Gerekçeli karar daha sonra
tebliğ edilecek.”
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
20.04.11
4
Otomotiv hisseleri dalgalandı
REKABET Kurulu’nun (RK) otomotiv şirketleriyle ilgili dün öğle saatlerinde açıkladığı ceza kararı, İMKB
hisseleri işlem gören Doğuş Otomotiv, Ford Otosan ve Tofaş’ı etkiledi. Açıklamanın ardından satış
dalgasıyla karşılaşan otomotiv hisselerinde ilk tepkilerde yüzde 1’in üzerinde kayıplar gerçekleşti.
Tüm markalara zam planlandı
REKABET Kurulu soruşturma raporunda şirketlerin fiyat ayarlamalaryla ilgili toplantılar yaptığına dikkat
çekilerek şu bilgilere yer verildi:
ÖTV indiriminden 3 gün sonra 19 Mart 2009’da 13 firmanın katıldığı ve bulunan elektronik posta
çerçevesinde tüm markaların kısa vadede zam yapmayı planladıklarını açıkladıkları ve tamamına yakınının
da fiyat artışına gitti.
Haziran 2009’da ÖTV’de değişim üzerine 3 firmanın iletişimde olmaları, 2006 yılında 4 büyük teşebbüsün
Euro kurundaki artışı fiyatlara yansıtıp yansıtmamaya yönelik görüşmeleri ve ardından fiyatlarını aynı gün
artırdılar.
2008’de de Euro kurundaki değişim üzerine 15 firmanın katılımıyla iki ayrı toplantıda fiyat artışı olup
olmayacağı tartışıldı ve bu görüşmeler sebebiyle ceza verildi.
Rekabet gücüne 314 milyon lira daha yatırdı, ilk çeyrek geliri 2.9
milyar liraya ulaştı
Türk Telekom Grubu, yılın ilk çeyreğinde 609 milyon TL net kâr açıklarken, altyapıya 314 milyon lira
yatırım yaptı. Türk Telekom Grubu’nun CEO’su Hakam Kanafani, ilk çeyrekteki performansla 2011
yılına iyi bir başlangıç yaptıklarını belirterek, grup gelirlerinin yüzde 12 artarak 2.9 milyar liraya
yükseldiğini söyledi.
TÜRK Telekom Grubu, 2011 yılının ilk çeyreğinde 609 milyon TL net kâr elde etti. Toplam gelirlerini geçen
yılın aynı dönemine göre yüzde 12 artırarak 2.9 milyar liraya çıkaran grup, altyapı yatırımlarının ise bir
önceki yıla göre yüzde 54 artarak 314 milyon liraya ulaştığını bildirdi.
Gelirleri 2.9 milyar liraya çıktı
Bünyesinde 9 firma bulunduran Türk Telekom Grubu’nun CEO’su Hakam Kanafani, grubun yılın ilk
çeyreğinde gösterilen performansla 2011 yılına iyi bir başlangıç yaptığını belirterek, grup gelirlerinin yüzde
12 artarak 2.9 milyar liraya yükseldiğini söyledi. Kanafani, FAVÖK’te (Finansman, amortisman giderleri ve
vergi öncesi kâr) yüzde 20 büyüme elde edilirken, FAVÖK marjının yüzde 44 olduğunu ve net gelirin 609
milyon lira olarak gerçekleştiğini bildirdi.
Büyümeyi destekleyen yatırımlar
Gelir artışının tüm iş segmentlerinde elde edilen başarılı performansın sonucu olduğunu dile getiren
Kanafani, şunları kaydetti: “Türk Telekom Grubu büyüme ve sermaye yatırımlarına ilk çeyrekte de devam
etti. İlk çeyrekte bir önceki yıla kıyasla yüzde 54 daha fazla sermaye yatırımı yaptık. Devam eden altyapı ve
teknoloji yatırımlarımız büyümeyi desteklerken, Türkiye’nin de rekabet gücünü artırıyor. Türk Telekom
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
20.04.11
5
Grubu’nun başarısı yenilikçi ürün ve hizmetlere dayanıyor. Grup yakaladığı büyümeyi 2011 yılının
devamında da artırarak sürdürecek güce sahiptir. Müşterilerimize her zaman daha iyi hizmetler sunmaya
devam edeceğiz.”
Avea’nın abonesi arttı
Hakam Kanafani, mobil pazardaki rekabete de işaret ederek, rekabet yoğunlaşırken satış ve pazarlama
harcamalarının da arttığını vurguladı. Kanafani, Avea’nın ilk çeyrek sonuçlarıyla ilgili şu bilgileri paylaştı:
“Avea zor piyasa koşullarına karşın abone sayısını ilk çeyrekte 200 bin artırdı. Geçen yılın aynı dönemine
kıyasla FAVÖK seviyesini iki katına çıkardı. Avea gelir büyümesini sürdürüyor. Müşteri sayısı 11.8 milyona
çıktı. Faturalı abone sayısını 5 milyona çıkardı. Yüzde 16 büyümeye tekabül eden bu artışla karma kullanıcı
başına ortalama gelirini yüzde 7 arttırdı.”
Uluslararası alanda ödüller kazandı
2011 yılının ilk çeyreğinde ödüller kazandıklarını da hatırlatan Hakam Kanafani, “TivibuWeb için IP&TV
World Forum ödülünü ve İngiltere’nin en önemli ödüllerinden biri olan Best Business Awards’da En Müşteri
Odaklı Şirket ödülünü kazandık. Çok yakın zamanda açtığımız yatırımcı ilişkileri web sitesi ise IR Global
Rankings’in Avrupa’nın En İyi Yatırımcı İlişkileri Web Sitesi ödülünü aldı” diye konuştu.
ADSL abonesi 6.7 milyona çıktı
HAKAM Kanafani, grup şirketlerinin abone sayılarına da değinerek, sabit ses tarafında 2010’da ‘Ev
Avantaj’ paket tarifelerinin abone sayısının 6.4 milyona çıktığını söyledi. Kanafani, şu bilgileri verdi:Sabit
genişbant tarafında
bu yılın ilk çeyreğinde 95 bin yeni abone elde ederek 6.7 milyondan fazla ADSL hattına ulaşıldı.
Saha dolabı ve binaya kadar fiber (FTTN) dahil şebekeye yapılan ve şu anda 3 milyon haneye ulaşan
yatırımlar sonuç vermeye başladı.
Tivibu Web’in 1 milyondan fazla müşterisi var. Başarısı Tivibu Ev (IPTV) ile sürecek.
‘Yaranma duygusu’ yanlış yaptırır
Merkez Bankası Başkanlığı’nı Erdem Başçı’ya devreden Durmuş Yılmaz’dan ders gibi veda.
MERKEZ Bankası Başkanlık görevini Erdem Başçı’ya devreden Durmuş Yılmaz, bağımsızlık vurgusu yaptı.
Yılmaz, “Bizi bu göreve getirenlere teşekkür edelim ama hiçbir zaman yaranma duygusuyla hareket
etmeyelim. Yaranma duygusuna doğru kaptırırsanız, işi doğru yapmazsanız. Kendinize zarar verdiğiniz gibi,
sizi buraya getirenlere de zarar verirsiniz” diye konuştu.
MERKEZ Bankası Başkanlık görevi sona eren Durmuş Yılmaz, görevini dün yeni başkan Erdem Başçı’ya
devretti. Dışarıda ‘2010 Yılı En Başarılı Merkez Bankası Başkanları’ arasına seçilen, içeride ise uyguladığı
politikalar nedeniyle kimi zaman eleştirilen Durmuş Yılmaz, bankanın bağımsızlığı için göreve getirenlere
‘yaranma duygusu’na kapılmamanın altını çizdi. Durmuş Yılmaz, “Bizi bu göreve getirenlere teşekkür
etmeli miyiz” diye sorarak, “Teşekkür edelim ama hiçbir zaman yaranma duygusuyla hareket etmeyelim.
Yaranma duygusuna doğru kaptırırsanız, işi doğru yapmazsanız” dedi.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
20.04.11
6
Mümkün olduğu kadar iyi
Merkez Bankası İdare Merkezi’nde düzenlenen devir teslim töreninde konuşan Yılmaz, “Milletim benim
maaşımı kendi vergileriyle ödedi. Herşeyden önce milletime teşekkür ediyorum” diyerek, şunları söyledi:
“Umarım biz üzerimize düşen görevi yapmışızdır keşke mümkün olsa da mükemmel yaptığımızı
söyleyebilsek. Tabii mükemmel hiçbir zaman mümkün olmaz, dolayısıyla hep mükemmelin peşinde
koşmak, aslında iyiyi yapamamak demektir. Mükemmeliyet biraz da iyinin düşmanı, mümkün olduğu kadar
iyiyi yapmaya çalıştık.”
Varsa günaha da ortak
İkinci hususun kamu görevlileri ile bürokratların onları göreve getirenlere teşekkür edip etmemeleri
olduğunu anlatan Yılmaz, “Böyle bir gelenek varsa uyarım yoksa da başlatılması gerektiğini düşünüyorum.
Bizi bu göreve getirenler, bizim başarımıza ortaklar, ancak varsa başarısızlığımız ona da ortaklar. Aynı
şekilde bankanın başarısında ben de pay sahibiyim, ama başarısızlığı, günahı varsa o günaha ben de ortağım.
Bu teşekkür de dikkate alınması gereken bir husus var. O da şu; iyi insan olmak, yapılanların kıymetini
bilmek. Fakat bunu aşırıya götürürseniz, yaranma duygusuna doğru kaptırırsanız, işi doğru yapmazsınız,
yanlış yaparsınız, aynı zamanda kendinize zarar verdiğiniz gibi, sizi buraya getirenlere de zarar verirsiniz.
Teşekkür edelim ama hiçbir zaman yaranma duygusuyla da hareket etmeyelim. Her ne kadar bizi buraya bir
irade getirdiyse de bizim görev alanımızı, hareket alanımızı belirleyen yasal çerçevedir. Bu yasal çerçevenin
içerisinde hareket ettik, hareket etmek zorundayız.”
Kurumsal kimlik güçlenmeli
Göreve başladığı dönemde ‘kurumun daha ileri gitmesi için elimizden geldiği kadar bu duvara taş koyacağız’
dediğini hatırlatan Durmuş Yılmaz, “Umarım bu taşı koymuşuzdur. Bizden sonra gelenler de bu taşı
koymaya devam edecekler ve kurumun yükselmesine katkıda bulunacaklar” dedi. Kurumsal kimliğin
güçlenerek devam etmesine vurgu yapan Yılmaz, ilerleme olabilmesi için mutlaka bir sonra gelenin, bir
öncekinden daha iyi olması gerektiğini belirtti. Yılmaz, oturduğu makama katkısının ne olduğunu kendisinin
değerlendiremeyeceğini, ancak “bu sandalyenin kendisine çok şey
kattığını” söyledi.
Tevazu, ortak aklın önemi ile kararlılığı öğrendim
MERKEZ Bankası’nın yeni Başkanı Erdem Başçı, mesai arkadaşlıklarının 2003 yılında başladığını
belirterek, bu süreçte Durmuş Yılmaz’dan üç şey öğrendiğini, bunların “tevazu”, “ortak akla verilen önem”
ve “kararlılık” olduğunu söyledi.
Üç özellik aynı anda
Başçı, bu süreçte Yılmaz’dan öğrendiğini üç şeyin ilkinin “tevazu” olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:
“Merkez Bankası Başkanları mütevazı olabiliyormuş bunu öğrendim. Yılmaz’dan öğrendiği ikinci şey ortak
akla verilen önem oldu. Merkez Bankası başkanlarının mutlaka ortak akla önem vermesi gerekiyormuş bunu
öğrendim. Yılmaz’dan üçüncü olarak da kararlılığı öğrendim. Merkez Bankası başkanlarının son derece
kararlı olması gerektiğini ve bir insanda bu üç özelliğin aynı anda bulunabileceğini öğrenmiş oldum.”
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
20.04.11
7
2015 Stratejik Planı
Merkez Bankasının kamuoyuna dün açıklanan ve 2011-2015 dönemini kapsayan Stratejik Planı’nından
Durmuş Yılmaz imzalı metni ve bankanın vizyonu ile misyonu bölümlerini okuyan Başçı, “Sayın Başkanım
planınız planımızdır, vizyonunuz vizyonumuzdur, misyonunuz misyonumuzdur” dedi.
Stratejik plan 3 yılda bir güncellenecek, Türk Lirası’na tanıtım simgesi belirlenecek
MERKEZ Bankası’nın dün kamuoyuna açıkladığı 2011-2015 dönemi stratejik planına göre, banka fiyat
istikrarı hedefine yönelik para arzını, likidite koşullarını ve rezerv seviyesini etkilemek amacıyla standart
açık piyasa işlemlerini kullanacak, gerektiğinde zorunlu karşılıklar enstrümanını da devreye sokacak. Planda
Bankanın yürüttüğü hizmetler göz önünde bulundurularak 30 tema belirlendi. Planda bankaya yasayla
verilen görevler ile kurumsal iç destek hizmetleri üç stratejik alan içinde toplandı. Bunlar kamusal, küresel
ve kurumsal alan temaları olarak adlandırıldı. 2002’den bu yana 3’er yıllık dönemler için hazınlanan ve her
yıl güncellenen stratejik planlar bu yıldan itibaren 5’er yıllık dönemlerle hazırlanacak ve 3 yılda bir
güncellenecek.
Kamusal alan temalarında temel politikalara yer verilirken, bankanın temel amacının fiyat istikrarını
sağlamak olduğu vurgulandı. Kamusal alanda “Banka, döviz kuru politikası olarak Hükümetle birlikte
belirlenmiş olan dalgalı döviz kuru rejimini uygular. Karşılaşılabilecek iç ve dış şokların olumsuz etkilerini
gidermek ve ülkeye duyulan güvenin artırılmasına katkı sağlamak amacıyla döviz kuru politikasının bir
parçası olarak güçlü döviz rezervi tutma politikası izlenir” gibi stratejiler yer aldı. Kurumsal alan başlığı
altında, “örgüt yapısını geliştirme” politikası kapsamında, “işçi dövizi hesaplarının, rezervlere katkısı göz
önünde bulundurarak bir plan çerçevesinde kademeli olarak azaltmak ve örgüt yapısında gerekli
değişiklikleri yapmak” yer aldı.
Yeni başkan farklılıklarını ortaya koyacak
DURMUŞ Yılmaz, “Bundan sonraki Merkez Bankası yönetiminin de Merkez Bankasını kurumsal kimliğini
gü çlendirecek şekilde çalışmalarını sürdüreceğini düşünüyorum. Yeni başkanın da kendi farklılıklarını
ortaya koyarak, kuruma damgasını vuracağına inanıyorum” dedi.
Dili sürçtü, Başçı’ya ‘Serdengeçti’ dedi
DURMUŞ Yılmaz törende dili sürçerek yeni başkan Erdem Başçı’ya “Başkan Serdengeçti” diye hitap etti.
Yeni Başkan Başçı ise Yılmaz’ın dil sürçmesine atıfta bulundu ve “Hoş bir dil sürçmesi oldu. Sizin için
Merkez Bankası Başkanı nasıl Süreyya Serdengeçti ise benim için de Başkanı Durmuş Yılmaz’dır” dedi.
Bir anda gözleri görmez gibi hisettim kendimi
GÖREVDEN ayrıldığında ‘sabah uyandığında gece dış dünyada ne olduğuna bakmayacağını’ söylediğini
ancak bu cümlenin haddini aştığını ifade eden
Durmuş Yılmaz, “Şu anda geldiğim nokta itibariyle ömür boyunca iki gören gözü olan ancak bir anda
gözleri görmez olmuş bir insana dönmüş gibi hissediyorum kendimi. Çünkü elinizin altında bir ordu var bu
ordu istediğiniz her türlü bilgiyi en ince detayına kadar hemen anında buluyor getiriyor ve önünüzü açıyor.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
20.04.11
8
Şimdi bundan mahrum olacağız. Dolayısıyla Blackberry’e herhalde bakmak önemli olacak, o Blackberry’e
bakmaya devam etmeyi arzu ediyorum onu söyleyeyim.”
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
20.04.11
9
EGE CANSEN... Battıkça çıkıyor
AVRUPA Euro’su, Amerikan Doları karşısında pek de kimsenin beklemediği 1.45 gibi bir düzeye
yükseldi sonra biraz geriledi.
Önce şunu ifade edeyim. Bu yükselişin devam etmeyeceği kanaatindeyim. Gelelim hikâyenin öncesine.
Birkaç ay önce Euro/Dolar kurunun 1.25’e hatta 1.20’ye gerileyeceği öngörüleri genel kabul görüyordu.
Hatta dünya finans çevrelerinde Euro’nun geleceği sorgulanıyordu. Ben, aynı fikirde değildim. Hem
Euro’nun varlığını sürdüreceğini hem de Euro’nun dolar karşısında güçleneceğini söylüyordum. Nitekim bu
görüşümü “Euro, Doları Döver” diye bu köşede açıklamıştım. Ancak Euro’ya bu kadar güvenen ben bile
Euro/Dolar kambiyo kurunun 1.45’e yükseleceğine ihtimal vermiyordum. Peki, ne oldu da ortaya bu kadar
güçlü bir Euro çıktı? Bugün, bu konuyu irdeleyeceğim.
Her “para birimi” (currency) yani TL, dolar veya Euro, netice itibariyle bir “mal”dır. Nasıl her malın
piyasada bir fiyatı olursa, her para biriminin de piyasada bir fiyatı vardır. Piyasada geçerli olan bu fiyat
hiçbir zaman “Serbest Pazar Ekonomisi”nin sözünü ettiği veya tanımladığı “pazar fiyatı” değildir. Çünkü
para birimlerinin “üreticisi” daima bir “tekeldir”. Bu tekel de o ülkenin veya bölgenin merkez bankasıdır.
Üreticisi tekel bir malın, tanım icabı “pazar fiyatı” teşekkül edemez. Pazar fiyatı olmasa da netice itibariyle
her para biriminin fiilen bir “fiyatı” vardır. Fiyat da, bilindiği gibi arz ve talebe bağlı olarak değişir. Piyasada
görünen fiyata “kambiyo kuru” (değişim oranı) denir. Eğer Euro’nun Dolarla ifade edilen fiyatı artmışsa,
Euro’ya talep artmıştır. Nokta. Demek ki birileri “Dolar” satıp “Euro” almaktadır. Bu birileri kimdir, niçin
dolar satıp, Euro almaktalar?
Para birimlerine olan talebin iki kaynağı vardır. Biri ticari, diğeri malî işlemlerdir. Eğer bir Amerikalı tüccar
Almanya’dan mal ithal etmek istiyorsa, satıcı firma bunun bedelini işlem sonunda Euro olarak hesaplarına
geçirir. Demek ki, Amerikalı tüccarın Almanya’dan mal ithal etmek istemesi Euro’ya bir talep yaratır. Bu
örnek küresel ekonomi şartları içinde çoğaltılabilir. Bu tip para birimi taleplerine “ticari amaçlı” denir.
Kurların belirlenmesinde ticari amaçlı talepler uzun vadede temel sebeptir (Fundamentals). Ancak bundan
daha mühim olan ve kısa vadede kurlarda büyük dalgalanmalara sebep olan şey ise “mali talep”tir. Burada
talebi tetikleyen etken, faiz ile kur değişikliği yani spekülatif getiri beklentileridir.
Son bir ayda yaşanan Euro’nun dolar karşısında yükselmesinin ana sebebi budur. Yunanistan, İrlanda ve
Portekiz ekonomileri battıkça, bu ülkelerin devlet tahvillerinin faiz verimleri yüzde 12’nin üstüne çıktı.
Fırsata bakın: Hem paranız Euro’da duracak hem de yüzde 12 faiz alacaksınız. Pek tabii burada bir risk
vardı. Bu ülkeler devlet tahvillerini ödeyemeyebilirlerdi. Ancak Çin ve diğer uyanık zenginler gördü ki;
Avrupa Merkez Bankası (kısaca Almanya) yaptığı “ülke kurtarma” operasyonlarıyla fiilen bu tahvillerin
kefili olmuştur. Birikimlerini ve rezervlerini dolarda tutanlar, dolar bozdurup Euro’lu tahvil alımına geçtiler.
Euro’yu zirveye taşıyan olay işte budur.
Son Söz: Borçluyu bırak, kefile bak.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
20.04.11
10
MİLLİYET GAZETESİ
Güngör Uras... Olayların içinden
Standard & Poors Derecelendirme kuruluşu 18 Nisan’da ABD’nin AAA olan kredi notunun derecesini
“durağan”dan “negatif”e çevirince borsalarda fiyatlar düştü. Altın fiyatı tırmanışa geçti. Kuruluş, eğer iki
sene içerisinde ABD’nin gelir-gider-borç tablosunda iyileşme olmaz ise, kredi notunun düşürülebileceğini
belitti. Bunun da yüzde 33 oranında olasılık gösterdiğine işaret edildi.
Standart& Poors’un bu çıkışının gerisinde, ABD’de on gün önce tatlıya bağlanan bütçe krizinin etkisi olduğu
bir gerçek. Başkan Obama’nın 2010 yılının bütçe teklifinin Kongre’deki görüşülmesinden sonra, Kongre’nin
30 Eylül tarihine kadar 12 ayrı harcama yetkisi çerçevesinde parayı devlet dairelerine tahsis etmesi
gerekiyordu? Ancak mali yılın başladığı 1 Ekim günü hâlâ hiçbir tahsis yetkisi verilmedi. Devlet daireleri
“geçici kararnamelerle” ve bir önceki yılın ödenekleri ile sınırlı olarak bütçe ödeneklerini kullanmaya
başladı? Çıkarılan geçici kararnamelerle önceki yılın ödenekleri ile sınırlı harcamalar sürdü gitti. Ancak bu
amaçla çıkarılan son kararnamenin süresi
8 Nisan’da bitiyordu.
Kongre kilitlendi
Kongrenin bütçe ödeneklerini serbest bırakmamasının, bütçe harcamalarının geçici kararnamelere dayalı
olarak sürdürülmesinin arkasında artan kamu harcamaları ve giderek büyüyen borç stoku var. Hem
Demokratlar hem Cumhuriyetçiler kamu harcamalarının artmasına ve borçların büyümesine karşı. Ama,
ortada bir gerçek var. İkisi de çığ gibi büyüyor?
Cumhuriyetçiler harcamalarda 61 milyar dolar kesinti istedi. Demokratlar ancak 33 milyar dolar kesintiye
razı oldu.
Bu durumda Kongre kilitlendi. Kongre tarafından belirlenen borç limiti 14.2 trilyon dolar iken 18 Mart 2011
tarihinde borç toplamı 14.1 trilyon dolara ulaştı. İşte bu tabloda 8 Nisan’a kadar Kongre’den bir karar çıkmaz
ise, ABD’de devletin kepenk kapanması tehlikesi ortaya çıktı.
Neyse... Uzun tartışmalardan sonra 8 Nisan’ı 9 Nisan’a bağlayan gece anlaşmaya varıldı. Hükümet, mali
yılın sona ereceği 30 Eylül 2011 tarihine kadarki dönemde geçen yılda yapılan harcamalardan 38 milyar
dolar daha az harcama yapmayı kabul etti.
Başkan Obama’nın 2010 bütçesinin açığı 1.2 trilyon dolar idi. 2011 bütçesinde açık hedefi 1.6 trilyon dolar.
Açık büyüdükçe borç artıyor
Bütçe açığı büyüdükçe ABD’nin borç toplamı da artıyor. Dün ABD’nin toplam borcu 14.3 trilyon dolara
ulaşmıştı.
Federal hükümetin açıkladığı rakamlara göre, borç toplamı 2008 yılında 9.9 trilyon dolar iken, 2009’da 11.8
trilyon, 2010’da 13.5 trilyon dolar oldu. 2011 yılı sonunda 15.4 trilyon dolara ulaşması, milli gelire oranının
% 102.6’ya tırmanması bekleniyor.
Yazının sonunda sayın okuyucularıma, dünya ülkelerinin bütün bunlara rağmen ABD hazine kâğıtlarına nasıl
para bağladıklarını gösteren birkaç rakam vermek istiyorum.
ABD Hazine kâğıtlarına yabancıların bağladıkları para toplamı 2010 Şubat’ında 3.7 trilyon dolardan, 2011
Şubat’ında 4.4 trilyon dolara yükseldi. Çin‘in kâğıtlara bağladığı para 877 milyar dolardan 1.1 trilyon dolara,
Japonların bağladığı para 768 milyar dolardan 890 milyar dolara yükseldi. Türkiye hazine kâğıdı alıcısı
ülkelerde 19’uncu sırada. Biz de ABD Hazine kâğıtlarına bağladığımız parayı bir yılda 27.3 milyar dolardan
34.3 milyar dolara yükselterek ABD’nin açığının kapanmasına karınca kararınca katkımızı yapmış
bulunuyoruz. Ne demişler? Az veren candan, çok veren maldan.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
20.04.11
11
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
20.04.11
12
SABAH GAZETESİ
Altın 1.500 doları geçti
Yükselişi önlemeyen altın kritik eşiği geçerek tarihi zirvesine ulşatı.
Altın fiyatlarındaki yükseliş, 1.500 dolarlık kritik eşiğin geçilmesine rağmen hızını kesmedi.
Altın, uluslararası piyasalarda saat 09:30 itibariyle 1.501 dolardan işlem görmeye devam ediyor. Altının
fiyatı 1.502.08 dolara kadar çıkarken çeyrek altın da 123 liranın üzerine çıktı.
Altının ons fiyatı dün de Londra'daki işlemlerde 1.499,32 dolardan işlem görmüştü.
Gümüşün ons fiyatı da 44,34 dolarla 31 yılın en yüksek seviyesine çıkarken, bakırın ton fiyatı yüzde 1'lik
artışla 9.438 dolar oldu.
Avustralya doları da ABD doları karşısında 29 yılın en yüksek seviyesine çıkarak 1.0599 dolardan işlem
gördü.
ABD dolarının değerinin düşük olması diğer emtialara olan talebi destekliyor.
Yapı Kredi'ye 1.5 milyar dolarlık kredi
Yapı ve Kredi Bankası, 19 ülkeden 47 bankanın katılımıyla 1 yıl vadeli sendikasyon kredisi aldı.
Yapı ve Kredi Bankası A.Ş., yaklaşık toplam 1 milyar 450 milyon dolar sendikasyon kredisi sağlandığını ve
kredi anlaşmasının dün imzalandığını bildirdi.
Yapı ve Kredi Bankası'nın Kamuyu Aydınlatma Platformu'nda (KAP) yayımlanan özel durum
açıklamasında, sendikasyon kredisi sağlanması ve kredi anlaşmasının imzalanması hakkında bilgi verildi.
Açıklamada, ''Bankamızca uluslararası bankalardan avro ve Amerikan doları olmak üzere 2 ayrı kredi
diliminden oluşan, 19 ülkeden 47 bankanın katılımıyla 1 yıl vadeli ve 300,5 milyon dolarlık dilimi için
toplam maliyet LIBOR artı yüzde 1.10, 795 milyon avroluk dilimi için ise EURIBOR artı yüzde 1,10 olan
yaklaşık toplam 1 milyar 450 milyon dolar sendikasyon kredisi sağlanmış olup, kredi anlaşması 19 Nisan
2011 tarihinde imzalanmıştır'' denildi.
'500 milyar $'lık pastaya gelin'
Devlet Bakanı Çağlayan, Yeni Delhi'de düzenlenen forumda Türk müteahhitleri Hindistan'a çağırdı.
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Hindistan'ın önümüzdeki dönemde altyapı ve yol harcamaları için şimdilik
500 milyar dolarlık bir pay ayırdığını belirterek, Türk müteahhitlerini bu pastadan pay almaya çağırdı.
Hindistan'ın dörtte üçünün bu yapılanmaya ihtiyacı olduğunu bildiren Çağlayan, Türk müteahhitlerin
Ortadoğu'dan Kafkasya'ya kadar önemli projeler gerçekleştirdiğini, bunu Hindistan'da da yapabileceklerini
söyledi. Çağlayan, "Müteahhitlerimiz neden buraya gelmiyor anlamıyorum" eleştirisinde bulundu. Devlet
Bakanı Zafer Çağlayan, Yeni Delhi'de düzenlenen Türk-Hindistan İş Forumu kapsamında ihracatçılardan
oluşan bir heyetle temaslarda bulundu. Çağlayan, Forum'un açılışında yaptığı konuşmada iki ülke arasındaki
ticari ilişkilerin 10 yılda 8 kat arttığını belirterek, "İki ülke arasında dış ticaret hacmi yaklaşık 4 milyar dolar.
Ancak bu çok az. İki ülkenin toplam dış ticaret hacmi 1 trilyon dolara yaklaşırken iki ülke arasındaki ticaret
hacmi bunun yüzde 1'ini dahi oluşturmuyor. Bunun daha da artmasını istiyoruz" diye konuştu.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
20.04.11
13
GÜLDÜREN ÖRNEK
İki ülke arasında ticaret hacminin yüzde 85'inin Hindistan lehine olduğunu ifade eden Çağlayan bu ilişkiyi
iki tekerlek üstünde giden arabaya benzeterek şunları söyledi: "Buradaki bu ticaretin balans ayarının
yapılması gerekir. Serbest ticaret anlaşmasını artık imzalamamız gerekiyor. Ayrıca vizelerde yaşanan
sorunlar da ihracatın önünde engel. Biz özel olarak Hindistan üzerine çalıyoruz. Hindistan'ın yaptığı ithalatı
ve Türkiye'nin yaptığı ihracat kalemlerini incelediğimizde görüyoruz ki % 45'lik bir benzerlik var. Bu müthiş
bir şey. Çok az ülkede böyle benzerlik var. Aslında sizin aldığınızı biz satıyoruz. Ama birbirimizi iyi
tanımadığımız için potansiyeli değerlendiremiyoruz."
'Libya'da kaybettik Hindistan'a geldik
Türkiye Müteahhitler Birliği Yönetim Kurulu Başkan Vekili Edip Yenigün, Türk-Hindistan İş Forumu'nda
yaptığı konuşmada Türkiye'nin Libya gibi önemli ülkelerde müteahhitlik işlerinin aksadığını hatırlatarak,
"Libya'da Pazar dağılınca biz de buralara geldik. Kaybettiğimiz pazarın ardından yeni pazarlar, yeni değerler
peşindeyiz. Onu da Hindistan'da bulabileceğimizi düşünüyoruz" dedi. Bakan Çağlayan ise konuyla ilgili
"Son krizden sonra kimsenin uzak Pazar-yakın Pazar ayrımı yapma lüksü kalmadı" diye konuştu.
Komşu borç takmaya hazırlanıyor
Krizdeki komşu yeniden yapılandırma konusunda ayak diriyor. Önlemler almaya zorlanan
hükümetten "herhangi bir planımız" yok açıklamaları geliyor.
Bir yıl önce Avrupa Birliği ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ile 110 milyar euroluk bir kurtarma paketi için
anlaşma imzalayan Yunanistan borçlarını yeniden yapılandırma konusunda istekli gözükmüyor. Almanya,
IMF ve diğer kurumlar hükümeti zorlarken ardı ardına gelen açıkmalar yeniden yapılandırmaya gerek
olmadığı yönünde. Ancak Yunanistan'ın, ağır borç yükünü belki bu yaz aylarında yeniden yapılandırmak
zorunda kalacağı kaygıları euro grubundaki krizi derinleştiriyor. Euro ve bazı euro tahvilleri dün ciddi değer
kaybı yaşadı. Alman hükümet kaynakları, Yunanistan'ın yeniden borç yapılandırmasına gitmeden bu yazı
çıkaramayacağı görüşünde.
EURO BÖLGESİ'NDEN ÇIKSIN
AB içindeki borç krizi bir süre yatışmış gibi görünse de yeniden alevlenmiş durumda. Artık analistler
Yunanistan'ın ve başka bazı ülkelerin de euro bölgesinden çıkmak zorunda kalacakları düşüncesini açıkça
ifade ediyorlar.
ABD'nin notu üç ay içinde düşebilir
Sumitomo Mitsui Banking, Standard& Poor's'un ABD'nin kredi notunu üç ay içinde düşürebileceğini, bunun
da dolara satış getirebileceğini söyledi. Japon Sumitomo Mitsui Banking, kredi derecelendirme kuruluşu
S&P'nin ABD'nin not görünümünü indirmesini değerlendirdi. Sumitomo'nun baş stratejisti Disuke Uno,
S&P'nin dünkü adımının kredi notunu düşürmeden önce yaptığı bir giriş adımı olduğunu belirtti. Uno,
ABD'nin mali sorunlarının aciliyet kazanmasının önemli bir gelişme olduğunu ifade etti. S&P, Pazartesi
günü ABD'nin AAA olan uzun vadeli kredi notunun görünümünü, bütçe açığı ve artan borç seviyelerinin risk
teşkil ettiği gerekçesiyle negatife indirdi. Kuruluş, ABD'nin 2 yıl içinde notunun düşürülmesine ise üçte bir
oranında ihtimal verdi. Kredi derecelendirme kuruluşu S&P'nin kararının beklenilen bir hamle olduğuna
dikkat çeken Uno, kuruluşun 24 Şubat'taki uyarısının da dünkü kararın yolunu açtığını söyledi. ABD'de
hazine tahvilleri S&P'nin not görünümünü indirmesinin ardından önce değer kaybetti; ardından kayıplarını
telafi etti. Hükümet ve bankaların sigorta primleri ise yükseldi.
Akbank'tan dört kıtaya özel yatırım fonu
Akbank, Asya, Avrupa, Kuzey Amerika ve Güney Amerika olmak üzere dört kıtada yatırım yapma olanağı
sağlayan "Akbank T.A.Ş. Franklin Templeton Şemsiye Fon''larını önümüzdeki günlerde halka arz edecek.
Dünyanın en büyük fon yönetim kuruluşlarından Franklin Templeton işbirliği ile sunulacak dört yeni fona
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
20.04.11
14
yatırım yapmak için alt sınır 10 lira olarak belirlendi.
ALTERNATİF ÜRÜNLER
Akbank Franklin Templeton Şemsiye Fonu'na bağlı fonların adları; "Akbank Franklin Templeton Şemsiye
Fonu'na bağlı Amerika Yabancı Menkul Kıymetler Alt Fonu: Amerika Fonu'', "Akbank Franklin Templeton
Şemsiye Fonu'na bağlı Avrupa Yabancı Menkul Kıymetler Alt Fonu: Avrupa Fonu'', "Akbank Franklin
Templeton Şemsiye Fonu'na bağlı Asya Yabancı Menkul Kıymetler Alt Fonu: Asya Fonu'' ve ''Akbank
Franklin Templeton Şemsiye Fonu'na bağlı Latin Amerika Yabancı Menkul Kıymetler Alt Fonu: Latin
Amerika Fonu'' olarak sıralanıyor. Akbank Genel Müdür Vekili Hakan Binbaşgil, yeni fonların yatırımcılara
sunulmasıyla ilgili düzenlenen basın toplantısında, mümkün olduğu kadar müşterilere alternatif ürünler
sunmaya başladıklarını belirtti. Akbank Bireysel Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Galip
Tözge de Amerika fonunun büyüklüğünün yaklaşık 2,3 milyar dolar, Avrupa fonunun büyüklüğünün 414
milyon avro, Latin Amerika fonunun büyüklüğünün 3,9 milyar dolar, Asya fonunun büyüklüğünün de 16,9
milyar dolar olduğunu belirtti.
DÜNYAYI VADEDİYORUZ
Tözge, "Biz yatırımcılara dünyayı vadediyoruz. Şişli'de oturan bir müşterimiz Şişli şubemize gidip veya
evinden internet şubemizi tıklayıp, çağrı merkezimizi aradıktan sonra binlerce kilometre uzaktaki yatırım
araçlarına, piyasalarına doğrudan yatırım yapma lüksüne sahip olacak. Hem de minimum 10 lira
tutarla'' dedi.
Türk Telekom altyapıya 314 milyon TL yatırdı
Türk Telekom Grubu'nun yılın ilk çeyreğinde altyapı yatırımları bir önceki yıla göre yüzde 54 artarak 314
milyon liraya ulaştı. Türk Telekom, 2011 birinci çeyrek finansal sonuçlarını açıkladı. Buna göre, yılın ilk
çeyreğinde grubun gelirleri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12 artarak 2.9 milyar lira olarak
gerçekleşti. Aynı dönemde sabit ve mobil pazarlardaki yatırımlara hız verilirken devam eden yatırımlarla
saha dolabı ve binaya Kadar Fiber (FTTN) 3 milyon haneye ulaşırken, bu sayede daha yüksek kota ve
hızların sunulabilir hale geldiği belirtildi. Türk Telekom Grubu Üst Yöneticisi (CEO) Hakam Kanafani,
konuya ilişkin değerlendirmesinde, Türk Telekom Grubu'nun yılın ilk çeyreğinde gösterilen performansla
2011 yılına iyi bir başlangıç yaptığını belirterek, grup gelirlerinin yüzde 12 artarak 2.9 milyar liraya
yükseldiğini, FAVÖK'te yüzde 20 büyüme elde edilirken, FAVÖK marjının yüzde 44 olduğunu ve net
gelirin 609 milyon lira olarak gerçekleştiğini bildirdi.
95 BİN YENİ ABONE
Kanafani, sabit ses tarafında 2010 yılında sunulan 'Ev Avantaj' paket tarifelerinin abone sayısının 6.4
milyona çıktığını, sabit genişbant tarafında bu yılın ilk çeyreğinde 95 bin yeni abone elde edildiğini kaydetti.
6.7 milyondan fazla ADSL hattına ulaşıldığını söyleyen Kanafani, 1 milyondan fazla müşterisi olan ödüllü
ürünleri Tivibu Web'in başarısını en son çıkardıkları Tivibu Ev (IPTV) ile sürdürdüklerini de ifade etti.
Avea abone sayısını artırdı
Hakam Kanafani, mobil pazarda rekabet yoğunlaşırken satış ve pazarlama harcamalarının da arttığını,
Avea'nın zor piyasa koşullarına rağmen abone sayısını ilk çeyrekte 200 bin artırdığını ve geçen yılın aynı
dönemine kıyasla FAVÖK seviyesini iki katına çıkardığını belirtildi.
IMF'nin başkanı Brown mu olacak
İngiliz basınında, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) bir sonraki başkanının İngiltere'nin eski Başbakanı
Gordon Brown olabileceği, ancak İngiliz hükümetinin Brown'a destek vermeyebileceği belirtiliyor. İngiliz
Sky haber kanalı, İngiltere Başbakanı David Cameron'ın selefi Brown'un IMF'nin yeni başkanı olmasını
engelleyebileceğini ima ettiğini kaydetti. Cameron yaptığı açıklamada, "İngiltere'de borç problemi
olmadığını düşünen birinin, uluslararası bir finans kuruluşunun başında olması uygun olmayabilir'' dedi.
IMF'nin yönetim kurulu yeni başkana karar veriyor ve dünyanın en büyük ekonomisine sahip ülkelerin yeni
başkanı belirlemede daha fazla oy hakkı bulunuyor. Dolayısıyla İngiliz hükümetinin Brown'u IMF başkanlığı
için desteklemesi önem taşıyor. IMF'nin mevcut Başkanı Dominique Strauss-Kahn'ın ilk 5 yıllık görev
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
20.04.11
15
süresinin gelecek yıl dolması ve Fransa Cumhurbaşkanlığına adaylığını koymak için 2012'de görevini
bırakması bekleniyor
Doğan Holding borç yapılandırmasına gidiyor
Hürriyet Gazetecilik ve Doğan Gazetecilik Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 6111 Sayılı "Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"un "matrah artırımı" ile
"kesinleşmemiş ve dava safhasında bulunan ihtilaflı vergi borçları" hükümlerinden yararlanma kararı aldı.
Hürriyet Gazetecilik tarafından KAP'a yapılan açıklamada, Hürriyet ve kapsam dahiline alınan 8 bağlı
ortaklığının 2006, 2007, 2008 ve 2009 takvim yılları için vergiye esas alınan matrahlarının artırıldığı ve
bunun 18.96 milyon liralık nakit çıkışına neden olacağı belirtildi. Doğan Holding ve bazı bağlı ortaklıkları
borçlarını yapılandıracak, toplam 3.5 milyon TL nakit çıkışı olacak.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
20.04.11
16
SÜLEYMAN YAŞAR... Türkiye ekonomisi aşırı mı ısındı?
Şimdi de Türkiye ekonomisinin aşırı ısındığına dair iddialar ortada dolaşıyor. İddialar yine yabancı basın
üzerinden geliyor. Oysa gelişmekte olan ülkelerde her zaman ekonomide boş kapasite bulundugu için "aşırı
ısınmadan" söz etmek doğrusu biraz tuhaf bir değerlendirme oluyor.
Niye gelişmekte olan ülkelerde boş kapasite var derseniz... Boş kapasite var çünkü hem çalışmak isteyen
emek var, hem de yatırım yapılabilecek boş alanlar var. Her an üretim yapılabilecek kaynak mevcut bu
gelişmekte olan ülkelerde. Zaten adı üstünde, bu ülkeler gelişmekteler. Ayrıca bu ekonomilerde teknolojik
değişmeye de kapı açık. Dolayısıyla bütün bunları göz ardı edip, aşırı ısınmadan bahsetmek hiç doğru değil.
Peki Türkiye'de sorun yok mu? Sorun ne peki? Türkiye'nin döviz kurunun bulunduğu seviye hatalı. Zaten bu
konuya IMF de değiniyor. IMF'nin Nisan 2011 dünya görünüm raporunun 20'nci sayfasında, Türk parasının
değerinin orta vadeli temel ekonomik göstergelerle tutarlı olmadığı belirtiliyor. Turkiye, Brezilya,
Kolombiya, Güney Afrika ile birlikte "parası aşırı değerli" ülkeler olarak kırmızı ışık sinyaliyle uyarılıyor.
Ekonominin aşırı ısınması konusunda ise Türkiye'ye yeşil ışık sinyaliyle geç deniliyor. "Daha üretimde
gidilecek yol var" değerlendirmesi yapılıyor.
Kısaca, Turkiye ekonomisinde öyle söylendiği gibi aşırı bir ısınma yok. Aşırılık başka bir alanda var. Aşırı
değerli Türk parasının yol açtığı "dış ticarete konu olmayan malların üretimine" yönelik olarak ekonomide
aşırı bir yatırım ve tüketim var. Bu da kaynak dağılımını bozuyor. Uzun vadeli döviz kazandırıcı yatırımları
engelliyor. Cari açığı çoğaltıyor.
Aklınıza hemen madem aşırı ısınma yok "o halde bankaların mevduat munzam karşılıkları niye arttırılıyor?"
sorusu gelebilir. Arttırılıyor çünkü Merkez Bankası, hâlâ yüksek faiz-düşük kur politikasında ısrar ettiği için,
kredi hacmini daraltıcı başka bir silah bulamıyor. Faizler düşerse daha çok kredi kullanılır gibi bir düşünce
hemen aklınıza gelebilir. Ama faizi düştüğünde Türk parası değer kaybedeceği için dış ticarete konu
olmayan mallara yatırım azalacağından kısa vadeli dış kredi talebi geriler.
Belki bu konuda yeni silah, kısa vadeli dış borçlanmayı engellemek olabilir. Brezilya bu önlemi uygulamaya
başladı. Bankaların ve diğer finans kuruluşlarının bir yıldan kısa vadeli dış borçlanmalarına izin vermiyor
artık. Bu önlem, döviz kurunun değerlenmesini durdurabilir.
O halde vakit geçirmeden ne yapılmalı? Yeni Merkez Bankası Başkanı, politika faizini biraz daha aşağıya
çekmeli. Bir süre için kısa vadeli politika reel faizini sıfır ya da negatif seviyesinde tutmalı.
Bankalar bağıracaklar ama , onlara, bir yıldan kısa vadeli dış borçlanmamaları için haklı bir gerekçe
gösterilmeli. O da olmazsa, bir yıldan kısa vadeli borçlanmalara Brezilya'da olduğu gibi izin verilmemeli.
Böylece riskli sıcak para girişi frenlenip, bir yıldan uzun vadeli yabancı sermaye girişinin artışı sağlanabilir.
Anlayacağınız, Türkiye ekonomisinde aşırı ısınma yok. Kamu maliyesinde sorun yok. Sorun, aşırı değerli
Türk parasının ortaya çıkardığı "dış ticarete konu olmayan mallara" aşırı yatırımın yapılmasında var.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
20.04.11
17
RADİKAL GAZETESİ
UĞUR GÜRSES... Faizleri düşüren el
Başkan ve başkan yardımcısı ile bağımsız üyelerin görev süreleri 'iki parlamento döneminden' az
olmamalıdır.
Her yeni başkan atandığında olduğu gibi, Dr. Erdem Başçı’nın göreve başlaması ile de şu soru soruluyor:
“Merkez Bankası bağımsızlığı ne olur?” Ardındaki kaygı, hükümetle Merkez Bankası ilişkisinin mesafesinin
ne olacağı.
Başkanların duruşları tabii ki belirleyici. Dr. Erdem Başçı’nın devir teslim töreninde konuşma yapmak
yerine, Merkez Bankası’nın 2010 yılında hazırladığı ‘2011-2015 Stratejik Plan’ını ve oradaki hedefleri işaret
etmesi, yönetişim açısından Başçı’nın başkan olarak pek de ön plana çıkma niyetinde olmadığını, kurumun
önde duracağını gösteriyor. Bu iyi bir işaret. Peki, kurumun bağımsızlığını örseleyen bir atmosfer karşısında
ne yapacaktır? Siyasetçilerin ‘Biz isteriz, yapar’ tavrına ne diyecektir? İşte o noktada, kurumun üst yöneticisi
olarak karşı inisiyatif alması beklenir. Bu da zaman içinde görülecek.
‘Faizleri düşürdük’
Peki, bu kaygılar yersiz mi? Pek de değil. En başından beri Merkez Bankası’nı (TCMB) herhangi bir kamu
kuruluşundan, örneğin Devlet Demiryolları’ndan (TCDD) farklı görmeyen bir siyasal irade var. ‘Biz
söyleriz, yaparlar’ yaklaşımı, demiryolları için iyi bir şey. Ama Merkez Bankası için öyle değil. En taze
örnekleri hâlâ verilmeye devam ediliyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 2011 Seçim Beyannamesi ile eşzamanlı olarak yayımlanan sekiz buçuk
yıldaki icraatını anlatan broşürde dikkat çeken bir cümle var. Aynen şöyle: “Faizleri düşürdük! 2002 yılında
yüzde 44 olan Merkez Bankası gecelik faiz oranını 2011 yılında yüzde 6.25’e düşürdük.” Meğer siyasal irade
istemiş, Merkez Bankası faizleri düşürmüş.
Mevcut ekonomi bakanları ve partideki ekonomi kurmaylarının ‘Bizim haberimiz yok’ diyeceklerini
sanmıyorum. Ayrıca şimdiye dek ortaya konulan söylem ve eylemler ile de tutarsız değil.
Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konusu, durup dururken spekülatif amaçlı olarak birilerinin ortaya attığı bir
tartışma değil. Ne yazık ki hükümetin bakanları, bu yöndeki tartışmaları yatıştırmak bir tarafa,
alevlendirecek ve bağımsız olmadığını güçlendirecek yaklaşım içinde.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan başta olmak üzere, Merkez Bankası’nın ne zaman durup bekleyeceği,
banka adına kamuoyuna açıklanıyordu. Yukarıdaki somut örnek söze gerek bırakmıyor.
Süre uzatılmalı
Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konusunda en önemli unsurlardan biri, para politikası kararı alan
pozisyonlarda görevlendirilecek yönetici ya da üyelerin görev süreleridir. Kararların alındığı Para Politikası
Kurulu’ndaki üyelerin, başkan ve başkan yardımcısı ile bağımsız üyelerin görev süreleri ‘iki parlamento
döneminden’ az olmamalıdır. Uzun süreyle atananlar da görev süresi sonunda yeniden atanamamalıdır. Fiyat
istikrarını sağlamış, sürdürülebilir büyüme sağlamış gelişmiş ülke örneklerinde, merkez bankalarında karar
alıcı üyelerin görev sürelerinin oldukça uzun olması sürpriz değildir. ABD’de Açık Piyasa Komitesi’nde
görev yapan üyelerin yeniden atanmaları söz konusu olmadan 14 yıl süreyle atanmaları, onların üç ayrı ABD
başkanı ile çalışmaları demek. Böyle olunca, kararlardaki tek kaygının, ‘kimin ne arzuladığı’ değil, ‘gereği
neyse onun yapılması’ olması daha olası.
Merkez bankalarında bağımsızlık olgusu, kuruma uzun vadede güven ve itibar sağladığı için önemlidir.
Atayanın yaklaşımı kadar, atananın da duruşu önemlidir. Temel kurumsal altyapının en önemli
bileşenlerinden uzun süreli görev süresi, bunun sağlanmasında önemli bir çimentodur.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ
20.04.11
18
SERVET YILDIRIM... Yılmaz'dan Başçı'ya nasihat
Mütevazı özelliklere sahip Durmuş Yılmaz, 'Acaba ile geldi, övgü ile gitti'. Demek ki duruş hatası
yapmamış.
Durmuş Yılmaz duygusal bir konuşmayla görevi yeni başkan Erdem Başçı’ya devretti. Başçı da aynı
duygusallıktaki bir konuşma ile başkanlığı devraldı. Yılmaz’ın konuşmasındaki bir bölüm dikkatimi çekti.
Sanki yedi yıldır beraber çalıştığı ve kendisinden yaşça küçük olan Erdem Başçı’ya tavsiyede bulunuyor
gibiydi. “Biz bürokratlar bizi bu göreve getirenlere teşekkür etmeli miyiz” diye sorarak başladı nasihatine
Yılmaz. “Böyle bir gelenek varsa o geleneğe uyarak teşekkür ediyorum. Yoksa da böyle bir geleneğin
başlatılmasının doğru olduğunu düşünüyorum” dedi ve şu uyarıyı yaptı: “Bu teşekkürde dikkate alınması
gereken husus var. Kendinizi yaranma duygusuna kaptırırsanız işinizi yanlış yaparsınız. Yaranma
duygusuyla hareket etmeyelim.” Görev süresi sona erdiğinde ‘başarılıydı’ denilebilmesi büyük ölçüde o
başkanın duruşuna bağlıdır. Ne başkanlar geldi geçti. Kimi piyasaların kurduydu, en ufak döviz büfesinde
bile ne döndüğünü detayına kadar bilirdi. Kimi akademisyenlerin şahıydı. Ama çoğuna başarılı notu
verilmedi. Daha mütevazı özelliklere sahip Durmuş Yılmaz, Dünya gazetesinin manşetinde yazdığı gibi
“Acaba ile geldi, övgü ile gitti”. Demek ki duruş hatası yapmamış.
Alacaklıların uykusu kaçacak
Borç sorunundaki bir ülkenin bu sorununu çözmesinin en kolay yolu, borcunu yeniden yapılandırmaktır. Bu
değerlendirme bugünlerde Yunanistan için sıkça yapılıyor. Aslında fena fikir değil. Yunanistan’ın kamu
borcu, milli gelirinin yüzde 120’si düzeyinde. Bu hızla giderse çok yakında yüzde 160’a ulaşacak. Şu ana
kadar Yunanistan’ın altına girdiği borç yükü, Yunan hükümetinin uykularını kaçırıyordu. Borcu yeniden
yapılandırma kararını verdiklerinde ise Yunanistan’a borç verenlerin uykularını kaçıracak. Yunanistan’ın bir
borç yapılandırmaya gideceği söylentileri bu hafta zirveye çıktı. Her ne kadar Yunan ve AB yetkilileri bu
söylentiyi yalanlasalar da Yunanistan’ın bu işin altından bir yeniden yapılandırma olmaksızın kalkması zor
görünüyor. Yakın geçmişte Arjantin bu kararı aldı. Sonuçta batmış ekonomisini bu yolla ayağa kaldırabildi.
Ama yıllarca uluslararası piyasalardan borçlanamadı. Aynı şey Yunanistan’ın da başına gelecektir. Sermaye
piyasaları Yunanistan’a kapanacak, IMF ve AB kaynakları ile ikili devlet kredilerine yönelmek zorunda
kalacaktır. Bu tür kredilerin de şartı çoktur. Krediyi veren kurum, borçlu ülkeyi krediyi aldığına pişman
edecek kadar ağır şartlar öne sürebilir. En iyisi, hiç bu duruma düşmemektir, ama düştükten sonra borcu
yeniden yapılandırmak ciddi bir seçenektir.
‘Kral çıplak’ diyene bak
Reytingcileri biz Türkiye’nin sorunu sanırdık, ama değilmiş. 1991-93 yılları arasında mali dengesi bozuk ve
enflasyonu yüksek bir Türkiye’nin nasıl olup da BBB aldığını bir türlü anlayamadık. 1994 krizinde, hızla
aşağı çekilen notumuzun neden bir daha tekrar yatırım kategorisine yükseltilmediğini de eleştirip durduk.
Hükümet nezdinde kabul gören açıklama, reytingcilerin siyasi davrandıkları oldu. Aynı iddiayı bugün
Amerikalılar da S&P hakkında yapıyorlar. Reytingci gözüyle bakıldığında durum nasıl? Patty Edwards adlı
bir finansçı, dün CNBC’ye “Kral çıplak. Zaten hep çıplaktı” dedi. Kastettiği, ABD’nin muazzam bütçe açığı
ve borç yükü. Bu açıdan bakıldığında ABD görünüm değişikliğinden daha fazlasını, not düşüşünü hak
ediyor. Ama bir de ironiden bahsediyor finansçılar. “Kral, çıplak olmasına çıplak, fakat bunu söyleyen, krala
aslında olmayan elbiseyi diken terzi.” ABD krizine yol açan riskli ipotek kâğıtlarına zamanında AAA
notlarını veren ile bugün ‘ABD ekonomisi kötü yolda’ diyen aynı derecelendirme kuruluşu değil mi? Eğer bu
kâğıtlara yüksek notlar verilmeseydi, Amerikan balonu bu kadar şişmez ve 2008’de gürültülü bir şekilde
patlamazdı.
TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR
+90 212 315 10 71
+90 212 315 10 61
Download