Dünyada hiç kimseye nasip olmayacak kadar sevildi

advertisement
On5yirmi5.com
Dünyada hiç kimseye nasip olmayacak kadar
sevildi
Radikal yazarı Avni Özgürel, Hz. Muhammed'in 1453. doğum günü dolayısıyla yazdığı
yazıda O'nun hayatından kesitler anlattı. İşte o yazı...
Yayın Tarihi : 21 Nisan 2014 Pazartesi (oluşturma : 10/20/2017)
O Sevgili ki...
Hiçbir zaman 'Ben peygamberim benim dediğimi yapın' demeyen bir kişiydi.
İslam inancının iki kutbu var: Biri Kur’an diğeri peygamber… Ve bugün son peygamberin yani
sevgilinin sevgilisi, Allah’ın halilim, habibim dediği Hz. Muhammed’in doğum günü... Onu sevmekle
onurlanışımızın 1443. yılı. Bir insanın hayatta başına gelebileceğini düşündüğünüz ne varsa hepsini yaşamış bir kişiydi o…
Babası o doğmadan beş ay önce ölmüştü… Altı yaşına geldiğinde de annesini kaybetti… Amcasının
himayesinde büyüdü… Dünyada bir daha hiç kimseye nasip olmayacak kadar sevildiğini söylemekte yanlışlık yok. Ashabdan
pek çok kişinin yanından ayrılıp evlerine gittikten biraz sonra ona duydukları hasretle dönüp yanına
geldikleri anlatılır. Medine’de kabrinin olduğu Ravza-i mutahhara’yı ziyaret edenlerin görmüştür. Bir
kütük var. İlk mescid kurulduğunda nasihat ederken yaslandığı ancak minber yapıldıktan sonra
terkettiği ama cemaatin inleme sesleri işittiklerini söylemesi üzerine yanına gidip teselli ettiği
kütük o! Sevildiği kadar öfke ve düşmanlığın hedefi olduğu inkâr edilemez. Peygamberliğini açıkladığı andan
son nefesini verdiği ana kadar akla gelebilecek her türden hile, tuzak, iftira ve saldırıya maruz kaldı.
Dostluk gördü, ihanete uğradı; değeri yüksek ganimetleri kontrol etti, zırhını rehin verip borç alacak
kadar yoksulluk yaşadı. Kendi işini başkasına yaptırdığı görülmedi… Ayakkabısını kendi tamir eden,
hırkasını kendi yamayan biriydi o… Hane-i saadet diye anılan Medine’deki kerpiç ev, mescide bitişik bir dizi hücre- odadan ibaretti. Hz.
Aişe’nin “Resulullah namaz kılarken secdeye vardığında ayaklarımı toplamamı işaret ederdi” sözüne
bakarak büyüklüklerini gözümüzün önüne getirebileceğimiz odalardı. Kur’an ve Allah’ın emirleri dışında hemen bütün kişisel kararlarını ashabıyla istişare ederek alan;
savaş gibi en önemli konular da dahil her meselede çoğunluğun kararı kendi fikrine ters olsa dahi
kabul eden bir nebiden söz ediyoruz… Hiçbir zaman ‘Ben peygamberim benim dediğimi yapın’
demeyen; böyle bir tavır sergilemesine gerek olmayan kişiydi. Her işini insanları ikna ederek
herkesin rızasını alarak gördü. Hâkim ve galip konumda olduğunda bile tek isteği barıştı… Öyle ki
düşmanlarının “Biz senin Allah’ın peygamberi olduğuna inanmıyoruz. Şayet inanmış olsaydık zaten
savaşmazdık” gerekçesiyle barış anlaşması taslağında yer alan ‘Muhammeden resulullah’ sıfatını
sildirip yerine ‘Muhammed bin Abdullah’ ibaresini yazdırmak istemelerine itiraz etmeyendi o. Ve seven insandı!.. YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!..
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Dünyada hiç kimseye nasip olmayacak kadar sevildi
Download