Şu dünyada zamanın fenâ ve zevâl-i eşyadaki

advertisement
Sorularlarisale.com
"Şu dünyada zamanın fenâ ve zevâl-i eşyadaki tesiratı
gayet muhteliftir. Ve mevcudat ise, mütedahil daireler
gibi birbiri içinde iken, hükümleri zeval noktasında ayrı
ayrı oluyor..." İzah eder misiniz?
"Şu dünyada zamanın fenâ ve zevâl-i eşyadaki tesiratı gayet
muhteliftir. Ve mevcudat ise, mütedahil daireler gibi birbiri içinde
iken, hükümleri zeval noktasında ayrı ayrı oluyor."
"Nasıl ki saatin saniyelerini sayan dairesi, dakikayı ve saati ve
günleri sayan daireleri zâhiren birbirine benzer, fakat sür'atte
birbirine muhaliftir. Öyle de insandaki cisim, nefis, kalb, ruh
daireleri öyle mütefavittir. Meselâ, cismin bekası, hayatı, vücudu,
bulunduğu bir gün, belki bir saat olduğu ve mazi ve müstakbeli
mâdum ve meyyit bulunduğu halde, kalbin hazır günden çok gün
evvel, çok gün sonraki zamana kadar daire-i vücudu ve hayatı
geniştir. Ruhun hazır günden seneler evvel ve seneler sonraki bir
daire-i azîme, daire-i hayatına ve vücuduna dahildir."(1)
Allah insanı sadece cisim ve kalıptan ibaret olarak yaratmamıştır. Allah insanın
fıtratına birbirlerine zıt ve mahiyetleri bir birinden farklı daireler vermiştir. Bu
daireler maddiden başlar maneviye doğru ilerler. İlerledikçe de daire büyür veya
küçülür. Bu daireler içinde en dar ve sınırlı olanı maddi ve cismani dairedir.
Cisim maddidir ve maddi kayıtlara mahkumdur. Maddi kayıtlar açısından
bakıldığında maddeye hükmeden ve kısıtlayan iki ana unsur vardır. Birisi zaman,
diğeri mekandır.
Maddi alemdeki zaman çok dar ve sınırlıdır. İnsan cisim açısından maddi alemde bir
“an” içinde hapis olmuştur. Zamanın en alt ve küçük birimi ne ise, insanın cismani
varlığı da odur. Yani insanın cismi, zamanın en anlaşılır birimi olan salise içinde
hapis olmuştur. Bütün sermayesi o bir salisedir.
Zira cisim için geçmiş ve gelecek ölü ve yok hükmündedir. Cismin geçmiş ve
geleceği yaşaması ve hissetmesi adetullaha aykırıdır. Bu yüzden İbn-i Arabi gibi
mühim evliyalardan bazıları zaman ve mekanın yok olduğuna hükmetmişler. Bu az
ve sınırlı olan zaman ve mekanı varlık rengine layık görmemişler.
Mekan açısından da insan sınırlıdır. Cisim olarak insan ancak bir yerde bulunabilir.
page 1 / 2
Aynı anda farklı yerlerde bulunmak cisim açısından imkansızdır. Yani insan fıtratının
en dar ve sınırlı dairesi bu maddi ve cismani dairesidir.
İnsan fıtratındaki dairelerden olan kalp dairesi, cismani daireye göre daha geniştir.
Zira kalp, cisim gibi maddi kayıtların mahkumu değildir. Kalp cisme nispeten zaman
ve mekan içinde daha serbest olarak gezer. Zaman ve mekanın en alt birimi olan
saliseye sıkışıp kalmaz.
Kalp nurani ve latif olmasından, maddenin cinsine benzemez. Nasıl toprak kesif
olduğu için, insanın ciğerine gitse öldürür. Ama hava latif olduğu için, ciğerin bütün
gözeneklerinde rahat ve serbestçe dolaşır, oralara hayat bahşeder. Demek latif
varlıklar ile kesif varlıkların dolaşım alanları ve kayıt halleri bir birinden çok farklıdır.
Mesela cisim hücre hapsinde iken, hayal dışarıda rahatlıkla dolaşabilir. Cisme
konulan kayıt hayale konulamaz. Bu yüzden insandaki kalp latif olmasından, cisme
nispeten dairesi geniş ve kayıtları azdır. Cisim geçmiş ve geleceği hissedemez, ama
kalp geçmiş ve geleceğe gidip oralarla irtibata geçebilir. Keskin ve nurani kalplere
gelen gaybi haberler meselemizi izah ve ispat eder. Hatta bu farklılıklar insanın
azalarında bile vardır.
Mesela göz duvarın arkasını göremez iken, kulak duvarın arkasından gelen sesi
duyabilir. Göz yıldızları görürken dokunma hissi hiçbir zaman yıldıza ulaşamaz. Yine
göz kokuyu göremezken, burun görür vs...
İnsan kalben geçmişe gidip hüzünlenir ya da sevinebilir, ama cismi hantallığından
ve maddi kayıtlarından dolayı kalbi ile refakat edip gidemez. İşte kalbin dairesi
cismin dairesinden geniş olması bu manayadır.
İnsandaki ruh dairesi hem cisimden hem de kalpten daha geniş ve daha latiftir.
Yani insandaki letafet ve nuraniyet ziyadeleştikçe daire de o nispette genişliyor.
Kalp insanın dünya hayatının geçmiş ve geleceğine seyahat edebilirken, ruh daha
ötelere ve daha uzaklara gidebilir. Zira ruh, insan mahiyetinde en latif ve en
maddeden uzak şeydir. Ruh maddeden münezzehtir desek, mübalağa etmiş
olmayız.
Ruh insan bedenini idare ederken, bir anda milyonlarca maddi aza ve organları
idare ediyor. Bir iş bir işine mani olmuyor. Bedenin her yerinde hazır ve nazır iken,
aynı zamanda o yerlere mahkum olmuyor. İşte ruh, zaman ve mekan kayıtlarından
en azade, en özgür bir mahiyete sahip olmasından, dairesi de o denli geniş ve
ötelere hakim bir dairedir.
Üstad Hazretleri “Şu dünyada zamanın fenâ ve zevâl-i eşyadaki tesiratı
gayet muhteliftir.” ibaresi ile zamanın cisim, kalp ve ruh üzerindeki farklı
yansımalarına işaret ediyor.
(1) bk. Lem'alar, Üçüncü Lem'a.
page 2 / 2
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)
Download