Hanau’da Geleneksel Ramazan Çadırı Şenliği Würzburg Belediye Başkanından İftar Hayat 12 18 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir BAKAN BOZDAĞ: “TÜRKLER ALMANYA’YI NAKIŞ GİBİ İŞLEDİ” 22 OKUSAN Avrupa’daki Kitapçýnýz Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD ve Hediyelik Eþyalar Tel: 06142-793 0770-71 . Fax: 06142-793 0772 Mobil: 0157-83555560-61 . [email protected] www.okusan.eu Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 60 · Yl/Jahre: 8 · Eylül / September 2011 / Şevval 1432 insanlık imtihanda ENERGY Enerji İçeceği Damaklara Serin Bir Tat Sipariş İçin: 0179-9705472 E-Mail: [email protected] insanlığımızdan utandık 16 IGMG Sosyal Yardım Derneği HASENE Yardım Ekiplerinin SOMALİ İzlenimleri Birlikte Nice Bayramlara Dr. Yusuf IŞIK Bat ve Batl Değerler Tükenirken 5 Mahmut AŞKAR Ramazan İkliminden Ramazan Bayramna 11 Prof. Dr. Ali DERE 13 M. Salih AYDIN Hacarabn Serüvenleri 47 Ehl-i Kitap 29 Prof. Dr. Saffet KÖSE 27 M.Hulusi ÜNYE Hucurât Sûresi ve Baz Ahlâk Kurallar 19 HAC-UMRE SEYAHAT Islamische Gemeinschaft Milli Görüş Hadsch-Umre & Reisen GmbH Boschstraße 61-65 . D-50171 Kerpen Telefon: 02237-656 310/311 E-Posta: [email protected] . Web: www.igmghacumre.com Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir editörden hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal Sinan AKTÜRK İnsanlık İmtihanda Sevgili dostlar! Bir güzel Ramazan iklimini daha hep birlikte yaşayıp Bayrama ulaştık. Cenab-ı Allah`a ne kadar şükretsek azdır. Bizleri bu güzel iklimde bulunduğumuz ülkenin imkanlarının bolluğu ile pek de zahmetsiz bir şekilde oruçlarımızı tutarak bayrama eriştirdi. Yazımıza şükür ile başlamamızın sebebini herhalde tahmin etmişsinizdir. Malumunuz son dönemde özellikle Somali`de yaşanan kuraklık ve açlık ile ilgili haberler hepimizi derinden etkiledi. Bizler buralarda belki de dünyanın en rahat ve bolluk içerisindeki hayatlarını sürdürmekteyiz. Herbirimizin evlerinde dolapları çeşit çeşit gıda maddeleri, giyecekler vs. dolup taşmaktadır. Şimdi bazılarımız diyebilirki buralarda yaşanan ekonomik sıkıntıları hiç mi görmüyorsunuz diye. Tamam ekonomik sıkıntılardan hepimiz zaman zaman etkilenmekteyiz. Ama Allah aşkına durumu bizlerden daha iyi olanlara bakmanın yanında bir de durumu bizlerden çok daha kötü olanlara da bakmak gereğini niye hissetmiyoruz. İşte televizyonlarımızda her gün haberlerde gördüğümüz manzaralar içinizi karartmıyor mu. Zaman zaman insanlığınızdan utanmıyor musunuz. Evlerinizde sofralarınızda envai çeşit yemekleri yerken aynı zamanda haberlerde gördüğünüz manzaralardan ibret mi alıyorsunuz yoksa biraz üzülüp ondan sonra kanal mı değiştiriyorsunuz. Bizler kadim bir medeniyetin evlatlarıyız. Bizim Peygamberimiz: “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” düsturunu kendisine ve ümmetine şiar edinmiş örnek bir insanken bizler niye bu zamanda pekçok şeyden bihaberiz. İçerisinde yaşadığımız Batı toplumlarının bile zaman zaman insanlığını hatırladığı bir ortamda bizler niye hala kendimize gelmiyor ve aklımızı başımıza toplamıyoruz. Bizler galiba aşağıda örneklerini anlatacağım bir kaç misalde olduğu gibi sanki biraz iki yüzlü davranıyoruz. Adamın birisi marketten alış veriş yapmış elindeki torbalar ağzına kadar dolu olarak dışarı çıkmış arabasına doğru gidiyor. Bakmış duvarın kenarında bir adam ağlıyor. Eğilmiş o da onunla beraber ağlamaya başlamış. Başka bir kişi gelerek onların bu hallerine ibretle bakıyormuş ve dayanamamış sormuş. - Sen niye ağlıyorsun diye. -Duvarın dibinde ağlayan adam -Karnım aç onun için ağlıyorum demiş. Diğer adama sormuş -Peki sen niye ağlıyorsun. Öbürü de -O ağladığı için ben de ağlıyorum demiş. Bu duruma sinirlenen diğer adam demişki; -Be adam ağlayacağına elindeki torbalardaki yiyeceklerden ona da versen de o da karnını doyursa demiş Diğer adam demişki; -Tamam ama ağlamak bedava ama alışverişler para ile... Yoksa bizler de haberlerde gördügümüz manzaralara bu şekilde ağlayıp elimizden geldiği halde hiçbir şey yapmayanlardan mı olacağız. Vallahi evimizde ne kadar iyi imkanlara sahip olursak olalım, cebimizde ne kadar çok para bulunursa bulunsun, bankada ne kadar çok paramız olursa olsun, eğer biz yakınımızdan başlayarak dünyanın neresinde mazlum ve mağdur varsa bunlar ile ilgilenmez ve yapmamız gerekenleri yapmazsak bilelimki bizler sadece biyolojik olarak insan kalırız. Bedenen insan oluruz ama ruhen insanlığımızdan pek çok şey kaybetmiş oluruz. Bizim medeniyetimizde mazlumun dini, dili, milliyeti sorulmaz. O halde elimizdeki tüm imkanları seferber edip ilk önce ailemize ve içinde bulunduğumuz topluma bu noktada öncü olalım. Çocuklarımıza içinde bulunduğumuz geniş imkanların kıymetini bilmeleri ve anlamaları için zaman zaman yardım çalışmalarına katılmalarını sağlayalım. Mesela hepimizin evinde bir sadaka kumbarası olsun. Ama bu sadece Ramazanda değil tüm yıl boyunca bulunsun ve zaman zaman boşaltıp sivil yardım teşkilatlarına ulaştırmalarını sağlayalım. Batılı ülkelerin geniş imkanlı ortamlarında yetişen nesillerimiz maalesef paylaşmanın güzeliklerini çok az veya hiç bilmiyorlar. Belki bunda bizim de suçumuz var. Sevgili dostlar! Ramazan ayı boyunca pekçok davete ve programa katılma fırsatı bulduk. IGMG Genel Merkezin iftarı, ATiB Genel Merkezin iftarı başta olmak üzere Köln merkezli iftarların yanı sıra, Offenbach Belediye Başkanı Horst Schneider katılım sağladığı Offenbach Mevlana Camii`nin iftarı, Hanau`daki İftar Çadırı, ATiB Höchst`teki iftar ki Frankfurt Belediye Başkanı Petra Roth da bu iftara katılım sağladı. Yukarıdaki iftar programlarını niye yazdım. Malumunuz senenin büyük bölümünde bazı siyasilerin hiç görmediği yabancılar en azından bazı duyarlı siyasilerin ki Sayın Cumhurbaşkanı Christian Wulff başta olmak üzere bazı Federal Bakanların ve Eyalet Yöneticilerinin Ramazan sofralarına misafir olmaları takdire şayandır. Belki burada bizlerin de suçu bulunmaktadır. Bizler senenin her döneminde fırsa- [email protected] tı buldukça siyasileri yaptığımız tüm çalışmalara davet etmeliyiz. Bu vesile ile bazı kötü niyetli düşünceleri de bertaraf etmiş oluruz. Unutmayalım ki biz kendimizi tanıtmazsak başkaları bizi kendilerine göre tanımlamaya kalkışır. Bu vesile ile Mübarek Ramazan Bayramınızı en içten dileklerimizle tebrik ediyoruz. Bayram tüm insanlık ve İslam Alemi için hayırlar, güzellikler getirsin. Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn. Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr. Allah`a emanet olun. Impressum / Künye hayat Aylýk Ücretsiz Gazete Eylül - September 2011 Șevval 1432 Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayýn Kurulu Dr. Yusuf Iþýk, Mehmet Ateþ, Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin, Selma Öztürk, Mahmut Aþkar, Cengiz Þahbaz, Ayþe Akgün, Sinan Aktürk, M. Salih Aydýn Merkez Königsbergerstr. 16 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: [email protected] Web: www.hayatonline.eu Baský: Sunprint GmbH Offenbach Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz. Eylül · September 2011 · Şevval 1432 sayfa 3 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir T.C. Berlin Büyükelçisi Ahmet Acet’in Ramazan Bayramı Mesajı lmanya'da yaşayan Türk toplumunun muhterem üyeleri, Hep beraber bir Ramazan Bayramının daha coşkusunu yaşıyoruz. Sevgi, saygı ve hoşgörü dolu, mutlulukların paylaşıldığı güzel bir bayram geçirmenizi diliyorum. Bayramlar, ihtiyaç sahiplerine yardım eli uzatılan, insanlarımızın kaynaştığı ve dostlukların pekiştirildiği günlerdir. Bayramlarımızda özellikle çocukların bu havayı hissetmeleri, bu tür günlerin ayrıcalığını yaşamaları için aile büyüklerine sorumluluk düşmektedir. Ben, Almanya’da elime geçen her fırsatta çocuklarımızın eğitimine vurgu yaptım. Zira Almanya’daki Türklerin geleceği için eğitimin yeri listenin en başında bulunmaktadır. Bu çerçevede, Anne-babaların çocuklarımızın eğitimlerine özel ilgi göstermelerini, anaokulundan üniversiteye kadar eğitim durumlarını yakından izlemelerini, bu vesileyle bir kez daha önemle rica ediyorum. İyi bir eğitimin ve parlak geleceğin temeli de çocuklarımızın Almancayı çok iyi düzeyde öğrenmeye azami gayret göstermesinden geçmektedir. Mevcut işsizlik sorununun anahtarı da iyi eğitimdir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Almanya’ya göçü resmi olarak Federal Almanya Cumhuriyeti ile 30 Ekim 1961 tarihinde yapılan, “Türkiye - Almanya İşgücü Anlaşması” ile başlamıştır. Bu çerçevede, 2011 yılının Almanya’ya göçün başlangıcının ellinci yılı olması nedeniyle, ağırlık Almanya’da olmak üzere iki ülkede de çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Yarım asırdır burada yasayan Türkler olarak bugün Alman toplumunda hatırı sayılır bir saygınlığa sahipsiniz ve bu nedenle takdir edilmektesiniz. Her birinizin toplum içindeki başarısı diğerleriniz için bir övünç ve esin kaynağı olmaktadır. Bu duygu ve düşüncelerle, Ramazan Bayramınızı Büyükelçilik ve Almanya’daki tüm Başkonsolosluklarımız çalışanları adına bir kere daha kutluyor, Sizlere sevgi ve saygılarımı sunuyorum. A sayfa 4 Sonsuz nimetleri bize ihsan eden Rabbimiz’e hamd ü senalar ederiz ki, sağlık, sıhhat ve afiyet içerisinde bir Ramazan ayını daha yaşama fırsatı vererek, bizi ebedi bayramların müjdecisi olan Ramazan Bayramı’na kavuşturdu. Ramazan ayı ki, evveli rahmet, ortası mağfiret (bağışlanma) sonu da cehennem azabından azat olma ayıdır. Ayrıca Kur’an, oruç, zekat, sadaka-i fıtır, dayanışma, itikaf ve Kadir Gecesi’ni içinde barındıran mübarek, faziletlerle dopdolu ve yılda bir defa gelen müstesna aydır. Bu muazzam ayda – elhamdulillah – oruçlarımızı tuttuk, teravih namazlarımız da dahil bütün namazlarımızı kıldık, zekatlarımızı ve sadaka-i fıtırlarımızı eda ettik, mazlum ve mağdurları da unutmadık ve bugün bayrama kavuşmuş olduk. Bayrama kavuşan bütün kardeşlerimin ve bütün İslam aleminin bayramlarını tebrik eder, daha nice bayramlara kavuşturmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederim. Bu arada bayrama ulaşamayarak ebedi aleme göç etmiş olan kardeşlerime de Allah’tan rahmet; geride kalan yakınlarına baş sağlığı dileklerimi iletirim. Yaz ve izin mevsimine denk gelmesine rağmen bu sene de Ramazan ayımız yoğun bir tempo içerisinde ve dolu dolu geçti. Avrupa’daki kardeşlerimizin büyük bir kısmı hem oruçlarını Türkiye’de eda “ lmanya’da yaşayan biz Müslümanlar, birey olarak manevi feyiz ve tefekkürle zenginleşmemizi, toplum olarak kaynaşma ve dayanışmalarımızı pekiştiren bir Ramazan ayının ardından, bizleri yeni bir bayram coşkusuna eriştiren Rabbimize hamdediyoruz. Bireysel anlamda başta oruç olmak üzere yoğunlaşan ibadetlerimizle, bedenlerimiz yerine bu kez manevi dünyamızı beslemeye özen gösterdik. Dini ve insani tutumlarımızı, ölçü ve prensiplerimizi, toplumsal sorumluluk ve ilişkilerimizi yeniden gözden geçirdik. Bu bereketli ayda sosyal yönümüzü ve toplumsal ilişkilerimizi yenileme, geliştirme ve kuvvetlendirme fırsatı bulduk. Keza bu ay vesilesi ile yapılan yayınlar, konuşmalar ve tanışmalarla, bir yandan İslam hakkında bilgilerimizi yeniledik, diğer taraftan iftar sof- A Hayat IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün’ün Ramazan Bayramı Mesajı ettiler, hem de doya doya sılai rahimde bulundular. Cenab-ı Hak mükafatlarını bol bol ihsan eder inşaallah. Bayramlarımız, manevi atmosferlerin yoğun olarak yaşanacağı günlerdir. Kardeşlikler, dostluklar, ahbaplıklar tazelenir. Yeni yeni güzel ilişkiler elde edilir. Bundan dolayı da bayramın bu manevi havasını tam anlamı ile terennüm etmemiz gerekir. Bunun için de evlerimizden başlamak üzere, hayatta iseler anne ve babalarımızla, diğer aile büyüklerimizle, eş, dost ve arkadaşlarımızla, komşularımızla ve ulaşabildiğimiz bütün din kardeşlerimizle, bayramlaşalım ve bayramı bayram havasında değerlendirelim. Varsa kırgınlıkları, dargınlıkları ve küskünlükleri ortadan kaldıralım. Allah’a bir daha hamdederiz ki, imkanlar ölçüsünde dünyada mazlum, mağdur ve muhtaç durumda olan din kardeşlerimizin yardımına koşma imkanlarını bize nasip eyledi. Onlarca ülkede yine onlarca teşkilat mensubu kardeşimizin iştiraki ile bu hayır çalışmalarını organize ettik. Bize maddi manevi yaraları sarma noktasında destek veren cemaatimizi de tebrik ederiz. Biz Müslümanlar olarak iyilik ve hayır yarışında insan farkı gözetmeksizin ve ayırım yapmaksızın hareket etmeye çalışıyoruz. Elbette biz de aynı muameleyi başkalarından bekliyoruz. Ancak şu bir gerçek ki, beklediğimizi bulamıyoruz. Bugün dünyada halen en çok kan ve göz yaşı – maalesef – İslam coğrafyasında akıyor, en çok aç, açık ve yoksul insan İslam coğrafyasında yaşayan insanlar arasında bulunuyor. Başta Somali olmak üzere Afrikanın bir çok ülkesinde, Filistin’de, Suriye’de, Irak’ta, Pakistan’da, Afganistan’da, Balkanlar’da kardeşlerimizin büyük bir kısmı Ramazan ayı boyunca eksilmeden biçareliklerini yaşadılar. Dolayısı ile bayramı da hüzün ve boynu bükük bir şekilde karşıladılar. Gerçi Avrupa’da yaşayan biz Müslümanlar için de hayatın toz pembe olduğunu söylememiz mümkün değil. Çünkü bir çok Avrupa ül- kesinde bilhassa siyasetçiler, siyasi geleceklerini İslam düşmanlığında görmüş olmalılar ki, her fırsatta İslam ve Müslüman alehtarlığı yapmakta adeta yarışa girmiş bulunmaktadırlar. Gün geçmiyor ki, Müslümanların bilhassa dini hayatlarını zora sokacak ya bir demeç verilmemiş ya da bir uygulama devreye sokulmuş olmasın. Demokrasi önderliği yapan ülkelerde, Müslümanların mabetlerinin kundaklanması ile çöp depolarının yakılması arasında fark görmeyen siyasetçiler iş başındadır. Bunu doğru bulmadığımızı ve bu gidişata son verilmesi dileğimizi bu bayram gününde bir defa daha ilan etmek istiyoruz. Din kardeşlerimizden de İslam dünyasında yaşanan bu büyük acıların son bulması ve bütün insanlığın huzura kavuşması için dua etmelerini bekliyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle tekrar bütün kardeşlerimin Ramazan Bayramlarını bir defa daha tebrik ediyor, Yüce Rabbimizden, dünya Müslümanlarının; özellikle, Suriye'nin, Libya’nın, Yemen’in, Mısır’ın, Tunus’un, Filistin’in bayramı bayram olarak kutlayacağı günleri nasip etmesini Allah (cc)’tan niyaz ediyorum.” DiTiB Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere’nin Ramazan Bayramı Mesajı ralarında sadece Müslüman olan değil, aynı zamanda gayri müslim komşu ve arkadaşlarımızla bir araya gelerek tanışmalarımızı derinleştirdik, kendimizi anlatma ve anlama fırsatı yakaladık. Umarım bu anlama ve anlatma gayretlerimiz Alman toplumunda daha sağlıklı ve kapsamlı ilişkiler kur- Eylül · September 2011 · Şevval 1432 mamıza katkı sağlar. Zira anlamak, anlaşmak ve bunun üzerine iyi niyete dayalı bir güven tesis etmek bir dizi sorunların her kesimi memnun edecek tarzda çözüme kavuşturulmasının temel anahtarını oluşturuyor. Yine bu ayda Almanya’daki İslam ve Müslüman varlığı gibi Ramazan ayının ve iftar programlarının da Almanya’nın toplumsal hayatının bir parçası olduğunu yakinen gördük, duyduk. Bütün bunlar bize İslam’ın Almanya’da kurumsal ve sosyal bir gerçeklik olduğunu gösterirken, Müslüman bireylere ayrı bir sorumluluğu ve aşamayı da hatırlatıyor, hatta talep ediyor. Bu da Müslüman birey ve toplumun, İslam’ın evrensel değerler dünyasını ve her davranışta kendisini göstermesi gereken olgun ahlâkını takınması, taşıması ve sergilemesidir. Şüphesiz İslam, inanç, bilgi ve güzel davranış bütünüdür. İslam’ın tam ve doğru takdimi de ancak bu üç unsurun bir arada sergilenmesine bağlıdır. Bu duygu ve düşüncelerle, başta Almanya’da yaşayan Müslüman kardeşlerim olmak üzere bütün İslam aleminin Ramazan Bayramını kutluyor, bu bayramın tüm insanlığın huzur ve barışına vesile olmasını, bütün bir dünya için kalıcı iyilik ve güzellikler getirmesini, Ramazan ayında elde ettiğimiz manevi kazanımların bizlere yıl boyunca azalmadan eşlik etmesini Yüce Mevlâ’dan niyaz ediyorum. Kalbi selam ve saygılarımla. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Dr. Yusuf IŞIK Birlikte Nice Bayramlara Bayramlar sevinç/sürûr günleridir. Ancak bayramdaki sevincin gaflete dönüþecek kadar taþkýnlýða varmamasý gerekir. Eðlence, sevinç ve mutluluk gösterileri meþrû dairede olmalý ve günah unsurlarýný taþýmamalýdýr. Esasen bayram, Allah’ýn bizlere verdiði ilâhî bir ziyafettir. Bu bakýmdan, bayram günlerinde en çok Allah’ý hatýrlayýp þükretmeye ihtiyacýmýz vardýr. ayram bir sevinç/sürûr ve mutluluk günüdür. Yüce duygularýn coþtuðu, sevgi ve saygý hislerinin inananlar arasýnda alabildiðine canlandýðý en güzel günlerden biridir. O günde kaynaþma, kucaklaþma ve yardýmlaþma son sýnýrýna varýr. Bayram insanlarý kaynaþtýrýp bir B araya getiren en güzel vesilelerden biridir. Öyle ki, bayramda þahlanan yardýmlaþma ve hediyeleþme ruhu yalnýzca hayatta olanlara baðlý kalmaz, dünyadan göçüp kabirlerinde bir Fatiha bekleyenlere kadar uzanýr. Onlarýn bu dileklerini yerine getirmek için mü’minler bayramda kabirleri ziyaret ederler. Kendileri burada, yakýnlarýnýn kabirleri Türkiye’de olanlar, onlarýn ruhlarýna ithâfen Kur’an’lar, Fâtihalar ve dualar okuyarak onlarý da sevindirirler. Ramazan Bayramýnýn inananlar arasýnda ayrý bir yeri vardýr. Çünki Ramazan Bayramý, hergün tutulan orucun iftar vaktindeki sevinci gibi, tutulan bir aylýk orucun toplu bir iftar sevincini ifade eder. Bir ay gibi uzun bir süreyle, özellikle Ramazan`ýn Aðustos`a denk geldiði bu Ramazan``a ve böylesine sýcak günlerde bedenlerine ve nefislerine oruç tutturan mü’minler, sabýr imtihanýný vererek manevî sorumluluktan kurtulmanýn sevincini Ramazan Bayramýnda yaþama imkanýna kavuþurlar. Ramazan ve Kurban bayramlarý Hicretin ikinci yýlýndan itibaren kutlanmaya baþlanmýþtýr. Ramazan orucu da ilk defa ayný yýl farz kýlýnmýþ, bu ayý oruçla geçiren mü’minler sonraki ayýn (Şevval) ilk üç gününü bayram olarak kutlamýþlardýr. Bu sebepten dolayý bu bayrama Ramazan Bayramý de- nilmiştir. -”Bu günümüzde yapacaðýmýz ilk þey namaz kýlmaktýr.” Hadîs-i Þerîfine dayanarak Ramazan ve Kurban Bayramlarý, Bayram Namazlarýnýn kýlýnmasýyla baþlar. Bayram, bir aylýk orucun toplu bir iftarý olduðu için, günlük iftarlarýn sünnet türünden âdâbý bayram gününde de yerine getirilir. Nitekim orucunu tatlý bir þeyle açmayý âdet edinen Peygamberimiz, Ramazan Bayramýna da tatlý yiyerek baþlarlardý. Her vesileyle bizleri ibadete ve ahirete yönelik amellere teþvik buyuran Peygamberimiz yýlýn ilk bayram gecesinde kalkýp ibadet etmeyi tavsiye ederlerdi. Bu gecelerde uyanýk bulunmanýn kalbin uyanýklýðýna vesile olduðunu bildirirlerdi. Bunu bir Hadîs-i Þeriflerinde þöyle ifade etmiþlerdi; -“Sevabýný Allah’tan umarak iki bayram gecesinde kalkýp ibadet eden kimsenin kalbi, kalplerin öldüðü gün ölmez.” Ramazan Bayramý, baðýþlanmýþ olmanýn bir sevinç iþaretidir. Bu baðýþlanma müjdesini insanlara melekler veriyor. Hz. Muhammed (s.a.v) şöyle buyurmuştur; -“Ramazan Bayramý sabahý melekler yollara dökülür ve þöyle seslenirler; Ey Müslümanlar topluluðu! Keremi bol olan Rabbinizin rahmetine koþunuz. O, bol iyilik ve ihsanda bulunur. Sonra onlara bol bol mükâfat verilir. Siz gece ibadet etmekle emrolundunuz ve emri yerine getirdiniz. Gündüz oruç tutmakla emrolundunuz, oruç tuttunuz ve Rabbinize itaat ettiniz, karþýlýðýnda mükâfâtýnýzý alýnýz... Bayram namazýný kýldýktan sonra bir münâdî/haberci þöyle seslenir; Dikkat ediniz, müjde size! Rabbiniz sizi baðýþladý. Evlerinize doðru yola ermiþ olarak dönünüz. Bayram günü mükâfât günüdür. Bu gün semâ âleminde mükâfât günü olarak îlân edilir.” Bayramlar sevinç/sürûr günleridir. Ancak bayramdaki sevincin gaflete dönüþecek kadar taþkýnlýða varmamasý gerekir. Eðlence, sevinç ve mutluluk gösterileri meþrû dairede olmalý ve günah unsurlarýný taþýmamalýdýr. Esasen bayram, Allah’ýn bizlere verdiði ilâhî bir ziyafettir. Bu bakýmdan, bayram günlerinde en çok Allah’ý hatýrlayýp þükretmeye ihtiyacýmýz vardýr. Nitekim büyük cemaatlar halinde kýlýnan Bayram Namazlarý, gafletin giderilmesine, þükür vazifesinin yerine getirilmesine en büyük bir vesiledir. Sadece bir ülke halkýnýn deðil, yeryüzünde iki milyarlýk Ýslâm dünyasýndaki müslümanlarýn hep beraber ayný anda tekbir getirdiklerini hayal ettiðimizde, karþýmýza çýkan muhteþem tablo, bayramlarýmýzý kâinat çapýnda bir mânâya kavuþturur. O anda yeryüzü tek bir aðýz olur, Tekbir getirip namaz kýlar gibi bir hâle bürünür. Misâl âleminde birleþen o seslerin bir anda yeryüzünden yükseliþi, adeta muhteþem bir koro halinde dünyamýzýn göklere doðru Tevhîdi haykýrmasýdýr. Bu muhteþem mânâlarýn yaþandýðý bayram günlerinde küçük meselelerden çýkan kýrgýnlýklarýn, dargýnlýklarýn ne önemi olabilir? Onun için bayramda her mü’min kardeþleriyle kardeþlik sözleþmesini yenilemesi, kuvvetlendirmesi, fakirlerin yardýmýna koþmasý, çocuklarýný sevindirmesi lâzýmdýr ki, o mânâlar yaþanan hayata geçsin. Not: Bu vesileyle Ramazan Bayramýnýzý tebrik ediyor, bizleri nice mutlu günlere eriştirmesini Rahmân ve Rahim olan Allah’tan niyaz ediyoruz. Eylül · September 2011 · Şevval 1432 sayfa 5 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Emekli Yurtdışında da Çalışabilir Soru ERHAN BEY; 26.08.1960 doğumluyum. 01.12.1982 günü İstanbul’da çalışmaya başladım ve bir fiil 18 yıl çalıştım ve SSK’ya aralıksız primlerimi ödedim. Eylül 2001 yılında Almanya’ya gittim ve orada 01.12.2001 günü çalışmaya başladım (yaklaşık 10 yılı doldurmak üzereyim). Ancak 2002 yılında Türkiye’ye geldiğimde isteğe bağlı emekliliğe müracaat edip eksik olan primlerimi ödedim. 2003 yılında emekli olmak için müracaat edip emekliliğimi bağlattım. O zamanlar bilmiyordum hem yurtdışında çalışıp buradan maaş alamayacağımı. Kasım 2010 yılında SGK’ya yazı yazarak durumumu anlattım ve SGK ödedikleri 7 yıl üzerinden olan emekli maaşımın iadesini talep ettiler. Bu da cezası ile 110.000 YTL tutuyor - 36 ay vade yaparak - ilk taksidimi 30.06.2011 tarihinde ödedim. Şu an Türkiye’deyim acil cevap verme şansınız olursa eğer tekrar SGK`ya gitme şansım olabilir. Yapabileceğim bir şey var mı? Cevap Emel Hanım en baştan belirteyim anlattıklarınız doğru ise SGK hatalı işlem yapıp, emekli aylığını kesmiş ve ödediğini de 110 bin lira olarak sizden geri istemiş. Sizin Türkiye’deki hizmetleriniz arasında hiç yurtdışı borçlanma parası-süresi olmadığından, Türkiye’de emekli olup yurtdışında çalışabilirsiniz. Bu konuda sizin için herhangi bir yasak yok. Yasak sadece 1 Ekim 2008 gününden sonra ilk defa sigortalı olup da ilerde 65 yaşında emekli olacaklar için geçerlidir. Bu sebeple SGK’ya sakın para ödemeyin durumu düzeltmeleri için dilekçe gönderin. Düzeltmezlerse de İş Mahkemesine dava edin. Yanlış yapılan borçlanmalar iade edilecek Bundan bir önceki yazımızda bir okurumuzun sorusuna cevap olmak üzere, yanlışlıkla yapılan borçlanmaların iade edilmesi gerektiğini ancak Sosyal Güvenlik Kurumu mevzuatının buna uygun olmadığını belirtmiştik. Özellikle 5510 sayılı kanunla gelen doğum borçlanması uygulamasından sonra borçlanılan süreleri Bağ-Kur’a sayılan bayanların emekli olamadığı gibi ödedikleri borçlanma tutarlarını da geri alamadıklarını belirtmiş, bu durumda olan kişilere sayfa 6 Hayat Sorularla Emeklilik SOSYAL GÜVENLİK MÜŞAVİRİ ERHAN NACAR talepleri halinde iade yapılabilmesi gerektiğini yazmıştık. Borçlanmaya başvuru gibi borçlanmadan vazgeçmenin de bir irade beyanı olduğundan ona göre işlem yapılabilmeli ve ödenen paralar iade edilebilmeli, demiştik. Yönetmelik değişti 16.06.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklikle Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’ne bu yönde hüküm eklenmiştir. Yönetmeliğin 66. maddesine eklenen fıkra aşağıdaki şekildedir: “(11) 5510 sayılı Kanunun 41’inci maddesine göre yapılan borçlanmalarda aylık bağlanmamış olması şartıyla borçlanma tutarının tamamı sigortalının talebi halinde bir defaya mahsus olmak üzere iade edilir.” Aylık bağlanmamış olması şart Yapılan borçlanmanın iade edilebilmesi için aylık bağlanmamış olması ølgili Kanun No Madde No 5510 GM.9/Bir geçmişten bu yana yanlış bir şekilde korumacı bakışla iadenin önü açılmadığından bir çok vatandaş yaptığı yanlış borçlanma ödemelerini geri alamamıştır. Bu düzenleme ile önemli bir adım atılmış oldu. Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğine bu yönde bir hüküm ekleyerek önemli bir sorun çözülmüş oldu. Bu değişiklikten dolayı, Sosyal Güvenlik Kurumunun başta Sigortalı Tescil ve Hizmet Dairesi Başkanı Başar Halıcı olmak üzere tüm emeği geçenleri kutluyorum. YAŞAR OKUYAN DÖNEMİ NE DEMEK? Soru Erhan bey selamlar; Gazetedeki yazılarınızı takip ediyorum. Bu hizmeti sunanlardan ve sizden Allah razı olsun. Sigortalılık Süresinin Baúlangıcı 08.09.1999 - 30.04.2008 (dahil) şarttır. Aksi halde bu süre kullanılarak değerlendirilerek aylık bağlanılmış ise yapılan borçlanma iade edilemeyecektir. Borçlanmanın tamamı iade edilecek Diğer bir husus da yapılan borçlanmanın tamamının iade edilecek olmasıdır. Örneğin 150 gün askerlik borçlanması emekliliği için yetecek bir kişi 600 gün borçlanmış ve ödemiş olması durumunda 450 günlük fazla ödemesini geri alamıyordu. Yapılan yönetmelik değişikliğinden sonra, bu kişiye henüz aylık bağlanılmamış ise borçlanması iptal edilip 600 gün için ödediği para iade edilebilecek ve bu kişi tekrar 150 günü borçlanıp ödeyebilecektir. Değişiklikte başka neler var? Yönetmelikte 6111 sayılı yasa ile sosyal güvenlik mevzuatında yapılan değişikliklerin ikincil mevzuat düzenlemeleri yapılmış. Yönetmelik değişikliğiyle birçok konuda düzenleme yapılmış olup bunlar yasa ile daha önce belirlenmiş konular olduğundan bunlar içinde en önemli değişiklik yanlış yapılan borçlanmaların iadesi konusudur. Sosyal güvenlik mevzuatında Eylül · September 2011 · Şevval 1432 malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak seçeneklerinden birinin yerine getirilmesi öngörülmüştür. 5510 sayılı Kanunun geçici 9`uncu maddesinin birinci fıkrasında aynı hüküm korunmuştur. Buna göre, aşağıdaki tabloda (Tablo 10) kadın ve erkekler için sigortalılık başlangıç tarihlerine göre 5510 sayılı Kanunun geçici 9`uncu maddesinin birinci fıkrasına göre aylığa hak kazanma sigortalılık süresi, yaş ve gün sayısı koşulları belirlenmiştir. 5510/GEÇİCİ 9-BİRİNCİ FIKRASINA GÖRE AYLIĞA HAK KAZANMA KOŞULLARI Necmettin bey yukarıdaki aylık hak kazanma koşullarıdır. Bu sadece SGK için geçerlidir. Ayrıca mail adresinize ilgili aylık tabloları attım. Ve yapmanız gereken yurtdışı tahsisler dairesine müracaatınız. Tahsis Talep Tarihindeki En Az Sigortalılık Süresi Yaú Kadın Erkek Kadın Erkek -------58 60 25 25 58 60 Yaşar Okuyan dönemi diyorlar anlayamadım. Sosyal Güvenlik Kurumunu aradım. Tam olarak bilgi alamıyorum. 08/09/1999 ile 30/04/2008 arası dönem ne demek ve emeklilik şartları nelerdir. Varsa benim mail adresime tablo olarak atarsanız sevinirim tekrar teşekkür. Necmettin s. Cevap 08/09/1999 (DAHİL) İLE 30/04/2008 (DAHİL) TARİHLERİ ARASINDA SİGORTALI OLANLARIN EMEKLİLİK ŞARTLARI NEDİR? 4-1 (a) SİGORTALILARI AÇISINDAN 4447 sayılı Kanunla 506 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesinin (A) fıkrasındaki yaşlılık aylığına hak kazanma seçenekleri üçten ikiye indirilerek, 08/09/1999 (dahil) tarihinden sonra ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için; - Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması ve en az 7000 gün veya, - Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması, 25 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 4500 gün, Gün Sayısı 7000 4500 Hayırlı günler dilerim. Yurt dışına götürülen işçilerin sigortası İşverenleri tarafından Türkiye’den yurt dışına götürülen çalışanları ikiye ayırmak gerekiyor. Birinci grubu Türkiye ile sosyal güvenlik sözleşmesi olan ülkelere götürülenler oluşturmaktadır. Sosyal güvenlik sözleşmesi olan ülkelere giden işçiler ilgili sosyal güvenlik sözleşmesi içeriğine göre sigortalı olmaktadır. Asıl soru işareti oluşan ve yaşanan kesim Türkiye ile sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelere götürülen işçilerle ilgili kısımdır. Türkiye’den, sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelere götürülen işçiler topluluk sigortasına tâbi olmakta ve işverenleri tarafından kısa vadeli sigorta ile genel sağlık sigortası primi ödenmektedir. Ekim 2008 sonrası Yurt dışında çalışan işçilerin emeklilik için uzun vadeli sigorta kollarına tâbi olmak istemeleri halinde isteğe bağlı prim ödemeleri mümkündür. 5510 sayılı yasa ile getirilen düzenleme sonrasında bu kişilerin isteğe bağlı sigortalı olmalarına imkan sağlanmış ve ödedikleri isteğe bağlı primler 4/b’li sigortalı- Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir lık (Bağ-Kur) statüsünde sayılmıştır. Torba kanunla 4/a oldu Torba kanun olarak isimlendirilen 6111 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle topluluk sigortasına tâbi olanların ödediği isteğe bağlı primler 4/a statüsünde sayılacaktır. Geriye doğru da etkili Söz konusu kanun hükmünün yürürlüğü de 01.10.2008 olarak konulmuştur. Buna göre, topluluk sigortasına tâbi olup 1/10/2008-25/2/2011 tarihleri arasında isteğe bağlı sigorta ödeyip statüleri Bağ-Kur kapsamında değerlendirilen hizmetler SSK (4/a) statüsüne dönüştürülecektir. Sigortalıların bu sürelere ilişkin bildirilen hizmetleri ile borçlanmalardaki sigortalılık statüleri de yeni durumlarına göre değerlendirilecektir. Ödenen primler SSK’lı sigortalılık olarak değerlendirilecektir. Topluluk sigortasına tâbi olanla- ürkiye`nin tek bayrak taşıyıcı uçak şirketi olan THY Köln`e seferlerinin 40 yılında bir iftar akşamı Kölndeki satış temsilcileriyle bir araya geldi. İftar davetinde TC. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, Köln Büyük Şehir Belediyesi Meclis Üyesi (SPD) Malik Karaman, IGMG Hac ve Umre Sorumlusu Tahir Köksoy bey de hazır bulundular. 20 yıldır Köln Mülheim`de THY bilet satış bayiliği yapan Muarrem Şentürk’e özel plaket verildiği yemek proğramında uzun yıllar kurumda çalışan bazı personeller de rozetle onure edildi. Selamlama konuşmasıyla davetlilere hitap eden THY Köln Müd. Vek. Eyüp Atay ‘’Ramazan ayının son günlerini yaşadığımız bu günlerde siz değerli THY ailesiyle bir arada olmak bizleri mutlu ediyor. Ülkemizin tek bayrak taşıyıcı uçak şirketimiz THY 40 yıldır Köln`e 50 yıldır da Frankfurt`a uçuyor. Türk Hava Yolları önemli bir görevi üstleniyor. Açlığın pençesinde kırılan Somali`ye sizlerin de takip ettiği T rın ödeyeceği isteğe bağlı primler SSK (4/a) sigortalılığına sayılacağından bu kişilerle diğer SSK’lılar arasında emeklilik yönünden herhangi bir fark olmayacaktır. Sorular-Cevaplar Soru: Öncelikle çalışmalarınızda başarılar dilerim. Benim size sormak istediğim mevzu gündemde olan borç yapılandırması torba kanunla alakalı. Malumunuz halkımız bu yasaya büyük ilgi göstermiş ve bir şekilde yasadan yararlanma yolları aramaktadır. Annemin 1992 yılından başlayıp 1995 yılına kadar bir Bağ-Kurlu dönemi mevcuttur. Daha sonra kendisi işlettiği bu dükkanı kapatıp BağKur’unu da kapattı. Bu yasadan sonra emekli olabilmesi için yaptığımız başvuruda 2005 yılı öncesine dayanan kayıtların bu yasa kapsamına girip girmediği konusunda bize net bir şey söylemediler. Borcu çıkartırız, yapılandırırız, ama siz ödedikten sonra üst mercidekilerden geri gel- dosya me riski olabilir dediler. Aynı durumda olan pek çok yakınımız mevcut. Hatta vergi dairesinde bu konuyu danıştığımız bir memur bile eşi için aynı durumun söz konusu olduğunu kendisinin de müfettiş tanıdıklarına konuyu soracağını söyledi. Fakat zaman dar ve süre azalmakta. Konu hakkında ayrıntılı bir açıklama yapıp bizleri bilgilendirirseniz sevinirim. ABDULLAH K. Cevap: Sizin durumunuzda olan çok sayıda Bağ-Kurludan gelen sorularda bu gün için Bağ-Kur ekstresinde görünen borçlarının gerçek borç olup olmadığı, ödeme yapılırsa bu ödemenin geçerli olup olmadığı sorulmaktadır. Örneğin başka bir okurumuzda 06.09.1996 tarihinde vergi mükellefi olduğunu 5 yıl sonra vergi kaydını kapattığını, ancak halen Bağ-Kurlu göründüğünü ve cezası ile birlikte 73.500 lira borcunun olduğunu, afla beraber bu borcu öderse 1996’dan bu yana olan süresini kazanıp kazamayacağını sormaktadır. Gerek sizin annenizin gerekse diğer okurumuzun şu anda Bağ-Kurda görünen borçları gerçek borç değildir. Annenizin 1992’de başlayıp 1995’de biten Bağ-Kurlu dönemi diye nitelendirdiğiniz süre sadece vergi kaydı ise yani Bağ-Kura tescil yoksa, 4 Ekim 2000 tarihine kadar gelip Bağ-Kur numarası almamışsanız bu süre için aftan yararlanıp primlerini ödeme imkanınız yoktur. Tersine bu sürede alınmış bir BağKur numaranız varsa affa başvurup ödeme yapabilirsiniz. Öncelikle Bağ-Kura gerekli belgelerinizi (İB, Sicil Gazetesi veya istenecek diğer belgeler) götürün, bu belgeler işlensin, gerçek sigortalılık süreniz ve borcunuz çıksın. Bu belgeler işlense de işlenmese de 2 Mayıs 2011’e kadar af başvurunuzu yapın. THY KöLN TEMSiLCiLERiNE RESTORANT’TA İFTAR VERDİ üzere arka arkaya kargo uçaklarımız mazlum halka yiyecek taşıdı. Bu yönüyle de ayrıca gururluyuz’’ dedi. 1991 yılında Köln Keupstrasse`de bilet satış temsilciliği için müracat etmiş olan Muarrem beye, geçen emeğinden dolayı teşekkür ediyorum diyen Atay emeklilik sebebiyle kendilerine kurum adına plaket takdim etti. Plaketini T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basanın elinden alan Muarrem Şentürk kısa bir selamlama konuşmasıyla davetlilere seslendi. “Alınan mesafe gurur kaynağı olmuştur” diyen Şentürk konuşmasını şöyle sürdürdü. “THY bir parçası olmak hizmet etmekten gurur duydum. Yaklaşık 20 yıldır hizmet süremde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Sizlere sağlıklı başarılı yıllar diliyorum” dedi. T.C. Köln Başkonsolosu M. Kemal Basa da yaptığı kısa selamlamasında davetlilere teşekkkür ederken Muarrem Şentürk’e de “emekliliğinde daha nice 20`li sağlıklı mutlu yıllar temenni ediyorum” dedi. Öte yandan kurum içerisinde bir başka bölüme atanan 10 yıllık hizmet süresi dolan Feti Altubayrak ve yine 10 yıllık emeği geçen Kezban Saadet Bora hanıma da rozet takdimi edildi. Köln THY Müdür vekili Eyüp Atay iftara ev sahipliği yapan TUNA Restorant yöneticilerine hizmetlerinden dolayı teşekkür etti. Eylül · September 2011 · Şevval 1432 sayfa 7 Aytaç Avrupa Großmarkt Marktstr. 10 . 50968 Köln Tel.: 0221-3797985 Fax: 0221-3797986 Mobil: 0177-6529370 Depo Market Et Reyonu Vogesenstr. 1 . 50739 Köln Depo Market Et Reyonu Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf Depo Market Et Reyonu Marktstr. 247 . 47798 Krefeld Depo Market Et Reyonu Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund Mobil: 0177-6529370 YENi YENi YENi YENi Depo Market Et Reyonu Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR) Mobil: 0177-6529370 haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir IGMG Genel Merkez İftarına Sivil Toplum Temsilcilerinden Yoğun İlgi slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Genel Merkezinin geleneksel hale getirdiği Ramazan İftar yemeği Kerpen Genel Merkez binasında veril- İ di. Genel Başkan Kemal Ergün Bey`in ilk defa ev sahipliği yaptığı iftar proğramına davetlilerin tamamı iştirak ettiler. T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa`nın ve DİTİP Genel Başkanının Türkiye`de izinde olmasıyla katılamadığı yemeğe Konsolosluk adına Din Ateşesi Zekeriya Bülbül iştirak etti. IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün Sivil Toplum temsilcilerinin tebrikleriyle yemekte yoğun ilgi gördü. IGMG Genel Merkezin iftar yemeğine T.C. Başbakan Müşaviri Sadettin Erkılıç, DİTİB`den Orhan Bilen, Şinasi Akyürek, İslamrat`tan Ali Kızılkaya, ATİB`den Genel Başkan Selahattin Saygın, İslam Kültür Merkezlerinden Erol Pürlü, Müslümanlar Merkez Konseyi Başkanı Aiman Mazyek ve Yakup Tufan, UETD Genel Başkanı Hasan Özdoğan ve Sekreteri Salih Altınışık, Almanya Alevi İslam Birliği Başkanı Alişan Hızlı, Mehmet Eroğlu, Almanya Ehlibeyt Alevi Federasyonu Başkanı Fuat Mansuroğlu,THY Köln Müdür Vek. Eyüp Atay ve Düsseldorf Müd. Murat Gür, yine ayrıca Doğu Türkistan, Hürriyetçi Türk Alman Dostluk Cemiyeti, Grüne Müslim, Weimer Ensitüt, İslamic Relief, Müsiad, İş Bankası, temsilcileri Türk basınından Milli Gazete Frankfurttan Dr.Yusuf Işık, Zeki Sezer, Tv5ten Mustafa Macit, Zaman Gazetesi Ziver Ermiş, Sabah Gazetesi Mikdat Karaalioğlu ve İbrahim Taş, Gazetemizden Sinan Aktürk, Köln Büyük Şehir Belediyesi adına Malik Karaman Milli Görüş`ün yemeğinde hazır bulundular. Ev sahibi IGMG Merkezden Onursal Başkan Yavuz Çelik Karahan, Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Çiftçi, Genel Sekreter Oğuz Üçüncü, Mustafa Yeneroğlu, Ali, Bozkurt, Celil Yalınkılıç, Mesut Gülbahar, Tahir Köksoy, Zeki Toprak, İbrahim Kaygısız, Emrullah Yayla, Ramazan Başlık, iftar proğramında hazır bulundular. TV5 ekibinin gün boyu çekim yaptığı proğramda sivil toplum temsilcileri de selamlama konuşmasıyla davetlilere seslendiler. Proğramda İslamrat adına kürsüye gelen Ali Kızılkaya önümüzdeki dönemde okullarda başlatılacak olan İslam derslerinin bakanlık tarafından 4 kişinin belirleyeceği öğreticiler tarafından verilmesinin, ileride doğuracak sıkıntılarının altını çizdi, Alevi Federasyonları Başkanı Alişan Hızlı beyin verilecek din dersinin ana dil üzerinden verilmesi görüşünü bir kez daha savundu, UETD adına Hasan Özdoğan geçtiğimiz günlerde Bergkamen Belediye Başkanın cami kundaklanması olayına çöp konteynırı ya da çöp yakma işine benzetmesini kabul edilemez olduğu üzerinde ayrıntılı olarak durdu. IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün en son olarak çıktığı kürsüde birlik mesajları verdi. “Aynı geminin yolcularıyız gemi batarsa hepimiz batarız” diyen Ergün konuşmasını şöyle sürdürdü. “Oruç kalkandır haramlara karşı zulme teröre, çirkinliğe, toplumu ifsad edecek yanlış yönlendirecek her şeye karşı kalkandır. Zaman zaman farklı renklerimiz farklı tonajlarımız olabilir hatta farklı dinlerimiz de olabilir. Biz tamamını Hz. Ademden Hz. Havvadan dolayı hepsini severiz” dedi. Konuşmasını ayeti kerimelerle sürdüren Ergün davete teşriflerinden dolayı katılımcılara teşekkür etti. Eylül · September 2011 · Şevval 1432 sayfa 9 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir vrupa Türk İslam Birliğinin geleneksel olarak her yıl verdiği iftar daveti bu yıl yine renkli katılımlarla yapıldı. Köln MK Palast salonunda verilen iftar yemeğinin onur konukları TC. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, TC. Başbakan Müşaviri Sadettin Erkılıç, DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere, ATİB Kurucu Genel Başkanı Musa Serdar Çelebi, IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, ISLAMRAT Başkanı Ali Kızılkaya, Müslümanlar Merkez Konseyi Başkanı Aiman Mazyek, UETD Genel Başkanı Hasan Özdoğan, THY Köln Müdürvekili Eyüp Atay, DİTİB Yönetim Kurulu Üyesi Orhan Bilen, Ehlibeyt Vakfı Başkanı Fuat Mansuroğlu, Almanya Alevi Federasyonları Başkanı Alişan Hızlı, Türkiyem Gmbh Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Duran ve pek çok iş adamı, Zaman Gazetesinden Ziver Ermiş ve Sabah Gazetesi Avrupa Sorumlusu Mikdat Karaalioğlu ve İbrahim Taş, Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Sinan Aktürk başta olmak üzere 600 yakın davetli ATİB iftarında beraber oldular. Kanal Avrupa Televizyonunun canlı olarak verdiği yemekte siyasal ve sosyal mesajlar verildi. Misafirlerin karşısına ilk olarak ev sahibi ATİP Genel Başkanı Selahattin Saygılı yaptığı selamlama konuşmasında özellikle Somalide yaşanan tarihi açlık trajedisinin üzerinde durarak şunları söyledi: „Somaliyle ilgili bir kampanya yaptık iyi neticeler aldık. Topladıklarımızı önümüzdeki hafta kardeşlerimiz Somaliye götürecekler. Değerli kardeşlerim oralarla ilgili tecrübelerimiz var acemisi değiliz. Her sene sizlerin kurbanlarınızı, yardımlarınızı dağıttık, iftar çadırları açtık oraların yabancısı değiliz. Diğer kuruluşlarla beraber yıllardır yaptığınız yardımları ulaştırdık. Aziz kardeşlerimiz bir teklifimiz var Alman kiliseleriyle müslüman kuruluşlar, camilerimiz, bir de müşterek Somali için ortak hareket edelim. Orada ortak amaç insanı mutlu etmek ise hepimizde Adem`in çocuklarıysak hangi dinden olursak olalım hangi milletten olursak olalım burada kiliseler ve camilerimizle müşterek çok ciddi bir yardım toplayalım. En azından insanlık vazifemizi ortaya koyalım. Göçün 50 yılında Almanyadayız. İftar veriyoruz. Demekki biz buralıyız. Ama biz biz olarak kalmak istiyoruz. Milli kimliğimizi, şahsiyetimizi, değerlerimizi, inançlarımızı da muhafaza ederek içinde bulunduğumuz ülkenin de vatandaşı olarak varlığımızı sürdürmek istiyoruz. İçişleri Bakanının geçen günlerde bir yerde söylediği bir sözü biraz garip karşıladım. Bize teklifi şudur. Diyorki; “Göçmenler artık burayı vatan kabul etmeli” Biz burayı vatan kabul ettik siz de vatandaş deyin bağrınıza basın. Değerli kardeşlerim bu noktada sıkıntı var bu noktada problemimiz var. İslam dini resmen tanınmalı milyonlarca insan burada yaşayacak siz bunları tanımayacaksınız. Bir takım fedakarlıkta bulunmamızı bekleyeceksiniz. Çiffte vatandaşlık başka milletlere veriyorsunuz biz Türklere gelince kolaylık sağlamıyorsunuz. Değerli kardeşlerimiz biz her türlü şiddetin karşısındayız. İnsan öldürmeyi lanetliyoruz’’ diyerek konuşmasının sonunda aile çok önemlidir bizim burada bir araya gelmemiz salonları doldurmamız varlığımızı muhafaza etmemizin kanıtıdır buraya katılımınızdan dolayı şahsım ve teşkilatım adına teşekkür ederim” dedi. Genel Başkanın ardından kürsüye TC. Köln A sayfa 10 Hayat ATİB İFTARINDA KONUŞAN GENEL BAŞKAN SAYGILI “AFRİKA İÇİN CAMİLERLE KİLİSELER BERABER HAREKET ETMELİ” Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa davetlilere seslendi. Basa kısaca şunları söyledi: “Bu güzel iftarda sizlerle birlikte olmaktan gurur duyuyorum. Almanya gibi bir yerde toplumumuza hizmet eden ATİB`in iftar yemeğinde bulunmak, yine ATİB gibi topluma hizmet eden Sivil Toplum Kuruluşlarıyla bu iftar yemeğinde bulunmak bizim için bir mutluluk. Değerli vatandaşlarım Somalide büyük bir insanlık dramı yaşanmaktadır. Sayın Başbakanımız yanına eşini de alarak bir heyetle Somali`ye gitmiştir. Dünya kamuoyunun dikkatini çekmek Eylül · September 2011 · Şevval 1432 için büyük bir girişim başlatmıştır. Biz Afrikayla çok köklü ilişkileri olan bir millletiz. Somali kanadığı zaman ilk önce Türkiye ve Türkiye`nin başbakanı oraya gitmiştir. Şimdi bu mübarek Ramazan ayında bizlere düşen devletimizin ön ayak olarak başlattığı bu kampanyaya katkı sağlamaktır. Ben bu vesileyle davetinden dolayı ATİB yönetimine içtenlikle teşekkür ediyorum” dedi. DİTİP Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere de yaptığı kısa bir selamlama konuşmasında özetle şunları söyledi. Ramazan ayının manevi ik- limini yaşıyoruz. Değerlerimizle hissiyatımızla yenileniyoruz. Bunlar bizim kazançlarımız. Ama Ramazan`ın getirdiği kazanımlar sadece bireysel degil toplumsal bir kaynaşmadır. Uyum Bakanı Schneiderin de ifade ettiği gibi artık Almanya`nın bir parçası olduk. Sayın Başbakan ve Diyanet İşleri Başkanımızın da dahil olduğu bir heyetle Somaliye gitmişlerdir ve İslam ülkeleri Dışişleri Bakanları İstanbulda bir araya gelmişler ve bir eylem planı hazırlamışlardır. Cenab-ı Allah bundan sonraki Ramazanımızı kendi dünyamız açısından değil bütün dünya için daha idrakli huzurlu yaşamayı bizlere nasip etsin” dedi. Müslümanlar Merkez Konseyi Başkanı Aiman Mayzek de kısa bir selamlama konuşması yaptı. Mazyek: “Ramazanda fitre zekat verilip teravih namazında bir araya gelindiği dönemlerde başka toplumlarda kırılmalar varken bizim camilerimizde birleşmeler yaşanıyor. Peygamberimiz buyuruyorki: “En iyi müslüman odur ki yanında kendini güvende hissettiğindir” diyerek, bu davetten dolayı ATİB`e teşekkür etti. İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları adına kürsüye gelen Genel Sekreter Oğuz Üçüncü özetle şunları söyledi. Üçüncü Somaliyle ilgili bütün konuşmalara katıldığını aktararak konuyu farklı bir noktaya çekti. Üçüncü “30 senedir oruç tutuyorum hiç bir Ramazan geçmemiştirki böyle bir sıkıntıyla karşılaşmayalım. Adil bir şekilde yeryüzünde paylaşmayı şiar edinirsek zannedersem öyle bir dünyaya çalışıcağız ki yardım edecek insan bulamayacağız. İnşaallah bu ve buna benzer iftarlar yardım edilecek insan sayısını azaltmaya yarayacak ve daha bambaşka konuları konuşmak için bir araya geleceğiz. Yine Çinliler bir birlerine beddua edecekleri zaman “hareketli zamanlarda yaşa” derlermiş. Çok haklılar, biz kime ne yaptıkki hareketli zamanlarda yaşadığımız kesin. İslam bu toprakların parçası mı müslümanlar bu toprakların parçası mı diye çelişkiler içindeyiz. Bu manada sivil toplum örgütlerinin birlikte hareket etmelerinde ve özellikle ihtisaslarını geliştirip genç insanlara imkan ve fırsat vermelerini hatırlatıyor hepinize saygılar sunuyorum” dedi. Şair Ozan Yusuf Polatoğlu`nun şiir söyleyişisinin ardından AtiB Kurucu Genel Başkan Musa Serdar Çelebi de kısa bir selamlama konuşması yaptı Yapılan Kur`an tilaveti ve duanın ardından proğram sona erdi. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Mahmut AŞKAR Batı ve Batılı Değerler Tükenirken... Hazırlıklı olmak; kabullenmek veya boyun eğmekten ziyade, tedbirli olmak demektir. Kendi içinde kan, dışarıda ise itibar kaybeden Batı’yla içiçe yaşayan “Öteki”ler ne yapıyor? Ötekilerin de asıl öteki’si, malumunuz olduğu üzere, İslâm’dır. Bu dini temsil ettiği iddiasında olan müslüman, kendisi için artık cazibesi kalmayan Batılı değerlerin yerine koyduğunu zannettiği değerlerin ne kadarı gerçekten kendisindendir? asat bir bilgi birikimiyle dünyadaki gelişmeleri takip edenler bile, iki önemli noktadaki değişimi farketmiş olmalıdırlar. Bunlardan birisi; son birkaç asırdan bu yana dünyanın tamamına ya- V kınında hâkimiyetini kabul ettirmiş Batı Medeniyeti’nin giderek değer kaybına uğraması, diğeri ise; bizatihi Batı’nın kendi içinde değerler bazındaki tükenişidir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük hezimeti Batı, önce İran’da daha sonra Afganistan’da yaşadı. Bu hezimeti, ABD’nin Vietnam’daki askerî yenilgisiyle kıyaslamak eksik ve yanlış olur. İran’da Şah rejimiyle içiçe olmuş kapitalist ABD’nin yenilgisiyle, Afganistan’daki Sovyet Rusya sosyalizminin Babrak Karmal ve benzerlerinin nezdinde yenilgisi arasındaki ortak nokta; birinde kapitalizme, diğerinde ise sosyalizme büründürülmüş Batılı değerlere gösterilen tepkidir. Bugün itibariyle özellikle Kuzey Afrika’dan Suriye’ye kadar uzanan Arap coğrafyasındaki siyasî ve sosyal çalkantıların temelinde yine, Batılı değerlerin kültürel anlamda yılmaz bekçileri despot rejimlere karşı duyulan öfke yatmaktadır. Batı, kendi içinde çok değer verdiği, “olmazsa olmaz” dediği, insan hakları ve demokrasi gibi kavramları, işbirliği içinde olduğu müslüman ülkelerin rejimlerinde, “olmazsa daha iyi olur” demeye getirdi. Düne kadar Batı hayranı (müslüman) toplumlar, bizzat Batılılar tarafından içi boşaltılmış veya kendi içlerinde bir değe- re sahip olan kavramların müslümanlara gelince nasıl değersizleştiklerini görünce, Batılının kendisi kadar değerinin de bir kıymeti harbiyesinin kalmadığını anladılar. Batı, geçmişte siyasî ve askerî galibiyetlerini kültürel üstünlüğü sayesinde kazanırdı. Şimdi üstün teknolojiye sahip donanımlı ordularına rağmen başarı elde edemiyorsa, bu başarısızlığın temelinde erozyona uğrayan, inandırıcılığını kaybeden Batılı değerleri aramak gerek. Kendi kültür coğrafyasında da hızla tüketilen değerler yüzünden Batı bugünlerde iktisadî ve siyasî istikrarını ve gücünü de tüketmektedir. Böylesi bir Batı, karşısında yükselen bir başka kültürel kodlara ait değerleri görünce kıskanacaktır! Kıskançlık husumeti, husumet de düşmanlığı doğurur. Batı, kendi dışındaki medeniyetle eşit seviyede birlikteliği asla kabullenemez ve hazmedemez!... Eğer bu hakim medeniyetin boyunduruğu altına girmeyi kabullenmiyorsanız, beklenmedik bir zaman ve ummadık bir ortamda belanın her türlüsüne hazırlıklı olunuz... Hazırlıklı olmak; kabullenmek veya boyun eğmekten ziyade, tedbirli olmak demektir. Kendi içinde kan, dışarıda ise itibar kaybeden Batı’yla içiçe yaşayan “Öteki”ler ne yapıyor? Ötekilerin de asıl öteki’si, malumunuz olduğu üzere, İslâm’dır. Bu dini temsil ettiği iddiasında olan müslüman, kendisi için artık cazibesi kalmayan Batılı değerlerin yerine koyduğunu zannettiği değerlerin ne kadarı gerçekten kendisindendir? Günümüzde dindar kesim için “muhafazakâr” tabiri kullanılmaktadır. İhsan Eliaçık’a göre, “gelmiş geçmiş en büyük muhafazakâr Ebu Cehil’dir”. Ali Şeriati’ye göre de, tarihin en büyük devrimcileri peygamberlerdir. Bir başka ifadeyle; Ebu Cehil statükonun, yani durağanlığın, değişmezliğin temsilcisi, Hz. Peygamber ise, değişimin, teka- [email protected] mülün, yeniliğin temsilcisi... Zaten İslâm tarihinin belli bir döneminden sonra Cahiliye Mufafazakârlığıyla Muhammedî İlericilik arasında gidip gelen müslüman, arkasına sığındığı kavramların arka planından bihaberdir. Batı’dan ithal ettiğimiz kavramların birçoğunun fikir dünyamızda ve edebiyatımızda karşılığı olmadığı hâlde, sağ`ımızı Batı sağına, sol`umuzu da Batı soluna adapte etme saplantısından bir türlü kurtulamıyoruz. Batı’nın “konservativ” kalıbına kendi muhafazakârlığını yerleştiren müslümanın cihanşümul olabilme ve düşünebilmesi mümkün değildir. İslâm’ın, Hz. Ebuzer çizgisini sosyalizme benzetmek ise, bu dine yapılabilecek en büyük hakaretlerden birisidir. Yeni nesil “muhafazakâr”larımızın belli kesimini Batı’nın Kalvenistlerine muadil olarak görmenin özünde, müslüman dindarın hıristiyan dindara benzemesi veya benzetilmesi sözkonusudur. Her iki durumda da, inandığı gibi değil de, yaşadığı gibi inanan bir güruhla karşı karşıyayız ki, müslümanın asıl “yumuşak karnı” burasıdır. Batılı değerler hükmünü, cazibesini ve geçerliliğini heryerden önce Şark’ta yitirmeye başladı. Osmanlı’nın son ve Cumhuriyet’in ilk dönem aydınlarının en çok etkilendikleri Fransa ve “Hürriyet, adalet, eşitlik ve kardeşlik” sloganıyla özdeşleşen Fransız Devrimi’nin üzerinde, en kuzeyinden en güneyine kadar Afrika siyah bir lekedir. Borsa merkezlerinde inip çıkan grafiklerden gözünü ayırmayan müsrif Batı, Afrika’daki açlıktan ölen yavruların çığlıklarına kulak tıkamaya devam ediyor. Batı kendi değerleriyle birlikte tükenirken, medeniyetimizin tükenmemiş ve henüz tüketilmemiş değerleriyle biz, “alternatifi olmayan” olabiliriz. Eylül · September 2011 · Şevval 1432 sayfa 11 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat Asım TOZOĞLU Okuyucuya Sevindirici İki Haber Diplom-Volkswirt Vergi Denkleştirme Derneği Başkanı [email protected] unlardan birincisi, sosyal evde oturup da kira farkı ödemek zorunda olanlar artık Temmuz 2011`den itibaren yürürlükten kaldırılan ‘fehlsubventıonsabgabe’ yasasıyla bu yükten kurtulmuş bulunuyor. Bilindiği gibi 25 yıldır Hessen Eyaletinde uygulanan bu yasa ile sosyal evde oturan insanların gelirleri daima kontrol ediliyor ve belirlenen ölçüleri aşan gelire sahip olan ailelerden extra kira farkı tahsil ediliyordu. Hessen Eyalet Hükümetinin aldığı bir kararla yasa iptal edildi. Okuyucularımızdan ‘daueauftrag’ yoluyla devamlı ödeme talimatı verenlerin bu işlemlerini B durdurmalarını salık veriyoruz. İkinci haberimiz, Yüksek Mahkeme kararı. Federal Sayıştay, aldığı aktüel bir kararla, eğitim masraflarının tamamen vergiden muaf olmasını belirledi. Bugüne kadar olan uygulamada yüksek tahsil yapanlar veya meslek eğitimi görenler yılda dörtbin euroya kadar olan eğitim masraflarını vergiden muaf olarak brüt miktardan düşebiliyorlardı. Çoğu kimsenin gelirinin az olmasından dolayı vergi kesintisi az olduğu için veya hiç olmadığından dolayı bir faydasını görmüyorlardı. Yüksek Mahkemenin verdiği kararla, geçmişe dönük masraflar dört yıla kadar geri gidilerek, vergiden düşülebilecek. Yani, bir başka deyimle, mesleği hak ederken yapılan masraflar, meslek sayesin- T.C. Başkonsolosu İftarda Buluşturdu .C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa’nın her yıl gelenek haline getirdiği iftar davetine, geçtiğimiz yıllardaki gibi sivil toplum temsilcileri iştirak ettiler. Canlı Türk tasavvuf klasikleri eşliğindeki iftar daveti Köln Bosboros Restaurantta verildi. Davetliler arasında göze çarpan T.C. Başbakan Müşaviri Sadettin Kılıç, DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere, Yeşiller NRW Eyalet Milletvekili Dr. Arif Ünal ve Eşi, Köln Din Ateşesi Zekeriya Bülbül, Köln Çalışma Ateşesi Tahir Özdemir, IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, KRM`den Ali Kızılkaya, ATiB Genel Başkanı Selahattin Saygın, Köln Büyük Şehir Belediyesi Meclis Üyesi (SPD) Malik Karaman, Ehlibeyt Vakfı T sayfa 12 Başkanı Fuat Mansuroğlu, Köln Alevi Dernekleri Başkanı Alişan Hızlı, DİTİB Genel Başkan Yardımcısı Orhan Bilen, Türk Hava Yolları Köln Müd. Vek. Eyüp Atay, UETD adına da Salih Altınışık davette hazır bulundular. Yaklaşık 50 davetlinin katıldığı yemekte Türkiye İş Bankası, Şekerbank Köln Müdürleri, yine sivil toplum temsilcileri de hazır bulundular. Basın temsilcilerinin de davetli olduğu iftar yemeğinde Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa kısa bir selamlama konuşması yaptı. Basa katılımdan dolayı davetlilere teşekkür ettiği konuşmasında. Köln konsolosluğunun yeni Türk Pasaportlarından bu güne kadar 40 bin adet verdikleri bilgisini de paylaştı. de kazanılan gelir ve dolayısıyla ondan kesilen vergiden düşülecek. Böylelikle vergi adaletsizliği ortadan kalkmış oluyor. Örneğin 2009 yılında gerçekleştirilen eğitim masrafları (Ausbildungskosten) 2010 yılı için yapılan vergi denkleştirme işlemlerinde düşülebilecek. Sayıştay`ın kararı: (Bundesfinanzhof AZ:VIR 38/10 ve VIR 7/10) SSK (SGK) Olayı Okuyucularımıza bir kez daha hatırlatmamız gereken çok önemli bir konu da Türkiye emekliliği için Sosyal Güvenlik Kurumuna ödenen paraların Alman maliyesinden vergi azaltıcı faktör olarak düşülmesidir. Çok sayıda vergi uzmanının bile maalesef bu konudan haberdar ürzburg Belediyesi şehirde bulunan muhtelif millet ve cemiyetlere mensup cami dernekleri ile Eğitim dernekleri mensuplarına iftar yemeği verdi. Proğrama ev sahibi Würzburg Belediye Başkanı Georg Rosenthal, Belediye yetkilileri, DİTİB, IGMG, IKB, Islamische Gemeinscaft Würzburg, Isl. Bosnische Kulturzentrum, Ahmediye Cemaati gibi dini cemaatlerle birlikte Kimus ve Main-Bildung gibi Eğitim dernekleri yöneticileri, Din görevlileriyle birlikte, Katolik, Protestan kiliseleri papazları, Dom kilisesi papazı ve diğer davetliler katıldılar. Tawabil Müzik grubunun klasik müziği eşliğinde Belediye meclisi salonunda W Eylül · September 2011 · Şevval 1432 olmadığını görmekteyiz. Çünkü onlar da bizden gerekli bilgileri rica etmektedirler. Oysa Türkiye`de yapılan bu ödemeler sayesinde bilhassa paralı çıkış alan vergi mükellefleri hiç de azımsınmıyacak şekilde vergi iadesi almaktadırlar. Bilhassa hatırlatmak istediğimiz bir konu da eşlerden her ikisinin aynı yılda Sosyal Güvenlik Kurumuna para yatırmalarının faydayı azaltmasıdır. Kısacası, bir uzmana danışmadan ve hesaplatmadan işlemlerinizi başlatmayınız. Not: Hessen Eyaleti maliyelerinde sistem değiştirilmesinden dolayı işlemler uzun sürecektir. Vergi iadesinin sonuçlarını bekleyenlerin sabretmeleri gerekmektedir. Würzburg Belediye Başkanından İftar yapılan toplantıda Belediye Başkanı Georg Rosenthal ve dernek temsilcileri kısa selamlama konuşması yaptılar. Würzburg Belediye Başkanı Georg Rosenthal konuşmasında, misafirlerine “Hoş geldiniz” dedikten sonra, misafirperverliğin bütün dinlerde önemli olduğunu, Ramazan`ın ilk günü müslümanları misafir olarak ağırlamaktan duyduğu mutluluğu ifade etti. Şehrinde yaşayan değişik ülke ve milletlere mensup müslümanların Würzburg için dini ve kültürel bir zenginlik olduğunu belirten Başkan Rosenthal, müslümanlarla bir- likte hoşgörü ve diyalog ortamında yaşamaktan dolayı memnuniyetini dile getirdi. Hazırlanan yemekler konusunda bilgi veren ahçıbaşı da malzemeleri ve yemekleri müslümanların hassasiyetlerini dikkate alarak, müslümanlarla yapılan istişareyle hazırladıklarını gönül rahatlığıyla yiyebileceklerini belirtti. Proğram, Bosnalılar Camii imamı Zahir Durakovic’in okuduğu akşam ezanını müteâkip ikram edilen iftar yemeği ve belediye binasında hazırlan salonlarda kılınan akşam namazıyla sona erdi. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Prof. Dr. Ali DERE Ramazan İkliminden Ramazan Bayramına Unutmamalıyız ki, acılar ve zorluklar kadar sevinçler de paylaşarak artar. Bu yüzden bir bayram sevincinden başta çocuklarımız olmak üzere kimse mahrum kalmasın, bayramlar bayram olsun, zihin ve gönüllerimizde güzel hatıralar bıraksın. üce dinimiz İslam’ın, Allah’ın, yetenek, algı, keşif ve ahlaki değerler gibi özellikleri ile en güzel ve seçkin tarzda yaratmış olduğu insana bu gerçekleri bir hatırlatmak, bir kez daha anlatmak çabasında olduğunu Y biliyoruz. Elbette bu hatırlatmalara kulak vermek insan için bir erdem, birey ve toplum için bir esenlik vesilesidir. İslam’ın bireyden başlayan çağrısının aynı zamanda ne kadar toplumsal ve ne kadar evrensel olduğunu, gerek İslam tarihinin farklı kesitlerinde gerekse bu gününde görebilmekteyiz. Bir başka ifade ile İslam dini, bireyi ihmal etmeden toplum hayatına ihtimam gösterir, dayanışmayı, kaynaşmayı ve anlaşmayı, kısaca huzur ve refahı paylaşmayı telkin eder. Bu yönüyle O’nun öğreti ve çabası hem birey hem toplum içindir. Geride bıraktığımız bu senenin Ramazan ayı vesilesiyle bir kez daha bu hususları tecrübe ettik, bireysel anlamda başta oruç olmak üzere yoğunlaşan ibadetlerimizle, bedenlerimiz yerine bu kez manevi dünyamızı beslemeye özen gösterdik; dini ve insani tutumlarımızı, ölçü ve prensiplerimizi, toplumsal sorumluluk ve ilişkilerimizi yeniden gözden geçirdik. Bu bereketli ayda sosyal yönümüzü ve toplumsal ilişkilerimizi yenileme, geliştirme ve kuvvetlendirme fırsatı bulduk. Bu ay vesilesi ile yapılan yayınlar, konuşmalar ve tanışmalar bir yandan İslam hakkında bilgilerimizi yeniledik, diğer taraftan iftar sofralarında sadece Müslüman olan değil aynı zamanda gayri müslim komşu ve arkadaşlarımızla bir araya gelerek tanışmalarımızı derinleştirdik, kendimizi anlatma ve anlama fırsatı yakaladık. Umarım bu anlama ve anlatma gayretlerimiz Alman toplumunda daha sağlıklı ve kapsamlı ilişkiler kurmamıza katkı sağlar. Zira anlamak, anlaşmak ve bunun üzerine iyi niyete dayalı bir güven tesis etmek bir dizi sorunların herkesimi memnun edecek tarzda çözüme kavuşturulmasının ana anahtarını oluşturuyor. Bu gün Almanya’daki İslam ve Müslüman varlığı gibi Ramazan ayının ve iftar programlarının da Almanya’nın toplumsal hayatının bir parçası olduğunu görüyoruz. Bütün bunlar bize İslam’ın Almanya’da kurumsal ve sosyal bir gerçeklik olduğunu gösterirken, Müslüman bireylere ayrı bir sorumluluğu ve aşamayı da hatırlatıyor, hatta talep ediyor. Bu da İslam’ın evrensel değerler dünyasının ve her davranışta kendisini gösteren olgun ahlâkının takınılması, taşınması ve sergilenmesi. İslam inanç, bilgi ve güzel davranış bütünüdür. İslam’ın tam ve doğru takdimi de ancak bu üç unsurun bir arada sergilenemesine bağlıdır. Bu nedenle Ramazan ayında gösterdiğimiz duyarlılıklar ve elde ettiğimiz güzel alışkanlıklar Ramazan sonrasında da derinleşerek devam etmelidir. Bir ibadet ayı sonrası idrak ettiğimiz Ramazan bayramı ise bizim için önemli ama görünen kısmi bir mükafaat. Birey olarak bizim ve genel olarak toplum için. Bir aylık manevi yenilenme mevsiminde sonra, bir kursu, bir programı başarmış olmanın sevincini tatma ve bunu başkaları ile paylaşma zamanı. Bunlarla aileden yakın akrabalara, içinde yaşanılan toplumdan DiTiB Genel Başkanı ülkeye ve bir dünya uzanan bir başka paylaşımı ve kaynaştırmayı görüyoruz. Bir görevi yapmış ve başarmış olmanın huzuru, manen yenilenmiş ve güçlenmiş olmanın bilinciyle, toplumla bir de bir sevinci ve coşkuyu paylaşarak bir araya geliyoruz, kaynaşıyoruz. Bu surette bir bayramı topluma malediyor, toplumla paylaşıyoruz, Ramazan bayramımızı da Almanya’nın güzel bir zenginliğine, parçasına dönüştürüyoruz. Unutmamalıyız ki, acılar ve zorluklar kadar sevinçler de paylaşarak artar. Bu yüzden bir bayram sevincinden başta çocuklarımız olmak üzere kimse mahrum kalmasın, bayramlar bayram olsun, zihin ve gönüllerimizde güzel hatıralar bıraksın. Toplumlara toplum bilincini, paylaşma ve aidiyet duygusunu kazandıran farklı duygu vesilelerinden biri de bayram sevinçleridir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) Medine’ye hicret ettiğinde, Medine toplumu eğlenip neşelendigi iki bayramı kutluyordu. Peygamber Efendimiz Medinelilerin cahiliye izleri taşıyan bu kutlamlarının yerine “Allahu Teâlâ size, kutladığınız bu iki bayramın yerine, daha hayırlısı olan Ramazan bayramı ile Kurban bayramını hediye etti” diyerek bütün müslümanların sevinip eğleneceği İslâm’ın iki bayramını bildiridi1. Biz de Peygamberimizin haber verdiği bu coşkulu günü usul ve âdâbın uygun bir tarzda kutlarken, hem yeni bir manevi iklime hem de çoşkulu bayramlara bizleri eriştirmesini nimeti ve ihsânı bol Cenab- Hakk’tan niyaz ediyoruz. 1 Sünen-i Ebû Dâvud, Salât, 239; Eylül · September 2011 · Şevval 1432 sayfa 13 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ATiB Genel Başkanı Selahattin Saygın’ın Ramazan Bayramı Mesajı eyecanla beklediğimiz ve her anını dolu dolu yaşadığımız Rahmet, mağfiret, bereket ve hikmetle bezenmiş güzel bir Ramazan ayını daha geride bıraktık. Bu ayda kendimizi yeniledik, Kur’an ile hemhal olduk, manevi dünyamızı güçlendirdik, derin nefis muhasebeleri yaptık, hatalarımızdan dolayı tevbe ettik, af ve özür diledik. İyiliklerimizi ve güzel yönlerimizi artırmaya, geliştirmeye çalıştık. İftar sofralarımızı paylaştık, en yakınımızda bulunandan en uzak ülkelerdeki ihtiyaç sahibi kimsesizlere yoksullara gücümüzün yettiği kadar ulaşmaya çalıştık. Bütün bunları yaşarken huzur bulduk ve bir hüzünle Ramazan bayramına ulaştık. Ramazan ayını ve oruçlu günlerini arkada bırakmanın mutluluğunu değil, hata ve günahlarımızdan döndüğümüzün af dilediğimizin, Yüce Allah’a imanla samimi kul olma çabası içinde olduğumuzun, “O”nunla huzur bulduğumuzun ve Efendimiz Hz. Peygamber`in “Ramazan ayı evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennem ateşinden kurtuluştur.” Hadislerine mazhar olmanın bayramını yapıyoruz. Çünkü bayramlar manevi hayatımızda müminlerin mutluluk kaynağıdır. Sevinçlerin paylaşıldığı, güzelliklerin yaşandığı, büyüklerin ziyaret edildiği, çocukların ve yetimlerin korunduğu, kollandığı, sevildiği ve sevindirildiği güzel günlerdir. Ramazan ayında verilen fitre ve zekât bu ayın bereketidir, rahmetidir. Bu ayın güzellikleri bayrama intikal eder. Bu bayramın büyüklüğü, güzelliği Ramazan ayından geliyor. Bizim kültürümüzde onun için “Elveda ramazan” yazıları yaygındır. Biz ramazanın bitişinden dolayı hüzünlü, elde edilen kazançtan dolayı sevinçliyiz. Bugün bu sevincimizi bayramla taçlandırıyoruz. Bayramlar dini olabilir, milli olabilir, toplum tarafından özel kabul görür. Dini bayramlar ümmetin tamamı için çok önemlidir. Cenab-ı Allah tarafından kullara hediye edilen bayramların apayrı bir yeri vardır. Günlük hayatta insanların birçok sıkıntıları, kederleri vardır, müminler bu meselelerine rağmen, bayramın manevi havasına girer ve sevgiyi çevreyle paylaşırlar. Bayramlarda dostluklar gelişir, küskünler barışır, hoşgörü, akrabalık duyguları artar, karşılıklı ziyaretler en üst düzeye çıkar, yaşlıların elleri öpülür ve duaları alınır. Bayram günleri Baba ve Anneler asla ihmal edilmemeli, gönülleri mutlaka alınmalı. Yakınlarımıza gidemiyorsak mutlaka gönülleri bir telefonla alınmalı ve güzel sözlerle büyüklerin dualarının ne büyük bir nimet olduğu bilinmeli. Bayramlarda yoksullar, yolcular, garipler, yetimler, öksüzler korunmalı, kollanmalı ve mutlaka sevindirilmelidirler. Komşular birbirlerini karşılıklı ziyaret etmeli, gönüller alınmalı ve ikramlar yapılmalı. Bayram sevgidir, kardeşliktir, rahmettir, paylaşmadır. Yunus Emre’nin “Sevelim sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz” gelin bu günlerin rahmetini ümmet olarak yaşayalım. Bu duygu ve düşüncelerle, bayramların bayram gibi yaşandığı, sevginin, hoşgörünün, huzur ve barışın, birlik ve beraberliğin, mutluluğun hakim olduğu, insani değerlerin gözetildiği, dökülen gözyaşların, akan kanların sona erdiği, açlığın ve yoksulluğun ortadan kalktığı günlere insanlığın ulaşması için, bayramların birer vesile olması dileği ile, Aziz Milletimizin, Avrupadaki soydaşlarımızın ve İslam aleminin Mübarek Ramazan bayramını tebrik ediyor, bayramın huzur ve barış, insanlık alemine de hayırlar getirmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum. H sayfa 14 Hayat Mülklerinin Geri Verilmesi ve Birlikte İftar Yapılması Tarihi Birer Adımdır slam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, dini azınlıkların Türkiye tarafından el konulan mülklerinin yapılan düzenlemeyle geri verileceği yönündeki açıklamasından duyduğu memnuniyeti “Bu doğru yönde atılmış tarihi bir adımdır” cümlesiyle dile getirdi. Üçüncü ayrıca şunları ifade etti: “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bu düzenleme ile sadece Türkiye’de yaşayan dini azınlıkların eşit muamele görmeleri ve hukuki eşitliğine katkı sağlamamış, aynı zamanda yaptığı açıklamada doğru ifadeleri seçerek kullanmıştır. Sayın Erdoğan’ın açık bir şekilde din, etnik köken veya yaşam tarzından bağımsız olarak bütün insanların eşit olduğunu ve özgürlükçü bir hukuk devletinde, birinci ve ikinci sınıf vatandaş ayrımının mümkün olmadığını dile getirdiği konuşmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın geçmişte devlet adına yapılan kusur ve hataları kabul ederek bundan sonra bu hataların geçmişte kalacağını vurgulaması da ayrıca önem taşımaktadır. Bu anlayış samimi bir özeleştirinin göstergesidir ve Sayın Erdoğan’ın dışlanma ve haksızlıklarla mücadele konusundaki kararlılığını göstermektedir. Türkiye, Sayın Başbakan’ın da dediği gibi öteden beri çok kültürlü bir ülkedir ve burada camiler gibi kiliseler ve sinagoglar da aynı sokak üzerinde yaşayabilmektedir. Bu çeşitliliğin; farklı din, etnik unsur ve yaşam tarzlarının korunması, çoğulculuk ilkesi, hukuk devleti ve demokrasinin bir gereğidir. Türkiye, Erdoğan Hükümeti’nin yürüttüğü re- İ form ve demokratikleşme sürecinin kalıcı tesisi yönünde doğru bir yolda ilerlemektedir. IGMG, Türkiye’deki bu gelişmeleri dikkatli bir şekilde takip etmekte ve bu süreci - şimdiye kadar olduğu gibi – desteklemektedir. Ortak iftar Türkiye’de gayrimüslim cemaatlerin temsilcilerinin ortak olarak Sayın Başbakan’ı iftar yemeğine davet etmeleri ayrıca sevindiricidir. Bu gelişme hoşgörü ve ahengin hâkim olduğu ortak bir gelecek için atılmış diğer önemli bir adımdır. IGMG, Almanya Federal Cumhurbaşkanı Sayın Christian Wulff, Federal İçişleri Bakanı Sayın Hans-Peter Friedrich, Aşağı Saksonya Eyaleti Sosyal İşler Bakanı Sayın Aygül Özkan ve Sosyal Senatör Sayın Detlev Scheele’nin Müslüman dini cemaatlerin iftar davetlerine katılmalarını da aynı şekilde değerlendirmektedir. Böyle buluşmalar ortak yönlerin ortaya çıkmasına, birlikteliğin güçlenmesine ve karşılıklı anlayışın teşvik edilmesine vesile olmaktadır. Bu tür jestler, dini azınlıkların giderek daha fazla dışlandığı göz önüne alınıldığında, günlük politikanın yön bulmasına da yardımcı olabilecektir. Arka Plan Türkiye’de 27.08.2001 Cumartesi günü kamu idaresi tarafından gayrimüslim vakıfların ellerinden alınmış olan mülklerin iade edilmesini öngören bir düzenleme yürürlüğe girdi. Üçüncü kişilere satılan mülkler için ise piyasa değerlerine göre tazminat verilmesi öngörülüyor. Türkiye Cumhuriyeti Sayın Başbakanı bu düzenlemeyi 28.08.2011 Pazar günü akşamı katıldığı gayrimüslim azınlık temsilcilerinin iftar davetinde yaparken, dini azınlıklara yönelik haksızlıkların geçmişte kaldığını vurguladı. IGMG Rhein-Neckar-Saar Bölgesinden Geleneksel İftar Programı GMG Rhein-Neckar-Saar Bölgesi’nin Ludwigshafen şehrinde gerçekleştirdiği geleneksel iftar organizasyonuna siyaset ve toplum çevresinden çok sayıda temsilci ve davetli katıldı. Bölge Başkanı Yaşar Cimşit yaptığı selamlama konuşmasında Müslümanlara ve gayri müslimlere karşılıklı saygı ve sevgi çağrısında bulundu. Cimşit; “Karşılıklı önyargı ve anlaşmazlıkları aşarak, uzlaşı yolunu bulmak ve buna her zaman hazır olmak akli olgunluğun da bir göstergesidir. İçerisinde bulunduğumuz mübarek Ramazan ayı aynı zamanda bağışlama ayıdır. Yaşanan olumsuzlukların, karşılaşılan ayrımcılıkların ve toplumsal dışlanmaların da bağışlanması güzel olanıdır” dedi. İftar programına katılanlar arasında Ludwigshafen Belediye I Eylül · September 2011 · Şevval 1432 Başkan Yardımcısı Wolfgang van Vliet de vardı. Van Vliet geleneksel iftar organizasyonuna övgüde bulunurken, bu şekilde birlik içerisinde yemek ve sohbetin eyaletlerinin de kültüründe olduğunu söyledi. Misafirler arasında Federal Milletvekili Doris Barnett de bulunuyordu. Barnett nazik davet için yetkililere teşekkür ederken, birlik olmanın önemine işaret etti. Ayrıca İslam Konseyi Başkanı Ali Kızılkaya da bir selamlama konuşması yaptı ve bu iftar programlarının geleceğin toplumu için bir işaret olduğunu söyledi. Öte yandan iftar programında, Mainz şehrinde bulunan Katolik Kilisesi Piskoposluk Merkezi’nin Direktörü Bernhart Nacke, misafir konuşmacı olarak Kardina Lehmann’ın mesajını iletti. haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir IGMG Hessen Bölgesi Geleneksel İftar Programı İ slam Toplumu Milli Görüş Hessen Bölgesi Geleneksel İftar Programı Frankfurt`ta bulunan Can-su Düğün Salonunda kalabalık bir davetli topluluğunun katılımı ile gerçekleştirildi. Her sene geleneksel olarak gerçekleştirilen iftar programına başta IGMG Genel Merkezden Genel Başkan Kemal Ergün olmak üzere, Özel Kalem Müdürü Emrullah Yayla, T.C. Frankfurt Başkonsolosluğu Muavin Konsolosu Ömer Bedir, Sivil İslami Teşkilatların Hessen temsilcileri ve IGMG Hessen Bölgesine bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren Cemiyetlerin idarecileri ve Büyükler, Kadınlar Teşkilatı, Gençlik Teşkilatı, Kadınlar Gençlik Teşkilatı Bölge Yü- rütme Kurulları katılım sağladı. Program takdimcisi Habib Yazıcı kısa bir bilgilendirme yaptıktan sonra program açılış Kur`an-ı Kerimi ile başladı. Açılış Kur`an-ı Keriminden sonra okunan akşam ezanı ile hep birlikte iftar yapıldı ve oruçlar açıldı. Oruçların açılmasında sonra kılınan akşam namazları ile programın asıl bölümüne geçildi. Programın ev sahibi sıfatı ile IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş bir açılış ve selamlama konuşması yaptı. Ateş konuşmasında; “Katılım sağlayan başta Genel Başkanımız Kemal Ergün Bey olmak üzere Frankfurt Başkonsolosluğumuzun Muavin Konsolosu Ömer Bedir Bey, diğer kardeş İslami Sivil Teşkilatlarımızın temsilcileri ve Bölgemizin ve Cemiyetlerimizin tüm idarecilerine hoşgeldiniz diyor ve en kalbi selamlarımı sunuyorum” dedi. IGMG Hessen Bölgesinin faaliyetleri hakkında bilgiler veren Ateş, son dönemde Somali ile ilgili yapılan yardım çalışmalarına dikkatleri çekti. Mehmet Ateş`in konuşmasından sonra Hessen Eyaletindeki İslami Teşkilatların temsilcileri birer selamlama konuşması yaptılar. Daha sonra IGMG Hilft Hasene Yardım Teşkilatının faaliyet klibi hep birlikte takip edildi. IGMG Hilft Hasene Yardım Teşkilatı Temsilcisi Zafer Erten yaptıkları çalışmalar hakkında bilgilendirmede bulundu. Klibin gösteriminden ve bilgilendirmeden sonra T.C. Frankfurt Başkonsolosluğu Muavin Konsolosu Ömer Bedir Bey bir selamlama konuşması yaptı. Ömer Bedir Bey iftar programına katıldığı için memnuniyetlerini bildirdi. Almanya`da ve Avrupa`da sivil teşkilatların yaptığı çalışmaların önemine de değinen Muavin Başkonsolos, Somali ile ilgili yapılan çalışmalar hakkında da bilgilendirmeler yaptı. Son olarak programın şeref misafiri olan IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün bir selamlama ve değerlendirme konuşması yaptı. Ergün Ramazan`ın bereketinden, kardeşlik ve birliğe katkılarından bahsetti. Özellikle son dönemdeki Somali ile ilgili IGMG`nin yaptığı çalışmalardan da bahseden Kemal Ergün, Almanya ve Avrupa`daki gelişmelere de değindi. Ergün geçtiğimiz günlerde Bergkamendeki camilerine yapılan kundaklama ile ilgili açıklamada da bulundu. Özellikle Belediye Başkanının açıklamalarını eleştiren Ergün; “bir ibadethaneye yapılan bu menfur saldırının normal bir gündelik yangın olayı gibi algılanmasının yanlışlığına” dikkat çekti. Ayrıca Norveç`te yaşanan terör saldırısına da değinen Ergün; “terörün dini ve milliyeti olmaz. Bunu bir kere daha Norveç`te yaşanan menfur olayda gördük. Politikacıların ve özellikle de Alman politikacıların bazılarının terörle İslam arasında bağ kurmaya çalışmaları, bununla bağlantılı olarak da İslamafobi`yi had safhaya çıkarmaktadır” dedi. Kapanış Kur`an-ı Kerim tilaveti ve duanın ardından proğram sona erdi. Eylül · September 2011 · Şevval 1432 sayfa 15 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir asene’nin (IGMG Hilfsund Sozialverein e.V.) 2011 Ramazan Kampanyası bağlamındaki yardımlarını ve IGMG e. V.‘a ait 50.000 €‘luk yardımı Somali’de yaşanan sıkıntıyı hafifletmek adına Ramazan ayının ilk haftası bölgeye götüren yardım ekibi geri döndü. Ekipte yer alan Ogün Öztürk’ün bölgeye dair gözlemlerini aldık. Hasene’nin bölgeye yönelik Yetim Kampanyası, Su Kuyusu çalışmaları bir taraftan devam ederken, diğer taraftan önümüzdeki günlerde startı verilecek Kurban Kampanyası ile de acının ve ölümün yaşandığı Somali, Etiyopya ve Kenya’ya ağırlık verilecek. Yine geçtiğimiz Salı günü Hasene Yardım Kuruluşu ile IGMG e.V.’ın ortaklaşa düzenlediği kampanyanın neticesinde 68 tonluk yiyecek yardımı uçakla Türkiye’den Kenya’daki mülteci kampına gönderildi ve yardımlar Somali’de yaşanan acıyı dindirme adına devam edecek. Ogün Öztürk bölgeye dair gözlemlerinde yürekleri burkan tabloları paylaştı. Kuraklık, açlık ve arkasından gelen ölümü, yaşanmış hikayeler üzerinden bizlerle paylaştı. „Acıyı televizyonlardan görmek, radyolardan dinlemek, gazetelerden okumak üzüyor insanı ama bizler acıyı yerinde gördük, sıkıntı ve üzüntülerine şahitlik ettik. Onlar gözlerimizin önünde, göz göre göre ölüyorlar, buna insanlık bir an önce dur demeli “ diyen Öztürk’ün gözlemlerini aktarıyoruz: “Benimle birlikte, grup başkanımız Orhan Sarı, Halit Pişmek, Erkan Doğan ve Musab Şahin geçtiğimiz hafta cuma günü Frankfurt’tan Somali merkezli yaşanan sıkıntıyı yerinde görmek ve götürdüğümüz emanetleri iletebilmek için Kenya’daki Daadab mülteci kampına doğru yola çıktık. Yolculuğumuz Frankfurt Havalimanı‘ndan başladı. Dubai üzeri Ken- H sayfa 16 Hayat Avrupa’dan Somali’ye Yardım Akışı Devam Ediyor ya’nın başkenti Nairobi‘ye uçtuk. Frankfurt’tan Dubai‘ye 6 saat, Dubai’den Nairobi‘ye 4,5 saat uçak yolculuğu yaptık. Nairobi’den hareketle 6 saatlik bir araba yolculuğundan sonra Garissa şehrine geldik. Orada yardım paketlerini hazırlattıktan sonra Daadab mülteci kampında yardımlarımızı dağıttık. Garissa ile Daadab mülteci kampı arası 3 saatlik araba yolcuğu uzaklıkta. Hem kamptakilere hem de çevredeki köylere toplam 3.000 yardım paketi dağıttık. Bunun yanı sıra nakit yardımlarımız da oldu. Yaklaşık 36.000 kişiye yardım ulaştırmış olduk. Acıya bizzat şahit olmak daha fazla acı verdi bizlere O coğrafyadaki sıkıntılar televizyon ekranlarından görmekten, gazete sayfalarından okumaktan çok daha farklı; kuraklık neticesinde yaşanan açlık bölge insanına ciddi bedel ödetiyor. Bunu orada bulunduğunuz zaman daha iyi anlıyorsunuz. Açlık, susuzluk ve salgın hastalıklar ciddi dramların yaşanmasını sebep olmuş. İşte bir örnek; 13 yaşında bir kız çocuğunun yanında iki tane küçük kardeşi. Somali’den anneleriyle yola çıkmışlar. Yola çıkmadan kısa bir zaman önce babalarını kaybetmişler. Kampa gelirken yolda annelerini de kaybediyor bu çocuklar. Çok küçük yaşlarda hayatın ağır sorumlulukları Eylül · September 2011 · Şevval 1432 omuzlarına binmiş. Şimdi kampta tek başlarına ve korunmaya, sahip çıkılmaya ihtiyaçları var. Hiç çocuğunuzu ölüme terketmek zorunda kaldınız mı? Kampta öyle hikayeler var ki; günlerdir, haftalardır kendileri için bir kurtuluş olarak gördükleri bu kamplara gelebilmek için yollarda geçmiş zamanları. Yetim, öksüz kalan çocuklar, çocuklarını kaybeden anne babalar ve ne acı ki çocuklarını kamplara yetiştirmek için halsiz düşmüş ve öleceği kesinleşmiş evlatlarını yollarda bırakmak zorunda kalmış aileler. Şimdi çocuğu olanlara soruyorum: Hiç çocuklarınızı ölümün acı kollarına göz göre göre terk ettiğiniz, bıraktığınız oldu mu? Hangimiz evladını geride bırakabilir? Hangimiz bu acıya dayanabilir ve tahammül edebilir? Gözlerimizin önünde çocuklarımızın eridiğini yaşadıktan sonra, ölümüne şahitlik ettikten sonra bizleri hangi yardım teselli edebilir? Psikolojimiz bozuldu, insanlığımızdan utanır olduk! Bizlerin gerçekten oralarda adeta psikolojisi bozuldu. Bu insanlara çok daha fazla yardım etmemiz gerekiyor, ellerini bırakmamamız gerekiyor. Ve şu da bir gerçektir ki, buralarda bizim vebalimiz çok büyük. Onlar da müslüman bizler de müslümanız. Hoş, onlar müslüman olmasalar bile insan! Sırf keyfi olarak yaptığımız harcamalarımızda ve bir çok israf olabilecek tüketimlerimizde kim bilir veremeyeceğimiz hesaplar vardır. Onlar kuraklıkla, açlıkla, ölümle imtihan ediliyorlar; bizler ise onlarla, veremeyeceğimiz hesaplarla. Bunun hesabını verememenin korkusu ve endişesi bizi rahat bırakmamalı. Allah korusun, bunların hesabını verememeyi düşünemiyorum bile. Avrupa’lı müslümanların yardımları devam etmeli… Rabbim, bizlere yardımlarını emanet eden ve gönderen tüm Hayırseverlerin hayırlarını kabul etsin ve Allah onlardan razı olsun diyorum. Tabii ki yardımların kesilmeden çok daha fazla bir şekilde devam etmesi gerekiyor. Oradaki insanların durumları çok vahim. Yüce Rabbim yardımları çoğaltsın inşallah! Bizleri Nairobi’de karşılayan, tüm organizasyonları yapan ve bizimle çok iyi ilgilenen partner kuruluşumuza, Young Muslim teşkilatına da çok teşekkür ediyoruz. Allah onlardan da razı olsun. Çok güzel bir organizeyle yardımları ivedilikle yerlerine ulaştırdık. Partner kuruluşumuza ait yatılı Kur’an kursunda 361 erkek çocuğu okutuyorlar. Ve bu çocukların hepsi yetim. Çok güzel hizmet ettiklerini gördük. Yetimlerin bulunduğu Kur’an kursuna da bir miktar yardımda bulunduk. Allah Somali’den gelen ve Kenya’da çok kötü şartlar altında yaşayan kardeşlerimize Avrupa’lı kardeşlerimiz eliyle yardım etsin inşallah… haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Neuss’da Coşkulu ve Renkli Bir Ramazan euss şehrinde sosyal, kültürel ve sportif amaçlı hizmet veren Trabzon ili Köprübaşı ilçesi eski adıyla Güneşara adını taşıyan derneğin her yıl gele- N neksel düzenlediği ramazan programları her akşam coşkulu ve renkli görüntülerle devam etti. Güneşara Derneği’nin Salı akşamı düzenlediği iftar programa iş, sanat, spor ve siyaset dünyasından isimler katıldı. Okunan akşam ezanının ardından Türkçe ve Almanca yapılan dualarla iftar yeme- ğine geçildi. Güneşara Derneği’nin ikinci Başkanı Şükrü Polat, davetlilere dernek merkezinde her akşam farklı bir atmosfer yaşadıklarını ifade et- ti ve dernek çalışmaları hakkında kısa bilgiler verdi. Ramazan ayı boyunca iftar yemeklerinin her yıl geniş katılımlı olduğunu, bu yıl da bu geleneği sürdürdüklerini ifade eden Güneşara Dernek Başkanı Mustafa Aydın, iftar davetlerine katılan bütün katılımcılara teşekkür etti. Aydın, “Biz bu ülkenin bir parçasıyız. Kültürümüzle, dilimizle, dinimizle bu ülkenin bir parçasıyız. Türkiye’de bizim vatanımız, Almanya’da. Biz Türkiye için ne istiyorsak Almanya için de aynısını istiyoruz. Entegrasyonu destekliyoruz. Zaten entegre olmuşuz. Ama asimilasyona hayır diyoruz. Farklılılıklarımız zenginlik olarak görmeliyiz. Bu iftar sofrası etrafında birbirimizi üzmeden, kardeşçe yaşamanın yollarını arayalım, dostluğumuzu diri tutalım. İftar yemekleri vesilesiyle hiç olmazsa yılda bir kez bir araya geliyor ve birbirimizle kaynaşmış oluyoruz” tadtallendorf`ta 20 senedir insanımızın altın ile ilgili ihtiyaçlarını karşıladıkları ÇİL Kuyumcu iki şubesi ile hizmet vermektedir. ÇİL Kuyumcu sahibi Seyyid Çİl bizlere şu bilgileri verdi: Niederkleinerstr. 47 . 35260 Stadtallendorftaki yerimizde ve değişik yerlerde yaklaşık 20 senedir insanımıza hizmet vermeye çalışıyoruz. 2011`in Temmuz ayı itibariyle de Marktstr. 7 . 35260 Stadtallendorfta da ikinci şubemizle hizmet alanımızı biraz daha genişlettik. Her iki şubemizde de hem altın ve hem de gümüş alımı ve satımı yapmaktayız. Bunun haricinde seçkin markaların saatlerini de müşterilerimizin hizmetine sunuyoruz. Son dönemde altın fiyatlarının sürekli artması insanımızın altına olan talebini ve ilgisini oldukça artırdı. Çeyrek, Yarım, Cumhuriyet altınlarının yanısıra bilezik, kolye gibi ihtiyaçlara cevap vermekle birlikte özel siparişler de aldıklarını ve müşterilerin istedikleri doğrultuda bu siparişleri hazırladıklarını söyleyen Seyyid ÇİL, özellikle altın bozdurmak isteyen vatandaşlarımız bizleri arayabilirler. Bu konuda en uygun şekilde yardımcı olacaklarını da hatırlatmak istediklerini söyledi. 06428-40255 06428-9299351 Altın alımı ve satımı ile ilgili bilgi almak isteyen okuyucularımız yukarıdaki telefon numalarından ulaşabilirler. S Sayın Müşterilerimiz; 20.08.2009 tarihinden itibaren hizmet veren AMC-Rüsselsheim büromuzda sizin de ilginizi çekebilecek yeniliklerimizden bir tanesini daha sizlere duyurmak istiyoruz. Bundan böyle her ayın ilk Perşembe günü saat 14:30`dan 18:00`a kadar ücretsiz yemek kursları yapılacaktır. AMC ürünlerimizin sayısız avantajlarından sadece bir kaç tanesi: Su ve yağ ilave etmeden pişirme Daha sağlıklı beslenme ve pratik pişirme Zaman ve enerji tasarrufları Dünyanın en tasarruflu AMC Navigenio fırın ve ocağı ile pişirme olanakları Ve AMC Secuquick ile üç kat daha hızlı ve hafif pişirme imkanları Bu ve birçok AMC avantajlarını tanımak, hoş bir ortamda yemek pişirmek ve yeni insanlarla tanışmak istiyorsanız, o zaman Rüsselsheim Mainzerstraße 18`deki büromuza sizleri de bekleriz. Saygılarımla. dedi. Arfika’daki açlık ve kuraklığa değinen Aydın konuşmasını şöyle tamamladı: “Afrika’da açlık tehlikesiyle karşı karşıya olan insanları düşünelim, şükürler olsun ki yiyecek lokmamız var. Ama onlarada düzenlenen yardım kampanyaları elimizden gelan destek verelim ve oradaki insanlara umut olabilelim.” Neuss CDU Başkanı ve NRW Eyalet Milletvekili Dr.Jörg Geerlings, Güneşara derneğinin ortamından ve yemeklerin lezizliğinden etkilendiğini ifade etti. Davete memnuniyetle katıldığını belirten Dr.Geerlings, derneğin gençlere yönelik çalışmalarını olumlu ve faydalı bulduğu ve her zaman destekçi olacağını söyledi. Önümüzdeki yıllarda daha fazla entegrasyon faaliyetlerini destekleyeceğini söyleyen Dr.Geerlings, “Neuss hepimizin şehridir, bu şehir için çok güzel şeyler yapmalıyız” dedi. Çay, kahve ve tatlı ikramları ile devam eden iftar yemeği, özel sohbetlerle devam etti. ÇiL Kuyumcu 20 Senedir Bizlere Hizmet Veriyor Eylül · September 2011 · Şevval 1432 sayfa 17 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat Hanau’da Geleneksel Ramazan Çadırı Şenliği anau İslam Cemiyeti tarafından bu yıl 7.si organize edilen Ramazan Çadırı yine Hanau Belediyesi önünde bulunan Pazar alanına kuruldu. 20.08.-22.08.11 tarihleri arasında Cumartesi, Pazar ve Pazartesi günleri gerçekleştirilen proğrama günlük ortalama 1.800 kişi katıldı. Ramazan Çadırı Proğramı’nda Kitap standı, Bilgi standı, Hat sanatı, Hacivat ile Karagöz, Semazen, Yörük Çadırı, Grup Hüsna ilahi grubu, Türk mutfağı’ndan seçmeler, Hediyelik eşyalar, canlı Ney müziği, Ramazan tatlıları, çocuk eğlence standları yer aldı. Programın ilk günü olan Cumartesi günü 19:30’da açılış Kur`an-ı Kerimi ile başladı. Daha sonra Hanau İslam Cemiyeti Başkanı Yılmaz Yavuz bir açılış konuşması yaptı. Yavuz yaptığı konuşmasında katılımlarından dolayı herkese teşekkür etti ve Ramazan Çadırı proğramını gelecek yıllarda da gerçekleştirmeyi düşündüklerini dile getirdi. Daha sonra selamlama konuşmalarına geçildi. İlk olarak Main-KinzigKreis Kaymakamı Erich Pipa konuşmasını yaptı. Pipa Main-Kinzig-Kre- H sayfa 18 is’da yoğun olan yabancıların bu çevreye artı değer kattığını dile getirdi. Entegrasyona da dikkat çekerek: “Şu an burada bulunmaktan mutluyum ve umutluyum, çünkü bu konu burada gerçekleştiriliyor” dedi. Ardından Hanau Belediyesi Belediye Başkan Yardımcısı Axel WeissThiel katılımcıları selamlayarak, yabancıların artık yüksek mevkilerde de temsil edildiklerini dile getirdi. Buna örnek veren Weiss-Thiel: “Hanau Belediye Meclisinde de yabancılar ağırlık kazanıyor ve hatta meclis grup baş- kanı oluyorlar” dedi. Son olarak da bu gibi halkı biraraya getiren proğramların daha fazla yapılması gerektiğini vurguladı. Grup Hüsna’nın katılıp ilahilerini dile getirdikleri proğram Hanau İslam Cemiyeti İmam-ı Celil Yıldız Hoca tarafından sunulan “Ramazan’ın önemi” konulu konuşma ile devam etti. IGMG Hessen Bölgesi Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Başkanı İsmail Köse de Ramazan’ın önemini dile getiren almanca konuşma yaptı. Eylül · September 2011 · Şevval 1432 Celil Yıldız Hoca’nın okumuş olduğu akşam ezanıyla katılımcılar iftarlarını açtılar. Daha sonra tekrar sahne alan Grup Hüsna, 1 parça ile de semazen gösterimi yaptılar. İlgi ile beklenen ve Ramazan kültürü’nün bir parçası olan “Hacivat ile Karagöz” gölge oyunu halka sunuldu. Saatler gece yarısını gösterdiğinde ise ilk günün proğramı son buldu. İkinci ve üçüncü günde de ilk güne benzer bir proğram gerçekleştirilerek halkın arzına sunuldu. Pazar günü IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş katılarak halka bir selamlama konuşması yaptı. Bu gibi çalışmalardaki desteklerini yenileyen Ateş: “Bu çalışmaya yıllardır destek veren Hanau Belediyesine teşekkür ediyoruz” dedi. Pazartesi günü ise çeşitli ilahiler, şiirler ve fıkraların dile getirildiği bir proğram gerçekleştirilerek, saat 21:30’da kapanış Kur`an-ı Kerimi ile bu yıl ki Ramazan Çadırı Proğramı sona erdi. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya M. Hulusi ÜNYE Hucurât Sûresi ve Bazı Ahlâk Kuralları Bir enformasyon çağında yaşadığımız bir dönemde, yalan haberlere dayalı olarak çıkarılan son harpleri ve insan hakkı ihlallerini görünce ayetlerin ne kadar önemli sosyal mesajlar içerdiğini anlıyoruz. Hatta yalan haberler özellikle uyduruluyor; insanlar şöyle dursun, devletler adeta tuzaklara düşürülüyor ve bir yığın mal, can, ırz, namus gibi değerler ayaklar altında heba olup gidiyor. ucurât Sûresi, Mushaf’ta yer alma sırasına göre 49. suredir. Medine-i Münevvere’de inen surelerden olduğunda İslam alimleri arasında ittifak vardır.1 Sûre, adını dördüncü âyette geçen “Hucurât” kelimesinden almıştır. Hucurât ise, odalar demektir. Bu odalardan maksat, Hz. Peygamber (s.a.v)’in aile efradıyla birlikte ikamet ettiği odalardır ki, sayılarının dokuz olduğu ve Velid b. Abdilmelik zamanında yıkılarak mescide katıldığı bildirilmektedir.2 Hucurât Sûresi, özetle müslümanların, Allah’a ve Hz. Peygam- H ber (s.a.v)’e karşı yerine getirilmesi lazım olan saygı ve hürmeti; mü’minlerin kendi aralarında uymaları gereken bazı görgü, edeb ve ahlâk kurallarını ve ancak inancında samimi ve en ufacık bir şüphe taşımayan imanın geçerli olduğunu; hiç kimsenin Allah’ı minnet altında bırakmasının söz konusu olamayacağı gibi hususları içermektedir. Allah ve Rasulünün Önüne Geçmeyin Müminlere yönelik olarak yapılan ilk hitapta3 Allah ve Rasulünün önüne geçilmemesi emri, söz söylerken, bir iş yaparken veya bir konuda hüküm verirken, acele edilerek Allah ve Rasulünün o konudaki emir ve uyarıları gözetilmeden ileri çıkmak anlamını ifade etmektedir. Nitekim, böyle bir uyarının gelmesine sebep olarak, sahabeden bir kısmının “şöyle veya böyle bir ayet inseydi daha doğru olurdu” diyerek –haşa- Allah’a ve Rasulüne akıl verircesine sözler sarfetmiş olmaları, böyle bir ayetin inmesine sebep olmuştur, denilmiştir. Bu gün ayetin bize yansıyan tarafı, kendi kanaat ve düşüncelerimizi ortaya koymadan önce Allah ve Rasulü o konuda neler söylüyor, neler öneriyor ona bakarak hareket etmemizdir. Bu ayetten sonradır ki, Sahabe en iyi bildikleri bir konu dahi olsa, Allah Rasulünün o konuda ne diyeceğini öğrenmeden fikir beyan etmezlerdi. Sesinizi Peygamber’in Sesinin Üstüne Yükseltmeyin! Zaman zaman Allah’ın Rasulünün de bulunduğu ortamlarda yüksek sesle konuşan, herhangi bir akranına hitap ediyormuş gibi ulu orta Peygamber (as)’ın ismini telaffuz ederek, kendilerine muhatap olmasını isteyen edeb erkan yoksunu bazı sahabenin, Allah Rasulünü inciten bu tavırları nedeniyle Cenab-ı Hak Hucurât Sûresinin 2-5 ayetle- rini inzal buyurmuştur. Bu ayetlerde Allah Rasulünün huzurunda iken, onu rahatsız edecek şekilde yüksek sesle konuşmak yasaklanmıştır. Bu yasaktan maksat, Hz. Peygamber’in huzurunda münasebetsiz bir şekilde bağırıp çağırmayı ve yüksek sesle konuşmayı önlemektir ki bu Efendimizin kabri ziyaretinde de geçerlidir. Nitekim bir gün Mescid-i Nebevi’de, Peygamberimizin kabrinin yanında yüksek sesle konuşan iki kişiyi duyan Hz. Ömer Efendimiz, onlar tarafına koşarak gelmiş ve sizler nerede olduğunuzu biliyor musunuz? diye çıkışmış ve nereden geldiklerini sormuş. Taifli olduklarını öğrenince de “Medine’li olsaydınız sizi ne şekilde döveceğimi ben bilirdim” demiştir. Bu sebeptendir ki, alimlerimiz “Hayatında Peygambere hurmeten nasıl yüksek sesle konuşmak haram idiyse, kabrinde de yüksek sesle konuşmak doğru değildir” buyurmuşlardır. Haber Fasıktan Gelirse Fasık, Allah’ın emirlerini tanımayan, sapkın, günah işleyen, fesatçı, kötülük eden4 demektir. Toplum içinde bu özellikleri ile bilinen bir insandan veya bir haber kaynağından sadır olan bir haber birimize ulaşırsa, hemen o haberi ele alıp yola koyulmamak gerekir. İlgili ayetlerde, bize ulaşan haberlerin iyi bir tedkik ve tahkikten sonra değerlendirmeye tabi tutulması, aksi takdirde pişman olunacak neticelere ulaşılabileceği, daha da kötüsü, iman, amel ve güzel ahlak konularında onulmaz yaralar alınabileceği, doğru ve haktan uzaklaşılabileceği ve nimetlerin en büyüğü olan iman nimetinden mahrum kalınabileceği gibi hakikatler anlatılmaktadır. Bu gün gündelik hayatımızda bir çok olayları dinliyor ve kimden ne maksatla üretildiğini bilmediğimiz bir yığın bilgi kirliliği içinde boğulup gidi- [email protected] yoruz. Malum ayetler, belki de hayatında bir defa, o da kendince mazur sayılabilecek bir konuda yalan söylemiş bir Peygamber ashabı hakkında indirilmiştir. Rivayete göre, Hz. Peygamber, Velid b. Ukbe’yi Beni Müstalik kabilesine zekat memuru olarak göndermiş. Bu kabile ile önceden var olan bir husumetten dolayı korkuya kapılan Velid, yoldan dönmüş, Hz. Peygamber’e gelerek, onların irtidat ederek, zekat vermediklerini söylemiş. Bu haber üzerine Hz. Peygamber, bu kabileye kızmış, savaşmayı bile tasarlamış, bu arada bir kısım sahabe asalım keselim kabilinden sözler sarfetmiş. Ancak Peygamberimiz, ihtiyaten Halid b. Velid’i durumu incelemek üzere göndermiş. Halid, incelemeleri sonunda Beni Mustalik’in ezan okuyup, namaz kıldıklarını ve zekatlarını da teslim ettiklerini Hz. Peygamber’e bildirmiş, durum vuzuha kavuşmuş, ayetler de bu olay üzerine inmiştir.5 Bir enformasyon çağında yaşadığımız bir dönemde, yalan haberlere dayalı olarak çıkarılan son harpleri ve insan hakkı ihlallerini görünce ayetlerin ne kadar önemli sosyal mesajlar içerdiğini anlıyoruz. Hatta yalan haberler özellikle uyduruluyor; insanlar şöyle dursun, devletler adeta tuzaklara düşürülüyor ve bir yığın mal, can, ırz, namus gibi değerler ayaklar altında heba olup gidiyor. Yalan haberler sebebiyle insanlar bazan en yakınları ile yaka paça olabiliyor, yıllarca küsülü kalmaları yetmezmiş gibi, bazan canlara bile kıyıldığı oluyor. Öyle ise, Kur’an’ımıza ve onun tebliğcisi ve uygulayıcısı olan Peygamber Efendimizin uygulamalarına müracaat edeceğiz ve aldığımız bir haber hakkında kılı Eylül · September 2011 · Şevval 1432 sayfa 19 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir kırk yararak bir kanaat oluşturmaya çalışacağız. Aksi takdirde canımız yanmaya veya birilerinin canlarını yakmaya devam ederiz. Ya Husumet Müminler Arasında Cereyan Ederse? Aslolan barış içinde bir hayat yaşamaktır. Barışı bozan şeyler arızi sebeplerdir. Aynı inancı paylaşan insanlar arasında ise, kabili mümkün olmayan bir halettir, düşmanlık, husumet. Ama olabiliyor. Bizim bu sözümüz, bir kabulün ifadesi değil, sadece vakıayı tesbittir. Tefsirlerimizde Hucurât Sûresi’nin 9-10 ayetlerinin inzaline sebep teşkil eden bir çok olay anlatılmıştır.6 Hepsinin de ortak olduğu taraf, ayakkabı, terlik ve ince hurma çubuklarıyla sahabeden bir kısmının diğer bir kısmı ile küçük çaplı kavga yapmış olmalarıdır. Durumdan haberder olan Efendimiz (as)’ın daha olay büyümeden grupların arasına girerek, yatıştırıcı eleneksel hale gelen IGMG Köln Bölgesi iftar davetine iş ve dernek kuruluşları iştirak ettiler. TC. Köln Konsolosluğu Din Ateşesi Zekeriya Bülbül yemekte yaptığı selamlama konuşmasında “komşularımızı da iftara çağırarak ilişkilerimizi daha da güçlendirelim” dedi. Bülbül TC. Devletinin temsilen katıldığı iftar yemeğinde Milli Görüş hareketinin hayırlı çalışmalarına da teşekkür etti. İftar davetinde IGMG`nin tanıtım CD`si gösterime sunuldu. Kerpenden IGMG Genel Merkez Sosyal Hizmetler Başkan Yardımcısı Süleyman Yılmaz Somalideki son durum hakkında bilgi verdi. 5 kişilik bir heyetin bölgede olduğunu, Türk Hava Yolları kargo uçağıyla 30a yakın bölgenin sosyal Hizmetler başkanını Cibutı`ye Somali`ye Etyopya`ya götürüp toplanan bu yardım malzemelerini yerinde dağıtacağız. Un gibi yağ şeker gibi malzemelerden oluşan gıdaları topla- ve teskin edici ifadelerle onları barıştırmış olmasıdır. “Sulh en hayırlısıdır”7 buyuran Rabbimiz haramı helal kılan bir sulhün haricinde her alanda barıştırmayı överken, Peygamber Efendimiz (s.a.v) de “Hükümlerin efendisi sulhtür”8 buyurarak insanların arasını barış yoluyla bularak anlaştırma ve bir hükme bağlamanın önemini vurgulamıştır. Yukardaki ayetlerde görüldüğü gibi Efendimiz (as), barıştırma işleminin sadece sözünü etmemiş, aynı zamanda tatbikatını da göstermiştir. Sulhün ve barışın, kardeşler arasının ıslahı için, bir güç ve otoritenin olması da gerekir. Yani taraflar üzerinde madden ve manen yaptırım gücüne sahip olmak da lazımdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir otoritesi söz konusu idi. Bu sayede ashabı ve tebaası arasında oluşabilecek problemlere derhal müdahele ediyor ve netice de alı- yordu. Ama bu gün öyle mi? Özelde ve genelde müslümanlar kendi problemlerini kendi aralarında çözme kudretini gösteremeyince, başkalarının insafına terkediliyorlar. Bunun dünya çapındaki acı yansımalarını son otuz seneden bu tarafa üzülerek seyrediyoruz. Müslümanların başında “veliyü’l emir” olarak bulunan otoriteler, bir müddet sonra kendi diktalarını ilan ediyorlar ve yıllarca hakkı ifade etmek ve yaşamak isteyen kendi öz kardeşlerine yapmadıkları zulüm ve işkence bırakmıyorlar. Bir müddet sonra da müslüman milletler “denize düşen yılana sarılır” vecizesinde olduğu gibi, daha koyu ve katı düşmanların kucağına düşüyorlar. Ayetlerde, ileri giderek hududu aşan grup hem ayıplanıyor hem de bu aymazlığında devam ederse, gadre uğrayan grubun yanında yer alınması isteniyor; ta ki saldırganlar, bu saldırganlıklarından vazge- Hayat çinceye kadar. Saldırganlık sona erdikten sonra ise, hemen kardeşlikler hatırlatılıyor ve her ne kadar arada husumet te olsa inanan insanların kardeşler oldukları çok çarpıcı ifadelerle dile getiriliyor: “Müminler ancak kardeştir.” Yani eğer bir kardeşlik mefhumundan bahsedilecekse, bu kardeşlik, nesep, sıhriyet, mal, mülk kardeşliği ve ortaklığı olamaz, en güçlü, en sağlam kardeşlik, din, inanç bağı ile oluşacak kardeşliktir. 1 Kurtubi, El-Cami’ li-Ahkami’l Kur’an, C. 19, Shf. 352 2 Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, C. 6, Shf. 4453 3 Hucurât, 49:1 4 Sözlük, Ferid Devellioğlu, Fısk Maddesi. 5 El-Cami Li-Ahkami’l Kur’an, Kurtubi, C. 16. Shf. 205 6 El-Cami Li-Ahkami’l Kur’an, Kurtubi, C. 16. Shf. 207-208 7 Nisa, 4:128 8 Şerhu’n-Nîl ve Şifau’l-Alîl, C.27, Shf. 304z. G IGMG KöLN BöLGESi’NDEN İŞADAMLARINA İFTAR laşık 150 kişinin kişinin iştirak etti. DİTİB adına kısa bir selamlama konuşması yapan Orhan Bilen nazik davetinden dolayı yöneticilere teşekkür etti. maya başladık” dedi. İftar davetine DİTİB adına Genel Başkan Yardımcısı Orhan Bilen, Şinasi Akyürek, İş dünyasından Türkiyem ve Aytaç`ın Yönetim Kurulu Başkanları, Müsiad adına İşadamı Gazi Koç, Türk Hava Yolları Avrupa yöneticileri hazır bulundular. Medyanın da ilgi gösterdiği iftar daveti Güney SAAL salonunda yak- Ev sahibi IGMG Köln Bölge Başkanı Mehmet Dal davetlilere katılımlarından dolayı teşekkür etti. Bekir Tanrıkulu`nun okuduğu Kur`an tilavetiyle proğram sona erdi. Köln’lü Türk Taksicilerden örnek Davranış öln’de taksi şoförlüğü yaparak geçimini sağlayan Türk taksiciler, örnek bir davranış gösterdiler. Türk taksiciler kendi aralarında K sayfa 20 topladıkları 3600 Euro’luk bağışı, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) tarafından açılan “Afrika’ya Yardım Eli” adlı kampanya ile Afrika’ya yolladılar. Köln’de taksicilik yapan Mustafa Erdem, Muzaffer Karakurt ve Ömer Altuntop Afrika’da yaşanan insanlık dramına sessiz kalmayarak taksici arkadaşları ile birlikte günlük kazandıkları yevmiyelerini Afrika’ya yollama kararı aldıklarını ifade ettiler. Eylül · September 2011 · Şevval 1432 3600 Euro’luk bağışı makbuz karşılığında teslim alan DİTİB Genel Başkan Yardımcısı Orhan Bilen; öncelikle Türk taksi şoförlerine yapmış oldukları bu güzel ve örnek hareketten dolayı teşekkür etmiş, yaptıkları bu anlamlı yardımın ilgili yerlere emin bir şekilde ulaşacağını belirtmiştir. Bilen, DİTİB olarak, Afrika’da yaşanan drama kayıtsız kalmadıklarını söyledi. Bilen, Ramazan ayının, nefislerimiz, maneviyatımız, toplumsal ilişkilerimiz ve yardıma muhtaçları görüp gözetmek adına her yönüyle bir rahmet ayı olduğunu, bu rahmet ayının huzuru, bereketi ve yardım elinin muhtaçlara ulaşacağı bilinciyle “Afrika’ya Yardım Eli” adı altında bir kampanya başlattıklarını ve mali ibadetleri olan fitre, zekat ve sadakalarınızın bir kısmını da Afrika´ya ulaştırmayı hedeflediklerini belirtti. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Ramazan BAŞLIK İnsanlık Nereye Gidiyor! Çünkü, dünyadaki gelişmelere baktığımızda, bu gelişmelerin neredeyse tamamının insanın fiziki yapısına hitap ettiğini gözlemleyebilirsiniz. Bu da insanların fiziki yapılarının doyuma ulaşması için yeterli oluyor. Peki ya insanın ikinci yapısı olan ruh ne olacak? Onu doyurmak için ne yapılıyor? İşte bu kocaman bir çıkmaz... aalesef son zamanlarda dünyada ve içinde yaşadığımız ülkelerde insan olan hiç kimsenin kabul edemeyeceği olayların yaşandığına şahit olmaktayız. Basın ve yayın organla- M rından haber aldığımız bu olayları okurken veya dinlerken tüylerimiz ürpermekte ve hepimizi bir korku sarmaktadır. Ama bu korku aynı olayların bizim de başımıza gelip gelmeyeceği korkusu değil, “insanlık nereye gidiyor?” sorusunun acı cevabının korkusu. Muhakkak sizler de bu olayları duyuyor, izliyor ve yaşıyorsunuz. Yine de bu haberleden öne çıkan bariz örnekleri vermek istiyorum. 11 Mart 2009 tarihinde, Almanya’nın Stuttgart şehri yakınlarındaki bir lisede, 17 yaşındaki Tim Kretchmer adlı eski bir öğrencinin açtığı ateş sonucu 9’u öğrenci, 3”ü öğretmen, 3’ü vatandaş 15 kişi öldü. Saldırgan daha sonra polisle girdiği çatışma sonucu vurularak öldürüldü. Nisan 2002’de de Almanya’nın Erfurt şehrinde benzeri bir saldırı meydana gelmiş, bu saldırıda da 13 öğretmen, 2 öğrenci, 1 polis olmak üzere 16 kişi ölmüştü. 07 Nisan 2011 tarihinde, Brezilya’nın Rio de Janerio kentinde bulunan Realengo mahallesindeki okulda, 23 yaşındaki Wellington Menezes de Oliveria adlı, okulun eski bir öğrencisi olduğu bilnen şahsın açtığı ateş sonucu 13 kişi öldü, Saldırgan sonra intihar etti. 09 Nisan 2011 tarihinde, Hollanda’nın Alpen aan de Rijn şehrindeki Ridderhof alış veriş merkezinde, 24 yaşındaki Hollandalı ve bir atış kulübü üyesi olduğu bilinen şahsın düzenlediği saldırıda 7 kişi öldü. Saldırgan daha sonra intihar etti. İşte son olarak Norveç`te yaşanan vahşet. Aşırı sağcı Anders Behring Breivik’in yaptığı katliamla Utoma adasında bir kampta bulunan öğrencilerden 68`ini katletti ve Osladaki patlamayla da 8 kişinin ölümüne sebeb oldu. Ülkemizin televizyonlarını seyrettiğimizde de bir çok şiddet olayının meydana geldiğini ve bunların programlarının yapıldığını görmekteyiz. Kaçırılan çocuklar, kesilerek parçalanan cesetler, evladını öldüren analar, sevgilisini bavula dolduran katiller... Ne oluyor bu insanlara? Neden bu olaylar hızla yayılıyor dünyamızda? Neden her geçen gün insanların durumu biraz daha zorlaşıyor? Özellikle Avrupa ve benzeri ülkelerde teknoloji ve bilim sürekli ilerliyor, insanların ekonomik durumları daha iyi hal alıyor, ülkeler sosyal refah düzeyine ulaşabilmek için azami gayret gösteriyor, herkes bir taraftan insanların rahat bir hayat yaşaması için çalışıyor. Okullar insanın eğitimi için ülkelerin tüm imkanlarını kullanıyor. Peki hala neden böyle bir netice ortaya çıkıyor? Muhakkak ki bütün bu soruların cevabını vermek sorumluların vazifesi. Ama kimse çıkıp ciddi manada bunların tahlilini yaparak bunların nedenlerini insanlara açıklayamıyor. Bunun iki anlamı olabilir. Ya bu konular sorumlular nazarında ciddiye alınmıyor ya da onlar [email protected] da bu soruların cevaplarını bulamadıkları için gerekli açıklamaları yapamıyorlar. Bence bu ikincisi daha büyük bir ihtimal. Çünkü, dünyadaki gelişmelere baktığımızda, bu gelişmelerin neredeyse tamamının insanın fiziki yapısına hitap ettiğini gözlemleyebilirsiniz. Bu da insanların fiziki yapılarının doyuma ulaşması için yeterli oluyor. Peki ya insanın ikinci yapısı olan ruh ne olacak? Onu doyurmak için ne yapılıyor? İşte bu kocaman bir çıkmaz... Ay geçmiyor ki, sanal alemde bir yenilik olmasın. Aldığınız televizyon, telefon veya benzeri bir alet bir ay sonra eski model oluyor. Yıl geçmiyor ki, insanlara dünyayı dolaşmaları için hizmet veren ulaşım araçlarında yeni modeller piyasaya çıkmasın. Arabanız bir yıl sonra eski model oluyor. Modacılar insanlara yeni moda giyecek bulmak için yarış yapıyor. Tam bir doyumsuzluk rüzgarı hakim. Hiç kimse halinden memnun olmuyor. Hayal ettiği bir şeye kavuşup, tam memnun olacakken kısa bir süre sonra yenisinin piyasaya sürülmesi bütün hayallerini yıkıyor. Memnuniyeti de kısa sürüyor ve yine doyumsuzluk. Çocuğuna, okulda arkadaşlarının yanında ezilmesin diye marka elbise ve ayakkabı alan aileler, onları sevindirdikleri için memnun. Ama ya alamayan ailelerin çocuklarının mutsuz olacakları, üzülecekleri neden akıllarına gelmiyor? Bir çocuğunu memnun ederken belki de birden fazla çocuğun mutsuzluğuna yol açabileceğini neden düşünmüyorlar? Bunların tamamı insanın fiziki ihtiyaçlarının karşılanmasının hayatta mutlu olmalarına vesile ol- Mayıs·· September Mai 2010 · Cemaziye’l Evvel 1432 1431 Eylül 2011 · Şevval 13 sayfa 21 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir mayacağını gösteriyor bizlere. Ruhu tatmin etmezseniz insanın insanlık yönünü de arka planda bırakmış olursunuz. Peki ya sonra? İşte sonrasının olaylarını yaşıyoruz son zamanlarda. Mutsuz insanlar başkalarının da mutlu olmasını istemediklerinden seçim yapmadan onların da kendileri gibi ölmelerini istiyorlar. Hele ki, bu tip olayların okullarda meydana gelmesinin bambaşka bir anlamı var. PİZZA araştırma enstitüsünün yaptığı bir çalışmada Almanya’nın eğitim sisteminin iyi bir eğitim sistemi olmadığı rapor edildi. Ama dikkat ederseniz bu rapor, sistemin bozukluğundan bahsediyor. Yani bu demek ki, yetişen çocuklardan yeteri kadarı üst eğitimlere geçmede zayıf ve yetersiz kalıyor. Yani, yine çocukların maddi gelecekleri için düşünülen bir durum. Peki manevi gelecekleri ile ilgili rapor ne durumda? Avrupa’da üniversite bitiren insanların birbirleri aralarında sosyal bağ hangi derecede, aile bağları ne durumda, ısa adı UETD olan Türk Alman Sosyal Demokratlar Derneği`nin davetlisi olarak Almanya`nın Köln şehrine gelen T.C. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ DİTİB tarafından yaptırılan Kölndeki Merkez Cami inşaatını gezdi. Bozdağ Kölndeki temaslarında Türk esnafları da ziyaret etti. 50 yıl önce Almanya`ya gelen Türk vatandaşlarının o zamanlar yıkık dökük olan Almanya`yı Almanlarla birlikte nakış gibi işlediklerini ve ülkenin kalkınmasına büyük katkı sağladıklarını söyledi. Ehrenfelddeki DİTİB tarafından yaptırılan caminin adeta bir külliyeyi andırdığını inşaatın bitiminde sadece Türklere değil Almanyadaki bütün müslümanlara hizmet vereceğini bildirdi. DİTİB Genel Başkanı Prof. Ali Dere caminin son durumuyla ilgili Bakan Bozdağ`a bilgi verdi. İslamafobi konusuna da değinen Devlet Bakanı Bekir Bozdağ; “Ca- K sayfa 22 çocukları ile ilişkileri, çocuklarına bakış açıları, akrabalık ilişkileri, komşuluk ilişkileri, insanlar arasındaki yardımlaşma duyguları... Bunun gibi daha bir çok manevi hayatları ne durumda. Bunların istatistiki raporlarını verecek değilim. Bu konularda zaten birazcık medyayı takip eden herkes bilgi sahibidir. Ama genel manada söyleyebiliriz ki, insanların manevi hayatları hiç iyi gitmiyor. Peki çözüm ne? Bana göre çözüm eğitim sisteminin düzelmesinde değil. Eğitimin içeriğinin düzelmesinde. Tüm dünyada insanlığın sağlam bir inanç, güzel ahlâk, adap, hoşgörü, iyilik, doğruluk, güzellik, adalet duyguları, saygı ve sevgi eğitiminden geçmesi gerekiyor. Ana okullarından başlayarak tüm seviyelerde bunların derslerinin konulması ve ciddiyetle üzerinde durulması gerekiyor. Bu derslerin notlarının sınıf geçmelere etki etmesi ve öğrencilerin teşvik edilmesi gerekiyor. Her öğrencinin kendi inanç, örf, adet, anane, gele- nek ve görenekleri ile birlikte hayata hazırlanmalarının okullarda konulacak bu derslerle desteklenmesi gerekiyor. Dünya hepimizin dünyası, yaşadığımız ülkeler hepimizin ülkesi, insanlar hepimizin insanları, çocuklarımız hepimizin çocukları. Unutmayın, hepimiz aynı geminin içine binmiş gidiyoruz. Ben kendimi kurtardım anlayışı sadece kendimizi kandırmaktan ileri gitmeyecek bir anlayış. Bu yanlışlıkları hep birlikte düzeltmemiz gerekiyor. Geleceğimiz olan çocuklarımızı, ancak ruhlarını da doyurarak yetiştirirsek bu vahşet gösterilerini engelleyebiliriz. Aksi takdirde gün geçmeyecek ki, yeni bir vahşet gösterisine şahit olmayalım. Buna aileler olarak da üzerimize düşeni yaparak destek olmalıyız. Çünkü eğitim ailede başlıyor. Çocuklarımızın kimlik ve kişilikleri 0-6 yaş grubunda oluşuyor. 7 yaşından itibaren çocuklara ancak bilgi yüklüyor ve gelişimini tamamlamış olan kişiliğinin aynı yönde büyümesine yardımcı olu- Hayat yorsunuz. Çocuklarımız da 0-3 yaş grubunda anne ve babasından eğitim alıyor. Yani ilk öğretmenleri. İşte bu ilk dönemler çocuklarımızın nasıl bir hayata hazırlanacaklarının temellerini teşkil ediyor. Bu durumda görülüyor ki, anne bababaların üzerine çok büyük sorumluluklar düşüyor. Bir çok anne babanın “ben bu çocuğun bütün ihtiyaçlarını karşıladım, yemedim yedirdim, giymedim giydirdim. Neden böyle isyankar oldu?” diye şikayetlendiğini hepimiz görmüşüzdür. İşte burada da incelediğimizde yine çocuklarımızın fiziki ihtiyaçlarının karşılandığını, ama ruhun aç bırakıldığını görüyoruz. Öyleyse gelin hep birlikte, ailelerle, kurumlarla, devletlerle elele vererek nesillerimizi sadece fiziki olarak doyurarak hayata hazırlamayalım. Onların ruhlarını da doyurarak hazırlayalım ve gözyaşlarıyla ıslanmamış bir dünya bırakalım çocuklarımıza... Hayırlı bir nesil temennisiyle Allah’a emanet olun. BAKAN BOZDAĞ: “TÜRKLER ALMANYA’YI NAKIŞ GİBİ İŞLEDİ” miler bulunduğu yerde açık olduğu için tanışmaya da vesile olduğundan büyük bir tanışma ve anlaşma merkezleridir. Dialogu güçlendiren merkezlerdir. Esasında bugün dünyada yaşanan İslamafobinin ana nedeni İslamı yanlış bilmektir. Cehalettir ön yargıdır. Bir takım iftiraların bilgi gibi sunulmasından kaynaklanan sorunlardır. İslam`ın doğru anlaşılması doğru bilinmesi halinde bu cehaletin Eylül · September 2011 · Şevval 1432 doğurduğu karanlık kendiliğinden dağılacaktır. Çünkü İslam bulunduğu her yerde sevgiyi hoşgörüyü kardeşliği yüceltmiştir. Köln Ehrenfelddeki camiyle ilgili olarak; “Ben böylesi güzel eserlerin hayata geçirilmesine bütün vatandaşlarımızın destek olacağına yürekten inanıyorum” dedi. Kölndeki Türk esnafı da ziyaret eden Bakan Bozdağ Celalettin Tontaş isimli Türk vatandaşının kuaför salonuna girerek; müşteri kabul ediyor musun“ diye sordu. Yerli ve yabancı ulusal medya mensuplarından oluşan kalabalığı gören Tontaş bir anda neye uğradığını şaşırdı. Hayırlı işler dileyen Bakan akşam saatlerinde Dortmund`da UETD tarafından verilen iftar davetine katılmak için Kölnden hareket etti. HALI YIKAMA TEPPICHWÄSCHEREI Tam Otomatik Makinalarda Hijyenik Temizlik m2 4.99 € * UZUN PARDESÜ *El Dokuma Halılar Hariç / Handgewebte Teppich Preise Nachfragen Şehrazat Halılarda % 75`e Varan İndirim 80cmX150cm 120cmX170cm 70 € 99 € 39 € ÜCRETSİZ GETİRME GÖTÜRME SERVİSİ KOSTENLOSER ABHOL- UND BRINGSERVICE 45 € KISA PARDESÜ Mainz Tel: 06131-6291985 Mannheim Tel: 0621-59284487 neu 2011 YAZ KOLEKSiYONU PARDESÜLER 129 € 49 € 15 € 29 € İBADETE DAHA FAZLA ZAMAN AYIRIN DİYE... HACI ADAYLARININ DİKKATİNE HEDİYELİK HAC MALZEMELERİNİ HİZMETİNİZE SUNUYORUZ Daha Pek Çok Çeşit Hediyelik Hac Malzemesi İle Hizmetinizdeyiz www.hacdunyasi.de - HAC'DA YÜK PROBLEMİNE SON - KALİTE GARANTİSİ - İADE GARANTİSİ - LÜX HEDİYELİK PAKET - 20 SET VE ÜZERİ SİPARİŞLERDE POSTA ÜCRETİ BİZDEN 11.90 HEDİYELİK SETİMİZDE BULUNAN MALZEMELER seccade - takke - kina - tesbih - esans - misvak - sürme - namaz başörtüsü iTiBAR EN euro'dan HED HAC S İYELİK ETLER İMİZ Bonner Straße 40 . 65428 Rüsselsheim Tel: 06142-2309224 Web: www.hacdunyasi.de . E-Mail: [email protected] çocuk köșesi sayfa 26 Eylül · September 2011 · Şevval 1432 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Prof. Dr. Saffet KÖSE Ehl-i Kitap Kur’ân-ı Kerîm ehl-i kitaptan Müslümanlarla ortak kimi noktalara sahip bulunan ancak bilgi hatası olanları muhatap alarak yanlışlarını düzeltmeye ve doğru olanda buluşmaya davet eder. Mesela Hz. İbrahim’i sahiplenen ehl-i kitaba, onun Yahudi, Hıristiyan ya da müşrik değil, Allâh’ın varlık ve birlik (tevhid) inancına bağlı, samimi bir Müslüman olduğunu hatırlatır. elime anlamı itibariyle semavi / ilâhî bir kitaba inananlar anlamına gelen ehl-i kitâp, Kur’ân-ı Kerîm’de daha çok Yahudiler (yehûd) ve Hıristiyanlar (nasârâ) için kullanılır. Ancak Hz. Peygamber’in Bahreyn, Hz. Ömer’in de İran Mecûsîlerinden, Hz. Osman’ın Berberîlerden cizye aldığı, dolayısıyla kendilerine ehl-i kitap muamelesi yaptığı nakledilmektedir.1 Hz. Ömer’în Mecûsîler’e nasıl muamele edeceğini bilmediğini söylemesi üzerine Abdurrahman b. Avf’ın “Mecûsîler’e ehl-i kitap muamelesi yapınız”2 şeklindeki hadisi kendisine hatırlattığı nakledilmektedir. Hz. Peygamber Mecûsilere kestiklerinin yenilmemesi, kadınlarıyla evlenilme- K mesi şartıyla kendilerine cizye konularak ehl-i kitap muamelesi yapılmasını istemiştir3. Bu ve benzeri bilgiler sebebiyle ulema arasında ehl-i kitabın kimlerden oluştuğu hususunda bazı farklı görüşler oluşmuştur. Hanbelî ve Şafiî mezhepleri sadece Yahudi ve Hıristiyanları ehl-i kitap sayar iken, Hanefîler ise semâvî bir dine inanan ve ilâhî bir kitabı bulunan ya da suhuf verilen her bir ümmeti ehl-i kitap kapsamında görürler4. Bu son görüş çerçevesinde ehl-i kitabın kimler olduğu geniş bir araştırmayı gerektirir. Bu sebeple burada, fıkıh literatüründe kitâbî kelimesiyle ifade edilen ehl-i kitap çerçevesinde daha çok Yahudiler ve Hıristiyanlar üzerinde durulacaktır. Kur’ân-ı Kerîm’de Ehl-i Kitap Kur’ân-ı Kerîm ehl-i kitaptan Müslümanlarla ortak kimi noktalara sahip bulunan ancak bilgi hatası olanları muhatap alarak yanlışlarını düzeltmeye ve doğru olanda buluşmaya davet eder. Mesela Hz. İbrahim’i sahiplenen5 ehl-i kitaba, onun Yahudi, Hıristiyan ya da müşrik değil, Allâh’ın varlık ve birlik (tevhid) inancına bağlı, samimi bir Müslüman olduğunu hatırlatır6. Tevrat ve İncil``n kendisinden sonra indirilmiş olmasını da onların iddialarını nakzeden bir delil olarak ortaya koyar.7 Kur’ân-ı Kerîm bununla Hz. İbrahim’in gerçek inancını Hz. Muhammed’in temsil ettiğini, eğer Hz. İbrahim’i sahiplenme ve onun yoluna tabi olma konusunda samimi iseler Hz. Muhammed’in mesajını kabul etmeleri gerektiğine vurguda bulunur. Çünkü O, Hz. İbrahim’in duasının tecellisidir8; O’nun mesajının takipçisidir9 ve O’nun dinine çağrıda bulunmaktadır10. Hatta Tevrat ve İncil’de,11 yani kendi kutsal kitaplarında12 Hz. Muhammed (s.a.v) son peygamber olarak müjdelenmiştir13. Onlar da bunu yakından bilmektedirler. Üstelik Hz. Peygamberi oğullarını tanıdıkları gibi tanımaktalar14; bu gerçeği insanlara açıklayacaklarına, onu gizlemeyeceklerine dair de söz vermişlerdir15. Zaten bütün peygamberler aynı hakikatleri insanlara tebliğ ettiklerinden birbirlerini tasdik etmişler ve her peygamber bir sonrakini müjdelemiştir16. Bütün bunlardan dolayı Kur’ân-ı Kerîm ehl-i kitabı Müslümanlarla kendileri arasında ortak bir sözde, “tevhîd” akidesinde buluşmaya davet eder17. Daha özel olarak da Yahudiler’in Hz. Üzeyir’in18, Hıristiyanlar’ın da Hz. İsa’nın Allâh’ın oğlu19 olduğuna itikatlarının doğru olmadığını, İsrailoğullarından sadece bir olan Allâh’a kulluk edeceklerine dair kesin söz aldığını hatırlatır20. Hıristiyanlara da “Allah, Meryem oğlu Mesih’in kendisidir”; “Allâh üçün üçüncüsüdür” diyenlerin hatalı olduklarını bizzat Hz. Îsâ’nın: “Ey İsrâiloğulları! Benim de rabbim sizin de rabbiniz olan Allah’a kulluk edin” sözüyle hatırlatır. Meryem oğlu Mesîh’in de sadece bir peygamber, annesinin de dürüst ve inançlı bir kadın olduğuna ve her ikisinin de birer beşer olarak yiyip içen insanlar olduğuna vurgu yapar21. Yine Kur’ân-ı Kerîm hesap günü sorgulama sırasında Allâh’ın Hz. Îsâ’ya: “Ey Meryem oğlu Îsâ! İnsanlara sen mi ‘Allah’ın dışında beni ve annemi birer tanrı kabul edin’ dedin?” buyurduğu zaman onun şu cevabı vereceğini bildirir: “Hâşâ! Seni tenzih ederim. Hakkım olmayan şeyi iddia etmek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim şüphesiz sen onu bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin ama ben senin zatında olanı bilmem. Gizlileri tam olarak bilen yalnız sensin. Ben onlara ancak senin bana emrettiklerini söyledim; ‘Benim de [email protected] rabbim sizin de rabbiniz olan Allah’a kulluk edin’ dedim. İçlerin de bulunduğum sürece onların yaptıklarına tanık idim. Fakat sen beni içlerinden aldıktan sonra onların halini bilip gören sadece sensin. Sen her şeye şahitsin. Şayet onlara azap edersen, şüphesiz onlar senin kullarındır. Eğer onları affedersen, hiç kuşku yok sen hem izzet hem hikmet sahibisin.” (Mâide Suresi, [5:116118]) Kur’ân-ı Kerîm ehl-i kitâbın Allâh’ın kendilerine azap etmeyeceği ve farklı muamele edeceği şeklindeki iddialarının da asılsız ve kuruntudan ibaret olduğunu bildirir22. Rasulullah devrinde Ehl-i Kitâb Müslümanlar, İslam geldiği andan itibaren ehl-i kitapla yakın ilişki içinde olmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’in içlerinden haksızlığa sapanlar, yani sertlik yanlısı olanlar dışında ehl-i kitap mensuplarıyla iyi ilişkiler içinde olmayı emretmesi23, insanın şerefini sırf insanlığından alması24; bütün insanların Âdem ve Havva’nın çocukları25 dolayısıyla Hz. Ali’nin dediği gibi insan olarak kardeş olmalarındandır. Müslümanlarla ehl-i kitaptan olan vatandaşlar arasındaki ilişkilerin samimiyetini gösteren en önemli göstergelerden birisi de aralarındaki sosyal dayanışmadır. Rivayete göre infak edilecek kişiler hususunda Müslüman kardeşlerini tercih etmelerini isteyen Hz. Peygambere ikaz gelmiş ve mali yardım hususunda ihtiyaç sahipleri arasında din ayırımı yapılmaması istenmiştir26. Bu ayetin tefsirinde meşhur müfessir Elmalılı Hamdi Yazır (ö.1942) şunları söyler: “Gerek Müslüman ve gerek gayr-ı Müslim herhangi bir fakire sadaka vermekten, verdiğiniz zaman da iyisini vermekten sakınmayınız. Madem ki Allâh mü’min veya kâfir herkesin rabbidir ve madem ki sadakalarınız Eylül · September 2011 · Şevval 1432 sayfa 27 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Allâh hesabınadır, o halde mü’mine de, kâfire de Allah için tatavvuan sadaka verebilir ve her ikisinin de ecrini alırsınız”27. Bizzat Hz. Peygamber bir Yahudi ailesine tasaddukta bulunmuştur ki O’nun vefatından sonra da onlar bundan yararlanmaya devam etmiştir28. Bu zihniyet doktrine de yansımıştır. Mesela Müslümanlara karşı düşmanca tavır içinde olmamış gayr-ı müslimlere iyilik etmeyi Allâh’ın yasaklamadığını bildiren ayetlerden hareketle bir Müslümanın sırf gayr-ı müslim vatandaşların ihtiyaçlarını karşılamak üzere vakıf kurabileceği, bunun için malından vasiyette bulunabileceği konusunda İslam hukukçuları arasında görüş birliği vardır. Hz. Ömer ve bazı alimler zekâtın verileceği yerleri belirleyen ayette29 geçen fukarâ’ ifadesini Müslümanların, mesâkîn kelimesini de gayr-ı müslim vatandaşların yoksulu olarak açıklamıştır. Ebû Hanîfe ve talebesi İmam Muhammed gibi bazı müctehidler ile Yusuf el-Karadâvî30, Seyyid Sâbık31 gibi çağdaş alimler de İslam toplumunda yaşayan gayr-ı Müslim vatandaşlara fıtır sadakası / fitre verilebileceği görüşünü savunmuşlardır. Emvâl kitaplarında yer alan ‘fıtır sadakasının bir elde toplanarak üçe bölünüp 1/3’ünün Müslümanların fakirlerine 1/3’ünün göçebe Arap kabilelerine (el-A‘râb), 1/3’ünün de rahiplere verilmek üzere organize edildiği’ şeklindeki bilgi32 erken dönemlerden itibaren bu yönde bir uygulamanın var olduğunu göstermektedir. Yine Ebû Hanîfe ve talebesi İmâm Muhammed’e göre İslâm toplumunda yaşayan gayr-ı Müslim vatandaşlara kurban etinden, ceza kurbanından, nezir kurbanlarından verilebileceği gibi kefâretlerden de verilebilir33. Bütün bunların mali ibadet kapsamında oluşu ayrıca anlamlıdır. İslam’ın ilki temel kaynağı Kur’ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamber İslam toplumunda yaşayan ehl-i kitap vatandaşların temel haklarını güvenceye almışlardır. Mesela Hz. Peygamber sırf gayr-ı müslim olduğu gerekçesiyle haksızlığa uğrayan din mensupları (zimmî) için hesap günü ilk kendisinin Allâh nezdinde davacı olacağını bildirmiştir34. Kur’ân-ı Kerîm İslam toplumunda yaşayan gayr-ı müslimlerin bugün insan hakları kapsamında değerlendirilen bütün temel haklarını tanımış ve Hz. sayfa 28 Peygamber de korumuştur. Mesela Kur’ân diğer din mensuplarına inançlarından dolayı baskıyı açıkça yasaklamış35, uygulama da bu yönde gelişmiştir. Hz. Peygamber’in Medîne’de bulunan ve Yahudilerin dini eğitim-öğretim yaptıkları Beytü’l-midras adındaki okullarına dokunmaması bunun tipik örneklerinden birisini oluşturur. Sadece onlara ara sıra gidip İslam’ı anlatmıştır. Kabul edip etmeme hakkı kendilerine aittir. O gününün geleneğinde yer alan cizye uygulaması da devlete bağlılığın sembolik ifadesidir ve askerlikten muaf olmalarından dolayı can güvenliği ve mal emniyeti, din ve vicdan özgürlüğü başta olmak üzere temel haklarını koruma karşılığında alınmıştır. Cizye mükellefi de sadece çalışan erkeklerdir. Kadınlar, yaşlılar, hastalar, işsizler, din adamları gibi vatandaşlar bu vergiden muaftır. Ayrıca bütün gayr-ı müslim vatandaşlara da muhtaç duruma düşmeleri halinde sosyal güvence sağlanmıştır36. Maide suresinin 5. Ayeti ehl-i kitap-müslüman ilişkisi açısından iki önemli hüküm koyar. Birincisi domuz gibi açık yasaklar hariç ehl-i kitabın yiyeceği ve kestikleri Müslümanlara helaldir. İkincisi ise, ehl-i kitaptan kadınların iffetli olanlarıyla Müslüman erkekler evlenebilirler. Tersi ise caiz değildir. Bunun sebebi şudur: Irzlarda aslolan humettir kuralı gereğince Kur’ân ve sünnet aile hukukunu ilgilendiren hususlarda helalliği istisna saydığından bunları ayrıntılı şekilde açıklamış ve bu iki temel kaynakta helal olduğu beyan edilenlerin dışındakiler ilke olarak haram kapsamında kalmışlardır. Bu açıdan Müslüman kadınların ehl-i kitap erkekleriyle evlenemeyeceği konusunda icma oluşmuştur. Müslüman erkeklerin ehl-i kitap kadınlarının iffetli olanlarıyla evlenebileceklerini açıklayan ayet daha hassas olmasına rağmen Müslüman kadınların ehl-i kitap erkekleriyle evliliğini sükût geçmiş olması da bu düşünceyi teyit eden bir husustur. O sebeple Kur’ân’da Müslüman kadının ehl-i kitaptan bir erkekle evlenemeyeceği hükmü yoktur denilemez. Ehl-i Kitâb ile ilişkimiz Bugün Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanlar için en temel vazifeyi belirleyen Hz. Peygamberin şu hadisidir: “Allâh’ın helalini haram, Eylül · September 2011 · Şevval 1432 haramı helal kılmadıkça Müslümanlar şartlarına bağlıdırlar”37. Bu hadise göre, özellikle bu tür ülke vatandaşı olan ya da herhangi bir sebeple mesela iş, eğitim gibi sebeplerle buralarda yaşayan Müslümanlar, vermiş oldukları sözlere, girişte koşulan ve kabul ettikleri şartlara, bir iş yerinde çalışıyorlarsa iş ahlakına göre davranmak, ilgili kurallara uymakla yükümlüdürler. Esasen bu Kur’ân-ı Kerîm’in ısrarla üzerinde durduğu ve bugün devletler hukukunun en esaslı prensibini oluşturan “ahde vefâ” ilkesinin de bir gereğidir38. Sözgelimi Müslüman müteşebbisler, işletmelerine tahakkuk eden vergileri dürüst biçimde ödemekle yükümlüdürler. Müslümanlar, İslam’ın açıkça emrettiği ya da yasak kıldığı hususlara buralarda da uymak durumundadırlar. Mesela bu günkü Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanlar Cuma namazı kılmakla yükümlüdürler. Nüfusu ehl-i kitaptan olan insanların oluşturduğu ülkelerde yaşayan Müslümanlar gayr-ı müslimlerle olan ilişkilerinde insani ilişkilerin gereğine göre hareket etmelidirler. Yeri geldiğinde anladıkları dilden selam verme, verdikleri selamı alma, hastalarını ziyaret, cenazelerine katılma, taziyede bulunma, bayramlarını tebrik etme, herhangi bir başarı durumunda kutlama, düğünlerine iştirak, başlarına gelen felaketler sebebiyle geçmiş olsun dileklerini iletme ya da maddi manevi yardımda bulunma gibi hususlarda Müslüman vakarını koruma şartıyla iyi ilişkileri geliştirmelerine bir engel gözükmemektedir39. Bugün temel insani ihtiyaçların karşılanmasında Müslümanların gerek ülke olarak gerekse bireysel anlamda gayr-ı müslimlere yardımda bulunmalarına bir engel yoktur. Mesela Hz. Peygamberin 627 yılında kendisine ve Müslümanlara her türlü eziyeti yapmış olan Mekke’li müşriklerin kıtlık çektiklerini öğrenir öğrenmez kendilerine büyük bir mali yardımda bulunması buna önemli bir örnektir40. Esasen bu konuda yukarıda yer verilen Bakara suresinin 272. ayeti ile Mümtehine suresinin 8-9. ayetleri de delildir. Medîne’ye kendisini ziyarete gelen Necran Hıristiyanlarının ayin yapmak için yer talep etmeleri üzerine Hz. Peygamber’in Mescidi tahsis etmesinden41 anlaşıldığı kadarıyla Müslümanların kendilerine ihtiyaç Hayat olduğu durumlarda ehl-i kitabın din ve vicdan özgürlükleri ile ilgili sıkıntılarına yardımcı olmaları da bir insanlık borcudur yargısında bulunulabilir. Sonuç olarak: Kur’an ve Sünnetten elde edilen prensipler uyarınca, özellikle Hz. Peygamberin ehl-i kitap ile ilişkisinden yola çıkarak Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanların en temel görevi İslam’ı tabi bir şekilde yaşamaları ve böylece muhataplarına örnek olmalarıdır. Zaten Kur’ân-ı Kerîm Hz. Peygamberin yüce ahlak üzere olduğunu belirtirken42 kendisi de güzel ahlakı tamamlamak üzere geldiğini beyan etmiştir43. Müslümanların, dünyanın neresinde bulundukları farkedilmeksizin, bu yüce ahlakı bizzat ortaya koymaları gerekmektedir. 1 Mâlik, el-Muvatta’, “Zekât”, 41 2 Mâlik, el-Muvatta’, “Zekât”, 42 3 İbn Ebî Şeybe, el-Musannef [nşr. Muhammed Avvâme], Cidde 2006, IX, 118 4 bkz. DİA, “Ehl-i Kitap” md. 5 Âl-i Imrân Suresi, [3:65, 67, 69] 6 Âl-i Imrân Suresi, [3:67] 7 Âl-i Imrân Suresi, [3:65] 8 Bakara Suresi, [2:129] 9 En’am Suresi, [6:161] 10 Hacc Suresi, [22:78] 11 Saf Suresi, [61:6] 12 bkz. Tesniye, 18: 15-19, Matta 21, 33-46, Yuhanna, 1: 19-21, 14: 25-30, 15: 25-26, 16: 7-15 13 Âraf Suresi, [7:157] 14 Bakara Suresi, [2:146]; En’am Suresi, [6:20] 15 Âl-i Imrân Suresi, [3:187] 16 Bakara Suresi, [2:101]; Mâide Suresi, [5:68]; Saf Suresi, [61:6] 17 Âl-i Imrân Suresi, [3:64] 18 Tevbe Suresi, [9:30] 19 Tevbe Suresi, [9:30] 20 Bakara Suresi, [2:83] 21 Mâide Suresi, [5:72-75]; ayrıca bk. Nisâ Suresi, [4:171] 22 Nisâ Suresi, [4:123] 23 Bakara Suresi, [2:105]; Ankebût Suresi, [29:46] 24 İsra Suresi, [17:70] 25 Nisâ Suresi, [4:1]; Âraf Suresi, [7:189]; Zümer Suresi, [39:6]; Hucurât Suresi, [49:13] 26 Bakara Suresi, [2:272] 27 Hak Dini Kur’ân Dili, II, 939 28 Ebû Ubeyd, Kitâbü’l-Emvâl, s. 605 29 Tevbe Suresi, [9:60] 30 Fıkhü’z-zekât, Beyrut 1389/1969, II, 950, 957 31 Fıkhü’s-sünne, Beyrut 1969, I, 415 32 Abdürrezzâk, el-Musannef, Beyrut 1971-75, IV, 113, nr. 7168-7169; Ebû Ubeyd, Kitâbü’l-Emvâl, s. 606; İbn Zenceveyh, Kitâbü’l-Emvâl, s. 613 33 Pezdevî, Kenzü’l-vusûl, Karaçi, ts. (Mektebetü Câvid), I, 123 34 Ebû Yûsuf, Kitâbü’l-Harâc, s. 135 35 Bakara Suresi, [2:256]; Yunus Suresi, [10:99] 36 Ebû Yûsuf, s. 136 37 Buhârî, “İcâre”, 15; Ebû Dâvûd, “Akdiye”, 12; Tirmizî, “Ahkâm”, 17 38 Mâide Suresi, [5:1]; İsra Suresi, [17:34]; Müminûn Suresi, [23:78]; Mearic Suresi, [70:32] 39 İbn Kayyim el-Cevziyye, Ahkâmu ehli’zzimme, Beyrut 1415/1985, I, 157-162 40 bak. M. Hamidullah, “Hudeybiye” md. DİA 41 İbn Hişam, es-Sîretü’n-Nebeviyye, II, 507; İbn Sa‘d, et-Tabakatü’l-kübra, I, 357 42 Kalem Suresi, [68:4] 43 Mâlik, el-Muvatta’, “Husnü’l-huluk”, 8; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 381 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya M. Salih AYDIN Hacarabın Serüvenleri 47 ir Ramazan daha Geçiyor. Bir faziletin, bereketin ve mağfiretin iklimini geride bırakarak, bayrama ulaşacağız. Evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem azabından kurtuluş vesilesi olan Ramazan ayında yapacağımız ibadetlerin verdiği huzur ve mutluluğun sevincini hep birlikte yaşıyacağız. Elhamdulillah. Bugünün, şu güzel vakitte, Ramazanın aydınlığında nurlanmış kalplerimizle, her zamankinden daha coşkulu bir şekilde, Allah’ın birliğine inanmanın, Alemlere Rahmet olarak gönderilen Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)’in gösterdiği yolda olmanın mutluluğunu tadıyoruz. Elhamdulillah. Bizi Ramazanın manevî ikliminden geçirip, bu bayram sabahına ulaştıracak olan Yüce Allah’a hamdolsun. Somali’den Kenya’ya, Gazze’den Kudüs’e, Irak’tan Çeçenistan’a, Pakistan’dan Afganistan’a İslam coğrafyasında yaşanan olayların feraha kavuşması için Cenab-ı Hakk’a dua ediyor, Allah’ın izni ile birlik ve beraberlik içinde yürüyüp daha neşeli günlere erişeceğimizi umuyorum. İçinde bulunduğumuz şu Ramazan ayında rahmetin sağanak, sağanak üzerimize düştüğü bu günlerde elini açıp kaçımız sebeplenmek adına yol alabildik? Çevremizdekileri ağırlamaktan fırsat bulup kaç garibana yardım edebildik? Sizden geldiğini bilmeden sadece Rabbinin emri üzerine kaçımız yardım edebildik? Bu adımları yapabildikse ne mutlu. Bayram Rahmetin, Şefkatin, Dostluğun, Kardeşliğin yaşandığı zamandır. Sevginin, Muhabbetin, Ziyaretin ve Ziyafetin diğer adı Bayram işte bu anlamda bayram, bayram olur. Bu vesile ile Kadir Gecesi ve Ramazan Bayramının başta milletimize, İslam âlemine ve tüm dünya insanlığına hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyor, bayramınızı en içten dileklerimizle kutluyorum. B İzinden izlenimler! Hatıralar insanı yaşar hale getiriyor. Nice güzel anılar varken hüzünlü anılarla karışıp gidiyor. İzine gidiyoruz diye arabamızla yollara koyulduk. Su misali yollarda akıp gittik. Arkadaşın biri navigasyonu şehir şehir ayarla yoksa şaşırıyor dedi. Bir ara oğlana öyle ayarla dedim. Tabii ilk fireyi verdik. Belgrad`da 20 km karayolunda gittik. Kendi kendime bu yolları ezbere biliyorsun niye öyle yaptım ki dedim? Ama bu yetmemiş gibi devam ettik Bulgaristan’a girince otoyoluna girdik tabii navigasyonu takip ederek devam ediyorum birde kum ocaklarına çıkmayalım mı? Öyle bir yol ki keçi yolu bile o yoldan düzgün. Yol bitmiş ilerisi yok navigasyon hala sağa dön diye ikaz edip duruyor. Artık sabrım bitti navigasyonu kapattım. Kendi bildiğim gibi devam ettim. Yarım saat sonra eski gittiğimiz yola çıktım. 1 saat sonra gümrükteydim. Gümrükten çıktıktan sonra oğlanın isteği üzere Çanakkale’ye yol aldık. Ertesi gün Çanakkale Şehitliklerini gezdikten sonra Kilitbahir`den Çanakkale`ye geçtik. Akşama doğru Truva Harabelerinde idik. Truva’dan akşam ezanı ile çıktık. İzmir Aydın otoyolundan Denizli`ye geçtik. Denizli`de faydalı sıcak sular olduğundan bir müddet orada kaldık. Bu arada Pamukkale’yi de ziyaret ettik. Sonra Karaman`a doğru yol aldık. Karaman`da Binbir kilise, Taşkale buğday ambarları, Manazan mağaraları, Derbe, Barajlar gibi birçok gezecek yerler var ki sormayın. Sertavul`a da uğramayı unutmayın. Memleketimin güzellikleri saymakla bitmez. Her köşesine ayrı bir tabiat güzelliği vermiş Yaradan. İşte bu sene de böyle güzel bir tatille noktaladık. Almanya’ya geri dönerken arabayı trene attık Çerkezköy`den Bonn`a maceralı bir izin oldu. Macera arayanlara tavsiye ederim. Hacarap Berberde! Hacarap bu sene memleket hasreti ile anavatan Türkiye’mize izine gider. Fakat sıcaktan hiç dışarı adımını atamaz ve içerde bunalır. Eski arkadaşlarını ve dostlarını da görmek ister. Ancak kendisine dışarıya geceleri çıkabilirsin denir. Aldırış etmez ara sıra öğle namazında kaçamak yaparak dışarı kaçar. Oğlu: -Baba öğle zamanında dışarı çıkma güneş tehlikeli dediği halde yine de çıkar. Birgün yine öğle namazında çıkar. Oğlu bu duruma kızar. -Kendi sıhhatin için söylüyorum yoksa yarın Almanya’dasın diye de ikaz eder. Çünkü oğlu iki saat güneşin altında babasını aramış kendisi de yorulmuştur. Hacarap da herkese acınmaya başlar: -Oğlum ben dışarı çıkarsam Almanya`ya gönderecekmiş diye herkese acınmış ufak bir çocuk gibi. Ertesi gün oğlu yanına gittiğinde: -Oğlum beni bir berbere götürür müsün. Bunu fırsat bilen oğlu: -Tabi baba götürürüm der. İçinden de sen öyle mi yaparsın gel bakalım diyerek, babasını yani Hacarabı berbere götürür. Berber koltuğuna oturan Hacaraba, berber: -Nasıl bir saç kesimi istiyorsun hacı amca diye sorar. Hemen oğlu atılarak: -Berber kardeşim 2 numara olsun hem saç hem sakal, kulaklarını da ağdayla temizlersen iyi olur der. Hacarap şöyle bir yan bakar kızdığı bellidir. Saç ve sakal 2 numaraya kesilir, [email protected] arkasından sıra ağdaya gelir, berber ağdayı ısıtıp kulaklara yapıştırınca Hacarap bir hoplar ki sormayın. Bir taraftan da oğluna acı acı bakar. Biraz sonra ağda donunca berber ağdayı tam çekecek oğlu ordan seslenir: -Birden çek ki acısını fazla hissetmesin. Tabii berber de aynen yapar. Hacarap öyle bir ah çeker ki görmek isterdiniz. Eve gelince oğlunu şikâyet eder ama herkes ne güzel olmuş tertemiz deyince sesini hiç çıkarmadan oturur. Hacarabın siniri. Hacarap izin bitince havaalanına geri gelecek ama onu havaalanına götürecek minibüs gelmemektedir. Sinirinden yere düşer. Bunu duyan kızı koşar işi halleder özel taksi gelir. Meğer Antalya’dan aynı ismi kullanan biri minibüsün randevularını iptal etmiştir. Hacarap Antalya’dan değil Ankara’dan uçacaktır. Ama bu küçük ayrıntıyı kaçıran şirket yetkilileri Hacarabı Ankara Esenboğa havaalanına özel taksi ile götürürler. Bizim Hacarab uçakta hala söylenmektedir: -Sen kim oluyorsun da benim adıma benim randevu yaptığım minibüsü iptal ediyorsun. Hasbin ALLAH venigmelvekil. Karışmayın Keyfime. Hacarap Almanya``a dönünce oğlu sorar: -Baba nasıl buldun Türkiyeyi? -Hiç biraz daha kalsaydım nalları dikecektim sıcaktan iyiki geldim. Bizden geçmiş oğlum Türkiye`ye izine gitmek, burada rahatım karışmayın keyfime. Selam ve dua ile Eylül · September 2011 · Şevval 1432 sayfa 29 bulmaca sayfa 30 Eylül · September 2011 · Şevval 1432 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat