60. sayi PDF sayfalar_54. sayi PDF sayfalar.qxd

advertisement
Hanau’da Geleneksel Ramazan Çadırı Şenliği Würzburg Belediye Başkanından İftar
Hayat
12
18
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
BAKAN BOZDAĞ: “TÜRKLER
ALMANYA’YI NAKIŞ GİBİ İŞLEDİ”
22
OKUSAN
Avrupa’daki Kitapçýnýz
Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD ve Hediyelik Eþyalar
Tel: 06142-793 0770-71 . Fax: 06142-793 0772
Mobil: 0157-83555560-61 . [email protected]
www.okusan.eu
Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 60 · Yl/Jahre: 8 · Eylül / September 2011 / Şevval 1432
insanlık imtihanda
ENERGY
Enerji
İçeceği
Damaklara
Serin
Bir
Tat
Sipariş İçin: 0179-9705472
E-Mail: [email protected]
insanlığımızdan utandık
16
IGMG Sosyal Yardım Derneği HASENE Yardım Ekiplerinin SOMALİ İzlenimleri
Birlikte
Nice
Bayramlara
Dr. Yusuf IŞIK
Bat
ve
Batl
Değerler
Tükenirken
5 Mahmut AŞKAR
Ramazan
İkliminden
Ramazan
Bayramna
11 Prof. Dr. Ali DERE
13 M. Salih AYDIN
Hacarabn
Serüvenleri
47
Ehl-i
Kitap
29 Prof. Dr. Saffet KÖSE 27 M.Hulusi ÜNYE
Hucurât
Sûresi ve
Baz
Ahlâk
Kurallar
19
HAC-UMRE SEYAHAT
Islamische Gemeinschaft Milli Görüş Hadsch-Umre & Reisen GmbH
Boschstraße 61-65 . D-50171 Kerpen
Telefon: 02237-656 310/311
E-Posta: [email protected] . Web: www.igmghacumre.com
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
editörden
hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal
Sinan AKTÜRK
İnsanlık İmtihanda
Sevgili dostlar!
Bir güzel Ramazan iklimini daha hep birlikte yaşayıp Bayrama
ulaştık. Cenab-ı Allah`a ne kadar
şükretsek azdır. Bizleri bu güzel iklimde bulunduğumuz ülkenin imkanlarının bolluğu ile pek de zahmetsiz bir şekilde oruçlarımızı tutarak bayrama eriştirdi.
Yazımıza şükür ile başlamamızın sebebini herhalde tahmin etmişsinizdir. Malumunuz son dönemde
özellikle Somali`de yaşanan kuraklık ve açlık ile ilgili haberler hepimizi derinden etkiledi. Bizler buralarda belki de dünyanın en rahat ve
bolluk içerisindeki hayatlarını sürdürmekteyiz. Herbirimizin evlerinde dolapları çeşit çeşit gıda maddeleri, giyecekler vs. dolup taşmaktadır.
Şimdi bazılarımız diyebilirki
buralarda yaşanan ekonomik sıkıntıları hiç mi görmüyorsunuz diye.
Tamam ekonomik sıkıntılardan hepimiz zaman zaman etkilenmekteyiz. Ama Allah aşkına durumu bizlerden daha iyi olanlara bakmanın
yanında bir de durumu bizlerden
çok daha kötü olanlara da bakmak
gereğini niye hissetmiyoruz. İşte
televizyonlarımızda her gün haberlerde gördüğümüz manzaralar içinizi karartmıyor mu. Zaman zaman
insanlığınızdan utanmıyor musunuz. Evlerinizde sofralarınızda envai çeşit yemekleri yerken aynı zamanda haberlerde gördüğünüz
manzaralardan ibret mi alıyorsunuz
yoksa biraz üzülüp ondan sonra kanal mı değiştiriyorsunuz.
Bizler kadim bir medeniyetin
evlatlarıyız. Bizim Peygamberimiz:
“Komşusu açken tok yatan bizden
değildir” düsturunu kendisine ve
ümmetine şiar edinmiş örnek bir insanken bizler niye bu zamanda pekçok şeyden bihaberiz.
İçerisinde yaşadığımız Batı toplumlarının bile zaman zaman insanlığını hatırladığı bir ortamda
bizler niye hala kendimize gelmiyor ve aklımızı başımıza toplamıyoruz.
Bizler galiba aşağıda örneklerini
anlatacağım bir kaç misalde olduğu
gibi sanki biraz iki yüzlü davranıyoruz.
Adamın birisi marketten alış veriş yapmış elindeki torbalar ağzına
kadar dolu olarak dışarı çıkmış arabasına doğru gidiyor. Bakmış duvarın kenarında bir adam ağlıyor.
Eğilmiş o da onunla beraber ağlamaya başlamış. Başka bir kişi gelerek onların bu hallerine ibretle bakıyormuş ve dayanamamış sormuş.
- Sen niye ağlıyorsun diye.
-Duvarın dibinde ağlayan adam
-Karnım aç onun için ağlıyorum
demiş.
Diğer adama sormuş
-Peki sen niye ağlıyorsun.
Öbürü de
-O ağladığı için ben de ağlıyorum demiş.
Bu duruma sinirlenen diğer
adam demişki;
-Be adam ağlayacağına elindeki
torbalardaki yiyeceklerden ona da
versen de o da karnını doyursa demiş
Diğer adam demişki;
-Tamam ama ağlamak bedava
ama alışverişler para ile...
Yoksa bizler de haberlerde gördügümüz manzaralara bu şekilde
ağlayıp elimizden geldiği halde
hiçbir şey yapmayanlardan mı olacağız.
Vallahi evimizde ne kadar iyi
imkanlara sahip olursak olalım, cebimizde ne kadar çok para bulunursa bulunsun, bankada ne kadar çok
paramız olursa olsun, eğer biz yakınımızdan başlayarak dünyanın neresinde mazlum ve mağdur varsa
bunlar ile ilgilenmez ve yapmamız
gerekenleri yapmazsak bilelimki
bizler sadece biyolojik olarak insan
kalırız. Bedenen insan oluruz ama
ruhen insanlığımızdan pek çok şey
kaybetmiş oluruz.
Bizim medeniyetimizde mazlumun dini, dili, milliyeti sorulmaz.
O halde elimizdeki tüm imkanları
seferber edip ilk önce ailemize ve
içinde bulunduğumuz topluma bu
noktada öncü olalım.
Çocuklarımıza içinde bulunduğumuz geniş imkanların kıymetini
bilmeleri ve anlamaları için zaman
zaman yardım çalışmalarına katılmalarını sağlayalım. Mesela hepimizin evinde bir sadaka kumbarası
olsun. Ama bu sadece Ramazanda
değil tüm yıl boyunca bulunsun ve
zaman zaman boşaltıp sivil yardım
teşkilatlarına ulaştırmalarını sağlayalım.
Batılı ülkelerin geniş imkanlı ortamlarında yetişen nesillerimiz
maalesef paylaşmanın güzeliklerini
çok az veya hiç bilmiyorlar. Belki
bunda bizim de suçumuz var.
Sevgili dostlar!
Ramazan ayı boyunca pekçok
davete ve programa katılma fırsatı
bulduk.
IGMG Genel Merkezin iftarı,
ATiB Genel Merkezin iftarı başta
olmak üzere Köln merkezli iftarların yanı sıra, Offenbach Belediye
Başkanı Horst Schneider katılım
sağladığı Offenbach Mevlana Camii`nin iftarı, Hanau`daki İftar Çadırı, ATiB Höchst`teki iftar ki
Frankfurt Belediye Başkanı Petra
Roth da bu iftara katılım sağladı.
Yukarıdaki iftar programlarını
niye yazdım. Malumunuz senenin
büyük bölümünde bazı siyasilerin
hiç görmediği yabancılar en azından bazı duyarlı siyasilerin ki Sayın
Cumhurbaşkanı Christian Wulff
başta olmak üzere bazı Federal Bakanların ve Eyalet Yöneticilerinin
Ramazan sofralarına misafir olmaları takdire şayandır. Belki burada
bizlerin de suçu bulunmaktadır.
Bizler senenin her döneminde fırsa-
[email protected]
tı buldukça siyasileri yaptığımız
tüm çalışmalara davet etmeliyiz.
Bu vesile ile bazı kötü niyetli düşünceleri de bertaraf etmiş oluruz.
Unutmayalım ki biz kendimizi tanıtmazsak başkaları bizi kendilerine göre tanımlamaya kalkışır.
Bu vesile ile Mübarek Ramazan
Bayramınızı en içten dileklerimizle
tebrik ediyoruz. Bayram tüm insanlık ve İslam Alemi için hayırlar,
güzellikler getirsin.
Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý
bereketlendirsin, þuurlandýrsýn.
Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr.
Allah`a emanet olun.
Impressum / Künye
hayat
Aylýk Ücretsiz Gazete
Eylül - September 2011
Șevval 1432
Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
Yayýn Kurulu
Dr. Yusuf Iþýk, Mehmet Ateþ,
Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin,
Selma Öztürk, Mahmut Aþkar,
Cengiz Þahbaz, Ayþe Akgün,
Sinan Aktürk, M. Salih Aydýn
Merkez
Königsbergerstr. 16
61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.eu
Baský: Sunprint GmbH Offenbach
Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve
Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz.
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
sayfa 3
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
T.C. Berlin
Büyükelçisi
Ahmet Acet’in
Ramazan
Bayramı Mesajı
lmanya'da yaşayan Türk toplumunun muhterem üyeleri,
Hep beraber bir Ramazan Bayramının daha coşkusunu yaşıyoruz.
Sevgi, saygı ve hoşgörü dolu, mutlulukların paylaşıldığı güzel bir bayram
geçirmenizi diliyorum.
Bayramlar, ihtiyaç sahiplerine yardım eli uzatılan, insanlarımızın kaynaştığı ve dostlukların pekiştirildiği günlerdir. Bayramlarımızda özellikle çocukların bu havayı hissetmeleri, bu tür
günlerin ayrıcalığını yaşamaları için aile büyüklerine sorumluluk düşmektedir.
Ben, Almanya’da elime geçen her
fırsatta çocuklarımızın eğitimine vurgu
yaptım. Zira Almanya’daki Türklerin
geleceği için eğitimin yeri listenin en
başında bulunmaktadır.
Bu çerçevede, Anne-babaların çocuklarımızın eğitimlerine özel ilgi göstermelerini, anaokulundan üniversiteye
kadar eğitim durumlarını yakından izlemelerini, bu vesileyle bir kez daha
önemle rica ediyorum. İyi bir eğitimin
ve parlak geleceğin temeli de çocuklarımızın Almancayı çok iyi düzeyde öğrenmeye azami gayret göstermesinden
geçmektedir. Mevcut işsizlik sorununun anahtarı da iyi eğitimdir.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Almanya’ya göçü resmi olarak Federal Almanya Cumhuriyeti ile 30
Ekim 1961 tarihinde yapılan, “Türkiye
- Almanya İşgücü Anlaşması” ile başlamıştır. Bu çerçevede, 2011 yılının Almanya’ya göçün başlangıcının ellinci
yılı olması nedeniyle, ağırlık Almanya’da olmak üzere iki ülkede de çeşitli
etkinlikler düzenlenmektedir.
Yarım asırdır burada yasayan Türkler olarak bugün Alman toplumunda
hatırı sayılır bir saygınlığa sahipsiniz ve
bu nedenle takdir edilmektesiniz. Her
birinizin toplum içindeki başarısı diğerleriniz için bir övünç ve esin kaynağı
olmaktadır.
Bu duygu ve düşüncelerle, Ramazan Bayramınızı Büyükelçilik ve Almanya’daki tüm Başkonsolosluklarımız çalışanları adına bir kere daha kutluyor, Sizlere sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
A
sayfa 4
Sonsuz nimetleri bize ihsan eden Rabbimiz’e
hamd ü senalar ederiz ki,
sağlık, sıhhat ve afiyet içerisinde bir Ramazan ayını daha
yaşama fırsatı vererek, bizi
ebedi bayramların müjdecisi
olan Ramazan Bayramı’na kavuşturdu.
Ramazan ayı ki, evveli
rahmet, ortası mağfiret (bağışlanma) sonu da cehennem azabından azat olma ayıdır. Ayrıca Kur’an, oruç, zekat, sadaka-i fıtır, dayanışma, itikaf ve
Kadir Gecesi’ni içinde barındıran mübarek, faziletlerle
dopdolu ve yılda bir defa gelen müstesna aydır. Bu muazzam ayda – elhamdulillah –
oruçlarımızı tuttuk, teravih namazlarımız da dahil bütün namazlarımızı kıldık, zekatlarımızı ve sadaka-i fıtırlarımızı
eda ettik, mazlum ve mağdurları da unutmadık ve bugün
bayrama kavuşmuş olduk.
Bayrama kavuşan bütün kardeşlerimin ve bütün İslam aleminin bayramlarını tebrik
eder, daha nice bayramlara kavuşturmasını Cenab-ı Hak’tan
niyaz ederim. Bu arada bayrama ulaşamayarak ebedi aleme
göç etmiş olan kardeşlerime
de Allah’tan rahmet; geride
kalan yakınlarına baş sağlığı
dileklerimi iletirim.
Yaz ve izin mevsimine
denk gelmesine rağmen bu sene de Ramazan ayımız yoğun
bir tempo içerisinde ve dolu
dolu geçti. Avrupa’daki kardeşlerimizin büyük bir kısmı
hem oruçlarını Türkiye’de eda
“
lmanya’da yaşayan
biz Müslümanlar, birey olarak manevi feyiz ve tefekkürle zenginleşmemizi, toplum olarak kaynaşma
ve dayanışmalarımızı pekiştiren bir Ramazan ayının ardından, bizleri yeni bir bayram
coşkusuna eriştiren Rabbimize
hamdediyoruz.
Bireysel anlamda başta
oruç olmak üzere yoğunlaşan
ibadetlerimizle, bedenlerimiz
yerine bu kez manevi dünyamızı beslemeye özen gösterdik. Dini ve insani tutumlarımızı, ölçü ve prensiplerimizi,
toplumsal sorumluluk ve ilişkilerimizi yeniden gözden geçirdik.
Bu bereketli ayda sosyal
yönümüzü ve toplumsal ilişkilerimizi yenileme, geliştirme
ve kuvvetlendirme fırsatı bulduk. Keza bu ay vesilesi ile
yapılan yayınlar, konuşmalar
ve tanışmalarla, bir yandan İslam hakkında bilgilerimizi yeniledik, diğer taraftan iftar sof-
A
Hayat
IGMG Genel Başkanı Kemal
Ergün’ün Ramazan Bayramı Mesajı
ettiler, hem de doya doya sılai rahimde bulundular. Cenab-ı
Hak mükafatlarını bol bol ihsan eder inşaallah.
Bayramlarımız, manevi atmosferlerin yoğun olarak yaşanacağı günlerdir. Kardeşlikler, dostluklar, ahbaplıklar tazelenir. Yeni yeni güzel ilişkiler elde edilir. Bundan dolayı
da bayramın bu manevi havasını tam anlamı ile terennüm
etmemiz gerekir. Bunun için
de evlerimizden başlamak
üzere, hayatta iseler anne ve
babalarımızla, diğer aile büyüklerimizle, eş, dost ve arkadaşlarımızla, komşularımızla
ve ulaşabildiğimiz bütün din
kardeşlerimizle, bayramlaşalım ve bayramı bayram havasında değerlendirelim. Varsa
kırgınlıkları, dargınlıkları ve
küskünlükleri ortadan kaldıralım.
Allah’a bir daha hamdederiz ki, imkanlar ölçüsünde
dünyada mazlum, mağdur ve
muhtaç durumda olan din kardeşlerimizin yardımına koşma
imkanlarını bize nasip eyledi.
Onlarca ülkede yine onlarca
teşkilat mensubu kardeşimizin
iştiraki ile bu hayır çalışmalarını organize ettik. Bize maddi
manevi yaraları sarma noktasında destek veren cemaatimizi de tebrik ederiz.
Biz Müslümanlar olarak
iyilik ve hayır yarışında insan
farkı gözetmeksizin ve ayırım
yapmaksızın hareket etmeye
çalışıyoruz. Elbette biz de aynı muameleyi başkalarından
bekliyoruz. Ancak şu bir gerçek ki, beklediğimizi bulamıyoruz. Bugün dünyada halen
en çok kan ve göz yaşı – maalesef – İslam coğrafyasında
akıyor, en çok aç, açık ve yoksul insan İslam coğrafyasında
yaşayan insanlar arasında bulunuyor. Başta Somali olmak
üzere Afrikanın bir çok ülkesinde, Filistin’de, Suriye’de,
Irak’ta, Pakistan’da, Afganistan’da, Balkanlar’da kardeşlerimizin büyük bir kısmı Ramazan ayı boyunca eksilmeden biçareliklerini yaşadılar.
Dolayısı ile bayramı da hüzün
ve boynu bükük bir şekilde
karşıladılar. Gerçi Avrupa’da
yaşayan biz Müslümanlar için
de hayatın toz pembe olduğunu söylememiz mümkün değil. Çünkü bir çok Avrupa ül-
kesinde bilhassa siyasetçiler,
siyasi geleceklerini İslam düşmanlığında görmüş olmalılar
ki, her fırsatta İslam ve Müslüman alehtarlığı yapmakta
adeta yarışa girmiş bulunmaktadırlar. Gün geçmiyor ki,
Müslümanların bilhassa dini
hayatlarını zora sokacak ya bir
demeç verilmemiş ya da bir
uygulama devreye sokulmuş
olmasın. Demokrasi önderliği
yapan ülkelerde, Müslümanların mabetlerinin kundaklanması ile çöp depolarının yakılması arasında fark görmeyen
siyasetçiler iş başındadır. Bunu doğru bulmadığımızı ve bu
gidişata son verilmesi dileğimizi bu bayram gününde bir
defa daha ilan etmek istiyoruz.
Din kardeşlerimizden de İslam dünyasında yaşanan bu
büyük acıların son bulması ve
bütün insanlığın huzura kavuşması için dua etmelerini
bekliyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle
tekrar bütün kardeşlerimin
Ramazan Bayramlarını bir defa daha tebrik ediyor, Yüce
Rabbimizden, dünya Müslümanlarının; özellikle, Suriye'nin, Libya’nın, Yemen’in,
Mısır’ın, Tunus’un, Filistin’in
bayramı bayram olarak kutlayacağı günleri nasip etmesini
Allah (cc)’tan niyaz ediyorum.”
DiTiB Genel Başkanı Prof. Dr. Ali
Dere’nin Ramazan Bayramı Mesajı
ralarında sadece Müslüman
olan değil, aynı zamanda gayri
müslim komşu ve arkadaşlarımızla bir araya gelerek tanışmalarımızı derinleştirdik, kendimizi anlatma ve anlama fırsatı yakaladık. Umarım bu anlama ve anlatma gayretlerimiz
Alman toplumunda daha sağlıklı ve kapsamlı ilişkiler kur-
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
mamıza katkı sağlar. Zira anlamak, anlaşmak ve bunun üzerine iyi niyete dayalı bir güven
tesis etmek bir dizi sorunların
her kesimi memnun edecek
tarzda çözüme kavuşturulmasının temel anahtarını oluşturuyor.
Yine bu ayda Almanya’daki İslam ve Müslüman varlığı
gibi Ramazan ayının ve iftar
programlarının da Almanya’nın toplumsal hayatının bir
parçası olduğunu yakinen gördük, duyduk. Bütün bunlar bize İslam’ın Almanya’da kurumsal ve sosyal bir gerçeklik
olduğunu gösterirken, Müslüman bireylere ayrı bir sorumluluğu ve aşamayı da hatırlatıyor, hatta talep ediyor. Bu da
Müslüman birey ve toplumun,
İslam’ın evrensel değerler
dünyasını ve her davranışta
kendisini göstermesi gereken
olgun ahlâkını takınması, taşıması ve sergilemesidir. Şüphesiz İslam, inanç, bilgi ve güzel
davranış bütünüdür. İslam’ın
tam ve doğru takdimi de ancak
bu üç unsurun bir arada sergilenmesine bağlıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle,
başta Almanya’da yaşayan
Müslüman kardeşlerim olmak
üzere bütün İslam aleminin
Ramazan Bayramını kutluyor,
bu bayramın tüm insanlığın
huzur ve barışına vesile olmasını, bütün bir dünya için kalıcı iyilik ve güzellikler getirmesini, Ramazan ayında elde ettiğimiz manevi kazanımların
bizlere yıl boyunca azalmadan
eşlik etmesini Yüce Mevlâ’dan niyaz ediyorum.
Kalbi selam ve saygılarımla.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Dr. Yusuf IŞIK
Birlikte Nice
Bayramlara
Bayramlar sevinç/sürûr günleridir. Ancak
bayramdaki sevincin
gaflete dönüþecek
kadar taþkýnlýða
varmamasý gerekir.
Eðlence, sevinç ve
mutluluk gösterileri
meþrû dairede olmalý
ve günah unsurlarýný
taþýmamalýdýr.
Esasen bayram,
Allah’ýn bizlere
verdiði ilâhî bir
ziyafettir. Bu
bakýmdan, bayram
günlerinde en çok
Allah’ý hatýrlayýp
þükretmeye
ihtiyacýmýz vardýr.
ayram bir sevinç/sürûr ve
mutluluk günüdür. Yüce
duygularýn coþtuðu, sevgi ve
saygý hislerinin inananlar arasýnda
alabildiðine canlandýðý en güzel
günlerden biridir. O günde
kaynaþma,
kucaklaþma
ve
yardýmlaþma son sýnýrýna varýr.
Bayram insanlarý kaynaþtýrýp bir
B
araya getiren en güzel vesilelerden
biridir. Öyle ki, bayramda þahlanan
yardýmlaþma ve hediyeleþme ruhu
yalnýzca hayatta olanlara baðlý kalmaz, dünyadan göçüp kabirlerinde
bir Fatiha bekleyenlere kadar uzanýr.
Onlarýn bu dileklerini yerine getirmek için mü’minler bayramda kabirleri ziyaret ederler. Kendileri
burada, yakýnlarýnýn kabirleri
Türkiye’de olanlar, onlarýn ruhlarýna
ithâfen Kur’an’lar, Fâtihalar ve
dualar
okuyarak
onlarý
da
sevindirirler.
Ramazan Bayramýnýn inananlar
arasýnda ayrý bir yeri vardýr. Çünki
Ramazan Bayramý, hergün tutulan
orucun iftar vaktindeki sevinci gibi,
tutulan bir aylýk orucun toplu bir iftar sevincini ifade eder.
Bir ay gibi uzun bir süreyle,
özellikle Ramazan`ýn Aðustos`a
denk geldiði bu Ramazan``a ve
böylesine sýcak günlerde bedenlerine
ve nefislerine oruç tutturan
mü’minler, sabýr imtihanýný vererek
manevî sorumluluktan kurtulmanýn
sevincini Ramazan Bayramýnda
yaþama imkanýna kavuþurlar.
Ramazan ve Kurban bayramlarý
Hicretin ikinci yýlýndan itibaren
kutlanmaya baþlanmýþtýr. Ramazan
orucu da ilk defa ayný yýl farz
kýlýnmýþ, bu ayý oruçla geçiren
mü’minler sonraki ayýn (Şevval) ilk
üç
gününü
bayram
olarak
kutlamýþlardýr. Bu sebepten dolayý
bu bayrama Ramazan Bayramý de-
nilmiştir.
-”Bu günümüzde yapacaðýmýz
ilk þey namaz kýlmaktýr.” Hadîs-i
Þerîfine dayanarak Ramazan ve
Kurban Bayramlarý, Bayram
Namazlarýnýn kýlýnmasýyla baþlar.
Bayram, bir aylýk orucun toplu
bir iftarý olduðu için, günlük
iftarlarýn sünnet türünden âdâbý bayram gününde de yerine getirilir.
Nitekim orucunu tatlý bir þeyle
açmayý âdet edinen Peygamberimiz,
Ramazan Bayramýna da tatlý yiyerek
baþlarlardý.
Her vesileyle bizleri ibadete ve
ahirete yönelik amellere teþvik
buyuran Peygamberimiz yýlýn ilk
bayram gecesinde kalkýp ibadet etmeyi tavsiye ederlerdi. Bu gecelerde
uyanýk
bulunmanýn
kalbin
uyanýklýðýna vesile olduðunu
bildirirlerdi. Bunu bir Hadîs-i
Þeriflerinde þöyle ifade etmiþlerdi;
-“Sevabýný Allah’tan umarak iki
bayram gecesinde kalkýp ibadet
eden kimsenin kalbi, kalplerin
öldüðü gün ölmez.”
Ramazan Bayramý, baðýþlanmýþ
olmanýn bir sevinç iþaretidir. Bu
baðýþlanma müjdesini insanlara melekler veriyor.
Hz. Muhammed (s.a.v) şöyle
buyurmuştur;
-“Ramazan Bayramý sabahý
melekler yollara dökülür ve þöyle
seslenirler;
Ey Müslümanlar topluluðu! Keremi
bol
olan
Rabbinizin
rahmetine koþunuz. O, bol iyilik ve
ihsanda bulunur. Sonra onlara bol
bol mükâfat verilir. Siz gece ibadet
etmekle emrolundunuz ve emri yerine getirdiniz. Gündüz oruç tutmakla emrolundunuz, oruç tuttunuz ve Rabbinize itaat ettiniz,
karþýlýðýnda mükâfâtýnýzý alýnýz...
Bayram namazýný kýldýktan
sonra bir münâdî/haberci þöyle seslenir;
Dikkat ediniz, müjde size!
Rabbiniz sizi baðýþladý. Evlerinize
doðru yola ermiþ olarak dönünüz.
Bayram günü mükâfât günüdür.
Bu gün semâ âleminde mükâfât
günü olarak îlân edilir.”
Bayramlar sevinç/sürûr günleridir. Ancak bayramdaki sevincin
gaflete dönüþecek kadar taþkýnlýða
varmamasý gerekir. Eðlence, sevinç
ve mutluluk gösterileri meþrû
dairede olmalý ve günah unsurlarýný
taþýmamalýdýr.
Esasen bayram, Allah’ýn bizlere
verdiði ilâhî bir ziyafettir. Bu
bakýmdan, bayram günlerinde en
çok Allah’ý hatýrlayýp þükretmeye
ihtiyacýmýz vardýr.
Nitekim büyük cemaatlar halinde
kýlýnan Bayram Namazlarý, gafletin
giderilmesine, þükür vazifesinin yerine getirilmesine en büyük bir
vesiledir. Sadece bir ülke halkýnýn
deðil, yeryüzünde iki milyarlýk
Ýslâm dünyasýndaki müslümanlarýn
hep beraber ayný anda tekbir
getirdiklerini hayal ettiðimizde,
karþýmýza çýkan muhteþem tablo,
bayramlarýmýzý kâinat çapýnda bir
mânâya kavuþturur. O anda yeryüzü
tek bir aðýz olur, Tekbir getirip
namaz kýlar gibi bir hâle bürünür.
Misâl âleminde birleþen o seslerin
bir anda yeryüzünden yükseliþi,
adeta muhteþem bir koro halinde
dünyamýzýn göklere doðru Tevhîdi
haykýrmasýdýr.
Bu
muhteþem
mânâlarýn
yaþandýðý bayram günlerinde küçük
meselelerden çýkan kýrgýnlýklarýn,
dargýnlýklarýn ne önemi olabilir?
Onun için bayramda her mü’min
kardeþleriyle kardeþlik sözleþmesini
yenilemesi,
kuvvetlendirmesi,
fakirlerin yardýmýna koþmasý,
çocuklarýný sevindirmesi lâzýmdýr
ki, o mânâlar yaþanan hayata geçsin.
Not: Bu vesileyle Ramazan
Bayramýnýzý tebrik ediyor, bizleri
nice mutlu günlere eriştirmesini
Rahmân ve Rahim olan Allah’tan
niyaz ediyoruz.
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
sayfa 5
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Emekli Yurtdışında da
Çalışabilir
Soru
ERHAN BEY;
26.08.1960 doğumluyum.
01.12.1982 günü İstanbul’da çalışmaya başladım ve bir fiil 18 yıl
çalıştım ve SSK’ya aralıksız primlerimi ödedim. Eylül 2001 yılında Almanya’ya
gittim
ve
orada
01.12.2001 günü çalışmaya başladım (yaklaşık 10 yılı doldurmak
üzereyim). Ancak 2002 yılında Türkiye’ye geldiğimde isteğe bağlı
emekliliğe müracaat edip eksik olan
primlerimi ödedim. 2003 yılında
emekli olmak için müracaat edip
emekliliğimi bağlattım. O zamanlar
bilmiyordum hem yurtdışında çalışıp buradan maaş alamayacağımı.
Kasım 2010 yılında SGK’ya yazı
yazarak durumumu anlattım ve SGK
ödedikleri 7 yıl üzerinden olan
emekli maaşımın iadesini talep ettiler. Bu da cezası ile 110.000 YTL tutuyor - 36 ay vade yaparak - ilk taksidimi 30.06.2011 tarihinde ödedim.
Şu an Türkiye’deyim acil cevap verme şansınız olursa eğer tekrar
SGK`ya gitme şansım olabilir. Yapabileceğim bir şey var mı?
Cevap
Emel Hanım en baştan belirteyim
anlattıklarınız doğru ise SGK hatalı
işlem yapıp, emekli aylığını kesmiş
ve ödediğini de 110 bin lira olarak
sizden geri istemiş. Sizin Türkiye’deki hizmetleriniz arasında hiç
yurtdışı borçlanma parası-süresi olmadığından, Türkiye’de emekli olup
yurtdışında çalışabilirsiniz. Bu konuda sizin için herhangi bir yasak
yok. Yasak sadece 1 Ekim 2008 gününden sonra ilk defa sigortalı olup
da ilerde 65 yaşında emekli olacaklar için geçerlidir. Bu sebeple
SGK’ya sakın para ödemeyin durumu düzeltmeleri için dilekçe gönderin. Düzeltmezlerse de İş Mahkemesine dava edin.
Yanlış yapılan borçlanmalar
iade edilecek
Bundan bir önceki yazımızda bir
okurumuzun sorusuna cevap olmak
üzere, yanlışlıkla yapılan borçlanmaların iade edilmesi gerektiğini ancak Sosyal Güvenlik Kurumu mevzuatının buna uygun olmadığını belirtmiştik.
Özellikle 5510 sayılı kanunla gelen doğum borçlanması uygulamasından sonra borçlanılan süreleri
Bağ-Kur’a sayılan bayanların emekli olamadığı gibi ödedikleri borçlanma tutarlarını da geri alamadıklarını
belirtmiş, bu durumda olan kişilere
sayfa 6
Hayat
Sorularla Emeklilik
SOSYAL GÜVENLİK MÜŞAVİRİ ERHAN NACAR
talepleri halinde iade yapılabilmesi
gerektiğini yazmıştık.
Borçlanmaya başvuru gibi borçlanmadan vazgeçmenin de bir irade
beyanı olduğundan ona göre işlem
yapılabilmeli ve ödenen paralar iade
edilebilmeli, demiştik.
Yönetmelik değişti
16.06.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklikle Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’ne
bu yönde hüküm eklenmiştir.
Yönetmeliğin 66. maddesine eklenen fıkra aşağıdaki şekildedir:
“(11) 5510 sayılı Kanunun 41’inci maddesine göre yapılan borçlanmalarda aylık bağlanmamış olması
şartıyla borçlanma tutarının tamamı
sigortalının talebi halinde bir defaya
mahsus olmak üzere iade edilir.”
Aylık bağlanmamış olması şart
Yapılan borçlanmanın iade edilebilmesi için aylık bağlanmamış olması
ølgili Kanun
No
Madde No
5510
GM.9/Bir
geçmişten bu yana yanlış bir şekilde
korumacı bakışla iadenin önü açılmadığından bir çok vatandaş yaptığı
yanlış borçlanma ödemelerini geri
alamamıştır.
Bu düzenleme ile önemli bir adım
atılmış oldu. Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğine bu yönde bir hüküm ekleyerek önemli bir sorun çözülmüş oldu.
Bu değişiklikten dolayı, Sosyal
Güvenlik Kurumunun başta Sigortalı Tescil ve Hizmet Dairesi Başkanı
Başar Halıcı olmak üzere tüm emeği
geçenleri kutluyorum.
YAŞAR OKUYAN DÖNEMİ
NE DEMEK?
Soru
Erhan bey selamlar;
Gazetedeki yazılarınızı takip ediyorum. Bu hizmeti sunanlardan ve
sizden Allah razı olsun.
Sigortalılık Süresinin
Baúlangıcı
08.09.1999 - 30.04.2008
(dahil)
şarttır. Aksi halde bu süre kullanılarak değerlendirilerek aylık bağlanılmış ise yapılan borçlanma iade edilemeyecektir.
Borçlanmanın tamamı
iade edilecek
Diğer bir husus da yapılan borçlanmanın tamamının iade edilecek
olmasıdır. Örneğin 150 gün askerlik
borçlanması emekliliği için yetecek
bir kişi 600 gün borçlanmış ve ödemiş olması durumunda 450 günlük
fazla ödemesini geri alamıyordu.
Yapılan yönetmelik değişikliğinden sonra, bu kişiye henüz aylık
bağlanılmamış ise borçlanması iptal
edilip 600 gün için ödediği para iade
edilebilecek ve bu kişi tekrar 150
günü borçlanıp ödeyebilecektir.
Değişiklikte başka neler var?
Yönetmelikte 6111 sayılı yasa ile
sosyal güvenlik mevzuatında yapılan değişikliklerin ikincil mevzuat
düzenlemeleri yapılmış.
Yönetmelik değişikliğiyle birçok
konuda düzenleme yapılmış olup
bunlar yasa ile daha önce belirlenmiş konular olduğundan bunlar içinde en önemli değişiklik yanlış yapılan borçlanmaların iadesi konusudur.
Sosyal güvenlik mevzuatında
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak seçeneklerinden birinin yerine getirilmesi öngörülmüştür.
5510 sayılı Kanunun geçici 9`uncu maddesinin birinci fıkrasında aynı hüküm korunmuştur. Buna göre,
aşağıdaki tabloda (Tablo 10) kadın
ve erkekler için sigortalılık başlangıç tarihlerine göre 5510 sayılı Kanunun geçici 9`uncu maddesinin birinci fıkrasına göre aylığa hak kazanma sigortalılık süresi, yaş ve gün
sayısı koşulları belirlenmiştir.
5510/GEÇİCİ 9-BİRİNCİ FIKRASINA GÖRE AYLIĞA HAK
KAZANMA KOŞULLARI
Necmettin bey yukarıdaki aylık
hak kazanma koşullarıdır. Bu sadece
SGK için geçerlidir. Ayrıca mail adresinize ilgili aylık tabloları attım.
Ve yapmanız gereken yurtdışı tahsisler dairesine müracaatınız.
Tahsis Talep Tarihindeki En Az
Sigortalılık Süresi
Yaú
Kadın
Erkek
Kadın
Erkek
-------58
60
25
25
58
60
Yaşar Okuyan dönemi diyorlar
anlayamadım. Sosyal Güvenlik Kurumunu aradım. Tam olarak bilgi
alamıyorum.
08/09/1999
ile
30/04/2008 arası dönem ne demek ve
emeklilik şartları nelerdir. Varsa benim mail adresime tablo olarak atarsanız sevinirim tekrar teşekkür.
Necmettin s.
Cevap
08/09/1999 (DAHİL) İLE
30/04/2008 (DAHİL) TARİHLERİ ARASINDA SİGORTALI
OLANLARIN
EMEKLİLİK
ŞARTLARI NEDİR?
4-1 (a) SİGORTALILARI
AÇISINDAN
4447 sayılı Kanunla 506 sayılı
Kanunun 60’ıncı maddesinin (A)
fıkrasındaki yaşlılık aylığına hak kazanma seçenekleri üçten ikiye indirilerek, 08/09/1999 (dahil) tarihinden
sonra ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için;
- Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması ve en az 7000
gün veya,
- Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması, 25 yıldan beri
sigortalı bulunması ve en az 4500
gün,
Gün
Sayısı
7000
4500
Hayırlı günler dilerim.
Yurt dışına götürülen
işçilerin sigortası
İşverenleri tarafından Türkiye’den yurt dışına götürülen çalışanları ikiye ayırmak gerekiyor. Birinci
grubu Türkiye ile sosyal güvenlik
sözleşmesi olan ülkelere götürülenler oluşturmaktadır. Sosyal güvenlik
sözleşmesi olan ülkelere giden işçiler ilgili sosyal güvenlik sözleşmesi
içeriğine göre sigortalı olmaktadır.
Asıl soru işareti oluşan ve yaşanan kesim Türkiye ile sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelere götürülen işçilerle ilgili kısımdır.
Türkiye’den, sosyal güvenlik
sözleşmesi olmayan ülkelere götürülen işçiler topluluk sigortasına tâbi
olmakta ve işverenleri tarafından kısa vadeli sigorta ile genel sağlık sigortası primi ödenmektedir.
Ekim 2008 sonrası
Yurt dışında çalışan işçilerin
emeklilik için uzun vadeli sigorta
kollarına tâbi olmak istemeleri halinde isteğe bağlı prim ödemeleri
mümkündür. 5510 sayılı yasa ile getirilen düzenleme sonrasında bu kişilerin isteğe bağlı sigortalı olmalarına imkan sağlanmış ve ödedikleri
isteğe bağlı primler 4/b’li sigortalı-
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
lık (Bağ-Kur) statüsünde sayılmıştır.
Torba kanunla 4/a oldu
Torba kanun olarak isimlendirilen 6111 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle topluluk sigortasına tâbi
olanların ödediği isteğe bağlı primler 4/a statüsünde sayılacaktır.
Geriye doğru da etkili
Söz konusu kanun hükmünün yürürlüğü de 01.10.2008 olarak konulmuştur.
Buna göre, topluluk sigortasına
tâbi olup 1/10/2008-25/2/2011 tarihleri arasında isteğe bağlı sigorta ödeyip statüleri Bağ-Kur kapsamında
değerlendirilen hizmetler SSK (4/a)
statüsüne dönüştürülecektir.
Sigortalıların bu sürelere ilişkin
bildirilen hizmetleri ile borçlanmalardaki sigortalılık statüleri de yeni
durumlarına göre değerlendirilecektir.
Ödenen primler SSK’lı sigortalılık olarak değerlendirilecektir.
Topluluk sigortasına tâbi olanla-
ürkiye`nin tek bayrak taşıyıcı
uçak şirketi olan THY
Köln`e seferlerinin 40 yılında
bir iftar akşamı Kölndeki satış temsilcileriyle bir araya geldi.
İftar davetinde TC. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa,
Köln Büyük Şehir Belediyesi Meclis Üyesi (SPD) Malik Karaman,
IGMG Hac ve Umre Sorumlusu Tahir Köksoy bey de hazır bulundular.
20 yıldır Köln Mülheim`de THY
bilet satış bayiliği yapan Muarrem
Şentürk’e özel plaket verildiği yemek proğramında uzun yıllar kurumda çalışan bazı personeller de
rozetle onure edildi.
Selamlama konuşmasıyla davetlilere hitap eden THY Köln Müd.
Vek. Eyüp Atay ‘’Ramazan ayının
son günlerini yaşadığımız bu günlerde siz değerli THY ailesiyle bir
arada olmak bizleri mutlu ediyor.
Ülkemizin tek bayrak taşıyıcı uçak
şirketimiz THY 40 yıldır Köln`e 50
yıldır da Frankfurt`a uçuyor. Türk
Hava Yolları önemli bir görevi üstleniyor. Açlığın pençesinde kırılan
Somali`ye sizlerin de takip ettiği
T
rın ödeyeceği isteğe bağlı primler
SSK (4/a) sigortalılığına sayılacağından bu kişilerle diğer SSK’lılar
arasında emeklilik yönünden herhangi bir fark olmayacaktır.
Sorular-Cevaplar
Soru:
Öncelikle çalışmalarınızda başarılar dilerim. Benim size sormak istediğim mevzu gündemde olan borç
yapılandırması torba kanunla alakalı. Malumunuz halkımız bu yasaya
büyük ilgi göstermiş ve bir şekilde
yasadan yararlanma yolları aramaktadır. Annemin 1992 yılından başlayıp 1995 yılına kadar bir Bağ-Kurlu
dönemi mevcuttur. Daha sonra kendisi işlettiği bu dükkanı kapatıp BağKur’unu da kapattı. Bu yasadan sonra emekli olabilmesi için yaptığımız
başvuruda 2005 yılı öncesine dayanan kayıtların bu yasa kapsamına girip girmediği konusunda bize net bir
şey söylemediler. Borcu çıkartırız,
yapılandırırız, ama siz ödedikten
sonra üst mercidekilerden geri gel-
dosya
me riski olabilir dediler. Aynı durumda olan pek çok yakınımız mevcut. Hatta vergi dairesinde bu konuyu danıştığımız bir memur bile eşi
için aynı durumun söz konusu olduğunu kendisinin de müfettiş tanıdıklarına konuyu soracağını söyledi.
Fakat zaman dar ve süre azalmakta.
Konu hakkında ayrıntılı bir açıklama
yapıp bizleri bilgilendirirseniz sevinirim.
ABDULLAH K.
Cevap:
Sizin durumunuzda olan çok sayıda Bağ-Kurludan gelen sorularda
bu gün için Bağ-Kur ekstresinde görünen borçlarının gerçek borç olup
olmadığı, ödeme yapılırsa bu ödemenin geçerli olup olmadığı sorulmaktadır.
Örneğin başka bir okurumuzda
06.09.1996 tarihinde vergi mükellefi
olduğunu 5 yıl sonra vergi kaydını
kapattığını, ancak halen Bağ-Kurlu
göründüğünü ve cezası ile birlikte
73.500 lira borcunun olduğunu, afla
beraber bu borcu öderse 1996’dan
bu yana olan süresini kazanıp kazamayacağını sormaktadır.
Gerek sizin annenizin gerekse diğer okurumuzun şu anda Bağ-Kurda
görünen borçları gerçek borç değildir.
Annenizin 1992’de başlayıp
1995’de biten Bağ-Kurlu dönemi diye nitelendirdiğiniz süre sadece vergi kaydı ise yani Bağ-Kura tescil
yoksa, 4 Ekim 2000 tarihine kadar
gelip Bağ-Kur numarası almamışsanız bu süre için aftan yararlanıp
primlerini ödeme imkanınız yoktur.
Tersine bu sürede alınmış bir BağKur numaranız varsa affa başvurup
ödeme yapabilirsiniz.
Öncelikle Bağ-Kura gerekli belgelerinizi (İB, Sicil Gazetesi veya istenecek diğer belgeler) götürün, bu
belgeler işlensin, gerçek sigortalılık
süreniz ve borcunuz çıksın. Bu belgeler işlense de işlenmese de 2 Mayıs 2011’e kadar af başvurunuzu yapın.
THY KöLN TEMSiLCiLERiNE
RESTORANT’TA İFTAR VERDİ
üzere arka arkaya kargo uçaklarımız
mazlum halka yiyecek taşıdı. Bu
yönüyle de ayrıca gururluyuz’’ dedi.
1991 yılında Köln Keupstrasse`de bilet satış temsilciliği için müracat etmiş olan Muarrem beye, geçen
emeğinden dolayı teşekkür ediyorum diyen Atay emeklilik sebebiyle
kendilerine kurum adına plaket takdim etti. Plaketini T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basanın
elinden alan Muarrem Şentürk kısa
bir selamlama konuşmasıyla davetlilere seslendi. “Alınan mesafe gurur kaynağı olmuştur” diyen Şentürk konuşmasını şöyle sürdürdü.
“THY bir parçası olmak hizmet etmekten gurur duydum. Yaklaşık 20
yıldır hizmet süremde emeği geçen
herkese teşekkür ediyorum. Sizlere
sağlıklı başarılı yıllar diliyorum”
dedi.
T.C. Köln Başkonsolosu M. Kemal Basa da yaptığı kısa selamlamasında davetlilere teşekkkür ederken
Muarrem Şentürk’e de “emekliliğinde daha nice 20`li sağlıklı mutlu
yıllar temenni ediyorum” dedi.
Öte yandan kurum içerisinde bir
başka bölüme atanan 10 yıllık hizmet süresi dolan Feti Altubayrak ve
yine 10 yıllık emeği geçen Kezban
Saadet Bora hanıma da rozet takdimi edildi.
Köln THY Müdür vekili Eyüp
Atay iftara ev sahipliği yapan TUNA Restorant yöneticilerine hizmetlerinden dolayı teşekkür etti.
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
sayfa 7
Aytaç Avrupa Großmarkt
Marktstr. 10 . 50968 Köln
Tel.: 0221-3797985
Fax: 0221-3797986
Mobil: 0177-6529370
Depo Market Et Reyonu
Vogesenstr. 1 . 50739 Köln
Depo Market Et Reyonu
Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf
Depo Market Et Reyonu
Marktstr. 247 . 47798 Krefeld
Depo Market Et Reyonu
Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund
Mobil: 0177-6529370
YENi YENi YENi YENi
Depo Market Et Reyonu
Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR)
Mobil: 0177-6529370
haber
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
IGMG Genel Merkez İftarına Sivil
Toplum Temsilcilerinden Yoğun İlgi
slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Genel
Merkezinin geleneksel hale getirdiği Ramazan İftar yemeği Kerpen Genel Merkez binasında veril-
İ
di.
Genel Başkan Kemal Ergün Bey`in ilk defa ev sahipliği yaptığı iftar proğramına davetlilerin tamamı
iştirak ettiler. T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa`nın ve DİTİP Genel Başkanının Türkiye`de
izinde olmasıyla katılamadığı yemeğe Konsolosluk
adına Din Ateşesi Zekeriya Bülbül iştirak etti. IGMG
Genel Başkanı Kemal Ergün Sivil Toplum temsilcilerinin tebrikleriyle yemekte yoğun ilgi gördü.
IGMG Genel Merkezin iftar yemeğine T.C. Başbakan Müşaviri Sadettin Erkılıç, DİTİB`den Orhan
Bilen, Şinasi Akyürek, İslamrat`tan Ali Kızılkaya,
ATİB`den Genel Başkan Selahattin Saygın, İslam
Kültür Merkezlerinden Erol Pürlü, Müslümanlar
Merkez Konseyi Başkanı Aiman Mazyek ve Yakup
Tufan, UETD Genel Başkanı Hasan Özdoğan ve Sekreteri Salih Altınışık, Almanya Alevi İslam Birliği
Başkanı Alişan Hızlı, Mehmet Eroğlu, Almanya Ehlibeyt Alevi Federasyonu Başkanı Fuat Mansuroğlu,THY Köln Müdür Vek. Eyüp Atay ve Düsseldorf
Müd. Murat Gür, yine ayrıca Doğu Türkistan, Hürriyetçi Türk Alman Dostluk Cemiyeti, Grüne Müslim,
Weimer Ensitüt, İslamic Relief, Müsiad, İş Bankası,
temsilcileri Türk basınından Milli Gazete Frankfurttan Dr.Yusuf Işık, Zeki Sezer, Tv5ten Mustafa Macit,
Zaman Gazetesi Ziver Ermiş, Sabah Gazetesi Mikdat
Karaalioğlu ve İbrahim Taş, Gazetemizden Sinan
Aktürk, Köln Büyük Şehir Belediyesi adına Malik
Karaman Milli Görüş`ün yemeğinde hazır bulundular.
Ev sahibi IGMG Merkezden Onursal Başkan Yavuz Çelik Karahan, Genel Başkan Yardımcısı Hakkı
Çiftçi, Genel Sekreter Oğuz Üçüncü, Mustafa Yeneroğlu, Ali, Bozkurt, Celil Yalınkılıç, Mesut Gülbahar,
Tahir Köksoy, Zeki Toprak, İbrahim Kaygısız, Emrullah Yayla, Ramazan Başlık, iftar proğramında hazır bulundular.
TV5 ekibinin gün boyu çekim yaptığı proğramda
sivil toplum temsilcileri de selamlama konuşmasıyla
davetlilere seslendiler. Proğramda İslamrat adına
kürsüye gelen Ali Kızılkaya önümüzdeki dönemde
okullarda başlatılacak olan İslam derslerinin bakanlık
tarafından 4 kişinin belirleyeceği öğreticiler tarafından verilmesinin, ileride doğuracak sıkıntılarının altını çizdi, Alevi Federasyonları Başkanı Alişan Hızlı
beyin verilecek din dersinin ana dil üzerinden verilmesi görüşünü bir kez daha savundu, UETD adına
Hasan Özdoğan geçtiğimiz günlerde Bergkamen Belediye Başkanın cami kundaklanması olayına çöp
konteynırı ya da çöp yakma işine benzetmesini kabul
edilemez olduğu üzerinde ayrıntılı olarak durdu.
IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün en son olarak
çıktığı kürsüde birlik mesajları verdi. “Aynı geminin
yolcularıyız gemi batarsa hepimiz batarız” diyen Ergün konuşmasını şöyle sürdürdü. “Oruç kalkandır
haramlara karşı zulme teröre, çirkinliğe, toplumu ifsad edecek yanlış yönlendirecek her şeye karşı kalkandır. Zaman zaman farklı renklerimiz farklı tonajlarımız olabilir hatta farklı dinlerimiz de olabilir. Biz
tamamını Hz. Ademden Hz. Havvadan dolayı hepsini severiz” dedi. Konuşmasını ayeti kerimelerle sürdüren Ergün davete teşriflerinden dolayı katılımcılara teşekkür etti.
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
sayfa 9
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
vrupa Türk İslam Birliğinin geleneksel
olarak her yıl verdiği iftar daveti bu yıl
yine renkli katılımlarla yapıldı. Köln
MK Palast salonunda verilen iftar yemeğinin
onur konukları TC. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, TC. Başbakan Müşaviri Sadettin Erkılıç, DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr.
Ali Dere, ATİB Kurucu Genel Başkanı Musa
Serdar Çelebi, IGMG Genel Sekreteri Oğuz
Üçüncü, ISLAMRAT Başkanı Ali Kızılkaya,
Müslümanlar Merkez Konseyi Başkanı Aiman
Mazyek, UETD Genel Başkanı Hasan Özdoğan, THY Köln Müdürvekili Eyüp Atay, DİTİB Yönetim Kurulu Üyesi Orhan Bilen, Ehlibeyt Vakfı Başkanı Fuat Mansuroğlu, Almanya Alevi Federasyonları Başkanı Alişan Hızlı,
Türkiyem Gmbh Yönetim Kurulu Başkanı
Mustafa Duran ve pek çok iş adamı, Zaman
Gazetesinden Ziver Ermiş ve Sabah Gazetesi
Avrupa Sorumlusu Mikdat Karaalioğlu ve İbrahim Taş, Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni
Sinan Aktürk başta olmak üzere 600 yakın davetli ATİB iftarında beraber oldular. Kanal Avrupa Televizyonunun canlı olarak verdiği yemekte siyasal ve sosyal mesajlar verildi.
Misafirlerin karşısına ilk olarak ev sahibi
ATİP Genel Başkanı Selahattin Saygılı yaptığı
selamlama konuşmasında özellikle Somalide
yaşanan tarihi açlık trajedisinin üzerinde durarak şunları söyledi: „Somaliyle ilgili bir kampanya yaptık iyi neticeler aldık. Topladıklarımızı önümüzdeki hafta kardeşlerimiz Somaliye götürecekler. Değerli kardeşlerim oralarla
ilgili tecrübelerimiz var acemisi değiliz. Her
sene sizlerin kurbanlarınızı, yardımlarınızı dağıttık, iftar çadırları açtık oraların yabancısı
değiliz. Diğer kuruluşlarla beraber yıllardır
yaptığınız yardımları ulaştırdık. Aziz kardeşlerimiz bir teklifimiz var Alman kiliseleriyle
müslüman kuruluşlar, camilerimiz, bir de müşterek Somali için ortak hareket edelim. Orada
ortak amaç insanı mutlu etmek ise hepimizde
Adem`in çocuklarıysak hangi dinden olursak
olalım hangi milletten olursak olalım burada
kiliseler ve camilerimizle müşterek çok ciddi
bir yardım toplayalım. En azından insanlık vazifemizi ortaya koyalım.
Göçün 50 yılında Almanyadayız. İftar veriyoruz. Demekki biz buralıyız. Ama biz biz
olarak kalmak istiyoruz. Milli kimliğimizi,
şahsiyetimizi, değerlerimizi, inançlarımızı da
muhafaza ederek içinde bulunduğumuz ülkenin de vatandaşı olarak varlığımızı sürdürmek
istiyoruz. İçişleri Bakanının geçen günlerde
bir yerde söylediği bir sözü biraz garip karşıladım. Bize teklifi şudur. Diyorki; “Göçmenler
artık burayı vatan kabul etmeli” Biz burayı vatan kabul ettik siz de vatandaş deyin bağrınıza
basın. Değerli kardeşlerim bu noktada sıkıntı
var bu noktada problemimiz var. İslam dini
resmen tanınmalı milyonlarca insan burada
yaşayacak siz bunları tanımayacaksınız. Bir
takım fedakarlıkta bulunmamızı bekleyeceksiniz. Çiffte vatandaşlık başka milletlere veriyorsunuz biz Türklere gelince kolaylık sağlamıyorsunuz.
Değerli kardeşlerimiz biz her türlü şiddetin
karşısındayız. İnsan öldürmeyi lanetliyoruz’’
diyerek konuşmasının sonunda aile çok önemlidir bizim burada bir araya gelmemiz salonları doldurmamız varlığımızı muhafaza etmemizin kanıtıdır buraya katılımınızdan dolayı şahsım ve teşkilatım adına teşekkür ederim” dedi.
Genel Başkanın ardından kürsüye TC. Köln
A
sayfa 10
Hayat
ATİB İFTARINDA KONUŞAN GENEL BAŞKAN SAYGILI
“AFRİKA İÇİN CAMİLERLE KİLİSELER
BERABER HAREKET ETMELİ”
Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa davetlilere
seslendi. Basa kısaca şunları söyledi: “Bu güzel iftarda sizlerle birlikte olmaktan gurur duyuyorum. Almanya gibi bir yerde toplumumuza hizmet eden ATİB`in iftar yemeğinde bulunmak, yine ATİB gibi topluma hizmet eden
Sivil Toplum Kuruluşlarıyla bu iftar yemeğinde bulunmak bizim için bir mutluluk. Değerli
vatandaşlarım Somalide büyük bir insanlık
dramı yaşanmaktadır. Sayın Başbakanımız yanına eşini de alarak bir heyetle Somali`ye gitmiştir. Dünya kamuoyunun dikkatini çekmek
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
için büyük bir girişim başlatmıştır. Biz Afrikayla çok köklü ilişkileri olan bir millletiz. Somali kanadığı zaman ilk önce Türkiye ve Türkiye`nin başbakanı oraya gitmiştir. Şimdi bu
mübarek Ramazan ayında bizlere düşen devletimizin ön ayak olarak başlattığı bu kampanyaya katkı sağlamaktır. Ben bu vesileyle davetinden dolayı ATİB yönetimine içtenlikle teşekkür ediyorum” dedi.
DİTİP Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere de
yaptığı kısa bir selamlama konuşmasında özetle şunları söyledi. Ramazan ayının manevi ik-
limini yaşıyoruz. Değerlerimizle hissiyatımızla yenileniyoruz. Bunlar bizim kazançlarımız.
Ama Ramazan`ın getirdiği kazanımlar sadece
bireysel degil toplumsal bir kaynaşmadır.
Uyum Bakanı Schneiderin de ifade ettiği gibi
artık Almanya`nın bir parçası olduk.
Sayın Başbakan ve Diyanet İşleri Başkanımızın da dahil olduğu bir heyetle Somaliye
gitmişlerdir ve İslam ülkeleri Dışişleri Bakanları İstanbulda bir araya gelmişler ve bir eylem
planı hazırlamışlardır. Cenab-ı Allah bundan
sonraki Ramazanımızı kendi dünyamız açısından değil bütün dünya için daha idrakli huzurlu yaşamayı bizlere nasip etsin” dedi.
Müslümanlar Merkez Konseyi Başkanı Aiman Mayzek de kısa bir selamlama konuşması yaptı. Mazyek: “Ramazanda fitre zekat verilip teravih namazında bir araya gelindiği dönemlerde başka toplumlarda kırılmalar varken
bizim camilerimizde birleşmeler yaşanıyor.
Peygamberimiz buyuruyorki: “En iyi müslüman odur ki yanında kendini güvende hissettiğindir” diyerek, bu davetten dolayı ATİB`e teşekkür etti.
İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları adına kürsüye gelen Genel Sekreter Oğuz Üçüncü
özetle şunları söyledi. Üçüncü Somaliyle ilgili
bütün konuşmalara katıldığını aktararak konuyu farklı bir noktaya çekti. Üçüncü “30 senedir
oruç tutuyorum hiç bir Ramazan geçmemiştirki böyle bir sıkıntıyla karşılaşmayalım. Adil
bir şekilde yeryüzünde paylaşmayı şiar edinirsek zannedersem öyle bir dünyaya çalışıcağız
ki yardım edecek insan bulamayacağız. İnşaallah bu ve buna benzer iftarlar yardım edilecek
insan sayısını azaltmaya yarayacak ve daha
bambaşka konuları konuşmak için bir araya
geleceğiz. Yine Çinliler bir birlerine beddua
edecekleri zaman “hareketli zamanlarda yaşa”
derlermiş. Çok haklılar, biz kime ne yaptıkki
hareketli zamanlarda yaşadığımız kesin. İslam
bu toprakların parçası mı müslümanlar bu toprakların parçası mı diye çelişkiler içindeyiz.
Bu manada sivil toplum örgütlerinin birlikte
hareket etmelerinde ve özellikle ihtisaslarını
geliştirip genç insanlara imkan ve fırsat vermelerini hatırlatıyor hepinize saygılar sunuyorum” dedi.
Şair Ozan Yusuf Polatoğlu`nun şiir söyleyişisinin ardından AtiB Kurucu Genel Başkan
Musa Serdar Çelebi de kısa bir selamlama konuşması yaptı
Yapılan Kur`an tilaveti ve duanın ardından
proğram sona erdi.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Mahmut AŞKAR
Batı ve Batılı Değerler
Tükenirken...
Hazırlıklı olmak; kabullenmek veya boyun
eğmekten ziyade, tedbirli olmak demektir.
Kendi içinde kan, dışarıda ise itibar kaybeden Batı’yla içiçe yaşayan “Öteki”ler ne
yapıyor? Ötekilerin de
asıl öteki’si, malumunuz olduğu üzere, İslâm’dır. Bu dini temsil
ettiği iddiasında olan
müslüman, kendisi
için artık cazibesi kalmayan Batılı değerlerin yerine koyduğunu
zannettiği değerlerin ne
kadarı gerçekten kendisindendir?
asat bir bilgi birikimiyle
dünyadaki gelişmeleri takip
edenler bile, iki önemli noktadaki değişimi farketmiş olmalıdırlar. Bunlardan birisi; son birkaç asırdan bu yana dünyanın tamamına ya-
V
kınında hâkimiyetini kabul ettirmiş
Batı Medeniyeti’nin giderek değer
kaybına uğraması, diğeri ise; bizatihi Batı’nın kendi içinde değerler bazındaki tükenişidir.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük hezimeti Batı, önce
İran’da daha sonra Afganistan’da
yaşadı. Bu hezimeti, ABD’nin Vietnam’daki askerî yenilgisiyle kıyaslamak eksik ve yanlış olur. İran’da
Şah rejimiyle içiçe olmuş kapitalist
ABD’nin yenilgisiyle, Afganistan’daki Sovyet Rusya sosyalizminin Babrak Karmal ve benzerlerinin
nezdinde yenilgisi arasındaki ortak
nokta; birinde kapitalizme, diğerinde ise sosyalizme büründürülmüş
Batılı değerlere gösterilen tepkidir.
Bugün itibariyle özellikle Kuzey
Afrika’dan Suriye’ye kadar uzanan
Arap coğrafyasındaki siyasî ve sosyal çalkantıların temelinde yine, Batılı değerlerin kültürel anlamda yılmaz bekçileri despot rejimlere karşı
duyulan öfke yatmaktadır. Batı, kendi içinde çok değer verdiği, “olmazsa olmaz” dediği, insan hakları ve
demokrasi gibi kavramları, işbirliği
içinde olduğu müslüman ülkelerin
rejimlerinde, “olmazsa daha iyi
olur” demeye getirdi. Düne kadar
Batı hayranı (müslüman) toplumlar,
bizzat Batılılar tarafından içi boşaltılmış veya kendi içlerinde bir değe-
re sahip olan kavramların müslümanlara gelince nasıl değersizleştiklerini görünce, Batılının kendisi kadar değerinin de bir kıymeti harbiyesinin kalmadığını anladılar.
Batı, geçmişte siyasî ve askerî
galibiyetlerini kültürel üstünlüğü sayesinde kazanırdı. Şimdi üstün teknolojiye sahip donanımlı ordularına
rağmen başarı elde edemiyorsa, bu
başarısızlığın temelinde erozyona
uğrayan, inandırıcılığını kaybeden
Batılı değerleri aramak gerek. Kendi
kültür coğrafyasında da hızla tüketilen değerler yüzünden Batı bugünlerde iktisadî ve siyasî istikrarını ve
gücünü de tüketmektedir.
Böylesi bir Batı, karşısında yükselen bir başka kültürel kodlara ait
değerleri görünce kıskanacaktır!
Kıskançlık husumeti, husumet de
düşmanlığı doğurur. Batı, kendi dışındaki medeniyetle eşit seviyede
birlikteliği asla kabullenemez ve
hazmedemez!... Eğer bu hakim medeniyetin boyunduruğu altına girmeyi kabullenmiyorsanız, beklenmedik bir zaman ve ummadık bir ortamda belanın her türlüsüne hazırlıklı olunuz...
Hazırlıklı olmak; kabullenmek
veya boyun eğmekten ziyade, tedbirli olmak demektir. Kendi içinde
kan, dışarıda ise itibar kaybeden Batı’yla içiçe yaşayan “Öteki”ler ne
yapıyor? Ötekilerin de asıl öteki’si,
malumunuz olduğu üzere, İslâm’dır.
Bu dini temsil ettiği iddiasında olan
müslüman, kendisi için artık cazibesi kalmayan Batılı değerlerin yerine
koyduğunu zannettiği değerlerin ne
kadarı gerçekten kendisindendir?
Günümüzde dindar kesim için
“muhafazakâr” tabiri kullanılmaktadır. İhsan Eliaçık’a göre, “gelmiş
geçmiş en büyük muhafazakâr Ebu
Cehil’dir”. Ali Şeriati’ye göre de,
tarihin en büyük devrimcileri peygamberlerdir. Bir başka ifadeyle;
Ebu Cehil statükonun, yani durağanlığın, değişmezliğin temsilcisi,
Hz. Peygamber ise, değişimin, teka-
[email protected]
mülün, yeniliğin temsilcisi... Zaten
İslâm tarihinin belli bir döneminden
sonra Cahiliye Mufafazakârlığıyla
Muhammedî İlericilik arasında gidip gelen müslüman, arkasına sığındığı kavramların arka planından bihaberdir.
Batı’dan ithal ettiğimiz kavramların birçoğunun fikir dünyamızda
ve edebiyatımızda karşılığı olmadığı
hâlde, sağ`ımızı Batı sağına,
sol`umuzu da Batı soluna adapte etme saplantısından bir türlü kurtulamıyoruz. Batı’nın “konservativ” kalıbına kendi muhafazakârlığını yerleştiren müslümanın cihanşümul
olabilme ve düşünebilmesi mümkün
değildir. İslâm’ın, Hz. Ebuzer çizgisini sosyalizme benzetmek ise, bu
dine yapılabilecek en büyük hakaretlerden birisidir. Yeni nesil “muhafazakâr”larımızın belli kesimini Batı’nın Kalvenistlerine muadil olarak
görmenin özünde, müslüman dindarın hıristiyan dindara benzemesi veya benzetilmesi sözkonusudur. Her
iki durumda da, inandığı gibi değil
de, yaşadığı gibi inanan bir güruhla
karşı karşıyayız ki, müslümanın asıl
“yumuşak karnı” burasıdır.
Batılı değerler hükmünü, cazibesini ve geçerliliğini heryerden önce
Şark’ta yitirmeye başladı. Osmanlı’nın son ve Cumhuriyet’in ilk dönem aydınlarının en çok etkilendikleri Fransa ve “Hürriyet, adalet, eşitlik ve kardeşlik” sloganıyla özdeşleşen Fransız Devrimi’nin üzerinde,
en kuzeyinden en güneyine kadar
Afrika siyah bir lekedir.
Borsa merkezlerinde inip çıkan
grafiklerden gözünü ayırmayan
müsrif Batı, Afrika’daki açlıktan
ölen yavruların çığlıklarına kulak tıkamaya devam ediyor. Batı kendi
değerleriyle birlikte tükenirken, medeniyetimizin tükenmemiş ve henüz
tüketilmemiş değerleriyle biz, “alternatifi olmayan” olabiliriz.
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
sayfa 11
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
Asım TOZOĞLU
Okuyucuya Sevindirici
İki Haber
Diplom-Volkswirt
Vergi Denkleştirme Derneği Başkanı
[email protected]
unlardan birincisi, sosyal
evde oturup da kira farkı
ödemek zorunda olanlar
artık Temmuz 2011`den itibaren
yürürlükten kaldırılan ‘fehlsubventıonsabgabe’ yasasıyla bu yükten
kurtulmuş bulunuyor.
Bilindiği gibi 25 yıldır Hessen
Eyaletinde uygulanan bu yasa ile
sosyal evde oturan insanların gelirleri daima kontrol ediliyor ve
belirlenen ölçüleri aşan gelire sahip
olan ailelerden extra kira farkı tahsil ediliyordu.
Hessen Eyalet Hükümetinin
aldığı bir kararla yasa iptal edildi.
Okuyucularımızdan ‘daueauftrag’ yoluyla devamlı ödeme talimatı verenlerin bu işlemlerini
B
durdurmalarını salık veriyoruz.
İkinci haberimiz, Yüksek Mahkeme kararı. Federal Sayıştay, aldığı aktüel bir kararla, eğitim masraflarının tamamen vergiden muaf
olmasını belirledi. Bugüne kadar
olan uygulamada yüksek tahsil
yapanlar veya meslek eğitimi görenler yılda dörtbin euroya kadar
olan eğitim masraflarını vergiden
muaf olarak brüt miktardan düşebiliyorlardı. Çoğu kimsenin gelirinin
az olmasından dolayı vergi kesintisi az olduğu için veya hiç olmadığından dolayı bir faydasını görmüyorlardı.
Yüksek Mahkemenin verdiği
kararla, geçmişe dönük masraflar
dört yıla kadar geri gidilerek, vergiden düşülebilecek. Yani, bir başka deyimle, mesleği hak ederken
yapılan masraflar, meslek sayesin-
T.C. Başkonsolosu
İftarda Buluşturdu
.C. Köln Başkonsolosu
Mustafa Kemal Basa’nın her
yıl gelenek haline getirdiği
iftar davetine, geçtiğimiz yıllardaki
gibi sivil toplum temsilcileri iştirak
ettiler. Canlı Türk tasavvuf klasikleri eşliğindeki iftar daveti Köln
Bosboros Restaurantta verildi.
Davetliler arasında göze çarpan
T.C. Başbakan Müşaviri Sadettin
Kılıç, DİTİB Genel Başkanı Prof.
Dr. Ali Dere, Yeşiller NRW Eyalet
Milletvekili Dr. Arif Ünal ve Eşi,
Köln Din Ateşesi Zekeriya Bülbül,
Köln Çalışma Ateşesi Tahir Özdemir, IGMG Genel Sekreteri Oğuz
Üçüncü, KRM`den Ali Kızılkaya,
ATiB Genel Başkanı Selahattin
Saygın,
Köln
Büyük
Şehir
Belediyesi Meclis Üyesi (SPD)
Malik Karaman, Ehlibeyt Vakfı
T
sayfa 12
Başkanı Fuat Mansuroğlu, Köln
Alevi Dernekleri Başkanı Alişan
Hızlı, DİTİB Genel Başkan
Yardımcısı Orhan Bilen, Türk Hava
Yolları Köln Müd. Vek. Eyüp Atay,
UETD adına da Salih Altınışık
davette hazır bulundular.
Yaklaşık 50 davetlinin katıldığı
yemekte Türkiye İş Bankası, Şekerbank Köln Müdürleri, yine sivil toplum temsilcileri de hazır bulundular.
Basın temsilcilerinin de davetli
olduğu iftar yemeğinde Köln
Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa
kısa bir selamlama konuşması yaptı.
Basa katılımdan dolayı davetlilere
teşekkür ettiği konuşmasında. Köln
konsolosluğunun
yeni
Türk
Pasaportlarından bu güne kadar 40
bin adet verdikleri bilgisini de paylaştı.
de kazanılan gelir ve dolayısıyla
ondan kesilen vergiden düşülecek.
Böylelikle vergi adaletsizliği ortadan kalkmış oluyor.
Örneğin 2009 yılında gerçekleştirilen eğitim masrafları (Ausbildungskosten) 2010 yılı için yapılan vergi denkleştirme işlemlerinde düşülebilecek.
Sayıştay`ın kararı: (Bundesfinanzhof AZ:VIR 38/10 ve VIR
7/10)
SSK (SGK) Olayı
Okuyucularımıza bir kez daha
hatırlatmamız gereken çok önemli
bir konu da Türkiye emekliliği için
Sosyal Güvenlik Kurumuna ödenen paraların Alman maliyesinden
vergi azaltıcı faktör olarak düşülmesidir.
Çok sayıda vergi uzmanının bile
maalesef bu konudan haberdar
ürzburg Belediyesi
şehirde bulunan muhtelif millet ve cemiyetlere mensup cami dernekleri
ile Eğitim dernekleri mensuplarına iftar yemeği verdi.
Proğrama
ev
sahibi
Würzburg Belediye Başkanı
Georg Rosenthal, Belediye yetkilileri, DİTİB, IGMG, IKB,
Islamische
Gemeinscaft
Würzburg, Isl. Bosnische
Kulturzentrum,
Ahmediye
Cemaati gibi dini cemaatlerle
birlikte Kimus ve Main-Bildung
gibi Eğitim dernekleri yöneticileri, Din görevlileriyle birlikte,
Katolik, Protestan kiliseleri
papazları, Dom kilisesi papazı
ve diğer davetliler katıldılar.
Tawabil Müzik grubunun
klasik
müziği
eşliğinde
Belediye meclisi salonunda
W
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
olmadığını görmekteyiz. Çünkü
onlar da bizden gerekli bilgileri
rica etmektedirler. Oysa Türkiye`de yapılan bu ödemeler sayesinde
bilhassa paralı çıkış alan vergi
mükellefleri hiç de azımsınmıyacak şekilde vergi iadesi almaktadırlar.
Bilhassa hatırlatmak istediğimiz
bir konu da eşlerden her ikisinin
aynı yılda Sosyal Güvenlik Kurumuna para yatırmalarının faydayı
azaltmasıdır. Kısacası, bir uzmana
danışmadan ve hesaplatmadan işlemlerinizi başlatmayınız.
Not: Hessen Eyaleti maliyelerinde sistem değiştirilmesinden
dolayı işlemler uzun sürecektir.
Vergi iadesinin sonuçlarını bekleyenlerin sabretmeleri gerekmektedir.
Würzburg Belediye
Başkanından İftar
yapılan toplantıda Belediye
Başkanı Georg Rosenthal ve
dernek temsilcileri kısa selamlama konuşması yaptılar.
Würzburg Belediye Başkanı
Georg Rosenthal konuşmasında,
misafirlerine “Hoş geldiniz”
dedikten sonra, misafirperverliğin bütün dinlerde önemli olduğunu, Ramazan`ın ilk günü
müslümanları misafir olarak
ağırlamaktan duyduğu mutluluğu ifade etti. Şehrinde yaşayan
değişik ülke ve milletlere mensup müslümanların Würzburg
için dini ve kültürel bir zenginlik olduğunu belirten Başkan
Rosenthal, müslümanlarla bir-
likte hoşgörü ve diyalog ortamında yaşamaktan dolayı memnuniyetini dile getirdi.
Hazırlanan yemekler konusunda bilgi veren ahçıbaşı da
malzemeleri ve yemekleri müslümanların hassasiyetlerini dikkate alarak, müslümanlarla
yapılan istişareyle hazırladıklarını gönül rahatlığıyla yiyebileceklerini belirtti.
Proğram, Bosnalılar Camii
imamı Zahir Durakovic’in okuduğu akşam ezanını müteâkip
ikram edilen iftar yemeği ve
belediye binasında hazırlan
salonlarda kılınan akşam namazıyla sona erdi.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Prof. Dr. Ali DERE
Ramazan İkliminden
Ramazan Bayramına
Unutmamalıyız
ki, acılar ve zorluklar kadar sevinçler de paylaşarak artar. Bu
yüzden bir bayram sevincinden
başta çocuklarımız olmak üzere
kimse mahrum
kalmasın, bayramlar bayram olsun,
zihin ve gönüllerimizde güzel hatıralar bıraksın.
üce dinimiz İslam’ın, Allah’ın, yetenek, algı, keşif
ve ahlaki değerler gibi
özellikleri ile en güzel ve seçkin
tarzda yaratmış olduğu insana bu
gerçekleri bir hatırlatmak, bir kez
daha anlatmak çabasında olduğunu
Y
biliyoruz. Elbette bu hatırlatmalara
kulak vermek insan için bir erdem,
birey ve toplum için bir esenlik vesilesidir.
İslam’ın bireyden başlayan çağrısının aynı zamanda ne kadar toplumsal ve ne kadar evrensel olduğunu, gerek İslam tarihinin farklı
kesitlerinde gerekse bu gününde
görebilmekteyiz. Bir başka ifade
ile İslam dini, bireyi ihmal etmeden toplum hayatına ihtimam gösterir, dayanışmayı, kaynaşmayı ve
anlaşmayı, kısaca huzur ve refahı
paylaşmayı telkin eder. Bu yönüyle
O’nun öğreti ve çabası hem birey
hem toplum içindir.
Geride bıraktığımız bu senenin
Ramazan ayı vesilesiyle bir kez daha bu hususları tecrübe ettik, bireysel anlamda başta oruç olmak üzere yoğunlaşan ibadetlerimizle, bedenlerimiz yerine bu kez manevi
dünyamızı beslemeye özen gösterdik; dini ve insani tutumlarımızı,
ölçü ve prensiplerimizi, toplumsal
sorumluluk ve ilişkilerimizi yeniden gözden geçirdik.
Bu bereketli ayda sosyal yönümüzü ve toplumsal ilişkilerimizi
yenileme, geliştirme ve kuvvetlendirme fırsatı bulduk. Bu ay vesilesi
ile yapılan yayınlar, konuşmalar ve
tanışmalar bir yandan İslam hakkında bilgilerimizi yeniledik, diğer
taraftan iftar sofralarında sadece
Müslüman olan değil aynı zamanda gayri müslim komşu ve arkadaşlarımızla bir araya gelerek tanışmalarımızı derinleştirdik, kendimizi anlatma ve anlama fırsatı
yakaladık. Umarım bu anlama ve
anlatma gayretlerimiz Alman toplumunda daha sağlıklı ve kapsamlı
ilişkiler kurmamıza katkı sağlar.
Zira anlamak, anlaşmak ve bunun
üzerine iyi niyete dayalı bir güven
tesis etmek bir dizi sorunların herkesimi memnun edecek tarzda çözüme kavuşturulmasının ana anahtarını oluşturuyor.
Bu gün Almanya’daki İslam ve
Müslüman varlığı gibi Ramazan
ayının ve iftar programlarının da
Almanya’nın toplumsal hayatının
bir parçası olduğunu görüyoruz.
Bütün bunlar bize İslam’ın Almanya’da kurumsal ve sosyal bir gerçeklik olduğunu gösterirken, Müslüman bireylere ayrı bir sorumluluğu ve aşamayı da hatırlatıyor, hatta
talep ediyor. Bu da İslam’ın evrensel değerler dünyasının ve her davranışta kendisini gösteren olgun
ahlâkının takınılması, taşınması ve
sergilenmesi. İslam inanç, bilgi ve
güzel davranış bütünüdür. İslam’ın
tam ve doğru takdimi de ancak bu
üç unsurun bir arada sergilenemesine bağlıdır.
Bu nedenle Ramazan ayında
gösterdiğimiz duyarlılıklar ve elde
ettiğimiz güzel alışkanlıklar Ramazan sonrasında da derinleşerek devam etmelidir.
Bir ibadet ayı sonrası idrak ettiğimiz Ramazan bayramı ise bizim
için önemli ama görünen kısmi bir
mükafaat. Birey olarak bizim ve
genel olarak toplum için. Bir aylık
manevi yenilenme mevsiminde
sonra, bir kursu, bir programı başarmış olmanın sevincini tatma ve
bunu başkaları ile paylaşma zamanı. Bunlarla aileden yakın akrabalara, içinde yaşanılan toplumdan
DiTiB Genel Başkanı
ülkeye ve bir dünya uzanan bir başka paylaşımı ve kaynaştırmayı görüyoruz. Bir görevi yapmış ve başarmış olmanın huzuru, manen yenilenmiş ve güçlenmiş olmanın bilinciyle, toplumla bir de bir sevinci
ve coşkuyu paylaşarak bir araya
geliyoruz, kaynaşıyoruz. Bu surette bir bayramı topluma malediyor,
toplumla paylaşıyoruz, Ramazan
bayramımızı da Almanya’nın güzel bir zenginliğine, parçasına dönüştürüyoruz.
Unutmamalıyız ki, acılar ve zorluklar kadar sevinçler de paylaşarak artar. Bu yüzden bir bayram sevincinden başta çocuklarımız olmak üzere kimse mahrum kalmasın, bayramlar bayram olsun, zihin
ve gönüllerimizde güzel hatıralar
bıraksın.
Toplumlara toplum bilincini,
paylaşma ve aidiyet duygusunu
kazandıran farklı duygu vesilelerinden biri de bayram sevinçleridir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s) Medine’ye hicret ettiğinde, Medine
toplumu eğlenip neşelendigi iki
bayramı kutluyordu. Peygamber
Efendimiz Medinelilerin cahiliye
izleri taşıyan bu kutlamlarının yerine “Allahu Teâlâ size, kutladığınız
bu iki bayramın yerine, daha hayırlısı olan Ramazan bayramı ile
Kurban bayramını hediye etti” diyerek bütün müslümanların sevinip
eğleneceği İslâm’ın iki bayramını
bildiridi1. Biz de Peygamberimizin
haber verdiği bu coşkulu günü usul
ve âdâbın uygun bir tarzda kutlarken, hem yeni bir manevi iklime
hem de çoşkulu bayramlara bizleri
eriştirmesini nimeti ve ihsânı bol
Cenab- Hakk’tan niyaz ediyoruz.
1 Sünen-i Ebû Dâvud, Salât, 239;
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
sayfa 13
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
ATiB Genel Başkanı
Selahattin Saygın’ın
Ramazan Bayramı Mesajı
eyecanla beklediğimiz ve her anını dolu
dolu
yaşadığımız
Rahmet, mağfiret, bereket ve
hikmetle bezenmiş güzel bir
Ramazan ayını daha geride
bıraktık.
Bu ayda kendimizi yeniledik, Kur’an ile hemhal olduk, manevi dünyamızı güçlendirdik, derin nefis muhasebeleri yaptık, hatalarımızdan
dolayı tevbe ettik, af ve özür
diledik. İyiliklerimizi ve güzel yönlerimizi artırmaya, geliştirmeye çalıştık. İftar sofralarımızı
paylaştık, en yakınımızda bulunandan en uzak ülkelerdeki ihtiyaç
sahibi kimsesizlere yoksullara gücümüzün yettiği kadar ulaşmaya
çalıştık. Bütün bunları yaşarken huzur bulduk ve bir hüzünle Ramazan bayramına ulaştık.
Ramazan ayını ve oruçlu günlerini arkada bırakmanın mutluluğunu değil, hata ve günahlarımızdan döndüğümüzün af dilediğimizin, Yüce Allah’a imanla samimi kul olma çabası içinde olduğumuzun, “O”nunla huzur bulduğumuzun ve Efendimiz Hz. Peygamber`in “Ramazan ayı evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennem ateşinden kurtuluştur.” Hadislerine mazhar olmanın bayramını
yapıyoruz.
Çünkü bayramlar manevi hayatımızda müminlerin mutluluk
kaynağıdır. Sevinçlerin paylaşıldığı, güzelliklerin yaşandığı, büyüklerin ziyaret edildiği, çocukların ve yetimlerin korunduğu, kollandığı, sevildiği ve sevindirildiği güzel günlerdir.
Ramazan ayında verilen fitre ve zekât bu ayın bereketidir, rahmetidir. Bu ayın güzellikleri bayrama intikal eder. Bu bayramın büyüklüğü, güzelliği Ramazan ayından geliyor.
Bizim kültürümüzde onun için “Elveda ramazan” yazıları yaygındır. Biz ramazanın bitişinden dolayı hüzünlü, elde edilen kazançtan dolayı sevinçliyiz. Bugün bu sevincimizi bayramla taçlandırıyoruz.
Bayramlar dini olabilir, milli olabilir, toplum tarafından özel kabul görür. Dini bayramlar ümmetin tamamı için çok önemlidir. Cenab-ı Allah tarafından kullara hediye edilen bayramların apayrı bir
yeri vardır.
Günlük hayatta insanların birçok sıkıntıları, kederleri vardır,
müminler bu meselelerine rağmen, bayramın manevi havasına girer
ve sevgiyi çevreyle paylaşırlar.
Bayramlarda dostluklar gelişir, küskünler barışır, hoşgörü, akrabalık duyguları artar, karşılıklı ziyaretler en üst düzeye çıkar, yaşlıların elleri öpülür ve duaları alınır.
Bayram günleri Baba ve Anneler asla ihmal edilmemeli, gönülleri mutlaka alınmalı. Yakınlarımıza gidemiyorsak mutlaka gönülleri bir telefonla alınmalı ve güzel sözlerle büyüklerin dualarının ne
büyük bir nimet olduğu bilinmeli.
Bayramlarda yoksullar, yolcular, garipler, yetimler, öksüzler
korunmalı, kollanmalı ve mutlaka sevindirilmelidirler. Komşular
birbirlerini karşılıklı ziyaret etmeli, gönüller alınmalı ve ikramlar
yapılmalı.
Bayram sevgidir, kardeşliktir, rahmettir, paylaşmadır. Yunus
Emre’nin “Sevelim sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz” gelin bu
günlerin rahmetini ümmet olarak yaşayalım.
Bu duygu ve düşüncelerle, bayramların bayram gibi yaşandığı,
sevginin, hoşgörünün, huzur ve barışın, birlik ve beraberliğin, mutluluğun hakim olduğu, insani değerlerin gözetildiği, dökülen gözyaşların, akan kanların sona erdiği, açlığın ve yoksulluğun ortadan
kalktığı günlere insanlığın ulaşması için, bayramların birer vesile
olması dileği ile, Aziz Milletimizin, Avrupadaki soydaşlarımızın ve
İslam aleminin Mübarek Ramazan bayramını tebrik ediyor, bayramın huzur ve barış, insanlık alemine de hayırlar getirmesini Yüce
Allah’tan niyaz ediyorum.
H
sayfa 14
Hayat
Mülklerinin Geri Verilmesi ve Birlikte
İftar Yapılması Tarihi Birer Adımdır
slam Toplumu Milli Görüş
(IGMG) Genel Sekreteri
Oğuz Üçüncü, Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanı Sayın
Recep Tayyip Erdoğan’ın, dini
azınlıkların Türkiye tarafından
el konulan mülklerinin yapılan
düzenlemeyle geri verileceği
yönündeki açıklamasından
duyduğu memnuniyeti “Bu
doğru yönde atılmış tarihi bir
adımdır” cümlesiyle dile getirdi. Üçüncü ayrıca şunları
ifade etti:
“Türkiye
Cumhuriyeti
Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bu düzenleme
ile sadece Türkiye’de yaşayan dini azınlıkların
eşit muamele görmeleri ve hukuki eşitliğine katkı
sağlamamış, aynı zamanda yaptığı açıklamada
doğru ifadeleri seçerek kullanmıştır. Sayın Erdoğan’ın açık bir şekilde din, etnik köken veya yaşam tarzından bağımsız olarak bütün insanların
eşit olduğunu ve özgürlükçü bir hukuk devletinde,
birinci ve ikinci sınıf vatandaş ayrımının mümkün
olmadığını dile getirdiği konuşmasını memnuniyetle karşılıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın geçmişte
devlet adına yapılan kusur ve hataları kabul ederek bundan sonra bu hataların geçmişte kalacağını vurgulaması da ayrıca önem taşımaktadır. Bu
anlayış samimi bir özeleştirinin göstergesidir ve
Sayın Erdoğan’ın dışlanma ve haksızlıklarla mücadele konusundaki kararlılığını göstermektedir.
Türkiye, Sayın Başbakan’ın da dediği gibi öteden beri çok kültürlü bir ülkedir ve burada camiler gibi kiliseler ve sinagoglar da aynı sokak üzerinde yaşayabilmektedir. Bu çeşitliliğin; farklı
din, etnik unsur ve yaşam tarzlarının korunması,
çoğulculuk ilkesi, hukuk devleti ve demokrasinin
bir gereğidir.
Türkiye, Erdoğan Hükümeti’nin yürüttüğü re-
İ
form ve demokratikleşme sürecinin kalıcı tesisi yönünde
doğru bir yolda ilerlemektedir.
IGMG, Türkiye’deki bu gelişmeleri dikkatli bir şekilde takip etmekte ve bu süreci - şimdiye kadar olduğu gibi – desteklemektedir.
Ortak iftar
Türkiye’de gayrimüslim
cemaatlerin temsilcilerinin ortak olarak Sayın Başbakan’ı iftar yemeğine davet etmeleri
ayrıca sevindiricidir. Bu gelişme hoşgörü ve ahengin hâkim olduğu ortak bir gelecek için atılmış diğer önemli bir adımdır.
IGMG, Almanya Federal Cumhurbaşkanı Sayın Christian Wulff, Federal İçişleri Bakanı Sayın
Hans-Peter Friedrich, Aşağı Saksonya Eyaleti
Sosyal İşler Bakanı Sayın Aygül Özkan ve Sosyal
Senatör Sayın Detlev Scheele’nin Müslüman dini
cemaatlerin iftar davetlerine katılmalarını da aynı
şekilde değerlendirmektedir. Böyle buluşmalar
ortak yönlerin ortaya çıkmasına, birlikteliğin güçlenmesine ve karşılıklı anlayışın teşvik edilmesine
vesile olmaktadır. Bu tür jestler, dini azınlıkların
giderek daha fazla dışlandığı göz önüne alınıldığında, günlük politikanın yön bulmasına da yardımcı olabilecektir.
Arka Plan
Türkiye’de 27.08.2001 Cumartesi günü kamu
idaresi tarafından gayrimüslim vakıfların ellerinden alınmış olan mülklerin iade edilmesini öngören bir düzenleme yürürlüğe girdi. Üçüncü kişilere satılan mülkler için ise piyasa değerlerine göre
tazminat verilmesi öngörülüyor. Türkiye Cumhuriyeti Sayın Başbakanı bu düzenlemeyi
28.08.2011 Pazar günü akşamı katıldığı gayrimüslim azınlık temsilcilerinin iftar davetinde yaparken, dini azınlıklara yönelik haksızlıkların geçmişte kaldığını vurguladı.
IGMG Rhein-Neckar-Saar Bölgesinden
Geleneksel İftar Programı
GMG
Rhein-Neckar-Saar
Bölgesi’nin Ludwigshafen
şehrinde gerçekleştirdiği geleneksel iftar organizasyonuna siyaset ve toplum çevresinden çok sayıda temsilci ve davetli katıldı.
Bölge Başkanı Yaşar Cimşit yaptığı selamlama konuşmasında Müslümanlara ve gayri müslimlere
karşılıklı saygı ve sevgi çağrısında
bulundu.
Cimşit; “Karşılıklı önyargı ve
anlaşmazlıkları aşarak, uzlaşı yolunu bulmak ve buna her zaman
hazır olmak akli olgunluğun da bir
göstergesidir. İçerisinde bulunduğumuz mübarek Ramazan ayı aynı zamanda bağışlama ayıdır. Yaşanan olumsuzlukların, karşılaşılan ayrımcılıkların ve toplumsal
dışlanmaların da bağışlanması güzel olanıdır” dedi.
İftar programına katılanlar
arasında Ludwigshafen Belediye
I
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
Başkan Yardımcısı Wolfgang van
Vliet de vardı. Van Vliet geleneksel iftar organizasyonuna övgüde
bulunurken, bu şekilde birlik içerisinde yemek ve sohbetin eyaletlerinin de kültüründe olduğunu
söyledi. Misafirler arasında Federal Milletvekili Doris Barnett de
bulunuyordu. Barnett nazik davet
için yetkililere teşekkür ederken,
birlik olmanın önemine işaret etti.
Ayrıca İslam Konseyi Başkanı Ali
Kızılkaya da bir selamlama konuşması yaptı ve bu iftar programlarının geleceğin toplumu için bir
işaret olduğunu söyledi.
Öte yandan iftar programında,
Mainz şehrinde bulunan Katolik
Kilisesi Piskoposluk Merkezi’nin
Direktörü Bernhart Nacke, misafir
konuşmacı olarak Kardina Lehmann’ın mesajını iletti.
haber
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
IGMG Hessen Bölgesi
Geleneksel İftar Programı
İ
slam Toplumu Milli Görüş Hessen Bölgesi Geleneksel
İftar Programı Frankfurt`ta bulunan Can-su Düğün Salonunda kalabalık bir davetli topluluğunun katılımı ile
gerçekleştirildi.
Her sene geleneksel olarak gerçekleştirilen iftar programına başta IGMG Genel Merkezden Genel Başkan Kemal
Ergün olmak üzere, Özel Kalem Müdürü Emrullah Yayla,
T.C. Frankfurt Başkonsolosluğu Muavin Konsolosu Ömer
Bedir, Sivil İslami Teşkilatların Hessen temsilcileri ve
IGMG Hessen Bölgesine bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren Cemiyetlerin idarecileri ve Büyükler, Kadınlar Teşkilatı, Gençlik Teşkilatı, Kadınlar Gençlik Teşkilatı Bölge Yü-
rütme Kurulları katılım sağladı.
Program takdimcisi Habib Yazıcı
kısa bir bilgilendirme yaptıktan sonra
program açılış Kur`an-ı Kerimi ile başladı.
Açılış Kur`an-ı Keriminden sonra
okunan akşam ezanı ile hep birlikte iftar yapıldı ve oruçlar açıldı.
Oruçların açılmasında sonra kılınan
akşam namazları ile programın asıl bölümüne geçildi.
Programın ev sahibi sıfatı ile IGMG
Hessen Bölge Başkanı Mehmet
Ateş bir açılış ve selamlama konuşması yaptı. Ateş konuşmasında; “Katılım sağlayan başta Genel
Başkanımız Kemal Ergün Bey olmak üzere Frankfurt Başkonsolosluğumuzun Muavin Konsolosu
Ömer Bedir Bey, diğer kardeş İslami Sivil Teşkilatlarımızın temsilcileri ve Bölgemizin ve Cemiyetlerimizin tüm idarecilerine hoşgeldiniz diyor ve en kalbi
selamlarımı sunuyorum” dedi.
IGMG Hessen Bölgesinin faaliyetleri hakkında bilgiler veren
Ateş, son dönemde Somali ile ilgili yapılan yardım çalışmalarına
dikkatleri çekti.
Mehmet Ateş`in konuşmasından sonra Hessen Eyaletindeki İslami Teşkilatların temsilcileri birer selamlama konuşması yaptılar.
Daha sonra IGMG Hilft Hasene Yardım Teşkilatının faaliyet
klibi hep birlikte takip edildi.
IGMG Hilft Hasene Yardım
Teşkilatı Temsilcisi Zafer Erten
yaptıkları çalışmalar hakkında bilgilendirmede bulundu.
Klibin gösteriminden ve bilgilendirmeden sonra T.C. Frankfurt Başkonsolosluğu
Muavin Konsolosu Ömer Bedir Bey bir selamlama
konuşması yaptı. Ömer Bedir Bey iftar programına
katıldığı için memnuniyetlerini bildirdi. Almanya`da
ve Avrupa`da sivil teşkilatların yaptığı çalışmaların
önemine de değinen Muavin Başkonsolos, Somali ile
ilgili yapılan çalışmalar hakkında da bilgilendirmeler
yaptı.
Son olarak programın şeref misafiri olan IGMG
Genel Başkanı Kemal Ergün bir selamlama ve değerlendirme konuşması yaptı. Ergün Ramazan`ın bereketinden, kardeşlik ve birliğe katkılarından bahsetti.
Özellikle son dönemdeki Somali ile ilgili IGMG`nin
yaptığı çalışmalardan da bahseden Kemal Ergün, Almanya ve Avrupa`daki gelişmelere de değindi. Ergün
geçtiğimiz günlerde Bergkamendeki camilerine yapılan kundaklama ile ilgili açıklamada da bulundu.
Özellikle Belediye Başkanının açıklamalarını eleştiren Ergün; “bir ibadethaneye yapılan bu menfur saldırının normal bir gündelik yangın olayı gibi algılanmasının yanlışlığına” dikkat çekti.
Ayrıca Norveç`te yaşanan terör saldırısına da değinen Ergün; “terörün dini ve milliyeti olmaz. Bunu
bir kere daha Norveç`te yaşanan menfur olayda gördük. Politikacıların ve özellikle de Alman politikacıların bazılarının terörle İslam arasında bağ kurmaya
çalışmaları, bununla bağlantılı olarak da İslamafobi`yi
had safhaya çıkarmaktadır” dedi.
Kapanış Kur`an-ı Kerim tilaveti ve duanın ardından proğram sona erdi.
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
sayfa 15
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
asene’nin (IGMG Hilfsund Sozialverein e.V.) 2011
Ramazan
Kampanyası
bağlamındaki yardımlarını ve
IGMG e. V.‘a ait 50.000 €‘luk yardımı Somali’de yaşanan sıkıntıyı
hafifletmek adına Ramazan ayının
ilk haftası bölgeye götüren yardım
ekibi geri döndü. Ekipte yer alan
Ogün Öztürk’ün bölgeye dair gözlemlerini aldık. Hasene’nin bölgeye yönelik Yetim Kampanyası, Su
Kuyusu çalışmaları bir taraftan
devam ederken, diğer taraftan
önümüzdeki günlerde startı verilecek Kurban Kampanyası ile de
acının ve ölümün yaşandığı Somali, Etiyopya ve Kenya’ya ağırlık
verilecek. Yine geçtiğimiz Salı günü Hasene Yardım Kuruluşu ile
IGMG e.V.’ın ortaklaşa düzenlediği kampanyanın neticesinde 68
tonluk yiyecek yardımı uçakla
Türkiye’den Kenya’daki mülteci
kampına gönderildi ve yardımlar
Somali’de yaşanan acıyı dindirme
adına devam edecek. Ogün Öztürk
bölgeye dair gözlemlerinde yürekleri burkan tabloları paylaştı. Kuraklık, açlık ve arkasından gelen
ölümü, yaşanmış hikayeler üzerinden bizlerle paylaştı. „Acıyı televizyonlardan görmek, radyolardan dinlemek, gazetelerden okumak üzüyor insanı ama bizler acıyı yerinde gördük, sıkıntı ve üzüntülerine şahitlik ettik. Onlar gözlerimizin önünde, göz göre göre ölüyorlar, buna insanlık bir an önce
dur demeli “ diyen Öztürk’ün gözlemlerini aktarıyoruz:
“Benimle birlikte, grup başkanımız Orhan Sarı, Halit Pişmek, Erkan
Doğan ve Musab Şahin geçtiğimiz
hafta cuma günü Frankfurt’tan Somali merkezli yaşanan sıkıntıyı yerinde görmek ve götürdüğümüz emanetleri iletebilmek için Kenya’daki
Daadab mülteci kampına doğru yola
çıktık.
Yolculuğumuz Frankfurt Havalimanı‘ndan başladı. Dubai üzeri Ken-
H
sayfa 16
Hayat
Avrupa’dan Somali’ye Yardım
Akışı Devam Ediyor
ya’nın başkenti Nairobi‘ye uçtuk.
Frankfurt’tan Dubai‘ye 6 saat, Dubai’den Nairobi‘ye 4,5 saat uçak yolculuğu yaptık. Nairobi’den hareketle
6 saatlik bir araba yolculuğundan
sonra Garissa şehrine geldik. Orada
yardım paketlerini hazırlattıktan sonra Daadab mülteci kampında yardımlarımızı dağıttık. Garissa ile Daadab
mülteci kampı arası 3 saatlik araba
yolcuğu uzaklıkta. Hem kamptakilere hem de çevredeki köylere toplam
3.000 yardım paketi dağıttık. Bunun
yanı sıra nakit yardımlarımız da oldu. Yaklaşık 36.000 kişiye yardım
ulaştırmış olduk.
Acıya bizzat şahit olmak daha
fazla acı verdi bizlere
O coğrafyadaki sıkıntılar televizyon ekranlarından görmekten, gazete
sayfalarından okumaktan çok daha
farklı; kuraklık neticesinde yaşanan
açlık bölge insanına ciddi bedel ödetiyor. Bunu orada bulunduğunuz zaman daha iyi anlıyorsunuz. Açlık,
susuzluk ve salgın hastalıklar ciddi
dramların yaşanmasını sebep olmuş.
İşte bir örnek; 13 yaşında bir kız
çocuğunun yanında iki tane küçük
kardeşi. Somali’den anneleriyle yola
çıkmışlar. Yola çıkmadan kısa bir zaman önce babalarını kaybetmişler.
Kampa gelirken yolda annelerini de
kaybediyor bu çocuklar. Çok küçük
yaşlarda hayatın ağır sorumlulukları
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
omuzlarına binmiş. Şimdi kampta
tek başlarına ve korunmaya, sahip çıkılmaya ihtiyaçları var.
Hiç çocuğunuzu ölüme terketmek zorunda kaldınız mı?
Kampta öyle hikayeler var ki;
günlerdir, haftalardır kendileri için
bir kurtuluş olarak gördükleri bu
kamplara gelebilmek için yollarda
geçmiş zamanları. Yetim, öksüz kalan çocuklar, çocuklarını kaybeden
anne babalar ve ne acı ki çocuklarını
kamplara yetiştirmek için halsiz düşmüş ve öleceği kesinleşmiş evlatlarını yollarda bırakmak zorunda kalmış
aileler. Şimdi çocuğu olanlara soruyorum: Hiç çocuklarınızı ölümün acı
kollarına göz göre göre terk ettiğiniz,
bıraktığınız oldu mu? Hangimiz evladını geride bırakabilir? Hangimiz
bu acıya dayanabilir ve tahammül
edebilir? Gözlerimizin önünde çocuklarımızın eridiğini yaşadıktan
sonra, ölümüne şahitlik ettikten sonra bizleri hangi yardım teselli edebilir?
Psikolojimiz bozuldu, insanlığımızdan utanır olduk!
Bizlerin gerçekten oralarda adeta
psikolojisi bozuldu. Bu insanlara çok
daha fazla yardım etmemiz gerekiyor, ellerini bırakmamamız gerekiyor. Ve şu da bir gerçektir ki, buralarda bizim vebalimiz çok büyük. Onlar
da müslüman bizler de müslümanız.
Hoş, onlar müslüman olmasalar bile
insan! Sırf keyfi olarak yaptığımız
harcamalarımızda ve bir çok israf
olabilecek tüketimlerimizde kim bilir veremeyeceğimiz hesaplar vardır.
Onlar kuraklıkla, açlıkla, ölümle imtihan ediliyorlar; bizler ise onlarla,
veremeyeceğimiz hesaplarla. Bunun
hesabını verememenin korkusu ve
endişesi bizi rahat bırakmamalı. Allah korusun, bunların hesabını verememeyi düşünemiyorum bile.
Avrupa’lı müslümanların yardımları devam etmeli…
Rabbim, bizlere yardımlarını
emanet eden ve gönderen tüm Hayırseverlerin hayırlarını kabul etsin ve
Allah onlardan razı olsun diyorum.
Tabii ki yardımların kesilmeden çok
daha fazla bir şekilde devam etmesi
gerekiyor. Oradaki insanların durumları çok vahim. Yüce Rabbim yardımları çoğaltsın inşallah!
Bizleri Nairobi’de karşılayan,
tüm organizasyonları yapan ve bizimle çok iyi ilgilenen partner kuruluşumuza, Young Muslim teşkilatına
da çok teşekkür ediyoruz. Allah onlardan da razı olsun. Çok güzel bir
organizeyle yardımları ivedilikle
yerlerine ulaştırdık. Partner kuruluşumuza ait yatılı Kur’an kursunda 361
erkek çocuğu okutuyorlar. Ve bu çocukların hepsi yetim. Çok güzel hizmet ettiklerini gördük. Yetimlerin
bulunduğu Kur’an kursuna da bir
miktar yardımda bulunduk.
Allah Somali’den gelen ve Kenya’da çok kötü şartlar altında yaşayan kardeşlerimize Avrupa’lı kardeşlerimiz eliyle yardım etsin inşallah…
haber
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Neuss’da Coşkulu ve Renkli Bir Ramazan
euss şehrinde sosyal,
kültürel ve sportif
amaçlı hizmet veren
Trabzon ili Köprübaşı ilçesi
eski adıyla Güneşara adını taşıyan derneğin her yıl gele-
N
neksel düzenlediği ramazan
programları her akşam coşkulu ve renkli görüntülerle
devam etti.
Güneşara Derneği’nin Salı akşamı düzenlediği iftar
programa iş, sanat, spor ve
siyaset dünyasından isimler
katıldı.
Okunan akşam ezanının
ardından Türkçe ve Almanca
yapılan dualarla iftar yeme-
ğine geçildi.
Güneşara Derneği’nin
ikinci Başkanı Şükrü Polat,
davetlilere dernek merkezinde her akşam farklı bir atmosfer yaşadıklarını ifade et-
ti ve dernek çalışmaları hakkında kısa bilgiler verdi.
Ramazan ayı boyunca iftar yemeklerinin her yıl geniş
katılımlı olduğunu, bu yıl da
bu geleneği sürdürdüklerini
ifade eden Güneşara Dernek
Başkanı Mustafa Aydın, iftar
davetlerine katılan bütün katılımcılara teşekkür etti. Aydın, “Biz bu ülkenin bir parçasıyız. Kültürümüzle, dilimizle, dinimizle bu ülkenin
bir parçasıyız. Türkiye’de bizim vatanımız, Almanya’da.
Biz Türkiye için ne istiyorsak
Almanya için de aynısını istiyoruz. Entegrasyonu destekliyoruz. Zaten entegre olmuşuz. Ama
asimilasyona hayır diyoruz. Farklılılıklarımız zenginlik olarak
görmeliyiz. Bu iftar
sofrası etrafında birbirimizi üzmeden, kardeşçe yaşamanın yollarını arayalım, dostluğumuzu diri tutalım.
İftar yemekleri vesilesiyle hiç olmazsa yılda bir kez bir araya
geliyor ve birbirimizle
kaynaşmış oluyoruz”
tadtallendorf`ta 20
senedir insanımızın altın ile ilgili
ihtiyaçlarını karşıladıkları ÇİL Kuyumcu iki
şubesi ile hizmet vermektedir.
ÇİL Kuyumcu sahibi
Seyyid Çİl bizlere şu bilgileri verdi: Niederkleinerstr. 47 . 35260 Stadtallendorftaki yerimizde
ve değişik yerlerde yaklaşık 20 senedir insanımıza hizmet vermeye
çalışıyoruz.
2011`in
Temmuz ayı itibariyle de
Marktstr. 7 . 35260 Stadtallendorfta da ikinci şubemizle hizmet alanımızı biraz daha genişlettik.
Her iki şubemizde de
hem altın ve hem de gümüş alımı ve satımı yapmaktayız.
Bunun haricinde seçkin markaların saatlerini
de müşterilerimizin hizmetine sunuyoruz.
Son dönemde altın fiyatlarının sürekli artması
insanımızın altına olan
talebini ve ilgisini oldukça artırdı.
Çeyrek, Yarım, Cumhuriyet altınlarının yanısıra bilezik, kolye gibi
ihtiyaçlara cevap vermekle birlikte özel siparişler de aldıklarını ve
müşterilerin istedikleri
doğrultuda bu siparişleri
hazırladıklarını söyleyen
Seyyid ÇİL, özellikle altın bozdurmak isteyen
vatandaşlarımız bizleri
arayabilirler. Bu konuda
en uygun şekilde yardımcı olacaklarını da hatırlatmak istediklerini
söyledi.
06428-40255
06428-9299351
Altın alımı ve satımı
ile ilgili bilgi almak isteyen okuyucularımız yukarıdaki telefon numalarından ulaşabilirler.
S
Sayın Müşterilerimiz;
20.08.2009 tarihinden itibaren hizmet veren AMC-Rüsselsheim büromuzda sizin
de ilginizi çekebilecek yeniliklerimizden bir tanesini daha sizlere duyurmak
istiyoruz.
Bundan böyle her ayın ilk Perşembe günü saat 14:30`dan 18:00`a
kadar ücretsiz yemek kursları yapılacaktır.
AMC ürünlerimizin sayısız avantajlarından sadece bir kaç tanesi:
Su ve yağ ilave etmeden pişirme
Daha sağlıklı beslenme ve pratik pişirme
Zaman ve enerji tasarrufları
Dünyanın en tasarruflu AMC Navigenio fırın ve ocağı ile pişirme olanakları
Ve AMC Secuquick ile üç kat daha hızlı ve hafif pişirme imkanları
Bu ve birçok AMC avantajlarını tanımak, hoş bir ortamda yemek pişirmek ve
yeni insanlarla tanışmak istiyorsanız, o zaman Rüsselsheim Mainzerstraße
18`deki büromuza sizleri de bekleriz.
Saygılarımla.
dedi.
Arfika’daki açlık ve kuraklığa değinen Aydın konuşmasını şöyle tamamladı:
“Afrika’da açlık tehlikesiyle
karşı karşıya olan insanları
düşünelim, şükürler olsun ki
yiyecek lokmamız var. Ama
onlarada düzenlenen yardım
kampanyaları elimizden gelan destek verelim ve oradaki
insanlara umut olabilelim.”
Neuss CDU Başkanı ve
NRW Eyalet Milletvekili
Dr.Jörg Geerlings, Güneşara
derneğinin ortamından ve yemeklerin lezizliğinden etkilendiğini ifade etti. Davete
memnuniyetle katıldığını belirten Dr.Geerlings, derneğin
gençlere yönelik çalışmalarını olumlu ve faydalı bulduğu
ve her zaman destekçi olacağını söyledi. Önümüzdeki
yıllarda daha fazla entegrasyon faaliyetlerini destekleyeceğini söyleyen Dr.Geerlings, “Neuss hepimizin şehridir, bu şehir için çok güzel
şeyler yapmalıyız” dedi.
Çay, kahve ve tatlı ikramları ile devam eden iftar
yemeği, özel sohbetlerle devam etti.
ÇiL Kuyumcu
20 Senedir
Bizlere Hizmet
Veriyor
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
sayfa 17
haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
Hanau’da Geleneksel Ramazan Çadırı Şenliği
anau İslam Cemiyeti tarafından bu yıl 7.si organize edilen
Ramazan Çadırı yine Hanau
Belediyesi önünde bulunan Pazar alanına kuruldu. 20.08.-22.08.11 tarihleri
arasında Cumartesi, Pazar ve Pazartesi günleri gerçekleştirilen proğrama
günlük ortalama 1.800 kişi katıldı.
Ramazan Çadırı Proğramı’nda Kitap
standı, Bilgi standı, Hat sanatı, Hacivat ile Karagöz, Semazen, Yörük Çadırı, Grup Hüsna ilahi grubu, Türk
mutfağı’ndan seçmeler, Hediyelik eşyalar, canlı Ney müziği, Ramazan tatlıları, çocuk eğlence standları yer aldı.
Programın ilk günü olan Cumartesi günü 19:30’da açılış Kur`an-ı Kerimi ile başladı. Daha sonra Hanau İslam Cemiyeti Başkanı Yılmaz Yavuz
bir açılış konuşması yaptı. Yavuz yaptığı konuşmasında katılımlarından dolayı herkese teşekkür etti ve Ramazan
Çadırı proğramını gelecek yıllarda da
gerçekleştirmeyi düşündüklerini dile
getirdi.
Daha sonra selamlama konuşmalarına geçildi. İlk olarak Main-KinzigKreis Kaymakamı Erich Pipa konuşmasını yaptı. Pipa Main-Kinzig-Kre-
H
sayfa 18
is’da yoğun olan yabancıların bu çevreye artı değer kattığını dile getirdi.
Entegrasyona da dikkat çekerek: “Şu
an burada bulunmaktan mutluyum ve
umutluyum, çünkü bu konu burada
gerçekleştiriliyor” dedi.
Ardından Hanau Belediyesi Belediye Başkan Yardımcısı Axel WeissThiel katılımcıları selamlayarak, yabancıların artık yüksek mevkilerde de
temsil edildiklerini dile getirdi. Buna
örnek veren Weiss-Thiel: “Hanau Belediye Meclisinde de yabancılar ağırlık kazanıyor ve hatta meclis grup baş-
kanı oluyorlar” dedi. Son olarak da bu
gibi halkı biraraya getiren proğramların daha fazla yapılması gerektiğini
vurguladı.
Grup Hüsna’nın katılıp ilahilerini
dile getirdikleri proğram Hanau İslam
Cemiyeti İmam-ı Celil Yıldız Hoca
tarafından sunulan “Ramazan’ın önemi” konulu konuşma ile devam etti.
IGMG Hessen Bölgesi Gençlik
Teşkilatı Üniversiteliler Başkanı İsmail Köse de Ramazan’ın önemini dile getiren almanca konuşma yaptı.
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
Celil Yıldız Hoca’nın okumuş olduğu akşam ezanıyla katılımcılar iftarlarını açtılar.
Daha sonra tekrar sahne alan Grup
Hüsna, 1 parça ile de semazen gösterimi yaptılar.
İlgi ile beklenen ve Ramazan kültürü’nün bir parçası olan “Hacivat ile
Karagöz” gölge oyunu halka sunuldu.
Saatler gece yarısını gösterdiğinde ise
ilk günün proğramı son buldu.
İkinci ve üçüncü günde de ilk güne
benzer bir proğram gerçekleştirilerek
halkın arzına sunuldu.
Pazar günü IGMG Hessen Bölge
Başkanı Mehmet Ateş katılarak halka
bir selamlama konuşması yaptı. Bu gibi çalışmalardaki desteklerini yenileyen Ateş: “Bu çalışmaya yıllardır destek veren Hanau Belediyesine teşekkür ediyoruz” dedi.
Pazartesi günü ise çeşitli ilahiler,
şiirler ve fıkraların dile getirildiği bir
proğram gerçekleştirilerek, saat
21:30’da kapanış Kur`an-ı Kerimi ile
bu yıl ki Ramazan Çadırı Proğramı sona erdi.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
M. Hulusi ÜNYE
Hucurât Sûresi ve
Bazı Ahlâk Kuralları
Bir enformasyon çağında yaşadığımız bir dönemde, yalan haberlere
dayalı olarak çıkarılan
son harpleri ve insan
hakkı ihlallerini görünce
ayetlerin ne kadar önemli sosyal mesajlar içerdiğini anlıyoruz. Hatta yalan haberler özellikle
uyduruluyor; insanlar
şöyle dursun, devletler
adeta tuzaklara düşürülüyor ve bir yığın mal,
can, ırz, namus gibi değerler ayaklar altında
heba olup gidiyor.
ucurât Sûresi, Mushaf’ta
yer alma sırasına göre 49.
suredir. Medine-i Münevvere’de inen surelerden olduğunda
İslam alimleri arasında ittifak vardır.1 Sûre, adını dördüncü âyette
geçen “Hucurât” kelimesinden almıştır. Hucurât ise, odalar demektir. Bu odalardan maksat, Hz. Peygamber (s.a.v)’in aile efradıyla birlikte ikamet ettiği odalardır ki, sayılarının dokuz olduğu ve Velid b.
Abdilmelik zamanında yıkılarak
mescide katıldığı bildirilmektedir.2
Hucurât Sûresi, özetle müslümanların, Allah’a ve Hz. Peygam-
H
ber (s.a.v)’e karşı yerine getirilmesi lazım olan saygı ve hürmeti;
mü’minlerin kendi aralarında uymaları gereken bazı görgü, edeb ve
ahlâk kurallarını ve ancak inancında samimi ve en ufacık bir şüphe
taşımayan imanın geçerli olduğunu; hiç kimsenin Allah’ı minnet altında bırakmasının söz konusu olamayacağı gibi hususları içermektedir.
Allah ve Rasulünün
Önüne Geçmeyin
Müminlere yönelik olarak yapılan ilk hitapta3 Allah ve Rasulünün
önüne geçilmemesi emri, söz söylerken, bir iş yaparken veya bir konuda hüküm verirken, acele edilerek Allah ve Rasulünün o konudaki emir ve uyarıları gözetilmeden
ileri çıkmak anlamını ifade etmektedir. Nitekim, böyle bir uyarının
gelmesine sebep olarak, sahabeden
bir kısmının “şöyle veya böyle bir
ayet inseydi daha doğru olurdu” diyerek –haşa- Allah’a ve Rasulüne
akıl verircesine sözler sarfetmiş olmaları, böyle bir ayetin inmesine
sebep olmuştur, denilmiştir.
Bu gün ayetin bize yansıyan tarafı, kendi kanaat ve düşüncelerimizi ortaya koymadan önce Allah
ve Rasulü o konuda neler söylüyor,
neler öneriyor ona bakarak hareket
etmemizdir. Bu ayetten sonradır ki,
Sahabe en iyi bildikleri bir konu
dahi olsa, Allah Rasulünün o konuda ne diyeceğini öğrenmeden fikir
beyan etmezlerdi.
Sesinizi Peygamber’in Sesinin
Üstüne Yükseltmeyin!
Zaman zaman Allah’ın Rasulünün de bulunduğu ortamlarda yüksek sesle konuşan, herhangi bir akranına hitap ediyormuş gibi ulu orta Peygamber (as)’ın ismini telaffuz ederek, kendilerine muhatap olmasını isteyen edeb erkan yoksunu
bazı sahabenin, Allah Rasulünü inciten bu tavırları nedeniyle Cenab-ı
Hak Hucurât Sûresinin 2-5 ayetle-
rini inzal buyurmuştur.
Bu ayetlerde Allah Rasulünün
huzurunda iken, onu rahatsız edecek şekilde yüksek sesle konuşmak
yasaklanmıştır. Bu yasaktan maksat, Hz. Peygamber’in huzurunda
münasebetsiz bir şekilde bağırıp
çağırmayı ve yüksek sesle konuşmayı önlemektir ki bu Efendimizin
kabri ziyaretinde de geçerlidir. Nitekim bir gün Mescid-i Nebevi’de,
Peygamberimizin kabrinin yanında
yüksek sesle konuşan iki kişiyi duyan Hz. Ömer Efendimiz, onlar tarafına koşarak gelmiş ve sizler nerede olduğunuzu biliyor musunuz?
diye çıkışmış ve nereden geldiklerini sormuş. Taifli olduklarını öğrenince de “Medine’li olsaydınız sizi
ne şekilde döveceğimi ben bilirdim” demiştir. Bu sebeptendir ki,
alimlerimiz “Hayatında Peygambere hurmeten nasıl yüksek sesle
konuşmak haram idiyse, kabrinde
de yüksek sesle konuşmak doğru
değildir” buyurmuşlardır.
Haber Fasıktan Gelirse
Fasık, Allah’ın emirlerini tanımayan, sapkın, günah işleyen, fesatçı, kötülük eden4 demektir. Toplum içinde bu özellikleri ile bilinen
bir insandan veya bir haber kaynağından sadır olan bir haber birimize ulaşırsa, hemen o haberi ele alıp
yola koyulmamak gerekir.
İlgili ayetlerde, bize ulaşan haberlerin iyi bir tedkik ve tahkikten
sonra değerlendirmeye tabi tutulması, aksi takdirde pişman olunacak neticelere ulaşılabileceği, daha
da kötüsü, iman, amel ve güzel ahlak konularında onulmaz yaralar
alınabileceği, doğru ve haktan
uzaklaşılabileceği ve nimetlerin en
büyüğü olan iman nimetinden
mahrum kalınabileceği gibi hakikatler anlatılmaktadır. Bu gün gündelik hayatımızda bir çok olayları
dinliyor ve kimden ne maksatla
üretildiğini bilmediğimiz bir yığın
bilgi kirliliği içinde boğulup gidi-
[email protected]
yoruz. Malum ayetler, belki de hayatında bir defa, o da kendince mazur sayılabilecek bir konuda yalan
söylemiş bir Peygamber ashabı
hakkında indirilmiştir. Rivayete
göre, Hz. Peygamber, Velid b. Ukbe’yi Beni Müstalik kabilesine zekat memuru olarak göndermiş. Bu
kabile ile önceden var olan bir husumetten dolayı korkuya kapılan
Velid, yoldan dönmüş, Hz. Peygamber’e gelerek, onların irtidat
ederek, zekat vermediklerini söylemiş. Bu haber üzerine Hz. Peygamber, bu kabileye kızmış, savaşmayı
bile tasarlamış, bu arada bir kısım
sahabe asalım keselim kabilinden
sözler sarfetmiş. Ancak Peygamberimiz, ihtiyaten Halid b. Velid’i durumu incelemek üzere göndermiş.
Halid, incelemeleri sonunda Beni
Mustalik’in ezan okuyup, namaz
kıldıklarını ve zekatlarını da teslim
ettiklerini Hz. Peygamber’e bildirmiş, durum vuzuha kavuşmuş,
ayetler de bu olay üzerine inmiştir.5
Bir enformasyon çağında yaşadığımız bir dönemde, yalan haberlere dayalı olarak çıkarılan son
harpleri ve insan hakkı ihlallerini
görünce ayetlerin ne kadar önemli
sosyal mesajlar içerdiğini anlıyoruz. Hatta yalan haberler özellikle
uyduruluyor; insanlar şöyle dursun, devletler adeta tuzaklara düşürülüyor ve bir yığın mal, can, ırz,
namus gibi değerler ayaklar altında
heba olup gidiyor. Yalan haberler
sebebiyle insanlar bazan en yakınları ile yaka paça olabiliyor, yıllarca küsülü kalmaları yetmezmiş gibi, bazan canlara bile kıyıldığı oluyor. Öyle ise, Kur’an’ımıza ve
onun tebliğcisi ve uygulayıcısı
olan Peygamber Efendimizin uygulamalarına müracaat edeceğiz ve
aldığımız bir haber hakkında kılı
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
sayfa 19
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
kırk yararak bir kanaat oluşturmaya çalışacağız. Aksi takdirde canımız yanmaya veya birilerinin canlarını yakmaya devam ederiz.
Ya Husumet Müminler
Arasında Cereyan Ederse?
Aslolan barış içinde bir hayat
yaşamaktır. Barışı bozan şeyler arızi sebeplerdir. Aynı inancı paylaşan insanlar arasında ise, kabili
mümkün olmayan bir halettir, düşmanlık, husumet. Ama olabiliyor.
Bizim bu sözümüz, bir kabulün ifadesi değil, sadece vakıayı tesbittir.
Tefsirlerimizde Hucurât Sûresi’nin 9-10 ayetlerinin inzaline sebep teşkil eden bir çok olay anlatılmıştır.6 Hepsinin de ortak olduğu
taraf, ayakkabı, terlik ve ince hurma çubuklarıyla sahabeden bir kısmının diğer bir kısmı ile küçük
çaplı kavga yapmış olmalarıdır.
Durumdan haberder olan Efendimiz (as)’ın daha olay büyümeden
grupların arasına girerek, yatıştırıcı
eleneksel hale gelen IGMG
Köln Bölgesi iftar davetine
iş ve dernek kuruluşları iştirak ettiler.
TC. Köln Konsolosluğu Din Ateşesi Zekeriya Bülbül yemekte yaptığı
selamlama konuşmasında “komşularımızı da iftara çağırarak ilişkilerimizi daha da güçlendirelim” dedi. Bülbül TC. Devletinin temsilen katıldığı
iftar yemeğinde Milli Görüş hareketinin hayırlı çalışmalarına da teşekkür etti.
İftar davetinde IGMG`nin tanıtım
CD`si gösterime sunuldu. Kerpenden
IGMG Genel Merkez Sosyal Hizmetler Başkan Yardımcısı Süleyman Yılmaz Somalideki son durum hakkında
bilgi verdi. 5 kişilik bir heyetin bölgede olduğunu, Türk Hava Yolları
kargo uçağıyla 30a yakın bölgenin
sosyal Hizmetler başkanını Cibutı`ye
Somali`ye Etyopya`ya götürüp toplanan bu yardım malzemelerini yerinde
dağıtacağız. Un gibi yağ şeker gibi
malzemelerden oluşan gıdaları topla-
ve teskin edici ifadelerle onları barıştırmış olmasıdır.
“Sulh en hayırlısıdır”7 buyuran
Rabbimiz haramı helal kılan bir
sulhün haricinde her alanda barıştırmayı överken, Peygamber Efendimiz (s.a.v) de “Hükümlerin efendisi sulhtür”8 buyurarak insanların
arasını barış yoluyla bularak anlaştırma ve bir hükme bağlamanın
önemini vurgulamıştır. Yukardaki
ayetlerde görüldüğü gibi Efendimiz (as), barıştırma işleminin sadece sözünü etmemiş, aynı zamanda
tatbikatını da göstermiştir.
Sulhün ve barışın, kardeşler arasının ıslahı için, bir güç ve otoritenin olması da gerekir. Yani taraflar
üzerinde madden ve manen yaptırım gücüne sahip olmak da lazımdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v)
bir otoritesi söz konusu idi. Bu sayede ashabı ve tebaası arasında
oluşabilecek problemlere derhal
müdahele ediyor ve netice de alı-
yordu. Ama bu gün öyle mi? Özelde ve genelde müslümanlar kendi
problemlerini kendi aralarında çözme kudretini gösteremeyince, başkalarının insafına terkediliyorlar.
Bunun dünya çapındaki acı yansımalarını son otuz seneden bu tarafa
üzülerek seyrediyoruz. Müslümanların başında “veliyü’l emir” olarak bulunan otoriteler, bir müddet
sonra kendi diktalarını ilan ediyorlar ve yıllarca hakkı ifade etmek ve
yaşamak isteyen kendi öz kardeşlerine yapmadıkları zulüm ve işkence
bırakmıyorlar. Bir müddet sonra da
müslüman milletler “denize düşen
yılana sarılır” vecizesinde olduğu
gibi, daha koyu ve katı düşmanların kucağına düşüyorlar.
Ayetlerde, ileri giderek hududu
aşan grup hem ayıplanıyor hem de
bu aymazlığında devam ederse,
gadre uğrayan grubun yanında yer
alınması isteniyor; ta ki saldırganlar, bu saldırganlıklarından vazge-
Hayat
çinceye kadar. Saldırganlık sona
erdikten sonra ise, hemen kardeşlikler hatırlatılıyor ve her ne kadar
arada husumet te olsa inanan insanların kardeşler oldukları çok
çarpıcı ifadelerle dile getiriliyor:
“Müminler ancak kardeştir.” Yani
eğer bir kardeşlik mefhumundan
bahsedilecekse, bu kardeşlik, nesep, sıhriyet, mal, mülk kardeşliği
ve ortaklığı olamaz, en güçlü, en
sağlam kardeşlik, din, inanç bağı
ile oluşacak kardeşliktir.
1 Kurtubi, El-Cami’ li-Ahkami’l
Kur’an, C. 19, Shf. 352
2 Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini
Kur’an Dili, C. 6, Shf. 4453
3 Hucurât, 49:1
4 Sözlük, Ferid Devellioğlu, Fısk
Maddesi.
5 El-Cami Li-Ahkami’l Kur’an, Kurtubi, C. 16. Shf. 205
6 El-Cami Li-Ahkami’l Kur’an, Kurtubi, C. 16. Shf. 207-208
7 Nisa, 4:128
8 Şerhu’n-Nîl ve Şifau’l-Alîl, C.27,
Shf. 304z.
G
IGMG KöLN BöLGESi’NDEN
İŞADAMLARINA İFTAR
laşık 150 kişinin kişinin iştirak etti.
DİTİB adına kısa bir selamlama
konuşması yapan Orhan Bilen nazik
davetinden dolayı yöneticilere teşekkür etti.
maya başladık” dedi.
İftar davetine DİTİB adına Genel
Başkan Yardımcısı Orhan Bilen, Şinasi Akyürek, İş dünyasından Türkiyem ve Aytaç`ın Yönetim Kurulu
Başkanları, Müsiad adına İşadamı
Gazi Koç, Türk Hava Yolları Avrupa
yöneticileri hazır bulundular.
Medyanın da ilgi gösterdiği iftar
daveti Güney SAAL salonunda yak-
Ev sahibi IGMG Köln Bölge Başkanı Mehmet Dal davetlilere katılımlarından dolayı teşekkür etti.
Bekir Tanrıkulu`nun okuduğu
Kur`an tilavetiyle proğram sona erdi.
Köln’lü Türk Taksicilerden örnek Davranış
öln’de taksi şoförlüğü yaparak geçimini sağlayan Türk
taksiciler, örnek bir davranış
gösterdiler.
Türk taksiciler kendi aralarında
K
sayfa 20
topladıkları 3600 Euro’luk bağışı,
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) tarafından açılan “Afrika’ya
Yardım Eli” adlı kampanya ile Afrika’ya yolladılar.
Köln’de taksicilik yapan Mustafa
Erdem, Muzaffer Karakurt ve Ömer
Altuntop Afrika’da yaşanan insanlık
dramına sessiz kalmayarak taksici arkadaşları ile birlikte günlük kazandıkları yevmiyelerini Afrika’ya yollama kararı aldıklarını ifade ettiler.
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
3600 Euro’luk bağışı makbuz karşılığında teslim alan DİTİB Genel
Başkan Yardımcısı Orhan Bilen; öncelikle Türk taksi şoförlerine yapmış
oldukları bu güzel ve örnek hareketten dolayı teşekkür etmiş, yaptıkları
bu anlamlı yardımın ilgili yerlere
emin bir şekilde ulaşacağını belirtmiştir. Bilen, DİTİB olarak, Afrika’da yaşanan drama kayıtsız kalmadıklarını söyledi.
Bilen, Ramazan ayının, nefislerimiz, maneviyatımız, toplumsal ilişkilerimiz ve yardıma muhtaçları görüp
gözetmek adına her yönüyle bir rahmet ayı olduğunu, bu rahmet ayının
huzuru, bereketi ve yardım elinin
muhtaçlara ulaşacağı bilinciyle “Afrika’ya Yardım Eli” adı altında bir
kampanya başlattıklarını ve mali ibadetleri olan fitre, zekat ve sadakalarınızın bir kısmını da Afrika´ya ulaştırmayı hedeflediklerini belirtti.
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Ramazan BAŞLIK
İnsanlık Nereye
Gidiyor!
Çünkü, dünyadaki
gelişmelere baktığımızda, bu gelişmelerin neredeyse tamamının insanın fiziki
yapısına hitap ettiğini gözlemleyebilirsiniz. Bu da insanların
fiziki yapılarının doyuma ulaşması için
yeterli oluyor. Peki
ya insanın ikinci yapısı olan ruh ne olacak? Onu doyurmak
için ne yapılıyor? İşte bu kocaman bir
çıkmaz...
aalesef son zamanlarda
dünyada ve içinde yaşadığımız ülkelerde insan
olan hiç kimsenin kabul edemeyeceği olayların yaşandığına şahit olmaktayız. Basın ve yayın organla-
M
rından haber aldığımız bu olayları
okurken veya dinlerken tüylerimiz
ürpermekte ve hepimizi bir korku
sarmaktadır. Ama bu korku aynı
olayların bizim de başımıza gelip
gelmeyeceği korkusu değil, “insanlık nereye gidiyor?” sorusunun acı
cevabının korkusu.
Muhakkak sizler de bu olayları
duyuyor, izliyor ve yaşıyorsunuz.
Yine de bu haberleden öne çıkan
bariz örnekleri vermek istiyorum.
11 Mart 2009 tarihinde, Almanya’nın Stuttgart şehri yakınlarındaki bir lisede, 17 yaşındaki Tim
Kretchmer adlı eski bir öğrencinin
açtığı ateş sonucu 9’u öğrenci, 3”ü
öğretmen, 3’ü vatandaş 15 kişi öldü. Saldırgan daha sonra polisle
girdiği çatışma sonucu vurularak
öldürüldü.
Nisan 2002’de de Almanya’nın
Erfurt şehrinde benzeri bir saldırı
meydana gelmiş, bu saldırıda da 13
öğretmen, 2 öğrenci, 1 polis olmak
üzere 16 kişi ölmüştü.
07 Nisan 2011 tarihinde, Brezilya’nın Rio de Janerio kentinde bulunan Realengo mahallesindeki
okulda, 23 yaşındaki Wellington
Menezes de Oliveria adlı, okulun
eski bir öğrencisi olduğu bilnen
şahsın açtığı ateş sonucu 13 kişi öldü, Saldırgan sonra intihar etti.
09 Nisan 2011 tarihinde, Hollanda’nın Alpen aan de Rijn şehrindeki Ridderhof alış veriş merkezinde, 24 yaşındaki Hollandalı ve
bir atış kulübü üyesi olduğu bilinen
şahsın düzenlediği saldırıda 7 kişi
öldü. Saldırgan daha sonra intihar
etti.
İşte son olarak Norveç`te yaşanan vahşet. Aşırı sağcı Anders
Behring Breivik’in yaptığı katliamla Utoma adasında bir kampta
bulunan öğrencilerden 68`ini katletti ve Osladaki patlamayla da 8
kişinin ölümüne sebeb oldu.
Ülkemizin televizyonlarını seyrettiğimizde de bir çok şiddet olayının meydana geldiğini ve bunların programlarının yapıldığını görmekteyiz. Kaçırılan çocuklar, kesilerek parçalanan cesetler, evladını
öldüren analar, sevgilisini bavula
dolduran katiller...
Ne oluyor bu insanlara? Neden
bu olaylar hızla yayılıyor dünyamızda? Neden her geçen gün insanların durumu biraz daha zorlaşıyor?
Özellikle Avrupa ve benzeri ülkelerde teknoloji ve bilim sürekli
ilerliyor, insanların ekonomik durumları daha iyi hal alıyor, ülkeler
sosyal refah düzeyine ulaşabilmek
için azami gayret gösteriyor, herkes bir taraftan insanların rahat bir
hayat yaşaması için çalışıyor.
Okullar insanın eğitimi için ülkelerin tüm imkanlarını kullanıyor. Peki hala neden böyle bir netice ortaya çıkıyor?
Muhakkak ki bütün bu soruların
cevabını vermek sorumluların vazifesi. Ama kimse çıkıp ciddi manada bunların tahlilini yaparak
bunların nedenlerini insanlara açıklayamıyor. Bunun iki anlamı olabilir. Ya bu konular sorumlular nazarında ciddiye alınmıyor ya da onlar
[email protected]
da bu soruların cevaplarını bulamadıkları için gerekli açıklamaları
yapamıyorlar. Bence bu ikincisi
daha büyük bir ihtimal. Çünkü,
dünyadaki gelişmelere baktığımızda, bu gelişmelerin neredeyse tamamının insanın fiziki yapısına hitap ettiğini gözlemleyebilirsiniz.
Bu da insanların fiziki yapılarının
doyuma ulaşması için yeterli oluyor. Peki ya insanın ikinci yapısı
olan ruh ne olacak? Onu doyurmak
için ne yapılıyor? İşte bu kocaman
bir çıkmaz...
Ay geçmiyor ki, sanal alemde
bir yenilik olmasın. Aldığınız televizyon, telefon veya benzeri bir
alet bir ay sonra eski model oluyor.
Yıl geçmiyor ki, insanlara dünyayı
dolaşmaları için hizmet veren ulaşım araçlarında yeni modeller piyasaya çıkmasın. Arabanız bir yıl
sonra eski model oluyor. Modacılar
insanlara yeni moda giyecek bulmak için yarış yapıyor. Tam bir doyumsuzluk rüzgarı hakim. Hiç
kimse halinden memnun olmuyor.
Hayal ettiği bir şeye kavuşup, tam
memnun olacakken kısa bir süre
sonra yenisinin piyasaya sürülmesi
bütün hayallerini yıkıyor. Memnuniyeti de kısa sürüyor ve yine doyumsuzluk.
Çocuğuna, okulda arkadaşlarının yanında ezilmesin diye marka
elbise ve ayakkabı alan aileler, onları sevindirdikleri için memnun.
Ama ya alamayan ailelerin çocuklarının mutsuz olacakları, üzülecekleri neden akıllarına gelmiyor?
Bir çocuğunu memnun ederken
belki de birden fazla çocuğun mutsuzluğuna yol açabileceğini neden
düşünmüyorlar?
Bunların tamamı insanın fiziki
ihtiyaçlarının karşılanmasının hayatta mutlu olmalarına vesile ol-
Mayıs·· September
Mai 2010 · Cemaziye’l
Evvel 1432
1431
Eylül
2011 · Şevval
13
sayfa 21
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
mayacağını gösteriyor bizlere. Ruhu tatmin etmezseniz insanın insanlık yönünü de arka planda bırakmış olursunuz. Peki ya sonra?
İşte sonrasının olaylarını yaşıyoruz
son zamanlarda. Mutsuz insanlar
başkalarının da mutlu olmasını istemediklerinden seçim yapmadan
onların da kendileri gibi ölmelerini
istiyorlar.
Hele ki, bu tip olayların okullarda meydana gelmesinin bambaşka
bir anlamı var. PİZZA araştırma
enstitüsünün yaptığı bir çalışmada
Almanya’nın eğitim sisteminin iyi
bir eğitim sistemi olmadığı rapor
edildi. Ama dikkat ederseniz bu rapor, sistemin bozukluğundan bahsediyor. Yani bu demek ki, yetişen
çocuklardan yeteri kadarı üst eğitimlere geçmede zayıf ve yetersiz
kalıyor. Yani, yine çocukların maddi gelecekleri için düşünülen bir
durum. Peki manevi gelecekleri ile
ilgili rapor ne durumda? Avrupa’da
üniversite bitiren insanların birbirleri aralarında sosyal bağ hangi derecede, aile bağları ne durumda,
ısa adı UETD olan Türk Alman Sosyal Demokratlar
Derneği`nin davetlisi olarak
Almanya`nın Köln şehrine gelen
T.C. Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağ DİTİB tarafından yaptırılan Kölndeki Merkez
Cami inşaatını gezdi. Bozdağ Kölndeki temaslarında Türk esnafları da
ziyaret etti.
50 yıl önce Almanya`ya gelen
Türk vatandaşlarının o zamanlar yıkık dökük olan Almanya`yı Almanlarla birlikte nakış gibi işlediklerini
ve ülkenin kalkınmasına büyük katkı sağladıklarını söyledi. Ehrenfelddeki DİTİB tarafından yaptırılan caminin adeta bir külliyeyi andırdığını
inşaatın bitiminde sadece Türklere
değil Almanyadaki bütün müslümanlara hizmet vereceğini bildirdi.
DİTİB Genel Başkanı Prof. Ali
Dere caminin son durumuyla ilgili
Bakan Bozdağ`a bilgi verdi.
İslamafobi konusuna da değinen
Devlet Bakanı Bekir Bozdağ; “Ca-
K
sayfa 22
çocukları ile ilişkileri, çocuklarına
bakış açıları, akrabalık ilişkileri,
komşuluk ilişkileri, insanlar arasındaki yardımlaşma duyguları... Bunun gibi daha bir çok manevi hayatları ne durumda. Bunların istatistiki raporlarını verecek değilim.
Bu konularda zaten birazcık medyayı takip eden herkes bilgi sahibidir. Ama genel manada söyleyebiliriz ki, insanların manevi hayatları
hiç iyi gitmiyor.
Peki çözüm ne? Bana göre çözüm eğitim sisteminin düzelmesinde değil. Eğitimin içeriğinin düzelmesinde. Tüm dünyada insanlığın
sağlam bir inanç, güzel ahlâk,
adap, hoşgörü, iyilik, doğruluk, güzellik, adalet duyguları, saygı ve
sevgi eğitiminden geçmesi gerekiyor. Ana okullarından başlayarak
tüm seviyelerde bunların derslerinin konulması ve ciddiyetle üzerinde durulması gerekiyor. Bu derslerin notlarının sınıf geçmelere etki
etmesi ve öğrencilerin teşvik edilmesi gerekiyor. Her öğrencinin
kendi inanç, örf, adet, anane, gele-
nek ve görenekleri ile birlikte hayata hazırlanmalarının okullarda konulacak bu derslerle desteklenmesi
gerekiyor. Dünya hepimizin dünyası, yaşadığımız ülkeler hepimizin ülkesi, insanlar hepimizin insanları, çocuklarımız hepimizin çocukları. Unutmayın, hepimiz aynı
geminin içine binmiş gidiyoruz.
Ben kendimi kurtardım anlayışı sadece kendimizi kandırmaktan ileri
gitmeyecek bir anlayış. Bu yanlışlıkları hep birlikte düzeltmemiz gerekiyor. Geleceğimiz olan çocuklarımızı, ancak ruhlarını da doyurarak yetiştirirsek bu vahşet gösterilerini engelleyebiliriz. Aksi takdirde gün geçmeyecek ki, yeni bir
vahşet gösterisine şahit olmayalım.
Buna aileler olarak da üzerimize
düşeni yaparak destek olmalıyız.
Çünkü eğitim ailede başlıyor. Çocuklarımızın kimlik ve kişilikleri
0-6 yaş grubunda oluşuyor. 7 yaşından itibaren çocuklara ancak
bilgi yüklüyor ve gelişimini tamamlamış olan kişiliğinin aynı
yönde büyümesine yardımcı olu-
Hayat
yorsunuz. Çocuklarımız da 0-3 yaş
grubunda anne ve babasından eğitim alıyor. Yani ilk öğretmenleri.
İşte bu ilk dönemler çocuklarımızın
nasıl bir hayata hazırlanacaklarının
temellerini teşkil ediyor. Bu durumda görülüyor ki, anne bababaların üzerine çok büyük sorumluluklar düşüyor. Bir çok anne babanın “ben bu çocuğun bütün ihtiyaçlarını karşıladım, yemedim yedirdim, giymedim giydirdim. Neden
böyle isyankar oldu?” diye şikayetlendiğini hepimiz görmüşüzdür. İşte burada da incelediğimizde yine
çocuklarımızın fiziki ihtiyaçlarının
karşılandığını, ama ruhun aç bırakıldığını görüyoruz.
Öyleyse gelin hep birlikte, ailelerle, kurumlarla, devletlerle elele
vererek nesillerimizi sadece fiziki
olarak doyurarak hayata hazırlamayalım. Onların ruhlarını da doyurarak hazırlayalım ve gözyaşlarıyla ıslanmamış bir dünya bırakalım çocuklarımıza...
Hayırlı bir nesil temennisiyle
Allah’a emanet olun.
BAKAN BOZDAĞ: “TÜRKLER
ALMANYA’YI NAKIŞ GİBİ İŞLEDİ”
miler bulunduğu yerde açık olduğu
için tanışmaya da vesile olduğundan
büyük bir tanışma ve anlaşma merkezleridir. Dialogu güçlendiren merkezlerdir. Esasında bugün dünyada
yaşanan İslamafobinin ana nedeni
İslamı yanlış bilmektir. Cehalettir ön
yargıdır. Bir takım iftiraların bilgi
gibi sunulmasından kaynaklanan sorunlardır. İslam`ın doğru anlaşılması
doğru bilinmesi halinde bu cehaletin
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
doğurduğu karanlık kendiliğinden
dağılacaktır. Çünkü İslam bulunduğu her yerde sevgiyi hoşgörüyü kardeşliği yüceltmiştir.
Köln Ehrenfelddeki camiyle ilgili olarak; “Ben böylesi güzel eserlerin hayata geçirilmesine bütün vatandaşlarımızın destek olacağına yürekten inanıyorum” dedi.
Kölndeki Türk esnafı da ziyaret
eden Bakan Bozdağ Celalettin Tontaş isimli Türk vatandaşının kuaför
salonuna girerek; müşteri kabul ediyor musun“ diye sordu. Yerli ve yabancı ulusal medya mensuplarından
oluşan kalabalığı gören Tontaş bir
anda neye uğradığını şaşırdı. Hayırlı
işler dileyen Bakan akşam saatlerinde Dortmund`da UETD tarafından
verilen iftar davetine katılmak için
Kölnden hareket etti.
HALI YIKAMA TEPPICHWÄSCHEREI
Tam Otomatik Makinalarda Hijyenik Temizlik
m2 4.99 €
*
UZUN
PARDESÜ
*El Dokuma Halılar Hariç / Handgewebte Teppich Preise Nachfragen
Şehrazat Halılarda
% 75`e Varan İndirim
80cmX150cm
120cmX170cm
70 €
99 €
39 €
ÜCRETSİZ GETİRME GÖTÜRME SERVİSİ
KOSTENLOSER ABHOL- UND BRINGSERVICE
45 €
KISA
PARDESÜ
Mainz Tel:
06131-6291985
Mannheim Tel:
0621-59284487
neu
2011 YAZ
KOLEKSiYONU
PARDESÜLER
129 €
49 € 15 € 29 €
İBADETE DAHA FAZLA
ZAMAN AYIRIN DİYE...
HACI ADAYLARININ DİKKATİNE
HEDİYELİK HAC MALZEMELERİNİ
HİZMETİNİZE SUNUYORUZ
Daha Pek Çok Çeşit Hediyelik Hac Malzemesi İle Hizmetinizdeyiz
www.hacdunyasi.de
- HAC'DA YÜK
PROBLEMİNE SON
- KALİTE GARANTİSİ
- İADE GARANTİSİ
- LÜX HEDİYELİK PAKET
- 20 SET VE ÜZERİ
SİPARİŞLERDE POSTA
ÜCRETİ BİZDEN
11.90
HEDİYELİK SETİMİZDE
BULUNAN MALZEMELER
seccade - takke - kina - tesbih - esans
- misvak - sürme - namaz başörtüsü
iTiBAR
EN
euro'dan
HED
HAC S İYELİK
ETLER
İMİZ
Bonner Straße 40 . 65428 Rüsselsheim Tel: 06142-2309224
Web: www.hacdunyasi.de . E-Mail: [email protected]
çocuk köșesi
sayfa 26
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
Prof. Dr. Saffet KÖSE
Ehl-i Kitap
Kur’ân-ı Kerîm ehl-i kitaptan Müslümanlarla ortak kimi noktalara sahip
bulunan ancak bilgi hatası olanları muhatap alarak yanlışlarını düzeltmeye ve doğru olanda
buluşmaya davet eder.
Mesela Hz. İbrahim’i sahiplenen ehl-i kitaba,
onun Yahudi, Hıristiyan
ya da müşrik değil, Allâh’ın varlık ve birlik
(tevhid) inancına bağlı,
samimi bir Müslüman olduğunu hatırlatır.
elime anlamı itibariyle semavi / ilâhî bir kitaba inananlar
anlamına gelen ehl-i kitâp,
Kur’ân-ı Kerîm’de daha çok Yahudiler (yehûd) ve Hıristiyanlar (nasârâ)
için kullanılır. Ancak Hz. Peygamber’in Bahreyn, Hz. Ömer’in de İran
Mecûsîlerinden, Hz. Osman’ın Berberîlerden cizye aldığı, dolayısıyla
kendilerine ehl-i kitap muamelesi
yaptığı nakledilmektedir.1 Hz.
Ömer’în Mecûsîler’e nasıl muamele
edeceğini bilmediğini söylemesi
üzerine Abdurrahman b. Avf’ın “Mecûsîler’e ehl-i kitap muamelesi yapınız”2 şeklindeki hadisi kendisine hatırlattığı nakledilmektedir. Hz. Peygamber Mecûsilere kestiklerinin yenilmemesi, kadınlarıyla evlenilme-
K
mesi şartıyla kendilerine cizye konularak ehl-i kitap muamelesi yapılmasını istemiştir3. Bu ve benzeri bilgiler sebebiyle ulema arasında ehl-i kitabın kimlerden oluştuğu hususunda
bazı farklı görüşler oluşmuştur. Hanbelî ve Şafiî mezhepleri sadece Yahudi ve Hıristiyanları ehl-i kitap sayar iken, Hanefîler ise semâvî bir dine inanan ve ilâhî bir kitabı bulunan
ya da suhuf verilen her bir ümmeti
ehl-i kitap kapsamında görürler4. Bu
son görüş çerçevesinde ehl-i kitabın
kimler olduğu geniş bir araştırmayı
gerektirir. Bu sebeple burada, fıkıh
literatüründe kitâbî kelimesiyle ifade
edilen ehl-i kitap çerçevesinde daha
çok Yahudiler ve Hıristiyanlar üzerinde durulacaktır.
Kur’ân-ı Kerîm’de Ehl-i Kitap
Kur’ân-ı Kerîm ehl-i kitaptan
Müslümanlarla ortak kimi noktalara
sahip bulunan ancak bilgi hatası
olanları muhatap alarak yanlışlarını
düzeltmeye ve doğru olanda buluşmaya davet eder. Mesela Hz. İbrahim’i sahiplenen5 ehl-i kitaba, onun
Yahudi, Hıristiyan ya da müşrik değil, Allâh’ın varlık ve birlik (tevhid)
inancına bağlı, samimi bir Müslüman olduğunu hatırlatır6. Tevrat ve
İncil``n kendisinden sonra indirilmiş
olmasını da onların iddialarını nakzeden bir delil olarak ortaya koyar.7
Kur’ân-ı Kerîm bununla Hz. İbrahim’in gerçek inancını Hz. Muhammed’in temsil ettiğini, eğer Hz. İbrahim’i sahiplenme ve onun yoluna tabi olma konusunda samimi iseler Hz.
Muhammed’in mesajını kabul etmeleri gerektiğine vurguda bulunur.
Çünkü O, Hz. İbrahim’in duasının
tecellisidir8; O’nun mesajının takipçisidir9 ve O’nun dinine çağrıda bulunmaktadır10. Hatta Tevrat ve İncil’de,11 yani kendi kutsal kitaplarında12 Hz. Muhammed (s.a.v) son
peygamber olarak müjdelenmiştir13.
Onlar da bunu yakından bilmektedirler. Üstelik Hz. Peygamberi oğullarını tanıdıkları gibi tanımaktalar14; bu
gerçeği insanlara açıklayacaklarına,
onu gizlemeyeceklerine dair de söz
vermişlerdir15. Zaten bütün peygamberler aynı hakikatleri insanlara
tebliğ ettiklerinden birbirlerini tasdik
etmişler ve her peygamber bir sonrakini müjdelemiştir16.
Bütün bunlardan dolayı Kur’ân-ı
Kerîm ehl-i kitabı Müslümanlarla
kendileri arasında ortak bir sözde,
“tevhîd” akidesinde buluşmaya davet eder17. Daha özel olarak da Yahudiler’in Hz. Üzeyir’in18, Hıristiyanlar’ın da Hz. İsa’nın Allâh’ın oğlu19 olduğuna itikatlarının doğru olmadığını, İsrailoğullarından sadece
bir olan Allâh’a kulluk edeceklerine
dair kesin söz aldığını hatırlatır20.
Hıristiyanlara da “Allah, Meryem
oğlu Mesih’in kendisidir”; “Allâh
üçün üçüncüsüdür” diyenlerin hatalı
olduklarını bizzat Hz. Îsâ’nın: “Ey
İsrâiloğulları! Benim de rabbim sizin
de rabbiniz olan Allah’a kulluk edin”
sözüyle hatırlatır. Meryem oğlu Mesîh’in de sadece bir peygamber, annesinin de dürüst ve inançlı bir kadın
olduğuna ve her ikisinin de birer beşer olarak yiyip içen insanlar olduğuna vurgu yapar21.
Yine Kur’ân-ı Kerîm hesap günü
sorgulama sırasında Allâh’ın Hz.
Îsâ’ya: “Ey Meryem oğlu Îsâ! İnsanlara sen mi ‘Allah’ın dışında beni ve
annemi birer tanrı kabul edin’ dedin?” buyurduğu zaman onun şu cevabı vereceğini bildirir: “Hâşâ! Seni
tenzih ederim. Hakkım olmayan şeyi
iddia etmek bana yakışmaz. Hem ben
söyleseydim şüphesiz sen onu bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin
ama ben senin zatında olanı bilmem.
Gizlileri tam olarak bilen yalnız sensin. Ben onlara ancak senin bana
emrettiklerini söyledim; ‘Benim de
[email protected]
rabbim sizin de rabbiniz olan Allah’a kulluk edin’ dedim. İçlerin de
bulunduğum sürece onların yaptıklarına tanık idim. Fakat sen beni içlerinden aldıktan sonra onların halini bilip gören sadece sensin. Sen her
şeye şahitsin. Şayet onlara azap
edersen, şüphesiz onlar senin kullarındır. Eğer onları affedersen, hiç
kuşku yok sen hem izzet hem hikmet
sahibisin.” (Mâide Suresi, [5:116118])
Kur’ân-ı Kerîm ehl-i kitâbın Allâh’ın kendilerine azap etmeyeceği
ve farklı muamele edeceği şeklindeki iddialarının da asılsız ve kuruntudan ibaret olduğunu bildirir22.
Rasulullah devrinde
Ehl-i Kitâb
Müslümanlar, İslam geldiği andan itibaren ehl-i kitapla yakın ilişki
içinde olmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’in
içlerinden haksızlığa sapanlar, yani
sertlik yanlısı olanlar dışında ehl-i
kitap mensuplarıyla iyi ilişkiler içinde olmayı emretmesi23, insanın şerefini sırf insanlığından alması24;
bütün insanların Âdem ve Havva’nın
çocukları25 dolayısıyla Hz. Ali’nin
dediği gibi insan olarak kardeş olmalarındandır.
Müslümanlarla ehl-i kitaptan olan
vatandaşlar arasındaki ilişkilerin samimiyetini gösteren en önemli göstergelerden birisi de aralarındaki sosyal dayanışmadır. Rivayete göre infak edilecek kişiler hususunda Müslüman kardeşlerini tercih etmelerini
isteyen Hz. Peygambere ikaz gelmiş
ve mali yardım hususunda ihtiyaç sahipleri arasında din ayırımı yapılmaması istenmiştir26. Bu ayetin tefsirinde meşhur müfessir Elmalılı Hamdi Yazır (ö.1942) şunları söyler:
“Gerek Müslüman ve gerek gayr-ı
Müslim herhangi bir fakire sadaka
vermekten, verdiğiniz zaman da iyisini vermekten sakınmayınız. Madem
ki Allâh mü’min veya kâfir herkesin
rabbidir ve madem ki sadakalarınız
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
sayfa 27
dosya
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Allâh hesabınadır, o halde mü’mine
de, kâfire de Allah için tatavvuan sadaka verebilir ve her ikisinin de ecrini alırsınız”27. Bizzat Hz. Peygamber bir Yahudi ailesine tasaddukta
bulunmuştur ki O’nun vefatından
sonra da onlar bundan yararlanmaya
devam etmiştir28.
Bu zihniyet doktrine de yansımıştır. Mesela Müslümanlara karşı düşmanca tavır içinde olmamış gayr-ı
müslimlere iyilik etmeyi Allâh’ın yasaklamadığını bildiren ayetlerden
hareketle bir Müslümanın sırf gayr-ı
müslim vatandaşların ihtiyaçlarını
karşılamak üzere vakıf kurabileceği,
bunun için malından vasiyette bulunabileceği konusunda İslam hukukçuları arasında görüş birliği vardır.
Hz. Ömer ve bazı alimler zekâtın verileceği yerleri belirleyen ayette29
geçen fukarâ’ ifadesini Müslümanların, mesâkîn kelimesini de gayr-ı
müslim vatandaşların yoksulu olarak
açıklamıştır. Ebû Hanîfe ve talebesi
İmam Muhammed gibi bazı müctehidler ile Yusuf el-Karadâvî30, Seyyid Sâbık31 gibi çağdaş alimler de
İslam toplumunda yaşayan gayr-ı
Müslim vatandaşlara fıtır sadakası /
fitre verilebileceği görüşünü savunmuşlardır. Emvâl kitaplarında yer
alan ‘fıtır sadakasının bir elde toplanarak üçe bölünüp 1/3’ünün Müslümanların fakirlerine 1/3’ünün göçebe
Arap
kabilelerine
(el-A‘râb),
1/3’ünün de rahiplere verilmek üzere
organize edildiği’ şeklindeki bilgi32
erken dönemlerden itibaren bu yönde
bir uygulamanın var olduğunu göstermektedir. Yine Ebû Hanîfe ve talebesi İmâm Muhammed’e göre İslâm
toplumunda yaşayan gayr-ı Müslim
vatandaşlara kurban etinden, ceza
kurbanından, nezir kurbanlarından
verilebileceği gibi kefâretlerden de
verilebilir33. Bütün bunların mali
ibadet kapsamında oluşu ayrıca anlamlıdır.
İslam’ın ilki temel kaynağı
Kur’ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamber
İslam toplumunda yaşayan ehl-i kitap vatandaşların temel haklarını güvenceye almışlardır. Mesela Hz. Peygamber sırf gayr-ı müslim olduğu
gerekçesiyle haksızlığa uğrayan din
mensupları (zimmî) için hesap günü
ilk kendisinin Allâh nezdinde davacı
olacağını bildirmiştir34. Kur’ân-ı
Kerîm İslam toplumunda yaşayan
gayr-ı müslimlerin bugün insan hakları kapsamında değerlendirilen bütün temel haklarını tanımış ve Hz.
sayfa 28
Peygamber de korumuştur. Mesela
Kur’ân diğer din mensuplarına
inançlarından dolayı baskıyı açıkça
yasaklamış35, uygulama da bu yönde gelişmiştir. Hz. Peygamber’in
Medîne’de bulunan ve Yahudilerin
dini eğitim-öğretim yaptıkları Beytü’l-midras adındaki okullarına dokunmaması bunun tipik örneklerinden birisini oluşturur. Sadece onlara
ara sıra gidip İslam’ı anlatmıştır. Kabul edip etmeme hakkı kendilerine
aittir. O gününün geleneğinde yer
alan cizye uygulaması da devlete
bağlılığın sembolik ifadesidir ve askerlikten muaf olmalarından dolayı
can güvenliği ve mal emniyeti, din
ve vicdan özgürlüğü başta olmak
üzere temel haklarını koruma karşılığında alınmıştır. Cizye mükellefi de
sadece çalışan erkeklerdir. Kadınlar,
yaşlılar, hastalar, işsizler, din adamları gibi vatandaşlar bu vergiden muaftır. Ayrıca bütün gayr-ı müslim vatandaşlara da muhtaç duruma düşmeleri halinde sosyal güvence sağlanmıştır36.
Maide suresinin 5. Ayeti ehl-i kitap-müslüman ilişkisi açısından iki
önemli hüküm koyar. Birincisi domuz gibi açık yasaklar hariç ehl-i kitabın yiyeceği ve kestikleri Müslümanlara helaldir. İkincisi ise, ehl-i
kitaptan kadınların iffetli olanlarıyla
Müslüman erkekler evlenebilirler.
Tersi ise caiz değildir. Bunun sebebi
şudur: Irzlarda aslolan humettir kuralı gereğince Kur’ân ve sünnet aile
hukukunu ilgilendiren hususlarda
helalliği istisna saydığından bunları
ayrıntılı şekilde açıklamış ve bu iki
temel kaynakta helal olduğu beyan
edilenlerin dışındakiler ilke olarak
haram kapsamında kalmışlardır. Bu
açıdan Müslüman kadınların ehl-i kitap erkekleriyle evlenemeyeceği konusunda icma oluşmuştur. Müslüman erkeklerin ehl-i kitap kadınlarının iffetli olanlarıyla evlenebileceklerini açıklayan ayet daha hassas olmasına rağmen Müslüman kadınların ehl-i kitap erkekleriyle evliliğini
sükût geçmiş olması da bu düşünceyi teyit eden bir husustur. O sebeple
Kur’ân’da Müslüman kadının ehl-i
kitaptan bir erkekle evlenemeyeceği
hükmü yoktur denilemez.
Ehl-i Kitâb ile ilişkimiz
Bugün Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanlar için en temel vazifeyi belirleyen Hz. Peygamberin şu
hadisidir: “Allâh’ın helalini haram,
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
haramı helal kılmadıkça Müslümanlar şartlarına bağlıdırlar”37. Bu hadise göre, özellikle bu tür ülke vatandaşı olan ya da herhangi bir sebeple
mesela iş, eğitim gibi sebeplerle buralarda yaşayan Müslümanlar, vermiş oldukları sözlere, girişte koşulan
ve kabul ettikleri şartlara, bir iş yerinde çalışıyorlarsa iş ahlakına göre
davranmak, ilgili kurallara uymakla
yükümlüdürler. Esasen bu Kur’ân-ı
Kerîm’in ısrarla üzerinde durduğu ve
bugün devletler hukukunun en esaslı
prensibini oluşturan “ahde vefâ” ilkesinin de bir gereğidir38. Sözgelimi
Müslüman müteşebbisler, işletmelerine tahakkuk eden vergileri dürüst
biçimde ödemekle yükümlüdürler.
Müslümanlar, İslam’ın açıkça emrettiği ya da yasak kıldığı hususlara buralarda da uymak durumundadırlar.
Mesela bu günkü Avrupa ülkelerinde
yaşayan Müslümanlar Cuma namazı
kılmakla yükümlüdürler.
Nüfusu ehl-i kitaptan olan insanların oluşturduğu ülkelerde yaşayan
Müslümanlar gayr-ı müslimlerle
olan ilişkilerinde insani ilişkilerin
gereğine göre hareket etmelidirler.
Yeri geldiğinde anladıkları dilden selam verme, verdikleri selamı alma,
hastalarını ziyaret, cenazelerine katılma, taziyede bulunma, bayramlarını
tebrik etme, herhangi bir başarı durumunda kutlama, düğünlerine iştirak,
başlarına gelen felaketler sebebiyle
geçmiş olsun dileklerini iletme ya da
maddi manevi yardımda bulunma gibi hususlarda Müslüman vakarını koruma şartıyla iyi ilişkileri geliştirmelerine bir engel gözükmemektedir39.
Bugün temel insani ihtiyaçların
karşılanmasında Müslümanların gerek ülke olarak gerekse bireysel anlamda gayr-ı müslimlere yardımda
bulunmalarına bir engel yoktur. Mesela Hz. Peygamberin 627 yılında
kendisine ve Müslümanlara her türlü
eziyeti yapmış olan Mekke’li müşriklerin kıtlık çektiklerini öğrenir öğrenmez kendilerine büyük bir mali
yardımda bulunması buna önemli bir
örnektir40. Esasen bu konuda yukarıda yer verilen Bakara suresinin 272.
ayeti ile Mümtehine suresinin 8-9.
ayetleri de delildir.
Medîne’ye kendisini ziyarete gelen Necran Hıristiyanlarının ayin
yapmak için yer talep etmeleri üzerine Hz. Peygamber’in Mescidi tahsis
etmesinden41 anlaşıldığı kadarıyla
Müslümanların kendilerine ihtiyaç
Hayat
olduğu durumlarda ehl-i kitabın din
ve vicdan özgürlükleri ile ilgili sıkıntılarına yardımcı olmaları da bir insanlık borcudur yargısında bulunulabilir.
Sonuç olarak: Kur’an ve Sünnetten elde edilen prensipler uyarınca,
özellikle Hz. Peygamberin ehl-i kitap ile ilişkisinden yola çıkarak Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanların en temel görevi İslam’ı tabi bir
şekilde yaşamaları ve böylece muhataplarına örnek olmalarıdır. Zaten
Kur’ân-ı Kerîm Hz. Peygamberin
yüce ahlak üzere olduğunu belirtirken42 kendisi de güzel ahlakı tamamlamak üzere geldiğini beyan etmiştir43. Müslümanların, dünyanın
neresinde bulundukları farkedilmeksizin, bu yüce ahlakı bizzat ortaya
koymaları gerekmektedir.
1 Mâlik, el-Muvatta’, “Zekât”, 41
2 Mâlik, el-Muvatta’, “Zekât”, 42
3 İbn Ebî Şeybe, el-Musannef [nşr. Muhammed
Avvâme], Cidde 2006, IX, 118
4 bkz. DİA, “Ehl-i Kitap” md.
5 Âl-i Imrân Suresi, [3:65, 67, 69]
6 Âl-i Imrân Suresi, [3:67]
7 Âl-i Imrân Suresi, [3:65]
8 Bakara Suresi, [2:129]
9 En’am Suresi, [6:161]
10 Hacc Suresi, [22:78]
11 Saf Suresi, [61:6]
12 bkz. Tesniye, 18: 15-19, Matta 21, 33-46, Yuhanna, 1: 19-21, 14: 25-30, 15: 25-26, 16: 7-15
13 Âraf Suresi, [7:157]
14 Bakara Suresi, [2:146]; En’am Suresi, [6:20]
15 Âl-i Imrân Suresi, [3:187]
16 Bakara Suresi, [2:101]; Mâide Suresi, [5:68];
Saf Suresi, [61:6]
17 Âl-i Imrân Suresi, [3:64]
18 Tevbe Suresi, [9:30]
19 Tevbe Suresi, [9:30]
20 Bakara Suresi, [2:83]
21 Mâide Suresi, [5:72-75]; ayrıca bk. Nisâ Suresi, [4:171]
22 Nisâ Suresi, [4:123]
23 Bakara Suresi, [2:105]; Ankebût Suresi,
[29:46]
24 İsra Suresi, [17:70]
25 Nisâ Suresi, [4:1]; Âraf Suresi, [7:189]; Zümer Suresi, [39:6]; Hucurât Suresi, [49:13]
26 Bakara Suresi, [2:272]
27 Hak Dini Kur’ân Dili, II, 939
28 Ebû Ubeyd, Kitâbü’l-Emvâl, s. 605
29 Tevbe Suresi, [9:60]
30 Fıkhü’z-zekât, Beyrut 1389/1969, II, 950,
957
31 Fıkhü’s-sünne, Beyrut 1969, I, 415
32 Abdürrezzâk, el-Musannef, Beyrut 1971-75,
IV, 113, nr. 7168-7169; Ebû Ubeyd, Kitâbü’l-Emvâl,
s. 606; İbn Zenceveyh, Kitâbü’l-Emvâl, s. 613
33 Pezdevî, Kenzü’l-vusûl, Karaçi, ts. (Mektebetü Câvid), I, 123
34 Ebû Yûsuf, Kitâbü’l-Harâc, s. 135
35 Bakara Suresi, [2:256]; Yunus Suresi, [10:99]
36 Ebû Yûsuf, s. 136
37 Buhârî, “İcâre”, 15; Ebû Dâvûd, “Akdiye”,
12; Tirmizî, “Ahkâm”, 17
38 Mâide Suresi, [5:1]; İsra Suresi, [17:34]; Müminûn Suresi, [23:78]; Mearic Suresi, [70:32]
39 İbn Kayyim el-Cevziyye, Ahkâmu ehli’zzimme, Beyrut 1415/1985, I, 157-162
40 bak. M. Hamidullah, “Hudeybiye” md. DİA
41 İbn Hişam, es-Sîretü’n-Nebeviyye, II, 507;
İbn Sa‘d, et-Tabakatü’l-kübra, I, 357
42 Kalem Suresi, [68:4]
43 Mâlik, el-Muvatta’, “Husnü’l-huluk”, 8; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 381
Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya
M. Salih AYDIN
Hacarabın Serüvenleri 47
ir Ramazan daha Geçiyor.
Bir faziletin, bereketin ve
mağfiretin iklimini geride
bırakarak, bayrama ulaşacağız. Evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu
cehennem azabından kurtuluş vesilesi olan Ramazan ayında yapacağımız ibadetlerin verdiği huzur ve
mutluluğun sevincini hep birlikte
yaşıyacağız. Elhamdulillah. Bugünün, şu güzel vakitte, Ramazanın
aydınlığında nurlanmış kalplerimizle, her zamankinden daha coşkulu bir şekilde, Allah’ın birliğine
inanmanın, Alemlere Rahmet olarak gönderilen Son Peygamber Hz.
Muhammed (s.a.v)’in gösterdiği
yolda olmanın mutluluğunu tadıyoruz. Elhamdulillah. Bizi Ramazanın manevî ikliminden geçirip,
bu bayram sabahına ulaştıracak
olan Yüce Allah’a hamdolsun. Somali’den Kenya’ya, Gazze’den
Kudüs’e, Irak’tan Çeçenistan’a,
Pakistan’dan Afganistan’a İslam
coğrafyasında yaşanan olayların
feraha kavuşması için Cenab-ı
Hakk’a dua ediyor, Allah’ın izni ile
birlik ve beraberlik içinde yürüyüp
daha neşeli günlere erişeceğimizi
umuyorum. İçinde bulunduğumuz
şu Ramazan ayında rahmetin sağanak, sağanak üzerimize düştüğü bu
günlerde elini açıp kaçımız sebeplenmek adına yol alabildik? Çevremizdekileri ağırlamaktan fırsat bulup kaç garibana yardım edebildik?
Sizden geldiğini bilmeden sadece
Rabbinin emri üzerine kaçımız yardım edebildik? Bu adımları yapabildikse ne mutlu. Bayram Rahmetin, Şefkatin, Dostluğun, Kardeşliğin yaşandığı zamandır. Sevginin,
Muhabbetin, Ziyaretin ve Ziyafetin
diğer adı Bayram işte bu anlamda
bayram, bayram olur. Bu vesile ile
Kadir Gecesi ve Ramazan Bayramının başta milletimize, İslam âlemine ve tüm dünya insanlığına hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyor, bayramınızı
en içten dileklerimizle kutluyorum.
B
İzinden izlenimler!
Hatıralar insanı yaşar hale getiriyor. Nice güzel anılar varken hüzünlü anılarla karışıp gidiyor. İzine
gidiyoruz diye arabamızla yollara
koyulduk. Su misali yollarda akıp
gittik. Arkadaşın biri navigasyonu
şehir şehir ayarla yoksa şaşırıyor
dedi. Bir ara oğlana öyle ayarla dedim. Tabii ilk fireyi verdik. Belgrad`da 20 km karayolunda gittik.
Kendi kendime bu yolları ezbere
biliyorsun niye öyle yaptım ki dedim? Ama bu yetmemiş gibi devam ettik Bulgaristan’a girince
otoyoluna girdik tabii navigasyonu
takip ederek devam ediyorum birde kum ocaklarına çıkmayalım mı?
Öyle bir yol ki keçi yolu bile o yoldan düzgün. Yol bitmiş ilerisi yok
navigasyon hala sağa dön diye ikaz
edip duruyor. Artık sabrım bitti navigasyonu kapattım. Kendi bildiğim gibi devam ettim. Yarım saat
sonra eski gittiğimiz yola çıktım. 1
saat sonra gümrükteydim. Gümrükten çıktıktan sonra oğlanın isteği üzere Çanakkale’ye yol aldık.
Ertesi gün Çanakkale Şehitliklerini
gezdikten sonra Kilitbahir`den Çanakkale`ye geçtik. Akşama doğru
Truva Harabelerinde idik. Truva’dan akşam ezanı ile çıktık. İzmir Aydın otoyolundan Denizli`ye
geçtik. Denizli`de faydalı sıcak sular olduğundan bir müddet orada
kaldık. Bu arada Pamukkale’yi de
ziyaret ettik. Sonra Karaman`a
doğru yol aldık. Karaman`da Binbir kilise, Taşkale buğday ambarları, Manazan mağaraları, Derbe, Barajlar gibi birçok gezecek yerler
var ki sormayın. Sertavul`a da uğramayı unutmayın. Memleketimin
güzellikleri saymakla bitmez. Her
köşesine ayrı bir tabiat güzelliği
vermiş Yaradan. İşte bu sene de
böyle güzel bir tatille noktaladık.
Almanya’ya geri dönerken arabayı trene attık Çerkezköy`den
Bonn`a maceralı bir izin oldu. Macera arayanlara tavsiye ederim.
Hacarap Berberde!
Hacarap bu sene memleket hasreti ile anavatan Türkiye’mize izine
gider.
Fakat sıcaktan hiç dışarı adımını atamaz ve içerde bunalır.
Eski arkadaşlarını ve dostlarını
da görmek ister.
Ancak kendisine dışarıya geceleri çıkabilirsin denir.
Aldırış etmez ara sıra öğle namazında kaçamak yaparak dışarı
kaçar.
Oğlu:
-Baba öğle zamanında dışarı
çıkma güneş tehlikeli dediği halde
yine de çıkar.
Birgün yine öğle namazında çıkar.
Oğlu bu duruma kızar.
-Kendi sıhhatin için söylüyorum
yoksa yarın Almanya’dasın diye de
ikaz eder. Çünkü oğlu iki saat güneşin altında babasını aramış kendisi de yorulmuştur. Hacarap da
herkese acınmaya başlar:
-Oğlum ben dışarı çıkarsam Almanya`ya gönderecekmiş diye herkese acınmış ufak bir çocuk gibi.
Ertesi gün oğlu yanına gittiğinde:
-Oğlum beni bir berbere götürür
müsün.
Bunu fırsat bilen oğlu:
-Tabi baba götürürüm der.
İçinden de sen öyle mi yaparsın
gel bakalım diyerek, babasını yani
Hacarabı berbere götürür.
Berber koltuğuna oturan Hacaraba, berber:
-Nasıl bir saç kesimi istiyorsun
hacı amca diye sorar.
Hemen oğlu atılarak:
-Berber kardeşim 2 numara olsun hem saç hem sakal, kulaklarını
da ağdayla temizlersen iyi olur der.
Hacarap şöyle bir yan bakar kızdığı bellidir.
Saç ve sakal 2 numaraya kesilir,
[email protected]
arkasından sıra ağdaya gelir, berber
ağdayı ısıtıp kulaklara yapıştırınca
Hacarap bir hoplar ki sormayın.
Bir taraftan da oğluna acı acı
bakar.
Biraz sonra ağda donunca berber ağdayı tam çekecek oğlu ordan
seslenir:
-Birden çek ki acısını fazla hissetmesin.
Tabii berber de aynen yapar.
Hacarap öyle bir ah çeker ki
görmek isterdiniz.
Eve gelince oğlunu şikâyet eder
ama herkes ne güzel olmuş tertemiz deyince sesini hiç çıkarmadan
oturur.
Hacarabın siniri.
Hacarap izin bitince havaalanına geri gelecek ama onu havaalanına götürecek minibüs gelmemektedir. Sinirinden yere düşer. Bunu
duyan kızı koşar işi halleder özel
taksi gelir. Meğer Antalya’dan aynı ismi kullanan biri minibüsün
randevularını iptal etmiştir. Hacarap Antalya’dan değil Ankara’dan
uçacaktır. Ama bu küçük ayrıntıyı
kaçıran şirket yetkilileri Hacarabı
Ankara Esenboğa havaalanına özel
taksi ile götürürler. Bizim Hacarab
uçakta hala söylenmektedir:
-Sen kim oluyorsun da benim
adıma benim randevu yaptığım minibüsü iptal ediyorsun. Hasbin ALLAH venigmelvekil.
Karışmayın Keyfime.
Hacarap Almanya``a dönünce
oğlu sorar:
-Baba nasıl buldun Türkiyeyi?
-Hiç biraz daha kalsaydım nalları dikecektim sıcaktan iyiki geldim. Bizden geçmiş oğlum Türkiye`ye izine gitmek, burada rahatım
karışmayın keyfime.
Selam ve dua ile
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
sayfa 29
bulmaca
sayfa 30
Eylül · September 2011 · Şevval 1432
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Hayat
Download