Hutbe: Komşu hakkı, 12 Zilkâde 1433 (28 Eylül 2012) ﴩ ُﻛﻮ ْا ِﺑ ِﻪ َﺷﻴْﺌ ًﺎ ِ ْ ُ اهلل َو َﻻ ﺗ َ ّ َوا ْﻋ ُﺒﺪُ و ْا: اﺳـﺘﻌﻴﺬ اب َِو ِابﻟْ َﻮ ِ َادل ْﻳ ِﻦ ا ْﺣ َﺴﺎ ًان َو ِﺑ ِﺬي اﻟْ ُﻘ ْﺮ َﰉ َواﻟْ َﻴﺘَﺎ َﻣﻰ َواﻟْ َﻤ َﺴﺎ ِﻛﲔ ِٕ اﻟﺼﺎ ِﺣ ِﺐ ِابﳉ َ ْﻨ ِﺐ َّ َواﻟْ َﺠﺎ ِر ِذي اﻟْ ُﻘ ْﺮ َﰉ َواﻟْ َﺠﺎ ِر اﻟْ ُﺠ ُﻨ ِﺐ َو اهلل َﻻ ُ ِﳛ ُّﺐ َﻣﻦ َوا ْﺑ ِﻦ ِ اﻟﺴﺒ َ ّ ِﻴﻞ َو َﻣﺎ َﻣﻠَ َﻜ ْﺖ َٔاﻳْ َﻤﺎﻧُ ُ ْﲂ ا َّن َّ ِٕ ًَﰷ َن ُﻣ ْﺨﺘَﺎ ًﻻ ﻓَﺨُﻮرا ﻣ َﺎ َزا َل: وﻗﺎل رﺳﻮل ﷲ ﺻﲆ ﷲ ﻋﻠﻴﻪ و ﺳﲅ ِ ُ ِﺟ ْ ِﱪﻳ ُﻞ ﻳ ﻴﲏ ِابﻟْﺠ َﺎ ِر َﺣ َّﱴ َﻇﻨَﻨ ْ ُﺖ أَﻧ َّ ُﻪ َﺳـ ُﻴ َﻮ ّ ِرﺛُ ُﻪ ِ ﻮﺻ Muhterem Müslümanlar, Gökyüzüne veya Yeryüzüne baktığımızda, var olan ahengi görmemek mümkün değildir. Bu âhenk ve düzen, her şeyin, üzerine düşen vazifeyi yapması ve hudûdunu aşmaması ile mümkün olmaktadır. Akıl ve idrak sahibi olan ve bilhassa komşular arasında huzur ve iyi geçimin önemini idrak etmiş insanlar bilirler ki, bu tarz bir ahenk herkesin, üzerine düşen görevleri zamanında ve tam olarak yapmasıyla mümkün olacaktır. Komşuluk, toplum hayatımızda yeri ve önemi inkâr edilemeyen ictimâî bir müessesedir ve insanların toplum halinde yaşamalarının zarûrî bir neticesidir. Komşu hakkı, dinimizde çok önemli bir yer tutar. Aile yuvasında olduğu gibi komşularıyla da iyi geçinmek ve yardımlaşmak şarttır. Hazret-i Allâh yukarda okuduğumuz âyet-i kerimesinde açık ve net olarak şu emirlere yer vermektedir: “Allah’a ibadet edin. O’na hiçbir şeyi eş (ve ortak) tutmayın. Anaya-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, sağ ellerinizin mâlik olduğu kimselere (Hizmetinizde bulunanlara) iyilik edin. Allah (c.c.) kendini beğenen ve dâima böbürlenen kimseyi sevmez. (Nisa,36) Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bu hususla alâkalı olarak komşu haklarının ehemmiyetini şu şekilde ifade etmişlerdir: “Cebrâil (as) bana komşu hakkında o kadar aralıksız tavsiyede bulundu ki, komşuyu komşuya vâris kılacağını zannettim.” (Buhari,c.7,s.78) Aziz Mü’minler, Mevzuya bu kadarcık temas ettikten sonra dikkatlerinizi başka bir yöne çekmek istiyorum: İçinde bulunduğumuz toplumda her sene iki almanyanın birleşme günü olarak bilinen 3 Ekim tarihi “Açık Cami Günü” olarak ilan edildi. Bilinen bir gerçektir ki, insanlar bilmediği şeylerin düşmanıdırlar ve bilmediklerine karşı biraz mesafeli dururlar. Bu önemli günde veya fırsat bulduğumuz başka zamanlarda bu mesafeyi yok etmek veya en azından aza indirmek bizim elimizdedir. Bu manada, camilerimizi ziyaret eden misafirlerimize bizi, kültürümüzü, dinimizi ve camimizi tanıtacak sözlü ve pratik bilgiler sunulacaktır. Bu günü, sadece bir ikram günü değil, aynı zamanda bilgilendirme ve kendimizi tanıtma günü olarak görüyoruz. İslam, nezaket, asâlet ve incelikler dinidir. İkramlarımızda İslam’ın misafir ağırlamayla ilgili nezaket ve nezafet kurallarına dikkat edelim. Kim olursa olsun evimize, mâbedimize gelmiş insanlara güler yüzle muameleye özen gösterelim. Bizi bizden öğrenmek üzere gelecek olan misafirlerimize aynı tolerans ve müsamahayı gösterelim. Hutbeme son verirken bir müslümanın kendinde bulundurması icap eden ahlaki özellikleri Fahr-i Kainat Efendimizden (s.a.v.) dinleyelim: “Mümin, ülfet eden (başkaları ile iyi geçinen) ve ülfet edilen (iyi geçinilen) dir. Ülfet etmeyen ve ülfet edilmeyen’de hayır yoktur.” (Cami'us Sagir: 548, no: 9146)