Küresel Ekonomik Krizin Ve İklim Değişikliğinin Ekolojik Tarımın

advertisement
ŞANLIURFA, 2010
TÜRKĐYE IX. TARIM EKONOMĐSĐ KONGRESĐ
Küresel Ekonomik Krizin Ve Đklim Değişikliğinin Ekolojik Tarımın
Yaygınlaşmasına Etkileri
Zeynep ŞENEL1
Aydın GÜREL2
Özet
Ülkemizde ekolojik tarım başta AB ülkeleri olmak üzere, dış ülkelerden gelen talepler
doğrultusunda ilk olarak 1985 yılında sözleşmeli çiftçi modeli uygulamalarıyla Ege Bölgesi'nde
ekolojik kuru üzüm ve ekolojik kuru incir üretimi ile başlamıştır. Bu bağlamda tüketiciler arasında
sağlıklı gıda tüketimi ve çevreyi koruma bilincinin giderek yaygınlaşmasına paralel olarak, 1990
yılından sonra farklı ekolojik ürünler ile ülkemizde de ekolojik üretim yapan üretici sayısı giderek
artmıştır. Küresel ekonomik krize karşı AB ülkeleri, Kuzey Amerika ve Avustralya’da ekolojik
ürünlerin ticaret hacmi hızla büyürken, ülkemizin dünyadaki ekolojik ürün payı oldukça düşük
kalmıştır. Diğer taraftan atmosferde oluşan sera gazları (CO2, CH4 ve NO2) küresel iklim
değişikliğine neden olmakta ve bu da tarımsal üretimi olumsuz etkilemektedir. Ekolojik tarım ile
ortaya çıkan CO2 gazının konvansiyonel tarıma göre %50 oranından daha az olması, ekolojik
tarımın yaygınlaşmasını destekleyen unsurlardandır.
Bu çalışmada, dünyada ve Türkiye’de ekolojik tarım ve gıda ürünleri ticaretinin mevcut durumu,
karşılaşılan sorunlar, küresel ekonomik krizin ve küresel iklim değişikliğinin ekolojik tarımın
yaygınlaşmasına olası etkileri irdelenmektedir.
Anahtar Kelimeler: Organik Tarım, Ekolojik Tarım, Küresel Đklim Değişikliği, Küresel Ekonomik
Kriz, Ekolojik Tarımın Yaygınlaşması.
Impacts Of Global Economıc Crısıs And Clımate Change On Organıc Agrıculture
Expansıon
Abstract
In our country, organic agriculture first performed in Aegean region with organic dried raisin and
organic fig production. The first applications began in 1985 as contracted farmer production model
in line with demand coming from outside, mainly EU countries. In this context, health-food
consumption and awareness of environmental protection has become increasingly prevalent among
consumers. Our country has increased the number of organic producers on different products after
1990. In EU countries, North America and Australia organic products trade grew rapidly against
the global economic crisis, but relatively low share of amount has remained to our country. On the
other hand, greenhouse gases (CO2, CH4, NO2) which cause global climate change has negatively
affected the agricultural production. Organic agriculture based CO2 gas remaining is %50 less than
conventional agriculture. This factor supports the expansion of organic agriculture.
In this study, organic agriculture and organic food products in world trade and Turkey’s current
status, problems, global economic crisis and possible impacts of climate change on organic
agriculture expansion was discussed.
Key Words: Organic Agriculture, Ecological Agriculture, Global Climate Change, Global
Economic Crisis, Organic Agriculture Expansion.
1. GĐRĐŞ
Dünyada son elli yılda yaşanan hızlı sanayileşme ve nüfus artışı önemli çevre
sorunlarını beraberinde getirmiş, açlık probleminin giderilmesine yönelik politikalar
geliştirilmesi, yoğun girdi kullanılarak birim alandan yüksek verim alınması ve yeni
alanların tarıma açılmasına yönelik hedefler belirlenmiştir. Sonuçta, yoğun ve bilinçsiz
tarım ilacı ve gübre kullanılması, yanlış toprak işleme uygulamaları, kalıntı riski, toprağın
fiziksel yapısının bozulması, organik madde ve canlılığının kaybedilmesi ve besin
maddesi dengesinin bozulması, tuzlanma, çoraklaşma gibi çevre sorunları meydana
gelmiştir. Yeşil Devrim olarak anılan tarım politikaları açlık sorununa kısmen çözüm
1
2
NKÜZF, Tarım Ekonomisi Bölümü, Tekirdağ, [email protected]
NKÜZF, Tarım Ekonomisi Bölümü, Tekirdağ, [email protected]
1035
TÜRKĐYE IX. TARIM EKONOMĐSĐ KONGRESĐ
ŞANLIURFA, 2010
olmakla birlikte, asıl sorunun üretim miktarı değil paylaşımdan kaynaklandığı ortaya
çıkmıştır. Dolayısıyla artık tarımda uygulanan teknikler sadece üretim miktarındaki
artışla değerlendirilmemekte, çevreye, insan ve hayvan sağlığına olan etkileri ile birlikte
irdelenmektedir (Altındişli, 2007).
Dünya nüfusu insanlığın var oluşundan 1950 yılına kadar 3,5-4 milyar olmuş, son
50 yılda ise, tam bir misli daha artarak 6,5-7 milyara ulaşmıştır. Buna karşılık gerekli gıda
güvencesi ve beslenme kalitesi sağlanamamıştır. Gün geçtikçe biyolojik çeşitlilik ve tür
zenginliği azalmaktadır. Đşte bu sebeple de organik yetiştiricilik her geçen gün önem
kazanmaktadır (Kara, 2006). Tüm bu gelişmeler alternatif çözümler içeren yeni bir üretim
sistemi olan Ekolojik Tarım veya Đngilizce konuşulan ülkelerdeki adı ile Organik Tarım
yani doğa ile uyumlu ve dengeleri bozmayan bir tarımsal üretim sistemine yönelmeyi
zorunlu kılmaktadır.
2. DÜNYADA EKOLOJĐK TARIM VE GIDA ÜRÜNLERĐ TĐCARETĐNĐN MEVCUT
DURUMU
Organik ürünlerin dünya ticareti 1980’li yıllarda geliştiği halde 1990’lı yılların
sonlarında özellikle deli dana, dioksin ve GDO (genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar,
transgenik ürünler) gibi konulara karşı duyulan endişe ve tepkiler nedeni ile
yaygınlaşmıştır. Organik ürünler için tüketici talebinde çok ciddi artışlar meydana gelmiş
ve organik tarım, birçok uluslararası kuruluşun gündemine girmiştir.
Kıtalara göre toplam organik alanlara bakıldığında, %35’lik pay ile Avustralya ilk
sırada yer alırken, bunu %23’lük pay ile Avrupa ve ardından Güney Amerika
izlemektedir (Şekil 1).
Şekil 1: Kıtalara göre organik tarım ve doğal toplama alanlarının dağılımı.
Kaynak: FIBL & IFOAM, 2010
2010 yılı verilerine göre, dünya üzerinde 35 milyon hektarlık alanda kontrol ve
sertifikalı olarak organik üretim yapılmaktadır. En geniş organik üretim alanına sahip
ülkeler sıralamasında 12,02 milyon hektar ile Avustralya birinci, Arjantin 4,01 milyon
hektar ile ikinci, Çin ise 1,85 milyon hektar ile üçüncü sırada yer almaktadır (Şekil 2). Bu
ülkelerin organik üretim alanlarının genişliği, mera tipi organik hayvan yetiştiriciliği için
ayrılmış sertifikalı mera alanlarının genel toplamda yer almasından kaynaklanmaktadır.
Organik tarım alanlarının yaklaşık üçte biri tek yıllık veya çok yıllık bitkisel üretim
alanlarından, üçte ikisi ise hayvan otlatmasında kullanılan yeşil alanlardan oluşmaktadır.
Arıcılık için sertifikalandırılan alanlar dahil doğadan toplama alanları 31,1 milyon hektar
alanı oluşturmaktadır. Organik su ürünleri yetiştiriciliği ise 0,4 milyon hektar alanda
yapılmaktadır. Tarım dışı organik alanlar ile birlikte dünyada organik sertifika altına
alınmış 66,5 milyon hektar alan bulunmaktadır (ETO, 2010). 2010 yılında açıklanan
verilere göre dünyada organik ürünlerin pazar değeri 50,9 milyar dolara ulaşmıştır (Şekil
1036
TÜRKĐYE IX. TARIM EKONOMĐSĐ KONGRESĐ
ŞANLIURFA, 2010
3). Organik ürünlerin tüketimi en fazla Avrupa ve Kuzey Amerika’da gerçekleşmektedir.
2008 yılı verilerine göre gelirin %54’ü Avrupa’dan, %43’ü Kuzey Amerika’dan ve % 3’ü
ise diğer kıtalardan elde edilmektedir. Avrupa Birliği’nde ayni yıl verilerine göre organik
gıdada yıllık 16,2 milyar Avro ticarete konu olmuştur. En yüksek pay Almanya’da (5
milyar 300 milyon Euro), olup bu ülkeyi Đngiltere (2 milyar 550 milyon Euro), Fransa (1
milyar 900 milyon Euro), Đtalya (1 milyar 870 milyon Euro) ve Đsviçre (789 milyon Euro)
izlemektedir (Şekil 4).
Şekil 2: Ülkelere göre organik tarım alanlarının dağılımı.
Kaynak: FIBL & IFOAM, 2010.
Şekil 3: Yıllara göre dünya organik ürünler pazar değerleri.
Kaynak: FIBL & IFOAM, 2010.
Şekil 4: Ülkelere göre Avrupa organik ürünler pazar değerleri.
Kaynak: FIBL & IFOAM, 2010.
1037
ŞANLIURFA, 2010
TÜRKĐYE IX. TARIM EKONOMĐSĐ KONGRESĐ
3.
TÜRKĐYE’DE EKOLOJĐK TARIM VE GIDA ÜRÜNLERĐ TĐCARETĐNĐN
MEVCUT DURUMU
Ülkemizde ekolojik tarımın gelişmesi Avrupa ülkelerinin tersine üreticilerce
tabandan değil alıcılarca tepeden aşağı doğru olmuştur. Đlk olarak Avrupalı alıcılardan
gelen talepler doğrultusunda 1985 yılında Ege Bölgesi'nde geleneksel ihraç ürünlerimiz
olan kuru üzüm ve kuru incirin ekolojik olarak yetiştirilmesiyle başlamıştır. Ekolojik
tarımsal üretimde ülkemizde genellikle sözleşmeli çiftçi modeli uygulanmaktadır. Bu
konuda faaliyet gösteren firmalar üretici gurupları oluşturarak bu üreticilerle anlaşma
yapmakta ve ürünlerini alarak pazara sunmaktadırlar. Son yıllarda konuya ilgi duyan
bireysel üretici sayısı artış göstermiş ve organik tarım faaliyetlerinin sertifikalandırılması
için kontrol ve sertifikasyon firmalarına müracaat ederek üretimlerini sertifikalandırmaya
başlamışlardır.
Türkiye'de 2009 rakamlarına göre 212 çeşit ürün, 35.565 üreticiyle, 501.641 ha
alanda organik tarım kuralları içerisinde sertifikalı olarak üretilmektedir (Çizelge 1). Bu
üretimin 25-30 milyon dolarlık bölümü ihracatta, yaklaşık 5 milyon dolarlık bölümü de
yurt içinde değerlendiriliyor. Üretimde, 9 ana alt grup yer almaktadır. Bu alt gruplar ise;
kurutulmuş meyveler, kuru yemişler, baharatlar ve şifalı bitkiler, taze/işlenmiş meyve ve
sebzeler, bakliyatlar, hububat, endüstriyel tahıllar, yağlı tohumlar ve diğer ham/işlenmiş
ürünlerdir. Türkiye’nin organik ürünlerinin ihraç ettiği ülkeler 2008 yılında 33’e
ulaşmıştır. Đhracatın büyük çoğunluğu Avrupa Birliği ülkelerine yapılmaktadır.
Çizelge 1: Türkiye organik tarımsal üretim verilerinin yıllara göre dağılımı.
Yıllar
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
Ürün
Sayısı
150
179
174
205
203
201
247
212
Çiftçi
Sayısı
12.428
14.798
12.806
14.401
14.256
16.276
14.926
35.565
Yetiştiricilik
Yapılan
Alan (ha)
57.365
73.368
108.598
93.134
100.275
124.263
109.387
325.831
Doğal
Toplama
Alanı (ha)
32.462
40.253
100.975
110.677
92.514
50.020
57.496
175.810
Toplam
Üretim
Alanı (ha)
89.827
113.621
209.573
203.811
192.789
174.283
166.883
501.641
Üretim
Miktarı
(ton)
310.125
323.981
378.803
421.934
458.095
568.128
530.225
983.715
Kaynak: TÜGEM, 2010
Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı Đhracatı Geliştirme Etüd Merkezi'nin
(ĐGEME) hazırladığı "Organik Tarım Ürünleri" araştırmasında 2008-2013 yıllarını
kapsayan 5 yıllık dönemin sonunda, organik ürünler pazarının toplam değerinin 85,1
milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. Meyve ve sebzelerin, 2008’de 18,7 milyar dolarlık
satış hacmi ve %36’lık pay ile toplam organik gıda pazarından en büyük payı alan sektör
olduğunu belirten araştırma, hazır gıdaların ise 10,4 milyar dolarlık satış rakamı ile
%19,9'luk paya sahip olduğu bilgisi veriliyor. Araştırmada son zamanlarda süt ürünleri,
et ve et ürünleri, hazır yemekler dahil olmak üzere işlenmiş diğer gıdalar, bebek
mamaları, çikolata gibi ürünler önem kazanmakla birlikte, batı Avrupa pazarında organik
yaş meyve ve sebze sektörü hala büyük bir paya sahip durumda görülüyor. Bu bağlamda,
konvansiyonel yaş meyve ve sebze sektörünün yanı sıra, organik yaş meyve ve sebze
sektörü açısından da önemli potansiyele sahip olan Türkiye’nin, bu potansiyeli
değerlendirebilmesi için, AB ülkelerinde yaşanan gelişmeleri dikkatle izlemesi
gerekmektedir. Türkiye’de organik hayvancılık sektörünün henüz gelişmekte olduğuna
dikkat çeken araştırma, özellikle Doğu Anadolu Bölgesi'nde bu konuda yatırımların
yapıldığını, buna bağlı olarak da, süt ve süt ürünleri konusunda yurtiçi taleplerinin
giderek arttığını belirtiyor. Araştırmada, organik pamuk üretiminin artmasıyla, organik
1038
TÜRKĐYE IX. TARIM EKONOMĐSĐ KONGRESĐ
ŞANLIURFA, 2010
tekstil sektörünün giderek önem kazandığı, son yıllarda organik ürün yelpazesine organik
bebek tekstili, havlu, ev tekstili ve yatağın da eklendiği kaydedilmiştir. Bunların dışında,
özellikle 0-12 aylık bebekleri olan anne babaların hassasiyeti nedeniyle, yurtdışında
olduğu gibi Türkiye’de de organik bebek mamaları, bebek giysileri, oyuncak ve bebek
kozmetiklerine olan talebin giderek artmakta olduğu belirlenmiştir.
Türkiye'de son 10 yılda yıllık %18-20 oranlarında büyüyen organik tarım sektörü,
2009 yılındaki iç ve dış piyasa krizlerinden olumsuz etkilenmesine, büyüme oranı
%20’lerden %10’a gerilemesine rağmen yine de birçok sektöre oranla yüksek oranda
büyümeye devam etmiştir. Hem kendi ürünlerini ihraç edip, hem de Avrupa pazarına
giremeyen bazı ülkelerin ürünlerini işleyip satarak köprü görevi üstlenmektedir. Organik
ürünler konusunda potansiyeli çok yüksek olan ülkemiz için 2012 yılında 1 milyar dolar
ihracat hedefi belirlenmiştir. Organik ürünler piyasasında 30-35. sıralar arasında yer alan
Türkiye, potansiyele bakıldığında en azından dünya pazarının %2-3’ünü elinde
bulundurabilecek kapasitededir. Türkiye’nin 50 milyar dolarlık organik ürünler
pazarından pay alabilmesi için bakanlıklar arası bir politika oluşturması gerekmektedir.
Tarım Bakanlığı ile birlikte, Sanayi ve Ticaret, Sağlık, Maliye ve Milli Eğitim
Bakanlıklarının da koordinasyonlu olarak çalışmaları, üst düzey bir politika belirlenmesi
gerekmektedir. Daha verimli, daha sağlıklı üretim yapılarak, sertifikalı ürünler ile vergi
kaçaklarını önüne geçilmesi, dünyadaki gelişmeler yakından takip edilerek ihracatın
arttırılması sağlanmalıdır. Dünyada sağlıklı üretilmiş ürünlere her geçen gün artan talep
var ve bu ürünleri tüketmeye alışan, bu konuda bilinçlenen tüketicinin isteklerine cevap
verebilmek dünya organik ürünler pazar payımızın artmasını sağlayacaktır.
4.
KÜRESEL ĐKLĐM DEĞĐŞĐKLĐĞĐ, EKOLOJĐK TARIMIN YAYGINLAŞMASI VE
KARŞILAŞILAN SORUNLAR
Ekolojik tarımda temel hedef, doğaya saygılı olmak ve doğal kaynakları tahrip
etmeden, mümkün olduğunca geliştirerek, bütün insanlara yetecek miktarda, kaliteli,
beslenme değeri yüksek, gıda güvenliği ve hijyen açısından sağlıklı ürünler elde
edebilmektir. Đnsanların açlık duygularını gidermek için karınlarını doyurmak veya
doldurmak yerine, beyin fonksiyonlarını en iyi şekilde faaliyete geçirmek ve bundan
insanlığın yararına sonuçlar sağlamak için gerekli enerjiyi temin etmek gerekmektedir.
Bunu ancak organik üretim ile yapmak mümkündür.
Đklim değişiklikleri, tarımsal faaliyetler üzerinde doğrudan etkili olduğu için,
çevresel etkileri daha az olan tarımsal metotların kullanılması, günümüzde bir zorunluluk
haline gelmektedir. Organik tarım, ekosisteme, iklim değişikliği etkilerine karşı daha
dayanıklı olabilme özelliğini kazandırmakta ve tarımsal kaynaklı sera gazlarının
oluşumunu azaltıcı tedbirleri içermektedir. Doğal ormanların ve bitki örtüsünün her geçen
gün tahrip edilerek tarımsal amaçlı olarak kullanılması sonucu dünya üzerindeki toplam
bitki biokütlesindeki azalma ve organik maddenin topraktan uzaklaşarak atmosfere
geçmesi, tarımsal kaynaklı CO2 emisyonlarının en büyük nedeni olarak görülmektedir
(Şaylan, 2007). Yapılan bazı araştırmalar, organik tarım sistemlerinde ortaya çıkan CO2
emisyonlarının klasik tarım sistemine göre %48-66 daha düşük olduğu sonucunu ortaya
koymaktadır. Organik tarım sistemlerinde daha düşük oranlarda fosil yakıtların
kullanılması sonucu daha az emisyonun ortaya çıkması, bu düşüklüğün en önemli
nedenlerinden biri olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca sentetik gübre ve pestisit
kullanımının sınırlandırılmış olması da dolaylı olarak bu tür girdilerin üretimi ve
taşınması esnasında ortaya çıkan emisyonların azalmasına yol açmaktadır (FAO, 2007).
1039
TÜRKĐYE IX. TARIM EKONOMĐSĐ KONGRESĐ
ŞANLIURFA, 2010
Şekil 5: Tarımsal kaynaklı gazlar ve oranları.
Kaynak: IETA, 2010
Tarımsal faaliyetler küresel ısınmayı arttırmakta, küresel ısınma da tarımsal
alanlardaki üretim ve verim üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır. Karasal iklim
görülen alanlarda, daha yüksek oranda toprak tuzluluğu, erozyon ve çölleşme problemleri
görülmekte ve bu alanlarda ekstrem hava şartları daha sık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Tarımsal faaliyetler sonucu sera gazları (CO2, CH4 ve NO2) oluştuğu bilinmektedir
(Baumert, 2005). Nitekim dünya genelindeki toplam sera gazları emisyonları içindeki
tarımsal kaynaklı emisyonların oranı %15 civarındadır (Şekil 5). Bütün bu faktörler
tarımsal verimlilik üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır.
Son zamanlarda özellikle gelişmiş ülkelerdeki tüketici talebi, refah ve bilinçlenme
düzeyindeki artışa, iletişim ve ulaşım olanaklarındaki gelişmeye bağlı olarak organik
ürünlere yönelmektedir. Tarım ürünü üreticisi ve ihracatçısı bazı gelişmekte olan ülkeler,
bu talebi karşılamak üzere organik tarım ürünlerinin üretimi ve ticareti üzerine
yoğunlaşmaktadırlar. Organik tarımın öneminin sürekli arttığını belirtmek mümkündür.
Ancak organik ürün ve pazarlarla ilgili araştırmalar sınırlı, geleceğe ilişkin tahminler ise
yetersizdir. Diğer taraftan dünya ticaretinde organik ürünlerin ticareti, biyoteknolojik
ürünlerin ticareti kadar hızla artmamaktadır. Organik tarım ürünlerine yönelen talep,
gelişme yolundaki ülkeler için yeni ihracat olanakları yaratmıştır. Ancak organik tarım
ürünlerinin organik olmayan ürünlere göre daha pahalıya üretilmesi ve satılması, organik
tarım işletmeciliğine geçişin belirli bir zaman gerektirmesi, organik üretimin sertifikayla
belgelenmek durumunda olması, organik ürün ve pazarlarla ilgili araştırmaların sınırlı
olması organik ürün ticaretinin yaygınlaşmasının önündeki en önemli engellerdir.
Türkiye’nin tarım sektörünü, katma değeri yüksek ürünlere yönlendirilmesi için en
önemli yollardan biri olarak görülen organik tarım, Türkiye’de çiftçi ve köylülerin işsiz
kalarak ve yerinden yurdundan olarak değil, doğduğu yerde organik tarıma yönelerek, bu
tarım biçiminin tüm gereklerini yerine getirmeyi öğrenerek ve yeniçağa ayak uydurarak
yapılanmalıdır. Organik tarımın fosil yakıt tüketimini azaltıp daha çok yenilenebilir enerji
sağlandığı, ürünlerin daha az zarar görüp organik ürünlerin iklim değişiklerine daha iyi
uyum sağladığı ve sera gazı emisyonunu azaltmada çok yüksek bir potansiyeli olduğu
bilincine varılmalıdır.
1040
TÜRKĐYE IX. TARIM EKONOMĐSĐ KONGRESĐ
ŞANLIURFA, 2010
Organik tarım ile Türkiye’nin işsizlik sorununu çözemediği kırsal nüfus üzerinde
büyük şans yarattığı gerçeği göz ardı edilmemelidir. Konvansiyonel tarım yöntemiyle yüz
kişinin istihdam edildiği bir alanda organik tarım uygulandığında 180 kişi istihdam
edilebilir, buna karşılık katma değerde önemli artışlar sağlanır. Organik tarım
yaygınlaştıkça, çığ gibi büyüyen çevre sorunlarına da çare oluşturur. Ayrıca yerli
tüketicinin de vasıflı ürün tüketmesi sağlanabilir. Türkiye elindeki olanakları iyi
değerlendirerek bir tür organik ürün ambarı haline gelebilir. Dünya’da ve ülkemizde
konvansiyonel ürünler ticaretinin izlenmesine imkan sağlayan Armonize Sınıflandırma
Sisteminin organik tarım ürünleri için oluşturulamamış olması, tüm dünyada organik
tarım ürünleri ticaret istatistiklerinin izlenmesi ve dolayısıyla sağlıklı değerlendirilmesini
zorlaştıran önemli bir faktör olmaktadır (Koç ve ark., 2006). Bu durum, organik tarım
ürünlerinin üretim ve ticaret tahminlerinin oluşturulmasında önemli bir engel teşkil
etmektedir. Ülkemizdeki üretim ve ihracat rakamlarına ulaşmada da sorun yaşanmaktadır.
Organik tarım ürünleri ihracatı kayda bağlı bulunmasına karşın, organik ürün ihraç eden
firmalar bazen kayıt yaptırmamaktadır. Ayrıca, ihracata konu olmayıp yurt içinde
tüketilen organik tarımsal ürünlerin kayıtları da sağlıklı izlenememektedir. Devlet
tarafından bu istatistiklerin sağlıklı olarak izlenebilmesi için gerekli çalışmalar
başlatılmalıdır. Üreticilere yönelik yetiştiricilik ve pazar bilgilerinin verildiği eğitim
programları düzenlenmelidir. Organik üretimde arzın devamlılığı esası gözden
kaçırılmamalı, bu konuda gerekli tedbirler alınmalıdır. Organik tarım üretim teknikleri ve
ilgili araştırma çalışmaları ile (kompost hazırlama, hastalık ve zararlılarla alternatif
mücadele metotları vb.) teşvik edilmelidir. Bu çalışmalara ilave olarak, üretici sorunları,
tüketici eğilimleri ve isteklerinin belirlenmesi gibi konularda proje formatlı çalışmalar
teşvik edilmelidir. Tüketici bilinçlendirme çalışmalarına da önem verilmeli, yazılı ve
görsel basının da yardımıyla organik ürün tüketimi ile ilgili kampanyalar başlatılmalıdır.
Ülkemiz açısından organik tarımın gelişmesi ve organik ürün tüketiminin yaygınlaşması
için eğitim ve tanıtım faaliyetleri ile kamuoyuna daha fazla bilgi verilmesi ve ilgili kurum
ve kuruluşlar arasında etkin bir koordinasyon sağlanması gerekmektedir. Organik tarım
üretiminin ve ihracatının geliştirilmesi için devlet tarafından uygun, talep bazlı ve işlevsel
destekleme mekanizmaları geliştirilmesi, gerek iç piyasa gerekse uluslararası
piyasalardaki fırsatların değerlendirilmesi bakımından önemli rol oynayabilecektir.
Organik tarımdaki gelişme bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalı; üretici bilincinin
oluşturulması, destek mekanizmaları, örgütsel yapının tesisi, tüketici eğilimlerinin
belirlenmesi, tanıtım faaliyetleri ve araştırma çalışmaları bu yaklaşım içinde
değerlendirilmelidir.
Konvansiyonel tarımda olduğu gibi organik tarımda da mevcut olan küçük ve
parçalı yapıdaki arazilerin birleştirilmesi zorunludur. Organik üretime elverişli bölgelerde
organik tarıma ilişkin eğitim faaliyetlerinin arttırılarak üreticilerin konvansiyonel
üretimden organik üretime geçişi özendirilmelidir. Organik tarıma ayrılan alanların
artırılmasına bağlı olarak üretim artışı sağlanabilir. Organik üretimin mevsimsellik
göstermesi nedeniyle bölgelerimizin coğrafi yapısına uygun ürün deseni geliştirilmelidir.
Organik tarım ürünlerinin endüstriyel sanayiye aktarımının sağlanması ve katma değeri
yüksek işlenmiş organik ürünlerin sayısının arttırılması gerekmektedir. Organik üretim ile
tarımsal sanayi, tekstil ve kozmetik sektörüyle bağlantı sağlanmalı, bunun sonucunda da
daha büyük tüketici kitlelerine hitap edilmeli ve organik tarım alanında gerçekleştirilen
uluslararası fuarlara aktif katılım sağlanmalıdır. Yurtdışı pazarlarda organik tarım
ürünlerinde marka imajının oluşturulması gerekmektedir. Organik tarım ve gıda
pazarının geliştirilmesine yönelik sağlanan destekler, çevre koruma amaçlı destekler ve
kırsal kalkınma destekleri kapsamına alınmalıdır. Ülkemizde ekonomik gelişmede
dezavantajlı bölgelerin belirlenerek organik üretim yapan üreticilere alan ya da üretim
miktarına göre bir destekleme verilmesi aynı zamanda geçiş ürününe destek verilmesi
gerekmektedir. Organik tarımda üretici birlikleri oluşturulmalı ve üretici birliğine bağlı
üreticilerin desteklerden daha fazla yararlanması ve sertifikasyon ücretleri ile analiz
1041
TÜRKĐYE IX. TARIM EKONOMĐSĐ KONGRESĐ
ŞANLIURFA, 2010
ücretlerinin belli bir kısmının devlet tarafından desteklenmesi sağlanmalıdır. Yalnızca
yurt dışı pazarlar değil, iç pazara da yönelik tutundurma faaliyetlerinin arttırılması,
kontrol ve sertifikasyon maliyetlerinin azaltılması için üreticilerin bir araya gelerek
(üretici birlikleri gibi) büyük ölçekli projelere yönelmeler teşvik edilmelidir (Gök, 2008).
Ekonomik ve ekolojik krizlerin olumsuz etkilerini minimuma indirebilmek için
organik tarım sistemi en uygun çözümdür. Bunun gerçekleşmesi için üretici temelli
örgütlenmeler ve ekonomik alanda da doğrudan pazarlama, kooperatif pazarlama
seçeneklerinin kullanılması gerekmektedir. Kentlerde belediyeler ve sivil toplum
kuruluşlarının oluşturacağı tüketim kooperatifleri ile de dayanışma şarttır. Gerekli
tedbirler alınmaz ise, her iki krizin etkisi ile kentler işsiz köylülerle dolacak, kırsal
alanlarımız tahrip olmaya, göller ve nehirler kurumaya, topraklar çoraklaşmaya, biyo
çeşitlilik yok olmaya devam edecektir. Doğadaki tahribatın, her türlü canlı türlerinin,
ormanların, sulak alanların, hatta her türlü ekosistemlerin tahrip edilişinin ve bunların
yerine yenilerinin konulamayacağı gerçeğinin farkına varılmalıdır.
KAYNAKLAR
ALTINDĐŞLĐ, A. 2007. Organik Tarımın Tarihi ve Gelişimi, Ege Üniversitesi Ziraat
Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü, Đzmir.
BAUMERT, K. 2005. ‘Navigating the Numbers: Greenhouse Gas Data and International
Climate
Policy,’
World
Resources
Institute,
http://pdf.wri.org/navigating_numbers.pdf
ETO, 2010. “Dünya’da Ekolojik Tarım” Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği
(www.eto.org.tr), (5 Mayıs 2010).
FAO, 2007. “ The State of Agricultural Commodity Markets” (SOCO) Economic and
Social Department.
FIBL & IFOAM, 2010. “The World of Organic Agriculture”, Statistics & Emerging
Trends.
GÖK, S. 2008. “Genişleyen AB Pazarında Türkiye’nin Organik Tarım Ürünleri Ticareti
Açısından Değerlendirilmesi”, Dış Đlişkiler ve AB Koordinasyon Dairesi
Başkanlığı, Ankara, s. 114-115.
IETA, 2010. International Emissions Trading Association, http://www.ieta.org/ieta/
(21.Haziran.2010).
KARA, H. 2006. “Ekosistem Yaklaşımıyla Tarımda Bitki Koruma Açısından Biyolojik
Çeşitliliğin Önemi”, Türkiye 3. Ekolojik Tarım Sempozyumu,1-4 Kasım 2006,
Yalova.
KOÇ, D. ve BABADOĞAN, G. 2006 “Organik Tarım Ürünleri”, Dış Ticaret
Müsteşarlığı, Đhracatı Geliştirme Etüd Merkezi.
ŞAYLAN, L. 2007. “Ekosistemin CO2 Değişiminin Belirlenmesi”, I. Türkiye Đklim
Değişikliği Kongresi. TĐKDEK 2007, 11-13 Nisan, ĐTÜ, Đstanbul
TÜGEM, 2010. “Genel Organik Tarımsal Üretim Verileri”, Tarımsal Üretim ve
Geliştirme
Genel
Müdürlüğü,
Ankara.
1042
Download