Cem Sarısoy Bir Kardeşle Yeniden Dirilmek Düşünün ki çocuğunuzun ölümcül bir hastalığı var, mesela çocuğunuz bir lösemi hastası. Bütün sağlık birimlerine başvurdunuz ve sonuç alamadınız. Çocuğunuz kemoterapi tedavisi görüyor fakat gidişatı gün geçtikçe kötüleşiyor. Ne yapardınız? Aklınıza bir cevap gelmese de bilim bu konuya ışık tutuyor. Kız Kardeşimin Hikayesi adlı film de tam da bu güncel konuyu ele almış. Pek çok ödüle layık görülen bu film aynı zamanda pek çok tartışmanın da kapısını aralıyor. Kurtarıcı kardeş denilen bir yöntem belki duymuşsunuzdur. Bu yöntemde aile, hasta olan çocuğu kurtarmak için genetik müdahalelerle yeni bir çocuk dünyaya getiriyor ve yeni doğan, hayatı boyunca hasta olan kardeşine kök hücre, kemik iliği veya organ temin ediyor. Genetik müdahale yapılmasının nedeni doğacak olan çocuğun genleri öyle bir seçiliyor ki hasta çocuğa organ veya başka bir doku bağışladığında o doku tutsun. Böylece hasta olan çocuğun hayatta kalmasına çalışılıyor. Sizce kurtarıcı kardeş tekniği etik midir? Böyle bir karar alırken çocuğun hakları göz önünde bulundurulmalı mıdır yoksa aile çocuğun yerine mi karar vermelidir? Filme gelecek olursak Anna adındaki kız doktorlar tarafından genetik işlemler sonucu dünyaya gelmiş çocuğun ta kendisi. Kate, Anna’nın ablası ve lösemi hastalığının son evrelerinde. Sara da çocukların annesi. Siz Anna’nın yerinde olsaydınız ablanızın yaşamını sürdürebilmesi için neredeyse her gün iğne olup, operasyonlara alınıp, organlarınızı bağışlar mıydınız? Bu soru için yazılmış sayısız makale olmasına rağmen asıl sorun çocuğun o yaşta buna karar verip veremeyeceğidir. Anna belli bir yaşa gelene kadar sürekli operasyonlara alınıyor ve ablasının hastalığının en azından kötüye gitmesi önleniyor. Fakat bir süre sonra, Anna, karar verebilecek yaşa geldiğinde, ailesine kendisi üzerinde daha fazla operasyon yapılmaması için dava açıyor. Yazımı film özeti haline getirmemek için filmin geri kalanını anlatmayacağım. Kendi görüşüme gelecek olursam, Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümünde okuyan biri olarak kendimi ne kadar genetik müdahaleleri desteklemek zorunda hissetsem dahi kurtarıcı kardeş tekniğini asla doğru bulmuyorum. Bunun pek çok nedeni var. Öncelikle filmden de anlayabileceğimiz gibi Anna aslında organlarını bağışlamak istemiyor, fakat dava açmadan öce o kadar küçük ki ailesi Anna’nın yerine karar veriyor. O çocuğun psikolojisini düşünebiliyor musunuz? Tabii ki ablasını hayatta tutmak onun için çok kutsal bir davranış olmalı fakat ailenin Anna’yı doğurma nedeni sadece Kate’i hayatta tutmak. Diğer bir deyişle çocuk ailenin gözünde bir eşya yerine geçiyor bence. Belli bir amaç doğrultusunda laboratuvarda PGD denilen, pek çok genin istenildiği gibi oynandığı bir yöntemle üretiliyor. Bu çocuğun akli ve fiziksel refahını düşürdüğü gibi ailenin hasta çocuğu üretilen çocuktan daha önemli gördüğü de bir gerçektir. O yüzden bu embriyolojik teknik pek çok ülkede yasaklanmıştır ve buna Batıdaki ülkeler de dahildir. Kısaca özetleyecek olursam, “kurtarıcı kardeş”, hastalıklı bir çocuğa hayat boyu organ, kök hücre ve ilik bağışlayabilmesi ve bu dokuların tutma oranını artırmak için laboratuvar ortamında üretilen çocuğa denir. Üretilme yöntemi ise genellikle PGD denilen gen havuzundan genleri seçme işlemidir. Bu konunun etik kısmına gelecek olursak, ben bu tekniği doğru bulmuyorum. Çünkü küçücük bir çocuğa bu kadar operasyonu onun rızası olmadan yaptırmak, o çocuğu bir çıkar için kullanmaktan başka bir şey değildir. Tabii ki hasta olan çocuklarını korumaları ailenin en normal görevidir fakat bunu kendi çocuklarını istismar ederek yapmaları bence kabul edilemez bir durumdur.