X) “Kadın Doğum” hastası Editör: Prof. Dr. Recep DEMİRBAĞ 1) SLE tanısı olan 40 yaşında 25 haftalık gebe hasta habituel abortus nedeniyle düşük moleküler ağırlıklı heparin (DMAH) tedavisi altında iken HİT nedeniyle bir hafta önce heparini kesilmiş. Hasta abortus imminens ile kadın doğum servisinde takip edilirken anterior ME gelişiyor, kardiyolojiye konsulte edilen hastanın tedavisi nasıl olmalıdır? Soru : Uz.Dr.Nijat Bakshaliyev Cevap: Uz.Dr.Ümit Yaşar Sinan Yardımcı Editör: Uz.Dr.Nijat Bakshaliyev A) Hastaya özgün öneriler: Hastamız 40 yaşında olup, habitüel abortus öyküsü nedeniyle başlanan DMAH kullanımına bağlı H HiT gelişmiş, heparinin kesilmesinden 1 hafta sonra düşük tehdidi (abortus imminens) ile hastaneye yatırılmıştır. Akut anterior ME gelişmesi nedeniyle konsülte ediliyor. Trombosit düzeyi bakılarak antiagregan ve antikoagülan tedavisi düzenlenmelidir. Trombositleri 50 000/ml üzerindeyse ve kanama yoksa hastaya 300 mg enterik kaplı olmayan aspirin çiğnetilmelidir. KAG sırasında balon anjioplasti veya stent implantasyonu düşünülüyorsa hastaya klopidogrel yüklemesi yapılmalıdır. Bivaluridin (bolus yapılmadan) antikoagulan olarak tercih edilmelidir. İşlem sırasında fetüsün radyasyon maruziyetini azaltmak amacıyla karın bölgesi kurşun yelekle korunmalıdır. B) Genel öneriler: Akut ME gebelik sırasında nadir görülen bir durumdur. İnsidansı 100.000 de 3-6 arasında seyretmektedir. Maternal mortalite %5,1-37, fetal mortalite %12-34 arasında seyretmektedir. Ölümlerin çoğu ME takiben ilk 2 hafta içinde meydana gelmektedir. Üreme çağındaki gebe olmayan diğer kadınlarla karşılaştırıldığında gebelerde ME riski 3-4 kat daha yüksektir. Özellikle ileri yaş gebelik (olgumuzda olduğu gibi) ve multigravite ME riskini artırmaktadır. Gebeliğin tüm trimesterlerinde ve postpartum dönemde görülebilmekle beraber özellikle 3. trimester en riskli dönemdir ve en çok anterior ME görülür. Risk faktörleri: Gebelikte ME için risk faktörleri gebelik öncesi ile benzerlikler göstermektedir. (Ateroskleroz için aile öyküsü, dislipidemi, DM, sigara ve oral kontraseptif kullanım öyküsü). Diğer potansiyel nedenler ise tromboz, koroner arter spazmı (spontan veya indüklenen), koroner diseksiyon, vaskülit (Kawasaki), kollajen vasküler hastalıklar, amniyotik sıvı embolisi, feokromositoma ve kokain kullanımını içermektedir. Gebelikte artmış progesteron düzeyi ile ilişkili olarak koroner diseksiyon sık görülmektedir. Yardımcı tanı tetkikleri: Akut ME tanısını koymada EKG yeterli olmakla birlikte duvar hareket bozukluğunu göstermesi, etyoloji hakkında fikir verebilmesi (kardiyoemboli vakalarında kardiyak trombüsün gösterilmesi) ve diğer acil kalp patolojilerinle ayırıcı tanının yapılmasına katkı sağlaması bakımından ekokardiyografi yardımcı görüntüleme metodu olarak kullanılabilir. Ancak tedavide gecikmeye neden olmamalıdır. STEMI acil revaskülarizasyon gerektiren bir patoloji olması nedeniyle biyobelirteç sonuçları beklenmeden revaskülarizasyon yapılmalıdır. Revaskülarizasyon metodu: STEMI’de ilk basamakta yapılması gereken erken dönemde revaskülarizasyondur. Hastanın başvurduğu birim primer PKG donanımlı ise koroner anjiyografi ve primer PKG tercih edilen revaskülarizasyon yöntemidir. PKG yapabilecek donanımda değil ise hastayı diagnostik anjiyografinin ve primer PKG’nin yapılabileceği bir merkeze sevk etmek gerekmektedir. Fetusta potansiyel hasar riski (özellikle ilk trimesterde) akılda tutulmalıdır. STEMI’nin akut fazında kullanılan stentlerle ilgili veriler hep BMS ile ilgilidir. Gebelerde İSS’lerin güvenliği konusundaki veriler hala belirsizdir. Ayrıca DES’ler uzun süreli İATT kullanılması gerektirdiği için DES kullanımından kaçınılmalıdır. Rekombinant t-PA plasentayı geçmemekle birlikte subplesental kanama gibi kanama komplikasyon riskini artırmaktadır, bu nedenle gebede rölatif kontrendikedir. Primer PKG’nin mümkün olmadığı hayatı tehdit edici durumlar için saklanmalıdır. Antikoagülan ve antiplatelet seçimi: Hastamızda heparin kesiminden 1 hafta sonra akut anterior ME gelişiyor. DMAH ile UFH arasında çapraz reaksiyon gelişebilmesi nedeniyle HIT gelişen hastalarda bu iki ilaç da kontrendikedir. HIT gelişen hastalarda trombüsten korunmak için bivaluridin, dabigatran/argotrabon gibi direkt trombin inhibitörleri önerilmektedir. Yine fondaparinuks’ta bu endikasyonla kullanılmaktadır. Yine gebelik nedeniyle ACE inhibitörü, ARB ve renin inhibitörleri kontrendikedir. B-blokerler ve ASA ise rölatif olarak güvenli olarak değerlendirilebilir. Tieonopiridinler için ise gebelikte güvenli kullanım konusunda yeterli veri yoktur. Bu nedenle klopidogrel gebelikte sadece çok gerekli olduğunda (stent takılması gibi) ve çok kısa süreli kullanılmalıdır. Güvenliliği ile ilgili veri olmaması nedeniyle, glikoprotein IIb/IIIa inhibitörleri, bivaluridin, prasugrel, ve tikagrelor gebelikte kullanılmamalıdır. Yardımcı Editör Notu: Başka bir seçenek trombüs aspirasyonu denenmesidir. Çünkü bu hastada koroner tromboz nedeni muhtemelen plak rüptürüne bağlı değil HIT komplikasyonu sonucu ortaya çıkmıştır. Emin olmak için trombüs aspirasyonu sonrası IVUS ile damar duvarı değerlendirilmeli, plak rüptürü yoksa ve koroner akım iyiyse stent takılmaksızın antikoagülan ve antiagregan tedaviyle takip edilmelidir. Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok 2) 32. gestasyonel haftada olan lupuslu gebe hastada, masif perikart efüzyonu saptanmıştır. Hastanın genel durumu iyi, koopere, oryante, dispnesi yok, KH: 105/dk, KB: 105/65 mmHg dolaylarında. Hastanın doğum öncesi perikart efüzyonuna yönelik girişimsel yaklaşım nasıl olmalıdır? Soru: Uz.Dr.Nijat Bakshaliyev Cevap: Uz.Dr.Ümit Yaşar Sinan Yardımcı Editör: Uz.Dr.Nijat Bakshaliyev A) Hastaya özgün öneriler: Hastamız SLE tanısı olan, gestasyonun 32. haftasında masif perikart efüzyon tanısı konmuş ve hemodinamisi stabil olan bir hasta. Hastamızda klinik bulgular, fizik muayene, EKG değerlendirmesi de yapılarak perikart efüzyonunun perikardite ikincil mi yoksa SLE’ye bağlı bir perikart efüzyonu mu olduğuna karar vermek gerekir. Hastamızın EKG değişikliği olup olmadığını bilmemekle beraber fizik muayenede sürtünme sesinin olmaması, ağrının eşlik etmemesi nedeniyle SLE’ye bağlı perikart efüzyonu ön planda düşünülmelidir. Tanısal algoritmaya göre ilk olarak kalp tamponadı eşlik edip etmediğine altta yatan şüpheli bir bakteriyel veya neoplastik etyoloji olup olmadığına bakılır, varsa perikardiyosentez yapılır ve etiyolojik araştırmaya gidilir. İkinci sırada bakacağımız inflamatuvar belirteçlerin yükselip yükselmediğidir. Artmış ise ampirik olarak anti-inflamatuar tedavi başlanmalıdır (perikardit gibi). Yoksa algoritmada 3. basamağa geçilir ve altta yatan bilinen bir hastalık olup olmadığına bakılır. Altta yatan neden yoksa 4. basamakta geniş perikartl efüzyonu (>20 mm) var mı diye bakılır. Yoksa takip, varsa ve kronikse (>3 ay) perikardiyosentez ve drenaj yapılmalıdır. Özetle olgumuz masif perikart efüzyonu olması sebebiyle hastaneye yatırılarak steroid ile tedavi edilmelidir. Bu olguda altta yatan bir neden olan SLE’ye yönelik tedavi edilmelidir (prednisone 2.5-10 mg/gün). B) Genel öneriler: SLE perikardit, perikart efüzyonu ve kalp tamponadına neden olabilen sistemik bir hastalıktır. Perikart efüzyonu başlangıç şekline göre (akut, subakut veya kronik), yayılımına göre (kalbi çepeçevre saran veya lokalize), hemodinamik etkisine göre (asemptomatik, kalp tamponadı, efüziv-konstriktif), içeriğine göre (eksüda, transüda, hemorajik, bakteriyel infeksiyona bağlı pürülan) ve çapına göre ( hafif <10 mm, orta 10-20 mm, geniş >20 mm) olarak sınıflandırılır. Farklı serilerde farklı oranlar görülmekle birlikte gelişmiş toplumlarda etiyolojik nedenler arasında idiopatik (%50), malignite (%10-25), infeksiyonlar (%15-30), iatrojenik nedenler (%15-20) ve konnektif doku hastalıkları (%5-15) yer almaktadır. Buna karşın gelişmekte olan topluluklarda ise tüberküloz en sık (%60) nedendir. Non-invaziv tetkikler: Perikart efüzyonunda klinik sıvının toplanma hızına göre değişir. İatrojenik travmalardan ve yaralanmalardan sonra görüldüğü gibi kısa sürede az miktarda sıvı bile intraperikardiyal basıncı dramatik bir şekilde artırarak kısa sürede tamponada neden olur. Bununla birlikte sıvının toplanma hızı yavaşsa perikart basınç artışı ve semptom-bulguların ortaya çıkışı günler veya haftalar sürebilir. Ekokardiyografide perikart efüzyonu şüphesi olan her hastada ilk yapılması gereken görüntüleme yöntemidir. Hem tanıyı koydurur hem de efüzyon miktarını ve hemodinamik etkilerini göstermede yardımcı olur. Teleradyografi perikart efüzyonu veya pleuropulmoner tutulum şüphesi olan hastalarda önerilir. CRP ölçümü hem risk değerlendirmesinde hem de tedaviye yanıtı izlemede (perikardite bağlı perikart efüzyonu olgularında) yararlıdır. BT veya MRI ise loküle perikardiyel efüzyondan şüphelenilen, perikart kalınlaşması ve kitle şüphesi olan hastalarda ve eko penceresi iyi olmayan hastalarda önerilir. Gebelikte perikart efüzyonu tedavisi : Gebelikte en sık görülen perikart sendromu hidroperikardiyumdur. 3. trimesterde kadınların %40 a kadarında görülür ve genellikle hafif olma eğilimindedir. Efüzyon genellikle asemptomatik, klinik bulgular ve EKG normaldir, tedavi gerektirmez. Klasik NSAİİ’lar (ibuprofen ve indometezin) 1. ve 2. trimesterda verilebilir. Çoğu uzman antifosfolip sendromunda ve yüksek riskli gebelikte preeklampsiden korunmada etkili olduğu için yüksek doz aspirini tercih eder. Gestasyonal 20. haftadan sonra tüm NSAİİ’lar (aspirin ≤ 100mg/gün hariç) duktus arteriosusta konstrüksiyona neden olabilir ve fetusta renal fonksiyonlar bozulur. Bu nedenle en geç gestasyonun 32. haftasında tüm olgularda kesilmelidir. Gebelikte ve emzirme döneminde en düşük etkili prednizone dozu kullanılabilir (kalsiyum ve D vitamini desteğiyle). Parasetamol gebelik boyunca ve emzirme döneminde güvenlidir. Yardımcı Editör Notu: Masif perikart effüzyonu olan gebeler semptom yönünden dikkatlice değerlendirilmelidirler. Gebeler sırtüstü yatarken sol dekübit poziyonda uzanmaları yönünden bilgilendirilmelidirler. Çünkü aksi durumda uterusun inferior vena kavaya basısı sonucu tamponad kliniği ortaya çıkabilir. Gebelerde her zaman böyle bir tehlikenin olmasından dolayı asemtptomatik vakalarda bile masif perikardiyal effüzyon perikardiyosentez yapılması uygun olabilir. Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok varlığında TTE eşliğinde perkütan 3) Kalp durması öyküsü olan ve yapılan tüm tetkikleri normal bulunan (KAG, EPS vs. ) 20 yaşındaki bir kadına ikincil koruma amacıyla ICD takılıyor. 3 yıl sonra gebelik düşüncesiyle kadın doğum uzmanına başvuruyor. 3 yıl geçen sürede ICD deşarjı olmamış ne önerirsiniz? Soru: Uz.Dr.Nijat Bakhsaliyev Cevap: Yrd.Doç.Dr.Uğur Canpolat Yardımcı Editör: Yrd.Doç.Dr.Servet Altay A) Hastaya özgün öneriler; Her ne kadar ICD takılması sonrasındaki izleminde ICD deşarjı olmamış olsa da, gebelikteki fizyolojik değişiklikler zemininde aritmik olay geçirme ya da kardiyak arrest olma ihtimali mevcuttur. Hasta bu durumlar hakkında ayrıntılı bilgilendirilmelidir. Ancak hastanın kalp durması yaşamış olması ve ICD’sinin bulunması gebe kalmasına engel teşkil etmez. Hastanın gebelik süresince aritmik olay açısından yakın takibi önerilir. Doğum öncesinde ICD kontrolünün yapılması gerekmektedir ve cihazın tedavi verme özelliği kapatılarak hasta ameliyata alınmalıdır. Ameliyat sırasında yakın ritim ve hemodinamik takip yapılmalıdır. B) Genel öneriler: Günlük cerrahide kullanılan elektrokoter ve elektrokoagülasyonun pil üzerine olumsuz etkileri olabilmektedir. Bu etkiyi en aza indirmek için şu önerilerde bulunulmalıdır: Monopolar elektrocerrahi alanı ICD’den mümkün olan en uzak mesafede tutulmalı (en az 30 cm), eğer ICD yakınında işlem yapılacaksa bipolar koter kullanılmalıdır Gerekli elektrocerrahi için minimum güç kullanılmalıdır Monopolar elektrocerrahide topraklama pedi ICD’den en uzak bölgeye yerleştirilmelidir. En iyi bölge ICD’nin olduğu tarafın karşı tarafındaki kalça olabilir Eğer cerrahi alan göbek seviyesinin altında ise sıklıkla özel bir önleme gerek duyulmaz, ancak bazı hastalarda (ICD’li ve pil bağımlı) yeniden programlama veya cihaz üzerine mıknatıs konulması gerekebilir Göbek seviyesinin üstündeki elektrocerrahi işlemlerinde elektromanyetik etkileşim (EME) olasılığı fazladır ve yeniden programlama veya cihaz üzerine mıknatıs konulması gerekebilir Eğer pil uyarımında inhibisyon izlenirse elektrocerrahi uygulamaları kısa sürelerle sınırlandırılmalıdır İşlem boyunca sürekli EKG ve arteriyal basınç monitorizasyonu gereklidir EME olasılığı yüksek olan cerrahi işlemlerden sonra pil programları gözden geçirilmeli, ameliyat öncesi pil modu değişikliği yapılan hastalarda eski moda dönülmeli ve operasyon öncesine göre değişiklik olup olmadığı kontrol edilmelidir. Dolayısıyla bu hastada doğum sonrası ICD’nin tedavi uygulama özelliği tekrar açılmalıdır. Yardımcı Editör Notu : Ek öneri yok Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok 4) Göğüs ağrısı, troponin pozitifliği ve EKG de minimal ST-T değişikliği olan 30 haftalık gebe hastaya yaklaşım nasıl olmalıdır? Soru : Uz.Dr. Nijat Bakhsaliyev Cevap: Uz.Dr.Hüseyin Altuğ Çakmak Yardımcı Editör: Uz.Dr.Ümit Yaşar Sinan A) Hastaya özgün öneriler: Gebelik veya loğusalık döneminde AKS tanısal kriterleri gebe olmayan hastalarda olduğu gibi göğüs ağrısı, EKG ve kardiyak hasarın biyolojik belirteçlerini içerir. Akut iskemik göğüs ağrısının başlıca ayırıcı tanıları preeklampsi, akut pulmoner emboli ve aort diseksiyonudur. Kalp duvarı hareket bozukluklarının varlığını değerlendirmek için gebelere güvenle TTE yapılabilir. Hatta kararlı durumdaki hastalarda egzersiz EKG veya egzersiz stres ekokardiyografisi uygulanabilir. Aksine, radyasyon riski dolayısıyla radyoizotop stres testlerinden kaçınılmalıdır. Gebe kadında göğüs ağrısı varsa hemen EKG çektirilmeli ve troponin düzeyleri ölçülmelidir. Güncel kılavuzda (ESC 2015 ST yükselmesiz AKS kılavuzu) belirtilen orta veya yüksek risk kriterlerine sahip ST yükselmesiz AKS’lu gebelerde koroner anatomiyi değerlendirmek için girişimsel bir yaklaşım gerekli iken egzersiz sırasında hastalık belirtileri ortaya çıkan kararlı durumlarda veya düşük riskli durumlarda, yakın gözlem ve tıbbi tedavi tercih edilen tedavi şeklidir. Ancak hastaların takibinde klinik durumlarında bir kötüleşme gelişirse yine girişimsel yaklaşım gerekli olmaktadır. Bizim hasta örneğinde akut ST-yükselmesiz miyokard infarktüsü mevcuttur. Öncelikle güncel kılavuzun belirlediği risk sınıflaması yapılmalı, orta-yüksek risk kriterleri içeriyorsa erken girişimsel strateji benimsenmelidir. İşlem sırasında göğüs alt kısmı ve karın radyasyonu azaltan kurşun yelek ile örtülmeli, işlem mümkün olduğunca çabuk ve az radyokontrast madde ve skopi kullanılarak yapılmalıdır. İşlem öncesinde hastaya aspirin 300 mg ve klopidogrel 600 mg verilmeli ve işlem sırasında heparin yapılmalıdır. Eğer düşük risk kriterleri içeriyorsa invaziv olmayan efor testi veya stres ekokardiyografi yapılarak medikal tedavi verilmelidir. Gebelerde ilk trimester sonrası invaziv işlemler önerilmekle birlikte bu vaka acil girişim gerektiriyorsa bu kural geçerli olmamaktadır. B) Genel Öneriler: Gebelik sırasında AKS nadir görülmektedir. (100.000 doğumda 3-6 olgu). Gebede AKS, sigara kullanımı, yüksek kan basıncı, hiperlipidemi, ileri yaş, DM ve pozitif ailesel öykü gibi başlıca risk faktörleriyle yakından ilişkilidir. AKS riskine katkıda bulunan diğer faktörler (pre) eklampsi, trombofili, doğum sonrası enfeksiyonlar ve ciddi derecede doğum sonrası kanamayı içerir. Gebeliğin her evresinde gebelikle ilişkili AKS oluşabilmektedir. AKS sonrasında annede ölüm oranının %5-10 arasında ve peripartum dönemde en yüksek düzeyde olduğu bildirilmiştir. Gebe kadında göğüs ağrısı varsa EKG çektirilmeli ve troponin düzeyleri ölçülmelidir. ST yükselmesiz, orta-yüksek risk kriterleri olmayan AKS’de konservatif tedavi düşünülmelidir. Orta-yüksek risk kriterleri olan ST yükselmesiz AKS’de girişimsel tedavi düşünülmelidir. Primer PKG ile sağ kalımın iyileştiği görülmüştür. Gebelik sırasında ACE inhibitörleri, ARB’ler ve renin inhibitörlerinin kullanılması kontrendikedir. Beta blokerler ve düşük dozda asetilsalisilik asidin oldukça güvenli olduğunun düşünülmesine rağmen tiyenopiridinlerin güvenlik profili bilinmemektedir. Kesinlikle gerekli olduğu (örn: stentlemeden sonra) takdirde ve mümkün olan en kısa süre klopidogrel kullanılmalıdır. Güvenirlik verileri mevcut olmadığı için gebelik döneminde glikoprotein IIb/IIIa inhibitörleri, bivalirudin, prasugrel ve tikagrelorun kullanılması önerilmemektedir. Yardımcı Editör Notu: Gebelikte ME patofizyolojisinde en önemli nedenlerden biri de koroner diseksiyon olduğu akılda bulundurulmalıdır. Bu nedenle yapılacak koroner anjiyografi altta yatan bir diseksiyonu ortaya koyup, stentleme ile sınırlandırılmasını sağlayacaktır. Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok 5) SVT nedeniyle, metoprolol 50 mg kullanan ve ablasyondan korktuğunu ifade eden 26 yaşındaki bayan gebelik öncesi size yönlendiriliyor. Bu durumda ne önerirsiniz? Soru: Uz.Dr.Nijat Bakhsaliyev Cevap: Yrd.Doç.Dr.Uğur Canpolat Yardımcı Editör: Yrd.Doç.Dr.Servet Altay A) Hastaya özgün öneriler: SVT atakları döneminde hastanın öyküsünde hemodinamisini etkileyip etkilemediği sorgulanmalıdır. Eğer hemodinamisini etkileyen atakları oluyorsa gebelik öncesi hastaya elektrofizyolojik çalışma ve gerekirse ablasyon önerilmelidir. Atak sıklığı nadir ve hemodinamisini etkilemiyorsa, gebelik süresinde ilaçsız izlem yapılabilir. SVT ataklarında adenozin kullanılabilir, eğer ataklar sık yaşanmaktaysa, ilk trimesterdan sonra olası riskler anlatılarak beta bloker tedavisi devam edilebilir. Beta-blokerler intra-uterin gelişme geriliği, yeni doğanda solunum depresyonu, bradikardi ve hipoglisemi gibi komplikasyonlara neden olabilir (özl. erken gebelik döneminde, ilk 12-24 hafta). Eğer atak sıklığı artış gösterirse, 3. trimesterde beta-bloker tekrar başlanabilir. İlaç tedavisine rağmen gebelik sırasında tolere edilemeyen çarpıntı atakları olması halinde, tüm koruyucu önlemlere rağmen (2. trimesterden itibaren, kurşun koruyucu ile anne karnının sarılması, ekokardiyografi ya da üç boyutlu haritalama sistemleri sayesinde radyasyon gerekliliğinin azaltılması) radyasyon etkisi de göz önüne alınarak kateter ablasyon tedavisi gerekebilmektedir. Yardımcı Editör Notu: Bu hastada öncelikle yaşam tarzı değişiklikleri yapılabilir. SVT ataklarında adenozin kullanılabilir, eğer ataklar sık yaşamaktaysa, ilk trimesterdan sonra olası riskler anlatılarak beta bloker tedavisi devam edilebilir. Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok 6) Otuz altı yaşında ve 36 haftalık gebeliği bulunan hasta, trigliserid düzeyi 300 mg/dL olması nedeniyle antihiperlipidemik tedavi açısından size yönlendiriliyor. Ne önerirsiniz? Soru: Uz.Dr.Nijat Bakshaliyev Cevap: Yrd.Doç.Özge Özden Tok Yardımcı Editör: Uz.Dr.Nijat Bakshaliyev A) Hastaya özgü öneriler; Gebelik sırasında maternal metabolizma ve hiperfaji annenin yağ depolarını arttırır. Artmış maternal trigliserid düzeyi preeklampsiyi, gestasyonel diyabetes mellitusu, gebelik yaşına göre iri (LGA) bebek doğumunu, indüklenmiş preterm doğum ile ölü doğumları arttırır. Bizim hastamız 36 yaşında ve gebeliğinin 36. haftasında olan bir kadın ve trigliserid düzeyi ise 300 mg/dL olarak verilmiş. 150-199 mg/dL arası trigliserid düzeyi hafif, 200-999 mg/dL arası trigliserid düzeyi orta, 1000 mg/dL’ in üzerinde trigliserid düzeyi ise ciddi hipertrigliseridemi olarak sınıflandırılır. Bu hastamızın trigliserid düzeyi hayatı tehdit eden bir düzeyde değildir ve orta dereceli hipertrigliseridemi söz konusudur. Gebelerde 3.üncü trimesterde trigliserid düzeyinin normalin (150 mg/dL) iki katına kadar yükselmesi fizyolojiktir. Bu nedenle bu vakalarda trigliserid düşürmek için ek tedaviye ihtiyaç yoktur. Tedavi olarak yağdan ve karbonhidrattan fakir, kalori kısıtlaması olan; ayrıca omega-3 yağ asitlerinden zengin diyet ve obstetrik açıdan takip eden doktorunun verdiği ölçüde egzersiz yeterli olacaktır. Omega-3 yağ asidini en çok deniz ürünleri ve balık yağından temin edebiliriz. 2004 yılında Food and Drug Administration (FDA) haftalık deniz ürünü tüketimini 340 gram ile sınırlandırmıştır. Dokasaheksaenoik asit (DHA) nın diğer kaynakları balık yağı kapsülleridir. Gebelik süresince alınabilecek günlük omega-3 miktarı 650 mg/gün, DHA miktarı ise 300 mg/gün’ dür. Verilecek olan balık yağı kapsülü desteği de bu miktarlar göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Birçok prenatal vitamin desteği 200-300 mg’a kadar DHA içermektedir. Bu hastamıza yemesi için önerilebilecek balık çeşitleri; karides, somon balığı, kömür balığı, yayın balığı ve sardalyadır. Köpek balığı, kılıç balığı, kral uskumru gibi balık çeşitleri kullanımı ise sakıncalıdır. Ayrıca civa içeriği yüksek olduğu bilinen tüm deniz ürünlerinden de kaçınılmalıdır. Omega-3 kullanımı ayrıca bebeklerin beyin ve göz gelişimi için oldukça önemlidir. Antilipit ilaçlar gebelerde kontrendikedir. Medikal tedaviler ve lipit aferez ancak hayatı tehdit eden, trigliserid yüksekliği ile tetiklenen pankreatit söz konusu olduğunda düşünülmelidir. B) Genel öneriler; Gebelikte total kolesterol ve trigliserid düzeyleri fizyolojik olarak yükselmektedir. Plazma trigliserid düzeyleri, hormonal etkiler ile özellikle üçüncü trimesterde trigliseridden zengin lipoprotein üretimi ve azalmış lipoprotein lipaz aktivitesi ile iki-üç kat kadar artmaktadır. Lipoprotein lipaz insülin duyarlı bir enzimdir ve trigliseridden zengin lipoprotein yıkımını hızlandırır. Gebeliğin son dönemlerinde artmış insülin direnci nedeni ile lipoprotein lipaz aktivitesi azalır. Hatta ikiz bebek söz konusu ise insülin direnci daha da artar ve lipoprotein lipaz aktivitesi de bununla orantılı olarak düşer, sonuç olarak trigliserid düzeyi daha fazla artar. Hipertrigliseridemi primer olabileceği gibi; diabetes mellitus, hamilelik gibi nedenlerle sekonder olarak da ortaya çıkabilir. Bunun yanında gebelik öncesi dönemde trigliserid yüksekliği olan kadınların trigliserid düzeyi gebelik sırasında ciddi düzeylere (>1000 mg/dL gibi) ulaşabilmektedir. Bu kadınlar gebelik öncesi diyet, egzersiz ve kilo kontrolü konusunda eğitilmelidirler ve gebelik sırasında yakın takip altında tutulmalıdırlar. Gebelerde lipit düşürücü tedavi konusunda detaylı araştırma yapılmamıştır. Bu nedenle trigliserid yüksekliği söz konusu olduğunda çoğu medikasyon kontrendikedir. Literatürde nadir sayıda vakada pankreatite neden olan hipertrigliseridemide gemfibrozil kullanımı kayda geçmiştir. Omega-3 yağ asitlerinin kullanımı kabul edilebilir bir yaklaşımdır. Ancak yüksek doz omega-3 yağ asidi kullanımı konusunda da henüz kanıt yoktur. Önerilen bu tedavi şekilleri ile kontrol altına alınamayan ve akut pankreatit, hiperviskozite, pre-eklampsi gibi ciddi klinik sonuçlara neden olan hipertrigliseridemi vakalarında lipit aferezi uygulanıp başarılı sonuçlar alındığı görülmüştür. Pankreatit sıklığı gebelikte az olsa da bu duruma bağlı anne-bebek mortalite ve morbiditesi oldukça yüksektir. Bu noktada erken ve uygun tedavi yaklaşımı başarılı sonuçlar için kilit rol oynamaktadır. Yardımcı Editor Notu: Gebelerde 3.üncü trimesterde trigliserid düzeyinin normalin (150 mg/dL) iki katına kadar yükselmesi fizyolojiktir. Bu nedenle bu vakalarda trigliserid düşürmek için ek tedaviye ihtiyaç yoktur. Antilipit ilaçlar gebelerde kontrendikedir ve kilo kaybı önerisinden kaçınılmalıdır. Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok 7) Doğumsal AV blok nedeniyle kalıcı kalp pili takılmış olan 39 haftalık gebe bayana sezaryen yapılacaktır. Önerileriniz nedir? (3. Soru ile benzer) Soru: Uz.Dr.Nijat Bakhshaliyev Cevap: Yrd.Doç.Dr.Uğur Canpolat Yardımcı Editör: Yrd.Doç.Dr.Servet Altay A) Hastaya özgü öneriler; Ameliyat öncesi kalıcı kalp pilinin kontrolü ile gerekli ölçümler (batarya durumu, empedans, eşik değerleri ve pil bağımlılığı gibi) yapılmalıdır. Hasta pil bağımlı olduğu için (konjenital AV blok nedeniyle kalp pili takıldığı için) kalp pili modunun “VOO” moduna alınarak ameliyata girmesi sağlanmalıdır. Ameliyat süresinde hasta hemodinamik olarak yakından takip edilmelidir. B) Genel öneriler; Günlük cerrahide kullanılan elektrokoter ve elektrokoagülasyonun kalp pili üzerine olumsuz etkileri olabilmektedir. Bu etkiyi en aza indirmek için şu önerilerde bulunulmalıdır: Monopolar elektrocerrahi alanı pilden mümkün olan en uzak mesafede tutulmalı (en az 30 cm), eğer pil yakınında işlem yapılacaksa bipolar elektrocerrahi kullanılmalıdır Gerekli elektrocerrahi için minimum güç kullanılmalıdır Monopolar elektrocerrahide topraklama pedi pilden en uzak bölgeye yerleştirilmelidir. Bunun için en iyi bölge pilin olduğu tarafın karşı tarafındaki kalça olabilir Eğer cerrahi alan göbek seviyesinin altında ise sıklıkla özel bir önleme gerek duyulmaz, ancak bazı hastalarda (ICD’li ve pil bağımlı) yeniden programlama veya cihaz üzerine mıknatıs konulması gerekebilir Göbek seviyesinin üstündeki elektrocerrahi işlemlerinde elektromanyetik etkileşim (EME) olasılığı daha fazladır ve yeniden programlama veya cihaz üzerine mıknatıs konulması gerekebilir Eğer pil uyarımında inhibisyon izlenirse elektrocerrahi uygulamaları kısa sürelerle sınırlandırılmalıdır İşlem boyunca sürekli EKG ve arter basınç monitorizasyonu gereklidir EME olasılığı yüksek olan cerrahi işlemlerden sonra pil programları gözden geçirilmeli, ameliyat öncesi pil modu değişikliği yapılan hastalarda eski moda dönülmeli ve operasyon öncesine göre değişiklik olup olmadığı kontrol edilmelidir. Yardımcı Editör Notu : Ek öneri yok Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok 8) Geçirilmiş romatizmal ateş ve orta dereceli mitral stenoz öyküsü olan 31 yaşındaki kadın hasta, gebelik öncesi kontrol amacıyla polikliniğe başvuruyor. Önerileriniz nedir? Soru: Uz.Dr.Nijat Bakshaliyev Cevap: Uz.Dr.Serkan Ünlü Yardımcı Editör: Uz.Dr.Nijat Bakshaliyev A) Hastaya özgü öneriler Gebelik öncesi kontrolünde ilk adım detaylı FM ve ekokardiyografik değerlendirme yapılmasıdır. Sonrasında hastanın kendisi, eşi ve ilgili yakınlarına ile detaylı bir bilgilendirme de bulunulmalıdır. Kalp yetmezliği ve aritmi bulguları özellikle dikkatlice taranmalıdır. Ekokardiyografik değerlendirme mitral darlık derecesi belirlenir. tPAB ölçülmesi hasta takibi açısından yol göstericidir. Asemptomatik olgularda mitral kapağa girişim ihtiyacının değerlendirmesinde efor testi yol gösterici olacaktır. Hastanın semptomatik olması, yapılan ekokardiyografisinde mitral kapak alanın 1.5 cm2 altında olması, tPAB yüksekliği bulunması veya egzersiz sırasında hastanın semptomatik olması veya tPAB >50 mmHg olması durumunda TÖE ile hastanın mitral kapağının perkütan mitral balon valvuloplastiye uygunluğu değerlendirilmeli ve uygun bulunduğu takdirde gebelik öncesi bu işlem uygulanmalıdır. TÖE ile değerlendirmede mitral kapak ve aparatları perkütan balon valvuloplastiye uygun değilse hastaya mitral kapak kommissurotomi cerrahisi planlanır. Yapılan testlerde mitral kapak alanının 1.5 cm2 üzerinde olması, tPAB yüksekliği olmaması ve egzersiz testinde semptom gelişmemesi, diyastolik gradiyentlerde ve tPAB da belirgin artış izlenmemesi durumunda hasta yakın takip edilebilir. Hastanın, riskli gebelikler konusunda, kardiyoloji ve anestezi ünitelerinin kalp kapak hastalıkları konusunda deneyimli olduğu hastanede yakın takibi önerilmelidir. Hastaya normal vajinal yolla doğum önerilir. B) Genel Öneriler: Mitral darlığı bulunan gebe hastalar riskli gebelikler ve kalp kapak hastalıkları konusunda deneyimli merkezlerde takip edilmelidir. Sıvı alımı, kilo alımı ve fetüs ağırlığı yakın takip edilmelidir. NYHA sınıf I olan hastalar 3 ayda bir, sınıf II olan hastalar ayda bir kontrol edilmelidir. Orta-ciddi dereceli mitral darlığı bulunan ve gebe hastalar semptomatik ise ilk başlanacak ajan β-blokerlerdir. β-blokerler ile hız kısıtlanması ve pulmoner kapiller basınçta düşüş amaçlanır. β-blokerlere rağmen semptomları devam eden hastalarda radikal olmamak kaydı ile kontrollü şekilde diüretik ajanlara başlanmalıdır. Diüretik ajanlar plasental perfüzyonu bozabilir. Medikasyona rağmen semptomatik kalan hastalarda 20. haftadan sonra uzman bir merkezde, TÖE ile yapılan incelemede kapak yapısı uygun ise, fetüs koruması uygulanarak perkutan mitral balon valvuloplasti gerçekleştirilmelidir. TÖE ile yapılan inceleme sonucunda kapak perkutan girişime uygun değil ise, cerrahi için 28. haftaya kadar beklenmesi önerilir. Mitral stenoza AF eşlik ediyorsa antikoagülan inme-tromboemboli riskine bakılmaksızın kullanılmalıdır. Gebe kalmak isteyen hastanın gebelik öncesinde antikoagülasyon stratejisinin iyi belirlenmesi gereklidir. Bu aşamada organogenezin gerçekleştiği ilk trimester en önemli zaman dilimidir. İkinci trimestera kadar iv heparin kullanımı önerilebilir ancak bu ajanın kullanımı hospitalizasyon gerekliliği nedeniyle maliyetli ve zor olacaktır. Düşük moleküler ağırlıklı heparinler tüm gebelik boyunca kullanılabilir ancak bu ajanın kullanımı için haftada bir Xa düzeyi bakmak gereklidir. Haftada bir kez Xa düzeyi bakılamıyorsa, kullanımı kontrendikedir. İlk trimesterda günlük 5 mg’a kadar varfarin kullanımının organogenezi etkilemediği ve gebelik süresince bu dozda kullanılabileceği de belirtilmiştir. Hasta ile karşılıklı karar verilerek antikoagulan ajanın seçilmesi en doğru karar olacaktır. AF’nin semptomatik olması durumunda hastaya β-bloker ajanların verilmesi gereklidir. Hastada spontan eko kontrast varlığı bulunması antikoagülasyon için kesin bir endikasyon değildir. Ancak sol atriyum içerisinde trombüs varlığında antikoagülasyon zorunludur ve AF varlığında yapılacak antikoagülan stratejisi izlenmelidir. Hastanın organogenezin geliştiği ilk trimester antikoagülan verilmeden izlenmesi gebeliğin son 2 trimesterında antikoagülan ajan başlanması önerilebilir. Yardımcı Editör Notu: Hastalar semptom açısından dikkatlice değerlendirilmelidir. Özellikle son dönemlerde egzersiz dispnesi, egzersiz kapasitesinde azalma ve çabuk yorulma şikayetlerinin olup olmadığı sorgulanmalıdır. Bunun dışında egzersiz testi ile hem hastanın şikayetleri hem de egzersizle kapak gradiyentinde ve tPAB’da artma değerlendirilmelidir. Şikayetleri ortaya çıkan vakalar gebelik öncesi komissurotomi (perkütan veya cerrahi) yapılması yönünden tartışılmalıdır. Çünkü orta dereceli mitral stenozu bir çok gebe kötü tolere eder ve gebelik sırasında hem akciğer ödemi hem de atriyal fibrilasyon gibi aritmik komplikasyon sık izlenir. Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok 9) Önceki gebelikten 1 ay sonra peripartum KMP tanısı konan ve bu dönemde sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu %20’ye kadar düşen 37 yaşındaki kadın hastanın 6 ay sonra yapılan kontrollerinde tüm şikayetleri gerilemiş, TTE’de EF normal değerlerine ulaşmıştır. İkinci gebeliğini düşünen hastaya önerileriniz nedir? Soru: Uz.Dr.Nijat Bakhshaliyev Cevap: Uz.Dr.Nijat Bakhshaliyev Yardımcı Editör: Yrd.Doç.Dr.Servet Altay, *Uz.Dr. Yiğit Çanga A) Hastaya özgü öneriler: Örnek vakada sol ventrikül sistolik fonksiyonlarında iyileşme olmasına rağmen hastanın yaşının ileri olması nedeniyle tekrarlayan gebelikte PPKMP rekürrens riski yüksektir. Bu nedenle de bu vakada ikinci gebelikten vazgeçirmek daha uygun yaklaşım olacaktır. B) Genel öneriler: Peripartum kardiyomiyopati, gebeliğin son 1 ayı ile doğumdan sonraki 5 ay içinde gelişir. İnsidansı 1300 ile 1400 gebelikte birdir. Etiyolojisi bilinmemektedir. Meydana gelmesinde çoğul gebelik, çoğul doğum, aile öyküsü, etnik köken, sigara içimi, diyabet hipertansiyon, preeklampsi, beslenme bozukluğu, anne yaşının ileri veya çok genç olması gibi faktörler üzerinde durulmaktadır. Tanısı, kalp yetersizliği semptomları ile birlikte TTE’de sol kalp sistolik fonksiyonlarında baskılanmanın gösterilmesiyle konulur. Mortalitesi %0-9 arasında, bazı toplumlarda %15’e kadar çıkmaktadır. Hastaların %50’sinde optimal medikal tedaviyle sol ventrikül fonksiyonları normale döner, fakat %50’sinde kötüleşir. Sol ventrikül fonksiyonları tamamen düzelen kişilerde bile rekürrens riski %30-50’tir. LV fonksiyonları normale dönmeyen kişiler tekrar gebelikten kaçınmalıdır. Yardımcı Editör Notu: Ejeksiyon fraksiyonunda erken düzelme (3-6 ay içerisinde) uzun dönem sonucun iyi olacağının bir öngördürücüsü olmakla birlikte, uzun yıllar içerisinde kademeli olarak ejeksiyon fraksiyonunda düzelme görülen vakalarda mevcuttur. Ejeksiyon fraksiyonunda erken düzelme olması bir sonraki gebelik açısından iyi bir gösterge olsa da rekürrens gösterebileceği hasta ve yakınlarıyla detaylıca konuşulmalıdır. 6 ay içerisinde sistolik fonksiyonları normale dönmeyen vakalara ise ikinci bir gebelik kesinlikle önerilmemelidir. Sol ventrikül diyastol sonu çapının 6 cm. ve üzerinde olduğu ve M-mode fraksiyonel kısalmanın %20 ve daha az olduğu vakalarda kalıcı sol ventrikül fonksiyon bozukluğu gelişme ve kötü prognoz ihtimali daha fazladır. Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok 10) Asemptomatik HKMP tanısı olan ve doğum planlanan hastada kalp açısından önerileriniz nelerdir? Soru: Uz.Dr. Nijat Bakhsaliyev Cevap: Uz.Dr.Hüseyin Altuğ Çakmak Yardımcı Editör: Uz.Dr.Ümit Yaşar Sinan A) Hastaya özgün öneriler; Gebelik sırasında plazma hacmi ve kardiyak outputta artış, sistemik vasküler dirençte azalma ve hiperkoagülabilite gibi fizyolojik değişiklikler olmaktadır. Her ne kadar hipertrofik kardiyomiyopatili (HKMP) kadınlar komplike olmayan gebelik geçirseler de özellikle sol ventrikül çıkış yolu darlığı olan veya şiddetli diyastolik disfonksiyonu olan kadınlarda bu değişimler anne ve fetüs mortalitesini arttırmaktadır. Bizim hasta örneğinde asemptomatik HKMP tanısı olan gebede ekokardiyografide şiddetli sol ventrikül çıkış yolu tıkanıklığı veya şiddetli diyastolik disfonksiyon yoksa, fonksiyonel kapasitesi iyiyse, obstetrik patoloji yoksa ve oral antikoagülan almıyorsa spontan vajinal doğuma bırakılır. Anestezi çeşidi olarak epidural ya da spinal anestezi yavaş ve dikkatlice uygulanmalıdır. Spinal anesteziye bağlı hipotansiyondan kaçınılmalıdır. Ayrıca intravenöz sıvı tedavisi ve oksitosin yavaş ve dikkatlice verilmelidir. B) Genel Öneriler; HKMP’li çoğu kadın gebeliği iyi tolere eder. Doğumdan önce mutlaka ekokardiyografi ile sol ventrikül fonksiyonu, mitral yetersizlik derecesi ve sol ventrikül çıkış yolu gradienti değerlendirilmelidir. Ayrıca efor testi (tercihen gebelik öncesi veya asemptomatik gebelerde, submaksimal) fonksiyonel kapasite değerlendirilmesi, kalp hızı yanıtı ve aritmi varlığı değerlendirilmesi açısından önemli bir tanı aracıdır. Düşük riskli olgular vajinal yolla normal spontan doğum yapabilir. Tüm durumlarda, komplikasyonlar oluşabildiğinden 2.trimester sonunda multidisipliner takım tarafından planlanmış doğum yöntemi önerilir. Sezeryan endikasyonları; obstetrik nedenler, şiddetli sol ventrikül çıkış yolu darlığı, şiddetli kalp yetersizliği ve oral antikoagülan alan gebelerdir. Sol ventrikül çıkış yolu tıkanıklığının şiddet derecesi bölgesel anestezinin kabul yapılıp yapılamayacağını belirleyecektir. Epidural ve spinal anestezi sistemik vazodilatasyon ve hipotansiyona neden olduğundan şiddetli sol ventrikül çıkış yolu tıkanıklığı olan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır. Tek şut spinal anesteziden kaçınılmalıdır. İntravenöz sıvılar dikkatle verilmeli, diyastolik işlev bozukluğunda yeterince tolere edilmediği için sıvı yüklemesinden kaçınılmalıdır. Sintosinon ve oksitosin hipotansiyon, kalp ritim düzensizlikleri ve taşikardiye neden olabildiğinden yalnızca yavaş infüzyon şeklinde verilmelidir. Yardımcı Editör Notu: Asemptomatik HKMP hastalarında normal vajinal yoldan doğum önerilmektedir. Semptomatik hastalarda ise daha çok sezeryan önerilir. Gebelik öncesi başlanan beta blokerler gebelik boyunca da devam edilmelidir (fetal bradikardi, gelişme geriliği yakından takip edilerek). Gebelik öncesi beta bloker kullanmayanlarda ise beta blokerler semptom varlığında başlanır. Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok 11) 35 yaşında gebe (gravida 2, para 0) 34 hafta 1 günde baş ağrısı ve görmede geçici bozulma şikâyetiyle başvurmuş. Kraniyal MR’da akut iskemik stroke saptanmış. Hafif anemi ve eozinofili dışında başka bulgu yok. Yapılan TTE sonucunda hastaya eozinofilik endokardit (Löffler endokarditi) tanısı koyuyorsunuz. Bu hasta kardiyak açıdan nasıl yönetilmelidir? Soru: Uz.Dr.Nijat Bakhshaliyev Cevap: Uz.Dr.Nijat Bakhshaliyev Yardımcı Editör: Yrd.Doç.Dr.Servet Altay A) Hastaya özgü öneriler: Hastanın yönetimi kardiyolog, jinekolog, enfeksiyon uzmanından oluşan ekiple yapılmalıdır. Eozinofilinin sekonder nedenleri başında gelen paraziter enfeksiyonlar yönünden araştırılmalı ve tedavi edilmelidir. Endokardit için steroid tedavisi başlanmalı, kan glukoz düzeyi sıkı kontrol edilmeli ve gerekirse insülinle kan şeker düzeyi kontrolde tutulmalıdır. Kan basıncı yakın takibe alınmalıdır. Klinik tabloda kötüleşme olursa epidural anestezi altında sezaryenle gebelik sonlandırılmalıdır. Sağ kalp yetersizliği vakalarında ventrikül destek cihazlarının gerekebileceği unutulmamalıdır. Gebelik süresince heparinle sonrasında varfarinle trombemboli profilaksisi yapılmalı ve hedef INR değeri 2-3 arasında tutulmalıdır. B) Genel öneriler: Löffler endokarditi hipereozinofilik sendromun ender kardiyak manifestasyonudur. Her iki ventrikülün endokardında kalınlaşma, apikal obliterasyon ve kalp yetersizliği ile karakterizedir Tedavisi ezozinofiliye yönelik immunsupressif profilaksisi ve kalp yetersizliğinin semptomatik tedavisinden oluşur. Yardımcı Editör Notu : Ek öneri yok Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok tedavi, antikoagülan 12) 24 yaşında kadın, hekimi tarafından gebelik planlanması öncesi tarafınıza yönlendirilmiş. Hastaya 1 ay önce yapılan TTE’da sekundum tip ASD tanısı konulmuş. TEE’de defekt 4 mm ölçülmüş. Sağ kalp boşlukları normal büyüklükte ve pulmoner akımlarda artış yokmuş. Bayan hasta üniversitenin voleybol takımındaymış ve her hangi bir şikayeti yokmuş. Bu hastaya önerileriniz? Soru: Uz.Dr.Nijat Bakhshaliyev Cevap: Uz.Dr.Nijat Bakhshaliyev Yardımcı Editör: Yrd.Doç.Dr.Servet Altay A) Hastaya özgü öneriler: Örnek vakada ASD hemodinamik açıdan anlamlı olmasa da gebelik esnasında paradoksik embolizm riski oluşturuyor. Bu nedenle cihazla kapatılmaya uygunsa öncelikli olarak ASD’nin cihazla kapatılması yapılmalıdır. Kapatma işleminde sonra 3-6 ay süresince çift (aspirin +klopidogrel) antiplatelet tedavi kullanacağından gebeliğin işlemden 6 ay sonraya ertelenmesi daha uygun yaklaşım olacaktır. İşlemden sonraki ilk 6 ay içinde yüksek riskli işlemlerden önce enfektif endokardit pofilaksisi yapılması gerektiği de belirtilmelidir. B) Genel öneriler: ASD genellikle erişkinliğe kadar asemptomatik seyreder. Şant volümüne bağlı olarak sağ ventrikül yüklenmesi, pulmoner hipertansiyon ve Eisenmenger sendromu ortaya çıkabilir. Şant volümü sol ve sağ ventrikülün kompliyansından, defekt boyutundan ve LA/RA basınçlarıyla belirlenir. Sol ventrikül kompliyansının azaldığı veya LA basıncının arttığı durumlarda (hipertansiyon, iskemik kalp hastalığı, kardiyomiyopati, aortik ve mitral kapak hastalığı) şantın yönü soldan sağadır. Sağ ventrikül kompliyansının azaldığı durumlarda sol-sağ şant azalır veya ters döner. Yirmi beş yaşından önce kapatılanlarda sonuç en iyidir. 40 yaşından sonra kapatılma yapılanlarda aritmi sıklığı değişmiyor. Fakat her hangi bir yaşta yapılan kapatma morbiditeyi ( egzersiz kapasitesini, nefes darlığı, sağ ventrikül yetersizliği) azaltır. ASD varlığında pulmoner hipertansiyon yoksa gebelik genellikle iyi tolere edilir. Pulmoner hipertansiyon ve Eisenmenger sendromu gelişenlerde gebelik kontrendikedir. ASD olan hastalarda paradoksik embolizm riski yüksektir. Preeklampisi ve düşük ağrılıklı doğum riski de artmıştır. Kapatılmamış veya rezidü kaçağı olan vakalarda paradoksik embolizm riski olduğundan bu hastalarda sırtüstü yatmaktan kaçınmak, doğumdan sonra erken mobilize Yardımcı Editör Notu : Ek öneri yok Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok 13) 30 yaşında bayan 2 yıl önceki ilk normal doğumdan 1 ay sonra peripartum KMP tanısı konmuş. En son 1 ay önceki TTE’de sol ventrikül EF’si %35-40 ölçülmüş. Düşük doz bisoprolol ve ramipril dışında başka ilaç kullanmıyor. Bayanın hiçbir şikayeti yok. Bayan ikinci bir gebelik düşündüğü için takibinde olduğu jinekolog tarafından size danışılıyor. Önerileriniz? Soru: Uz.Dr. Nijat Bakhsaliyev Cevap: Uz.Dr.Hüseyin Altuğ Çakmak Yardımcı Editör: Uz.Dr.Ümit Yaşar Sinan A) Hastaya özgün öneriler; Peripartum kardiyomiyopati (PPKM) nadir görülen bir hastalıktır (1300-1400 gebelikte bir). Hastalığın yatkınlaştırıcı faktörleri çoğul gebelik, çoğul doğum, aile öyküsü, etnik köken, sigara içimi, diyabet hipertansiyon, preeklampsi, beslenme bozukluğu, ileri yaşta çocuk sahibi olma, onlu yaşlarda gebeliği ve uzun süreli beta bloker kullanımını içermektedir. Etiyolojisi bilinmemekle birlikte enfeksiyonlar, iltihaplanmalar ve otoimmün süreçler rol oynayabilmektedir. Güncel tanımlamalara göre PPKM gebeliğin sonuna doğru veya doğum sonrası aylarda, LV sistolik işlev bozukluğuna bağlı olarak kalp yetersizliğiyle ortaya çıkan bir idiyopatik kardiyomiyopatidir. Sol ventrikül genişlememiş olmakla birlikte EF hemen hemen her zaman %45’in altına düşmektedir. Bizim hasta örneğinde PPKM tanısı almış kadın hasta asemptomatık seyrettiğinden ve medikal tedavi altında herhangi başka bir komplikasyon gelişmediğinden öncelikle dobutamin stres ekokardiyografi ile sol ventrikül kontraktil rezerv araştırılmalıdır. Sol ventrikül sistolik fonksiyonları >%40 olup kontraktil rezerv varsa kardiyolog ve kadın doğum uzmanı tarafından çok yakın takip edilerek orta-yüksek riskle gebeliğe izin verilebilir. Ancak doğumun 3. Basamak sağlık merkezinde yapılması mümkünse sezaryanla doğurtulması önerilir. Ayrıca gebelik sırasında ramipril (FDA gebelik kategorisi X) kesilmelidir. B) Genel Öneriler; Peripartum kardiyomiyopati sonraki gebeliklerde tekrarlama riski yüksektir. Son çalışmalar sol ventrikül fonksiyonları tamamen düzelenlerin daha iyi seyirli olduğunu göstermektedir. LVEF tam olarak düzelmeyenlerde ise sonraki gebelikte LVEF normal olanlara göre yaklaşık 2 kat daha fazla kalp yetersizliği gözlenmiştir. Başlangıçta LVEF >%30 olanlarda da sol ventrikül fonksiyonlarında düzelme daha fazladır. Sonraki gebelikte PPKMP gelişme riskini öngördüren en önemli parametre, sol ventrikül fonksiyonlarıdır. Dobutamin stress eko ile yapılan değerlendirmeler sonrasında da sol ventrikül fonksiyonları normal saptananlarda sonraki gebelikte daha az komplikasyon görülme ihtimali ile birlikte tekrarlama riski ortalama %17'dir. EF normalleşmediği takdirde bir sonraki gebelikten kesinlikle vazgeçilmelidir. Peripartum kardiyomiyopatili hastalar doğumdan sonra da mutlaka kardiyolog ve kadın doğum uzmanı tarafından takip edilmelidir. Yardımcı Editör Notu: Takip eden gebelikte PPKM tekrarlama riski %30-50’dir. İlk gebelik sonrası EF normale dönmeyen hastalar, gebelikten vazgeçirilmelidir. EF normale dönse bile takip eden gebelikte tekrarlama riski nedeniyle hastaya danışmanlık hizmeti verilmelidir. Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok 14) Acil hekimi 2. trimestrinde olan gebede çarpıntı şikayeti olması üzerine EKG çekmiş ve SVT saptamış ve karar vermekte zorlandığı için kardiyoloji konsültasyonu istemiş. Tansiyon 110/70, Nabız 170 /dk, düzenli. Daha önceden bilinen her hangi bir kardiyak hastalık, ilaç ve madde kullanım öyküsü bulunmayan gebeye yaklaşım nasıl olmalı? Soru: Uz.Dr.Nijat Bakhshaliyev Cevap: Uz.Dr.Nijat Bakhshaliyev Yardımcı Editör: Yrd.Doç.Dr.Servet Altay A) Hastaya özgü öneriler: Örnek vakamızın bakılan EKG’sinde SVT (AVNRT?) olduğu saptandı. Bu durumda öneriler aşağıdaki gibi olmalıdır: 1) Hastanın kalp hızının ve tansiyonunun monitorizasyonu 2) Taşikardiyi sonlandırmak için öncelikli olarak vagal manevraların denenmesi (Karotis masajı uygulanması ve hastanın öksürtülmesi) 3) Sonuç alınamazsa ve hastada bronşiyal astım öyküsü yoksa 5 mg adenozin iv hızlı şekilde verilmeli, taşikardi sonlanmadığı taktirde 5 mg doz tekrarlanmalı, sonuç alınamazsa doz 10 mg a çıkartılmalı 4) Adenozin hassasiyeti olan veya adenozin bulunamayan durumlarda iv metoprolol, diltiazem veya digoksinle hız kontrolü sağlanabilir 5) Hasta, taburcu edilirken taşikardiyi tetikleyebilecek etkenlerden uzak durması tembih edilmelidir (çay, kahve tüketimi azaltılmalı, alkol ve sigaradan uzak durmak) 6) Sonraki takip ve tedavisi açısından kardiyoloji polikliniğine yönlendirilmelidir B) Genel öneriler: AVNRT en sık görülen SVT türüdür. Genellikle iyi tolere edilir ve hayatı tehdit etmez %60 kadınlarda görülür.Kateter ablasyonu güncel tedavi yöntemidir. Adenozin, beta bloker ve kalsiyum kanal blokerleri akut atağın sonlandırılmasında başarıyla kullanılır Atakların önlenmesinde beta blokerler, nondihidropirin kalsiyum kanal antagonistleri (NDKKA) ve digoksin etkilidir. Gebelik döneminde kullanılan ilaçların fetüs üzerine olumsuz etki oluşturma potansiyeli mevcuttur. Atakların önlenmesinde yukarıda belirtilen ilaçların hepsi FDA tarafından grup C olarak belirlenmiştir. L Labetolol ve diğer beta blokerlerin gebelerde kullanımı erken doğum, düşük doğum ağırlıklı doğumla ilişkili olabileceği gösterilmiştir. Gebelik öncesi SVT vakalarının kateter ablasyonu ile tedavi edilmesi en uygun yaklaşımdır Gebelik döneminde taşikardi atakları olursa öncelikli olarak vagal manevralarla taşikardi sonlandırılmaya çalışılmalı, sonuç alınamazsa İV adenozin denenmelidir. Bunun dışında beta bloker ve digoksin de taşikardi ataklarının sonlandırılmasında ve önlenmesinde faydalıdır. Yardımcı Editör Notu : Bu hastada öncelikle yaşam tarzı değişiklikleri yapılabilir. SVT ataklarında adenozin kullanılabilir, eğer ataklar sık yaşamaktaysa, ilk trimesterdan sonra olası riskler anlatılarak beta bloker tedavisi devam edilebilir. Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok 15) Otuz yaşında 28 haftalık gebe (para 1 grav o) olan hasta evde tansiyon yükselmesi olması üzerine acil servise başvurmuş. Acil serviste bakılan tansiyon 160/90 mmHg olması üzerine hasta kadın doğum servisine yatırılmış. Daha önceden tansiyon kontrolü yapmadığını, gebe olduğunu öğrendikten sonra ara sıra tansiyonuna baktığını ve tansiyonunu hep normal ölçtüğünü ifade ediyor. Detaylı tetkikler sonrası hastada hipertansiyon dışında anormallik saptanmamış ve tansiyon kontrolü için kardiyoloji konsültasyonu istenmiş. Önerileriniz nelerdir? Soru: Uz.Dr.Nijat Bakhshaliyev Cevap: Uz.Dr.Nijat Bakhshaliyev Yardımcı Editör: Uz.Dr.Yiğit Çanga A) Hastaya özgü öneriler: Örnek vakamıza daha önce normotansif olması ve 20’inci haftadan sonra tansiyonunda yükselme olması nedeniyle gestasyonel hipertansiyon tanısı konuldu. Diğer testler yapılarak preeklampsi ve hipertansiyonun diğer nedenleri dışlandı. Hastaya metildopa 3x1 tb ve gerekirse ilaç dozu 3x2 tb dozda başlanmalıdır. Bu tedaviyle tansiyon kontrol altına alınamadığı durumlarda amlodipin düşük dozdan başlanmalı ve hipotansiyondan kaçınmak için yavaş titre edilmelidir. Doğumdan sonra depresyon riski oluşturduğundan metildopa kesilmeli, tedaviye amlodipinle devam edilmelidir. B) Genel öneriler: Hipertansiyon hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde gebelikte önemli morbidite ve mortalite nedenidir. Tüm gebeliklerin yaklaşık %15’inde karşılaşılan durum olup hem anne hem de fetüs için tehlike oluşturabilir. Hipertansiyon gelişen anne abruptio plasenta, serebrovasküler olay, organ yetersizliği ve dissemine intravasküler koagülasyon bozukluğu, fetüs ise intrauterin gelişim gecikmesi, erken doğum ve intrauterin ölüm açısından risk altındadır. Bu nedenle gebelikte, hipertansiyon yakından takip ve tedavi edilmesi gereken bir durumdur. Gebelikte hipertansiyon şöyle sınıflandırılabilir: 1) Önceden var olan hipertansiyon 2) Gebelik hipertansiyonu 3) Önceden var olan hipertansiyon üzerine proteinüriyle birlikte gebelik hipertansiyonun eklenmesi 4) Doğum öncesinde sınıflandırılmamış hipertansiyon Önceden var olan hipertansiyon gebeliğin 20’inci haftasından önce hipertansiyon tanısının konulduğu antitedir. Genellikle doğumdan 42 gün sonra da devam eder. Buna karşılık gestasyonel hipertansiyon gebeliğin 20’inci haftasından sonra ortaya çıkar ve doğumdan sonraki ilk 42 gün içinde de kaybolur. Her iki durumda da az miktarda proteinüri görülebilir. Fakat proteinürinin arttığı durumlarda preeklampisiden şüphelenmek gerekir. Bu durumda hastalarda baş ağrısı, görme bozukluğu, üst kadran ağrısı, platelet sayısında düşme ve karaciğer enzimlerinde yükselme de gözlenebilir. Bu durum gebelikte morbidite ve mortaliteye neden olan bir durumdur ve acil tanı ve tedavi gerektirir. Daha önceden tansiyonu ölçülmeyen ve ikinci trimesterde hipertansiyon saptanan grup, antenatal sınıflandırılmamış hipertansiyondur. Bu vakalarda hipertansiyon doğumdan 42 gün içinde kaybolursa gestasyonel hipertansiyon, kaybolmazsa önceden var olan hipertansiyon şeklinde sınıflandırılmalıdır. Sistolik kan basıncının 140 mmHg’nın ve/veya diyastolik kan basıncının 90 mmHg’nın üzerinde olması müdahale gerektirmektedir. SKB 140-150 mmHg ve/veya DKB 90-99 mmHg arasında olan durumlarda nonfarmakoloijk yaklaşımla tansiyon kontrol altına alınmaya çalışılmalıdır. Preeklampisinin dışlanması ve tansiyon seyrini yakından takip etmek amacıyla böyle hastalar birkaç gün servise yatırılmalıdır. Normal diyet verilmeli, tuz kısıtlanması uygulanmamalıdır. Günlük 1g kalsiyum ilavesinin preeklampisini azalttığı düşünülürse de hipertansiyon üzerine olan etkisi tartışmalıdır. Balık yağı, vitaminler ve başka gıda ilavelerinin hipertansiyonu önlemek adına kesin faydası gösterilememiştir. Gebelere kilo vermesi de önerilmemektedir, çünkü fetüsün büyümesinde gerilemeye neden olabilir. Bunun yerine gebelikten önce kiloya dikkat edilmesi daha faydalıdır. Hipertansiyonun tedavisinde kullanılan ACEI, ARB, renin inhibitörleri özellikle de ikinci ve üçüncü trimesterde fetotoksik etkiye sahiptir. Bu ilaçları kullanan hastalar gebe kaldığı takdirde ilaç güvenli ilaçlara değiştirilmeli ve fetüs yakın takibe alınmalıdır. Metildopa uzun süreli tedavide tercih edilen bir ilaçtır. Alfa/beta bloker özelliğine sahip olan labetolol da metildopa kadar etkili bir ilaçtır. Ciddi hipertansiyonda metoprolol iv kullanılabilir. Nifedipin gibi kalsiyum kanal blokerleri ikinci tercih ilaçlardır. Eklampiside İV magnezyum sülfat kullanılmalıdır. SKB’ın 170 mmHg ve/veya DKB’ın 110 mmHg ve üzerinde olması acil bir durumdur, bu durumda gebelerin hastaneye yatırılması gerekmektedir. Hipertansif acilde sodyum nitroprussid 025 -05 µg/kg/dk dozdan başlanmalı, pulmoner konjesyonun eşlik ettiği preeklampiside nitrogliserin iv 5 µg/dk dozdan başlanmalıdır. İlaç Aliskiren Sınıf Renin FDA Plasentayı Süte Yan etkileri sınıfı geçiyor geçiyor mu? mu? D Bilinmiyor Bilinmiyor Bilinmiyor (kısıtlı deneyim) D Evet Evet Hipospadias (ilk trimester), doğum inhibitörü Atenolol Beta bloker defekti, düşük doğum ağırlığı, (sınıf II)d bradikardİ ve hipoglisemi (ikinci ve üçüncü trimester) Kaptopril ACEI D Evet Evet Renal ve tubuler displazi, oligohidroamniyos, büyüme geriliği, kafatasının ossifikasyon bozukluğu, akciğer hipoplazisi, kontraktürler, büyük eklemler, anemi, intrauterin fetal ölüm Kandesartan ARB D Evet Evet Renal ve tubuler displaz, oligohidroamniyos, büyüme geriliği, kafatasının ossifikasyon bozukluğu, akciğer hipoplazisi, kontraktürler, büyük eklemler, anemi, intrauterin fetal ölüm Enalapril ACEI D Evet Evet Renal ve tubuler displazi, oligohidroamniyos, büyüme geriliği, kafatasının ossifikasyon bozukluğu, akciğer hipoplazisi, kontraktürler, büyük eklemler, anemi, intrauterin fetal ölüm Furosemid Diuretik C Evet İyi tolere oligohidroamnios edilir, süt üretimi azalabilir Glyceryl Nitrat B Bilinmiyor Bilinmiyor Bradikardi, tokolitik Vazodilatö C Evet Evet Maternal yan etki lupus benzeri trinitrat Hidralazin r Hidroxlorotiy Diuretik semptomlar, fetal taşiaritmiler B Evet Evet süt Oligohidroamnios azid üretiminin azaltabilir İsosorbid Nitrat B Bilinmiyor Bilinmiyor bradikardi Alfa/beta C Evet Evet İntrauterin büyüme geriliği (ikinci ve dinitrat Labetolol bloker üçüncü trimester), neonatal bradikardi ve hipotansiyon (doğuma yakın kullanıldığında) Metildopa Santral B Evet Evet Hafif neonatal hipotansiyon C Evet Evet Fetüste bradikardi ve hipoglisemi C Evet Evet Tokolitik, alfa agonist Metoprolol Beta bloker Nifedipin Spirinolakton Kalsiyum magnezyum sulfatla kanal sinerjizm sonucu hipotansiyon ve blokeri fetal hipoksiye neden olabilir Aldosteron antagonisti D Evet Evet, süt Antiandrojenik etki, fetal kleft (ilk üretimini trimester) azaltabilir Yardımcı Editör Notu: Magnezyum sülfat i.v eklampside epileptik nöbetlerin kontrolü için kullanılır, antihipertansif etkili bir ajan değildir. Sodyum nitroprusside ise çok ciddi acil hipertansif ataklarda (siyanid ve tiyosiyanat toksisitesi ve intrakraniyal basınçta artış) mümkün olan en kısa sürede kullanılmalıdır. Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok 16) Primer pulmoner hipertansiyon tanısıyla takipli, iki çocuk annesi 35 yaşındaki kadın hastaya jinekoloğu kontrasepsiyon düşünüyor. Fakat hafif sağ kalp yetersizlik bulguları da olan hastaya hangi kontrasepsiyon yönteminin daha az zararlı olabileceğini karar vermede zorlanıyor ve hastayı konsültasyon için tarafınıza yönlendiriyor. Önerileriniz nedir? Soru : Uz.Dr.Nijat Bakhshaliyev Cevap: Uz.Dr.Nijat Bakhshaliyev Yardımcı Editör: Yrd.Doç.Dr.Servet Altay A) Hastaya özgü öneriler: Örnek vakada en uygun korunma yöntemi levonorgestrel salınımlı spiral (RİA) takılması ve bunun yanı sıra partnerinin koruyucu kullanması olabilir. Bu seçeneği hasta kabul etmezse diğer bir seçenek sadece progesteron içeren oral kontraseptif ajan başlanabilir. B) Genel öneriler: Primer pulmoner hipertansiyon veya PAH yüksek maternal ve fetal mortalite seyreden bir durumdur. Eski serilerde mortalite %30-50, yeni serilerde %17-33 olarak bildirilmiştir. Maternal ölüm gebeliğin son trimesterinde ve postpartum ilk ayda pulmoner hipertansif kriz, pulmoner tromboz, refraktör sağ kalp yetersizliği nedeniyle daha sık görülür. Ölüm hatta gebelikten önce veya gebelik zamanında minimal sıkıntıları olan hastalarda da olabilir. Orta dereceli pulmoner vasküler hastalığı olanlarda gebelik zamanı sistemik vasküler rezistansın düşmesinde ve sağ ventrikül yükselmesinden dolayı hastalığın gidişatı daha da kötüleşebilir. Bu nedenle herhangi bir nedenle pulmoner hipertansiyonu olan vakalarda gebelik kontrendikedir. Gebelikte etkili ve güvenli doğum kontrolü ile ilgili yeterli veri mevcut değil. Bariyer kontraseptif yöntemi hastalık açısından güvenli olsa da koruyuculuğu tartışmalıdır. Estrojen içeren ilaçlardan kaçınılmalıdır. Sadece progesteron içeren ilaçlar (medroksiprogesteron asetat ve etonogestrel gibi) etkili çözümdür. ERA (bosentan)nın oral kontraseptiflerin etkinliğini azalttığı akılda bulundurulmalıdır. Levonorgestrel salan spiraller etkilidir, fakat özellikle de ciddi PAH olan hastalarda takılma sırasında vazovagal reaksiyon gelişebilir. İki yöntemin kombinasyonu da bir başka seçenektir. Yardımcı Editör Notu : Ek öneri yok Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok 17) İki yıl önce romatizmal mitral kapak hastalığı nedeniyle mekanik mitral protez kapak replasmanı yapılan ve uzun süredir warfarin 2.5 mg/gün ile INR’si düzenli seyreden 34 yaşındaki kadın hasta, adet gecikmesi nedeniyle doktora başvurmuş ve 6 haftalık gebe olduğunu öğrenmiş. Kendi doktoru ve ailesi ile konuştuktan sonra gebeliğin devamına karar verilmiş. Bu hastaya önerileriniz nelerdir? Soru: Uz.Dr.Nijat Bakhshaliyev Cevap: Uz.Dr.Nijat Bakhshaliyev Yardımcı Editör: Yrd.Doç.Dr.Servet Altay A) Hastaya özgü öneriler: Örnek vakada günlük varfarin ihtiyacı düşük olduğu için varfarine devam veya DMAH/UFHe geçiş konusunda bilgilendirme yapılmalıdır. Yukarıda belirtilen tedavi protokollerinden biriyle devam edilebilir. Örneğin bu hastada varfarin dozu düşük olduğu için tedaviyi değiştirmeden 36’ıncı haftaya kadar varfarinle devam edilebilir. Warfarin embriyopati riskini kabul etmeyen gebelerde UFH veya DMAH kullanılmalıdır. DMAH kullanıldığında mutlaka anti-Xa monitorizasyonu yapılmalıdır ve bu değer 0.8-1.2 IU arasında tutulmalıdır (doz yapıldıktan 4.6 saat sonra). Doğum öncesi heparine geçmek üzere genellikle planlanmış vajinal yolla doğum tercih edilir. Varfarin stoplanmalı, INR<2.0 olduğunda subkütan UFH’ye geçilmeli ve UFH dozu aPTT= 5-70 sn arasında olacak şekilde ayarlanmalıdır. Doğumdan 4-6 saat önce UFH stoplanmalı ve 4-6 saat sonra kanama olmazsa i.v. UFH’ye başlanmalıdır. Varfarin almakta iken doğum sancıları başlarsa sezeryanla doğurtulabilir. B) Genel öneriler: Mekanik protez kapakların iyi hemodinamik göstergeye ve uzun süreli dayanıklığa sahip olmasına rağmen gebelik döneminde maternal ve fetal morbidite ve mortalite açısından endişe oluşturmaktadır. İyi çalışan kapak gebelikte iyi tolere edilir. Uzun süreli antikoagülasyon kullanılması artmış kapak trombozu, hemorajik komplikasyon ve fetotoksiste riski ile birliktedir. Maternal mortalite riski de yüksektir. Bu riskler gebelikte kullanılan antikoagülan rejimi ve etkili antikoagülasyonun yapılmasıyla yakından ilişkilidir. Gebelikte antikoagülan tedavi kapak trombozundan korumalı ve aynı zamanda da fetüse olumsuz etki göstermemelidir. Oral antikoagulanların embriyopati riski kullanılan dozuna ve gebeliğin süresine bağlıdır. Günlük varfarin dozu 5 mg’ın altında olanlarda gebeliğin 6-12’inci haftası arasında kullanılırsa embriyopati riski %3’ün altındadır ikinci ve üçüncü trimesterde risk daha azdır. Tüm gebelik süresince UFH veya DMAH kullanılması kapak trombozu riskinin yüksek olmasından dolayı önerilmemektedir. DMAH kullanıldığında mutlaka anti Xa monitorizasyonu yapılmalı ve bu değer 0.8-1.2 IU arasında tutulmalıdır (doz yapıldıktan 4-6 saat sonra). Böyle gebelerde planlı doğum veya OAK aldığı sürede doğum başlamışsa sezaryen en uygun yaklaşım olacaktır. Planlı doğuma 36 saat kalmışsa UFH’e geçilmeli ve doğumun başlamasına 4-6 saat kalıncaya kadar UFH’ye devam edilmeli doğumdan 4-6 saat sonra kanama olmazsa UFH tekrar başlanmalıdır. Yardımcı Editör Notu : Bu hastada hedef İNR düzeyi için günlük varfarin ihtiyacı 5 mg’ın altında olduğundan , mekanik kapak tromboz riskinin en düşük oluduğu yaklaşım gebelik boyunca varfarin tedavisidir.Embriyopati riskinin de 5 mg altı varfarin dozlarında düşük olduğunu hastaya belirterek hastanın onayıyla varfarin tedavisi devam edilebilir. Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok 18) Gebelik isteği olan, VSD ile takipli hastadan gebelik öncesi kardiyoloji konsültasyonu isteniyor, önerileriniz nedir? Soru : Dr. Özge Copkıran Cevap : Uz.Dr. Ümit Yaşar Sinan Yardımcı Editör : Uz.Dr. Nijat Bakshaliyev A) Hastaya özgün öneriler; Hasta semptomlar yönünden iyice sorgulanmalıdır (efor kapasitesinde azalma, egzersiz veya istirahatta dispne vb.). Hastaya EKG çekilmeli ve anormallik yönünden değerlendirilmelidir. Daha sonra TTE ile sol ve sağ kalp boşlukları, pulmoner arter basıncı değerlendirilmeli ve eşlik eden başka kalp patolojileri yönünden taranmalıdır. Eğer hasta semptomatikse ve/veya sol kalp boşluklarında genişleme, pulmoner arter basıncında yükselme mevcutsa hasta gebelik öncesinde ya katater ya da cerrahi yöntemle defektin kapatılması ve sonrasında gebelik açısından tekrar değerlendirilmelidir. Asemptomatik, restriktif tip VSD olan hastalar gebeliği iyi tolere eder ve gebelik kontrendikasyon oluşturmaz. B) Genel öneriler; Erişkin doğumsal kalp hastalarının (EDKH) çoğu gebeliği iyi tolere ederler fakat özelleşmiş bakım en iyi multidisipliner takım yaklaşımı ile sağlanır. Bu takımda EDKH konusunda uzmanlaşmış kardiyolog, jinekolog, anestezist, hematoloji, yeni doğan ve genetik uzmanları yer almalıdır. Bu ekip antenatal dönem, doğum ve post-partum dönemi birlikte planlamalı ve gebeyi birlikte takip etmelidirler. Ciddi PAH (Eienmenger sendromu ve diğer ileri evre PAH hastaları) maternal mortalite açısından yüksek riskli grubu oluştururlar (%30-50 mortalite riski). Bu nedenle bu gruptaki kadınlar gebe kalmamaları konusunda uyarılmalıdırlar. Maternal mortalite için yüksek risk taşıyan diğer durumlar ise; ciddi sol ventrikül çıkış ve giriş yolu obstrüksiyonu, kötü sistemik ventriküler fonksiyon (EF <%40) ve Marfan, benzeri sendromlardır (Ehlers-Danlos, Loeys-Dietz). Siyanoz fetüsü etkilayen ciddi bir durumdur ve SaO2 <%85 olduğunda canlı doğum olasılığı %12 ye kadar düşer. Dolayısıyla VSD ye eşlik eden ileri evre (evre III-IV) PAH veya Eisenmenger sendromu varlığında gebelik kontrendikedir. Sol ventrikül fonksiyonları normal, asemptomatik PAH eşlik etmeyen hastalarda ise risk düşüktür. Yakın takiple gebelik planlanabilir. Doğum şekli olarak normal vajinal doğum ve doğum öncesi İE profilaksisi önerilir. Bebekte KKH gelişme olasılığı %6-10’dur. Yardımcı Editör Notu: Kalp boşluklarında büyüme oluşturmayan ve kateter kapatmaya uygun olan vakalarda ileriki dönemlerdeki komplikasyonlardan kaçınmak amacıyla defektin kapatılması önerilebilir Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok 19) 24 haftalık gebelik ile izlenen hastanın takipli VSD öyküsü mevcut olup semptomatik hastanın değerlendirilmesi, gebeliğin sonlandırılması açısından tarafımıza danışılıyor? Soru: Dr. Özge Copkıran Cevap: Uz.Dr.Ümit Yaşar Sinan Yardımcı Editör: Uz.Dr.Nijat Bakshaliyev A) Hastaya özgün öneriler; Hastamız 24. gebelik haftasında ve semptomatiktir. Semptomların gebeliğin getirdiği fizyolojik değişikliğe mi yoksa VSD ye bağlı PAH gelişimine mi bağlı olduğu sorgulanmalı ve hastanın fonksiyonel kapasitesi değerlendirilmelidir. Detaylı bir ekokardiyografik değerlendirme ile, pulmoner arter basıncı, sağ ventrikül fonksiyonları ve Qp/Qs oranına bakılarak (şantın tersine dönmesi; Eisenmenger sendromu gelişimi ve siyanozun ortaya çıkışı) gebeliğin devamı için risk oranları belirlenmelidir. Eğer semptomlar PAH gelişimine bağlı ise gebeliğin sonlandırılması gerekmektedir. Aksi taktirde yatak istirahati ve yakın takip yapılarak fetusun akciğer maturasyonunun gelişimi için azından 28-32. gebelik haftasına kadar beklenmelidir (sürfaktan verilerek akciğer maturasyonuna yardımcı olunur). B) Genel öneriler; Asemptomatik, sol ventrikül fonksiyonları korunmuş ve PAH eşlik etmeyen VSD’li hastalarda gebelik iyi tolere edilir ve gebelik boyunca yakın takiple miadında doğum gerçekleştirilebilir. VSD ye eşlik eden ileri evre (evre III-IV) PAH veya Eisenmenger sendromu varlığında gebelik kontrendikedir. Çok merkezli, geniş, retrospektif bir çalışmada toplamda 202 gebelik yaşamış VSD’li 88 kadın incelenmiştir. 46 düşük doğum ve 9 gebeliğin erken sonlandırılması olayına rastlanmıştır. Tamir edilmemiş VSD’si olan hastalarda 104 başarılı doğum olayı meydana gelirken, tamir edilmiş VSD’li hastalarda 43 başarılı doğum görülmüştür. Sadece 1 İE olgusuna (tamir edilmemiş membranöz VSD’si olan bir gebede) rastlanmıştır. Yardımcı Editör Notu: Bu hastada aile bilgilendirildikten sonra kateter kapatmaya uygunsa fetüsün radyasyon maruziyeti minimuma indirilecek şeklide deliğin kapatılması başka bir seçenek olabilir. Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok 20) 40 yaşında, geçirilmiş KABG operasyonu olan, hipertansiyonu ve hiperlipidemisi olan kadın hasta CCS sınıf 2 eforla göğüste sıkıntı hissi tarif ediyor. LDL Kolesterol değeri 165 mg/dl olan hasta gebelik planladıklarını ve bunu ertelemek istemediğini belirtiyor hastanın tedavisini nasıl planlarsınız? Soru: Yrd.Doç.Dr.Mustafa Yılmaztepe Cevap: Yrd.Doç.Dr.Mustafa Yılmaztepe Yardımcı Editör: Uz.Dr.Ümit Yaşar Sinan A) Hastaya özgün öneriler; Gebelik öncesi, koroner risk değerlendirilmesi ve yaş durumun getirdiği risklerin ayrıntılı olarak açıklanması, gebeliğe devamı durumunda yaşayabileceği olası sorunlar anlatılmalı ve hasta da karar sürecine dahil edilerek karar verilmelidir. CCS II anginası olan ve gebelik planlayan hastada öncelikle risk faktörü modifikasyonu ve medikal tedavi optimizasyon yapılmalıdır. Optimal medikal tedaviye rağmen semptomatik olan veya semptomları kötüleşen hastalarda non-invaziv tetkiklerle iskemi araştırılmalı, yüksek risk kriteri varsa KAG ve çıkan sonuca göre revaskülarizasyon; yoksa medikal tedavinin optimizasyonu ve yakın takiple gebeliğe izin verilmelidir. Hasta herhangi bir noninvaziv tetkiki de kabul etmiyorsa beta bloker ve aspirin tedavisini verebiliriz. Gebelik öncesi perkütan koroner girişim uygulanacaksa ve hasta gebeliği uzun süre ertelemeyecekse BMS tercihi daha uygun olacaktır. İşlem sonrası tıbbi tedavide beta bloker ve düşük doz aspirin tedavisi verilebilir ancak klopidogrelle ilgili yeterli veri olmamakla birlikte verilmesi gerekiyorsa da çok kısa süre verilebilir. Statinler, ACE inhibitörleri ve ARB’ler de gebede kontrendikedir. Kalsiyum kanal blokerlerinin ve nitratların da bebek üzerinde etkileri tam olarak bilinmemektedir. LDL değeri 165 olan hastada gebelik durumunda statinler verilemeyeceği için yaşam tarzı ve diyet önerilmesi uygun olacaktır. Safra asidi bağlayıcı reçinelerin kardiyak mortalite üzerine etkileri saptanmamıştır ancak gebelikte LDL’yi düşürmek için kullanılabilirler. B) Genel öneriler: 2014 ACC/AHA koroner anjiyografi kılavuzuna göre KAG endikasyonları; Sınıf I; 1. Medikal tedaviye rağmen CCS III-IV anginası olan hastalar, 2. Angina ciddiyetinden bağımsız olarak non-invaziv testlerde yüksek risk kriterleri (istirahatte LV EF <%35 olması, yüksek treadmill skoru( <-11), egzersizle LV EF <%35 olması, özellikle anterior duvarda stresle indüklenen geniş perfüzyon defekti, geniş fiske perfüzyon defekti ile birlikte SV dilatasyonu veya akciğerde artmış tutulum, stresle indüklenen orta düzeyde perfüzyon defekti ile birlikte LV dilatasyonu veya akciğerde artmış tutulum, ekoda duvar hareket bozukluğu varlığı, stres ekoda geniş iskemi kanıtı) varlığı 3. Ani ölümden başarılı bir resüsitasyonla döndürülen hastalar veya sürekli (>30 sn) monomorfik VT si veya süreksiz (<30 sn) polimorfik VT si olan hastalar Sınıf IIa; 1. Medikal tedavi ile CCS I-II ye inen CCS III-IV anginası olan hastalar, 2. Medikal tedavi altında aynı protokolle yapılan non-invaziv testlerde progresif kötüleşen anormalliklerin saptanması, 3. Anginası olan ve KAH dan şüphelenilen ancak, engellilik, hastalık veya fiziksel yetersizlik nedeniyle diğer yöntemlerle risk sınıflaması yapılamayan hastalar, 4. CCS I-II anginası olup da medikal tedaviyi tolere edemeyen veya yetersiz yanıt veren hastalar veya yeterli medikal tedaviye rağmen semptomları tekrarlayan hastalar, 5. Bazı meslek grupları (pilotlar, otobüs şoförleri); stres testlerinde yüksek risk kriteri içermeyen anormal bulgulara rastlanırsa, Sınıf IIb; 1. Non-invaziv testlerde yüksek risk kriteri içermeyen iskemik bulgular saptanan CCS I-II hastalar, 2. ≥ 2 major risk faktörüne sahip bilinen KAH olan ve non-invaziv testlerde anormal fakat yüksek risk kriteri taşımayan bulgulara sahip erkekler veya postmenopozal kadınlar, 3. Geçirilmiş MI öyküsü olan normal LV EF sine ve non-invaziv testlerde yüksek risk kriteri taşımayan iskemik bulgulara sahip asemptomatik hastalar, 4. Kardiyak transplantasyon sonrası periyodik takip amaçlı, 5. ≥ 40 yaş olan karaciğer, akciğer ve renal transplant adaylarında değerlendirme amaçlı, Sınıf III; 1. Revaskülarizasyon tedavisini kabul etmeyen anginalı hastalar, 2. Koroner revaskülarizasyonun mümkün olmadığı veya revaskülarizasyon ile semptomların düzelmeyeceği anginalı hastalar, 3. Asemptomatik hastalarda KAH için tarama amaçlı, 4. CABG veya anjiyoplasti sonrası non-invaziv tetkiklerde iskemi göstergesi yokken, 5. Floroskopide, CT de veya diğer tarama testlerinde koroner kalsifikasyon saptanana asemptomatik hastalar. Yardımcı Editör Notu : Ek öneri yok Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok 21) 26 haftalık gebe, akut AF ile başvuruyor. Öncesinde herhangi bir KAH ya da aritmi öyküsü yok. KB 120/80 mmHg göğüs ağrısı, solunum sıkıntısı yok, çarpıntı şikayeti mevcut. Elektrokardiyografisinde yüksek ventrikül cevaplı AF saptanan hastada hız kontrolünü mü, ritim kontrolünü mü tercih edersiniz? Hangi antiaritmik ilaçları seçersiniz? Elektriksel kardiyoversiyon uygulanabilir mi? Soru: Uzm. Dr. Onur Tokocin Cevap: Yrd.Doç.Dr.Uğur Canpolat Yardımcı Editör: Uzm.Dr.Yiğit Çanga A) Hastaya özgün öneriler: Gebelerde akut atriyal fibrilasyon (AF) (benign lone AF şeklinde ya da doğum öncesi acil tedavi gerektiren hemodinamiyi bozan şekilde) nadiren gözlenebilir (daha önce AF atağı olmayan gebelerde yeni AF sıklığı %2.5). Yukarıda belirtilen hastanın çarpıntı şikayeti olup hemodinamisi normaldir. Hastanın öyküsünde bilinen yapısal kalp hastalığı yoksa ve <65 yaş hasta ise, lone AF olduğu düşünülerek kendiliğinden sonlanma ihtimali yüksektir. Bu nedenle beta-bloker, digoksin ya da non-dihidropiridin grubu kalsiyum kanal blokeri ile kalp hızını yavaşlatıp bir süre gözleyip (24 saat kadar), sinüs ritmi sağlanmazsa farmakolojik (propafenon, ibutilid ya da flekainid ile) ya da elektriksel kardiyoversiyon yapılmalıdır (48 saat içerisinde). Kardiyoversiyon öncesi düşük moleküler ağırlıklı heparin (1mg/kg s.c.) uygulanmalıdır. Eğer kardiyoversiyon gerekirse, işlem sonrası 1 ay süreyle antikoagule edilmesi önerilir. Hastanın gebelik haftası göz önüne alındığında (>12 hafta) işlemden sonra 1 ay varfarin ile antikoagule edilmesinde sakınca yoktur, alternatif olarak 1 ay düşük moleküler ağırlıklı heparin ile antikoagulan tedaviye devam edilebilir. Lone AF olup gebelikte ilk atak olduğu için idame antiaritmik tedavi almasına gerek yoktur. Yardımcı Editör Notu: Hız kısıtlayıcı tedavinin başlıca ilacı olan beta blokerlerden metoprolol ve atenolol gibi kardiyoselektif olan ajanlar tercih edilmelidir. Digoksinin plasentayı geçmesine rağmen uygun dozlarda fetüs üzerinde olumsuz bir etkisi yoktur. Verapamil ve Diltizem sadece seçilmiş vakalarda ve beta blokerler veya digoksin ile başarı sağlanamadığında tercih edilmelidir. Tromboemboli riskini azaltmak ve uzun dönem antikoagülasyonun getireceği risklerden korunmak için mümkünse ilk 48 saat içerisinde kardioversiyon yapılmalıdır. Senkronize DC-CV gebeliğin tüm evrelerinde güvenle kullanılabilir. Amiodarone tiroid metabolizmasına olan olumsuz etkileri nedeniyle mümkün olduğunca kullanılmamalıdır. Lone AF ve/veya düşük tromboemboli riski olan hastalar hariç tüm gebe AF hastalarında tromboemboliden korunma önerilir. Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok 22) 27 yaşında kadın hasta öyküsünde ve dosyasındaki bilgilere göre; 8 ay önce A. Anteriyor ME 2.saatinde primer PKG alınmış, LAD proksimal yoğun tromboze bölüme, trombüs aspirasyonu sonrası, 3.0-16 mm ilaç kaplı takılmış, LMCA, Cx ve RCA normal saptanmış, tirofiban infüzyonu almış. Hasta klopidogrel 1-75 mg, ASA 1-100 mg, metoprolol 1-50 mg, ramipril 1-2.5 mg ile taburcu ediliyor. 1 hf sonra vücutta döküntü nedeniyle klopidogrel kesilerek tikagrelor 2-90 mg geçiliyor. Risk faktörü ve şikayeti olmayan hasta, Kadın-doğum polikliniğinden 6 haftalık gebelik, kalp açısından değerlendirilmesi amaçlı yönlendirildi. Hastanın TTE’sinde sunda LVEF%50, septum hafif hipokinetik olup, ek anlamlı patoloji saptanmadı. Gebeliği isteyen hastaya, tedavi kararı, takip ve gebelikle ilgili ne gibi öneriler yapalım? Soru: Dr.Murat Akçay Cevap: Uz.Dr.Hüseyin Altuğ Çakmak Yardımcı Editör: Uz.Dr.Ümit Yaşar Sinan A) Hastaya özgün öneriler; Bizim hasta örneğinde gebelik öncesi akut anterior ST-elevasyonlu miyokard infarktüsü sonrası LAD proksimaldeki sorumlu kritik lezyona ilaç kaplı stent implantasyonu yapılmış ve medikal tedavi düzenlenme sonrası klopidogrel yan etkisi nedeniyle tikagrelor başlanmış. Ancak hastanın sonradan 6 haftalık gebe olduğu ve sol ventrikül sistolik fonksiyonlarının hafif derecede bozulduğu saptanmış. Bu hastaya öncelikle gebeliğinin yüksek riskli olduğu kullandığı ilaçların maternal ve fetal komplikasyonlar doğurabileceği iyice anlatılmalı ve gebelik kararı yeniden sorgulanmalıdır. Gebeliği devam ettirmek obstetrik açıdan uygunsa ve hastada gebeliği şiddetle istiyorsa kardiyolog ve kadın doğum uzmanı tarafından yakın takibe alınmalıdır. Öncelikle stent yeniden endotelizasyonu için gerekli 12 aya kadar dual antiplatelet devam ettirilmelidir. Ancak tikagrelor gebelik kategorisi C olduğundan ve gebe ilk trimesterde olduğundan prasugrel gibi gebelik kategorisi B olan antiagregan ilaca geçiş yapılmalıdır. Aspirin ve metoprolol devam edilmeli; ramipril (FDA gebelik kategorisi X) ise kesinlikle kesilmelidir. Gebe her üç ayda bir kardiyoloji ve kadın doğum poliklinik kontrollerine gelmeli ve sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu değerlendirilmelidir. B) Genel Öneriler; Akut ST-elevasyonlu miyokard infarktüsünün (STEMI) acil girişim tedavisi gebelerde de normal kadınlarda olduğu gibiyse de medikal tedavi de değişiklikler göstermektedir. Gebelik döneminde post-MI sekonder koruma amaçlı ilaç kullanımı hem zor hem de risklidir. Ayrıca post-MI sol ventrikül sistolik fonksiyonları doğurganlık çağında olan kadınlarda gebelik sırası ve sonrasındaki maternal ve fetal prognoz açısından önemli bilgiler sağlar. Medikal tedavinin düzenlenmesindeki en büyük zorluk ilaçların etkinlik ve güvenlik verilerinin oldukça kısıtlı olmasıdır. Antiagregan ilaçlar olan klopidogrel ve prasugrelin gebelik kategorisi B iken; tikagrelorun ise gebelerde çalışma sonuçları kısıtlı olmakla birlikte C’dir. Diğer medikal tedaviler arasında yer alan beta bloker (fetal bradikardi riski ve intrauterin gelişme geriliği nedeniyle) ise gebelik sırasında dikkatle kullanılmalıdır. Yakın zamanda özellikle ilaç kaplı stent implante edilen ve kanama riski düşük gebelerde stent yeniden endotelizsyonu için gerekli süre olan 12 aya kadar dual antiplatelet tedavi önerilmektedir. Sol ventrikül fonksiyonu normal ya da hafif bozulmuş fakat asemptomatik olan gebelerde kardiyolog ve kadın uzmanının yakın kontrolünde gebe kalmasında sakınca bulunmazken, gebelik ve doğum sonrası sürecin riskli olduğu bilinmelidir. Yardımcı Editör Notu: Bu hastada doğum sırasında 12 ay dolmamış olacağı düşünülürse dual antiplatelet doğum planlı C/S olacak ise kesilecek mi? STYME nedeniyle primer PKG uygulanan ve stent takılan hastada 1 sene İATT gereklidir. Klopidogrele bağlı alerjik yan etki gelişmesi ve tikagrelorün gebelik kategorisi (C) prasugrele (B) göre daha az güvenli olduğu için ASA’ya prasugrel eklenmesi doğru karar olacaktır. EF si %50 olan ve asemptomatik olan hastada gebelik güvenli bir şekilde sürdürülebilir. Ancak fetal teratojenite nedeniyle ramipril kesilmeli, beta bloker tedaviye ise yakın fetal takip ile devam edilmelidir. Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok 23) Bilinen sağlık problemi olmayan 28 yaşına kadın hasta ilk gebeliğinin 24. haftasında alt ekstremite DVT tanısıyla tetkik edilmiş faktör 5 Leiden homozigot mutasyonu saptanmıştır. Hastanın gebeliğinin süreci ve sonraki gebelikleriyle ilgili önerileriniz nelerdir? Soru: Yrd.Doç.Dr. Feyzullah Beşli Cevap: Yrd.Doç.Dr. Feyzullah Beşli Yardımcı Editör: Uz.Dr.Ümit Yaşar Sinan A) Hastaya özgün öneriler; Gebelik döneminde DVT gelişme riski artmıştır. Genel olarak “The American College of Chest Physicians” kılavuzuna göre gebelik döneminde saptanan DVT’lerin yaklaşık % 50’sinde kalıtımsal trombofili kaynaklı olduğu tahmin edilmektedir. Bu trombofililer içerisinde faktör 5 Leiden mutasyonu en sık görülen nedenidir. 24.haftasında olan gebe için DVT nin akut dönemi ve sonrasında standart veya düşük molekül ağırlıklı haparinler verilir. Doğum sonrası oral antikoagülan ile devam edilebilir. Bu hastalar sonraki hayatında ve olası gebeliklerinde venöz tromboemboliler açısından yüksek riskli gruptadır. Bu nedenle hastalara uzun süreli antikoagülan tedavi verilmesi akılcı olacaktır. B) Genel Öneriler; Gebelik ve postpartum dönem venöz tromboembolizm (VTE) için artmış risk taşımaktadır (tüm gebeliklerin %0.05-0.20 sinde). VTE derin ven trombozu (DVT) ve pulmoner emboliyi (PE) içermekte ve gebelikle ilişkili önemli bir morbidite ve mortalite nedeni olmaktadır. VTE için obstetrik risk faktörleri; preeklampsi, dehidratasyon/hiperemezis/ovaryan hiperstimülasyon sendromu, çoğul gebelik veya yardımcı gebelik teknikleri, acil sezeryan, elektif sezeryan, orta kavite veya rotasyonel forseps kullanımı ve peripartum hemorajidir (> 1L veya transfüzyon gerektiren). Gebelik sırasında VTE neden olan trombofili nedenleri; heterozigot (%2-7) ve homozigot (%0.2-0.5) Faktör V Leiden mutasyonu, Protrombin G20210A mutasyonu, antitrombin eksikliği, protein C defekti ve protein S defektidir. DVT için akut dönemde unfraksiyone ve düşük molekül ağırlıklı heparinler kullanılabilir. VTE için kalıcı bir risk faktörü olarak homozigot faktör V Leiden mutasyonu varlığı nedeniyle gebelik sonrası da uzun süreli antikoagülasyon verilmelidir. Yardımcı Editör Notu: Gebelik sırasında DVT meydana gelen ve risk faktörü olarak faktör V mutasyonu olan hastada amacımız UFH veya DMAH tedavisi ile PE gelişimini engellemek ve doğum sonrası da tekrarlayan VTE gelişimini engellemek için uzun süreli antikoagülan tedavi verilmelidir. Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok 24) Kadın Hastalıkları ve doğum polikliniğinde 4 haftalık gebeliği tespit edilen, 36 yaşında hasta, MVR’li olduğu için kardiyoloji polikliniğinde konsültasyon istenmiş. Soru : Yrd. Doç. Dr. Feyzullah Beşli Cevap: Yrd. Doç. Dr. Feyzullah Beşli Yardımcı Editör: Uz. Dr. Yiğit Çanga A) Hastaya özgün öneriler: Öncelikle hastanın detaylı anamnezinden 5 yıl önce mitral kapak değişimi yapıldığı, 4 çocuğu olduğu, bir çocuğunu da MVR sonrası yaptığı öğrenildi. EKG sinüs ritminde, günde 5 mg coumadin kullanıyor, INR’si 2,8. Ekokardiyografisinde; MVA; 2,8 cm2, gradiyent 20/11 mmHg, triküspit yetersizliği 1-2. derece, tPAB; 40 mmHg, Hastanın yaşı ve önceden 4 çocuk sahibi olması göz önünde bulundurularak, hasta ve eşine karşılaşabilecekleri riskler, olumsuz sonuçlar hakkında bilgi verildi. Israrla çocuk sahibi olmak istediklerini oluşabilecek olumsuzlukları üstleneceklerini ve kabul edeceklerini bildirdiler. İlk trimester süresincecoumadin kesilip DMAH başlandı. Bu sürede faktör anti-Xa düzey ölçümleri ile takip edilmesi önerildi ve 2. trimesterden doğuma kadar coumadin ile devam edildi. B) Genel öneriler: Uygun yaklaşım protez kapak hastalarının gebe kalmamasıdır. Ancak daha önceden hiç çocuk sahibi olmamış, ailenin çocuk sahibi olmak isteği gibi durumlarda hasta ve yakınları ile detaylı bilgilendirme sonrasında karar verilmeli, gebelik süresi ve doğum anında yakın takip edilmelidir. Gebelik süresince protez kapakta gelişebilecek tromboembolik olaylar ile ilaç kullanımına bağlı fetüs üzerindeki olumsuz etkiler karşılaşılabilecek risklerdir. Varfarin dozu 5 mg ve altında olduğunda kesilmeden devam edilebilir. 2. ve 3. trimesterde varfarin güvenle kullanılabilirken, 36. Haftadan sonra DMAH’e geçilmelidir. Doğumdan 4-6 saat önce DMAH kesilip, doğum sonrası kanama kontrolü ile tekrar DMAH + varfarin başlanmalıdır. INR 2.0 olunca DMAH kesilip sadece coumadin ile devam edilecek şekilde tedavisinin düzenlenmesi son kılavuzlarda önerilmektedir. Ayrıca Kadın Doğum-Kardiyoloji-Anesteziden oluşan multidisipliner bir yaklaşım gerekmektedir. Yrd. Editör Notu: Normofonksiyone protez kapağı olan kadınlar hemodinamik olarak gebeliği iyi tolere edebilirler. Kapak trombozu riski gebelikle birlikte artmaktadır. Gebeliğin tamamında sıkı INR kontrolü altında oral antikoagülan ilaç verilmesi anne açısından en güvenli yaklaşımdır. Warfarin plasentayı geçer ve %0.6 ile 10 arasında embriyopati riski taşır. UFH ile DMAH plasentayı geçmez ve embriyopati riski yoktur. 6-12 haftalar arası OAK yerine heparin verilmesi embriyopati riskini azaltmaktadır. Warfarin dozunun 5 mg. ın altında olduğu durumlarda bu risk daha düşüktür. Embriyopati riskinin doz bağımlı olduğu birkaç küçük seri ile gösterilmiştir. Vajinal yolla doğum OAK altında kontrendikedir. İlk trimesterda UFH ile DMAH’ın birbirine üstünlüğü gösterilmemiştir. Mekanik protez kapağı olan gebelerde kullanılmak üzere herhangi bir DMAH türü onaylanmamıştır (off-label). Özetle aileyle tedavinin şekli detaylıca konuşulmalı, kapak trombozunu önleyen en etkin ve anne açısından en güvenli tedavinin OAK kullanımı olduğu söylenmeli, embriyopati ve fetal hemoraji riskinden söz edilmelidir. Gebelik boyunca warfarin kullananlarda tromboembolik olay riski %3.9 iken, heparin ile tedavi edilenlerde %10 dur. 5 mg. ın altındaki dozlarda warfarin tüm gebelik boyunca devam edilmelidir. Daha yüksek doz gerektiren durumlarda 6-12. haftalarda warfarin yerine UFH (aPTT ≥2 kat) veya DMAH günde 2 doz halinde (Anti-Xa düzeyleri) kullanılabilir. INR veya anti-Xa düzeyleri haftalık olarak takip edilmelidir. Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok. Referanslar: 1. Regitz-Zagrosek V. et al. ESC Guidelines on the management of cardiovascular diseases during pregnancy. European Heart Journal (2011) 32, 3147–3197 25) 32 yaşında 32 haftalık gebe, nefes darlığında artma olması nedeniyle başvurmuş, transtorasik EKO’da ciddi romatizmal MS saptanmış. Sol ventrikül fonksiyonları normal olup, tPAB: 75 mmHG ölçülmüştür. Oda havasında parmaktan bakılan SpO2 = %93. Bu hastaya önerileriniz nedir? Soru: Uzm. Dr. Nijad Bakhshaliyev Cevap: Yrd. Doç. Dr. Feyzullah Beşli Yardımcı Editör: Uzm. Dr. Yiğit Çanga A) Hastaya özgün öneriler: Hastanın 32 haftasında olması, O2 satürasyonun %90 üzerinde olması, sPAB’in yüksek olması nedeniyle, kadın doğum-anestezi ortak görüşü doğrultusunda, bebek dışarıda yaşatılabilecekse sezeryanla gebelik sonlandırılabilir. Doğum sonrası 24 saat süreyle annenin yakın takip edilmesi gerekir. Kapağa müdahale gebelik sırasında veya gebelik sonrasında yapılabilir. Bebek dışarıda yaşatılması zor olacaksa kapak yapısı uygun ise Perkütan mitral balon valvuloplasti (PMBV) şansı verilebilir. PMBV sonarı mümkün olduğu sürece oksijen satürasyonu başta olmak üzere yakın takip edilebilir. Yinede sıkıntı yaşanacak ise önce anne hayatı göz önünde bulundurularak gebelik sonlandırılabilir. B) Genel öneriler: Mitral darlığı (MD), gebelikte en sık görülen, etiyolojisinde romatizmal nedenlerin halen ilk sırada olduğu kapak hastalığıdır. Azda olsa gebelik sırasında ilk defa tanı konulduğu durumlar söz konusudur. Doğumda anne ve yeni doğan için riskler gebelik sırasında PAB ve hastalık belirtilerine bağlıdır. Orta - ileri derecede (kapak alanı <1,5 cm2) mitral darlığı olan gebe kadınlar özellikle ikinci ve üçüncü üç aylarda sıklıkla semptomatik olmaktadırlar. Orta ileri derecede MD olanlara gebe kalmamaları önerilebilir, gebelik düşünülüyorsa önce kapağa girişim düşünülmelidir. Asemptomatik olgularda egzersiz toleransını değerlendirmek için egzersiz testi yararlıdır. Semptomatik MD olan, MVA <1,5 cm2 uygun hastalarda PMBV ile tedavi edilmesi ve gebeliğin 20. haftasından sonra müdahale edilmesi uygundur. Takiplerde PAB ve AF gelişmesi açısından yakın izlenmelidir. Yardımcı Editör Notu: Ciddi MS olan tüm gebelere fiziksel aktivitelerini azaltmaları ve beta bloker tedavi ile diüretik önerilmektedir. Paroksismal veya permanent AF varlığında, sol atriyal trombüsü olan veya emboli öyküsü olanlarda antikoagülasyon uygulanmalıdır. Ayrıca sol atriyumda spontan ekokardiyografik kontrast olan, geniş sol atriyumu olan ( ≥40 mL/m2), düşük kardiyak outputlu veya konjestif kalp yetersizliği olan hastalar da antikoagüle edilebilir. Optimal tedaviye rağmen semptomatik olan ve/veya tahmini pulmoner arter basıncı 50 mmHg’nın üzerinde olan hastalarda PMBV tercih edilen tedavi şeklidir. Cerrahi girişim medikal tedaviye dirençli semptomları olan ve valvuloplastinin kontrendike olduğu vakalarda düşünülebilir. PMBV için uygun zamanlama 20. haftadan sonrasıdır. Abdominal koruma ve görüntüleme zamanının kısa tutulması ile PMBV sırasındaki radyasyon miktarı minimize edilebilir. PMBV asemptomatik hastalara yapılmamalıdır. Vajinal yolla doğum hafif MS olan hastalara ve ortaileri MS olup NYHA I/II semptomatik olan pulmoner hipertansiyonun eşlik etmediği vakalarda yapılabilir. Orta-ileri MS olan NYHA III/IV semptomatik olan veya pulmoner hipertansiyonu olan vakalarda PBV yapılamamış veya başarısız olmuşsa sezaryan ile doğum denenmelidir. Bölüm Editörü Notu : Ek öneri yok Referanslar: 1. Regitz-Zagrosek V. et al. ESC Guidelines on the management of cardiovascular diseases during pregnancy. European Heart Journal (2011) 32, 3147–3197