Prof. Dr. Bilal Sambur ile Medya ve Dindarlık

advertisement
Prof. Dr. Bilal Sambur ile Medya ve Dindarlık Üzerine
08/04/2015
“Medya İslam’ı ile karşı karşıyayız”
Batıda tırmanışa geçen İslamofobinin temelinde yatan ana unsurun medya olduğu
düşünülüyor. Çünkü medyada yansıtılan İslam ve Müslüman imajı buna zemin
hazırlıyor. Sosyal medya ise kolektif bilincin oluşmasına katkı sağlarken diğer yandan da
ırkçılık ve nefret söyleminin küreselleşmesinde bir unsur olabiliyor. Müslümanlar
açısından bakıldığındaysa dînî bilgi alma noktasında medyanın önemli bir yerde
bulunduğu görülüyor. Bu değerlendirmeler medyanın din algısı ve dindarlığı etkilediği
noktasında birleşiyor. İşte bu konuyu, medyanın din algısına ve dindarlara yönelik
etkisini, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sosyal Ekonomik ve Siyasal
Araştırmalar Enstitüsü (SESA) Genel Koordinatörü Prof. Dr. Bilal Sambur ile konuştuk.
“Medya, dindarlığımızı etkiliyor”
İslamvemedya.com: Medya Dindarlığımızı nasıl etkiliyor?
Bilal Sambur: Dindarlık dediğimiz olgu, hayatın diğer herhangi bir faaliyetinden farklı
bir olgu değil. Medya, giyimimizi, tüketimimizi, değer anlayışlarımızın değişmesini,
politik tercihlerimizi, düşünce yapımızın oluşmasını nasıl etkiliyorsa aynı şekilde
dindarlık yaşantımızı da, dindarlık anlayışının şekillenmesini de etkiliyor. Günümüzde
medya ve iletişim, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar etkin ve hatta insan
hayatının tamamı oldu. İletişim her zaman vardı, her zaman birtakım iletişim araçları
vardı; fakat medya bugün küresel düzeyde iletişime imkan veren, bilgi akışını sağlayan,
insanların bakış açısını değiştirebilen bir güce sahip oldu.
“Medya ile dindarlar küresel tepkiler verebiliyorlar”
İslamvemedya.com: Bu küreselleşme sürecinde dindarlar ile medya arasındaki
etkileşim nasıl oldu peki?
Bilal Sambur: Öncelikle şu söylenebilir: Dindarlar artık küresel bir olay karşısında
medyadan aldıkları bilgilerle anında tepkide bulunabiliyorlar. Bir şekilde bunu kendi
değer yargılarıyla ifade edebiliyorlar. Bunun en önemli örneğini karikatür hadiselerinde
müşahede ettik. Batı'da bir karikatür basıldığında bütün Müslümanlar dindarlığın bir
tezahürü olarak küresel bir tepki gösterebiliyorlar. İkinci olarak medya, dindarlığı
küreselleştirdiği gibi aynı zamanda çeşitlendirebilmektedir. Artık farklı insanlar
dünyanın her tarafında medya sayesinde kendilerini; dini düşüncelerini ifade
edebilmektirler, bu çok önemli bir husus. Üçüncü bir husus da dini bilgi artık belirli bir
kesiminin ya da uzman bir kesimin, elit bir grubun tekelinde olmaktan çıktı. Yani mevcut
durumda herkes din konusunda uzman, herkes yeni bilgilere çok daha kolay ulaşabiliyor
ve dini bilgiye ulaşma konusunda daha çok medya kaynakları, araçları ön plana çıkıyor.
1
Prof. Dr. Bilal Sambur ile Medya ve Dindarlık Üzerine
08/04/2015
Yine medya, dini bilgiyi yaygınlaştıran ve dini bilgiyi yaygınlaştırdığı gibi bu dini
bilginin, kişiler tarafından benimsenmesini sağlayan bir eğitim aracına da dönüşmüş
durumda.
“Medya, tek doğrunun dayatma aracı olarak değil, farklı dindarlık anlayışlarına
imkan sunan çoğulcu bir platform olmalıdır”
İslamvemedya.com: TÜİK tarafından Diyanet İşleri Başkanlığının öncülüğünde
geçtiğimiz yıl yapılan Türkiye’de Dini Hayat Araştırması, medyanın dini bilgi alma
ve var olan dini bilgileri geliştirmede önemli bir yere sahip olduğunu gösterdi.
Bunun hakkında neler söylemek istersiniz?
Bilal Sambur: Şu noktayı unutmamak lazım! Din insanlar için belki en ilgi çekici ve
ilginç olan konulardan birisi. Dine dair olan her şey insanların ilgisini çekebilmektedir.
Bu ilgiden dolayı, medya açısından din konusu özel önem arz etmektedir.
Televizyonlarda yapılan dini konulu tartışmaların reyting rekorları kırdığını, sıralamada
ön sıralarda yer aldığını biliyoruz. Burada önemli olan şey, dini bilgilenmede medyanın
bir araç olarak kullanılmasıdır. Herkesin medyanın sağladığı ifade imkanı içerisinde
tartışmaya katkı sağlamasıdır. Yanlış görülen ya da eksik görülen fikirler farklı
görüşlerle dengelenebilir, düzenlenebilir. Burada önemli olan husus, medyanın tek
doğrunun dayatma aracı olarak değil, farklı fikirlere, farklı dindarlık anlayışlarının
ifadesine imkan sunan çoğulcu bir platform olarak kullanılmasıdır.
“Medyadaki zıtlığı gidermek mümkün değildir”
İslamvemedya.com: Medya dini bilgiye ulaşma noktasında önemli bir yere
sahipken, birbirine zıt söylemlere de şahit oluyoruz. Örneğin, bir TV programında
israfın sakıncalarından bahsedilirken, hemen ardından insanları tüketime teşvik
eden reklamlar yayınlanıyor. Bu durumda medya eliyle sağlıklı bir dini bilgiye
ulaşmak mümkün mü?
Bilal Sambur: Medya dediğimiz alan homojen bir alan değil, zaten insan hayatı da
homojen bir alan değildir. Bir noktada zıtlıkların beraber gittiği, yani bir dindar bir
tarafta israfın haram oluşuna, israfın zararlarına dair bir değer benimserken öte taraftan
kendi kişisel talepleri, ihtiyaçları, arzuları çerçevesinde belki başkaları tarafından israf
olarak değerlendirilecek bir takım faaliyetlerde, tutum ve davranışlarda
bulunabilmektedir. Medya da doğal olarak sadece bu tutumluluğu değil, insanların bu
harcama, tüketme güdüsünü öne çıkaran bir reklam anlayışı da geliştirebilir. Bu zıtlığı
gidermek mümkün değildir. Biz bu noktada bir sansür uygulayamayız, bir müdahalede
bulunamayız. Ancak bu noktada insanlara olumlu insani değerleri, iktisat, tasarruf, iyi
2
Prof. Dr. Bilal Sambur ile Medya ve Dindarlık Üzerine
08/04/2015
ahlak gibi olumlu değerleri pekiştirmelerini sağlayacak yeni yollar ve yöntemler bulma
konusunda, daha fazla yardımcı olmak ve kafa yormak gerekir.
“Televizyonun seküler bir yaşamı yansıttığı tezine katılmıyorum”
İslamvemedya.com: Peki “Televizyon ‘seküler, dünyevî’ bir yaşama işaret ediyor
ve bu yaşam tarzını aktarıyor” şeklinde bir tespit var. Buna katılıyor musunuz?
Bilal Sambur: Televizyon dediğimiz aygıtın saf dünyevi bir araç olduğu, dünyevileşmeyi
ürettiği tezi, yanlış bir tezdir. Bugün herkesin kendine göre bir kanalının olduğu bir
dünyada yaşıyoruz. Bugün uydudan, Amerika'dan birçok dini grubun yayınlarını yapan
televizyonlar var. İslam dünyasından farklı dini gruplara ait televizyon kanalları var.
Mesela "İslam" adı altında televizyon var. "Kur'an TV" diye bir televizyon var. Bunların
hepsinin temel amacı dini öğretmek, Kur'an'ı öğretmek, kendi dini yorumlarını topluma
aktarmak. Televizyon, reklamlarıyla insanların tüketim ihtiyaçlarını yoğunlaştırabileceği
gibi, dini temalı yayınlarla dindarlıklarını da yoğunlaştırabilir. Örneğin bir "Çağrı" filmi,
insanların siyer konusundaki bilgilerini, Hz. Peygamber konusundaki bilgilerini
derinleştiren, yoğunlaştıran bir işleve sahip oldu. Bu da gösteriyor ki televizyon dini
bilgiyi sunan, çok etkili bir araç olabilir.
“İslamofobi, büyük ölçüde bir medya olayıdır”
İslamvemedya.com: Etkiden bahsetmişken, son dönemde yükselen İslamofobik
olaylarda medyanın rolü, etkisi nedir?
Bilal Sambur: Aslında İslamofobi dediğimiz hadise büyük ölçüde bir medya olayıdır.
Çünkü, her ne kadar medyayı aşan bir durum olsa da, medya bir bilgiyi, çok kolaylıkla
manipüle ederek yeniden kurgulayıp bütün dünyaya bir anda sunma gücüne sahip.
Avrupa'da sokaktaki insanın entelektüel düzeyde İslam'a dair hiçbir fikri olmayabilir.
Ama medya vasıtasıyla yayınlanacak bir karikatürle bile İslam lehine ya da İslam
aleyhine büyük bir tepki oluşturulabilir. Ben bu noktada medyanın İslam konusunda
ahlaki bir duruş sergilemediğini düşünüyorum. Batılı medya organları İslam karşıtı
olmanın, İslam karşıtı yayınlar yapmanın, hitap ettikleri müşterileri açısından daha
çekici olabileceği yargısına uygun hareket etmektedirler. Bu tabi sağlıklı bir durum değil.
Bütün korkular aslında kolektif olarak yaratılır. Medya da İslamofobi dahil bütün
korkuları yaratan kolektif bir iletişim aracından başka bir şey değil.
3
Prof. Dr. Bilal Sambur ile Medya ve Dindarlık Üzerine
08/04/2015
Sosyal medya, nefret söylemi ve terörizm
İslamvemedya.com: Sosyal medyaya gelecek olursak, Charlie Hebdo
hadiselerinden sonra sosyal medyada “KillAllMuslim” gibi hashtag’ler açıldı ve
uzun süre gündemde yer aldı.
Bilal Sambur: Sosyal medyanın ne kadar sosyal olup olmadığı, ne kadar yıkıcı akımlara
hizmet edip etmediği çok tartışmalı. Sosyal ağlara dünyanın her tarafından giriş ve çıkış
serbest. Aslında yeni dünya, "facebook" ve "twitter" dünyası, sosyal medya dünyası.
Hatta "Facebook Cumhuriyeti" veya "Twitter İmparatorluğu" şeklinde yapılan
nitelemeler de var. Bu noktada, sosyal medyada ırkçılık, nefret söylemi, farklı
kültürleri aşağılama, insan hayatını önemsememe, kışkırtıcılık, terörizm gibi bütün
olumsuz faaliyetlerin en etkin bir şekilde yer aldığı bir alan, sosyal medya.
“İslam dünyası medyaya yeterince önem vermiyor”
Müslüman kanı, Müslüman hayatı her insanın hayatı kadar değerli. Bu noktada dünyada
maalesef Müslüman hayatının değersiz, önemsiz olduğu, her gün İslam ülkelerinden
ortalama 100 kişinin hayatını kaybetmesinin rutine bindiği ve insanların bunu normal
bir şey olarak karşılamaya başladığı günümüz dünyasında bence sosyal medyada, bu
ırkçı, ilkel söylemler yerine Müslümanların da diğer insanlar kadar onur sahibi
varlıklar olduğu, yaşam haklarının da kutsal olduğu şeklinde küresel bir farkındalık ve
sağduyunun yaratılması gerekiyor. Biz de sosyal medyayı bu çerçevede kullanmamız
gerekiyor diye düşünüyorum.
“Bir medya İslam’ı ile karşı karşıyayız.”
Biz artık aslında bir medya İslam’ı ile karşı karşıyayız. Müslüman evlilik siteleri var,
Müslüman çocuklara eğitim siteleri var. Bu noktada bizim çok geç olmadan bu konuda
uzmanlaşan programlar hazırlamamız, modüller hazırlamamız, interaktif programlar
hazırlamamız gerekmektedir. Bunun için de yapılması gereken iş, İslam'ı evrensel fıtrat
değeri, dini olarak sunacak ve aynı zamanda medya olgusunu iyi kavrayan, medyanın
teknik boyutuna sahip bir insan sermayesine ihtiyacımız var. Buna yatırım yapmamız
gerekiyor. Umarım bu konuda geç kalmayız. İslam dünyasında henüz medyaya yeterince
önem verilmiyor. Medyada uzmanlık için, medya eğitiminin de en üst düzeyde ele
alınması gerekiyor. Bu eğitimin üniversiteler düzeyinde korunması gerekiyor. İletişim
fakültelerinin kendilerini daha çok güncelleyerek organize olmaları gerekiyor.
Müslüman sivil toplum kuruluşlarının bu konuya eğilmeleri gerekiyor. En önemlisi
iletişim eğitimi veren kurumlarda lisede, üniversitelerde, medya organlarında din
4
Prof. Dr. Bilal Sambur ile Medya ve Dindarlık Üzerine
08/04/2015
konusunun medyada nasıl işleneceği, nasıl gündeme getirileceğinin problem edilmesi,
bu konuya duyulan ilginin artırılması gerekmektedir.
5
Download