Question Tarihten yararlanarak, Peygamber (saa)

advertisement
Question
Tarihten yararlanarak, Peygamber (s.a.a) zamanında hicabın nasıl ortaya çıktığını söyleyebilir
misiniz?
Answer:
Bazen tesettür kelimesi yerine hicap kelimesi kullanılmaktadır; hicap sözlükte, perde, örtü ve
iki şey arasındaki engel ve ayırıcı anlamına gelmektedir.[1]
Müfessirlerin ve araştırmacıların söylediği gibi, hicap kelimesinin kadınların örtüsü anlamında
kullanılması terimsel bir manadır ve bu kullanım günümüzde ortaya çıkmıştır, yani yeni bir
terimdir. Ancak geçmişte, özellikle fakihlerin kullandığı kelime, Arapçada “sitr” olarak
kullanılan ve örtü anlamına gelen kelimeydi.[2]
Kadınların, kendilerini namahrem erkekler karşısında örtmelerinin gerekli oluşu, İslam dininin
önemli hükümlerinden biridir. Kuran-ı Kerim, kadınların gelişip yücelmesi, hem aile ve hem
toplum düzeninin sağlıklı kalması için tesettürü kadınlara farz kılmıştır.
Tarihe bakıldığında görülen şudur ki; tesettür, İslam’dan önce de çeşitli dinler arasında,
değişik şekillerde vardı. Örtünme hükmü, sonradan oluşturulup meydana getirilen bir hüküm
değildir. Yani bu hükmü yalnız İslam dini karar kılmamıştır, aksine var olan bu hükmü kabul
etmiştir. Peygamber (s.a.a)’in zamanından da anlaşıldığı üzere, İslam dini bu hükmün
sınırlarını belirlemiş ve güçlendirmiştir.
İslam’dan önce, İran’daki Yahudi kavimler arasında ve yine Hindistan’da ağır bir tesettür şekli
vardı.[3]
Bu nedenle tarihten anlaşılan şey şudur ki; kadınların Peygamber (s.a.a) zamanında da
örtünmeleri vardı ama bu tam anlamıyla bir tesettür değildi. Arap kadınları, genellikle uzun
ama yakaları açık elbise giyerlerdi, yani boyun ve sineleri gözüküyordu. Başlarına örttükleri
eşarbın alt kısımlarını arkalarına atıyorlardı. Doğal alarak bu durumda kulakları, küpeleri,
sinelerinin bir kısmı ve boyunları görünüyordu.[4]
Netice olarak, kadınların Peygamber (s.a.a) zamanında da tesettürleri vardı ve beden ve
başlarını örtüyorlardı, ancak boyunları, sineleri, ziynet yerleri ve erkeklerin şehvetini tahrik
ettirecek yerleri açıkta kalıyordu. İmam Bakır (a.s)’dan şöyle rivayet edilmektedir: “Bir gün,
Medine’nin o sıcak havasında, her zamanki gibi eşarbını arkasına atmış, boynu, kulakları ve
küpeleri gözüken genç bir kadın sokaktan geçiyordu. Peygamber Ekrem (s.a.a)’in ashabından
olan genç bir adam ise karşıdan geliyordu. Gördüğü bu manzara, onu o kadar etkimiş ve o
güzel kadını seyretmeye öyle dalmıştı ki, hem kendisinden ve hem de etrafında olan şeylerden
bihaber olmuştu, hatta önüne bile bakmıyordu. Kadın başka bir sokağa girdiğinde o genç
adam da gözleriyle kadını takip ediyordu. Bu şekilde ilerlerken, aniden duvarda bulunan bir
kemik ve ya şişe parçası çıkıntısına çarpar. Genç adamın yüzü yaralanır ve kendisine
geldiğinde, başını ve yüzünü kanlar içinde bulur. Bu şekilde Peygamber Ekrem (s.a.a)’in
yanına giderek olayı anlatır.[5]
Tam o sırada örtünme ile ilgili ayet-i kerime inmiştir.”[6]
“Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini
esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler.
Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler.”
Bu ayetin, hicap ve örtünün sınırlarını belirlemekte olduğu oldukça açıktır. Çünkü zaten,
bedenin diğer kısımları o zamanki yaygın olan elbise ve eşarplarla kapatılıp örtülüyordu ve
sadece boyun ve sinenin bir kısmı açıkta kalıyordu.[7]
Bu ayette dikkat edilmesi gereken kısım, şu cümledir:
<span class='Ayyeh'>﴿َّ‫<﴾ﻭَﻟْﻴَﻀْﺮِﺑْﻦَ ﺑِﺨُﻤُﺮِﻫِﻦَّ ﻋَﻠَﻰ ﺟُﻴُﻮﺑِﻬِﻦ‬/span>
Ragıp, Müfredat isimli kitabında şöyle demektedir: “Humr” kelimesinin asıl anlamı, bir şeyi
örtmektir ve bir şeyleri örten şeye “humr” denilmektedir. Ancak pratikte kadınların başlarını
örttükleri şeye “humr” denilmektedir[8]
ve bu ayetin nazil olduğu zamanda, kadınların eşarplarını arkaya toplayıp boyun ve sinelerinin
bir kısmının açıkta kaldığı söylenmektedir.[9]
Sonuç olarak, ayetin manası şöyle olmaktadır: “Kadınlar, boyun ve sinelerinin örtülmesi için
eşarplarını boyun ve sinelerinin üzerine kadar örtmelidirler.”
İbn-i Abbas, bu ayetin bir bölümünün tefsirinde şöyle demektedir: “…Yani kadın saçını,
sinesini, boynunu ve boğazının alt kısmını örtmelidir.”[10]
Ayşe’den şöyle nakledilmektedir: “Hiçbir kadını Ensar kadınlarından daha iyi görmedim Nur
Suresi’nin 31. ayeti nazil olduktan sonra onların asla geçmişte olduğu gibi dışarıya çıktığı
görülmemiştir.[11]Refrence:
[1] İbn-i Mensur, Lisan’ul Arap, Hicap kelimesi
[2] Tefsir-i Numune, c: 17, s: 402; Mutahhari, Murteza, Hicap Meselesi, s: 78
[3] Will Durant, Tarih-I Temeddün, c: 12, s: 30; c: 1, s: 552
[4] Mutahhari, Murteza, Mecmue-yi Asar, c: 19, s: 484-485
[5] Feyz-i Kaşani, Tefsir-i Safi, c: 5, s: 230; Mutahhari, Murteza, Mecmue-yi Asar, c: 19, s:
485
[6] Nur Suresi, 31. ayet,
َ‫ﻭَﻗُﻞ ﻟِّﻠْﻤُﺆْﻣِﻨَﺎﺕِ ﻳَﻐْﻀُﻀْﻦَ ﻣِﻦْ ﺃَﺑْﺼَﺎﺭِﻫِﻦَّ ﻭَﻳَﺤْﻔَﻈْﻦَ ﻓُﺮُﻭﺟَﻬُﻦَّ ﻭَﻟَﺎ ﻳُﺒْﺪِﻳﻦَ ﺯِﻳﻨَﺘَﻬُﻦَّ ﺇِﻟَّﺎ ﻣَﺎ ﻇَﻬَﺮَ ﻣِﻨْﻬَﺎ ﻭَﻟْﻴَﻀْﺮِﺑْﻦ‬
ّ‫ﺑِﺨُﻤُﺮِﻫِﻦَّ ﻋَﻠَﻰ ﺟُﻴُﻮﺑِﻬِﻦَّ ﻭَﻟَﺎ ﻳُﺒْﺪِﻳﻦَ ﺯِﻳﻨَﺘَﻬُﻦ‬
[7] Daha fazla bilgi için bkz: Kadın Hicabının Sınırları, 495. soru
[8] Ragıp İsfehani, Müfredat-I Elfaz-ı Kuran, “Humr” kelimesi
[9] Gureşi, Seyit Ali Ekber, Kamus-u Kuran, c: 2, “Hecebe” kelimesi
[10] Tabersi, Mecme’ul Beyan, c: 4, s: 138
[11] Tefsir-i Kaşani, c: 3, Nur Suresi’nin 31. ayetinin tefsiri
-----------------------------Kaynak: www.islamquest.net
Sunulan cevaplar zorunlu olarak Ehl-i Beyt (a.s) Kurultayı’nın görüşünü yansıtmamaktadır
Download