deniz iç_ve_dış.. - of DSpace

advertisement
T.C.
DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ
ANABİLİM DALI
PANİK BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA
C02 İNHALASYONU İLE PANİK ATAĞI
SIRASINDA, SEREBRAL KAN AKIMININ SPECT
İLE DEĞERLENDİRİLMESİ
UZMANLIK TEZİ
DR. DENİZ ÖZBAY
TEZ DANIŞMANI
DOÇ. DR. B. ELİF ONUR
İZMİR-2009
T.C.
DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ
ANABİLİM DALI
PANİK BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA C02
İNHALASYONU İLE PANİK ATAĞI SIRASINDA,
SEREBRAL KAN AKIMININ SPECT İLE
DEĞERLENDİRİLMESİ
UZMANLIK TEZİ
DR. DENİZ ÖZBAY
TEZ DANIŞMANI
DOÇ. DR. B. ELİF ONUR
Bu araştırma DEÜ Tıp Fakültesi Rektörlük Bilimsel Araştırmalar Proje Destek
Fonu tarafından desteklenmiştir.
İÇİNDEKİLER
Sayfa no:
TABLO LİSTESİ
i
ŞEKİL LİSTESİ
ii
KISALTMALAR
iii
TEŞEKKÜR
v
ÖZET
vi
BİRİNCİ BÖLÜM
1.1.GİRİŞ ve AMAÇ…………………………………………………………………......1
İKİNCİ BÖLÜM
2.GENEL BİLGİLER…………………………………………………………………….4
2.1.EPİDEMİYOLOJİ………………………………………………………………….4
2.2.ETYOLOJİ…………………………………………………………………………4
2.2.1. Genetik Etkenler……………………………………………………………..4
2.2.2.Nörokimya…………………………………………………………………....5
2.3.NÖROANATOMİ………………………………………………………………….8
2.4.SOLUNUMSAL KURAM…………………………………………………………9
2.5.PANİK BOZUKLUĞUNDA CO2 AŞIRI DUYARLILIĞI………………………10
2.6.PANİK BOZUKLUĞU ALT TİPLERİ…………………………………………..11
2.7.BEYİN GÖRÜNTÜLEME……………………………………………………….12
2.7.1.Yapısal Manyetik Rezonans Görüntüleme (yMRG)………………………..12
2.7.2.İşlevsel Manyetik Rezonans Görüntüleme (iMRG)………………………...14
2.7.3.Manyetik Rezonans Spektroskopi (MRS)…………………………………..15
2.7.4.Difüzyon Tensor Manyetik Rezonans Görüntüleme (dfMRG)……………..16
2.7.5.Pozitron Emisyon Tomografisi (PET)………………………………………17
2.7.6. Single Pozitron Emisyon Tomografi (SPECT)…………………………….19
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
3. GEREÇLER VE YÖNTEM…………………………………………………………21
3.1.GÖNÜLLÜLERİN SAYISI VE NİTELİĞİ…………………………………....21
3.2.ARAŞTIRMAYA DAHİL OLMA VE ARAŞTIRMA DIŞI KALAMA
KRİTELERİ…………………………………………………………………………...22
3.2.1 Araştırmaya Dahil Olma Ölçütleri……………………………………….22
3.2.2. Araştırma Dışı Kalma Ölçütleri………………………………………...22
3.3.ARAŞTIRMADA KULLANILAN ÖLÇEKLER
3.3.1 Sosyodemografik Veri Formu……………………………………………23
3.3.2. DSM-IV Yapılandırılmış Klinik Görüşme Formu ……………………...23
3.3.3. Hamilton Depresyon Ölçeği (HAM-D, HDÖ)………………………….23
3.3.4. Hamilton Anksiyete Ölçeği (HAM-A)………………………………….23
3.3.5. Panik Agorafobi Ölçeği (PAÖ)…………………………………………23
3.3.6. Anksiyete Duyarlılık Ölçeği (ADÖ)……………………………………24
3.3.7. Panik Bozukluğu Şiddet Ölçeği: …………… …………………………24
3.3.8. Akut Panik Envanteri…………………………………………………...24
3.3.9. Görsel Analog Ölçek……………………………………………………24
3.4. CO2 UYGULAMA YÖNTEMLERİ…………………………………………24
3.5.YAPILAN İŞLEMLER……………………………………………………….25
3.6.SINGLE POZITRON EMİSYON TOMOGRAFİ (SPECT) YÖNTEMİ…….26
3.7.İSTATİSTİK YÖNTEMLERİ………………………………………………...29
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
4. BULGULAR………………………………………………………………………30
4.1. PANİK BOZUKLUĞU VE SAĞLIKLI KONTROL GRUP KARŞILAŞTIRMALARI
4.1.1. Demografik Veriler……………………………………………………..30
4.1.2. Hastalık Süresi…………………………………………………………..30
4.1.3. İlk Değerlendirmedeki Ölçek Puanları…………………………………..30
4.2. BAZAL BULGULARIN KARSILAŞTIRILMASI:…………………………..31
4.2.1. Bazal Çekim Öncesi Uygulanan Derecelendirme Ölçekleri…………….31
4.2.2.Bazal SPECT Çekimleri………………………………………………….31
4.3. CO2 ZORLAMASI ÖNCESİNDEKİ BULGULARIN
KARŞILAŞTIRILMASI……………………………………………………………..35
4.3.1. CO2 Zorlama Öncesinde Vital Değerlendirme ve Ölçeklerin
Karşılaştırılması………………………………………………………………………36
4.4. CO2 ZORLAMA SONRASI BULGULARININ PA+, PA– VE SAĞLIKLI KONTROL
GRUPLAR ARASINDA KARŞILAŞTIRILMASI………………………………….36
4.4.1.Zorlama Sonrası 3 Grubun Demografik Verilerinin Karşılaştırılması…...37
4.4.2. Panik Atak Geçiren ve Geçirmeyenlerin PB Hastalarının Hastalık Sürelerinin
Karşılaştırılması……………………………………………………………………….37
4.4.3. Taşıt Tutması, Uykuda Panik Atak, Boğulma Öyküsü Açısından Üç Grubun
Karşılaştırılması……………………………………………………………………….37
4.4.4. Gruplar Arasında İlk Değerlendirme Ölçeklerinin Karşılaştırılması……..37
4.4.5. Bazalde, Zorlama Öncesinde ve Sonrasındaki GAÖ ve APE Puanlarının Gruplar
Arasında Karşılaştırılması..............................................................................................38
4.4.6. CO2 Zorlaması Öncesinde ve Sonrasındaki Vital Bulgu Ortalamalarının Gruplar
Arasında Karşılaştırılması..............................................................................................41
4.4.7. Gruplar Arasında Bazal ve CO2 Zorlaması Sonrası SPECT Verilerinin
Karşılaştırılması..............................................................................................................42
4.4.7.1. Bazal SPECT.................................................................................42
4.4.7.2. CO2 Zorlama Sonrası SPECT.........................................................44
4.5. ÜÇ GRUBUN BAZAL VE CO2 SONRASI SPECT VERİLERİNİN
KARŞILAŞTIRILMASI................................................................................................47
4.5.1.Panik Atak Geçiren PB’lerin Bazal ve CO2 Sonrasi SPECT Verilerinin
Karşilaştirilmasi.............................................................................................................47
4.5.2. Panik Atak Geçirmeyen PB’lerin Bazal ve CO2 Sonrası SPECT Verilerinin
Karşılaştırılması.............................................................................................................48
4.5.3. Sağlıklı Kontrollerin Bazal ve CO2 Sonrası SPECT Verilerinin
Karşılaştırılması.............................................................................................................49
BEŞİNCİ BÖLÜM
5. TARTIŞMA……………………………………………………………………….50
5.1. BAZAL SPECT DEĞERLENDİRMESİ…………………………………….52
5.2. CO2 ZORLAMASI SONRASINDAKİ SPECT
DEĞERLENDİRMELERİ…………………………………………………………...54
ALTINCI BÖLÜM
6. SONUÇLAR VE ÖNERİLER……………………………………………………59
YEDİNCİ BÖLÜM
7. KAYNAKLAR……………………………………………………………………63
TABLO LİSTESİ
Tablo 1: yMRG çalışmaları
Tablo 2: Panik Bozukluğunda iMRG Çalışmaları
Tablo 3: Panik Bozukluğunda MRS Çalışmaları
Tablo 4: Panik Bozukluğunda PET Çalışmaları
Tablo 5: Panik Bozukluğunda SPECT çalışmaları
Tablo 6: Panik Bozukluğu ve Sağlıklı Kontrol Grubu Ölçek Toplam Puan
Ortalamalarının Bağımsız Gruplar Arasında T-Testi İle Karşılaştırılması
Tablo 7: Bazal Çekim Öncesi Uygulanan Görsel Analog Ölçek ve Akut Panik
Envanteri Toplam Puan Ortalamalarının
Bağımsız Gruplar
Arasında T-Testi İle
Karşılaştırılması
Tablo 8: Bazal ve Zorlama Ertesi Elde Edilen SPECT Görüntülerinin Görsel Olarak
Değerlendirilmelerinde Saptanan Kan Akımı Anormallikleri
Tablo 9: Bazal SPECT Görüntülerinde Belirlenen İlgi Alanlarının bBKA Bağımsız
Gruplar Arasında T-Testi İle Gruplar Arasındaki Karşılaştırılması
Tablo 10: Bazal SPECT Görüntülerinde Temporal Alan ve Bazal Gangliyonların
Segmental Analizle Ölçülen bBKA Bağımsız Gruplar Arasında T-Testi İle Gruplar
Arasındaki Karşılaştırılması
Tablo 11: Zorlama Öncesi Vital Bulgu Değerleri Ortalamalarının Bağımsız Gruplar
Arasında T-Testi ile Gruplar Arasındaki Karşılaştırılması.
Tablo 12: Zorlama Öncesi Ölçek Ortalamalarının Bağımsız Gruplar Arasında T-Testi
ile Gruplar Arasındaki Karşılaştırılması
Tablo 13: Üç Grup Arasında HAMA, HAMD, PBŞÖ, PAÖ Toplam Puan
Ortalamalarının Karşılaştırılması.
Tablo 14: Hastaların ve Kontrollerin Toplam Görsel Analog Ölçek Puanları
Tablo 15: Bazalde, CO2 Zorlaması Öncesinde ve Sonrasındaki Görsel Analog Ölçek ve
Akut Panik Envanteri Puanlarının Gruplar Arasındaki Bonferroni Testi İle Karşılaştırmaları
Tablo 16: CO2 Zorlaması Öncesi Gruplar Arasında Sistolik ve Diyastolik Kan Basıncı,
Nabız, Solunum Sayısı
Tablo 17: CO2 Zorlaması Öncesi Gruplar Arasında Sistolik ve Diyastolik Kan Basıncı,
Nabız, Solunum Sayısının Anova ile Karşılaştırılması
i
Tablo 18: Bazal SPECT Görüntülerinde Belirlenen İlgi Alanlarının bBKA’nın Anova
İle Üç Grup Arasında Karşılaştırılması
Tablo 19: Bazal SPECT Görüntülerinde Temporal Alan Ve Bazal Gangliyonların
Segmental Analizle Ölçülen Bbka’ larının Anova İle Gruplar Arasındaki Karşılaştırılması
Tablo 20: CO2 Zorlaması Sonrasında Üç Grup Arasında Bbka’nın Karşılaştırılması
Tablo 21: CO2 Zorlaması Sonrasında Üç Grubun Bbka’nın Tukey Testiyle Grup Içi
Ikili Karşılaştırılması
Tablo 22: Zorlama Sonrası SPECT Görüntülerinde Temporal Alan ve Bazal
Gangliyonların Segmental Analizle Ölçülen bBKA’ larının Anova İle Gruplar Arasındaki
Karşılaştırılması
Tablo 23: Panik Atak Geçiren PB Hastalarının Bazal ve CO2 Sonrası SPECT
Görüntülerinde Belirlenen İlgi Alanlarının bBKA’ nın Paired-Sample Test ile karşılaştırılması
Tablo 24: Panik Atak Geçirmeyen PB Hastalarının Bazal ve CO2 Sonrası SPECT
Görüntülerinde Belirlenen İlgi Alanlarının bBKA’ nın Paired-Sample Test ile karşılaştırılması
Tablo 25: Sağlıklı Kontrollerin Bazal ve CO2 Sonrası SPECT Görüntülerinde Belirlenen İlgi
Alanlarının bBKA’ nın Paired-Sample Test ile karşılaştırılması
ŞEKİL LİSTESİ
Şekil 1: Segment analizi için cerebellum, temporal lob ve bazal ganglionlara çizilen ilgi
alanları
Şekil 2: Temporal kesitler üzerinde parahippokampal gyrus (hipokampal alanıda içeren)
ve gyrus temporalis lateralis alanlarına manuel olarak çizilen ilgi alanı
Şekil 3: Transvers kesitlerde sağ ve sol cerebelluma manuel olarak ilgi alanları
Şekil 4: CO2 inhalasyonu sonrası panik atağı geçiren bir panik bozukluğu hastasının
dinlenme durumunda ve zorlama sonrası SPECT görüntüleri
ii
KISALTMALAR
PB: Panik Bozukluk
SK: Sağlıklı kontrol
CO2: Karbondioksit
pCO2: Parsiyel Karbondioksit Basıncı
5-HT: 5-hidroksitriptofan
İ.V.: İntravenöz
SPECT: Single Pozitron Emisyon Computorize Tomografi
PET: Pozitron Emisyon Tomografi
MRG: Manyetik Rezonans Görüntüleme
iMRG: İşlevsel Manyetik Rezonans Görüntüleme
MRS: Manyetik Rezonans Spektroskopi
H-MRS: Hidrojen(Proton)– Manyetik Rezonans spektroskopi
PEPSI: Proton echo- planar spectroscopic imaging
VBM: Voksel Baz Morfometri
ROI: Region Of İnterest- ilgi alanı
gBKA: Global beyin kan akımı
bBKA: Bölgesel beyin kan akımı
ASK: Anterior singulat korteks
DEÜTF: Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi
HDÖ, HAM-D: Hamilton Depresyon Ölçeği
HAM-A: Hamilton Anksiyete Ölçeği
PAÖ: Panik Agorafobi Ölçeği
PBŞÖ: Panik Bozukluğu Şiddet Ölçeği
ADÖ: Anksiyete Duyarlılığı Ölçeği
APE: Akut Panik Envanteri
GAÖ: Görsel Analog Ölçek
SD: Standart Sapma
Panik Atağı +, PA +: Panik Atağı Geçirenler Panik Bozukluğu Hastaları
Panik Atağı -, PA -: Panik Atağı Geçirmeyenler Panik Bozukluğu Hastaları
KB: Kan Basıncı
SS: Solunum Sayısı
iii
BGAÖ: Bazal Görsel Analog Ölçek
BPAE: Bazal Akut Panik Envanteri
ZÖGAÖ: Zorlama Öncesi Görsel Analog Ölçek
ZÖAPE: Zorlama Öncesi Akut Panik Envanteri
ZSGAÖ: Zorlama Sonrası Görsel Analog Ölçek
ZSAPE: Zorlama Sonrası Akut Panik Envanteri
iv
TEŞEKKÜR
Sevgileri, güvenleri ve emekleri için Annem’e, Babam’a, anneannem’e ve abim Güney
Özbay’a teşekkür ederim.
Psikiyatri eğitimim süresince bilgi, destek ve deneyimlerini benimle paylaşan
hocalarım; Prof. Dr. Zeliha Tunca’ ya, Prof. Dr. Can Cimilli’ ye, Prof Dr. Köksal Alptekin’e,
Prof Dr. Ayşegül Özerdem’e, Doç. Dr. Beyazıt Yemez’e, Doç. Dr. Yıldız Akvardar’a, , Doç
Dr. Berna Binnur Akdede’ye, Doç. Dr. Ayşegül Yıldız’a teşekkür ederim.
Tezimin her aşamasında olan destek ve yardımları için tez danışmanım Doç Dr. Elif
Onur’a teşekkür ederim. Tezimin hazırlanması süresince yapıcı eleştiri ve katkılarını her
zaman en kısa sürede sunduğu için Prof. Dr. Tunç Alkın’a teşekkür ederim.
Psikiyatri asistanlığım süresince unutulmaz anılarım olmasını sağlayan, desteklerini her
zaman yanımda hissettiğim dostlarım Uzm. Dr. Arzu Kitiş’e, Uzm. Dr.Mevhibe Tümüklü’ye,
Uzm. Dr. Halis Ulaş’a, Dr. Selçuk Şimşek’e, Dr.Atıl Mantar’ a, Dr.Selma Polat’a, Dr.
Neslihan Gürz Yalçın’a teşekkür ederim.
Son iki yılda daha yakından tanıma şansı bulduğum şuan ayrılmakta zorluk çektiğim ev
arkadaşım Dr.Birsen Şentürk’e ve tezimin tablolarında büyük emeği olan arkadaşım İlker
Pilan’a teşekkür ederim.
Arkadaşlıkları için tüm asistan arkadaşlarıma teşekkür ederim.
Tüm Psikiyatri A.D çalışanlarına teşekkür ederim.
Eğitim sürecime katkıları nedeni ile Çocuk psikiyatrisi A.D. ve Nöroloji A.D öğretim
üyelerine teşekkür ve birlikte çalıştığım asistan arkadaşlarıma teşekkür ederim.
Tezimin yapımı sırasındaki yardımları için Nükleer Tıp A.D.’ dan Prof.Dr. Berna
Değirmenci’ye, Dr. Tarık Şengöz’e ve tüm Nükleer Tıp çalışanlarına teşekkür ederim.
Tezimin istatistiklerinin yapılması sırasındaki emekleri ve gösterdiği sabır için DEUTF
İstatistik Bölümünden Yrd.Doç.Dr. Fırat Özdemir’e teşekkür ederim.
v
PANİK BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA C02 İNHALASYONU İLE
PANİK
ATAĞI
SIRASINDA,
SEREBRAL
KAN
AKIMININ
SPECT
İLE
DEĞERLENDİRİLMESİ
Dr. Deniz Özbay
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı
Giriş:
Panik
sürmektedir.
değerlendirildiği
Panik
bozukluğunun
patofizyolojisiyle
bozukluğunda
çalışmalar
serebral
etyopatogenezin
ilgili
araştırmalar
halen
hemodinamik
özelliklerin
ortaya
konmasında
kullanılmaktadır
Amaç: Panik Bozukluğu (PB) tanılı hastalarda dinlenme ve % 5 CO2 inhalasyonu
sonrası parahipokampal, hipokampal, temporal alan ve bazal gangliyonların Tc-99m-HMPAO
(Teknesyum- Hexamethylpropylenamine) SPECT ile ölçülen bölgesel beyin kan akımının
(bBKA) sağlıklı kontrollerle (SK) farklı olup olmadığı araştırılmıştır. Ayrıca % 5 CO2
sonrasında panik atağı geçiren PB hastaları, panik atağı geçirmeyen PB hastaları ve panik
atağı geçirmeyen SK’ ların bBKA karşılaştırılmıştır..
Yöntem: Olgu grubu tedavi almayan, ek psikiyatrik ve fiziksel hastalığı olmayan 14
panik PB hastası ve 11 SK’ dan oluşmaktadır. İlk görüşmede HAM-D, HAM-A, PBŞÖ, PAÖ,
ADI uygulanmıştır. Dinlenme öncesi görsel analog ölçek (GAÖ) ve akut panik envanteri
(APE) uygulanan gönüllülerin Tc-99m-HMPAO SPECT çekimi yapılmıştır. İlk SPECT
çekiminden en az iki gün sonra gönüllülere (12 PB ve 11 SK) 20 dakika steady-state yöntemi
ile % 5 CO2 inhalasyonu sonrası SPECT çekimi yapılmıştır. İnhalasyon sonrası SPECT
çekimi öncesinde ve sonrasında da gönüllülere GAÖ ve APE uygulandı. Hastaların geri
bildirimi, klinik gözlem, GAÖ ve APE skorları göz önünde bulundurularak panik atağı
geçirenler belirlendi. SPECT görüntüleme, çift başlı gama kamera ( FORTE, PHİLİPS ) ile
LEHR kollimatör kullanılarak, 128*128 matrix ve 35 saniyeden 128 frame olacak şekilde
yapıldı.
Bulgular: Dinlenme sırasında PB hastaları ve SK’ lar arasında bBKA arasında farklılık
saptanmamıştır. % 5 inhalasyonu sonrasında panik atağı geçiren (n=5), geçirmeyen PB
hastaları(n=7) ve panik atağı geçirmeyen SK (n=10)’ ların dinlenme sırasındaki bBKA
arasında farklılık saptanmadı. Bu üç grubun dinlenme ve CO2 inhalasyonu sonrası bBKA
değişimi istatistiksel olarak anlamlı bir değildi. Panik atağı geçiren PB ve Panik atağı
vi
geçirmeyen PB hastalarının CO2 inhalasyonu sonrası sağ parahipokampal girus bBKA
istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p=0.04).
Sonuç: Çalışmamızda PB patofizyolojisinde önemli nöroanatomik yapılar olduğu
düşünülen ve daha önceki çalışmalarda çelişkili sonuçların saptandığı parahipokampal,
hipokampal, temporal alan bBKA’ da dinlenme durumunda PB hastaları ile SK’ lar arasında
fark gösterilememiştir. Ayrıca % 5 CO2 inhalasyonu sonrası Panik atak geçiren, geçirmeyen
ve SK’ ların dinlenme durumuna göre bBKA’ da değişiminde fark saptanmamıştır. Bu
değişimi saptayamamız CO2 inhalasyonunun pCO2’ ye ne derece etki ettiğini yöntemsel
olarak saptayamama sınırlılığımızdan kaynaklanıyor olabilir. Ancak % 5 CO2 inhalasyonu
sonrası panik atağı geçiren PB’ ler ve panik atağı geçirmeyen PB’ ler arasında bBKA’ da fark
saptamıştır. Bu fark, inhalasyon sonrası şiddetli anksiyete nedeni ile Panik atağı geçiren PB’
lerin bBKA minimal azalma ve deney prosedürüne alışma nedeni ile hafif anksiyete yaşayan
panik atağı geçirmeyen PB’ lerin bBKA’ daki minimal artma nedeni ile ortaya çıkmış olabilir.
Anahtar kelimeler: Panik Bozukluğu, SPECT, CO2
vii
THE EVALUATION OF THE CEREBRAL BLOOD FLOW WITH SPECT
IMAGING DURING PANIC ATTACK INDUCED BY CO2 INHALATION IN
PATIENTS WITH PANIC DISORDER
Dr. Deniz Özbay
Dokuz Eylül University Faculty of Medicine, Department of Psyhiatry
Introduction: The investigations concerning patophysiology of panic disorder are still
going on. The studies evaluating the cerebral hemodynamic features are being used to put
forward the etiopathogenesis of panic disorder.
Purpose: The aim of the present study was to evaluate whether there would be a
difference in the regional cerebral blood flow (rCBF) of parahippocampal, hippocampal,
temporal regions and basal ganglia between the patients with panic disorder and healthy
volunteers, measured by Tc-99m-HMPAO (Technetium- Hexamethylpropylenamine) SPECT
in resting baseline condition and after 5 % CO2 inhalation. Additionally, rCBF changes in the
patients who had panic attack, who did not have panic attack and healthy volunteers who did
not have panic attack were compared after 5 % CO2 inhalation as well.
Method: Fourteen unmedicated panic disorder patients without any additional
psychiatric and medical ilness and 11 healthy volunteers were included in the study. In the
first visit the subjects were evaluated by HAM-D, HAM-A, PDSS, PAS and ASI scales.
Before the resting baseline condition, the subjects were given Visual Analog Sale (VAS) and
Acute Panic Inventory (API) and then Tc-99m-HMPAO SPECT measurements were
performed. At least two days after the initial SPECT measurements, the second SPECT
measurements were performed to the subjects (12 Panic patients and 11 healthy volunteers)
after 5 % CO2 inhalation by 20 minute steady – state method. The subjects were evaluated
again by VAS and API scales both after the CO2 inhalation (before SPECT measurement) and
after the SPECT measurement. Patients who had panic attack were identified according to
patients’ feedback, clinical observation, and VAS and API scores. SPECT imaging was
viii
performed at (?) 35 seconds and 128 frames with 128x128 matrix, using double head (?)
gamma camera (FORTE, PHILIPS) and LEHR collimator.
Findings: No difference was found in rCBF measurements between patients with panic
disorder and healthy volunteers in the resting baseline condition. Additionally, no significant
difference was found in rCBF measurements after 5 % CO2 inhalation between the patients
who had a panic attack (n = 5) and who did not have panic attack (n = 7) and healthy
volunteers who had not panic attack (n = 10) either. The changes in rCBF during resting
baseline condition and after CO2 inhalation were not statistically significant between these
three groups. However, statistically significant difference (p = 0.04) was found in rCBF of
right parahippocampal gyrus between patients who had panic attack and those who did not
have.
Result: In our study, no significant difference was found between patients with panic
disorder and healthy volunteers in rCBF of parahippocampal, hippocampal and temporal
regions which were proposed to be important neuroanatomic structures in the
pathophysiology of panic disorder and in which contradictory results were detected in
previous studies. In addition, no significant difference was detected in the rCBF changes after
5 % CO2 inhalation with respect to the resting baseline condition in patients having panic
attack, patients not having panic attack and healthy volunteers. We might not detect this
probable change, since we did not predict to which degree 5 % CO2 inhalation affect blood
pCO2 levels due to methodologic limitations. However, after 5 % CO2 inhalation a significant
difference (p = 0.04) was detected in rCBF between the patients having panic attack and the
patients not having panic attack. This difference might result from minimal decrease detected
in rCBF in the patients having panic attack due to severe anxiety and from minimal increase
detected in rCBF in the patients not having panic attack who had mild anxiety due to
habituation in the experimental setting.
Key Words: Panic Disorder, SPECT, CO2
ix
BİRİNCİ BÖLÜM
1.GİRİŞ VE AMAÇ:
Panik bozukluğu çarpıntı, nefes almada güçlük, baş dönmesi, terleme gibi bedensel
ve/veya ölüm korkusu, aklını kaybetme korkusu gibi bilişsel belirtilerden en az dördünün
eşlik ettiği, yineleyen, beklenmeyen panik ataklarıyla karekterize bir bozukluktur.
Panik bozukluğunun patofizyolojisiyle ilgili araştırmalar halen sürmektedir. Laboratuar
ortamlarında panik bozukluğu hastalarında, panik atağını ortaya çıkarabilmek için çok sayıda
farmakolojik ajan kullanılmaktadır. Kısaca panikojen olarak isimlendirilen bu ajanlar ya da
müdahaleler arasında:· C02, laktat, m-CPP (metilklorfenilpiperazin), sodyum-bikarbonat,
isoprotorenol ve hiperventilasyon sayılabilir (1).
Bu çalışmalarda, özellikle C02 ve hiperventilasyonla yapılanlar dikkat çekmektedir (2).
C02 inhalasyonuyla yapılan çalışmalarda panik bozukluğu olan hastalarda özgül
hemodinamik ve solunumsal değişimler elde edilmektedir (3, 4). C02 ile yapılan
araştırmalarda spontan panik ataklarına benzer panik atakları oluşmaktadır. Hastalarda
C02'nin anksiyojenik etkisi görülmektedir. C02 inhalasyonuyla CO2 parsiyel basıncında
(pC02) bir artış olmakta ve oluşan bu hiperkarbi beyin sapı kemoreseptörleri tarafından yanlış
olarak bir asfiksi habercisi olarak algılanmaktadır. Beyin sapı reseptörlerinin uyarılmasıyla
kompansatuvar bir hiperventilasyon oluşmakta ve bunun sonucunda da oluşan hipokapni
serebral vazokonstriksiyona yol açmaktadır. Vazokonstriksiyonun da başdönmesi, parestezi
gibi bazı panik atağı semptomlardan sorumlu olduğu düşünülmektedir.
Bu veriler temelinde gününmüzde panik bozukluğunun etiyolojisinde üzerinde en fazla
çalışılmış olan teori, D. Klein'ın (1983) “boğulma yanlış alarmı” teorisidir. Bu teoriye göre
panik bozukluğu olan hastalarda beyin sapı kemoreseptörlerinde C02 aşırı duyarlılığı
bulunmaktadır (5, 6). C02 inhalasyonu panik bozukluğu olanlarda, kontrollere göre daha fazla
anksiyete ve panik atağı oluşturnaktadır (2). %7, %5 C02 kullanımı ve hiperventilasyon ile
yapılan zorlamaları karşılaştıran bir çalışmada C02 inhalasyonuna karşı oluşan panik atağı
yanıtı oranlarının, hiperventilasyondan daha yüksek olduğu ve yine %7 C02'ye olan panik
atağı yanıtı oranlarının da %5'e olan yanıttan daha yüksek olduğu görülmüştür (7).
1
Panik bozukluğu olan hastalarda, bölgesel serebral kan akımı anormalliklerini
göstermek amacıyla son yıllarda işlevsel beyin görüntülerne çalışmaları yapılmaktadır.
Çalışmalardaki bulgular özellikle hemisferik bir asimetriyi göstermektedir. Çalışmaların
çoğunluğu laktat zorlamasıyla dinlenme durumunda yapılmıştır (8 , 9, 10 ).
Laktata duyarlılığı olan hastalarda parahipokampal bölgede PET’le anormal hemisferik
asimetri, kan akımı ve oksijen metabolizması gösterilmiş; çalışmada tüm beyin için oksijen
metabolizması laktata duyarlı olan hastalarda daha yüksek bulunmuştur (11). Panik
bozukluğu olan hastalarda işitsel ayırt etme performansı süresince PET ile hipokampal
asimetri varlığı gösterilmiş ve bu çalışmada sol inferior parietal lob ve anterior singulatta
metabolizmanın azaldığı saptanmıştır. Medialorbital frontal kortekste ise artma eğilimi
göstermiştir (12). Tedavi almamış panik bozukluğu hastalarında laktata duyarlı olan
hastalarda, SPECT ile yapılan diğer çalışmalardan farklı olarak bilateral hipokampal kan
akımında azalma olduğu gösterilmiştir (9). Panik bozukluğunda tedavi etkisini değerlendiren
bir PET çalışmasında hipokampal ve posterior inferior prefrontal korteks metabolizmasında
sol/sağ asimetri yüksekliği belirlenmiş, ancak imipramin tedavisi alan ve almayan gruplar
arasında bir farklılık göstermemiştir. Orbital frontal glukoz metabolizması ise tedavi alan
grupta tedavi almayanlara oranla daha düşük bulunmuştur (10).
Bu çalışmalardaki bulgulara karşıt olarak, çalışma grubunun yalnız kadınlardan
oluştuğu bir PET araştırmasında sol hipokampal ve parahipokampal bölgede glukoz
metabolizmasında artış, sağ inferior pariyetal ve sağ süperior temporal bölgelerde azalmalar
saptanmıştır (13). Bu çalışmaların da ortak özelliği dinlenme durumda yapılmış olmalarıdır.
Panik atağı sırasında, Xenon 133 CAT ile yapılmış olan bir çalışmada, sodyum-laktat
infüzyonu uyarımıyla panik atağı geçiren panik bozukluğu hastalarında tüm beyin kan akımı
%2,2 oranında artış gösterirken, bu artış oranı atak geçirmeyenlerde ve kontrol grubunda %
20-23 olarak değerlendirilmiş (14).
Panik bozukluğunda serebral hemodinamik özelliklerin değerlendirildiği çalışmalar
genel olarak, parahipokampus, amigdala gibi temporal yapıların önemini göstermekle
birlikte, çalışmalar arasında bazı tutarsızlıkların bulunması ve çalışmaların büyük oranda
dinlenme durumunda yapılması verilerin yorumlanmasında sınırlılık oluşturmaktadır.
2
Biz bu çalışmada panik bozukluğu olan hastalarda önceki çalışmalarda perfüzyon ve
metabolizma anormalliklerinden sık sözedilen parahipokampal, hipokampal ve temporal
nöroanotomik bölgelerin sağlıklı kontrollerden farklı olduğu hipotezine dayanarak, kontrol
grubu ile panik bozukluğu olan hastalar arasında bu bölgelerin % 5’lik CO2 zorlamasına
hastaların bBKA (bölgesel beyin serebral kan akımı) açısından da farklı yanıtlar
sergileyeceklerini göstermeyi amaçladık. Ayrıca çalışmamızda ilgili olduğu düşünülen bu
nöroanotomik bölgelerin % 5’lik CO2 zorlamasıyla panik atağı geçiren, geçirmeyen panik
bozukluğu hastaları ve sağlıklı kontroller arasında farklılık gösterebileceği hipotezimize
dayanarak bu grublar arasında bBKA’ yı değerlendirdik.
3
İKİNCİ BÖLÜM
2.GENEL BİLGİLER
2.1 EPİDEMİYOLOJİ
Panik bozukluğunda epidemiyolojik çalışma sonuçları farklı tanı ölçütlerinin ve değişik
yapılandırılmış görüşmelerin kullanılması nedeniyle farklılıklar göstermektedir. Bu
çalışmalardan “Epidemiologic Catchment Area (ECA)" ve "American National Comorbidity
Survey (NCS)" çalısmalarının sonuçlarına göre panik ataklarının yaşam boyu prevalansı %7
- %9, sınırlı belirtili panik ataklarının yaşam boyu prevalansı ise %4,8 - %8,5 arasında
değişmektedir. Panik bozukluğunun yaşam boyu prevalansı %1,5 ile %3,8 arasındadır
(15,16). Kessler ve arkadaşlarının (2006) yayımladığı Ulusal Eştanı Çalışması Replikasyonu
araştırmasının (n=9282) bulgularına göre, agorafobisiz panik atakların yaşam boyu sıklığı
%22,7 olarak bulunmuştur. Bu çalışmada yaşam boyu agorafobili panik atakları %0,8,
agorafobisiz panik bozukluğu %3,7 ve agorafobili panik bozukluğu %1,1 olarak saptanmıştır
(17).
Panik bozukluğu kadınlarda erkeklerden daha sık olup, 15-24 yaş grubunda kadınlarda
%2,5, erkeklerde %1,3 iken, ileri yaşlarda cinsiyetler arasındaki fark artmaktadır. 35-44 yaş
grubunda kadınlarda %2,1 ve erkeklerde %0,6 olmaktadır (18).
2.2.ETYOLOJİ
Panik bozukluğunda temel belirtiler olan panik atağı, beklenti anksiyetesi ve
agorofobi oluşumu için özgül nörobiyolojik ve psikolojik etkenlerin tanımlanması ve
bütünleştirilmesi çabaları bozukluğun etyolojisindeki karmaşık yapıyı ortaya koymaktadır.
2.2.1.Genetik Etkenler
Aile çalışmalarında, panik bozukluğu olanların birinci derece akrabalarında
panik bozukluğu riskinin sağlıklı kontrollerin birinci derece yakınlarına göre daha yüksek
olduğu (%5-16 / %7.9-17.3) ve erken başlangıçlı panik bozukluğunda ailesel kümelenmenin
daha belirgin olduğu bildirilmiştir (19, 20).
Genetik etyolojiyi değerlendiren
meta-analizler, genlerin her iki cinsiyeti eşit
etkileyerek, varyansın %30-40’ında genetik etkiyi açıkladığını ortaya
koymuştur (21).
4
Monozigot ikizlerin eş-hastalanma oranları (%24-73), dizigot ikizlerin eş hastalanma
oranlarının (%0-17) 2-3 katıdır (20). %35 CO2 zorlamasıyla yapılan bir ikiz çalışmasında
monozigot ikizlerde panik atağı yaşanmasının (%55,6), dizogot ikizlerden (%12,5) anlamlı
olarak yüksek olduğu gösterilmiştir (22). İkiz çalışmalarından elde edilen bulgular “panik,
yaygın anksiyete bozukluğu ve agorafobi” arasında paylaşılmış bir genetik diyatez
olabilecegini desteklemektedir (23, 24). Aile ve ikiz çalışmalarından çıkan sonuç kalıtılanın
panik bozukluğu değil, paniğe duyarlılık olduğu görüşüdür (25).
Panik bozukluğunda genetik çalışmalar moleküler genetiğe doğru kaymaktadır. Panik
bozukluğuna yatkınlığın kalıtıldığı anlaşılsa da kalıtımın nasıl olduğu tam anlaşılamamıştır.
Genom taramasıyla yapılan bağlantı çalışmalarının sonuçları, yöntem farklılıkları, fenotip
tanımındaki farklılıklar, aileden aileye değişebilen kalıtım biçimleri, birden çok genin ve
lokus
heterojenitesinin
olması
nedeni
ile
verilerde
çeşitlilikler
ve
tutarsızlıklar
göstermektedir. Birçok amin ya da peptid nöral ileticilerle bunların reseptörlerinin,
taşıyıcılarının ve enzimlerinin araştırıldığı assosiyasyon (ilişkilendirme) çalışmaları daha az
sistematik ancak daha güçlü sonuçlar vermesi beklenmektedir. (26).
2.2.2.Nörokimya
Noradrenalin: Panik bozukluğu hastalarında presinaptik alfa-2 otoreseptör antagonisti
olan yohimbin ile panik hastalarında kontrollere göre daha fazla anksiyete oluştuğu,
kardiyovasküler yanıtların daha şiddetli olduğu ve serum noradrenalin metabolitleri (MHPG)
düzeylerinin daha fazla artış gösterdiği bildirilmiştir (27). Noradrenalinle iliskili olan bir
diğer bulgu olan klonidin zorlamasına körelmiş büyüme hormonu yanıtıdır (28). Tüm
bulgular panik hastalarında santral noradrenerjik alfa-2 reseptör duyarlılığının değişmiş
(artmış presinaptik reseptör duyarlılığı ya da azalmış postsinaptik reseptör duyarlılığı) olduğu
lehinedir (26). Lokus seroleus-noradrenalin sisteminin beyin serotonin sistemiyle ve
kortikotropin releasing faktörle olan (CRF) karşılıklı etkileşimi, stres ile panik atakları
ilişkisinde temel teşkil etmektedir (26, 29).
Serotonin: Panik bozukluğunda, serotonin sistemini etkinleştiren zorlamalarının
anksiyete yaratması, serotonin öncülü olan 5-hidroksitriptofanın anksiyete belirtilerini
azaltması, buna karşılık triptofan boşalmasının ise anksiyeteyi uyarması serotonin
sistemindeki düzensizliklere işaret etmektedir (26). Serotonin reseptörleri özellikle de 5-
5
HT1A reseptörlerinin panik bozukluğunda rol oynadığı sanılmaktadır. Presinaptik yerleşimli
olan 5-HT1A reseptörleri somatodentritik otoreseptörlerdir. Serotonin, 5HT1A reseptörüne
bağlandığında serotoninin nöronal akışı azalmaktadır. Postsinaptik yerleşimli olan 5HT1A
reseptörleri
ise
glutamat
salınımını
engelleyerek
kortikal
nöronlarda
inhibisyon
oluşturmaktadır (30). Nash ve ark. (2004), tedavi alan ve almayan panik bozukluğu
hastalarını ve sağlıklı kontrolleri karşılaştıran PET çalışmasında, tedavi almayanlarda raphe,
orbitofrontal korteks, temporal korteks ve amigdalada hem presinaptik hem de postsinaptik
5HT1A reseptörlerinin azaldığı, buna karşın tedavi alan hastalarda ise presinaptik 5HT1A
reseptörlerinde azalma olduğu, post sinaptik 5HT1A reseptörlerindeki azalmanın ise anlamlı
olmadığı bildirilmiştir (31). Bir başka PET çalışmasında anterior ve posterior singulat
kortekste ve raphe bölgesinde 5-HT1A reseptör yoğunluğunun sağlıklılardan 1/3 oranında
daha düşük olduğu gösterilmiştir (32). Bir SPECT çalışmasında ise panik bozukluğu
hastalarında orta beyin raphe, temporal loblar, talamusta serotonin taşıyıcı bağlanmasının
kontrollere göre daha düşük olduğu, remisyondaki hastalarda ise taşıyıcı bağlanmasının
talamus dışında normale döndüğü gösterilmiştir (33).
Çeşitli yöntemlerle yapılan birçok çalışmada panik bozukluğunda serotonin sisteminde
düzensizliklerin olduğuna dair güçlü kanıtlar bulunmaktadır.
Gamma-Aminobutirik Asit (GABA): Panik bozukluğu hastalarında bir benzodiyazepin
antagonisti olan flumazenil infüzyonunun kontrollere kıyasla panik atağı ve öznel
anksiyetede bir artış oluşturması, benzodiazepin reseptörlerinin ayarında (set point) bir
kayma olduğu biçiminde yorumlanmaktadır (34).
SPECT ve PET çalışmaları özellikle
orbitofrontal korteksde olmak üzere, sağ hipokampus ve sol temporal bölgenin yanı sıra
frontal, oksipital ve temporal korteksde GABAA reseptör yoğunluğunun azaldığını
göstermektedir (35, 36, 37). Panik bozukluğu olanlarda bazı GABA reseptör anormallikleri
bulunmakla birlikte bulguların bir neden mi yoksa bir sonuç mu oldukları ve ayrıca panik
bozukluğuna özgül olup olmadıkları sorularının yanıtları henüz netleşmemiştir (26).
Kolesistokinin: Bir barsak-beyin hormonu olan CCK, anksiyojenik etkisi olan bir
maddedir ve anksiyeteyle ilişkili olduğu düşünülen beyin bölgelerinde oldukça yaygın olarak
bulunur. Santral CCK-B reseptör seçici agonisti olan CCK-4 ve bunun sentetik anoloğu olan
pentagastrin panik atağı belirtilerini tetikleyici ajanlar olarak kullanılmaktadır (38, 39). Bu
maddelerin hastalarda panik atağı oluşsun ya da oluşmasın HPA (Hipotalamo-HipofizerAdrenal) sistemini etkinleştirmesi, pentagastrinle anksiyete olusumunun obsesif kompulsif
6
bozukluk, yaygın anksiyete bozukluğu gibi diğer anksiyete bozukluklarında da görülmesi,
kolesistokininin panik bozukluğundaki rolünün özgül olarak tanımlanmasını kısıtlamaktadır
(26).
Kortikotropin-Salınım Faktörü (CRF) ve Hipotalamo-Hipofizer-Adrenal Ekseni
(HPA): CRF, R1 ve R2 reseptörleri üzerinden korku yanıtlarının oluşumunda (anksiyojenik
etki), nöroaktif steroidlerin yapımında ve salınımında rol oynamaktadır (40). CRF, korku
şebekesi olarak tanımlanan anatomik yapılarda yaygın olarak bulunmaktadır. CCK-4 ile
uyarılmış panik ataklarında gözlemlenen ACTH düzeylerinde artışın, CRF’nin etkisiyle
oluştuğu öne sürülmüş ve CRF’nin panik bozukluğundaki rolünü yansıtıyor olabileceği
belirtilmiştir (41).
Stres yanıtlarının oluşumu ve düzenlenmesinde rol oynayan HPA sisteminin panik
bozukluğundaki rolü araştırılmıştır. İdrar, plazma ve tükrükte kortizol düzeyini inceleyen
çalışsmalarda hem artışlar, hem de azalmalar saptandığı bildirilmiştir (42). Deksametazon
supresyon testi sonuçları panik bozukluğunda açık bir supresyon olmadığını ortaya
koymuştur. Hastalara CRH verilmesiyle oluşan ACTH yanıtları bazı çalışmalarda
küntleşmiş, bazılarında değişmemiş ve bazılarında ise artmış olarak bildirilmiştir (43).
HPA sisteminde panik ptakları sırasında bir etkinlik artışı olup olmamasının, panik ve
korku ayırımında belirleyici olabildiği düşünülmektedir. Özellikle, solunumsal uyarıcılarla
(laklat ve CO2) oluşan panik ataklarında HPA etkinleşmesinin bulunmadığı, ancak panik
hastalarında sık görülen beklenti anksiyetesinin HPA etkinleşmesiyle (ACTH ve kortizon
yükselmesi) ilişkili olduğu kabul edilmektedir (44, 45). Normal kişilerde, “tehdit edici ve
denetlenemez” olan çevresel uyaranların HPA’yı uyardığının gösterilmesi, panik ataklarının
ise HPA ekseni uyarılmadan da oluşabilmesi nedeniyle HPA değişikliklerinin “bağlamsal”
(çevresel ipuçlarına bağlı) olabileceği öne sürülmektedir (46).
Adenozin: Adenozin reseptörlerinin anksiyete yanıtlarının düzenlenmesinde rolü
olduğu genetik olarak modifiye edilmiş hayvan çalışmalarında gösterilmiştir. Kafein, seciçi
olmayan bir adenozin antagonistidir. A1 ve A2 reseptörlerinin anksiyetedeki olası rolü için
yapılan
çalışmalar
A1
reseptör
antagonistlerinin
anksiyojenik
olabileceğini
düsündürmektedir. Panik bozukluğu ve agorafobi için A2 reseptör genleri üzerine yapılan
çalışmaların sonuçları net değildir ( 47). Çok yakın tarihli bir kafein zorlama calısmasında
nefes tutmayla endojen CO2 arttırılmış ve sonrasında kafein zorlaması uygulanmıştır. Kafein
ile panik atağı geçirenlerde nefes tutma süresinin hem başlangıçta, hem de kafein sonrasında
7
daha kısa olduğu bildirilmiş ve bu bulgular temelinde endojen CO2
birikiminine olan
duyarlılığın, kafein ile oluşan panik ataklarından sorumlu olabileceği yorumu yapılmıştır
(48).
2.3.NÖROANATOMİ
Nöroanatomik Kuram: Gorman ve arkadaşlarının (1989), öne sürdüğü nöroanatomik
hipoteze göre panik bozukluğunun temel olan ama birbirinden farklı üç görünümü beynin
değişik bölgelerinden kaynaklanmaktadır. Panik atağı beyin sapında serotonerjik ve
noradrenerjik ileti sistemlerini kullanan ve solunumsal kontrolü sağlayan merkezlerden
kaynaklanmaktadır, daha çok “öğrenilmiş” doğada olan beklenti anksiyetesi limbik bölge
yapılarının ve fobik kaçınma da prefrontal kortikal aktivasyonun bir işlevidir. Bu hipoteze
göre; antidepresan ilaç tedavisi etkisini hastalarında beyin sapı aktivitesini normale
döndürerek oluştururken, benzodiazepinler ve gevşeme eğitimiyle limbik döngülerden köken
alan beklenti anksiyetesi denetlenebilir ve duyarsızlaştırma ya da bilişsel davranışçı tedavi de
korteks kökenli felaketleştirici düşünceler ve agorafobiye etkilidir (49, 50).
Klinik öncesi çalışmalarda hayvanlardaki korku ve kaçınma yanıtı, panik ataklarıyla
eşdeğer olarak değerlendirilerek nöroanatomik yolaklar anlaşılmaya çalışılmıştır. Şartlı
uyaran için duyusal uyarıcı anterior talamus yoluyla amigdalanın lateral çekirdeğine, oradan
da santral çekirdeğine gider. Amigdalanın santral çekirdeği otonomik ve davranışsal yanıtları
koordine eden bilgilerin yayılma merkezidir (51). Amigdalanın santral çekirdeğinin
efferentlerinin pek çok hedefi vardır:
1-Solunum hızını artıran parabrakiyal çekirdek (52),
2-Sempatik sinir sistemini aktive eden, otonomik uyarılma ve sempatik salınımdan
sorumlu hipotalamusun lateral çekirdeği (53),
3-Norepinefrin salınımı, kan basıncını, kalp hızını artışına, davranışsal korku yanıtına
sebep olan lokus serulous (54),
4-Adrenokortikoidlerin salınımını artıran hipotalamusun paraventriküler çekirdeği
(55),
5- Fobik kaçınma ve postural donakalma yanıtlarından sorumlu periaquaductal gri
bölge (56).
Yukarı (kortikal) ve aşağı (beyin sapı) duysal bilginin iletimi ve koordinasyonunda
eksikliklik amigdala aktivitesinin artmasına ve bundan kaynaklanan davranışsal, otonomik ve
8
nöroendokrin aktivasyona neden olmaktadır. Gorman ve arkadaşları (2000), lokus seroleusun
panik bozukluktaki yerini değiştirmişler ve amigdalanın daha merkezde olduğu ve karşılıklı
bağlantılarının bulunduğu hipokampus, medial frontal korteks, hipotalamustan oluşan bir
“korku şebekesini” tanımlamışlardır. Korku yanıtı olarak değerlendirilen panik atakların
“aşırı duyarlı korku şebekesi”nden kaynaklandığı, bu duyarlı korku şebekesinin “genetik
olarak belirlenen bazı travmalara duyarlı” olan bireylerde panik ataklarına ve bozukluğuna
yol açtığı öne sürülmüştür (50.)
2.4.SOLUNUMSAL KURAM
Klein'ın (44, 45) panikte boğulma alarmı kuramı panik bozukluğu hastalarının yanlış
boğulma alarmları oluşturan "aşırı duyarlı boğulma monitörlerine" sahip olduklarını öne
sürmektedir. Bu boğulma monitörü/dedektörü arteriyel parsiyel C02 basıncını (pC02)
monitörize eder ve artan pC02 düzeyleri asifiksinin kaçınılmaz olduğunu gösterdiğinde
boğulma alarmını tetikler. Bu kurama göre:
1. Boğulma korkuları normal kişilerde sıktır. Boğulma duyumu aşırı derecede rahatsız
edicidir.
2. Olası boğulmayı fark etmekle ilişkili fizyolojik mekanizmalar, PC02 ve beyin laktat
değerlerindeki artışları monitorize etmektedirler. CO2 duyarlılığı bozulabilen evrimsel bir
ayar noktasına sahiptir. Panik bozukluğundaki CO2 aşırı duyarlılığı, daha genel bir boğulma
aşırı duyarlılığının bir yönünü göstermektedir.
3. D ve L-Iaktatın panikojen olması basit bir CO2 kuramıyla anlaşılamaz, fakat
boğulma alarmı teorisi içinde açıklanabilir. Periferik kan laktat düzeylerinin artmasıyla
hipoksi algılanması yanı sıra, beyin laklat üretiminin artışı boğulma alarmı düzeneği
açısından bir işaret olarak kabul edilmektedir.
4. Klinik olarak panik atağı, “dispnenin” ön planda oluşu ve HPA aktivasyonunun
olmaması dolayısıyla tipik bir acil korku yanıtı değildir (44).
5. Zorlama çalışmaları panik bozukluğunun heterojen bir bozukluk olduğunu gösterir.
6. Panik bozukluğu hastalarında sık görülen kronik hiperventilasyon hem düşük pC02
hem de düşük bikarbonat düzeylerine yol açmakta ve boğulma alarmını tetiklenme eşiğinin
altında tutmaktadır.
7. "Nevroz"da sık görülen iç çekme ve esnemeler boğulma alarmı teorisi temelinde
anlaşılabilir. Solunum sıkıntısı iç çekmeye öncülük eder. İç çekmeyi başlatan derin soluk
9
alma sonucu pC02 düşer ve solunum sıkıntısı azalır. Böylece, kronik hiperventilasyona
benzer şekilde iç çekme ve eşlik eden sık ve aşırı esneme de pC02'yi düşük tutarak boğulma
alarmı eşiğini baskılar.
8. Uykudaki panikler boğulma alarmı teorisiyle anlaşılabilir. Bu hastalarda solunumda
uyku sırasındaki minör azalmalar solunumsal asidoza yol açmakta, böylece hiperventilasyon
uyarılmakta ve panik tetiklenmektedir.
9. Geç luteal faz disforik bozukluğu ile panik atakları/bozukluğu ilişkisi boğulma
alarmı teorisiyle anlaşılabilir. Diğer taraftan, panik ataklarının gebelik, doğum ve laktasyon
sırasında azalması bu teoriyle uyumludur çünkü ovulasyondan sonra artan progesteron kronik
hiperventilasyonu uyarmaktadır.
10. Solunum hastalıkları, boğulma alarmı eşiğinin savunma amaçlı olarak yükselmediği
durumlarda paniğe yol açabilir. KOAH ve astımı olan hastalarda panik bozukluğu sıktır
(57). Panik hastalarının diğer anksiyete bozukluğu gruplarına göre, bozukluk öncesinde ve
yaşam boyu daha yüksek oranda solunumsal rahatsızlıkları olduğu bildirilmiştir (58).
Bu kurama göre, spontan panik ataklarından bazıları evrimleşmiş bir boğulma alarmı
sistemindeki bozulmadan kaynaklanmaktadır. SSS’de C02 'ye karşı artmış bir duyarlılığın
olması "boğulma duyumu" yaratmakta ve hiperventilasyon ortaya çıkmakta, arkasından da
tam bir panik atağına yol açmaktadır. Boğulma alarmı varsayımı araştırıcıların dikkatini
panik bozukluğu ile solunumsal fizyoloji ilişkisine yöneltmiş ve birçok yeni bilgi ve
bulgunun elde edilmesini sağlamıştır. Bozulmuş boğulma alarmı çok sayıda laboratuar
bulgusu ve klinik gözlemi açıklamakla beraber, kuramın bazı noktalarının deneysel desteğe
gereksinimi vardır.
2.5.PANİK BOZUKLUĞUNDA CO2 AŞIRI DUYARLILIĞI
C02 zorlama testleri, temelde C02 solunması yoluyla çeşitli beyin merkezlerini
etkileyerek bir dizi solunumsal değişiklikler oluşturan biyolojik girişimlerdir. CO2 dolaşımda
bikarbonat iyonları şeklinde bulunur ve alveolar-kapiller zarı akciğerden atılmak üzere geçer.
Solunumun ritmi metabolik nedenlerle hız ve derinlik (vital kapasite) olarak değişebilir. p02,
pCO2 ve pH, solunum hızını ve derinliğini değiştirerek alveoler ventilasyonu etkileyebilirler.
Bu üç parametre arasında solunumu en güçlü uyaran C02 parsiyel basıncıdır. Bu
parametrelerdeki değişimleri saptamak için; "santral kemoreseptör” (medullada yerleşmiş
olan ve sadece beyin omurilik sıvısındaki değişimlerini monitorize eden) ve "periferik
10
kemoreseptörler" (karotid ve aortik cisimlerde yerleşmiş, arteryel O2 ve CO2 parsiyel
basınçlarını ve pH değişimlerini monitorize eden) adı verilen iki kemoreseptör kümesi
bulunmaktadır (59).
Panik bozukluğu ile yapılan çalışmalarda panik atağı ortaya çıkarabilmek için çok
sayıda farmakolojik ajanlar kullanılmaktadır. Kısaca “panikojen” olarak adlandırılan bu
ajanlar ve müdahaleler arasında: C02, laktat, m-CPP, sodyum-bikarbonat, isoprotorenol ve
hiperventilasyon sayılabilir (1).
C02'nin anksiyojenik bir ajan olarak kullanımı anksiyojenik etkisinin gözlemlenmesi ile
başlamıştır. Bu bildirimlerden sonra yüksek konsantrasyonda C02 'ye maruz kalmanın sağlıklı
kontroller ya da başka bozuklukları olan hastalara göre panik bozukluğu hastalarında şiddetli
bedensel semptomlar ve panik ataklar oluşturduğu tekrar tekrar bildirilmiştir (60, 61, 62, 63
).
C02, çeşitli çalışmalarda değişen oran ve inhalasyon sürelerinde kullanılmaktadır (%5,
%7, %35). C02 inhalasyonu panik bozukluğu olanlarda, kontrollere göre daha fazla anksiyete
ve panik atağı oluşturnaktadır (2). %7, %5 C02 kullanımı ve hiperventilasyon ile yapılan bir
çalışmada C02 inhalasyonuna panik atağı yanıtının hiperventilasyondan daha yüksek olduğu
ve yine %7 C02'ye olan panik atağı yanıtının %5'e olan cevaptan daha yüksek olduğu
görülmüştür (7). Bu çalışmalarda % 7 ve % 5 oranlarındaki C02 yirmi dakika süre ile
uygulanmıştır. (64)
2.6. PANİK BOZUKLUĞU ALTTİPLERİ
Panik hastaları arasında semptom profilleri, semptomların şiddeti ve fobik kaçınma
açısından belirgin farklılıklar mevcuttur. Önceki çalışmalarda semptom kümeleri temel
alınarak panik bozukluğunun farklı alt sınıflara ayrılabileceği öne sürülmüştür. (65, 66, 67,
68) Bu çalışmalarda panik bozukluğu alt tipleri olarak farklı semptom kümeleri tarif
edilmekle birlikte, solunum semptomları olan grubun farklı bir alt sınıf olduğu konusunda
genel bir fikir birliği mevcuttur. 1168 panik bozukluğu hastasıyla yapılan bir çalışmada
hastaların en son şiddetli panik atakları sorgulanmış ve hastaların solunumsal olan ve
olmayan belirtileri saptanarak iki alt tip olduğu belirlenmiştir. Bu çalışmada “belirgin
solunumsal belirtileri olan” (soluk kesilmesi-nefes alamama, boğulma duyumları, ölüm
korkusu, göğüs ağrısı, uyuşma-karıncalanma) hastaların daha fazla spontan panik atağı
deneyimledikleri ve imipramine daha iyi yanıt verdikleri bildirilmiştir. “Belirgin solunumsal
belirtileri olmayan” grubun ise daha çok durumsal panik atakları deneyimledikleri ve
11
alprazolama daha iyi yanıt verdikleri belirtilmektedir (66). Kliniğimizde yapılan bir
çalışmada solunumsal alt tipteki hastaların, solunumsal olmayan alt tipe göre CO2
zorlamasına daha duyarlı oldukları gösterilmiş olup, belirgin solunumsal semptomları olan
grupta daha uzun hastalık süresi, artmış agorafobi ve panik bozukluğunun geç başlangıçlı
oluşu dikkat çekicidir (69). Bir diğer çalışmada solunumsal semptomları olan gruptaki
hastaların %35 CO2 inhalasyon ve hiperventilasyon testine solunumsal gruba göre daha
duyarlı olduğu tekrar gösterilmiştir (70). Kliniğimizde yapılan bir diğer çalışmada
solunumsal semptomları olan hastalarda anksiyete duyarlılığı ideksi (ASI) ve PanikAgorafobi spektrum ölçeği (PAS-SR) ortalama skorları solunumsal olmayan tipe göre daha
yüksek olduğu saptanmıştır. Solunumsal olan ve olmayan gruplar arasında PAS-SR’de
önemli ayırt edici faktörlerin “panik benzeri semptomlar, agorafobi, ayrılık duyarlılığı ve
güvence arama davranışı”
alanlarında olduğu görülmüştür (71).
Sonuç olarak panik
hastalarını alt tiplere ayırarak çalışmak daha homojen gruplar elde edilmesini sağlayacaktır.
2.7. BEYİN GÖRÜNTÜLEME
2.7.1. Yapısal MRG
Panik bozukluğunda yapısal, fonksiyonel ve radyoaktif işaretleyici maddelerle yapılmış
olan çok sayıda beyin görüntüleme çalışması vardır. Klinik olarak yapısal MRG (yMRG),
yapısal beyin anormalliklerini değerlendirmek ve ruhsal hastalıkların biyolojik nedenlerini
ortaya çıkarmak için kullanılmaktadır. yMRG’nin kullanıldığı araştırmalarda hasta ve
kontroller arasında grup farklılıkları bildirilmekle birlikte, sonuçlar tutarsızdır ve bulgular
herhangi bir ruhsal hastalık için tanı koydurucu değildir.
Panik bozukluğunda yapılan çalışmalarda beyinde anatomik anormalliklere sık
rastlanmaktadır. Bu çalışmalar Tablo-1’de özetlenmiştir.
12
Tablo 1. yMRG Çalışmaları (PB: panik bozukluğu, MRG: manyetik Rezonans
Görüntüleme, VBM: Voksel Baz Morfometri, SK: sağlıklı kontrol).
Yazarlar
Kaynak
Hasta
Görüntüleme
Sayısı
yöntemi
Uchida ve
ark. (2008)
72
19 PB ve
20 SK
MRG-VBM
Asami ve
ark. (2008)
73
26 PB ve
26 SK
MRG-ROI/
MRG-VBM
Protopopescu
ve ark.
(2006)
74
18 PB ve
18 SK
MRG-VBM
75
8 PB ve 8
SK
MRG-VBM
Crippa ve
ark. (2004)
76
21 PB ve
21 SK
MRG
Massana ve
ark. (2003)
77
12 PB ve
12 SK
MRG
Massana ve
ark. (2003)
78
18 PB ve
18 SK
MRG-VBM
Uchida ve
ark. (2003)
79
11 PB ve
11 SK
MRG
Vythilingam
ve ark.
(2000)
80
13 PB ve
14 SK
MRG
Yoo ve ark.
(2005)
Dantendorfer
ve ark.
(1996)
81
Fontaine ve
ark. (1990)
82
28 PB
(Normal
EEG)
28 PB
(Anormal
EEG) ve
28 SK
31 PB ve
20 SK
Yöntem
Sonuç
Sol insula gri cevher
hacminde hafif artış
ROI; sağ dorsal volüm
azalması.
VBM; sağ dorsal ve
rostral : anterior singulat
korteks de volüm azalması
Rostral pons ve orta beyin
gri cevher volümünde
artış
Bilateral putamen gri
madde hacminde azalma;
Hastalık süresi ve şiddeti,
putamen gri madde
volümü ile negatif
korelasyon
Kavum septum pellisidum
prevalans ve
büyüklüğünde fark yok.
Bilateral amigdala volüm
azalması
Sol parahipokampal gri
cevher yoğunluğunda
azalma
Sol temporal lob
volümünde azalma
Temporal lob volümü
kontrollerden daha küçük;
Hipokampus volümleri
arasında fark yok
MRG
MRG
öncesi
EEG
çekimi
ile
ayrılmış
MRG
-
Septohipokampal
anormallikler
Mesiotemporal bölge
lezyonları
13
2.7.2. İşlevsel Manyetik Rezonans Görüntüleme
İşlevsel Manyetik Rezonans Görüntüleme (iMRG), bölgesel hemodinamik parametreleri
içeren nörofizyolojiyi değerlendiren bu teknoloji,
değişiklikleri
görüntüleyerek
çeşitli
zihinsel
hemodinamik aktivitedeki yerel
süreçlerin
nöroanatomik
ilişkilerinin
belirlenmesine olanak tanır. iMRG sinyalleri kandaki oksijenlenmiş hemoglobin düzeyini
yansıtmaktadır. Deneklerin radyoaktiviteye maruz kalmaması, ölçümlerin birçok kez
tekrarlanabilmesi, veri elde etmek için gerekli süren kısa olması iMRG’ nin avantajlarıdır.
Fakat, MR tarayıcılarının yarattığı anksiyojenik ortam nedeniyle anksiyete bozukluklarında
görece daha az çalışma yapılabilmiştir. Radyoaktif işaretleyici madde yöntemleri (SPECT,
PET) anatomik çözünürlüğün düşük olduğu durumlarda daha yüksek duyarlılığa sahiptir
(83).
Yapılan bir iMRG çalışmasının sonucu limbik sistem, hipokampus, singulum ve
orbitofrontal korteksin panik bozukluğunun patofizyolojisinde rol oynayabileceği hipotezini
desteklemektedir (84). Mutlu yüz görüntüleri gösterilerek anterior singulat korteks (ASK) ve
amigdala aktivasyonunu inceleyen bir iMRG araştırmasında panik bozukluğunda ASK
anormallikleri olabileceği gösterilmiştir. Aynı araştırmacıların korkulu yüz görüntüleriyle
yaptığı başka bir çalışmada panik bozukluğu olanlarda ASK ve amigdala aktivasyonunun
kontrollere göre azalmış olduğu bulunmuştur. Bunun, panik bozukluğundaki kronik aşırı
uyarılmışlık nedeniyle dikkat ve emosyonel yanıtta azalmanın bir sonucu olabileceği ileri
sürülmüştür (85, 86). Panik bozukluğunda yapılan iMRG çalışmaları Tablo-2’de
özetlenmiştir.
14
Tablo 2. Panik bozukluğunda iMRG çalışmaları (iMRG: İşlevsel Manyetik Rezonans
Görüntüleme)
Yazarlar
Pillay ve ark.
(2007)
Kaynak
85
Hasta
Görüntüleme
sayısı
yöntemi
8 PB
8 SK
Metot
Mutlu affekt
iMRG
Sonuç
Amigdala aktivasyon farkı
yok
Nötral
Bilateral anterior singulat
affekt
korteks aktivasyonu artmış
Kontrollerde singulat korteks
Pillay ve ark.
(2006)
86
8 PB
8 SK
Korkulu
aktivasyonu artmış.
affekt
PB’ da amigdala aktivasyonu
daha az
iMRG
PB’da singulat korteks
Nötral
aktivitesi artmış
affekt
Amigdala aktivitesinde fark
yok
İnferior frontal korteks,
Bystrisky ve
ark. (2001)
84
6 PB
6 SK
iMRG
hipokampus, singulat ve
orbitofrontal kortekste
aktivite artması
2.7.3. Manyetik Rezonanas Spektroskopi (MRS)
MRG’den farklı olarak, 10000 ila 100000 kez daha küçük sinyalleri saptayarak invazif
olmadan özgül ve biyolojik olarak ilgili moleküllerin in vivo incelenmesine olanak
sağlamaktadır. Psikiyatrik çalışmalar için MRS’in kullandığı çekirdekler arasında hidrojen
(1H), fosfor-31 (31P), flor-19 (19F), lityum-7 (7Li) ve karbon-13 sayılabilir. Metabolit
yoğunlukları genellikle düşük olduğundan voksel büyüklüğü MRS için daha büyüktür ve bu
yüzden MRS çalışmalarında daha geniş alanlar alınması gerektiğinden sınırlılıklar
yaşanmaktadır.
Panik bozukluğunda yapılan MRS çalışmaları Tablo-3’de özetlenmiştir. Bu çalışmalar
panikojenik uyarana karşı genelleşmiş bir metabolik veya vasküler bozukluk olduğuna
yönelik kanıtlar sunmaktadır.
15
Tablo 3. Panik bozukluğunda MRS çalışmaları
H-MRS: Hidrojen(Proton)– Manyetik Rezonans spektroskopi , PEPSI: Proton echoplanar spectroscopic imaging
Hasta
Görüntüleme
Sayısı
yöntemi
87
15 PB ve
15 SK
H-MRS
88
25 PB
(tedavi
alan) ve 25
SK
H-MRS
89
9 PB
(tedavi
alan) ve 11
SK
P-MRS
Yazarlar
Kaynak
Maddock ve
ark. (2008)
Ham ve ark.
(2006)
Friedman ve
ark. (2006)
Yöntem
Görsel
uyarım
anterior
singulat
korteksde
ve basal
ganglionda
metabolit
ölçümü
Hiperventil
asyon
Massana ve
ark. (2002)
90
11 PB ve
11 SK
H-MRS
-
Dager ve ark.
(1999)
91
15 PB ve
10 SK
PEPSI
İV laktat
infüzyonu
Dager ve ark.
(1995)
92
7 PB
(tedavi
alan) ve 7
SK
H-MRS
Hiperventil
asyon
Dager ve ark.
(1994)
93
8 PB (5’i
tedavi alan)
ve 8 SK
H-MRS
İV laktat
infüzyonu
Sonuç
Görsel korteks laklat/ NAspartat daha fazla
GABA düzeyi daha düşük;
anterior singulat korteksde
laktat ve kolin
konsantrasyonu daha yüksek
Hipokapni olmasına rağmen
beyin PH kontrollerden
farksız
Sağ medial temporal lob
kreatinin/fosfokreatinin
düzeylerinde azalma;
Medial prefrontal korteks
farkı yok
Beyin laktat artışı daha fazla;
Beyin laktat yanıtında
lateralizasyon yok, bölgesel
yükselmeler
Başlangıç beyin laktat
düzeyleri aynı;
Beyin laktat düzeyi artışı
kontrollerden daha fazla;
Kan laktat düzeyinde
hiperventilasyon öncesi ve
sonrası önemli fark yok
Tüm deneklerin beyin laktat
düzeyinde artma;
Laktata + yanıtı olan 3 PB
hastasının beyin laktat düzeyi
daha yüksek; Tedavi alan PB
hastalarının laktata yanıtı yok
2.7.4. Diffuzyon Tensor MRG (dfMRG)
Fraksiyone anizotropi (FA) kavramı, dokudaki su
mollekülllerinin dağılımının ne
ölçüde kısıtlandığını ifade eder. Han ve arkadaşları (2008), tarafından yapılan dfMRG
calışmasında, sol anterior ve sağ posterior singulat bölgelerde FA’nin hastalarda kontrollere
16
göre anlamlı oranda artış gösterdiği ve yine bu iki bölgedeki beyaz cevher artışının panik
bozukluğun
şiddetiyle
korelasyon
gösterdiği
bildirilmiştir.
Artmış
beyaz
cevher
yoğunluğunun, panik bozukluğunda göreceli olarak artmış olan “korku verici” düşünceler ile
ilişkili olabileceği bildirilmiştir (94).
2.7.5. Pozitron Emisyon Tomografisi (PET)
Laktata duyarlı olan panik bozukluğu hastalarında parahipokampal bölgede PET’le
anormal hemisferik asimetri; kan akımı ve oksijen metabolizması gösterilmiştir. Bu çalışmada
tüm beyin için oksijen metabolizmasının laktata duyarlı olan hastalarda daha yüksek olduğu
bulunmuştur (11). Panik bozukluğu hastalarında, işitsel ayırt etme performansı süresince
PET’le yapılan bir çalışmada hipokampal asimetri saptanmıştır. Yine bu çalışmada sol
inferior parietal lobda ve anterior singulatta metabolizmanın azaldığı, medialorbital frontal
kortekste ise metabolizmada bir artma eğilimi olduğu gösterilmiştir (12). Panik bozukluğunda
yapılan önceki çalışmalarda gösterilmiş olan anormal asimetrinin tedaviyle normalleşmesini
değerlendiren bir çalışmada:
hipokampal ve posterior inferior prefrontal korteks
metabolizmasındaki sol/sağ asimetri yüksekliği imipramin tedavisi alan ve almayan gruplar
için bir farklılık göstermemiştir. Orbital frontal glukoz metabolizması ise tedavi alan grupta
tedavi almayanlara oranla daha düşük bulunmuştur (10). Bu çalışmalardaki bulgulara karşıt
olarak, kadın hastalardaki bir PET çalışmasında sol hipokampal ve parahipokampal bölgede
glukoz metabolizmasında bir artış olduğu; sağ inferior parietal ve sağ superior temporal
bölgelerde azalma gösterilmiştir (13). Başlangıç (baseline) ve D-fenfluramin enjeksiyonu
sonrası sağlıklı kontroller ile panik bozukluğu olanların karsılaştırıldığı bir çalışmada;
başlangıç sol posterior parietal-superior temporalde bBKA’de artma olduğu ve bunun dfenfluramin enjeksiyonu sonrasında daha fazla arttığı gösterilmiş (95).
CO2 inhalasyonu sonrası beyin kan akımının kontrollerle karşılaştırıldığı bir PET
çalışmasında panik bozukluğu olanlarda tüm beyin kan akımında artış olduğu bulunmuş ve
özellikle, semptomatik oldukları durumda, hastaların beyin kan akımının anormal bir örüntü
gösterebileceği belirtilmiştir (96). Sakai ve arkadaşlarının 2005’te yaptığı araştırmada
bilateral amigdala, hipokampus, talamus, orta beyin, kaudal pons, medulla ve serebellumda
aktivite artışları saptanmıştır (97). Panik bozukluğunda yapılan PET çalışmaları Tablo-4’de
özetlenmiştir.
17
Tablo 4. Panik Bozukluğunda PET Çalışmaları
(PB: Panik Bozukluğu, gBKA:Global beyin kan akımı, bBKA: Bölgesel beyin kan
akımı )
Yazarlar
Kaynak
Hasta
Sayısı
Görüntüleme
yöntemi
98
9 ilaçsız PB,
7 SSRI alan
PB
Ve 19 SK
PET
Sakai ve ark.
(2005)
99
12 PB ve 22
SK
PET
Ponto ve ark.
(2002)
96
14 PB ve 12
SK
PET
Boshusein ve
ark. (2002)
99
Meyer ve ark.
(2000)
95
9 PB ve 18
SK
PET
Malizia ve
ark. (1998)
35
Bisaga ve ark.
(1998)
13
Nash ve ark.
(2008)
Nordahl ve
ark. (1998)
10
Nordahl ve
ark. (1990)
12
Reiman ve
ark. (1986)
11
7 PB ve 8
SK
6 PB (kadın,
ilaçsız ve
laktat
duyarlı) ve 6
SK (kadın)
9 PB
(imipramin
alan), 12 PB
(ilaçsız) ve
43 SK
8 PB (laktat
duyarlı), 8
PB (laklata
duyarlı
değil) ve 25
SK
Yöntem
% 35 CO2
inhalasyonu
i.v. dfenfluramin
PET (C-11
flumazenil ile)
PET
Laktat
infüzyonu
Sonuç
Tedavi almayan PB hastalarının raphe,
orbitofrontal, temporal kor ve
amigdalada pre- ve post-sinaptik 5-HT1A
reseptör bağlanmasında azalma. Tedavi
alanlarda presinaptik bağlanmada
azalma, postsinaptik bağlanmada anlamlı
azalma yok
Bilateral amigdala, hipokampus,
talamus, orta beyin, kaudal pons,
medulla ve serebellumda aktivite artışı
PCO2 değerleri arasında fark yok, PB’da
gBKAda’ artma
Presentral girus, inferior frontal, sağ
amigdala, anterior insulada aktivite
azalması. Parahipokampal girus, superior
temporal lob, hipokampusta aktivite
artışı
Baseline; sol posterior parietal-superior
temporalde bBKA’de artma. İndüksiyon
sonrası; sol posterior parietal-superior
temporalde bBKA’de daha fazla artma
GABA-A benzodiyazepin
bağlanmasında azalma
Sol hipokampal ve parahipokampal
aktivite artışı
Tedavi sonrasında sağ hipokampal ve
parahipokampal aktivite artışı; posterior
orbitalfrontalde aktivite azalması
(imipramin alanlarda)
PET
PET
İşitsel ayırt
etme
performansı
Sağ hipokampal ve parahipokampal
aktivite artışı
PET
Laktat
infüzyonu
Sağ parahipokampal aktivite artışı
18
2.7.6. SPECT
SPECT’le gösterilebilen beyin kan akımının bölgesel nöronal aktiviteyi yansıttığı
birçok çalışmada yinelenmiştir. Tedavi almamış panik bozukluğu olan laktata duyarlı
hastalarda SPECT’le diğer çalışmalardan farklı olarak bilateral hipokampal (hipokampus,
parahipokampal girus ve amigdala) kan akımında azalma olduğu gösterilmiştir. Yine aynı
çalışmada sol oksipital beyin kan akımında azalma, inferior frontal kortekste belirgin sağ/sol
asimetrisi bulunmuş bulunmuştur (9). Laktata duyarlı, ilaç almayan hastalarda yapılan diğer
bir çalışmada sol frontal bölge beyin kan akımında azalma, sağ oksipital bölgede daha
yüksek oranda artış bulunmuş. Ülkemizde yapılan ilaç almayan hastalar ile sağlıklı
kontrollerin karşılaştırıldığı bir çalışmada bilateral inferior frontal bölgelerde beyin kan
akımında azalma, sağ medial ve superior frontal artma bulunmuştur. Aynı çalışmada
agorafobi ile birlikte panik bozukluğu olan hastalar, agorafobinin eşlik etmediği hastalarla
karşılaştırılmış ve agorafobiklerin sağ oksipital bölge beyin kan akımında azalma, bBKA
asimetri indeksi değerlerine göre, sağda superior temporal bölgede göreceli kan akımı artışı
sergiledikleri gözlenmiştir (100). Lee ve arkadaşlarının (2005) çalışmasında, tedavi almakta
olan hastalar, sağlıklı kontrollerle karşılaştırılmış ve sağ superior temporal lobda bBKA’da
azalma olduğu belirlenmiştir. Bu azalmanın hastalık süresi, Panik Bozukluğu Şiddet Ölçeği
(PDSS), Hamilton Anksiyete Ölçeği (HARS), Zung Anksiyete Ölçeği (Z-SAS) puanlarıyla
negatif ilişki gösterdiği saptanmış ve dolayısıyla bu azalmanın hastalığın klinik şiddetini
yansıttığı öne sürülmüştür (101). Panik bozukluğunda yapılan SPECT çalışmaları Tablo-5’te
özetlenmiştir.
19
Tablo 5. Panik bozukluğunda yapılan SPECT çalışmaları
Yazarlar
Lee ve ark.
(2006)
Eren ve ark.
(2002)
Kaynak
101
100
Hasta
Görüntüleme
Sayısı
yöntemi
22 PB
(tedavi
alan) ve
25 SK
SPECT
9 PB
(agorafobi
li), 13 PB
(agorafobi
siz) ve 19
SK
Yöntem
Sonuç
Sağ superior temporal lobda
bBKA’ de artış
SPECT
SPECT
99mTcHMPAO
Carli ve ark.
(2002)
102
15 PB
Bremmer ve
ark. (1999)
103
13 PB ve
16 PB
SPECT
(I-123)
İomazenil
De Cristofaro
ve ark. (1993)
9
7 PB ve 5
SK
SPECT
Laktat
infüzyonu
Stewart ve ark.
(1988)
14
10 PB ve
5 SK
Xenon-133
SPECT
Laktat
veya salin
infüzyonu
Bilateral inferior frontal
bölgelerde sağ BKA’da
azalma, sağ medial ve
superior frontal sağ BKA’da
artış.
Agorafobi olanlarda
agorafobi olmayanlara göre
sağ oksipital bölgede sağ
BKA’da azalma
Singulat girus hipokampus
sol ve sag pariyetal
bölgelerde olan perfüzyon
anormalliğinin tedavi sonrası
normalleşmesi
Sol hipokampus ve
prekuneusta benzodiazepin
reseptör bağlanmasında
azalma.
Çekim sırasında panik atak
geçirenlerde,
geçirmeyenlerle
karşılaştırıldığında prefrontal
benzodiazepin reseptör
bağlanmasında azalma
Bilateral hipokampal kan
akımında azalma. Sol
oksipital korteks kan
akımında artma. İnferior
frontal kortekste sağ-sol
asimetrisi
Laktat infüzyonu panik atak
geçirmeyen PB’da ve
kontrollerde hemisferik kan
artırmış.
Laktata duyarlı PB olanlarda
hemisferik kan akımında
minimal artış veya azalma
20
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
3. GEREÇLER VE YÖNTEM
3.1. GÖNÜLLÜLERİN SAYISI VE NİTELİĞİ
Çalışma için DEUTF Psikiyatri polikliniğine başvuran panik bozukluğu ile ilişkili
olabilecek yakınmaları olan 80 hasta değerlendirildi. Psikiyatrik, nörolojik, fizik muayene ve
laboratuar bulguları ile değerlendirilen bu 80 hastanın beşi psikiyatrik eştanı, üçü PB
ölçütlerini karşılamaması, beşi tiroid işlev bozukluğunun bulunması, biri merkezi sinir
sistemi etkili bitkisel madde kulnıyor olması, altısı eşlik eden fizik hastalığın bulunması ve
35’ sı ise çalışmaya onam vermemesi nedeni ile çalışmaya alınamadı. Bu 35 hastanın büyük
çoğunluğu SPECT görüntülemenin radyoaktif madde verilerek yapılması nedeni ile onam
vermedi. Çalışmaya 14 panik bozukluğu hastası ve
11 sağlıklı kontrol grubu alındı.
Araştırma için Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İlaç Araştırmaları Yerel Etik
Kurulu'ndan onay alındı ve tüm gönüllülere çalışmada yapılacak işlemleri sözel olarak
anlatıldı, katılımcılar bunların uygulanmasına yazılı onay verdiler. Panik bozukluğu tanılı
hasta grubu Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Polikliniği'ne Kasım 2007Ocak 2009 tarihleri arasında ayaktan başvuran, en az son bir aydır psikotrop (antidepresan,
antipsikotik, duygudurum düzenleyici ve bitkisel maddeler) ilaç kullanmayan ve DSM-IV
tanı ölçütlerine göre panik bozukluğu tanısı alan hastalardan oluşturuldu. Başvurusu sırasında
deneyimli psikiyatristler tarafından değerlendirilen ve DSM-IV ölçütlerine göre panik
bozukluğu tanısı konulan hastalar, çalışmayı yürüten ikinci hekime gönderildi. Hastalar
çalışmayı yürüten hekim (D.Ö.) tarafından DSM-IV Yapılandırılmış Klinik Görüşmesi Hasta
Formu, Türkçe Versiyonu (SCID-P) Anksiyete Modülü (104) uygulanarak panik bozukluğu
tanısının doğrulanması durumunda çalışmaya dahil edildiler. Sağlıklı kontrol grubu DSM-IV
Yapılandırılmış Klinik Görüşmesi Sağlıklı Kişi Formu Türkçe Versiyonu (SCID-NP) (105) ile
değerlendirildi ve herhangi bir psikiyatrik tanı almamış olan ve aşağıdaki dışlama ölçütlerine
uymayan sağlıklı bireyler çalışmaya dahil edildi.
21
3.2. ARAŞTIRMAYA DAHİL OLMA VE ARAŞTIRMA DIŞI KALMA
ÖLÇÜTLERİ
3.2.1 Araştırmaya Dahil Olma Ölçütleri
l- DSM-IV'e göre panik bozukluğu agorafobili ya da agorafobisiz tanısı almış olmak .
2- Eşlik eden ciddi kalp, dolaşım, endokrin ya da solunum sistemi hastalığının
olmaması.
3- Çalışmaya alınmadan önceki 15 gün içinde psikotrop (antidepresan, antipsikotik,
duygudurum düzenleyici ve bitkisel maddeler) ilaç kullanmıyor olmak.
4- Başka birinci eksen tanısı olmaması.
5- Klinik olarak anlamlı olabilecek bozulmuş laboratuar değerlerinin olmaması.
6- Son altı ay içinde alkol ve madde kullanım bozukluğunun olmaması.
7- Çalışmaya alınmadan önceki 4 hafta içinde en az bir panik atağının olması.
3.2.2. Araştırma Dışı Kalma Ölçütleri
1- DSM-IV ölçütlerine göre major depresyon, distimik veya siklotimik bozukluk, tip I
veya II bipolar bozukluk tanılarını karşılamak, şizofreni veya başka psikotik hastalığı olanlar,
son altı ay içinde madde bağımlılığı ile ilgili bulguların tespit edilmesi
2- Son 15 günde psikotrop ilaç (antidepresan, antipsikotik, duygudurum düzenleyici ve
bitkisel maddeler) kullanımının olması.
3- Endokrin hastalıklar (hipo/hipertiroidi, adrenel yetmezlik, Cushing gibi), eşlik eden
ciddi hematopoetik, kardiyovasküler, respiratuar sistem hastalıklarının olması, epilepsi,
demans ve nörolojik hastalık öyküsünün olması.
4- Gebe olan veya laktasyon dönemindeki hastalar
5- Başvuru sırasında saptanan anormal fizik muayene, laboratuvar veya EKG
sonuçlarının varlığı.
22
3.3. ARAŞTIRMADA KULLANILAN ÖLÇEKLER
3.3.1 Sosyodemografik Veri Formu
Sosyodemografik veri formuyla gönüllülerin yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim
durumu gibi sosyodemografik özellikleri ile ilgili veriler toplandı.
3.3.2. DSM-IV Yapılandırılmış Klinik Görüşme Formu
First ve arkadaşları tarafından geliştirilerek 1994 yılında yayınlanmıştır (106).
Hastalığın bulgularını açık uçlu sorularla araştırır ve tanı koydurucudur. Türkçe çeviri ve
uyarlaması 1999 yılında yapılmıştır (105).
3.3.3. Hamilton Depresyon Ölçeği (HAM-D, HDÖ)
Ölçek, hastada depresyonun düzeyini ölçen. 17 sorudan oluşan ölçek Hamilton (1960)
tarafından geliştirtmiştir (107). En yüksek 53 puan alınır. 14 puan ve üzeri depresyona işaret
eder. Türkçe formunun geçerlilik ve güvenilirliği Akdemir ve arkadaşları (1996) tarafından
yapılmıştır (108).
3.3.4. Hamilton Anksiyete Ölçeği (HAM-A)
Anksiyete düzeyini ve belirti dağılımını belirlemek ve şiddet değişimini ölçmek
amacıyla Hamilton (1959) tarafından geliştirilmiştir (109). Ölçekte, maddelerin varlığı ve
şiddeti görüşmeci tarafından değerlendirilir. Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması
Yazıcı ve arkadaşları (1998) tarafından yapılmıştır (110).
3.3.5. Panik Agorafobi Ölçeği (PAÖ)
Bandelow (1995) tarafından geliştirilmiş olup, geçerlilik-güvenilirlik çalışması ve
psikometrik özellikleri yayınlanmıştır (111, 112). Ölçeğin aynı sorulardan oluşan bir hasta
formu ve gözlemci formu vardır. Bir hastanın değerlendirilmesinde hasta formu ve/veya
gözlemci formu kullanılabilmektedir. Çalışmamızda hasta formu kullanılmıştır. Beş ana
başlık altındaki toplam 13 soru, beşli Likert ölçeği biçiminde yanıtlanmaktadır. Daha çok
hastalığın şiddetine yönelik bir ölçüm vermektedir. Ölçeğin Türkçe geçerlik-güvenirlik
çalışması yapılmıştır (113).
23
3.3.6. Anksiyete Duyarlılık Ölçeği (ADÖ)
Anksiyete ile ilişkili duyumları sorgulayan toplam 16 maddelik, her maddesi 5-puan
üzerinden puanlanan (0 = çok az, 4 = çok fazla), bir öz-bildirim ölçeğidir. Reiss (1986)
tarafından geliştirilmiştir (114). Türkçe çeviri ve uyarlaması Dilbaz ve arkadaşları tarafından
yapılmıştır (115).
3.3.7. Panik Bozukluğu Şiddet Ölçeği (PBŞÖ)
Shear (1997) tarafından geliştirilmiştir ve ölçeğin geçerlik ve güvenirlik çalışması ve
psikometrik özellikleri yayınlanmıştır (116). Bu ölçek 7 itemden oluşmaktadır. Panik
bozukluğun şiddetini, panik atakların sık1ığını, sınırlı semptomlu epizodları, beklenti
anksiyetesinin şiddetini, fobik kaçınmayı ve işlevsel bozulmayı ölçmektedir. Ölçeğin Türkçe
geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılmıştır (117).
3.3.8. Akut Panik Envanteri (APE)
Liebowitz ve arkadaşları tarafından geliştirilmiştir (118). Araç, toplam 17 maddeden
oluşur ve kişilerin panik atağı sırasında yaşadıkları belirtileri sorgular. Maddeler 0-3 arası
puanlanırlar (0 = hiç, 3 = şiddetli). Toplam puan tüm puanların toplamı ile elde edilir.
3.3.9. Görsel Analog Ölçek (GAÖ)
On üç panik atağı belirtisinin her biri için, 1 cm. aralarla, eşit olarak bölünmüş ve 10’a
kadar numaralandırılmış bir doğru üzerinde hasta tarafından işaretlendiği ölçüm aracıdır.
CO2 öncesinde ve sonrasında uygulanmış ve belirtilerdeki değişikliğin niceliği ölçülmüştür.
3.4. CO2 UYGULAMA YÖNTEMLERİ
CO2 zorlaması, panik bozukluğu etyoptagogenezine yönelik yapılan araştırmalarda
yaygın olarak kullanılmaktadır. Uygulama yöntemleri, süre, veriliş biçimi ve C02 oranları
açısından farklıdır. CO2 zorlamasında 3 temel yaklaşım bulunur.
Steady-state Yöntemi: İki ayrı şekilde uygulanır. İlkinde %5-7 CO2 12 dakika süresince
kapalı plastik odacık içinde verilir, ikincisinde ise %5.5 CO2 burnu, ağzı kapatan bir maske
aracılığı ile sürekli pozitif basınçla verilir.
24
Read-tekrar-soluma Yöntemi: burnun kliple kapatılarak %5-7 CO2 ve %93-95 O2
ağızdan inhale edilir. Kapalı sistem şeklinde uygulandığı için her nefes alış verişte CO2
yoğunluğu artar.
Tek ya da çift-nefes inhalasyonu: Bir ya da iki vital kapasite (kişinin en yüksek oranda
soluk verişinden sonra yapabileceği en yüksek inhalasyon) %35 CO2- %65 O2 inhalasyonu
yapılır. Maske kullanılır (59).
%35, %7, %5 C02 oranlarında uygulanan CO2-O2 karışımları içinde, CO2 yoğunluğu
arttıkça panik atağı oluşturma etkisi artmaktadır. %7 C02'ye olan panik atak yanıtının %5'e
olan cevaptan daha yüksektir (7). Düşük konsantrasyonlarda uygulamada ( %7 CO2-%93 O2)
ve %5 CO2-%95 O2) C02 yirmi dakika süre ile uygulanmıştır (64).
Çalışmamızda %5 C02-%95 02 karışımı steady- state yöntemi aracılığyla 20 dakika
süre ile uygulandı.
3.5. YAPILAN İŞLEMLER
1.Panik bozukluğu tanısı alan hastaların ve sağlıklı gönüllülerin çalışma ile ilgili sözel
ve yazılı bilgilendirilmiş oluru alındı ve sosyodemografik verileri kaydedildi. İlk görüşmede
HAM-D, HAM-A, PBŞÖ, PAÖ, ADÖ ölçekleri uygulandı.
2.Hemogram, rutin biyokimya, TFT, EKG tetkikleri istendi.
3.Gönüllülerin SPECT çekimi öncesinde, en az 48 saat alkol ve benzodiyazepin, 3 saat
öncesinde çay, kahve, sigara kullanmamaları sağlandı.
4.SPECT çekimi ve CO2 kışkırtma testi Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi,
Nükleer Tıp Anabilim Dalında gerçekleştirildi.
5.Baseline çekimden yarım saat önce gönüllülere Akut Panik Envanteri ve Görsel
Anolog Ölçek verildi.
6.Damaryolu açılan gönüllüler 15 dakika sessiz ortamda gözü kapalı olarak istirahat
etti.
7. On beş dakika sonra I.V. TC 99HMPA-O verildi. İşaretleyici verildikten sonra 15
dakika daha sessiz ortamda gözü kapalı olarak istirahat etti.
8.İşaretleyici verildikten bir saat sonra baseline SPECT çekimi yapıldı.
9.Bu ilk çekimden en az 48 saat sonra %5 CO2 inhalasyonu sonrası SPECT çekimi
yapıldı.
25
10. Gönüllülere inhalasyondan önce %5 CO2-%95 O2 karışımı soluyacakları,
sonucunda bazı basit fiziksel belirtilerden kesin bunaltı algısına kadar değişebilecek oranda
rahatsız duyabilecekleri tekrar açıklandı.
11. Çekimden yarım saat önce gönüllülere Akut Panik Envanteri ve Görsel Anolog
Ölçek verildi.
12. Damaryolu açılan gönüllüler 15 dakika sessiz ortamda gözü kapalı olarak istirahat
etti.
13. Nabız, tansiyon arteriyel ve solunum sayıları kaydedildi.
14. Gönüllülere %5 CO2-%95 O2 karışımı solutulmaya başlandı. Herhangi bir belirti
yaşamayanlara inhalasyonun 10. dakikasında işaretleyici verildi. Tekrar nabız, tansiyon
arteriyel ve solunum sayıları kaydedildi. İnhalasyon toplam 20 dakikaya tamamlandı.
İşaretleyici verildikten sonra 15 dakika sessiz ortamda gözü kapalı olarak istirahat edildi.
15. Gönüllülerin inhalasyon sırasında bir panik atağı geçirmesi durumunda inhalasyon
durduruldu. Gönüllülerden panik atağı geçirmeleri ya da anksiyete nedeni ile işlemi
sonlandırmak istemeleri durumunda sağ ellerini kaldırmaları istendi. İşaretleyici verildi.
Nabız, tansiyon arteriyel ve solunum sayıları kaydedildi. İşaretleyici verildikten sonra 15
dakika sessiz ortamda gözü kapalı olarak istirahat edildi. Bu sürenin sonunda APE ve GAÖ
verilerek işaretleyicinin verildiği anı düşünerek( geriye dönük- hatırlama) ile itemleri
puanlamaları istendi.
16. Panik atağının tanımlanması: hekimin klinik gözlemi ile hasta tarafından verilen
bilgiler değerlendirilerek DSM-IV'e göre panik atağı belirtilerinden en az dördünün olması
gereklidir.
17. İşaretleyici verildikten bir saat sonra SPECT çekimi yapıldı.
18. Araştırmanın herhangi bir aşamasında ayrılmak isteyen gönüllülerin işlemlerinin
sonlandırılması planlandı. İki panik bozukluğu hastası baseline çekim sonrasında çalışmadan
ayrıldı, tedavisi başlanarak poliklinik kontrollerine devam etmek üzere izleme alındı.
Araştırmayı tamamlayan hastaların farmakolojik tedavileri başlanarak poliklinik takiplerine
gelmek üzere izleme alındı.
26
3.6. BEYİN SPECT GÖRÜNTÜLEME
Panik bozukluğu hastalarına ve sağlıklı kontrollere bazal ve %5 lik CO2 solunması
sonrası iki kez (aralarında en az 2 gün olmak üzere) beyin perfüzyon SPECT görüntülemesi
yapıldı.
Perfüzyon SPECT görüntülemesi öncesi gönüllülerin damar yolu açılarak 15 dakika
süre ile sessiz, sakin ve loş bir odada dinlenmeleri sağlandı. Teknesyum (Tc-99m) üreten
jeneratörden
sağım
işlemiyle
yeni
Hexamethylpropylenamine (HMPAO)
elde
edilmiş
Tc-99m
( Amerscan, Ceretec, UK)
pertechnetate
ile
kiti üretici firmanın
önerdiği işlemlere uygun şekilde işaretlendi. İşaretlemeden sonra ilk 30 dakika içinde 25 mCi
Tc-99m HMPAO I.V. olarak damar yolundan enjekte edildi. Enjeksiyon sırasında hasta ile
konuşulmamaya ve mümkün olan en az uyarı verecek şekilde davranmaya özen gösterildi.
Enjeksiyon sırasında hastaların gözleri ve kulakları açıktı. Enjeksiyondan 60 dakika sonra
görüntüleme başladı.
SPECT görüntüleme, çift başlı gama kamera ( FORTE, PHİLİPS )
ile LEHR kollimatör kullanılarak, 128*128 matrix ve 35 saniyeden 128 frame olacak şekilde
yapıldı. Elde edilen ham görüntüler işlemleme ünitesine (ENTEGRA, GE, USA) aktarılarak
orbitomeatal hata paralel üç düzlemde ( koronal, sagittal ve aksiyel) kesitler elde edildi.
İşlemleme sırasında "Butter-worth" filtresi ( Cut off frequency: 0.55 ve power factor: 10)
kullanıldı. Görüntüler hasta veya kontrollerin hastalık durumlarından ve bazal veya CO2
indüksiyonlarından habersiz deneyimli bir nükleer tıp uzmanı tarafından değerlendirildi.
Görsel değerlendirmeye ek olarak beyin perfüzyonunun yarı kantitatif analizi yapıldı. Görsel
değerlendirmeler sırasında, beynin herhangi bir bölgesindeki aktivite tutuluşunda azalma
hipoperfüzyon, artma ise hiperperfüzyon olarak belirtildi.
Beyin perfüzyonunun yarı kantitatif analizi için, işlemleme ünitesinde varolan program
ENTEGRA version 2.5202,GE. USA) kullanıldı. Segment analizi için cerebellum, temporal
lob ve bazal ganglionlara ilgi alanları çizildi (Şekil 1). Otomatik olarak bu alanlardan alınan
ortalama sayımlar, cerebellumdan ölçülen sayıma oranlanarak bBKA oranları hesaplandı
(119). Ayrıca otomatik programda varolmayan, temporal kesitler üzerinde parahippokampal
gyrus (hipokampal alanıda içeren) ve gyrus temporalis lateralis (girus temporalis medius)
alanlarına manuel olarak ilgi alanı (şekil 2) çizilerek alınan ortalama sayımlar; transvers
kesitlerde sağ ve sol cerebelluma manuel olarak ilgi alanı (şekil 3) çizilerek elde edilen
ortalama sayımlara oranlandı. Bu sayımların serebelluma oranlanma nedeni, serebellumun
27
anksiyeteyle ilişkisinin olmamasından dolayı eksternal bir referans bölgesi olarak alınmasıdır
(120).
Şekil 1:Segment analizi için cerebellum, temporal lob ve bazal ganglionlara çizilen ilgi
alanları
Şekil 2: Temporal kesitler üzerinde parahippokampal gyrus (hipokampal alanıda içeren)
ve gyrus temporalis lateralis alanlarına manuel olarak çizilen ilgi alanı (121)
ROI 0-Sağ Girus temporalis medius; ROI 1- Sağ parahipokampal (hipokampal alanıda içeren) girus
ROI 2- Sol Girus temporalis medius; ROI 1- Sol parahipokampal (hipokampal alanıda içeren) girus
28
Şekil 3:Transvers kesitlerde sağ ve sol cerebelluma manuel olarak ilgi alanları
(121)
ROI 0-Sol Girus serebellum; ROI 1- Sağ serebellum
3.7. İSTATİSTİK YÖNTEMİ
İstatistiksel değerlendirmeler ‘SPSS for Windows(Release 15.0)’ kullanılarak yapıldı.
Gerekli olan istatistiksel varsayımların(kitle dağılımının normal dağılıma uyması, kitle
varyanslarının eşit olması ve gözlemlerin birbirinden bağımsız elde edilmiş olması)
sağlandığı durumlarda daha güçlü oldukları için parametrik testler kullanıldı(t- test,Paired tTest Anova F Test, Repeated Measure Anova, Welch test, LSD test, Tukey test). Bu
varsayımların sağlanamadığı durumlarda ise parametrik olmayan ve daha düşük güç
değerlerine sahip Mann-Whitney U, ve Kruskal Wallis gibi testler kullanıldı.
29
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
4. BULGULAR
4.1.
PANİK
BOZUKLUĞU
VE
SAĞLIKLI
KONTROL
GRUP
KARŞILAŞTIRMALARI
4.1.1.Demografik Veriler
Çalışma grubu, agorafobili ve agorafobisiz panik bozukluğu olan 14 kişi (9 Erkek, 5
Kadın) ve 11 sağlıklı gönüllü (5 Erkek, 6 Kadın) olmak üzere toplam 25 kişiden oluşmaktadır.
Her iki grubun yaşları birbirine yakın olup gruplar arasında yaş (t= 0.51, p= 0.61) veya
cinsiyet (Mann-Whitney U= 62.5, p= 0.35) farkı bulunmamaktadır. Medeni durum (MannWhitney U= 48.5, p=0.06) ve çalışma durumu (Mann-Whitney U= 68.5, p=0,46) açısından
hasta ve kontroller arasında anlamlı farklılık bulunmamaktadır. Eğitim durumu ise hasta ve
kontrol grubu arasında farklılık göstermekte olup kontrol grubunun eğitim düzeyi daha
yüksektir (Mann-Whitney U= 25, p= 0.03*).
4.1.2. Hastalık Süresi
Hastaların ortalama hastalık süresi 6.4 yıl idi [SD (Standart Sapma)= 4.9].
4.1.3. İlk Değerlendirmedeki Ölçek Puanları
Hastalar çalışmaya alındıktan sonra ilk değerlendirmelerinde uygulanan ADİ, HAMD,
HAM, PBŞÖ ölçeklerinde panik bozukluğu grubu ve sağlıklı kontrol grubu arasında istatiksel
anlamlı farklılıklar bulundu (Tablo 6). Bu ölçeklerin tümünde toplam puanlar beklenildiği
gibi hasta grubunda daha yüksektir. Uygulanan ölçekler içinde yer alan Panik Agorafobi
Ölçeği toplam puanu da gruplar arası anlamlı farklılık gösterdi (Mann-Whitney U=0.0, p <
0,001).
Tablo 6: Panik Bozukluğu ve Sağlıklı Kontrol Grubu Ölçek Toplam Puan
Ortalamalarının Bağımsız Gruplar Arasında T Testi İle Karşılaştırılması
(ADİ: Anksiyete Duyarlılığı İndeksi, HAMA: Hamilton Anksiyete Ölçeği, HAMD: Hamilton Depresyon Ölçeği,
PBŞÖ: Panik Bozukluğu Şiddeti Ölçeği, SD: Standart sapma).
Panik Bozukluğu (n= 14)
Sağlıklı Kontrol (n=11)
df
t
p
Ortalama
SD
Ortalama
SD
ADİ
40
12
9.0
8.0
23
7.4
<0.001
HAMA
25
12
1.1
1.0
23
6.6
<0.001
HAMD
9
4
0.0
0.4
23
7.2
<0.001
PBŞÖ
14
5.9
0.0
0.0
23
9.1
<0.001
30
4.2. BAZAL BULGULARIN KARSILAŞTIRILMASI
4.2.1. Bazal Çekim Öncesi Uygulanan Derecelendirme Ölçekleri
Bazal çekim öncesi yapılan Görsel Analog Ölçek ve Akut Panik Envanteri toplam puan
ortalamaları gruplar arasında anlamlı düzeyde farklılık göstermiştir (Tablo7).
Tablo 7: Bazal Çekim Öncesi Uygulanan Görsel Analog Ölçek ve Akut Panik
Envanteri Toplam Puan Ortalamalarının Bağımsız Gruplar Arasında T-Testi İle
Karşılaştırılması
(GAÖ: Görsel Analog Ölçek, APE: Akut Panik Envanteri; SD: Standart sapma)
Panik Bozukluğu (n= 14)
Sağlıklı Kontrol (n=11)
df
t
p
Ortalama
SD
Ortalama
SD
GAÖ
23.5
22.2
0.54
1.50
23
6.3
0.002
APE
11.6
6.5
0.36
0.92
23
3.8
0.000
.
4.2.2.Bazal SPECT Çekimleri
Bazal SPECT çekimleri görsel olarak değerlendirilmiştir. Hem bazal, hem de CO2
zorlaması sonrasındaki görsel değerlendirme sonuçları Tablo 8’te sunulmuştur.
31
Tablo 8: Bazal ve Zorlama Ertesi Elde Edilen SPECT Görüntülerinin Görsel
Olarak Değerlendirilmelerinde Saptanan Kan Akımı Anormallikleri.
(PA += Panik Atağı geçiren Panik Bozukluğu Hastaları; PA-= Panik Atağı geçiren
Panik Bozukluğu Hastaları; SK= Sağlıklı Kontrol)
Bazal
CO2 zorlaması sonrasında
PB-1 (PA+)
Sol hipokampal girusta hipoperfüzyon
Sol hipokampal girusta hipoperfüzyon belirginleşme
PB-2 (PA+)
Normal
Sol superior temporalde hiperaktif alan
PB-3 (PA+)
Sol hipokampal girusta hipoperfüzyon
Sol hipokampal girusta hipoperfüzyon belirginleşme
PB-4 (PA+)
Bilateral frontal kortekste hiper perfüzyon
Sağ parahipokampal girusta hipoperfüzyon hafif
Sağ parahipokampal girusta hipoperfüzyon
belirgin
PB-5 (PA+)
Normal
Bilateral frontal kortekste hiperperfüzyon
Sol medial temporal alanda hiperperfüzyon
PB-6
Sol parahipokampal hipoperfüzyon
Normal
PB-7
Normal
Normal
PB-8
Normal
Normal
PB-9
Normal
Normal
PB-10
Normal
Normal
PB-11
Normal
Normal
PB-12
Normal
Normal
PB-13
Sağ hipokampal girusta hipoperfüzyon
Çalışmadan ayrıldı
PB-14
Normal
Çalışmadan ayrıldı
SK-1 (PA+)
Normal
Sol parahipokampal alanda hipoperfüzyon
SK-2
Normal
Bilateral frontal kortekste hiperperfüzyon
SK-3
Normal
Normal
SK-4
Normal
Normal
SK-5
Normal
Normal
SK-6
Normal
Normal
SK-7
Normal
Normal
SK-8
Normal
Normal
SK-9
Normal
Normal
SK-10
Normal
Normal
SK-11
Normal
Normal
32
Şekil 4: CO2 inhalasyonu sonrası panik atağı geçiren bir panik bozukluğu hastasının
dinlenme durumunda(a) ve zorlama sonrası (b) SPECT görüntüleri:
(a) Sol parahipokampal hipoperfüzyon
(b) Sol parahipokampal hipoperfüzyon (belirginleşmiş)
Belirlenen ilgi alanları (ROI=Region of İnterest), hastalar ve sağlıklı kontroller
arasında karşılaştırılmıştır. Bazal SPECT çekiminde, gruplar arasında sağ ve sol
parahipokampal girus, sağ ve sol girus temporalis medius bBKA’larında anlamlı farklılıklar
saptanmadı. Ayrıca gruplar arasında parahipokampal girus ve girus temporalis medius bBKA
sağ/sol oranında da bir farklılık yoktu (Tablo 9).
33
Tablo 9: Bazal SPECT Görüntülerinde Belirlenen İlgi Alanlarının bBKA Bağımsız
Gruplar Arasında T-Testi İle Gruplar Arasındaki Karşılaştırılması.
Not: Tüm bBKA değerleri aynı taraftaki serebelluma bölünerek elde edilmiştir.
Panik Bozukluğu
(n=11)
(n= 14)
Ortalama
Sağ girus temporalis
Sağlıklı Kontrol
SD
Ortalama
df
t
p
SD
0.85
0.88
0.87
0,05
23
-0.9
0.36
0.69
0.07
0.70
0.04
23
-0.3
0.69
0.72
0.07
0.74
0.05
23
-0.7
0.45
0.82
0.00
0.88
0.03
17.8
-1.7
0.06
1.03
0.06
0.99
0.06
23
1.3
0.20
0.96
0.07
0.95
0.07
23
0.4
0.64
medius bBKA
Sağ parahipokampal
girus bBKA
Sol parahipokampal
girus bBKA
Sol girus temporalis
medius bBKA
Girus temporalis
medius bBKA sağ/sol
Parahipokampal
girus bBKA sağ/sol
PB hastaları ve kontrollerin bazal SPECT görüntülerinde Temporal Alan ve Bazal
Gangliyonların Segmental Analizle Ölçülen bBKA arasında fark saptanmadı (Tablo 10).
34
Tablo 10: Bazal SPECT Görüntülerinde Temporal Alan ve Bazal Gangliyonların
Segmental Analizle Ölçülen bBKA Bağımsız Gruplar Arasında T Testi İle Gruplar
Arasındaki Karşılaştırılması.
Sağ temporal alan
Panik Bozukluğu
Sağlıklı Kontrol
(n= 14)
(n=11)
df
t
p
Ortalama
SD
Ortalama
SD
0.98
0.05
1.01
0.08
23
-1.1
0.25
0.95
0.00
0.99
0.11
23
-1.1
0.25
1.02
0.03
1.02
0.05
15.21
0.08
0.93
0.87
0.07
0.91
0.09
23.02
-1.2
0.21
0.84
0.07
0.88
0.09
23.02
-1.1
0.28
0.87
0.06
0.92
0.09
23
-1.5
0.13
0.84
0.07
0.87
0.09
18.47
-0.7
0.50
1.00
0.07
1.06
0.28
23
-0.7
0.43
1.00
0.06
1.02
0.06
23
-0.5
0.80
bBKA
Sol temporal alan
bBKA
Temporal alan bBKA
sağ/sol
Sağ bazal gangliyon
maksimum bBKA
Sağ bazal gangliyon
ortalama bBKA
Sol bazal gangliyon
maksimum bBKA
Sol bazal gangliyon
ortalama bBKA
Bazal gangliyon
maksimum bBKA
sağ/sol
Bazal gangliyon
ortalama bBKA sağ/sol
4.3. CO2 ZORLAMASI ÖNCESİNDEKİ BULGULARIN
KARŞILAŞTIRILMASI
Bazal çekimler sonrasında panik bozukluğu hasta grubundan 2 hasta çalışmadan çıktı.
Hastalardan biri ilaç kullanmaya başladı, diğeri ikinci çekime gelmedi. Dolayısıyla toplam 12
panik bozukluğu hastası ve 11 sağlıklı kontrole CO2 zorlaması sonrasında SPECT çekimi
yapılabildi.
35
4.3.1. CO2 Zorlama Öncesinde Vital Değerlendirme ve Ölçeklerin Karşılaştırılması
Gruplar arasında zorlama öncesinde ölçümlenen vital bulgular açısından istatiksel bir
farklılık görülmedi (Tablo 11).
Tablo 11: Zorlama Öncesi Vital Bulgu Değerleri Ortalamalarının Bağımsız
Gruplar Arasında T-Testi ile Gruplar Arasındaki Karşılaştırılması.
(KB: Kan Basıncı)
Panik Bozukluğu (n=12)
Sağlıklı Kontrol(n=11)
df
t
p
Ortalama
SD
Ortalama
SD
Sistolik KB
108.5
31.87
106.3
16.29
21
0.1
0.84
Diyastolik KB
73.33
12.30
65.45
9.34
21
1.7
0.10
Nabız
74.33
11.11
69.81
9.00
21
1.0
0.29
Solunum sayısı
18.16
2.62
17.45
2.00
21
0.7
0.29
Akut Panik Envanteri ve Görsel Analog Ölçek toplam puanı ortalamaları, panik
bozukluğu grubunda, kontrol grubuna kıyasla anlamlı düzeyde daha yüksek olarak
saptanmıştır (Tablo 12).
Tablo 12: Zorlama Öncesi Ölçek Ortalamalarının Bağımsız Gruplar Arasında
T
Testi İle Gruplar Arasındaki Karşılaştırılması
(GAÖ: Görsel Analog Ölçek, APE: Akut Panik Envanteri; SD= Standart sapma).
Panik Bozukluğu (n=12)
Sağlıklı Kontrol(n=11)
df
t
p
Ortalama
SD
Ortalama
SD
GAÖ
27.8
28.1
0.18
0.6
21
4.3
0.04*
APE
13.9
10.7
0.27
0.8
21
3.4
0.00*
4.4. CO2 ZORLAMA SONRASI BULGULARININ PA+, PA– VE SAĞLIKLI
KONTROL GRUPLAR ARASINDA KARŞILAŞTIRILMASI
(+PA: panik atağı yaşayan panik bozukluğu hastaları, -PA: panik atağı olmayan panik
bozukluğu hastaları, SK: sağlıklı kontrol)
CO2 zorlaması sonrasında 12 panik bozukluğu hastasının beşi, 11 sağlıklı kontrolün
ise yalnızca biri panik atağı geçirdi. Veriler indüksiyon sonrası panik atağı geçiren panik
36
bozukluğu hastaları (n= 5), panik atağı geçirmeyen panik bozukluğu hastaları (n= 5) ve panik
atağı geçirmeyen kontroller (n= 10) arasında karşılaştırıldı.
4.4.1.Zorlama Sonrası 3 Grubun Demografik Verilerinin Karşılaştırılması:
Hasta grubunda CO2 ile panik atağı geçirenlerin 4’ü erkek, 1’i kadın; panik atağı
geçirmeyenlerin 4’ü erkek, 3’ü kadın ve kontrol grubunda 5 erkek ile 5 kadın panik atağı
geçirmezken 1 kadın panik atağı yaşamıştır.
Yaş açısından panik atağı geçiren hastalar (ortalama yaş: 30.80, SD= 5.7), panik atağı
geçirmeyen hastalar (ortalama yaş 39.14, SD= 9.6) ve sağlıklı kontroller (ortalama yaş 34.20,
SD= 8.9) arasında ANOVA ile anlamlı bir farklılık saptanmamıştır (P= 0.26).
Ayrıca, 3 grup arasında cinsiyet (Kruskal Wallis, p= 0.54), medeni durum (Kruskal
Wallis, p= 0.18), çalışma durumu (Kruskal Wallis, p= 0.66) arasında da bir farklılık yoktu.
Panik atağı geçirenler (Mean rank= 6.5), panik atağı geçirmeyenler (Mean rank= 9.5) ve
sağlıklı kontroller (Mean rank= 15.4) arasında eğitim durumu açısından anlamlı farklılık
bulunduğu anlaşıldı (Kruskal Wallis test, p= 0.01)
4.4.2. Panik Atak Geçiren ve Geçirmeyenlerin PB Hastalarının Hastalık
Sürelerinin Karşılaştırılması
Hastalık süreleri açısından panik atağı geçiren PB hastalar (ortalama 5.8 yıl, SD= 4.08)
ile geçirmeyen PB hastaları (ortalama 4.2 yıl, SD= 2.92) arasında istatistiksel olarak anlamlı
fark yoktu (F= 0.13, p= 046).
4.4.3 Taşıt Tutması, Uykuda Panik Atak, Boğulma Öyküsü Açısından Üç Grubun
Karşılaştırılması
Taşıt tutması (Kruskal Wallis; p= 0.30) ve boğulma öyküsü (Kruskal Wallis;
p= 0.08) üç grup arasında farklı değilken, uykuda panik atağı öyküsünün bulunması panik
atağı geçirenler (mean rank= 8.4), geçirmeyenler (mean rank= 8.7) ve sağlıklı kontroller
(mean rank= 15) arasında anlamlı bir farklılık göstermekteydi (Kruskal Wallis; p= 0.01).
4.4.4. Gruplar Arasında İlk Değerlendirme Ölçeklerinin Karşılaştırılması
ADİ toplam puan ortalamalarının karşılaştırılması panik atağı geçiren hastalar (ortalama
42, SD= 18), panik atağı geçirmeyen hastalar (ortalama 40, SD= 8) ve sağlıklı kontroller
(ortalama 8.8, SD= 8) arasında anlamlı fark göstermekteydi (Welch, p= 0.00). Gruplar kendi
aralarında ayrıca tek tek karşılaştırılmıştır. Toplam ADİ puan ortalamaları panik atağı geçiren
ve geçirmeyen panik bozukluğu hastalarında fark göstermezken (p= 0.99); panik atağı geçiren
37
hastalar ile sağlıklı kontroller (p= 00.4) ve panik atağı geçirmeyen hastalar ile kontroller
arasında (p= 0.00) farklılık gösterdi.
Üç grup arasında HAMA, HAMD, PBŞÖ, PAÖ toplam puan ortalamalarının Kruskal
wallis testiyle karşılaştırılması anlamlı farklılıklar olduğunu göstermekteydi (Tablo 13).
Tablo 13: Üç Grup Arasında HAMA, HAMD, PBŞÖ, PAÖ Toplam Puan
Ortalamalarının Karşılaştırılması.
Panik Atağı +
Panik Atağı –
Sağlıklı Kontrol
(n=5)
(n=7)
(n=11)
Mean rank
Mean rank
Mean rank
HAMA toplam
16.6
16.4
5.5
0.000*
HAMD toplam
18.0
15.2
5.6
0.000*
PBŞÖ toplam
16.3
16.6
5.5
0.000*
PAÖ toplam
16.1
16.7
5.5
0.000*
p
4.4.5. Bazalde, Zorlama Öncesinde ve Sonrasındaki GAÖ ve APE Puanlarının
Gruplar Arasında Karşılaştırılması
Üç grup arasında bazal GAÖ karşılaştrıldığında anlamlı fark gösterildi (Welch testi; p=
0.02). Tukey testi ile gruplar arası fark karşılatırıldığında; bazal GAÖ puanlarının toplamı
panik atağı geçirenler ile kontroller arasında anlamlı farklılık gösterirken (p= 0.001), panik
atağı geçirenler ile geçirmeyenler arasında anlamlı olmaya yakın bir farklılık vardı (p= 0.05).
Panik atağı geçirmeyenler ile kontroller (p= 0.20) arasında ise anlamlı farklılık yoktu (Tablo
15).
Üç grup arasında CO2 zorlaması öncesi GAÖ puanları ortalaması karşılaştrıldığında
anlamlı fark gösterildi (Welch testi; p=0.01). Tukey testi ile gruplar karşılatırıldığında, CO2
zorlaması öncesi GAÖ toplam puanları panik atağı geçirenler ve kontroller arasında anlamlı
bir farklılık gösterirken (p= 0.001), panik atağı geçirenler ile geçirmeyen hasta grupları
arasındaki farklılığın p değeri 0.04 idi. Panik atağı geçirmeyenler ile kontroller (p= 0.20)
arasında ise istatiksel olarak anlamlı bir fark yoktu.
Üç grup arasında CO2 zorlama sonrası GAÖ karşılaştırıldığında farklılık anlamlı
düzeydeydi (Welch testi; p=0.01). Tukey testi ile gruplar arasındaki farklar karşılatırıldığında,
CO2 zorlama sonrası GAÖ puanlarının toplamı panik atağı geçiren hastalar ile kontroller
arasında (p= 0.00), hasta grubunda panik atağı geçirenler ile geçirmeyenler arasında bir fark
38
vardı (p=0.00). Panik atağı geçirmeyenler ile kontroller (p= 0.36) arasında ise anlamlı fark
yoktu.
Panik atağı geçiren grubun bazal, zorlama öncesi ve zorlama sonrası GAÖ puanları
toplamları karşılaştırıldığında (tekrarlayan ölçümlerde ANOVA ve LSD= (Least Significance
Difference = minimal değişiklikler farkı) düzeltmesi); bazal GAÖ puanları toplamı ile
zorlama öncesi GAÖ puanları arasında fark bulunmazken (p= 0.37), bazal GAÖ puanları
toplamı ile CO2 zorlama sonrası arasında istatiksel farklılık vardı (p= 0.01).
Tablo 14: Hastaların ve Kontrollerin Toplam Görsel Analog Ölçek Puanları
GAÖ
GAÖ
GAÖ
(bazal)
(CO2 zorlaması öncesi)
(CO2 zorlaması sonrası)
PB1;(PA+)
65.00
67.00
98.00
PB2;(PA+)
17.00
30.00
37.00
PB3;(PA+)
55.00
41.00
111.00
PB4;(PA+)
8.00
14.00
24.00
PB5;(PA+)
45.00
69.00
103.00
PB1;(PA-)
10.00
11.00
11.00
PB2;(PA-)
14.00
3.00
16.00
PB3;(PA-)
58.00
75.00
56.00
PB4;(PA-)
2.00
5.00
1.00
PB5;(PA-)
11.00
11.00
10.00
PB6;(PA-)
6.00
8.00
12.00
PB7;(PA-)
0.00
0.00
0.00
SK 1
0.00
0.00
0.00
SK 2
0.00
0.00
0.00
SK 3
0.00
0.00
0.00
SK 4
0.00
0.00
0.00
SK 5
5.00
2.00
2.00
SK 6
0.00
0.00
0.00
SK 7
0.00
0.00
0.00
SK 8
0.00
0.00
0.00
SK 9
0.00
0.00
2.00
SK 10
1.00
0.00
0.00
39
Üç grup arasında bazal APE puanları karşılaştrıldığında anlamlı bir fark olduğu
gösterildi (Welch testi; p= 0.04). Tukey testi ile gruplar arasındaki farklılılar
karşılaştırıldığında, bazal APE puanları toplamı panik atağı geçiren hastalar ile kontroller
arasında (p= 0.000) ve panik atağı geçirmeyen hastalar ile kontroller (p= 0.005) arasında
anlamlı farklılık olduğu gösterildi. Panik atağı geçirenler ile
geçirmeyenler (p= 0.17)
arasında ise anlamlı bir farklılık yoktu.
Üç grup arasında CO2 zorlaması öncesindeki APE puanları karşılaştırıldığında anlamlı
fark olduğu gösterildi (Welch testi; p= 0.01). Tukey testi ile gruplar arasındaki farklılıklar
karşılatırıldığında; CO2 zorlaması öncesindeki APE puanlarının toplamı panik atağı geçiren
hastalar ve sağlıklı kontroller arasında anlamlı fark gösterirken (p= 0.00), panik atağı
geçirenler ile geçirmeyenler arasında (p= 0.055) anlamlı fark yoktu, fakat anlamlılığa eğilim
göstermekteydi. Panik atağı geçirmeyenler ile kontroller arasında da istatistiksel farklılık
olduğu gösterildi (p= 0.04) .
Üç grup arasında CO2 zorlaması sonrasındaki APE puanlarının karşılaştırılmasında
anlamlı bir fark vardı (Welch testi; p= 0.005). Tukey testi ile gruplar arası farklar
karşılaştırıldığında; APE puanları toplamı panik atağı geçirenler ve sağlıklı kontroller
arasında (p= 0.00) ve panik atağı geçirenler ile geçirmeyen hasta grupları arasında (p= 0.002)
istatiksel olarak anlamlı farklılılar vardı. Panik atağı geçirmeyenler ile kontroller arasında da
farklılık olduğu saptandı (p= 0.03) .
Panik atağı geçiren grubun bazal, zorlama öncesi ve zorlama sonrası APE puanları
toplamları karşılaştrırıldığında (tekrarlayan ölçümlerde ANOVA ve LSD = Least Significance
Difference = minimal değişiklikler farkı); bazal APE puanları toplamı ile zorlama öncesi APE
puanları arasında fark bulunmazken (p= 0.15), bazal APE puanları toplamı ile CO2 zorlama
sonrası arasında anlamlı farklılık vardı (p= 0.04).
40
Tablo 15: Bazalde, CO2 Zorlaması Öncesinde ve Sonrasındaki Görsel Analog
Ölçek Ve Akut Panik Envanteri Puanlarının Gruplar Arasındaki Tukey Testi İle
Karşılaştırmaları
(+PA: Panik Atağı Yaşayan Panik Bozukluğu Hastaları, -PA: Panik Atağı Olmayan Panik Bozukluğu Hastaları, SK:
Sağlıklı Kontrol, BGAÖ: Bazal Görsel Analog Ölçek, BPAE: Bazal Akut Panik Envanteri, ZÖGAÖ: Zorlama Öncesi Görsel
Analog Ölçek, ZÖAPE: Zorlama Öncesi Akut Panik Envanteri, ZSGAÖ: Zorlama Sonrası Görsel Analog Ölçek, ZSAPE:
Zorlama Sonrası Akut Panik Envanteri).
+ PA /- PA
+ PA/ SK
-PA/SK
p
p
p
BGAÖ
0.05
0.001*
0.20
BAPE
0.17
0.000*
0.005*
ZÖGAÖ
0.04*
0.001*
0.20
ZÖAPE
0.05
0.00*
0.04*
ZSGAÖ
0.00*
0.00*
0.36
ZSAPE
0.002*
0.00*
0.03*
4.4.6. CO2 Zorlaması Öncesinde ve Sonrasındaki Vital Bulgu Ortalamalarının
Gruplar Arasında Karşılaştırılması
ANOVA’ya göre, CO2 zorlaması öncesi gruplar arasında sistolik ve diyastolik kan
basıncı, nabız, solunum sayısı arasında bir farklılık yoktu (Tablo 16)
Tablo 16: CO2 Zorlaması Öncesi Gruplar Arasında Sistolik Ve Diyastolik Kan
Basıncı, Nabız, Solunum Sayısı (KB: Kan Basıncı, SS: Solunum Sayısı, SD: Standart
Sapma).
Panik Atağı +
Panik Atağı –
Sağlıklı Kontrol
(n=5)
(n=7)
(n=10)
p
Ort.
SD
Ort.
SD
Ort.
SD
Zorlama öncesi sistolik KB
114
5
120
11
106
17
0.13
Zorlama öncesi diyastolik KB
72.0
14
74
11
66
9
0.33
Zorlama öncesi nabız
77.0
16
72
6
71
8
0.49
Zorlama öncesi SS
18.4
3.5
18.0
2.0
17.6
2.0
0.83
41
CO2 zorlaması sonrası gruplar arasında sitolik ve diyastolik kan basıncı, nabız arasında
anlamlı farklılar olduğu gösterildi. Tukey testiyle gruplar arası karşılaştırma yapıldığında
panik atağı geçiren panik bozukluğu hastaları ile sağlıklı kontrollerin sistolik (p= 0.01) ve
diyastolik (p= 0.02) kan basıncı, nabız (p= 0.03) ortalamaları arasında anlamlı farklılıklar
vardı. Panik atağı geçirenler ile panik atağı geçirmeyenler ve panik atağı geçirmeyen hastalar
ile kontroller arasında vital bulgular arasında farklılık bulunamadı (Tablo 17).
Tablo 17: CO2 Zorlaması Öncesi Gruplar Arasında Sistolik ve Diyastolik Kan
Basıncı, Nabız, Solunum Sayısının Anova İle Karşılaştırılması:
Panik Atağı +
Panik Atağı –
Sağlıklı Kontrol
(n=5)
(n=7)
(n=10)
SD
Ort.
SD
Ort.
132
21
120
18
103
10
0.01
84
11
75
11
63
13
0.01
80
18
68
4.0
66
3.0
0.03
18.8
3.3
18.8
3.0
18.6
3.5
0.98
Zorlama sonrası sistolik
SD
p
Ort.
KB
Zorlama sonrası
diyastolik KB
Zorlama sonrası nabız
Zorlama sonrası SS
4.4.7. Gruplar Arasında Bazal ve CO2 Zorlaması Sonrası SPECT Verilerinin
Karşılaştırılması
4.4.7.1. Bazal SPECT
Grupların bazal SPECT verileri karşılaştırıldığında sağ ve sol parahipokampal ve sağ ve
sol girus temporalis medius bBKA’ında anlamlı farklılıklar bulunamadı. Ayrıca bu bölgelerin
sağ/sol oranları arasında da bir fark saptanmadı (Tablo 18).
42
Tablo 18: Bazal SPECT Görüntülerinde Belirlenen İlgi Alanlarının bBKA’nın
Anova İle Üç Grup Arasında Karşılaştırılması
Panik Atağı +
Panik Atağı –
Sağlıklı Kontrol
(n=5)
(n=7)
(n=10)
Ort.
Sağ girus temporalis
SD
Ort.
SD
p
Ort.
SD
0.86
0.08
0.84
0.10
0.87
0.05
0.65
0.70
0.05
0.68
0.08
0.71
0.05
0.78
0.72
0.04
0.70
0.09
0.74
0.05
0.53
0.86
0.07
0.79
0.11
0.88
0.04
0.06
0.99
0.05
1.06
0.05
0.99
0.06
0.07
0.96
0.05
0.98
0.08
0.95
0.07
0.80
medius bBKA
Sağ parahipokampal
girus bBKA
Sol parahipokampal
girus bBKA
Sol girus temporalis
medius bBKA
Girus temporalis medius
bBKA sağ/sol
Parahipokampal girus
bBKA sağ/sol
Sağ ve sol temporal bölge, sağ ve sol bazal gangliyonların bazal SPECT
görüntülemelerinin segmental analiz ile değerlendirilerek ölçülen bBKA’rı açısından gruplar
arasında anlamlı farklılık saptanmadı (Tablo19).
43
Tablo 19: Bazal SPECT Görüntülerinde Temporal Alan ve Bazal Gangliyonların
Segmental
Analizle
Ölçülen
bBKA’
larının
Anova
İle
Gruplar
Arasındaki
Karşılaştırılması
Panik Atağı +
Panik Atağı –
Sağlıklı Kontrol
(n=5)
(n=7)
(n=10)
p
Ort.
SD
Ort.
SD
Ort.
SD
Sağ temporal alan bBKA
0.97
0.03
0.97
0.04
1.02
0.09
0.28
Sol temporal alan bBKA
0.95
0.05
0.94
0.05
1.00
0.11
0.37
Temporal alan bBKA
1.03
0.03
1.02
0.02
1.02
0.05
0.95
0.86
0.06
0.85
0.05
0.91
0.09
0,23
0.83
0.04
0.85
0.08
0.87
0.08
0,60
0.85
0.06
0.88
0.07
0.92
0.10
0,34
0.79
0.04
0.85
0.08
0.86
0.10
0,34
1.01
0.07
0.97
0.05
1.07
0.29
0,56
1.04
0.04
1.00
0.05
1.01
0.05
0,48
sağ/sol
Sağ bazal gangliyon
maksimum bBKA
Sağ bazal gangliyon
ortalama bBKA
Sol bazal gangliyon
maksimum bBKA
Sol bazal gangliyon
ortalama bBKA
Bazal gangliyon maksimum
bBKA sağ/sol
Bazal gangliyon ortalama
bBKA sağ/sol
4.4.7.2. CO2 Zorlama Sonrası SPECT:
Zorlama sonrası üç grubun sağ ve sol parahipokampal girus ve girus temporalis medius
bBKA karşılatırılmasında anlamlı fark saptanmadı. Ancak sağ parahipokampal girus gruplar
arasında fark gösterme eğilimindeydi (Tablo 20).
44
Tablo 20: CO2 Zorlaması Sonrasında Üç Grup Arasında bBKA’nın Anova ile
Karşılaştırılması.
Panik Atağı +
Panik Atağı –
Sağlıklı Kontrol
(n=5)
(n=7)
(n=10)
p
Sağ girus temporalis medius
Ort.
SD
Ort.
SD
Ort.
SD
0.83
0.04
0.87
0.05
0.86
0.08
0.55
0.66
0.05
0.74
0.04
0.70
0.06
0.05
bBKA
Sağ parahipokampal girus
*
bBKA
Sol parahipokampal girus
0.67
0.04
0.74
0.04
0.72
0.06
0.09
0.86
0.09
0.85
0.04
0.85
0.09
0.97
0.97
0.09
1.02
0.06
1.01
0.09
0.49
0.98
0.04
1.00
0.06
0.96
0.06
0.45
bBKA
Sol girus temporalis medius
bBKA bazal
Girus temporalis medius
bBKA sağ/sol
Parahipokampal girus
bBKA sağ/sol
Gruplar kendi içinde Tukey testi ile karşılaştırıldığında panik atağı geçiren hastalar ile
geçirmeyen hastaların sağ parahipokampal bBKA’da fark gösterildi. Panik atağı geçirenler ile
sağlıklı kontroller arasında ve panik atağı geçirmeyenler ile sağlıklı kontroller arasında
farklılıklar yoktu. (Tablo 21).
Tablo 21: CO2 Zorlaması Sonrasında Üç Grubun bBKA’nın Tukey Testiyle Grup
İçi İkili Karşılaştırılması (Tabloda Sadece Anlamlılık Gösteren Sağ Hipokampal Bölge
Karşılaştırması Mevcuttur.)
Sağ Parahiparahipokampal
+ PA /- PA
+ PA/ SK
-PA/SK
p
p
p
0.04*
0.46
0.22
45
Sağ ve sol temporal bölge, sağ ve sol bazal gangliyonların zorlama sonrası SPECT
görüntülemelerinin segmental analiz ile değerlendirilerek ölçülen bBKA’rı arasında anlamlı
farklılık saptanmadı (Tablo 22)
Tablo 22: Zorlama Sonrası SPECT Görüntülerinde Temporal Alan ve Bazal
Gangliyonların Segmental Analizle Ölçülen bBKA’ larının Anova İle Gruplar
Arasındaki Karşılaştırılması
Panik Atağı +
Panik Atağı –
Sağlıklı Kontrol
(n=5)
(n=7)
(n=10)
Ort.
SD
Ort.
SD
Ort.
SD
p
Sağ temporal alan bBKA
0.95
0.10
0.94
0.04
1.00
0.08
0.26
Sol temporal alan bBKA
0.92
0.08
0.91
0.04
0.96
0.05
0.21
Temporal alan sağ/sol
1.04
0.03
1.03
0.03
1.04
0.04
0.90
0.81
0.11
0.86
0.09
0.84
0.08
0,70
0.77
0.07
0.80
0.09
0.84
0.09
0,42
0.83
0.12
0.84
0.07
0.87
0.09
0,75
0.77
0.08
0.79
0.07
0.81
0.07
0,63
0.98
0.12
1.01
0.11
0.96
0.03
0,53
1.00
0.04
1.00
0.05
1.02
0.07
0,70
0.95
0.10
0.94
0.04
1.00
0.08
0.26
bBKA
Sağ bazal gangliyon
maksimum bBKA
Sağ bazal gangliyon
ortalama bBKA
Sol bazal gangliyon
maksimum bBKA
Sol bazal gangliyon
ortalama bBKA
Bazal gangliyon maksimum
bBKA sağ/sol
Bazal gangliyon ortalama
bBKA sağ/sol
Sağ temporal alan bBKA
46
4.5. ÜÇ GRUBUN BAZAL VE CO2 SONRASI SPECT VERILERININ
KARŞILAŞTIRILMASI
4.5.1.Panik Atak Geçiren Pb’lerin Bazal ve CO2 Sonrasi SPECT Verilerinin
Karşilaştirilmasi
Panik atak geçiren PB hastalarının bazal ve CO2 sonrası bBKA arasında istatiksel olarak
fark yoktu (Tablo 23).
Tablo 23: Panik Atak Geçiren PB Hastalarının Bazal ve CO2 Sonrası SPECT
Görüntülerinde Belirlenen İlgi Alanlarının bBKA’ nın Paired-Sample Test ile
karşılaştırılması
Bazal
Sağ Girus temporalis
CO2 zorlama sonrası
Ort.
SD
Ort.
SD
df
t
p
0.86
0.08
0.83
0.04
4
1.5
0.20
0.70
0.05
0.66
0.05
4
1.8
0.14
0.72
0.04
0.67
0.04
4
1.7
0.14
0.86
0.07
0.86
0.09
4
-0.06
0.95
0.99
0.05
0.97
0.09
4
0.5
0.64
0.96
0.05
0.98
0.04
4
-0.4
0.69
medius
Sağ parahipokampal
girus
Sol Girus temporalis
medius
Sağ parahipokampal
girus
Girus temporalis medius
sağ/sol
Parahipokampal girus
sağ/sol
47
4.5.2. Panik Atak Geçirmeyen PB’lerin Bazal ve CO2 Sonrası SPECT Verilerinin
Karşılaştırılması
Panik atak geçirmeyen PB hastalarının bazal ve CO2 sonrası bBKA arasında istatiksel
olarak anlamlı fark yoktu (Tablo 24).
Tablo 24: Panik Atak Geçirmeyen PB Hastalarının Bazal ve CO2 Sonrası SPECT
Görüntülerinde Belirlenen İlgi Alanlarının bBKA’ nın Paired-Sample Test ile
karşılaştırılması
Bazal
Sağ Girus temporalis
CO2 Zorlama Sonrası
df
t
0.05
6
-0.8
0.41
0.74
0.04
6
-1.4
0.20
0.09
0.74
0.04
6
-1.1
0.27
0.79
0.11
0.85
0.04
6
-1.4
0.19
1.06
0.05
1.02
0.06
6
0.9
0.38
0.98
0.08
1.00
0.06
6
-0.4
0.68
Ort.
SD
Ort.
SD
0.84
0.10
0.87
0.68
0.08
0.70
p
medius
Sağ parahipokampal
girus
Sol Girus temporalis
medius
Sağ parahipokampal
girus
Girus temporalis
medius sağ/sol
Parahipokampal girus
sağ/sol
48
4.5.3.
Sağlıklı
Kontrollerin
Bazal
ve
CO2
Sonrası
SPECT
Verilerinin
Karşılaştırılması:
Sağlıklı kontrollerin bazal ve CO2 sonrası bBKA arasında istatiksel olarak fark yoktu
(Tablo 25).
Tablo 25: Sağlıklı Kontrollerin Bazal Ve CO2 Sonrası SPECT Görüntülerinde
Belirlenen İlgi Alanlarının bBKA’nın Paired-Sample Test ile karşılaştırılması
Bazal
CO2 zorlama sonrası
df
t
p
0.02
9
0.3
0.72
0.70
0.01
9
0.7
0.45
0.01
0.72
0.01
9
1.4
0.19
0.88
0.01
0.85
0.02
9
0.9
0.38
0.99
0.02
1.01
0.02
9
-0.9
0.36
0.95
0.02
0.96
0.01
9
-0.4
0.65
Ort.
SD
Ort.
SD
Sağ Girus temporalis medius
0.87
0.01
0.86
Sağ parahipokampal girus
0.71
0.01
Sol Girus temporalis medius
0.74
Sağ parahipokampal girus
Girus temporalis medius
sağ/sol
Parahipokampal girus
sağ/sol
49
BEŞİNCİ BÖLÜM
5.TARTIŞMA
Çalışmamızda eş tanı varlığı bir dışlama ölçütü olarak alınmakla birlikte, anksiyete
düzeyleri ve depresif semptomların varlığını değerlendiren ölçeklerin (HAMA, HAMD)
puanları panik bozukluğu grubunda sağlıklı kontrollerden yüksektir. Panik bozukluğu
hastalarında yüksek düzeyde anksiyete hastalığın doğal görünümlerinden olan beklenti
anksiyetesi ve eş tanılı eşik altı anksiyete bozukluklarıyla ilişkili olabilir.
Anksiyete belirtilerinin bizzat kendisinden korkma ile karakterize olan “anksiyete
duyarlığı”, panik bozukluğunun gelişmesinde rol oynayan bilişsel bir risk faktörü olarak kabul
edilmektedir (122). Anksiyete duyarlığı yüksekliğinin, öyküde panik bozukluğu olmasa bile
beklenmeyen panik ataklarının gelişiminde bir ön belirleyici olduğu gösterilmiştir (123).
Panik bozukluğunun gidişinde bağımsız risk faktörü olan (124) anksiyete duyarlılığı puanları
panik bozukluğu grubunda sağlıklı kontrollerden daha yüksek bulunmuştur. CO2 zorlaması
yapılan bir çalışmada ADİ yüksekliğinin zorlamaya olan semptomatolojik yanıtı
yordayabildiği, ancak bilişsel yanıtlar için yordayıcılığın bulunmadığı bildirilmiştir (125).
Çalışmamızda ADİ puanları CO2 zorlaması ile panik atağı yaşayanlarda panik atağı olmayan
panik bozukluğu hastalarından farklı bulunmamıştır. Benzer şekilde Koszycki ve
arkadaşlarının (2001) % 35 CO2 inhalasyonuyla yaptıkları çalışmasında da, zorlamaya yanıt
olarak çıkan bedensel semptomların, öznel anksiyete düzeyi ve zorlamayla ilişkili bedensel
semptomlardan korkma ile ilgisi gösterilmemiştir (126).
Panik atağı olanlar ve olmayan PB hasta gruplarında, panik bozukluğunun kliniği benzer
olup, hastalık süresi, PBŞÖ’de ve PAÖ’de aldıkları puanlar açışından gruplar arasında
anlamlı bir farklılık yoktur. Bu bulgular, her iki grupta ölçülen hastalık şiddetlerinin eşdeğer
olduğunu yansıtmaktadır.
Çalışmamızda panik atağını tanımlamada hem APE ve GAÖ kullanıldı. APE özellikle
zorlama çalışmalarında tanımlamada GAÖ ise zorlamaya olan global anksiyete yanıtını
değerlendirmek için tercih edilmektedir (127). Her iki ölçeğin toplam puanları zorlama öncesi
panik atağı geçirenler ve geçirmeyenlerde sağlıklı kontrollerden daha yüksek bulunurken,
panik atağı olan ve olmayanlar arasında bir farklılık göstermemiştir. Zorlama sonrasında ise
GAÖ puanları panik atağı olanlar ile olmayanlar arasında ve panik atağı olanlar ile sağlıklı
50
kontroller arasında istatiksel bir farklılık gösterirken, panik atağı olmayanlar ve sağlıklı
kontroller arasında farklılık göstermemiştir. Bu bulgu deneysel prosedüre alışma ile birlikte
durumsal anksiyete düzeyinin azalmasıyla (128) ilişkili olabilir. APE puanları zorlama
sonrasında, panik atağı olanlar ile hem panik atağı yaşamayan hastalar hem de sağlıklı
kontroller arasında ve panik atağı olmayan PB hastaları ile sağlıklı kontroller arasında
farklılık göstermektedir. Bulgularımız, hastalığın ve araştırma prosedürlerinin doğasıyla
uyumludur ve APE’nin özellikle zorlama çalışmalarında C02’ye bağlı olan değişimleri
değerlendirmede daha kullanışlı olduğunu destekler niteliktedir (127).
Zorlama öncesinde nabız ve tansiyon arteryel (TA) ve solunum sayısı açısından gruplar
arasında farklılık bulunmayıp, zorlama sonrasında panik atağı olanlarda sistolik ve diyastolik
TA ve nabız sayısı sağlıklı kontrollerden farklı bulunmuştur. CO2 zorlaması ve laktat ile
oluşan panik ataklarında sistolik ve diyastolik TA’da değişim, kalp hızında artış bildirilmekle
birlikte, her panik atağı sırasında otonomik aktivasyon olmamakta, panik atakları ortaya çıkan
fizyolojik ve bilişsel cevapların değişken olduğu bir yapı sergilemektedir (3).
Bölgesel nöronal aktivite ile bBKA, kan hacmi, serebral metabolizma arasındaki ilişkiler
birçok araştırmacı tarafından gösterilmiştir. Panik bozukluğu hastalarının bölgesel nöronal
aktivitesinin ölçülmesi bozukluğun oluşumundan sorumlu nöronal işleyiş konusunda bilgi
verebilir. Nöroanatomik olarak periakuaduktal gri cevher, amigdala, hipokampus ve frontal
korteks panik bozukluğu belirtilerinin oluşumundan sorumlu olan düşünülen beyin alanları
olarak öne sürülmüştür (50). Beyin görüntüleme çalışmalarıyla bu bölgelerde saptanacak olan
değişiklikler yukarıda savunulan görüşü yalanlayabilir ya da doğrulayabilir. Son yirmi yılda
bu konuya yönelik çok sayıda beyin görüntüleme çalışması yapılmıştır.
PET çalışmalarında, sol/sağ parahipokampal (sağda artış) asimetri (11), ilaç
kullanmayan PB hastalarında sağ hipokampal bölge glukoz metabolizmasında artış (12),
imipramin kullanan hastalarda daha düşük hipokampal ve posterior inferior prefrontal sol/sağ
bölgesel serebral glukoz metabolizma (10), ilaç kullanmayan laktata duyarlı kadın hastalarda
sol parahipokampal ve hipokampal bölgelerde anlamlı olarak artmış glukoz metabolizması
(13), bilateral hipokampus aktivite artışı (99) gösterilmiştir. Serotonerjik bir agonist ve
panikojenik bir ajan olan D-fenfluramin kullanılarak yapılan bir O15 H2O-PET çalışmasında
sol posterior parietal ve superior temporal kortekste BKA akımında artış saptanmıştır (95). Bu
bulgular PB hastalarında hipokampal ve para hipokampal alanlarda fonksiyonel bir patoloji
51
olabileceğini düşündürmektedir. Başka yöntemlerle yapılan beyin görüntüleme çalışmaları da
benzer sonuçlar üretmiştir.
MRS ile dinlenme durumunda PB hastalarının sağ medial temporal bölgede (amigdala
ve hipokampusun bir bölümü) kreatinin + fosfokreatinin düzeyinin düşük olduğu saptanmış
ve bu bulgunun sağ medial temporal bölgedeki metabolizma artışının dolaylı bir göstergesi
olabileceği belirtilmiştir (90). İşlevsel MRG kullanılarak, PB olan hastalarda yüksek anksiyete
uyaran imgelerin başka beyin bölgeleri ile birlikte hipokampusta da artmış aktiviteye yol
açtıkları bildirilmiştir (84).
Yapısal beyin görüntüleme çalışmalarında da temporal bölge anormallikleri sık
saptanmıştır (78,79, 80, 82). Uchida (2003) ve arkadaşlarının çalışmasında PB hastalarında
sol temporal lob hacminin daha küçük olduğu saptanmış, ayrıca istatiksel anlamlılığa
ulaşmamakla birlikte sağ temporal lob, sağ ve sol amigdala, ve sol hipokampal hacim
azalmaları da saptanmıştır (79).
Massana ve arkadaşlarının (2003) yaptığı VBM-MRG
çalışmasında sol parahipokampal girus gri madde dansitesi azalmış olarak saptanmıştır (78).
Aynı grubun yaptığı başka bir volumetrik MRG çalışmasında ise temporal lob ve hipokampal
hacimler arasında fark saptanmamıştır (77).
Sonuç olarak, her çalışmada gösterilmese bile, hipokampal, parahipokampal alanların
ve özellikle superior ve medial girus olmak üzere, temporal bölgenin PB patofizyolojisinde
önemli rol oynadığı doğrulanmıştır. Ancak yapısal ve/veya işlevsel sorunun sağda mı, solda
mı yoksa bilateral mi olduğu konusu halen açıklığa kavuşmamıştır. Ek olarak bu bölgelerde
metabolizmanın çoğu çalışmada artmış ya da bazı çalışmalarda azalmış olduğu
bildirilmektedir.
Biz de bu çalışmada panik bozukluğu hastaları ve sağlıklı kontrollerde beyin kan
akımının parahipokampal girus (hipokampusu da içeren) ve lateral temporal girus (girus
temporalis medius) olası farklılıklarını ve anksiyojenik bir ajan olan % 5 CO2 ve % 95 O2
karışımının solutulmasının, bu bölgelerdeki bölgesel beyin kan akımına olası etkilerini
SPECT kullanarak araştırdık. Ayrıca temporal lob ve bazal gangliyonlardaki bBKA’da
değerlendirildi. Çalışmamızda daha önce BKA’nın ölçüldüğü SPECT çalışmalarında ve
metabolizmanın ölçüldüğü PET çalışmalarında birbiriyle çelişen farklılıkların görüldüğü
parahipokampal girusun incelenmesi özellikle hedef alınmıştır. Ayrıca segmental analiz
yöntemiyle temporal lob -lateral temporal girus (girus temporalis medius) ROI (ilgi alanı)
alınarak- ve bazal gangliyonlar değerlendirilmiştir.
52
5.1. Bazal SPECT değerlendirmesi
PB hastaları ile sağlıklı kontrollerin dinlenme durumundaki tespit edilen sağ ve sol
parahipokampal girus, lateral temporal girus bBKA’larının karşılaştırılmalarında istatiksel
olarak anlamlı farklılıklar saptanmadı. Ayrıca gruplar arasında parahipokampal girus ve
lateral temporal alan bBKA’da sağ/sol asimetrisi gözlemlenmedi. Segmental analizde de,
temporal alanda (superior, medius ve inferior) ve bazal gangliyonlarda iki grup arasında bir
farklılık yoktu. Bulgularda çelişkiler bulunmakla birlikte, anormalliklerin gözlendiği bildirilen
bu bölgelerde, başka SPECT çalışmalarının çoğunda panik bozukluğu olan hastalardan
dinlenme anında alınan görüntülerde hippokampal, parahipokampal ve temporal bölgelerde
farklılıklar olduğu bildirilmiştir.
Örneğin, De Cristofaro ve arkadaşlarının (1993) hiç ilaç kullanmış ve laktata duyarlı
olduğu bilinen yedi PB ve beş sağlıklının dinlenme durumundaki bBKA’larını değerlendirdiği
SPECT çalışmasında, bilateral hipokampal kan akımında önemli bir azalma saptanmıştır. Bu
çalışmada ayrıca PB olanlarda inferior frontal kortekste önemli bir sağ/sol bBKA asimetrisi
ve sol oksipital korteks kan akımında ise belirgin artış olduğu gösterilmiştir. Sonuç olarak
inferior frontal bölge ve sol oksipital korteksteki kan akımı artışının çalışma prosedürü
boyunca oluşan anksiyete ile ilişkilendirilirken, bilateral hipokampal hipoperfüzyonun panik
bozukluk için daha karakteristik bir bulgu olabileceği ve hipokampal alanın PB patofizyolojisi
için önemli rol oynadığı öne sürülmüştür (9). Çalışmamızdaki örneklemin daha büyük
olmasına ve kullanılan SPECT çözünürlüğünün daha fazla olmasına karşın PB hastalarında
gösterilen hipokampal hipoperfüzyon bizim çalışmamızda saptanamamıştır. Bu çalışmadaki
küçük örneklem grubunun olması ve çok sayıda alanın karşılaştırılmış olmasının tip-I ve TipII hataya yol açabileceği araştırmacılar tarafından belirtilmiştir. Bu çalışmada laktata duyarlı
olduğu bilinen hastaların çalışmaya alınmış olması bizim çalışmamızda hipokampal
perfüzyonun gösterilememesi açısından önemli bir nokta olabilir. Çalışmamızda hipokampusu
da içeren parahipokampal girus bir bütün olarak değerlendirilirken, De Cristofaro ve
arkadaşlarının (1993) yaptığı çalışmada hipokampal bölge ayrı olarak değerlendilmiştir. Fakat
SPECT çözünürlüğünün yeterli olmaması nedeniyle amigdala ve parahipokampal girusun bazı
bölümleri tam olarak ayrılamamıştır. Bu çalışmanın bizim çalışmadan bir diğer farkı da
hastalara DSM-III-R ölçütlerine göre tanı konulmuş olmasıdır. Lee ve arkadaşlarının (2006)
psikotrop ilaç kullanan 22 PB hastasının ve 25 sağlıklıyla karşılaştırıldığı SPECT
53
çalışmasında dinlenme halinde sağ superior temporal bölgede bBKA azalması saptanmıştır
(101). Bu çalışmada SPM99 (istatiksel parametrik haritalama- statistical parametric mapping)
bilgisayar yazılım programı kullanılarak, 40-50 kesitin alınmasıyla elde edilen SPECT
görüntüleri karşılaştırılmıştır. Bizim çalışmamızda ise parahipokampal girus ve girus
temporalis medius ROI ile elle çizilerek bBKA’lar hesaplanmıştır. Ayrıca, temporal alan
bBKA’sı ise orbitomeatal çizgiye paralel olan ve orbitomeatal çizginin 3.2, 6.4 ve 9.6 mm
proksimalinden geçen transaksiyal kesitler alınarak ve hastanemiz işlemleme ünitesinde var
olan program (ENTEGRA version 2.5202, GE. USA) kullanılarak ölçülmüştür. Bu çalışmada
bulunan
temporal
hipoperfüzyonun
bizim
çalışmamızda
gösterilememesi
SPECT
görüntülerinin değerlendirilmesindeki söz konusu yöntemsel farklılıklara dayanıyor olabilir.
Ayrıca, bu çalışmadaki hastaların psikotrop ilaç kullanıyor olması sonuçları etkilemiş olabilir.
Temporal yapılarda bBKA değişiklikleri olduğunu bildiren çalışmalarla bizim
bulgularımız uyuşmamaktadır. Ancak bulgularımızla paralellik gösteren araştırma sonuçları
da mevcuttur. Lucey ve arkadaşlarının (1997), 15 OKB, 16 TSSB, 15 PB ve 15 sağlıklı
kontrolün bBKA’larını SPECT kullanarak karşılaştırdıkları çalışmada PB olan hastaların
hipokampal bölgeyi içeren medial temporal bölgelerinde farklılık olmadığı bildirilmiştir
(129). Eren ve arkadaşlarının (2002), ilaç kullanmayan 22 panik bozukluğu hastası ve 19
sağlıklı kontrol ile yaptığı SPECT çalışmasında da bizim çalışmamızla benzer şekilde,
dinlenme durumundayken medial (parahipokampal ve hipokampal alanı içeren) ve lateral
temporal alanlarda bir farklılık saptanamamıştır. Söz konusu çalışmada da DSM- IV tanı
sistemine göre PB (agorafobisi olan ve olmayan) ölçütlerini karşılayan, herhangi bir
psikiyatrik eş tanısı bulunmayan, fizik ve nörolojik muayenede ve laboratuar bulgularında
anormallik olmayan hastalar alınmıştı (100). Bizim çalışmamızda hastalar en az 1 aydır
psikotrop ilaç kullanmamaktaydı.
Ayrıca çalışmamızda PB ve sağlıklı kontrollerin dinlenme sırasındaki bazal gangliyon
bBKA arasında da fark saptanmamıştır. PB belirtilerinin şiddetli ve çeşitli doğası nedeni ile
bazal gangliyonlar veya limbik sistem gibi subkortikal beyin bölgelerinin önemli olabileceği
de öne sürülmüştür. Yoo ve arkadaşlarının (2005) PB hastalarında yaptığı bir VBM-MRG
çalışmasında, bilateral putamen gri madde hacminde kontrollere göre istatistiksel anlamlılığa
ulaşan bir azalmanın bulunduğu saptanmış olup, hastaların PBŞÖ puanları bu azalmayla
negatif korelasyon gösterilmiştir(75). Ham ve arkadaşlarının (2007) yaptığı bir H-MRS
çalışmasında panik bozukluğu hastalarında SK’larda farklı olarak anterior singulat ve bazal
54
gangliyonlarda GABA düzeyi anlamlı biçimde azalmış, buna karşılık kolin ve laktat
düzeylerinin ise anlamlı olarak artmış olduğu bulunmuştur. Yazarlar PB patofizyolojisinde
anterior singulat kortekste ve bazal gangliyonlardaki GABA işlevindeki ve enerji
metabolizmasındaki değişikliklerin önemli rolü oynayabileceğini öne sürmüşlerdir (88).
Reiman ve arkadaşları (1989) laktat ile indüklenen panik atağı olan hastaların bilateral insular
korteks, lateral putamen, superior kollikulus, sol serebellar BKA’larında laktat ile panik atağı
geçirmeyen hastalara ve kontrollere oranla önemli bir artış olduğunu saptamışlardır (130). Bu
çalışma bulguları PB’da bazal gangliyonların önemli rolü olabileceğini düşündürtmekle
birlikte bu bölgeyi hedef alan çalışmalar sınırlı sayıdadır.
Çalışmamızda, sağlıklı kontrol ve PB gruplarının dinlenme durumunda bazal
gangliyonları bBKA’ları karşılaştırıldığında anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Öne
sürülenin aksine, bazal gangliyonların panik belirtilerinin oluşumda bir rol oynamamaları da
mümkündür. Ancak bu bulgumuzun daha geniş panik bozukluğu hasta örneklemlerinde
tekrarlanması gereklidir.
Parahipokampal bölgede ki anormalliğin birkaç nedeni olabilir. Bunlardan bir tanesi
metabolik artışın bu bölgeye gelen afferentlerin (hipokampus, subikulum, entorinal korteks,
çoklu duysal assosiasyon bölgeleri, amigdala, rafhe çekirdekleri, lokus seroleus) terminal sinir
uçlarındaki aktivite artışından kaynaklanma olasılığıdır. Bu bölgelerden ikisinin -hipokampus
ve lokus seroleus- anksiyete bozukluklarının nörobiyolojisinde önemli rol oynadığı
bilinmektedir. PB’ye yatkınlığın parahipokampal bölgeye gelen afferent projeksiyonlardaki
aktivite artışıyla ilgili olduğu düşünülürse, panik atağının kendisi de, bu bölgeden çıkan
efferentlerledeki (hipotalamus, septum, amigdala, hipokampus, medial frontal korteks ve
posterior singulat girus) aktivite artışıyla ilişkili olabilir. Bu efferent bölgelerin panikojenik
ajanlarla uyarılarak, bu uyarım öncesinde ve sonrasında bBKA ölçümü bize yeni bilgiler
sağlayabilir (8). Çalışmamızın ikinci kısmı bu soruya yanıt aramaktaydı.
5.2. CO2 zorlaması sonrasındaki SPECT değerlendirmeleri
Çalışmamızda, varsayımımızın aksine, % 5 CO2 ile zorlama sonrasında, zorlama sonrası
PA geçirenler hastalar, PA geçirmeyenler hastalar ve PA geçirmeyen sağlıklı kontrollerde
ilgili beyin bölgelerinin bBKA’ları karşılaştırıldığında, bu gruplar arasında bir farklılık
saptanmamıştır. Ayrıca, üç grubun her birinin dinlenme durumundaki bBKA’ları ile % 5 CO2
55
ile zorlama sonrasındaki bBKA’ları arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık
saptanmamıştır.
Geçmiş literatürde panik bozukluğu hastalarındaki panik ve anksiyete uyarımının
anormal global ve hemisferik BKA cevabına neden olabileceği ile ilişkili kanıtlar mevcuttur.
Stewart ve arkadaşları (1988), laktat infüzyonu ile panik atağı geçirmeyen panik bozukluğu
hastaları ile sağlıklı kontrollerde hemisferik BKA’da artış bulurken, laktat infüzyonu ile panik
atağı geçiren hastalarda ise minimal bir artış veya azalma olduğunu bulmuşlardır (14).
Reiman ve arkadaşları da (1997) laktat infüzyonu sonrasında benzer bir cevap
gözlemlediklerini rapor etmişlerdir. Bu çalışmada da panik atağı geçirmeyen PB’ler ile
sağlıklıların tüm BKA artarken, panik atağı geçiren PB hastalarında bu artış gözlenmemiştir
(131). Matthew ve arkadaşları (1988), CO2 uygulaması sonrasında sağlıklı kontroller ile PB
hastalarının bBKA’ları arasında bizim çalışmamıza benzer şekilde bir fark bulamamışlardır.
Bununla birlikte, CO2 uygulaması sırasında anksiyete yaşayan hastaların ve kontrollerin
bBKA’sı, anksiyete yaşamayan deneklerden daha az yükselmiş olarak bulunmuştur (132).
Bu çalışmamızda kullanılan deneysel tasarımının benzerini kullanan bir PET çalışması
sonuçları ayrıntılı olarak tartışılmaya değerdir. Ponto ve arkadaşları (2002), % 35 CO2- % 65
02 zorlamasına olan yanıtı, yüksek pCO2 ’nin vazodilatatör etkisinin yatışmasından sonra
15O2-H20 PET ile incelemişlerdir. Araştırmacılar 14 PB ile 12 sağlıklı kontrolün “pCO2’ye
göre düzeltilmiş gBKA’larını” karşılaştırmıştır. Bu çalışmada PB olanlar ile kontrollerin
PCO2 düzeyleri arasında fark saptanmamış, ancak PB olanların hava solutulması (plasebo) ve
CO2 solutulması sonrasındaki gBKA’ları karşılaştırıldığında; CO2 zorlamasından sonra
gBKA’ında bir azalma görülür iken, düzeltilmiş pCO2-düzeltilmiş gBKA’ında farklılık
bulunmamıştır. Sağlıklı kontrollerde ise, hava veya CO2 solutulma ertesinde gBKA’da bir
değişme görülmemiş ama pCO2-düzeltilmiş gBKA’ında bir artış olduğu gösterilmiştir. PB
bozukluğu olan hastaların, özellikle semptomatik olduklarında, zorlamaya yanıt olarak
anormal bir gBKA dağılımı gösterdikleri ileri sürülmüştür (96).
Bizim çalışmamızda CO2 zorlamasıyla panik atağı geçiren hastalar, geçirmeyen hastalar
ve sağlıklı kontrollerin SPECT ile bBKA’ları arasında bir fark saptanmamıştır. Başka deyişle
çalışmanın ikinci varsayımı da doğrulanamamıştır. Bulgularımızın başta Ponto ve
arkadaşlarının (2002) bulguları olmak üzere mevcut literatürü desteklemeyişinin birçok
nedeni olabilir.
Bunlar:
56
1.Çalışmamızda hemisferik gBKA değerlendirilmeyip, özellikle parahipokampal girus,
temporal alan ve bazal gangliyonların hedef alınmış olması.
2.Yüksek pCO2 düzeyinin sağlıklı kontrollerde gBKA artırmasına rağmen pCO2’nin
normal seviyesine dönme süresi içinde, gBKA’nın da bazal düzeylerine döndüğü Ponto ve
arkadaşlarının (1996, 2002) çalışmalarında bulunmuştur (96). Çalışmamızda CO2 inhalasyonu
öncesinde, sırasında ve sonrasında teknik nedenlerden ötürü arteriyel pCO2 düzeyi
bakılamaması, CO2 inhalasyonunun arteriyel kan değerlerine nasıl yansıdığını görmemiz
açısından yöntemsel bir eksiklikti. Dolayısıyla elimizde pCO2 değerleri olmadığı için
düzeltilmiş BKA değerlerini de elde edemedik. CO2’nin sağlıklı gönüllülerde oluşturduğu
vazodilatasyona bağlı BKA artışını bile saptayamamamız, ya uyguladığımız % 5 CO2 ’nin
pCO2 değerlerine etki etmemiş olmasıyla ya da bir etki gösterse bile SPECT ile tarafımızdan
saptanamamış olmasıyla ilişkili olabilir.
3.CO2 zorlamasının % 5 CO2 steady-state yöntemiyle yapılmış olması daha önce
gösterilen perfüzyon farklılıklarının gösterilememesinde önemli bir nokta olabilir. Her ne
kadar % 5 CO2 panik ataklarını uyarmaktaysa da panik atağı oranı genellikle % 35 CO2
kullanılan çalışmalardan daha düşüktür. Ayrıca sağlıklı gönüllülerde yapılan çalışmalar % 7.5
CO2’nin otonomik arousal halini yansıtan bir anksiyete ve gerginlik yarattığı ve kan basıncı
ile kalp atım hızını arttırdığı, buna karşılık % 35 CO2’nin ise anksiyete düzeylerini arttırdığı
ve fizyolojik bir stres yanıtı oluşturduğu bildirilmiştir (133). Yazarlar, % 7.5 CO2’nin yaygın
anksiyete modeli olarak kullanılması gerektiğini öne sürmektedirler. Çalışmamızda CO2 ile
zorlama sonrası panik atağı geçiren PB hastalarının bazal ve CO2 zorlaması sonrasındaki
GAE ve APE skorlarında, sistolik ve diyastolik kan basıncı değerlerinde ve nabızlarında
istatiksel olarak anlamlı olan yükselmeler saptanmamıza rağmen ortaya çıkan bu yanıtın ne
kadarının % 5 CO2 inhalasyonunun etkisiyle ne kadarının deneysel prosedüre ikincil bir panik
atağı olduğunu klinik olarak ayırt etmemize olanak yoktur.
4.Ayrıca, gBKA’yı değil de, bazı ilgi alanlarının bBKA değerlendirmiş olmamız PET’e
göre SPECT çözünürlüğünün, düşük miktardaki kan akımı değişimleri saptamaktaki
yetersizliği bu iki araştırma arasındaki farklı sonuçlar açısından önemli olabilir.
Tukey testi ile CO2 zorlama sonrası bBKA’ları gruplar arasında karşılaştırıldığında
panik atağı geçiren PB hastaları ile panik atağı geçirmeyen PB hastaları arasında sağ
parahipokampal bölgede istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanırken; panik atağı
geçiren PB hastaları ile sağlıklı kontroller ve panik atağı geçirmeyen PB hastaları ile sağlıklı
57
kontrollerler arasında anlamlı farklılık saptanmamıştır. Bu farklılığın PA + olanların
indüksiyon sonrası bBKA ortalamalarının istatiksel olarak anlamlı olmayacak kadar düşmesi
ve PA –’lerin indüksiyon sonrası bBKA ortalamalarının ise istatistiksel olarak anlamlı
olmayan bir şekilde artması nedeniyle oluştuğu düşünüldü. Sağlıklıların ortalama bBKA’ları
ise dinlenme ve CO2 ertesindeki dönem arasında hiç değişim göstermemişti. Çalışmalar, hafif
anksiyetenin BKA’nda ve beyin metabolizma hızında artışa neden olduğunu, buna karşılık
şiddetli anksiyetenin ise, BKA’da bir azalmaya neden olduğunu göstermektedir (14, 132, 134,
135, 136,137). PA + olan hastaların şiddetli anksiyetesi olması nedeniyle bBKA’ları minimal
azalmış, PA – olanların ise hafif anksiyete artışı nedeniyle bBKA’ları artmış olması bu farkı
ortaya çıkarmış olabilir.
58
ALTINCI BÖLÜM
SONUÇLAR VE ÖNERİLER:
•
PB ve SK grupları arasında yaş veya cinsiyet farkı bulunmamaktadır. Medeni
durum ve çalışma durumu açısından hasta ve kontroller arasında anlamlı
farklılık bulunmamaktadır. Eğitim durumu ise hasta ve kontrol grubu arasında
farklılık göstermekte olup kontrol grubunun eğitim düzeyi daha yüksektir.
•
Hastaların ortalama hastalık süresi 6.4 yıl idi.
•
Hastalar çalışmaya alındıktan sonra ilk değerlendirmelerinde uygulanan PBŞÖ,
PAÖ, ADİ, HAMD, HAMA ölçeklerinde panik bozukluğu grubu ve sağlıklı
kontrol grubu arasında istatiksel anlamlı farklılıklar bulundu .
•
Bazal çekim öncesi yapılan Görsel Analog Ölçek ve Akut Panik Envanteri
toplam puan ortalamaları PB hastalarında SK’ lardan anlamlı düzeyde yükek
bulundu.
•
Bazal SPECT çekiminde, gruplar arasında sağ ve sol parahipokampal girus, sağ
ve sol girus temporalis medius bBKA’larında anlamlı farklılıklar saptanmadı.
Ayrıca gruplar arasında parahipokampal girus ve girus temporalis medius bBKA
sağ/sol oranında da bir farklılık yoktu.
•
PB hastaları ve kontrollerin bazal SPECT görüntülerinde Temporal Alan ve
Bazal Gangliyonların bBKA arasında fark saptanmadı.
•
Gruplar arasında zorlama öncesinde ölçümlenen vital bulgular açısından
istatiksel bir farklılık görülmedi.
•
Zorlama öncesi Akut Panik Envanteri ve Görsel Analog Ölçek toplam puanı
ortalamaları, panik bozukluğu grubunda, kontrol grubuna kıyasla anlamlı
düzeyde daha yüksek olarak saptanmıştır.
•
Yaş, cinsiyet, medeni durum, çalışma durumu açısından panik atağı geçiren
hastalar, panik atağı geçirmeyen hastalar ve sağlıklı kontroller anlamlı bir
farklılık saptanmamıştır.
•
Panik atağı geçirenler (Mean rank= 6.5), panik atağı geçirmeyenler (Mean rank=
9.5) ve sağlıklı kontroller (Mean rank= 15.4) arasında eğitim durumu açısından
anlamlı farklılık bulunduğu anlaşıldı.
59
•
Hastalık süreleri açısından panik atağı geçiren PB hastalar (ortalama 5,8 yıl, SD=
4.08) ile geçirmeyen PB hastaları (ortalama 4.2 yıl, SD= 2.92) arasında
istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu.
•
Taşıt tutması ve boğulma öyküsü üç grup arasında farklı değilken, uykuda panik
atağı öyküsünün bulunması panik atağı geçirenler ve geçirmeyenlerde farklı
değilken, her iki grupta sağlıklı kontrollerden arasında anlamlı bir yüksekti.
•
Toplam ADİ puan ortalamaları panik atağı geçiren ve geçirmeyen panik
bozukluğu hastalarında fark göstermezken; panik atağı geçiren hastalar ile panik
atağı geçirmeyen hastalarda kontrollere arasında göre anlamlı olarak yüksekti.
•
HAMA, HAMD, PBŞÖ, PAÖ toplam puan ortalamaları PA+ ve PA – PB‘ lerde
anlamlı fark göstermezken, bu iki grupta SK’ lara göre anlamlı olarak yüksekti.
•
Bazal GAÖ puanlarının toplamı panik atağı geçirenlerde kontrollere göre
anlamlı olarak yüksekken, panik atağı geçirenler ile geçirmeyenler arasında
anlamlı olmaya yakın bir farklılık vardı. Panik atağı geçirmeyenler ile kontroller
arasında ise anlamlı farklılık yoktu.
•
CO2 zorlaması öncesi GAÖ toplam puanları panik atağı geçirenlerde panik atağı
geçirmeyenlere ve kontrollere göre daha yüksekti. Panik atağı geçirmeyenler ile
kontroller arasında ise istatiksel olarak anlamlı bir fark yoktu.
•
CO2 zorlama sonrası GAÖ puanlarının toplamı panik atağı geçiren hastalarda
panik atağı geçirmeyen hastalar ve kontrollere göre belirgin düzeyde yüksekti.
Panik atağı geçirmeyenler ile kontroller arasında ise anlamlı fark yoktu.
•
Panik atağı geçiren grubun bazal GAÖ puanları toplamı ile zorlama öncesi GAÖ
puanları arasında fark bulunmazken, CO2 zorlama sonrası GAÖ puanları
toplamı bazal GAÖ puanları toplamından belirgin yüksekti.
•
CO2 zorlaması öncesi gruplar arasında sistolik ve diyastolik kan basıncı, nabız,
solunum sayısı arasında bir farklılık yoktu.
•
CO2 zorlaması sonrası panik atağı geçiren panik bozukluğu hastalarının sistolik
ve diyastolik kan basıncı, nabız ortalamaları SK’ lara göre anlamlı olarak
yüksekti. Panik atağı geçirenler ile panik atağı geçirmeyenler ve panik atağı
geçirmeyen hastalar ile kontroller arasında vital bulgular arasında farklılık
bulunamadı.
60
•
PA +, PA- ve SK’ ların bazal sağ ve sol parahipokampal ve sağ ve sol girus
temporalis medius bBKA’ında anlamlı farklılıklar bulunamadı. Ayrıca bu
bölgelerin sağ/sol oranları arasında da bir fark saptanmadı. Ayrıca üç grup
arasında sağ ve sol temporal bölge ile sağ ve sol bazal gangliyonların bazal
bBKA’rı açısından anlamlı fark yoktu.
•
Zorlama sonrası üç grubun sağ ve sol parahipokampal girus ve girus temporalis
medius bBKA karşılatırılmasında anlamlı fark saptanmadı. Ancak sağ
parahipokampal girus gruplar arasında fark gösterme eğilimindeydi. Sağ ve sol
temporal bölge, sağ ve sol bazal gangliyonların zorlama sonrası bBKA’rı
arasında anlamlı farklılık saptanmadı.
•
Panik atak geçiren PB hastalarının bazal ve CO2 sonrası bBKA arasında
istatiksel olarak fark yoktu.
•
Panik atak geçirmeyen PB hastalarının bazal ve CO2 sonrası bBKA arasında
istatiksel olarak anlamlı fark yoktu.
•
Sağlıklı kontrollerin bazal ve CO2 sonrası bBKA arasında istatiksel olarak fark
yoktu.
Bizim çalışmamızda PB hastaları ve SK’ ların dinlenme sırasındaki parahipokampal,
hipokampal alan, girus temporalis medius, temporal alan ve bazal gangliyonların
bBKA’ da farklılık saptanmadı. Nöroanatomik olarak periakuaduktal gri cevher,
amigdala, hipokampus ve frontal korteks panik bozukluğu belirtilerinin oluşumundan
sorumlu olan düşünülen beyin alanları olarak öne sürülmüştür (50). Daha önceki
çalışmalarda farklı tanı ölçütlerinin kullanılması, homojen gruplar alınmaması,
görüntülemelerin farklı yöntemlerle değerlendirilmiş olması nedeni ile çelişkili sonuçlar
mevcuttur. Ancak literatürde bizim çalışmamızla benzer bulguları bulan çalışmalar
olmakla birlikte laktata
yüksek
olmaması,
duyarlı hastaların alınmamış olması ve olgu sayısının çok
ayrıca
gBKAve
kortikal
bölgelerin
kan
akımlarının
değerlendirilmemiş olması bizim çalışmamızın kısıtlılığıdır. PA +, PA – ve SK’ ların
dinlenme sırasındaki bBKA ve CO2 zorlama sonrası bBKA arasında fark saptanmadı.
Çalışmamızda CO2 inhalasyonu öncesinde, sırasında ve sonrasında teknik nedenlerden
ötürü arteriyel pCO2 düzeyi bakılamaması, CO2 inhalasyonunun arteriyel kan
değerlerine nasıl yansıdığını görmemiz açısından yöntemsel bir eksiklikti. CO2’nin
61
sağlıklı
gönüllülerde
oluşturduğu
vazodilatasyona
bağlı
BKA
artışını
bile
saptayamamamız, ya uyguladığımız % 5 CO2’nin pCO2 değerlerine etki etmemiş
olmasıyla ya da bir etki gösterse bile SPECT ile tarafımızdan saptanamamış olmasıyla
ilişkili olabilir. Ayrıca CO2 zorlama sonrası PA+, PA- PB hastalarının ve SK’ ların
bBKA karşılaştrıldığında anlamlı fark bulunmazken, PA+ ve PA – PB’ lerin sağ
parahipokampal bBKA’ da anlamlı fark saptandı. Bu farklılığın PA + olanların
indüksiyon sonrası bBKA ortalamalarının istatiksel olarak anlamlı olmayacak kadar
düşmesi ve PA –’lerin indüksiyon sonrası bBKA ortalamalarının ise istatistiksel olarak
anlamlı olmayan bir şekilde artması nedeniyle oluştuğu düşünüldü. Çalışmalar, hafif
anksiyetenin BKA’nda ve beyin metabolizma hızında artışa neden olduğunu, buna
karşılık şiddetli anksiyetenin ise, BKA’da bir azalmaya neden olduğunu göstermektedir
(14, 132, 134, 135, 136,137). Daha yüksek sayıda olgu ile daha yüksek CO2 kullanarak
ve pCO2’ nin monitorize edilebildiği çalışmalar panik bozukluğunu nöroanatomik
patofizyolojisini açıklamada yol gösterici olacaktır.
62
YEDİNCİ BÖLÜM:
KAYNAKLAR
1.
Sasaki I, Akiyoshi O, Sakurai R. Carbondioxide induced panic attack in panic
disorder in Japan. Biol Psychiatry 1996; 20:1145-157.
2.
Laszlo
A, Klein DF, Gorman JM. Carbon dioxide hypersesitivity,
hyperventilation and panic disorder. Am J Psychiatry 1993; 150: 1149-157.
3.
Alexander Bystritsky, Michelle Craske, Emanuel Maidenberg. Autonomic
Reactivity Of Panic Patients During C02 İnhalation Procedure. 2000; Depression And
Anxiety ll: 15-26
4.
Martinez JM, Coplan JD, Browne ST. Hemodynamic response to respiratory
challenges in panic disorder. J Psychosom Res 1998; 44: 153-61.
5.
Klein DF. False suffocation alarms, spontaneous panics, and related conditions:
an integrative hypothesis. Arch Gen Psychiatry 1993; 50: 306-17.
6.
Klein DF. Testing the suffocation false alarm theory of panic disorder. Anxiety
1994; 1 :1-7.
7.
Papp LA, Martinez J, Klein DF , Coplan JD. Respiratory psychophysiology of
panic disorder three respiratory challenges in 98 subjects. Am J Psychiatry 1997; 154: 155765.
8. Reiman EM, Raichle ME, Butler FK ve ark. A focal brain abnormality in panic
disorder, a severe form of anxiety. Nature. 1984; 310 : 683-685.
9.
De Cristofaro MT, Sessarego A, Pupi A ve ark. Brain perfusion abnormalities
in drug naive, lactate-sensitive panic patients: a SPECT study. Biol Psychiatry 1993; 33: 50512.
10.
Nordahl TE, Murray BS, Chawki Benkelfat, William ES. ve ark. Regional
Cerebral Metabolic Assymetries Replicated in an İndependent Group of Patients with panic
disorder. Biological Psychiatry 1998; 44, 998-1006
11.
Reiman EM, Raichle ME, Robins E, ve ark. The application of positron
emission tomography to the study of panic disorder. Am J Psychiatry 1986; 143: 469-477 .
12.
Nordahl TE, Semple WE, Gross ve ark. Cerebral glucose metabolic differences
63
in patients with panic disorder. Neuropsychopharmacology 1990; 3: 261-72.
13.
Bisaga A, Katz JL, Antonini A ve ark. Cerebral glucose metabolism in women
with panic disorder. Am J Psychiatry 1998; 155: 1178-83.
14.
Stewart RS, Devous MD, Rush AJ ve ark. Am J Psychiatry 1988 ; 145 : 442-9.
15.
Weissman MM, Bland RC, Canino GJ ve ark. The cross-national epidemiology
of panic disorder. Arch Gen Psychiatry 1997; 54: 305-309.
16.
Kessler RC, McGonagle KA, Zhao S, ve ark. Lve ifetime and 12-month
prevalence of DSM-III-R psychiatric disorders in the United States: results from the National
Comorbidity Survey. Arch Gen Psychiatry 1994; 51: 8-19.
17.
Kessler RC, Chiu WT, Jin R ve ark. The epidemiology of panic attacks, panic
disorder, and agoraphobia in the
National Comorbidity Survey Replication. Arch Gen
Psychiatry 2006; 63: 415-24.
18.
Sheikh JI, Leskin GA, Klein OF. Gender differences in panic disoder: findings
from the national comorbidity survey. Am J Psychiatry 2002; 159: 55-8.
19.
Smoller JW, Gardner-Schuster E, Covino J. The genetic basis of panic and
phobic anxiety disorders. Am J Med Genet Part C Semin Med Genet 2008; 148: 118–26.
20.
Shih RA, Belmonte PL, Zandi PP. A review of the evidence from family, twin
and adoption studies for a genetic contribution to adult psychiatric disorders. Int Rev
Psychiatry 2004; 16: 260-83
21.
Hettema JM, Neale MC, Kendler KS. A review and meta-analysis of the
genetic epidemiology of anxiety disorders. Am J Psychiatry 2001; 158: 1568-78.
22.
Bellodi L, Perna G, Caldirola D, Arancio C, Bertani A, Di Bella D. CO2-
induced panic attacks: a twin study. Am J Psychiatry 1998; 155: 1184-8.
23.
Scherrer JF, True WR, Xian H, Lyons MJ, Eisen SA, Goldberg J ve ark.
Evidence for genetic influences common and specific to symptoms of generalized anxiety and
panic. J Affect Disord 2000; 57: 25-35.
24.
Hettema JM, Prescott CA, Myers JM, Neale MC, Kendler KS. The structure of
genetic and environmental risk factors for anxiety disorders in men and women. Arch Gen
Psychiatry 2005; 62: 182-9.
25.
Lépine JP, Pélissolo A. Epidemiology, comorbidity and genetics of panic
disorder. Nutt DJ, Ballenger JC, Lépine JP (eds). Panic Disorder Clinical Diagnosis,
Management and Mechanisms. London, Martin Dunitz Ltd, 1999; 9-23.
64
26.
Monkul E, Onur E, Alkin T. Panik Bozukluğun Patogenezi. Tükel R, Alkın T
(ed.) Anksiyete Bozuklukları. Ankara; Türk Psikiyatri Derneği, 2006; 99-125.
27.
Charney DS, Heninger GR, Breier A. Noradrenergic function in panic anxiety.
Effects of yohimbine in healthy subjects and patients with agoraphobia and panic disorder.
Arch Gen Psychiatry 1984; 41: 751-63.
28.
Abelson JL, Glitz D, Cameron OG ve ark. Endocrine, cardiovascular, and
behavioral responses to clonidine in patients with panic disorder. Biol Psychiatry 1992; 32:
18-25.
29.
Bailey JE, Argyropoulos SV, Lightman SL, Nutt DJ. Does the brain
noradrenaline network mediate the effects of the CO2 challenge? J Psychopharmacol 2003;
17: 252-9.
30. Stahl SM., Munter N. Stahl's Essential Psychopharmacology: Neuroscientific Basis
and Practical Applications Seccond ed. 2008; New York,Cambridge University Pres: 34650.
31.
Nash JR, Sargen PA, Rabiner EA, Hood SD, Argyropoulos SV, Grasby RM ve ark.
Altered 5HT1A binding in panic disorder demonstrated by positron emission tomography.
Eur Neuropsychopharmacol 2004; 14 (Suppl 3): 322-3.
32.
Neumeister A, Bain E, Nugent AC, Carson RE, Bonne O, Luckenbaugh DA ve
ark. Reduced serotonin 1A receptor binding in panic disorder. J Neurosci 2004; 24: 589-91
33.
Maron E, Kuikka JT, Shlik J, Vasar V, Vanninen E, Tiihonen J. Reduced brain
serotonin transporter binding in patients with panic disorder. Psychiatry Res 2004; 132: 173–
81.
34.
Nutt DJ, Glue P, Lawson C, Wilson S. Evidence for altered benzodiazepine
receptor sensitivity in panic disorder: effects of benzodiazepine receptor antagonist
flumazenil. Arch Gen Psychiatry 1990; 47: 917-25
35.
Malizia AL, Cunningham VJ, Bell CJ, Liddle PF, Jones T, Nutt DJ. Decreased
brain GABA(A)-benzodiazepine receptor binding in panic disorder: preliminary results from
a quantitative PET study. Arch Gen Psychiatry 1998; 55: 715-20
36.
Bremner JD, Innis RB, White T, Fujita M, Silbersweig D, Goddard AW ve ark.
SPECT [I-123]iomazenil measurement of the benzodiazepine receptor in panic disorder. Biol
Psychiatry 2000; 47: 96-106.
37.
Goddard AW, Mason GF, Almai A, Rothman DL, Behar KL, Petroff OA ve
65
ark. Reductions in occipital cortex GABA levels in panic disorder detected with 1h-magnetic
resonance spectroscopy. Arch Gen Psychiatry 2001; 28: 556-61.
38.
Bradwejn J, Koszycki D, Meterissian G. Cholecystokinin-tetrapeptide induces
panic attacks in patients with panic disorder. Can J Psychiatry 1990; 35: 83-5.
39.
van Megen HJ, Westenberg HG, den Boer JA, Haigh JR, Traub M.
Pentagastrin induced panic attacks: enhanced sensitivity in panic disorder patients.
Psychopharmacology (Berl) 1994; 114: 449-55.
40.
Kim J, Gorman J. The psychobiology of anxiety. Clin Neurosci Res 2005; 4:
335-47.
41.
Strohle A, Romeo E, di Michele F, Pasini A, Hermann B, Gajewsky G ve ark.
Induced panic attacks shift gamma-aminobutyric acid type A receptor modulatory neuroactive
steroid composition in patients with panic disorder: preliminary results. Arch Gen Psychiatry
2003; 60: 161-8
42.
Wedekind D, Bandelow B, Broocks A, Hajak G, Rüther E. Salivary, total plasma and
plasma free cortizol in panic disorder. J Neural Transm 2000; 107: 831-7.
43.
Abelson JL, Khan S, Liberzon I, Young EA. HPA axis activity in patients with
panic disorder: review and synthesis of four studies. Depress Anxiety. 2007; 24: 66-76.
44.
Klein DF. Response differences of spontaneous panic and fear. Arch Gen
Psychiatry 2002; 59: 567-9.
45.
Graeff FG, Garcia-Leal C, Del-Ben CM, Guimares FS. Does the panic attack
activate the hypothalamic-pituitary-adrenal axis? Ann Braz Acad Sci 2005; 77: 477-91.
46.
Abelson JL, Khan S, Lyubkin M, Giardino N. Respiratory irregularity and
stress hormones in panic disorder: exploring potential linkages. Depress. Anxiety 2008; 25:
885-7.
47.
Correa M, Font L. Is there a major role for adenosine A2A receptors in anxiety? Front
Biosci 2008; 13: 4058-70.
48.
Masdrakis VG, Markianos M, Vaidakis N, Papakostas YG, Oulis P. Caffeine
challenge and breath-holding duration in patients with panic disorder. Prog. Neuropsychopharm.
Biol Psyc.. 2009; 33: 41-4. Epub 2008 Oct
49.
Gorman JM, Liebowitz MR, Fyer AJ, Stein J. A neuroanatomical hypothesis
for panic disorder. Am J Psychiatry 1989; 146: 148-61.
50.
Gorman JM, Kent JM, Sullivan GM, Coplan JD. Neuroanatomical hypothesis
of panic disorder, revised. Am J Psychiatry 2000; 157: 493-505.
66
51.
Davis M. The role of the amygdala in fear and anxiety. Annu Rev Neurosci
1992; 15: 353-75.
52.
Takeuchi Y, McLean JH, Hopkins DA: Reciprocal connections between the
amygdala and parabrachial nuclei: ultrastructural demonstration by degeneration and axonal
transport of horseradish peroxidase in the cat. Brain Res 1982; 239: 583–588.
53.
Price JL, Amaral DG: An autoradiographic study of the projections of the
central nucleus of the monkey amygdala. J Neurosci 1981; 1: 1242–1259.
54.
Cedarbaum JM, Aghajanian GK: Afferent projections to the rat locus coeruleus
as determined by a retrograde tracing technique. J Comp Neurol 1978; 178: 1–16.
55.
Dunn JD, Whitener J: Plasma corticosterone responses to electrical stimulation
of the amygdaloid complex: cytoarchitectural specificity. Neuroendocrinology 1986; 42: 211–
217.
56.
De Oca BM, DeCola JP, Maren S, Fanselow MS. Distinct regions of the
periaqueductal gray are involved in the acquisition and expression of defensive responses. J
Neurosci 1998; 18: 3426– 432.
57.
Karajgi B, Rifkin A, Doddi S, Kolli R. The prevalence of anxiety disorders in
patients with chronic obstructive pulmonary disease. Am J Psychiatry 1990; 147: 200-20.
58.
Verburg K, Griez E, Meijer J, Pols H. Respiratory disorders as a possible
predisposing factor for panic disorder. J Affect Disord 1995; 33: 129-134.
59.
Rassovsky, Y, Kushner MG. Carbon dioxide in the study of panic disorder:
issues of definition, methodology, and outcome. J Anxiety Disorder 2003; 17: 1-32.
60.
Griez EJL, Lousberg H, van den Hout MA, van der Molen M. C02
vulnerability in panic disorder. Psychiatry Res 1987; 20: 87-95.
61.
Gorman JM, Askanazi J, Liebowitz MR ve ark. Response to hyperventilation
in a group of patients with panic disorder. Am J Psychiatry 1984 ;45: 857-861.
62.
Gorman JM, Fyer MR, Goetz R ve ark. Ventilatory physiology of patients with
panic disorder. Arch gen Psychiatry 1988; 45: 31-39.
63.
Woods SW, Charney DS, Loke J ve ark..Carbon dioxide-induced anxiety. Arch
Gen Psychiatry 1988; 45: 43-52.
64.
Welkowitz LA, Papp L, Martinez Jve ark. . Instructional Set and Physiological
Response to C02 Inhalatıon. Am J Psychiatry 1999; 156(5):745-8.
65.
Aronson TA, Logue CM. Phenomenology of panic attacks: a descriptive
67
study of panic disorder patients' self-reports. J Clin psychiatry 1988; 49: 8-13.
66.
Briggs AC, Strecth DD, Brandon S. Subtyping of panic disorder by symptom
profile. Br J Psychiatry 163; 1993: 201-209.
67.
Ley R. The many faces of Pan: psychological and physiological differences
among three types of panic attacks. Behav Res Ther 1992; 30: 347-57.
68.
Meuret AE,. White KS, Ritz T ve ark. Panic attack symptom dimensions and
their relationship to illness characteristics in panic disorder 2006; J Psychiatr. Res. 2006; 40:
520-7.
69.
Biber B, Alkın T. Panic disorder subtypes: Differential responses to
carbondioxide challenge Am J Psychiatry 1999; 156: 739-44.
70.
Freire RF, Lopes F, Valença A. Panic disorder respiratory subtype: A
comparison between responses to hyperventilation and CO2 challenge tests. Psychiatry
Research, Volume 157 2008; 1 – 3: 307 - 310.
71.
Onur E, Alkın T, Tural U. Panic disorder subtypes: furter clinical differences.
Depress Anxiety 2007; 24: 479–486.
72.
Uchida RR, Del-Ben CM, Busatto GF ve ark. Regional gray matter
abnormalities in panic disorder: a voxel-based morphometry study.. Psychiatry Res 2008 30;
163: 21-9.
73.
Asami T, Hayano F, Nakamura M ve ark. . Anterior cingulate cortex volume
reduction in patients with panic disorder. Psychiatry Clin Neurosci 2008; 63: 322-30.
74.
Protopopescu X, Pan, H, Tuescher, ve ark. Increased brainstem volume in
panic disorder: a voxel-based morphometric study. NeuroReport 2006; 17: 361-363.
75.
Yoo HK, Kim MJ, Kim SJ, Sung YH ve ark. Putaminal gray matter volume
decrease in panic disorder: an optimized voxel-based morphometry study. Eur J Neurosci
2005; 22: 2089–94.A.S.
76.
Crippa, R. Uchida, G.F. Busatto ve ark. The size and prevalence of thecavum
septum pellucidum are normal in subjects with panic disorder. B Braz J Med Biol Res 2004;
37: 371-74.
77.
Massana G, Serra-Grabulosa JM, Salgado-Pineda P ve ark. Amygdalar
atrophy in panic disorder patients detected by volumetric magnetic resonance imaging.
NeuroImage 2003; 19: 80–90.
78.
Massana G, Serra-Grabulosa JM, Salgado-Pineda ve ark. Parahippocampal
68
Gray Matter Density in Panic Disorder: A Voxel-Based Morphometric Study. Am J
Psychiatry 2003; 160:566–68 .
79.
Uchida RR, Del-Ben CM, Santos AC ve ark. Decreased left temporal lobe
volume of panic patients measured by magnetic resonance imaging. Braz J Med Biol Res; 36:
925-9
80.
Vythilingam M, Anderson ER , Goddard A ve ark. Temporal lobe volume in
panic disorder- a quantitative magnetic resonance imaging study. Psychiatry Research:
Neuroimaging Section 2000; 99: 75-82.
81.
Dartendorfer K, Prayer D, Kramer J ve ark. High frequency of EEG and MRI
brain abnormalities in panic disorder. Psychiatry Res 1996; 68: 41-53.
82.
Fontaine R, Breton G, Dery R, Fontaine S, Elie R. Temporal lobe
abnormalities in panic disorder: an MRI study. Biol Psychiatry 1990; 27: 304–10.
83.
Saddock BJ, Saddock VA. Kaplan and Sadock's Synopsis of Psychiatry
Behavioral Sciences, Clinical Psychiatry.Tenth ed, 2007 Wolters Kluver Lippincot Williams
Wilkins, Philadelphia.112-117
84.
Bystritsky A, Pontillo D, Powers M, Sabb FW, Craske MG, Bookheimer.
Functional MRI changes during panic anticipation and imagery exposure. Neuroreport 2001;
12: 39-53.
85.
Pillay SS, Rogowska J, Gruber SA, Simpson Recognition of happy facial affect
in panic disorder: An fMRI study. Journal of Anxiety Disorders 2 J Anxiety Disord. 2007; 21:
381-93.
86.
Pillay SS, Gruber SA, Rogowska J ve ark. fMRI of fearful facial affect
recognition in panic disorder: The cingulate gyrus–amygdala connection. J Affect Disord.
2006; 94:173-81.
87.
Maddock RJ, Buonocore MH, Copeland LE, Richards AL. Elevated brain
lactate responses to neural activation in panic disorder: a dynamic 1H-MRS study. Mol
Psychiatry 2008 Jan 8. ( online baskıda )
88.
Ham BJ, Sung Y, Kim N, Decreased GABA levels in anterior cingulate and
basal ganglia in medicated subjects with panic disorder: A proton magnetic resonance
spectroscopy (1H-MRS) study. Prog Neuropsychopharmacol Biol Psychiatry 2007; 31:40311.
69
89.
Friedman SD, Mathis CM, Hayes C ve ark.
Brain pH response to
hyperventilation in panic disorder: preliminary evidence for altered acid-base regulation. Am
J Psychiatry 2006; 163:710–715.
90.
Massana G, Gasto C, Jungue C, Mercader JM, Gomez B, Massana J ve ark.
Reduced levels of creatine in the right medial temporal lobe region of panic disorder patients
detected with (1)H magnetic resonance spectroscopy. Neuroimage 2002; 16 (3 Pt 1): 836-42.
91.
Dager SR, Friedman SD, Heide A, Two-dimensional proton echo-planar
spectroscopic ımaging of brain metabolic changes during lactate-ınduced panic. Arch Gen
Psychiatry 1999; 56: 70-77.
92.
Dager SR, Strauss WL, Marro KI ve ark.
Proton magnetic resonance
spectroscopy investigation of hyperventilation in subjects with panic disorder and comparison
subjects. Am J Psychiatry 1995; 152: 666–72.
93.
Dager SR, Marro KI, Metzger GD, Richards TL. Preliminary applications of
magnetic resonance spectroscopy to investigate lactate-induced panic. Am J Psychiatry
1994;151, 57-63.
94.
Han DH, Renshaw PF, Dager SR ve ark. Altered cingulate white matter
connectivity in panic disorder patients. J Psychiatr Res 2008 ; 42: 399-407.
95.
Meyer JH, Swinson R, Kennedy SH ve ark. Increased left posterior
parietal]temporal cortex activation after D-fenfluramine in women with panic disorder.
Psychiatry Res 2000; 98: 133-43.
96.
Ponto LL, Kathol RG, Kettelkamp R ve ark. Global cerebral blood flow after
CO2 inhalation in normal subjects and patients with panic disorder determined with
[15O]water and PET. J Anxiety Disord 2002;16: 247-58.
97.
Sakai Y, Kumano H, Nishikawa M, Sakano Y, Kaiya H, Imabayashi E ve ark.
Cerebral glucose metabolism associated with a fear network in panic disorder. Neuroreport
2005; 16: 927-31.
98.
Nash JR, Sargent PA, Rabiner EA ve ark. Serotonin 5-HT1A receptor binding
in people with panic disorder: positron emission tomography study. Br J Psychiatry 2008;
193: 229-34.
99.
Boshuisen LM, Ter Horst GJ, Paans AMJ, Reinders AS, den Boer JA. rCBF
differences between panic disorder patients and control subjects during anticipatory anxiety
and rest. Biol Psychiatry 2002; 52: 126- 35.
70
100.
Eren İ, Tükel R, Polat A ve ark. Evaluation of regional cerebral blood flow
changes in panic disorder with Tc99m-HMPAO SPECT. Psychiatry Res 2003; 123: 135-43.
101.
Lee YS, Hwang J, Kim SJ ve ark. Decreased blood flow of temporal regions of
the brain in subjects with panic disorder. J Psychiatry Res 2006; 40: 528-34.
102.
Carli V, Sarchiapone M, Camardese ve ark. Mirtazapine in the treatment of
panic disorder. Arch Gen Psychiatry 2002; 59:661–2.
103.
Bremner JD, Innis RB, White T ve ark. SPECT [I-123]iomazenil measurement
of the benzodiazepine receptor in panic disorder. Biol Psychiatry 2000; 47: 96-106.
104.
Özkürkçügil A, Aydemir Ö, Yıldız M, Danacı AE, Köroğlu E. DSM-IV eksen
I bozuklukları için yapılandırılmış klinik görüşme. Ankara; 1999, Hekimler Yayın Birliği.
105.
Sorias S, Saygılı R, Elbi H ve ark. (1990) DSM-III-R yapılandırılmış klinik
görüşmesi, Türkçe versiyonu. Bornova, Ege Üniversitesi Basımevi.
106.
First MB, Spitzer RL, Gibbon M, Williams GB (1997) Structured Clinical
Interview for DSM–IV Clinical Version (SCID/CV). Washington DC, American Psychiatric
Pres.
107.
Williams BW. Structured interview guide for Hamilton Depression Scale.
Arch Gen Psychiatr 1978; 45: 742-747.
108.
Akdemir A, Örsel S, Dağ İ ve ark. (1996) Hamilton depresyon derecelendirme
ölçeği (HDDÖ)’nin geçerliliği, güvenilirliği ve klinikte kullanımı. Psikiyatri Psikoloji
Psikofarmakoloji Dergisi. 1996; 4:251-9.
109.
Hamilton M The assessment of anxiety states by rating. Br J Med Psychol
1959; 32: 50-55
110.
Yazıcı MK, Demir B, Tanrıverdi N ve ark. Hamilton Anksiyete Değerlendirme
Ölçeği, değerlendiriciler arası güvenirlik ve geçerlilik çalışması. Turk Psikiyatri Derg 1998; 9:
114-17.
111.
Bandelow B, Hajak G, Holzricther S ve ark. Assessing the efficacy of
treatments for panic disorder and agoraphobia. I. Methodological problems. Int Clin
Pschopharmacol 1995; 10: 83-93.
112.
Bandelow B) Assessing the efficacy of treatments for panic disorder and
agoraphobia. II. The Panic and Agoraphobi Scale. Int Clin Pschopharmacol 1995; 10: 73-81.
71
113.
Tural U, Fidaner H, Alkın T, Bandelow B. Assessing the severity of panic
disorder and agoraphobia: validity, reliability and objectivity of the Turkish translation of the
Panic and Agoraphobia Scale (P&A). J Anxiety Disord 2002; 16: 331-340.
114.
Reiss S, Peterson RA, Gursky DM, McNally RJL (1986) Anxiety sensitivity,
anxiety, frequency and prediction of fearfulness. Behav Res Ther; 24: 1-8.
115.
Dilbaz N, Güz H. Anksiyete Duyarlılığı Ölçeği: Geçerlilive Güvenirliği. Poster
Bildiri, 37. Ulusal Psikiyatri Kongresi ;2001, İstanbul.
116.
Shear MK, Rucci P, Williams J ve ark.
Reliability and validity of the Panic
Disorder Severity Scale: Replication and extension. J Psychiatr Res 2001 ; 35: 293-296.
117.
Monkul ES, Tural U, Onur E ve ark. Panic Disorder Severity Scale: reliability
and validity of the Turkish version. Depress Anxiety 2004; 20: 8-16.
118.
Dillon DJ, Gorman JM, Liebowitz MR ve ark. Measurement of lactate-induced
panic and anxiety. Psychiatry Res 2001; 20: 97–105.
119.
Catafau AM, Lomena FJ, Pavia J ve ark. Regional cerebralblood flow patternin
normal young and aged volunteers: a 99m Tc-HMPAQ SPECT study. Eur J Nucl Med. 1996;
23:1329-1337.
120.
O’Carroll RE, Moffoot AP, Van Beck M ve ark. The effect of anxiety
induction on regional uptake of 99m-Tc-exametazime in simple phobia as shown by SPECT.
J Affect Disord 1993; 8;203-210.
121.
Brain SPECT:A Normal Brain Morpho-funtional Atlas. Dr. Ugo Paola Guerra
122.
McNally RJ. Anxiety sensitivity and panic disorder. Biol Pychiatry 2002;
52:938–946.
123.
Schmidt NB, Norman B, Zvolensky
MJ, Maner JK. Anxiety sensitivity:
Prospective prediction of panic attacks and Axis I pathology. J Psychiatr Research 2006; 40:
691–699.
124.
Pérez Benítez CI, Shea MT, Raffa S ve ark. Anxiety sensivity as a predictor of
the clinical course of panic disorder: a 1-year follow-up study. Depress Anxiety. 2009 Jan 11
online baskıda.
125.
Perna G, Romano P, Caldirola D. Anxiety sensitivity and 35% CO2 reactivity
in patients with panic disorder. J Psychosom Res. 2003;54(6):573-7.
72
126.
Koszycki, D ve bradwejn Janxiety sensitivity does not predict fearful
responding to 35% carbon dioxide in patients with panic disorder Psyc. Res. 25 2001; 101:
137-143.
127.
Battaglia M, Perna G.J. The 35% CO2 challenge in panic disorder: optimization
by receiver operating characteristic (ROC) analysis Psychiatr Res1995;29(2):111-9.
128.
Nazemi H, Dager SR Coping strategies of panic and control subjects
undergoing lactate infusion during magnetic resonance imaging confinement. Compr
Psychiatry. 2003;44(3):190-7.
129.
Lucey JV, Costa DC, Adshead G ve ark. OCD, panic disorder with
agoraphobia, and post-traumatic stres disorder on 99m TcHMPAO- SPECT. Br J Psychiatry
1997; 171:346-50.
130.
Reiman EM, Raichle ME, Robins E. ve ark. Neuroanotomical correlates of a
laktate-induced anxiety attack. Arch Gen Psychiatry. 1989 Jun;46(6): 493-500
131.
Reiman EM. The application of positron emission tomography to the study of
normal and pathologic emotion. J Clin Psychiatry 1997: 58; 4-12.
132.
Matthew RJ ve Wilson WH. Cerebral blood flow changes induced by CO2 in
anxiety. Psychiatry Res 1988;23,285-294.
133.
35%
CO2
Argyropoulos SV, Bailey JE, Hood SD, Kendrick AH, ve ark. Inhalation of
results
in
activation
of
the
HPA
axis
in
healthy
volunteers.
Psychoneuroendocrinology . 2002; 7: 715–729.
134.
Ingvar D, Lassen N. Regulation of cerebral blood flow. Brain Metabolism and
Cerebral Disorder 1976
135.
Wik G, Fredrickson M, Erikson K ve ark.: A functional cerebral response to
frightening visual stimulation. Psychiat. Res. (Neuroimaging) 1993; 50:15-24.
136.
Zohar J, Insel TR, Berman KF, Foa EB, Hill JL, Weinberger DR. Anxiety and
cerebral blood flow during behavioral chalenge: Dissociation of central from peripheral and
subjective and measures. Arch Gen Psychiatry 1989; 46:505-510.
137.
Woods SW, Charney DS, Goodman WK, Heninger GR.: CO2 induced anxiety.
Behavioral physiologic and biochemical effects of CO2 in patient with panic disorder and
healthy subjects. Arch Gen Psychiatry1988; 45: 43-52.
73
74
Download