İSLAMI iLiMLERDE MES`ELESI II

advertisement
T ARTlŞMALI İ.LMİ İHTİSAS TO PLANTILARI -II
İSLAMI iLiMLERDE
METODOLOJİ/USÜL
•
MES'ELESI
II
Tartışmalı ilmi ihtisas Toplantıları, 1,2,3
15-16 Mart i 19-20 Nisan i 17-18 Mayıs 2008
Çamlıca
Sabahattin Zaiın Kültür Merkezi
İstanbul 2009
MÜZAKERELER
UMETİN TENKİDİ" NE DAİR MÜZAKERE METNi
Prof. Dr. Emin AŞIKKUTLU*
Hazirunu saygıyla selamlıyorum.
Uzun bir süreden beri, gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında yerliyabancı kaynaklara dayanarak yorucu bir mesai sonucunda gerçekleştirdiği
"Metin Tenkidi" konulu bu özgün çalışmasından dolayı Sayın Prof. Dr. Selahattin Polat Bey' i tebrik ederek sözlerime başlıyorum.
Her şeyden önce bu çalışma~ İslam Dünyası'nda genelde müslüman alimlerin, özelde muhaddislerin dar manada aniayıp kullandıkları metin tenkidi olgusunun, bilinenin veya sanılanın çok ötesinde geniş ve derin boyutlara sahip ciddi bir bilimsel faaliyet olduğu konusunda ufuk açıcı oli:nuştur.
Çalışma
boyunca müellifin ortaya koyduğu tesbit ve teklifiere kahlma- •
mak mümkün değil. Bununla birlikte, bir kısmı tekiden de olsa şu hususlara
işaret ehneyi faydalı görüyorum.
1. Günümüzde Bah Dünyası'na kıyasla İslam Dünyası'nda metin tenkidi çalışmalarının epeyce cılız kaldığı tesbitine kalılınakla birlikte, aslında
sürekli gelişmeye açık ve muhtaç olan metin tenkidi çalışmalarını İslam
*
Marmara Ü. ilahiyat Fakültesi, [email protected]
378
İSLAMi İLİMLERDE METODOLOJİIUSÜL PROBLEMİ-II
Dünyası'nda
ikinci asrın başlarına değil, birinci asrın başlarına kadar götürrnek mümkün gözükmektedir. Zira sözlü rivayetin tenkidi açısından bakıl­
dığında, zaman zaman bazı saha.bllerin birbirlerinden duydukları hadisleri
bizzat Hz. Peygamber' e veya kaynak gösterilen şahsa sorarak doğrulama ihtiyacı hissetmeleri bunun somut delilleri arasında sayılabilir. Hatta Kur'an
metni bağlamında ele alındığında, kıraat farklılığından doğan ihtilaflarcia
bazı sahabilerin Hz. Peygamber' e müracaat etmeleri, O'nun vefatından sonra
Hz. Ebu Bekir döneminde Kur' an cemedilip Hz. Osman zamarıında rnushaf
haline getirilmesi, bu süreçlerde takip edilen yöntem bakırnından metin tenkidikapsamına dahil edilebilir. Diğer taraftan sahabe dönerninden itibaren
rnuhaddislerin hadisin sıhhatini tesbit için ortaya koyduklan, gerek hadislerin kaydı, zabb, istinsalu, rnana ile rivayeti, birbiriyle mukayesesİ vb. konulara dair esaslar, gerekse hadis nüshalarına düşülen istinsah, rivayet, icazet,
rnücalese ve sema kayıtları, erken dönem metin tenkidi çalışmalarının ciddiyeti açısından dikkate şayandır. Öte yandan özellikle şerhçiliğin geliştiği dönemlerde, mesela İbn Hacer'in Fethu'l-Bari'si gibi hacirnli hadis şerhlerinde
şerhe konu olan metnin değişik nüshalarına ve bu nüshalar arasındaki rivayet farklılıklarına işaret edilmesi de bu çerçevede değerlendirilebilir.
2. Bab' daki metin tenkidi faaliyetlerinin Kitab-ı Mukaddes Metin tenki di merkezli olduğunu savunan anlayışın pek de haksız olduğu söylenemez. Çünkü Kitab-ı Mukaddes'in antik Yunan ve Latin kültür klasikleri arasındaki önemli yeri sebebiyle, mesela İncil nüshalan arasındaki farklılıklar
üzerinde yapılan çalışmalar hakkında verilen bilgilere bakıldığında (tebliğ s.
23 vd.), doğrudan veya dalaylı olarak Bab'daki metin tenkid faaliyetlerinin
odağında Yeni Ahit'in bulunduğu görülmektedir. Nitekim Sayın Polat da
neşir türlerinden bahsederken, metin tenkidinin ayrılmaz bir parçası olarak
metnin anlaşılınasına ve tarihsel serüvenine yönelik disiplinlerin, ağırlıklı
olarak Kitab-ı Mukaddes tenkidçilerinin kullanıp geHştirdikleri tenkid türleri
olduğunu belirtmektedir (bk. tebliğ s. 7). Hatta "Higher-Lower criticisrn"
ayırımını yapan Alman J. G. Eichom'un 18. asırda yaşamış bir İncil uzmanı
olduğuna bakılırsa (tebliğ s. 6), daha sonraki dönemlerde bile Bab'daki metin tenkidi çalışmalannda Kutsal kitabın önemini koruduğu söylenebilir.
MÜZAKERELER
379
Nitekim günümüzde devam eden bilimsel metin tenkidçiliğinin başlan­
gıcı için bir dönüm noktası sayılan ve Yeni Ahit merkezli çalışmaları ile dikkat çeken Alman Johann Griesbach tarafından ilk defa formüle edilen 15
tenkid kuralının, daha sonraki metin tenkidi çalışmalarını önemli ölçüde etkilediği ifade edilmektedir (bk. tebliğ s. 24). Diğer taraftan Avrupa' da klasikIerin neşir faaliyetlerinin başlangıcı sayılan 15. asırdan sonra metin tenkidi
konusunda ün yapmış bahlılar da, bu alandaki şöhretlerini Kitab-ı mukad- ·
des üzerine yaphkları değişik tenkid ve tenkidli neşir çalışmalarına borçludur.
3. Özellikle Antik çağa ait bah klasiklerinin metin tenkidinde nasıl ki
Grekçe ve Uitince'yi iyi bilme zarureti var ise, İslfunl klasikleri neşrehnek isteyen Bahlı doğubilimcilerinde klasik Arapça'ya ve Arap yazısının tarihl süreçte kazandığı veya kaybettiği karakteristik özelliklere vakıf olmaları şarthr.
Gerek bu konudaki yetersizlik, gerek kültür-medeniyet, anlayış-kavrayış
farkı ve tenkid konusu metinlerin niteliği ve tarihi serüvenierindeki farklılık­
lar, gerekse muhtemel art niyetli veya subjektif yaklaşımlar, Bahlılar'ın İslam
klasiklerine dair metin tenkidi ve neşri çalışmalarına ne kadar güvenilebileceği sorusunu akla getirmektedir. Elbette müslüman münekkid-naşirler için
de söz konusu olabilecek bu husus, İslam Dünyası'na göre metin tenkidinin
çok daha gelişmiş farklı formatlada yapıldığı Bah Dünyası'nda gerçekleştiri­
len İslami edebiyatla ilgili tenkidli neşirler lehine bir ön yargı oluşturmama­
lıdır. Sayın Polat da, Bah' da yapılan söz konusu tenkidli neşirlerin hepsinin
aynı kalite düzeyinde olınadığını, bunların kurulacak heyetler tarafından
ciddi bir eleştiri süzgecinden geçirilerek gerekirse tenkidli neşirlerinin yeniden yapılması gerektiğini belirhnek suretiyle (tebliğ s. 35) bu duruma di:Rkat
çeker. Aynı şekilde İslam Dünyası'nda özellikle geçen yüzyıl başlarından itibaren ibtidal: şartlar alhnda yapılan İslam klasiklerille ait neşirler de gözden
geçirilip yeniden tenkidli neşirleri yapılmalıdır.
4. Öteden beri İslam klasiklerinde tenkidli neşir çalışmalarını engelleyen, eksik veya malul hale getiren en önemli aksaklıklardan biri, metin tenkidinde öncelikle 'yapılması gereken nüsha araşhrması, sonra da elde edilmesi safhasında yaşanan ciddi zorluklardır. Yakın zamana· kadar İslfunl
yazma veya basma eserlerin bulunduğu kütüphane katalogları dahi h_azır-
..
'
380
İSLAMI İLİMLERDE METODOLOJİIUSÜL PROBLEMİ-II
lanmış değildi.
Bu tür kapsamlı ve güvenilir katalog çalışmalarının geçmişi
yakındır. Mevcut kataloglarda tesbit edilen nüshaların temininde yaşanan
sıkıntılar ise bu alanda görülen başka bir olumsuzluktur. Bu durum, yakın
bir zamana kadar İslami klasikierin bir an önce istifadeye stınulması veya
piyasaya sürülmesi için maalesef çoğu zaman bir, bazan birkaç muayyen
nüshaya dayanılarak neşrine sebep olmuştur. O dönem şartlannda bilimsel
amaç bakımından bir ölçüde mazur karşılanması gerektiğine inandığımız bu
olgu şu gerçeği de ortaya koymaktadır.
Metin tenkidi, statik değil dinamik bir süreçtir; bir eser üzerinde aynı
veya farklı dönemlerde bilimsel amaçlı birden fazla tenkid çalışması yapma
imkfuu, hatta gereği ortaya çıkabilir. Tenkidli neşirlerin tenkidini de bu çerçevede düşünmek mümkündür. Yeri gelmişken burada memnuniyetle belirtmek gerekir ki, son yıllarda İslam Dünyası'nda değişik yöntemlerle sistematik nüsha arşivleme çalışmalarına luz verihniştir, hatta sırf bu amaçla,
mali yönden güçlü, teknik alt yapısıyla donanımlı müesseseler vücuda getirilmiştir. Mesela Dubai'deki Cum'a el-Macid Kültür Merkezi bu amaçla kurulmuş olup görebildiğimiz kadarıyla alanında en kapsamlı, donanımlı ve
uluslar arası bağlanhlı olarak nüsha edinme, kopyalama, onarma ve arşiv­
leme merkezlerinden biridir.
'
'
5. Metin tenkidinde, tenkide konu olan eserin veya metnin tarihi serüvenine ve muhtevasına yönelik şüpheler, bu konuda araşhrmacıların ciddi
bir ikilem, hatta şüpheci yaklaşımla karşı karşıya kalmasına müsait gözükmektedir: Metin tenkidi yapılmamış eserlerde bir bakıma doğal kabul edile- ·
bilecek metnin güvenilirliği sorunu bir tarafa, aynı eserin değişik tenkidli neşirlerinde görülen ve bazan çelişkilere varabilen farkhlıklar, zaman zaman
kaynak septisizmine yol açabilınekte, dolayısıyla mevcut kaynaklara dayalı
çalışmalann güvenilirliği ve bilimselliği soruriunu gündeme getirebilmektedir. Ne var ki, bu kısır döngüsel noktaya takılıp kalınacak olursa, bir eserin
en mükemmel tenkidli neşrinin yapılması ümidiyle oturup beklemek, herhangi bir ilmi faaliyette bulunmamak gibi garip bir durumla karşı karşıya
· kalınır ki, bu da gerçekçi olmazdı. O halde bir taraftan mevcut eserler üzerinden çalışmalar yürütülürken, diğer taraftan bu mevcutların tenkidli metin
neşir çalışmalannın devam etmesi esashr.
MÜZAKERELER
6. Metin tenkidi
381
çalışmalarında tarhşılması
gereken bir nokta da "müellif nüshası" kavramıdır. Bir eserin müellifine veya bir nüsharun müsterısi­
hine gerçekten ait olup olmadığı meselesidir. Sehven veya kasıtlı olarak esermüellif veya nüsha-müstensih arasındaki ilişki gerçeği yarısıtmayabilir. Metin tenkidinde bu sorunun çözümünün nasıl sağlanabileceği açıklığa kavuş­
turulmalıdır.
7. Genel anlamda metin tenkidinin değişik aşamalarında yapılan işlem­
ler, muhaddislerin hadis metin tenkidinde kullandıkları teferrüd, şaz,
münker, tashif_ tahrif, tashih, takyid, zabt, illet, idrac, lahri, galat, sikarun ziyadesi, şekkü'r-rav1, el-mezid fi muttasıli'l-esarud, terkib, tearuz, mütabaat,
şarud, müzakere, muaraza ve mukabele gibi kavramlarla mukayese edildiğinde; ayrıca hadis usUlünün temel konulan, kuralları ve kaynaklarına bakıldığında, aslında metin tenkidi çalışmalarında müslümanların çok eskiye
dayanan parlak bir geçmişe, birikim ve tecrübeye, dolayısıyla diğer kültürlerdeki telif geleneğine göre önemli bir avantaja sahip olduğunu kabul etmek
gerekir. Çünkü hadis ilim ve telif geleneğinde sözlü veya yazılı halde ilmi
öğrenip öğretme, kaydedip koruma ve derleyip telif etme çalışmalarına yönelik, bir kısmı ayet ve hadis kaynaklı birçok kural ve uygulama, çağdaş metin tenkidi kavramıyla örtüşmektedir.
Nitekim Sayın Polat günümüzden 8-10 asır önce yapılmış ve peşpeşe 3-4
asır devarn etmiş bir seri metin tenkidi çalışması çerçevesinde Sahlh-i
Buhari'nin farklı metin tenkidli edisyorılarının hazırlanmasını, İslam tarihinde metin tenkid anlayışının çağdaş tenkid düşüncesine yaklaşhğının ispah
sayılabileceğirıi ifade etmektedir (te bliğ s. 32). Diğer taraftan "müellifin 'Üslubu" bağlamında hadislerde Nebev1 üslı1bun aranması da önemli bir tenkid
kriteri olarak kullanılmakta; bu sayede "Nebevi üslı1bun aydınlığını taşıyan
hadisler, gece karanlığına bürünmüş sözlerden ayırt edilebilmektedir."
8. Sunum metninde 34. sayfadaki "el~mü~tebih ve'l-müfterik" kavramı
herhalde "el-müttefik ve'l-ınüfterik"; 46. sayfadaki Ebu'l-Hadid de İbn Ebi'lHadid olsa gerek. Yine aynı sayfada "kimliği belli olmayan kişiler" diye açık­
lanan "el-mübhemat" kavramının, "adı açıkça belirtilıneyen kişiler/ravller"
diye tarif edilmesi, bilimsel tanıma daha uygun düşmektedir. Diğer taraftan
.
.
,
382
. İSLAMI iLiMLERDE METODOLOJİIUSÜL PROBLEMİ-II
muhaddislerin ravilerin isimlerindeki karışıklıklan gidermek için yazdıkları
eser türlerine el-Mu'telif ve'l-muhtelif", "el-Müştebih" ve "el-Müştebihü'l­
maklub" gibi çalışmalar da ilave edilebilir.
9. Büyük ölçüde bilimsel bir dil ve anlahm tarzıyla kaleme alınan çalışmada, daha uygun Türkçe karşılıklan bulunduğu halde zaman zaman
"usturuplu'~ (s. 10), "ıskalamak" (s. 10, 14), "es geçme" (s. 15), "tözsel" (s. 39),
"ipe un sermek" (s. 76) gibi amiyane kelime ve deyimiere ya da "arkakik",
"vulgarize" (s. ll), "dikotemi" (s. 13, 77), "düalist!' (s. 77) gibi yabancı kelimelere yer verilmiştir. Akademik yazılarda çoğumuzun zaman zaman kullanmaktan kurtulamadığı bu tür kelime ve deyimlere, akadeiJlik yazım üslubu ve Türkçe'nin korunması açısından, mecburkalmadıkça yer vermemenin faydalı olacağı kanaatindeyim.
Muhterem heyetinize saygıyla arz ederim.
Download