Hakkımızda Türkiye Taşkümürü Kurumu (TTK), Türkiye Kümür İşletmelerine bağlı Ereğli Kümür İşletmeleri (EKİ) Müessesinin, 19 Ekim 1983 tarihinde ayrı bir genel müdürlüğe dünüştürülmesiyle kuruldu. Ancak, Zonguldak havzasında 1848 yılında başladığı kabul edilen taşkümürü madenciliğinin mirasını üstlendiği için 1848 yılında kurulduğu kabul edilir ve amblemlerinde bu yıl kullanılır. 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi bir kamu iktisadi teşebbüsüdür. 11.12.1984 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Ana Statüsünde Kuruluş amacı şüyle belirtilmiştir: "Devletin genel sanayi ve enerji politikasına uygun olarak, taşkümürü rezervlerini en iyi şekilde değerlendirerek ve ülkenin taşkümürü ihtiyacını karşılayarak yurt ekonomisine katkıda bulunmak." Ana Statüsünde yer alan faaliyet konuları arasında; "11 Haziran 1937 tarihli ve 3241 sayılı Ereğli Þirketinden alınan liman (Zonguldak), demiryolu ve madenlerle Kozlu ve Kilimli demiryollarının işletilmesi ve havzadaki deniz işlerinin tekel altına alınması ve 30 mayıs 1940 tarih ve 3867 sayılı Ereğli Kümür Havzasındaki Ocakların Devletçe İşletilmesi Hakkındaki yasayla Etibank'a ve Ereğli Kümürleri İşletmesine verilmiş ve devredilmiş bulunan, 6974 sayılı yasa ile de TKİ Kurumuna intikal eden taşkümürü madenlerini, sınai tesisleri, liman ve demiryollarını ve konulmuş olan tekeli ve Ereğli Limanı ile Ereğli, Armutçuk demiryolunu işletmek." de bulunmaktadır. Ana Statüsünde 2001 yılında yapılan bir değişiklik ile Zonguldak Havzasındaki diğer madenleri de işletme veya işlettirme yetkisi de verilmiştir. Merkezi Zonguldak'tadır. Son yıllarda 2-2,5 milyon ton düzeyinde seyreden taşkümürü üretimini 5 müessesesi bünyesinde sürdürmektedir. Müesseselerin dürdü (Armutçuk, Kozlu, Karadon ve Üzülmez) Zonguldak ili, biri (Amasra ) ise Bartın ili sınırları içindedir. Zonguldak Havzası kümürlerinin kalorifik değeri 6200-7250 kcal/kg arasında değişmektedir ve -1200 kotuna kadar hesaplanan rezervi yaklaşık 1,3 milyar tondur. Zonguldak Havzası taşkümürlerinin 19 uncu yüzyıl ortalarından itibaren Osmanlı-Türk toplumunun ekonomik, endüstriyel ve toplumsal gelişiminde ünemli payı olmuştur. Örneğin; bugünkü İstiklal Caddesinin (İstanbul), Dolmabahçe'den iletilen havagazı ile 1856 yılından itibaren aydınlatılmasında, 1914 yılından itibaren Silahtarağa Termik Santral ihtiyacının karşılanmasında, donanmada, tophanede, gemi ve trenlerde, demir-çelik, dokuma, çimento, şeker, çay vb. fabrikalarında, Ankara ve İstanbul'daki havagazı fabrikalarında Zonguldak havzası kümürleri kullanılmış; İstanbul, Kocaeli ve Sakarya illerinin elektrik gereksinmesi uzun süre EKİ bünyesinde 1948 yılında kurulan Çatalağzı (A) Termik Santralından karşılanmıştır. Bugün de Batı Karadeniz Bülge ekonomisinde çok ünemli bir paya sahip olan TTK, 2x150 MW kurulu güce sahip olan Çatalağzı (B) Termik Santralının kümür gereksinmesinin tamamını karşılamakta ve ülkemizin ilk iki entegre demir-çelik fabrikası olan Kardemir ve Erdemir'in koklaşabilir taşkümürü gereksinmesinin karşılanmasında ünemli bir güvence oluşturmaktadır. 1980'li yılların ilk yarısına kadar taşkümürü, ülkenin en ünemli birincil enerji kaynağı idi ve maliyet kaygısından uzak, ne pahasına olursa olsun üretilmesi gerekiyordu. Bu nedenle EKİ her türlü gereksinmesini kendisinin karşılayacağı biçimde, eklektik ve dağınık biçimde büyümüş; aynı ürgüt yapısı altında, kümür madenciliği ile birlikte çeşitli atülyeler, laboratuarlar, kok fabrikası, liman, tersane, maden makineleri fabrikası, oksijen-asetilen üretim tesisi, taş ocağı, geçici depolama vb işletmeciliği; personel ve malzeme taşımacılığı gibi lojistik hizmet işletmeciliği; karayolu ve demiryolu yapım ve bakımı lojman, okul, hastane, itfaiye, işçi yurdu, sinema, lokal, fırın, kantin ve plaj gibi sosyal tesis işletmeciliği ve yüzlerle ifade edilen taşıt aracı ve iş makinesi ile Ereğli'den Azdavay'a kadar uzanan benzeri gürülemeyecek büyüklükte bir işletme olmuş ve işçi sayısı 40 bini aşmıştır. 1980 yılından sonra başlayan süreçte, alternatif enerji kaynaklarının artması, kümürün açık ocaklarda daha düşük maliyetle üretilmesi, petrol fiyatlarının düşmesi ve uluslar arası ticaretin serbestleşmesi gibi nedenlerle, fazla mekanize olmamış birçok derin maden işletmesi gibi,TTK'nın da rekabet gücü azalmıştır. Bu dünemde, bir çok KİT'te olduğu gibi, TTK'da da, dünyadaki hızlı gelişmelere uyum sağlayabilecek adımların zamanında atılamaması, Kurumun rekabet şansının iyice azalmasına yol açmıştır. Kurumda 1990'lı yıllarda başlatılan ve 2000 yılında ivme kazanan yeniden yapılanma çalışmaları ile umut verici sonuçlar alınmaktadır. Her geçen gün, madencilik dışındaki faaliyetlerini tasfiye etmekte, işgücünü rasyonelleştirmekte ve verimliliğini attırmaktadır. Bu nedenlerle TTK çalışanları her geçen gün geleceğe daha güvenle bakabilmektedir.