TOKTAMIŞ ATEŞ aha önceleri farklı alanlarda kalem oynatan ve yazdıklarını zevkle oku­ tan Hıfzı Topuz, şimdi aynı “bilgi­ lendirme" hedefini roman biçiminde suna­ rak, daha kolay okunma ve daha geniş bir kitleye yönelme yöntemini seçmiş. Önce “Meyyale”, daha sonra “Taif’te ö lü m ” ve nihayet “Paris’te Son Osmanlılar” başlıklı romanlarını, bu bakış açısı altında değer­ lendirmek gerekir. “Paris’te Son Osmanlılar”, bir “intihal” tartışmasına neden olduğu için değerlen­ dirmek istemiyorum. Ama Taif’te Ölüm, gerçekten çok keyifle okunan ve aynı deıecede öğretici olan bir roman. Zaten edebivat eleştirmeni olmadığım için, kitabın ede­ bi ; m açıdan değerlendirilmesi bana düşmez. Ama “Tarihe meraklı bir toplumsal bilim­ ci olarak”, öğretici yanı üzerinde biraz dur­ mak istiyorum. Yani Mithat Paşa’nın yaşa­ mı ve öldürülmesinin bize öğretmesi gere­ kenler üzerinde... Hıfzı Topuz dan keyifle okunan bir roman D 1822’de doğan Mithat Paşa, Hafız Meh­ met Eşref Efendinin oğluydu, ilk adı Ah­ met Şefik idi. Küçük yaşlarında Kuran eğitimine baş­ ladı. 10 yaşında Kuran’ı hatmetti ve Hafız Şefik ünvanını kazandı. Zaten bir süre son­ ra, henüz 13 yaşındayken Divan-ı Hüm a­ yun (Başbakanlık) kalemine memur olarak alındı. Örada kendisine, Mithat Efendi adı verilecektir. Mithat Efendi, bir yandan Divan-ı H ü ­ mayun kalemindeki memuriyetini sürdü­ rürken, bir yandan da Fatih Medresesi’nde, Arapça, Farsça, Mantık, İslam Hukuk vb. gibi konularda eğitimini sürdürecek ve Î840’da, henüz 18 yaşındayken Sedaret Mektubi Kalemi (Başbakanlık Yazı işleri) üst düzey görevlileri arasına katılacaktır. Daha sonraki yıllarda Mithat Efendi’yi Şam, Konya, Kastamonu gibi değişik kent­ lerde görüyoruz. Bir ara İstanbul’a atansa da, Anadolu ve Rumeli kentlerindeki gö­ revlerini sürdürecek ve İstanbul’a 1857’de geri dönecektir. O sıralarda sadrazam Ali Paşa, bu genç memurla yakından ilgilenmekte ve önünü açmaktadır. Fakat Kırım Savaşı nedeniyle İstanbul’a gelen yabancı askerlerle ilişki kurmakta zorlanan Mithat Efendi, Batı dil­ leri ve Batı kültürü alanlarındaki yetersizli­ ğinin bilincindedir. Bu nedenle Ali Paşa’ya, kendisini bir dış göreve atamasını ya da gör­ güsünü arttırmak için göndermesini rica eder. Ali Paşanın yönlendirmesi üzerine gitti­ ği Paris’te Mithat Efendinin ufku açılacak ve yönü belirlenecektir. Özellikle Paris’te, eski bir Osmanlı görevlisi Necmettin Efen­ di, Avrupa'nın geçirdiği ve geçirmekte ol­ duğu değişim ve dönüşümü kendisine an­ latacak ve kızı Meryem Hanım, Mithat Efendiye Fransızca öğretecektir. Sadrazam Ali Paşa, 1858’de İstanbul’a dönen bu genç memurunu Meclis’i Valâ (Yüksek Meclis) başkâtipliğine atayacak ve Mithat Efendi 186Pde,, henüz rıenüz 29 yaşınday­ ken, vezir rütbesiyle Niş Valiliğine atana­ caktır. tır. Gene aynı dönemde 1 iunaş gazete çıkartacak, kuracağı “Yardım San­ dıklarıyla”, çiftçinin kendi kaynaklarıyla sağladığı kaynaktan düşük faizle borç alma­ sını sağlayacaktır. Bu proje daha sonra Zi­ raat Bankası’na dönüşecektir. Mithat Paşa’nın Niş’teki bu başarılan üzerine Varna, Sofya, Rusçuk, Tımova ve Viden, “Tuna Vilayeti” adıyla birleştirile­ cek ve yönetimi Mithat Paşa’ya bırakıla­ caktır. Mithat Paşa, 1868’de İstanbul’a döner. Sadrazam Ali Paşa kendisinden çok mem­ nun olduğu gibi, Sultan Abdülaziz de, Av­ rupa dönüşü uğradığı Tuna vilayetinin merkezlerinden çok memnun kalmıştır. Fakat Mithat Paşa’nın kafasında bambaşka bir proje vardır. Biri “Şurayı Devlet” kurmak vekille ve sadrazam ve: vekillerin karşısında bir de­ netim ve denge unsuru oluşturmak. SAYFA 8 TaiTte Ölüm Uzun yıllar yayımladığı araştırma kitaplarından tanıdığımız Hıfzı Topuz, şimdilerde yazdığı romanlarla dikkati çekiyor. Ali Paşa’yı bu konuda ikna eden Mithat Paşa, Sultan Abdülaziz’i de inandırarak 1968’de Devlet Şurası’nın açılışını yapar. 41 üyesi olan bu şuranın üyelerinden 2 8’i ' lüslü ' Rum, ~ Müslüman, 4’ü l ’i Bulgar ve 8’i Ermeni’dir. Bu şuranın 1 yıl başkanlığını yapan Mit­ hat Paşa, o bir yıl içinde hem ilk “sanayi mektebini” açacak, hem de Proudhon’un kredi sandığı projesinden esinlendiği. “Em­ niyet Sandığı’nı kuracaktır. Fakat Mithat Paşa’nın şura başkanlığı fazla uzun sürmez. Zira kendini her zaman desteklemiş olan Ali Paşa’yla ters düşmüş­ tür. Sorun Mithat Paşa’nın her türlü imti- ve daha sonra 1.5 yıl boşta kalır. Daha son­ ra, 1875’te gene Adliye Nazırı yapılır, fakat sadrazamlığa yeniden Mahmut Nedim Pa­ şa getirilince istifa eder. Sultan Abdülaziz, artık dizginleri kaçır­ mıştır. Mahmut Nedim Paşa’yı sadrazam yapınca, medrese öğrencileri ayaklanır. Bu ayaklanma “Talebe-i Ulum Ayaklanması” olarak isimlendirilir ve tarihimizdeki ilk öğ­ renci hareketidir. Ürken Abdülaziz, Mah­ mud Nedim Paşayı azleder ye Rüştü Paşa’yı sadrazamlığa getirir. Mithat Paşa ye­ niden kabineye girer. işin bu noktasında, tarihimizin ilk “hü­ kümet darbesini” görüyoruz. Sadrazam Rüştü Paşa, Ordu Kumandam Hüse­ yin Avni Paşa, Mithat Paşa, Şeyhülis­ lam Hayrullah Efendi ve Kayserili. Ah­ met Paşa, Sultan Abdülaziz’i devirip yerine Murat Efendi’yi tahta çıkartma kararı alırlar. Bu karar başarıyla yaşa­ ma geçirilir ve Murat Efendi 93 gün oturacağı tahta çıkartılır. Fakat Sultan Murat hastaydı. Ve ik­ tidarda olmanın getirdiği sorunlar, ra­ hatsızlığını iyice arttırdı. Abdülaziz’i deviren ekip, Sultan Murat’ı da tahttan alarak, yerine meşrutiyeti ilan etme ko­ nusunda söz veren Abdülhamit Efen­ di’yi tahta çıkarttı. Teşkilat-ı Esasiye’yi (anayasa) hazırlamak Mithat Paşa’ya düşmüştü. Ânayasa’mn hazırlanması zor bir sü­ reçti. Özellikle Abdülhamid’e azil ve ' sürgün yetkileri veren 113. madde çok tartışıldı. Başta Namık Kemal olmak üzere, tüm “Jön Türkier” bu maddenin anayasaya konmamasını istiyorlardı. Fakat Mithat Paşa bu maddeyi koydu. (Aynı maddenin kendisine uygulanabi­ leceğini nerden tahmin edebilirdi ki?) İkinci kez sadrazamlık Hıfzı Topuz yaz sözleşmesini şuradan geçirmek isteme­ sidir. Sorunun büyüyeceği belli olunca istifa eder ve Bağdat Valiliği’ne atanır. Tuna vila­ yetinde gösterdiği yöneticilik başarılarını burada da gösteren Mithat Paşa Bağdat’ta 3.5 yıl valilik yapar. Fakat Ali Paşa yerine sadrazamlığa getirilen Mahmud Nedim Pa­ şa ile ters düşünce, bu görevinden de istifa eder. Ailesiyle birlikte İstanbul’a dönmek üze­ re Halep’e gelen Mithat Paşa’yı, tatsız bir sürpriz beklemektedir. Burada, Sivas’a sür­ gün edildiğini öğrenir ve tutuklanmak iste­ nir. Fakat daha sonra bu sürgün karan ge­ ri alınacak ve Edime Valiliği’ne atanacak­ tır. Bunun üzerine Edirne’ye gitmek üzere, İstanbul vapuruna biner. M ithat Paşa’ya bir sürpriz Mithat Paşa İstanbul’dan Edirne’ye ge­ çemeden bir sürpriz daha yaşar ve M ah­ mud Nedim Paşa’yı azleden Sultan Abdü­ laziz, bu makama Mithat Paşa’yı getirir. H e­ nüz ellisine gelmemiş olan Mithat Paşa’nın bu ilk sadrazamlığı 2 ay 17 gün sürecektir. Bu dönemde Mahmud Nedim Paşa’nın “ibretlik” bir sorgusu vardır ki, buna biraz aşağıda değineceğim ve devlet yönetimi­ mizde fazla bir şey değişmediğini göstere­ ne Mithat Paşa’r ■"aşa mn ceğim. Fakat şimdi gene yaşamının anahatlanna dönelim. Abdülaziz’le ters düştüğü için görevden alınan Mithat Paşa, 1873’te Adliye Nazırlı­ ğına atanır ve 6 ay görev yapar. Daha sonra 3' ay Selanik ‘ "Valiliği’ni alilü görevini yürütür Bu arada Sultan Abdülhamit, 31 Ağustos 1876’da tahta çıkmıştı. Sadra­ zam Rüştü Paşa da, aynı yılın 20 Ara­ lığında istifa edince, Mithat Paşa ikin­ ci kez sadrazamlığa atandı. Bu “atan­ ma”, sonun başlangıcıydı. Gerçekten kısa bir süre sonra sadrazam­ lıktan azledilecek ve Brindizi’ye sürgüne gönderilecektir. Sürgünü boyunca Napoli, Roma, Ispanya, Paris’e gidecek olan Mithat Paşa, uzunca bir süre oturacağı Londra’ya gelecek ve daha sonra kısmı bir affa uğra­ yarak Girit’te oturmasına izin verilecektir. Abdülhamit, Mithat Paşa’yı sürgüne gö­ türmekte olan izzettin vapuruna, Çekme­ ce açıklarında bekleme emrini verir. Eğer ciddi bir tepki olursa sürgün kararını geri alacaktır. Fakat hiçbir tepki doğmayınca, gemi yoluna devam eder. Mithat Paşa, Girit’teyken affa uğrar ve Suriye Valiliği’ne atanır. Kısa bir süre son­ ra Aydın Valıliği’ne atanacak ve gene kısa bir süre sonra Sultan Abdülaziz’in öldürül­ mesiyle ilgili olarak tutuklanacaktır. Tutuk­ lanacağını anlayınca İzmir’deki Fransa Konsolosluğu’na sığınan Mithat Paşa, bek­ lediği dış ve iç destek sağlanamayınca tes­ lim olacak 1881’de toplanan topl Yıldız Mahkemesi’nce idama mahkûm edilecektir. Sultan Abdülhamit Mithat Paşa’nın ida­ mının çıkartacağı gürültüden ürkeder, ce­ zayı müebbet hapse çevirir. Amacı sürgün­ de öldürtmektir. Ve gerçekten gene İzzet­ tin vapuruyla Cidde’ye ve oradan Taif’a gönderilen Mithat Paşa, burada 1884’te öl­ dürüldü. Öldüğünden emin olmak isteyen Abdülhamit, kafasının İstanbul’a getirilme­ sini istedi ve gözleriyle gördükten sonra ra­ hata erdi... 1951’de Taif’ten kemikleri alı­ narak Hürriyet-i Ebediye tepesine gömü­ len Mithat Paşa’nm kafatası yoktu. ilginç bir yaşam... Kimi zaman gurur ve- rici, kimi zaman hüzünlendirici ve çoğu zaman düşündürü­ ıdürücü... Hıfzı Topuz, bu il­ ginç yaşamı tüm ayrın­ tılarıyla gözler önüne seriyor. Ö hüznü yaşa­ tıyor ve düşündürü­ yor. Taif’te öldürülece­ ğini anladığı zaman, ruhunun derinliklerinde duyduğu acıyı şöy­ le betimliyor: “...Yabancı gazeteler yıllar boyu onun resmini yayınlamışlardı. Mithat Paşa, Osmanlı devletinde reformun, Batı’ya yaklaş­ manın, uygarlığın, insan haklarının simge­ si olarak görünüyordu. ‘La Presse Illustree’ gazetesi 1878 Ekim’inde onun resmi­ ni Avrupa’nın dört büyük liderinden biri olarak Bismarck, Gambetta ve De Freycinet’nin arasında basmıştı. AvrupalIların kendisine büyük saygısı ve hayranlığı var­ dı, ama ne olmuştu sonra? Yıldız Mahke­ mesi idam kararı verirken Avrupa'nın bü­ tün tepkisi sözde kalmıştı. Gazetelerde sü­ tun sütun yazılar çıkmıştı, ama neye yarar? Hiçbir devlet onun Taif e gönderilmesini önleı ıfemek için en ufak bir girişimde bulun­ mamıştı. Acı olan da buydu. Bunları düşün­ mek istemiyordu...” Avrupa Mithat Paşa’yı kurtarmak için kı­ lını kıpırdatmamıştı ama, ölümü duyulduzaman kıyamet koptu. Ancak bu tepkiartık çok gecikmiş tepkilerdi. e Hıfzı Topuz’un Mahmut Nedim Paşa’nın ilk azlinden geçirdiği soruştur­ zlin den sonra ge mayı betimlediği bölümleri çok ilginç buldum . Zaman içinde pek de bir şey değişmi yor galiba... “...Mithat Paşa, ‘Mahmut Paşa’ dedi, ‘hakkınızda maalesef çok kötü bir dosya hazırlandı. Sizi buraya çağırmamızın nede­ ni şu: Bir süre önce Hazine borçlarınuı ödenmesi için ‘itibari Umumi Osmanlı Kumpanyası’ndan da on milyon lira borç almışsınız. Bu borcun alınmasına yardım eden Dobini adındaki bir bezirgana müka­ fat olarak yüz bin lira ödemişsiniz. Hazine defterlerinde öyle görünüyor. Oysa öyle bir adam ortada yok. Borç andlaşmasında da böyle bir komisyondan söz edilmiyor. Araş­ tırdık, bu paranın ödenmesini siz istemiş­ siniz. Söyleyin bakalım ne yaptınız bu pa­ ralan?.. ...Mahmut Paşa, “Efendim, sayın Sadra­ zam hazretleri, ortada bir devlet sırrı var­ dır, açıklayamam.” “Ne demektir devlet sim be adam? Sen kime yutturuyorsun devlet sırrım?” “Muhterem Sadrazam Hazretleri, açıkla­ yamam, devletin yüksek menfaaderi ve im­ paratorluğun bütünlüğü söz konusudur...” Tartışmalar böyle sürüyor ve sonunda bu parayı taksitle geri ödemesine karar verili­ yor. Fakat Abdülaziz tarafından affediliyor. Belki de “Verdimse ben verdim kime ne...” demiştir. Son mektup ikinci eşi Şehriban’ın yazdığı ve Mithat Paşa’nm boğulduktan sonra üzerinden çı­ kan son mektup, günümüze kadar uzanan bir umut ve aydınlığı yansıtıyor: “...Hiç unutulmadınız Paşam, her yerde insanlar sizden söz ediyor, ama seslerini du­ yamıyorsunuz. Bu suskunluk, çığlıkların, haykırışların, gümbürtülerin öncesindeki bir korku sessizliği. Bu sessizlik birgün pat­ layacak Paşam, hem de öyle bir padayacak ki, yeri göğü yıkacak. Yıldız Sarayı tozdan dumandan görülmeyecek. Sonra ortalık ay­ dınlanacak yavaş yavaş, güneş bu kez Batı’dan doğacak Paşam. O güneşin doğaca­ ğını siz müjdelemiştiniz zaten... ...Bayrağı yetiştirdiğiniz gençler taşıya­ caklar. Ama siz onların önünde olacaksınız. Umudunuzu kesmeyin sakın. Sizi örnek alan nice insanlar yetişti ve daha nice insan­ lar yetişecek ve açtığınız nurlu yoldan iler­ leyecekler...” “Taif te Ölüm ”, çok ilginç bir kitap. ■ Taif te Ölüm / Hıfzı Topuz / Remzi Kita­ beyi / 256 s. + 16 s. resim. CUMHURİYET KİTAP SAYI S U İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi