HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308-6944 www.hikmetyurdu.com Hikmet Yurdu, Yıl: 6, C: 6, Sayı: 12, Temmuz – Aralık 2013/2, ss. 419 - 422 Abdullah bin Mes’ud* Mükremin** Sadeleştiren: Yusuf Ufakca İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğrencisi [email protected] Künyesi Ebu Abdurrahman’dır. Hüzeyl kabilesine mensuptur. Nesebi Hüzeyl bin Müdrike bin İlyas’a dayanır. Nesebi on ikinci batında peygamber efendimizin nesebiyle birleşir. Annesi de Hüzeyl’den olup ismi Ümmü Abd’dır. Bunun için zamanında çoğunlukla İbn Ümmü Abd diye anılırdı. Abdullah’ın babası Mes’ud bin Ganem’dir. Kureyş’ten Abd bin Haris bin Zühre’nin anlaşmalısı (halifi) olduğu gibi kendi de Zühre oğullarının anlaşmalısıdır (halifidir).1 Cennetle müjdelenen Said bin Zeyd ve Fatıma bt. Hattab ile beraber müslüman olmuştur. Abdullah bin Mes’ud müslüman olmasını şöyle anlatmaktadır: ‘Bir gün kırda Ukbe bin Muayt’ın koyunlarını güdüyordum. Peygamber efendimiz Ebubekir’le beraber yanıma geldi. Benden süt istedi. Bir koyun ve bir tas getirdim. Peygamber efendimiz mübarek elleriyle onu tasa sağdı ve Ebubekir’e verdi. Ebubekir içti sonra kendisi ve ben içtik. O’nun yani Hz. Muhammed’in yüzünde parlayan peygamberlik nuruna muhabbet ben- * Bu yazı İslam Mecmuasının Yıl: 3 sayı: 39da 827-832. Sayfalarında yayınlanmıştır. Yazının tam künyesi şöyledir: Mükremin, “Abdullah b. Mes’ud”, İslam Mecmuası, 10 Muharrem 1334 – 6 Teşrin-i Sani 1331, Yıl: 3, Sayı: 39, ss. 827-832 ** Yaptığımız araştırmalarda makalenin yazarı Mükremin’in kim olduğu ve hangi vazifeyi icra ettiği hususunda herhangi bir bilgiye rastlayamadık. Makalenin I. Dünya Savaşı yıllarında yayınlanan bir fikir dergisi olan İslam Mecmuasında yayınlanmış olmasından dolayı, İslam Mecmuası yazar kadrosunu inceledik. Bu kadro Kazanlı Halim Sabit (Şibay), M. Şerfeddin (Yaltkaya), M. Şemseddin (Günaltay), Zita Gökalp, Mahmud Esad, Musa Kazım, Ahmet Agayef (Ağaoğlu), Musa Carullah, Rizaeddin Fahreddin, Abdürreşid İbrahim, Bereketzade İsmail Hakkı, Ispartalı Hakkı, Besim (Atalay), Bursalı Mehmet Tahir, Köprülüzade Mehmed Fuad, Aka Gündüz, Ömer Seyfeddin gibi dönemin önde gelen düşün ve fikir adamlarından oluşmaktadır. Ancak bu kadroda Mükremin adına rastlayamadık. Geniş bilgi için bkz. Tuba Çavdar, “İslam Mecmuası” mad., DİA, 23/53-54. 1 Halif iki kimsenin birbirine her bir hususta yardım etmek için yemin etmesi âdetidir. Bu adet Araplar arasında yaygınlık kazanmıştır. Bazen birkaç kabile de birbirinin halifi olabilirdi. Beni Gatafan Beni Esed birbirleriyle haliflik akdi yaptıkları gibi Kureyş ve Ehabiş -ki Haris, Huzaa, Huzeyme gruplarından oluşmaktaydı- kabileleri de karşılıklı birlik ve yardımlaşma konusunda sözleşmiş ve yemin etmişlerdi. 420 Abdullah bin Mes’ud de arttıkça artıyordu. O sırada peygamber efendimiz Kuran okumaya başladı. Ben, ya rasulullah bana öğret dedim. O, derhal eliyle başımı mest etti ve bana, bazı ayetleri okuyarak kelime-i şehadet getirmemi teklif etti. Ben de tereddüde lüzum görmeyerek dediğini yaptım’.2 İslam dininin Mekke’de yayılmasından hidayet tohumlarının filizlenmesinden sonra Kureyş’in çoğunluğu peygamber efendimize ve arkadaşlarına düşmanlıktan, zulümden, ezadan geri durmuyorlardı. Onun için bir süre peygamberimiz arkadaşlarıyla beraber Hz. Erkam’ın (r. a) evinde saklanmak mecburiyetini hissetmişlerdi.3 Burada gizlenen peygamberimizin arkadaşlarından birinin: - Heyhat ki İslamiyet yayılmasından beri hiçbir kimse yüksek sesle Kuran okuyamadı demesi üzerine İbn Mes’ud hazretleri: ‘Ben Kâbe’ye gider Kur’an okurum’ dedi. Fakat başka biri; ‘senin gitmenden korkarız. Bize öyle adam lazım ki aşireti ve kendinin koruyucuları çok olsun’ dedi. Abdullah bin Mes’ud tabi ki bu söze kulak asmadı. Hemen ertesi gün kuşluk vakti Kâbe’de yüksek sesle Rahman suresini okumaya başladı. Bunu gören Kureyş, Abdullah bin Mes’ud’u ağır bir şekilde yaralayıncaya kadar dövdüler. Çünkü: onu savunacak kimsesi yoktu. Abdullah bin Mes’ud iki defa Habeşistan’a hicret etmiş sonra Medine-i Münevvere ’ye gelmiştir. Bedir Savaşı’nda hazır bulunarak Ümmeti Muhammed’in firavunu Ebu Cehil’in kesilmiş başını peygamber efendimize getirmiştir. Uhud, Hendek, Hayber savaşlarında ve Bey ‘at-ı Rıdvan’da hazır bulunarak Hz. peygambere hizmet etmiştir. Peygamberin vefatından sonra meydana gelen savaşların bazılarında ve hele meşhur Yermük hadisesinde bulunarak savaşmış ve Enfal suresini okuyarak vahdet ordusunu cesaretlendirmiştir. İbn Mes’ud hazretleri peygamberimizin sırrına vakıf olanlardandır. Çarıklarını, yastığını, misvakını ve suyunu korurdu. Kısa boylu simaca peygamberimize benzerdi. Abdullah bin Mes’ud Kuran hafızlarındandır. Kuran’dan 70 sure kadar hıfz etmiştir. Bir gün peygamber efendimizin isteğiyle Nisa suresini okumuş ve 2 Hz. Erkam’ın Safa yakınlarında yukarıda ismi geçen evini Abbasi halifelerinden Ebu Cafer Mansur satın almıştır. Sonra bu evi oğlu Muhammed El Mehdi’ye bağışlamıştır. O da Musa El Hadi ile Harun Er Reşid’in annesi olan Cürümlü Hayzeram’a hediye etmiştir ki bu ev Darul Hayzeran adıyla şöhret bulmuştur. 3 el-İstiab, Üsdü’l-Ğabe www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org 421 Mükremin / Yusuf Ufakca ayetine4 gelince Hz. Muhammed (s.a.v): ‘İbn Ümmü Abd’ın sözüne sarılınız buyurmuşlardır’.5 Peygamberimiz:’ Kuran’ı dört kişiden öğreniniz: İbn Ümmü Abd, Muaz bin Cebel, Übey bin Kab, Salim Mevla Ebil Hüzeyfe’den’ buyurmuşlardır. ‘Kuran’ı indiği gibi okumak isteyen İbn Ümmü Abd’ın kıraati üzere okusun ve bir kimse Kuran’ı dinlemeyi seviyorsa İbn Ümmü Abd’tan dinlesin’ mealindeki hadisler rivayet olunmuştur.6 Aynı şekilde ‘Ümmetim için İbn Ümmü Abd’ın razı olduğu şeye bende razı olurum ve İbn Ümmü Abd’ın ümmetim için hoşlanmadığı şeyden bende hoşlanmam’.7 Hadisi şerifi de meşhurdur. Muahattan (kardeşlik sözleşmesi) sırasında Zübeyr bin Avvam ile kardeş olmuştur. Abdullah ve annesi Hz. peygamber efendimizin hizmetiyle ilgilendikten serbestçe peygamberimizin evine girip çıkabiliyorlardı. Kendinden sahabeden şu adamlar: Abdullah bin Abbas, Abdullah bin Ömer, Ebu Musa el Eş’ari, İmran bin Hüseyin, Abdullah bin Zübeyr, Cabir, Enes, Ebu Said el Müzri, Ebu Hureyre, Ebu Rafi’ ve tabiinden: Alkame, Ebu Vail, Ubeyde, Kays bin Ebi Hazm rivayet etmişlerdir. Olgun bir ahlaka sahip vera ve takva ile bilinen, yumuşak, yüce, değerli şahıs idi. Görüşlerinde isabet ederdi. Peygamber efendimiz ‘Eğer bir kimseye danışmasız emir verseydim İbn Ümmü Abd’a emir ederdim.’ buyurmuşlardır. Ömer bin Hattab (r.a) S’ad bin Ebi Vakkas’a Kufe’yi bina ettirdikten bir müddet sonra Ammar bin Yasir’le beraber Abdullah’ı Kufe’ye göndermiş ve Kufelilere şöyle yazmıştı. ‘Size Ammar bin Yasir’i yönetici (emir) ve Abdullah bin Mes’ud’u öğretmen ve vezir olarak gönderdim. Onlar rasulullahın ashabının ileri gelenlerinden ve Bedir ehlindendir. Onlara uyun ve itaat ederek sözlerini dinleyiniz. Osman bin Affan (r.a) halifeliği zamanında Kufe’den Medine’ye çağrıldı. Kufeliler bırakmayacak oldularsa da Abdullah fitne kapısını açmaktan çekindiği için halifenin emrine itaat ederek Kufe’den Medine gelmiş ve uzun süre görüşmediği arkadaşlarına kavuşmuştur. Medine’de bir müddet ikamet ettikten sonra hicri 32 yılında hastalanmış ve ölüm hastalığında Hz. Osman, Abdullah bin Mes’ud’u ziyaret etmişti. Osman (r.a): neden 4 5 6 7 Nisa suresi/41 Ahmed, Müsned, V, 385; Tirmizi, Menakıb, 38. Tirmizî, Menâkıb: 38. Buhârî, Fezailu Ashab 27; Ebu Nuaym, Hilye, I,176 Tirmizî, Menâkıb: 38. 422 Abdullah bin Mes’ud şikâyet ettiğini ve ne istediğini sual etmiş. Abdullah ise günahından şikâyet ederek ve Allah’ın rahmetine muhtaç olduğunu bildirmiştir. Hazreti Osman, İbn Mes’ud’a tedavi için doktor emretmiş ise de o buna razı olmamış ve bir an evvel rabbine kavuşmayı arzu ettiğini bildirmiştir. Cenaze namazı Hz. Osman tarafından kıldırılmış ve vasiyeti gereğince geceleyin Baki mezarlığına defin edilmiştir. Vefat ettiği zaman yaşı altmışı geçmişti. Bazı hadisçi ve tarihçiler Abdullah bin Mesud’u cennetle müjdelenen (aşere-i mübeşşere) arasına katıyorlar. Abdullah bin Mes’ud pek çok namaz kılan ve çoğu geceleri sabahlara kadar yine ibadetle meşgul olurdu. Geceleri ibadet esnasında günah işlemiş olmasından korkarak ağlardı. Son derece mütevazı bir zattı. Ashabtan ve tabiinden bazıları İbn Mes’ud’ a peygamberin ona olumlu tutumunu Bedir Savaşı’na katılanlardan olmak gibi herkese nasip olmayan bir şerefine ulaşmış olmasını, züht ve takvasını ve diğer güzel huylarını sayarak dünya ve ahirette mesut olduğunu söylemeleri ile sahabeyi Abdullah bin Mes’ud alçak gönüllüğünden: ‘Eğer içimdekini size bildireydim başıma toprak saçardınız’ dedi.8 Kufe’ye gittiğinde kendisini Şia’ya nispet edenlere karşı: İşiniz var mı? Diye sormuş ‘yok’ demişler O da: ‘o halde gidiniz zira bu iddia tabi olanlar için alçaklık için fitnedir’ buyurmuşlardır. Herkese daima ilahi emirlere itaatten, güzel ahlaktan bahseder ve bir kimse dünyada bir zalimi severse Allah-u Teâlâ kıyamet günü onunla haşr eder buyurmuşlardı. Helal fakirliğe muhabbeti, haram zenginliğe muhabbetten ziyade severdi ve ‘Allah’a itaat için tevazuyu Allah’a isyan için şereften daha fazla sevdirirdi. İbn Mes’ud hazretleri çoğunlukla: ‘Ya Rabbi! Senden son bulmaz imam, tükenmez nimet, sönmez göz isterim ve ebedi cennette peygamberinle komşuluk arzu ederim’ diye dua ve yakarışlarda bulunurdu. Allah O’ndan razı olsun. 8 Tabakatül Kübra, İbn Sa’d, cild-3, s-159 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org