CSR Turkey Sürdürülebilir yaşam için... Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Mayıs-Haziran 2015 • Sayı: 21 • ISSN 2147-6179 Merhaba, KSS Türkiye, 21. sayısıyla sizlerle. Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS), kurumsal sorumluluk, sürdürülebilirlik üzerine konuşurken, çıkarımlar yaparken, örnekleri tartışırken çoğunlukla özel sektör, STK’lar gibi uygulayıcı olarak konunun daha efektif şekilde içinde olan yapılar üzerinden ilerleniyor. Peki varoluşlarının gerekliliği olarak, yukarıda adı geçen kavramlara adapte olması gereken yerel yönetimler? Çağın getirdikleri, yanı sıra götürdükleri, kentlerin revizyon ihtiyacının başlı başına bir proje olarak ele alınması gerekliliğini açıkça gösteriyor aslında. Soru şu: Faaliyetlerinizle ve iş modelinizle, gönüllü olarak yasal sorumluluklarınızın ötesine geçiyor musunuz? Sürdürülebilir kentler yaratabilmek; demokratik, insan haklarını gözeten, şeffaf, katılımcı ve hesap verebilen belediyecilik modelinin tesis edilmesinden geçiyor. Kamusal yapılarda KSS’den ve kurumsal sorumluluktan söz ederken bilhassa “etik” konusu sorgulanması gereken unsur olarak ön plana çıkıyor. Yerel yönetimlerin, kurumsal ve sosyal sorumluklarını yerine getirebilmeleri, kurum yöneticilerinin duyarlılığı ile yakından ilgili. Kentlerin yapılandırıcısı olan belediyelerin “sorumluluk” tablosuna kısaca göz atalım: • İnsan hakları, çalışma standartları, çevre, yolsuzlukla mücadele başlıkları altındaki ilkelerden oluşan, bunlara uymayı gönüllü olarak taahhüt etmek ve raporlamak üzerine kurulu olan Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni, Türkiye’den beş belediye imzalamış durumda. • Bazı araştırmalar ve bu araştırmalara dayanan uzman beyanları, Türkiye’de mobbingin en fazla yaşandığı kamu kurumunun belediyeler olduğunu gösteriyor. • Kurum içi açık iletişim kültürü gelişmiş değil. • Gerek yönetici seçimleri gerekse çalışanlar konusunda, liyakat çoğunlukla göz ardı ediliyor, kişisel ilişkiler ön plana çıkıyor. • Çalışan gönüllülüğü kavramı, bu kurumların çoğu için oldukça yabancı. • Yerel yönetimlerde “iyi örnek” olarak gösterilebilecek KSS uygulamaları / projeleri sayısı son derece az… Oysa ki, iş yapış şeklinin ve algının revize edilebilmesi, organizasyonların gücünü ve verimliliğini arttıracaktır. Belediyelerin, malesef ki, zayıf noktası olan “değişime gönüllü olmama” sorunu çözülmedikçe, herhangi bir sürdürülebilir yapıdan ve şehirden söz etmek pek de mümkün olmayacak. Sonraki sayıda buluşmak üzere… İyi okumalar. Sevgi ve Saygılarımla, D. Eylem Altıok KSS Uygulamaları KSS Söyleşileri Etkinlik Analiz 6 Sabancı Holding 12YEDAŞ 13Mehmet Zorlu Vakfı 14Bilkom 15Atlas Copco 27Enerjisa 27E&Y Türkiye 34Akçansa 35Boyner Grup 40Henkel 43Tur Assist 44 Onur Market 45Starpet 9 VİKO Mutlu Kutlu 18Yapı Kredi Nurcan Erhan 21Singer Türkiye Sinem Kınran 22Lila Kağıt Alp Öğücü 23Allianz Türkiye Fatmanur Erdoğan 28G101 İletişim Çözümleri Elif Şeçkin Önen 30Avea 7 Sorumlu Şehirler 20Eğitimin Geleceği Arama Konferansı 41III. Sürdürülebilir Finans Forumu 4214. Altın Pusula Ödülleri 42Sürdürülebilir Ekonomik Aktiviteler Projesi 44Sürdürülebilir Perakende Konferansı 32Berkay Orhaner Makale 36Serdar Tunçer STK 46TÜRKONFED 46UTİKAD U KSS ları ama l u g y Sabancı Grubu, organize gönüllülük hareketi başlattı Sabancı Holding, Sabancı Gönüllüleri isminde ve bütün Sabancı Topluluğu çalışanlarını kapsayacak yeni bir sosyal sorumluluk programını başlattı. platformu, gönüllüler ordusunu oluşturacağız. İlk 3 yıl içinde kadın için odaklanacağımız; kadının güçlendirilmesi, iş hayatına katılımı ve iş hayatında eşit fırsatlarla donatılması gibi konular olacak” dedi. abancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Sabancı Holding İnsan Kaynakları Grup Başkanı Neriman Ülsever, Sabancı Vakfı Genel Müdürü Zerrin Koyunsağan ve Sabancı Holding Kurumsal İletişim Direktörü Suat Özyaprak’ın katılımıyla düzenlenen basın toplantısında programa ilişkin detaylar paylaşıldı. Programa katılım sürecinden eğitim modüllerine, proje değerlendirmeden raporlamaya kadar Sabancı Gönüllüleri’ne ilişkin detaylı bilgileri paylaşan Sabancı Holding Kurumsal İletişim Direktörü Suat Özyaprak da, kadın konusunda çalışan ve bir şirket tarafından organize edilen Türkiye’nin en büyük kurumsal gönüllülük programının başlatıldığını söyledi. Özyaprak programa ilişkin şunları söyledi: “Program iki ana platform üzerinden ilerliyor. Birincisi online eğitimler, diğeri ise gönüllülük projeleri. Online eğitimlerimiz öncelikle kadın konusunu kapsayacak ve 5 modülden oluşacak. Toplumsal cinsiyet duyarlılığını artıracak bilgileri tüm Sabancı çalışanlarına aktarmayı planlıyoruz. Belirlediğimiz 5 modül ise; ‘Kavramlar ve tanımlar’, ‘Eğitim ve Toplumsal Cinsiyet’, ‘İş Dünyası ve Toplumsal Cinsiyet’, ‘Kadına Yönelik Şiddet’ ve son olarak ‘Erken Evlilik’ konusu. Sabancı Gönüllüleri platformunun ikinci ayağı olan gönüllülük projelerinde de 7 merkezde toplam 40 şehirde eğitimler gerçekleştirilecek. Eğitimcilerimizle birlikte gönüllülük dinamiklerini her ilde 500 gönüllü takım liderimize aktaracağız. Daha sonra bu takım liderlerimizden kendi şehirlerinde ve iş yerlerinde 10’ar kişilik ekipler kurarak bölgelerindeki kadına yönelik ihtiyaçları belirlemelerini isteyeceğiz. Böylece 5 bin kişilik gönüllü grubu yaratacağız. Ayrıca oluşturulacak proje havuzunda projeler bir araya getirilecek ve bir sinerji yaratılacak. 3 aylık takip raporları sonunda yıllık oluşturacağımız ilerleme raporlarıyla da geldiğimiz son noktayı kamuoyuna aktaracağız. 9 yılın sonunda ise kadınlar, gençler ve engelliler olmak üzere bu üç konuda topluma kalıcı değerler yaratan bir gönüllüler ordusu olmayı hedefliyoruz.” S Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, hayır işlerinin etki alanını tüm Sabancı Topluluğu çalışanlarını kapsayacak şekilde genişletmeyi hedeflediklerini dile getirdi ve şunları söyledi: “Sabancı Gönüllüleri olarak adlandıracağımız gönüllü ordusuyla, organize bir gönüllülük hareketi başlatıyoruz. Sabancı Gönüllüleri ile stratejik öneme sahip 3 konuya eğiliyoruz; kadınlar, gençler ve engelliler. Sabancı Gönüllüleri projesiyle Sabancı çalışanları bulundukları her yere bir fark getirecekler.” Yaklaşık 60 bin çalışan ve aileleriyle çok büyük bir topluluk olduklarını vurgulayan Sabancı Holding İnsan Kaynakları Grup Başkanı Neriman Ülsever de konuşmasında Sabancı Topluluğu’nun sorumluluk kavramına verdiği değerin altını çizdi. Ülsever, “Sabancı isminin hatırlattığı en önemli kavramlardan biri de sorumluluk. Sabancı Üniversitesi ve Sabancı Vakfı’nın tecrübelerinden yararlanarak tüm çalışanlarımıza gönüllülük ilkelerini aktaracağımız bir platformu müjdeliyoruz. Bunun yanında, 2015 yılı sonunda toplumsal cinsiyet eğitimi verdiğimiz 60 bin çalışanımız olacak. Ve umuyorum ki sadece çalışanlarımızın değil, tüm toplumun katıldığı bir 6 Etki nlik Sorumlu şehirleri oluşturmak için özel sektör desteği kritik Şehirlerde Sürdürülebilir Yaşam kampanyasının bir parçası olarak, İstanbul Valiliği, Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Orta Doğu ve Batı Asya Bölge Teşkilatı (UCLG-MEWA), Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi Vakfı (WALD), Kadir Has Üniversitesi ve Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği (KSS Türkiye) - Avrupa Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ağı (CSR Europe) işbirliğiyle “Sorumlu Şehirler” Konferansı Mayıs ayında Kadir Has Üniversitesi’nde düzenlendi. “Sorumlu şehirler” kavramı yeniden tanımlanmalı ürkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği Başkanı Serdar Dinler, “Türkiye’de kentlerde yaşayan nüfus oranı yüzde 78’e ulaşmıştır. 2050 yılına gelindiğinde ise bu oranın yüzde 90’a ulaşması beklenmektedir. Şehirlerdeki hızlı nüfus artışına karşı gerekli önlemlerin alınması önem arz etmektedir. Bu konuda sivil toplum örgütlerinin ve yönetim organlarının yanı sıra özel sektörün de katkısına ihtiyaç bulunmaktadır. Birlikte ortaya konacak ortak bir vizyon oluşturması gerekmektedir” dedi. T Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetim Orta Doğu ve Batı Asya Bölge Teşkilatı ve Yönetim Kurulu Başkanı, Dünya Yerel Yönetimler ve Demokrasi Akademisi Genel Sekreteri Mehmet Duman “ ‘Akıllı şehir’, ‘insan dostu şehir’ kavramları son yıllarda önem kazandı. Türkiye’de ilk olarak KSS Türkiye tarafından ortaya konulan ‘Sorumlu Şehirler’ kavramı, şirketler ve yerel yönetimlerin desteğiyle hayata geçiriliyor. Bu uygulamalara örnek olarak, Turkcell’in Gaziantep’te uygulamaya koyduğu Akıllı Şehir projesini gösterebiliriz. Fransa’da Toyota işbirliği ile gerçekleşen, hibrid teknolojiye sahip araçların toplu taşımada kullanılması da bu örneklerden biri. Sürdürülebilir şehirler yaratmak için özel sektörün bu atılımları çok önemli” dedi. Kadir Has Üniversitesi İstanbul Araştırmaları Merkezi’nden Prof. Dr. Murat Güvenç ise konuşmasında sürdürülebilirlik kavramının anlamına vurgu yaparak, 1980 yılında kullanmaya başladığımız kavramın ülkemizde kalıcılık anlamında kullanıldığını ama kalıcı olan her şeyin sürdürülebilir olmadığını belirtti. Güvenç, sorumluluk kavramını, içinde yaşadığımız toplumun kurallarına uygun olarak yeninden tanımlamamız gerektiğini belirtti. 7 Önemli olan “kaliteli kaşam” İ ki panel halinde gerçekleşen konferansın ilk bölümü olan Şehirler ve İyi Örnek Uygulamaları Paneli sektör temsilcilerini bir araya getirdi. Panel sırasında sosyal medya uygulamalarından periskope ile canlı yayın yapıldı ve twitter üzerinden alınan çok sayıda soru cevaplanmaya çalışıldı. IBM Akıllı Şehirler ve Endüstri Çözümleri’nden sorumlu İş Geliştirme Yöneticisi Bülent Ekuklu akıllı şehirler kapsamında yapılan kamu çalışmalarına vurgu yaptı. Kamu harcamalarının artmasıyla, ekonomik kalkınmanın zayıfladığına dikkat çeken Ekuklu, üniversite ve kamu için yaptıkları projelerde rakiplerle dahi işbirliği içerisine girdiklerini söyledi. İETT Genel Müdürü Mümin Kahveci, konferansta, şehirler için ürettikleri ulaşım projelerine değinirken, Altensis Kurucu Ortağı Emre Ilıcalı, sürdürülebilirliği tanımladı. Gelecek kuşakların gereksinimlerine cevap verme yollarını tehlikeye atmadan, günlük ihtiyaçların temin edilebilmesi olarak yaptığı tanımlamadan sonra, sürdürülebilirlik için önemli olanın daimi olmak, kent ölçeğinde gerçekleştirilebilir olmak ve kaliteli yaşama ulaşmak olduğunu belirtti. Emre Ilıcalı’nın ardından söz alan ISBAK Akıllı Şehirler Etüt ve Planlama Müdürü Dr. Fatih Gündoğan, 2050 yılında şehir nüfusunun yüzde 70’lere ulaşmasıyla ulaşımdaki yoğunluğun korkutucu olduğunu, bu yüzden teknolojik olarak fiber optik altyapıyı geliştirmenin, trafik mühendisliği yapılmasının ve sinyalizasyonun önemine dikkat çekti. UPS Genel Müdürü Ufuk Akaltan ise, elektrikli araçlar ile faaliyetlerini gerçekleştirdiklerini, böylece karbon salınımının azaltılmasına katkıda bulunarak sürdürülebilirliğe katkıda bulunduklarını belirtti. Soyak Holding Kurumsal İletişim Koordinatörü Fatma Çelenk ise, “İnsan odaklı, etik kurallarla yönetilen, birbiriyle entegre sistemlerin özel sektör ve kamu işbirliğiyle şehrin ekonomik kalkınmasına destek olan ve yaşayanların yaşam kalitesini artıracak sorumlu şehirler istiyoruz” dedi. Sosyal sorumlu belediyeler onferansın ikinci bölümü olan Şehirler ve Kalkınma Paneli’ne Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Muhammed Adak, Pendik Belediye Başkanı Danışmanı Oğuz Çelik ve Beyoğlu Belediye Başkanı Yardımcısı Ali Çelik konuşmacı olarak katıldılar. K 8 Sağladığımız hizmetlerde parti ayrımı gözetmiyoruz arşıyaka Belediye Başkanı ise İzmir için hizmet alınamayan kent algısının oluştuğunu, ama bunun yanlış olduğu hatta İzmir’in yaşanabilirlik sıralamasında ikinci kent olduğunu belirterek başladığı konuşmasının ardından, ilçeleri için uyguladıkları ‘Her Apartman Bir Öğrenci Okutuyor’ projesine değindi. Proje kapsamında 150 apartman yöneticisi ile birlikte ihtiyacı olan üniversite öğrencilerine burs sağladıklarını ve bu hizmetlerde parti ayrımı gözetmeden herkese eşit davrandıklarını söyledi. K GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkan Yardımcısı Muhammed Adak, bölge için çeşitli çalışmalarda bulduklarını, 300 civarı kadının meslek edinmesini sağladıklarını, bölgede 9 yıl içinde birçok fiziksel ve sosyal değişiklikler yaptıklarını, bunlar için teknoloji kullandıklarını ve hassas tarım uygulaması içinde bulunduklarını söyledi. Pendik Belediye Başkanı Danışmanı Oğuz Çelik ise uyguladıkları ‘Aktifim, Hayatın İçindeyim’ projesi kapsamında Gedik Üniversitesi, Pendik Kaymakamlığı ve İstanbul Kalkınma Ajansı işbirliği sayesinde 200 zihinsel engelli çocuğa spor yapma imkanı sağladıklarını bunun yanı sıra psikolojik konularda ve beslenme konusunda da destek sağladıklarını belirtti. Hayata katılmalarına engel olan problemlere göre destek programları hazırlandığını ifade etti. Son olarak Beyoğlu Belediye Başkanı Yardımcısı Ali Çelik’in söz aldığı konferansta, ‘Sosyal Market’ uygulamasından bahsedilerek, ihtiyaç sahibi insanlara, elektronik karta yüklenen kredi sayesinde Sosyal Marketlerden alışveriş yapmalarına imkan tanındığını belirtti. Bu proje için üretici firmaların kendilerine katkı sağladıklarını belirterek diğer firmaların da projeye destekte bulunmaları çağrısını yaptı. Uygulanan Sosyal Market sisteminin ABD’de Food Bank ile başladığını, ülkemizde bu konuda ciddi bir farkındalığın olmadığını da sözlerine ekledi. Söy KSS leşil e ri KSS projelerini etki, değer katma, sürdürülebilirlik ilkeleriyle yönetiyoruz VİKO İnsan Kaynakları ve Kurumsal Gelişim Direktörü Mutlu Kutlu, KSS Türkiye’nin sorularını cevaplandırdı. hiç konuşulmadığı 1978 yılında yayınlanan, My Management Philosophy adlı kitabında yer alan ‘‘Bir şirketin her çağdaki temel sosyal sorumluluğu işletme faaliyetleriyle toplumu geliştirmek olmalıdır. Tüm işletme faaliyetlerinin bu misyon çerçevesinde yönetilmesi son derece önemlidir.” sözü bu köklü kuruluşun sosyal sorumluluğu ne ölçüde derinlemesine ele aldığının da bir kanıtı niteliğindedir. Kurumsal sosyal sorumluluğun, VİKO’ya bu denli entegre olabilmesi nasıl sağlandı? VİKO, sürdürülebilir kalkınmanın insana yatırım ve doğal kaynakların bilinçli kullanımı ile gerçekleşeceğine inanan bir yaklaşım ile büyüme yolculuğuna paralel olarak 1998 yılından bu yana yaşama değer katan kurumsal sosyal sorumluluk projeleri hayata geçirmektedir. Öncelikle yeni görevinizde başarılar dileriz. Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) alanında etkin çalışmaları ile bilinen VİKO yeni bir ortaklık sürecinden geçti. Bu durumun, VİKO’nun KSS/ sürdürülebilirlik vizyonuna etkileri/katkıları konusunda öngörüleriniz nelerdir? Teşekkür ederim. Bildiğiniz gibi teknoloji devi Panasonic, tüm dünyada görsel ve işitsel elektronik cihazlarla tanınmaktadır. Oysa Panasonic’in kurucusu Konosuke Matsushita iş hayatına 1918 yılında, tıpkı VİKO gibi elektrik tesisat malzemeleri üretimi ile başlamıştır. Gerek bu anlamlı tesadüf ve gerekse Panasonic ve VİKO’nun kurumsal değer ve kültürleri arasındaki uyum kurumsal sosyal sorumluluk konusunda da ortak paydada buluşacağımızın da bir göstergesi olmuştur. Panasonic kurucusu Konosuke Matsushita’nın, daha sosyal sorumluluk kavramının neredeyse Hz. Mevlana’nın “Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez” sözü, VİKO’nun topluma karşı olan sorumluluğuna esin kaynağı olmuştur. VİKO KSS uygulamaları, “Toplumsal Sorumlulukların Yönetimi” süreci kapsamında ve kurumsal bir değer olarak ele alınarak, İnsan Kaynakları ve Kurumsal Gelişim Direktörlüğü sorumluluğunda yönetilmektedir. Ancak, bizler bu önemli sürecin sadece bir bölümün işi olmaması, tüm bölümlerin sürece dahil olması ve her bir projenin etki, değer katma ve sürdürülebilirlik ilkeleri ile yönetilmesi, performans göstergeleriyle sonuçların takip edilmesine özel önem atfetmekteyiz. Kullanmakta olduğumuz Balance Scorecard’ın finans, müşteri, süreç, öğrenme gelişim boyutuna beşinci bir boyut olarak “toplum” boyutunu da eklememizin bu alanda örnek olan uygulamalardan olduğunu söyleyebilirim. Bu sayede yıllık strateji toplantılarında kurumsal sosyal sorumluluk hedeflerimizi belirliyor, hedeflerin takibi ve izlenmesini VİKO Scorecard yazılımı ile gerçekleştirebiliyoruz. 9 VİKO’nun enerji verimliliği konusunda önemli bir sosyal sorumluluk projesi yürüttüğünü biliyoruz. Projenin nasıl doğduğu ve detayları hakkında bilgi verir misiniz? Takdir edersiniz ki gelecek kuşaklara daha yaşanabilir bir dünya bırakmak konusunda hepimizin son derece sorumlu olduğu bir dönemden geçiyoruz. Çünkü doğal kaynaklarımız hızla tükeniyor, çevre kirleniyor, enerji için yüksek bedeller ödüyoruz. Enerji verimliliği ve doğal kaynaklarımızın korunması gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için alınacak sorumlulukların da önceliğini belirleyen kavramların başında geliyor. Biz de sürdürülebilirliği kurumsal değer kabul eden bir anlayışla, daha yaşanabilir bir dünya için sorumluluk almayı görev kabul ediyoruz. İşte bu yaklaşımdan aldığımız motivasyonla hayata geçirdiğimiz projemiz ilköğretim çağındaki öğrencilere enerji ve doğal kaynaklarımızın korunması ve geri dönüşüm konularında bilinç oluşturmak amacıyla ve ‘Aydınlık Bir Gelecek İçin Okullarda Enerji Verimliliği’ sloganı ile 2012 yılında hayat buldu. İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü ile imzaladığımız protokol ile hayata geçirilen proje kapsamında öncelikle İstanbul’daki ilk ve ortaokullarda görev yapan 1.450 eğitimci için enerji yöneticisi eğitimleri verildi. Okullarda gerçekleştirilen proje uygulamalarının pekişmesi için farkındalık afişleri ve tüm elektrik anahtarlarına ‘gereksizse kapat, geleceği aydınlat’ uyarı yazısı asılıyor. İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğünün önemli desteği ile okullarımızda enerji verimliliği kulüplerinin kurulması sağlandı. Öğrencilerin projeye etkin katılımlarını sağlamak amacı ile oluşturulan Enerji Verimliliği Kulüpleri’nde görev alan öğrenciler, öğretmenleri ile birlikte enerji verimliliği konularında birçok çalışma gerçekleştiriyor. VİKO Çocuk Tiyatrosu ğrencilerin projeye aktif katılımlarını ve eğlenirken öğrenmelerini sağlamak amacı ile oluşturduğumuz VİKO Çocuk Tiyatrosu ise Ö 10 projenin amacına erişimi ve kalıcılığı bakımından gerçekten çok başarılı bir süreci oluşturdu. Her yıl okullarda uygulanarak enerji verimliliği konusundaki sorumluluğun yerleşik bir bilinç haline gelmesini amaçlayan projemiz, İstanbul’daki ilk ve ortaokulların enerji tüketiminde belirgin bir azalma gerçekleşmesine katkıda bulunmayı amaçlıyor. Her öğretim yılı sonunda ise projeye katılan okullar arasında düzenlediğimiz yarışma ile enerji verimliliği konusunda örnek uygulamalar gerçekleştiren okulların ödüllendirilmesi ve diğer okulların da özendirilmesini hedefleniyoruz. Proje kapsamında oluşturulan VİKO Çocuk Tiyatrosu’nun sahnelediği, ana teması enerji verimliliği olan Aydınlık Bir Gelecek isimli oyun İstanbul’da her gün bir okulda öğrencilere ücretsiz olarak sahneleniyor. Yaklaşık üç yılda 330 Bin ilkokul öğrencisine ulaşarak adeta bir rekora imza atan projemiz ile 2020 yılına kadar 1 Milyon öğrenciye ulaşmış olmayı hedefliyoruz. Projemizin ödüllendirme sürecini oluşturan ve jüri üyeliğini çok değerli akademisyenlerin yaptığı enerji verimliliğinde yılın örnek okulları ödül sürecine bugüne kadar yaklaşık 600 okul dahil oldu. Bu 600 okulun öğretmenleri ve özellikle de enerji verimliliği kulüplerinde yer alan öğrencileri düşünüldüğünde projenin çok geniş kitlelere yayılmış olmasını görmek bizim için gerçekten önemli bir gurur ve mutluluk sebebi. Bu yıl gerçekleştirdiğimiz ödül sürecinde dereceye giren bir okulumuzun öğrencilerinin geri dönüşümlü kıyafetlerle gerçekleştirdiği defile gerçekten görülmeye değerdi. Aslında bu örnek, öğrencilerimizin enerji verimliliği ve doğal kaynakların korunması konusunda kazandıkları bilinci ve projemizin amacına adım adım yaklaştığını da gösteriyor. Eklemek istedikleriniz Projemizin elde ettiği başarıda katkısı bulunan tüm paydaşlarımıza, eğitimcilere, bu projeyi tereddütsüz destekleyen İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne ve projenin yayılımına sağladığınız katkı nedeni ile siz değerli medya temsilcilerine teşekkürlerimizi sunuyoruz. U KSS ları ama l u g y YEDAŞ, 2019 vizyonuyla New York’tan ödülle döndü Business Initiative Directions (BID) tarafından her yıl dünyaca ünlü şirketlerin ve üst yöneticilerinin katılımıyla gerçekleşen Dünya Kaliteye Bağlılık Kongresi’nde verilen Uluslararası Kalite Yıldızı Ödülleri’nde 2013 yılında Kalite Altın Tacı, 2014 yılında da Kalite Platin Tacı ile ödüllendirilen YEDAŞ, bu yıl da Uluslararası Mükemmellik ve İş Prestiji Ödülü’nün en yüksek seviyesi olan Kalite Elmas Tacı’nı aldı. YEDAŞ, Uluslararası Mükemmellik ve İş Prestiji Ödülü olan Kalite Elmas Tacı’na layık görülerek, vizyonuna bir adım daha yaklaşmış oldu.’’ Amerika’dan Avrupa’ya, Asya’dan Orta Doğu’ya kadar 178 ülkenin BID Ödül Komitesi üyelerince ‘Kalitesi ve Mükemmelliği’ taçlandırılan YEDAŞ’ın Genel Müdürü Türkoğlu, bu ödülün kendileri için övünç kaynağı olduğunu belirterek, “Dünya çapındaki şirketlere büyük prestij kazandıran Uluslararası Kalite Ödülleri, şirketimizin kurumsal kimliğini uluslararası pazarda tanınmışlığını ve kalite bilincini artırmakla kalmayıp; aynı zamanda insan kaynaklarına dayalı hizmet sektöründeki liderliğimizi de tescilleyecektir” dedi. YEDAŞ’ın kalite kültürü dünyaya model olacak urettin Türkoğlu’na ödülünü veren BID Başkanı ve CEO’su Jose E. Prieto ise, “İki yıldır tanıdığımız YEDAŞ, sürdürülebilir kalite bilinci anlayışını bu yıl daha da mükemmelleştirerek bir üst kategoriye yükseltmiş, BID Ödül Komitesi üyelerince keyifle değerlendirilen bir şirket haline gelmiştir. Bu gecede sayın Türkoğlu ve üst yönetimini aramızda görmekten mutluluk duyuyoruz. Başarılarının her daim kalite kültürüyle içselleştirilmesini temenni ediyoruz” dedi. N merika’nın New York kentinde düzenlenen ödül töreninde BID Başkanı ve CEO’su Jose E. Pietro, “Sizleri aramızda görmekten mutluluk duyuyoruz. Üyelerimiz YEDAŞ’ı keyifle değerlendiriyor “ dedi. A 178 ülkeden YEDAŞ’a tam not EDAŞ yetkilileri katıldıkları ve ödüllendirildikleri organizasyon ile ilgili şunları söyledi: ‘‘2019 yılında kurumsal ve operasyonel mükemmellik alanında Avrupa’nın ilk 10 şirketi arasında olma vizyonu doğrultusunda başlattığı mükemmellik sürecinde Avrupa’da ve dünyada tüm dikkatleri üzerine çeken YEDAŞ, 178 ülkeye yayılan ve sektörlerinde kaliteye verdikleri önemle liderlik eden şirket ve kurumları takdir ve teşvik etmek amacıyla düzenlenen Uluslararası Kalite Yıldızı Ödülleri Gecesi’ne, Business Initiative Directions (BID) Başkanı Jose E. Prieto imzalı gönderilen davet mektubuyla katıldı. Genel Müdür Türkoğlu ve şirketin üst yönetiminin yer aldığı ödül gecesinde Y 12 “Hizmet kalitesinde dünya standartları ile uyumumuzu belgeleyen bu ödül hem bizim, hem de ülkemiz için bir övünç kaynağıdır” diyen Türkoğlu, “Kalite Elmas Tacı, şirketlerin; liderlik, kalite yönetimi, yenilikçilik, teknoloji, müşteri hizmetleri ve memnuniyeti, pazar payını artırma, prestij ve sürekli iyileştirme gibi konularda bir yönetim kültürü oluşturmaları esasına göre değerlendirilerek verilmektedir. Kişi, kurum ya da kuruluşlar ödüllere kendiliğinden aday olamıyor. Bu ödüller, BID üyelerince uzun süren aday belirleme sürecinde üniversiteler, ticaret odaları ve büyükelçiliklerin görüş ve önerilerine başvurarak veriliyor. Ayrıca bu ödüller, Avrupa, Amerika, Asya, Okyanusya ve Ortadoğu’daki şirketlerin kalite kültürünü yayma başarılarının tanınmasında önemli bir rol üstleniyor” diye konuştu. Dev şirketler kalite liginde ünyaca ünlü şirketlerin yanı sıra Türkiye’den de bugüne dek çeşitli kategorilerde BID tarafından ödüllendirilen şirketlerin olduğunu altını çizen Türkoğlu, “Ülkemizden Digiturk, Doğuş Holding, Aktif Bank, İstanbul Halk Ekmek ve İhlas Gazetecilik gibi şirketler ödüle layık görülmüştür. Wal-Mart, ArcelorMittal, Indian Oil Corporation Limited, Alcoa, Reliance Industries, Korea Electric Power Co. gibi dünya üzerinde D enerji sektörünün lokomotif şirketleri de BID tarafından ödüllendirilmiştir. Bu onur tablosunda ve kalite liginde yer almak, BID’nin kurumsal mühürünü taşımak YEDAŞ için büyük gurur kaynağıdır. İlk olarak 2012 yılında çıktığımız ve iş süreçlerimizde vazgeçilmezleri arasında yer alan “Kalite, Liderlik ve Sürdürülebilirlik” anlayışının içselleştiği mükemmellik yolculuğumuzda büyük finale sadece bir adım kaldı. Hedefimiz bu yıl içerisinde Avrupa’nın 4 Yıldız Ödülü’nü almak ve vizyonumuzu tescillemek” diye konuştu. Zorlu Çocuk Tiyatrosu 600 bin çocuğu sanatla tanıştırdı Uyg KSS ulam a ları Mehmet Zorlu Vakfı’nın eğitimden, kültür sanat ve spora kadar birçok alanda gençlerin ve çocukların gelişimini destekleyen çalışmalar kapsamındaki faaliyetlerinden biri olarak 2003 yılında kurulan Zorlu Çocuk Tiyatrosu, 2014-2015 döneminde sahnelediği Karlar Ülkesi isimli müzikli-danslı çocuk oyunu, post-modern müzikal Kibritçi Kız ve Kurbağa Prens Anadolu turnesi ile 12. sezonunu tamamladı. ezon boyunca Karlar Ülkesi Oyunu ve Kibritçi Kız Müzikali Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde ücretsiz olarak izleyiciyle buluşurken, Kurbağa Prens müzikli oyunu ise turne kapsamında birçok ilde sahnelendi. Bu kapsamda, Türkiye’nin dört bir tarafındaki çocukları sanatla tanıştıran Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nun oyunları, 2014-2015 sezonunda 65 bin çocuğa ulaştı. Bununla birlikte, bugüne kadar sahneye konan 1000’e yakın oyunu, 600 bin çocuk izledi. S Mehmet Zorlu Vakfı tarafından, çocukları sanatla tanıştırmak amacıyla bir sosyal sorumluluk projesi olarak hayata geçirilen ve Türkiye’deki tüm illeri ziyaret eden Zorlu Çocuk Tiyatrosu, Karlar Ülkesi Oyunu, Kibritçi Kız Müzikali ve Kurbağa Prens Müzikli Oyunu olmak üzere, bu sezon tam 3 oyun sahneledi. 2003 yılından bu yana Türkiye’nin dört bir yanından 600 bin çocuğu tiyatroyla buluşturan Zorlu Çocuk Tiyatrosu, Ekim 2014-Mayıs 2015 tarihleri arasında, Karlar Ülkesi Oyunu ve Kibritçi Kız Müzikali’ni Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde ücretsiz olarak sahnelendi. Zorlu Çocuk Tiyatrosu ayrıca, Anadolu Turnesi kapsamında bu sene de Kurbağa Prens Oyunu ile Türkiye’nin çeşitli illerinde çocuklarla buluştu. 13 U KSS ları ama l u g y Bilkom, tarihi üç 3 boyutlu canlandırdı Bilkom’un “Tarih, 3 Boyutlu Canlanıyor” sosyal sorumluluk projesinde, 3 boyutlu modelleme yazılımları ve mobil teknolojilerin kullanımıyla, Türkiye’de ve dünyada ilk kez 3 boyutlu gezinmesi Bergama antik şehrinde yaşanıyor. ilkom, proje ile ülkemizdeki tarihi dijital platformlarda ayağa kaldırırken dünyada bir ilke imza attı. B Bilkom’un Türkiye distribütörlüğünü üstlendiği Graphisoft’un 3 boyutlu mimarlık programı ArchiCAD ile Graphisoft iş ortağı Abvent’in Artlantis yazılımını tablet ve akıllı telefonlarda görüntülemeye yarayan iVisit kullanılarak, tablet bilgisayarlar ve akıllı telefonlar üzerinden sağlanan 3 boyutlu gezinme uygulaması, Bergama’nın 4 antik alanı olan Zeus Sunağı, Athena Tapınağı, Kızıl Avlu ve Asklepion alanlarını ziyaret edenlere, alanda yapıların orijinal halini 360 derece sanal olarak görebilme imkanı sunuyor. Üniversiteler, mimarlık öğrencileri, belediye birimleri ve Bilkom elele verdi okuz Eylül, Gedik ve Yaşar Üniversiteleri’nden toplam 12 mimarlık öğrencisi, 1 araştırma görevlisi, Bilkom’un Dijital Yaşam Koçu unvanına sahip mimar Ender Aydın’ın önderliğinde, Bergama Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü UNESCO Dünya Mirası ve Alan Yönetimi Birimi koordinasyonuyla 2 kez Bergama’da düzenlenen hafta sonu kampında bir araya geldi. Alanların 2 boyutlu çizimleri ArchiCAD programı üzerine aktarıldı, 3 boyutlu hale getirildi, yapılan modellemeler Artlantis programıyla tarandı ve Bilkom’un iVisit Anatolia aplikasyonuna yüklendi. Bergama’da 4 tarihi alan, toplam 16 farklı bakı noktasıyla sanal gezinmeye açıldı. Bilkom’un bu uygulaması dünyaya örnek teşkil ediyor. D 14 Bergama, UNESCO dünya mirası listesinde ürkiye’nin Dijital Yaşam Koçu Bilkom’un, Anadolu’nun antik mimari harikalarını 21. Yüzyılda, yerli ve yabancı turistlerin seyrine açan “Tarih, 3 Boyutlu Canlanıyor” projesini ilk hayata geçirdiği antik kentimiz Bergama, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girdi. 3 boyutlu modelleme yazılımları ve mobil teknolojilerin kullanımıyla, Türkiye’de ve dünyada ilk kez 3 boyutlu gezinmeye açılan antik kent özelliği de taşıyan Bergama’nın UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alması dünyadaki tarih-kültür gezginlerinin gözünü Bergama’ya çevirdi. En üstün teknolojilerin kullanılarak; toplam 16 farklı bakı noktasıyla, 4 tarihi alanın sanal olarak gezilebildiği; dijital canlandırmalarla Bergama’nın bundan iki bin yıl önceki halinin; tarihin 3 boyutlu canlanabildiği Bergama, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girişiyle de yurt içi ve yurt dışı turizm konusunda büyük bir atılım yapmış oldu. T Bilkom’un da destek verdiği dünya mirası için ortak çalışma UNESCO ve Kadir Has Üniversitesi tarafından dünya miras alanlarının korunması ve tanıtımı amacıyla yapılacak çalışmalar için imza konulan ortaklık kapsamında “Dünya Miras Alanlarının Yönetimi ve Tanıtımı: Yeni Medya ve Toplumsal Katılım UNESCO Kürsüsü” çalışmalarına başladı. 2014’ün en iyi kurumsal sosyal sorumluluk projesi Bilkom’un ilkom’un “Tarih, 3 Boyutlu Canlanıyor” projesi, MediaCat Felis Ödülleri’nden iki ayrı birincilik ödülü kazandı. Yalnızca Türkiye’de değil, dünya çapında da bir ilk niteliğindeki Bilkom’un projesi, “En İyi Kurumsal Sosyal Sorumluluk” ve “En İyi Teknoloji ve Telekomünikasyon Sektörü PR” kategorilerinde birincilik ödülünün sahibi oldu. B Uyg KSS ulam alar ı Atlas Copco, çalışanlarıyla birlikte iş sağlığı ve güvenliğine dikkat çekti Uluslararası Çalışma Örgütü öncülüğünde gerçekleştirilen bir kampanya olan Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü; iş sağlığı ve güvenliği kültürünü geliştirmek, sağlıklı ve güvenli işyerleri oluşturma konusunda bilinç arttırmak ve yıl boyunca bu amaca yönelik birtakım faaliyetler yürütülmesini teşvik etmek amacıyla 2001 yılından bu yana her yıl 28 Nisan’da uluslararası düzeyde kutlanıyor. lümcül ve geri dönülmez sonuçlara yol açan iş kazaları ve meslek hastalıklarını azaltmaya yönelik tüm çabalara rağmen, çalışanların hayatlarına mal olan kazalar ve hastalıklar, iş yaşamında, dünya çapında hala oldukça yaygın. Atlas Copco, bu kazaların kontrol edildiklerinde önlenebilir olduğunu savunuyor ve bu bilinçle çalışıyor. Ö 180’den fazla ülkede faaliyet gösteren, çevresel ve sosyal sorumluluğu bütün işletme sürecine ve iş görevlerine dahil eden Atlas Copco’nun dünya çapındaki operasyonlarında eş zamanlı olarak kutlanan Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü’nde düzenlenen aktiviteler; koruyucu-önleyici sağlık ve güvenlik kültürünü oluşturmak ve sürdürmeyi, iş kazaları ile meslek hastalıklarından korunmayı vurgulayan çalışmalar yapmayı içerdi. Atlas Copco Türkiye de, Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü’nde Tuzla’daki ofisinde çeşitli aktiviteler düzenleyerek, çalışanlarında güvenlik duyarlılığını artırmayı ve yıllar içinde şirket kültürüne de yerleşmiş olarak her fırsatta vurgulanan “her zaman, her yerde önce güvenlik” bilincini bir kez daha hatırlatmayı hedefledi. Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü kutlamaları çerçevesinde; Atlas Copco Tuzla ofisinde bir güvenlik tüneli yaptırıldı, tüm çalışanlara ve ofis/atölye ziyaretçilerine bir gün değil, her gün “önce güvenlik” kavramını yerleştirmek amaçlandı. Tuzla Hilmi Sonay İlkokulu ziyaret edilerek, öğrencilerle bir araya gelindi; okula güvenlik ile ilgili görseller asılarak, öğrencilere sağlık ve güvenlik ile ilgili bilgiler verildi. Atlas Copco çalışanlarına ilkyardım eğitimi verildi ve çalışanlar arasında düzenlenen İş Sağlığı ve Güvenliği konulu fotoğraf yarışmasının birincisi, İlkyardım eğitimi sonrası açıklanarak ödüllendirildi. Atlas Copco, iş sağlığı - güvenliği hedef ve aksiyonlarını yine sıfır kaza ve sürekli eğitim olarak belirledi. 15 Mala Chakraborti Atlas Copco’nun iklim hedefleri BM konferansında onurlandırıldı tlas Copco, ürünlerinden ve operasyonlarından karbondioksit salınımını azaltma hedeflerinden dolayı Birleşmiş Milletlerin (BM) iklim değişikliği konusunda düzenlediği büyük konferansta aynı kurum tarafından kabul görüp onurlandırıldı. A BM’nin Mayıs ayında Paris’te düzenlediği İş ve İklim Zirvesi, iş dünyası ve hükümet liderlerinin iklim değişikliği konusunda yenilikçi ve iddialı stratejilerini sundukları bir organizasyon oldu. Zirve, 2015 Aralık ayında toplanacak BM İklim Değişikliği Konferansı’ndan önce önemli bir rol oynuyor. Çünkü burada etkin bir değişim için küresel etkide bulunmaya aday çözümlerle ileriye dönük stratejiler belirleniyor. Atlas Copco Kurumsal Sorumluluk Başkan Yardımcısı Mala Chakraborti, “Küçük karbon ayak izi büyük bir yeniliğin işaretidir ve oluşturabileceğimiz en büyük etki de enerji-verimli ürünler yaratmaktan geçer. BM’in şirketimize itici güç sağlayan, operasyonel mükemmellik 16 yaratan ve çevre üzerinde etkiyi azaltan çevresel hedeflerimizi vurgulamasından onur duyuyoruz” dedi. Atlas Copco’nun yenilikçi, enerji-verimli ürünleri arasında, Grubun 1994 yılında geliştirdiği bir teknoloji ürünü olan ve kompresörlerin sadece gerekli hızda çalışmasını sağlayarak enerji tüketimini azaltan değişken devirli kompresörler bulunuyor. 2013 yılında, Atlas Copco, geleneksel kompresörler ile karşılaştırıldığında enerji tüketimini yarı yarıya azaltan, patentli VSD+ teknolojisini piyasaya sürdü. Diğer bir örnek olarak da, Grubun yol yapım ekipmanları arasında bulunan ve belirli bir noktada sadece gerekli gücün kullanılmasını sağlayarak yakıt tüketimini ve CO2 emisyonunu azaltan silindirler mevcut. Bu yılın başında, Atlas Copco, yıllık Global 100 listesinde, dünyada sürdürülebilirliğe en fazla önem veren şirketlerden birisi seçildi. İsviçre Davos’ta toplanan Dünya Ekonomik Forumu’na sunulan liste, daha az kaynak kullanarak verimliliğini arttırdığı kanıtlanan şirketleri sıralıyor. Geçen yıl 46. olan Atlas Copco, bu yıl listede 23. sıraya yükseldi, makine endüstrisinde ise birinci sırada yer aldı. KSS ri e leşil y ö S Topluma değer katan projeler üretmeye çalışıyoruz Yapı Kredi Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Sürdürülebilirlik Yöneticisi Nurcan Erhan, Renkli Kalemler projesinin güncel durumu ile ilgili KSS Türkiye dergisine bilgi verdi. Yapı Kredi’nin Renkli Kalemler projesinden söz eder misiniz? Projenin hedefleri ve bugün itibariyle alınan sonuçlar neler oldu? Yapı Kredi olarak, tarihte iz bırakmak isteyen kurumların sadece kendilerine değil topluma da faydalı olmaları gerçeğinden hareketle bugüne kadar pek çok farklı disiplinde sayısız kültürsanat çalışmasına, eğitim ve çevreye yönelik projeye imza attık. Bu bağlamda kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin topluma kattığı değerin büyük olduğuna inanıyoruz. Bu kapsamda eğitim alanında gerçekleştirdiğimiz çalışmalar içerisinde okur-yazarlık oranının artırılması ile ilgili projeler ayrıca önem taşıyor. Bu konuda pek çok çalışmanın hayata geçmesine ön ayak oluyor, farklı projeler içerisinde yer alarak desteklerde bulunuyoruz. 2006 yılından beri Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) işbirliğiyle ilköğretim çağındaki çocukların okuma alışkanlığını geliştirmeleri amacıyla “Okuyorum Oynuyorum” projesini yürütüyoruz. Okuyorum - Oynuyorum Eğitim Programı, 6-14 yaş grubu (1-8. sınıf) çocukların okuma becerilerini geliştirmek amacıyla her sınıf düzeyi için seçilmiş 10 ayrı kitaptan/öyküden ve bu öyküleri anlamaya yönelik çalışmalardan oluşuyor. Program, Milli Eğitim Bakanlığı Türkçe öğretim programının genel ve özel amaçlarının yanı sıra yaratıcı okuma ve dinleme becerilerini geliştirmeyi hedefleyen çok çeşitli yöntem ve tekniği içeriyor. Okuyorum Oynuyorum Eğitim Programı, TEGV’in 3.500’ü aşkın gönüllüsü tarafından Türkiye çapındaki eğitim parkı ve öğretim birimlerinde, bu proje için özel tasarlanmış “Okuma Adası” adı verilen etkinlik odalarında uygulanıyor. 2015 yılı sonuna kadar da 130 bin çocuğa bu programla ulaşmayı hedefliyoruz. 18 Yapı Kredi olarak 9 yıldır gerçekleştirdiğimiz bu çalışma ile çocukların gelişimine katkıda bulunacak ek faaliyetler de düzenliyoruz. Edebiyat şenlikleri ve yazar-çocuk buluşmaları, ünlü sanatçılarımızın da desteklediği ve Çocuk Hakları Bildirgesi’nden seçilen 12 temel ilkenin senaryolaştırıldığı “Sokak Tiyatroları” bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz etkinlikler arasında yer alıyor. Renkli Kalemler projemiz ise deneyimli gazetecilerin desteği ile Okuyorum Oynuyorum programı için benimsediğimiz ve ilk olarak 2014 yılında hayata geçirdiğimiz bir konsept. İçerik bakımından Okuyorum Oynuyorum’un hedef ve misyonunu bir adım daha öne götürecek bir proje olarak değerlendirilebilir. Türkiye’nin dört bir yanında TEGV etkinlik noktalarında yürüttüğümüz Renkli Kalemler ile medyanın değerli isimlerini çocuklarla bir araya getiriyoruz. Proje ile çocukların “dinlemeanlama” ve “konuşma-anlatma” becerilerini geliştirmelerinin ötesinde araştırma, kendini doğru ifade etme ve yaratıcı düşünme gibi konularda beceriler kazandırılmasını hedefliyoruz. Basının usta kalemlerini çocuklarla buluşturarak medya okuryazarlığı konusunda bilinci artırırken, çocukların temel gazetecilik eğitimi almalarını sağlıyor, geleceğin yazarlarının yetişmesine de ön ayak oluyoruz. 2014 ilkbahar döneminde ilk dönem çalışmalarına İstanbul, Samsun ve Van’daki TEGV eğitim parklarında başladığımız Renkli Kalemler Gazetesi’nde şu an 3. etap çalışmalarını Eskişehir, Antalya, İstanbul ve Şanlıurfa’daki TEGV Eğitim Parkları’nda sürdürüyoruz. Bu süreçte çocuklar mizanpajından fotoğraflarına, haber içeriğinden tasarımına kadar Renkli Kalemler Gazetesi’ni kendileri üretiyor ve kendi illerinde kamuoyu Nurcan Erhan ile paylaşıyor. Böylelikle bir gazetenin yaratım sürecine dahil edilmenin ötesinde yaşadıkları yerlerde gerçekleşen olayları ve haberleri kendi bakış açıları ile değerlendirme imkanı yakalıyor. Kurguladığınız KSS projelerinin sürdürülebilir olması adına nasıl ilerliyorsunuz? Yapı Kredi olarak sürdürülebilirliği tüm faaliyet alanlarımıza entegre etmeyi hedefliyoruz. Kültür, sanat, eğitim başta olmak üzere farklı alanlarda gerçekleştirdiğimiz KSS projelerinde de temel hedefimiz, içerisinde yer aldığımız projenin uzun yıllar boyu insanların hayatlarına dokunarak onlara katkı sağlaması. Bu amaç doğrultusunda hayata geçireceğimiz ya da katkıda bulunacağımız projeyi dikkatle inceliyoruz. Projenin uzun dönemdeki olası sonuçlarını öngörmeye çalışıyoruz. Projenin kişilere değer katacağına dair inancımız oluştuğunda ise gerekli çalışmaları başlatıyoruz. Etki nlik Eğitimin geleceği çok paydaşlı olacak İngiltere merkezli Future Agenda Platformu’nun Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği işbirliğiyle düzenlediği Eğitimin Geleceği Arama Konferansı Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsü’nde gerçekleştirildi. onferansta, sivil toplum örgütleri, akademisyenler ve şirket temsilcilerinden oluşan çok sayıda katımcı fikirlerini paylaşarak gelecekte eğitim siteminin iş dünyası ve çalışma hayatına nasıl etki edeceği üzerine görüşler verdi. K Arama Konferansında öne çıkan başlıklar arasında gelecekte öğretmenlerin rolünün bilgiyi transfer eden kişilerden ziyade, öğrencilerin daha iyi karar vermelerini güçlendirecek öğrenme metotlarının aktarılması için “koçluk yapan kişiler” olarak konumlanacağı ön görüldü. Eğitim stratejilerinin belirlenmesinde ise tekil merkezi bir yapıdan ziyade, çok paydaşlı işbirlikçi bir yönetişim yapısının olacağı; müfredat, eğitim kapsamı ve yöntemleri konusunda “sanayi, sivil toplum, veliler, öğretmen ve öğrencilerin” daha çok söz sahibi olacağı belirtildi. 20 Future Agenda Kurucusu ve Program Direktörü Dr. Tim Jones etkinlik kapsamında, “Future Agenda, Eğitimin Geleceği Arama Konferansı, dünya çapındaki etkinliklerimizin dördüncüsü oldu. Hindistan’da başlayan yolculuğumuzu, Dubai, Hong Kong ve Ekvator’da yaptığımız çalışmalarla geliştirdik. Bugün İstanbul’dan edinilen görüşlerle önümüzdeki günlerde düzenlenecek olan Güney Afrika ve Washington’daki etkinlikler için daha zengin bir bilgi birikimine sahip olduk” diyerek görüşlerini paylaştı. Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Dinler, konferansın sonuçlarını değerlendirerek, “Eğitim, ülkelerin ekonomik ve sosyal olarak kalkınması, daha rekabetçi ve daha inovatif olması için en önemli kriterlerden biri; fakat eğitim sistemi ve iş yerleri arasında bir makas aralığı var. Amacımız Future Agenda gibi platformlarla işbirliği yaparak geleceğin şekillenmesi için paydaşlar arasında etkileşimi artırmayı hedeflemekteyiz” dedi. Söy KSS leşil e ri Sinem Kınran Projelerimizle eğitime katkı sağlamaya çalışıyoruz Singer Türkiye Genel Müdürü Sinem Kınran Parlak ile bir söyleşi yaptık. Singer Türkiye’nin köklü şirketlerinden birisi olarak, kurumsal sosyal sorumluluğun hızlanan seyrini nasıl takip ediyor? Singer olarak sosyal sorumluluğu, markamıza duyulan güvenin ve sevginin getirdiği bir sorumluluk olarak görüyoruz. Türkiye’de 111 yıldır faaliyet gösteriyoruz. Bu bağlamda birçok ilke de imza atmış bir firmayız. Dikiş makinasının dağ köylerine kadar yayılmış bir araç olmasının temelinde, Singer’in 111 yıldır sürdürdüğü makine eğitimleri yatıyor. Dolayısı ile zaman içerisinde kadın istihdamı ve eğitimi için onlarca sosyal sorumluluk projesi de gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Benzer projeler günümüzde de devam ediyor. Biz sosyal sorumluluğu markamızın olmazsa olmazı ve gereği olarak görüyoruz. En önemli hedefimiz de eğitim olduğu için mutlaka eğitime katkı sağlayan projeler gerçekleştiriyoruz. KSS/sürdürülebilirlik odaklı çalışmalarınızdan söz eder misiniz? Etki alanı ve çıktıları nelerdir? Bu yıl marka elçisi olarak çalışmaya başladığımız ünlü modacı Hakan Akkaya ile sürdürdüğümüz bir projemiz var. Lise ve üniversitelerde moda söyleşileri gerçekleştiriyoruz. Geleceğin meslektaşlarını bugünden aynı platformda buluşturuyoruz. Bu projenin en temel amacı, mesleği moda ile ilgili olacak gençlerin bilincini geliştirmek oldu. Çünkü birçok öğrenci kendisini gerçek hayatta ne tür zorlukların ya da ne gibi avantajların beklediğinden habersiz bir şekilde okul hayatını sürdürüyor. İçlerinden birinin geleceğin modacısı olması için; yarınlara dair hayallerinin ve bu hayalleri gerçeğe çevirecek motivasyonlarının olması gerekiyor. İşte bizim projemiz de tam bu sırada devreye girmiş oluyor. Hayalleri olan gençlere makinelerimiz ve sektörden yetişmiş, uluslararası başarılara sahip bir modacı ile yol gösteriyoruz. Bu projeyi sektörel bir çalışma yapmak yerine üniversiteler ve liselerdeki öğrencilerle gerçekleştirmeye karar verdik. Bunun sebebi de sosyal sorumluluk projelerimizin eğitim odaklı olmasından kaynaklanıyor. Kazanımların başında ise eğitime destek konusu gelirken, yetenekli öğrenciler için de yeni kapılar açılabiliyor. Ziyaret ettiğimiz birçok okulda başarılı öğrenciler, Hakan Akkaya ile direkt görüşerek staj için kendisi ile çalışma imkanı yakaladı. 21 KSS ri e leşil y ö S Endüstriyel ormanların artırılması doğal ormanların korunması için önemli Lila Kağıt Genel Müdürü Alp Öğücü, Sofia Ormanları Yok Etmez kampanyasını KSS Türkiye dergisine anlattı. ikisi de büyük ilgi ve beğeni topladı. Diğer taraftan 2014 yılında gerçekleştirdiğimiz bu kampanya ile satışlarımız % 30 oranında büyüdü. Bu yıl değerli Sanatçı ve Ekolog Ediz Hun ile birlikte kampanyamızı daha geniş kitlelere ulaştırıyoruz. Ediz Bey çevre konusundaki hassasiyetiyle bugüne kadar bu alanda birçok projede yer almış bir isim. Kendisi bizi kırmayarak ilk kez bir reklam filminde kamera karşısına geçmeyi kabul etti. Projeye çok inandı ve sahiplendi. Hedefimiz Sofia’nın her yıl yapmış olduğu satış kadar Türkiye’ye endüstriyel ağaç kazandırmış olmak. Çevreye duyarlı tüketicilerimiz sayesinde şu ana kadar kampanyamızın satışlarımıza yansımaları oldukça memnuniyet verici ve bu yıl da belirlediğimiz hedefi gerçekleştirebileceğimize inanıyoruz. Hâlihazırda devam eden ya da planlanmış kurumsal sosyal sorumluluk projeleriniz var mıdır? Sofia Ormanları Yok Etmez adıyla yürüttüğünüz bir kampanya var ve endüstriyel ağaç tarımından söz ediliyor. Öncelikle nedir endüstriyel ağaç tarımı ? Kazanımlarından söz eder misiniz? Kağıt sektörünün ham maddesi olan selüloz üretimi, doğal bitki örtüsünü bozmamak için yetiştirilen endüstriyel ormanlardan karşılanıyor. Böylece doğal ormanlardaki ağaçlara dokunulmuyor. Lila Kağıt olarak 2014 yılında Türkiye’nin ilk endüstriyel ağaç tarım projesini ENAT (Endüstriyel Ağaç Tarımı San. ve Tic. A.Ş) ile başlattık. Geçtiğimiz yıl sponsorluğunu üstlendiğimiz endüstriyel ağaç tarımının ilk hasatını ENAT 10-20 yıl sonra alacak. Her yıl fidan dikim sayısını artırarak sürdürmeyi planladığımız farklı projelerle, 2023 yılına kadar 600 futbol sahası büyüklüğünde bir alanda 700 bin ağaç dikimi gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Endüstriyel ormanların artırılması doğal ormanların korunması için son derece büyük bir önem arz ediyor. Gelecek nesillere bırakacağımız dünyamıza zarar vermemek için çaba gösteriyor, bu konuda tüm insanları bilinçlendirmek için de elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Yürüttüğünüz kampanyanın çıktılarına dair öngörülerinizi paylaşır mısınız? “Sofia Ormanları Yok Etmez” kampanyamızın her 22 Sofia ile yürüttüğümüz sosyal sorumluluk projemizin yanı sıra, eğitimin çocuklarımızın geleceğindeki en büyük güvencesi olduğuna inanarak, bir diğer markamız Maylo ve Türkiye Eğitim Gönülleri Vakfı (TEGV) işbirliği ile 2010 yılından bu yana bir sosyal sorumluluk projesi yürütüyoruz. Proje kapsamında Maylo markalı ürünlerimizin satışından elde edilen gelirin bir kısmını TEGV’e aktararak, çocuklarımızın eğitimine katkı sağlıyoruz. Bugüne kadarki bağışlarla 7.000’den fazla çocuğa dokunduk. Lila Kağıt olarak, toplum yararına farkındalık yaratacak sosyal sorumluluk projelerine imza atmaya önümüzdeki dönemlerde de devam edeceğiz. Eklemek istediklerimiz Temizlik kağıdı kullanım miktarını kişi başına düşen gelir ve eğitim seviyesi etkiliyor. ABD’de 20 kg olan kullanım miktarı, Avrupa’da 15 kg, Türkiye’de ise 5 kg’a kadar iniyor. Gelişmiş pazarlara kıyasla ülkemizde tüketimin düşük olmasının en önemli nedeni ise pazarda sınırlı kategori ve çeşitlilikte ürünlerin yer alması. Pazarın sağlıklı büyüyebilmesi için ürün çeşitliliğinin artırılması, tüketiciye yeni özelliklere sahip ürünlerin sunulması gerekiyor. Lila Kağıt olarak bu doğrultuda yeni ürünler geliştiriyoruz. 2015 yılında yapacağımız yeni yatırım tutarımızın yüzde 5’lik kısmını da Ar-Ge’ye ayırmayı planladık. Tüketicilerimize daha pratik, ekonomik veya yeni özellikler sunan ürünler kullanabilmelerini önemsiyor ve bu yönde çalışmalar yürütüyoruz. Söy KSS leşil e ri Allianz SomaDA, yaşanan travmanın etkilerini hafifletmeyi amaçladı Allianz Türkiye Kurumsal İletişim Başkanı Fatmanur Erdoğan ile şirketin Soma için uyguladığı projeyi konuştuk. Allianz SomaDA proje sürecini, hedeflerini anlatır mısınız? “Allianz SomaDA”, Allianz Türkiye olarak Soma’da oluşturduğumuz güçlü bir dayanışma ağı ve bu ağ içinde yapılan çalışmaların çatısını ifade eden bir başlık. Allianz olarak toplumun yaşam kalitesini artıran sosyal bir marka olma vizyonumuz ve toplum için var olma misyonumuz doğrultusunda 13 Mayıs 2014 tarihinde meydana gelen maden kazası sonrasında topluma uzun soluklu değer katmayı ve sürdürülebilir gelişim modelleri oluşturmayı amaçladık. Bu amaç doğrultusunda kurgulanan Allianz SomaDA projesiyle bağış yardımı çalışmalarına örnek olabilecek bir kamu-özel sektör işbirliği modeli geliştirerek Bilim Kahramanları Derneği (BKD) ve Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği (APHB) işbirliğinde Soma ve çevresindeki halkın yaşadığı facianın etkilerini azaltarak uzun vadede toplumsal yaşam kalitesinin artırılması hedeflendi. Çalışanlarımız da gönüllü olarak Soma’daki çalışmalarımıza destek oldular. Bilim Kahramanları Buluşuyor turnuvasına hazırlanan 17 takımımız birer Allianz gönüllüsü ile bu sürece hazırlanırken Genel Müdürlük binamızda başlayıp Türkiye’deki tüm ofislerimize yayılan kitap bağış kampanyasıyla Dursunbey’de Allianz APHB Merkezi’ne bağlı kurulacak çocuk merkezine 4 binin üzerinde çocuk kitabı topladık. Allianz SomaDA projesi kapsamında ayrıca Soma Atatürk Ortaokulu’nundaki bilgisayar laboratuvarına 20 adet bilgisayar ve 3 adet yazıcı bağışında bulunduk. Proje ortakları arasında nasıl bir rol dağılımı gerçekleşti? Soma’da sadece 13 Mayıs’ta gerçekleşen maden kazasına yönelik değil, geçmişten de taşınan psikososyal sorunların çözüme kavuşturulmasında aktif bir rol alarak toplumun yaşam kalitesini yükselten bir görev üstlendik. Allianz Türkiye olarak Bilim Kahramanları Derrneği ile işbirliğiyle Soma’da kazadan etkilenen 6 ilçedeki 16 okulun 150 öğrencisinin Bilim Kahramanları Buluşuyor turnuvasına katılımı sağlandı. Bu yolla 17 Allianz takımı oluşturan öğrencilerin normal hayata dönüşü desteklenirken psikososyal ve kişisel gelişimlerine de katkı sağlandı. “Allianz SomaDA” kapsamında yürütülen çalışmaların, Soma’nın yanı sıra, faciadan etkilenen ailelerin yaşadığı çevre ilçelere ulaştırılması hedeflendi. Bu nedenle projenin bir ayağı da bir başka merkez, Dursunbey’deydi. APHB ile yaptığımız işbirliğiyle Dursunbey’de bir psikososyal destek merkezi açılmasına öncülük ettik. Çocuklara, yetişkinlere ve gruplara yönelik üç görüşme odası bulunan Dursunbey Psikososyal Destek Merkezi’nden tüm bölge halkının faydalanabilmesi için temin edilen iki araç, APHB gönüllülerinin saha taraması yapmasına olanak sağladı ve merkeze uzak bölgelere hizmet ulaştırmak mümkün oldu. Geniş etki alanı sayesinde bölge halkının 13 Mayıs’ta yaşanan elim facianın yanı sıra geçmişten gelen ve tedavi edilmemesinden kaynaklı devam eden psikososyal sorunların çözüme kavuşmasında Allianz Türkiye 24 olarak aktif bir rol alarak toplumun yaşam kalitesini yükseltilmesine katkı sağladık. Projeden alınan sonuçlardan söz eder misiniz? Soma ve çevresinde etkilenen vatandaşlarımıza ulaşmak için hazırladığımız afet iletişim planı kapsamında, bölgedeki insanlarımızın yaralarının sarılmasında toplumsal dönüşüme destek olduğumuza inanıyorum. Birlikte çalıştığımız sivil toplum örgütleri BKD ve APHB’nin görüşleri, önerileri ve hazırladıkları raporlar doğrultusunda başarıya ulaştığımızı görüyoruz. Allianz Türkiye ile Bilim Kahramanları Derneği’nin (BKD) işbirliği ile Soma’da 2014’te meydana gelen maden faciasından etkilenen çocukların normal yaşamlarına dönebilmesini desteklemeye yönelik projenin sonuçları kalitatif bir rapor olarak ortaya konuldu. “Bilim Kahramanları Buluşuyor” turnuvasına hazırlık ve katılım süreçlerinin Somalı öğrencilerin üzerindeki etkilerini saptamak üzere uzman psiklog ve akademisyenler tarafından hazırlanan yarı yapılandırılmış görüşme formları turnuvaya katılan öğrencilere uygulanarak, betimsel analiz yöntemi ile elde edilen veriler Bilim Kahramanları Derneği tarafınca raporlandı. Bu görüşmeler çerçevesinde hazırlanan raporda, bilimsel ve teknolojik çalışmaların, maden kazasının travmatik etkilerini azaltmakta olumlu katkıları olduğu belirlendi. Hayatlarında ilk defa deneyimledikleri turnuvaların öğrencilere normal hayatlarına dönüş için katkı sağladığı, süreç boyunca kendilerini değerli hissettikleri, özgüven kazandıkları, eğlendikleri, daha mutlu, kararlı ve umutlu oldukları kaydedildi. Raporda, robot programlama, tasarlama, jüri için sunum hazırlıkları gibi çalışmaların çocuklardaki takım ruhunu geliştirdiği, okulda fen, matematik derslerine, sonrası için temel bilimler ve mühendislik alanlarındaki mesleklere olan ilgilerinin arttığı belirlendi. Öğrencilerin bu proje ile farklı yeteneklerini keşfettikleri, problemlerle baş etmeyi öğrendikleri, sosyalleştikleri, kendilerini ifade etme ve iletişim becerilerini geliştirdikleri, sürecin öğrencilere öğrenmenin, keşfetmenin ve paylaşmanın kaybetmekten daha değerli olduğunu fark etmeleri konusunda da destek olduğu saptandı. Süregelen ya da planlanmış başka KSS projeleriniz var mıdır? Allianz, faaliyet gösterdiği ülkelerde ekonomik büyümeye katkıda bulunurken; toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket ederek bireylerin gelişimini de desteklemeye özen gösteriyor. Allianz Türkiye olarak 2014’te yepyeni ve farklı bir dönem başlattık. Bu yeni dönemde, dışavurumcu yaklaşımla hareket ederek, toplumun yaşam kalitesini artıran sosyal bir marka olmak vizyonuyla yol alacağımızı açıkladık. Bu yeni dönemde, odağımıza müziği koyarak, topluma daha fazla ve etkin şekilde dokunacak projelerimizle yer alacağız. Bu çalışmaların ilk adımını geçen yıl Ekim ayında Lang Lang ile birlikte attık. Dünyanın en etkili yüz insanından biri olarak adlandırılan, Allianz Global Marka Elçimiz Lang Lang’ı Türkiye’de sanatseverler, gençler, öğrenciler, sivil toplum kuruluşları ve müşterilerimizle buluşturduk. Bu konser için oluşturduğumuz danışma kurulu tarafından seçilen Türkiye’nin en yetenekli genç sanatçısı Kaan Baysal’a Lang Lang ile aynı sahneyi paylaşma fırsatı verdik. Barselona’da Lang Lang International Music Foundation tarafından organize edilen Allianz Junior Music Camp’e Kaan Baysal’ın katılmasına imkan tanıdık. Kaan Baysal’ın bu eşsiz müzikal yolculuğunda Allianz Türkiye olarak onun yanında yer almaya devam etmek istiyoruz. Ayrıca Barış İçin Müzik Vakfı’nın da son iki yıldır “Öncü Kurumsal Destekçi”siyiz. Biz toplumumuzun yaşam kalitesini artırmaya gönül verdik. Ülke çapında 7’den 70’e topluma ve müşterilerimize dokunmayı, onların yaşamlarına umut, cesaret ve mutluluk katmayı arzuluyoruz. Eklemek istedikleriniz Sektör lideri olarak önemli bir sorumluluk taşıyoruz. Yardımlaşma ve dayanışma ihtiyacının en yüksek olduğu dönemlerde ihtiyaç sahibi insanların yanında yer alarak örnek olmanın da liderlik sorumluluğunun gereği olduğunu düşünüyoruz. Allianz SomaDA projesi ile umut, mutluluk, cesaret veren ilham dolu bir çalışma gerçekleştirdik. Biz orada bir tohum ektik ve filizlenmesini sağladık. Çocukların öz güvenlerini artırdık. Toplumun yaşam kalitesini sürdürülebilir bir temelde inşa ettik. Allianz Türkiye olarak, yönetimimizle, çalışanlarımızla, kaynaklarımızla Soma’ya odaklandık. Soma’daki dayanışma projemizin özel sektöre de örnek olmasını umuyor, bir daha asla böyle faciaların yaşanmamasını diliyoruz. 25 Uyg KSS ulam alar ı Enerjisa’nın enerji verimliliği projesi ödüllendirildi Genç Girişimciler ve Liderler Derneği (JCI)’nin düzenlediği Uluslararası Kurumsal Sosyal Sorumluluk Yarışmasında, En İyi Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi - Büyük Şirket kategorisinin kazananı ‘‘Enerjimi Koruyorum’’ enerji verimliliği projesi ile Enerjisa oldu. nerjisa’nın sosyal sorumluluk platformu olan Enerjik Gönüller ile çalışanlarının gönüllü katılımıyla verilen enerji verimliliği eğitimleri, Dünyanın Enerjisini Ben Koruyorum! sloganıyla, E bugüne kadar Başkent EDAŞ, AYEDAŞ ve Toroslar EDAŞ’ın faaliyet gösterdiği illerde 280 okulda 190.000 ilköğretim çağındaki öğrenciye ulaştı. Enerjisa CEO’su Yetik K. Mert, projeye verilen ödül üzerine şunları söyledi: “Enerjisa olarak sadece faaliyet gösterdiğimiz alanlarda sektörümüzün öncüsü olmayı değil, kurumsal sosyal sorumluluk açısından da öncü ve referans şirket olmayı hedefliyoruz. Bu ödül, eğitimleri bizzat veren Enerjisa’nın gönüllü çalışanlarınındır.’’ Uyg E&Y Türkiye, sektörünün ilk sürdürülebilirlik raporunu yayınladı E&Y Türkiye, bu yıl Çevre Günü’nü Türkiye’de kendi sektörlerinde bir ilke imza atarak, Sürdürülebilirlik Raporu ile kutladı. ayınlanan rapor ile ilgili şirketten yapılan açıklama şu şekilde: ‘‘Raporumuz, sosyal, ekonomik ve çevresel değerlere yönelik sürdürülebilirlik odaklı çalışmalarımızı içeriyor. Amacımız; sürdürülebilirliğe en üst düzeyde katkıda bulunarak karbon ayak izimizi küçültmek. E&Y Türkiye olarak ilk kez hazırladığımız rapor, çevremize, paydaşlarımıza ve çalışanlarımıza yönelik sorumlu ve duyarlı uygulamalarımızı ortaya koyuyor. Bu kapsamda iklim değişikliği ve Y KSS ulam alar ı sürdürülebilirlik hizmetlerimiz, organizasyonların sosyal, ekonomik ve çevresel alanda sürdürülebilirlik stratejisi geliştirmelerine ve bu alandaki performanslarını iyileştirmelerine yardımcı oluyor.’’ Raporda, enerji tüketimini azaltmanın, karbon salınımını en aza indirmenin ve şirketlerin itibarlarını yükseltme yöntemlerine ilişkin tavsiyeler de yer alıyor. Rapor, Global Reporting Initiative (GRI) G4 rehberine uygun olarak hazırlandı ve GRI tarafından öncelikli göstergelerin beyanı (Materiality Disclosures) uygunluk onayına sahip. 27 KSS ri e leşil y ö S Raporlama, sürdürülebilirlik yolculuğunun doğal bir sonucu G101 İletişim Çözümleri Kurucu Ortağı Elif Seçkin Önen ile şirketin kurumsal sorumluluk eksenli hizmetlerini konuştuk. G101 olarak ne gibi hizmetler veriyorsunuz? Birlikte çalıştığımız firmaların kurumsal sorumluluk ve sürdürülebilirlik çalışmalarında süreç danışmanı olarak hizmet veriyoruz. Sürdürülebilirliği bir proje olarak değil bir kurumun A’dan Z’te tüm süreçlerine entegre edilmesi, en tepe yöneticiden mavi yakaya benimsenmesi gereken bir dönüşüm süreci olarak görüyoruz. Bu temel prensibimizden hareketle birlikte çalıştığımız markalarla öncelikle bir röntgen çekme süreci yaşıyoruz, mevcut durumu birlikte analiz ediyor, paydaşların da sürece dahil olduğu önceliklendirme analizini de gerçekleştirildikten sonra odaklanacağımız temel alanları seçiyor ve köklü bir dönüşüm sürecini birlikte başlatıyoruz. Başlattığımız bu dönüşümle yaratılan değerin de GRI - Küresel Raporlama Girişimi ilkeleri ışığında raporlanması sürecinde danışmanlık veriyoruz. Bu entegre sürdürülebilirlik dönüşüm sürecinin bir parçası olarak kurumsal sorumluluk projelerinde de paydaşların beklentileri ve firmanın etki alanı göz önünde bulundurularak firmaya en uygun proje alanının belirlenmesi, projenin yaratımı, yönetimi ve iletişimi konularında destek veriyoruz. Yeşil Etiket, Asya ile başlattığımız sürdürülebilir dönüşüm sürecinin bir parçası olarak hayata geçti. Asya icin sürdürülebilir bir tedarik zinciri yaratarak, üretim süreçlerinin her aşamasına bu bakış açısını entegre etmek hedefiyle, tedarik zincirinin temelini oluşturan, en önemli paydaş çiftçilerimizde sürdürülebilir tarım konusunda farkındalık yaratmayı amaçladık. Danışmanlığınızda devam etmekte olan kurumsal sorumluluk projeleri var mı? Ülkemiz tarımının geleceği için çok önemli olduğuna inandığımız Yeşil Etiket projemiz ile arzumuz; üretim süreçlerinde yani çiftçilerimizde kalite farkındalığını artırarak zirai ilaç kalıntı problem sonlandırmak ve buna paralel olarak nihai tüketici nezdinde de tükettikleri gıdaların “içinde ne olduğu”, “nasıl koşullarda üretildiği” konusundaki bilinci geliştirebilmek. Son dönemde, Asya Meyvesuyu adına hayata geçirdığımız sürdürülebilir tarım projesi “Yeşil Etiket” tüm hızıyla devam ediyor. 2012 yılında alt yapı çalışmalarına başladığımız, 2013 yılı itibarıyla da uygulamaya geçirdiğimiz “GREENTAG - YEŞİL ETİKET” etki alanını giderek genişletiyor. Bunun mutluluğunu yaşıyoruz. Yeşil Etiket çalışmalarımıza pilot bölge olarak üretim tesislerimizin bulunduğu, ülkemiz elma üretiminin kalbi Eğirdir’in, kalıntı problemlerinin en yoğun yaşandığı bölgesi olan Boğazova’da başladık. Projeye iliskin farkındalık yaratmak ve gönüllü çiftçileri toplayabilmek adına 6 ayrı köyde 300’ün üzerinde çiftçiye, tek tek uzmanların da 28 destekleri ile zirai ilaç kalıntısının yol açtığı sağlık ve kalite problemleri konusunda bilinçlendirme toplantıları düzenledik. Bu çalışma sonucu gönüllü olan 100 çiftçi ile projemizi başlattık. Projemizin ilk yılının sonunda 100 gönüllü çiftçimizden 65’i tüm eğitim ve bilgilendirme toplantılarımıza ve faaliyetlerimize aktif katılım göstererek sezonu tamamlamayı başardı. Bunların % 10 uluslarası standartlarda yüksek kalite düzeyini yakaladı. Gerçekleştirdiğimiz bu çalışma ile ayrıca ilk yılın sonunda Asya fabrikasında üretilen nihai üründe % 85’e varan bir kalite artışı yakaladık. Yeşil Etiket projemiz ilk yılında Isparta Valiliği ve Tarım İl Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen Ulusal Platin Elma Ödülleri’nde “Yılın Sosyal Sorumluluk Projesi Ödülü”ne layık görüldü. 2014 yılında da Sürdürülebilirlik Akademisi tarafından gerçekleştirilen “Sürdürülebilir İş Ödülleri”nde de 100 proje arasından Sosyal Etki alanında finale kalmaya hak kazandık. Tüm bu güzel gelişmelerle birlikte bizi en çok sevindiren, projemizi bölge çiftçilerinin giderek sahiplenmesi oldu. İki yılda 10 köyden 250 çiftçiye ulaşmayı başardık. 2014 yılı sonunda TÜBİTAK’tan aldığımız ARGE desteğiyle de birlikte projemizin etki alanını daha da genişletmeyi ve tarladan sofraya tam izlenebilirliği şağlamayı hedefliyoruz. Ayrıca Asya’da son üç yılda hayata geçirmeyi başardığımız tüm bu dönüşümü, bu yıl GRI kriterlerine uygun olarak oluşturduğumuz sürdürülebilirlik raporumuzla da taçlandırıyoruz. Bu başarılı uygulamaları daha çok kişiyle paylaşarak etki alanını genişletecek olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Raporlamayı olmazsa olmaz mı görüyorsunuz? Bizim birlikte çalıştığımız firmalara her zaman aktarmaya çalıştığımız temel konu raporlamanın bir sonuç olduğu. Raporlama için çıkılan yolculukta temel prensip aslında daha sorumlu bir kurumsal vatandaş yaratmak, paydaşlarınıza olan sorumluluklarınız doğru analiz edip bu doğrultuda bir hareket planı oluşturmak. A’dan Z’ye tüm süreçlerinizde bu bakış açısıyla bir dönüşüm yaratmak. Raporlama zaten siz bu dönüşümü yarattığınız zaman doğal olarak elde ettiğiniz bir sonuç oluyor. Kurumsal sorumluluk bilincini süreçlerinize entegre etmeyi başardığınızda ortaya raporlayacak, paylaşılacak başarılı örnekler çıktığı için de evet bu süreçlerde başarıyla yol alan bir şirket için bir sonraki adımın raporlama olduğuna inanıyoruz. Türkiye’de raporlama oranında artış var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bu gerçekten çok güzel bir gelişme. Yalnızca ülkemizde değil tüm dünyada tüketicinin bilinçlenmesi kurumları harekete geçirdi. Tüketicilerdeki bilinc artışı, kimi zaman gönüllü kimi zaman biraz zorunlu da olsa sirketleri elini taşın altına koymak, evrenin ihtiyaçlarına ve sinyallerine daha fazla kulak vermek konusunda motive etti. Artık tüketici satın alma yaparaken yalnızca aldığı ürüne değil ürünün temsil ettiği kurumsal değerlere de kıymet veriyor, bu farkındalık firmalarda da daha iyi bir kurumsal vatandaş olabilme misyonunu olumlu yönde tetikliyor. Raporlama da bu alanda gerçekleştirilen faaliyetleri şeffaf bir şekilde paydaşlara sunmak ve şirketin sürdürülebilirlik vizyonunu, yol haritasını oluşturmakta en etkin araç olarak öne çıkıyor. Dünyada tüketicilerin farkındalığının artmasının yanında raporlamayı tetikleyen yasal regülasyonlar da hızla artıyor, ülkemizde henüz bu anlamda somut gelişmeler olmasa da 2014 yılının son aylarında devreye giren Borsa İstanbul Sürdürülebilirlik Endeksi bu anlamda bir ivme getirdi. Hali hazırda BIST 30’daki 15 firma bu endekste yer almaya hak kazandı, bu sayının giderek artacağına da inanıyoruz. GRI’ın Türkiye örgütsel paydaşlarından biri olduğunuz için yeni teknik kriterler G4 hakkındaki görüşlerinizi almak isteriz G4 raporlamada bir zihniyet değişimi getiriyor, şimdiye kadar kullanılmakta olan G3 ile hepimiz raporlamanın A, B, C olarak sınıflandırılmasına alışmıştık. Bu gerekli teknik özellikleri sağlayarak “A” alan firmalara benim raporum daha “iyi” deme özgürlüğü getiriyordu. G4 ile bu anlayış tamamen ortadan kalktı, artık raporunuzun notunun kaç olduğu yani kaç tane teknik göstergeyi yerine getirebildiğiniz değil raporunuzun niteliği, kurumunuzun sürdürülebiliriliği ne ölçüde sindirebildiği önemli. G4 ile gelen “materiality” önceliklendirme konusu kilit önem taşıyan, G4’ün temel prensibini en net şekilde ortaya koyan noktalardan biri. Artık firmalar raporlarını oluşturuken kendi etki alanlarını, paydaşlarının onlardan beklentilerini daha iyi tahlil ederek bunları karşılayan çalışmaları hayata geçirmek ve raporlamak durumunda. Firmalar tarafında müşterilerimize söylediğimiz bu değişimde göz korkutacak herhangi bir durum söz konusu değil zaten temel hedefiniz sürdürülebilirliği içselleştirmek olduktan sonra G4 ilkelerine uygun olarak raporlama yapmak bunun doğal bir sonucu olarak ortaya çıkacak. 29 KSS ri e leşil y ö S Günışığı projesi, görme kalıntısı olan çocuklara yönelik kurgulandı Avea yetkilileri, Günışığı projesine ilişkin sorularımızı cevaplandırdılar. Bu görme kalıntısı çok kıymetli. Çünkü yüzde 1 de olsa bu görme kalıntısı, 250 milyon insanı, ‘beyaz bastona’ bağlı olmaktan kurtarmaya yetiyor. Ülkemizde yaklaşık 800 bin görme engelli olduğu tahmin ediliyor. Dünya istatistiklerini dikkate aldığımızda, Türkiye’de de kör tanısı almış büyük bir çoğunluğun, aslında görme kalıntısına sahip olduğunu ve alacağı eğitimle görmeyi öğrenebileceğini söyleyebiliriz. Günümüzde az görenlerle ilgili destek teknolojilerinin son derece gelişmiş olması, yüzde 1 görme kalıntısını bile çok önemli hale getiriyor. Avea’nın yeni projesi ‘’Günışığı’’. Projeyi anlatır mısınız? Hedefi, etki alanı nedir? Avea’nın desteğiyle Ey-Der tarafından hayata geçirilen Günışığı projesi, görme yetisi yüzde 10’un altında olan çocukların sahip olduklarını görme kalıntısını fonksiyonel olarak kullanmalarını sağlamak üzere hayata geçirildi. Proje, görme kalıntısına sahip olan çocuklara erken müdahale eğitimiyle “görmeyi” öğreterek, çocukların ve ailelerinin hayatlarını değiştiriyor. Proje kapsamında erken müdahale eğitimi alan çocuklar, aldıkları bu eğitim sonrasında beyaz bastona ihtiyaç duymadan yürüyebiliyor, paten kayabiliyor, bisiklete biniyor, toplu taşıma araçlarını kimseye ihtiyaç duymadan kullanabiliyor, resim yapabiliyor, eğitim hayatlarına normal alfabe ile devam edebiliyorlar. Görme kalıntısı olan çocuklarda 0-6 yaş arasında uygulanan erken müdahale eğitimi, görmenin işlevsel hale getirilmesi için büyük önem taşıyor. Dünya üzerinde yaklaşık 290 milyon görme engelli bulunuyor. Bu sayının ise sadece 39 milyonu tamamıyla kör olup, hiç göremeyenlerden oluşuyor. Yüzde 85’ini oluşturan yaklaşık 250 milyon kişide ise az da olsa mutlaka bir görme kalıntısı bulunuyor. 30 Eğitim programı ünışığı projesi, görme yetisi yüzde 10’un altında olan çocukların sahip oldukları görme kalıntısını fonksiyonel olarak kullanmalarını sağlamaya yönelik, 7 aylık özel bir eğitim programından oluşuyor. Böylece çocukların toplumsal hayata ve normal eğitim sürecine uyumunun sağlanması ve yaşamlarını normal bir birey gibi sürdürmesi sağlanıyor. G Günışığı eğitimleri; aile terapisti, çocuk gelişim uzmanı, psikolojik danışman, müzik öğretmeni, güzel sanatlar uzmanı, matematik öğretmeni, İngilizce öğretmeni, az gören uzmanı, özel eğitim uzmanı ve spor uzmanından oluşan bir eğitmen ekibiyle, Ankara’daki eğitim merkezinde hem birebir ve yüz yüze olarak hem de görüntülü görüşme yöntemiyle uzaktan veriliyor. Projede yer alan birebir eğitimler, çocuğun örgün eğitimini aksatmaya yol açmaması açısından hafta sonu 6 saatte tamamlanıyor. Proje kapsamındaki eğitimler ise ailelere ve çocuklara toplam 70 saatte veriliyor. Bu eğitimin 10 saati yüz yüze eğitim verilirken 60 saati de uzaktan eğitim ile sağlanıyor. Çocuğun aile ve öğretmenlerine uzaktan bilgilendirme ve destek hizmetleri de veriliyor. Eğitimler sonunda az gören çocuklar fiziksel bir destek ya da yönlendirme olmadan bağımsız olarak yön bulabilecek, normal alfabeyle okuyup yazabilecek duruma geliyorlar. Projede dünyada ilk kez tabletlerle uzaktan eğitime imkân verilerek, az gören çocuğu olan ailelerin uzman ekip tarafından sosyal ve psikolojik olarak desteklenmeleri de sağlanıyor. Çocukların eğitimlerinin görüntülü olarak, uzman ekip tarafından takip edilmesi ve gittikleri kreş, anaokulu ve okullardaki öğretmenlerin görüntülü olarak canlı desteklenmesi de yine uzaktan sağlanıyor. Avea, proje kapsamında Mardin Kızıltepe’den Yalova’ya kadar Türkiye’nin dört bir yanından 100 çocuğun eğitimini üstleniyor. Ayrıca çocukların eğitimlerinin birebir, görüntülü olarak takip edilmesi için ihtiyaç duyulan görüntülü görüşme ve uzaktan eğitim sistemi de Avea teknolojisi yardımıyla sağlanıyor. Çocuklara verilen 3G’li tabletlerle görüntülü görüşme programları yapılıyor ve eğitim süreci sürekli olarak destekleniyor. Proje, görüntülü görüşme olanağının yanı sıra daha başka ilkler de barındırıyor. Dünyada ilk kez Türkiye’de, Kinect teknolojisi kullanılarak özel olarak kurgulanmış oyunlar, az gören çocukların hareket halinde görme yetilerini kullanmaları ve geliştirmeleri amacıyla bu projede hayata geçiriliyor. Projeye dahil olan ailelere uzman ekip tarafından; çocuklarına görme yetisini kullanmayı öğretmek ve geliştirmek için nasıl katkıda bulunmaları gerektiği konusunda destek veriliyor. Böylece ailelerin sürece tam katılımı sağlanarak, aile bilincinin artırılması amaçlanıyor. Ey-Der ile Avea’nın işbirliği sonucunda hayata geçirdiğimiz ve parçası olmaktan gurur duyduğumuz Günışığı Projesi, Avea’nın sosyal sorumluluk projelerinde önem verdiği değerleri fazlasıyla barındırıyor. Bizler, gözlerindeki küçücük görme kalıntısıyla dünyaları aydınlanan bu çocukların önünde, büyük bir gelecek olduğuna inanıyoruz. Bu inançla gönlümüzle, kalbimizle, imkânlarımızla, teknolojimizle bu projeye sahip çıkıyoruz. Tıbben ‘kör’ raporu verilen bu çocuklarımızın hayatlarını, Günışığı kapsamında sunulan erken müdahale eğitimi ile değiştirmenin değeri bizim için gerçekten çok büyük. Günışığı Projesi ile bu çocuklarımızın hayata eşit koşullarda katılım sağlamalarına, toplumsal yaşama üretken bireyler olarak dahil olmalarına katkıda bulunmayı amaçlıyoruz. Sağladığımız bu destekle sadece onların hayatlarını değiştirmekle kalmıyor, çevrelerine ve topluma da değer katıyoruz. Avea’nın gündemindeki diğer projeler nelerdir? Avea olarak kurumsal sosyal sorumluluk anlayışı çerçevesinde bireylerin toplumun önündeki engelleri kaldırmaya odaklanan projelere uzun soluklu destek veriyoruz. Bu anlayışla, engellilere istihdam sağlamak üzere Avea ve Fiziksel Engelliler Vakfı (FEV) işbirliğiyle hayata geçirilen Özümüzle Üretiyoruz projesi kapsamında, İŞKUR’un da desteğiyle 10 yılda 3 bin 400’ün üzerinde engellinin iş sahibi olmasına yardımcı olduk. Bunların yüzde 45’i Türkiye’nin en büyük 500 sıralamasındaki şirketlere yerleştirilirken, diğer adaylar da sektörün öncü kuruluşlarda istihdam edildi. Ayrıca görme engellilerin yaşadığı sıkıntıları ve onların sosyal hayata entegrasyonlarını kolaylaştırmak üzere Sesli Adımlar uygulamasını hayata geçirdik. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da bir ilke imza atan Sesli Adımlar uygulaması görme engellilerin alışveriş merkezleri ve diğer binalarda sesli yönlendirmeler yoluyla dolaşabilmesini sağlıyor. Uygulamanın otel, hastane ve havaalanı gibi karmaşık yapılarda yaygınlaşması hedefleniyor. Ana liz Türkiye’nin en büyük üç kamu şirketinde kurumsal sorumluluk Berkay Orhaner www.sorumlukurum.com / [email protected] Kurumsal sorumluluk (KS) kavramı henüz genel olarak kabul edilmiş bir tanımı olmayan, hala değişim içerisinde olan ve gelişmeye devam eden bir kavramdır. Örneğin Howard Bowen, 1953’te ‘kurumsal sosyal sorumluluk’ terimini ilk defa kullandığı kitabının başlığı ‘İş Adamlarının Toplumsal Sorumlulukları’dır. Daha sonra kurumsal sorumluluğu sadece zengin iş insanlarına yönelik bir kavram olarak algılamaktan vazgeçip, bir şirketin bütünüyle ‘kurumsal vatandaş’ olmasından bahseder olduk. Özellikle İngiltere’de kurumsal sorumluluk ile ilgili meseleler daha çok şirketlere yönelik algılandı. Hatta belli bir dönem ‘kurumsal sosyal sorumluluk’ yerine ‘şirketlerin sosyal sorumlulukları’ ifadesi tercih edildi. Artık her tür kurumun toplum refahına ve sürdürülebilir kalkınmaya katkı sunmalarını bekliyoruz. Örneğin Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (bu arada maalesef hala Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin Türkiye Yerel Ağı kendisine ‘Global Compact Network Türkiye’ demeye devam ediyor) sadece şirketlere değil, belediyelere, okullara ve her tür sivil toplum kuruluşuna da ilkelerin uygulanması hakkında çağrıda bulunuyor. Kamu kurumlarının kurumsal sorumluluk ile ilişkisi ise uzun süredir tartışılan bir konu. Hükümetler ve kurumsal sorumluluk KS ile ilgili en fazla atıf alan tanımlardan birisi Avrupa Komisyonu’nun 2002 tarihli ifadesidir: ‘‘KS, Şirketlerin toplumsal ve çevresel kaygılarını iş faaliyetlerine dahil etmelerini ve paydaşlarıyla gönüllülük esasına dayalı bir etkileşim içerisinde bulunduklarını ifade eden bir kavramdır.’’ Tanımdaki ‘‘gönüllülük’’ vurgusu, KS’nin uzun süre en önemli özelliğini oluşturdu. Buna göre kurumsal sorumluluk yasal düzenlemeler ve hukuki yaptırımlarla yetinmek istemeyen, toplum ve çevre 32 için daha fazlasını ortaya koymak isteyen ‘gönüllü’ şirketlerin uygulamak isteyecekleri bir anlayış anlamına geliyordu. Gönüllülük elbette kurumsal sorumluluğun samimiyetini artıran bir etkendi. Fakat diğer yandan pek çok kişi kurumsal sorumluluk ile ilgili uygulamaların zorunluluk haline gelmedikçe yeterince başarılı olamayacağını vurguladı. İşte bu noktada kurumsal sosyal sorumluluk ile ilgili konuların resmileşmesi ve yasal zorunluluklar haline gelmesi için hükümetler de konuya dahil oldu. Sanıyorum özel sektör temsilcilerinin bu konuya ilişkin klasik yorumları “hükümetin kurumsal sorumluluk ile ilgili uygulamaları standartlaştırması halinde, kurumsal sosyal sorumluluğun anlamını bozacağı”nı söylemek oluyor. Bu görüşe göre devlet, kurumsal sosyal sorumluluğu özel sektöre havale etmeli ve bu konuya karışmamalı. Ancak dünyanın pek çok ülkesinde hükümetler kurumsal sorumluluk konusuna yakından ilgi gösteriyorlar. Avrupa Birliği’nde “kurumsal sosyal sorumluluk” sözcüsü bulunuyor. İngiltere, Hindistan ve Singapur’da kurumsal sorumluluk bakanlık düzeyinde önemseniyor. Hirschland’e göre bu durum küreselleşen dünyada politika geliştirmekte zorlanan, toplumsal ve ekonomik konulara tek başına yetişemeyen hükümetlerin karşılaştıkları ‘yönetim boşluğu’ sorununa bir çare üretiyor. Hirschland*, yönetim boşluğunun üç temel nedenini şöyle açıklamış: •Yetersiz çalışan ve güçsüz hükümetler •Küresel çapta devam eden süreçlerin belirsizliği ve kuralsızlığı •Sivil toplum ve özel sektörün küresel anlamda gittikçe daha fazla güç kazanmaları Böylece hükümetler, karşılaştıkları sorunları ortadan kaldırabilmek için kurumsal sorumluluk kavramını sahiplenmeye başlıyorlar. Bu durum hükümetlerin özel sektöre yeni kurallar dayatmasını gerektirmiyor. Hükümetler, farklı çevrelerle kurdukları üretken diyalog sayesinde bu konuda başarı yakalayabiliyorlar. Örneğin İskandinav ülkeleri genel olarak geçmişlerinde güçlü bir sosyal devlet geleneği barındırıyorlar. Fakat küreselleşen ekonomik ve toplumsal koşullar, her geçen gün sosyal devlete ilişkin pek çok konunda sorun oluşturuyor. Bu duruma ilişkin pek çok çözüm kurumsal sorumluluk ile ilgili üretken platformlar oluşturmakta aranıyor. Örneğin, Norveç Hükümeti 2008 yılında konuyla ilgili bir rapor yayınlayarak kendisini kurumsal sorumluluk ile ilgili konularda nerede konumlandırdığını açıklamış, özel sektör ve sivil toplumdan beklentilerini ortaya koymuştu. Benzer bir süreci geride bırakan Danimarka’da ise kurumsal sorumluluk ile ilgili konulara Kurumsal Sosyal Sorumluluk Konseyi isimli bir oluşum yön veriyor. Bu konsey yönetim kurulunda ülkenin en önemli iş insanlarını ve kamu temsilcilerini barındırıyor. Dolayısıyla hükümetin konuya dahil olması mutlaka şirketlere KS ile ilgili yeni yaptırımların uygulanacağı anlamına gelmez. Tersine verimli bir şekilde uygulanacak kamu-özel sektör diyaloğu, kurumsal sorumluluk sayesinde hükümetlere yönetim boşluklarını kapatmada yardım edebileceği gibi, şirketlere de daha uzun takvimli, sürdürülebilir bir program sunabilir. Kamu şirketleri ve kurumsal sorumluluk Kamuya ait şirketlerin kurumsal sorumlulukları, devlet-KS ilişkisi içerisinde belki de en az değinilen konudur. Oysa ki kamu adına, kamunun kaynaklarıyla faaliyet gösteren şirketlerin kurumsal sorumluluğu, özel sektör şirketlerinden belki daha da önemlidir. genel olarak şirketlerin idari yapılanmaları, projeleri ve mali tabloları var. Fakat raporlarda finansal olmayan bir bilgi bulamadığımız için, maalesef şirketlerin kurumsal sorumluluğa ilişkin herhangi bir çaba içerisinde olmadıklarını görüyoruz. Yine de faaliyet raporları ve internet sitelerinden elde edebildiğimiz tüm verilere göre bulabildiğimiz finansal olmayan bilgileri aşağıda görebilirsiniz: TETAŞ Kurumun kurumsal değerleri arasında şeffaflık ve hesap verebilirlik olduğu yazıyor. Fakat maalesef mali akış haricinde herhangi başka bir ‘şeffaflık’ ile karşılaşamıyoruz. TETAŞ’ta çalışan personelin cinsiyet dağılımını öğrenebildik. Şirkette 130 erkek, 77 kadın çalışıyor. Şirket bünyesinde çalışanlara yol göstermesi amacıyla bir etik komisyonu kurulmuş. Bu komisyonun yayınladığı rehber, özellikle çalışanların iş ilişkileri dahilinde karşılaşacakları ikram ve hediyeleri hangi ölçütlere göre kabul edip edemeyeceklerini anlatıyor. TEİAŞ TEİAŞ’ın futbol takımı var. Bu takım Ankara’daki kamu kurumları liginde yer alıyor. Zaman zaman kurum yöneticileri futbol takımlarına başarı dileklerini sunuyor. (Umuyoruz bu takımın kurum çalışanlarının hayatlarına kattığı değer, şirketin internet sitesindeki kapladığı yer kadar fazla olabiliyordur.) Şirkette 8102 çalışan var. Fakat bu kişiler hangi süreçlerle işe alınıyorlar, nasıl bir kariyer planı ile karşılaşıyorlar, kaçı kadın, kaçı erkek gibi konularda hiçbir bilgiye sahip olamıyoruz. TEİAŞ’ın faaliyet raporu çevreye ilişkin bazı veriler içeriyor. Buna göre: Türkiye’deki kamu şirketlerinin kurumsal sorumlulukları ile ilgili maalesef elimizde yeterli bir araştırma yok. Şimdilik aşağıdaki küçük analiz ile yetineceğiz. Fortune Dergisi tarafından en son 2013 yılı için hazırlanan, Türkiye’nin en büyük 500 şirketini gösteren listenin ilk 20 sırasında, tüm hisseleri devlete ait olan 3 büyük kamu şirketi bulunuyor: TETAŞ TEİAŞ, EÜAŞ. “2013 yılı Ocak ayı içerisinde İletim Tesis İşletme Grup Müdürlüklerine ‘Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği’ kapsamında 2012 yılına ait atık yağların beyanlarının ilgili Valiliklere yapılması konusunda bilgilendirme yazısı gönderilmiştir. Taşra teşkilatının uygulamaya yönelik soru ve sorunlarının çözümüne yönelik teknik destek sağlanmış.” Bu şirketlerin hepsi elektrik ile ilgili. Her üç şirket de 2001 yılında yürürlüğe giren “Elektrik Piyasası Kanunu” ile yapılandırılmış. TETAŞ elektrik ticareti yapıyor, TEİAŞ elektriği iletiyor, EÜAŞ ise elektriği üretiyor. Bu üç kardeş kamu şirketi toplamda 2013 yılında yaklaşık 50 milyar TL hacminde bir ticari faaliyet üretmişler. Her üç şirketin de 2013’e yılını baz alan faaliyet raporları bulunuyor. Bu raporlarda Yani; atık yağlara ilişkin bir yazışma yapılmış. Şimdilik TEİAŞ’ın çevresel sürdürülebilirliğe katkısı konuyla ilgili e-postaları “forward” etme düzeyinde. Ayrıca çevre ve atık yönetimine ilişkin başka eğitimbilgilendirilme faaliyetleri yapılmış. Fakat, yine, maalesef bu faaliyetlerin içeriği, süresi, planı gibi konularda herhangi bir bilgiye sahip olamıyoruz. 33 EÜAŞ Bu kurumun temel değerleri arasında çevreye duyarlılık, şeffaflık, hesap verebilirlik ve “üretimde emreamadelik” diye iki kavram var. Maalesef çevreye duyarlılığın nasıl sağlandığı hakkında, yine, bir veriye sahip olamıyoruz. (“Üretimde emreamadelik” ne anlama geliyor, bilmediğim için yorum yapamıyorum) EÜAŞ’ın da futbol takımı var. TETAŞ futbol takımı hakkındaki temennilerimiz EÜAŞ için de geçerli. Acaba EÜAŞ’ta kaç kişi çalışıyor, bu kişilerin kaçı kadın, bu kişiler nasıl işe alındılar, bilemiyoruz. Maalesef Türkiye’de henüz hükümetin kurumsal sosyal sorumluluk hakkında herhangi bir yaklaşım geliştirmeye istekli olduğunu göremedik. En azından kamu şirketlerinin, kamunun parasıyla, kamu adına çalışmalarının getirdiği fazladan bir sorumluluk hissiyle daha şeffaf, daha hesap verebilir kurumsal sorumluluk yaklaşımları geliştirmelerini bekleyebilirdik. Fakat en büyük üç kamu şirketinden gördüğümüz kadarıyla bu devlet teşekkülleri henüz ancak ilkel faaliyet raporları yazma aşamasındalar. Oysa kamuya ait yıllık yaklaşık 50.000.000.000TL’ye yön veren ve Türkiye’nin enerjisini kontrol eden bu şirketlerin kurumsal sorumluluk yaklaşımlarını aklımıza ilk gelen aşağıdaki konular etrafında şekillendirmelerini bekleyebilirdik: U KSS ları ama ygul •Bu kuruluşların temel değerleri arasında ilan ettikleri hesap verebilirlik ve şeffaflık kavramlarına yönelik geliştirilen kurumsal politikalar nelerdir? •Bu şirketlerdeki çalışan profilinin cinsiyet, yaş ve eğitim durumuna ilişkin dağılımı nasıldır? •Kamuoyunda şüpheyle karşılanan nükleer enerji santrallerine yönelik olarak bu üç kurum tarafından geliştirilen herhangi bir kamuoyu bilgilendirme yaklaşımı var mıdır? •Bu şirketlerin yenilenebilir enerji konusundaki yaklaşımları nasıldır? •Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınmasına yönelik olarak üç elektrik şirketinin gelecek vizyonu nasıl şekillenmektedir? •Türkiye’nin bu üç elektrik şirketi, üniversitelerle herhangi bir iş birliği geliştirmiş midir? *: Hirschland, Matthew J. (2006) Corporate Social Responsibility and the Shaping of Global Public Policy. Palgrave MacMillan. Akçansa’nın ilk gönüllülük projesi: Yarınları Dönüştüren Çocuklar Akçansa, sürdürülebilirlik ilkesiyle başlattığı “Yarınları Dönüştüren Çocuklar” projesiyle çocukların yarınlarının koruma altına alınmasına destek olmayı amaçladı. Ç evre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı (ÇEVKO) ve Büyükçekmece Belediyesi işbirliğiyle başlatılan proje kapsamında çocuklar, atıkları kaynağında ayırma, geri dönüşüm ve atıktan enerji elde etme gibi sürdürülebilir bir dünyaya katkı sağlamak için kaynakları bilinçli kullanma yöntemleri hakkında bilinçlendirilecek. Pilot bölge Büyükçekmece’de başlayan proje kapsamında, Akçansa Gönüllüleri ilkokul 4. Sınıf 34 •Her üç kurumda işe alınma süreçleri nasıl işlemektedir? Kamu kurumlarında işe alımların genellikle “torpilli” kişiler lehine sonuçlandığına ve kamu kurumlarında kayırmacılık-yeğencilik (nepotizm) olduğuna dair oluşan kuşkuları bertaraf etmek için alınan önlemler nelerdir? öğrencilerine atık ve geri dönüşüm eğitimi verecek, böylece çocukların atıkları kaynağında ayırarak dünyanın kaynaklarını korumaları yönünde daha çok bilgi sahibi olmaları sağlanacak. Akçansa Gönüllüleri, Büyükçekmece’deki 15 okulu ziyaret ederek toplamda 3 bin öğrenciye ulaşmayı hedefledi. İnteraktif yapılan eğitimlerde öğrencilerin katılımı sağlanıyor, böylece çocuklar kendilerini rahatlıkla ifade edebiliyor. Proje kapsamında ÇEVKO, Büyükçekmece Belediyesi işbirliğiyle okullara geri dönüşüm kutuları yerleştirilmesi yönünde çalışmalar yapacak. Böylece öğrenciler, teorik derste öğrendiklerini pratikte uygulama şansı bulabilecek. Uyg İdil Türkmenoğlu Boyner Grup, “Yeşil Ekonomide İnsana Yakışır İşler” konulu vaka analizi kitapçığında Türkiye’den “iyi örnek” gösterildi. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) ve ILO tarafından hazırlanan yeşil işler raporunda yer alan Boyner Grup, hem üretim hem de istihdam politikaları ile diğer şirketlere örnek olacak. oyner Grup’un ekonomik, çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik konusundaki uzun yıllardır süren çalışmaları bir kez daha gündeme geldi. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) “Yeşil Ekonomide İnsana Yakışır İşler” vaka analizinde Türkiye’deki iyi uygulamalardan biri seçilen Boyner Grup’un öne çıkan yaklaşımı işyerinde demokrasi kültürünün gerçekleştirilmesi ve insana yakışır işlerin tedarik zincirine de yaygınlaştırılması oldu. B Çevresel sorumluluk oyner Grup, tüm iş süreçlerinde enerji, su ve atık yönetimlerini azaltmaya yönelik çalışmalar yürütüyor. Boyner Grup şirketlerinden Altınyıldız Tekstil ve Konfeksiyon A.Ş., Türkiye’de bir ilke imza atarak 2011 yılından beri kurum karbon ayak izini ISO14064-1 Kapsam 3 standardına göre ölçümleyip, tüketimi azaltmaya yönelik hedeflerini belirliyor. Buna ek olarak 85.000m2lik üretim tesislerinde “temiz üretim” projesi ile su kullanımını ve atık su miktarını minimize ediyor. Üretim tesislerinde kullanılan su, 4 kere geri dönüştürülerek kullanılıyor. B KSS ulam alar ı Boyner Grup’un insana yakışır işleri örnek gösterildi Yeşil Ofis sertifikası ir diğer grup şirketi Boyner Büyük Mağazacılık’ta ise 2012 yılından beri CDP (Carbon Disclosure Project) raporlaması yapılıyor. Enerji, su ve karbon politikaları ile enerji verimliliğini artırılıyor. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından Yeşil Ofis sertifikasına layık görülen Boyner Büyük Mağazacılık’ta merkez ofis çalışanlarından oluşan bir “Yeşil Takım” gönüllü olarak enerji verimliliği çalışmalarını yürütüyor. B İnsana değer katan işlere imza atmaktan gurur duyuyoruz oyner Grup İnsan Kaynakları ve Sürdürülebilirlikten Sorumlu Başkan Yardımcısı İdil Türkmenoğlu şirketin sürdürülebilirlik konusuna bakışını şöyle özetliyor: “Boyner Grup çalışma ilkelerinin tam ortasına müşteri ve çalışan mutluluğunu, sorumlu olmayı, cesareti, hesap verebilirliği yerleştirdik. İşlerimizi sürdürülebilirliği garantileyecek kurallarla yönetiyor, insanlarımızı değerlerimizle yönlendiriyoruz. Tüm istihdam ilişkilerimizde, insan kaynakları politika ve uygulamalarımızda tartışmasız bir fırsat eşitliği sunmak üzere ölçekler geliştirdik, mekanizmalar kurduk. Ülkeye, ekonomimize, çevreye, insanımıza değer katan işlere imza atmaktan gurur duyuyoruz.” B 35 Mak ale Serdar Tunçer www.dijitalkss.com @serdartun Gençler, sosyal fayda ve dijital iletişim Bir önceki yazıda sosyal sorumluluk stratejisi oluştururken yola çıkılmadan önce planlama yapmak adımları belirlemenin hayati derecede önemli olduğunun altını çizerek atılması gereken temel adımları paylaşmıştık. Devamı niteliğindeki bu yazıda da sosyal fayda ve sosyal sorumluluk projelerindeki “inandırıcılık” ve “gençlerin dahil edilmesi” sorunlarını ele alacağız. Havas Media’nın 2012 yılında gerçekleştirdiği “Meaningful Brands for a sustainable future” anketi 14 önemli pazarda ve 50 binden fazla tüketici ile yapılmış. 300’e yakın da marka ele alınmış. Dileyenler şuradan detaylı olarak inceleyebilir. Ancak araştırmanın sonuçları bir hayli düşündürücü. Araştırmaya göre; • İnsanların sadece ama sadece %28’i şirketlerin toplum ve çevre için bir şeyler yaptığını düşünüyor. • %68’i ise şirketlerin sorumluluklarını sadece kendi görünürlüğünü iyileştirme üzerine kurduklarını söylüyor. • %20’lik bir oran şirketlerin sosyal sorumluluk taahhütlerini ve girişimlerini inandırıcı bulmazken, • %70’i Dünya markaları, bir anda insanların hayatından çıksa, bu kimsenin umurunda olmaz diyor. Gençleri hesaba katmayan sosyal fayda uzun vadede faydasızdır Tüm bu veriler bize sosyal faydaya yönelik olan proje veya varoluşun tehlikede olduğunu, fikrin temelden sorgulandığını gösteriyor. 36 Başarılı KSS veya sosyal sorumluluk içeren iletişim projeleri yüksek derecede etkileşim ve hedef kitlenin katılımını içerir. Bu açıdan bakıldığında gençlerin sosyal medyada yürütülen bu projelere dahil edilmesindeki önemi görmemek mümkün değil. Öyleyse şunlara dikkat etmekte fayda var: • İyileştirilecek alan seçimi: Gençlerin destek vereceği konu ve organizasyonların seçimi gençler açısından kesinlikle farkındalık yaratacaktır • Dijital yerlilerle ilişkiye geçen bir üslup: Genç çalışanlar, tüketiciler, katılımcı ve faydalanacak olan kitlelere konuşma fırsatı sağlayarak, geleneksel tepeden-aşağı kurumsal iletişimine göre daha gerçekçi bir ses elde etmek mümkün. Bu uslup özellikle “Dijital yerliler” açısından olmazsa olmaz bir kriter. • Birden çok kanal kullanın. Şirkete veya yürütülen projeye birçok sosyal ağdan kolaylıkla erişilmesi aynı zamanda şeffaflığı da artıracaktır. Son olarak tekrarlayalım: Sosyal değişim açısından, şirketinizin gelişiminin güvenilir ve kolaylıkla ulaşılabilir bir takip imkanı sağlayın. Bu açıdan Transmedya (transmedia) yeni yeni kullanılan ancak önemli bir kavram. Herkese açık olacak biçimde projenin kampanyanın gelişimi ve sonuçlarını paylaşmak pekçok araştırmaya göre hala en önemli kriter. Kaynaklar: Klein, P., Four Ways To Engage More Young People In CSR. http://www.forbes.com/sites/ csr/2012/03/29/four-ways-to-engage-more-youngpeople-in-csr/ (Erişim tarihi: 07.01.2015) CSR Turkey Kurumsal Sosyal Sorumluluk kuruluşunuzun kişiliğidir... CSR Turkey CSR Turkey Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Mayıs-Haziran 2012 • Sayı: 3 Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Temmuz-Ağustos 2012 • Sayı: 4 Değişimi yönetmenin en etkili yolu onu yaratmaktır Dosya: Otomotiv Sektöründe KSS CSR Turkey Magazine CSR Turkey Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Eylül-Ekim 2012 • Sayı: 5 Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Kasım-Aralık 2012 • Sayı: 6 Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Mart-Nisan 2013 • Sayı: 8 • ISSN 2147-6179 Sessiz kaldıkça hızla sorunun ya da çözümün sona yaklaşıyoruz parçası olmak Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Mayıs-Haziran 2013 • Sayı: 9 • ISSN 2147-6179 CSR Turkey CSR Turkey Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Temmuz - Ağustos 2013 • Sayı: 10 • ISSN 2147-6179 Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Kasım-Aralık 2013 • Sayı: 12 • ISSN 2147-6179 Aksiyonlarınız samimi oldukça kaybetmeyeceksiniz CSR Turkey CSR Turkey CSR Turkey Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Ocak-Şubat 2014 • Sayı: 13 • ISSN 2147-6179 Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Mart-Nisan 2014 • Sayı: 14 • ISSN 2147-6179 Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Mayıs-Haziran 2014 • Sayı: 15 • ISSN 2147-6179 Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Temmuz-Ağustos 2014 • Sayı: 16 • ISSN 2147-6179 yaşında... CSR Turkey Paydaş iletişimi sağlanmadıkça KSS politikası sürdürülebilir değildir Sürdürülebilir yaşam için... CSR Turkey CSR Turkey CSR Turkey Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Eylül-Ekim 2014 • Sayı: 17 • ISSN 2147-6179 Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Kasım-Aralık 2014 • Sayı: 18 • ISSN 2147-6179 Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Ocak-Şubat 2015 • Sayı: 19 • ISSN 2147-6179 CSR Turkey Sürdürülebilir yaşam için... Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Mart-Nisan 2015 • Sayı: 20 • ISSN 2147-6179 n mı şa Ya v de ı am yaşında... .. . için U KSS ları ama l u g y Henkel Innovation Challenge ile gençler projelerini tanıtıyor Henkel, global olarak düzenlediği Henkel Innovation Challenge yarışmasıyla gençlere fikirlerini dünyaya sunma fırsatı tanıyor. Yarışmanın uluslararası finalinde ise bu yıl Türkiye’yi Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden All Together ekibi temsil etti. enkel, yenilikçi bakış açıları ve çözüm üreten yaratıcı fikirler için gençlere destek olmak üzere her yıl Henkel Innovation Challenge yarışmasını düzenliyor. Bu sayede dünyanın dört bir yanındaki yetenekli gençlere yaratıcılıklarını ve yeteneklerini göstermek için bir fırsat sunuyor. Yarışmanın mottosu ise bu yüzden “Create. Learn. Grow” yani “Yarat. Öğren. Kendini Geliştir” olarak ifade ediliyor. H Yarışmada gençlerden, takımlar oluşturarak bir Henkel markasına yönelik 2050 yılında var olacak ve sürdürülebilir gelişime katkı sağlayacak yenilikçi bir ürün ya da teknoloji fikri geliştirmeleri isteniyor. Yarışma boyunca Henkel, öğrencilere deneyimli bir yöneticisini atayarak, mentörlük desteği sağlıyor. Takımlar, yine Henkel yöneticilerinden oluşan jüriyi ikna etmeye çalışıyor ve en iyi olanlar uluslararası finalde yarışmaya hak kazanıyor. Henkel Innovation Challenge’ın 8.si ise geçtiğimiz günlerde yarışmaya Belçika’dan katılan “The Sharp Shepards” takımının birinciliği ile sonuçlandı. Henkel Innovation Challenge’ın birincileri, 10.000 Euro değerinde dünya turu bileti kazanırken, ikinci ve üçüncü olan ekiplerle birlikte Henkel Yönetim Kurulu Başkanı Kasper Rorsted ile bizzat tanışma fırsatını da elde etti. Türkiye’yi All Together ekibi temsil etti enkel Innovation Challenge’ın Viyana’daki finalinde Türkiye’yi, kendilerine verdikleri isimle All Together ekibi temsil etti. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden Sinem Öz ve Yasemin Canik’in oluşturdukları All Together, herkesin rahatlıkla kullanabileceği ve geri dönüştürülebilir yüzey temizleyici ürünü projelerini jüriye sundu. 2050 yılında pazarlamanın ve ürünlerin eskisi gibi olmayacağını öngörerek o projeksiyonda stratejilerini geliştiren ekip, gelecekte kaynak sıkıntısının yaşanacağını da düşünerek sıfır atık ile sürekli yenilenebilir sonsuz bir kaynak sağlama hedefiyle hareket etti. Akıllı lens kullanarak H 40 holografik arayüzler ile inovatif bir pazarlama stratejisi geliştirdi. Temsilcimiz bu fikirleriyle uluslararası finalde jüriden büyük beğeni toplamayı başardı. Son sekiz yılda tüm dünyadan 35.000 öğrencinin katıldığı, bu yıl ise 28 ülkeden takımların yarıştığı Henkel Innovation Challenge’ta ülkemizi temsil eden All Together ekibinin üyeleri, böylesine özel ve geniş kapsamlı bir organizasyonda deneyim kazanmanın mutluluğunu yaşadı. Yarışmanın Viyana’daki finallerinde ayrıca öğrencilerle stajyerlik ve iş imkanları için mülakatlar yapıldı. Öğrenciler, Henkel ile kişisel ilişkiler geliştirerek, iş fırsatlarını hakkında da bilgi sahibi oldu. Türk Henkel İnsan Kaynakları Müdürü Ralph Branderhorst, Henkel Innovation Challenge’ın gençlere kazandırdıklarını şöyle anlatıyor: “İnovasyon ve sürdürülebilirlik Henkel’in DNA’larında var. Bu yarışma ile bir işveren olarak bunu öğrencilere göstermek, yetenekli insan kaynağını kariyerinin erken safhalarında keşfederek onların da şirketimizi yakından tanımalarını sağlayıp, başarılı olanları şirketimize kazandırmak istiyoruz. Henkel Innovation Challenge’ta öğrenciler hem kendilerini geliştirme fırsatı buluyorlar hem de iş başvurusunda bulunacakları firmayı ve yöneticilerini yakından tanıma fırsatı elde ediyor. Henkel’deki yöneticilerle de yüz yüze iletişime geçme imkanı buluyorlar. Dolayısıyla yarışma öğrencilere paha biçilmez bir gelişim fırsatı sunmuş oluyor.” Uyg KSS ulam alar ı Finansta sürdürülebilirlik masaya yatırıldı Global Compact Türkiye, İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı Finans Girişimi (UNEP FI) işbirliğiyle hayata geçirilen III. Sürdürülebilir Finans Forumu Mayıs ayında Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. Forumun bu yılki oturumlarında, Kyoto sonrası iklim stratejileri, su kaynakları kullanımının güncel durumu ve bu alandaki çevresel, ekonomik, sosyal fırsatlar, finans piyasasında kurumsal yönetişim, sürdürülebilirlik derecelendirmesi gibi pek çok konu masaya yatırıldı. orum’un hoş geldiniz konuşmasını Boğaziçi Üniversitesi Kurumsal Yönetim Merkezi (CCG) Başkanı Prof. Dr. Vedat Akgiray yaparken, açılış konuşmalarını SKD Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Ebru Dildar Edin, Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Yılmaz Argüden ve BM Çevre Programı Finans Girişimi (UNEP FI) Başkan Yardımcısı Yuki Yasui yaptı. Prof. Dr. Vedat Akgiray konuşmasında, CCG olarak “kısa vadecilik ile mücadele” ettiklerini vurguladı. Kısa vadeciliğin, uzun vadede finansal, çevresel, toplumsal ve ekonomik kayıplara yol açtığını belirterek, bu mücadelenin sürdürülebilir ve duyarlılığı olan yatırım politikası ile örtüştüğünü dile getirdi. F Verilmiş taahhütler var KD Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Ebru Dildar Edin, iş dünyasının sürdürülebilirlik alanındaki riskleri ve fırsatları yönetmek için adımlarını sıklaştırdığını vurguladı ve şunları S söyledi: “SKD olarak 10 yılı aşkın süredir, sürdürülebilir kalkınma kavramını iş dünyasında yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Bu süreçte özel sektörün, sürdürülebilirlik alanındaki riskleri ve fırsatları yönetmek için adımlarını son yıllarda sıklaştırdığına tanık olduk. Örneğin, SKD olarak şu anda Türkiye’de 350 bin kişiye istihdam sağlayan, içlerinde bankacılık ve sigorta sektörü oyuncularının da bulunduğu 46 kurumsal üyemiz var. Bu firmaların çoğu, Birleşmiş Milletler’in çeşitli sürdürülebilirlik inisiyatifleri nezdinde, insan haklarından çevrenin korunmasına kadar birçok konuda taahhüt vermiş kurumlar. Bu nedenle gerek uluslararası gerekse yerel düzeyde rekabette geri kalmamak ve ülkemizin sürdürülebilir büyümesine katkıda bulunmak için topyekün harekete geçmek zorundayız.” Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Yılmaz Argüden, sürdürülebilirlik çalışmalarının aynı zamanda bir risk yönetim aracı olduğunun fark edilmesiyle birlikte Türkiye’de şirketlerin konuya ilgisinin arttığını belirtti. Global Compact olarak izledikleri “Doğal Paydaşlarla Çarpan Etkili İşbirlikleri” stratejisiyle UN Global Compact’in toplumda geniş kesimlere ulaştırdıklarını ve şirketlere sürdürülebilirlik çalışmalarıyla nasıl katma değer yaratabilecekleri konusunda yardımcı olduklarını kaydetti. BM Çevre Programı Finans Girişimi (UNEP FI) Başkan Yardımcısı Yuki Yasui ise sürdürülebilirliğin finansmanı için özel sektör ve kamu arasındaki işbirliğinin artması gerektiğini dile getirdi. 41 Etki nlik 14. Altın Pusula Ödülleri'nde sürdürülebilirlik vurgusu Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD) tarafından bu yıl 14’üncüsü düzenlenen Altın Pusula Türkiye Halkla İlişkiler Ödülleri sahiplerini buldu. ÜHİD ödül töreninde açılış konuşmasını yapan TÜHİD Yönetim Kurulu Başkanı Gonca T Karakaş, ekonomik büyümenin sosyal ve çevresel etkilerle birlikte ele alınmasının artık kaçınılmaz olduğunu ifade ederek, yaşanabilir bir dünya için zorunluluk haline gelen sürdürülebilir kalkınma kavramının daha iyi anlaşılması ve kavranması için iletişimin çok güçlü bir araç olduğuna dikkat çekti. Karakaş, iletişim profesyonelleri olarak üzerlerine çok iş düştüğünü ve TÜHİD olarak bu misyonu yerine getirmenin yanı sıra sektöre liderlik etmekle sorumlu olduklarını söyledi. 14. Altın Pusula Ödülleri kurumsal sorumluluk kategorisinde kazanan projeler şöyle: Çevre Metro Coğrafi İşaretli Ürünler / Metro Toptancı Market Türkiye n Etki lik ğitim programında katılımcılar, Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi gibi deniz koruma alanlarının turizm ile ilişkisini, sürdürülebilir turizmde iyi uygulama örneklerini, sürdürülebilir turizm için pazar oluşturma, pazarlama stratejisi geliştirme ve sürdürülebilir turizm yönetim 42 Kültür & Sanat Nisan’da Adana’da Portakal Çiçeği Karnavalı / Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış Sağlık Yol Arkadaşımsın / Novartis Diğer Annemin İşi Benim Geleceğim / Borusan Holding Kurumsal sorumluluk kategorisindeki ödüllerin yanı sıra; Büyük Ödül Hacı Ömer Sabancı Vakfı’nın Fark Yaratanlar projesine, UNDP Özel Ödülü Türkiye Kadın Girişimciler Derneği’nin (KAGİDER), Soma’da Önce Kadın: Eğitim Ve Üretim Merkezi projene, Jüri Özel Ödülleri ise; Doğuş Otomotiv’in Trafik Hayattır Trafik Güvenliği Uzaktan Eğitim projesi, Anadolu Efes’in Gelecek Turizmde Sürdürülebilir Turizm Destek Fonu projesine ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Engelsiz Turizm Erişilebilir İstanbul projesine verildi. Kaş’ta sürdürülebilir turizm eğitimi Akdeniz’deki deniz koruma alanlarında Sürdürülebilir Ekonomik Aktiviteler projesi (SEAMed) kapsamında düzenlenen sürdürülebilir turizm planlaması eğitimlerinin üçüncüsü altı ülkeden yaklaşık 45 kişinin katılımıyla Kaş’ta gerçekleştirildi. Eğitimin bölgesel koordinasyonunu WWF Akdeniz Program Ofisi (MedPO) üstleniyor. E Eğitim 3Kumbara Finansal Okuryazarlık Eğitimi Programı / Doğuş Grubu planlarının uygulamaya geçirilmesi gibi temel konuları ele aldı. WWF-Türkiye’nin Akdeniz ekosisteminin korunmasına ve deniz kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına katkıda bulunmak üzere yürüttüğü “Kaş-Kekova Sürdürülebilir Turizm’’projesi bölgede 2000 yılından bu yana yapılan çalışmaların devamı niteliğinde. Çalışmalar Kaş-Kekova bölgesinin, denizel biyolojik çeşitlilik bakımından olağanüstü zengin olduğunu ve buna karşılık orfoz, lahos, fangri gibi tehlike altındaki türlerin sayısının hızla azaldığını ortaya koyuyor. Sürdürülebilir Turizm projesi için daha önce hazırlanan denizsel yönetim planıyla uyumlu bir turizm planı hazırlanması amaçlanıyor. Uyg KSS ulam alar ı Nepal’de Tur Assist - AKUT işbirliği 25 Nisan 2015’te, Nepal’de meydana gelen 7,8 büyüklüğünde deprem, 1934’ten beri ülkede yaşanan en şiddetli deprem olarak kayıtlara geçti. Nepal hükümetinin uluslararası yardım çağrısı yaptığı 7,8’lik sarsıntı, ülkede pek çok hasar ve can kaybına sebep oldu. Deprem sonucunda en az 8.000 kişi öldüğü ve 12.000 kişinin yaralandığı açıklandı. ürkiye’den AKUT Arama Kurtarma Derneği, Nepal’de meydana gelen deprem ile ilgili, T arama kurtarma ve medikal destek vermek üzere 20 kişiden oluşan ekibi ile çalışmalara katıldı. Tur Assist şirketi, AKUT Ekibi’ni Nepal’e vardıktan sonra olay yerinde karşıladı, ekibin ve malzemelerinin taşınması ve güvenli bir şekilde sevk edilmesi konusunda lojistik destek verdi. Tur Assist şirketi yetkilileri, bu tarz doğal afetlerde ve sosyal yardım konularında Türkiye’de ve dünyanın her yerinde her zaman desteğe hazır olacaklarını belirttiler. 43 U KSS ları ama l u g y Onur Market’ten, kayıp yakınlarına destek Onur Market ve Yakınlarını Kaybetmiş Aileler Derneği (YAKAD) işbirliğiyle hayata geçirilen “Kayıp Çocuklar Poşetlerde umut arıyor” projesinin ardından Onur Market, mağazalarında kayıp panolarıyla sosyal sorumluluk adına önemli bir adım daha attı. O nur Market, çocukların kaybolmasını önlemenin 10 önemli kuralına dikkat çekmenin yanı sıra yakınlarını kaybetmiş ailelere yeni bir U KSS ları ama l u g y onferansa konuşmacı olarak katılan Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) Başkanı Mustafa Altunbilek, perakende sektöründe sürdürülebilir başarının ancak ve ancak çalışan mutluluğu ile birlikte sağlanabileceğinin altını çizdi. Altunbilek, “Müşterilerimizin beklentilerinin her geçen gün arttığı bir dönemdeyiz. Çok yakın bir gelecekte sadece iyi ürün, fiyat avantajı, market görünümleri müşteri tercihini değiştirmekte ve bu rekabet ortamında işletmelerin büyüme elde etmelerinde yeterli olmayacak. Kendini yeniliğe, teknolojiye ve hıza en çabuk uyarlayabilenler sektörde öne çıkacak. Perakende, odağında insan olan bir sektör. Sürdürülebilir başarı, müşteri memnuniyeti ve perakende sektörünün gelişimi çalışanlarımız ile mümkün olabilir. Çalışanlar mutlu 44 Onur Market, mağazalarında yer alan kayıp panolarında “Kaybınız, Kaybımızdır” mesajı vererek, kayıp bilgilerinin paylaşılıp, paylaşırken de başkalarının kayıplarına “Görmüş olabilir miyim?” diye bakılmasını sağlamayı hedefliyor. Çalışanlar mutlu değilse sürdürülebilirlik de mümkün değil Sürdürülebilirlik Akademisi tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen Sürdürülebilir Perakende Konferansı, Mayıs ayında İstanbul’da yapıldı. Etkinliğe, 80’i aşkın markanın yerli ve yabancı liderleri katıldı. Günümüz markalarının gelecek için hazırlanmasına yönelik önemli gündem maddelerinin yer aldığı konferansta, Türkiye Perakendeciler Federasyonu, perakende sektöründe sürdürülebilir başarının formülünü katılımcılarla paylaştı. K uygulama ile destek oluyor. Yakınlarını kaybetmiş aileler için özel kayıp panoları hazırlayan Onur Market, kayıp panoları ile sevdiklerini kaybetmiş insanlara destek olmayı amaçlıyor. değilse, verimlilik, sürdürülebilirlik de mümkün değil” dedi. Resmi Gazetede 29 Ocak 2015 tarihinde yayımlanarak hayata geçen Perakende Yasası’na da değinen Altunbilek şöyle devam etti: “Yasada sektörün gelişiminin daha sağlıklı gerçekleştirebilmesi adına, yönetmeliklerle mutlaka giderilmesi gerektiğini düşündüğümüz ayaklar var. Bu eksik ayaklardan en önemlilerinden bir tanesi, çalışanlarımızın tatil hakkından yoksun olmalarını beraberinde getiren işletmelerin çalışma saatleri ile ilgili. Yasa çıkmadan da çıktıktan sonra da görüşümüzü sürekli dile getirdik. Sektörde işletmeler pazar günleri, pazar günü istenmiyorsa bir başka gün ama mutlaka haftada bir gün tatil ilan edilmeli. Söz konusu bu tatil, beraberinde rekabetin küçük işletmeler nezdinde daha sağlıklı yürümesini, mesai saatlerinin bir kurala bağlanmasını, sektör çalışanlarının ise daha mutlu ve verimli çalışmasını beraberinde getirecektir.” Altunbilek ayrıca İstanbul’dan Erzurum’a, İzmir’den Gaziantep’e, Bursa’dan Ordu’ya kadar pek çok ilde TPF olarak Perakende Akademisi yoluyla eğitimler düzenlediklerini ve TPF üyesi tüm işletmelerde, bu yolla bir standart oluşturmayı hedeflediklerini söyledi. Uyg KSS ulam alar ı Starpet, Verimli Tüketim Hareketi ile 5.000’i aşkın çocuğa çevre eğitimi verdi Starpet, 2011 yılından bu yana yürüttüğü sosyal sorumluluk projesi Verimli Tüketim Hareketi (VTH) kapsamında, bugüne kadar farklı illerde 5.000’i aşkın çocuğa çevre konulu eğitim verdi. ükenmemek için verimli tüket!” sloganı ile “Verimli Tüketim Hareketi projesini balatan Starpet; kendi çalışanları, bayileri, tedarikçileri ve tüketicilerinden başlayarak herkesin, her türlü doğal kaynağı daha verimli kullanmasını sağlamayı ve bu konuda toplumsal bir bilinç oluşturmayı amaçlıyor. Proje kapsamında, bugüne kadar Türkiye’nin farklı illerinde yaşları 7 ile 12 arasında değişen 5 binden fazla çocuğa Starpet gönüllüleri tarafından çevre eğitimi verildi. “T Proje, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlükleri’ne bağlı çocuk yuvalarında ve çeşitli AVM’lerde gerçekleştiriliyor. Eğitimler, “çevremiz, canlılar ve biz”, “doğadaki canlıların birbiriyle ilişkileri”, “çevre sorunları”, “çevreyi korumak için yapılabilecekler” ve “geri dönüşüm” gibi konu başlıklarından oluşuyor. Starpet, Verimli Tüketim Hareketi’ni (VTH) daha geniş kesimlere ulaştırmak amacıyla Ocak ayında internet sitesini de yenileyerek tüketicilerin beğenisine sundu. VTH’nin yeni internet sitesi, bugünün bilinçli çocuklarının yarının bilinçli yetişkinleri olacağı fikrinden hareketle, özellikle çocukları verimli tüketim konusunda bilinçlendirmeyi ve çocuklarına çevre bilinci aşılamak isteyen anne babalara yardımcı olmayı amaçlıyor. Verimli Tüketim Hareketi ile bugüne kadar önemli başarılara imza attıklarını belirten Starpet Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür Yardımcısı Hilal Okalin, yeni internet sitesi ile projeyi daha fazla insana ulaştırmayı hedeflediklerini belitti ve şunları ekledi: “Enerji sektöründe hizmet veren bir şirket olarak sürdürülebilirlik alanında bilinç yaratmayı hedefleyen bu projeye büyük önem veriyoruz. Bugüne kadar özel eğitim alan gönüllülerimiz aracılığıyla binlerce çocuğa eğitim verdik ve bu eğitimler ilerleyen dönemde de farklı illerde devam edecek. Ayrıca Starpet’in Türkiye genelinde sayısı 300’ü aşan istasyonlarını ziyaret edenler, hem kendileri hem de çocukları için hazırlanan özel kitler ile proje konusunda bilgi alabilir ve Verimli Tüketim Hareketi’ne destek olabilirler.” 45 STK TÜRKONFED KSS projesi Ağrı’da son toplantısını yaptı Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) tarafından, Matra Fonu ile yürütülen “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Girişimciler İçin Kurumsal Sosyal Sorumluluk’’ projesi toplantılarının sonuncusu Ağrı’da düzenlendi. çılış konuşmalarını SERHATSİFED Yönetim Kurulu Başkanı Memet Akbaş, TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Onatça, Ağrı Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Sırrı Sakık ve Ağrı Valisi Musa Işın’ın yaptığı toplantıya TRA2 Bölgesini temsilen, SERHATSİFED üyelerinin de yer aldığı yaklaşık 80 girişimci katıldı. Açılış A STK Doğu ve Güneydoğu Bölgesi Girişimciler İçin Kurumsal Sosyal Sorumluluk projesinin bir önceki toplantısı ise Van’da yapılmıştı. UTİKAD Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne taraf oldu Lojistik ve taşımacılık sektörünün çatı kuruluşu Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD), sürdürülebilir bir lojistik kültürü hedefiyle Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni (United Nations Global Compact) imzaladı. bini aşkın imzacısıyla dünyanın en yaygın sürdürülebilirlik platformu olan UN Global Compact, insan hakları, çalışma standartları, çevre ve yolsuzlukla mücadele başlıklı dört ana alanda 10 ilkesi ve “sürdürülebilir ve kapsamlı küresel ekonomi” vizyonu ile uluslararası düzeyde faaliyetlerini yürütüyor. 12 Türkiye’nin ilk ‘Yeşil Ofis’ sertifikalı sivil toplum kuruluşu unvanına sahip UTİKAD, son olarak uluslararası bağımsız belgelendirme ve denetim kuruluşu Bureau Veritas işbirliğiyle lojistik sektörüne yönelik “Sürdürülebilir Lojistik Belgesi”ni hazırladı. 46 konuşmalarının ardından TÜRKONFED Ekonomik Araştırmalar Bölüm Sorumlusu Zuhal Özbay Daş, Türkiye’de ve TRA2 Bölgesi’nde kurumsal sosyal sorumluluk görünümü hakkında bir sunum gerçekleştirdi. Ardından Serhat Kalkınma Ajansı Ağrı Yatırım Destek Ofisi Koordinatörü Ceren Kurğa Ajans’ın bölgedeki mevcut ve planlanan çalışma ve projelerini aktararak katılımcıları bilgilendirdi. UTİKAD, hazırladığı belgeyi Global Compact Türkiye’nin Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Çalışma Grubu’nda da tanıttı. UTİKAD Genel Müdür’ü Cavit Uğur, ‘‘Lojistik ve taşımacılık sektöründe yer alan firmaları sürdürülebilir büyüme konusunda bilgilendirdiklerini anlatarak, “Sürdürülebilir Lojistik Belgesi kapsamında yapılan çalışmalar, firmaların tedarik zincirinde oluşacak risklerini azaltmasına yardımcı olurken, pazarda rekabetçi bir avantaj elde etmesini de sağlıyor. Belgeyi aldıktan sonra yapılan ara denetimler sayesinde de sürekli artan kalite kontrolü ile güçlü ve sürdürülebilir bir marka imajı sağlanıyor” dedi. Cavit Uğur, BM Küresel İlkeler Sözleşmesini imzalamaktan gurur duyduklarını ifade ederek, hayata geçirdikleri ve dünyada ilk olma özelliği taşıyan “Sürdürülebilir Lojistik Belgesi”ni gerek yurt içinde gerekse yurt dışında lojistikçilerin dünya federasyonu olan FIATA bünyesinde daha geniş kitleler ile buluşturma imkanı bulacaklarını da sözlerine ekledi.