Sürdürülebilir yaşam için... - Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk

advertisement
CSR Turkey
Sürdürülebilir yaşam için...
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Mayıs-Haziran 2015 • Sayı: 21 • ISSN 2147-6179
Merhaba,
KSS Türkiye, 21. sayısıyla sizlerle.
Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS), kurumsal sorumluluk, sürdürülebilirlik üzerine
konuşurken, çıkarımlar yaparken, örnekleri tartışırken çoğunlukla özel sektör, STK’lar
gibi uygulayıcı olarak konunun daha efektif şekilde içinde olan yapılar üzerinden
ilerleniyor.
Peki varoluşlarının gerekliliği olarak, yukarıda adı geçen kavramlara adapte olması
gereken yerel yönetimler?
Çağın getirdikleri, yanı sıra götürdükleri, kentlerin revizyon ihtiyacının başlı başına bir
proje olarak ele alınması gerekliliğini açıkça gösteriyor aslında.
Soru şu: Faaliyetlerinizle ve iş modelinizle, gönüllü olarak yasal sorumluluklarınızın
ötesine geçiyor musunuz?
Sürdürülebilir kentler yaratabilmek; demokratik, insan haklarını gözeten, şeffaf,
katılımcı ve hesap verebilen belediyecilik modelinin tesis edilmesinden geçiyor.
Kamusal yapılarda KSS’den ve kurumsal sorumluluktan söz ederken bilhassa “etik”
konusu sorgulanması gereken unsur olarak ön plana çıkıyor. Yerel yönetimlerin,
kurumsal ve sosyal sorumluklarını yerine getirebilmeleri, kurum yöneticilerinin
duyarlılığı ile yakından ilgili.
Kentlerin yapılandırıcısı olan belediyelerin “sorumluluk” tablosuna kısaca göz atalım:
• İnsan hakları, çalışma standartları, çevre, yolsuzlukla mücadele başlıkları altındaki
ilkelerden oluşan, bunlara uymayı gönüllü olarak taahhüt etmek ve raporlamak
üzerine kurulu olan Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni, Türkiye’den beş
belediye imzalamış durumda.
• Bazı araştırmalar ve bu araştırmalara dayanan uzman beyanları, Türkiye’de
mobbingin en fazla yaşandığı kamu kurumunun belediyeler olduğunu gösteriyor.
• Kurum içi açık iletişim kültürü gelişmiş değil.
• Gerek yönetici seçimleri gerekse çalışanlar konusunda, liyakat çoğunlukla göz ardı
ediliyor, kişisel ilişkiler ön plana çıkıyor.
• Çalışan gönüllülüğü kavramı, bu kurumların çoğu için oldukça yabancı.
• Yerel yönetimlerde “iyi örnek” olarak gösterilebilecek KSS uygulamaları / projeleri
sayısı son derece az…
Oysa ki, iş yapış şeklinin ve algının revize edilebilmesi, organizasyonların gücünü ve
verimliliğini arttıracaktır. Belediyelerin, malesef ki, zayıf noktası olan “değişime gönüllü
olmama” sorunu çözülmedikçe, herhangi bir sürdürülebilir yapıdan ve şehirden söz
etmek pek de mümkün olmayacak.
Sonraki sayıda buluşmak üzere…
İyi okumalar.
Sevgi ve Saygılarımla,
D. Eylem Altıok
KSS Uygulamaları
KSS Söyleşileri
Etkinlik
Analiz
6 Sabancı Holding
12YEDAŞ
13Mehmet Zorlu Vakfı
14Bilkom
15Atlas Copco
27Enerjisa
27E&Y Türkiye
34Akçansa
35Boyner Grup
40Henkel
43Tur Assist
44 Onur Market
45Starpet
9 VİKO
Mutlu Kutlu
18Yapı Kredi
Nurcan Erhan
21Singer Türkiye
Sinem Kınran
22Lila Kağıt
Alp Öğücü
23Allianz Türkiye
Fatmanur Erdoğan
28G101 İletişim Çözümleri
Elif Şeçkin Önen
30Avea
7 Sorumlu Şehirler
20Eğitimin Geleceği
Arama Konferansı
41III. Sürdürülebilir
Finans Forumu
4214. Altın Pusula
Ödülleri
42Sürdürülebilir
Ekonomik Aktiviteler
Projesi
44Sürdürülebilir
Perakende Konferansı
32Berkay Orhaner
Makale
36Serdar Tunçer
STK
46TÜRKONFED
46UTİKAD
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Sabancı Grubu,
organize gönüllülük hareketi başlattı
Sabancı Holding, Sabancı Gönüllüleri isminde
ve bütün Sabancı Topluluğu çalışanlarını
kapsayacak yeni bir sosyal sorumluluk
programını başlattı.
platformu, gönüllüler ordusunu oluşturacağız. İlk
3 yıl içinde kadın için odaklanacağımız; kadının
güçlendirilmesi, iş hayatına katılımı ve iş hayatında
eşit fırsatlarla donatılması gibi konular olacak” dedi.
abancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı
Güler Sabancı, Sabancı Holding İnsan
Kaynakları Grup Başkanı Neriman Ülsever,
Sabancı Vakfı Genel Müdürü Zerrin Koyunsağan
ve Sabancı Holding Kurumsal İletişim Direktörü
Suat Özyaprak’ın katılımıyla düzenlenen basın
toplantısında programa ilişkin detaylar paylaşıldı.
Programa katılım sürecinden eğitim modüllerine,
proje değerlendirmeden raporlamaya kadar
Sabancı Gönüllüleri’ne ilişkin detaylı bilgileri
paylaşan Sabancı Holding Kurumsal İletişim
Direktörü Suat Özyaprak da, kadın konusunda
çalışan ve bir şirket tarafından organize edilen
Türkiye’nin en büyük kurumsal gönüllülük
programının başlatıldığını söyledi. Özyaprak
programa ilişkin şunları söyledi: “Program iki
ana platform üzerinden ilerliyor. Birincisi online
eğitimler, diğeri ise gönüllülük projeleri. Online
eğitimlerimiz öncelikle kadın konusunu kapsayacak
ve 5 modülden oluşacak. Toplumsal cinsiyet
duyarlılığını artıracak bilgileri tüm Sabancı
çalışanlarına aktarmayı planlıyoruz. Belirlediğimiz
5 modül ise; ‘Kavramlar ve tanımlar’, ‘Eğitim ve
Toplumsal Cinsiyet’, ‘İş Dünyası ve Toplumsal
Cinsiyet’, ‘Kadına Yönelik Şiddet’ ve son olarak
‘Erken Evlilik’ konusu. Sabancı Gönüllüleri
platformunun ikinci ayağı olan gönüllülük
projelerinde de 7 merkezde toplam 40 şehirde
eğitimler gerçekleştirilecek. Eğitimcilerimizle birlikte
gönüllülük dinamiklerini her ilde 500 gönüllü takım
liderimize aktaracağız. Daha sonra bu takım
liderlerimizden kendi şehirlerinde ve iş yerlerinde
10’ar kişilik ekipler kurarak bölgelerindeki kadına
yönelik ihtiyaçları belirlemelerini isteyeceğiz.
Böylece 5 bin kişilik gönüllü grubu yaratacağız.
Ayrıca oluşturulacak proje havuzunda projeler bir
araya getirilecek ve bir sinerji yaratılacak. 3 aylık
takip raporları sonunda yıllık oluşturacağımız
ilerleme raporlarıyla da geldiğimiz son noktayı
kamuoyuna aktaracağız. 9 yılın sonunda ise
kadınlar, gençler ve engelliler olmak üzere bu
üç konuda topluma kalıcı değerler yaratan bir
gönüllüler ordusu olmayı hedefliyoruz.”
S
Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler
Sabancı, hayır işlerinin etki alanını tüm Sabancı
Topluluğu çalışanlarını kapsayacak şekilde
genişletmeyi hedeflediklerini dile getirdi ve şunları
söyledi:
“Sabancı Gönüllüleri olarak adlandıracağımız
gönüllü ordusuyla, organize bir gönüllülük hareketi
başlatıyoruz. Sabancı Gönüllüleri ile stratejik
öneme sahip 3 konuya eğiliyoruz; kadınlar, gençler
ve engelliler. Sabancı Gönüllüleri projesiyle
Sabancı çalışanları bulundukları her yere bir fark
getirecekler.”
Yaklaşık 60 bin çalışan ve aileleriyle çok büyük
bir topluluk olduklarını vurgulayan Sabancı
Holding İnsan Kaynakları Grup Başkanı Neriman
Ülsever de konuşmasında Sabancı Topluluğu’nun
sorumluluk kavramına verdiği değerin altını
çizdi. Ülsever, “Sabancı isminin hatırlattığı
en önemli kavramlardan biri de sorumluluk.
Sabancı Üniversitesi ve Sabancı Vakfı’nın
tecrübelerinden yararlanarak tüm çalışanlarımıza
gönüllülük ilkelerini aktaracağımız bir platformu
müjdeliyoruz. Bunun yanında, 2015 yılı sonunda
toplumsal cinsiyet eğitimi verdiğimiz 60 bin
çalışanımız olacak. Ve umuyorum ki sadece
çalışanlarımızın değil, tüm toplumun katıldığı bir
6
Etki
nlik
Sorumlu şehirleri oluşturmak için özel sektör
desteği kritik
Şehirlerde Sürdürülebilir Yaşam kampanyasının
bir parçası olarak, İstanbul Valiliği, Birleşmiş
Kentler ve Yerel Yönetimler Orta Doğu ve Batı
Asya Bölge Teşkilatı (UCLG-MEWA), Dünya
Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi Vakfı
(WALD), Kadir Has Üniversitesi ve Türkiye
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği (KSS
Türkiye) - Avrupa Kurumsal Sosyal Sorumluluk
Ağı (CSR Europe) işbirliğiyle “Sorumlu
Şehirler” Konferansı Mayıs ayında Kadir Has
Üniversitesi’nde düzenlendi.
“Sorumlu şehirler” kavramı
yeniden tanımlanmalı
ürkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği
Başkanı Serdar Dinler, “Türkiye’de kentlerde
yaşayan nüfus oranı yüzde 78’e ulaşmıştır.
2050 yılına gelindiğinde ise bu oranın yüzde
90’a ulaşması beklenmektedir. Şehirlerdeki hızlı
nüfus artışına karşı gerekli önlemlerin alınması
önem arz etmektedir. Bu konuda sivil toplum
örgütlerinin ve yönetim organlarının yanı sıra
özel sektörün de katkısına ihtiyaç bulunmaktadır.
Birlikte ortaya konacak ortak bir vizyon oluşturması
gerekmektedir” dedi.
T
Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetim Orta Doğu
ve Batı Asya Bölge Teşkilatı ve Yönetim Kurulu
Başkanı, Dünya Yerel Yönetimler ve Demokrasi
Akademisi Genel Sekreteri Mehmet Duman “ ‘Akıllı
şehir’, ‘insan dostu şehir’ kavramları son yıllarda
önem kazandı. Türkiye’de ilk olarak KSS Türkiye
tarafından ortaya konulan ‘Sorumlu Şehirler’
kavramı, şirketler ve yerel yönetimlerin desteğiyle
hayata geçiriliyor. Bu uygulamalara örnek olarak,
Turkcell’in Gaziantep’te uygulamaya koyduğu
Akıllı Şehir projesini gösterebiliriz. Fransa’da
Toyota işbirliği ile gerçekleşen, hibrid teknolojiye
sahip araçların toplu taşımada kullanılması da bu
örneklerden biri. Sürdürülebilir şehirler yaratmak
için özel sektörün bu atılımları çok önemli” dedi.
Kadir Has Üniversitesi İstanbul Araştırmaları
Merkezi’nden Prof. Dr. Murat Güvenç ise
konuşmasında sürdürülebilirlik kavramının
anlamına vurgu yaparak, 1980 yılında kullanmaya
başladığımız kavramın ülkemizde kalıcılık
anlamında kullanıldığını ama kalıcı olan her
şeyin sürdürülebilir olmadığını belirtti. Güvenç,
sorumluluk kavramını, içinde yaşadığımız toplumun
kurallarına uygun olarak yeninden tanımlamamız
gerektiğini belirtti.
7
Önemli olan “kaliteli kaşam”
İ
ki panel halinde gerçekleşen konferansın ilk
bölümü olan Şehirler ve İyi Örnek Uygulamaları
Paneli sektör temsilcilerini bir araya getirdi.
Panel sırasında sosyal medya uygulamalarından
periskope ile canlı yayın yapıldı ve twitter üzerinden
alınan çok sayıda soru cevaplanmaya çalışıldı.
IBM Akıllı Şehirler ve Endüstri Çözümleri’nden
sorumlu İş Geliştirme Yöneticisi Bülent Ekuklu akıllı
şehirler kapsamında yapılan kamu çalışmalarına
vurgu yaptı. Kamu harcamalarının artmasıyla,
ekonomik kalkınmanın zayıfladığına dikkat çeken
Ekuklu, üniversite ve kamu için yaptıkları projelerde
rakiplerle dahi işbirliği içerisine girdiklerini söyledi.
İETT Genel Müdürü Mümin Kahveci, konferansta,
şehirler için ürettikleri ulaşım projelerine
değinirken, Altensis Kurucu Ortağı Emre Ilıcalı,
sürdürülebilirliği tanımladı. Gelecek kuşakların
gereksinimlerine cevap verme yollarını tehlikeye
atmadan, günlük ihtiyaçların temin edilebilmesi
olarak yaptığı tanımlamadan sonra, sürdürülebilirlik
için önemli olanın daimi olmak, kent ölçeğinde
gerçekleştirilebilir olmak ve kaliteli yaşama ulaşmak
olduğunu belirtti. Emre Ilıcalı’nın ardından söz alan
ISBAK Akıllı Şehirler Etüt ve Planlama Müdürü
Dr. Fatih Gündoğan, 2050 yılında şehir nüfusunun
yüzde 70’lere ulaşmasıyla ulaşımdaki yoğunluğun
korkutucu olduğunu, bu yüzden teknolojik olarak
fiber optik altyapıyı geliştirmenin, trafik mühendisliği
yapılmasının ve sinyalizasyonun önemine dikkat
çekti. UPS Genel Müdürü Ufuk Akaltan ise,
elektrikli araçlar ile faaliyetlerini gerçekleştirdiklerini,
böylece karbon salınımının azaltılmasına katkıda
bulunarak sürdürülebilirliğe katkıda bulunduklarını
belirtti.
Soyak Holding Kurumsal İletişim Koordinatörü
Fatma Çelenk ise, “İnsan odaklı, etik kurallarla
yönetilen, birbiriyle entegre sistemlerin özel sektör
ve kamu işbirliğiyle şehrin ekonomik kalkınmasına
destek olan ve yaşayanların yaşam kalitesini
artıracak sorumlu şehirler istiyoruz” dedi.
Sosyal sorumlu belediyeler
onferansın ikinci bölümü olan Şehirler ve
Kalkınma Paneli’ne Beylikdüzü Belediye
Başkanı Ekrem İmamoğlu, Karşıyaka Belediye
Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar, GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Muhammed Adak, Pendik
Belediye Başkanı Danışmanı Oğuz Çelik ve
Beyoğlu Belediye Başkanı Yardımcısı Ali Çelik
konuşmacı olarak katıldılar.
K
8
Sağladığımız hizmetlerde parti
ayrımı gözetmiyoruz
arşıyaka Belediye Başkanı ise İzmir için hizmet
alınamayan kent algısının oluştuğunu, ama
bunun yanlış olduğu hatta İzmir’in yaşanabilirlik
sıralamasında ikinci kent olduğunu belirterek
başladığı konuşmasının ardından, ilçeleri
için uyguladıkları ‘Her Apartman Bir Öğrenci
Okutuyor’ projesine değindi. Proje kapsamında
150 apartman yöneticisi ile birlikte ihtiyacı olan
üniversite öğrencilerine burs sağladıklarını ve bu
hizmetlerde parti ayrımı gözetmeden herkese eşit
davrandıklarını söyledi.
K
GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkan Yardımcısı
Muhammed Adak, bölge için çeşitli çalışmalarda
bulduklarını, 300 civarı kadının meslek edinmesini
sağladıklarını, bölgede 9 yıl içinde birçok fiziksel ve
sosyal değişiklikler yaptıklarını, bunlar için teknoloji
kullandıklarını ve hassas tarım uygulaması içinde
bulunduklarını söyledi.
Pendik Belediye Başkanı Danışmanı Oğuz Çelik
ise uyguladıkları ‘Aktifim, Hayatın İçindeyim’
projesi kapsamında Gedik Üniversitesi, Pendik
Kaymakamlığı ve İstanbul Kalkınma Ajansı
işbirliği sayesinde 200 zihinsel engelli çocuğa
spor yapma imkanı sağladıklarını bunun yanı sıra
psikolojik konularda ve beslenme konusunda da
destek sağladıklarını belirtti. Hayata katılmalarına
engel olan problemlere göre destek programları
hazırlandığını ifade etti.
Son olarak Beyoğlu Belediye Başkanı Yardımcısı
Ali Çelik’in söz aldığı konferansta, ‘Sosyal Market’
uygulamasından bahsedilerek, ihtiyaç sahibi
insanlara, elektronik karta yüklenen kredi sayesinde
Sosyal Marketlerden alışveriş yapmalarına imkan
tanındığını belirtti. Bu proje için üretici firmaların
kendilerine katkı sağladıklarını belirterek diğer
firmaların da projeye destekte bulunmaları çağrısını
yaptı. Uygulanan Sosyal Market sisteminin ABD’de
Food Bank ile başladığını, ülkemizde bu konuda
ciddi bir farkındalığın olmadığını da sözlerine
ekledi.
Söy
KSS
leşil
e
ri
KSS projelerini etki, değer katma,
sürdürülebilirlik ilkeleriyle yönetiyoruz
VİKO İnsan Kaynakları ve Kurumsal Gelişim
Direktörü Mutlu Kutlu, KSS Türkiye’nin sorularını
cevaplandırdı.
hiç konuşulmadığı 1978 yılında yayınlanan, My
Management Philosophy adlı kitabında yer alan
‘‘Bir şirketin her çağdaki temel sosyal sorumluluğu
işletme faaliyetleriyle toplumu geliştirmek
olmalıdır. Tüm işletme faaliyetlerinin bu misyon
çerçevesinde yönetilmesi son derece önemlidir.”
sözü bu köklü kuruluşun sosyal sorumluluğu ne
ölçüde derinlemesine ele aldığının da bir kanıtı
niteliğindedir.
Kurumsal sosyal sorumluluğun, VİKO’ya bu denli
entegre olabilmesi nasıl sağlandı?
VİKO, sürdürülebilir kalkınmanın insana yatırım
ve doğal kaynakların bilinçli kullanımı ile
gerçekleşeceğine inanan bir yaklaşım ile büyüme
yolculuğuna paralel olarak 1998 yılından bu yana
yaşama değer katan kurumsal sosyal sorumluluk
projeleri hayata geçirmektedir.
Öncelikle yeni görevinizde başarılar dileriz.
Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) alanında etkin
çalışmaları ile bilinen VİKO yeni bir ortaklık
sürecinden geçti. Bu durumun, VİKO’nun KSS/
sürdürülebilirlik vizyonuna etkileri/katkıları
konusunda öngörüleriniz nelerdir?
Teşekkür ederim. Bildiğiniz gibi teknoloji devi
Panasonic, tüm dünyada görsel ve işitsel elektronik
cihazlarla tanınmaktadır. Oysa Panasonic’in
kurucusu Konosuke Matsushita iş hayatına 1918
yılında, tıpkı VİKO gibi elektrik tesisat malzemeleri
üretimi ile başlamıştır. Gerek bu anlamlı tesadüf
ve gerekse Panasonic ve VİKO’nun kurumsal
değer ve kültürleri arasındaki uyum kurumsal
sosyal sorumluluk konusunda da ortak paydada
buluşacağımızın da bir göstergesi olmuştur.
Panasonic kurucusu Konosuke Matsushita’nın,
daha sosyal sorumluluk kavramının neredeyse
Hz. Mevlana’nın “Bir mum diğer bir mumu
tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez” sözü,
VİKO’nun topluma karşı olan sorumluluğuna
esin kaynağı olmuştur. VİKO KSS uygulamaları,
“Toplumsal Sorumlulukların Yönetimi” süreci
kapsamında ve kurumsal bir değer olarak ele
alınarak, İnsan Kaynakları ve Kurumsal Gelişim
Direktörlüğü sorumluluğunda yönetilmektedir.
Ancak, bizler bu önemli sürecin sadece bir
bölümün işi olmaması, tüm bölümlerin sürece dahil
olması ve her bir projenin etki, değer katma ve
sürdürülebilirlik ilkeleri ile yönetilmesi, performans
göstergeleriyle sonuçların takip edilmesine özel
önem atfetmekteyiz. Kullanmakta olduğumuz
Balance Scorecard’ın finans, müşteri, süreç,
öğrenme gelişim boyutuna beşinci bir boyut olarak
“toplum” boyutunu da eklememizin bu alanda örnek
olan uygulamalardan olduğunu söyleyebilirim.
Bu sayede yıllık strateji toplantılarında kurumsal
sosyal sorumluluk hedeflerimizi belirliyor, hedeflerin
takibi ve izlenmesini VİKO Scorecard yazılımı ile
gerçekleştirebiliyoruz.
9
VİKO’nun enerji verimliliği konusunda önemli bir
sosyal sorumluluk projesi yürüttüğünü biliyoruz.
Projenin nasıl doğduğu ve detayları hakkında bilgi
verir misiniz?
Takdir edersiniz ki gelecek kuşaklara daha
yaşanabilir bir dünya bırakmak konusunda
hepimizin son derece sorumlu olduğu bir
dönemden geçiyoruz. Çünkü doğal kaynaklarımız
hızla tükeniyor, çevre kirleniyor, enerji için yüksek
bedeller ödüyoruz. Enerji verimliliği ve doğal
kaynaklarımızın korunması gelecek nesillere
daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için alınacak
sorumlulukların da önceliğini belirleyen kavramların
başında geliyor. Biz de sürdürülebilirliği kurumsal
değer kabul eden bir anlayışla, daha yaşanabilir bir
dünya için sorumluluk almayı görev kabul ediyoruz.
İşte bu yaklaşımdan aldığımız motivasyonla
hayata geçirdiğimiz projemiz ilköğretim çağındaki
öğrencilere enerji ve doğal kaynaklarımızın
korunması ve geri dönüşüm konularında bilinç
oluşturmak amacıyla ve ‘Aydınlık Bir Gelecek İçin
Okullarda Enerji Verimliliği’ sloganı ile 2012 yılında
hayat buldu.
İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü ile imzaladığımız
protokol ile hayata geçirilen proje kapsamında
öncelikle İstanbul’daki ilk ve ortaokullarda
görev yapan 1.450 eğitimci için enerji yöneticisi
eğitimleri verildi. Okullarda gerçekleştirilen
proje uygulamalarının pekişmesi için farkındalık
afişleri ve tüm elektrik anahtarlarına ‘gereksizse
kapat, geleceği aydınlat’ uyarı yazısı asılıyor.
İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğünün önemli desteği
ile okullarımızda enerji verimliliği kulüplerinin
kurulması sağlandı. Öğrencilerin projeye etkin
katılımlarını sağlamak amacı ile oluşturulan Enerji
Verimliliği Kulüpleri’nde görev alan öğrenciler,
öğretmenleri ile birlikte enerji verimliliği konularında
birçok çalışma gerçekleştiriyor.
VİKO Çocuk Tiyatrosu
ğrencilerin projeye aktif katılımlarını ve
eğlenirken öğrenmelerini sağlamak amacı
ile oluşturduğumuz VİKO Çocuk Tiyatrosu ise
Ö
10
projenin amacına erişimi ve kalıcılığı bakımından
gerçekten çok başarılı bir süreci oluşturdu.
Her yıl okullarda uygulanarak enerji verimliliği
konusundaki sorumluluğun yerleşik bir bilinç haline
gelmesini amaçlayan projemiz, İstanbul’daki ilk
ve ortaokulların enerji tüketiminde belirgin bir
azalma gerçekleşmesine katkıda bulunmayı
amaçlıyor. Her öğretim yılı sonunda ise projeye
katılan okullar arasında düzenlediğimiz yarışma
ile enerji verimliliği konusunda örnek uygulamalar
gerçekleştiren okulların ödüllendirilmesi ve diğer
okulların da özendirilmesini hedefleniyoruz.
Proje kapsamında oluşturulan VİKO Çocuk
Tiyatrosu’nun sahnelediği, ana teması enerji
verimliliği olan Aydınlık Bir Gelecek isimli oyun
İstanbul’da her gün bir okulda öğrencilere ücretsiz
olarak sahneleniyor. Yaklaşık üç yılda 330 Bin
ilkokul öğrencisine ulaşarak adeta bir rekora
imza atan projemiz ile 2020 yılına kadar 1 Milyon
öğrenciye ulaşmış olmayı hedefliyoruz.
Projemizin ödüllendirme sürecini oluşturan ve jüri
üyeliğini çok değerli akademisyenlerin yaptığı enerji
verimliliğinde yılın örnek okulları ödül sürecine
bugüne kadar yaklaşık 600 okul dahil oldu. Bu 600
okulun öğretmenleri ve özellikle de enerji verimliliği
kulüplerinde yer alan öğrencileri düşünüldüğünde
projenin çok geniş kitlelere yayılmış olmasını
görmek bizim için gerçekten önemli bir gurur
ve mutluluk sebebi. Bu yıl gerçekleştirdiğimiz
ödül sürecinde dereceye giren bir okulumuzun
öğrencilerinin geri dönüşümlü kıyafetlerle
gerçekleştirdiği defile gerçekten görülmeye değerdi.
Aslında bu örnek, öğrencilerimizin enerji verimliliği
ve doğal kaynakların korunması konusunda
kazandıkları bilinci ve projemizin amacına adım
adım yaklaştığını da gösteriyor.
Eklemek istedikleriniz
Projemizin elde ettiği başarıda katkısı bulunan tüm
paydaşlarımıza, eğitimcilere, bu projeyi tereddütsüz
destekleyen İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne ve
projenin yayılımına sağladığınız katkı nedeni ile
siz değerli medya temsilcilerine teşekkürlerimizi
sunuyoruz.
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
YEDAŞ,
2019 vizyonuyla New York’tan ödülle döndü
Business Initiative Directions (BID) tarafından her
yıl dünyaca ünlü şirketlerin ve üst yöneticilerinin
katılımıyla gerçekleşen Dünya Kaliteye Bağlılık
Kongresi’nde verilen Uluslararası Kalite Yıldızı
Ödülleri’nde 2013 yılında Kalite Altın Tacı, 2014
yılında da Kalite Platin Tacı ile ödüllendirilen
YEDAŞ, bu yıl da Uluslararası Mükemmellik ve İş
Prestiji Ödülü’nün en yüksek seviyesi olan Kalite
Elmas Tacı’nı aldı.
YEDAŞ, Uluslararası Mükemmellik ve İş Prestiji
Ödülü olan Kalite Elmas Tacı’na layık görülerek,
vizyonuna bir adım daha yaklaşmış oldu.’’
Amerika’dan Avrupa’ya, Asya’dan Orta Doğu’ya
kadar 178 ülkenin BID Ödül Komitesi üyelerince
‘Kalitesi ve Mükemmelliği’ taçlandırılan YEDAŞ’ın
Genel Müdürü Türkoğlu, bu ödülün kendileri
için övünç kaynağı olduğunu belirterek, “Dünya
çapındaki şirketlere büyük prestij kazandıran
Uluslararası Kalite Ödülleri, şirketimizin kurumsal
kimliğini uluslararası pazarda tanınmışlığını ve
kalite bilincini artırmakla kalmayıp; aynı zamanda
insan kaynaklarına dayalı hizmet sektöründeki
liderliğimizi de tescilleyecektir” dedi.
YEDAŞ’ın kalite kültürü dünyaya
model olacak
urettin Türkoğlu’na ödülünü veren BID Başkanı
ve CEO’su Jose E. Prieto ise, “İki yıldır
tanıdığımız YEDAŞ, sürdürülebilir kalite bilinci
anlayışını bu yıl daha da mükemmelleştirerek
bir üst kategoriye yükseltmiş, BID Ödül Komitesi
üyelerince keyifle değerlendirilen bir şirket
haline gelmiştir. Bu gecede sayın Türkoğlu ve
üst yönetimini aramızda görmekten mutluluk
duyuyoruz. Başarılarının her daim kalite kültürüyle
içselleştirilmesini temenni ediyoruz” dedi.
N
merika’nın New York kentinde düzenlenen
ödül töreninde BID Başkanı ve CEO’su
Jose E. Pietro, “Sizleri aramızda görmekten
mutluluk duyuyoruz. Üyelerimiz YEDAŞ’ı keyifle
değerlendiriyor “ dedi.
A
178 ülkeden YEDAŞ’a tam not
EDAŞ yetkilileri katıldıkları ve ödüllendirildikleri
organizasyon ile ilgili şunları söyledi: ‘‘2019
yılında kurumsal ve operasyonel mükemmellik
alanında Avrupa’nın ilk 10 şirketi arasında olma
vizyonu doğrultusunda başlattığı mükemmellik
sürecinde Avrupa’da ve dünyada tüm dikkatleri
üzerine çeken YEDAŞ, 178 ülkeye yayılan ve
sektörlerinde kaliteye verdikleri önemle liderlik
eden şirket ve kurumları takdir ve teşvik etmek
amacıyla düzenlenen Uluslararası Kalite Yıldızı
Ödülleri Gecesi’ne, Business Initiative Directions
(BID) Başkanı Jose E. Prieto imzalı gönderilen
davet mektubuyla katıldı. Genel Müdür Türkoğlu ve
şirketin üst yönetiminin yer aldığı ödül gecesinde
Y
12
“Hizmet kalitesinde dünya standartları ile
uyumumuzu belgeleyen bu ödül hem bizim, hem de
ülkemiz için bir övünç kaynağıdır” diyen Türkoğlu,
“Kalite Elmas Tacı, şirketlerin; liderlik, kalite
yönetimi, yenilikçilik, teknoloji, müşteri hizmetleri
ve memnuniyeti, pazar payını artırma, prestij ve
sürekli iyileştirme gibi konularda bir yönetim kültürü
oluşturmaları esasına göre değerlendirilerek
verilmektedir. Kişi, kurum ya da kuruluşlar ödüllere
kendiliğinden aday olamıyor. Bu ödüller, BID
üyelerince uzun süren aday belirleme sürecinde
üniversiteler, ticaret odaları ve büyükelçiliklerin
görüş ve önerilerine başvurarak veriliyor. Ayrıca
bu ödüller, Avrupa, Amerika, Asya, Okyanusya ve
Ortadoğu’daki şirketlerin kalite kültürünü yayma
başarılarının tanınmasında önemli bir rol üstleniyor”
diye konuştu.
Dev şirketler kalite liginde
ünyaca ünlü şirketlerin yanı sıra Türkiye’den
de bugüne dek çeşitli kategorilerde BID
tarafından ödüllendirilen şirketlerin olduğunu
altını çizen Türkoğlu, “Ülkemizden Digiturk,
Doğuş Holding, Aktif Bank, İstanbul Halk Ekmek
ve İhlas Gazetecilik gibi şirketler ödüle layık
görülmüştür. Wal-Mart, ArcelorMittal, Indian Oil
Corporation Limited, Alcoa, Reliance Industries,
Korea Electric Power Co. gibi dünya üzerinde
D
enerji sektörünün lokomotif şirketleri de BID
tarafından ödüllendirilmiştir. Bu onur tablosunda
ve kalite liginde yer almak, BID’nin kurumsal
mühürünü taşımak YEDAŞ için büyük gurur
kaynağıdır. İlk olarak 2012 yılında çıktığımız ve iş
süreçlerimizde vazgeçilmezleri arasında yer alan
“Kalite, Liderlik ve Sürdürülebilirlik” anlayışının
içselleştiği mükemmellik yolculuğumuzda büyük
finale sadece bir adım kaldı. Hedefimiz bu yıl
içerisinde Avrupa’nın 4 Yıldız Ödülü’nü almak ve
vizyonumuzu tescillemek” diye konuştu.
Zorlu Çocuk Tiyatrosu
600 bin çocuğu sanatla tanıştırdı
Uyg
KSS
ulam
a
ları
Mehmet Zorlu Vakfı’nın eğitimden, kültür sanat ve spora kadar birçok alanda gençlerin ve çocukların
gelişimini destekleyen çalışmalar kapsamındaki faaliyetlerinden biri olarak 2003 yılında kurulan Zorlu
Çocuk Tiyatrosu, 2014-2015 döneminde sahnelediği Karlar Ülkesi isimli müzikli-danslı çocuk oyunu,
post-modern müzikal Kibritçi Kız ve Kurbağa Prens Anadolu turnesi ile 12. sezonunu tamamladı.
ezon boyunca Karlar Ülkesi Oyunu ve Kibritçi
Kız Müzikali Zorlu Performans Sanatları
Merkezi’nde ücretsiz olarak izleyiciyle buluşurken,
Kurbağa Prens müzikli oyunu ise turne kapsamında
birçok ilde sahnelendi. Bu kapsamda, Türkiye’nin
dört bir tarafındaki çocukları sanatla tanıştıran
Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nun oyunları, 2014-2015
sezonunda 65 bin çocuğa ulaştı. Bununla birlikte,
bugüne kadar sahneye konan 1000’e yakın oyunu,
600 bin çocuk izledi.
S
Mehmet Zorlu Vakfı tarafından, çocukları sanatla
tanıştırmak amacıyla bir sosyal sorumluluk projesi
olarak hayata geçirilen ve Türkiye’deki tüm illeri
ziyaret eden Zorlu Çocuk Tiyatrosu, Karlar Ülkesi
Oyunu, Kibritçi Kız Müzikali ve Kurbağa Prens
Müzikli Oyunu olmak üzere, bu sezon tam 3 oyun
sahneledi.
2003 yılından bu yana Türkiye’nin dört bir yanından
600 bin çocuğu tiyatroyla buluşturan Zorlu
Çocuk Tiyatrosu, Ekim 2014-Mayıs 2015 tarihleri
arasında, Karlar Ülkesi Oyunu ve Kibritçi Kız
Müzikali’ni Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde
ücretsiz olarak sahnelendi. Zorlu Çocuk Tiyatrosu
ayrıca, Anadolu Turnesi kapsamında bu sene de
Kurbağa Prens Oyunu ile Türkiye’nin çeşitli illerinde
çocuklarla buluştu.
13
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Bilkom, tarihi üç 3 boyutlu canlandırdı
Bilkom’un “Tarih, 3 Boyutlu Canlanıyor” sosyal
sorumluluk projesinde, 3 boyutlu modelleme
yazılımları ve mobil teknolojilerin kullanımıyla,
Türkiye’de ve dünyada ilk kez 3 boyutlu
gezinmesi Bergama antik şehrinde yaşanıyor.
ilkom, proje ile ülkemizdeki tarihi dijital
platformlarda ayağa kaldırırken dünyada bir
ilke imza attı.
B
Bilkom’un Türkiye distribütörlüğünü üstlendiği
Graphisoft’un 3 boyutlu mimarlık programı
ArchiCAD ile Graphisoft iş ortağı Abvent’in
Artlantis yazılımını tablet ve akıllı telefonlarda
görüntülemeye yarayan iVisit kullanılarak, tablet
bilgisayarlar ve akıllı telefonlar üzerinden sağlanan
3 boyutlu gezinme uygulaması, Bergama’nın 4
antik alanı olan Zeus Sunağı, Athena Tapınağı,
Kızıl Avlu ve Asklepion alanlarını ziyaret edenlere,
alanda yapıların orijinal halini 360 derece sanal
olarak görebilme imkanı sunuyor.
Üniversiteler, mimarlık
öğrencileri, belediye birimleri ve
Bilkom elele verdi
okuz Eylül, Gedik ve Yaşar Üniversiteleri’nden
toplam 12 mimarlık öğrencisi, 1 araştırma
görevlisi, Bilkom’un Dijital Yaşam Koçu unvanına
sahip mimar Ender Aydın’ın önderliğinde,
Bergama Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü
UNESCO Dünya Mirası ve Alan Yönetimi
Birimi koordinasyonuyla 2 kez Bergama’da
düzenlenen hafta sonu kampında bir araya geldi.
Alanların 2 boyutlu çizimleri ArchiCAD programı
üzerine aktarıldı, 3 boyutlu hale getirildi, yapılan
modellemeler Artlantis programıyla tarandı ve
Bilkom’un iVisit Anatolia aplikasyonuna yüklendi.
Bergama’da 4 tarihi alan, toplam 16 farklı bakı
noktasıyla sanal gezinmeye açıldı. Bilkom’un bu
uygulaması dünyaya örnek teşkil ediyor.
D
14
Bergama, UNESCO dünya mirası
listesinde
ürkiye’nin Dijital Yaşam Koçu Bilkom’un,
Anadolu’nun antik mimari harikalarını 21.
Yüzyılda, yerli ve yabancı turistlerin seyrine açan
“Tarih, 3 Boyutlu Canlanıyor” projesini ilk hayata
geçirdiği antik kentimiz Bergama, UNESCO
Dünya Mirası Listesi’ne girdi. 3 boyutlu modelleme
yazılımları ve mobil teknolojilerin kullanımıyla,
Türkiye’de ve dünyada ilk kez 3 boyutlu gezinmeye
açılan antik kent özelliği de taşıyan Bergama’nın
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alması
dünyadaki tarih-kültür gezginlerinin gözünü
Bergama’ya çevirdi. En üstün teknolojilerin
kullanılarak; toplam 16 farklı bakı noktasıyla,
4 tarihi alanın sanal olarak gezilebildiği; dijital
canlandırmalarla Bergama’nın bundan iki bin yıl
önceki halinin; tarihin 3 boyutlu canlanabildiği
Bergama, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne
girişiyle de yurt içi ve yurt dışı turizm konusunda
büyük bir atılım yapmış oldu.
T
Bilkom’un da destek verdiği dünya mirası için
ortak çalışma UNESCO ve Kadir Has Üniversitesi
tarafından dünya miras alanlarının korunması
ve tanıtımı amacıyla yapılacak çalışmalar için
imza konulan ortaklık kapsamında “Dünya
Miras Alanlarının Yönetimi ve Tanıtımı: Yeni
Medya ve Toplumsal Katılım UNESCO Kürsüsü”
çalışmalarına başladı.
2014’ün en iyi kurumsal sosyal
sorumluluk projesi Bilkom’un
ilkom’un “Tarih, 3 Boyutlu Canlanıyor” projesi,
MediaCat Felis Ödülleri’nden iki ayrı birincilik
ödülü kazandı. Yalnızca Türkiye’de değil, dünya
çapında da bir ilk niteliğindeki Bilkom’un projesi,
“En İyi Kurumsal Sosyal Sorumluluk” ve “En İyi
Teknoloji ve Telekomünikasyon Sektörü PR”
kategorilerinde birincilik ödülünün sahibi oldu.
B
Uyg
KSS
ulam
alar
ı
Atlas Copco, çalışanlarıyla
birlikte iş sağlığı ve güvenliğine dikkat çekti
Uluslararası Çalışma Örgütü öncülüğünde
gerçekleştirilen bir kampanya olan Dünya İş
Sağlığı ve Güvenliği Günü; iş sağlığı ve güvenliği
kültürünü geliştirmek, sağlıklı ve güvenli işyerleri
oluşturma konusunda bilinç arttırmak ve yıl
boyunca bu amaca yönelik birtakım faaliyetler
yürütülmesini teşvik etmek amacıyla 2001
yılından bu yana her yıl 28 Nisan’da uluslararası
düzeyde kutlanıyor.
lümcül ve geri dönülmez sonuçlara yol açan
iş kazaları ve meslek hastalıklarını azaltmaya
yönelik tüm çabalara rağmen, çalışanların
hayatlarına mal olan kazalar ve hastalıklar, iş
yaşamında, dünya çapında hala oldukça yaygın.
Atlas Copco, bu kazaların kontrol edildiklerinde
önlenebilir olduğunu savunuyor ve bu bilinçle
çalışıyor.
Ö
180’den fazla ülkede faaliyet gösteren, çevresel
ve sosyal sorumluluğu bütün işletme sürecine ve
iş görevlerine dahil eden Atlas Copco’nun dünya
çapındaki operasyonlarında eş zamanlı olarak
kutlanan Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü’nde
düzenlenen aktiviteler; koruyucu-önleyici sağlık
ve güvenlik kültürünü oluşturmak ve sürdürmeyi,
iş kazaları ile meslek hastalıklarından korunmayı
vurgulayan çalışmalar yapmayı içerdi.
Atlas Copco Türkiye de, Dünya İş Sağlığı
ve Güvenliği Günü’nde Tuzla’daki ofisinde
çeşitli aktiviteler düzenleyerek, çalışanlarında
güvenlik duyarlılığını artırmayı ve yıllar içinde
şirket kültürüne de yerleşmiş olarak her fırsatta
vurgulanan “her zaman, her yerde önce güvenlik”
bilincini bir kez daha hatırlatmayı hedefledi.
Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü kutlamaları
çerçevesinde;
Atlas Copco Tuzla ofisinde bir güvenlik tüneli
yaptırıldı, tüm çalışanlara ve ofis/atölye
ziyaretçilerine bir gün değil, her gün “önce güvenlik”
kavramını yerleştirmek amaçlandı.
Tuzla Hilmi Sonay İlkokulu ziyaret edilerek,
öğrencilerle bir araya gelindi; okula güvenlik ile ilgili
görseller asılarak, öğrencilere sağlık ve güvenlik ile
ilgili bilgiler verildi.
Atlas Copco çalışanlarına ilkyardım eğitimi verildi
ve çalışanlar arasında düzenlenen İş Sağlığı ve
Güvenliği konulu fotoğraf yarışmasının birincisi,
İlkyardım eğitimi sonrası açıklanarak ödüllendirildi.
Atlas Copco, iş sağlığı - güvenliği hedef ve
aksiyonlarını yine sıfır kaza ve sürekli eğitim olarak
belirledi.
15
Mala Chakraborti
Atlas Copco’nun iklim hedefleri
BM konferansında onurlandırıldı
tlas Copco, ürünlerinden ve operasyonlarından
karbondioksit salınımını azaltma hedeflerinden
dolayı Birleşmiş Milletlerin (BM) iklim değişikliği
konusunda düzenlediği büyük konferansta aynı
kurum tarafından kabul görüp onurlandırıldı.
A
BM’nin Mayıs ayında Paris’te düzenlediği İş ve
İklim Zirvesi, iş dünyası ve hükümet liderlerinin
iklim değişikliği konusunda yenilikçi ve iddialı
stratejilerini sundukları bir organizasyon oldu. Zirve,
2015 Aralık ayında toplanacak BM İklim Değişikliği
Konferansı’ndan önce önemli bir rol oynuyor.
Çünkü burada etkin bir değişim için küresel etkide
bulunmaya aday çözümlerle ileriye dönük stratejiler
belirleniyor.
Atlas Copco Kurumsal Sorumluluk Başkan
Yardımcısı Mala Chakraborti, “Küçük karbon
ayak izi büyük bir yeniliğin işaretidir ve
oluşturabileceğimiz en büyük etki de enerji-verimli
ürünler yaratmaktan geçer. BM’in şirketimize
itici güç sağlayan, operasyonel mükemmellik
16
yaratan ve çevre üzerinde etkiyi azaltan çevresel
hedeflerimizi vurgulamasından onur duyuyoruz”
dedi.
Atlas Copco’nun yenilikçi, enerji-verimli ürünleri
arasında, Grubun 1994 yılında geliştirdiği bir
teknoloji ürünü olan ve kompresörlerin sadece
gerekli hızda çalışmasını sağlayarak enerji
tüketimini azaltan değişken devirli kompresörler
bulunuyor. 2013 yılında, Atlas Copco, geleneksel
kompresörler ile karşılaştırıldığında enerji tüketimini
yarı yarıya azaltan, patentli VSD+ teknolojisini
piyasaya sürdü. Diğer bir örnek olarak da, Grubun
yol yapım ekipmanları arasında bulunan ve belirli
bir noktada sadece gerekli gücün kullanılmasını
sağlayarak yakıt tüketimini ve CO2 emisyonunu
azaltan silindirler mevcut.
Bu yılın başında, Atlas Copco, yıllık Global 100
listesinde, dünyada sürdürülebilirliğe en fazla önem
veren şirketlerden birisi seçildi. İsviçre Davos’ta
toplanan Dünya Ekonomik Forumu’na sunulan liste,
daha az kaynak kullanarak verimliliğini arttırdığı
kanıtlanan şirketleri sıralıyor. Geçen yıl 46. olan
Atlas Copco, bu yıl listede 23. sıraya yükseldi,
makine endüstrisinde ise birinci sırada yer aldı.
KSS ri
e
leşil
y
ö
S
Topluma değer katan projeler üretmeye
çalışıyoruz
Yapı Kredi Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Sürdürülebilirlik Yöneticisi Nurcan Erhan, Renkli Kalemler
projesinin güncel durumu ile ilgili KSS Türkiye dergisine bilgi verdi.
Yapı Kredi’nin Renkli Kalemler projesinden söz eder
misiniz? Projenin hedefleri ve bugün itibariyle alınan
sonuçlar neler oldu?
Yapı Kredi olarak, tarihte iz bırakmak isteyen
kurumların sadece kendilerine değil topluma da
faydalı olmaları gerçeğinden hareketle bugüne
kadar pek çok farklı disiplinde sayısız kültürsanat çalışmasına, eğitim ve çevreye yönelik
projeye imza attık. Bu bağlamda kurumsal sosyal
sorumluluk projelerinin topluma kattığı değerin
büyük olduğuna inanıyoruz.
Bu kapsamda eğitim alanında gerçekleştirdiğimiz
çalışmalar içerisinde okur-yazarlık oranının
artırılması ile ilgili projeler ayrıca önem taşıyor.
Bu konuda pek çok çalışmanın hayata geçmesine
ön ayak oluyor, farklı projeler içerisinde yer alarak
desteklerde bulunuyoruz.
2006 yılından beri Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı
(TEGV) işbirliğiyle ilköğretim çağındaki çocukların
okuma alışkanlığını geliştirmeleri amacıyla
“Okuyorum Oynuyorum” projesini yürütüyoruz.
Okuyorum - Oynuyorum Eğitim Programı, 6-14
yaş grubu (1-8. sınıf) çocukların okuma becerilerini
geliştirmek amacıyla her sınıf düzeyi için seçilmiş
10 ayrı kitaptan/öyküden ve bu öyküleri anlamaya
yönelik çalışmalardan oluşuyor. Program, Milli
Eğitim Bakanlığı Türkçe öğretim programının genel
ve özel amaçlarının yanı sıra yaratıcı okuma ve
dinleme becerilerini geliştirmeyi hedefleyen çok
çeşitli yöntem ve tekniği içeriyor.
Okuyorum Oynuyorum Eğitim Programı, TEGV’in
3.500’ü aşkın gönüllüsü tarafından Türkiye
çapındaki eğitim parkı ve öğretim birimlerinde,
bu proje için özel tasarlanmış “Okuma Adası” adı
verilen etkinlik odalarında uygulanıyor. 2015 yılı
sonuna kadar da 130 bin çocuğa bu programla
ulaşmayı hedefliyoruz.
18
Yapı Kredi olarak 9 yıldır gerçekleştirdiğimiz bu
çalışma ile çocukların gelişimine katkıda bulunacak
ek faaliyetler de düzenliyoruz. Edebiyat şenlikleri
ve yazar-çocuk buluşmaları, ünlü sanatçılarımızın
da desteklediği ve Çocuk Hakları Bildirgesi’nden
seçilen 12 temel ilkenin senaryolaştırıldığı “Sokak
Tiyatroları” bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz
etkinlikler arasında yer alıyor.
Renkli Kalemler projemiz ise deneyimli
gazetecilerin desteği ile Okuyorum Oynuyorum
programı için benimsediğimiz ve ilk olarak 2014
yılında hayata geçirdiğimiz bir konsept. İçerik
bakımından Okuyorum Oynuyorum’un hedef ve
misyonunu bir adım daha öne götürecek bir proje
olarak değerlendirilebilir.
Türkiye’nin dört bir yanında TEGV etkinlik
noktalarında yürüttüğümüz Renkli Kalemler
ile medyanın değerli isimlerini çocuklarla bir
araya getiriyoruz. Proje ile çocukların “dinlemeanlama” ve “konuşma-anlatma” becerilerini
geliştirmelerinin ötesinde araştırma, kendini doğru
ifade etme ve yaratıcı düşünme gibi konularda
beceriler kazandırılmasını hedefliyoruz. Basının
usta kalemlerini çocuklarla buluşturarak medya
okuryazarlığı konusunda bilinci artırırken,
çocukların temel gazetecilik eğitimi almalarını
sağlıyor, geleceğin yazarlarının yetişmesine de ön
ayak oluyoruz.
2014 ilkbahar döneminde ilk dönem çalışmalarına
İstanbul, Samsun ve Van’daki TEGV eğitim
parklarında başladığımız Renkli Kalemler
Gazetesi’nde şu an 3. etap çalışmalarını Eskişehir,
Antalya, İstanbul ve Şanlıurfa’daki TEGV Eğitim
Parkları’nda sürdürüyoruz. Bu süreçte çocuklar
mizanpajından fotoğraflarına, haber içeriğinden
tasarımına kadar Renkli Kalemler Gazetesi’ni
kendileri üretiyor ve kendi illerinde kamuoyu
Nurcan Erhan
ile paylaşıyor. Böylelikle bir gazetenin yaratım
sürecine dahil edilmenin ötesinde yaşadıkları
yerlerde gerçekleşen olayları ve haberleri kendi
bakış açıları ile değerlendirme imkanı yakalıyor.
Kurguladığınız KSS projelerinin sürdürülebilir
olması adına nasıl ilerliyorsunuz?
Yapı Kredi olarak sürdürülebilirliği tüm faaliyet
alanlarımıza entegre etmeyi hedefliyoruz. Kültür,
sanat, eğitim başta olmak üzere farklı alanlarda
gerçekleştirdiğimiz KSS projelerinde de temel
hedefimiz, içerisinde yer aldığımız projenin uzun
yıllar boyu insanların hayatlarına dokunarak onlara
katkı sağlaması. Bu amaç doğrultusunda hayata
geçireceğimiz ya da katkıda bulunacağımız projeyi
dikkatle inceliyoruz. Projenin uzun dönemdeki olası
sonuçlarını öngörmeye çalışıyoruz. Projenin kişilere
değer katacağına dair inancımız oluştuğunda ise
gerekli çalışmaları başlatıyoruz.
Etki
nlik
Eğitimin geleceği çok paydaşlı olacak
İngiltere merkezli Future Agenda Platformu’nun
Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği
işbirliğiyle düzenlediği Eğitimin Geleceği Arama
Konferansı Kadir Has Üniversitesi Cibali
Kampüsü’nde gerçekleştirildi.
onferansta, sivil toplum örgütleri,
akademisyenler ve şirket temsilcilerinden
oluşan çok sayıda katımcı fikirlerini paylaşarak
gelecekte eğitim siteminin iş dünyası ve çalışma
hayatına nasıl etki edeceği üzerine görüşler verdi.
K
Arama Konferansında öne çıkan başlıklar arasında
gelecekte öğretmenlerin rolünün bilgiyi transfer
eden kişilerden ziyade, öğrencilerin daha iyi karar
vermelerini güçlendirecek öğrenme metotlarının
aktarılması için “koçluk yapan kişiler” olarak
konumlanacağı ön görüldü.
Eğitim stratejilerinin belirlenmesinde ise tekil
merkezi bir yapıdan ziyade, çok paydaşlı işbirlikçi
bir yönetişim yapısının olacağı; müfredat, eğitim
kapsamı ve yöntemleri konusunda “sanayi, sivil
toplum, veliler, öğretmen ve öğrencilerin” daha çok
söz sahibi olacağı belirtildi.
20
Future Agenda Kurucusu ve Program Direktörü
Dr. Tim Jones etkinlik kapsamında, “Future
Agenda, Eğitimin Geleceği Arama Konferansı,
dünya çapındaki etkinliklerimizin dördüncüsü oldu.
Hindistan’da başlayan yolculuğumuzu, Dubai,
Hong Kong ve Ekvator’da yaptığımız çalışmalarla
geliştirdik. Bugün İstanbul’dan edinilen görüşlerle
önümüzdeki günlerde düzenlenecek olan Güney
Afrika ve Washington’daki etkinlikler için daha
zengin bir bilgi birikimine sahip olduk” diyerek
görüşlerini paylaştı.
Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Dinler, konferansın
sonuçlarını değerlendirerek, “Eğitim, ülkelerin
ekonomik ve sosyal olarak kalkınması, daha
rekabetçi ve daha inovatif olması için en önemli
kriterlerden biri; fakat eğitim sistemi ve iş yerleri
arasında bir makas aralığı var. Amacımız Future
Agenda gibi platformlarla işbirliği yaparak geleceğin
şekillenmesi için paydaşlar arasında etkileşimi
artırmayı hedeflemekteyiz” dedi.
Söy
KSS
leşil
e
ri
Sinem Kınran
Projelerimizle eğitime katkı sağlamaya
çalışıyoruz
Singer Türkiye Genel Müdürü Sinem Kınran
Parlak ile bir söyleşi yaptık.
Singer Türkiye’nin köklü şirketlerinden birisi olarak,
kurumsal sosyal sorumluluğun hızlanan seyrini nasıl
takip ediyor?
Singer olarak sosyal sorumluluğu, markamıza
duyulan güvenin ve sevginin getirdiği bir sorumluluk
olarak görüyoruz. Türkiye’de 111 yıldır faaliyet
gösteriyoruz. Bu bağlamda birçok ilke de imza
atmış bir firmayız. Dikiş makinasının dağ köylerine
kadar yayılmış bir araç olmasının temelinde,
Singer’in 111 yıldır sürdürdüğü makine eğitimleri
yatıyor. Dolayısı ile zaman içerisinde kadın
istihdamı ve eğitimi için onlarca sosyal sorumluluk
projesi de gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Benzer
projeler günümüzde de devam ediyor. Biz sosyal
sorumluluğu markamızın olmazsa olmazı ve gereği
olarak görüyoruz. En önemli hedefimiz de eğitim
olduğu için mutlaka eğitime katkı sağlayan projeler
gerçekleştiriyoruz.
KSS/sürdürülebilirlik odaklı çalışmalarınızdan söz
eder misiniz? Etki alanı ve çıktıları nelerdir?
Bu yıl marka elçisi olarak çalışmaya başladığımız
ünlü modacı Hakan Akkaya ile sürdürdüğümüz
bir projemiz var. Lise ve üniversitelerde moda
söyleşileri gerçekleştiriyoruz. Geleceğin
meslektaşlarını bugünden aynı platformda
buluşturuyoruz.
Bu projenin en temel amacı, mesleği moda ile ilgili
olacak gençlerin bilincini geliştirmek oldu. Çünkü
birçok öğrenci kendisini gerçek hayatta ne tür
zorlukların ya da ne gibi avantajların beklediğinden
habersiz bir şekilde okul hayatını sürdürüyor.
İçlerinden birinin geleceğin modacısı olması için;
yarınlara dair hayallerinin ve bu hayalleri gerçeğe
çevirecek motivasyonlarının olması gerekiyor. İşte
bizim projemiz de tam bu sırada devreye girmiş
oluyor. Hayalleri olan gençlere makinelerimiz ve
sektörden yetişmiş, uluslararası başarılara sahip bir
modacı ile yol gösteriyoruz. Bu projeyi sektörel bir
çalışma yapmak yerine üniversiteler ve liselerdeki
öğrencilerle gerçekleştirmeye karar verdik. Bunun
sebebi de sosyal sorumluluk projelerimizin eğitim
odaklı olmasından kaynaklanıyor.
Kazanımların başında ise eğitime destek konusu
gelirken, yetenekli öğrenciler için de yeni kapılar
açılabiliyor. Ziyaret ettiğimiz birçok okulda başarılı
öğrenciler, Hakan Akkaya ile direkt görüşerek staj
için kendisi ile çalışma imkanı yakaladı.
21
KSS ri
e
leşil
y
ö
S
Endüstriyel ormanların artırılması
doğal ormanların korunması için önemli
Lila Kağıt Genel Müdürü Alp Öğücü, Sofia
Ormanları Yok Etmez kampanyasını KSS Türkiye
dergisine anlattı.
ikisi de büyük ilgi ve beğeni topladı. Diğer taraftan
2014 yılında gerçekleştirdiğimiz bu kampanya
ile satışlarımız % 30 oranında büyüdü. Bu yıl
değerli Sanatçı ve Ekolog Ediz Hun ile birlikte
kampanyamızı daha geniş kitlelere ulaştırıyoruz.
Ediz Bey çevre konusundaki hassasiyetiyle bugüne
kadar bu alanda birçok projede yer almış bir isim.
Kendisi bizi kırmayarak ilk kez bir reklam filminde
kamera karşısına geçmeyi kabul etti. Projeye
çok inandı ve sahiplendi. Hedefimiz Sofia’nın
her yıl yapmış olduğu satış kadar Türkiye’ye
endüstriyel ağaç kazandırmış olmak. Çevreye
duyarlı tüketicilerimiz sayesinde şu ana kadar
kampanyamızın satışlarımıza yansımaları oldukça
memnuniyet verici ve bu yıl da belirlediğimiz hedefi
gerçekleştirebileceğimize inanıyoruz.
Hâlihazırda devam eden ya da planlanmış kurumsal
sosyal sorumluluk projeleriniz var mıdır?
Sofia Ormanları Yok Etmez adıyla yürüttüğünüz bir
kampanya var ve endüstriyel ağaç tarımından söz
ediliyor. Öncelikle nedir endüstriyel ağaç tarımı ?
Kazanımlarından söz eder misiniz?
Kağıt sektörünün ham maddesi olan selüloz
üretimi, doğal bitki örtüsünü bozmamak için
yetiştirilen endüstriyel ormanlardan karşılanıyor.
Böylece doğal ormanlardaki ağaçlara
dokunulmuyor. Lila Kağıt olarak 2014 yılında
Türkiye’nin ilk endüstriyel ağaç tarım projesini
ENAT (Endüstriyel Ağaç Tarımı San. ve Tic.
A.Ş) ile başlattık. Geçtiğimiz yıl sponsorluğunu
üstlendiğimiz endüstriyel ağaç tarımının ilk hasatını
ENAT 10-20 yıl sonra alacak. Her yıl fidan dikim
sayısını artırarak sürdürmeyi planladığımız farklı
projelerle, 2023 yılına kadar 600 futbol sahası
büyüklüğünde bir alanda 700 bin ağaç dikimi
gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.
Endüstriyel ormanların artırılması doğal ormanların
korunması için son derece büyük bir önem arz
ediyor. Gelecek nesillere bırakacağımız dünyamıza
zarar vermemek için çaba gösteriyor, bu konuda
tüm insanları bilinçlendirmek için de elimizden
geleni yapmaya çalışıyoruz.
Yürüttüğünüz kampanyanın çıktılarına dair
öngörülerinizi paylaşır mısınız?
“Sofia Ormanları Yok Etmez” kampanyamızın her
22
Sofia ile yürüttüğümüz sosyal sorumluluk
projemizin yanı sıra, eğitimin çocuklarımızın
geleceğindeki en büyük güvencesi olduğuna
inanarak, bir diğer markamız Maylo ve Türkiye
Eğitim Gönülleri Vakfı (TEGV) işbirliği ile 2010
yılından bu yana bir sosyal sorumluluk projesi
yürütüyoruz. Proje kapsamında Maylo markalı
ürünlerimizin satışından elde edilen gelirin bir
kısmını TEGV’e aktararak, çocuklarımızın eğitimine
katkı sağlıyoruz. Bugüne kadarki bağışlarla
7.000’den fazla çocuğa dokunduk. Lila Kağıt
olarak, toplum yararına farkındalık yaratacak sosyal
sorumluluk projelerine imza atmaya önümüzdeki
dönemlerde de devam edeceğiz.
Eklemek istediklerimiz
Temizlik kağıdı kullanım miktarını kişi başına düşen
gelir ve eğitim seviyesi etkiliyor. ABD’de 20 kg
olan kullanım miktarı, Avrupa’da 15 kg, Türkiye’de
ise 5 kg’a kadar iniyor. Gelişmiş pazarlara
kıyasla ülkemizde tüketimin düşük olmasının
en önemli nedeni ise pazarda sınırlı kategori ve
çeşitlilikte ürünlerin yer alması. Pazarın sağlıklı
büyüyebilmesi için ürün çeşitliliğinin artırılması,
tüketiciye yeni özelliklere sahip ürünlerin sunulması
gerekiyor. Lila Kağıt olarak bu doğrultuda yeni
ürünler geliştiriyoruz. 2015 yılında yapacağımız
yeni yatırım tutarımızın yüzde 5’lik kısmını da
Ar-Ge’ye ayırmayı planladık. Tüketicilerimize
daha pratik, ekonomik veya yeni özellikler sunan
ürünler kullanabilmelerini önemsiyor ve bu yönde
çalışmalar yürütüyoruz.
Söy
KSS
leşil
e
ri
Allianz SomaDA, yaşanan travmanın
etkilerini hafifletmeyi amaçladı
Allianz Türkiye Kurumsal İletişim Başkanı
Fatmanur Erdoğan ile şirketin Soma için
uyguladığı projeyi konuştuk.
Allianz SomaDA proje sürecini, hedeflerini anlatır
mısınız?
“Allianz SomaDA”, Allianz Türkiye olarak Soma’da
oluşturduğumuz güçlü bir dayanışma ağı ve bu ağ
içinde yapılan çalışmaların çatısını ifade eden bir
başlık. Allianz olarak toplumun yaşam kalitesini
artıran sosyal bir marka olma vizyonumuz ve
toplum için var olma misyonumuz doğrultusunda
13 Mayıs 2014 tarihinde meydana gelen maden
kazası sonrasında topluma uzun soluklu değer
katmayı ve sürdürülebilir gelişim modelleri
oluşturmayı amaçladık. Bu amaç doğrultusunda
kurgulanan Allianz SomaDA projesiyle bağış
yardımı çalışmalarına örnek olabilecek bir
kamu-özel sektör işbirliği modeli geliştirerek
Bilim Kahramanları Derneği (BKD) ve Afetlerde
Psikososyal Hizmetler Birliği (APHB) işbirliğinde
Soma ve çevresindeki halkın yaşadığı facianın
etkilerini azaltarak uzun vadede toplumsal yaşam
kalitesinin artırılması hedeflendi. Çalışanlarımız da
gönüllü olarak Soma’daki çalışmalarımıza destek
oldular. Bilim Kahramanları Buluşuyor turnuvasına
hazırlanan 17 takımımız birer Allianz gönüllüsü ile
bu sürece hazırlanırken Genel Müdürlük binamızda
başlayıp Türkiye’deki tüm ofislerimize yayılan
kitap bağış kampanyasıyla Dursunbey’de Allianz
APHB Merkezi’ne bağlı kurulacak çocuk merkezine
4 binin üzerinde çocuk kitabı topladık. Allianz
SomaDA projesi kapsamında ayrıca Soma Atatürk
Ortaokulu’nundaki bilgisayar laboratuvarına 20 adet
bilgisayar ve 3 adet yazıcı bağışında bulunduk.
Proje ortakları arasında nasıl bir rol dağılımı
gerçekleşti?
Soma’da sadece 13 Mayıs’ta gerçekleşen maden
kazasına yönelik değil, geçmişten de taşınan
psikososyal sorunların çözüme kavuşturulmasında
aktif bir rol alarak toplumun yaşam kalitesini
yükselten bir görev üstlendik. Allianz Türkiye
olarak Bilim Kahramanları Derrneği ile işbirliğiyle
Soma’da kazadan etkilenen 6 ilçedeki 16 okulun
150 öğrencisinin Bilim Kahramanları Buluşuyor
turnuvasına katılımı sağlandı. Bu yolla 17 Allianz
takımı oluşturan öğrencilerin normal hayata dönüşü
desteklenirken psikososyal ve kişisel gelişimlerine
de katkı sağlandı.
“Allianz SomaDA” kapsamında yürütülen
çalışmaların, Soma’nın yanı sıra, faciadan
etkilenen ailelerin yaşadığı çevre ilçelere
ulaştırılması hedeflendi. Bu nedenle projenin bir
ayağı da bir başka merkez, Dursunbey’deydi.
APHB ile yaptığımız işbirliğiyle Dursunbey’de
bir psikososyal destek merkezi açılmasına
öncülük ettik. Çocuklara, yetişkinlere ve gruplara
yönelik üç görüşme odası bulunan Dursunbey
Psikososyal Destek Merkezi’nden tüm bölge
halkının faydalanabilmesi için temin edilen iki araç,
APHB gönüllülerinin saha taraması yapmasına
olanak sağladı ve merkeze uzak bölgelere
hizmet ulaştırmak mümkün oldu. Geniş etki alanı
sayesinde bölge halkının 13 Mayıs’ta yaşanan
elim facianın yanı sıra geçmişten gelen ve tedavi
edilmemesinden kaynaklı devam eden psikososyal
sorunların çözüme kavuşmasında Allianz Türkiye
24
olarak aktif bir rol alarak toplumun yaşam kalitesini
yükseltilmesine katkı sağladık.
Projeden alınan sonuçlardan söz eder misiniz?
Soma ve çevresinde etkilenen vatandaşlarımıza
ulaşmak için hazırladığımız afet iletişim planı
kapsamında, bölgedeki insanlarımızın yaralarının
sarılmasında toplumsal dönüşüme destek
olduğumuza inanıyorum. Birlikte çalıştığımız
sivil toplum örgütleri BKD ve APHB’nin görüşleri,
önerileri ve hazırladıkları raporlar doğrultusunda
başarıya ulaştığımızı görüyoruz. Allianz Türkiye
ile Bilim Kahramanları Derneği’nin (BKD)
işbirliği ile Soma’da 2014’te meydana gelen
maden faciasından etkilenen çocukların normal
yaşamlarına dönebilmesini desteklemeye
yönelik projenin sonuçları kalitatif bir rapor olarak
ortaya konuldu. “Bilim Kahramanları Buluşuyor”
turnuvasına hazırlık ve katılım süreçlerinin Somalı
öğrencilerin üzerindeki etkilerini saptamak üzere
uzman psiklog ve akademisyenler tarafından
hazırlanan yarı yapılandırılmış görüşme formları
turnuvaya katılan öğrencilere uygulanarak,
betimsel analiz yöntemi ile elde edilen veriler
Bilim Kahramanları Derneği tarafınca raporlandı.
Bu görüşmeler çerçevesinde hazırlanan raporda,
bilimsel ve teknolojik çalışmaların, maden
kazasının travmatik etkilerini azaltmakta olumlu
katkıları olduğu belirlendi. Hayatlarında ilk
defa deneyimledikleri turnuvaların öğrencilere
normal hayatlarına dönüş için katkı sağladığı,
süreç boyunca kendilerini değerli hissettikleri,
özgüven kazandıkları, eğlendikleri, daha mutlu,
kararlı ve umutlu oldukları kaydedildi. Raporda,
robot programlama, tasarlama, jüri için sunum
hazırlıkları gibi çalışmaların çocuklardaki takım
ruhunu geliştirdiği, okulda fen, matematik
derslerine, sonrası için temel bilimler ve
mühendislik alanlarındaki mesleklere olan
ilgilerinin arttığı belirlendi. Öğrencilerin bu proje ile
farklı yeteneklerini keşfettikleri, problemlerle baş
etmeyi öğrendikleri, sosyalleştikleri, kendilerini
ifade etme ve iletişim becerilerini geliştirdikleri,
sürecin öğrencilere öğrenmenin, keşfetmenin ve
paylaşmanın kaybetmekten daha değerli olduğunu
fark etmeleri konusunda da destek olduğu
saptandı.
Süregelen ya da planlanmış başka KSS projeleriniz
var mıdır?
Allianz, faaliyet gösterdiği ülkelerde ekonomik
büyümeye katkıda bulunurken; toplumsal
sorumluluk bilinciyle hareket ederek bireylerin
gelişimini de desteklemeye özen gösteriyor.
Allianz Türkiye olarak 2014’te yepyeni ve farklı bir
dönem başlattık. Bu yeni dönemde, dışavurumcu
yaklaşımla hareket ederek, toplumun yaşam
kalitesini artıran sosyal bir marka olmak vizyonuyla
yol alacağımızı açıkladık. Bu yeni dönemde,
odağımıza müziği koyarak, topluma daha fazla ve
etkin şekilde dokunacak projelerimizle yer alacağız.
Bu çalışmaların ilk adımını geçen yıl Ekim ayında
Lang Lang ile birlikte attık. Dünyanın en etkili
yüz insanından biri olarak adlandırılan, Allianz
Global Marka Elçimiz Lang Lang’ı Türkiye’de
sanatseverler, gençler, öğrenciler, sivil toplum
kuruluşları ve müşterilerimizle buluşturduk. Bu
konser için oluşturduğumuz danışma kurulu
tarafından seçilen Türkiye’nin en yetenekli genç
sanatçısı Kaan Baysal’a Lang Lang ile aynı sahneyi
paylaşma fırsatı verdik. Barselona’da Lang Lang
International Music Foundation tarafından organize
edilen Allianz Junior Music Camp’e Kaan Baysal’ın
katılmasına imkan tanıdık. Kaan Baysal’ın bu eşsiz
müzikal yolculuğunda Allianz Türkiye olarak onun
yanında yer almaya devam etmek istiyoruz. Ayrıca
Barış İçin Müzik Vakfı’nın da son iki yıldır “Öncü
Kurumsal Destekçi”siyiz. Biz toplumumuzun yaşam
kalitesini artırmaya gönül verdik. Ülke çapında
7’den 70’e topluma ve müşterilerimize dokunmayı,
onların yaşamlarına umut, cesaret ve mutluluk
katmayı arzuluyoruz.
Eklemek istedikleriniz
Sektör lideri olarak önemli bir sorumluluk taşıyoruz.
Yardımlaşma ve dayanışma ihtiyacının en yüksek
olduğu dönemlerde ihtiyaç sahibi insanların
yanında yer alarak örnek olmanın da liderlik
sorumluluğunun gereği olduğunu düşünüyoruz.
Allianz SomaDA projesi ile umut, mutluluk, cesaret
veren ilham dolu bir çalışma gerçekleştirdik. Biz
orada bir tohum ektik ve filizlenmesini sağladık.
Çocukların öz güvenlerini artırdık. Toplumun yaşam
kalitesini sürdürülebilir bir temelde inşa ettik. Allianz
Türkiye olarak, yönetimimizle, çalışanlarımızla,
kaynaklarımızla Soma’ya odaklandık. Soma’daki
dayanışma projemizin özel sektöre de örnek
olmasını umuyor, bir daha asla böyle faciaların
yaşanmamasını diliyoruz.
25
Uyg
KSS
ulam
alar
ı
Enerjisa’nın enerji verimliliği projesi
ödüllendirildi
Genç Girişimciler ve Liderler Derneği (JCI)’nin
düzenlediği Uluslararası Kurumsal Sosyal
Sorumluluk Yarışmasında, En İyi Kurumsal
Sosyal Sorumluluk Projesi - Büyük Şirket
kategorisinin kazananı ‘‘Enerjimi Koruyorum’’
enerji verimliliği projesi ile Enerjisa oldu.
nerjisa’nın sosyal sorumluluk platformu olan
Enerjik Gönüller ile çalışanlarının gönüllü
katılımıyla verilen enerji verimliliği eğitimleri,
Dünyanın Enerjisini Ben Koruyorum! sloganıyla,
E
bugüne kadar Başkent EDAŞ, AYEDAŞ ve
Toroslar EDAŞ’ın faaliyet gösterdiği illerde 280
okulda 190.000 ilköğretim çağındaki öğrenciye
ulaştı.
Enerjisa CEO’su Yetik K. Mert, projeye verilen ödül
üzerine şunları söyledi: “Enerjisa olarak sadece
faaliyet gösterdiğimiz alanlarda sektörümüzün
öncüsü olmayı değil, kurumsal sosyal sorumluluk
açısından da öncü ve referans şirket olmayı
hedefliyoruz. Bu ödül, eğitimleri bizzat veren
Enerjisa’nın gönüllü çalışanlarınındır.’’
Uyg
E&Y Türkiye, sektörünün
ilk sürdürülebilirlik raporunu yayınladı
E&Y Türkiye, bu yıl Çevre Günü’nü Türkiye’de
kendi sektörlerinde bir ilke imza atarak,
Sürdürülebilirlik Raporu ile kutladı.
ayınlanan rapor ile ilgili şirketten yapılan
açıklama şu şekilde: ‘‘Raporumuz, sosyal,
ekonomik ve çevresel değerlere yönelik
sürdürülebilirlik odaklı çalışmalarımızı içeriyor.
Amacımız; sürdürülebilirliğe en üst düzeyde
katkıda bulunarak karbon ayak izimizi küçültmek.
E&Y Türkiye olarak ilk kez hazırladığımız rapor,
çevremize, paydaşlarımıza ve çalışanlarımıza
yönelik sorumlu ve duyarlı uygulamalarımızı
ortaya koyuyor. Bu kapsamda iklim değişikliği ve
Y
KSS
ulam
alar
ı
sürdürülebilirlik hizmetlerimiz, organizasyonların
sosyal, ekonomik ve çevresel alanda
sürdürülebilirlik stratejisi geliştirmelerine ve bu
alandaki performanslarını iyileştirmelerine yardımcı
oluyor.’’
Raporda, enerji tüketimini azaltmanın, karbon
salınımını en aza indirmenin ve şirketlerin
itibarlarını yükseltme yöntemlerine ilişkin tavsiyeler
de yer alıyor.
Rapor, Global Reporting Initiative (GRI) G4
rehberine uygun olarak hazırlandı ve GRI
tarafından öncelikli göstergelerin beyanı (Materiality
Disclosures) uygunluk onayına sahip.
27
KSS ri
e
leşil
y
ö
S
Raporlama, sürdürülebilirlik yolculuğunun
doğal bir sonucu
G101 İletişim Çözümleri Kurucu Ortağı Elif
Seçkin Önen ile şirketin kurumsal sorumluluk
eksenli hizmetlerini konuştuk.
G101 olarak ne gibi hizmetler veriyorsunuz?
Birlikte çalıştığımız firmaların kurumsal sorumluluk
ve sürdürülebilirlik çalışmalarında süreç danışmanı
olarak hizmet veriyoruz. Sürdürülebilirliği bir proje
olarak değil bir kurumun A’dan Z’te tüm süreçlerine
entegre edilmesi, en tepe yöneticiden mavi yakaya
benimsenmesi gereken bir dönüşüm süreci olarak
görüyoruz.
Bu temel prensibimizden hareketle birlikte
çalıştığımız markalarla öncelikle bir röntgen
çekme süreci yaşıyoruz, mevcut durumu birlikte
analiz ediyor, paydaşların da sürece dahil olduğu
önceliklendirme analizini de gerçekleştirildikten
sonra odaklanacağımız temel alanları seçiyor ve
köklü bir dönüşüm sürecini birlikte başlatıyoruz.
Başlattığımız bu dönüşümle yaratılan değerin de
GRI - Küresel Raporlama Girişimi ilkeleri ışığında
raporlanması sürecinde danışmanlık veriyoruz.
Bu entegre sürdürülebilirlik dönüşüm sürecinin bir
parçası olarak kurumsal sorumluluk projelerinde
de paydaşların beklentileri ve firmanın etki alanı
göz önünde bulundurularak firmaya en uygun proje
alanının belirlenmesi, projenin yaratımı, yönetimi ve
iletişimi konularında destek veriyoruz.
Yeşil Etiket, Asya ile başlattığımız sürdürülebilir
dönüşüm sürecinin bir parçası olarak hayata geçti.
Asya icin sürdürülebilir bir tedarik zinciri yaratarak,
üretim süreçlerinin her aşamasına bu bakış
açısını entegre etmek hedefiyle, tedarik zincirinin
temelini oluşturan, en önemli paydaş çiftçilerimizde
sürdürülebilir tarım konusunda farkındalık
yaratmayı amaçladık.
Danışmanlığınızda devam etmekte olan kurumsal
sorumluluk projeleri var mı?
Ülkemiz tarımının geleceği için çok önemli
olduğuna inandığımız Yeşil Etiket projemiz ile
arzumuz; üretim süreçlerinde yani çiftçilerimizde
kalite farkındalığını artırarak zirai ilaç kalıntı
problem sonlandırmak ve buna paralel olarak nihai
tüketici nezdinde de tükettikleri gıdaların “içinde ne
olduğu”, “nasıl koşullarda üretildiği” konusundaki
bilinci geliştirebilmek.
Son dönemde, Asya Meyvesuyu adına hayata
geçirdığımız sürdürülebilir tarım projesi “Yeşil
Etiket” tüm hızıyla devam ediyor. 2012 yılında alt
yapı çalışmalarına başladığımız, 2013 yılı itibarıyla
da uygulamaya geçirdiğimiz “GREENTAG - YEŞİL
ETİKET” etki alanını giderek genişletiyor. Bunun
mutluluğunu yaşıyoruz.
Yeşil Etiket çalışmalarımıza pilot bölge olarak
üretim tesislerimizin bulunduğu, ülkemiz elma
üretiminin kalbi Eğirdir’in, kalıntı problemlerinin
en yoğun yaşandığı bölgesi olan Boğazova’da
başladık. Projeye iliskin farkındalık yaratmak ve
gönüllü çiftçileri toplayabilmek adına 6 ayrı köyde
300’ün üzerinde çiftçiye, tek tek uzmanların da
28
destekleri ile zirai ilaç kalıntısının yol açtığı sağlık
ve kalite problemleri konusunda bilinçlendirme
toplantıları düzenledik. Bu çalışma sonucu
gönüllü olan 100 çiftçi ile projemizi başlattık.
Projemizin ilk yılının sonunda 100 gönüllü
çiftçimizden 65’i tüm eğitim ve bilgilendirme
toplantılarımıza ve faaliyetlerimize aktif katılım
göstererek sezonu tamamlamayı başardı. Bunların
% 10 uluslarası standartlarda yüksek kalite
düzeyini yakaladı. Gerçekleştirdiğimiz bu çalışma
ile ayrıca ilk yılın sonunda Asya fabrikasında
üretilen nihai üründe % 85’e varan bir kalite artışı
yakaladık.
Yeşil Etiket projemiz ilk yılında Isparta Valiliği ve
Tarım İl Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen
Ulusal Platin Elma Ödülleri’nde “Yılın Sosyal
Sorumluluk Projesi Ödülü”ne layık görüldü. 2014
yılında da Sürdürülebilirlik Akademisi tarafından
gerçekleştirilen “Sürdürülebilir İş Ödülleri”nde de
100 proje arasından Sosyal Etki alanında finale
kalmaya hak kazandık.
Tüm bu güzel gelişmelerle birlikte bizi en çok
sevindiren, projemizi bölge çiftçilerinin giderek
sahiplenmesi oldu. İki yılda 10 köyden 250 çiftçiye
ulaşmayı başardık. 2014 yılı sonunda TÜBİTAK’tan
aldığımız ARGE desteğiyle de birlikte projemizin
etki alanını daha da genişletmeyi ve tarladan
sofraya tam izlenebilirliği şağlamayı hedefliyoruz.
Ayrıca Asya’da son üç yılda hayata geçirmeyi
başardığımız tüm bu dönüşümü, bu yıl GRI
kriterlerine uygun olarak oluşturduğumuz
sürdürülebilirlik raporumuzla da taçlandırıyoruz. Bu
başarılı uygulamaları daha çok kişiyle paylaşarak
etki alanını genişletecek olmanın mutluluğunu
yaşıyoruz.
Raporlamayı olmazsa olmaz mı görüyorsunuz?
Bizim birlikte çalıştığımız firmalara her zaman
aktarmaya çalıştığımız temel konu raporlamanın
bir sonuç olduğu. Raporlama için çıkılan
yolculukta temel prensip aslında daha sorumlu bir
kurumsal vatandaş yaratmak, paydaşlarınıza olan
sorumluluklarınız doğru analiz edip bu doğrultuda
bir hareket planı oluşturmak. A’dan Z’ye tüm
süreçlerinizde bu bakış açısıyla bir dönüşüm
yaratmak. Raporlama zaten siz bu dönüşümü
yarattığınız zaman doğal olarak elde ettiğiniz
bir sonuç oluyor. Kurumsal sorumluluk bilincini
süreçlerinize entegre etmeyi başardığınızda ortaya
raporlayacak, paylaşılacak başarılı örnekler çıktığı
için de evet bu süreçlerde başarıyla yol alan bir
şirket için bir sonraki adımın raporlama olduğuna
inanıyoruz.
Türkiye’de raporlama oranında artış var. Bu konuda
ne düşünüyorsunuz?
Bu gerçekten çok güzel bir gelişme. Yalnızca
ülkemizde değil tüm dünyada tüketicinin
bilinçlenmesi kurumları harekete geçirdi.
Tüketicilerdeki bilinc artışı, kimi zaman gönüllü kimi
zaman biraz zorunlu da olsa sirketleri elini taşın
altına koymak, evrenin ihtiyaçlarına ve sinyallerine
daha fazla kulak vermek konusunda motive etti.
Artık tüketici satın alma yaparaken yalnızca aldığı
ürüne değil ürünün temsil ettiği kurumsal değerlere
de kıymet veriyor, bu farkındalık firmalarda da
daha iyi bir kurumsal vatandaş olabilme misyonunu
olumlu yönde tetikliyor. Raporlama da bu alanda
gerçekleştirilen faaliyetleri şeffaf bir şekilde
paydaşlara sunmak ve şirketin sürdürülebilirlik
vizyonunu, yol haritasını oluşturmakta en etkin araç
olarak öne çıkıyor.
Dünyada tüketicilerin farkındalığının artmasının
yanında raporlamayı tetikleyen yasal regülasyonlar
da hızla artıyor, ülkemizde henüz bu anlamda
somut gelişmeler olmasa da 2014 yılının
son aylarında devreye giren Borsa İstanbul
Sürdürülebilirlik Endeksi bu anlamda bir ivme
getirdi. Hali hazırda BIST 30’daki 15 firma bu
endekste yer almaya hak kazandı, bu sayının
giderek artacağına da inanıyoruz.
GRI’ın Türkiye örgütsel paydaşlarından biri
olduğunuz için yeni teknik kriterler G4 hakkındaki
görüşlerinizi almak isteriz
G4 raporlamada bir zihniyet değişimi getiriyor,
şimdiye kadar kullanılmakta olan G3 ile hepimiz
raporlamanın A, B, C olarak sınıflandırılmasına
alışmıştık. Bu gerekli teknik özellikleri sağlayarak
“A” alan firmalara benim raporum daha “iyi”
deme özgürlüğü getiriyordu. G4 ile bu anlayış
tamamen ortadan kalktı, artık raporunuzun
notunun kaç olduğu yani kaç tane teknik göstergeyi
yerine getirebildiğiniz değil raporunuzun niteliği,
kurumunuzun sürdürülebiliriliği ne ölçüde
sindirebildiği önemli. G4 ile gelen “materiality”
önceliklendirme konusu kilit önem taşıyan,
G4’ün temel prensibini en net şekilde ortaya
koyan noktalardan biri. Artık firmalar raporlarını
oluşturuken kendi etki alanlarını, paydaşlarının
onlardan beklentilerini daha iyi tahlil ederek
bunları karşılayan çalışmaları hayata geçirmek
ve raporlamak durumunda. Firmalar tarafında
müşterilerimize söylediğimiz bu değişimde göz
korkutacak herhangi bir durum söz konusu
değil zaten temel hedefiniz sürdürülebilirliği
içselleştirmek olduktan sonra G4 ilkelerine uygun
olarak raporlama yapmak bunun doğal bir sonucu
olarak ortaya çıkacak.
29
KSS ri
e
leşil
y
ö
S
Günışığı projesi, görme kalıntısı olan
çocuklara yönelik kurgulandı
Avea yetkilileri, Günışığı projesine ilişkin sorularımızı cevaplandırdılar.
Bu görme kalıntısı çok kıymetli. Çünkü yüzde 1
de olsa bu görme kalıntısı, 250 milyon insanı,
‘beyaz bastona’ bağlı olmaktan kurtarmaya
yetiyor. Ülkemizde yaklaşık 800 bin görme engelli
olduğu tahmin ediliyor. Dünya istatistiklerini
dikkate aldığımızda, Türkiye’de de kör tanısı almış
büyük bir çoğunluğun, aslında görme kalıntısına
sahip olduğunu ve alacağı eğitimle görmeyi
öğrenebileceğini söyleyebiliriz. Günümüzde az
görenlerle ilgili destek teknolojilerinin son derece
gelişmiş olması, yüzde 1 görme kalıntısını bile çok
önemli hale getiriyor.
Avea’nın yeni projesi ‘’Günışığı’’. Projeyi anlatır
mısınız? Hedefi, etki alanı nedir?
Avea’nın desteğiyle Ey-Der tarafından hayata
geçirilen Günışığı projesi, görme yetisi yüzde
10’un altında olan çocukların sahip olduklarını
görme kalıntısını fonksiyonel olarak kullanmalarını
sağlamak üzere hayata geçirildi. Proje, görme
kalıntısına sahip olan çocuklara erken müdahale
eğitimiyle “görmeyi” öğreterek, çocukların
ve ailelerinin hayatlarını değiştiriyor. Proje
kapsamında erken müdahale eğitimi alan çocuklar,
aldıkları bu eğitim sonrasında beyaz bastona
ihtiyaç duymadan yürüyebiliyor, paten kayabiliyor,
bisiklete biniyor, toplu taşıma araçlarını kimseye
ihtiyaç duymadan kullanabiliyor, resim yapabiliyor,
eğitim hayatlarına normal alfabe ile devam
edebiliyorlar.
Görme kalıntısı olan çocuklarda 0-6 yaş arasında
uygulanan erken müdahale eğitimi, görmenin
işlevsel hale getirilmesi için büyük önem taşıyor.
Dünya üzerinde yaklaşık 290 milyon görme engelli
bulunuyor. Bu sayının ise sadece 39 milyonu
tamamıyla kör olup, hiç göremeyenlerden oluşuyor.
Yüzde 85’ini oluşturan yaklaşık 250 milyon
kişide ise az da olsa mutlaka bir görme kalıntısı
bulunuyor.
30
Eğitim programı
ünışığı projesi, görme yetisi yüzde 10’un
altında olan çocukların sahip oldukları görme
kalıntısını fonksiyonel olarak kullanmalarını
sağlamaya yönelik, 7 aylık özel bir eğitim
programından oluşuyor. Böylece çocukların
toplumsal hayata ve normal eğitim sürecine
uyumunun sağlanması ve yaşamlarını normal bir
birey gibi sürdürmesi sağlanıyor.
G
Günışığı eğitimleri; aile terapisti, çocuk gelişim
uzmanı, psikolojik danışman, müzik öğretmeni,
güzel sanatlar uzmanı, matematik öğretmeni,
İngilizce öğretmeni, az gören uzmanı, özel eğitim
uzmanı ve spor uzmanından oluşan bir eğitmen
ekibiyle, Ankara’daki eğitim merkezinde hem
birebir ve yüz yüze olarak hem de görüntülü
görüşme yöntemiyle uzaktan veriliyor. Projede
yer alan birebir eğitimler, çocuğun örgün eğitimini
aksatmaya yol açmaması açısından hafta sonu 6
saatte tamamlanıyor. Proje kapsamındaki eğitimler
ise ailelere ve çocuklara toplam 70 saatte veriliyor.
Bu eğitimin 10 saati yüz yüze eğitim verilirken 60
saati de uzaktan eğitim ile sağlanıyor. Çocuğun aile
ve öğretmenlerine uzaktan bilgilendirme ve destek
hizmetleri de veriliyor. Eğitimler sonunda az gören
çocuklar fiziksel bir destek ya da yönlendirme
olmadan bağımsız olarak yön bulabilecek, normal
alfabeyle okuyup yazabilecek duruma geliyorlar.
Projede dünyada ilk kez tabletlerle uzaktan
eğitime imkân verilerek, az gören çocuğu olan
ailelerin uzman ekip tarafından sosyal ve psikolojik
olarak desteklenmeleri de sağlanıyor. Çocukların
eğitimlerinin görüntülü olarak, uzman ekip
tarafından takip edilmesi ve gittikleri kreş, anaokulu
ve okullardaki öğretmenlerin görüntülü olarak canlı
desteklenmesi de yine uzaktan sağlanıyor.
Avea, proje kapsamında Mardin Kızıltepe’den
Yalova’ya kadar Türkiye’nin dört bir yanından 100
çocuğun eğitimini üstleniyor. Ayrıca çocukların
eğitimlerinin birebir, görüntülü olarak takip edilmesi
için ihtiyaç duyulan görüntülü görüşme ve uzaktan
eğitim sistemi de Avea teknolojisi yardımıyla
sağlanıyor. Çocuklara verilen 3G’li tabletlerle
görüntülü görüşme programları yapılıyor ve eğitim
süreci sürekli olarak destekleniyor.
Proje, görüntülü görüşme olanağının yanı sıra
daha başka ilkler de barındırıyor. Dünyada ilk
kez Türkiye’de, Kinect teknolojisi kullanılarak özel
olarak kurgulanmış oyunlar, az gören çocukların
hareket halinde görme yetilerini kullanmaları
ve geliştirmeleri amacıyla bu projede hayata
geçiriliyor.
Projeye dahil olan ailelere uzman ekip tarafından;
çocuklarına görme yetisini kullanmayı öğretmek ve
geliştirmek için nasıl katkıda bulunmaları gerektiği
konusunda destek veriliyor. Böylece ailelerin
sürece tam katılımı sağlanarak, aile bilincinin
artırılması amaçlanıyor.
Ey-Der ile Avea’nın işbirliği sonucunda hayata
geçirdiğimiz ve parçası olmaktan gurur
duyduğumuz Günışığı Projesi, Avea’nın sosyal
sorumluluk projelerinde önem verdiği değerleri
fazlasıyla barındırıyor. Bizler, gözlerindeki küçücük
görme kalıntısıyla dünyaları aydınlanan bu
çocukların önünde, büyük bir gelecek olduğuna
inanıyoruz. Bu inançla gönlümüzle, kalbimizle,
imkânlarımızla, teknolojimizle bu projeye
sahip çıkıyoruz. Tıbben ‘kör’ raporu verilen bu
çocuklarımızın hayatlarını, Günışığı kapsamında
sunulan erken müdahale eğitimi ile değiştirmenin
değeri bizim için gerçekten çok büyük.
Günışığı Projesi ile bu çocuklarımızın hayata
eşit koşullarda katılım sağlamalarına, toplumsal
yaşama üretken bireyler olarak dahil olmalarına
katkıda bulunmayı amaçlıyoruz. Sağladığımız bu
destekle sadece onların hayatlarını değiştirmekle
kalmıyor, çevrelerine ve topluma da değer
katıyoruz.
Avea’nın gündemindeki diğer projeler nelerdir?
Avea olarak kurumsal sosyal sorumluluk anlayışı
çerçevesinde bireylerin toplumun önündeki
engelleri kaldırmaya odaklanan projelere uzun
soluklu destek veriyoruz. Bu anlayışla, engellilere
istihdam sağlamak üzere Avea ve Fiziksel
Engelliler Vakfı (FEV) işbirliğiyle hayata geçirilen
Özümüzle Üretiyoruz projesi kapsamında,
İŞKUR’un da desteğiyle 10 yılda 3 bin 400’ün
üzerinde engellinin iş sahibi olmasına yardımcı
olduk. Bunların yüzde 45’i Türkiye’nin en büyük
500 sıralamasındaki şirketlere yerleştirilirken, diğer
adaylar da sektörün öncü kuruluşlarda istihdam
edildi.
Ayrıca görme engellilerin yaşadığı sıkıntıları
ve onların sosyal hayata entegrasyonlarını
kolaylaştırmak üzere Sesli Adımlar uygulamasını
hayata geçirdik. Sadece Türkiye’de değil,
dünyada da bir ilke imza atan Sesli Adımlar
uygulaması görme engellilerin alışveriş merkezleri
ve diğer binalarda sesli yönlendirmeler yoluyla
dolaşabilmesini sağlıyor. Uygulamanın otel,
hastane ve havaalanı gibi karmaşık yapılarda
yaygınlaşması hedefleniyor.
Ana
liz
Türkiye’nin en büyük üç kamu şirketinde
kurumsal sorumluluk
Berkay Orhaner
www.sorumlukurum.com / [email protected]
Kurumsal sorumluluk (KS) kavramı henüz genel
olarak kabul edilmiş bir tanımı olmayan, hala
değişim içerisinde olan ve gelişmeye devam
eden bir kavramdır. Örneğin Howard Bowen,
1953’te ‘kurumsal sosyal sorumluluk’ terimini ilk
defa kullandığı kitabının başlığı ‘İş Adamlarının
Toplumsal Sorumlulukları’dır. Daha sonra kurumsal
sorumluluğu sadece zengin iş insanlarına yönelik
bir kavram olarak algılamaktan vazgeçip, bir
şirketin bütünüyle ‘kurumsal vatandaş’ olmasından
bahseder olduk. Özellikle İngiltere’de kurumsal
sorumluluk ile ilgili meseleler daha çok şirketlere
yönelik algılandı. Hatta belli bir dönem ‘kurumsal
sosyal sorumluluk’ yerine ‘şirketlerin sosyal
sorumlulukları’ ifadesi tercih edildi.
Artık her tür kurumun toplum refahına ve
sürdürülebilir kalkınmaya katkı sunmalarını
bekliyoruz. Örneğin Birleşmiş Milletler Küresel
İlkeler Sözleşmesi (bu arada maalesef hala Küresel
İlkeler Sözleşmesi’nin Türkiye Yerel Ağı kendisine
‘Global Compact Network Türkiye’ demeye devam
ediyor) sadece şirketlere değil, belediyelere,
okullara ve her tür sivil toplum kuruluşuna da
ilkelerin uygulanması hakkında çağrıda bulunuyor.
Kamu kurumlarının kurumsal sorumluluk ile ilişkisi
ise uzun süredir tartışılan bir konu.
Hükümetler ve kurumsal
sorumluluk
KS ile ilgili en fazla atıf alan tanımlardan birisi
Avrupa Komisyonu’nun 2002 tarihli ifadesidir:
‘‘KS, Şirketlerin toplumsal ve çevresel kaygılarını
iş faaliyetlerine dahil etmelerini ve paydaşlarıyla
gönüllülük esasına dayalı bir etkileşim içerisinde
bulunduklarını ifade eden bir kavramdır.’’
Tanımdaki ‘‘gönüllülük’’ vurgusu, KS’nin uzun
süre en önemli özelliğini oluşturdu. Buna göre
kurumsal sorumluluk yasal düzenlemeler ve hukuki
yaptırımlarla yetinmek istemeyen, toplum ve çevre
32
için daha fazlasını ortaya koymak isteyen ‘gönüllü’
şirketlerin uygulamak isteyecekleri bir anlayış
anlamına geliyordu.
Gönüllülük elbette kurumsal sorumluluğun
samimiyetini artıran bir etkendi. Fakat diğer
yandan pek çok kişi kurumsal sorumluluk ile
ilgili uygulamaların zorunluluk haline gelmedikçe
yeterince başarılı olamayacağını vurguladı. İşte
bu noktada kurumsal sosyal sorumluluk ile ilgili
konuların resmileşmesi ve yasal zorunluluklar
haline gelmesi için hükümetler de konuya dahil
oldu.
Sanıyorum özel sektör temsilcilerinin bu konuya
ilişkin klasik yorumları “hükümetin kurumsal
sorumluluk ile ilgili uygulamaları standartlaştırması
halinde, kurumsal sosyal sorumluluğun anlamını
bozacağı”nı söylemek oluyor. Bu görüşe göre
devlet, kurumsal sosyal sorumluluğu özel sektöre
havale etmeli ve bu konuya karışmamalı.
Ancak dünyanın pek çok ülkesinde hükümetler
kurumsal sorumluluk konusuna yakından ilgi
gösteriyorlar. Avrupa Birliği’nde “kurumsal sosyal
sorumluluk” sözcüsü bulunuyor. İngiltere, Hindistan
ve Singapur’da kurumsal sorumluluk bakanlık
düzeyinde önemseniyor.
Hirschland’e göre bu durum küreselleşen dünyada
politika geliştirmekte zorlanan, toplumsal ve
ekonomik konulara tek başına yetişemeyen
hükümetlerin karşılaştıkları ‘yönetim boşluğu’
sorununa bir çare üretiyor. Hirschland*, yönetim
boşluğunun üç temel nedenini şöyle açıklamış:
•Yetersiz çalışan ve güçsüz hükümetler
•Küresel çapta devam eden süreçlerin belirsizliği
ve kuralsızlığı
•Sivil toplum ve özel sektörün küresel anlamda
gittikçe daha fazla güç kazanmaları
Böylece hükümetler, karşılaştıkları sorunları
ortadan kaldırabilmek için kurumsal sorumluluk
kavramını sahiplenmeye başlıyorlar. Bu durum
hükümetlerin özel sektöre yeni kurallar dayatmasını
gerektirmiyor. Hükümetler, farklı çevrelerle
kurdukları üretken diyalog sayesinde bu konuda
başarı yakalayabiliyorlar.
Örneğin İskandinav ülkeleri genel olarak
geçmişlerinde güçlü bir sosyal devlet geleneği
barındırıyorlar. Fakat küreselleşen ekonomik
ve toplumsal koşullar, her geçen gün sosyal
devlete ilişkin pek çok konunda sorun oluşturuyor.
Bu duruma ilişkin pek çok çözüm kurumsal
sorumluluk ile ilgili üretken platformlar oluşturmakta
aranıyor. Örneğin, Norveç Hükümeti 2008 yılında
konuyla ilgili bir rapor yayınlayarak kendisini
kurumsal sorumluluk ile ilgili konularda nerede
konumlandırdığını açıklamış, özel sektör ve
sivil toplumdan beklentilerini ortaya koymuştu.
Benzer bir süreci geride bırakan Danimarka’da ise
kurumsal sorumluluk ile ilgili konulara Kurumsal
Sosyal Sorumluluk Konseyi isimli bir oluşum yön
veriyor. Bu konsey yönetim kurulunda ülkenin
en önemli iş insanlarını ve kamu temsilcilerini
barındırıyor.
Dolayısıyla hükümetin konuya dahil olması
mutlaka şirketlere KS ile ilgili yeni yaptırımların
uygulanacağı anlamına gelmez. Tersine verimli bir
şekilde uygulanacak kamu-özel sektör diyaloğu,
kurumsal sorumluluk sayesinde hükümetlere
yönetim boşluklarını kapatmada yardım edebileceği
gibi, şirketlere de daha uzun takvimli, sürdürülebilir
bir program sunabilir.
Kamu şirketleri ve kurumsal
sorumluluk
Kamuya ait şirketlerin kurumsal sorumlulukları,
devlet-KS ilişkisi içerisinde belki de en az
değinilen konudur. Oysa ki kamu adına, kamunun
kaynaklarıyla faaliyet gösteren şirketlerin kurumsal
sorumluluğu, özel sektör şirketlerinden belki daha
da önemlidir.
genel olarak şirketlerin idari yapılanmaları, projeleri
ve mali tabloları var. Fakat raporlarda finansal
olmayan bir bilgi bulamadığımız için, maalesef
şirketlerin kurumsal sorumluluğa ilişkin herhangi
bir çaba içerisinde olmadıklarını görüyoruz. Yine
de faaliyet raporları ve internet sitelerinden elde
edebildiğimiz tüm verilere göre bulabildiğimiz
finansal olmayan bilgileri aşağıda görebilirsiniz:
TETAŞ
Kurumun kurumsal değerleri arasında şeffaflık ve
hesap verebilirlik olduğu yazıyor. Fakat maalesef
mali akış haricinde herhangi başka bir ‘şeffaflık’
ile karşılaşamıyoruz. TETAŞ’ta çalışan personelin
cinsiyet dağılımını öğrenebildik. Şirkette 130
erkek, 77 kadın çalışıyor. Şirket bünyesinde
çalışanlara yol göstermesi amacıyla bir etik
komisyonu kurulmuş. Bu komisyonun yayınladığı
rehber, özellikle çalışanların iş ilişkileri dahilinde
karşılaşacakları ikram ve hediyeleri hangi ölçütlere
göre kabul edip edemeyeceklerini anlatıyor.
TEİAŞ
TEİAŞ’ın futbol takımı var. Bu takım Ankara’daki
kamu kurumları liginde yer alıyor. Zaman zaman
kurum yöneticileri futbol takımlarına başarı
dileklerini sunuyor. (Umuyoruz bu takımın kurum
çalışanlarının hayatlarına kattığı değer, şirketin
internet sitesindeki kapladığı yer kadar fazla
olabiliyordur.) Şirkette 8102 çalışan var. Fakat
bu kişiler hangi süreçlerle işe alınıyorlar, nasıl bir
kariyer planı ile karşılaşıyorlar, kaçı kadın, kaçı
erkek gibi konularda hiçbir bilgiye sahip olamıyoruz.
TEİAŞ’ın faaliyet raporu çevreye ilişkin bazı veriler
içeriyor. Buna göre:
Türkiye’deki kamu şirketlerinin kurumsal
sorumlulukları ile ilgili maalesef elimizde yeterli
bir araştırma yok. Şimdilik aşağıdaki küçük analiz
ile yetineceğiz. Fortune Dergisi tarafından en son
2013 yılı için hazırlanan, Türkiye’nin en büyük
500 şirketini gösteren listenin ilk 20 sırasında,
tüm hisseleri devlete ait olan 3 büyük kamu şirketi
bulunuyor: TETAŞ TEİAŞ, EÜAŞ.
“2013 yılı Ocak ayı içerisinde İletim Tesis İşletme
Grup Müdürlüklerine ‘Atık Yağların Kontrolü
Yönetmeliği’ kapsamında 2012 yılına ait atık
yağların beyanlarının ilgili Valiliklere yapılması
konusunda bilgilendirme yazısı gönderilmiştir.
Taşra teşkilatının uygulamaya yönelik soru ve
sorunlarının çözümüne yönelik teknik destek
sağlanmış.”
Bu şirketlerin hepsi elektrik ile ilgili. Her üç şirket
de 2001 yılında yürürlüğe giren “Elektrik Piyasası
Kanunu” ile yapılandırılmış. TETAŞ elektrik ticareti
yapıyor, TEİAŞ elektriği iletiyor, EÜAŞ ise elektriği
üretiyor. Bu üç kardeş kamu şirketi toplamda 2013
yılında yaklaşık 50 milyar TL hacminde bir ticari
faaliyet üretmişler. Her üç şirketin de 2013’e yılını
baz alan faaliyet raporları bulunuyor. Bu raporlarda
Yani; atık yağlara ilişkin bir yazışma yapılmış.
Şimdilik TEİAŞ’ın çevresel sürdürülebilirliğe katkısı
konuyla ilgili e-postaları “forward” etme düzeyinde.
Ayrıca çevre ve atık yönetimine ilişkin başka eğitimbilgilendirilme faaliyetleri yapılmış. Fakat, yine,
maalesef bu faaliyetlerin içeriği, süresi, planı gibi
konularda herhangi bir bilgiye sahip olamıyoruz.
33
EÜAŞ
Bu kurumun temel değerleri arasında çevreye
duyarlılık, şeffaflık, hesap verebilirlik ve “üretimde
emreamadelik” diye iki kavram var. Maalesef
çevreye duyarlılığın nasıl sağlandığı hakkında,
yine, bir veriye sahip olamıyoruz. (“Üretimde
emreamadelik” ne anlama geliyor, bilmediğim için
yorum yapamıyorum) EÜAŞ’ın da futbol takımı var.
TETAŞ futbol takımı hakkındaki temennilerimiz
EÜAŞ için de geçerli. Acaba EÜAŞ’ta kaç kişi
çalışıyor, bu kişilerin kaçı kadın, bu kişiler nasıl işe
alındılar, bilemiyoruz.
Maalesef Türkiye’de henüz hükümetin kurumsal
sosyal sorumluluk hakkında herhangi bir yaklaşım
geliştirmeye istekli olduğunu göremedik. En
azından kamu şirketlerinin, kamunun parasıyla,
kamu adına çalışmalarının getirdiği fazladan
bir sorumluluk hissiyle daha şeffaf, daha hesap
verebilir kurumsal sorumluluk yaklaşımları
geliştirmelerini bekleyebilirdik.
Fakat en büyük üç kamu şirketinden gördüğümüz
kadarıyla bu devlet teşekkülleri henüz ancak ilkel
faaliyet raporları yazma aşamasındalar. Oysa
kamuya ait yıllık yaklaşık 50.000.000.000TL’ye
yön veren ve Türkiye’nin enerjisini kontrol eden
bu şirketlerin kurumsal sorumluluk yaklaşımlarını
aklımıza ilk gelen aşağıdaki konular etrafında
şekillendirmelerini bekleyebilirdik:
U
KSS ları
ama
ygul
•Bu kuruluşların temel değerleri arasında ilan
ettikleri hesap verebilirlik ve şeffaflık kavramlarına
yönelik geliştirilen kurumsal politikalar nelerdir?
•Bu şirketlerdeki çalışan profilinin cinsiyet, yaş ve
eğitim durumuna ilişkin dağılımı nasıldır?
•Kamuoyunda şüpheyle karşılanan nükleer enerji
santrallerine yönelik olarak bu üç kurum
tarafından geliştirilen herhangi bir kamuoyu
bilgilendirme yaklaşımı var mıdır?
•Bu şirketlerin yenilenebilir enerji konusundaki
yaklaşımları nasıldır?
•Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınmasına yönelik
olarak üç elektrik şirketinin gelecek vizyonu nasıl
şekillenmektedir?
•Türkiye’nin bu üç elektrik şirketi, üniversitelerle
herhangi bir iş birliği geliştirmiş midir?
*: Hirschland, Matthew J. (2006) Corporate Social
Responsibility and the Shaping of Global Public
Policy. Palgrave MacMillan.
Akçansa’nın
ilk gönüllülük projesi:
Yarınları Dönüştüren Çocuklar
Akçansa, sürdürülebilirlik ilkesiyle başlattığı
“Yarınları Dönüştüren Çocuklar” projesiyle
çocukların yarınlarının koruma altına alınmasına
destek olmayı amaçladı.
Ç
evre Koruma ve Ambalaj Atıkları
Değerlendirme Vakfı (ÇEVKO) ve
Büyükçekmece Belediyesi işbirliğiyle başlatılan
proje kapsamında çocuklar, atıkları kaynağında
ayırma, geri dönüşüm ve atıktan enerji elde etme
gibi sürdürülebilir bir dünyaya katkı sağlamak için
kaynakları bilinçli kullanma yöntemleri hakkında
bilinçlendirilecek.
Pilot bölge Büyükçekmece’de başlayan proje
kapsamında, Akçansa Gönüllüleri ilkokul 4. Sınıf
34
•Her üç kurumda işe alınma süreçleri nasıl
işlemektedir? Kamu kurumlarında işe alımların
genellikle “torpilli” kişiler lehine sonuçlandığına
ve kamu kurumlarında kayırmacılık-yeğencilik
(nepotizm) olduğuna dair oluşan kuşkuları
bertaraf etmek için alınan önlemler nelerdir?
öğrencilerine atık ve geri dönüşüm eğitimi verecek,
böylece çocukların atıkları kaynağında ayırarak
dünyanın kaynaklarını korumaları yönünde daha
çok bilgi sahibi olmaları sağlanacak.
Akçansa Gönüllüleri, Büyükçekmece’deki 15 okulu
ziyaret ederek toplamda 3 bin öğrenciye ulaşmayı
hedefledi. İnteraktif yapılan eğitimlerde öğrencilerin
katılımı sağlanıyor, böylece çocuklar kendilerini
rahatlıkla ifade edebiliyor. Proje kapsamında
ÇEVKO, Büyükçekmece Belediyesi işbirliğiyle
okullara geri dönüşüm kutuları yerleştirilmesi
yönünde çalışmalar yapacak. Böylece öğrenciler,
teorik derste öğrendiklerini pratikte uygulama şansı
bulabilecek.
Uyg
İdil Türkmenoğlu
Boyner Grup, “Yeşil Ekonomide İnsana
Yakışır İşler” konulu vaka analizi kitapçığında
Türkiye’den “iyi örnek” gösterildi. Birleşmiş
Milletler Çevre Programı (UNEP) ve ILO
tarafından hazırlanan yeşil işler raporunda yer
alan Boyner Grup, hem üretim hem de istihdam
politikaları ile diğer şirketlere örnek olacak.
oyner Grup’un ekonomik, çevresel ve sosyal
sürdürülebilirlik konusundaki uzun yıllardır
süren çalışmaları bir kez daha gündeme geldi.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) “Yeşil
Ekonomide İnsana Yakışır İşler” vaka analizinde
Türkiye’deki iyi uygulamalardan biri seçilen Boyner
Grup’un öne çıkan yaklaşımı işyerinde demokrasi
kültürünün gerçekleştirilmesi ve insana yakışır
işlerin tedarik zincirine de yaygınlaştırılması oldu.
B
Çevresel sorumluluk
oyner Grup, tüm iş süreçlerinde enerji, su ve
atık yönetimlerini azaltmaya yönelik çalışmalar
yürütüyor. Boyner Grup şirketlerinden Altınyıldız
Tekstil ve Konfeksiyon A.Ş., Türkiye’de bir ilke
imza atarak 2011 yılından beri kurum karbon
ayak izini ISO14064-1 Kapsam 3 standardına
göre ölçümleyip, tüketimi azaltmaya yönelik
hedeflerini belirliyor. Buna ek olarak 85.000m2lik
üretim tesislerinde “temiz üretim” projesi ile su
kullanımını ve atık su miktarını minimize ediyor.
Üretim tesislerinde kullanılan su, 4 kere geri
dönüştürülerek kullanılıyor.
B
KSS
ulam
alar
ı
Boyner Grup’un
insana yakışır işleri
örnek gösterildi
Yeşil Ofis sertifikası
ir diğer grup şirketi Boyner Büyük
Mağazacılık’ta ise 2012 yılından beri CDP
(Carbon Disclosure Project) raporlaması yapılıyor.
Enerji, su ve karbon politikaları ile enerji verimliliğini
artırılıyor. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF)
tarafından Yeşil Ofis sertifikasına layık görülen
Boyner Büyük Mağazacılık’ta merkez ofis
çalışanlarından oluşan bir “Yeşil Takım” gönüllü
olarak enerji verimliliği çalışmalarını yürütüyor.
B
İnsana değer katan işlere imza
atmaktan gurur duyuyoruz
oyner Grup İnsan Kaynakları ve
Sürdürülebilirlikten Sorumlu Başkan Yardımcısı
İdil Türkmenoğlu şirketin sürdürülebilirlik konusuna
bakışını şöyle özetliyor: “Boyner Grup çalışma
ilkelerinin tam ortasına müşteri ve çalışan
mutluluğunu, sorumlu olmayı, cesareti, hesap
verebilirliği yerleştirdik. İşlerimizi sürdürülebilirliği
garantileyecek kurallarla yönetiyor, insanlarımızı
değerlerimizle yönlendiriyoruz. Tüm istihdam
ilişkilerimizde, insan kaynakları politika ve
uygulamalarımızda tartışmasız bir fırsat eşitliği
sunmak üzere ölçekler geliştirdik, mekanizmalar
kurduk. Ülkeye, ekonomimize, çevreye, insanımıza
değer katan işlere imza atmaktan gurur duyuyoruz.”
B
35
Mak
ale
Serdar Tunçer
www.dijitalkss.com
@serdartun
Gençler, sosyal fayda ve dijital iletişim
Bir önceki yazıda sosyal sorumluluk stratejisi
oluştururken yola çıkılmadan önce planlama
yapmak adımları belirlemenin hayati derecede
önemli olduğunun altını çizerek atılması gereken
temel adımları paylaşmıştık.
Devamı niteliğindeki bu yazıda da sosyal fayda ve
sosyal sorumluluk projelerindeki “inandırıcılık” ve
“gençlerin dahil edilmesi” sorunlarını ele alacağız.
Havas Media’nın 2012 yılında gerçekleştirdiği “Meaningful Brands for a sustainable future”
anketi 14 önemli pazarda ve 50 binden fazla
tüketici ile yapılmış. 300’e yakın da marka
ele alınmış. Dileyenler şuradan detaylı olarak
inceleyebilir. Ancak araştırmanın sonuçları bir hayli
düşündürücü.
Araştırmaya göre;
• İnsanların sadece ama sadece %28’i şirketlerin
toplum ve çevre için bir şeyler yaptığını
düşünüyor.
• %68’i ise şirketlerin sorumluluklarını sadece
kendi görünürlüğünü iyileştirme üzerine
kurduklarını söylüyor.
• %20’lik bir oran şirketlerin sosyal sorumluluk
taahhütlerini ve girişimlerini inandırıcı
bulmazken,
• %70’i Dünya markaları, bir anda insanların
hayatından çıksa, bu kimsenin umurunda olmaz
diyor.
Gençleri hesaba katmayan sosyal
fayda uzun vadede faydasızdır
Tüm bu veriler bize sosyal faydaya yönelik olan
proje veya varoluşun tehlikede olduğunu, fikrin
temelden sorgulandığını gösteriyor.
36
Başarılı KSS veya sosyal sorumluluk içeren iletişim
projeleri yüksek derecede etkileşim ve hedef
kitlenin katılımını içerir. Bu açıdan bakıldığında
gençlerin sosyal medyada yürütülen bu projelere
dahil edilmesindeki önemi görmemek mümkün
değil.
Öyleyse şunlara dikkat etmekte fayda var:
•
İyileştirilecek alan seçimi: Gençlerin destek
vereceği konu ve organizasyonların seçimi
gençler açısından kesinlikle farkındalık
yaratacaktır
•
Dijital yerlilerle ilişkiye geçen bir üslup: Genç
çalışanlar, tüketiciler, katılımcı ve faydalanacak
olan kitlelere konuşma fırsatı sağlayarak,
geleneksel tepeden-aşağı kurumsal iletişimine
göre daha gerçekçi bir ses elde etmek mümkün.
Bu uslup özellikle “Dijital yerliler” açısından
olmazsa olmaz bir kriter.
• Birden çok kanal kullanın. Şirkete veya yürütülen
projeye birçok sosyal ağdan kolaylıkla erişilmesi
aynı zamanda şeffaflığı da artıracaktır.
Son olarak tekrarlayalım: Sosyal değişim
açısından, şirketinizin gelişiminin güvenilir ve
kolaylıkla ulaşılabilir bir takip imkanı sağlayın.
Bu açıdan Transmedya (transmedia) yeni yeni
kullanılan ancak önemli bir kavram. Herkese açık
olacak biçimde projenin kampanyanın gelişimi ve
sonuçlarını paylaşmak pekçok araştırmaya göre
hala en önemli kriter.
Kaynaklar:
Klein, P., Four Ways To Engage More Young
People In CSR. http://www.forbes.com/sites/
csr/2012/03/29/four-ways-to-engage-more-youngpeople-in-csr/ (Erişim tarihi: 07.01.2015)
CSR Turkey
Kurumsal Sosyal Sorumluluk
kuruluşunuzun kişiliğidir...
CSR Turkey
CSR Turkey
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Mayıs-Haziran 2012 • Sayı: 3
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Temmuz-Ağustos 2012 • Sayı: 4
Değişimi yönetmenin
en etkili yolu
onu yaratmaktır
Dosya: Otomotiv Sektöründe KSS
CSR Turkey Magazine
CSR Turkey
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Eylül-Ekim 2012 • Sayı: 5
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Kasım-Aralık 2012 • Sayı: 6
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Mart-Nisan 2013 • Sayı: 8 • ISSN 2147-6179
Sessiz kaldıkça
hızla
sorunun ya da
çözümün
sona yaklaşıyoruz
parçası olmak
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Mayıs-Haziran 2013 • Sayı: 9 • ISSN 2147-6179
CSR Turkey
CSR Turkey
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Temmuz - Ağustos 2013 • Sayı: 10 • ISSN 2147-6179
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Kasım-Aralık 2013 • Sayı: 12 • ISSN 2147-6179
Aksiyonlarınız
samimi oldukça
kaybetmeyeceksiniz
CSR Turkey
CSR Turkey
CSR Turkey
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Ocak-Şubat 2014 • Sayı: 13 • ISSN 2147-6179
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Mart-Nisan 2014 • Sayı: 14 • ISSN 2147-6179
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Mayıs-Haziran 2014 • Sayı: 15 • ISSN 2147-6179
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Temmuz-Ağustos 2014 • Sayı: 16 • ISSN 2147-6179
yaşında...
CSR Turkey
Paydaş iletişimi sağlanmadıkça
KSS politikası sürdürülebilir değildir
Sürdürülebilir yaşam için...
CSR Turkey
CSR Turkey
CSR Turkey
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Eylül-Ekim 2014 • Sayı: 17 • ISSN 2147-6179
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Kasım-Aralık 2014 • Sayı: 18 • ISSN 2147-6179
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Ocak-Şubat 2015 • Sayı: 19 • ISSN 2147-6179
CSR Turkey
Sürdürülebilir yaşam için...
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Mart-Nisan 2015 • Sayı: 20 • ISSN 2147-6179
n
mı
şa
Ya
v
de
ı
am
yaşında...
..
.
için
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Henkel Innovation Challenge ile gençler
projelerini tanıtıyor
Henkel, global olarak düzenlediği Henkel Innovation Challenge yarışmasıyla gençlere fikirlerini
dünyaya sunma fırsatı tanıyor. Yarışmanın uluslararası finalinde ise bu yıl Türkiye’yi Orta Doğu Teknik
Üniversitesi’nden All Together ekibi temsil etti.
enkel, yenilikçi bakış açıları ve çözüm
üreten yaratıcı fikirler için gençlere destek
olmak üzere her yıl Henkel Innovation Challenge
yarışmasını düzenliyor. Bu sayede dünyanın dört
bir yanındaki yetenekli gençlere yaratıcılıklarını
ve yeteneklerini göstermek için bir fırsat sunuyor.
Yarışmanın mottosu ise bu yüzden “Create. Learn.
Grow” yani “Yarat. Öğren. Kendini Geliştir” olarak
ifade ediliyor.
H
Yarışmada gençlerden, takımlar oluşturarak bir
Henkel markasına yönelik 2050 yılında var olacak
ve sürdürülebilir gelişime katkı sağlayacak yenilikçi
bir ürün ya da teknoloji fikri geliştirmeleri isteniyor.
Yarışma boyunca Henkel, öğrencilere deneyimli bir
yöneticisini atayarak, mentörlük desteği sağlıyor.
Takımlar, yine Henkel yöneticilerinden oluşan jüriyi
ikna etmeye çalışıyor ve en iyi olanlar uluslararası
finalde yarışmaya hak kazanıyor.
Henkel Innovation Challenge’ın 8.si ise geçtiğimiz
günlerde yarışmaya Belçika’dan katılan “The Sharp
Shepards” takımının birinciliği ile sonuçlandı.
Henkel Innovation Challenge’ın birincileri, 10.000
Euro değerinde dünya turu bileti kazanırken, ikinci
ve üçüncü olan ekiplerle birlikte Henkel Yönetim
Kurulu Başkanı Kasper Rorsted ile bizzat tanışma
fırsatını da elde etti.
Türkiye’yi All Together ekibi
temsil etti
enkel Innovation Challenge’ın Viyana’daki
finalinde Türkiye’yi, kendilerine verdikleri
isimle All Together ekibi temsil etti. Orta Doğu
Teknik Üniversitesi’nden Sinem Öz ve Yasemin
Canik’in oluşturdukları All Together, herkesin
rahatlıkla kullanabileceği ve geri dönüştürülebilir
yüzey temizleyici ürünü projelerini jüriye sundu.
2050 yılında pazarlamanın ve ürünlerin eskisi
gibi olmayacağını öngörerek o projeksiyonda
stratejilerini geliştiren ekip, gelecekte kaynak
sıkıntısının yaşanacağını da düşünerek sıfır atık
ile sürekli yenilenebilir sonsuz bir kaynak sağlama
hedefiyle hareket etti. Akıllı lens kullanarak
H
40
holografik arayüzler ile inovatif bir pazarlama
stratejisi geliştirdi. Temsilcimiz bu fikirleriyle
uluslararası finalde jüriden büyük beğeni toplamayı
başardı.
Son sekiz yılda tüm dünyadan 35.000 öğrencinin
katıldığı, bu yıl ise 28 ülkeden takımların yarıştığı
Henkel Innovation Challenge’ta ülkemizi temsil
eden All Together ekibinin üyeleri, böylesine özel
ve geniş kapsamlı bir organizasyonda deneyim
kazanmanın mutluluğunu yaşadı.
Yarışmanın Viyana’daki finallerinde ayrıca
öğrencilerle stajyerlik ve iş imkanları için
mülakatlar yapıldı. Öğrenciler, Henkel ile kişisel
ilişkiler geliştirerek, iş fırsatlarını hakkında da
bilgi sahibi oldu. Türk Henkel İnsan Kaynakları
Müdürü Ralph Branderhorst, Henkel Innovation
Challenge’ın gençlere kazandırdıklarını şöyle
anlatıyor: “İnovasyon ve sürdürülebilirlik Henkel’in
DNA’larında var. Bu yarışma ile bir işveren
olarak bunu öğrencilere göstermek, yetenekli
insan kaynağını kariyerinin erken safhalarında
keşfederek onların da şirketimizi yakından
tanımalarını sağlayıp, başarılı olanları şirketimize
kazandırmak istiyoruz. Henkel Innovation
Challenge’ta öğrenciler hem kendilerini geliştirme
fırsatı buluyorlar hem de iş başvurusunda
bulunacakları firmayı ve yöneticilerini yakından
tanıma fırsatı elde ediyor. Henkel’deki yöneticilerle
de yüz yüze iletişime geçme imkanı buluyorlar.
Dolayısıyla yarışma öğrencilere paha biçilmez bir
gelişim fırsatı sunmuş oluyor.”
Uyg
KSS
ulam
alar
ı
Finansta sürdürülebilirlik masaya yatırıldı
Global Compact Türkiye, İş Dünyası ve
Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD) ve
Birleşmiş Milletler Çevre Programı Finans
Girişimi (UNEP FI) işbirliğiyle hayata geçirilen
III. Sürdürülebilir Finans Forumu Mayıs ayında
Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleştirildi.
Forumun bu yılki oturumlarında, Kyoto sonrası
iklim stratejileri, su kaynakları kullanımının güncel
durumu ve bu alandaki çevresel, ekonomik,
sosyal fırsatlar, finans piyasasında kurumsal
yönetişim, sürdürülebilirlik derecelendirmesi gibi
pek çok konu masaya yatırıldı.
orum’un hoş geldiniz konuşmasını Boğaziçi
Üniversitesi Kurumsal Yönetim Merkezi (CCG)
Başkanı Prof. Dr. Vedat Akgiray yaparken, açılış
konuşmalarını SKD Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi
Ebru Dildar Edin, Global Compact Türkiye Yönetim
Kurulu Başkanı Dr. Yılmaz Argüden ve BM Çevre
Programı Finans Girişimi (UNEP FI) Başkan
Yardımcısı Yuki Yasui yaptı. Prof. Dr. Vedat
Akgiray konuşmasında, CCG olarak “kısa vadecilik
ile mücadele” ettiklerini vurguladı. Kısa vadeciliğin,
uzun vadede finansal, çevresel, toplumsal ve
ekonomik kayıplara yol açtığını belirterek, bu
mücadelenin sürdürülebilir ve duyarlılığı olan
yatırım politikası ile örtüştüğünü dile getirdi.
F
Verilmiş taahhütler var
KD Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Ebru
Dildar Edin, iş dünyasının sürdürülebilirlik
alanındaki riskleri ve fırsatları yönetmek için
adımlarını sıklaştırdığını vurguladı ve şunları
S
söyledi: “SKD olarak 10 yılı aşkın süredir,
sürdürülebilir kalkınma kavramını iş dünyasında
yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Bu süreçte özel
sektörün, sürdürülebilirlik alanındaki riskleri ve
fırsatları yönetmek için adımlarını son yıllarda
sıklaştırdığına tanık olduk. Örneğin, SKD olarak
şu anda Türkiye’de 350 bin kişiye istihdam
sağlayan, içlerinde bankacılık ve sigorta sektörü
oyuncularının da bulunduğu 46 kurumsal üyemiz
var. Bu firmaların çoğu, Birleşmiş Milletler’in
çeşitli sürdürülebilirlik inisiyatifleri nezdinde, insan
haklarından çevrenin korunmasına kadar birçok
konuda taahhüt vermiş kurumlar. Bu nedenle gerek
uluslararası gerekse yerel düzeyde rekabette geri
kalmamak ve ülkemizin sürdürülebilir büyümesine
katkıda bulunmak için topyekün harekete geçmek
zorundayız.”
Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı
Dr. Yılmaz Argüden, sürdürülebilirlik çalışmalarının
aynı zamanda bir risk yönetim aracı olduğunun
fark edilmesiyle birlikte Türkiye’de şirketlerin
konuya ilgisinin arttığını belirtti. Global Compact
olarak izledikleri “Doğal Paydaşlarla Çarpan Etkili
İşbirlikleri” stratejisiyle UN Global Compact’in
toplumda geniş kesimlere ulaştırdıklarını ve
şirketlere sürdürülebilirlik çalışmalarıyla nasıl
katma değer yaratabilecekleri konusunda yardımcı
olduklarını kaydetti. BM Çevre Programı Finans
Girişimi (UNEP FI) Başkan Yardımcısı Yuki Yasui
ise sürdürülebilirliğin finansmanı için özel sektör ve
kamu arasındaki işbirliğinin artması gerektiğini dile
getirdi.
41
Etki
nlik
14. Altın Pusula Ödülleri'nde
sürdürülebilirlik vurgusu
Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD) tarafından
bu yıl 14’üncüsü düzenlenen Altın Pusula
Türkiye Halkla İlişkiler Ödülleri sahiplerini buldu.
ÜHİD ödül töreninde açılış konuşmasını
yapan TÜHİD Yönetim Kurulu Başkanı Gonca
T
Karakaş, ekonomik büyümenin sosyal ve çevresel
etkilerle birlikte ele alınmasının artık kaçınılmaz
olduğunu ifade ederek, yaşanabilir bir dünya için
zorunluluk haline gelen sürdürülebilir kalkınma
kavramının daha iyi anlaşılması ve kavranması için
iletişimin çok güçlü bir araç olduğuna dikkat çekti.
Karakaş, iletişim profesyonelleri olarak üzerlerine
çok iş düştüğünü ve TÜHİD olarak bu misyonu
yerine getirmenin yanı sıra sektöre liderlik etmekle
sorumlu olduklarını söyledi.
14. Altın Pusula Ödülleri kurumsal sorumluluk
kategorisinde kazanan projeler şöyle:
Çevre
Metro Coğrafi İşaretli Ürünler / Metro Toptancı
Market Türkiye
n
Etki
lik
ğitim programında katılımcılar, Kaş-Kekova
Özel Çevre Koruma Bölgesi gibi deniz koruma
alanlarının turizm ile ilişkisini, sürdürülebilir
turizmde iyi uygulama örneklerini, sürdürülebilir
turizm için pazar oluşturma, pazarlama stratejisi
geliştirme ve sürdürülebilir turizm yönetim
42
Kültür & Sanat
Nisan’da Adana’da Portakal Çiçeği Karnavalı /
Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış
Sağlık
Yol Arkadaşımsın / Novartis
Diğer
Annemin İşi Benim Geleceğim / Borusan Holding
Kurumsal sorumluluk kategorisindeki ödüllerin yanı
sıra;
Büyük Ödül Hacı Ömer Sabancı Vakfı’nın Fark
Yaratanlar projesine, UNDP Özel Ödülü Türkiye
Kadın Girişimciler Derneği’nin (KAGİDER),
Soma’da Önce Kadın: Eğitim Ve Üretim Merkezi
projene, Jüri Özel Ödülleri ise; Doğuş Otomotiv’in
Trafik Hayattır Trafik Güvenliği Uzaktan Eğitim
projesi, Anadolu Efes’in Gelecek Turizmde
Sürdürülebilir Turizm Destek Fonu projesine ve
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Engelsiz Turizm
Erişilebilir İstanbul projesine verildi.
Kaş’ta
sürdürülebilir turizm eğitimi
Akdeniz’deki deniz koruma alanlarında
Sürdürülebilir Ekonomik Aktiviteler projesi (SEAMed) kapsamında düzenlenen sürdürülebilir
turizm planlaması eğitimlerinin üçüncüsü
altı ülkeden yaklaşık 45 kişinin katılımıyla
Kaş’ta gerçekleştirildi. Eğitimin bölgesel
koordinasyonunu WWF Akdeniz Program Ofisi
(MedPO) üstleniyor.
E
Eğitim
3Kumbara Finansal Okuryazarlık Eğitimi Programı /
Doğuş Grubu
planlarının uygulamaya geçirilmesi gibi temel
konuları ele aldı.
WWF-Türkiye’nin Akdeniz ekosisteminin
korunmasına ve deniz kaynaklarının sürdürülebilir
kullanımına katkıda bulunmak üzere yürüttüğü
“Kaş-Kekova Sürdürülebilir Turizm’’projesi bölgede
2000 yılından bu yana yapılan çalışmaların devamı
niteliğinde. Çalışmalar Kaş-Kekova bölgesinin,
denizel biyolojik çeşitlilik bakımından olağanüstü
zengin olduğunu ve buna karşılık orfoz, lahos,
fangri gibi tehlike altındaki türlerin sayısının hızla
azaldığını ortaya koyuyor. Sürdürülebilir Turizm
projesi için daha önce hazırlanan denizsel yönetim
planıyla uyumlu bir turizm planı hazırlanması
amaçlanıyor.
Uyg
KSS
ulam
alar
ı
Nepal’de Tur Assist - AKUT işbirliği
25 Nisan 2015’te, Nepal’de meydana gelen 7,8
büyüklüğünde deprem, 1934’ten beri ülkede
yaşanan en şiddetli deprem olarak kayıtlara
geçti. Nepal hükümetinin uluslararası yardım
çağrısı yaptığı 7,8’lik sarsıntı, ülkede pek çok
hasar ve can kaybına sebep oldu. Deprem
sonucunda en az 8.000 kişi öldüğü ve 12.000
kişinin yaralandığı açıklandı.
ürkiye’den AKUT Arama Kurtarma Derneği,
Nepal’de meydana gelen deprem ile ilgili,
T
arama kurtarma ve medikal destek vermek üzere
20 kişiden oluşan ekibi ile çalışmalara katıldı.
Tur Assist şirketi, AKUT Ekibi’ni Nepal’e
vardıktan sonra olay yerinde karşıladı, ekibin ve
malzemelerinin taşınması ve güvenli bir şekilde
sevk edilmesi konusunda lojistik destek verdi. Tur
Assist şirketi yetkilileri, bu tarz doğal afetlerde ve
sosyal yardım konularında Türkiye’de ve dünyanın
her yerinde her zaman desteğe hazır olacaklarını
belirttiler.
43
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Onur Market’ten, kayıp yakınlarına destek
Onur Market ve Yakınlarını Kaybetmiş Aileler
Derneği (YAKAD) işbirliğiyle hayata geçirilen
“Kayıp Çocuklar Poşetlerde umut arıyor”
projesinin ardından Onur Market, mağazalarında
kayıp panolarıyla sosyal sorumluluk adına önemli
bir adım daha attı.
O
nur Market, çocukların kaybolmasını
önlemenin 10 önemli kuralına dikkat çekmenin
yanı sıra yakınlarını kaybetmiş ailelere yeni bir
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
onferansa konuşmacı olarak katılan Türkiye
Perakendeciler Federasyonu (TPF) Başkanı
Mustafa Altunbilek, perakende sektöründe
sürdürülebilir başarının ancak ve ancak çalışan
mutluluğu ile birlikte sağlanabileceğinin altını çizdi.
Altunbilek, “Müşterilerimizin beklentilerinin her
geçen gün arttığı bir dönemdeyiz. Çok yakın bir
gelecekte sadece iyi ürün, fiyat avantajı, market
görünümleri müşteri tercihini değiştirmekte ve
bu rekabet ortamında işletmelerin büyüme elde
etmelerinde yeterli olmayacak. Kendini yeniliğe,
teknolojiye ve hıza en çabuk uyarlayabilenler
sektörde öne çıkacak. Perakende, odağında insan
olan bir sektör. Sürdürülebilir başarı, müşteri
memnuniyeti ve perakende sektörünün gelişimi
çalışanlarımız ile mümkün olabilir. Çalışanlar mutlu
44
Onur Market, mağazalarında yer alan kayıp
panolarında “Kaybınız, Kaybımızdır” mesajı
vererek, kayıp bilgilerinin paylaşılıp, paylaşırken de
başkalarının kayıplarına “Görmüş olabilir miyim?”
diye bakılmasını sağlamayı hedefliyor.
Çalışanlar mutlu değilse
sürdürülebilirlik de mümkün değil
Sürdürülebilirlik Akademisi tarafından bu yıl
ikincisi düzenlenen Sürdürülebilir Perakende
Konferansı, Mayıs ayında İstanbul’da yapıldı.
Etkinliğe, 80’i aşkın markanın yerli ve yabancı
liderleri katıldı. Günümüz markalarının gelecek
için hazırlanmasına yönelik önemli gündem
maddelerinin yer aldığı konferansta, Türkiye
Perakendeciler Federasyonu, perakende
sektöründe sürdürülebilir başarının formülünü
katılımcılarla paylaştı.
K
uygulama ile destek oluyor. Yakınlarını kaybetmiş
aileler için özel kayıp panoları hazırlayan Onur
Market, kayıp panoları ile sevdiklerini kaybetmiş
insanlara destek olmayı amaçlıyor.
değilse, verimlilik, sürdürülebilirlik de mümkün
değil” dedi.
Resmi Gazetede 29 Ocak 2015 tarihinde
yayımlanarak hayata geçen Perakende
Yasası’na da değinen Altunbilek şöyle devam
etti: “Yasada sektörün gelişiminin daha sağlıklı
gerçekleştirebilmesi adına, yönetmeliklerle mutlaka
giderilmesi gerektiğini düşündüğümüz ayaklar
var. Bu eksik ayaklardan en önemlilerinden bir
tanesi, çalışanlarımızın tatil hakkından yoksun
olmalarını beraberinde getiren işletmelerin çalışma
saatleri ile ilgili. Yasa çıkmadan da çıktıktan sonra
da görüşümüzü sürekli dile getirdik. Sektörde
işletmeler pazar günleri, pazar günü istenmiyorsa
bir başka gün ama mutlaka haftada bir gün tatil ilan
edilmeli. Söz konusu bu tatil, beraberinde rekabetin
küçük işletmeler nezdinde daha sağlıklı yürümesini,
mesai saatlerinin bir kurala bağlanmasını, sektör
çalışanlarının ise daha mutlu ve verimli çalışmasını
beraberinde getirecektir.”
Altunbilek ayrıca İstanbul’dan Erzurum’a, İzmir’den
Gaziantep’e, Bursa’dan Ordu’ya kadar pek çok ilde
TPF olarak Perakende Akademisi yoluyla eğitimler
düzenlediklerini ve TPF üyesi tüm işletmelerde,
bu yolla bir standart oluşturmayı hedeflediklerini
söyledi.
Uyg
KSS
ulam
alar
ı
Starpet, Verimli Tüketim Hareketi ile 5.000’i
aşkın çocuğa çevre eğitimi verdi
Starpet, 2011 yılından bu yana yürüttüğü sosyal
sorumluluk projesi Verimli Tüketim Hareketi
(VTH) kapsamında, bugüne kadar farklı illerde
5.000’i aşkın çocuğa çevre konulu eğitim verdi.
ükenmemek için verimli tüket!” sloganı ile
“Verimli Tüketim Hareketi projesini balatan
Starpet; kendi çalışanları, bayileri, tedarikçileri ve
tüketicilerinden başlayarak herkesin, her türlü doğal
kaynağı daha verimli kullanmasını sağlamayı ve bu
konuda toplumsal bir bilinç oluşturmayı amaçlıyor.
Proje kapsamında, bugüne kadar Türkiye’nin farklı
illerinde yaşları 7 ile 12 arasında değişen 5 binden
fazla çocuğa Starpet gönüllüleri tarafından çevre
eğitimi verildi.
“T
Proje, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlükleri’ne
bağlı çocuk yuvalarında ve çeşitli AVM’lerde
gerçekleştiriliyor. Eğitimler, “çevremiz, canlılar ve
biz”, “doğadaki canlıların birbiriyle ilişkileri”, “çevre
sorunları”, “çevreyi korumak için yapılabilecekler”
ve “geri dönüşüm” gibi konu başlıklarından
oluşuyor.
Starpet, Verimli Tüketim Hareketi’ni (VTH)
daha geniş kesimlere ulaştırmak amacıyla
Ocak ayında internet sitesini de yenileyerek
tüketicilerin beğenisine sundu. VTH’nin yeni
internet sitesi, bugünün bilinçli çocuklarının yarının
bilinçli yetişkinleri olacağı fikrinden hareketle,
özellikle çocukları verimli tüketim konusunda
bilinçlendirmeyi ve çocuklarına çevre bilinci
aşılamak isteyen anne babalara yardımcı olmayı
amaçlıyor.
Verimli Tüketim Hareketi ile bugüne kadar önemli
başarılara imza attıklarını belirten Starpet Yönetim
Kurulu Üyesi ve Genel Müdür Yardımcısı Hilal
Okalin, yeni internet sitesi ile projeyi daha fazla
insana ulaştırmayı hedeflediklerini belitti ve şunları
ekledi: “Enerji sektöründe hizmet veren bir şirket
olarak sürdürülebilirlik alanında bilinç yaratmayı
hedefleyen bu projeye büyük önem veriyoruz.
Bugüne kadar özel eğitim alan gönüllülerimiz
aracılığıyla binlerce çocuğa eğitim verdik ve bu
eğitimler ilerleyen dönemde de farklı illerde devam
edecek. Ayrıca Starpet’in Türkiye genelinde sayısı
300’ü aşan istasyonlarını ziyaret edenler, hem
kendileri hem de çocukları için hazırlanan özel kitler
ile proje konusunda bilgi alabilir ve Verimli Tüketim
Hareketi’ne destek olabilirler.”
45
STK
TÜRKONFED
KSS projesi Ağrı’da son toplantısını yaptı
Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu
(TÜRKONFED) tarafından, Matra Fonu ile
yürütülen “Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’nde Girişimciler İçin Kurumsal Sosyal
Sorumluluk’’ projesi toplantılarının sonuncusu
Ağrı’da düzenlendi.
çılış konuşmalarını SERHATSİFED Yönetim
Kurulu Başkanı Memet Akbaş, TÜRKONFED
Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Onatça, Ağrı
Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Sırrı Sakık ve
Ağrı Valisi Musa Işın’ın yaptığı toplantıya TRA2
Bölgesini temsilen, SERHATSİFED üyelerinin
de yer aldığı yaklaşık 80 girişimci katıldı. Açılış
A
STK
Doğu ve Güneydoğu Bölgesi Girişimciler İçin
Kurumsal Sosyal Sorumluluk projesinin bir önceki
toplantısı ise Van’da yapılmıştı.
UTİKAD Küresel
İlkeler Sözleşmesi’ne taraf oldu
Lojistik ve taşımacılık sektörünün çatı kuruluşu
Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet
Üretenleri Derneği (UTİKAD), sürdürülebilir
bir lojistik kültürü hedefiyle Birleşmiş Milletler
Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni (United Nations
Global Compact) imzaladı.
bini aşkın imzacısıyla dünyanın en yaygın
sürdürülebilirlik platformu olan UN Global
Compact, insan hakları, çalışma standartları,
çevre ve yolsuzlukla mücadele başlıklı dört ana
alanda 10 ilkesi ve “sürdürülebilir ve kapsamlı
küresel ekonomi” vizyonu ile uluslararası düzeyde
faaliyetlerini yürütüyor.
12
Türkiye’nin ilk ‘Yeşil Ofis’ sertifikalı sivil toplum
kuruluşu unvanına sahip UTİKAD, son olarak
uluslararası bağımsız belgelendirme ve denetim
kuruluşu Bureau Veritas işbirliğiyle lojistik
sektörüne yönelik “Sürdürülebilir Lojistik Belgesi”ni
hazırladı.
46
konuşmalarının ardından TÜRKONFED Ekonomik
Araştırmalar Bölüm Sorumlusu Zuhal Özbay
Daş, Türkiye’de ve TRA2 Bölgesi’nde kurumsal
sosyal sorumluluk görünümü hakkında bir sunum
gerçekleştirdi. Ardından Serhat Kalkınma Ajansı
Ağrı Yatırım Destek Ofisi Koordinatörü Ceren
Kurğa Ajans’ın bölgedeki mevcut ve planlanan
çalışma ve projelerini aktararak katılımcıları
bilgilendirdi.
UTİKAD, hazırladığı belgeyi Global Compact
Türkiye’nin Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Çalışma
Grubu’nda da tanıttı. UTİKAD Genel Müdür’ü
Cavit Uğur, ‘‘Lojistik ve taşımacılık sektöründe yer
alan firmaları sürdürülebilir büyüme konusunda
bilgilendirdiklerini anlatarak, “Sürdürülebilir Lojistik
Belgesi kapsamında yapılan çalışmalar, firmaların
tedarik zincirinde oluşacak risklerini azaltmasına
yardımcı olurken, pazarda rekabetçi bir avantaj
elde etmesini de sağlıyor. Belgeyi aldıktan sonra
yapılan ara denetimler sayesinde de sürekli artan
kalite kontrolü ile güçlü ve sürdürülebilir bir marka
imajı sağlanıyor” dedi.
Cavit Uğur, BM Küresel İlkeler Sözleşmesini
imzalamaktan gurur duyduklarını ifade ederek,
hayata geçirdikleri ve dünyada ilk olma özelliği
taşıyan “Sürdürülebilir Lojistik Belgesi”ni gerek yurt
içinde gerekse yurt dışında lojistikçilerin dünya
federasyonu olan FIATA bünyesinde daha geniş
kitleler ile buluşturma imkanı bulacaklarını da
sözlerine ekledi.
Download