245 isLAM ve TÖRK ~ HUKUKUNDA HUKUKi BİLMEME (CEI1ALET) Yrd.Doç.Dr. Hakkı AYDIN ı· islam Hukukunda Kanunu Btlmemek (cebilet) L· ceh41etln Tarlft, Mahiyetl ve önemı : İslam hukukunda bilmeme karşılıgı olarak cehalet veya cehl kel~esl kullanılmaktadır. Cehaletln kelime manası bilmernek demektir. Bilmernek. bilgili olmanın zıddıdıt. CehaJ.et bUmeden bir şey yapmaktırI. Ishhlhi manasına gelince. onu Molla Hüsrev (ölm. 885/1480) Mir'atü'I-UsD.rde şöyle tarif ediyor; "Bilinebilecek durumda olan dini esaslan bUmemektir. ,,2 Ali Haydar (ölm. 1936) da Usül-ı Fıkıh Dersleri'nde cehli şu , tarif etmektedir : "Bilebilecek kabiliyette olan bir 1dmsenin şekilde bilgis1zl1g1d1r"3. Biz de cehalet! şöyle tarif edebiliriZ: Akıl ve idrak sahibi bir' kimsenin bilmesi gereken dini ,esaslan bilmemesidir. Daha kısa bir ifade ile bir kimsenin dini esaslan bilmemesi veya bu esaslardan haberdar olmamasıdır. ı lbn-j Manzür. MUhaİnm~d b. ·Mükerrem.. Lisanu'l-Arab. Il, 129, Beyrut, t.y.-. Mötercim Asım, Kfunüs Tercemesi. III. 1224. ıstanbu!, 1305. 2 Molla Husrev. Mir'atü'l-Uso.l. s. 632. İstanbui 1312. Keza bkz. İbn-i Nüceym, Fethu'l-Gaff'ar bi Şerhi'l-Memlr. LLL. 102; Mısır, 1936. 3 Ali Haydar. Uslll-( Fıkh Dersleri, s. 530,lstanbu! 1336: Aynı mahiyettek! . tarifler için bk. el-Kadi AbdCtnnebi b.· Abdirresıll el-Ahmed en-Nekerl. Cartıi.u'l-Ulılmfj Istııahatl'l-Fumm(Dustılriı'I-U1ema) 1. 420; Beyrut. 19'/5; Mahmud Esad. Telhis-ı Usül-ı Fıkh, s. 486. İzmir. 1312; Bilmen. Hukuk-ı İslamiye i. 233. IstanbuL. 1967; Karaman, Hayredd in, Fıkıh Usıııü. s. 203; İstanbul, 1971 Atar Fahreddin, Fıkıh UsülCt. s. 152, IstanbuL. 1988. 246 haberdar olmamasıdır.. Tariften çok konunun mahiyetlni anlatmak ve kavratmak istlyen 1lk Usulcüler, cehalet! tarif etmem1şlerdiz4. İslam hukukçulan cehaıetl. başlangıçta tabii ve fıtri bir keyftyet olarak kabul etmelerine ragIDen ehUyete5 anz olup onu sakatlıyan mükteseb hallerden sayıyorlar. Onu mülrteseb yani kişiye bagIı bir anza olarak görüyorlar. Çünkü kişinin' bilmedigi dini esaslan ögrenmek suretiyle bilg1s1Zltg1n1 ortadan kaldırması. kendi elinde ve gücü dahilindedir. Bm.aenaleyh kJŞ1n.in kendi ırade ve ihtlyany1a dini esaslan ögrenmeyt ihmal etmesi hatta terketmesi. celAleti kendi arzusuyla iktisab etmesi anlamına gelmektedir. Bu bakımdan da ceha.let, kişinin elinde olan ona baglı bulunan ve ehliy"etipi sakatlıyaIi bir hal kabul ed1lmekt.ed1ı6. . Aslında cehalet ınsanlar için dogtıştan gehne (fıın bir haldir ve bu b~dan da herhangi bir kusur sayılrtıaz. çünkü Kur'an'da "Hiç bir şey bilmezken Allah sizt anneler1nlzln kanından çıkardı..... 7 buyuruluyor. Fakat 'ceha-Ietin. ılim' ögrenmek suretiyle ortadan . kaldımması mümkündür. Eger ortadan kaldınImazsa. lnad edilip bilgiSizlikten vazgeÇilmezse işte bu ayıptır ve bir kusur olarak kabul ed1lmesi mümkün degildfrB. CehAlet mahiyetlitibariyle 1k1 kısma ayrılır : 4 Bk. Debı1sı. Takvimu'I-Edille. vrk. 244 b, Yazma, Sl1leyman1ye ktb. Laleli bL. nr. 690; Peıdevi, Vsü1, (Keşfu1-Esra.r'la birlikte) IV. 330. ıstanbull y.: Nesefi. Ebü'I-Berrekat. Keşfu'I-Esnh"Şerhu'ı-MusannlfalA'l-Menar, II. ,519. Beyrüt, 1986. , . 5 Ehl1yet hakkında kısa bı,ı.gı için bk. tsıam ve TOrk Borçlar Hukukunda fknili adlı makalemize... Atatürk OnJv. Fak. Dergisi, Yıl, 1993. Sayı. XI. S.299. ·6 BuhAn. Abdulazlz, Keşfu'l-EsrAr. IV, 330, tstanbul, t.y. 7 Nahl Süresı. ayet 78. 8 BuM,ri, Abdulaziz. Keştu·I-Esrar. IV. 330; Fenari. FusüIQ'l-Bedciyt I, 308, Istanbul. 1289: Molla Hüsrev. M1I'At. s. 622. . na. a) Mürekkeb cehAlet: Bır şey btlmeyen kimse, bllmed1g1 Şeyin aksini iddia da ederSe. bu bilgts17Jigine mürekkeb (katmerli) cehalet denir. Yani bir kimse bu: şey bilmez ve bilmedigını de bilmez ise. bunun cahililgi katınerli eeha.letur. Halk arasında da böyle k1rnselere Zırcahil adı verilir. Böyle kimse. bildJg1n.1n yanlış veya hatalı olduguna da ihtimal vermez ve içinde bulundugu cehaletten bir türlü kurtulamaz. b)- Bult Cehaıet : Eger bir kimsenin bilgis~i bilmeclig! şeyin aksini iddia etmeye vannıyorsa bUna da basitcehalet dentt. Bu halde bilgisiz olan kimse, bir-şey bilmez. fakat bfldigini de iddia etmez9. CehAlet konusunda İmam Şafii Hazretlert (OL. 204/804), fıkıh usulüne dair "RiSale" adlı meşhur e~I1nde şunlıın şöylüyor : Bilgi ikl kısundır : Bir!nçlsi ammenin {halkın ça1maniış her akıllı kimsenin sahIp ilmidir. Cahillig! aklına galebe oldugu bilgidir. Normal insaIılann bu bilgiden yoksun olması imkansızdır. Mesela herkes beş vakit namaz k:ıhnayı Allah iÇin Ramazan omeunu tatmayı. -hacca gitmeyi {gücü yetenlerin). zekat venneyl (zenginlerin) Allah'ın kendilerine zina. adam öldürme; hırsızlık etme. içki içme gibi fttller1 haram etttg1n1 bilir. Bunlar- halkın tamamı tarafından bJlinen emir ve yasaklardır. ışte kullann düşünüp akıl erdirebilecegi. uygulayacagı. can ve mallanyla yerine getirebilecegi mükellçUyetler ve kendilerine haram etugi için kaçımnakzorunda bulunacagıyasaklar bu gibi emir ve nehiylerdir. Yukarıda zikredilen sınıfa dahil bilgi ve ilim hem Kuran ayetlerinde mevcuttur, hem de -ÖÜtüIi müslümanlar arasında yaygındır. F;hl-i İshmun halk tabakası. bu gibi bilgllert. kendilerinden önceki halklal'dan nakledegelmişlerdir.Her nesil. bu bilgnen Allah'ın ResÜıünden nak1etmişlerdir. Bunlann naklinde ve üzerlerine vacip oldugunda asla ihtilafa düşmemişlerdir. 9 Molla Hüsrev. Mlr'at. s. 632; et-Tehaveni, MuhanunedAl1 b. Ali. Kltabu Keşşafi lstılıihatı'l-Funün. .J. 25'3., ıstanbuL. 1984; Dr. Hüseyin Halef elBeceııi, Avanzu'i-Ehllyye lnde'l-Usilltyyin; s. 335. Mekke, 1988; Ali Haydar. Usül-ı Fıkıh Dersleri, s. 530-531; Sava Paşa. Islam Hukuku Nazarlyiltı Hakkında Bir Etad. LI. 332-333, Ankara- 1955. . ~ - İşte bu umumi bilgi" rivayetinde, tefsir ve te'v1linde hata olmayan, çekişme ve ihtilaf kabul et.miyen bir bilgi çeşididir. İkincisi, hassanın (Fakihlertn) Umidir ki, bu da haklarında Kur'an veya Sünnet'te açık bir delil (yahut bir icma) bulunmayan ve kulların sorumlu oldugu asır far~lara, dini hüküm ve daha başka vaciplere b<ıglı olan şeylerle flg11idir. Bunlar ancak te'vilve kıyas yoluyla bilinJr ki. bunu da ancak hukukçu olanlar elde edebilir. İşte ilmin bu derecesine halk (aJam) yükselernez. Havassın da hepsi bu dereceye yükselmekle mükellef degildir. Ama yükselenlerin. kıyas ve tevil yoluyla hakkında açık nas olmayan meseleıi çözmeleri gerekir. En azından bir kısmının bunu ihmal etmesi Caiz degildir. İhmal etmiyenler. digerlerinden daha üstün ve daha fazileuidir.rı10 . Hemen hemen bütün hukuk sisteminin cehaıete veya başka bir tabirle kanunu bilmemeye yer verip onu incelemesinden maksad. bir kimsenin cezalandırılabilmesiveya hukuki iŞıeIDlertn1n geçerli yahut geçersiz sayılabilmesi hususunda. haklı. adil. veya dogru karar verebilmek. onun buna ehil olup oImadıgını tesbi.t etmekten ibarettir. O halde bir kımsenin hukuken sorumlu olabilmesi için ehUyet ve isnad kabiliyetine sahip olması lazımdır, Hukuki muamelenin sonuçlarına katlana.cak olan k1ınsenin bu muameleyi bilerek kendi irade ve ihqyanyla yapması gerekir. Bir kimsenin de cezalandırılabilmesiiçin suç teşkil eden fiili bilerek ve istiyerek yapmış olması l~ımdır, Cezalandırınada kişinin kusurlu olması esastır. Buna göre fail. !şledılti ftitin suç' oldugunu bl1m1yorsa onun kusuru da hafif olacagmdan ceza! mesüUyeU de degişecektir veya büsbütün ortadan kalkacaktrr. O halde digerleri gibi bu konumm da hukukçular tarafından 1y1 incelenmesi ve bilinmesi icab eder kanaatındayız. Zira bir şahıs yaptıgı bir rUlin suç sayıldıgıtıı biliyor veya kanundan hiç haberdar bulunmuyor veyahut kanun hakkında hataya düşüyorsa. 10 ımam ŞAm. RtaMe, s. 357-360, Tahkik: Ahmed MuhammedŞ~k1r, Mısır. 1309; Ebo. Zehra., Usı.ıJo.'l-Flkh. s. 347. Neşr Daru'l-Fıkr, ty. :(Terceme Şener. AbdülkadIr. ts1am Hukuku Metodolojlsi. s. 337) Ankara, 1973. '249 hüsnfıniyetle hareket etmiş ve suçtşlernek !Stemiştir. Böyle hallerde hemen onun tecziyeslne gitmek :hakkan1yete ve adalet prensiplerine uygun düşm1yeblltr. Hatta bu, o şahsı gıicünün yetmedigi birşeyle sorumlu tutmak anlamina da gelebilir. Halbuki Allah Kur'an'da mea.len "Allah hiçbir insana gücünün yetmiyecegt bir· şeyi yüldemez"11 buyurmaktadır. O halde sorumluluk insanın gücüne göredJr. Teklffte kudret esastır. tslAmiyet, insanjan hiçbir zaman'zoı:a koşmamış aksine kolayolanlan onlara emretmişUr. ZOrluk ve meşakket vermez. İşte adalet ve hukuktaki· eşitlik de budur. .B1naenaleyh teklif kIşinıri kudreti ile mütenasiptlr12. Yine Kur'an'da "Allah dınde size hiÇbir güçlük yüklemedi"13. "Allah sıze kolaylık murad etti. zorluk murad etmedi" 14 buyurmaktadır. İslamiyette dini hükümlert bUrnementn mazeret ve en azından cezayı hafifletıci bir sebep sayılabllecegtnln prensip olarak kabul söyleyebiliriz. Nıtekım Allah kendi emirlerini, i~teklerin1 ve· kapunlarını ınsanlara blldtımek için kullan arasından peygamberler göndenntştir. İnsanlarm sorunilu olabilmesI için bır .Peygamber aracıIıgı ile kendilerine tebligde bulunuhnuş olması ~astır. Peygamberlertn dini esaslan ve hükümleri, insa.i1lara b1ldirmeleı1nden. duyurmalarından ve· ögretmelerinden sonra, 'oI!lar -ancak mesul tutulabilir. Bunun için belli kavim ve milletler degil, bütün ammet. millet ve kavimlere peygamber gönder11mi~Ur" O halde bu s(o/len1lenlerle Ug111 olarak şu delilleri s~yabiUr1z : edilmiş' oldugunu A-.Kuraa'dan DeWler al'" ....I-IJç bir günahkaı' dlgeI1n1n günahının cezasını çelanez ve etineyız.:"15~ Bu ayetten 'bIZ, Resul göndennedikçehiç kttnseye azab i i Bakara Suresi ayet. 286. 12 Cassas. EbüBekJr er-Razı, .Ahkamu'I-Kur'4i:ı,i. 537-538: Istanbul, 1335; Yazır Hamdi. Hak Dini Kuran Dili, i. 997-998. İstanbul 1935. ·13 Hac Süresi. liyeto 78. 14 Baltiıra SuresI, dYet. 185. lSısm Sciresl. ayet. 15. 250 anlaşılıyor ki, bir millete gönderilen Resul, onlara Allah'ın hükümlert ile ilgili delilleri açlklayacak, >hiikümlerin uygulanacagı ortamı hazırlayacaktır. Bu da gösteriyor ki, Şeriat gelmeden önce kuUar üzerine farz olan vaclpler yoktur. İnsanlar Şeriat gelip kendllerine teblig edtlmeden yaptıklanndansoıumlu degillerd1r16. ·b) "(Geçmtş OmmetIerden1 her ürnmet içın (hakka davet etmek için göndertlmJş) bir Resul vardır, Hesuileti kendilerine (delilleriyle) geldtgi (ve onlar da onu yalanladıgı) vakit aralannda ortak hükum verilir l7. "Allah. Resullerini ve on~ inananlan kurtarır. yalancıları da helak eder.' 1S c) "Ey Allah'ın ResCılü. sen ancak onlara korkulu haberi bildl.I1cisin. Niteldm her kavim için bır hidayetçi peygamber vardır"lg, Her milletin ve kavnlin mücizelerle gelmiş hususi bir peygamberi v~dır. Onlan hidayete götürür ve dogr:uya davet eder.20 d) "Bu $ekilde peygamberl~r gönderilmesi ve onlann fecl akibetlerini zamanında haber vermeleri. memleketleri halkı gafll iken, zulümleri yüzünden Rabbının heıa.k etmesindendir"21. Bu ayet açıkça ifade ediyor -ki, bilmeden bir suç işlemiş olanlara ve zulmedenlere. bu kötülüklerinden dolayıazap ed1lmeyecektlr. 22 eL "... Bu Kur'an bana sıZın ve sizden evvelkilerinkorkulu akibellerini bildinnek için vahyolundu .... "23 16 BeYLavi. Nasiruddin Abdullah b: Ömer. Tefslnı'I-Beyzcivi,I.692. ıstanbul. 1314. 17YıisufSOresı. ayet, 47. 18 BeyzaV1, i. 540. 19 Ra'd Sılresi, ayet. 7. 20 Beyziivi. ı. 616. 21 En'am Süresi, ayet 131. 22 Beyzavi. I. 403. 23 En'am SCıresi, ayet. 19. . 251 Bu ayet de. Kur'an hükiUn1eI1 kendJlertne ulaşmamış olantann yaptıklanndan dolayı ceza ,gOrmiyeceklerine veya mesul tutulmayacaklarınadelalet etmektedir. 24 il "O Allah kt. okuması yazı:nası olmayan ümIniler ıçinde kendtlertnden yJne kendilerlne O'nun Ayetıerını okuyan. kendtlertni batılinançlardan.fena huylardan temizleyip fey1zlennden fiktrlel1n1 . açıp parlatan, Kur'an'ı ve htlmıetl ögreten bır Ra.sU1 gönderdi~ Halbuki bundan önce o ünunetler. ne yapacaklannıbtlmez bir şa~kınlık içinde idiler"25. Görülüyor ki. onlara Kur'an ve Sünnetle hükümvedp uygulamak için .Allah. akli ve nakli 1lJmlert ve amellert ~tıyor26. Bu AyetIert daha da çog~tmak mümkündür2 7. Hatta dlyebillrtz ki. bütün Kur'an Ayetlert bu konuda delildir. Hz. Peygamber (s.a.v.) gerek Kur'an a-yetlertni.gerek hadislert Ue insanların dünyada ne . yapacaklarını hareketlerinin bütün iyi ve kötü sonuçlanm kendilerine bildirerek onların hataya düşmelerini önlemiş ve sonradan mazeret beyan etmemeleniçin her şeyi açıklamıştır. Bu bakımdan -İmam Şafii'nin de yukarıda açıkça bel1rtttgi gıbi- ıslam ülkelertnde esasen kanunu bılmernekmazeret sayılmaz. Fakat yJne de . dini esaslardan gerçekten haberdar olmayanlar için -bunu Jsbat ettikleri takdJı:de- hükünileri btlniemek mazeret olabilir... a) Resul-i Ekrem (s.a.v.) Mikdad (r.a) ın içinde bulundtıgu bir bölügü sefere gönderdi. Bunlar gönderldikleri düşman üzerine vardıklannda. düşmanı d<ıgılmış bir halde buldular. Yalnız zengin birini maluun başında gördüler.. Bu adam müslümanlan ..görünce "LlliUllıe manah" dedi. Fakat MiMAd. müslüman olduguna ehenıntlyet vermeytp onu öldürdü. Seferden dönüldügünde bu mesele Resulünah'a anolundu. O da "Ey Mikdad i LMlAhe tllallah diyen b1r1n1. öldürdün mü?·!" diye azarladı28.' . 24B~.I. 373. 25 Cum'a Süresi. ayet, 2; Yazır, Hamdi. Hak Dini Kuran 0111. VI. 4955-4956. 26 Beyu\vi, Il. 519; Yazır. HamdJ. Hak DlnJ Kur'an VI. 4956. . Dm. 27 Bakara Süresl, ayet. 129. Nisa. 113: Mülk. 8; Ztlrner. 9 vd. '252 . , Yine Buhart'de Hz. UsAme, b. ~d Q. Ha.rtse de, bir harpde. yaka1adıgı bır düşman askertiı1 m(ı~Qıpan oİmasına ragmen, hemen öldürdü. Hz. Peygamber de "UU1ahe tııaıi.Aıı" dedikten sonra OldllrdOn mü? diye onu atarladı; Bunu üç defa tekrar etti29. Buna ragmen Hz. Peygamber usame ~amı gerçekten iman Şehadet1 söyleyen bır k1nisenJn •. ôldün11meyeceg1n1 de b1hııtyordu30. -. . etmiş kabul etmedi. Aynca Kel1me-! b} Ammar b. YaSil" (r.a) dan: (Birt Hz. ömer (~.a)'a gelip. " -Ben cünüp oldum. Su da bulamadım. Ne yapayım? diye sormuş, Hz. Emim'l-Mü'm1n1n; -Sünen-! Ebi Oavud'daki t1Vayete göre -l3en olsam su buluncaya kadar' namaz kıIrr1ai.dim demlş. Bunun üzerine HZ. Ammar) : HatırIamaz mısui? Bır defa ben ve sen her 1kImJzı bir seferde idık.(1k1mlz de.cünüp olmuştuk) sen namaz kılmadın. Ben, tse topmk üstünde yuvarlandıktan sonra namaZınıı kılmiştım. Bu yaptıgımiş! daha sonra Nebiyy1-i Ekrem (s.a.v.Ye arzetımı" de "Sana bu kadan yeter" buyurup eHertni yere vurdıı ve ellerJne bulaşan topragm üzerıne üf1edIkten sonra tki 3VUCU ile yüz"ünfi ve iki elini meshetti. "S 1 dedi Hz. Ömer (r.a) teyemmümle cünftpıükt.en çıkılam!yacagı tey-emmümün ancak abdestın yer.liıi hıtabilecegt kanaatını taşıdıgt içın itiraz etmiştır32. Teyemmümie de gusül abdestinJn a!macaRmı bihn1yordu. Onu Resulullah ögrettl. c) Ebu Said el-Hudri'den rtvayet etıııiştir·: O şöyle tlePJ, Hz. aaM . (r.a) Nebi (s.a.v.)'e güzel bir hurma getirdi. Hz. Peygamber ona: Bunu nerden aldın? diye sordu. Hz~ Bllal; Düşük kaliteli hurmam vardı. Onwi iki ölçeg1n:t iyi hurmanın bir ôlçegı ile degtştlrd.im ki, size bu iyi humıayı !kraflı edebileyim" dedL Bunun üzeone Allah'm Resulü; "_ 28 Miras. Kamil. Thcrld-l salih Tercemesi• .xıI,263~284. Ankara. 1973. 79 BuhAri. Diyeit. i; Megazi. 43: Mü~liın. K. lman. 41. 30 Ayni. Umdetu'l-Kart. Şerhu Sahihi'I-Buh3ı1XIV. 36. Neşr, D4ru'I-1lkr. ty.• Nevevi. Muhylddin, Şerhu Sahih-1.MüslJm. i. 106. 107. aeyriıt, ty. . 31 Ahmed NaJm. Tecrld~i Sar1hTercemesi. Il. 249. 51. Ankara. 1972. Ebu Davud. Sünen. Tahare. 124. 32 . . . Ahmed Na1m. a.g.e.. Il. 250. 253 Yazık yaZık f Bu faJ.z1n ta kendIsi. bu aynen faizdir. böyle yapma! Eger yapacak olursan kendi düşük humıaıu sat, onlarla iyi hurma' al" buyurdu. 33 Müslim'de rivayet edilen hadislerde ise Hz. Peygamber (s.a.v.) "Onu hemen geri veriniz. sonra bizim hurmamlZı satınız. onun parasıyla iyi hunnadan alınız" biıyumıuştur'34. . Müslimin rivayet ettigi hadisler deJalet ediyor ki. İbn ömer ve lbn-i Abbas'a fazlalıklann falZ oldugunu belirten hadisler henüz ulaşmamıştrr. Onlar bu hadisleri ögremnce hemen yaptıklarını terkettiler ve Restilullah'm emrine uyduJar35. d) Bir adam Abdullah b. Abbas'a üzümden yapılan 'tçkinin hükmünü sordu. O da ona şöyle dedi: "Bir adam. ResfılulJah'a bır küp dolusu içki hediye etmek istedi. Resülullah ona Allah'ın içkiyi kesin haram ettigini ögrenmedin ıni? diye sordu.' Adam da "Hayır" cevabını verdi. ,Bu sefer adam onu yanındaki. b1rtne fısıldadı. Bunun üzerine Hz. Peygamber "Ona ne diyorsun? " diye sordu. O da bunu satmasını söyledim" dedi. Reslilullah derhal "onun içilinesini haram kılan satılmasını da haram kıldı" buyurdu. Adam da hemen içki kabının agzını açtı ve içki de döküldü,"36 " el Sehl b. Sa'd (ra)'dan : ,O. şöyle demiştir: "Beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yfy1niz iÇimz,,37 ayetl nazlı oldu. Fakat (Mine'l-Fecrt) kısmı nazil olmad"ı. Insanlar oruç tutmak Istedikleri zaman ayaklanna btr siyah, bir de beyaz tplik baglıyorlardı. Ve bu 1ki iplik birb1r1nden ayrı olarak görülünceye kadar yiyip içiyorlardı. Sonra Allah "Mine'l-Fecrt" (sabahdan) kısmını da imal buyurunca ögrendiler kt siyah ve beyaz iplikten gece ve gündüZ kasdedtliyor3S, " 33 Buhfu-i. Veka1et, ll; MGslim. müsakat, 18;'Neseı. Buyiı41-48. 34 MUslim. Musakat. 18. ' 35 Nevevi, Müslim Şerhi. XI. 24-25. Akşit, M. Cevat. İslam Ceza Hukukwe Insani Esaslar. s. 85. Küıtür Basın Yayın Btrl1gi Neşı1. ty. 36trnam Malik. Muvatta II. 846; M. Fuad AbdulbakiNeşrt. yy.. ty. Müsl1m. Musakat. 12. , 37 Bakar.i Süresi. ayet; 187.' 254 , O halde bilmemenin öz{ir sayıldıgına dair ihadislert çogaltmak mümkfındür39. Ama/bunlarla yeUnıyoruz. Buna -göre ister İsIam ülkesinde ister yabancı ülkede yaşasın bir kiniseye islami emir ve ._ nehtyler u laşmamış , herhangi bir veSIle Ile k1ş~er b1lgistz kalmışsa, bunlar yaptıklan Mlerden sorumlu tutulmazlaJj. Bilmeyen lQnıseler her zaman mazeret ileri sürebillr ve bu. IlgililerQe d1k.kate alınır. Sırf btr İslam ülkesinde yaşamak da bir kimsenın sorumlu tutulması fçin yeterli degildir. Mesela İslam diyannda- bulunan her ferdm İsI~ ceza , hükümlerini bIldigi ve ona göre- yargılanması gerekt1gJ. sonucuna vanlamaz40. Bir' kimse yasaklardan habersiz veya yasaldan mübah sayan cı1hiller arasında yaşıyor, kalabalık Vje ulaşım 1mk<ln1arı olınayan ücra böıgelerde hayatını sürdü.ıiiyorsa. bu kimseler mazur sayılablli:r41 . Ayrıca bir akil hastaIıgındanyeni kjurtaımış, müslüman ülkesine yeni g1nntş, henüz her şeyi ~grenip,. her şeye alışamamış kimseler de mazeret sahibi olabillrle:r42. m- ceıı.Aletin KJSım ve HiiJdimJerl : lsHim Hukukçulan cehalet! dört kısma ayırarak incelemlş1erd1r: A- Mazeret saYümayan ve ,üphe de -kabul etıneyen cehAlet. Bu da kendi arasında dört kısma ayrılır : a) Allah'ın zatmı ve SJfatıannı 1nk4r eden ~Jerln oehQetf : İnsanlar. mevcuJ olması hasebiyle Allah'ıp varhgım kabul eder ve ona teslim olurlar. tnanınıyan kalliler ise. Yüce ve KAmiL sıfatlatla muttasıf VacJbu'l-Vücud olan Allah'm varlıgına dair açık açık de1lller - :=-=Z-_ 38 BuharI, Tefsir, 30. Miras. Karnı.ı. Tecr1d-1 sarih Tercemesl. VI. 265-266. .. 39 Başka mt.saller için bkz., Mı1sUm, Mf.lsakat. 16, l1, vd... 40 Kasani. Bedayiu's-Sanayffi Tertibi'ş-Şenii, VII. 33-36; Beynıt 1986. İbn-t Hılınfun Beyru~, Tahrir, 248, ty. ty. 5.538. Mısır, 1351; Aynı MOeJ1Jf, Fethu'l-Kadir. V. V. 4Beyrut. İbn-i Nı1ceym. el-Bahnı'r-RMk Şerhu Ke~'d-Dekalk. 41 İbn-i Abıdln, ReddO'I-Muhtar ala'd-Oum'l-Muh,lar. III. 196, İstanbul. 1924.- . , - 42 Seraıı..si, Ebü Bekir Muhammed b. EbI Sehl Ahı'ed. Mebsüt, Kasanı, BedAy1.• VII. 3 6 . ' OS _ 88. 96; . 255 buluruneı.sına rogmen, dil lle ikrM ve kalb ile tasdik etmek suretiyle hakka boyun egmeye ve hücceUere tabi olmaya yanaşmazlar. çünkü kendilerini büyük görür ve hakka uymayı gururlanna yediremezler. Halbuki kendilerini çevreleyen iç"ve dış delilleri iyice tetkik .etseler, Allah'm varlıgmı derhal idrak ederler. çünkü etrafındaki cistmIer, ai razı ar meydana gelmiş ve onlar sonradan olmuştur. Her sonradan olamn bir mucide ihtiyacı vardır. Çünk(ı bir cis1m kendi kendme yoktan var olamaz. İşte bu mücid de herşeyin yaratıcısı olan Allah'tır. . Aynı şekUde açık açık mucizeleri görüldükten ye bunlar tev,Hüren sabit olduktan sonra Peygamberlig.. özellikle Hz. Muhammed'in peygamberllgini inkar etmekde bir cehaıettir. BilmdJgi üzere bu konular Kelam ilinindegenişgeruş incelenmiştir. • tnkan kabil olmayan bu gibi temel inanç esaslarını inkar edenlerle münakaşa ve müTIazara etmen1n hiç bir yaran yoktur. tnadı ve kIbri sebepiyle sonradan dinden dönenler ise aynca hak ettikleri cezayı buiurıar4 3. . Çünkü onlar sırf mad ve kibirlerinden dolayı hakkı tasdik etmiyorlar. Nitekim Alıah: "Kendilerine kitap verdiklerimiz. Hz·; Peygamber'i. kendi çocukları gibi tanırlar"44 "KalbIeri ya.kInen bildigi halde sırf büyüktenerek ve kendilerine zulmederek O'nu inkar ederler' 45 buyuruyor. l İslam dininde, hem dunya hem ahiret bakımından puta, ateŞe, yıldıza. güneşe İsıam ve benzeri şeylere tapınak yasak ve nazannda hiç bir hüküm ifade etmezler. bafıldır. BunlaF, Fakat gayri müslimlerin önceki dinlerde caiz olup da ıslam d1n:1nde yasak 9lan inançlan, hükümİeri.'ön ve. adetlerı. geçerlidir. Bu ----_.....' - - . 43 Buhariı AbdulaZIZ, Keşf, N, 330: Nesefi.Keşfu'I-Esrar, II, 520; Sadru'ş­ Şeria. Tavzih, 1[, 180, tTeMh'le birıikte) BeYrut. ty.• lbn-l Hurrulın, Müsayera. s. 106,306; (Musamera ile birlikte) Istanbul, 1979;Molla Hüsrev, Mir'at, s. 633; Ibn-i Emir el-Hac. Takrir. III. 312-313. Beyru!, 1983. 44 Bakara Süresı, ayet. 146. 45 Neml Süresi, ayet, 14. 256 hükümleri tsted1kleri gibi uygu1ayab1llrler, ıslami hükümlere karşı edeblUrler. Kendi Serbest iradelertyle haklarında İslami hükümlertn uygulanmasuıı1stedikçeonlara Şen ahkAm tatbik edilir. Çünkü İslam -hukukunda yerleşmiş olan kaide "yabancılan kendi"dlnleri lle başbaşa bırakmaktıi". Hatta hukukçular arasında yaygın olan kaide "ıtıüslümanlarlayabancılannayın haklara sahl.p ve aynı borçlardan sorumlu -olduklarıdır, Fakihler bu konuda ittıfakla şu hadisleri delil olarak zikrediyorlar : bazılarını.müdafaa Hz. Peygamber {s.a.v.) den şöyle rivayet edilmiştir: "Gayr-! müsltmleri kendl dinleli ile başbaşa bırakınız"4P. Birçok fıkıh ve fıkıh usulü kitaplannda zikredilen bu hadis! mevcut hadis kitaplarında bulamadık. Ancak Sünel}ü'd-Dm-ekutni'de' Hz. Ali (ra) dan gelen ve aynı manada bir rivayet vardır ve meali şöyledir : Hz. Alı "Zimmetimizde (korunmamız altında) -olan yabancılann canı bizim canımız, borcu ldiyeti) da borcumuz gibidir't47 demiştir. Darekutm, bu hadisin ravilertnden EbCılCenub'u zayıf kabul ediyor. Fakat aynı mealdekl bir hadisi Ayni, ımam Şafii'lılri Musned'lnden naklediyor. Onun meaU de şöyledir: "EbCılcenfı~ elEsedi diy~rki. ''Hz. All'nin (ra) huzuruna, zlmmi olan bir adamı öldurmüş bir muslüman gettrtldi. Yapılan duruşma sonunda mevcud demIerden gerçekten öldürdügü sabit oldu. Bunun üzerine Hz. Ali, o müslümanın da öldürülmeSini emretti. Fakat biraz sonra öldürülen ziminin kardeşi .çıkıp geldi ve "ben onu affettim" dedi. Hz. Allona müdahele ederek "Seni korkuttular veya tehdit ettiler mi? diye sorunca kardeşi '''HayıT tehdit etmediler fakat onun -kısas yoluyla öldurülmesi kardeş.im1 geri getirmez. Siz onun yertne bana bedelini ödeytniz" dedi. Bunun üzerine Hz. Ali "Şunu çok iyi bil ki, korumamız II 46 SadrQşşeria, Tavıih. Il. 180; Molla Fenari. Fusülu'i-Bedayi, 1.308; Molla HOsrev, Mlr',K s. 634;tbn-i Emir el-Hac. Takrir, (U.- 316; Güzellilsari, Mustafa. Menafliı'd-Oekfuk, Şerhu Mecamıu'l-Hakaık, s. 292: İstanbul. 1308: şakıru'l-Hanbeli; Usülu'I-Fıkhı1-tsı.ami. s. 374. Surlye 1948. 470arekutnl. Ali b. Ömer. Sünemı'd-Oclrekutni maa Zeylihi 'et-Ta'liki'lMugrti ala'd'-Oarekutni CE,bü't-Tayy1b Muhainrned el-Az1m-Aba.m. Tahk.1k.: Abdullah Haşim Yernani el-Medeni) LLL. 148. Kahtre, 1966. 257 altında olan yabancılann (zimmileI1n) b1z1m dtyetJmfZ gibidir" ded148. Fıkıh ·'Zfnllniler. }Ptapfarmda' Hı. A1J (raJ dan kanı şöyle biZim kanınuz. dlyeti bir riv~yet daha vardır : {koruma kanlarının kanlanınız. mallannın mallanmız gibi . altında} olması iÇin etzyey1 kabul ettUet049. Bu haberi degerlendiren 2eylai. "bu gan1>dir" dedikten sonra haberin Darekutni'nin Sünen'inde ve Imam Şafii'nin Milsned'inde rivayet edİldtg1n1 kaydedtyor5 0. Abdulkertm zeydan ise "Yukandaki hadis her nekadar bilinen ve meşhur olan hadis kitaplarında mevcut degilse de manası fakihleree makbuldür" . d1yor5 1, aynı Bu konuda Meşhur Fakih Sen\hsı de Şerhu's-Siyert'I-Kebir'inde diyor: "Eger gayr-i müslimlerle anlaşma yapılı.ı:sa. onların topraklan da İslam ülkesinin bir topragı. Şehirleri ve köyleri de. müslümanlarin Şehir ve köyleri gibi olur. Bu bakımdan müslünı.anıar, onlan'n topraklanndan ve evlerinden herhangi bir şeyalamazlar... Çünkü onlar ztrnmiligi, haklan bizim haklanmız. malları da btzim mallanmız gibi (kanınına altında) olması için kabul ettiler ve sulh oldular"52, şöyle o halde müslüman olmayan bir kimse içki içse. ona ceza verthnez. Bu hususta tema bile vardır. Müslüman olmayanlar, domuz 48 Ayni. Muhammed b. Ahmed. el-Binaye n Şerhi'l-Hidaye. Muhammed ömer, Nflsıru'l-tslamer-Ramfüıi) Beyrut; 1981. X, 25 (Tashih. 49 el-K.a.sanl, Alauddin Ebü Bekir b. Mes'üd, K1tabu Bedayiu·s-sanayi. Vii. 100. el-Merginani. AU b. Ebi Bekir el-Hidaye. II. 136. Mısır. iy. ; eI-Mevsili. Abdullah b. Muhammed. el-Ihtiyar lt Ta'lt'l-Muht:ar, (ta,~lik.. Mahmud Ebü Dakika) TV, 119, ıstanbul. 1951. Ibn-l Hwnam, Fethu'l-Kadlr, V, 446-47. 50 ez-Zeylaı. Cemaıuddln Abdullah b. Wısuf, Nasbu'r-Raye II Ahad1s1-Hldaye. (maa ha.şlyetlhi Bugyetl'l-Elmai fiTahrid'z-Zeyli) III. 381, Beynıt 1987. 51 Zeydan. Abdulkerim, Ahkamu'z-Zimmtyyin ve'l-Müste'minin 1iDart'lıslam. s. 70. Bagdat, 1963, 52 Şerhu Kit.abu's-Sıyeri'l-Kebir.TV, 1530. (tahkik. Abdolaziz Ahmed ve Selahaddin el-Muncid), ty.. yy. Ayrıca bkz., Zeydan Abdülkertm. Ah,kamu'zZ1nımiyyin ve'l-Muste'minin fi Dan'I-İslAm. s. 70. 258 eti, şarap satabnır v~ya bunlan ytyebiltr. Bır musıüman. bu gibi mallara zarar verse. onun kıymeUn1 sahibineOder. Diger ~araftan gayr-i müslimlerin alış-vetiş. hibe. sadaka vs. gıbi muameleleq de caiz ve- geçerlidir-o Hatta onlann Şarab, domuz gibi nıa1lannın ~et1nden vergı dahi alınabilir. Yalıiız :imAm ŞMlI ve Ahmed b. Hanlıere göre bir müslüman gayr-ı müslin:ıIerlnşarab ve domuzunu telef etse. kıymeUni ödemez. Çünkü bu gıbi şeyler mutekavvlm mal sayılmaz. Mal sayılmayan bir şeyin tazIIlint de müinkün degııdir. niger taraftan bu ikilınaın, "DlJtkat ed~ Allah ve ResUlii içki. ölmüş hayvan ve domuz etini alıp_ satmayı ve putlara tapmayı haram kı.ldl"S3 meAlindeki hadise dayanmaktacıır54. . Fakat Hanefi ve Maliki mezheplerine gOre. bir müslüman veya' kAflr, herhangi bir z1ınIninin şarap veya domuz eti gıbi mallarim helak etse derhal tazm1n etmesi gerekir. Çiinkü zinlrIülere can ve nıa1lannın korunmuş olduguna dair garanti, ancak mallarının telef edilmesi halinde bunlann tapnitı etUrtlmesiyle sagianablllr, -Bu meselede Ebü Hanife. "-Bir kimsenin dini, onun' caruna. haklanna ve mananna yOnelebilecek her türlü ıllıksız tecavüze m8.nidtr" demektedJr55. b) Mu't:ezUe. MüşebbOıe ve cehmlyye gtbl ne8slerlne uyDlUf olan bld'at eh1bıln cehI1etl ' Bunlardan Mu'tezfle, Allah'ın ZAtı~ndan ayn olarak hayat, kudret. ilim. ırade. kelı1m ve diger subfıti sıfat1artru, kabir azabmı, 53 Buhfui, Büyı.l. ı 12 MüsUm, Müsaıtat 13. 54 ıbn,i Emir el-Hac, Takrir, ın. 313. 55 Celaleddin. Ömer b.Muhammed el-Habba..zı, el-Mugtıi rı UsüU'l-Fıkh (tahkIk Dr. Muhammed Mazhar &ka) s. 383, Mekke, 1403; Ebt11-Berek4t en-Nesefl. Keşfu'I-EsmrŞerhu'l-Musanni!aıa'l-Menar, n, 520;, Abd~ elBuhari, Keşfu'l-Esra.r ala Usüll'l-Pezdevi. IV, 330; Sa'druşşeria, TavLih(TaftaZanl'nin Telvihi ne birlikte). 11. 180; )foıla Fen4ri. Fusülu'lBeday1.I, B08; 1bn-i HüIDam, et-Tah.rtr. 8535; tbn-i Emir el-Hac,' et-Takrir ve't-Tahbir ala't-Tahrir, LU. 312; Molla Hı1Brev, Mir'at, s. 633; 'AbdulaJi Muhammed N1zamüddin eI-Ensart, Şerhu Müsellenıu's-SObllt, i. 160; Emir Padişah. Teysiru't-Tahrir,-IV. 211, Beyrut 1983: EbüSald Muhammed b. Mustafa e1"Hadımı Mecamıu'l-HakAlk(Şerhl Menafiu'd-OekcUk. ile birlikte) s.292. - , 259 Peygamberlerin ümmetierine şefaat edebileceklerini. büyük günah işlemiş olanlann Cehennemden çıkacaklannı, Allahu Teaıa'nın ahirette kuılar tarafından görülebilecegini kabul etmezler. Mesela Allah. iliınsLiAıtin, kudretsiz Kad1r vs. derler. Diger taraftan Allah'ın sıfatlarınm KendJs1n1n aynı oIrnadı.gını, bu sebepten de kadim olmayaeagını.hAdıs oldugunukullann sıfatl~ gibi zau olabilecegw kabul ederler ve sıfatlannda Allah 'ı kullanna benzetlrler. Keza Cehm1yye Cennetin. Cehennemin, Cennet ve Ceherınem ehlinin ebedil:ig1n.i .inkar eder. Yu-kanda- sözü edilen bidatçı fukaların bu şeklldeki cehaletleri. hiç bir şekilde mazeret olamaz ve şüphe kabul edilemez.' Çünkü bu konularda da açık. keSin, akli ve nakli deliller vardır. En açık akü delilimiz şudur: Bütün sonradan yaratılmış olan şeyler (Muhdesat) bir yaratıcınınvarlıgına delaJet ettJgi gibi, yine o ym-atıcının diri, kadir, işitlei ve gôrüeü olduguna da del~et eder. Öyleyse o ZAt-1 Bari'nin ~ayat. ilim, kudret. işitme ve görme gibi sıfatlannın bulutunası ve bu sıfatlarının Zatı'run ötesinde birer manasımn bulunması zorunludur. Çt;ınkü akıl. illınsiz bir alimi, hayatsız bır diriyl ve kudretsiz bır- kAdlri imkansız görür ve muhaı addeder. O halde bu açık deliller karşıSında Alıaiı'm kem~ sıfatlarla mutlasıf, noksan sıfatlardan uzak. sıfatlarının kendi zatıyla kAlın oldugunda herhangi bit şüphenın bnlunmadı.gıkesindir. aum. Ytne bu konuda bir çok nakli delil de mevcuttur. Bunlardan "... (yaratılmışlar) Allah'm ilminden O'nun dIlemiş oldugundan başka hiç bir şey! kuşatamazlar."56 bazılarının meali ŞÖyledir: "Fakat Allah. sana ind_1rd.igi (Kur'an) ile şahitlik eder ki. O. bunu" 1lm1yle indirdi. ,,57 "Muhakkak nzkı veren çok güçlü olan Allah'dır.,,58 56 Bak.ara Süresi. ayet. 255. 57 Nlsa Suresi, ayet. ı 66. 260 "şt1p ,eslz Allah. tnsaiı.lar üzertnde 1ann ço~u buna şükretmez."59 Fakat tn Bı,t lütuf ve ınayet sahibidir. i k uda daha bır çok ayet ve hadis vardır... Bunu a birl1kte bu bid'atçı guruplar. İslam aBmleri tarafından ed - mişlerdir. çünkü bunlar. cehaletlerlnde. Kur'an. Sünnet veya akla, aya..'1lp tutunmaktadırlar. Diger taraftan ehl-l Kıblentn kafir sayıla acagı'na dair sahth deltller mevcuttur. Meseıa.aşagı~ mealle:r1n.1 erdlgtmiz ve daha meaHertni veremed.ig1m1z bir çok ayet, günahkAI' üminleıin kMtr olmadıklanm açıklamaktadır. teklır an edenler, öldürülen kimselerhakkındasize losas farz "Ey t;hıan edenler. -benim de düşmanun sizin de düşmanınız olan kimse; eri dost tutmayınız... "61 an edenler. gerçek bu.- tövbe ile Allah'a dönünüz; umulur , günahlamuzı affeder. "62 İman ed~nıer. hepiniz AUah'a tövbe ediniz ki .,,63 , Ve ha-bır çok ayet, günah işlemiş olan müslümanın kAfir sayı1amıy eagını açıkça belirtiyor. Çünkü bu gibi, ayetierde Allah, günahkAI' lan kimselere "mü 'min" diye hitab ediyor ve onlann halen müslOma oldugunu beyan ed.1yor6 4 . 58 ~t S\resl, ayet 58, 59 !',ıHj'min üresi, ayet, 6l. 60 BakMa Cıresi, ayet. 178. 61 Mumte 62 Tahrtm e Süresi, ayet, 1. Cıresl, ayet. 8. 63NürSür sI, ayet, 31. Abdulazlz, Keşfu1-Esrar', LV. 338; tbn-f Emir ei-Hac, Takrir. 64- Buheiri. 317. m. 261 Bu konuda Ebu DAvud'un rivayet etmiş oldugu bir -hadiade buyuruyor: "Allah'dan başka tIllh yoktur. Hz. Peygamber O'nun Kulu ve ResUladrır ... diyenlerden el çekip, günah işlemesi sebebiyle hiç bir1ni kaftr saymamak ve herhangi gayri meşru bir fiilinden dolayı ıslamıdan çıkanııama:ktır. (Günah işıese de bir kimse yine müm1ndir). Allah'ın ~esulü şöyle İkincisi: Clhadın, Allah'ın bem (Hz. Peygamberi) Peygamher olarak gönderdfgı ve onda ümmetinin sonuncularının Deccal tIe savaşacagı güne kadar devam etmesidir. Cihadı ne bır ZALimin zulmQ ne de bir adll ktmsenın adaleti ortadan kaldıramıyacaktır. Üçüncüsü d~ : Bütün kaderlere lna~aktır65. Yine ıbn-1 Mace 'l1in ve TInnizi'n1n rtvayçt ettikIert bır hadiSte Resülullah (s.a.v.) şöyle büyuruyar : "Bır adamın namaz için devamlı canıtIere gttuglni gördügünüzzaman; on~n müıiıtn olduguna kesın şahitlik ed1n1z6 6• çünkü "Allah'm meselüerint ancak Allah'ave ahiret gününe iman eden, namazı dosdogru kılıp zekatı veren ve Allah'dan başkasından korkmayan kimseler imar eder. ışte dogru yolda olanlar'bun1ardır"67. Buhart ve Nesai'ntn rivayet ettlgı bır hadisde de Hz. Peygamber (s.av.), "Kım btzIm şu namaznnızı kılar, kıblem1ze yönelirve kest~ hayvanların etinden yerse, Allah'ın ve Resülünün ahd ve emanını kazanan müslüman işte odur. O halde Allah'a ve Resulüne karşı abd ve emaruna hwanet etmeyinjz·ı68. Bu konuda daha bir çok hadis mevcuttur. Nitekim Ebu Hanife Fık.h-ı Ekber'ınde. bu hadislere dayanarak "Biz günahı helal kabul etmedikçe. büyük -günah işlemış olsa blle hiç k1ms~y1 gÜnahından dolayı tekflr edemeyiz." demektedJr69. 65 Ebü Davud, SOnen, Cihad. 35. 66Timı1zi, İman. 8, İbn-f Mace. SOnen. Mesacld. 19. 67Te'Jbe Süresi, ayet, 18. 68 BuMn. Ebvabu'J-Kıble,ı. lTecrid-i sarlh Tercemes!. I. 336); Nesaı. lman. 9. "Işte mOslı1ınan odur. Q, ml1slüman olan bOtün haklara sahip oldugu glbl, müslQmanın yertne getlnnes1,8eteken borçlarla dayOkümlüdfır."nvayetide _vardır. (Buhaıi, Ebvabu'l-Kıble. 1). 262 Bid'atla a karşı bize gereken vazife dogruyu ortaya çıkannak ve onlann batıl ~üpheler1ni ortadan kaldırmak için kendileriyle devamlı görüşüp müıfakaşa ederek hakkı ortaya koyup on1an susturmaktır. On1ann ya~ te'villerine de asl~ Itibar etmemektir'lo. Bid'at mealIert de linin bu konuda delil kabul ettigt ayetlerden ledtr : bazılarnın geldıgt ve meleklerin de saf saf (geldW vak1t)71. ','Müsl an olmayanlar. ille Allah'm buluttan gölgeler için de melekler bir e kendilerine gelip tş}er1nJn bIt1rtlınesini ml bekliyorlar ? Halbuki büt n işler .Aııah'a döndt1rüıür."72 "Onlar hala azab meleklerinln veya bizzat Allah'ın yahut Rabbinin *yetlerinden bIrinin kendilerine gelmesini mi bekliyorlar... t'73 Adil bıt devlet reistne karşı isyan edenler şu meaıdekI ayetleri delll olarak llFr! sürüyorlar: .' ' "... Ho.~m ancak Allah'mdır."V4 "Kim ~asden bir mü'mini öldümrse kalacaklan dehennemdtr. ,,75 cezası, içinde ebedi i lah'a ve Resülü'ne isyan eder ve -----+-- Allah'ın sınırlanİlı 69 Ali el-Karl. mu Kitab1'l-Fıkhı'I-Ekber.s. 102, Beyrut. 1984. 70 Nesefi. Ke 'I-Esrar, II. 526; Buhan. Keşfıfl-EsrMIV, 336; Sadru.şşerta. Tavzih, ll. 82: lbn-I Emir el-Hac. Takrtr. III. 316, EıııiPadişah. TeySİru't­ Talım. LV. 16. - 7l Feer Süresi, ayet. .22. 72Bakara Sü sı. ayet. 210.. 73 En'am S ~ 1, ayet, 158. 74yüsuf sUr sI, ayet. 40, 67. 75 Nlsa Sfues , ayet. 93; Tevbe Süresi, ayet. 63. 263 geçerse. Allah onu içinde ebedi kalacagı Cehenneme sokar. Onun için hor ve alçaltıcı bir azab vardır. 1176 - c) Me,ri Ballfeye Karşı Çıkan Müsıüman Aat ve Bilgilerin ceıııletl : Meşn1 haltfeye karşı çıkan asI kendlstfı1nhaklı. halifenin haksız oldugu şeklinde yanlış bir te'ville ısyan eder. Eger yanlış bir tevil söz konusu degllse. o takdirde girişilen hareket hırsız).ık olurdu. Böyle bir bilgisizlik; bid'atçılanrı ceh~letlnden daha hafif bir cehalettir: çünkü b-ld'atçılar. dogrudan saglam inancı ihlal etmektedtrler. Fakat İslam ~U1mlerinden hiç 'biIi, asilerin kafir oİduklannı isyan sırasında. a_siler, islamın esaslanndan herhangi birin1 inkar etmişlerse. işte isyandan da sırf bu yüzden kaflr kabul edileceklerini belirtmişlerdir. Niteldm Hz. Ali (ra) da kendisine isyan eden bagiler hakkında "Kardeşlerimiz bize isyan ettiler." söylememiştir. Ancak demiştir. Buna göre bu ifade de beyan olunan esas kardeşlik "İsıam Çünkü Hz. Ali. kafirlere "kardeşleıimlz" demezdi. Hatta Allah da Kur'an'da asilere uygulanacak hükümleri açıklark..en "Müm1nler ancak ve ancak brrbirlerinin kardeşleridir. O halde ,kardeşlertniz1narasını (sulh yoluylalıslah edi:niz"77 buyuruyor. :kardeşligidir • u Diger taraftan bunlar, isyanetmekle İsUundan çıkmış olm,azlar. Çünkü masiyet müslümanı dininden çıkannaz. Nitekim .Allah birçok a.yette günahkar olanlara da mümin diyor. Yukanda belirtmege ça1ıştıgımız üzere bu konuda bir çok a.yet vardır. Mesela yukanda zikrettigimiZ Bakara Süresi. ayd. 178. Mumtehine Süresi. ayet. 1. Tahrim Süresi. ayet. 8. Nur Süresi, ayet. 31. vd. sayabiliriz. - Böyle bir durumda 76N1S<\Suresl, ayet, 14. 77 Hucurat SClesl, ayet, lO. meşru hallieye düşen görev. - asilerle görüşüp. 264 erek şüphelertni ortadan kaldırmaktır. Onlar da bOylece an belki hakka· döner ve itaat ederler. Nitek1m Hz. Ali (r.a) isyan e4niş }lancilere durumu .anlatmak ve onlan ikna etmek üzere İbn-i ~bas'ı (r.a) göndeml1şt1. onlan ikna savaş çıkma Jaiıcı1ar yapılacak şey ~. Eger va2geçip itaat ederlerse. bir Fakat direttrı ve tesl!m olmazlarsa o takdirde onlarla savaşmak farz olur. çp.nkil Allah Kur'an'da "Şayet müminlerden iki toplum birbtilertyle [Savaşırlarsa. onlann aralanın düzeltiniz. Eger hala onlardan birl- digertne karşı haddJ aşarsa, siz o tecavüz edip haddi aşanla Allah'ln emrine dönünceye kadar savaşm,,78buyu~adır. Diger t~.rltantsıam toplumunda. kötülüklen ortadan kaldınnak . (nehiy anil~ü.nker) da fandır. O halde isyan da. bir kötülük oldugundanive ikna yohr da netice vemıediglndentek çare savaşa . gitmek ve yola getJmıektir. 0nlan GÖıı11-, . or . yoruı;nlan degildir~. y~ni i ki. bunların açık nas ve dogru te'vıl karşısındayanlış cehalet1eri kendilerı için mazeret sayılmaya uygun . d) B~ BlJ&tslzHk ' Içtilıa larmda Kur'an'a veya Süıinet'e muhaıtf olan yahut ayet veya hadis _ ters düşen gadb bır hadlsle Amel eden hukukçulann cehaleti bu sma girer. Bu ~a ilgili olarak şu örnekleri vereb1Ur1z : 1. Ö~ek : zahiri mezhebJne mensub olan B1şr b. Glyas el*Meıis1 (Olm. 218/633)80, Davud b. Ali eı-tsfeha.rü (Olm. 210/883)81 ve bunlara ta~i olanlar. efendisinden çocuk dogumıuş olan eadyelerin dÜresi. 18, Hucurat ayet, 9. 19 Buhan, 14şfu'l-Esrar, JV, 338. ıbn-! Emir el-Hac. Takrır, m. 319: Molla Fenıiri. Fu~ülü'ı-Betlay1.1. 310. . . 80 Hayatı içm bkz.. ÖzeL. Ahmed Handi Fıkıh Altmlert. s. 26. Ankara. 1990. i 81 Hayatı ıÇ bkz.. Bilmen. Hukuki Mluniye. i. 348. 265 (ümm-! veled) satılmasının caiZ oJ(lulu görCışilndedirler. Onlar bu hususta Cabtr b. Abdillah {r.a)'dan rivAyet edilırı:ış olan şu meMdekt hadis! ,esas alıyorlar : cabtr b. Abdtllah şöyle rivayet ediyor: "Biz Resulüllah (s.a.v.) ~amal1ında çocuk dogunnuş olan elrlyelen {ÜInmüha.tü'I-Evladı} sat~rdık"82. zahiriler, "CAriye olmaları ha5~b!yle çocuk dogurnıadan Önce sattlmalan kesin olarak bJliiıenlerın çocuk dqgurduktan sonra satılamamalandogro deg1ld1r. Çocuk dogtırma şüphesi ne yakfn za1l olınaz" dlyorlarS3. ;ıalbuk! hukukçulann çogU:na göre çocuk dogunnuş olan c&riyelerin satılamıyacagma daJr bır çok, meşhur hadis vardır; Bunlardan bazılanrun meali şöyledJr : Resulallah (S.B.V.) Hz. MArıye hakkında "d<$ırdugu ç~k onu hür kıldı"84 buyurdu. İbn-i Abbas'dan riva.y~t edOen bir hadisde Allah'ın Resiılü "Efendisinden çocuk dogyran her cartye, o efendinin ölQmfmden sonra hürdür" buyurdiı85. Aynı şekilde Said b. el-Müseyyeb (ra) şöyle denuştlr: Hz. Peygamber (s;a.v.) borç ka.rŞıLıgı satılmaksızınveya miras malı', olarak kahnaks~ın efendisi öldükten sonra çocuk doguran eartyelerin azad ed1lmeleI"1ni emretti"86. Diger taraftan Hz. ömer (ral'm mJnberden şöyle söyledJgi mlyet ed1hJz ı EfendUeri öldükten sonra çocuk dogurIDUş cartyeler.ln satılması haramdır. Artık onlar köle olarak.ltalaroazlar. "Nitekim Ebu nAvud'un eabir b. Abdiliah {ra} dan rivAyet edilen "Biz Resulüllah (s.a.v.) ve Ebu Bekir zamartJ.nda çocuk d<>guımuş olan cariyeleri satardık,. Fakat HZ. ömer (ra) halife olunca onlann satışını yasakladı: biz de bu yasa:ga uyduk" denpmektecttr87. edJlm1ştlr: "Dikkat 82 Eba Da.vud. SÜnen. Itk, 8 (IV. 263): Ibn-ı Mke. SQnen. Itk.. 2, (ll. 841). 83 Buhari. Kef, IV, 341: Nesefi, Keşfu'l-Esnlr. 529. 841bn-i Mace. SOnen. Itk.. 2 aı, 841)~ Aynı mealde. Ebu Dclvud, Snnen. 1tk.8. 85 tbn-l Mace. SQnen. ltk.. 2. (II. 841) 86 Beyhaki. SOnen, X. 344. yy., ty. . 87Ebı1 Davud SOnen. Itk.. B, (IV.263): es-San'ani. Ebü Bekir Abdurrezzak b. Hemarn. e1-Musannaf. V. 291-95; tahkik. Hablburrahman e1·A'zami. Beyn.tt. 1972; Beyhaki. Sünen, X. 344-47; Şevkani. Muhammed b.AU b. Muh. Neylı1'I-Evtar. VI, 221-25, ty.. yy. . II: 266 Yukanda zikredilen haberleri ll. asır fukihası kabul etmiş ve böyle cA ,lyelerin sattlamıyacagma dair iema vak1: olmuştur. O halde zah1rileİn g örüş ıen, Ug1I1 meşhur haberlere ve söz konusu iema'a aykın o ugu için kabul edUmenıJşve reddediln:üştirS8. artık 2. Ome . : Blşr ve Davud gıbi zahirtye mezhebi mensubu olan bazı kimseler. 1:>tlerek yam kasden besınele çekmeden kesilmiş hayvan etlerinin yenıiıesini hel~l oldugunu lleri sümıüşlerdtr. Onlar. bu meselede şu ~eaıdeki hadisi esas almışlardır: "Açıktan söylemese bile her mü'rn1nln /kalbinde Allah'ın Jsmi vardır"S9. Aynca onlar kasden Allah'ın iSm1f. söylenmemesini unutma ile söylermıemesine loyas etmişlerdir. F kat kasden besmeleyi terketmek başkadır: unutarak terk etmek ba kadır. Bunlan blrb1r1ne kıyas etmek mümkün d~dir. Halbuk bu meserede Allah. kesilirken üzerıne besmele çekilmiyen h,*yvanın etinden yemeyin. Böyle besınelesiZ eti yemek şüphesiz fasıkjııktır"90buyuruyor. Diger ta .aftan unutma ile kasden besrneleyı terketme arasında hiç bir ilgi yqktur. Unutan Allah'ın ismini kasden terketmemiştir. Üstelik Hz. Peygamber (s,a.v.) besmeIeyi terkeden bir' mü'min hakkında "AlJah'ın ismi her mü'minin dtl1ndedir." .buyumıaktadır. Abbas (ra) daıiı rMiyet edildigine göre O şöyle demiştir". Bir müslüman herhangi bir !hayvanı kestlgi zaman besmele çekmeyi unutursa, o hayvanın eti Yentr. Çünkü müslüman kalbinde Allah'ın ısimlerinden bir ismi mevduttur." buyuruyor. Yine Ebu Huzeym'den şöyle rivayet i ed1lm:iştir: "air adam Allah'ın Resfı!ü'nünyanına geldi ve şöyle dedi: "Ey Alıab'ın~süıu. bizden bir kimse bir hayvan kesse ve besmele çe1mıeyi um~'sa bunun kestigi lıakkında ne bUyUrursunuz 7" Bunun üzerine Ras lullah, "Besınele her mü'minin kalbinde mevciıttur." buyurdu. B şka bir rivayette de h.er ınü'minin agzında (dilinde) mevcuttur." uyurdu91 . i 88 Hattabi, K1~abu Mealim1's-SOnen, (SOnen-i Ebi Davud'la birlikte, IV, 263 Beyrut, 196~; BuhaIi. Keşf, LV. 341; Fen~', Fusuıü'l-Bedciyi.ı, 311. 89 Beyhald. es/-SanenO'I-Kübra, IX. 239. 90 En'am SÜTsi, ayet, ] 21. . 91 Hadisler iç on bkz. Darakutni, Ali b. Ömer. Sünen\1'd-DaiekU~i,IV, 295; 267 Ahmed- b, Hanbel. BuMı1 ve daha başkalan. bu hadisi. zayıf kabul etmiş olsalar da Ebü DAvud'un Menlsn'inde rivayet etitgl şu meAldeki hadis b:unu kuvvetleı1dırmektedir. "ResOluIlah (s.a.v) buyurdu ki. '1ster besınele çeksın ıSter çekmesin müslümanın kes@ hayvanın eU helaldir. Çünkü müslüman (unut:m'asa da) söylese, ancak Allah'ın ismini söyler. 092' O halde bilerekbesmeleyi terkeden, islamı kabul etmemiş sayılmaktadır. Aynca besmeleyi unutan kimsenin kestıgı hayvan etinin yenUebllecegine dair tema da vak! olmuştur ve şart bu konuda , dindar olmayı. besınele,çekme yerinde kabul etm1şttr9~. 3. Ornek: Bir müctehidin. Kur'an. meşhur Sünnet veya tcma'a ,' aykırı olarak bir davada. tek bir şahidle ve davacllliIl yemihiyle hüküm verilebilecegi yolundaki ictihaclı. yanlış ve uyulması mOmkOn olmayan bır ictihaddır.' Çünkü Allah. bir davada kaç tan~ şahidin gerekli' oldugunu açıkca beyan ediyor. ve şöyle buyuruyor ; "...Erkeklerin17..den iki 'şcihid getJrlnlz. Eger ikj erkek o]mazsa~ o takdirde razı ·olabfleeeginiz şahidIerden bir erkekle iki kadın da yeterlidir.. :,,94 tmdi şahitligi ve şahiUer:l.n sayısuu açıkca beyan eden karşısında. tek şahitle ve davaemın yeminiyle hüküm bu ayet vermek mümkün degildir. Tek şAhid ve davacmın yeInini 'hüküm verebilmek için delil sayılamaz. Ayn,ca. bu ayetle iki erkek'veya bır erkek iki kadının şahit olarak dinlenilmesintn. bir davada şüpheyi ortadan kaldıracak eh dogru hareket oldugunu belirtiyor. Çünkü ayette "İşte bu şekilde şahit getirmeniz. Allah yanında. ada.lete daha uygun, şahitlik' için daha dogru ve şüpheye düşmemenize de daha yakııidır,,,95 buyuruluyor. ve'Zeyli. et-Ta'ilk ei-Mugnı ala'd-OarekutnI. Haşim Yernani ue birlikte. rrahkik Abdullah el-Medeni) Kahire. 1966; Beyhald, Sl1nen. IX. 239-40. 92 Beyhalô, SOnen, IX. 240. ' , 93 lbn-i EmIr el-Hac. Takrir. III. 32 ı. 94 Bakara Süresi. ayet; 282. 95 Bakara Suresi, ayet, 282. 268 Diger taraftan bir şfihitle ve davacıIUn yeminiyle hüküm verilecegine1l1şk1ngörüş. meşhur hadise de aykındır. zira Buhari. Müslim ve 'Beyhaki tarafından rtvayet edtlen bır hadisde Hz. Peygamber "Davasun isb8.t iÇin del11ikanıe etmek davacıya. yemin de -inkAr, eden dayalıya düşer'ı96buyumıaktadıi-. Bu hadise karşılık olarak rivayet edilen "Hz. Peygamber bır şahldle ve y~e hüküm-verdi." mealinde ve Müs1fm97 tarafından da rtvayet edilmiş olan bu hadiS' munkatıdır ve hükme esas ahmnamıştır. çünkü Müslim de rtv-Ayet edilen had1slertn bazısı munkatıdır.Aynca bu hadisyukarıda mealliı1 'vereug1m1z ayete de muhaliftır. O halde aUmlerin çoguna göre tek şahit ve davacının yeminiyle hükWn ver1lmez~. ' Had cezalan ile keffAretlerl düşürme hususunda şüphe ve çUgerler1nde mazeret olarak kabul. e<;İ1Jebneeek cehalet bu kısma 'dahildir. Kur'an, meşhur 'hadls veya temaa aylan olmayan ve hakkında kesIn bir delill bWli1lıt18yan ve·içt1had-etmeye müsait veya şüphelt. kOİlularda hatalı ıetihadda bulunmak şüphe kabul edUebileeek cehalete konu olmaktadır. Burada esasen hak1mln şüplle götürecek bır karar vemıesi yeterlidlT. Billndtgi iizere şüphe. kesin olmadıgı halde. kesin bIr şeye ·benzeyendir. Başka bIr ifade ile dognılugu veya' yanlışlıgı kesIn -olarak bilinmeyenŞeydir. Işte bu şüphe sanık lehindedIr. Ve bu yüzden kendisine verilebilecek olanbIr had cezası düşer veya keffaret ortadan kalkar. Bununla ilgili bir tki örnek ~: . 1. Ör.ııek : Adam öldünmiş'olanbir ktmseyi. öldürülenin yakın akrabalanndan biri affetUgl halde. diger! -bilmeden fakat kasıtlı 96 Beyhaki '!lnka:r e~ene_~n gereklr" şeklinde. BuMri, Rehin. 6; MQslım, AktUye, ı. . . 97 MQslJrn. Akdiye. 2 .. 98 Buhm. Keşf, iV, 3,42;tbn-l Emir el·Hac, Takıir. nı. 321-323. 269 - olarak- katili öldürse. bu hakkkendisıde öldürü.hriez. çünkü o, diger akrabanın katili affetugtnı veya a1Jetmestnın kısası düşürdügünü btlmtyorsa. hakkında kısAs uygulanmaz. Zira ikinci katile göre btrincl katilin öldüıiilmeyecegihakkında şüphe söz konusudur. lkinct katil._ kendine aıt bır hak olan kısas uygulamasının. başkalarının affetmesiyle ortadan kalkacagını veya düşeceginl bilinernektedir. Ebü Hanife. İmam Muhammed ve Ebü Yusurun bu görüşüne karşılık İmam Züfer. 1k1ncl katil hakkında k.ısas uygularunası gerekUgını ileri sünnektedırOO. İmdi maktülün yakınlanndan biriItin kat1l1 affetmesi halinde. dıgerlerinin kısas haklarının düşecegi meselesinde fak1hler Ittifak edemedigl için bu konuda lcma vak1olmamamıştır. Bu mesele ihtl1afiı oldugundan. ihtilaf da şüphe dogurdugundan. affedflm1ş bir katili öldüren var1Sin kısas edilemiyecegı kanaatına vanlınaktadır. Çünkü Medlnelt bazı alimler. af ·lle kısasın ortadan kalkmayacagı görüşündedirler. Her ne kadar bu Içtihad dogru degilse de lhtllaf ve şüpheden de uzak deglldir. Zira bu konuda tamamen lttIfak saglanamamış ve öldürütem1yecegine dair lcma da vak1 olmanuştır. Şüpheli bir mesele olarak kalmışlar. Şüphenin oldugu yerde tse had cezası verilemez.· Fakat İmam Züfer'e göre, maktülün yakınlanııdan bIri katili afTetse. fakat digeri bu affı bilmese veya onun affetmesinln karan düşüremiyeceg1n1zannetse ve katili öldürse. kendlsi de kısas edilir. Çünkü onlardan bir1n1n katll1 affetmesi sebebiyle ondan kısas düşmüşdü. Öldüren taraf Ister dtgerin1n affettlginl bOsln. isterse btlmestn bu sübut bulmuş bir affı ortadan kaldıramaz. Mücerred zan onu kısastan kurtaramaz. Asıl katil af sayesınde gerçek bir hayat hakkı k.azaıunış oldugundan onu öldürmek bir cinayettir ve kısası gerektirirıoo. Zira Hz. Peygamber (s.a.v.) de "Şüphel1 durumlarda had cezalarını kaldınnız"IOI buyurmuştur. Dlger bir hadisin meaıi de şöyledir; "Gücünüz yetUgi nisbette müslüman suçlulardan cezalan 99 Serahsl, Muhammed b. Ahmed. Mebsfıt. XXVI. 162-163; el-Kasani. A1auddln. Bedayiu's-Saruiyi. Vii. 248, Buhari. Abdulaziz, Keşfu'l-Esrar. Vi, 343; tbn-l Emir el-Hac. LLL. 325, Es ad , Muhammed, Telhis-ı Usü.ı-ı ftkh. s. 488. ızmir. 1313. 100 BuhaIi. Abdulaziz, Keşful-Es:rilr. IV, 343. İbn-ı 'Emir el-Hac. Takıir. ın.325. 101 Şevkani.,Muhammedb. All. Neylü'l-Evtar, VII. llo-1l ı. 270 , kaldırıniz. Onun için bir çıkar yol varsa. hemen serbest buakınız. Çünkü hüküm veren devlet reiSinm (veya hakimin) yanlışlıkla affetmesi. yanlışlıkla ceza vennestnden daha hayırlıdır"102. 2. Örnek: Bir kimse oruçlu iken kan aldırdıktan sonra oununla orucu bozuldu zannetse ve oıiıcunu bozsa, ona keffllret gerekmez. Sadece yedigi bir orucu kaza eder. Fakat bununla orucunun _bozulmayacagını bildlgi halde yerse keffaı-et ıaZım gelir. çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) "kan alan da kan veren de orucunu bOZmuştur" buyuruyor. Bu konuda farklı naslar l03 bulundugundan. hukukçular da farklı görüşlere sahip olmUşlardır. .Ahmed b. Hanbere göre kan _aldınna orucu bozar. İmam Malik. Ebü Hanife ve: ŞafhYe göre oruç bozulmaz lO4 . İşte bu farklı deliller, kan aldıran klmseyi şüpheli duruma düşörebiltr ve kan aldıran kiİnse orucunun' bozuldugunu zannederek. yiyip içerse ona keffCıret degil. kaza gerekir. Esasen keffarette bir ceza 'söz konusudur. Ce7Al da kasıtlı 61l1ertn karşJ1ıgıdır. - Halbuki orucunun bozuldugunu zannederek yaiıılıp or:ucunu yiyen kimse de kasıt yoktur. Öyleyse burada şüpheli bir durum vardır. Bu şüphe de k.effarete engeldir l05 . 3. Ornek: Bir gayrı müslim. bir İsI.a.m ülkesine geldikten sonra ve haram oldugunu bihneden bu ülkede içkt içse. ona had cezası tatbik edilemez. çünkü o içkinln tslam -ülkesinde haram oldugunu bilmeyebillr. Bilmemesi bir şüphe doguracagından kendisine ceza da vertlmez. Fakat böyle bir kimse zina suçu ışlese kendisine ceza ver1lir. Çünkü Ztna her dlnde haram kılınmış bir Mdtr. o kimse zinanın haram oldugunu bilmedigını Oeri. süremez. Sürse de _ müşlüman olsa 'LO~ Timı1zi. Hudüd. 2. (ıv. 25): ıbn-! Mace. SOnen, Hudiıd. 5. (II. 850). 103 Buhari. Tıb. iL Savm. 32: TIrmizi. 5avm. 60-61; MOslım. Hac. 1 ı. lbn-t Mace. Siyam. 18. (L, 537). 104 Ha:ttabi. Mea1J.mu's-SOn-en. (Sö.nı:D~i Ebi Davud'\a birlikte). II, 770-171. Aynca bkz., TIrmizi. Savın. 60-61, (1ll,144-14Ş); Ebu Davud. Savrn, 28, (II, n~. , 105 BooM, AbdulaziZ, KeşfO'l-Esr.ir, iV~ 344; Sadruşşerta. tavzlh (TelvthIe birltktel. n, 184; ıbn-t Emk el·Hac. Thkrir 111.425. 271 kabul edilemez. Fakat aynı zinamn haram oldugunu bilmedtgini gerçekten 1Sbat ederse yine de bunun şüphe kabul e~esi gerekir. Çü~ü İslam'da hükümler, aI!Cak. ögren.1ldikten ve ögı'ettldikten sonra uygulanır. Bilmiyenler her zaman mazur olurlar. Nitekim Said b. el, Müseyyeb'den gelen bir haberde şöyle deniyor: "Bir adam Yemen'de zina etmiŞti. Durum Hz. ömer'e bildtrildi. Hz. ömer verd1gi cevapta o kimse Allah 'ın zinayı haram" ettigini- b1l1yorsa kendisine ceza vertlmes1n.1, bilmiyorsa ögretilmesini, ögrendikten sonra zina yaparsa cezalandırmaImmemretti. Fakat İslam ülkesinde yaşayan bır Z1mmi müslüman olsa ve içki içse onun hali şüphe olarak kabul edilemez.Çünkü yaşadıgı ülkede içkinJn yasak. oldugunu bilir. Aynca içkJnJn o Ülkede -yasak oldugunu araştınp ögrenmemesi de lehine kabul edilemezl 06. c- Mazeret Kabul Edilebllecek Olan Cehalet Bu cehalet! bazı örneklerle açıklayahm : 1. Ömek: Müslüman olmayan ülkede yaşayan ~ir kimsenm. müslüman olması halinde İslami hükümleri bilmemesi bit cehalettir. Bu bilgistzligi de onun hakkırida mazeret olabilir. çünkü yeni müsluman olan bir kimsenin dini hükümlerin hepsini btimes! veya onlan deımertnden anlaması mumkün degildir. Deımer veya naSıar. her zaman açık. anlaşılabilirve kişiye kolay gelen c1nSten degUtlir. Bu yüzden o kimseye de agır ve anlaşılamazgelebilir. İşte böyle "bır k1mse o ülkede" müslüman olarak kaldlgı ve dini hfikümler de kendisine tebııg edilip ögretilniedigi sürece, bunlardan sorumlu tutulamaz. Mesela böyle bir kimse beş vakit namazın faız olduguIlu bilmese ve bu yüzden namazlannı kılamasa, omeunu tutmasa, zekatıru vennese veya hac farizasını yahut diger fardan yerine getiremese. daha sonra bunlan kaza etmesi gerekmez. Fakat İmam Zıner'e göre. kaza etmesi gerekir. çünkü müslümanlıgı kabul eden kImse kend'1n1 onun farz olan emirler1I1den sorumlu hale getimı1şt1r. Fakat bilgisjzııgi yüzünden onları eda edememiştir. Bu bilgisizlik onların kazasım düşür~mez. Nitekim uyuyakalmış bir kimse, namaz vaktin! geçirse. sonra o namazı kaza eder. Fakat hukukçulann çogu. bilgisjzııgı sebebiyle o killf_senin so'nradan farzları kaza etmlyecegi 106 Buhari, Abdulaziz, KeşfO'l-Esrar, IV, 345, Sadruşşena, Tavzih. 11.184 ; fbn-i,Emir el-Hac. Takrtr. nı, 326. 272 görüşündedırler. Çünkü müsh1man lmayan pir ülkede dini hükümler yaygın degtldir. Fakat müslüman olanlbir ülkede uzun müddet yaşayan bir yabancı, müslüman olsa ve Islam emirlerini yerine getirmese onun bu farzlan kaza etmesi gerekir. Çünkü Isıam ülkesinde d1ni hükümler yaygın oldugundan bilinmesi ve ôgrenilinesl imkAn dahilindedir. tsıami' emir ve yasaklar, insanlara anlatılıp duyurulmadıgı sürece, onlar bunlardan sorumlu deglldirler. Hiç bir mükellef veya muhatab. İslaini emir ve yasakların bütünü olan hükl1mlerl ögrenemedigı müddetçe o' hükümler onlan balılamaz. Sorumlulukta tebl1g etme ve duyurma esastır. Ögretilmeyen, duyurulmayan, yayılmayan her türlü emir. !tiştler hakkında mazeret sayılır. Nitekim haram oldugunu bUmede_n lçki ıçe* hakkında Allah "tman eden ve güzel ameller ışleyenlerin tatdıklaru:lda, üzerleıine hiç bir günah yoktur.. ... ~07 buyuruyor, Yine Kıble, }{a'/beye çevrtlmeden önce, Kudüs'edogru namaz kılanlar hakkında "~lah namazlarınızı asla zayi etmez"ıoB hükmü veriIlyar. Müslüman bir ülkede hemen hemen herkeSin dini hükümleri ögremne ve duyma imkanı olmasına ragtnen. müslüman olmayan bir ülkede ögrenme ve duyma çogu zaman zor, hatta' imkansızdır. Bu bakımdan bl1gJsizlik orada mazeret sayılabilir. Bu hususta hukukçular şu genel ka1dey1 vaz etmişlerdir : "TebIlg edilmeyen, duyurulınayan'emir ve yasaklar insanları hiç bir . zaman bagIamaz. Yayılmarruş ve terkedilmiş her bır emrtn bilinmemesi bır mazeretttr." 109 Dogru olan ve mükeneflerin hallertne uygun Qlan da budur. 2. Örnek: Bir vekil, müvekkili tarafından gıyabında az1edllmiş Oısa, azı habert kendilerine ulaşıncaya kadar vekaJlet yetkisine sahib olur. Vekaletine son verild.Igine dair haber kendisine uIaşıncaya kadar yapmış oldugu tasarruflar, müvekldlinı balılar. Çünkü vekalet azledilinceye kadar devam eder. Eger haberi olun~aya kadar yapmış oldugu işlemler. müvekkill hakkında geçerlt olmaSa, kendisi bundan 107 Mciide Süresi, ayet, 93. 108 Bakara Süresı, ayet. 143. 109 en-Ne8etl. EbO'I-BerekAt. Keşfu'I-Esrro-,lI. 531; BuMriAbdü1aziz. Keşfu'l­ Esrar, IV. 346; Sadruşşerl'a, Tavz1h. LL. 184; lbn-i Erp.1r el-Hac. TakritflI. 327; Emir Padişah, Teyslr. IV, 225. " 213 zarar görür, Yaptıgı alıŞ-veriş gibılşlemler kendı üzerınde kalır. Vekilı vekalet akdiyle baglı oldu~u Için. bu görevden alınıncaya kadar, müvekk1li adına Iş yapmaktadır. Yaptıgl işleronun adınadır ve onu bagIar. O halde azllden haberdar olması gerekir. Haberdar olmasa bu , bilgisizligI bir mazeret olarak kabu1e'd1Ur llO. 3. Omek : Bir kimse, şüfedarı buıundu~u bir gayı1 menkulün duymasa yahut bilmese ve bunu sonradan ögrense bu bilgisizlig! onun şura hakkını düşürmez. GayrimenkulOn satl1dıgll11 ögrendigi andan Itibaren bu hakkını dava yoluyla tster ve alır. İnsan her zaman şufa hakkıbulunan akann hemen saWd.ıgını bilmeyebilir. O anda haberdar olamaması onun hakkını ortadan kaldınnaz.·Bir kimseden bu şekildeki b1lgisizl1gi mazeret olarak kabul edilme~ ev. ·ars'a veya tarla sahibi bundan zarar görür. Çünkü müşteri, başkasının alakalı oldugu bir şeyi satın almaktadır. Aynca şura ile ilgili hadislerden anlıyoruz ki, ortaklar,. komşularının haklanna saygılı olmalıdırlar. Onlan hoş olmayan dunnnlarla karşı saWmış oldugunu karşiya get1rnıemel1dirler111 . . . 4. Örnek : Erginlik çagına gelmemış olan bir kız veya o~lan çocugunu, arnıesi veya babasının vekili y3hut hakım gibi veltsl, dengt olmayan·birtyle veya çok az bir mehlrle evlendirse,' n1ka.h kesin olarak sahfh olmaz. Fakat dengI olan birtyle veya mehr-t misliyle evlendirse nikah baglayıcı olmamak şartıyla sahih olur. Buna göre bu gibi çocuklar, evlendilderi zaman, evlendtrlldIklenn1 blliyodarsa. buluga erdilderi vakit. bilmiyorlarsa. bulugdan sonra evlendirildıklerini ögl'endikten sonra muhayyerdırler; isterlerse evlenmeye razı olurlar, isterlerse muhakeme yoluyla evUligi feshettırırler. Ama bu gibi çocukları kendi babalan veya dedelert, küçükken evlencUrse, akıl balig olduktan sonra. onlar evliligi feshettimlezler. Çünkü baba ve dedelertn çocuklan hakkında kötü ve zararlı şeyler düşünmesi kabul edilemez. Onlara karşı son derece merhametli ve şefkatlidider. Hep 110 e]~Mergtnanı,Alt b.Ebi Bekir, Hidiye,II1, 153; Buhm Abdnlai;iz, Keşfu'lEsrar, IV, 347, Ibn-i Abtdin.Haşiyeto Reddt'I-Muhtar aIa'd-Ourrt'l-Muhtar. IV, 576, ıstanbul, 1260; Bilmen. Hukuk-ı ıslamiye, Vi, 355. III el·KasAni, Bedayi. V. ı 7; Mergtnant, Hidaye, IV. 26: BOOan, Keşfu'l-Esn\r. IV. 348; Nl".sefi. Keşfu'l-E~, II. 532; Bilmen, Hukuki ıslamiye, VI. I4-'n-l Emir el Hac. Ta.kıir, 329. _ 274 onlann menfaat ve ıy1H,giıti gözet1rler. Fakat baba ve dedeler, dikkatstz, kötü huylu. düşük tabiaUı ve tamahkAr olduklan Için çocuklanm dengi olmayan kimselerle evlendlrtrlerse bu evltl1k batIl oImaz: .. II 2 Görülüyor kI, kazuıstek (meseleel) yapısı icabı IsI~m Hukukunda cehaletle llg1lı olarak tek bir kaide veya kanuni bir hüküm belirlemek mümkün görülmüyor... Ancak her meselenin kendine özgü kural~ tesbiti daha kolay görünüyor. Yukarıdaki tesbitIerde hemeri hemen bu dogrultuda olmuştur... _ O halde Islam Hukuku. pre~sip olarak kanunu bllmerneyi mazeret olarak kabul etmektedIr. Bu hususta da mensuplanna kanunu ögrenme mükellefiyeti yüklemekten zIyade (ödev riazariyesi) ön.ce hükümleri onlara duyurma. ögretme ve teb'l1g etme yükümlülügilnü kendI üzerine alır. Özell1k1e yenimüslüman olanlara veya müslüman olaca}4ara hükümlerini ulaştınnadan sorumlu tu {maz. Zaten kanunu bl1memek kazandıncı bir hak degn. sadece· savunmada ileri sünılebilecek olan bIr sebeptir. Yarıt cehalet ısbatta deg1l defide lleri sünileb1lir. "çünkü Kur'an ve Sünnetle sabıt olan dini hükümlere ve hakkında icma vaki olan meselelere cehalet iddIasıyla hIç k1mserun muhalefet etmesi mümkün degildir. Işte böyle ' - bir btlgıs1zllkmeşru bir özür sayılmaz"i 13. Fakat Islami hükümler, bir İsıam ülkesindeherkes tarafından ögrenildiklen, yaygın hale gelerek cemiyette yerleşip istikrar bulduktan sonra, herhangi bir kimse, adı geçen hükümleri bilme~ligini Hen süremez. tıert sürse bile bu. mazeret olarak kabul edilemez. Diger taraftan, herkes tarafından yasak oldugu tabll olarak b1linebilen. adam öldürme, hırstZlık etme. zina fiillni irtUta,b etme, 112 Serahs1, Mebsut, IV, 212; Kasani, Beday1, 11. 238: MergtnanIHidflye. I. 198: 'Buhar!. Keşfu'I-EsT3.T, LV, 349; Nesefi. Keşfıl'l-EsTac, II, 534, Sadruşşerta. Tavzih. II. 185, ıbn-t Emir ei-Hac, Takı1r, ILI. 329; BUmen. Hukukı bıIamiye. Il, 50. i13 Ebu Zehra, Usü1ü'I-F)kh, s. 347. 275 başkalanna karşı zaliInce davranma gibi suçlar. hakkındIl da b1lg1sfzllk mazeret' sebebi olarak kabul edilemez. Bununla birlJkte çok teknik konularda. Ö7.e1 bilgi ve ilgilsteyen nıeseielerde tlert sürülebilir.. niger taraftan çok tenha bölgelerde. yasaklan pilmeyen veya hela1 sayanlar arasınd-a yaşamını sürdürmek. Iletişim araçlanndan ve medeni imkanlardan uzakta bulunmak ve de 1sbat etmek şartıyla bilgisizlik. h~ınet1c1 ve der ediçi bir mazeret sebebi olarak kabul edilebilir kanaat1ndey1z...