MEV Li D lerden Bir Ses: Di uan Edebiyatı ue Balkanlarda Türk Edebiyatı Üzerine Makaleler, Ankara 1997, s. 2ı4-220; Saha Tanınan, "Kılı ç Kuşan­ ma Törenlerinin Eyüp Sultan Külliyesi ile Yakın Çevresine Yansımas ı" , If. Eyüp Sultan Sempozyumu (Tebliğler), istanbul ı998, s. 82; Hüseyin Top, Meuleui Usul ue Adabı, istanbul 200 ı; Feridun Emecen, İlk Osmanlılar ue Batı Anadolu Beylikler Dünyası, istanbul 200 ı , s. ı33-ı49; Nilgün Aç ık, Eski Türk Edebiyalında Meuleuilik Etkisi ue Meuleui Şairleri (do ktora tezi, 2002). Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Sezai Küçük, Meuleuiliğin Son Yüzyılı, istanbul 2003, s. 37 -324 ; H. Zübeyr Koşay, "Mevlevilik'te Matbah Terbiyesi" , TY, sy. 27 ( 19 27). s. 280 -286 ; Ekrem Iş ı n. "istanbul'un Mistik Kültüründe Mevlev!haneler, Yeni Kapı Mevlevihanesi", İstanbul, sy. 4, istanbul ı993, s. ı19-ı3ı; a.mlf .. "Mevlevilik", DBİsl.A, V, 422-430; Resuhi Baykara. "Mevlana Tekkes i Teşkilatı Nasıldı?", Tarih- Coğrafya Dünyası, ll / ı2, istanbul ı959, s. 478-479; H. Ritter. "Neue Litteratur über Maulana Calaluddln RUmi und seinen Order", Oriens, XIII-XIV (ı 96 ı). s. 342354; F. Nafiz Uz! uk, "M evievi Hilafetnameleri", VD, IX (ı 97 ı). s. 384-4ı2; G. W. Gawrych, "Şeyh Galib and Selim 111: Mevlevism and the Nizam-i Cedid", IJTS, IV/1 ( ı 987). s. 9ı-ıı4; Nejat Göyünç. "Osmanlı Devletinde Mevleviler", TTK Bel/elen , LV /2ı3 (ı 99 ı) . s . 352-360; A. Nezih Galitekin. "İsmail Rusühi Ankara vi veRisale-i Muhtasara-i Müfıde-i Usul-i Tarikat-ı Nazenin", Yedi İklim, Vlll/56, istanbul ı994, s. 89-95. !il BARiHÜDA TANRlKORUR MEVLİD ( ..ı.J~I ) İslam edebiyatı ve sanatında Hz. Peygamber'in dönümünde yapılan töreniere verilen isim; bu törenlerde okunmak üzere yazılmış eserlerin ortak adı. doğum yıl L _j Sözlükte "doğum yeri ve zamanı" angelen mevlid kelimesi, Hz. Peygamber'le ilgili asıl kullanımı yanında zamanla tasawuf çevrelerinde Mıs ır başta olmak üzere Arap dünyasında velllerin doğum yıl dönümlerini de kapsayacak şe­ kilde geniş bir anlam kazanmıştır. Mevsim kelimesi de Arap ülkelerinde hem mevlidi hem diğer bayram kutlamalarını ifade eden geniş bir mana taşır. lamına Resul-i Ekrem. İslam tarihçilerinin çogöre Habeşistan'ın Yemen valisi Ebrehe'nin Kabe'yi yıkmak üzere Mekke'ye saldırdığı ve Fil Vak'ası denilen olayın meydana geldiği yıl doğmuştur. Bu hususta görüş ayrılığının bulunmadığı rivayet edilir. Araplar'da "nesi" geleneğini göz önüne alanlara göre bu tarih miladi 569, diğerlerine göre ise 570 veya 571 'dir. Yine genellikle kabul edildiğine göre Reblüğuna lewel ayının 12'sinde ve gündüz dünyaya gelmiştir. O yıl ilkbahar mevsimine rastlayan bu ayın iki, sekiz, on veya on yedinci gününde doğduğuna dair rivayetlerle sabaha karşı dünyaya geldiğine dair rivayetler de vardır (ibn Keslr, I, ı 98-203; Şa­ m!, 1, 40 ı -405; DiA, XI II, 7 ı) Doğumun pazartesi günü olduğu ise daha sahih rivayetlere dayanmaktadır (aş. b k.). Ayrıca doğum gününün miladi takvim e göre 20 Nisan'a denk geldiği söylendiği gibi bunun doğru olmadığını ileri sürenler de bulunmaktadır ( ibn Keslr, I, 20 ı; Şam!, ı. 405) Hz. Peygamber'in sağlığında onun dogibi Hulefa-yi Raşidln dönemiyle Emevl ve Abbas! devirlerinde de mevlidle ilgili bir uygulamaya rastlanmamaktadır. Esasen ilk iki halife zamanında fetih hareketleriyle uğ­ raşılması. son iki halife döneminde iç karı şıklıkların hüküm sürmesi ve Emevl ile Abbas! yönetimlerinde de Resuluilah soyuna destek anlamına gelecek olması sebebiyle böyle bir kutlamaya şartlar uygun değildi. M ısır'da Şii Fatımf Devleti kurulunca. soyundan geldiklerini söyledikleri Hz. Peygamber'in doğum yıl dönümü Mu iz- Li diniilah döneminden (972-975) itibaren resmen kutlanmaya başlanmış­ tır. Bunun yanında Hz. Ali, Fatıma, Hasan. Hüseyin ve o günkü halifenin mevlidleriyle (mevalid-i sitte) receb, şaban ve ramazan aylarındaki kandiller, ramazan ve kurban bayramlarıyla diğer bazı kutlamalar bu dönemde zengin bir şölen geleneği oluş­ turmuştur (bk. ibnü't-Tuveyr, s. 21 1-223). ğum yıldönümü kutlanmadığı Fatımiler zamanındaki törenlerde önceden gerekli hazırlıklar yapılır. reblülevvel ayının 12. gününde sabahtan başla­ mak üzere öğleye kadar 300 tepsi helva kadılkudat ve daidduat başta olmak üzere kurra, hatipler ve diğer görevlilere dağıtılırdı. Halifenin öğle namazını kılması­ nın ardından kadılkudat ve diğer görevliler topluca Ezher Camii'ne gider. burada hatim okunduktan sonra "manzara" adı verilen tören yerine geçerlerdi. Kah ire valisi düzeni sağlamak üzere önceden yerini alırdı. Halife de maiyetiyle birlikte gelir, önce kadılkudatı. ardından sahibülbabı ve daha sonra diğerlerini selamlardı. Tören Kur'an tilavetiyle başlardı; ardından sıra­ sıyla Enver (Hakim), Ezher ve Akmer camileri hatipleri birer hutbe okuyup halife için dua ederlerdi. Bu sırada kurra tilavetini sürdürürdü. Hutbelerden sonra halife törendekileri tekrar selamlayınca resml kutlama tamamlanmış olurdu. Diğer beş mevlid de bu şekilde kutlanırdı (a.g.e., s. 217-21 9; Kalkaşendl, lll , 576; Makrlzl, 1, 433). Bu kutlamaların üst düzey görevlilerin katıldığı bir devlet töreni çerçevesinde yapıldığı ve halkın geniş bir katılımının olmadığı anlaşılmaktadır (Shinar, s. 373). Özellikle Sünni çoğunluğun kutlarnalara iştirak etmediği bilinmektedir (ER, IX, 292). Fatımfler zamanında Hz. Peygamber'in ve Ehl-i beyt'in doğum yıl dönümlerinin kutlanması dini hassasiyet yanın­ da siyasi meşruiyet açısından da önem taşıyordu. Halifeler üzerinde geniş nüfuzu bulunan ve yönetime hakim olan Bedr elCemall'den sonra onun yerinevezir olan oğlu Efdal, Halife Müsta'li-Billah zamanında (ı 094- ı ı Oı) Hz. Hasan ve Hüseyin'in mevlidleri dışındaki dört mevlidi yasaklamış. ancak Efdal'in ölümüyle vezirliğe gelen Me'mun el-Bataihl. Amir- Biahkamillah devrinde 51 7 ( 1123) yılında bu törenleri tekrar başlatmıştır. Eyyubller zamanında birçok bayram ve tören kaldırıldığından mevlide de özen gösterilmediği ve halkın bunu evlerinde kutladığı anlaşılmaktadır. Ancak Selahaddin-i EyyQbl'nin kayınbiraderi Erbil Atabegi Begteginli Muzafferüddin Kökböri (ı ı 90- ı 233) m evli di büyük törenlerle yeniden kutlamaya başlamıştır. Sı bt İbnü'l­ Cevzl'nin bir kutlama sırasında 5000 koyun. 10.000 tavuk, 100 at kesilmiş, 100.000 ta bak yemek ve 30.000 tepsi helva dağıtıldığını kaydetmesi törene katılanların sayısı hakkında bir fikir vermektedir. Ulema ve tasawuf ehlinin ileri gelenleri bu törenlerde hazır bulunur, Kökböri kendilerine hil'atler giydirirve hediyeler verirdi. Sufiler de öğle vaktinden fecre kadar zikir ve sema meclisleri düzenlerdi. Hankahta 800-1 000 kadar sufi toplan ır. Kökböri de aralarında yer alırdı. Her yıl m evli d törenleri için harcanan paranın 300.000 dinarı bulduğu kaydedilmektedir (Mir'atü'z-zaman, Vlll. 681, 683; Süyutı. s. 43-44; Şam!. ı. 439-440) İbn Hallikan muharremden başlamak üzere reblülewel ayına kadar Bağdat. Musul, Cezlre. Sincar. Nusaybin gibi şehirlerle Acem memleketlerinden Erbil'e birçok fakih, sufi, vaiz, kurra ve şairinakın ettiğini belirtir. Törenierin yapılacağı yerde sultan, ümera ve devletin diğer ileri gelenleri için her biri dört veya beş bölümden meydana gelen yirmi kadar ahşap barınak (kubbe) yapılaraksafer ayı başların­ da süslenir, hepsine ayrı ayrı çalgıcı ve şar­ kıcılarla gölge oyunu aynatan gruplar yerleştirilirdi. Kökböri her gün ikindi namazından sonra barınakları dolaşıp halkın da katıldığı eğlenceleri seyrederdi. Hz. Pey- 475 MEVLi D gamber'in doğum günüyle ilgili farklı görüşler sebebiyle bir yıl reblülewelin sekizinde, bir yıl da on ikisinde kutlanan mevlidden iki gün önce çok sayıda kurbanlık hayvan meydana getirilerek kesilir ve kazanlar kaynatılırdı. Mevlid gecesi Erbil Kalesi'nde akşam namazının ardından zikir ve sema meclisi düzenlenir, sultan da mum alayı ile hankaha gelirdi. Hil'atler mevlid sabahı süfilerin elleri üzerinde kaleden hankaha getirilir, ayan ve ha l kın hazır bulunduğu geniş bir meydanda ordu geçit resmi yapar, vaaz verilir, bu sıra­ da hil'atler dağıtılır, yemekler yenirdi. Akşam yine hankahta zikir ve sema meclisi düzenlenirdi. Sona eren kutlamaların ardından misafirler memleketlerine dönmeye başiardı ( Vefeyat, IV, 117-119; Shinar, s. 374ı. Endülüslü muhaddis ve tarihçi İbn Dihye ei-Kelbl. 604 (1207) yılın­ da Erbil'e uğradığında Hz. Peygamber'in doğum yıl dönümünün büyük törenlerle kutlandığını görünce et-Tenvir ii mevlidi's-sirdci'l-münir adlı eserini yazarak Muzafferüddin Kökböri'ye takdim etmiş. Kökböri de kendisine 1000 dinar ihsanda bulunmuştur (İbn Hallikan, lll, 449-450; SüyOtT, S. 42-43ı. Kökböri zamanındaki kutlamaların Fatımller'den farklı olarak hazırlıklarıyla birlikte uzun bir zaman dilimine yayıldığı, bir şenlik havası içinde halkın geniş katılı­ mıyla gerçekleştiği ve merasimlerde özellikle tarikat mensuplarının rolü dikkat çekmektedir. Ebü Şame ei-Makdisl, mevlid kutlamasını ilk önce Musullu süfi Ömer b. Muhammed ei-Mella'ın kendi zaviyesinde yaptığını. Kökböri'nin de bunu örnek alarak m evli d törenlerini başiattığını belirtir ki (ei-Ba'iş, s. 96; Şam! , ı. 443ı bu husus söz konusu törenlerde tasawuf erbabının rolünü de açıklar. Mevlid uygulamasını ilk defa Kökböri'nin başlattığına dair bazı kaynaklarda zikredilen görüş ise (SüyOtT, s. 42; Şam!, ı. 439ı bu kutlamaların geniş katılımit özelliğinden kaynaklanmış olmalıdır. Endülüslü seyyah İbn Cübeyr. 579'da ( 1183 ı Mekke'de gördüklerini anlatırken ResOl-i Ekrem'in doğum yıl dönümünde doğduğu evin ziyarete açıldığını belirtir ( er-Ri/:ıle, s. 92; Mekke'deki kutlamalar için ayrıca bk. Kaptein, LXIX/2 [ 1992], s. 193203ı. Bu ev daha önce Harünürreşld'in annesi Hayzüran tarafından tamir ettirilip mescide çevrilmişti (İbn Keslr, I, 2ooı. Memlükler döneminde Mı sır'da mevlid kutlamaları bütün ihtişamıyla devam etmiştir. Reblülewel ayının girişinden itibaren başlatılan kutlamalar sırasında do- 476 nanma mensupları tarafından Kahire Kalesi' nde kurulan tören çadırı en güzel kumaşlardan yapılır. içine değerli yaygılar serilir, koltuklar konurdu . Mevlid günü ikindi namazından sonra Mısır Abbas! halifesi, dört mezhebin başkadıları , ilim ve tasawuf ehli, emirler ve kumandanlar, devlet adamları, halkın ileri gelenleri, komşu ülkelerden gelen temsilciler kaleye gelerek tören çadırındaki yerlerini alır­ lardı. önce Kur'an tilavet edilir, ardından vaazlar verilir, tarikat mensupları tarafın­ dan zikir ve evradlar okunur, daha sonra yemek yen irdi. Bu sırada sultana tebrikler sunulur, o da devlet ricalin e, ulema ve tasawuf ehline hil'at ve hediyeler verir, muhtaçlara da sadaka dağıtılırdı. Bu dönemde en muhteşem törenierin ei-Melikü'l-Eşref Kayıtbay zamanında ( 14681496 ı yapıldığı kaydedilmektedir. Memlükler'den itibaren başta Ahmed el-Bedevi ve İbrahim ed-Desüki gibi bölgenin tanınmış velileri olmak üzere diğer önde gelen şahsiyetlerin doğum yıl dönümleri için de mevlid terimi kullanılma­ ya başlanmiştır (Geoffroy, s. ıo6ı. Çoğu­ nun ölüm tarihi bilinmediğinden bu mevlid törenlerinin önemli bir kısmı velllerin ölüm yıl dönümünde yapılırdı. Velinin şah­ siyetine bağlı olarak törenler bir gece, bir gün, bir hafta veya sekiz gün devam ettiği gibi bir kısmı küçük bir semtte yah utyerleşim merkezinde, bazıları da büyük şehirlerde ve bölgesel çapta icra edilirdi. Mesela Ahmed el-Bedevi'nin ranta'daki mevlidi, tarikat mensuplarının uzak memleketlerden gelerek katıldıkları en kalabalık merasimlerden biriydi (Winter, s. ı 79-180 ı. Evliya Çelebi, başta Ahmed ei-Bedevl. İbrahim ed-Desüki, İbrahim Gülşenlve İmam Şafii'nin mevlidleri olmak üzere birçok mevlid hakkında bilgi vermektedir (Seyahatname, X, 463-476ı . Mevlid sahibinin kişiliği, kutlamaların mahiyeti vb. sebeplerle töreniere katılanla­ rın özellikleri de farklılık arzediyordu. İ Imi kişiliği ağır basan şahsiyetlerin mevlidine özellikle u lema. katılırken mesela süfi şair İbnü'l-Farız'ın mevlidinde daha çok fakir kesimler, İbrahim Gülşenl'nin mevlidinde ise Türkler başta olmak üzere seçkinler bulunmuştu (Winter, s. 180). Mı­ sır'da Fransız hakimiyeti döneminde Nakibüleşraf Halil ei-Bekrl'nin evinde mevlid kutlamalarının yapıldığı ve Napolyon'un bunlara katıldığı belirtilmektedir (Abdurrahman er-Rafil, s. 254-255). Eski ihtişamını ve resmi desteğini kaybetmiş olsa da bu mevlid törenleri günümüzde de devam etmektedir. Kuzey Afrika'da (Mağribı önceleri mevlid kutlama adeti yokken bunlar ilk defa kadı ve muhaddis Ebü'I-Abbas Ahmed b. Muhammed b. Hüseyin es-Sebtl ei-Azefi ( ö. 633/1236ı tarafından halkın hıristiyan bayramlarını kutlamasını önlemek amaicra edilmeye başlanmıştır. Azefi'nin yazmaya başlayıp tamamlayamadığı edDürrü '1-muna:,ı::,ı:am ii mevlidi'n-nebiyyi'l-mu'a:.ı;:.ı;am adlı eserini oğl u ve Sebte hakimi Ebü'I-Kasım Muhammed b . Ahmed ei-Azefi ikmal etmiştir (Makkar!, I, 39, 243; II, 374-376; Ef2 Suppl. [İng.], s. III ı. Bu devirde özel bir ilgi gösterilen uy. gulama zamanla Kuzey Afrika ve Endülüs'te yaygınlık kazanmış. hükümdarlar ve yöneticiler mevlid kutlarnalarına büyük önem vermiştir. Mevlidin ilk defa Fas Sa'dller Su ltanı Ebü'I-Abbas Ahmed el-MansOr zamanında ( 1578-1603ı resmi bayram olarak kutlanmaya başlandığına dair bilgi (Ali ei-CündT, s. l41 ı yanlış olup bu hata Makkarl'ye atıf yapılmasından da anlaşı­ lacağı üzere isim benzerliğinden kaynaklan mıştır. Nitekim Makkarl daha önce Merini Hükümdan EbO İnan ( 1348-13 58 ı tarafından her yıl mevlid kutlamaları yapıldığını (Ezharü'r-riyaz, 1, 39), Cezayir'de Abdülvadller (ZeyyanTier) Hükümdan ll. Ebu Hammü Musa b. Yusuf'tan ( I3591389ı söz edilirken onun zamanında ve daha önce Mağrib ve Endülüs hükümdarlarının mevlid kutlarnalarına özen gösterdiklerini kaydetmektedir (a.g.e., I, 243ı. AncakAhmed el-MansOr'un başşehir Merakeş'te mevlidi Eyyübller döneminde Erbil' de yapıldığı gibi görkemli törenlerle kutladığı (FiştaiT, s. 235-252; İfrenl, s. 145157; Shinar, s. 378 - 38oı . bu konuda Osmanlılar ' a özendiği ve hatta soyundan geldiklerini söyledikleri Hz. Peygamber'in mevlidine onlardan daha çok önem verdiğini göstermeye çalıştığı (İbrahim Harekat, s. 259), Ebü HarnınO'nun da kutlamaları son derece gösterişli tören ve eğ­ lencelerle yaptığı , kendisinin her yıl ResOl-i Ekrem'i öven ve ilk defa bu törenler sırasında okunan bir kaside yazdığı bilinmektedir (Makkar!, 1, 243-245ı. Alevller hanedanına mensup hükümdarlardan Mevlay Abdurrahman ( 1822-1859ı ve Mevlay Hasan'ın da (1873-1894ı gösterişli kutlamalar düzenledikleri kaydedilir (Shinar, s. 381-382ı. Fatımller'de olduğu gibi Fas'taki Sa'dller ve Alevller gibi şerif sülalesinden gelen hükümdarlar için de mevlid kutlamaları aynı zamanda siyasi bir prestü unsuruydu. Mevlid kutlamaları, Malikifukahasının sert muhalefeti sebebiyle Tunus'ta Hafsller sarayında Fas'cıyla MEVLi D takinden yaklaşık bir asır sonra Sultan EbO Faris Abdülaiiz el-Mütevekkil devrinde (1394-1434) yapılabilmiştir (Shinar, s. 394; bu ülkede çeşitli dönemlerdeki kutlamalar için bk. Muhammed b. el-Hoca, s. 236-246) Özellikle Tunus'ta Osmanlı hakimiyetindeki son beylik olan Hüseynller zamanında Osmanlılar örnek alınarak mevlid bir devlet törenine dönüştürül­ müştür. Tunus'ta Fransız işgali döneminde bu kutlamalar devam etmiş , hatta sömürge valisi de töreniere katılmıştır (Kavas, s. 563). Osmanlı hükümdan lll. Murad. 996 (1588) yılında merasimle mevlid kutlamalarını başiatmakla birlikte resmi olmasa da Osmanlı Devleti'nde kutlamaların bundan önceki dönemlerde de yapıldığı, bilinmektedir. Sultan Ahmed Camii'ndeki kutlamalarda padişah. sadrazam. şey­ hülislam, vezirler. Anadolu ve Rumeli kazaskerleri. diğer mülki" ve askeri erkan la ulema resmi kıyafetleriyle hazır bulunurdu (aş. bk.). Balkanlar'ın fethiyle birlikte bu coğrafyada da mevlid törenleri yapıl­ maya başlanmış olmalıdır. Zira Saraybosna'daki Gazi Hüsrev Bey Camii'nin 938 (1531) tarihli vakfiyesinde mevlid için yıl­ da 300 dirhem tahsisat ayrıldığı görülmekte, bölgedeki diğer camilere ait vakfiyelerde veya şahsi vasiyetnamelerde de benzeri kayıtlara rastlanmaktadır (Okiç, sy ı 119761. s. 23, 36-37) Eyüp Sabri Paşa'nın kaydettiğine göre Reblülewelin 12'si Medine'de resmi tatil olup kaleden toplar atılır ve o gün dükkanlar açılmazdı. insanlar güzel elbiseler giyerek dolaşır ve birbirini tebrik eder. bu gece Mescid-i Nebevl'de ihya edilirdi. Sabaha karşı Bab-ı Nisa önünde toplanılır. burada kurulan kürsü üzerinde güneşin doğmasıyla birlikte beş hatipten ilki bir hadis okuyup padişah için dua eder. diğerleri sırasıyla mevlidin viladet. rada ve hicret bahirlerini okurlar, sonuncusu dua ederdi. Daha sonra halk ikram edilen şer­ beti içip dağılırdı (Mir'atü 'l-Haremeyn, ll, 101-102). Mevlid kutlaması1910yılından itibaren Osmanlı Devleti'nde resmi bayramiara dahil ediidiyse de Cumhuriyet'in ilanından sonra kaldırılmıştır. Osmanlı­ lar'dan günümüze uzanan mevlid geleneğinde törenler büyük bir ciddiyetle yerine getirilirken Mısır ve Kuzey Afrika gibi bölgelerde görülen ve dini ölçüleri zedeleyen uygulamalardan titizlikle kaçınılmıştır. Günümüzde mevlid, Suudi Arabistan hariç Kuzey Afrika'dan Endonezya'ya kadar islam ülkelerinde -bazılarında resmi, bazılarında gayri resmi olarak- yaygın bi- çimde kutlanmaktadır. Türkiye'de yalnız ramazan ve kurban bayramları resmi bayram kabul edilmekte, gerek mevlid gerek diğer mübarek gün ve geceler münasebetiyle camilerde, evlerde ibadet actabı içinde Kur'an-ı Kerim, Süleyman Çelebi'nin mevlidi, kaside ve ilahiler okunmaktadır. Son yıllarda Diyanet işleri Baş­ kanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı'nın ortaklaşa düzenlemesiyle Hz. Peygamber'in mevlidi "Kutlu Doğum Haftası" adıyla Türkiye'de, Türk dünyasında ve Balkanlar'da çok yönlü etkinliklerle kutlanmaktadır. Mevlid kutlamaları sırasında ResOl-i Ekrem'in doğumunu anlatan, bu vesileyle methini de içeren ve genel olarak "mevlid", Kuzey Afrika'da ise "mevlidiyye" olarak anılan şiirlerin okunması gelenek halini almıştır. Bunların en meşhurları arasında Arap dünyasında Ka'b b. Züheyr'in Kaşidetü'l-bürde'si; Büsiri'nin aynı adla da anılan el-Kevakibü'd-dürriyye ii med]Ji {tayri'l-beriyye ve el-Kaşide ­ tü'l-hem ziyye'si ile Şemseddin ibnü'lCezerl'nin Mevlidü 'n-nebi, Ca'fer b. Hasan el- Serzenci'nin el-'hdü '1-cevher' i (Mevlidü 'n-nebi); Türk dünyasında Süleyman Çelebi'nin Vesiletü'n-necdt'ı anıla­ bilir. Ayrıca mevlid kutlamalarında okunmak üzere Arapça yazılmış yüzlerce şiirle Büsiri ve Serzenci'nin eserlerinin çeşitli dillere yapılan tercümeleri yanında diğer müslüman milletierin dillerinde de birçok mevlid kaleme alınmıştır. Fıkhi Hükmü. Hz. Peygamber zamanın­ da ve ondan sonraki birkaç asır boyunca kutlanmayan mevlidin dini açıdan meşru­ iyeti ulema arasında tartışılmıştır. Maliki fakihi ibnü'l-Hac el-Abderl (ö. 737/1336) bid'at konularına geniş yer verdiği elMed{tal adlı eserinde mevlidin ResOluilah devrinde ve ona son derece bağlı olan ashap ve tabiln (Selef) zamanında kutlanmad ığını , dolayıs ıyla bid'at ol d uğunu söyleyerek mevcut uygulamalara şiddetle karşı çıkar. Ayrıca kutlamalar sırasında kı­ raat, zikir ve ibadet yanında çalgı çalınıp şarkı söylenmesinin , kadın ve erkeklerin bir arada bulunmasının da dinin yasakladığı hususlar olduğunu anlatır ve mevlidin harama vesile kılındığını belirtir. ibadet yapılması. ziyafet verilmesi. hadis vb. oku n ması halinde bile bunların mevlid niyetiyle icrasının bid'at olduğunu kaydeden ibnü'l-Hac buna karşılık kutlama niyeti taşımaksızın oruç tutulmasını ve Hz. Peygamber'in doğduğu bu ayın saygınlı­ ğına uygun davranılmasını tavsiye eder (ll, 2-33) ibnü' l-Hacc'ın çağdaşı olan bir diğer bir Maliki alimi Taceddin Ömer b. Ali el-Lahml el -Fakihanl de mevlidi bid ' at-ı seyyie kabul ederek ona karşı çıkmış ve el-Mevrid fi'l-keldm 'ala 'ameli'l-mevlid adıyla bir risale kaleme almıştır. VenşeriSı. sonraki Maliki ulemasından mevlide karşı çı­ kanların görüşlerine yer verirken genellikle olumsuz uygulama örneklerine atıfta bulunmuştur (el-Mi'yarü '1-mu'rib, ı . ı 60161; VII , 99-1 O1; IX, 252). ibn MerzOk elHatlb, mevlid konusunda Mağrib ulemasının olumlu ve olumsuz yönde iki yaklaşımda bulunduğunu . bu gecede iyi arnellerde bulunup kötü davranışlardan sakın­ manın en uygun tavır olduğunu belirtir (Ahmed Baba et-Tinbüktl, s. 296-297). Mevlid gecesinin mi Kadir gecesinin mi daha üstün olduğu konusundaki tartış­ mada ibn MerzOk'un ilkini tercih ettiği kaydedilir ki (Venşerisl , VIII , 255 ; bu konuda ayrıca b k. Muhammad Ha dj- Sadok, ll , 279-280) kendisi bu görüşünü açıkladığı bir de risale yazmıştır (a ş. bk.). Bid'atları hasene ve seyyie diye ikiye ayırmayan ibn Teymiyye (el-Fetava'l-kübra, ı . 372) . onu takip eden Vehhabl uleması ve Muhammed Abduh gibi çağdaş ıslahatçı alimler de mevlid kutlarnalarına karşı çıkmışlar­ dır. M. Reşld Rıza. Mısır'da mevlidlerde görülen çirkin uygulamaları eleştirir ve ulemayı bu konuda sessiz kalmaları yüzünden kınar. Bununla birlikte mevlid kutlamasının bizzat kendisine değil bu vesileyle işlenen kötülüklere karşı olduğu­ nu belirtir ve bu uygulamalardan kurtu luş yollarını gösterir (bk. bibl) . Vehhabl geleneğine mensup çağdaş alimlerden Suudi Arabistan müftüsü Muhammed b. ibrahim Ali Şeyh. Abdülazlz b. Abdullah b. Baz. Hammüd b. Abdullah et-Tüveycirl gibi şahsiyetler her çeşit mevlid kutlamasına karşı çıkarak bu konuda risaleler kaleme almışlardır (Resa'il fi /:ıükmi'L-il:ı­ tifal bi'l-mevlidi'n-nebevf, 1-11, Ri ya d ı 419/ 1998) . Kuzey Afrika'da Cezayi r gibi bazı ülkelerde ıslahatçı alimler mevlidin geleneksel şeklini eleştirmişlerse de yeni nesillerde inanç ve milli şuuru n güçlenmesi için mevlidi yeni birtakım etkinliklerle kutlama yolunu benimsemişlerdir (Shinar, s. 400 vd .). EbO Şame el-Makdisl (ö 665/ 1267). ibn Abbad en-Nefzl er-Rundl, Şemseddin ibnü'l-Cezerl, ibn Nasırüddin ed - Dımaşki, ibn Hacer el-Askalanl, ibn Hacer el-Heyteml, Şemseddin es-Sehfıvl. Celaleddin es-SüyOtl, Şehabeddin Ahmed b. Muhammed el-Kastallanl ve Muhammed b. YOsuf eş-Şaml gibi alimler ise Hz. Pey- 477 MEVLi D gamber'in dünyaya gelmesi sebebiyle sevinmenin, onun doğum günü münasebetiyle muhtaçlara yardımda bulunmanın. ResGl-i Ekrem'e dair şiirler okumanın. güzel elbiseler giyerek sevinç gösterisinde bu l unmanın birer güzel amel olduğunu. dolayısıyla mevlid kutlamalarının bid'at-ı hasene sayılması. halk arasında görülen ve dinen hoş karşılanma­ yan davranışların bundan ayrı düşünüle­ rek önlenmesi gerektiğini belirtmişlerdir (Şam i, ı. 439-454; Ali ei-Cündt, s. 129-133) SüyGtl, Jjüsnü'l-ma]Jşid ti'ameli'l-mevlid adlı risalesinde ibnü'I-Hac ile Fakihant'nin eleştirilerine cevap verir ve yukarı­ da adı geçen alimlerden bazılarının görüşleriyle kendi kanaatini destekler. Bu alimiere göre Hz. Peygamber kendisine pazartesi günü oruç tutmanın fazileti sorulduğunda, "Bu benim doğdu­ ğum ve bana vahiy indirilen gündür" diyerek (Müsned, V. 297, 299; Müslim, "Şı­ yam", 197; EbO DavOd, "Şavm ", 54) bir bakıma bugüne önem atfetmiştir. Resul-i Ekrem. Medine'de yahudilerin 1O muharremde oruç tuttuğunu görünce sebebini sormuş. onların bunun Firavun'un boğulduğu ve Hz. Musa'nın kurtulduğu gün olduğunu söylemeleri üzerine kendisinin bunu yapmaya daha layık olduğunu belirterek oruç tutmuş ve ashaba da oruç tutmalarını tavsiye etmiştir (Buhar!, "Şavm", 69; Müslim, "Şıyam", 127-128). Bu husus, belli bir günde bir nimete nail olma veya beladan kurtulma sebebiyle o günü anma ve şükür nişanesi olarak salih arnellerde bulunmanın iyi bir davranış olduğu­ nu gösterir (Şam!. ı. 444 ). Sehavt de hı­ ristiyanların kendi peygamberlerinin doğum gününü büyük bir bayram halinde kutladıklarını belirterek müslümanların böyle bir kutlamaya daha layık olduklarını söyler (et-Tibrü'l-m esbuk, s. 14) . Mevlid kutlarnalarına olumlu bakan alimler, kendisine Hz. Peygamber'in doğum haberini getiren Süveybe adlı kölesini azat eden EbG Leheb'in. ölümünden sonra ailesinden biri tarafından rüyada görülerek bu davranışı sebebiyle her pazartesi gecesi azabının hafifletildiğini ona söylediğine dair bir haberi (BuharT, "Nikal:ı". 20; Şam!. ı. 444-445). ayrıca içinde Resulullah'a vahiy indirildiğİnden Kur'an'da Kadir gecesine atfedilen önemin bütün insanlığa rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber'in dünyaya geldiği gün için öncelikle geçerli olacağı hususunu da görüşlerine dayanak olarak gösterirler (Muhammad Hadj-Sadok, ll, 278-279) . 478 Ancak iman etmeden ölenlerin bütün arnellerinin ahirette boşa gideceği ne dair ayetlerin (ei-Maide 5/5; ei-En'am 6/88; Hud 11/16) delil gösterilmesi yanında rüya üzerine hüküm dayandırılamayacağı ve Kadir gecesinin önemi hakkındaki ilahi teyidin mevlid hakkında söz konusu olmadığ ı ileri sürülerek bu gerekçelere karşı Fethullah b. Ebu Bekir el-Bennanl. Fet}Jullah ii mevlidi {].ayri {J.al]Jillah; J. W. McPherson, The Moulids of Egypt(Cairo 1941 ); Gustave Edmund von Grunebaum. Muhammadan Festivals (London 1976); Nico Kaptein. Muhammad's Birthday Festival (Leyde 1993). çıkılmıştır. Müsned, V, 297, 299 ; Buharl, " Şavm" , 69, 20; Müslim. "Şıya m", 127 - 128, 197; Ebü Davüd, "Şavm", 54; İbn Cübeyr. er-Ril;ıle, Kahire 1400/1980, s. 91-92; İbnü 't-1\ıveyr, Nüzhetü '1-mu~leteyn fi ai]bari 'd -devleteyn (nşr. Eymen Fuad Seyyid ). Stuttgart 1412/1992, s. 211-223; S ı bt ibnü 'I-Cevzl. Mir'atü'z-zaman, VIII , 681, 683; Ebu Şam e ei-Makdisl. e l- Ba'iş 'ala inkari 'l-bida' ve'l-l;ıavadiş (nş[ Meşhur Hasan Selman). Riyad 1410/1990, s. 95-96; İbn Hallikan. Ve{eyat, lll, 449-450; IV, 117 -119; ibn Teymiyye , el-Fetava '1-kübra, Kahire 1384/1965, 1, 372; ibnü'I-Hac ei-Abderl, el-Medf:!al, Kahire 1401 / 1981 , ll, 2-33; İbn Keslr. es-Sire, 1, 198203; İbn Hacer ei-Heyteml. el-Fetava '1-/:ıadişiy­ ye, Beyrut, ts., s. 150; Kalkaşendl. Şubl;ıu'l-a'şa (Şemseddin). lll, 576; Makrlzl, e l-ljıtat, 1, 432433; ll, 290, 291; Sehavl, et-Tib rü'l-mesbük, Kahire, ts., s. 13-14; Süyütl.ljüsn ü 'l-ma~şid{f 'ameli'l-mevlid(n ş r. Mu stafa Abdü lkadir Ata). Beyrut 1405/1985; Venşerlsl, el-Mi'yarü 'l-mu'rib(n ş r. Muhammed Haccl). Beyrut 1401 / 1981 , 1, 160-161; VII, 99-101; VIII, 255; IX, 252; XII, 48-49; Şamı . Sübülü'l-hüda, ı , 401-408,439454; Fiştall. Menahilil'ş-şafa (n şr. Abdülkerlm Küreyyim), Ra bat 1972, s . 235-252; Ahmed Baba et-Tinbüktl. Neylü'l-ibtihac, Trablus 1408/ 1989, s. 296-297; Makkarl. Ezharü 'r-riytı2:(nş[ Said Ahmed A'rab v.dğr.). Rabat 1398/1978, 1, 39, 243-245; ll, 374-376; Evliya Çelebi, Seyahatname, X, 463-476; ifrenl. Nüzhetü'l-l;ıadi bi-ai]bari mülüki'l-~arni'l-1.1adi(n ş r. O. Houdas). Paris 1888, s. 145-157; Cebertl. 'Aca'ibü'l-aşar (Bulak), I, 220; lll, 39-40; IV, 3; Teşrifat-ı Kadime, s. 2-10; Mir'atü'l-Haremeyn, ll, 101-102; Muhammad Hadj-Sadok, " Le mav lid d 'apres le mufti-po ete d'Alger ıbn Ammar", Melanges Louis Massignon, Damas 1957, ll, 269-292; P. Shinar. "Traditional and Reformist Mawlid Celebrations in the Maghrib", Studies in Memory o{Gaston Wiet (ed. Myrian Rosen-Ayalon). Jerusalem 1977, s. 371-413; Necla Pekolcay, f\1evlid, istanbul 1980, s. 19-33; Abdurrahman er-Rafil. Tarfi]u 'l-l;ıareketi'l-~aumiyy e ve tetauvüru ni?ami'l-l;ıükm {f Mışr, Kahire 1401/1981, s. 254255; Kamil Toygar. "Türkiye'de Mevlid Çevresinde Meydana Gelen Folklorik Unsurlar" , ll. Milletlerarası Türk Falklor Kongresi Bildirileri, Ankara 1982, IV, 517-534; Ali ei-Cündl, Nefl:ıu'l­ ezhar {1 mevlidi'l-mui]tar, Kahire 1406/1985; Muhammed b. el-Hoca, Şa{al;ıat min tarii]i Tünis (nşr. Hammad! es-Sa hill- e\-Cllanl b. Yahya). Beyrut 1986, s. 236-246; İbrahim Harekat. esSiyase ue'l-müctema' fi 'l-'aşri 's-Sa'df, Darülbeyza 1408/1987, s. 259; M. Winter. Egyptian Society underOttoman Rule: 1517-1798, London 1992, s. 175-184; E. Geoffroy, Le sou{isme en Egypte et en Syrie sousles demiers mamelouks et /es premiers ottomans, Damas 1995, s. 105-107; ismail b. Muhammed ei-Ensarl, el~avlü'l-faşl {1 l;ıükmi'l-il;ıti{al bi-mevlidi i]ayri'rrüsül, Riyad 1416/1995; Resa'il {1 l;ıükmi'l-i/:ı- Mevlide karşı olan alimierin bu yaklaşımlarında kendi zaman l arındaki kutlamalarda görülen olumsuz davranışların büyük rolü vardır. ibnü'I-Hacc'ın Mısır'­ daki uygulamalara yaptığı atıflar yanın­ da tarihçi Cebertt'nin (ö. 1240/ 1825) kendi zamanındaki mevlid kutlamalarının evliyanın kabirierini ziyaret yanında ticaret. gezi ve eğlence gibi amaçlar taşıdığını ('Aca'ibü ' i-aşar, ıv. 3). her meşrepten bid'at ve tarikat ehlinin katıldığı törenlerde şiir, zikir ve çalgı seslerinin birbirine karıştığını, camiierin adeta alışveriş. sohbet, oyun ve eğlence mekanı haline getirildiğini. bu mekanların yeniJip içilen şey­ lerle kirletildiğini, erkeklerle kadınlar arasında hoş olmayan davranışlar görüldüğünü belirtmesi de (a.g.e., lll, 39-40) ulemanın Mısır'da mevlid kutlamaları konusundaki eleştirilerini haklı çıkaracak mahiyettediL Hatta Cebertl. Şeyh Abdülvehhab b. Abdüsselam el-Afifi'nin mevlidinden söz ederken çevredeki şehirlerden gelen bazı kimselerin her türlü fuhşu irtikap ettiklerini. ulemanın ve önde gelen şahsiyetlerin bun lara karşı çıkmadan kutlarnalara katılmasının onay anlamı taşıyacağını belirterek onları ağır şekilde eleştirir (a.g.e., 1, 220) . Mevlidin dini hükmünden ve mevlid bahseden müstakil eserlerden bazıları şunlardır: ibn Dihye elKelbl. et-Tenvir ii mevlidi's-siraci'l-münir; Taceddin ömer b. Ali el-Fakihanl, elMevrid fi'l-kelam 'aJQ 'ameli'l-mevlid; Ebü'l - Kasım el-Azefi, ed-Dürrü'l -muna:;:;:;:;am ii mevlidi'n-nebiyyi'l-mu'a:;:;:;:;am; ibn Merzuk el-Hatlb. Cene'l-cenneteyn ii şerefi (fa2li)'l-leyleteyn (mevlid ve Kadir geceleri hakkındadır); ibn Nasırüddin ed - Dımaşki, e l -Mevridü'ş-şadi ii mevlidi'l-hadi ve bunun muhtasarı el-Laf:;:;ü'r-ra'* ii mevlidi {J.ayri'l-{J.alc1'i}J; ibn Hacer el-Heyteml. Mevlidü'n-nebi; Süyutl. Jjüsnü'l-ma]Jşid ti'ameli'l-mevlid; Muhammed b. Ahmed el-Kastallanl. İt­ }Jatü 'r-ruvat bi-?,ikri'l-mevlid ve'l-vefat; Şemseddin es-Sehavl, el-Fa{J.rü'l-'alevi fi'l-mevlidi'n -nebevi; Ali el-Karl. elMevridü'r-revi fi'l-mevlidi'n -nebevi; kutlama l arından BİBLİYOGRAFYA : "NikaJ:ı", MEVLi D tifal bi'l-meulidi'n-nebeui, Riyad 1419/1998, 1-11 ; Reşid Rıza, "el-Mevalid ev el-me'ari.Z", elMenar, 1/5, Kahire 1315-16, s. 79-87; a.mlf., "Münkeratü'l-mevalid", a.e.,l/6 , s . 93-101; a.mlf., "Keyfe's-sebil", a.e., 1/7, s. 112-119; M. Tayyib Okiç, "Çeşitli Dillerde Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidinin Tercemeleri", İİFD, sy. 1, Ankara 1976, s. 17-78; N. Kaptein. "Materials for the History of the Prophet Muhammad's Birthday", /si., LXIX/2 (1992), s. 193-203; Y. Frenkel, "Mav!id al-Nabi at the Court of Sultan AJ:ımad al-Manşür al-Sa'di", Jerusalem Studies in Arabic and Islam, XIX, Jerusalem 1995, s. I 57 -172; A. Schussman. "The Legitimacy and Nature of Mav!id al-Nabi (Analysis of a Fatwa)", lslamic Law and Society, V/2, Leiden 1998, s. 2I4-234; Ahmet Kavas, "Afrika'da Mevlid Kutlamaları " , Diyanet ilmi Dergi, Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) özel sayısı, Ankara 2000, s. 559-574; H. Fuchs- Necla Pekolcay, "Mevlid", İA, VIII, 17 I -176; H. Fuchs- [E de Jong], "Mawlid", EF (ing.). VI, 895-897; J. Knappert. "Mawlid", a.e., VI, 897 ; J . D. Latham, '"Azafi", E/ 2 Suppl. (ing.). s. I 1 I; D. F. Eickelman. "Mawlid", ER, IX, 292-293; Fadwa El Guindi. "Mawlid" , The Oxford Encyclopedia of the Modern Islami c World, New York I995, lll, 79-82; Mustafa Fayda, "Fil Vak'ası", DİA, XII I, 71. li] Osmanlılar'da AHMET ÖZEL Mevlid Törenleri . Os- Hz. Peygamber'in dogünü kabul edilen 12 Reblülewel'de düzenlenen törenierin başlangıcı hakkın­ da kesin bilgi yoktur. Bazı vakfiyelerdeki kayıtlardan hareketle bunu Osman Gazi'ye kadar götürenler varsa da (Ali Seydi Bey, s. 15 ı) genel görüş, bu törenierin Kanuni Sultan Süleyman döneminden itibaren saray protokolünde yer almaya baş­ ladığı ve lll. M ur ad zamanında tamamen resmlleştiği şeklindedir. Selanikl'nin kaydına göre, Sigetvar seferisırasında (974/ ı 566) Kanuni Sultan Süleyman'ın vefatı­ nın saklanmaya çalışıldığı bir ortamda padi şahın atağında 12 Reblülewel gecesi mevlid okunmuş, ertesi gece de sadrazamın çadırında tekrarlanmıştır (Tarih, s. 36). Yine Selanikl'den, 12 Reblülewel 996'da (ı o Şubat 1588) Resul-i Ekrem'in doğum günü münasebetiyle padişahın (III. Murad) bütün minarelerde kandil yakılmasını ve cam ilerde, mescidlerde m evli d okunmasını emrettiği öğrenilmekte­ dir (a.g.e., s. ı 97- I 98). Bu emir mevlid gecesi nin o tarihte resmen kutlandığının manlı teşrifatında, ğum kanıtıdır. Mevlid törenlerini saray, konak ve evlerde yapılanlarla padişahın katıldığı mevlid alayı denilen merasim yürüyüşünün ardından bir selatin camisinde yapılanlar olmak üzere iki grupta ele almak mümkündür. Topkapı Sarayı'ndaki törenierin bazan Ağalar Camii'nde, bazan da Çinili Köşk'te. sonraki yıllarda ise başta Sultan Ahmed Camii olmak üzere Eminönü Valide Sultan, Eyüp Sultan, Beyazıt. Nusretiye ve Yıldız camilerinde gerçekleştiril­ diği bilinmektedir. Mevlid gününden önce protakale dahil devlet adamlarına davetiyeler gönderilir. ne zaman hangi camide hazır bulunacakları bildirilerek davetlilerin tören kıyafetleriyle belirtilen saatte yerlerini almaları sağlanırdı. Osmanlı teşrifatında padişahın. merasim erkanı ve muhafızlarının katılımıyla saraydan belli bir güzergahı takiben başka bir yere gidiş gelişini ifade etmek için "alay" kelimesi kullanıldığından mevlid okunacak camiye gidip gelmesine de "m evli d alayı'' deniliyordu. Ancak bu tabir zamanla daha geniş anlamda kullanılıp reblülewelin on ikinci günü sarayda ve camide yapılan törenierin tamamını kapsamına almıştır. Mevlid alayı camiye yaklaştığında müezzin mahfilinde Feth süresi okunmaya başlar. süre tamamlandığı sırada padişahın mahfil-i hümayuna geldiğini belli etmek için kafesin küçük penceresi açılır ve cemaat ayağa kalkarak bulunduğu yerde saygıyla eğilirdi. Müezzin mahfilinde "muarrif" denilen görevlinin Hz. Peygamber'in özelliklerini belirten "ta'rif"i okumasının ardından Ayasofya ve Sultan Ahmed camilerinin vaizleriyle o caminin vaizi sırayla kürsüye çıkıp kısa birer vaaz verirlerdi; kendilerine de kürsüden indikten sonra bazı armağanlarla birlikte birer sam ur kürk veya ferace hediye edilirdi. Ayrıca her vaizin kürsüye çıkışı sırasında cemaate şerbet ve buhur sunulurdu. Ardından Süleyman Çelebi'nin Mevlid'inin okunmasına başlanır ve birinci mevlidhan ilk bahri bitirip kürsüden inince kendisine hil'at giydirilirdi. İkinci mevlidhan. "Geldi bir ak kuş kanadıyla revan 1 Arkamı sığadı kuwetle heman" beytini okurken herkes hürmeten ayağa kalkardı. Bu esnada mahfil-i hümayun tarafında perde arkasında bekleyen müjdecibaşı Mekke emirinin gönderdiği mektubu sadrazamın önüne koyar, sadrazarnın işaretiyle relsülküttab onu alarak müjdecibaşıyla birlikte padişahın huzuruna girerdi. Darüssaade ağası da mektubu kesesinden çıkarıp kendisine geri verir. o da okurdu. Daha sonra aynı zamanda Haremeyn nazırı olan Darüssaade ağasına sam ur kürk, relsülküttab ile müjdecibaşıya hil'at giydirilirdi. Ardından padişah Medine'den gönderilen hurmanın bir miktarını peşkir ağ ası eliyle sadrazama yollar. o da birkaçını alıp bir ikisini şeyhülislama verdikten sonra kalanını vezirlere ve orada bulunan diğer devlet erkanına dağıttırırdı; tamamlanınca peşkir ağasına bahşiş bu iş bir miktar verilirdi. İkinci mevlidhan okumasını bitirip kür- süden inince hil 'atini ve armağanlarını alır, yerine üçüncü mevlidhan çıkardı. Bu sırada Sultan Ahmed Camii'nin mütevellisi sadrazamın. Ayasofya Camii'nin mütevellisi şeyhülislamın, diğer vakıfların mütevellileri de vezirlerle defterdar. nişancı gibi devlet büyüklerinin ve ulemanın önüne şeker tablaları koyar, zamanı gelince de derecelerine göre zağarcıbaşı, saksoncubaşı. muhzır ağa ve diğer ocakl ılar bunları kaldırırdı. Üçüncü mevlidhanın ve arkasından mevlid duası yapan duahanın kürsüden inip hil'at ve hediyelerini almalarından sonra tören tamamlanırdı. Sadrazam ve yüksek rütbeli devlet rica! i camiden çıkıp atiarına binerek abctest çeş­ melerinin önündeki alanda padişahı selamlamak üzere beklerlerdi. Padişah da yine at üstünde bekleyenierin önünden geçerken selamlanır ve alkış çavuşlarının alkışlarıyla uğurlanıp yine geldiği yoldan mevlid alayı ile saraya dönerdi. Sadrazam ve şeyhülislamla diğer devlet büyükleri de kendi maiyetleriyle ve daha küçük çaplı törenlerle konaklarına giderlerdi. Sarayda veya padişahın katılımıyla camide büyük törenlerle ve çok pahalı hediyeler dağıtılarak okutulan mevlidlerden başka hemen her devlet adamının ve zenginin konağında, camilerle, mescidlerde ve halktan kimselerin evlerinde de mevlidler okutulurdu. 1850-1918 yılları arasında yaşayan ve Umür-ı Mülkiyye Nazırı Pertev Paşa'nın tarunu olan Abdülaziz Bey, kendisinin de içinde büyüdüğü anlaşı­ lan bir paşa konağındaki mevlidleri özetle şöyle anlatmaktadır: Hz. Peygamber'in doğum hikayesi daima geceleri okunduğu için o gece tezkereler yazılarak davet edilen misafirlere mükellef yemekler hazırlanır. sofralar kurulur ve üzerlerinde her çeşit meyve bulundurulurdu; ayrıca ev halkıyla misafirlere yetecek sayıda renkli kağıt külahlar içinde elvan şeker­ leri hazırlanırdı. Konağın üst kat safasının iki yanına pamuk şilteler ve üzerlerine kenarları sırma saçaklı kırmızı Trablus ihramları serilirdi. Safanın ortasında üzerine şal geçirilmiş bir minderle önüne sedef işlemeli, üstü ağır bir şalla örtülü bir rahle, iki tarafına iki büyük gümüş şam­ dan ve biraz uzağa da sırma işlemeli örtülerle kaplı iki küçük sehpa üzerine gümüş buhurdanlar yerleştirilirdi. Safanın karşısına hanımlar için boydan boya kafes çekilir. arkasına yine şilteler serilirdi. 479 MEV Li D Akşama doğru avizeler ve billur kandiller davetliler geldikçe takım takım odalara alınarak önce kahve ve çubuk ikram edilir, ardından yemeğe kaldırılırlar­ dı. Yatsı vakti gelince safada cemaatle namaz kılınır. sonra ev sahibi ve misafirler önceden hazırlanan şilteler üzerine. mevlidhan rahlenin önündeki mindere, tevşlhhanlar da yarım daire halinde onun önüne otururlardı. Bu arada ev halkı ve hanımlar da yerlerini alırlar. buhurdanlar yakılır ve mevlid-i şerif kıraatine başlanır­ dı. Ara verilen yerlerde tevşlhhanlar na't-ı şerif ve ilahiler okur! ardı. Mevlid sonuna kadar diz çökmüş durumda sessizce dinlenir. sıra Hz. Peygamber'in doğum anına gelince ayağa kalkılır ve salatü selam getirilerek tekrar oturulurdu. Ardından kon ağın hizmetinde bulunan ağalar gümüş gülabdanlardan dinleyenlerin ellerine sı­ rayla gül suyu serper ve önlerine bağladık­ ları elvan futalar içindeki şeker külahiarını ikişer ikişer dağıtırlardı. Kapaklı elmastıraş bardaklarla şerbet ikramının arkasından mevlidin okunması sona erince kahve ve çubuklar içilir. ardından herkes evine giderdi. Mevlidhana ·ve tevşlh­ hanlara ayrı ayrı atıyyeler verilir ve uzakta oturanlar o gece konakta misafir edilirdi. Mevlidhana atıyyeden başka sırma başlı beyaz bir çevre ile bir mintanlık kumaş verilmesi de adettendi. yakılır, BİBLİYOGRAFYA : ibn Hallikan. Vefeyatü'l-a'yan, Bulak 1299, ll, 550, 620; a.e., Beyrut 1397/1977, lll, 499; Makr1z1. el-/jı(at, 1, 490 vd.; Selanikl. Tarih (İp­ şirli ı. s. 36, 197 -198; Raşid, Tarih, ı. ı 06; lll, 115; Çelebizade Asım. Tarih, istanbul 1282, s. 310311, 416-417; Tay/esanizade Hafız Abdullah Efendi Tarihi : İstanbul'un Uzun Dört Yılı (haz. Feridun M. Emecen). istanbul2003, s. 122, 182; Tayyarzade Ata Bey. Tarih, istanbul 1291-93, · ı-lll, tür.yer.; Teşrifat-ı Kadime, tür.yer.; Hızır ilyas. Tarih-i EnderCın: Letaif-i Enderun (haz: Cahit Kayra). istanbul 1987, tür. yer.; Ahmed Rasim, Menakıb-ı İslam, istanbul 1325, 1, 40-43; Corcl Zeydan. Medeniyyet-i İslamiyye Tarihi (tre. Zeki Mugamiz). istanbul 1330, V, 251; Ali Seydi Bey. Teşrifat ve Teşkilat-ı Kadimemiz (haz. Niyazi Ahmet Banoğlu). istanbul, ts. (Tercüman 1001 Temel Eser). s. 151-152; Abdülaziz Bey, Osmanlı Adet, Merasim ve Tabir/eri. Toplum Hayatı (haz. Kazım Arısan-Duygu A. Günay). istanbul 1995, s. 247-248; Tarik Gazetesi, sy. 972, istanbul13 Rebiülevvel 1304; Midhat Sertoğlu, "Osmanlı İmparatorluğu Devrinde M ev!id Alay ı" , Hayat Tarih Mecmuası, Xll/4, istanbul 1976, s. 4549; Muhammed Nahl1, "Tunus'ta Mevlid" (tre. Mehmet Şeker). Diyanet ilmi Dergi, XXll/2 , Ankara 1986, s. 59-64; Abdülkadir Özcan. "Osmanlılar'da Kandil Geceleri" , Tarih ve Medeniyet, sy. 6, istanbul 1994, s. 45-46; H. FuchsNecla Pekolcay. "Mevlid", İA, VIII, 173-174; Pakalın, ll, 521-522. Iii 480 MEHMET ŞEKER D ARAP EDEBİYATI. Arap edebiyamevlid, Hz. Peygamber için yazılan medih türündeki şiirleri ifade ettiği gibi onun doğumu. hayatı. isimleri hasais ve şemaili, faziletleri, mucizeleri ve gazveleri gibi konularını kapsayan slret türü eserler için de kulanılmaktadır. tında 604 (1207) yılında Erbil Atabegi Muzafferüddin Kökb öri tarafından düzenlenen ihtişamlı mevlid kutlamalarında okunmak üzere İbn Dihye el-Kelbl'nin mensur olarak kaleme aldığı ve sonunda bir methiyenin de bulunduğu et-Tenvir ii mevlidi's-siraci'l-münir adlı eseri şöh­ retinden dolayı ilk m evli d kitabı olarak kabul edilmiştir (yazması için b k. Ahlwardt, IX, 128). Halbuki ondan çok önce de bu türde bazı eserler kaleme alınmıştır. Ali b. Hamza ei-Kisal'ye (ö. 189/805) nisbet edilen slret formunda bir eserle Vakıdl'ye (ö . 207/823) aitMevlidü'l-VCılpdima'a'ş­ şer]J 'ale't-temam adlı manzumenin yazmaları Berlin Kraliyet Kütüphanesi'nde bulunmaktadır (a.g.e., IX, 115) . Muhammed b. İshak ei-Müseyyebl'nin (ö. 236/850) bir mevlid yazdığı (Okiç, sy. 1 119761. s. 22), Ebü'I-Kasım Abdülvahid b. Muhammed ei-Mutarriz'in (ö. 4391104 7) kaleme aldığı kasidenin Bağdat'taki mevlid kutlamalarında okunduğu belirtilmektedir (TA, XXIV. 87). Aynı şekilde Gazzall'ye bir m evli d kitabı nisbet edildiği gibi Ebü'l-Ferec İbnü'l-Cevzl'nin Mevlidü'nnebi'si de meşhurdur (Kahire 1300). Dolayısıyla Arap edebiyatında "mevlid" terimi ll. (VIII.) yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkmış, mevlid literatürü İbn Dihye'den çok önce başlayıp geliş miştir. Bununla birlikte ilk zamanlarda mevlid teriminin "tarih ve siyer" anlamına geldiği de ileri sürmüştür (Zeki Mübarek, s. 244). İbn Dihye'nin çağdaşlarından Ebü'I-Abbas Ahmed ei-Azefi'nin yazmaya başladı­ ğı ed-Dürrü'l-munaz;z;am ii mevlidi'nnebiyyi'l-mu'az;z;am'ını oğlu Ebü'l-Kasım Muhammed b. Ahmed el-Azefi tamamlamıştır. M evli d alanında telif edilen eserler arasında Ebu Muhammed Hasan b. Ali İbnü'I-Kattan ei-Merraküşl'nin. içinde seçme mevlid metinlerinin de yer aldığı Kitabü'l-MesmO. 'at, Muhyiddin İbnü'I­ Arabl'nin Men]fabetü mevlidi'n-nebi (Süleymani ye Ktp., Nazif Paşa , nr. 685; Ahlwardt, IX, ll 7) ve el-Mevlidü '1-cismani ve'r-ru]Jani, İbn Tuğru(l) Bek etTürkl'nin (Ebu Ca'fer ömer b. Eyyub edDımaşkl) ed-Dürrü'n-naz;im ii mevlidi'n-nebiyyi'l-kerim (Hediyyetü 'l-'arifin, ı. 787). Ahmed b. Ali ei-Gırnatl'nin :ç;ıJ­ lü'l-gamame ii mevlidi seyyidi Tihdme (Ahlwardt, IX, 128). İbn Akile'nin Risale iimevlidi'n-nebi(Süleymaniye Ktp ., Saliha Hatun, nr. I ı ı). İbn Allan'ın Mevridü'ş-şafa ii mevlidi'l-Muştafa (Sü leymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi Efendi. nr. ı 143). Ahmed b. Muhammed ei-Kastallanl'nin Mevlidü'n-nebi( eserin Muhammed b. Ömer en-Nevevl tarafından el-İb­ rfzü 'd-dani fi mevlidi seyyidina fv!ui'}.ammed el-'Adnani adıyla yapılan bir ihtisarı vardır IKahire 12991). Muhammed b. Ca'fer ei-Kettanl'nin el-Mevlidü'n-nebevi (Fas ve Ra bat'ta birçok baskısı yapılmış­ tır), Muhammed b. Ahmed ei-Kurtubl'nin el-İ'ldm ii ma'rifeti mevlidi'l-Muş­ tata (TSMK, nr. 443), Ebu Zer ei-Halebl'nin Mevlidü'n-nebiyyi'l-a'z;am (Beyazıt Devlet Ktp., nr. 7886/2). Ebü'I-Hasan eiKasasl ei-Bekrl'nin Kitabü'l-Envar ii mevlidi'n-nebiyyi'l-mul].tô.r (Kitabü'lEnuar ue miftal'}.u 'i-esrar, Kitabü İnti/s:ali enuari meulidi'l-fv!uştafa; Ahlwardt, IX, ı 20; Brockelmann, eserin başka kütüphanelerdeki yazmalarını verdiği gibi birçok defa basılmış o ldu ğunu da belirtmektedir, GAL Suppl., I, 616) adlı eserleriyle Ar us lakabıyla anılan Abdürrahlm b. Ahmed elBu ral el-Yemeni'nin el- 'A.rO.s (fv!eulidü 'nnebi) ismiyle bilinen eserini (Kahire 1280, 1298, 130 I; nşr. Ahmed el-Mellcl, Kah i re 1314) zikretmek mümkündür. Daha sonra da birçok m evli d kitabı telif edilmiştir. Mevlidü 'n-nebl dışında Hz. Ali, Fatıma, Hasan. Hüseyin, Şii imamları, tarikat şey­ hi ve önderleri için de mevlidler telif edilmiş olması bu türdeki eserlerin artmasında etkili olmuştur. Emev!ler devrinde Kümeyt ei-Esedl, Seyyid ei-Himyerl. Di'bil ei-Huzal; Abbasller zamanında Mervan b. Ebu Hafsa. Ebu Dülame. Mutl' b. İyas ve Selm ei-Hasir gibi Şii şairlerinin Ehl-i beyt ve Hz. Peygamber için yazdığı methiyeler bu tür mevlidler için ilham kaynağı teşkil etmiştir. Genel olarak mevlid müellifleri, başta Ka'b b. Züheyr'in [\aşidetü'l-bürde'si olmak üzere bu eserin çok sayıdaki nazlreleriyle Hassan b. Sabit'in Resuluilah için yazdığı şiirlerden. Abdullah b. Revaha ve diğer bazı sahabilerin nazmettiği methiyelerden ilham almıştır. Ali Fehmi Cabiç, sahabenin bu şiirlerini lfüsnü'ş-şı]Jabe ii şer]Ji eş'ari'ş-şa]Jabe adlı eserinin 1. cildinde toplamıştır (İstanbul 1324). Ancak mevlidlerin mevzu itibariyle asıl kaynağını siyer, megazl ve şernail kitapları oluşturur. Bunların başında İbn İshak'ın es-Sire 'siyle İ bn Hişam'ın es-Siretü'n- nebeviyye'si ve Ebu lsa et-Tirmizl'nin Şema'ilü 'n-nebi'si gelir. MEVLi D Hükümdarların doğum yıldönümü münasebetiyle mevlid telifi ve okunması ildeti (mevlidü'l-imami' l - hazır) Fatımiier ve Abdülvadller'le başlamıştır. Şia geleneğinde Hz. Hüseyin için tutulan matemle ResGl-i Ekrem'in doğum yıl dönümünde yaşana­ cak sevinç olgularının çelişmesinden olmalıdır ki İran'da mevlid eserlerine nadir rastlanır. Muhammed b. Mes'Gd el-KazerGnl'nin Arapça el-Münte~a min sireti 'lmevlidi'n-n e biyyi'l-Muştafa adlı eseriyle bunun. oğlu Afifüddin el-KazerGnl tarafından yapılan Farsça çevirisi Terceme-i Mevlid-i Muştafa (TA , XXIV, 87). Süzen! ve Hasan b. Fethullah'ın ResGlullah için nazmettikleri medih manzumeleri kutlamalarda okunuyordu (Abbas eiCerrar'f. ez-Zecelfi'l-Magrib, s. 467-468). Arap dünyasında Hz. Peygamber'in domünasebetiyle eski zamanlardan beri birer mevlid gibi okunmakta olan şi­ irlerin başında Ka'b b. Züheyr'in manzumesiyle bunun nazlreleri gelir. Büsiri'nin Kaşidetü'l-Bür'e ile Hemziyye ve Muçfariyye kasideleri bunu takip eder. Ayrıca daha çok Mağrib'de tanınan Muhammed b. Ebu Bekir eş-Şukratlsl'nin Lamiyye'siyle (Brockelmann, GAL, ı. 268; Suppl., 1. 473) Bağdatlı Ya'küb es-Sarsarl'nin methiyeleride (GAL, 1. 250; Suppl., ı. 44 3) ğumu meşhurdur. Günümüzde Arap dünyasında , Hindistan'da ve Güneydoğu Asya İslam ülkeleriyle bütün Afrika İslam ülkelerinde Arapça's ı ve çeşitli dillerdeki tercümeleriyle en çok okunan mevlid, Medine Müftüsü Ca'fer b. Hasan el-Berzencl'nin M evlidü 'n-nebi (Mevlidü 'l-Berzencf, el-'İ~dü'l­ cevher tr mevlidi 'n-nebiyyi 'l-ezher) adlı eseridir (Bombay 1273; Kah i re 1290. 1307) . _,t.J.i.J.:;f/(!._p~Y.;,t,;y{[rJits_p!! ~.utp~,..~,.,_~,.,~ {!;..,.fJJ.V'JIIt(I'.Jı/;ili.~'-r.J;...ç'AI- ~..;,wGCJWIIA;-'r~~vıJ,..."' ı.j;J~ 1C'!P-"fiv:,.L:.J'~~'ı:-- wj~ı4ıV~!PJ!J.P'v!JJ..:~ ~V'JJI;j,...'?f6/Jv.,_,.....ı~p ~ kalması . babasının vefatı. doğumu sıra­ sında veya bundan önce ve sonra meydana gelen harikulade olaylar, Halime'nin yanına verilmesi. Halime'nin şahit olduğu olağan üstü hadiseler, vasıfları, şe- ~ ~vrf?-j ·~i.Jfo.J,j.h,fiiJ 4J('~Ji ftı/1:-tJvJ.J:V.,.J.f..,.r/;1!.:..:)':-J.I ..p;,~.tfJ-v,~~~ıV!;;'v,:,>._,f-IJ':.;i~ 'if;;jp,,...y)11f;M!"~wt'.f-"t" .;~.vt?·&~P.;.JvL->.~tj ~ ,_ p 1 <+ . ;/!liAA:l.I(JJ/Ui.Jı.:{•...:~,;At.<!~t.:/.. -~.,...<-~ ~,-;:..:jjv'f.?ff-Vil.,v•:.J!O/u '=~- .~tJ ;.;u.~v.o:v-,;..,o.,JJ-~'"'.J;;J" 0/.J'yii.P../J;;ft~~~il'j.I.J-?'.J_,JJ 1~ ,ll~ .. '.J;;:.J .,· IJ;JHJ .:.W'f>'»lı/'ft.,J.:u,.;'!;i,PJAI.JJ'ıJJt'J tfl?:f.,!J'..;,yı..r?'-<rJ''.t/Wı'!J,.iJ'v J!J.4ı~r,.-J~tid.,.:/.L11J)'J,J~J J~J:;?V}:dıpi~~~'r/'Jf7P// 0--'7-/! ~Vf.:.P_kv~~J:~yb.i J.iV-''0:0'-'ıJ!.JiJlJI~)!iıt'--?CJ 'J ~J.-.JUicr.,,J'~JU;.:-?'N-,<:fii ;, tf • t: ı,./VJ-...:vi.i.,.,J.ıtq:ir.J_,;.:.ı'.! . - . . . 't.f;)'-,ıwıJ,)$!.J ıf.!Gvı,JJ''JJ"'-'pP ~/ maili. ahlakı. nübüweti ve bunun alametleri. mucizeleri. isra ve mi'rac. tebliği ve gazveleri, evlenmesi. çocukları, vefatı teş­ kil eder. Ancak bunlar, başta tasawuf ve tarikat erbabının yazdıkları olmak üzere Arapça m eviidierin çoğunda zayıf rivayetler ve hurafelerle yüklü abartılı bir anlatımla dile getirilir. V. (Xl. ) yüzyıldan itibaren Mağrib ve Endülüs'te Hz. Peygamber'in doğum yıl dönümü münasebetiyle sultan saraylarında düzenlenen kutlamalarda saray şairleri tarafından nazmedilip okunan. içerik bakımından diğer mevlidlerde yer alan konulara temas eden övgü şiirlerini de özel bir mevlid türü olarak kabul etmek mümkündür. Bu kasidelere "mevlidiyye, mlladiyye, ldiyye" ve halk tabiriyle "mGIGdiyye" gibi adlar verilmiştir. Mevlidiyyeler prensip olarak saray şairleri tarafından nazmedilmekle birlikte zaman zaman sarayın ileri gelen ricali. vezir, kadı, müftü, katip ve edipler tarafından da yazılmıştır. Lisanüddin İbnü'l-Hatlb . İbn MerzGk, İbn Zümrek ve Abdurrahman İbn HaldOn gibi, şahsiyetler mevlidiyye nazmedenlerin başında yer almaktadır. Ancak bu eserlerden çok azı zamanımıza intikal etmiş­ tir. Makkarl ve İfrenl tarafından tesbit edilmiş mevlidiyyeler 761-768 ( 13601367) yılları arasındaki kısa bir dönemle Fas Merlnl Sultanı Ebu Salim İbrahim ve Gırnata Nasrl Sultanı V. Muhammed Gani-Billah devirlerini (1 354-1 359 , 13621391) kapsamaktadır. Abdülazlz el- Fişta­ ll ile İ freni. Sa'dller döneminde ve özellikle Ahmed el-MansGr zamanında ( 15781603) kadı Ebü'l-Kasım eş-Şatıbl. müftü Abdülvahid b. Ahmed ei-Hasenl, vezir Ali eş-Şeyzaml. katip Muhammed el-Fiştall, kadı Muhammed el-Hevzall. fakih ve edip Hasan el-Mesfıvl gibi isimlerin mevlidiyyelerini zikretmektedir (Menahilü 'ş-şafa, s. 235-252; Nüzhetü '1-f:ı a dl, s. 145-157) . VIII. (XIV.) yüzyılda Gırnata Nasrl m eliklerinin Elhamra Sarayı'nda düzenledikleri mevlid kutlamalarında nazmedilip okunmuş mevlidiyyeler konusunda V. Muhammed döneminin özel bir yeri vardır. Bu devirden kalan on bir mevlidiyyenin altısı İbn Zümrek'e aittir. Ahmed Selml. İbn Zümrek'in mevlidiyyelerini derleyip yayım­ ~~p•r;/u.,..f"..J~PI,/y_,tj.!...;Jı "':'dtt;{J".JJ(,.bVIıri#O.J,.i{V 4J;:....--r/.!ii'-;'tf~!..ifP-4:J.fAII rM? Arapça mevlidlerin muhtevasını ana ResUl-i Ekrem'in nurunun yaratılışı. diğer peygamberlerden intikal ederek ona ulaşması, annesinin hamile hatlarıyla ..r Ja:JidJJ•%.;;;~,;~:-hı!!5?~ı '(,;;!,~~P.f17-f":'#.))'~}./.)JJW.idi.rt:J• Doğu Afrika sahillerinde ise Abdurrahman İbnü 'd-Deyba' ez-Zebldl'nin el-M evlidü 'ş-şerif ve Somali'de Ebü'I-Hasan NGreddin 'in 'Unvanü'ş-şerif adlı mevlidleri meşhurdur. Afrika Sevahill dilinde de çok sayıda mevlid kitabı bulunmaktadır. Şe­ rif el-Mansabl'nin bu dilde yazılmış Kitabü'I-Mevlid'i Almanca'ya tercüme edilmiştir (Scharifi Mansabu, Kitabu Mavalid, Berlin 1935) . Arapça mevlidler şekil ve muhteva bakımından birbirine benzer. Sadece mensur veya sadece manzum olanlar yanında bu eserlerin çoğunda mensur ve manzum parçalar birbirini izler. Genellikle Hz. Peygamber için salavat getirilmesini ifade eden nakarat beyitleri manzum ve mensur parçaları birbirine bağlar. Bunlar lafız ve mana itibariyle kolay anlaşılır ve duygusal olduğundan halk üzerinde büyük tesir icra eder. Mevlidlerin sonunda zikirler ve dualar yer alır. Mensur mevlidlerde veya mevlidlerin mensur kısımlarında seciler. hayal ve tasvirlerle bezenmiş. mübalağalarla dolu hissi ve edebi bir anlatım hakimdir. Ancak İbn Hacer el-Heyteml, Ali el-Karl ve M. Reşld Rıza'nın mevlidlerinde görüldüğü gibi kaynaklara dayanan. abartısız , gerçekçi. duygusallığa fazla yer vermeyen, didaktik metinler de bulunmaktadır. lamıştır (Hesperis,XLIIIII956]. s. 335435). Nasrl hanedamndan Ebü'l-Velld İb­ • lbn Hacer e ı - H eyte mi'nin Meulid'inin ilk iki sayfas ı (Süleymaniye Ktp., Esad Eıend i , nr. 448 nü'l-Ahmer de birçok mevlidiyye nazmetmiş. Neşiru fera'idi'I-cüman adlı eserinin sonunda iki mevlidiyyesine yer vermiştir (bk bi bl) . İbn Zeydan, el-Yümnü'lvefir isimli antolojisinde (Fas 1342/ 1924) Mevlay Yusuf b. Hasan zamanında ( 1912- 481 MEVLi D 1927) okunmuş mevlidiyyeleri kaydetmiş­ tir. Mağrib'de müveşşah tarzında mevlidiyye yazanlar arasında İbn Zakfır. İbnü'I­ Hac Muhammed b. İdrls ei-Amravl. İb­ nü'I-Hac es-Süleml, İbnü't-Tayyib el-Aleml ve İ dr!s es-Sinan! gibi şairler görülür. Mevlidiyyeler şekil itibariyle genellikle kasideye uyar. Ancak giriş (neslb ve rahll) kısmında peygamber aşkı. Medine'ye hayall yolculukla Mekke'de hac vazifesinin ifası söz konusu edilir. Medih kıs­ mında da diğer mevlid metinlerinde olduğu gibi Hz. Peygamber'in doğumu ve siretiyle ilgili temalar işlenir. Sonuç kıs­ mında ise sarayında mevlidiyyenin okunduğu hükümdarla veliahdı ve ailesi övülür; kaside onlara hayır dua ile bitirilir. Halk şairlerinin mevlidiyyelerinde ise hükümdara övgü kısmı yer almaz. planlı BİBLİYOGRAFYA : Kamus Tercümesi, "Mevlid", ll, 62; Süleyman Çelebi, Meulid(nşr. Faruk Kad ri Timurtaş ). istanbul 1970, neşredenin önsözü, s. lll-IV; ibn Dihye ei-Kelbl. el-Mutrib (n ş r. ibrahim ei-Ebyarl v.dğr.). Kahire 1954, neşredenin girişi, s. 16; ibnü'I-Ahmer. Neşirü fera'idi'l-cüman (n ş r. M. Rıdvan edDaye). Beyrut 1967, neşredenin girişi, s. 47 -48, 175-176, 186-188; ibn Haldun. et-Ta'rifbi'bn ljaldü n, Beyrut 1979, s. 72-76, 89-92; MakkarL Nef/:ıu'(-tib, VI, 449-451, 510-515; ifreni. Nüzhetü 'l-/:ıti.di bi-ai]bti.ri mülüki'l-karni 'l-/:ıti.di (nşr. O. Houdas). Paris 1888,s. 145-157;Aii Paşa Mübarek. el-ljıtatü 't-tevfiklyye, Kahire 1980, 1, 226-231; Ahlwardt. Verzeichnis,IX, 115, 117, 118, 120, 128; Zeki Mübarek, el-Meda'i/:tu 'n-nebeviyye fi'l-edebi 'l-'Arabi, Sayda- Beyrut, ts. (ei-Mektebetü'l -as riyye). s. 244-253; Brockelmann. GAL, I, 250, 268; Suppl., 1, 443, 473, 616 ; Hediyyetü 'l-'arifin, 1, 787 ; Ahmed Emin. Kamüsü'l-'adat ue't-tekalfd, Kahire 1953, s. 387-398; Muhammed Hadj Sadok. "Le mawlid d'apres le mufti-poete d'Alger ıbn Ammar", Melanges Louis Massignon, Damascus 1957, II, 269-292; Abbas ei-Cerrari. ez-Zecel fi'l-Magrib, Rabat 1970, s. 466-472; a.mlf., el-Edebü'l-Magribf, Rabat 1986, ı, 141-167; Abdülaziz ei-Fiştali. Menfthilü 'ş-şafa(n ş r. Abdü lkertın Küreyyim). Rabat 1972, s. 235-252; Hikmet Ali ei-Evsi, el-Edebü 'l-Endelüsf, Kahire 1976, s. 235-237; Şevki Dayf. Tarii]u 'l-edeb , V, 409, 414-416; VI, 351352, 363-365, 760-766; IX, 297-301; Abdülkadir Zimame. Ebü'l-Velfd İbnü'l-A/;tmer, Darülbeyza 1399/1979, s. 172- 177; Cevdet er-Rikabi, el-Edebü'l-'Arabf mine 'l-in/;tidar ile'l-izdirftr, Dımaşk 1403/1983, s. 178-184; M. Mecid esSaid, eş-Şi'r {f 'ahdi 'l-Murabıtfn, Beyrut 1985, s. 269-277; Ahmed Fevzi ei-Hib, el-l:fareketü'ş­ şi'riyye, Beyrut 1406/1986, s. 100-125; Fevzi Sa'd İsa, eş-Şi'rü'l-Endelüsf, İskenderiye 1991, s. 21-23; 1. Goldziher. "Le culte des saints chez !es musulmans", RHR, II (1891). s. 257-351; M. Ben Cheneb, "Poeme en l'honneur du prophete", RAfr. , LIV (1910). s. 182- 190; E. Sidaway. "Les manifestations religieuses de l'Egypte moderne", Anthropos,XVIII-XIX, Boenos Aires 192324, s. 278-296; Ab u Chama, "Origine du mawlid" , Bul/etin d'etudes arabes, V, Paris 1945, s. 147 vd.; A. Salmi, "Le genre des poemes de 482 nati vite (mawludiyya-s) dans le royaume de Grenade et au Maroc du XIII ' au XVII' siecle : Les mawlidiyyat d'Ibn Zamrak", Hesperis, sy. XLIII, Paris 1956, s. 335-435; a.mlf.. "Mawlidiyya", Ef2 (Fr.). VI, 889-890; M. Tayyib Okiç, "Çeşitli Dillerde Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidinin Tercemeleri" , İİFD, sy. 1 (I 976). s. 22; Ahmet Kavas. "Afrika'da Mevlid Uygulamalan", Diyanet ilmi Dergi, Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) özel sayısı, Ankara 2000, s. 559574; H. Fuchs- Necla Pekolcay, "Mevlid", İA, VIII, 172-174; H. Fuchs-[F. deJong]. " Mawlid" , Ef2 (Fr.). VI , 886-888; J . Knappert. "Mawlid" , a.e. , VI, 888-889; İsmet Parmaksızoğlu. "Mevlid" , TA , XXIV, 87; İsmail Durmuş. "İbn Zümrek", DİA, XX, 472-473. r:;iJ . l!'!l IsMAiL DuRM UŞ manzum-mensur eseri Tercüme-i Siyer-i N ebi de (yazılışı: 790/ 1388 ) yer yer mevlidi hatırlatmaktadır. Şiirlerin yanı sıra mensur kısımdaki bazı ilavelerle Darlr'in yaptığı bu tercüme bir telif mahiyetindedir. Eserdeki manzum kısımlar bir m evli d metninden çok farklı olmadığı gibi Vesiletü'n-necô.t'ın bazı yerleri de Darlr'in eseriyle ciddi benzerlikler göstermektedir. Bu sebeple Darlr'in siyerindeki manzum kısımların Türk edebiyatındaki ilk mevlid metni olması gerektiği ileri sürülmüştür. Türkçe'de kaleme alınan mevlidlerin 200 civarındadır. Bunl.ar üzerinde yapılan çalışmalar bir kısmının Süleyman Çelebi'nin eserine aynen benzediğini, bir kısmının bazı motifler yönünden ayrılık gösterdiğini . geri kalanların ise tamamen farklı olduğunu ortaya koymuştur (Süleyman Çelebi , Vesfletü 'n-necat: Mevlid 1n şr. Pekolcay. Ankara 1993 J. s. 38). sayısı O TÜRK EDEBİYATI. Diğer İslam edenisbetle m eviidierin Türk edebiyatında ayrı bir yeri vardır. Çoğunlukla manzum kaleme alınan bu eserler. Türk halkının peygamber sevgisinin bir göstergesi olarak sayı itibariyle de dini türlerin hiç birinde görülmeyecek zenginliktedir. Süleyman Çelebi'nin nazmettiği mevlidin herkes tarafından beğeniJip okunmasından dolayı bu konu sonraki yıllarda da çokça işlenmiştir. biyatiarına İlk Türkçe mevlid metni hakkında kaynaklarda açık bilgi yer almamakta ve Süleyman Çelebi'nin 812'de (1409) kaleme aldığı Vesiletü'n-necô.t adlı mesnevinin ilk mevlid olduğu görüşü yaygın bir şekil­ de kabul görmektedir. Ancak bundan önce Türkçe yazılmış mevlid benzeri eserlerin varlığı da bilinmektedir. Bunlardan biri Ahmed Fakih'e (ö . 650/1252) ait Çarhnô.me olup Vesiletü'n-necô.t'ın hatime kıs­ mında Çarhnô.me'dekine benzer ifadeler yer alır. Süleyman Çelebi'den kısa bir süre önce Erzurum! u Mustafa Darlr'in yazdığı Türkçe mevlid metinlerinin çoğu aruzun "failatün failatün failün" kalıbıyla ve mesnevi tarzında yazılmıştır. Ortalama 600-1400 beyitten oluşan m eviidierde genellikle Hz. Peygamber'in doğumu üzerinde durulmakta, ardından mi'racı ele alın­ makta. çeşitli mucizeleri anlatılmakta , daha sonra vefatından bahsedilmektedir. Bu eserlerin hemen hepsi Ehl-i sünnet inancı doğrultusunda kaleme alınmış. yer yer ayet ve hadislerden iktibaslarla, telmihlerle desteklenmiş . birtakım iddiaların aksine çoğunda bid'at denebilecek fikirlere yer verilmemiştir. Vesiletü'n-necô.t'ın ve diğer bazı mevlidlerin sonundaki "Hikaye-i Deve. Hikaye-i Geyik, Hikaye-i Güvercin " gibi Hz. Peygamber'e nisbet Süleyman Çelebi'nin Vesiletü'n-necat adlı mevlidinin en eski ta ri hli nüs ha s ının lik iki sayfası (Süleymaniye K tp., Ayasofya, nr. 3485) 1\ •r." MEVLi D edilen bazı mucizevi olaylara dair hikayeler eseriere sonradan ilave edilen destani manzumelerdir ve bunların asıl mevlid metinleriyle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Meviidier umumiyetle tevhid, münacat ve na't ile (bazılarında as hab-ı ki rama, çehar -ya r-ı güzine methiye ile) başlamakta . kilinatın zuhur kaynağı olan nur- ı Muhammedi'den bahsedilerek Hz. Peygamber'in doğumuna geçilmekte, onun mi'racı ve diğer mucizelerinin anlatılmasının ardın­ dan vefatı konusuna yer verilmekte. en sonunda ResGl-i Ekrem ve ashabı başta olmak üzere eseri yazan, okuyan ve dinleyenler için bir dua ile sona ermektedir. Hemen her faslın bitiminde içinde Hz. Peygamber'e salatın da bulunduğu tekrar beyitleri yer almaktadır. Bu beyitler Vesiletü'n-necat'ta. "Haşre dek ger denilirse bu kelam 1 Niçe haşrola bu olmaya tamam 1 Ger dilersiz bulasız oddan necat 1Aşk ile derd ile eydin es-salat"; Şern­ seddin Sivasl'nin mevlidinde, "Olmak istersen hablbe aşina 1 Ver salatı bul onunla ruşena" şeklindedir. Araştırmalar sonunda mevlid metinlerinden yetmişinin şairi tesbit edilmiştir: XV. yüzyıl : Süleyman Çelebi (ya zı! ı ş ı : 812/ 1409, bk.MEVLİD). Arif ( yazılı ş ı : 842/1438). Kerim! (yazı !ı ş ı: 863/1459; Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 1693; Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3723; DTCF Ktp., İsmail Saib Sencer, nr. 4574). Ahmed (yazı !ışı : 873/1468-69; H ac ı Selim Ağa Ktp., nr. 1642; Süleymaniye Ktp., Şe h id Ali Paşa, nr. 883, 1956; İÜ Ktp., TY, nr. 23 14; Bursa il Halk Ktp., nr. 502), Hafi (yazılışı: 883/ 1478; çok hacimli olan bu mevlid üzerinde La le Tu ral ve Şecaattin Tu ral birer yüksek lisan s tezi yapmışlardır [1991 , 1993, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü[). Hocaoğlu (yazılışı: 883/ 1478: iü Ed. Fak. Türkoloji Seminer Kitaplığı, nr. 40 18; Yüksel Ger eser üzerinde bir mezuniyet tezi hazırlamıştır, İÜ Türki yat Enstitüsü, tez nr. 1049). Sinanoğlu (yazılışı: 884/1479; Süleymaniye Ktp., Kasidecizade Süleyman Sırrı, nr. 418; DTCF Ktp ., nr. 9). Gülşen'i-i Saruhanl (ö. 888/1483'ten sonra). Cefayl (yazı !ışı : 889/ 1484, Cefay!'nin Dekayıku'L-hakayıkadlı mesnevisinin sonunda yer alan bir mevli d olup başlıkl a rı Süleyman Çelebi'nin eserine çok benzemektedir; bk. Azmi Bilgin, "Das Da[5ay* al-I:Ia[5ayıl5 von Cefayl", fl1eterialia Turcica, XXIII[Göttingen 20021. s. 111-118). Mustafaoğlu (yazılışı : 896/ 1491). Ebülhayr İpsalalı (yazı !ışı : 897/1492; Millet Ktp., nr. 1365, 1366: DTCF Ktp., ismail Saib Sencer, nr. 4791; bu mevlid üzerinde Süleyman Bülbül bir mezuniyet tezi hazırlamı ştır, İÜ Türkiyat Enstitüsü, tez nr. 1032). Yahya (ö. 90111496; Beyazıt Devlet Ktp ., nr. 5308), Emir! (Sü leymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 3827). XVI. yüzyıl: Halil (yazılışı: 907/1501; Süleymaniye Ktp., Yahya Efendi, nr. 4464; DTCF Ktp., nr. 698, İ s mail Sa i b Sencer, nr. 5308/1). Hamdullah Harndi (Akşemsed­ dinzade, yazılışı: 900/1494-95; Hacı Selim Ağa Ktp., Kemankeş Emir Hoca, nr. 18; İÜ Ktp., TY, nr. 1980; TDK Ktp., nr 289; British Museum, Or., nr. 1163; Nurten Ersoyeser üzerinde bir mezuniyet tezi ha zır lamıştır, DTCF Ktp, nr. 52). Zati (ö. 953/1546). Muhibbl (ö . 965/1558 ; Süleymaniye Ktp., Laleli , nr. 3756). Şemsi (yazılışı: 988/1580; eser üzerinde Hasan Aksoy bir doktora çalışması yapmıştır, bk. bibl.), Hasan Bahri (Karesili, ö. 994/1586; Keşfü'?-?Unün , Il, 1910). Abdi(İÜ Ktp., TY, nr. 7361). Bihiştl (İÜ Ktp., TY, nr. 7398; Aygül İpek bu mevlid üzerinde bir mezuniyet tezi hazırl amış tır ; iü Türki yat Enstitüsü, tez nr. 1971 ), Mehmed Heva! (KanGnTSultan Süleyman devri sa drazamlarından İbrahim Paşa için Tokat'ta nazmedilmi şt ir ; Süleymaniye Ktp., Lala İ s mail , nr. 376). Şahidünnayl (Millet Ktp., Manzum, nr. 1347, 1349, 1370 ; Süleymaniye Ktp., Mihrişah Sultan, nr. 319; iü Ktp., TY, nr. 7339; TSMK, Hazine, nr. 1246). ŞehldT (İÜ Ed. Fak. Türkoloji Seminer Kitaplığı, nr. 4018; DTCF Ktp., M. Çon, nr. 28, 698), Visall Ali Çelebi (TDK Ktp ., nr. 17/99; bu m ev li d üzerinde N ezahat Papuççu bir mezuniyet tezi hazırlamıştır, DTCF Ktp., nr. 325) . XVII. yüzyıl: Abdurrahman An karavi (ö. 1107/ 1695-96). Kuloğlu, Muradi (Bursa Müzesi Ktp., nr. 37) . XVIII. yüzyii: Dede Mehmed Efendi (ö. 114 7/ 1734; N uruosmaniye Ktp., nr. 3218, eser Dede fl1evlidi diye tanınmaktadır). Nahlfi (ö. 1151 / 1738; Süleymaniye Ktp ., Aşir Efendi. nr. 323, Hamidiye, nr. 252; eser üzerinde Abdülkadir Arpacı mezuniyet tezi 1iü Türkiyat Enstitüsü, tez nr. 12081, Yusuf Karaca yüksek lisans tezi ı 1997, AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü ı hazırlamı ştı r). Ahmed Mürşidl (Diyarbekirli, ö . 1174/176061). Selahaddin Uşşakl (ö. 1195/ 1781) , Bekal (Darendeli, ö. 120011786). Beyzade Mustafa (ö . 1200/ 1786; eser matbudur [İs­ tanbull264J, Selami Mustafa Efendi (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 444) . XIX. yüzyıl: Hasan ilmi (Kozanlı. yazı !ı ş ı : 122611811, İ stanbul'da basılan eserin baskı tarihi belli değildir). Halil Siirdl (ö. 1843). Ragıb Efendi (ö. 1848; Hacı Selim Ağa Ktp, AzizMahmud HüdayT, nr. 1453) . Tahir Ağa (es-Seyyid Mehmed Tahir, yazılı­ şı: 1279/1862-63, eser 1326'da ı 1910] basılmış olup baskı yeri belli değildir). Kaml (Şaban AmidT, yazılışı: 1279/ 1862-63; Süleymaniye Ktp., Kadızade Burhaneddin, nr. 146/4), Mehmed Salih Nihanl (i sta nbul 1308). Edirne Müftüsü Fevzi Efendi (ö. 1900; bahir aralarında okunacak tevşThleri de kendine ait olmak üzere iki Türkçe, bir Arapça mevlid yazmıştır; bu eserler matbu olup biri hariç baskı yeri ve tarihleri belli değildir). Keşfi- i Saruhanl (ö. 1900; Mehmed Gökalp, "Keşfı'nin Mevlid-i Nebevlsi", Türk Dünyası Araştırma­ Lan, sy. 94 ı 19951. s. 205-225), Rif'at (Manastırlı, ö. 1907 ı?Jl . Ne zaman yazıldığı tesbit edilemeyen mevlidlerin şairleri de şunlard ır: Abdülkadir Necip (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Orhan Gazi, nr. 622), Akif (Bursalı). Akli, Cebri. Aşık Çelebi, Gulaml. HatTb-i Ayasofya Hamdullah b. Hayreddin (Süleymaniye Ktp., Fatih, nr. 4510). Hüseyin Efendi, İbrahim Kadem (el-Hac, eser istanbul'da Mekteb-i Sanayi Mattaası'nda Süleyman Çelebi'nin 927 (15211 istinsah tarihli Meulid'inin ilk iki sayfa sı (Süleymaniye K tp., Fatih, nr. 5430) 483 MEVLi D v+.--~ b t_U. ..!.f-oi~X)~ ~~w HafızAli'nin Arnavutça Mevlid-i Şerif adlı mevlid tercümesinin 2. baskısının Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Nihad Sami Banarlı, "Büyük Nazireler Mevlid ve Mevlid'de Milli Çizgiler", istanbul Yüksek islam Enstitüsü Derg isi, istanbul 1962 (ayrı bas ım) ; Hasibe Mazıoğlu , "Türk Edebiyatında MevlidYazanŞairler", TD, Vl/1 (1974). s . 31-62; M. Tayyib Okiç, " Çeş itli Dillerde Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidinin Tercemeleri", iiFD, sy. 1 (ı 975). s. 17-78; Mehmet Gökalp, "Keşfı'­ nin Mevlid-i Nebevisi", TDA, sy. 94 (I 995). s. 205-225; Mustafa Uzun. "Fevzi Efendi, Edirne Müftüsü", DiA, XII, 509. !Al [!l!lliJ HASAN AKSOY basılmış olup baskı tarihi belli değildir). İbrahim Nazif Karamanl, Keşfi-i Samat- yevl, Mehmed Hasan. Muhammed Hamdi el-Hüseynl. Muhammed Hamza (Arap vaiz, Süleymaniye Ktp., Pertev Paşa, nr. 440; Keşfü '?-?Unun, I I, I 9 I O), Mustafa (Bursalı, kitapçı). Nesl mi. Nuri (Yasincizade). Osman Feyzi Efendi, Osman Siraceddin (Erzurumlu). Re'fet Efendi (Beyaz ıt Devlet Ktp., nr. 5306), Şahidi (bu mevlidlerin nü s haları ve şai rl e ri için ayrıca bk. Osmanlt Müelli{leri, Il, 222; Keşfü '?-?Unun, Il, 19 I O; Mazı oğ lu , VIII[ I 974J,s. 3 I -62; Süleyman Çe lebi , Vesiletü'n-Necat: Mevlid [n şr. Pekolcay, Ankara 19931. s. 40-43 ). Mevlidler içinde Süleyman Çelebi'nin eseri bir sehl-i mümteni olarak ayrı bir değer taşımaktadır. Hamdullah Harndi'nin sade Türkçe ile yazmaya özel gayret gösterdiğini belirttiği Ahmediyye'si bilhassa edebi kıymeti bakımından önemli bir eserdir. Süleyman Çelebi'nin mesnevisinden sonra en fazla tanınan mevlid. Halvetiyye tarikatının Şemsiyye kolunun kurucusu olmasının da tesiriyle tasawufi özellikler taşıyan Şemseddin Sivasl'nin eseridir. BİBLİYOGRAFYA : Süleyman Çelebi. Vesfletü'n-necat: Mevlid (nş[ Ahmed Ateş ). Ankara 1954; a.e. (nşr. Faruk Kad ri Timurtaş). istanbul 1970; a.e. (nşr. Necla Pekolcay). istanbul 1980; a.e. (nşr. Necla Peko lcay), Ankara 1993, tür. yer.; Ahmed Fakih, Çarhname(n ş[ Mecdut Mansuroğlu). istanbul 1956; Osmanlı Müelli{leri, ll , 222, 445; Keş{ü '?-?Unfın, ll, 1910; Necla Pekolcay, Türkçe Mevlid Metinleri (doktora tezi, 1950). iü Ed. Fak.; a .mlf., "Süleyman Çelebi Mevlidi Metni ve Menşei Meselesi". TDED , VI (I 955). s. 39-64 ; a.mlf.- H. Fuchs. "Mevlid" , iA , Yili, 174-176; Ahmed Aymutlu, Süleyman Çelebi ve Mevlid-i Şerif, istanbul 1958; Hasan Aksoy, Şemseddin Sivasi, Hayatı, Eserleri ve Mevlidi: Tenkit/i N eş ir (doktora tezi , I 984). MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; a.mlf .• "Türk Edebiyatında Mevlidler", Türkler (nş[ H. Celal Güzel v.dğr.), Ankara 2002, Xl, 758761; a.mlf., "Mevlid", TDEA, VI, 315-319; R. Bahar Akarpınar. Türk Kültüründe Dini Törenler ve Mevlid Kutlama ları (doktora tezi, ı 999). 484 "Hak Teala çün yarattı Ad em 'i" mısraıy­ başlayan "Nur" bahrine hicaz makamıyla girilir. Eviç, ferahnak, segah. müstear, şehnaz, karcığar. tahir- b uselik makamlarında geçkilerin yer aldığı bu bahir de hicazla sona erer; ardından topluca salavat getirilir. Mevlidin üçüncü bahri . "Amine Hatun Muhammed anesi" mısra­ ıyla başlayan "Viladet" (Veladet) bahridir. Rast makamıyla başlayan bu bahirde nişaburek, sGzidilara, segah, nihavend veya sGzinak, mahur. hüzzam, saba, uşşak veya hicaz, kürdlllhicazkar. isfahan makamları gösterildikten sonra yine rast ile karar kılınır; okunan saifıtü sel a mı kısa bir dua takip eder. Bu bahirde, "İ ndiler gökten melekler saf saf" mısraında gerdaniye perdesinden girip mahur nağmeleriyle meyan yapmak. "Bu gelen ilm-i ledün sultan ıdır " mısraını kürdlli -hicazkar. "Amine eydür çü vakt oldu tamam" ınıs­ raını da isfahan makamında okumak adettir. "Yaratılmış cümle oldu şaduman " mısraıyla başlayan "Merhaba" bahrine hüseynl ile girilip pencgah. uşşak gibi makamlara geçkiler yapıldıktan sonra segah veya hüzzamda karar kılınır ; ardından salatü selam getirilir. Mevlidin "Mi'rac" bahrine. "Söyleşirken Cebrail ile kelam" mıs­ raıyla girilir. Hüzzam, segah , ırak. karcı­ ğar, saba, eviç, hicaz. nihavend. sGzidil ve kürdlli- hicazkar makamiarına geçkiler yapıldıktan sonra segah makamıyla karar kılınmasının ardından yine saifıtü selam getirilir. Uzun süredir pek okunmayan "Vefat" bahri de hicaz. neva. uşşak ve bayatl makamlarından okunmaktaydı. Mevli din son bölümü olan "Dua" bahrine uş­ şak makamıyla girilir. "Ya ilahi ol Muhammed hakkıyçün" mısraıyla başlayan bu bölümde komşu makamlarda gezinildikten, bu arada saba ve bestenigar makamIarına da geçkiler yapıldıktan sonra, "Rahmetullahi aleyhim ecmaln" mısraıyla hüseynl makamında mevlid bitirilir. Ardın­ dan okunan Kur'an-ı Kerim ve yapılan dua ile mevlid kıraati ve töreni tamamlanır. la kapagı listanbul1327l muhayyer, uşşak. isfahan. tahir- bGselik. hüseynl veya acem-aşiran , acem-kürdl gibi makamlara geçkiler yapılarak. "Her ki diler bu duada buluna 1 Fatiha ihsan ede ben kul una" mısraının ardından mevlidhanın yüksek sesle söylediği , "Merhum ve mağfur Süleyman Çelebi'nin ve kaffe-i ehl-i lmanın ruhu için el-Fatiha" cümlesini takiben okunan Fatiha'dan sonra bahir tamamlanır. o MÜ SİKİ. Türk dini mOsikisinde mevlid, özellikle Osmanlı coğrafyasında yoğun bir ilgi gören Süleyman Çelebi'nin Vesiletü'n-necat adlı mesnevisinin besteli veya kendine has bir şekilde irticalen okunmasını ve bu maksatla yapılan törenleri ifade eder. Eserin başta Hz. Peygamber'in doğum yıldönümü (mevlid kandili). mübarek gün ve geceler (kandiller) olmak üzere din büyüklerini anma. ölüm . doğum, sünnet, evlenme. hac ibadetini yerine getirme vb . olayların ardından sevinç ve üzüntülerin beraberce paylaşılması için düzenlenen toplantılarda okunınası yaygın bir adet haline gelmiştir . Sadettin Nüzhet Ergun gibi bazı araştırmacılar, Vesiletü'n-necat'ın bizzat Süleyman Çelebi veya Sinaneddin Yusuf tarafından bestelenmiş olabileceğini kaydetmektedir (Türk MusikisiAntolojisi, ı. 13. 17). Ancak eserin bugün bilinen yegane bestekarı Sursalı Sekban'dır (XVII. y ü zyıl). Mevlidin bu bestesi XIX. yüzyılın sonlarına kadar okunmuş. zamanla unutulmaya yüz tutunca Mutafzade Ahmed Efendi gibi mGsikişinaslar bu besteyi öğretmek için uğ­ raşmışsa da ilgisizlik sonucu unutulmuş­ tur. El yazması bazı mevlid nüshalarında mısraların yanına yazılan ve o mısrada takip edilmesi gereken makam seyirlerini işaret eden makam isimleri eski besteli mevlidin izlerini taşıyan önemli kayıtlar olarak günümüze ulaşmıştır. Mevlid manzumesinin her bölümü (bahir) mevlidhan denilen bir kişi tarafından. bahirler arasındaki tevşlhler de tevşlh­ han grubunca okunur. Bahirler arasında belli bir makam sıralaması takip edilerek gerçekleştirilen mevlid icrasında genellikle şöyle bir seyir takip edilir: Önce saba. çargah , dügah veya şevkutarab makamından tilavet edilen Kur' an-ı Kerim veya bir tevşlhle mevlid töreni açılır. Daha sonra yine aynı makam da bir kaside okunup, "Allah adın zikredelim ewela" mısraıyla başlayan "Tevhid" veya "Münacat" bahri ne saba makamıyla girilir. Saba zemzeme. bestenigar, dügah. çargah . şevkutarab. Son zamanlara kadar mevlid bahirleri kaside okuduğu bilinmektedir. Bir bahrin bitiminin ardın- arasında mevlidhanların MEVLi D ·b«,, ~\(..:.<\41.J.ıl :ı*~/)1~ ıS-:- ·~, 3)i,\..~J~ ~~'r.H.sii &:-- ~ <l<",_,ıJ.ır,ı;~.. ~~j~~ ~ l ı.S:-'- .::,ı~,ı,.u,. ~1\.ı.M~J~M~'(., }f &.->' t:.:'~\.:J.),)~ .:o:l:.ı-J·~~&r ,s;- ~:..; ~ ~~,j~~~-1 ı~ (i~o,;,ı~:»ı:J~ lk<<~:.~ı.>~> w.-~~ =~J (:.,~~)(.ııı iJ-.' .ıcoı,eu.ıc-1 ~~.i.\;., --=..::__o.:__ ji.<ll ~\4\.~m~ ~.JIJ-~:,.;_,:J ~4Jıb~ ~.J?~MI~~V: ~~\.'i»~ ı:;\;\_,.~;.~ı.~o~ıoS..i ~l.:.l!V,.ıiJI~ ~~..),\~ ~Jı:ı,.ı.xs-~~.ı:.::ı tll:i,l~~:/kml ,bJ', ·,;,....~\~..ı,: ~.i.ıP.cil"~.;.s\ L. ~,.,);~,;..~ 5J.~\~'~~\ ~j \bi~l<.ı:ılJ~r- '6(~t,.v~ - -- \P\.ı ö,ı:.ll.yc ~l.ı,l .. - r ''ı ll XX. yüzyıl mevlidhanlarının mevlid metnine kendi zevklerince eklemeler yaparak okumaları tahrifata sebep olduğundan tasvip edilecek bir uygulama değildir. BİBLİYOGRAFYA - -- zi..li,)y":'t.s\i.. .), 1 '»U:.I<~i:.ı.ı\ıL.JJ ~u.~ ıJ,IJ.i- - ' Divan .. ~, ,'fiJ > ~~~~~ .~~.U,~,I..J,\ · ~ i ---~.J.JI~)..iıl A~>'!.U.ı~ ~ı Bir el yazmas ı güfte mecmuas ı nda Ves!letü 'n-necat ' ın baş l a n g ı cı n da ve son bölümünde. m ıs ra kenar l arı na makam adl arını n tesbit edi lm iş metni (Hac ı Selim Ağa Ktp., nr. 1286, vr. 8', 9', 16') dan okunacak bahrin makamında Kur'i~ın-ı Kerim veya tevşih (baza n iki si birden) oku nur, mevlidhan da önce bir kaside okuyup ardından bahre girerdi. Son yıllarda ise bazı mevlidhanların bir münasebet düşürerek bahir içerisinde kaside okudukları görülmektedir. Ancak bu durumda kaside ile bahrin konuları ve edebi seviyesi arasında bir uyurnun bulunmasına dikkat etmek gerekir. Kaynaklarda, Süleyman Çelebi mevlidinin sadece istanbul'da Koca Mustafa Paşa Sünbül Efendi Dergahı'nda okunduğu belirtilen bir başka bestesinden de söz edilmektedir. Yakın dönemlere kadar okunan bu eserin özelliği , her beytin ardından tevşihhanlar tarafından Allah'ın "hay" isminin peş peşe iki defa tekrar edilmesiydi. Ancak bu kelimedeki " h" harfiyle Türkçe'de "evet" manasma gelen "hayhay" kelimesindeki "h"nin aynı şe­ kilde telaffuz edilmesi mana karışıklığına sebep olm aktayd ı. Mesela , "Gece gündüz i şler i isyan kam u 1 Kor ka rım kim yerleri ola tamu" beytinden sonra söylenen "hay hay" nakaratı manaya pek uygun düş­ ınediğinden bu zikirli mevlidin okunması terkedilmiştir. Türk mOsikisinde öteden beri mevlidpek çok mQsikişinas yetişmiştir. XVIII. yüzyıldaki meş­ hur mevlidhanlar arasında Emir Buhari Camii hatibi hattat ve şair Hafız ŞühQdi Mehmed Efendi , Beşiktaş 'ta Sinan Paşa Tekkesi şeyhi Mustafa Rıza Efendi , dini eserler bestekarı Çalilkzade Şeyh Mustafa Efendi. Zeyrek Camii müezzini Hüseyin Dede en önemlilerindendiL XIX. yüzhanlıkla şöhret bulmuş yılda istanbul'da mevlidhanlıkla tanınmış h atızla rdan Aksaraylı Ama Hafı z Hasan Efendi. hünkar mevlidhanı Fındıkith Hacı Hakkı Efendi , hünkar imam ı Hafız Yusuf Efendi, Enderunlu Hafız Hüsnü Efendi , Bedevi şeyhi Ali Baba , Hafız Aşir, Beylerbeyi Camii hatibi Rifat Bey, Selimiye hatibi Şeyh Ömer Efendi , Hopçuzade Mehmed Şakir Efendi. Balat Sünbüli Dergahı şeyhi Kemal Efendi. Hüdayi Tekkesi şeyhi Mehmed Ruşen Efendi. Mutafzade Ahmed Efendi ve Mehmed Akif'in (Ersoy) bir şiiriyle kıraatin i ölümsü zleştirdiği Said Paşa imamı diye bilinen Hasan Rıza Efendi özellikle zikredilmesi ger eken isimlerdir. Son dönemin önemli mevlidhanları araSami olmak üzere h ünkar mevlidhanı Boyabatlı Mustafa Şevki Efendi, Süleymaniye Camii başmüezzini Hafız Kemal Efendi, Beyoğlu Ağa Camii imamı Hasan Rıza Efendi, Muhyiddin Tanı k, H afız Burhan, Mecit Sesi gür. Esat Gered e, Yeraltı Camii imam ı Ali Ü skü darlı, Hüseyin Sebilci , Kazım Büyükaksoy; günümüz mevlidhanları arasında ise Halil ibrahim Çanakkaleli. Aziz Bahriyeli, Fevzi Mısı r, Emin Işık, Zeki Altun ( ö. 1999 ) ve Kani Kara ca (ö . 2004) bilhassa belirtilmelidir. sında başta Hafız M evli d manzumesi son devir hattat ve Kemal Batanay tarafından yeniden bestelen miş , Kani Karaca ' nın meşkettiği bu bestenin notası henüz neşredilmediğinden okunması yaygınlaşmamıştır. Ayrıca bestekar Sadettin Kaynak' ın bir m evli d bestesinden bahsedilmekteyse de henüz ortaya çıkmamıştır. mQsikişinaslarından R evnak oğ lu Dosya- nr. 230 ; Beliğ , Güldes te, s. 525 -526; Mehmed Akif Ersoy, Safa hat (nş r. M. Ert uğ r u l Düzd ağ). İstanbul 198 7, s. 467 -47 1; Sadettin Nüzhet Ergun, Türk Musik isi A n to lojisi, istanbul 1942- 43 , ı, 12-1 3 , 17, 2 5 ; ll , 44 1, 4 71 , 6 54 656; Ali Rı za S ağman , Mev lid Nası l Okunur? ve Mevlidhanlar, İ sta nbul 195 1; Ka zım Baykal, Süleyman Çeleb i ve Mev lid ( n şr. Ka dir At lansoy). Bursa 1999; Tahirülmevlevi, "Rebiülevvel ve Mevlid-i Şe rif'', Mah{il, sy. 5, İ sta nbul 1339, s . 79-81 ; Köprülüzacte Mehmed Fuad, "Mevlid Merasimi ", Tev h id-i E{ktı r, 5 Receb 134 0 1 4 Mart 192 2; Necla Pekolcay, "Süleyman Çelebi Mevlidi, Metni ve Me n şe i Meselesi", TDED, VI (ı 955 ). s. 3 9 -64; Halil Can. "Dini Musiki" , MM, sy. 292 ( 1974). s. 22-23; sy. 293 ( 1974). s. 17-19; Ömer Tuğrul İnançer. "Dini Musiki", DBist.A, lll , 58 (maddenin yazım ı nda Bekir Sıdkı Sezl a rı , bf~i·~I~L~!,.o \s'\.ı;\)i\~,r.ı.ı '(.(_ Edebiyatı : Müzesi. gin'den a lın an şifa h l bilgilerden de mı ş tır ). ~ fayda lanıl ­ NuRi Ö zcAN MEVLİD (...ll~ ) Süleyman Çelebi'nin (ö. 825/ 1422) asıl adı L Vesiletü'n -neciit olan meşhur eseri. Süleyman Çelebi Bursa'da doğdu. Hakbilgiler kısa ve ç elişkilidir. Bazı yazma nüshalarda yer alan, "Yiğitlik dahi geçti şöyle hoca 1 Erişti şastlık u oldu koca" beyti, müellif in 812 ' de ( 1409 ) nazmettiği m eviidi altmış yaşında iken kaleme aldığını gösterdiğinden onun doğum tarihini 752 (1351 ) olarak kabul etmek mümkündür. Süleyman Çelebi 'nin . Ahmed Paşa ' nın oğlu ve Orhan Gazi'nin silah arkadaşı olup Fu ş ılşü 'l -J:ıikem 'e bir şerh yazan Şeyh Mahmud'un tarunu olduğu , Orhan Gazi'nin bu zat a iznik'te bir medrese yaptırmış bulunduğu şeklindeki kayıtlardan onun ilimle uğraşan kültürlü bir aileden geldiği anlaşılmakta . taş ı dığı "Çelebi" unvanı da aynı zamanda arif ve kamil bir kimse olduğunu ortaya koymaktadır. Süleyman Çelebi'nin dini ilimiere vukufunu eserinde işlediği konuları ayet ve hadislerle ustaca desteklemesi de göstermektedir. Kaynaklar onun Yıldırım Bayezid devrinde bir süre Divan-ı Hümayun imamlığı yaptığını , 802'de ( 1400) in şası tamamlanan Bursa Ulucamii imamlığına Emir Buhari'nin tavsiyesiyle getirildiğini nakleder. M evievi veya Halveti olduğu ileri kındaki 485