Muharrem Ayı ve Aşure

advertisement
İL
: ANKARA
AY-YIL : ARALIK- 2010
TARİH : 10/12/2010
MUHARREM AYI VE AŞURE
Muhterem Müslümanlar,
Bugün Muharrem ayının dördü, önümüzdeki (16
Aralık) Perşembe de aşure günüdür. Muharrem ayı,
haram aylardan biridir. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı
Kerim’de, “Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri
yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların
sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram
aylardır…”1 buyurmuş, Hz. Peygamber de,
Muharrem’in haram aylardan biri olduğunu ifade
etmiştir2.
Fecr suresinin ilk ayetlerinde, Yüce Allah şöyle
buyurmaktadır: “Tan yerinin ağarmasına and
olsun, On geceye and olsun, Çifte ve teke and
olsun, Aktığı zaman geceye and olsun, Şüphesiz
bunlarda, akıl sahibi kimse(ler) için yemin
edilmeye değer özellikler vardır”3. Bazı âlimler, bu
surede Allah’ın yeminine konu olan “on gece”den
maksadın, Muharremin ilk on günü olduğunu
belirtmişlerdir4. Sevgili Peygamberimiz de bu ayı;
bütün zamanlar, yıllar ve aylar Allah’ın olduğu
halde “Allah’ın ayı olan Muharrem” diye
nitelemiştir5.
Değerli Kardeşlerim,
Aşure, içinde bulunduğumuz Muharrem ayının
onuncu günüdür. Bu günün hem geçmişte, bazı
peygamberlere verilen lütuflarla ilgisi vardır, hem de
İslam tarihi açısından özel bir yeri bulunmaktadır.
Nitekim Peygamberimiz Medine’ye geldiğinde,
Yahudiler’in oruç tuttuklarına şahit olmuştur. Bunun
ne orucu olduğunu sorduğunda, Yahudiler; Allah’ın
bugünde Hz. Musa’yı ve İsrail Oğullarını
düşmanlarından kurtardığını, Hz. Musa’nın ve
kendilerinin de bu sebeple oruç tuttuğunu
söylemişlerdir. Bunun üzerine Hz. Peygamber, “Ben
Musa’ya sizden daha yakınım” demiş ve
bugünlerde oruç tutulmasını emretmiştir7.
Başka bir hadiste ise Resul-i Ekrem Efendimiz,
aşure günü tutulan orucun faziletine dikkat çekmiştir8.
İslam âlimleri, Muharrem ayının onuncu gününün bir
gün öncesi, veya bir gün sonrası ile beraber, oruç
tutmanın müstehap olduğunu ifade etmişlerdir.
Aziz Mü’minler,
Aşure gününün İslam tarihi açısından da özel bir
önemi bulunmaktadır. Peygamberimizin güzide
torunu Hz. Hüseyin, yetmiş iki arkadaşıyla birlikte
bugünde şehit edilmişlerdir. Efendimizin kızı Fatıma
ile, damadı Hz. Ali’nin çocukları olan Hz. Hüseyin,
yakınlarıyla birlikte Kûfe’ye giderken Kerbelâ’da
kuşatılmış, önce susuz bırakılmış, sonra da acımasızca
şehit edilmişlerdir.
O Hüseyin ki; Hz. Peygamber, ağabeyi Hasan’la
birlikte onun hakkında, “Allah'ım! Ben, bunları
seviyorum. Sen de bunları sev.”9 buyurmuştur.
O Hüseyin ki; Peygamberimizin, “Hasan ve
Hüseyin'i seven, beni sevmiş, onlara kin tutan da
bana kin tutmuştur”10. iltifatına mazhar olmuştur.
O Hüseyin ki; ismi bizzat Resul-i Ekrem
tarafından konulmuş, eğitimini Peygamber kızı
Fatıma ile ilim şehrinin kapısı Hz. Ali’den almıştır.
Ehl-i beytin bu değerli üyesi, müminlerin
gözbebeği
Hz. Hüseyin’in
şehâdeti, bütün
Müslümanları can evinden vurmuş, derin bir hüzne
sevk etmiştir. Tarih boyunca Müslümanlar,
çocuklarına onun ismini vererek, Hz. Hüseyin’e olan
sevgi ve muhabbetlerini, yüreklerinde yaşatmışlardır.
Allah, bütün şehitlerle birlikte Hz. Hüseyin ve
Kerbela şehitlerine rahmet eylesin! Dünyada ve
ahirette hepimize iyilikler ve güzellikler ihsan etsin,
bizleri cehennem azabından muhafaza buyursun!
Hazırlayan: Doç.Dr. İlyas ÜZÜM
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi
Redaksiyon: D.İ.B. Hutbe Komisyonu
1
Tevbe 9/36.
Buharî, “Megâzî”, 77.
3
Fecr 89/1-5.
4
Beyhakî, Şuabi’l-iman, III, 359.
5
Müslim, “Sıyam”, 202-103.
6
İbn Mâce, “Sıyâm”, 41.
7
Müslim, “Sıyam”, 202-103.
8
Tirmizî, “Menâkıb”, 30
9
Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 288.
2
Download