TEBLİG VE MÜZAKERELERİ

advertisement
DİYANET İŞLERi BAŞKANLIGI
YAYlNLARI /642
I
TEBLİG VE MÜZAKERELERİ
20-24 Eylül2004 1 ANKARA
-Yf ~ty(} D\Yflft!H Valm
İsl!\m Al'aijtırmfihm Merkezi
KUtUphanesi
Dem. No:
Tas. No:
Ankara - 2005
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlan 642
1lmi Eserler 105
Yayın
Editörü & Redaksiyon
Dr. Mehmet BULUT
Dizgi&Grafik
Cevdet DOGAN
2005-06-Y-0003-642
ISBN 975.19.3756-6
Baskı
_,.
Türkiye Diyanet Vakfı
Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi
Ostim örnek Sanayi Sitesi 358. Sokak No: l l
06370 Yenimahalle 1 ANKARA
Tel: (0312) 354 91 31
© Diyanet ݧleri Başkanlığı
Dini Yayınlar Dairesi Başkanlığı
Tel: (O 312) 295 73 06
;·
1. KOMiSYON: AB SÜRECiNDE Di NiN YERi VE DiN HiZMETLERi /45
1. OTURUM
•
iKiNCi TEBLiG
AVRUPA BiRLiGi VE DiN: SiYASi VE EKONOMiK BiRLiK
iÇiNDE KÜLTÜR EL VE DiNi ÇEŞiTLiLiK
•
Ertuğrul ŞAHİN*
ı. Giriş:
Konuya yaklaşım, çerçeve ve metod
En bariz şekliyle Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği bağlamında gündeme gelen
ve getirilen AB'nin Hıristiyan kulübü olup olmadığı sorusu karşısında Hıristiyanlığın birlik oluşumunun ve birlik sürecinin, bazılauna göre en önemli, diğer kesimlere göre deği­
şen önemlilikte temellerden birisi olduğu cevaplan alıyoruz. Cevap hangi dozda olursa olsun, belirli bir kausaliteyi (nedensellik) tesbite yönelik bu soruda, dinin özne, birlik sürecinin nesne olarak ele alındığını söyleyebiliriz. Bu soru tek yönlü bir etkileşimi incelemeye ve cevaplandırmaya yönlendiriyor. Kanaatlınce Türkiye'de AB'nin Türkiye'yi üyeliğe
alıp almayacağı tartışmalannda bu yaklaşım hakim olup, bir bakıma üyeliğin kabu1 edilme şansı ölçülmeye çalışılıyor.
"Süreç" ifadesi ile değişim ve dönüşümleri (transformasyonlan) kastettiğimiz de
açıktır. Lakin bu prensibin siyasal, hukuki ve sosyoekonomik bir sürecin tarihi dönüşü­
mü ve faktörlerin ve etkileşimierin çok yönlülüğü (mu1tikausallik) gerçeği, AB sürecinin
din alanına da etkilerini kaçınılmaz kılacaktır. Bu önermede AB'nin siyasi, iktisadi ve hukuki süreçleri özne, din ise nesne haline dönüşmektedir.
Kısaca, genel anlamda din, özel anlamda Hıristiyanlığın AT ve AB oluşum sürecinde ne derece ve nasıl bir rolü olmuştur sorusunu bir bakıma tersine çevirerek, AB sürecinin dine ve dinf alana nasıl etkileri olduğunu ve olabileceğini (herausforderungen) sormak da ilk soru kadar önemlidir.1
Bu çalışmada AB sürecinin dinfalana önemli etkilerini tesbit etmenin yanında farklı
dinleri, din temsilcileri ve mensuplarını benzer ·sorularla karşı karşıya bıraktığı ve bıraka­
cağı tezi de işlenecektir. Bu sebeple dinler arası var olan veya olduğu düşünülen farklılık­
Iann ve hatta husumetlerin beraberinde, dinlerin bazı soru1ar ve sorunlar karşısında aynı
• Almanya
1 "Hıristiyanlık ve Avrupa 2000' adlı sempozyumun bilinçli olarak seçildiği söylenen alt başlığı -Teoloji ve kiliseler için ödev ve Herausforderung olarak Avrupa'run geleceği- ve sunulan tebliğler, bu sorulann içiçe geçmiş­
fiğini pek güzel ortaya koyuyor. Sempozyumun kitaplaştınlmış olarak yayınlanmış şekli, Walter Fürst, Martin
Haneeker (ed.), 2001, Nomos Verlfagsgesellschaft, Baden-Baden.
46/111. DiN ŞÜRASI TEBLiG VE MÜZAKERELERi
safta buluştuğunu ve mensuplarnun ortak beklentiler etrafında çıkar gruplan (interessengruppen) oluşturma gereksinimi duyacağı gösterilmeye çalışacaktır.
Multikausal boyut
AB sürecinin ekonomik, siyasal, sosyal, hukuki alanda birçok faktörün çok boyutlu
(multikausal) etkileşimlerinin altında devam ettiğini kabul ederek, bu çalışmamızda bu etkileşimler yumağırun yukanda sorulaştırdığırnız boyutunu ele almaya çalışacağız. Değer­
lendirmelerde değişik faktörlere ve nedenselliklere hak ettiklerinden aşın veya önemsiz
yer atfetmek, şüphesiz her çalışmanın zorlandığı bir konudur. Mümkün olduğunca nedensellikler yumağını gözden uzak tutmamaya çalışmak gerekecektir.
Disiplinler arası ve ortak çalışmalar ve yanlışlanabilirlik
Ele almaya çalıştığımız konunun birçok ilim alanını ilgilendirdiği açıktır. Bunlar arasında siyaset bilimi, iktisat, hukuk, sosyoloji, geniş manada kültür bilimleri ve şüphesiz
ilahiyat sayılabilir. Bu sebeple daha başlangıçta bir metodik tesbit yapmak yerindedir ve
lüzumludur. Disiplinler arası (interdisziplinar) çalışmalar bu tür konu komplekslerinin illeelenmelerinde vazgeçilemez durumdadırlar. Tek tek disiplinlerin yaptığı araştırmalann
çoğu kez kendi yaklaşımlarını abartma ve genelierne eğilimine girdiği bir gerçektir. Bu çalışmada farklı disiplinlerin ilgi alanına giren ve muhtevalan itibariyle o ilim alanlan için
fevkalade önemli birçok konuya değinme imkanmuz yoktur. Değerlendirmemiz siyasal bilim ve sosyoloji açısından olacaktır. Nihayet bir sosyal bilimcinin savunulan tez ve önerınelerin yanlışlanabilirliğe (falsifikasyon) açık kalması gerektiğini kabul etmesi gerekir.
Sosyal bilimlerde evrensellik iddiasında olan birçok görüş, tez ve teori ya yanlışlanabil. miş, ya relative edilmiş (sınırlı bir geçerliliği kabullenmişler) ya da yerlerini başkalarına
terketmişlerdir.
,.
1
Kavramsal kullanımlar
DiniDin alanı: Teolojik ve teorik anlamda değil, kururnlar ve yaşanan din ifade edilmektedir. Bu nedenle kilise ve dinf örgütlenmeler zaman zaman din kavramı altında toplanmıştır.
ön varsayımlar: AB'nin ekonomik birliği takiben nihai amaç olarak siyasal birliğe
ulaşma düşüncesi kabul edilmektedir.
·
2. AB'nin kimliği: Dini ve kültürel alanın çoğulculuğu ve dine bakış
AB'ne giden yolun başlangıcında -Avrupa Kömür ve Demir Birliği- ekonomik çıkar­
lar ve güvenlik kaygılan ana etkenlerdir. Peki gelinen Birlik aşamasında ve birliğe yeni
ülkelerin dahil edilmesiyle vanlmaya çalışılan ortak Avrupa evi, kültürel ve dinf kimlikten yoksun bir yapılanma mıdır? Kısaca: AB'nin kimliği nedir?
AB gibi tarihsel -hukuki, siyasi, ekonomik- süreçlerin beraberinde bir kültürel ve dini etkenler manzumesinin olduğunu biliyoruz. Oluşma aşamasındaki ve birleşmeye yönelen süreçlerin, kaynaştıncı tarihsel bir vicdana, bugüne ve geleceğe ait sorurnluluğa; kı-
1. KOMiSYON: AB SÜRECiNDE DiNiN YERi VE DiN HiZMETLERi 147
saca bir kimliğe, bir ruha ihtiyaç duyduklan, teknokratik ve pragmatik düzenlernelerin yeterli olmayacağını söyleyebiliriz. Kültür öğelerinin, dinf inançlann ortak ve kaynaştıncı
kimliğin önemli parçalan olduğunu ise devletler ve milletler tarihi açıkça belirtir.
Nedir öyleyse Avrupa'yı kaynaştıran ortak kültür?
Kamuoyunda yaygın biçimde Avrupa, Türkiye, Doğu, Batı kavramlannın arkasında
monolitik ve homojen yapılar algılanrnaktadır. Bu yaklaşımı bir kesim ilim erbabında da
gözlernliyomz. Homojenlik yaklaşımı ülke ve coğrafyalann kültürel ve dinf kimliklerini
tasvir ederken kendirıi hissettirebiliyor. Nitekim Avrupa Birliği'ni Hıristiyanlann birliği
olarak görmenin arkasındaki homojen kültür ve din kimliği arayışı açığa çıkıyor.2 Avrupa'nın Hıristiyanlık temellerinde aydınlanma, demokrasi, irisan haklan getirdiği bir çırpı­
da ifade edilirken, senaryonun karşı rolünün de dotdurulması zor olmuyor: Yabancı, irrasyonel, fanatik, barbar doğu ve İslam. Bazı müslümaniann zıt kutuplar senaryosu da farkIr değil: Sömürgeci, barbar, etik değerlerden yoksun Batı karşısında ahlakın, estetiğin,
adaletin, ilmin -ve hatta şimdilerde gerçek irisan haklan ve demokrasinin hakiki- beşiği
olan Doğu.
Dinin AB sürecinde yerinin ne olduğu sorusuna verilen çok yönlü cevaplar
Dinin, ortak Avrupa evirıin oluşumunda birliksürecine etkileri olduğunu kabul ederken veya kimlik öğelerini belirlerken sadece Hıristiyanlık ve (zaman zaman birlikte anıl­
dığı gibi) Yahudilikle sınırlı görmek çok da kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Nitekim
bazı kesimler ve ilim adamlan dirlin rolünü, AB kimliği ve tarihi dayanaklan babında relative eder ve hatta dine menfi atıflarda bulunurken, diğer birtakım kesimler Avrupa'nın
kültür ve düşünce tarihinde, islam ve Müslümanlan birlikte sıralamakta zorlanrnamaktadırlar. 3 Diğer taraftan kültürel ve dinf öğelere az veya hiç önem vermeyen görüşler önemli bir kesimdir.4 Tarihi kökler bir yana, bugünün çoğulcu yapı gerçekliğinden hareket edilmesinin daha tutarlı olacağıS görüşü de ağırlıklı bir yere sahiptir.
Gerek islam'ın Avrupa tarihindeki yeri, gerekse islam'ın da içinde bulunduğu bugünkü çoğulcu yapının temel itibariyle kiliseler ve din adamlan tarafından kabul edilme eği­
limirıin de arttığını aynca belirtmek gerekir. Avrupa'nın kültürel ve dinf çeşitliliğinin ve bu
arada İslam'ın ve Müslümaniann bu bütünün parçası olarak tarihi gerçekliğin tesbiti ve
kabulünün ötesinde AB kimliğinin tanımlayıcı ve aynlmaz parçalan ve zenginlik kaynağı olarak görmek altı çizilmesi gereken husustur. 6 Bir adım daha öteye giderek, Doğu Avrupa açılımı ile Türkiye'nin muhtemel üyeliğinin AB'nin Avrupa'yı bir kültür alanı olarak
Tanınmış Alınan tarihçi Hans Ulrieh Weh!er tipik bir örnek olarak gösterilebilir.
3 Friedbeıt Pflüger: kaynak!ar/TürkeiundEU.doe: Jürgen s. Nielsen "Judentum, Christentum und lslam in europaisehen Lehrpliinen" in: Aus Politik und Zeitgesehiehte (B 7-8/2004)
4 ll. Dünya Savaşı sonrası AB oluşumunun sebepleri: Aln sebep: politik eu.pdf s.6.
5 Bronislaw Geremek ''Europa am Seheideweg: Religion in der Wett der Politik": siehe: kaynaklar
6 Jürgen S. Nielsen "Judentum, Christentum und İslam in europaisehen Lehrpliinen" in: Aus Politik und Zeitgesehiehte (B 7-8/2004).
\'
48/111. DiN ŞÜRASI TESLiG VE MÜZAKERELERi
telakki etme eğiliminde olmasına örnek göstermek de mümkündür. 7
Unutulmaması gereken bir diğer boyut ise, pekala kültür ve kimlik belirlemesinde
göz ardı edilemeyecek büyük bir din dışı kesimin olduğu gerçeğidir. Dinden beklentisi kalmayan, dine veya kiliseye arkasını dönmüş hatta savaş açmış veya bir dünya görüşünün
etrafında toplanmış ve cemaatleşmiş farklı dünya görüşlerine sahip guruplar (weltanschauungsgemeinschaften) bu kimliğin dışında mı kalacaktır? Denilebilir ki bu büyük kesim
Hıristiyanlıktari hareketle Avrupa'ya kimlik giydirmeye çalışanların önündeki en büyük
engellerden biridir.
Bütün bunlardan hareketle bir özet çıkarmaya çalışırsak, değerlendirmeyi yapanın
içinde bulunduğu kesim ve ilmi alana göre, AB oluşumunda ve AB 'nin kimliğinin belirlenmesinde dine atfedilen önemin ve rolün büyük değişiklikler arzettiğini belirtebiliriz: Siyasal ve ekonomi bilimleri alanında dinin rolünün pek önemsenmemesi karşısında, teologların ve kilise erbabının bulunduğu kesim içinde artan yoğunluklarda bir önem ve rol
atfı sözkonusudur.
Peki, ilim ctü'nyasında ve kamuoyunda süregiden bütün bu Avrupa kimliğini belirleme tartışmalan AB'nin hukuki ve kurumsal yapılanmasında hangi çerçeveye oturtulacaktır? Yukanda Avrupa kültürünün tekilci bir yapıda olmadığını belirlemeye çalıştık; fakat,
aranan kimliği tanırrılarnış olduğumuz da henüz söylenemez.
t·
3. Dinin ve din kurumlannın AB ortamında karşılaştıklan sorular ve arayışlar
din alanında birlik baskısı
AB'nin politika, hukuk, iktisat, finans, tanm, güvenlik ve yüksek öğrenim alanların­
da bir birlik sürecinde olduğunu biliyoruz. Birlik kavrarnıru uyulması gereken normlar bütünlüğü, diğer bir ifadeyle kurumsallaşma olarak anlarsak şu soru da gündeme gelmektedir: Bu birlik ve bütünleşme süreci din alam içinde geçerli midir, böyle bir şey arzu edilmekte midir? Diğer bir açıdan soracak olursak: AB sürecinden kaynaklanan ve din alanında bir birliğe ve bütünlüğe veya birlikteliklere iten saikler sözkonusu mudur? Özetle,
din alanında da bir birlik baskısı var mıdır? Bu sorulan sadece teolojik ve teorik veya kitabi anlamda bir birlik olarak da algılamamak gerekir. Diyalog, ortak örgütlenmeler ve çalışmalar, nitekim ökunıenik çabalar bu soroyla ilintilidir. Soruyu biraz daha teknik açıdan
soracak olursak önemi daha da netleşecektir: AB ve üye ülkeler arasındaki ilişkiler ve bununla bağlantılı olarak din, dinf cemaatler ve dinf kururrılarla ilişkiler AB katında nasıl biçirrılendirilecektir?
Farklı
din-devlet ili§ki modelleri
Bu sorulara verilmiş hazır cevaplar yoktur. Din-devlet-toplum ilişkilerinin AB hukukunda ve anayasal düzeninde tek tip düzenlemelere tabi olması gerektiği görüşleri bulun7 Dieter Fauth 1 Erich Satter, 2003, s.9, in: )örg Albertz (ed.) Staat und Kirche im werdenden Europa.
1. KOMiSYON: AB SÜRECiNDE DiNi NYERi VE DiN HiZMffiERi /49
sa da8, ağırlıklı görüş din alanının ülkelerin hukuk egemenliğine bırakılması yönündedir.
Bunun önemli bir sebebi çok farklı dini ve mezhebi yapılar olması ise, diğer sebebi de
mevcut ülke anayasalannın din-devlet ilişkisini olağanüstü farklı biçimlerde düzenlemiş
olmalandır. Laiklik ve sekülerlik kavramlan altında bir genelierne yapabilsek bile, bu iki
yaklaşırnın da kendi aralannda ve nitekim kendi içlerinde çok farklı modeller getirdiklerini görme~teyiz.
AB bir modeli kabul etmekte midir?
Gerek din ve mezhep farklılığı, gerekse hukuki-anayasal düzenin çeşitliliği AB hukuk metinlerine bir dinin, mezhebin ve siyaset-din ilişkisi modelinin entegre edilmesinin
inıkansızlığını göstermektedir. Bütün bu sebepler doğrultusunda AB hukukunun, temel
insan haklan, din, düşünce, vicdan özgürlüğü prensiplerine yöneleceği açıktır. Bizde bununla bağlantılı olarak Avrupa evinin bütünleştirici ortak kültür ve kimlik unsurlannın bu
prensipler etrafında oluşmakta olduğunu belirlemek istiyoruz. Nitekim Avrupa Birliği anayasası tartışmalan sonucunda vanlan uzlaşma, Hıristiyarılığın tarilif kültür nürası olarak
anayasaya dahil edilmesi ile Allah'a atıf olması (Gottesbezug) beklentilerini9 ve belki de
bununla ilintili din birliği arzulanrıı da boşa çıkarmıştır. Anayasada Allah'a ve Hıristiyan­
lığa atfın bulunmaması kiliseleri içi buruk bırakmıştır,lO Bunu birlik sürecinde siyasi ağır­
lık kaybı olarak algıladıklanrıı farketrnek zor değildir.
Tarafsızlık
prensibi
Bu uzlaşmayı getiren temel yaklaşım siyasal alanın din ve dünya görüşleri karşısında tarafsızlığının korunması düşüncesidir. Ekonomik ve siyasi birlik oluşturabilmek yolunda zorlayıcı ve yaptınmlara tabi hukuki ve siyasi düzenlemeler öngörülürken, din alanında üye ülkelerin pek farklı din-devlet-toplum ilişkiler ağlan veri olarak kabul edilmiş
ve bu alandaki ilişkiler ve düzenlemeler temel itibariyle ülkelerin kendilerine bırakılmıştır. ll (Subsidiariatsprinzip)
AB sürecinin dine muhtemel tesir alanlan
Bununla birlikte bütün bu hukuki düzenlemelerin, siyasi ve ekonomik süreçlerin dini ve kurumlanrıı tamamiyle kendi başına bıraktığı söylenemez. Yeniden şu temel öner8 Mesela: Eğitim alanında cumhuriyetçi ve özgürlükçü bir hukukla katıksız bir laiklik sistemi istemektedir. Bu
sistemin genel, evrensel kültüre arabuluculuk etmesini, milli, dini, ideolojik önyargılardan anndmlmasını beklemektedir. Ancak böyle bir ortak platformda farklı dinierin, mezheplerin ve kültürlerin beraberce yaşayabile­
ceğini iddia ederek.
9 Bkz. Konferenz Europaiseher Kirchen-Büro für Kommunikation, Presseınitteilung Nr. 04-25, 4. Juni 2004;
[nternet: http://www.cec-kek.org/News-d!cq0425g.htm
10 Anayasaya Hıristiyanlık yerine geistig-religiös/ spirituel! patrimeine spirituel! spiritual heritage (=geistiges Erbe) kavrarnlantun alınınası, bazı kiliseler açısından bir zayıflama, diğerleri için kazanç kabul edilebilir. Bkz.
Kaynaklar!BundestagsChat Europa und Kirche.doc
ll AB hukuk normlan dahilinde sind die staatskirchenrechtlichen Privilegien der Kirchen weitgehend über die
Anısterdamer Venage gesichert.
\.
50 1 lll. DiN ŞÜRASI TESLiG VE MÜZAKERELERi
1·
memizi hatırlatalım: Siyasi ve hukuki düzenlernelerin getirdiği ve getireceği yapılar, insanlann içtiınai konum ve hayatlannı etkilediği ölçüde dinf hayan da etkileyecektir.
AB süreciyle bağlantılı olarak geniş manada din alanının doğrudan ve dalaylı bir tesir alnnda olduğunu, AB sürecinin kendine has birtakım i:mkfuılan ve zorlamalan beraberinde getirdiğini söylemek gerekir. Milli devletler bazında kemikleşmiş bulunanyapılarm
çokuluslu, çok dirıli, çok kültürlü bir yapıya geçişte, AB'nin hukuki zorunluluklan kadar,
iletişiiDin arnnası, karşılıklı etkileşim ve nihayet din temsilcilerinin etkilerini muhafaza
edebilmek yolunda girişirrıleri, dinlerin yakınlaşmasına, ortak çözümler aranmasına zeıİıin hazırlamaktadır.12 Oluşturulan ortak kurumlar, AB nezdindeki temsilcilikler ve Avrupa boyutunda yapılan diyalog çalışmalan, dinin ve temsilcilerinin kendileri tarafından
değişikliklere ve uyarlarnalara gitme arzusunu ortaya çıkarabilecektir.
Nitekim, AB ülkelerinde gözlemlerren devlet-kilise ilişkisi modellerinin birbirinden
aşırı farklılıklar göstermesi ve mevcut yapılann temel itibariyle AB hukuku ve kurumlan
tarafından kabul edilınesi, din alanında ve kiliseler tarafından aynen korunacaktır ve muhafaza edilebilecektir anlamına da gelıniyor. Her tekil ilişki örneğinin diğer ülke örnekleri mucibince mercek alttna alınmasını gerektireceği düşünülebilir. Öyleki her modeldeki
parçalann diğer örneklerle karşılaştırmalar sayesinde bütün sistemler için daha iyi çözümler bulunacağına dikkat çekilmektedir.ı3 Heinig, Almanya örneğinden hareketle bir adım
öteye giderek, Avrupa sürecinin, milli kilise anayasası ve hukukundan (staatskirchenverfassung) Avrupa din anayasası ve hukukuna giden yolu açnğırıı söylemektedir.l4
Kısaca, bütün bu etkileşirrıler ağı, din kurumlan ve dini temsil edenler için bir arayış,
bir ayak uydutma sürecini de beraberinde getirmiştir. Kiliselerin, dinf kurumlann, cemaatlerin finans kaynaklanndan, sosyal ve karitatif alandaki (çocuk evleri, hastahaneler,
yaşlılar evi gibi) faaliyetlerine; okul, yüksekokul ve ilim faaliyetlerinden, siyasal düzen
içindeki politik rollerine kadar bir dizi alanın sayılması mümkündür. AB hukuk norrnlannın konulması ve uygulamanın bu alanlarda dalaylı etkileri mevcuttur. AB'nin öncelikle
iktisadi yönlendirilmişliği, dalaylı etki alanını öncelikle iktisadi alanda gösterrnektedir.15
AB hukuk düzenlemelerinin din bağlantılı olarak günlük hayan ilgilendiren hukuki düzenlemeler, sanırım daha sonraki konuşmacılarm tebliğlerinde gündeme gelecektir.
12 Din olgusunu dışardan gözlernlemeye ça.llijan bir sosyal bilimcinin gözüyle tesbit edilebilecek ortak özelliklerin, ortak çıkarlarmda arka planını oluşturduğu görülecektir. Eva M. Synek bu ortaklığı her şeyden önce normatif alanlar olarak beliıtıniş, formel ve muhteva açısından paralellikleri göstermeye çalışmıştır. Eva M.
Synek, "Pluralitiit innerhalb der Religionen", in: Johann Figl (ed.) Handbuch Religionswissenschaft -Religionen und ihre zentralen Tiıemen, 2003, Tyrolia-Verlag, Insbruck. Wien, s. 734-757; ebd. "Recht und Religion", s.
13 Bkz. Fauth!Satter, 2003, s. 203, Staat und Kirche im werdenden Europa, in: Albertz...
14 (2003, s. 72).
15 Bu dalaylı etki ve örnekler için bkz: Christian Walter, Der Schutz religiöser Minderheiten im Recht der Europaisehen Gemeirıschaft und nach der Europaisehen Konvention zum Schutze der Menschenrechte und
Grundfreiheiten (EMRK), 2003, in: Jörg Albertz (ed.) Staat und Kirche im werdenden Europa, s.93-125.
1. KOMiSYON: AB SÜRECiNDE DiNiN YERi VE DiN HiZMffiERi /51
Önemli bir tesir alam: Dini kimlikler
Birlik Avrupa'sında Hıristiyanlığın ve islam'ın yeri ve kimlik sorusu
AB 'nin kültürü ve kimliği tartışmalannın din alanında yansımalannın olacağını tahmin etmek zor olmasa gerektir.
Hıristiyanlık açısı: Bir Katolik teolog olan Prof. Walter Fürst, bakınız veciz bir şekil­
de nasıl dile getiriyor: "Hatırlamak gerekir ki, Hıristiyanlık dini, teoloji ve kiliseler, kendi
algılamalannı (öz benliklerinilbilincini=selbstverstandnis) Avrupa'nın fikir (geistig) mirasına sorgulattırdıklan ve kendi kimliklerini uygun biçimde yenilerneye hazır olduklan ölçüde Avrupa'nın geleceğine katkılanın sunabileceklerdir. Çoğulcu-demokratik Avrupa
içinde, kendileri sadece bu yolla geleceğe hazırdırlar". Fürst, bu yeni kimlik tanımlaması­
nı ise alışılmış "christliches Abendland" düşüncesinden annmakta ve gittikçe çoğulcu yapı kazanan ve sekülerleşen Avrupa kimliğinin tanınmasında görüyor.16
·Bu gayretin kolonyal tarihi geçmiş ve aydırılanma ile birlikte fikir hayatına ağırlığı­
nı koyan "epistemolojik hiyerarşi" Oamal Malik) içindeki bakış açısıru sorgulaması gerektiği açıktır. Orient'in milli, kültürel, ekonomik, siyasi farklılıklardan soyutlanıp tekilci dini
bir kimliğe17, bir "homo islarnicus"a, indirgenmesinde, Hıristiyan dünyanın kendini ve
kendi kimliğini bulmak için karşı dünyalar yaratma gayreti var idiyse, çoğulculuğu ve çeşitliliği kabul edilen günümüz dini ve kültürel yapısı içinde bu kimliğin yeniden sorgulanması kaçırulmaz olacaktır.
Bu sorulara korkularta yaklaşıldığı bilinen bir gerçek. Din açısından hayati önem at- \.
fedilen bir "kültürel kanşım, hatta yozlaşma" (kulturelle Hybridisierung ve Degeneration)
korkusu mevcuttur.18 Yozlaşmanın nerede başladığı tartışması bir yana bırakılarak, dinlerin gerek bir arada yaşama mecburiyetlerinin getireceği muhtemel etkileşim ve kanşım,
gerekse globalleşme, amerikanlaşma türü yozlaşmalara karşı önlem alma çabalan gayrimeşru da görülemez.
islam açısı: Peki bu sadece Hıristiyanlık için mi geçerli? İslam'ın ve Müslümanların
Avrupa'nın ayrılmaz ve tanımlayıcı has unsurlan arasında olduğu düşüncesi beraberinde
benzer sorulan getirmiyor mu?
tslam'ın bütünün parçası olarak tanınmasıru talep etmenin, yürüyen Avrupa sürecinde kendini sorgularr:ıa ve sorgulattırma mecburiyetini beraberinde getirdiğini göz ardı
edemeyiz. Diasporada getolara çekilen yabancı işçi statüsündeki, akabinde Alman, Fransız, Hollanda ... ve nihayet Avrupa Birliği vatandaşı olan Müslümaniann kimlik arayışı
ve tanımlaması ne olacaktır? Nitekim Türkiye veya Anadolu tslamı gibi nitelemelerle ka16 Fürst, editörlüğünü yapnğı "Hıristiyanlık ve Avrupa 2000" adlı eserin önsözünde bu ifadeleri dile getinnektedir. Bkz. s. 7-8.
17 "Muhammedaner" kavranunın arkasında, Hıristiyanlığın kendini tanımlama biçiminin Müslümanlara yansı­
nlmış
ve yukanda belirtilen monolitik yapı tasanınını görmek mümkün.
"Europa als Herausforderung fiir den 1s!arn-1slarn als Herausforderung fiir Europa" in: Walter
Fürst!Martin Honecker (ed.).
18 Jaınal Malik,
52/111. DiN ŞORASI TESLiG VE MÜZAKERELERi
bul etmeye meylettiğirniz, farklı ülkeler ve coğrafyalar içinde yerel gelenekler ve kültür
öğeleri ile bütünleşerek oluşan "halk kültürünün" ve "yaşanan tslam'ın" (volksreligion)
ortaya koyduğu mezhebi, milli, coğrafi farklılıklar, Avrupa toplumlarında yaşanan İslam
içinde nasıl bir biçime bürünecek.tir? 19 Bütün bu sorulann başlangıcına çokça tartışılan,
oluşmuş veya oluşmakta olan bir "Avrupa lslann"ndan (veya Euro-Islam) söz edilebilir
mi sorusunu koyabiliriz.
Teolojik manada bu arayışlann, yeni algılamaların ve yorum arayışlannın olduğunu
görüyoruz. Darulislam ve darülharb gibi konulann tartışma konusu olduğunu ve çoğun­
luk toplumuna uyarlanarak, yeni azınlık statüsünün İslamf açıdan meşrulaştınlmaya çalışıldığını gözlemleyebiliyoruz. Siyasal katılınun sol partilere yoğun bir yönelmeyi göstermesi, kültür ve din bağlantılı olabilir mi sorusu, ilginç bir araştırma konusu durumundadır. Bu siyasal tercihin pragmatik ve rasyonel olduğu, çıkarlarla açıklanabileceğini iddia
edebiliriz. Daha özgürlükçü ve yabancılara ve yabancı kültüre daha açık sol partilerden
daha fazla kazanç-elde edileceği düşünülmektedir. Denilebilir ki, kültür ve din köktenci
(essentialistisch) aniaşılmak yerine bir diyalog ve tartışma alanı olarak algılanabilmekte­
dir. Öyle olmasa idi dini duyarlılığı daha az, hatta Allah inancı açısından aradaki mesafenin büyüdüğü sol partiler niye tercih edilsindi? Dinf diyalogların, son zamanlarda yoğun­
laşan ortak ibadet buluşmalannın ana hareket noktalarından biri olan Hz. İbrahim'in dininin devarnı olma inancı bağlamında, bir ehven-i şer yaklaşımı ile pekala Hıristiyan-de­
mokrat partilere yönelinmesi beklenebilirdi.
4. islam'ın ve Müslümanlarm karşılaştıklan ve onlan bekleyen sorular ve
,-
!
entegrasyon
Terör ve fundamentalizın
11 Eylül sorırası gelişmeler ile Müslümanlar ve İslam ile ilgili tartışmalann merkezine oturan fundamentalizm ve terör olgulan, AB ve İslam bağlamında da bütün hızıyla sürüp giden tartışmalardır. Bu olaylardan hareketle, İslam'ı Avrupa dışı gösterme çabalan
yanında, "Avrupa İslann" tezi de ivme kazanmış görünüyor.
Yukanda değindiğimiz şekliyle, hangi saikten kaynaklarursa kaynaklarısın, İslam'ı
Avrupa'nın ayrılmaz parçası olarak görme eğiliminde olanların, ortak toplumsal hayat
alanı olarak demokratik ve seküler bir yapıyı temel aldıklan açıktır. Bu çerçevede ilahiyat
bilimcilerimiz açısından belki en önemli ve yeni olmayan soru, İslam'ın (esasen diğer ilahi dirllerin de özlerinde bulunan) evrensellik iddiasındaki teolojik öz20 ile tarihselliğin çatışma noktasında yatmaktadır. Bu içtihat bağlantılı sorunun cevabını ilahiyatçılanrnıza bı­
rakarak muhtemel birtakım sorulan belirlemeye çalışalım.
19 Burada ayru sorunun dünya çapında din özelliğine sahip (=Weltreligion) bütün dinler için ve bu arada Hıris­
tiyanlık için de geçerli olduğunu belirtelim. Avrupa Hıristiyanlığının kendi içindeki milli ve mezhebi farklılık­
larnun yanında bir Latin Amerika (Bağımsızlık teolojisil Afrika, Uzak doğu Hıristiyanlığı olduğu gibi, bunlann
kendi alt bölünmelerinin de olduğunu da hatırlayalun.
20 Veya kitabi!Kur'anf ternel=universalistischer Absolutheitsanspruch).
--~
1. KOMiSYON: AB SÜRECiNDE DiNiN YERi VE DiN HiZMETLERi /53
Getolaşma-entegrasyon-asimilasyon
Gerek oluşmuş bulunan olumsuz havanın baskılanyla başa çıkabilmenin, gerekse
Avrupa'ya aitlik iddiasının Müslümanlan, bulunduklan topluma entegre olma sorusuyla
karşı karşıya bıraktığı açıktır. "Dinfve kültürel kimliğini kaybetmeden entegre olma" şek­
linde özetleyebileceğirniz bir önerme taraflar tarafindan bir genel çerçeve olarak kabul görecektir. Lakirı bu önermenin içirıirı daldurulması hem teorik hem de pratik açıdan göründüğü kadar kolay olmamaktadır. Başörtüsü tartışmalanm burada örnek verebiliriz: Bir
yanda başörtülü kadın tarafından savunulan dirıirıi yaşama düşüncesi ve AB hukukundarı da hareketle iddia edebileceğimiz inancını yaşama özgürlüğü, diğer yanda farklı Fransa ve Almanya uygulamalan. Bir yanda ilahiyatcılanrnızın başörtüsünün farziyeti üzerindeki tartışmalar, diğer yanda başörtülü kadırıın içselleştirdiği din algılayışı ile giyimini
kendi iradesiyle belirleyip belirleyemeyeceği sorusu.
Getolaşma-entegrasyon-asimilasyon üçgeninde süregiden tartışmalarda buna benzer
örnekler çoktur. Taraflar açısından asimilasyon boyutuna kayma da kolay olabilmektedir.
Entegrasyona evet diyen bir feministin (schwarzer) başörtüsüne kayıtsız şartsız reddiyesi ile asimilasyon sınırına geçtiği düşünülebilir. Bunun karşısında bir Müslümanın ortak
dua veya diyalog toplantılan yapılmasını asimilasyonun başlangıcı olarak görmesi de reddiyeden ve korkudan kaynaklanan bir kayma değil midir? Getolaşmanın bir sebebi "yabancı"ya yaklaşırndaki asimilasyon beklentisi ise, bir diğer sebebi de "yabancı"daki asimilasyon korkusudur.
Diyalog
İster fundamentalizm ve/veya asimilasyon korkusu olsun, isterse entegrasyonun nasıl biçimleneceği sorusu olsun, diyalog arayışianın kaçınılmaz kılmaktadır. Müslümaniann ve Hıristiyanlann kültürel irtibatlan, toplumsal alanın ortak olması ile beliren karşılık­
lı bağımlılık ilişkileri birçok alanda ortak diyalog ve tartışma alanlan yaratmıştır. Fakat
önemli bir mesele diyaloğun "sorgulamaya" veya "monoloğa" dönüşebilmesi ve taraflar
arası bir dengesizliğin ortaya çıkmasıdır. Bunun bir sebebi, çoğunluk toplumu temsilcile. rinin Müslümanlara "yabancı" gözüyle bakması ise, diğer sebebi de diyaloğun Müslüman
kanadının dil ve eğitim seviyelerinin ve iletişim tecrübelerinin yetersiz oluşudur.
Ülkeler arası farklılıklar
AB'ne genel bir açıdarı baktığımız için tek tek ülkelerde bulunan şartlanı önemli farklılıklan buraya kadar gündeme getirmedik Avrupa'nın din-devlet ilişkileri, hukuk düzeni,
siyasal ve içtimai yapı olarak birbirinden köklü değişiklikleri olan ülkelerinde İslam'ın ve
Müslümanların konumlarında, karşılaştıklan sorunlarda ve kendilerini tarıımlamalarında
önemli farklılıklan olacağı açıktır. İslam'ın "resıni tarurunışlığı" yönündeki farklılıklan biliyoruz.
Özgürlük kavramının Fransa'da eşitlik, İngiltere'de dokunulmazlık, Almanya'da sorumluluk doğrultusunda algılanmasının Müslümanların konumlarına da yansıdığını pekala söyleyebiliriz. Bu farklılıklar sorunlara ve çözümlerine değişik metodlarla yaklaşma za-
54/ lll. DiN ŞÜRASI TEBLiG VE MÜZAKERELERi
ruretini ortaya çıkarmıştır. Fransa laiklik çerçevesinde kamu alanında belirlediği kurallar
ile dinleri eşitlerken, İngiltere'de dokunulrnazlığıruz vardır ve tabiri caizse atisma kültürünün kurallanna uymak zorundasınız. Çıkarlanruz için ikna edebilecek kadar sesinizi duyurmanız gerekir. Bunun için karşı bir parlamento oluşturabilirsiniz. Her iki ülkede de uymanız gereken toplumsal rekabetin kurallandır. Buna karşılık Almanya'da toplumsal sorumluluk taşıyarak hareket ettiğinizi göstermeniz gerekir. Kamunun belirlediği şartlar dı­
şında, özerk toplumsal alanda çözümler üretmeniz her zaman mümkün değildir. Devlet
ve resmi yetkililer karşısında Müslümanlar adına masaya oturacak tek bir temsilci bulmanız istenif.21
Müslümanlar arası farklılıklar
Ülkelerin şartlanndaki derinlere giden farklar yanında Avrupa islamı'nın Müslümanlardan kaynaklanan farklılıklannı da belirtmek gerekir. Bu farklılıklarda yaşanan İslam
açısından çok çeşitli etkileşimler ve davranış kalıpttm oluşturmuştur. Alman-Türk lslfunı,
Fransız-Magrib lslarİıı, İngiliz-Pakistan islamı aynmlan ve genellerneleri yapıldığını görürsünüz. Bunlar arasındaki bölünmeler yanında sınırlar ötesi cemaatleşmeler de bilinen gerçeklerdir.
Yukanda sıralamaya çalıştığımız konular kanaatlınce ilerleyen AB sürecinde "Avrupa islamı" tartışmalannın devam edeceğini göstermektedir. İslam'ın evrensel hüküm ve
boyutlahnın olduğunu iddia etmek bu tür bir tartışmaya başından karşı çıkmaya yeterli
değildir. Gerek teorik bazda süregiden tarihsellik tartışmalan, gerekse Müslümaniann
günlük hayattaki çeşitlilikler arzeden pratikler, kısacası "ictihat beklentileri" ve Müslümanların heterojen yapısı, AB yapılanmasında birçok sorunun yeniden gündeme alınma­
sını gerektirmektedir. Evrensellik iddiası açısından "Avrupa lslamı" gibi sınıflandırmalar
reddedilse bile sorulann ve sorunların baskısı "Avrupa islamı" beklenti ve isteklerini gündemde tutabilecektir.
ı-
5. Sonuç:
1. Bu çalışmanın temel amaçlanndan biri Türk kamuoyu ve ilim çevrelerinde
AB'ninde din alanına etkileri ve hatta bağlayıcı düzenlemeleri olabileceği konusunda duyarlılık gerektiğine dikkat çekmektir. Hazırlıksız kalınan ve karşılaşıldığında hayal kırık­
lıklanna yol açacak zorlamalann olacağı görülecek, kaçamak ve basmakalıp savuşturma­
lar ve cepheleşmeler fayda getirmeyecektir. "Biz Müslüman olduğumuz için böyle davranılıyor" gibi sıradan veya "her ülkenin ve her dinin kendine has tarihsel, toplumsal, kültürel özellikleri mevcuttur" gibi ifadeler dirılenebilir ve dikkate alınabilir savunmalar olmaktan uzak kalabilecektir. Bu tür reddiyelerle din ve kültür alanında bir asimilasyon zorlaması olacağı iddia edilemez.
2. AB ve din konusuna yaklaşırken Müslümanlık ve Hıristiyanlık arasına kesin çizgiler koymadan sorular sormaya ve tesbitler yapmaya çalıştığım, sanının farkedilrniştir.
21 Bkz. Malik, 2000, s. 128ff
1. KOMiSYON: AB SÜRECiNDE Di NiN YERi VE DiN HiZMETLERi /55
Bunun önemli bir sebebi, Avrupa'da yaşayan bir Müslüman olmamla ve günlük hayatın
içinde söylenenleri yaşamamla ve tecrübe etmemle de ilgilidir. Bu açıdan şu tesbiti de yapmak isterim: Müslümaniann da Avrupa ortak kültüründe, kendi kimlikleri ile aynlmaz
parça olarak bulunabilmelerine imkan mevcuttur. Hukuk alanının zorlayıcı ve yaptınmla­
n olan -insan haklan, demokrasi, sekülarizm gibi- temellerinin beraberinde çok geniş bir
alan, 1slfun'a ve Müslümanlara hareket alanı bırakmaktadır. Bu alan irnkanlarla birlikte
sorumluluklar ve yükümlülükleri de içennektedir. Ana mesele bu hareket alanlannın, irnkanlann ve sorumluluklann farkedilrnesine, irdelenmesine, araştınlmasına ve kendine güven içinde sesini gürbüz şekilde duyunnalanna bağlıdır. imkanlan tanıma ve kullanmanın en eikili yolunun da bilgi ve ilim alanından geçtiğine inamyorum.
3. Buradan hareketle Şura davetinde arzu edildiği üzere tek bir tavsiyede bulunmak
istiyorum: Müslümanlar "üzerinde" araştırmalann aşırı ağırlığının, Müslümanlada "birlikte" ve/veya Müslümaniann kendileri tarafından yapılacak araştırmalarla dengelenmesi
gereklidir. Avrupa'da müslümaniann acilen, araştırma kurumlanna, enstitülere ihtiyaçlan vardır. Son zamanlarda bu yönde girişimler olduğunu sevinçle ve heyecanla gözlemliyoruz (Frankfurt, Mannheirn?). Lakin mevcut olanlar sayı ve araştırma alanlan itibariyle
son derece sınırlıdırlar. Farklı disiplinlerin buluşmasıru sağlayacak (interdisziplinar) araş­
tırmalar ve araştırma kurumlannın hayati önemi olduğuna inanıyorum.
Ortak Avrupa Evinin, Müslümaniann da aynlmaz parçası olacağı, islam'ın zenginlik
kaynağı kabul edileceği bir hayat alanı olabilmesiniri olmazsa olmaz şartlannın başında
bu tür girişimlerin geldiğine inamyorum.
Download