*Yard. Doç. Dr. M. Esat SARICAOĞLU OSMANLI VAKIFLARI HAKKINDAKİ TARTIŞMALAR OSMANLI VAKIFLARI HAKKINDAKİ TARTIŞMALAR O rtaya çılcışı oldukça eskiye dayanan ve millî ve dinî terbiyemize göre, herkes başkasına İslamiyet'le de geniş uygulama yardım etmekle yükümlüdür. Fakat hiç kimse bulan vakıf kurumu alanı gerçekleştirdiği hizmetlerin yanı sıra sosyal, siyasal ve ekonomik alanlarda oldukça önemli etkiler yapmıştır. İşte bu etkilerin tartışılmasında tenkidinde vakfın lehinde ve ve başkasından yardım beklemez. Bu gerçeği unutmazsak ve hatta durumu müsait olanların sadaka kabul düşünürsek söz etmesinin yasak konusu itirazların olduğunu yerinde aleyhinde olmadığı görülecektir^ Bu konuda verilen bir beyanlarda bulunulmuş; vakfın vazgeçilmez bir başka cevap ise şöyledir: Bu düşüncede olanlar kurum olduğunu söyleyenlerin yanı sıra, onun vakıfların ne demek olduğunu bilmeyen ızdırap gereksizliğini savunanlar da olmuştur. ve ihtiyaçlarla dolu beşer hayatından haberdar olmayan, tembeller ve mahrumiyet acısı ise. Vakıfların geniş çekmeyen insanlardır^ 1 - V a k f ı n a h l a k î tenkiti Vakfın yoksulluk sınıfını Bir çoğalttığı başka görüş söylenmektedir. "Çok geniş bir şekilde amme kapsamlı hizmetlerini üzerlerine alsalar bile, devirlerine olursa, artık vakıf kurumunun lüzumsuzluğunu göre düşündürücü çok ileri gösterseler mensuplarına belirli bir içtimaî yardım bile, tekkelere ve yapılan vakıfların devre ve bölgelerde anlayışı belirli tarikat hiç nassı gibidir bakış bulunamayacağı önününde tutulacak açılarında ortadadır. isabet Vakıf kurumu değilse gereksiz olsa idi tesis adı ile İsviçre ve diğer teşvik Avrupa ve Amerika ülkelerinde kabul edilmez ve tembelliği ettiğini ve genel olarak vakıflarda (vâkıfın şartı, şerî'atın amaçları göz bu ülkeler vakıf şebekesi haline gelmezdi*. (vakfı kuranın koymuş olduğu şartlar dini hükümler gibidir) kuralını Vakfın belirli bir zümreye geçici bir süre kabul etmek değişen şart ve ihtiyaçlar karşısında sadaka ve yardımda bulunmasının; günümüzde bu bu kurumları getirdiğini iddiada zamanla söylemek elverişsiz bir mümkündür"' bulunulurken bir hale gibi planlama bir fikri işi yapan başka kuruluşların bulunması dolayısıyla bir anlam ifade etmediği, ve bu yüzden de vakfa ihtiyaç servetin verilmektedir: "Oysa özel hukuk alanında sosyal yapıldığına da işaret ise şöyle ileri olmadan; daha az ihtiyaç duyulan alana millî tahsisinin Bu iddiaya kalmadığı sürülmektedir. cevap İstanbul adaleti sağlayan kurumların başında vakıflar yer imaretlerinden günlük yararlananların sayısının alır. Kısacası vakıf, özel mülkiyete konu olan bir 3 5 . 0 0 0 kişiye ulaştığı tesbit olunmuştur". Böyle hakkın, olunca halkın paraların arzu ve irade ile, çoğu kez toplum olmasaydı halkın yorarına devamlı olarak tahsis ileri sürülmektedir. Ayrıca vakıflar edilmektedir. da XIII. imaretlerin çalışmadığı, çalışacağı dinî bir varlığını imaretler fonksiyon bazılarının sosyal diğerlerinin siyasi hizmet yüzyılda eden icra bilen etmekten daha prestijini artırmaya propagandasını du'âgûlann çok ve Muamelesi, ' sağlamıştı r^ Bu eleştirilere cevap şöyle verilmektedir: lokma-ekmek midir? Karın doyurmak çalışmanın tek sebebi olarak kabul edilemez. Durum böyle olunca da bu itiraz gücünü kaybeder. Zira bizim ve taşınmaz mallarla edilmesinden Hüseyin Hatemi, Önceki ve Bu Günkü Açıdan Vakıf Kurma istanbul 1 9 6 9 , s. 1 4 1 . Hasan Güneri, Türk Medenî Kurma Muamelesi, Acaba insanı çalışmak için teşvik eden sadece taşınır * Kırıkkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakijltesi Tarih Bölümij Öğretim Üyesi. yapmaya desteklenmesini yani Kanunu Açısından Vakıf Ankara 1 9 7 6 , s. 12. • Bahaeddin Yediyildız, "Vakıf Müessesesinin 18. Asır Türk Toplumundaki Rolü", Vakıflar Dergisi, S.XIV, s. 13. " Ahmet Akgündüz, İslam hlukukunda ve Osmanlı Tatbikatında Vakıf Müessesesi, Ankara 1988, s. 2 5 . ' A. Himmet Berkî , "Hukukî ve içtimaî Bakımdan Vakıflar", Vakıflar Dergisi, S.5, s. 12. • Şakir Berki, "Vakfın Lüzumu, Faydaları ve Vakfın Teşviki", Vakıflar Dergisi, S. 5, s. 19. Yard. Doç. Dr. M. Esat SARICAOĞLU ibarettir. Bu nedenledir ki, sosyal adaletin yüz tarafından yıllar önce ülkemizin her yerinde ecdadımız vaziyeti karşısında sathî bir müşahit için bundan tarafından bu kurumlarla başka bir hükme varmak imkansızdı. Burada görmenin her zaman abideleştirildiğini olanaklı olduğu söylenebilir. Vakıf müessesesinin insanlar arası eşitsizliği ortadan kaldırmağa yardım eden bir kurum olarak da meydona çıktığı görülür^. Bu tartışmaya sonuç olarak ileri sürülmüştür. XIX. asırdaki yapılan en büyük hata ictimâî bir müessesenin yalnız muayyen bir devri için doğru olan bir hükmün onun bütün hayatına ve mahiyetine teşmil edilmesidir. Tarihî inkişâfını kâbil olduğu kadar yakından tetkik ettikten sonra, çok açık şu cevap olarak görürüz ki İslam âleminin iktisadî ve verilebilir: Sosyal hayatta insanlar yetenek ve ahlakî gerileyişinde vakıf asla esaslı bir âmil fizik olarak eşit değildir. Bu durumu göz önüne olmamıştır; bilakis türlü-türlü haricî ve almoksızın amiller tesiriyle İslam âlemi inhitâta uğradıktan insanlar arasında bir ayırım yapmadan, herkesi aynı şartlar altında çalışıp sonra, kazanmaya müesseseler gibi inhitâta uğramış, soysuzlaşmış mecbur tutmak haksız ve dayanılmaz bir tekliftir. Bu görüşü benimseyen bir medeniyet içersinde "oceze-i ebnâ-i beşer toplumun güçsüzleri" bir takım sosyal sıkıntılarla yüz yüze kalıp, toplumu anarşiyle karşı karşıya bırakacaklarından bu konudaki itiraz sahipleri ilerleme değil tahripten başka bir şey düşünmez olurlar^ hakikî vakıf müessesesi hüvviyetini de dahilî sair kaybetmiştir. İslamî Eğer vakıf müessesesi iktisadî ve ahlâkî bakımdan İslam âlemi üzerinde geriletici bir âmil olsaydı bu te'siri daha ilk asırlardan itibaren göstermesi icap ederdi. Halbuki, İslam medeniyetinin ileri devirlerinde, sair İslam müesseseleri gibi işlemiş, ictimâî yardım, nâfia ve maârif işlerinde -o zamanki Garp âleminde tasavvuru bile imkansız- büyük terakkîler temin etmiştir"'". 2- V a k ı f l a r y o l u y l a ülkenin harap olması itirazına Vakfın manevî ve ekonomik hayata etkileri olduğu bilinmektedir. gayrimenkûller zamanla Vakıflar yüzünden ülkenin harap harap yangınlar olunca, Ancak birçok neticesinde bu gelir veya getiren hukukî verilebilmektedir. olarak da olduğu red Çünkü ihtiyaç cevabı gerektirdiği zaman, hakimin kararıyla vakıf şortlarına aykırı hareket edilebilir. Bu kurala göre ihmal harâbiyetin ortadan kaldırılmasına ve imkân kuruluşlar kuru arsa haline gelmiştir. Bunları tanınmakta, hatta vakıf mallarının istibdâli kuralı tekrar imar ve ihya edecek sermaye bulun­ ile de vakıflara madığı gibi bunların bir kısmını satarak elde mümkün bulunmaktadır". edilecek sermaye ile diğerlerini imar ve ihya etmek imkânı da yoktur. Bu yüzden de vakıflar Ömer ait malların Lütfi Barkan'ın değiştirilmesi ifadesiyle: "İslam memleketlerinde son asırda görülen ekonomik ülkenin harap olmasına' ve ülkenin sefalete geriliğin ve sefâletin bir sebebi olarak düşmesine sebep olmuştur, şeklindeki iddialara memleketlerdeki Fuod Köprülü şöyle cevap vermektedir: sürenlerin tamamen haklı olduğu söylenemez'^ "Bu meseleyi İslam cemiyetlerinin tarihi tekâmülü çerçevesi içinde tetkik ettiğimiz zaman, bu iddianın ne dereceye kadar doğru ve yanlış olduğu kolaylıkla anlaşılabilir. Her şeyden evvel şunu düşünmek lazımdır ki bu iddia ilk defa XİX. yüzyılda yani İslam âleminin her bakımdan gerileme manzarası gösterdiği ve sair İslam müesseseleri gibi vokhn do birçok cihetlerden soysuzlaşmış bulunduğu bir devirde Garplılar vakıfların çokluğunu bu ileri ' H.Güneri, age., s. 10. " Nazif Oztürk, Menşe-i ve Tarihi VakıHar, Ankara 1983, s. 142. ' Sıddık Sami Onar, idare 1952, s. 550. Gelişimi Hukul(unun Esasları, Açısından istanbul '°Fuad Köprülü, "Vakıf Müessesesinin Hukukî Mahiyeti ve Tarihî Tekamülü", Vakıflar Dergisi, S.II, s.30-31. "A.Akgündüz, age., s.290-304. ''Ö.Lütfi Barkan, "Şerî Mîras Hukuku ve Evlatlık Vakıflar", İÜ iktisat Fakültesi Mecmuası, C. VI, s.l 6 0 . OSMANLI VAKIFLARI HAKKINDAKİ TARTIŞMA! AR 3- Vakıflar yüzünden malların dolaşımının engellenmesi S. Sami Onar "Irâd tahsis bulunan edilmiş Bu iddia önemli ve köklü tartışmalara neden bu yaklaşmaktadır: devlet gelirlerinin düşmesini ortaya çıkarmıştır. konuya getirmek üzere malların şöyle olmuştur. Bu hâl aynı zamanda tarihî bir durumu vakfa da da mülk ortaya koymaktadır. müsadereden Sıddık Sami korunma, mîrasın Onar, bölünmesini mülk rejiminden önleme ve benzeri etkenlerin yanı sıra, küçük bir iktisadî bakımdan hayır cihetine büyük gelirlerin tahsis edilişini büyük bir mahzur telakki edilmektedir. Ve bu tenkit etmekte ve vakfın gayeleri orasında vâkıfın mahzur bizim tarihimizde de kuvvet ve şiddetle çocuklarına, torunlarına ve diğer yakınlarına hissedilmiştir'"". kalıcı bir mîras temin etmenin bulunduğunu ifade mahiyetini çıkarak kaybetmesi ve tedavül etmemesi gösterişten Müellif ibaret vakfı ayrıca, kabul etmekte ve bir İstanbul etmektedir'^ topraklarının bu yüzden tedavülden kalktığını ifade etmektedir'-. Bu görüşe Temlik, yani devlete ait miri arazinin özel mülkiyete verilmesi, kamu yorarını ihlâl etmemek şöyle cevap verilmektedir: şartıyla ücret karşılığı satılmasıdır. "Vakıfların .çoğalmasının ve bunların tedâvül edememesinin ve kurumunun istisismarında en büyük etken de bu reaksiyonları görülmüş bu yüzden ortaya (Vakıflar Kanunun 2 6 . ve devamı maddeleriyle tasfiyeye tabi tutulmuş) iki kira geliri bulunan (çift kiralı) demek olan icâreteynli vakıflarla, yer kirasına bağlı anlamını taşıyan mukâtaalı vakıflar çıkmıştır. Bununla beraber vakfın toplumsal yararı bu sakıncalarının çok üstünde görülerek hemen her yerde vakıf müessesesi kabul edilmiştir"'". temlikler Karşılıksız yapılan ise geçerli değildir". Vakıf haksız temliklerdir. Eski Osmanlı padişahları çok sıkı fakat, daha sonraları aynı titizlik gösterilmemiştir. ve dikkatli davranmışlar Böyle haksız temliklerle kurulan vakıfların çarpmaya başladı. Devletin bu nâmütenâhî vakıflar, çok defo hakikaten dinî çok defalar da zahirî bir hayır perdesi altında mallar için söylenseydi belki doğru olabilirdi. sırf şahsî menfaatleri gözeten Ancak mâhiyetinde konusu vâridât menba'larından bir kısmını tamâmiyle kurutan ve hoyrî bir gaye ile tesis edilmekle beraber bir Bu husustaki zarar iddiası sadece menkul vakfın esas bolluğu konusunda Köprülü: " 1 7 . asırda ciddiyetle göze gayrimenkûldür. idiler. Timor aile vakıfları erbâbının, yani Onda ise tedavül asıl değildir. Onlar ancak devletin en sağlam süvâri kuvvetlerinin ve yalnız işletilerek gelir elde edilir. Vakıflar ise bu gelirin askerî değil ziraî hayatının da temelini teşkil sağlanmasını şart koşarak teşvik eder. Ayrıca eden toprakların, saray adamlarına, vakıf mallar üzerinde devletin kontrol hakkının ricâle vakıflar tesisi için verilmesi memleket için bulunması, büyük bir zayıflama sebebi olmuştur"^". zaruret halinde vakıf şortlarına uyulmaması imkânını verir Bu Ayrıca vakıf, para ve malların işletilmesi gibi çağdaş ekonomi ve ticaretin gereği, hatta hususa yaklaşmaktadır: bölümünü Prof. "Vakıf hayır Dr. büyük Yediyildız şöyle kurarak gelirinin cihetine tahsis ile bir kalanını temeli bulunan önemli bir esası sözden eyleme geçirir. Servetlerin durgun ve verimsiz kalmasına = S.S.Onar, age., s.520. izin vermez''. "S.S.Onar, age., s.520. 'H.Güneri, oge.,s.22. 'A.Akgündüz, oge., s.26; Öztürk, oge., s. 1 4 1 . 4- Vakıflar y o l u y l a devlet arazileri­ "Sokir Berki, "Vakfın M a h i y e t i " , Vakıflar Dergisi, S.VIII, s.23. nin m ü l k l e ş m e s i = S.S. Onar, age., s.520. Vakıflar temlik suretiyle mirî mülkleşmesine ve kılıç ashabının arazinin azalmasıyla 'A.Akgündüz, oge., s.448-450. "F.Köprülü, ogm., s.26. Yard. Doc Dr. M. Esat SARICAOĞLU ailesine bırakan vâkıflar, oluşturdukları bu yarı değinerek ailevî de devlete ait masrafların karşılığı olan ve ancak yakınlarına büyük imkânlar sağlıyorlardı. Her devletin elinde olması lazım gelen bir takım şeyden önce mirî arazileri mülk edinme vasıtası vâridât menba'larının olarak kullananlar bu vakıflar sayesinde hayır elinden çıkması ile bu nevi malî bakımdan devlet amaçlı ve sosyal kuruluşlar için gelir kaynakları müdâhalesine kapalı sahaların bir memlekette bulmak gayesiyle sultana başvuruyorlar mütemadiyen vakıfla hem kendilerine hem ve şöyle söylemektedir: dolayısıyla siyasî mülkiyetini Memleketin hayât-ı kendisine vermesini talep ebedî olarak çoğalması, ondan mirî arazilerden bir parçasının çıplak "Filhakîkc devletin devletin iktidarını malî hiçe ve indirir. umumiyesinde devletin ediyorlardı. Gerçi mirî sahaya ait bir takım nâzım bir rol oynamasına mâni olur, diyenler toprak belki haklıdır. parçalarının mülkiyetini üzerine geçirenlerin hepsi de niyetlerine uygun olarak bu toprakları kurmuş oldukları muhtelif tesislere düzenli gelir sağlamak gayesiyle vakfediyorlardı. Ama vakıfların kurucularından birçoğu vakfiyelerine söz konusu gelirlerin büyük bir kısmının aileleri veya yakınları lehine dönecek şekilde hükümler koyuyordu"^'. Osmanlı aydınlarından Koçi Bey, IV. Murat'a sunduğu lâyihada bu konu üzerinde ısrarla durmuş ve zararlarını anlatmıştır". Bu sebeble geniş ve memleket menbalarına zengin ihtiyâcı olan muâsır devletlerde bu nevi teşkilât iyi gözle görülmez. Ma'amafîh fikrimizce bu hususta do vermekte isti'câl etmemelidir, hüküm Çünki eğer mevzû-i bahs olan mesele, devlet vâridâtından bir kısmının devlet tarafından umumî hayır ve hizmet müesseselerine tahsîsi ise muayyen bir dereceyi aşmamaları ve bidâyette Osmanlı İmparatorluğun'nda olduğu gibi sıkı bir teftişe tabi tutulmuş olmaları şartıyla, bu gibi tesislerin mutlaka muzırr olacağını iddia etmek doğru Netaicü'l-Vukûât müellifi Mustafa Nuri Paşa değildir". ise bu hususta şöyle söylemektedir: "İstanbul, Edirne ve Bursa şehirlerindeki cami yapımında ihtiyaç ve lüzum ölçüsü göz önünde tutulmamış ve toprak ve vergiler vakfetmek gibi ashab-ı 5- Müsadereye v e mîras t a k s i m i n e k a r ş ı bir tedbir o l a r a k v a k ı f k u r u l m a s ı seyfin yani kılıç sahiplerinin azalmasına yol Bu konu vakıfların en çok eleştirildiği ve açacak şeylere gidilmiştir. Gerçekten devletin üzerinde en fazla durulduğu konudur. Vakıflarla kurulmasında emekleri geçen Türk komutanlar, ilgilenen hemen herkes, bu noktadaki görüşlerini kılıçlarının gücü ile ele geçirdikleri yerlerde ifade etme ihtiyacı duymuşlardır. O. Lütfi Barkan verilerek evlatlık vakıfları tetkîk ederken, vakhn gelirinin kendilerine birer parça vakfettikleri olmuştur. toprak Bunlara bir olmadığı açık ise de sonradan diyecek gelenlerden uzak bir istikbâlde, ekseriya vakfı soyunun sona ermesi durumunda hayır bazıları gelir (akar) ve han, hamam gibi şeyler maksada yaptırmağa pek önem vermiyerek zeâmet, timar eleştirenlerin ve memleketimizdeki camileri ve gibi mirî mukâtaalarla ilgili olan toprakları hatta hayır kurumlarını söz konu vakıflar keyyâliye, kantâriye ve bazar bacı gibi vergileri sigorta şirketine benzeten yazarların görüşlerine bile, ya vergiyi önceden alarak veya muaccele hak vererek "filhakika mülkün gelirinin ufak bir verip bağışlamak yolu ile kendilerine temlik kısmının ve hatta evlat münkariz olduktan sonra ettirerek vakfeder olmuşlardır. Bu tür vakıflar gerçek vakıf kanunnamelerinde olmadıklarından tohsîsât Osmanlı kabilinden olan vakıflar adı ile geçer ve yazılırlardı"". Barkan ise devletin zayıflatılması durumuno bağışlanması yapanın bir uygulamasını için " B.Yediyildız, "Val<ıf" maddesi, İslam Ansiklopedisi, s. 2 7 . bir C.XIII, "F.Köprülü, ogm., s.27; Öztürk, age., s. 143-144. " M u s t a f a Nuri Paşa, Netaicü'l-Vukuat N.Çağatay), Ankara 1987, C. 1 -2, s.312. " Ö . l . Barkan, agm., s. 170. (Sadelesfiren OSMANLI VAKIFU^RI HAKKINDAKİ TARTIŞMAİ AR olmak şartıyla bir camiye vakfedilmiş olması, bu ekonomik gibi damgasının ölçüşecek, toprağa bağlı bir asiller sınıfı yoktur. vurulmasını mûcib olmaktadır. Bu damga, bu Bunun için de imparatorluğu böyle bir amaçtan gibi mülkleri her türlü tecâvüzden ve hacizden uzak tutmaktadır^'. mülkler üzerine vakıf ve bu meyonda tecâvüzlerin en büyüğü olan müsâdereden kurtarmıştır"" demektedir. büyük reaksiyonu, korumak, "malları müsadereden mîros sistemini değiştirmek, meşru kazançlara Buna değişip S.Sami Onar da vakfa karşı duyulan en gayrı meşruiyet kazandırmak ve faaliyet zaman bakımından karşılık harpler devletle Barkan, ticaret yollarının kayıp edilmeğe memlekette toprak boy başlandığı geliriyle yetinmek gerektiğinden devletin malî kudretinin ve buna bağlı olarak ortaya da siyasî nüfûzunun çıkmış ve ziraî-ekonomik dönülmesiyle yapılmış, bu vakıflarda küçük bir hayır cihetine şevketinin büyük köylerdeki toprak beylerinin devlet karşısında tahsis" olarak belirtmiştir^*. imparatorluğun sisteme halka hoş görünmek maksadıyla bir çok vakıflar iratlar de azalması söndüğünü rakip hem kendi itibâr vakıf haline getirilmesinin müsâdereden daha sağladığını belirtmektedir. Buna da örnek olarak çok vakfedenlerin mülklerini arzu ettikleri şekilde her türlü ihtiyaçları devlet tarafından karşılanan tasarruf yeniçerilerin düşünmektedir. hem yararına göstermektedir. vakıfları de kendilerine gelenlere ve hürmet ve vakıfların kurulmasını Bu uygulamayı, söz kuran sultan ve konusu sadrazamların etme arzusundan do sıraya dâhil vasıtası imkanına ulaştığını şeklinde değerlendirmektedir^". takdirde, hayırsız çekme Fuad Köprülü ise meseleyi tarihî olarak nitelerken Arap sosyal hayatında İslamiyet'ten evvel kadınların ve kız çocuklarının ictimâî ve mîros olmayanları olarak ve otoritelerini sağlama alma istekleri yanlarına kaynaklandığını Bu şekilde veya kendi sonucuna hukukunun sırasını ve kapsamını değiştirebildiğini, bazen zararına yeniçerileri gelebildiği ve varmaktadır^". Fakat o da, mülklerin evlatlık hukukî vaziyete sürmekte ve Yediyildız da bu görüşe katılmakta ve bunun, soylarından bir ileri kudret özellikle dâhil mîroso ifade olanlar kavuşturma etmektedir^'. evlat elinde Aksi tesadüflere, siyasal ve ekonomik buhranlara bırakılan bir aile mülkünün çok kısa zamanda elden çıkarılması mümkündür^^ olduğunu Bu durumda, evlatlık vakıfları kurucuların belirtmekte, İslam dininin, kadının bu vaziyetini mallarının geleceğini ölümlerinden sonrası için yükselterek de düzenleme ve mîrasçıları arasında hukukî vaziyetlerinin onun da çok aşağı verasete ehil olduğu isteklerine beri devam eden bu töreye karşı İslam dininin arzularını tatmin etmek ve müsadere olaylarına ortaya koymuş olduğu kesin tavır, karşı bir sigorta sağlama imkânı veren, kanuna doğrudan olmasa da Arapları kaçamaklı yoldan bir tepkiye sevk etti. Bu yöntem sayesinde bir aile reisi, evlatlık vakıf kurmak suretiyle kızlarından mîrasını kaçırmayı başordı^^ Buna göre Osmanlılar da aynı amaç için bu uygulamayı sürdürmüşlerdir. Yine Köprülü, bu durumun İslam'ın verâset hukukuna karşı vakfı kuranın psikolojik eğilimlerinden doğan bir tepki olduğunu düşünmekte ve buna karşılık müsâdere göre bir tercih •-Ö.L. Barkan agm., s. 1 6 0 - 1 6 1 . •-S.S.Onar, age., s.520. " B . Y e d i y i l d ı z , "Vakıf Mijessesesinin 18. Asır Türk Toplumundaki Rolü", Vakıflar Dergisi, S.XIV, s. 1 1, 1 3 ve dipnot 9 8 . ' ' F . Köprülü, agm., s. 5. ^'F.Köprülü, S.463. Vakıflar Dergisi, " Ö.L.Barkon, agm s. 1 6 1 . etmektedir. " H . Halemi, oge., s.131-132. siyaset ve S.II, Bibliyografya ==Ö.L.Barkan, agm., s. 1 5 7 , 1 5 8 . " Ö . L . B a r k a n , agm s. 165. iç beşerî karşı bir hile olarak tanımlamak mümkündür^^ korkusunun vakıf için geçerli olmadığını ifade Çünkü Türkiye'de yaparak kendi hükmünü koyduğunu söylemektedir. Asırlardan Bölümü, 57 Yard. Doc Dr. M. Esat SARICAOĞLU Mustafa Nuri Paşa da müsadere korkusunu anlatırken, sanıldığı gibi malı müsadere edilenlerin mallarının alınıp çoluk çocuğunun mîrasçılarını mîrastan mahrum etmek ise bu çeşit vakıflar zaten kabul edilebilir olmayacaktır"^'. Bütün bu tartışmalara rağmen devletin sokağa atılmadığını ifade etmekte ve bununla vakıflara müdahalesi görülmüştür. ilgili örnekler vermektedir. Ayrıca, geride nesli birlikte padişah ve benzeri gibiler tarafından olmayıp da vakıf kuranların amacının, ne yapılan müsadere taksim bağlandığı, vakıf arazilerin senelik geliri 4 4 bin düşüncesi olduğunun söylenebileceğini ifade kese (22.000.000) lira olarak hesaplanıp, bu etmektedir. hayır yekûn aylara bölünerek Maliye Nezoreti'nden hizmetlerinin büyüklüğünün yanında bunun bir Evkaf Nezoreti'ne verildiği, Fuat Paşa'nın bu öneminin olmadığını belirtmektedir". parayı yardım kabul ederek genel bütçede açık endişesi ne de Öyle olsa Konuyu millî mîrasını bile; yapılan duygular açısından değerlendiren Osman Nuri Ergin ise: "Bazıları müsadereden kurtulmak korkusu taşısa da büyük çoğunluğunun, Türk'ün büyük hassalarından biri olan ferâgat-ı nefsden ve hürmetsizlik olur"" ifadelerini kullanmakta ve orta yolu tercih etmektedir. Nasuhi zaptedilerek görüldükçe dörtte birinden aşağı düşürdüğü, böylece geliri vakıf arazilerden gelen camiler ve diğer hayır kurumlarının harap olduğu görülmektedir^'. 6- G e r i l e m e d ö n e m i n d e ise müsadere vakıfların kültür v e bilime v e r d i k l e r i z a r a r l a r Vakıfların eğitim ve kültür Bilmen öşre diger-endîlihen doğdukları zarureti tahakkuk eder. Aksini iddia Ömer aile vakıflarının Tanzimatlc hizmetlerinde katkıları bilinen bir gerçektir. Ancak her konuda endişesiyle vakıf kurulması fikrine şöyle cevap olduğu gibi gerileme devrindeki vermektedir: servetini kurumlarında yapılan yanlış uygulamalar bazı beşeriyetin gözünden akan ihtiyaç yaşlarıyla zararları da beraberinde getirmiştir. Vakıfların, artıran ve yüzlerce yoksul, bedbaht insanı ihya müderrislik ve şeyhlik gibi edecek gecelik ailelere maddi çıkarlar veya toplumsal nüfûz eğlencesi uğruna feda etmekten çekinmeyen sağlayan ve babadan oğula geçen meslekler nice kimseler görülüp dururken artık varlarını haline getirmesi; kurdukları eğitim ve öğretim yoklarını kurumlarının "Zamanımızda miktardaki bir kendi parayı bütün cemiyetin saha-i bir istifadesine bazı hizmetleri kendi görüşlerine göre belirli ders ve kitaplarla sınırlamakla yanlış gelişim gibi hükümlerde bulunmak elbette muvafık görülmez^'. Akgündüz ise, bu konuda şöyle söylemektedir: mîrasçılarının zikredilmesi, malî bir ibadet olan vakfın gayesine her zaman ters düşmez. Zira insanın yakınlarına yaptığı sadaka cidden de diğerlerinden daha hayırlıdır. Ancak her şey gibi vakıf muamelesi de suiistimal edilebilir. Fakat bu istisnaları hükme esas almak mümkün değildir. O halde bu konuda vâkıf, yaptığı zürrî vakıflarla tıkaması yakın hısımlarının ihtiyaçlarını temin etmeyi amaçlıyor ve neticede vakfı fakirlere tahsis ediyorsa, bu çeşit vakıfların geçerliliği tartışılmaz. Ancak vâkıfın amacı bazı ilmin hususlar türdendir^'. Çünkü vakıf kurumu bir Doktora tezi vakıfla alâkalı olan Prof. Dr. "vâkıfın yolunu bazı tespiti, tahsis etmiş olan zatlar hakkında beyhude yere kuruntularda vakıf bu taraftan babadan oğula geçen eğitici öğretici küçük grupların oluşmasını, ayrıca tarikat şeyhleriyle âlimler arasındaki daha önceden mevcut zıtlığın artarak sürmesini doğurmuş; diğer taraftan da eğitim programlarının belirlenerek sınırlanması, ^"M.Nuri Paşa, age., C.2, s. 308-313. '^Osman Nuri Ergin, Türk imar Tarihinde Belediyeler, Patrikhaneler, istanbul 1944, s.43. '"Ömer Nasuhi Bilmen, Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, 1969, C.4, S . 3 0 3 . Val^ıflor, İstanbul ^'A.Akgündüz, age., s.202-203. ^'Mustafa Nuri Paşa, oge,, C.IV, s.287. ''B.Yediyildız, "Vakıf" maddesi, Isfam Ansiklopedisi, s. 169. C.XI1I, OSMANLI VAKİFLARİ HAKKINDAKİ TARTIŞMALAR kültürel gelişmenin durmasına neden olmuştur. zikredilmiş Bunun dışında yöneticiler, katılıyorsa vakıfları politik gayeleri kurdukları için de bu tür kullanmak istemişlerdir"". mahiyetine 7- F a r k l ı b i r y a k l a ş ı m : S e r v e t teşhiri tarihin başından beri sahip oldukları servetlerini teşhire çalışmışlar ve bunun için de değişik yollar denemişlerdir. İnsan psikolojisinde olan bu yönü yadırgamamalıyız. Acaba lüks ve israfa kaçan gereksiz harcamalara sebep olan bu durum, vakıf yoluyla faydalanılabilen bir hale getirilemez mi? İnsanın sahip olduğu serveti sergileme zaafını sosyal amaçlara tartışılmış "içtimaî konulara müesseselerin nüfûz etmeden ve hakikî müesseseleri fonksiyonları bakımından tetkik ve mukâyese etmeden İnsanlar ve yukarda da yönelik bir şekilde yönlendirmek suretiyle bu arzuyu, çok masum, toplum ihtiyacı için faydalı bir hale getirmek mümkündür. Her sathî yabancıların görüşler ve daha ziyade tetkikiyle hüküm verenler koca Osmanlı İmparatorluğu'nda sadece siyasî bir faaliyetin cereyan ettiğini ve bir amme hizmeti fonksiyonu olmadığını zannederler. İmparatorluğu (renaissance] Osmanlı devrine kadar diğer devletlerden çok ilerde amme hizmeti mefhumu Avrupa'da idrak edilmeden bizde mükemmel bir surette karşılandığı maatteessüf eserlerini taşlarla bile muhakkaktır. tecessüm kemirecek Fakat etmiş maddî derecede kendi varlığımıza karşı bir lâkaydî ve hatta düşmanlık gibi bir felakete uğramış bulunuyoruz. Bu devirde mevcut olan ve kaldırılamayan bu zaaf, lâkaydîlik bir müddet daha devam ederse, bir mesela kişinin sağlığında veya öldükten sonra mâzideki hayırla delillerinin büyük bir kısmını ve medeniyet âlemi yâd edilmesini isteme şekline dönüştürülebilirse bundan daha tabii ve faydalı de bir şey olamaz. Bu gerçekleştirildiğinde, söz olacaktır"" konusu duygu ile servet sahibi kişiler varlıklarını Ancak cemiyet için faydalı yöneltiyorsa, karşılanmış hem hem de en varlığımızın yüksek sanat ve medeniyetimizin eserlerini diye okuyucularını dikkat çekilmiş olmalıdır kaybetmiş uyarmaktadır. ki yukarda hizmetlere adamaya saydığımız eleştirilere aktif olarak katılan kişi de toplumsal ihtiyaçlar yine kendisidir. kendilerinin tatmini sağlanmış oiur^'. Fuad Köprülü ise bu tartışmalara şu şekilde katılmaktadır: "Yalnız dinî-ahlâkî değil aynı zamanda hukukî-iktisadî bir karakteri haiz olan 8- Z i y a G ö k a l p ' ı n v a k ı f kurumuna y ö n e l i k b a z ı eleştirileri İttihat ve ilk inkişafından beri İslam medeniyetinin içtimaî tekâmülü üzerinde Vakfa karışı çıkan bazı aydınların başında, görüşleri vakıf müessesesi, daha Terakki mensuplarıyla nasıl rol oynamıştır? İşte tetkîk edilmesi gereken başlıca mesele budur. Yoksa onun dinî-hayrî Cumhuriyet döneminde etkili olan Ziya Gökalp gayesine gelir. Bir şiirinde muhtemelen Batıda ve özellikle getirdiği en hayırlı müessese saymak ve bunda Fransa'da ileri sürülen görüşlerin etkisiyle vakıf İslam dininin kavramını eleştiri konusu yapmıştır"^ delilini görmek tamamıyla sübjektif ve dogmatik Vakıflar bakarak, vakfı vücûda başka dinlere fâikiyyetinin bir eleştiriyi ele almaktadır. Bir başka şiirinde ise müessesesini XIX. asırdaki perişan vaziyetine ayrı bir hazineye sahip olmasını eleştirerek Evkaf Nezareti'nin kaldırılmasını ve bunun yanı sıra vakıfların amme hizmetine karışmaması gerektiğini savunmuştur"\ mahsulü olduğu "•B.Yediyildız, "Vakıf Müessesesinin 18. Asır Toplumundaki Rolü", Valaflar Dergisi , S.XIV, s. 13. - ibrahim Erol Kozak, Bir Sosyal Siyaset Müessesesi Val(if, istanbul 1985, s.66-67. "-N.Öztürk, age., s. 147. Sıddık Sami Onar ise idare l-iukukunun Esasları adlı eserinde her ne kadar bu şiirde gibi, bir hakkındaki bu şiirinde yukarda sıralanan birçok vakıfların telakkî beşeriyetin '"'N.Öztürk, age., s. 147, 148, 4 8 7 . " S . S . O n a r , age., s.517, 1 nolu dipnot. vakıf Türk Olaral< Yard. Doc Dr. M. Esat SARICAOĞLU bakarak bu müesseseyi mahkum etmek de yüzünden bazen de değişik amaçlarla bundan daha şahıslara temlik etmeleri, genelde her zaman az sübjektif ve dogmatik sayılmaz'"'^ özel oma özellikle XIX. yüzyılda kamu giderlerinin Sanırız ki vakfa sadece dinî ve hayrî bir bakış bu tür haksız değerlendirmelere sebep olmaktadır. Oysa belli bir olayın veya kurumun ortaya çıkışına ve yaygın bir işlev kazanmasına finansmanında ciddî sorunları ortaya çıkarmıştır. Ancak dünya üzerinde sosyal yaşamı düzenleyen, ihtiyaç sahiplerine din, dil ve ırk etki eden dinî, sosyal, siyasî, iktisadî, psikolojik farkı gözetmeksizin yardım ve destek sağlamayı ve sair faktörlerin bir arada ele alınması ve gönüllü olarak değerlendirilmesi icop eder^'. gerekliliğini savunmak, sadece hamasetle izah edilecek Devletinin incelendiğinde, merkezî gider bütçeleri kalemlerini saray harcamaları, asker maaşları ve beklenmeyen giderlerin oluşturduğu görülür. Oysa bir ülkede bunların dışında sayısız ihtiyaçlar ve harcama alanları vardır. Sağlık, eğitim, bayındırlık ve benzerleri bunlardan birkaçıdır. İşte bütün bu giderlerin finansmanını sivil toplum kuruluşlarının en önemlisi Özellikle, olduğuna olan vakıflar inançlarına inanan davranış bir olamaz. kurumun Vakıfları, yaratandan dolayı bütün yaratılmışları sevmek Sonuç o l a r a k Osmanlı bir üstlenmiş olan göre ve bu sevgiyi ileriki kuşaklara aktarmak yapılması gereken akıllı bir yatırım için olarak görmek gerekir. Mevcudiyeti her geçen gün artarak devam eden vakıf kurumu, yaşadığımız çağda ihtiyaçların karşılanmasını sağlayan bir olarak kuşkusuz gereklidir. Bu da aroç gereklilik sağlamaktadır. atalarının izinden gidenler büyük bir gayretle faizin yaşatılmaya çalışılmaktadır. Ancak azınlıkların serbest bankerlik dönemi vakıflarını eleştirirken Osmanlı söylenenlerin kurumlarına alternatif olarak geliştirilen para yanında bu gün, mevcut olan vakıf kurumlarının vakıfları toplumun sosyal ve ekonomik hayatını da (eğer arayacak olursak) birçok eksiklikleri destekleyen belki de çok önemli bir uygulama ortaya çıkacaktır. Söz gelimi küçük bir olanını oluşturur. kaynak Karşılıksız hizmet ve destek sağlamayı ile hayata geçirilen bazı ana vakıflar, amaçlarına yönelik hizmet edebilmeleri için temel şart olarak kabul etmiş olan vakıfların, toplumdan hem tarihsel süreçte ve hem de günümüzde ne kalmaktadır. Bu durum, bazen yardım etmesi kadar yüzü güldürdüğü herkesin bilgisi dâhilindedir. Gönüller yapma fikri bir hayat felsefesi halini ancak bu şekilde alabilir. Tesis edilme esası Allah rızası olan vakıf kurumu, miras kurallarının değiştirilme gayreti, müsadereden malların korunabilme telaşı ve benzer birçok düşünce yüzünden zamanla şahsî çıkar aracı haline gelmiş olabilir. Hatta zaman istenen yardım kişilerin de araç olarak kullanmaktadır. Yani şöyle dersek acaba yanlış olur mu: Eleştirilecek bir şeyler her zaman bulunmaktadır. «I.E.Kozak, age., s. 4 9 . duyguları rızalarını kuruluşlar vakıfları şahsî amaçlarına ulaşmada "F.Köprülü, agm., s.25. takdir gönül zorunda sivil toplum kuruluşu hüviyetini kullanan kişi veya gereken bazen kendi etmek zorlayacak noktalara varmaktadır. Bazen zaman sultanların, devlet hazinesine girmesi gelirleri talep