GAZETESİ

advertisement
FATMA
BİNTİ
HATTAB
İLE
MÜŞRİKLERİN
PARLEMENTOSUNA
KARŞI
MÜSLÜMANLARIN
PARLEMENTOSU
Mekke
sokaklarının cesur yiğidi, gücüyle rüzgârı
titreten Ömer’in Müslüman oluşunu kız kardeşi
Fatma binti Hattab’dan dinlemek istedik.
Muhabirimiz Hilal binti Mustafa’ya tüm içtenliğiyle
evinin ve gönlünün kapılarını açan Fatma’ya
teşekkür ederiz.
ÖMER’İ
Mekke'de
hayat hakkı tanınmayan İslam, Daru'l
Erkamla hayat buluyor. Mekke'de Peygamber
Muhammed'in tebliğ ettiği yeni dini kabul
etmeyenlerin, Müslümanlara olan zulüm ve
baskıları her geçen gün artarak devam ediyor.
Şimdi sıra çok konuşulan bu hadiseyi doğrularıyla
öğrenmeye geldi.
Sayfa 3…
KONUŞTUK
Sayfa 2…
GAZETESİ
HAKKARİ ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ
SAYI: 1
M.610-622 MEKKE DEVRİ
BAŞYAZI
Mekke’nin sesi gazetesinin çok değerli okuyucuları,
Doğru ve Tarafsız bir yayıncılık ilkesiyle yola çıkan gazetemiz,
sizlere en doğru haberleri tarafsız bir şekilde ulaştırmanın mücadelesini
verirken, bu mücadelemiz de siz değerli okuyucularımızın verdiği destek
bizlere her zaman cesaret ve heyecan verdi; sizlerin desteğiyle bu günlere
gelebildik.
Aslında biz her zaman taraf olduk, ama asla bir zümreye veya
bir gruba taraftar olmadık, doğru ve hak bildiğimiz yerde durduk ve
bunun mücadelesini verdik.
Aziz okuyucularımız,
Bu hafta sonu gazetemizin sahipler, yönetim kadrosu, yayın
kurulu ve yazarları olarak çok faydalı, verimli, istişari toplantılar yaptık
ve tarihi kararlar aldık. Bugüne kadar olduğu gibi toplumumuzun
yararına attığımız her adımda bizim yanımızda duran kıymetli
okuyucularımızın yine bizimle beraber olacağına olan inancımız tamdır.
Bizler bugünden itibaren ALLAH ’ın Mekke’ye, Mekkeliye ve
tüm insanlığa lütuf ve rahmet olarak gönderdiğine inandığımız son
Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘in yanında durmaya, sahip olduğumuz
bütün imkanlarımızla O’nun getirdiği mesajları okuyucularımızla
paylaşmaya karar verdik. Bu kararımızla şimdiye kadar izlediğimiz yayın
çizgisinden sapma değil, bilakis şimdiye kadarki dosdoğru çizgimizi
taçlandırmış olduğumuza inanıyoruz.
Kıymetli okuyucularımız,
Aldığımız kararlar elbette bazılarının hoşuna gitmeyecek, Hz.
Muhammed (s.a.v)’e ve arkadaşlarına yapılan çirkin ve acımasız
muamelelere muhatap olacağımızın farkındayız, ama bizler aldığımız
kararların arkasında durarak siz okuyucularımızla beraber haklı
davamızın mücadelesini sürdürmeye kararlıyız. Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘in
dediği gibi: “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanlar” asla olmayacağız.
ÜÇ YIL GİZLİ OLARAK YÜRÜTÜLEN DAVET AÇIKTAN YAPILMAYA BAŞLANDI.
Hz. Muhammed (s.a.v.) ilk
davetini en yakın akrabalarına
verdiği ziyafette açıkladı.
Mekke müşriklerinde deprem etkisi yaratan bu davetten sonra müşriklerin nasıl
hareket edeceği merak konusu, aldığımız haberlere göre Ebu Cehil, Ebu Leheb ve
Ebu Sufyan gibi ileri gelen müşrikler bu akşam Ukbe bin Ebi Muayt ’ın evinde bir
araya gelip durum değerlendirmesi yapacaklar, tahminlerimize göre bu
toplantıdan olumlu bir karar çıkma olasılığı nerdeyse imkansız, aksine Hz.
Muhammed (s.a.v.) ’in davetinin önüne geçmek için daha sert tedbirlere
başvuracaklarına dair bilgiler kulaklarımıza geldi.
Mekke’nin Sesi gazetesi olarak bütün gelişmeleri en doğru bir şekilde sizlere
aktarmak için yoğun bir çaba içerisindeyiz, şimdilik konu ile ilgili muhabirimiz
Salim
bin
Osman’ın
titiz
çalışmasını
sizlerle
paylaşıyoruz.
Sayfa 3…
Şimdi ye kadar neden beklediniz diye soranlara cevabımız
şudur: Bugünkü haberimizde teferruatıyla okuyacağınız gibi Hz.
Muhammed (s.a.v.) davetini şimdiye kadar açık bir şekilde yapmıyordu,
artık davetini açıktan yapmaya başladı; açık davet başladığına göre
bizim tavrımızın da açıkça ilan edilmesi gerekiyordu.
Aziz okuyucularımız,
Duruşumuzu net bir şekilde bütün insanlara haykırıyoruz,
cümle alem duysun ve şahit olsun ki, biz Hz. MUHMMED (s.a.v) ‘in
davasını benimsiyoruz ve yanındayız, bu uğurda başımıza gelecek hiçbir
şeyden korkmuyoruz, saçlarımız adedince başımız olsa bu kutsi dava
uğrunda seve seve vermeye hazırız.
Rabbim bizleri kendine kul, Hz. Muhammed (s.a.v.)’e hakiki
ümmet eylesin.
Selam ve dua ile …
MÜSLÜMAN OLANLARA AKIL ALMAZ
İŞKENCELER DEVAM EDİYOR!
Müslümanlara
tepkiler çığ
gibi büyüyor. İşte zalimlerin
yaptıkları
ve
zulme
uğrayanların çektiği çileler…
Sayfa 2…
MEKKELİ MÜSLÜMAN BİR KADININ
SİTEM VE HAYKIRIŞ DOLU MEKTUBU
Size
bu mektubu yazıyorum,
yayınlayıp yayınlamama sizin
takdiriniz, bu mektubu yazmaya
beni sevk eden şey Mekkelilerin
Hz Muhammed (s.a.v)’ e ve
arkadaşlarına
yaptıkları
zulümler, hakaretler… Sayfa 4…
DOSTLARLA HASBİHAL
Kıymetli
okuyucularım; malumunuz epey
zamandır hastayım, dinlenmek hastalığıma iyi
gelir düşüncesiyle üç aydır yazılarıma ara verip
istirahate çekildim, ama heyhat hastalığın verdiği
ızdıraba sizlerden ayrı kalmanın ızdırabı da
eklenince hayat çekilmez oldu, biraz ferahlamak
için eskimez dostum divitime sarıldım.
Sayfa 3…
HZ. HATİCE BİNTİ HÜVEYLİD
ABDÜLMENAF ( EBU TALİP )
Allah
Resul’ü anne ve babasını küçük yaşta kaybetmiş, dedesi
Abdülmuttalib’in himayesinde büyümüştü. Dedesinin vefatı
üzerine onu amcası Abdülmenaf himayesine almış.
Mekke’nin Sesi muhabiri Mekke sokaklarında Mekkelilere
“Abdülmenaf’ı bir cümle ile anlatır mısınız?” diye sordu. İşte
cevaplar:
-O, kendisi fakir olmasına karşın Mekke’de kendisine saygı
duyulan nadir insanlardan bir tanesi idi.
-O, Cahiliye Döneminde dahi tertemiz kalmayı başarmış olan
Mekkeli ender insanlardandı.
-O, Allah Resul’ünün himayesi gibi kutsal bir vazife ile şereflenmiş,
Allah Resul’ünün en yakınlarından şanslı bir insandı.
Mekke’nin
Sesi gazetesi Mekke sokaklarının nabzını tutmaya
devam ediyor. Müşriklerin Müslümanlara uyguladığı, üç yıl
süren ablukanın kalkması, Allah Resul’ü başta olmak üzere
bütün Müslümanları sevindirmişti. Ancak Mekke’de son günler
de hüzünlü bir hava hakim durumda. Son bir hafta içerisinde
Allah Resul’ünün amcası Abdülmenaf’ın ve çok geçmeden
kıymetli zevcesi Hz. Hatice’nin vefat haberlerini yayınladık.
Müslümanların bu günlere ulaşmasında büyük emekleri olan bu
iki büyük şahsiyetin üç gün arayla vefat etmesi tarihe Hüzün Yılı
olarak geçecek.
-O, Müslüman olmamasına rağmen Müslümanlarla beraber
Mekkelilerin üç yıl süren ablukasına karşı mücadele vermiş yiğit
bir insandı.
Allah Resul’üne çok yakın olmasına karşın Müslüman olmamıştı..
Mekkeliler tarafından çok sevilen ve saygı gösterilen Ebu Talib’in
vefatı başta Allah Resul’ü olmak üzere bütün Mekke halkını
üzmüştü.
Allah Resul’üne amcasının himayesinden dolayı fazla ilişemeyen
müşriklere tam anlamıyla gün doğdu.
HABEŞLİ BİR
Mekke'de
hayat hakkı tanınmayan
İslam, Daru'l Erkamla hayat buluyor.
Mekke'de Peygamber Muhammed'in
tebliğ
ettiği
yeni
dini
kabul
etmeyenlerin, Müslümanlara olan zulüm
ve baskıları her geçen gün artarak
devam ediyor. Bölgede olayları yakinen
takip eden muhabirlerimizin yaptıkları
gözlemler sonucunda ise Müslümanların
sahiplendikleri dini yaşamak ve yaymak
için çalışmalarına devam ettikleri tespit
edilmiştir. Zulüm ve baskılardan dolayı
açık davette bulunamayan Peygamber
ve O'na inananlar, ilk Müslümanlardan
olan Erkam b. Ebu'l Erkam elMahzuni'nin evini kendilerine merkez
yapmışlar. İslam’a davet için bu evin
seçilmesinde hac ve umre için
Mekkelilerle ve dışarıdan gelen pek çok
kimse ile dikkati çekmeden temas
kolaylığı sağlaması gibi faktörlerin göz
önünde
bulundurulduğu
düşünülmektedir. Gün içerisinde evin
etrafında
gözlemde
bulunan
muhabirlerimiz, Müslümanların geceleri
burada toplandıklarını, Muhammed'in
onlara yeni dini öğrettiğini, onlarla
birlikte Kur'an-ı Kerim okuyup onlarla
birlikte namaz kıldığını ve yeni
insanlara
İslam'ı
anlattığını
görüntülemişlerdir.
Aynı
zamanda
evinden kovulan, aç kalan, işkenceye
uğrayan Müslümanlara da burada kanat
geriliyor.
Görünen o
ki İslam
karşıtlarının bütün karşı duruşlarına
rağmen ortak bir davanın ve idealin bir
araya getirdiği yüreklerle İslamiyet bu
evde büyümeye devam ediyor
KÖLE, BİLAL!!!
Müslüman olanlara her gün
yenileri
eklenirken,
Müslümanlara
yönelik
tepkiler
de
şiddetini
artırarak devam ediyor.
Habeşli bir köleye yapılan
işkenceler bu kadar da
olmaz dedirtiyor. İşkencenin
adresi Mekke’nin önemli
kabilelerinden
Cumahoğulları
kabilesi…
Edindiğimiz bilgilere göre
Bilal,
Cumahoğulları’ndan
Ümeyye bin Halef’in kölesi
idi.
CUMAHOĞULLARI
Mekke’de
Ezlam’ın koruyuculuğu gibi
önemli bir görevi üstlenmiş, Mekke’nin
ileri gelen kabilelerinden bir tanesidir
Cumahoğulları. Allah’ın elçisine ve
Müslümanlara karşı yapılan her türlü
eylemde etkili bir biçimde rol almış bir
kabiledir. Ümeyye bin Halef ise kabilenin
en etkili isimlerinden birisidir. Allah
Resul’üne karşı yapılmış olan Darunned de
dâhil tüm eylemlerin bizzat içinde yer
almış bir kabile. Allah Resul’ünün en azılı
düşmanlarından olan bu kabile, kendi
içlerinden Allah Resul’üne itaat etmiş
birisini çıkmasını kabullenemiyor ve
işkence ile Habeşli Bilal’i kendi atalarına
iman etmeye çağırıyorlardı.
Allah Resul’ünün
ilk zevcesi idi. Allah
Resul’üne ilk iman edenlerden, ona ilk
inananlardan idi. Allah Resul’ünün de
mensubu olduğu Kureyş Kabilesinden
idi. İslam’ın ilk yıllarından itibaren tüm
varlığı ile Allah Resul’ünün yanında yer
almış, bütün servetini bu uğurda
harcamıştı.
Mekkeliler Hazreti Hatice hakkında
şöyle dedi;
-O, Allah Resul’ünün ilk eşi idi. Onu
hiçbir zaman yalnız bırakmadı. O örnek
bir eş ve anne idi.
-O, müşriklerin Allah Resul’üne
uyguladığı zulümlerde hep eşinin
yanında duran, güçlü bir kadındı.
-O, bütün servetini Allah ve Resul’ünün
yolunda harcayacak kadar cömert bir
kadındı.
-O, kendini her dönemde muhafaza
etmiş güçlü bir kadındı.
BU KADAR
İNSAFSIZLIK OLMAZ!
Bölgeden
edindiğimiz bilgilere göre Ümeyye
işkencede sınır tanımıyor, görenleri hayretler
içinde bırakan ve ‘’Bu adamda hiç mi insaf
yok?’’ dedirten türden işkenceler yapıyordu
Bilal’e. Muhabirimizin aktardığı son bilgilere
göre; Bilal boynuna ip bağlanıp Mekke
sokaklarında gezdiriliyordu. Ümeyye bin Halef
tarafından kızgın çöl kumlarında elleri
ayakları bağlanıp günlerce aç ve susuz
bırakılıyordu. Bu da yetmezmiş gibi karşısına
geçip su içiyor ve ‘’Lat, Menat ve Uzzaya iman
ettim diyene kadar bu işkence devam edecek.’’
diyordu. Bilal’in susuz dudaklarından ise
sadece
şu
cümleler
dökülüyordu:
‘’ Allahu ahad ! ‘’
HZ. EBU BEKİR İLE
GELEN ÖZGÜRLÜK…
Hz.
Ebu Bekir, Allah Resul’üne ilk iman
edenlerden, sadık dost. Haber merkezimize
ulaşan son bilgilere göre Ebu Bekir, Bilal’e
yapılan işkencelere şahit olmuştu. Tüm
servetini Allah Resul’üne ve İslam yolunda
harcaması ile tanınan Hz. Ebu Bekir, Bilal’i
bu zalimlerin elinde bırakmak istemiyordu.
Ümeyye’yi zor da olsa ikna etmiş, belli bir
ücret karşılığında Bilal’i Ümeyye’den satın
alıp özgürlüğüne kavuşturmuştu. Mekke’nin
Sesi gazetesi muhabirine açıklamalarda
bulunan Habeşli Bilal’in ‘’ Allah büyüktür
deyip sabrettim, Allah’a hamd olsun’’ dediği
öğrenildi.
MÜSLÜMANLARIN AZILI DÜŞMANI
EBU CEHİL
YASİR
Kendisi
Yemen’deki kıtlık ve
kuraklıktan genç yaşında kaçıp
Mekke’ye sığınmıştı. Mekke’de
onun koruyuculuğunu Ebu Huzeyfe
bin
Muğire
üstlenmiş,
onu
himayesine
almıştı.
Yıllarca
Mekke’de
Mahzumoğulları
himayesinde hayatını devam ettirdi.
Ebu Huzeyfe, onu cariyelerinden
Sümeyye ile evlendirmişti. Yasir,
geçtiğimiz günlerde oğlu Ammar’ın
Müslüman olduğu iddiaları ile
gündeme gelmişti.
İddialara göre olay şöyle gelişti:
Mahzumoğulları kabilesinin ileri gelenlerinden Ebu
Cehil, kendi kabilesinden Allaha ve onun Resulüne
iman
edenlerin olmasını
kabullenememişti.
Ammar’ın ve ailesinin Müslüman olduğu iddiaları
kesinlik kazanınca Ebu Cehil çılgına dönmüştü.
Yaşları ilerlemiş olmasına rağmen Yasir ve Sümeyye
ailesine işkencelere başlamıştı. İşkencelere rağmen
kendi putlarına tapmayı kabul etmeyen Yasir ve
Sümeyye’yi insafsızca katletti. Yasir, İslam’ın ilk
şehidi; Sümeyye ise İslam’ın ilk kadın şehidi olarak
tarihe geçti.
2
AMMAR BİN YASİR
Bütün
bu olayların ardından
anne ve babasını kaybeden
Ammar bu acıya daha fazla
dayanamayıp Lat, Menat,
Uzza’ya
iman
ettiğini
söylemiş ve işkencelerden
kurtulmuştu.
Bölge
halkından muhabirimizden
aldığımız
bilgilere
göre;
Ammar’ın Allah Resul’ünün
tavsiyesi ile işkencelerden
kurtulmak
için
böyle
davrandığı iddia ediliyor.
Üç
yıl gizli olarak yürütülen davet açıktan
yapılmaya başlandı. Hz. Muhammed (s.a.v.) ilk
davetini en yakın akrabalarına verdiği ziyafette
açıkladı.
Mekke’nin Sesi gazetesi ailesi olarak aldığımız
tarihi kararla bu davete icabet ettiğimizi ilan
ediyor ve bütün Mekke halkını da bu davete
icabet etmeye çağırıyoruz. Rabbimizden
niyazımız Mekke halkının taassup ve bağnazlık
göstermeden Hz. Muhammed (s.a.v.)’in
çağrısına müspet cevap vermesi. Hepimiz
biliyoruz ki O (s.a.v.) Emin bir insandır, 40
yaşına kadar tek bir yalanına şahit olmadık, bu
yaştan sonra da böyle önemli bir konuda asla
yalan söylemez.
ÇOCUK YAŞTAKİ ALİ BİN EBİ
TALİP’İN CESUR ÇIKIŞI
İKİNCİ ZİYAFET VE İKİNCİ
HAYAL KIRIKLIĞI
Bu
ziyafet bir gün sonra tekrarlandı, yine
manzara aynı oldu. Davete müspet cevap
çocuk yaştaki Ali’den gelirken bozgunculukta
yaşı kemale ermiş amca Ebu Leheb’ten geldi.
Ebu Leheb yine aynı tepkiyi verince o
zamana kadar sessiz kalan Hz MUAHMMED
(s.a.v.) ‘in halası Safiye abisine sert bir
şekilde çıkışarak:
- “Kardeşinin oğlunun başına bir şey gelmesi
hoşuna mı gider, ant olsun ki gelmesi
beklenen peygamber işte budur.”
EBU TALİB’İN CİVANMERTLİĞİ
Bu sözlerde sonra o zamana kadar müspet,
İsmini
vermek istemeyen Hz. MUHAMMED
(s.a.v.) ‘in bir yakınının muhabirimiz Salim bin
Osman’a anlattığına göre, Hz. MUHAMMED
(s.a.v) akrabalarına mükellef bir ziyafet verir,
yemekler yendikten sonra gelenlerle biraz
sohbet ettikten sonra kendisinin ALLAH
tarafından
gönderilen
son
peygamber
olduğunu ifade edip, bu konuda kendisine en
çok sahip çıkması gerekenlerin akrabaları
olarak kendilerine düştüğünü söyler, daha
sonra” Bu konuda bana kim yardımcı olacak?”
sorusunu yöneltir misafirlerine. Kimseden ses
çıkmayınca misafirlere ikram vazifesi ile
uğraşan Hz. ALİ:
-“Ben ya Resulallah” diyerek sessizliği bozar,
üç defa sözünü tekrar eder ve üçünde de Hz.
Ali ses verir. Olayı anlatan Hz. Muhammed
(s.a.v.) ‘in yakını Ali’ ye hayran kaldı, onun
yerinde olmayı çok isterdim ama cesaret edip
de
ben
diye
haykıramadım
diyerek
pişmanlığını ve mahcubiyetini ifade etti.
TALİHSİZ AMCA EBU LEHEB
Aslında
toplantıya
katılanların
büyük
çoğunluğu bu davete müspet cevap vermeye
meyilli iken birden Ebu Leheb ileri atılır ve
uğursuz ağzını açıp atmosferi bozar:
-“Sen bizim başımızı belaya mı sokacaksın,
senin yüzünden bütün Mekke bize düşman
olacak, bizi bunun için mi çağırdın?” diyerek
Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘e ağır ve kaba sözlerle
çıkışır. Birinci toplantı bu şekilde sonuçsuz
kalınca Hz. Muhammed ( s.a.v.) ikinci ziyafet
verir.
menfi hiçbir tepki de bulunmayan Ebu talip
Hz. Muhammed (s.a.v.)’e hitaben:
- “ Yeğenim, sen Ebu Leheb’e bakma, bende
bu can bu tende durdukça sana bir zarar
gelmesine müsaade etmeyeceğim, sen
dilediğin gibi anlatmana devam et , oğlum Ali
de senin hizmetinde ve senin yanında
olacak.” diyerek Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘e
teselli verdi.
EBU KUBEYS TEPESİ
Birkaç
gün sonra davet halkası bütün
Mekkelileri kapsayacak bir şekilde genişledi.
Bu önemli toplantıya bizzat Salim bin Osman
da iştirak etme şerefine nail oldu. Bu
toplantıda Hz .Muhammed (s.a.v.):
- “Ey Mekke halkı bu dağın ardından bir ordu
geldiğini söylesem ne yaparsınız, inanmaz
mısınız bana? “ diyerek gelen topluluğa
yönelttiği soruya hep beraber:
-“Sana tabi ki inanırız çünkü şimdiye kadar
senin yalan söylediğine asla şahit olmuş
değiliz.” Oldu.
Bu cevap beklenen cevaptı, ardından Hz.
Muhammed (s.a.v.) devam etti konuşmasına:
-“Ey Mekke halkı buna inandığınız gibi şu
sözüme de inanın. Ben Allah tarafından
insanlığa gönderilmiş son elçiyim, sizi Allah’a
iman etmeye ve benim peygamberliğime
inanmaya davet ediyorum.”
Hz.
Muhammed
(s.a.v.)
konuşmasını
bitirdikten sonra Ebu Leheb hariç toplantıya
gelenler tepki vermeden dağılırlar.
Kıymetli okuyucularım; malumunuz epey zamandır
hastayım, dinlenmek hastalığıma iyi gelir düşüncesiyle üç aydır
yazılarıma ara verip istirahate çekildim, ama heyhat hastalığın
verdiği ızdıraba sizlerden ayrı kalmanın ızdırabı da eklenince hayat
çekilmez oldu, biraz ferahlamak için eskimez dostum divitime
sarıldım. Sizinle hasbihal ederken ruhumun nasıl dinlendiğini şimdi
daha iyi anlıyorum. İstirahatli olduğum süre zarfında bizzat ziyaret
eden, selam yollayan ve dua eden dostlarıma buradan çok teşekkür
ediyorum.
Kıymetli dostlarım; hayli zamandır yazmayı istediğim bir
konuda bugün sizinle hasbihal etmek istiyorum. Şimdilerde
düşüncelerimiz itibariyle ayrı düşsekte Muğire bin şube ve Amr bin
Hişam (ebu cehil) ile olan eski dostluklarımızı bilirsiniz, bizler aynı
ovaların, bağların çocuklarıyız, çocukluğumuz, gençliğimiz beraber
geçti, beraber sevindik beraber üzüldük, geçmişteki bu hatıralarımız
hatırına olsa gerek Muğire sağ olsun ziyaretime geldi, uzun uzun
konuştuk, bu konuşmalarımız esnasında şu hatırasını paylaştı.
Bir gün Amr bin Hişamla Mekke’nin sokaklarında dolaşırken
karşımıza Hz Muhammed (s.a.v) çıktı ve bizi İslam’a davet etti, bunun
üzerine Amr:
-“Ey Muhammed! Sen bizim ilahlarımızı aşağılamaktan
vazgeç, dinini bize anlattığına şahit istiyorsan biz sana şahitlik
ediyoruz, artık yolumuzdan çekil, Allah’a yemin ederim, eğer ben
senin söylediklerinin hak olduğunu bilseydim sana tâbi olurdum” dedi.
Bunun üzerine Hz Muhammed (s.a.v) bizim yanımızdan geçip gitti.
Amr bana yönelerek şöyle dedi:
“Allah’a yemin ederim ki, ben onun söylediklerinin hak
olduğunu biliyorum. Fakat ona tâbi olmaktan beni meneden şeyler
var: Kusayoğulları ‘Hicâbe (Kâbe’nin anahtarları) bizdedir.’ dediler.
Biz onlara ‘peki’ dedik. Sonra ‘Sikaye (hac mevsiminde hacılara su
vermek) bizim hakkımızdır’ dediler. Biz ‘peki’ dedik, Liva (harp
sancağı) bizimdir.’ dediler. Biz buna da ‘peki’ dedik. Sonra dediler ki:
‘Bizden bir peygamber geldi’. İşte vallahi ben bunu kabul etmem…”
Evet Kıymetli okuyucularım, Hz Muhammed (s.a.v)’in Hak
peygamber olduğunu bildiği halde Sırf benim akrabalarım arasında
değil diyerek bu gerçeği kabul etmeyen Amr b. Hişam ve benzerlerinin
durumları gerçekten çok acı değil mi. Körü körüne Kabile ve akraba
üstünlüğünü iddia etmek hangi akla hizmettir Allah aşkına, hangi
insaflı vicdan bunu kabul eder. Bizler geçmişte bu kabilecilik ve
aşiretçilik yüzünden gencecik babalarımızı ve kardeşlerimizi toprağa
vermedik mi, hangimizin evinde bu acı yaşanmadı, Ana -Babalarımız
bir hiç uğruna toprağa verilen evlatları için yıllarca gözyaşı dökmedi
mi..
Kıymetli dostlarım. İşte biz bu haldeyken ALLAH bize
merhamet edip aramızdan bir peygamber gönderdi, O bize bütün
insanların kardeş olduğunu, doğru sözlü olmayı, emanetleri yerine
getirmeyi, komşularla güzel geçinmeyi emretti. Her türlü
ahlaksızlıktan, yalan söylemekten, yetimlerin malını yemekten,
namuslu kadınlara iftira etmekten bizi menetti.” Bir toplumun huzur
ve refahı için bu emir ve yasaklar ne ifade eder izaha lüzum var mı..?
Kıymetli dostlarım yazacak ne çok şey var ama bize ayrılan
sütün ancak bu kadarcık hasbihale müsaade ediyo; sağlık ,huzur ve
esenlik dolu günlerde buluşmak duasıyla ...
ALLAH’A EMANET OLUN.
FATMA BİNTİ HATTAB İLE
ÖMER’İ KONUŞTUK
Mekke sokaklarının cesur yiğidi, gücüyle
rüzgârı titreten Ömer’in Müslüman
oluşunu kız kardeşi Fatma binti
Hattab’dan dinlemek istedik. Muhabirimiz
Hilal binti Mustafa’ya tüm içtenliğiyle
evinin ve gönlünün kapılarını açan
Fatma’ya teşekkür ederiz.
Şimdi sıra çok konuşulan bu hadiseyi
doğrularıyla öğrenmeye geldi.
-Allah’ın rahmeti üzerine olsun Fatma.
Abin Ömer’in İslam ile tanışma hadisesi
senin evinde cereyan etmiş doğru mu?
-Allah’ın rahmeti sizin de üzerinize olsun.
Evet doğru. Abim Ömer eşim Said ile beni
Kur’an okurken görünce kalbi ılımaya
başladı. Sonra da Allah ona İslam’ı lütfetti.
-Bildiğiniz üzere abim Darun Nedve’ye
çok sık girip çıkardı. O gün yine oraya
gitmiş. İslam’ın kuvvetlenmesinden
rahatsızlık duyup kendilerince çare
aramaya başlamışlar. Muhammed
Mustafa’yı öldürme kararı almışlar.
Katil olarak da abim Ömer seçilmiş.
Yolda
Nuaym
bin
Abdullahla
karşılaşmış.
Abimin
Efendimizi
öldürmeye gittiğini öğrenince ona sen
Muhammed ile uğraşana kadar önce
git eniştenle kız kardeşine bak, onlar
Müslüman oldular demiş. Abim de
sinirlenip yolunu benim evime doğru
değiştirmiş.
-Peki siz abinizin evinize gelmeden
önceki yaşanan bu hadiseyi kimden
öğrendiniz?
-Abim Ömer’den. Çünkü abim İslam ile
şereflendikten
sonra
hepsini
pişmanlıkla anlattı.
-Lütfen devam edelim, sonra ne
oldu
-Ben eşim Said ile Kur’an-ı Kerim
okuyordum. Birden bir gürültü koptu. Abim
kapıyı kırıp içeri girdi. Said ile ben ne
yapacağımızı şaşırdık. Hemen Kur’an
sayfalarını saklamaya çalıştık. Ama geç
kalmıştık. Verin onları bana diye bağırmaya
başladı. Hiddeti arttıkça arttı. Demek
duyduklarım doğruymuş deyip eşime
saldırdı. Onu yumruklamaya başladı.
Öldüresiye
vuruyordu.
Daha
fazla
dayanamadım. Aralarına girdim. Bir tokat da
bana attı. O sarsıntıyla yere düştüm.
Ağzımdan
kan
gelmeye
başladı.
Gözyaşlarıma engel olamıyordum.
-Canını yaktığı için abine hala kızgın mısın?
-Hayır, aksine o tokat abimin gözlerine inen
perdenin aralanmasına sebep olduğu için
mutluyum. Çünkü abim beni kanlar içinde
gördükten sonra yere oturdu, sakinleşti. Ona
Müslüman olduğumu haykırdım. Bana
okuduklarınızı
getirin
dedi.
Eşimle
sakladığımız yerden Kur’an sayfalarını
çıkardık.
3
-Hangi sure vardı o sayfalarda?
-Taha suresiydi. O güzel kelimeleri
duyunca abimin yüzündeki hiddet
yerini
huzura
bıraktı.
Beni
Muhammed’in yanına götürün dedi.
O sırada peygamberimiz erkamın
evindeymiş. Efendimizin önünde
diz çöküp şehadet getirmiş. Sonrası
ise herkesin gözü önünde yaşandı.
Abim Müslüman olan 40. kişinin de
kendisi olduğunu öğrenince haydi,
Kabe’ye
gidip
herkese
Müslümanlığımızı
ilan
edelim
demiş. Onları hep birlikte yürüyor
görünce ben de sevinçle peşlerine
takıldım. :Abim herkesin gözü
önünde yüksek sesle şehadet
getirdi. Ve ilk defa o gün Kabe’de
cemaat halinde namaz kıldık.
Allah’a şükürler olsun ki Hamza’nın
ardından abim Ömer ile İslam artık
daha da güçlü. Allaha Hamdu
senalar olsun.
Size
bu mektubu yazıyorum, yayınlayıp yayınlamama
takdiriniz, bu mektubu yazmaya
sizin
beni sevk eden şey
Mekkelilerin Hz Muhammed (s.a.v)’ e ve arkadaşlarına
yaptıkları zulümler, hakaretler,
Benim kim olduğumu merak edenlere şimdilik cevabım şudur:
Ben, doğum haberini alınca annemin yüzünde beliren acı bir hüznün, babamın yüzünde ise öfke ve
utanma duygusuna sebep Mekkeli masum bir KIZIM,
Ben, kabile savaşlarında babasını bir hiç uğruna kaybedip, yıllarca baba hasretiyle göz yaşı döken
Ve bütün bunlar yaşanırken sessiz kalan, zulme taraftar olan
Mekkeli kadınlar,
yetim bir KIZIM,
Ben, yüreği yavrusunun masum bedeniyle beraber kızgın çöllere gömülen gözü yaşlı bir ANNEYİM,
Yapılanları duydukça, gördükçe yüreğimde fırtınalar kopuyor,
Maalesef açık kimliğimi yazmıyorum, kendimce sebeplerim var
ama yüreğimde kopan bu fırtına karşısında başıma gelecek her
şeyi göze alarak Mekke halkına inandıklarımı haykıracağım
günleri sabırsızlıkla bekliyorum,
Ey Mekkeli genç
Ablalar,Nineler...
kızlar,
Ben, gelinlik giyip mutlu bir yuva hayalini kurarken (çok az erkek dışında) sınırsız kadınla evlenmeyi
en doğal hak olarak gören Mekkeli erkeklerin gözünde değersiz bir PAÇAVRAYIM,
Kısaca ben, Allah tarafından verilmiş en doğal haklarından mahrum edilen, ancak erkeklerin insaf ve
merhameti kadar bir hakka sahip olan ve bununla yetinmek zorunda kalan Mekkeli çaresiz bir
KADINIM.
Anneler,
Acaba (çok azı dışında) kadınlara iyi
davranmayı zül sayan Mekke’nin anlı
şanlı erkeklerini “sizin en hayırlınız
kadınlarına en iyi davrananınızdır”
diyerek uyarması mıdır sizi rahatsız
eden,
Neredesiniz Allah aşkına… Hz Muhammed
(s.a.v)’ e ve arkadaşlarına yapılanlar
karşısında niye lal kesildiniz,
Onun getirdiği mesajların hangisini
anlamadınız, Hangi mesajına takılıp
kaldınız..?
Kız çocuğu doğurduğunuzda alnınızda
beliren acıyı, kocanızdan gördüğünüz
hakaretleri ve yediğiniz dayakları nasıl
unutursunuz ALLAH aşkına,
“Cennet annelerin ayakları altındadır
diyerek” anneleri yücelten mesajımı siz
rencide etti,
Hz. Muhammed (s.a.v.)’in erkek çocukla
kız çocuğun aynı olduğunu ifade etmesi,
kız
çocuklarının
öldürülmesini
yasaklaması, hatta “üç kız çocuğunu
güzel bir şekilde terbiye edip yetiştiren
anne ve baba cennete gider” müjdesi
kalplerinizi yumuşatmaya yetmedi mi
daha. Ne çabuk unuttunuz eski
günlerinizi..!
Yoksa erkeklere hitaben “sizin kadınlar
üzerine hakkınız olduğu gibi kadınların
sizin üzerinizde hakkı vardır” diyerek size
Allah’ın verdiği hakkı vermesinden mi
hoşnut olamadınız,
Ama ben Hz.Muhammed (s.a.v.) den önceki
kapkaranlık günlerimi unutmadım,
Nasıl unutabilirim yıllarca kocam görmesin diye yorganımı başıma çekip sabahlara kadar için
için ağladığım günleri,
SAYI:1
Nasıl unutabilirim el ele tutuşup oynadığımız amcamın kızının, amcam tarafından kızgın
çöllerde açılan uğursuz kuyuya atılmasını,
HAKKARİ ANADOLU
İMAM HATİP LİSESİ ADINA
Unutmam mümkün mü genç kızken en yakın arkadaşım olan Fatma’nın zorla babası
tarafından 5 kadınla evli olan bir adamın 6. Kadını olarak evlendirilmesini hazmedemeyip
canına kıymasını… Ama …
NİSAN 2016
Ölmeden önce Hz.Muhammed (s.a.v.)’in getirdiği mesajları şu kulaklarımla duydum ya,
İMTİYAZ SAHİBİ
Hakkari Anadolu İmam Hatip Lisesi
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Engin DUMAN
Şu gözlerimle babaların kız çocuklarını kucaklarına alıp sevmelerini gördüm ya Rabbime
sonsuz şükürler olsun.
“Cennet annelerin ayakları altındadır” sözünü Hz.Muhammed (s.a.v.) den duyduktan sonra
eve gelip ayaklarımı öpmek için müsaade isteyen bir evlat lütfetti ya Rabbim bana,
Bahtiyarım artık bu dünyada,
Bütün benliğimle inanıyorum,
Bir gün Hz.Muhammed (s.a.v.)’in getirdiği mesajlar bütün dünyaya yayılacak,
YAYIN KURULU
İsmail Hakkı GÖRMEZ
Hilal DEMİR
Oktay AKSOY
Ayşe Tuğçe BALCI
Ağlamayacak kız çocuğunu doğurduğu için artık anneler,
Genç kızları rızası dışında bir evliliğe zorlayamayacak anne ve babalar, erkeklerin insaf ve
merhameti kadar değil,
ALLAH ’ın Rahmeti kadar bir hakka sahip olacak kadınlar,
Bir çift sözüm de asırlar sonra gelecek kadınlara,
Kitaplardan okuyunca bu günleri belki anlayamayaksınız, bu kadarda olur mu diyeceksiniz,
GRAFİK – TASARIM EKİBİ
Esma ORAK
Macit IŞIK
Semih AKIŞ
İLETİŞİM:
Hakkari Anadolu İmam Hatip Lisesi
Halife Derviş Mahallesi Mela Ubeyd Caddesi
Van-Hakkari Yolu Üzeri
Merkez/Hakkari
Tel: 0438 211 2365
Şu kadarını bilin; kitaplara geçmeyen neler yaşanmış neler,
Kadınlık alemi HzMuhammed(s.a.v.)’in mesajlarıyla gerçek değerini kazandı,
Kıymetini bilin Hz.Muhammed (s.a.v) ‘in getirdiği mesajların,
Bunun için çok şükredin ALLAH ’a ve minnet duyun Resulullah ’a…
Sözü uzattım farkındayım,
Ancak Mekkeli bazı kadınların Hz. Muhamed (s.a.v) ‘e bu vefasızlığı karşısında yüreğimde
kopan fırtınalara kelimeleri şahit tutmak istedim, ta ki gelecek nesillerin dilinde Mekkeli
kadınlar rahmetle anılsınlar,
Selam ve dua ile…
4
Download