işçinin el kitabı

advertisement
İŞÇİNİN
EL KİTABI
İŞÇİNİN EL KİTABI
DAYANIŞMA SENDİKASI
İşçi Eğitim Dizisi-1
2009
Bu kitapçık ÇHD İzmir Şubesi
Sosyal ve Ekonomik Haklar Çalışma Grubu (SEHAG)
tarafından ha zırlanmıştır.
2
İŞÇİNİN EL KİTABI
İçindekiler
İKİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ ..............................................................................................
SUNUŞ ve GİRİŞ .............................................................................................................. 7
1.BÖLÜM: TANIMLAR ............................................................................................ 17
İş Yasası nedir ve kimlere uygulanır? ...................................................................... 17
İşçi, İşveren, İşveren Vekili .......................................................................................... 18
İş sözleşmesi nedir? ....................................................................................................... 19
İş sözleşmesinin yazılı olması şart mıdır? ............................................................... 22
İş sözleşmesinde nelere dikkat edilmelidir? ........................................................... 22
İşverenin yazılı belge verme yükümlülüğü var mıdır? ......................................... 23
Alt-işveren (Taşeron, Müteahhit) ............................................................................... 23
İşyeri ................................................................................................................................... 27
2.BÖLÜM: İŞ SÖZLEŞMESİ TÜRLERİ ............................................................. 29
Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi......................................................................................... 29
Belirli Süreli İş Sözleşmesi .......................................................................................... 31
Kısmi Süreli İş Sözleşmesi............................................................................................ 34
Çağrı Üzerine Çalışma ................................................................................................... 35
Geçici İş İlişkisi .............................................................................................................. 36
Takım Sözleşmesi ............................................................................................................ 37
Deneme Süresi .................................................................................................................. 37
3.BÖLÜM: ÇALIŞMA ............................................................................................... 39
ÜCRET ............................................................................................................................... 39
Ücret nedir? ...................................................................................................................... 39
İşveren işçinin ücretini ne zaman ve nasıl ödemek zorundadır? ....................... 39
Ücreti zamanında ödenmeyen işçinin hakları nelerdir? ....................................... 40
Ücret pusulası (bordro) nedir? ................................................................................... 41
Asgari ücret nedir? ......................................................................................................... 42
İşçiye asgari ücretin altında ücret ödenebilir mi? ................................................. 42
İşçinin, asgari ücretin altında ücretle çalıştırılması halinde hakları nelerdir? ...... 43
Yarım ücret nedir? Ne zaman ve nasıl ödenir? ....................................................... 44
Avans nedir? .................................................................................................................... 44
Parça-başına ücret nedir? ............................................................................................. 44
Yüzde usulü ücret nedir? ............................................................................................. 45
Ücret kesme cezası nedir? ............................................................................................. 45
İşveren işçinin ücretinden ileride verebileceği zararlara karşılık kesinti
yapabilir mi? .................................................................................................................... 46
3
İŞÇİNİN EL KİTABI
İşçi hangi durumlarda ücretini ücret garanti fonundan alır? .............................. 46
İŞGÜNÜ ve ÇALIŞMA SÜRESİ ............................................................................... 46
Haftalık normal çalışma süresi ne kadardır? ............................................................ 46
Günlük çalışma süresi en çok ne kadardır? ............................................................. 47
Haftalık çalışma süresi azaltılabilir mi? ................................................................... 48
İşçi çalışmadığı halde çalışma süresinden sayılan durumlar nelerdir? ............ 48
Ara dinlenmesi nedir? ................................................................................................... 49
Hazırlama, tamamlama ve temizleme işleri nedir? ................................................... 49
FAZLA ÇALIŞMA ve ÜCRETLENDİRİLMESİ .................................................. 50
Fazla çalışma nedir? ....................................................................................................... 50
Fazla çalışma yapmak (mesaiye kalmak) zorunlu mudur? .................................... 52
Fazla çalışma ücreti nasıl hesaplanır? ....................................................................... 53
Fazla sürelerle çalışma nedir? ...................................................................................... 54
Fazla sürelerle çalışma ücreti nasıl hesaplanır? ..................................................... 55
Fazla çalışma karşılığında serbest zaman nedir? .................................................... 55
Denkleştirme esasına göre çalışma nedir? ............................................................... 56
İşçi denkleştirme esasına göre çalışmak zorunda mıdır? ..................................... 57
Telâfi çalışması nedir ve hangi durumlarda telâfi çalışması yaptırılabilir? .... 58
Telâfi çalışması nasıl ve hangi süre içinde uygulanır? ........................................ 59
Zorunlu nedenlerle fazla çalışma nedir? ................................................................... 59
Olağanüstü hallerde fazla çalışma nedir? ................................................................. 60
YILLIK ÜCRETLİ İZİN ............................................................................................... 60
Yıllık ücretli izin nedir? .............................................................................................. 60
Yıllık izin ücreti nedir? ................................................................................................ 62
İş sözleşmesinin sona ermesi durumunda yıllık izin ücreti nasıl hesaplanır? .. 63
TATİLLER ........................................................................................................................ 64
Ulusal, resmi, dini bayramlar ve genel tatil
günlerinde işçinin ücreti nasıl ödenir? .................................................................... 64
Hafta tatili nedir? ............................................................................................................ 65
DİĞER KONULAR ....................................................................................................... 66
Özürlü, eski hükümlü ve terör mağduru çalıştırma zorunluluğu nedir? ......... 66
İşyerinden maluliyet sebebiyle ayrılan işçilerin
başvuruları halinde tekrar işe alınma zorunluluğu var mıdır? ........................... 66
İş sözleşmesi muvazzaf askerlik görevi nedeniyle kendiliğinden sona erer mi? .. 67
4.BÖLÜM: İŞÇİ SAĞLIĞI ve İŞ GÜVENLİĞİ .............................................. 68
AĞIR ve TEHLİKELİ İŞLER ..................................................................................... 68
GECE ÇALIŞMASI ve VARDİYALI ÇALIŞMA ................................................. 69
ÇOCUK ve GENÇ İŞÇİLER ....................................................................................... 70
4
İŞÇİNİN EL KİTABI
KADIN İŞÇİLER ............................................................................................................ 72
Gebelik halinde verilmesi gereken izinler ve süt izni süreleri ne kadardır? ..... 73
İŞ SAĞLIĞI - GÜVENLİĞİ KURULU ve İŞYERİ HEKİMİ ............................ 74
İş sağlığı ve güvenliği kurulu nedir? ....................................................................... 74
İşyeri hekimi hangi işyerlerinde bulunur, görevleri nelerdir? .......................... 75
İŞÇİNİN İŞ GÖRMEKTEN KAÇINMA HAKKI ................................................. 75
İşi nedeniyle sağlığı ve güvenliği tehlikeye düşen işçinin hakları nelerdir? .. 75
İŞ KAZALARI ................................................................................................................. 76
MESLEK HASTALIKLARI ....................................................................................... 78
5.BÖLÜM: İŞ SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ (FESİH) ........................ 80
İş sözleşmesinin feshi nedir? ....................................................................................... 80
DERHAL FESİH (HAKLI NEDENLE FESİH) .................................................... 82
A) İşçiye derhal fesih hakkı veren nedenler nelerdir? .......................................... 82
1- İşçiye derhal fesih hakkı veren sağlık sebepleri nelerdir? ............................ 82
2- İşçiye derhal fesih hakkı veren ahlâk ve
iyiniyet kurallarına uymayan haller nelerdir? ........................................................ 83
3- İşçiye derhal fesih hakkı veren zorlayıcı sebepler nelerdir? ......................... 86
İşçi derhal fesih hakkını kullanırken nelere dikkat etmelidir? .......................... 86
B) İşverene derhal fesih hakkı veren nedenler nelerdir? ...................................... 88
1- İşverene derhal fesih hakkı veren sağlık sebepleri nelerdir? ........................ 89
2- İşverene derhal fesih hakkı veren ahlâk ve
iyiniyet kurallarına uymayan haller nelerdir? ........................................................ 90
3- İşverene derhal fesih hakkı veren zorlayıcı sebepler nelerdir? ..................... 96
4- İşçinin gözaltına alınması veya tutuklanması
durumlarında işverenin derhal fesih hakkı nedir? ................................................. 96
İşverenin derhal fesih yoluna başvurması
durumunda işçi nelere dikkat etmelidir? .................................................................. 97
C) İş sözleşmesi derhal fesihle sona eren işçinin alacakları nelerdir? ............. 98
SÜRELİ (BİLDİRİMLİ) FESİH ve İHBAR TAZMİNATI ................................ 100
Süreli fesih nedir? ........................................................................................................ 100
Bildirim (ihbar) süreleri ne kadardır? ..................................................................... 100
İhbar tazminatı nedir? ................................................................................................. 101
İhbar tazminatı nasıl hesaplanır? ............................................................................. 102
Süreli fesihte fesih bildirimi ne şekilde yapılır? ................................................. 105
5
İŞÇİNİN EL KİTABI
Belirsiz süreli iş sözleşmesi süreli (bildirimli)
fesihle sona eren işçinin alacakları nelerdir? ....................................................... 106
Yeni iş arama izni nedir? ........................................................................................... 107
İŞ GÜVENCESİ ve İŞE İADE .................................................................................. 108
İş güvencesi nedir? ...................................................................................................... 108
Fesih için geçerli nedenler nelerdir? ...................................................................... 110
İş güvencesi kapsamında olan işçi,
hangi durumlarda işe iadesini isteyebilir? ........................................................... 112
İşçi, işe iadesini nasıl ve hangi süre içinde istemelidir? .................................. 113
İşçi, işe iade davasını kazanırsa… .......................................................................... 115
İşçi, işe iade davasını kaybederse… ...................................................................... 116
KÖTÜNİYET TAZMİNATI ...................................................................................... 117
ÇALIŞMA ŞARTLARINDA ESASLI DEĞİŞİKLİK ....................................... 118
İŞYERİNİN DEVRİ ..................................................................................................... 122
TOPLU İŞÇİ ÇIKARMA ........................................................................................... 126
Toplu işçi çıkarma nedir? .......................................................................................... 126
Toplu olarak işten çıkarılan işçilerin hakları nelerdir? .................................... 127
İŞSİZLİK SİGORTASI ................................................................................................ 128
İşsizlik sigortası nedir? ............................................................................................. 128
Kimler işsizlik sigortasından yararlanabilir? ..................................................... 128
İşsizlik sigortasından yararlanmak için nereye ve nasıl başvurmak gerekir? .... 129
İşsizlik ödeneği ne kadardır ve hangi sürelerle ödenir? ................................... 130
İşsizlik ödeneği hangi durumlarda kesilir? .......................................................... 130
İşsizlik ödeneği bir kerelik bir hak mıdır? ........................................................... 131
KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ .................................................................................... 132
ÜCRETSİZ İZİN ............................................................................................................ 133
KIDEM TAZMİNATI .................................................................................................. 136
Kıdem tazminatı nedir? ............................................................................................... 136
İşten kendisi ayrılan işçi kıdem tazminatı isteyebilir mi? ................................ 138
Belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçilerin
kıdem tazminatı hakkı var mıdır? ............................................................................. 138
Mevsimlik işlerde çalışan işçilerin kıdem tazminatı hakkı var mıdır? .......... 139
Kıdem tazminatı nasıl hesaplanır? .......................................................................... 139
EŞİT DAVRANMA İLKESİ (AYRIMCILIK TAZMİNATI) ........................... 142
SENDİKAL GÜVENCE ve SENDİKAL TAZMİNAT ..................................... 143
İBRANAME .................................................................................................................. 145
6
İŞÇİNİN EL KİTABI
SUNUŞ ve GİRİŞ
ÇHD İzmir Şubesi Sosyal ve Ekonomik Haklar Çalışma
Grubu (SEHAG) yaklaşık bir yıl önce çalışmalarına başladı.
Kuruluşunu, işçi sınıfının birlik ve mücadele günü olan 1 Mayıs'ta
yayımladığı bir bildiri ile duyurdu. Çalışmalarımız, yola çıkarken
belirlediğimiz ilke doğrultusunda 2005 yılı boyunca sürdü. İşçi
sınıfının burjuvaziye karşı salt hayatta kalabilmek için dahi aralıksız
sürdürmek zorunda olduğu mücadelede onun yanında saf tutmak,
yani ücretli-em ek ile sermay e arasındaki uzlaşma z sınıf
kavgasında tavrımızı ücretli-em ekten yana koymak tem e l
ilke mi zdi. Bu doğrultuda, bize ulaşan işçiler ve işçi gruplarını yasal
hakları konusunda bilgilendirdik, eğitim çalışmaları düzenledik. Yasal
yollara başvurmaları gereken durumlarda, şikâyet mercileri olan
Bölge Çalışma Müdürlüğü ve Sosyal Sigortalar Kurumu’na
ulaşmalarını kolaylaştırmaya çalıştık. Hukuksal çözüm araçlarının
günümüzde işçiler için giderek erişilmez olmaya başlamasından yola
çıkarak, mahkemelere yapacakları başvurularda ücretsiz olarak bir
hukukçunun yardımından yararlanmalarını sağlamak üzere adli
yardım hizmeti konusunda bilgilendirdik ve İzmir Barosu'nun Adli
Yardım Servisi’ne yönlendirdik.
İşçi sınıfının dünyanın her yerinde asırlardır sürmekte olan
mücadelesinden çıkarılacak en temel derslerden biri, yaşamlarının
her anına yayılan kavgalarında işçilerin geçici de olsa başarılar
kazanmalarının yegâne yolunun birlikte hareket etmel erinde n
geçtiğidir. İşte bu dersin gereği olarak biz de, başvurucumuz olan
işçiler ve işçi gruplarını işkollarında faaliyet gösteren sendikalar
konusunda bilgilendirdik; öz-örgütleri olan bu sendikalara
yönlendirdik. Sınıfsal birlik bilinciyle, bu birliğin sağlanması uğrunda
mücadele veren sınıf örgütlerine (sendikalar, kooperatifler,
dernekler ve işçi birliklerine) ve öncü işçilere, yürüttükleri
örgütlenme çalışmalarında elimizden geldiğince destek olmaya
çalıştık.
7
İŞÇİNİN EL KİTABI
Elinizdeki kitap, yukarıda özetlemeye çalıştığımız faaliyetin son
halkasıdır. İstedik ki, İş Yasası’nda düzenlenmiş olan hakları,
yasanın hukuki dilinden daha açık bir dille ve derli toplu bir biçimde,
işçilerin her an elleri altında olsun. Olsun ki, bunları bilsinler ve talep
edebilsinler; alabilmenin yollarını arasınlar ve alsınlar.
Bu kitap ÇHD İzmir Şubesi Sosyal ve Ekonomik Haklar Çalışma
Grubu (SEHAG) katılımcılarının kolektif bir ürünüdür. Grubumuz
katılımcılarından Av. Seyhan Güngör Göbekçin, Av. Alper Tunga
Aslan ve Av. Erkan Göbekçin tarafından yayıma hazırlandı.
Hazırlanması aşamasında Av. Aysun Solakoğlu, Av. İmdat Ataş ve
Av. Bahattin Özdemir değerli katkılarda bulundu. Kitabın
redaksiyonu Av. Nergiz Tuba Ataş tarafından yapıldı. Av. İbrahim
Arzuk, Av. Mustafa Ufacık ve Av. Cemal Erdem, grubumuzun tüm
çalışmalarında olduğu gibi bu çalışmamızda da tecrübeleri ile değerli
görüş ve eleştirilerini esirgemeyerek bizlere güç ve moral kattı.
Bu kitapta, beş ana bölüm içerisinde, 4857 sayılı İş Yasası'nda yer
alan bireysel iş hukuku düzenlemelerini ele aldık. Bu nedenle,
sendikal örgütlenme, toplu iş sözleşmelerinin bağıtlanması ve işçi
sınıfının en güçlü tarihsel silahı olan grev hakkına ilişkin toplu iş
hukuku düzenlemeleri elinizdeki kitap içerisinde yer almamaktadır.
Bu düzenlemelerin, ağırlıklı olarak, 2821 sayılı Sendikalar Kanunu
ile 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu'nda
(TİSGLK) yer aldığını belirtelim. Yine aynı nedenle sosyal güvenlik
alanına ilişkin düzenlemeler (sigortalılık, emeklilik vb.) de bu kitabın
kapsadığı alanın dışındadır. Bu konudaki temel yasal düzenleme ise
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'dur.
Kitabın kapsamını belirlerken bireysel iş hukukunu tercih etmemizin
nedeni kuşkusuz, diğer alanların önemsizliğinden değildir. Tersine
bunlar, özellikle de toplu iş hukukuna ilişkin düzenlemeler işçiler için
hayati önemdedir. Çalışmamızı 4857 sayılı İş Yasası ile
sınırlamamızın iki nedeni bulunmaktadır: Birincisi, diğer alanlar olan
toplu iş hukuku ve sosyal güvenlik hukukuna ilişkin yasalar tam da
bu kitabın yayıma hazırlandığı günlerde değiştirilmek üzereydi;
dolayısıyla şimdi söyleyeceğimiz pek çok şey kısa süre sonra
geçerliğini yitirecekti.
8
İŞÇİNİN EL KİTABI
İkincisi ve asıl önemlisi ise, 4857 sayılı İş Yasası'nın yeni bir yasa
olması ve 2003 yılından beri uygulanmakta olan bu yasadaki pek
çok düzenlemenin hala pek az bilinmesidir. Hatırlanacağı üzere bu
yasa, özellikle mecliste görüşüldüğü dönemde, 1475 sayılı eski İş
Yasası’na göre işçiler aleyhine pek çok düzenleme içermesi
nedeniyle işçi sınıfı örgütlerinin tepkilerine konu olmuştu. Bu
tepkiler genellikle de yerindeydi; ancak yeterli olmadı ve yasanın
meclisten geçmesi engellenemedi. Yeni yasanın iki yılı aşkın bir
zamandır süren uygulama dönemine baktığımızda ise işverenlerin,
işçi sınıfı örgütlerinin yasaya yönelik tepkilerini bile kendi lehlerine
kullandığına tanık oluyoruz. Bugün birçok işyerinde yeni yasanın
buna olanak tanıdığı iddia edilerek, en ağır ve kural tanımaz çalışma
biçimleri uygulanıyor. Yasal düzenlemelerin özellikle örgütsüz işçiler
için bilinmesi, ulaşılması zor oluşundan yararlanarak ücretsiz izin,
yasanın olanak tanıdığı sınırları fazlasıyla aşan çalışma saatleri,
çalışma koşullarının değiştirilmesi ve esnekleştirilmesi gibi
uygulamalar giderek yaygınlaşıyor.
İşte bu yüzden biz, yaşanılan tüm bu karmaşa sürerken, olumsuz
tarafları konusunda işverenler de dâhil olmak üzere pek çok beylik
laf edilen bu yasanın işçiler açısından gerçekte ne anlama geldiğini
ayrıntılı olarak ele alalım istedik. Çünkü yeni yasanın eski yasaya
kıyasla olumsuz düzenlemeler içerdiği doğru olmakla beraber
işverenlerin uygulamaları, yasanın olumsuzluklarını katbekat aşıyor
ve yasa, sınıfın büyük çoğunluğunca kullanılamayan pek çok hakkı
hâlâ içerisinde barındırıyor. Ayrıca az sayıda olmakla birlikte işlerlik
kazandırılabildiği takdirde sınıf mücadelesi açısından elverişli yeni
bazı araçları da içeriyor. Öte yandan kuşkusuz sınıf mücadelesi
sadece yasaların çerçevesinden bakılarak anlaşılamaz ve bunlarla
sınırlanamaz:
“Kapitalist, alıcı kişiliği içinde işgününü mü mkün
olduğu kadar uzatmaya ve elinden gelse bir
işgününden iki işgünü çıkartmaya çabalama hakkını
kendisinde görmektedir. Buna karşılık, satılmış olan
metaın (emek-gücünün) özel niteliği, onu satın
alanın tüketme isteğine bir sınır konulmasını
gerektirmekte ve işçi, işgününün belirli normal bir
süreye indirilmesini isterken, satıcı olmaktan gelen
9
İŞÇİNİN EL KİTABI
hakkını kullanmaktadır. Öyleyse burada bir karşıtlık,
her ikisi de değişim yasasının da mgasını taşıyan iki
hak arasında bir çatışma vardır. Eşit haklar
arasında son sözü kuvvet söyler. Ve bunun için de,
kapitalist
üretim
tarihinde,
bir
işgününün
belirlenmesi, sürüp giden bir savaşımın, kolektif
sermaye; yani kapitalist sınıf ile kolektif emek; yani
işçi sınıfı arasındaki savaşımın bir sonucu olarak
kendisini gösterir.”
Karl Marx, Kapital I. Cilt, Sol Yayınları, 1993,
Sayfa 249
İşçilerin, mücadele etmelerini (ve bu mücadelenin bir parçası olarak
hukuki yollara başvurmalarını) gerektirecek bir durum ortaya
çıkmadan çalışmayı sürdürmeleri imkânsızdır. Bir tarafını ücretliemeğin; yani işçilerin diğer tarafını ise sermayenin; yani patronlar
sınıfının oluşturduğu bu sistemde bir tarafın kazancı daima diğer
tarafın kaybı anlamına gelir. Çünkü daha çok kâr elde edebilmek için
daha çok satmak, bunun için de daima daha ucuza üretmek zorunda
olan sermaye sahipleri, ya makine kullanımını artırarak işçi sayısını
azaltmaya çalışırlar, ya da işçileri daha uzun sürelerle ve daha az
ücret karşılığında çalışmaya zorlarlar. Yani ya bir kısım işçi işsiz
kalacaktır ya da çalışanların ücretleri azaltılacaktır. Hatta bunların
ikisi birden de gerçekleşebilir. Ücretlerin azaltılması pek çok yolla
sağlanabilir: Ücrette bir artış olmaksızın daha fazla sürelerle
çalıştırma, ücreti artmasına rağmen işçinin yaşaması için zorunlu
olan geçim araçlarının fiyatlarının bundan daha fazla artması,
işçilerin sigorta primlerinin ödenmemesi, ücretsiz izin uygulanması,
yemek ve dinlenme zamanlarından giderek artan süreler çalınması
gibi yöntemler sonuç olarak ücretin azaltılması anlamına gelir.
Ancak iş burada bitmez, çünkü bu yöntemlerin zorunlu sonuçları da
işçinin sırtına ayrıca yüklenir: Aşırı çalışma, erken yaşlanma ve
hastalıkları; sigortasız çalışma, işçinin kendisi ve ailesi için en temel
sağlık hizmetlerinden ve yaşlılığında küçük bir emekli maaşından bile
yoksun kalmayı; güvenlik önlemlerinden yapılan “tasarruflar”, iş
kazaları ve meslek hastalıklarını işçinin başına bela eder.
Yine Karl Marx, İngiltere'deki İş Yasalarından bahsederken şunları
söyler:
10
İŞÇİNİN EL KİTABI
“Parlamento 1802 ve 1833 arasında beş İş Yasası
çıkardı, ama bunların uygulanması, gerekli memur
giderleri vb. için bir kuruşluk ödenek koymamak
kurnazlığını gösterdi. Bunlar kuru harfler olarak
kaldılar.”
Karl Marx, Kapital I. Cilt, Sol Yayınları, 1993,
Sayfa 291
Öyleyse sermaye sahiplerinin bitmek tükenmek bilmez kâr
hırslarının bir sınırı var mıdır? Böyle bir sınır, birileri tarafından
çizilmediği sürece yoktur. İşte bu uygulamalara dur diyecek olan,
bizzat bu uygulamaların hedefinde olanlar; yani işçilerdir. Bugüne dek
bu vahşi sömürüye sınırlar getirmek üzere kabul edilmiş tüm yasal
düzenlemeler de işçi kuşaklarınca verilmiş mücadelelerin bir
sonucudur. Aslında işçiler tarafından dişe diş bir mücadeleyle kabul
ettirilmişler, deyim yerindeyse sökülüp alınmışlardır. Ancak bu
sistem dün olduğu gibi bugün de aynı mekanizma üzerinden işlemeye
devam etmektedir. İşte bu yüzden, mücadele edile rek sağlanmış
kısmi iyileştirmel erin yine mücadele yoluyla korunmaları
gerekir. Çünkü burjuvazi, bir yandan bunları uygulanamaz hale
getirmeye diğer yandan da topyekûn ortadan kaldırmaya çalışır. İşçi
sınıfı
tarafından
kendisine
dayatılan
bu
düzenlemeleri
uygulamamanın yollarını sürekli arar ve sık sık da bulur. Bu
nedenledir ki, İş Yasası’nda çalışma yaşı 15 olarak belirlenmişken,
bugün ülkemizde 15 yaşın altında bir milyonu aşkın çocuk yasa dışı
bir şekilde çalıştırılmaktadır. Bir işgününün fazla çalışma da dâhil
olmak üzere en fazla 11 saat sürebileceği düzenlenmişken,
milyonlarca işçi günde 14-16 saat civarında çalıştırılmaktadır.
Ülkedeki işçilerin yarısından fazlası sigortasız çalıştırılmakta,
alınmayan güvenlik önlemleri nedeniyle her yıl yüzlerce işçi
ölmekte, on binlercesi sakat kalmakta veya çalışma koşulları
nedeniyle ağır hastalıklara yakalanmaktadır. Demek ki; bir
düzenl e m enin
yasa
metinlerinde
yer
alması
da
yetme m ektedir. İşçilerin
bunun
uygulanmasını
da
sağla maları gerekir; aksi takdirde bunlar yasa metinlerindeki
“kuru harfler olarak” kalırlar.
İşte Türkiyeli işçilerin çalıştırılmalarına dair kuralları düzenleyen
bizim yasa metnimizdeki, İş Yasasındaki kuru harflerden çıkan
11
İŞÇİNİN EL KİTABI
sonuçlar bu kitapta ele alınmıştır. Uygulanmaları büyük ölçüde,
işçilerin ısrarına, birlikte hareket etme güç ve yeteneklerine, tek
kelimeyle örgütlülüklerine bağlı olan bu yasal düzenlemeler diğer
burjuva yasalar gibi dikkatle yaklaşılması gereken metinlerdir. Çünkü
bu toplumdaki her şey gibi hukuk da, zemininde yer alan toplumsal
ilişkilerin damgasını bağrında taşır.
SEHAG'ın yürüttüğü bir eğitim çalışmasında, çalışmaya katılan bir
işçi ile kurduğumuz diyalog meramımızı daha rahat anlatacaktır.
Konuşulan işçi tekstil işkolundan genç bir işçidir ve çalıştığı
fabrikada sendikal örgütlenme çalışması nedeniyle işten çıkarmalar
yaşanmaktadır. Elbette işveren, bu durumlarda genellikle olduğu
üzere işten çıkarmalar için başka gerekçeler “bulmaktadır”. Buna
yönelik olarak işçi:
— İşveren, çalışma sırasında kendisine hakaret
edersem beni işten atabilir mi?
— Evet, işçinin işverene hakaret etmesi yasaya göre
işveren için bir haklı fesih nedeni.
— Peki, o bana küfrederse benim bir hakkım yok
mu? Fabrika müdürü bunu sık sık yapıyor zaten.
— Var. İşverenin işçiye hakaret etmesi de yasaya
göre işçi için haklı fesih nedenidir.
İşçi, bunun üzerine bir süre düşündükten sonra:
— Ya, ben o zaman işsiz kalırım. Alacağım kıdem
tazminatı da iki ayda bitecek. Dışarıda da iş yok...
Hadi küfür ettiğimizde işsiz kalıyoruz, e küfrü yiyince
de aynı şey. Bu nasıl hak şimdi?
İşçilerin yasal düzenlemelere niçin dikkatle yaklaşmaları gerektiği
anlaşılmış olmalıdır. Hukuk, sorunlarına çözüm getirmeye çalıştığı
tarafların, eşit ve iradeleri tam olarak özgür taraflar olduğunu
varsayar. Çözümleri de genellikle buna göre düzenlenmiştir. Oysa
buradaki taraflardan biri muhtemelen şöyle düşünmektedir: “Bu
benim hakkımdır ama kullanmak istediğimde bu adam beni işten
atacak”; ve bu taraf, bir ay bile işsiz kalsa borçlar ödenemeyecek,
tencere kaynamayacak, soba yanmayacaktır. Diğer tarafın hesabı ise
büyük olasılıkla: “Bunu gönderir, yerine yenisini işe alırız, dışarıda
bunlardan daha çok var” biçimindedir ve cebi para doludur.
12
İŞÇİNİN EL KİTABI
Bu kitapta karşılaşacağınız pek çok şey açısından da durum bundan
farklı değildir. Örneğin pek çok durumda “işçinin rızası”ndan, yani
ancak işçi onay verdiği takdirde yapılabileceklerden söz edeceğiz.
Ama onayı istenen işçi, işvereni ile eşit koşullara sahip olduğu
varsayılan işçi değil “siz” olacaksınız; yani borçları, tencereyi,
sobayı düşünen gerçek işçi. Ancak her ne kadar bu kitabı, aranızda
geçirdiğimiz deneyimlerimize dayanarak hukukun “eşit ve özgür
tarafı”nı değil, etiyle kanıyla gerçek işçiler olan “sizleri” esas alarak
yazmaya çalıştıysak da gerçek hayatta ortaya çıkacak her şeyi
önceden öngörmek imkânsızdır. Kaldı ki karşılaşabileceğiniz her şeyi
öngörmüş olsaydık bile, pek çok sorununuzu yine yanıtsız bırakmak
durumunda kalacaktık. Çünkü bir sınıf olarak işçilerin sorunları
sadece bireysel iş hukukunun sağladığı haklarla çözülebilecek sorunlar
değildir. Bu boşlukları doldurmak, ancak kendi aralarındaki
dayanışmayı sağlayarak sınıf örgütlerinde bir araya gelmiş ve
sorunlarının çözümü uğrunda bu kez işverenler için değil, kendileri
için disiplinli bir mesai yapmaya karar vermiş işçilerin harcıdır.
Bu anlatılanlardan, işçilerin, “yasal hakkımızdır” diye-bildiklerine
bile dikkatle yaklaşmaları gerektiği sonucu çıkar. Ancak bu durum,
yürütülen sınıf kavgasında elde edilen hakların sonuna kadar
kullanılmasını
ve
geliştirilmeleri
yolunda
bir
çabayı
engellememelidir. Çünkü sıkı bir örgütlülük oluşturmasını bilmiş olan
işçiler nasıl ki karşı tarafı birtakım hakları kabul etmeye zorlamış ve
başarmışlarsa, bugün var olan haklarının büyük bir kısmını
kullanamayanlar da aynı disiplin ve örgütlülüğü sağlayabildikleri
takdirde hem bunları uygulatabilecek hem de geliştirebileceklerdir.
Bütün bunlar, işin, var oldukları halde işçi sınıfının büyük bölümü
için ulaşılamaz durumda bulunan haklarının uygulatılmasına yönelik
boyutudur. Oysa işçilerin mücadelesi, aynı zamanda bu hakların
ortadan kaldırılması yönündeki çabaları da göz önünde
bulundurmalıdır.
Ülkemizin son yirmi beş yılı adeta işçi sınıfına saldırıların tarihidir.
12 Eylül darbesi daha ilk uygulamalarıyla birlikte işçi sınıfını hedef
aldı. İş Mahkemeleri Kanunu’nun değiştirilmesi ve işçilerin harç
ödemeden iş davası açabilmelerini sağlayan maddenin kaldırılması
bireysel hak arayışlarını dahi sınırlamaya yönelikti. İşçilerin birlikte
13
İŞÇİNİN EL KİTABI
hareket etmelerine ise hiç tahammül edilemezdi: İşçi sendikaları
kapatıldı. Grevler yasaklandı. Toplu iş sözleşmeleri (TİS) askıya
alındı. Sendikalar Kanunu ve TİSGLK tümüyle değiştirildi. Böylece
bir yandan sendikal örgütlenme önceki dönemle kıyaslanamayacak
ölçüde zorlaştırıldı; diğer yandan da TİS süreçleri karmaşık bir
prosedüre bağlanarak greve çıkılması neredeyse olanaksızlaştırıldı.
Tüm bunları aşıp grev sabahına ulaşan işçi sendikaları ise Bakanlar
Kurulu’nun grev ertelemeleriyle karşılaştı.
80’li ve 90’lı yıllar boyunca iktidarlar değişti, ancak işçi sınıfına
yönelik tavır hiç değişmedi. Bunun en somut örneği, işçi
sendikalarınca “mezarda emeklilik yasası” olarak adlandırılan
düzenlemenin yasalaşması sırasında yaşandı. Sınıfın sert tepkisini
alan ve emekliliği sınıfın büyük kesimi için neredeyse
olanaksızlaştıran bu düzenleme, tüm ülke 17 Ağustos depreminin
şokunu yaşar ve yaralarını sarmaya çalışırken meclisten
geçiriliyordu.
Bu süreçte yaşanan yegâne “olumlu” gelişme, işçi sendikalarının
yıllardır mücadelesini verdiği “işsizlik sigortası” ve “iş güvencesi”nin
yasalaşması oldu. Ancak bu hakların kullanılmaları o derece
zorlaştırılmış ve sınıfın o denli küçük bir kısmının yararlanabileceği
şekilde düzenlenmişlerdi ki deyim yerindeyse ölü doğdular.
Fiilen giderek yaygınlaşan esnek çalışma biçimlerinin 4857 sayılı İş
Yasası ile devlet tarafından da tanınması bunları izledi. SSK
hastaneleri ileride özelleştirilmek üzere Sağlık Bakanlığı’na
devredildi. Bugünlerde ise işçilerin kazanılmış haklarına yönelen
“Sosyal Güvenlik Reformu”na ilişkin yasa tasarısı meclisin
gündeminde. Kıdem tazminatının “güvence altına alınması” olarak
sunulan, ancak fiilen ortadan kaldırılması anlamına gelecek kıdem
tazminat fonunun kurulması uzun süredir gündemde tutuluyor. Saldırı
gündeminin bir diğer parçasını ise basında giderek daha sık yer
almaya başlayan bölgesel asgari ücret tartışmaları oluşturuyor. Artık
350 Liralık asgari ücret dahi işverenlerin bir kesimine fazla
görünüyor.
Bu listeyi uzatmak mümkün ama gereksiz, durumun ciddiyetiyse
başka söze gerek bırakmayacak kadar açıktır. Ancak işçi sınıfının
14
İŞÇİNİN EL KİTABI
tarihsel mücadele geleneği bu listeyi bir noktada kesmenin yolunu da
aynı açıklıkla gösteriyor. Özellikle tüm bu saldırıların bireysel çözüm
arayışlarının önünü artık iyiden iyiye kapattığı göz önüne alınacak
olursa, geriye söylenecek tek şey kalıyor. İşçi sınıfının mücadelesine
tarih boyunca ışık tutmuş olan çağrı bugün de güncelliğini
korumaktadır:
“Proleterlerin
zincirlerinden
başka
kaybedecek bir şeyleri yok. Kaza nacakları bir dünya var.
BÜTÜN ÜLKELERİN İŞÇİLERİ BİRLEŞİN!”
ÇHD İzmir Şubesi
Sosyal ve Ekonomik Haklar Çalışma Grubu (SEHAG)
15
İŞÇİNİN EL KİTABI
16
İŞÇİNİN EL KİTABI
TANIMLAR
İş Yasası
İşçi
İşveren
İşveren Vekili
İş Sözleşmesi
Alt-işveren (Taşeron, Müteahhit)
İşyeri
İŞ YASASI NEDİR ve KİMLERE UYGULANIR?
4857 sayılı İş Yasası, işçiler ile işverenler arasında kurulan iş
ilişkilerini düzenleyen yasadır. Bu yasa, genel olarak bütün
işyerlerine, bu işyerlerinde çalışan işçilere, bu işyerlerinin işverenleri
ile işveren vekillerine uygulanır. Ancak yasanın 4. maddesi ile bazı
işyerleri ve işlerde çalışan işçiler yasa kapsamı dışında
bırakılmışlardır. Bu maddeye göre;
•
•
•
•
•
•
•
•
Deniz ve hava taşıma işlerinde çalışan işçilere,
50 kişiden az işçi çalıştırılan tarım ve orman işlerinin
yapıldığı işyerlerinde veya işletmelerinde çalışan işçilere bu
yasa uyg ulanmaz.
Ayrıca, aile ekonomisi sınırları içinde kalan tarımla ilgili
her çeşit yapı işlerinde,
Dışarıdan başka biri katılmadan, sadece bir ailenin üyeleri ile
üçüncü dereceye kadar (üçüncü derece dâhil) akrabalarının
evlerde yaptıkları el sanatları işlerinde,
Ev hizmetlerinde,
İş sağlığı ve güvenliği hükümleri saklı kalmak üzere çıraklar
hakkında,
Sporcular ve rehabilite edilenler hakkında,
Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 3.
maddesindeki esnaf ve sanatkâr tanımına uyan, işverenin
kendisinin de bizzat çalışmaya katıldığı ve kazancı tacir veya
sanayici niteliği kazandırmayacak kadar küçük olan, en çok
üç kişinin çalıştığı işyerlerinde bu yasa uygula nmaz.
17
İŞÇİNİN EL KİTABI
Ancak bazı işçiler, bu maddelere giren işlerde çalışsalar da İş
Yasası’ndan yararlanabilirler:
Deniz taşıma işlerinde çalışan işçilerden, kıyılarda, liman ve
iskelelerde, gemilerden karaya ve karadan gemilere yapılan yükleme
ve boşaltma işlerinde çalışan işçiler yasa kapsamındadır. Hava taşıma
işlerinde çalışan işçilerden, yer tesislerinde çalışan işçiler de yasa
kapsamındadır. Bunlar dışında, tarım aletleri, makine ve parçalarının
yapıldığı atölye ve fabrikalarda görülen işlerde; tarım işlerinden
sayılmayan, denizlerde çalışan su ürünleri üreticileri ile ilgili işlerde;
halkın faydalanmasına açık veya işyerinin eklentisi durumunda olan
park ve bahçe işlerinde ve tarım işletmelerinde yapılan yapı işlerinde
çalışan işçiler de yasa kapsamındadır.
Deniz İş Yasası ve Basın İş Yasası adlı iki iş yasası daha
bulunmaktadır ve gemiciler ile basın sektörü çalışanları öncelikle bu
yasalara tabidir. Ancak yukarıda sayılan istisnaların çokluğu göz
önüne alındığında, pek çok işçinin iş yasası kapsamı ve koruması
dışında kaldığı ortadadır. Bugün tüm sektörlere dağılmış olarak
çalışan ücretsiz aile işçileri, çıraklar ve esnaflık sınırları içerisinde
kalan küçük işletmelerde, ev hizmetlerinde ve tarımda çalışan
milyonlarca işçi bu yasadaki haklardan yararlanamamaktadır. Ayrıca
yasa kapsamındaki işçilerin büyük bir kısmının yasal haklarından
yararlanması türlü yöntemlerle engellenmektedir. Biz bu kitapta,
4857 sayılı İş Yasası kapsamındaki işçilerin yasal haklarının neler
olduğunu ele alacağız.
KİMLERE İŞÇİ, İŞVEREN ve İŞVEREN VEKİLİ DENİR?
(4857 sayılı İş Yasası 2. madde)
Bir iş sözleşmesine (sözleşme yazılı olabileceği gibi sözlü de olabilir)
dayanarak çalışan kişiye “işçi” denir. İşçi çalıştıran kişiye
“işveren” denir. İşveren gerçek ya da tüzel kişi (şirket, dernek,
vakıf vb.) olabileceği gibi tüzel kişiliği olmayan bir kurum ya da
kuruluş da (kat malikleri kurulu) olabilir. İşveren adına hareket eden
ve işin, işyerinin veya işletmenin yönetiminde görev alan kimselere
“işveren vekili” denir. İşveren vekilinin işçilere karşı bu sıfatla
18
İŞÇİNİN EL KİTABI
yürüttüğü tüm
sorumludur.
işlem
ve
davranışlarından,
doğrudan
işveren
İŞ S ÖZLEŞMESİ
(4857 sayılı İş Yasası 8. madde)
İş sö zleşm esi nedir?
“İş sö zleşm esi”, bir tarafın (işçinin) bağımlı olarak iş görmeyi,
diğer tarafın da (işverenin) ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan
sözleşmedir. Tüm sözleşmeler gibi bu sözleşme de tarafı olan
kişilere, yani işçilere ve işverenlere, bazı haklar verdiği gibi
sorumluluklar da yükler. Bir tarafın borçları diğer tarafın haklarıdır.
Bu nedenle işverenlerin iş sözleşmesinden kaynaklanan borçlarının
neler olduğunu bilmek, işçiler açısından büyük önem taşır.
İşverenin borçları g enel olarak şunlardır:
1- İşçiy e Malzem e ve İş Sağla ma Borcu: İşveren, işçiye
işini yapabilmesi için gerekli imkân ve şartları hazırlamak
zorundadır. İşçi, çalışmak için hazır beklediği halde, işini
yapabilmesi için gerekli olan şeyler ve ortam işveren
tarafından sağlanmadığı için çalışamıyorsa ya da o an için
işyerinde yapılacak bir iş yoksa bu, işçinin çalışmadığı,
dolayısıyla ücrete hak kazanmadığı anlamına gelmez. İş
Yasası’na göre, “işçinin işinde ve her an iş görmeye hazır
bir halde bulunmakla beraber çalıştırılmaksızın ve çıkacak
işi bekleyerek boş geçirdiği süreler” çalışma süresinden
sayılır. İşçi bu durumda ücrete hak kazanır.
2- Ücret Ödem e Borcu: İş ilişkisinde işverenin en temel
borcudur. Ücret en geç ayda bir ödenir. İster işten çıkarılmış,
ister kendisi işten ayrılmış olsun sözleşmesi sona eren işçinin
o ana kadar işlemiş ücretlerinin tam olarak ödenmesi
zorunludur. İşten ayrılmış ya da çıkarılmış olan işçi, ücret
alacağı ödenmemişse, bu alacağını yasal yollardan talep
edebilir. İşçilerin, ücret alacakları için, en geç 5 yıl içinde
yasal yollara başvurmaları gerekir. Beş yıllık süre geçerse,
alacak
zamanaşımına uğrayacağından
alınamayabilir.
19
İŞÇİNİN EL KİTABI
(Ücretle ilgili ayrıntılı bilgi için kitabın deva mında yer alan
“ÇALIŞMA” bölümüne bakınız.)
3- İşçiyi Koruma Borcu: İşveren, çalıştırdığı işçilerin
yaşam hakkını ve sağlığını korumak zorundadır. İşverenler,
“iş sağlığı ve güvenliği”nin sağlanması için gerekli her türlü
önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak,
işçilere gerekli eğitimleri vermekle; işçiler de, “iş sağlığı ve
güvenliği” konusunda alınan bu önlemlere uymakla
yükümlüdür.
4- Eşit İşlem Yapma Borcu: İşveren aynı işte, eşit
verimle çalışan aynı nitelikteki işçilere eşit işlem yapmak
zorundadır. Çalışan işçiler arasında ancak uzmanlık, kıdem,
öğrenim gibi sebeplerle farklı işlem yapılabilir. Örneğin;
kıdemi fazla olan işçiye, kıdemi az olandan daha fazla ücret
ödenebilir. Bunun dışında, işverenlerin çalıştırdıkları
işçiler arasında dil, ırk, cinsiy et, siyasal düşünce,
felsefi inanç, din, mezh ep ve benz eri sebeplere
dayalı ayrım yapmaları yasaktır. Çalışma devam
ederken veya sona ermesinde işveren haklı olmayan
sebeplerle böyle bir ayrım yaparsa, işçi dört aya kadar ücreti
tutarında bir tazminatı ve yoksun bırakıldığı haklarını dava
yoluyla talep edebilir. Çalışma süresince eşitlik ilkesine
aykırı davranışları kanıtlayacak delilleri toplamak dava
aşamasında işçinin yararına olacaktır.
İş sözleşmesi işçiye de bazı borçlar yükler. İşçiler açısından kendi
sorumluluklarının sınırlarını bilmek son derece önemlidir. Çünkü
çalışma sırasında işçilerden, sözleşmelerine veya yasaya aykırı
olarak, yapmaları gerekeni aşan işler de sık sık istenmekte, bu yolla
çalışma koşulları daha da ağırlaştırılabilmektedir.
İşçinin iş sözleşmesinden kaynaklanan en tem el borcu,
“işin yapılması”dır:
İşin Yapılması Borcu: İşçi, kararlaştırılan işleri, işyerinde ve
işverenin talimatlarına uygun olarak yapmak zorundadır. İşçinin
yükümlülüğü,
önceden
kararlaştırılmış
olan
görev
ve
20
İŞÇİNİN EL KİTABI
sorumluluğundaki işleri yapmakla sınırlıdır. İşçiden görev ve
sorumluluğunda olmayan bir işi yapması istenemez. Örneğin; bir
tekstil fabrikasında “kesici” olarak çalışan bir işçiden “ütü” ya da
“dikim” işi yapması isteniyorsa bu, işçinin görev ve sorumluluğunda
olmayan bir iştir. Ancak yangın, kaza ve benzeri durumlarda işçiden,
belirlenmiş işlerinin dışında, bu durumlarla ilgili birtakım işleri
yapması istenebilir. Rızası olmaksızın hiçbir işçi, anlaştığı işten
başka bir işte ya da işyerinde çalıştırılamaz. Ancak işçinin çeşitli
işlerde çalışması ya da belirli bir işi farklı işyerlerinde yapması
peşinen kararlaştırılmışsa, işçi belirlenen işler ya da işyerlerinden
herhangi birinde çalıştırılabilir. Uygulamada, işverenler bu izni, işe
alımlarda imzalattıkları iş sözleşmeleri ile peşinen almaya
çalışmaktadır. Bu nedenle işçilerin her tür belgeyi olduğu gibi iş
sözleşmelerini de dikkatle okumaları, mümkünse belirtilen izni
peşinen ve kendi elleriyle vermekten kaçınmaları gerekir.
İşçi görevini yaparken, işverenin talimatlarına uymak zorundadır.
İşveren kendine ait olan talimat verme yetkisini başka işçilere de
devredebilir. Örneğ in; müdür, ustabaşı, şef gibi. İşçi, bu kişilerin işle
ilgili olarak verdiği talimatlara da uymakla yükümlüdür. Ancak
işverenin veya işveren vekillerinin talimat verme yetkisi sadece iş
ile sınırlıdır. İşveren, örneğin tekstilde çalışan bir makineciye, yasa
ve sözleşme sınırları içerisinde kalmak koşuluyla hangi vardiyada
çalışacağı, üretim bandının hangi noktasında yer alıp ürünün hangi
bölümünü dikeceği konusunda talimatlar verebilir; ancak işle ilgisi
bulunmayan kendi özel işlerini yapmasını isteyemez. İşçinin, işin
gereği olmayan keyfi ve kötü niyetli talimatlara uyma yükümlülüğü
bulunmaz.
Tüm bu konularda karşılaşılacak sorunların, işçi ile işveren arasında
açık bir anlaşmazlığa dönüşmesi ve işçinin işten çıkarılması ya da
ayrılmak zorunda kalması ile sonuçlanması sıklıkla görülür. Bu
durumlarda işçi açısından doğacak işe iade, tazminat, alacak gibi
haklar için kitabın devamındaki
“ÇALIŞMA” ve
“İŞ
SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ” bölümlerine bakınız.
21
İŞÇİNİN EL KİTABI
İş sözleşm esinin yazılı olması şart mıdır?
Sadece belirli süreli iş sözleşmelerinin yazılı olarak yapılması
zorunludur. Diğer iş sözleşmelerinin yazılı olması zorunlu değildir.
Sözlü olarak yapılan bir anlaşma ile çalışma koşulları kararlaştırılmış
olabileceği gibi, hiçbir şey konuşulmadan işe başlanmış olsa bile yine
de sözleşme yapılmış kabul edilir. Örneğ in; işçi bir işyerine girip
çalışıyor ve işveren de ücret ödüyorsa, karşılıklı kabulle iş sözleşmesi
kurulmuş sayılır. Yazılı bir sözleşme olmasa da işçi, bu iş ilişkisinden
doğan yasalarda tanınmış bütün haklardan yararlanır; hak ve
alacakları ile ilgili olarak resmi mercilere başvurularda bulunabilir.
İş sözleşm esinde nel ere dikkat edilmelidir?
Yazılı sözleşme yapıldığı durumlarda işçilerin çok dikkatli
davranmaları gerekir. Yasadaki bazı haklar sözleşmede ne yazarsa
yazsın ortadan kaldırılamaz. Örneğ in; sözleşmeye, işçinin çalıştığı
süre boyunca hiçbir sendikaya üye olmayacağı şeklinde bir madde
konulamaz. Böyle bir sözleşme maddesi, varsa bile geçersizdir.
Ancak pek çok hak, sözleşmelere konulan belli ifadeler nedeniyle ya
ortadan kalkmakta ya da alınmaları güçleşmektedir. Bu nedenle
işçilerin işe girişlerde ya da çalışma devam ederken kendilerine
imzalattırılmaya çalışılan sözleşmeleri çok dikkatli okumaları
gerekir.
Ö z ellikle sözleşm enin başlangıç tarihine, fazla çalışmaya,
sözleşm enin sona ermesine, sözleşm enin süresine v e
çalışma koşullarındaki değişikliklere ilişkin maddeler e
dikkat edilmelidir. İşçi, sözleşm enin işveren tarafından da
imza lanmış ola n bir nüshasını almalı ve saklamalıdır. bono
YARGITAY KARARI
“… Davacı bayan işçi, gece vardiyalarında 12'şer saat çalıştırılmıştır. Bu
çalışma şeklini bilerek işe girmiş olsa da, yasanın ve yönetmeliğin çalışma
koşullarını belirleyen anılan hükümleri karşısında iş sözleşmesi ile işyeri
uygulamalarının bağlayıcılığından söz edilemez. Çalışma koşullarını
belirleyen kaynaklar sıralamasında daha üst sıralarda yer alan yasa hükmü
ile yönetmeliğe değer verilmelidir. Yasa ve yönetmelikle belirlenmiş olan
çalışma koşullarının uygulanmaması, 4857 Sayılı İş Kanunu'na göre işçiye
haklı fesih imkânı vermektedir. Somut olayda davacı işçi iş sözleşmesini haklı
22
İŞÇİNİN EL KİTABI
olarak feshettiğinin kabulü gerekir. Kıdem tazminatı isteğinin kabulü
gerekirken yazılı şekilde talebin reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…”
(Yrg. 9. HD., E. 2006/11382, K. 2006/18958, T. 27.06.2006)
İşverenin ya zılı belg e verme yükümlülüğ ü var mıdır?
Yazılı bir sözleşme yapılmamışsa; işveren işçiye çalışmaya
başlamasından itibaren “en geç iki ay içinde” yazılı bir belge vermek
zorundadır. Bu belgede;
•
•
•
•
•
•
Genel ve özel çalışma koşulları,
Günlük ya da haftalık çalışma süresi,
Temel ücret ve varsa ücret ekleri,
Ücret ödeme dönemi,
Süresi belirli ise sözleşmenin süresi,
Sözleşmenin feshinde tarafların uyacakları kurallar gösterilir.
Bu belge işçi ve işveren tarafından imzalanmalıdır. Ö z ellikle, iş e
başla ngıç tarihinin belirtilm esine dikkat edilm elidir. Tarih
belirtilm emiş ya da gerçeğ e aykırı tarih ya zılmış ise işçi
belgeyi imza larken işe giriş tarihini açıkça yazmalı ve
ondan sonra imzalamalıdır. Taraflar arasında ortaya çıkacak
uyuşmazlıklarda iki tarafça da imzalanmış olması nedeniyle bu belge,
önemli bir ispat aracı olacaktır. Bu yüzden, belg ede yer alan iş e
giriş tarihi dışındaki maddelerin de gerçeği yansıtıp
yansıtmadığı kontrol edilmeli ve gerçek dışı ya da belirsi z
ifadeler var ise bunlar düzeltilm ediği sürece belg e
imza la maktan kaçınılmalıdır.
KİMLERE ALT-İŞVEREN (TAŞERON, MÜTEAHHİT) DENİR?
(4857 sayılı İş Yasası 2. madde)
Bir işverenden, işyerindeki yardımcı işlerde veya işin gereği
uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği kendi
işçilerini işyerinde sadece aldığı işlerde çalıştıran kişiye “altişveren” (taşeron, müteahhit) denir. Örneğin; bir tekstil
fabrikasında, şirket yetkilileri, başka bir işveren ile anlaşır ve
işyerinin yemek işleri artık bu yemek şirketi yetkilisinin
görevlendirdiği işçiler tarafından yürütülürse, işyerinde yemek
23
İŞÇİNİN EL KİTABI
işlerini yürüten işveren alt-işveren, diğer deyişle taşerondur.
İşyerinde yemek işinde çalıştırılan işçiler de alt-işverenin işçileridir.
Asıl işveren, alt-işverenin işçilerine karşı işyeri ile ilgili olarak
kanundan ve sözleşmeden doğan tüm borçlardan alt-işveren ile
birlikte sorumludur. Örneğ in; yemek şirketinin işçisi olarak çalışan
işçi, ücretlerini taşeron şirket olan yemek şirketinden alamıyorsa,
tekstil şirketinden isteyebilir. Bu işçi, tekstil şirketinin yemek
işlerini yaparken işten çıkarılmış veya iş kazası geçirmişse tazminat
ve diğer alacaklarını, alt-işveren olan yemek şirketinin yanı sıra asıl
işveren olan tekstil şirketinden de alabilir. Kısacası; o işyeriyle ilgili
tüm hak ve alacaklarını asıl işverenden de isteyebilir. Bu alacakları
için asıl işveren hakkında da yasal yollara başvurabilir.
İşyerinde yürütülen asıl iş, teknolojik nedenlerle uzmanlı k
gerektiren işler hariç, taşerona devredilem e z. Asıl iş buna
rağmen taşerona devredilmişse taşeronluk sözleşmesi yok sayılır ve
taşeron işçisi olarak gösterilen işçiler asıl işverenin işçisi olarak
kabul edilir.
Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak
çalıştırılmaya devam ettirilmesi veya işverenin daha önce işyerinde
çalışmış bir kimse ile alt işveren ilişkisi kurması yasaklanmıştır. Bu
durumlarda, kurulan asıl işveren - alt işveren ilişkisinin işçilerin
haklarını kısıtlama amaçlı olduğu ve muvazaalı işleme dayandığı
kabul edilir ve alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl
işverenin işçisi sayılarak işlem görür.
Taşeronun, işini asıl işverenin işyerinde yürütmesi gerekir. Eğer iş
başka bir işyerinde yürütülüyorsa taşeronluk ilişkisinden
bahsedilemez. Kendi işyerinde başka işveren için üretim (fason
üretim) yapan işveren taşeron sayılmaz.
Son dönemde işverenler, işçiler arasındaki birliği bozmak, onların
birlikte hareket etmelerini engellemek amacıyla, yardımcı iş ya da
uzmanlık gerektiren iş olsun olmasın, taşeronluğu giderek
yaygınlaştırmaktadır. Bazı işyerlerinde kaç işverenin olduğunu tespit
etmek bile oldukça güçtür. Aynı işyerinde, üstelik de aynı işte çalışan
işçilerin bir bölümü asıl işverenin, diğerleri ise farklı farklı
24
İŞÇİNİN EL KİTABI
taşeronların işçisi gibi gösterilmekte, bu yolla pek çok hakları
kısıtlanmaktadır. İşçilerin, işe başla malarıyla birlikte hang i
işverenin işçisi olarak işe alındıklarını tespit etmeleri
gerekir. Öz ellikle sigorta primlerinin hangi işvere n
tarafından yatırıldığını düze nli olarak takip etmek ve kâğıt
üz erinde yapılabilecek giriş-çıkışları za manında fark
etmek öne mlidir. Böylece bu haksız uygulamalara anında
müdahale edilebilir veya ileride yapılacak başvurular için gerekli
önlemler önceden alınabilir.
Uygulamada, alt-işverenlerin asıl işyerlerinde gördükleri işler,
ihaleler yoluyla kendilerine verilmekte, taşeron işçileri de ihalelerin
süresiyle sınırlı olan ve genellikle bir yıldan kısa süreli sözleşmelerle
çalıştırılmaktadır. Hastaneler, belediyeler gibi pek çok kamu
kurumunda bile temizlik, yemek gibi işlerde bu yolla çalıştırılan çok
sayıda işçi bulunmaktadır. Belirtilen şekilde çalıştırılan taşeron
işçilerinin aynı yerdeki çalışmalarının asıl işverenin işçilerinden bile
çok olduğu durumlara sıkça rastlanmaktadır. Örn eğin; bir
hastanenin belli bir servisinde temizlik işçisi olarak 7 - 8 yıldır
kesintisiz çalışmasına ve o serviste çalışan doktor, hemşire gibi diğer
işçilerden daha kıdemli olmasına karşın, çalıştığı süre boyunca her yıl
farklı bir alt-işverenin işçisi olarak gösterilmiş olan işçinin durumu
böyledir. Bu durumdaki taşeron işçileri genellikle, kendilerinin
“şirket işçisi” olduğunu söylemekte, ihale süresiyle sınırlı belirli
süreli sözleşmelerle çalıştıkları için çoğu zaman kendileri bile kıdem
tazminatı ve diğer haklarının olmadığını düşünmektedir.
Sanayide ya da hizmet sektöründe, yasada izin verilen durumlar
dışında alt-işverenliğin kullanılmasının amacı; genellikle yeri
olmadığı halde belirli süreli iş sözleşmelerini uygulamak ve bu yolla
işçilerin haklarını kısıtlamaktır. (Belirli süreli iş sözleşmeleri
konusunda bilgi için kitabın devamındaki “İŞ SÖZLEŞMESİ
TÜRLERİ” bölü müne bakınız.)
YARGITAY KARARI
“… İşçi dilediği takdirde, kendisini doğrudan doğruya çalıştıran alt
işverene, dilediği takdirde asıl işverene ya da her iki işverene karşı talepte
bulunma hakkına sahiptir…” (Yrg. 9.HD., E. 1997/21408, K. 1998/2275,
T. 23.02.1998)
25
İŞÇİNİN EL KİTABI
YARGITAY KARARI
“… Taşeron işçilerinin asıl işçilerle aynı işi yaptıkları, uzmanlık gerektiren
ve asıl iş olan soğutma sonu ve bant paketleme işinin taşeron firmalara
verildiği, taşeron şirketlerin kuruluş sözleşmesinde bu işin öngörülmediği,
asıl kuruluş amaçlarının temizlik işi olduğu, taşeron işçilerinin sendikaya
üye olmaları üzerine iş sözleşmelerinin feshedildiği ve davalı gerçek işverenin
iş sözleşmeleri sona eren taşeron işçileri yerine aynı gün ve fazla sayıda işçi
aldığı anlaşılmaktadır. Belirtilen bu maddi olgulara göre, davalı asıl ve
gerçek işverendir…” (Yrg. 9. HD., 31.01.2005 gün ve 2004/31850 E.,
2005/2487 K.)
YARGITAY KARARI
“… 24.12.2004 tarihinden önce davalı belediyenin asıl işlerinden olan
temizlik işini alt işverene vermesi 4857 sayılı İş Kanunu'nun anılan hükmü
uyarınca mümkün olmadığından anılan tarihten önceki alt işverenlik
ilişkisinin geçerli olmadığı ve bu işte çalıştırılan işçilerin davalı belediye
işçileri olduğunun kabulü gerekir. 5272 ve 5393 sayılı Belediye Kanunlarının
yürürlüğe girmesi ile birlikte temizlik işinin alt işverene verilmesi mümkün
hale gelmiş ise de, alt işverence asıl işveren işçilerinin işe alınarak
çalıştırılmaya devam ettirilmeleri suretiyle haklarının kısıtlanması söz
konusu olduğundan 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesinin 7. fıkrası
gereğince sonra kurulan asıl işveren - alt işveren ilişkisinin de muvazaalı
olduğunun kabulü gerekmektedir…”
(Yrg. 9. HD., 19.06.2006 gün ve 2006/15067 E., 2006/17766 K.)
YARGITAY KARARI
“… Davacı yapılan sözleşmelerde taşeron işçisi olarak gösterilmekte ise de
taşeron olarak gözüken kişi değiştiği halde davacının uzun süre işe devam
ettiği, davalı ile taşeron adı verilen kişi arasında yapılan sözleşmelerde
işçinin işe alınması, nitelikleri, işten çıkartılması ve ücretlerinin belirlenmesi
konularında tüm yetkilerin davalı kuruma ait olduğu ve işle ilgili
talimatların doğrudan davalı tarafından verildiği belirlenmesine göre
davacının gerçekte davalının işçisi olduğu, asgari ücretle çalıştırılabilmesi
için görünümde bir taşeronun aracı olarak gösterildiği anlaşılmaktadır.
Böyle olunca davacı, davalıya ait işyerinde çalıştığı tüm süre için, işçilik
haklarını davalıdan isteyebilir. Keza, bu işyerinde uygulanan toplu iş
sözleşmesine taraf işçi sendikalarına üye olmak veya dayanışma aidatı ödemek
suretiyle toplu iş sözleşmesinden de yararlanması gerekir…” (Yrg. 9.HD., E.
1995/3529, K. 1995/14032, T. 25.04.1995)
26
İŞÇİNİN EL KİTABI
İŞYERİ NEDİR?
(4857 sayılı İş Yasası 2. madde)
İşverenin, mal ve hizmet üretilmesini sağlamak için araç - gereçleri
ve işçileri bir araya getirdiği yere “işy eri” denir. İş Yasası’nda
“işyeri” yalnızca işin yapıldığı yerle sınırlanmamış ve daha geniş
tutulmuştur. Nerelerin işyerinden sayılacağını bilmek işçiler
açısından son derece önemlidir. Çünkü bazı hakların kullanılabilmesi
için gerekli olan işçi sayısı ve işverenle işçinin sözleşmeden doğan
sorumluluklarının sınırları gibi pek çok konu buna göre belirlenir.
İşyerinin eklentileri işyerinden sayılır. Örneğ in; dinlenme, çocuk
emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene, bakım, mesleki eğitim
ve spor için ayrılmış bölümler ve avlu gibi eklentiler de işyeridir. İş
Yasası’na göre işin yerine getirilmesi için kullanılan iş araçları da
işyerinden sayılır. Örneğin; belediyede otobüs şoförü olarak çalışan
işçi ya da vinç, forklift gibi bir iş makinesinde çalışan işçi için,
kullandığı araç da işyeridir. İşyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar
bir bütün olarak işyeri olarak değerlendirilir. Bunların tümünde işçi
ile işveren arasındaki iş ilişkisi sürer.
İşyerinde üretilen mal veya hizmet ile nitelik bakımından bağlılığı
bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler de işyerinden
sayılır. Örneğin; bir kargo şirketinin birden çok şubesi, tek
merkezden yönetilmekte ise; bu şubelerin her biri aynı kargo
şirketine bağlı yerler olarak işyerinden sayılır. Aynı işverene bağlı
olan ve farklı yerlerde de olsa aynı işin yapıldığı birimler işyerinden
sayılacaktır. Hatta bu birimlerde tam olarak aynı işin yapılması da
şart değildir. Yapılan asıl işle ilgili farklı bölümler için de durum
aynıdır. Örneğin; bir tekstil şirketinin üretim yaptığı yer Çiğli'de,
ürettiği malları depoladığı yer Bayraklı'da, şirketin idari binası ise
Alsancak'ta bulunabilir. Bu birimlerin tümü, aynı şirkete bağlı ve asıl
iş olan tekstil ile ilgili olmaları nedeniyle bağlı yerler olarak
işyerinden sayılırlar.
İşçiler hangi haklardan yararlanabileceklerini bilmek için işyerinin
hangi birimleri kapsadığını ve kaç kişinin çalıştırıldığını da
bilmelidirler. Örneğin; iş güvencesi hükümleri sadece, en az otuz
işçi çalıştırılan işyerlerinde uygulanır. Otuzdan az işçinin çalıştırıldığı
27
İŞÇİNİN EL KİTABI
bir işyerindeki işçiler iş güvencesinden yararlanamazlar. Yukarıdaki
örnekteki kargo şirketinin beş şubesi olduğunu ve her şubesinde onar
işçi, dolayısıyla şirketin tamamında elli işçi çalıştığını varsayalım. Bu
işyerleri bir bütün olarak değerlendirileceği ve aynı işyerinden
sayılacağı için her bir işçi iş güvencesi kapsamında olacaktır. Tek
tek her bir şubede otuzdan az işçi çalışıyor olması, bu işçilerin iş
güvencesinden yararlanamayacağı anlamına gelmez. Çünkü o
işyerinde çalışan işçi sayısı, tüm birimlerde çalışan işçilerin
toplamına göre belirlenir.
28
İŞÇİNİN EL KİTABI
İŞ SÖZLEŞMESİ TÜRLERİ
Belirsiz Süreli İş Sözleşm esi
Belirli Süreli İş Sö zleşm esi
Kısmi Süreli İş Sözleşm esi
Çağrı Üzerine Çalışma
Geçici İş İlişkisi
Takım Sözleşmesi
Dene m e Süresi
Bir iş sözleşmesi, belirli bir süre ile sınırlı olarak yapılabileceği gibi
hiçbir süre belirlenmemiş de olabilir. İşçinin, hangi haklardan
yararlanacağını tespit edebilmesi için öncelikle hangi tür sözleşme
ile çalıştırıldığını bilmesi gerekir.
Belirsiz süreli iş sözleşmesi, işçilerin büyük bir çoğunluğunu kapsayan
alışılmış biçimdir. Çalışma, ne zaman biteceği taraflar arasında
kararlaştırılmaksızın başlar ve sürer. Ancak diğer tür olan belirli
süreli sözleşme, özellikle yeni İş Yasası’nda yer alan kolaylaştırıcı
düzenlemelerden sonra giderek yaygınlaşmaya başlamıştır ve bu
durum çok önemli bazı hakların kullanılmasının önünde büyük bir
engel oluşturmaktadır.
Tüm sözleşme türleri aslında bu iki türden birine dâhildir. Örneğin;
kısmi süreli (part-time) çalışan bir işçinin iş sözleşmesi yine ya
belirli ya da belirsiz sürelidir. Çağrı üzerine, deneme süreli olarak ya
da takım sözleşmesi ile de çalışsa, geçici iş ilişkisine de tabi olsa
işçinin iş sözleşmesi öncelikle ya belirli ya da belirsiz sürelidir.
BELİRSİZ SÜRELİ İŞ S ÖZLEŞMESİ
(4857 sayılı İş Yasası 11. ve 12. madde)
İşçinin ne kadar süreyle çalışacağı, yaptığı işin ne zaman biteceği
açıkça yazılı olarak kararlaştırılmamışsa ve yapılan işin belli bir
süresi yoksa o sözleşme “belirsiz süreli” bir iş sözleşmesidir. Yani bir
işçi işe başlarken sözleşmesinin biteceği tarih belli değilse bu
sözleşme “belirsiz süreli”dir.
29
İŞÇİNİN EL KİTABI
Belirsiz süreli iş sözleşmesi yazılı ya da yazılı olmayan şekilde
yapılabilir. Sözleşme yazılı yapılmışsa bir örneğinin işçiye
verilmesi zorunludur. Sözleşmenin bir örneğinin işverenden mutlaka
talep edilmesi gerekir. Yazılı olmayan sözleşmeler ise kendiliğinden
belirsiz süreli kabul edilir. Örneğ in; işçi, bir işyerinde çalışmaya
başlar ve işveren de işçiye bu iş karşılığında ücret öderse bu durumda,
yazılı bir sözleşme bulunmasa da, süresi belirsiz bir sözleşme oluşur.
İşçiler açısından avantajlı olan sözleşme türü belirsiz süreli
sözleşmedir. Çünkü belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçiler
yasadaki hakların neredeyse tümünden yararlanır. Diğer ana
sözleşme türü olan belirli süreli sözleşme ile çalışma durumunda ise
bu hakların bir kısmı uygulanmaz. Örneğ in; işe iade hakkı, iş
güvencesi tazminatı, ihbar tazminatı gibi bazı haklar sadece belirsiz
süreli sözleşme ile çalışan işçiler içindir.
Günümüzde işverenler bir kısım haklara el koymak amacıyla belirsiz
süreli sözleşme ile çalışan işçileri bu kapsamdan çıkarmaya ve diğer
sözleşmelerle çalışır duruma getirmeye çalışmaktadır. Belirsiz süreli
sözleşme ile çalışan işçilerin çalışma devam ettiği sırada, tüm
işçilerin ise işe girişlerde kendilerine imzalatılmaya çalışılacak yeni
sözleşmeleri özellikle bu açıdan incelemeleri gerekir. Sözleşmede,
karşılığı boş bırakılmış bile olsa, “belirli süreli iş
sözleşm esi”, “muayyen süreli iş akdi”, “sö zleşme nin bitiş
tarihi”, “sözleşme nin süresi” gibi ifadeler bulunuyorsa bu
sözleşm e
belirli
süreli
olarak
ha zırlanmıştır
ve
imza la maktan kaçınmak g erekir.
YARGITAY KARARI
"… Çalışma hayatında, asıl olan belirsiz süreli hizmet sözleşmeleridir.
Olayda, işverenin yasanın belirsiz süreli hizmet sözleşmelerine tanıdığı
haklardan kaçınmak için yaptığı sözleşme, görünüşte belirli süreli sözleşme
olup yapılan işin özelliği ve niteliği itibarıyla belirsiz süreli bir sözleşmedir.
Böyle olunca, davacının ihbar tazminatına ve koşulları varsa kıdem
tazminatına hak kazandığının kabulü gerekir…” (Yrg. 9. HD., 10.04.1995
T., 1995/11476 E., 1995/12308 K.)
30
İŞÇİNİN EL KİTABI
YARGITAY KARARI
"… Belirli süreli hizmet sözleşmesinin, süresinin bitiminden önce
feshedilmesi halinde de işçi ihbar tazminatı ödenmesine hak kazanmaz. İhbar
tazminatı belirsiz süreli hizmet sözleşmeleri için öngörülmüş bir haktır…”
(Yrg. 9. HD., 21.04.1994 T., 1994/1006 E., 1994/6241 K.)
YARGITAY KARARI
“… Dosya içeriğine göre her ne kadar taraflar arasında dört yıllık belirli
süreli iş sözleşmesi düzenlenmiş ise de, davalılara ait süreklilik arz eden işte,
imalat işçisi olarak çalışan davacı işçi ile belirli süreli iş sözleşmesi
yapılmasını gerektirir objektif haklı bir neden bulunmamaktadır. Dairemiz
1475 sayılı İş Kanunu'nun yürürlükte olduğu dönemde de belirli süreli iş
sözleşmesinin yapılması için objektif haklı nedenlerin bulunması gerektiğini
aramış ve bu konudaki uygulamasını istikrarlı bir şekilde sürdürmüştür. Bu
nedenle sözleşmenin başlangıçtan itibaren belirsiz süreli olduğunun kabulü
gerekir…” (Yrg. 9. HD., 21.04.2005 T., 2005/12959 E., 2005/14908 K.)
YARGITAY KARARI
“… Mevsimlik ya da dönemsel çalışmada işin belirli süreli olduğundan
sözedilemez… Somut uyuşmazlıkta yapılan iş sürekli bir iştir. Sürekli yapılan
bir işin yılın belirli bir zaman diliminde yapılmaması, o işi belirli süreli
hale getirmez.” (Yrg. 9.HD., 10.01.2005 T., 2004/21961 E., 2005/110 K.)
YARGITAY KARARI
“… Dosya içeriğine göre … davacı ile belirli süreli iş sözleşmesi
imzalanmış, sözleşmede işten yada işçinin vasfından kaynaklanan bir objektif
ve esaslı nedenden bahsedilmemiştir. Davacının çalıştığı işyerindeki kaynak
bölümü sürekli bir iştir. Somut bu maddi olgulara göre, davacı ile belirli
süreli iş sözleşmesi yapılmasını gerektiren objektif neden bulunmadığı
anlaşılmaktadır. Mahkemenin taraflar arasındaki iş sözleşmesinin belirli
süreli olduğu ve davacının iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağı
gerekçesi yerinde görülmemiştir. Davalı işyerinde belirsiz süreli iş sözleşmesi
ile çalışan davacının, iş sözleşmesinin feshinde, geçerli bir neden
belirtilmediğinden, feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar
vermek gerekir…” (Yrg. 9. HD., 12.03.2007 T., 2006/20114 E., 2007/6285
K.)
BELİRLİ SÜRELİ İŞ S ÖZLEŞMESİ
(4857 sayılı İş Yasası 11. ve 12. madde)
İşe başlarken sözleşmenin sona ereceği tarih yazılı olarak
kararlaştırılmışsa yani çalışılacak olan süre belli ise bu sözleşme
31
İŞÇİNİN EL KİTABI
“belirli süreli” iş sözleşmesidir. Bu tür sözleşmeler, süresi belirli
olan işlerde ve belirli bir olgunun ortaya çıkması, belli bir işin
tamamlanması gibi sebeplerle yapılabilir. Örneğ in; bir otelin
inşaatında çalışan işçinin iş sözleşmesinin 01.01.2004 tarihinde
başlayıp, otel inşaatının bitim tarihi olan 01.01.2006 tarihinde ya da
24 ay sonra biteceği kararlaştırılmışsa bu sözleşme belirli sürelidir.
Sürenin bitmesiyle birlikte iş sözleşmesi de kendiliğinden sona erer.
Belirli süreli iş sözleşmesiyle çalışan işçiler iş güvencesi kapsamı
dışındadır. Ayrıca bu işçiler, iş akdi nasıl sona ermiş olursa olsun
ihbar tazminatına da hak kazanamazlar. Bu nedenlerle belirli süreli
sözleşmeler daha çok, işçi aleyhinedir.
Belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçiler, sözleşme süresi bitmeden
önce işveren tarafından haklı bir neden olmaksızın işten
çıkarılırlarsa kalan süreye ait ücretlerini işverenden isteyebilirler.
Örn eğin; bir yıllık iş sözleşmesi ile çalışan işçi, sözleşmenin
sekizinci ayında işveren tarafından işten çıkarılmış ve çıkarılmasını
haklı kılacak bir neden de yoksa kalan dört aylık süreye ait ücretinin
kendisine ödenmesini isteyebilir.
Yapılan iş, niteliği gereği belirsiz süreli ise bu tür işlerde belirli süreli
iş sözleşmesi yapılamaz. Örneğ in; sürekli olarak giyim eşyası,
metal eşya ya da plastik ürünleri üreten bir işyerinde çalışan işçi ile
geçerli bir sebep olmadan belirli süreli iş sözleşmesi yapılamaz.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, işçi belirsiz süreli iş sözleşmesiyle
çalışırken, kendisinden bir takım haklardan yoksun bırakmak
amacıyla belirli süreli iş sözleşmesi imzalaması istenirse bu
sözleşmeyi imzalamaktan kaçınmalıdır. Örneğ in; beş yıldır aynı
işyerinde belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalışan işçiye, yeniden bir
yıllık iş sözleşmesi imzalatılmak isteniyorsa işçi bu sözleşmeyi
imzalamama hakkına sahiptir.
Hiçbir geçerli sebep olmadığı halde işçiyle “belirli süreli” sözleşme
imzalanmışsa bu sözleşme baştan itibaren “belirsiz süreli” sayılır.
Belirli süreli iş sözleşmesinin yazılı olarak yapılması gerektiğini
belirtmiştik. Yazılı olarak belirli süreli olduğu ispatlanamayan
sözleşmeler de “belirsiz süreli” iş sözleşmesi olarak kabul edilir.
32
İŞÇİNİN EL KİTABI
Belirli süreli birden fazla iş sözleşmesinin birbirini izleyerek
yapılmasına zincirlem e iş sö zleşmesi denir. İşverenler işçilerin
ihbar ve kıdem tazminatı gibi haklarını ödememek için genellikle
birbirini izleyen belirli süreli sözleşmeler yapma yoluna gitmektedir.
Oysa yasaya göre, esaslı neden olmadıkça üst üste birden
fazla (zincirlem e) “belirli süreli” iş sözleşm e si yapıla maz.
Birbirini izleyen birden fazla belirli süreli sözleşme yapılmışsa ve
bunu haklı kılan bir neden yoksa sözleşme belirsiz süreli sayılır.
Örn eğin; uzun yıllar aynı işyerinde birbirini izleyen birden fazla
belirli süreli iş sözleşmesiyle çalışmış temizlik işçisinin sözleşmesi
belirsiz süreli sayılacaktır. Özellikle taşeron şirketlerde belirli süreli
sözleşme uygulamaları yaygın olarak kullanılmaktadır. Taşeron
işletmeler, her yıl işçilerle yeniden belirli süreli sözleşme yapmakta
ya da işçilerin eski sözleşmelerini devam ettirmektedir. Bu durumda
sözleşme, belirsiz süreli iş sözleşmesine dönüşmüş sayılır ve işçiler, iş
akdinin feshi durumunda koşulları oluşmuşsa ihbar ve kıdem
tazminatına hak kazanırlar.
YARGITAY KARARI
“… Belirli süreli hizmet akitlerinde ihbar tazminatı ve akdin süresi sonunda
kendiliğinden son bulması halinde kıdem tazminatı istenemez…” (Yrg. 9.
HD., E. 2000/18588, K. 2001/3147, T. 22.02.2001)
YARGITAY KARARI
“… Belirli süreli sözleşmelerle çalışmakta iken, işverence sözleşmesinin
yenilenmeyeceği bildirilen işçinin sözleşmesi, işveren tarafından feshedilmiş
sayılır. Bu durumda işçinin kıdem tazminatı hakkı doğar…” (YHGK., E.
1994/9-768, K. 1994/869, T. 21/02/1994)
YARGITAY KARARI
“… Birbirini izleyen belirli süreli hizmet akitleriyle çalışmak, işçinin
başından itibaren belirsiz süreli hizmet aktiyle çalıştığının kabulünü
gerektirir. Objektif olarak haklı bir neden olmadıkça işçinin zincirleme
sözleşmelerle çalıştırılması belirsiz süreli hizmet akitlerine tanınan emredicikoruyucu hükümlerden kaçınma yolu olacak ve akit serbestisinin kötüye
kullanımını oluşturacaktır…” (Yrg .9.HD., E. 93/12848, K. 93/2920, T.
16.9.1993)
YARGITAY KARARI
“… Davacı işçi, 1998 - 2005 yılları arasında birer yıllık belirli süreli iş
sözleşmeleri ile Yardımcı Doçent kadrosuyla görev yapmıştır. Her yıl için
33
İŞÇİNİN EL KİTABI
birer yıllık iş sözleşmeleri yapılmıştır. Son olarak 30.08.2005 tarihinde
süresi sona erecek olan iş sözleşmesinin yenilenmeyeceği bildirilmek suretiyle,
davacının iş sözleşmesi işverence sona erdirilmiştir. … Davacı işçi ile birbiri
ardına ve birden fazla sayıda iş sözleşmesi yapılmasını gerektiren esaslı bir
neden bulunmamaktadır. Bu itibarla davacının belirsiz süreli iş sözleşmesi
ile çalıştığının kabulü gerekir. Mahkemece aksine düşünceyle davanın reddi
hatalı olmuştur...” (Yrg. 9. HD., 02.05.2006 T., 2006/10643 E.,
2006/12286 K.)
KISMİ SÜRELİ İŞ S ÖZLEŞMESİ
(4857 sayılı İş Yasası 13. madde)
İş Yasası’na göre çalışma süresi haftada en çok kırk beş (45)
saattir. Çalışma süresinin, normal haftalık çalışma süresinin önemli
ölçüde altında, yönetmeliğe göre üçte ikisinden daha az bir süre
olarak belirlendiği durumlar “kısmi süreli” çalışmadır. Bunun
dışındaki çalışmalara ise “tam süreli” çalışma denir. Örneğ in;
haftalık çalışma süresi 45 saat olan işyerinde çalışma süresinin
haftada 30 saatin altında belirlendiği çalışma, “kısmi süreli”
çalışmadır.
Kısmi süreli çalışan işçiye, haklı sayılabilecek sebepler dışında, tam
süreli çalışan işçilerden farklı işlem uygulanamaz. Örneğ in; bildirim
sürelerinin, yıllık izinlerin kısmi süreli çalışan işçilere de tam olarak
kullandırılması, işverenin ulaşım için sağladığı servisten işe başlama
ve bitiş saatleri uygun olduğu takdirde kısmi süreli çalışan işçilerin de
yararlandırılması gerekmektedir. İşverenin kısmi süreli çalışan işçiye
tam süreli çalışan işçiden farklı işlem yapması, eşit davranma
ilkesine aykırılık oluşturur ve bu durumdaki işçiler, hem verilmeyen
alacaklarını hem de dört aya kadar ücretleri tutarında bir tazminatı
talep edebilirler.
Kısmi süreli çalışan işçinin, ücreti ile bölünebilen hak ve alacakları
ise tam süreli çalışanlarla orantılı olarak ödenir. Örneğ in; haftada
kırk beş saat çalışılan bir işyerinde, tam süreli çalışan işçilerin
haftalık ücreti 120.-YTL ise haftada bu işçilerin yarısı kadar çalışan
kısmi süreli işçinin haftalık ücreti de en az 60.-YTL olmalıdır. Aynı
durum ücretten başka prim, yakacak yardımı, ikramiye vb.
bölünebilen diğer alacaklar için de geçerlidir. Örne ğin; tam süreli
olarak çalışan işçilere işverence yılda 300.-YTL yakacak yardımı
34
İŞÇİNİN EL KİTABI
olarak ödeniyorsa kısmi süreli çalışan işçiye de yıllık yakacak
yardımı olarak en az 150.-YTL ödenmelidir.
YARGITAY KARARI
“… belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalışan işçinin iş sözleşmesinin işverence
feshinde işçiye ihbar öneli tanınması veya ihbar tazminatının ödenmesi
gerekir. Bu noktada işçinin tam ya da kısmi süreli iş sözleşmesiyle
çalışmasının sonuca etkisi yoktur…”
(Yrg. 9. HD., 2003/2828 E.,
2003/16324 K.)
ÇAĞRI ÜZERİNE ÇALIŞMA
(4857 sayılı İş Yasası 14. madde)
Kısmi süreli iş sözleşmesinin bir türüdür. Bu sözleşme yazılı
yapılmak zorundadır. Bu sözleşme ile işçinin çağrıldığında, belirlenen
işi yerine getirmesi kararlaştırılır. “ Çağrı üzerine çalışma”
sözleşmesinde işçinin haftalık, aylık ya da yıllık bir zaman dilimi
içinde ne kadar çalışacağı açıkça kararlaştırılmamışsa; haftalık
çalışma süresi yirmi saat olarak belirlenmiş sayılır. İşverenin işçiyi
çalışmaya başlamasından ne kadar bir süre önce çağıracağı da
sözleşme ile belirlenebilir. Bu süre belirlenmemişse işveren işçiye
çağrısını, çalışmaya başlamasından en az dört gün önce yapmak
zorundadır. Bu sözleşmede günlük çalışma süresi de kararlaştırılabilir.
Bu süre kararlaştırılmamışsa işveren işçiyi her çağrıda günde en az
dört saat üst üste çalıştırmak zorundadır. İşçi belirlenen çalışma
süresi içinde çalıştırılsın veya çalıştırılmasın ücrete hak kazanır.
YARGITAY KARARI
“… Temizlik işi sürekli yapılması gereken bir iş olup, davacının çağrı usulü
ile işyerinde çalıştırılması, bu işin sürekli yapılması gerektiğini ortadan
kaldırmaz. Çağrı usulü çalışma, kısmi süreli bir iş sözleşmesi olup, işin
kısmi süreli olması, belirli süreli iş sözleşmesi niteliğini kazandırmaz. Somut
olayda bir yılda, on bir ay çalışan davacının, 234 gün çalıştığı da göz önüne
alındığında yapılan temizlik işi, süreye bağlı bir iş olmadığına göre çağrı
usulü iş sözleşmesinin imzalanmasını gerektiren objektif esaslı bir neden de
bulunmamaktadır. Bu nedenlerle taraflar arasındaki iş sözleşmesinin,
belirsiz süreli iş sözleşmesi olduğu kabul edilerek, buna göre karar
verilmelidir…” (Yrg. 9 HD., 22.05.2006 T., 2006/5115 E., 2006/14969 K.)
35
İŞÇİNİN EL KİTABI
GEÇİCİ İŞ İLİŞKİSİ
(4857 sayılı İş Yasası 7. madde)
İşverenin, işçiyi, holding bünyesi içinde olan ya da aynı şirketler
topluluğuna bağlı bulunan başka bir işyerine veya yapmakta olduğu
işe benzer işlerde çalıştırmak şartıyla bir başka işverenin işyerine
geçici olarak göndermesi durumunda işçi ile geçici işveren arasında
kurulan ilişkiye “geçici iş ilişkisi” denir. Ancak bunun için devir
sırasında işçinin yazılı rızasının alınması şarttır. Örneğ in;
bir holding ya da şirketler grubu, Gaziemir'deki fabrikasında çalışan
işçiyi yine kendisine bağlı Karabağlar'daki fabrikasına gönderebilir.
Ayrıca tüm işverenler, işyerlerinde çalıştırdıkları işçileri geçici
olarak, kendileri ile hiçbir ilgisi bulunmasa bile, işçinin önceden
yapmakta olduğu işe benzer bir işte çalıştırılması şartıyla, bir başka
işverenin işyerinde çalışmak üzere gönderebilirler. Ancak tekrar
hatırlatmak gerekir ki, işçi yazılı olarak kabul etmediği
takdirde gönderildiği işyerine gitmek zorunda değildir.
Geçici iş ilişkisi altı ayı geçeme z ve yazılı olarak yapılır.
Gerektiğinde, en fazla iki defa daha yenilenebilir. Yani, geçici iş
ilişkisi en fazla bir buçuk yıl sürebilir. Bir buçuk yıl geçtiği halde, işçi
gönderildiği yerde çalıştırılmaya devam ediyorsa, bu devir artık
geçici iş ilişkisi olmaktan çıkar. İş sözleşmesi tamamen geçici
işverene devredilmiş olur.
Geçici iş ilişkisinde işçinin ücretlerinden, gönderen işveren
sorumludur. Ayrıca geçici işveren de kendisinde çalıştığı sürece
işçinin ücretlerinden ve sigorta primlerinden gönderen işverenle
birlikte sorumludur. Geçici işveren, işçiye sağlık ve güvenlik
risklerine karşı gerekli eğitimi vermek zorundadır.
Geçici işverenin, devraldığı işçileri işyerindeki bir grev veya lokav t
uygulaması sırasında çalıştırması yasaktır. Ancak, yasa gereğince
grev ve lokavt sırasında da bazı işlerin yapılması ve bazı işçilerin
çalışması gerekir. Devralınan işçiler de, sadece bu kapsama girdikleri
durumlarda çalıştırılabilirler. Ayrıca işverenler, işyerlerinde grev
veya lokavt uygulaması varken işçilerini geçici iş ilişkisi
çerçevesinde başka bir işyerine gönderemezler. Daha önce
36
İŞÇİNİN EL KİTABI
gönderilmiş işçiler var ise bunların da grev veya
uygulamasının başlamasıyla birlikte geri çağrılması gerekir.
lokavt
Toplu işçi çıkaran işverenlerin geçici iş ilişkisi yoluyla işçi
çalıştırmaları sınırlandırılmıştır. Toplu işçi çıkarmaya gidilen
işyerlerinde, çıkarma tarihinden itibaren altı ay boyunca, işten
çıkarılan işçiler yerine geçici işçi alınamaz.
TAKIM SÖZLEŞMESİ
(4857 sayılı İş Yasası 16. madde)
Birden çok işçinin meydana getirdiği bir takımı temsilen bu
işçilerden birinin, takım kılavuzu sıfatıyla işverenle yaptığı
sözleşmeye “takım sö zleşm esi” denir.
Takım sözleşmesinin yazılı yapılması gerekir. Bu sözleşmede her
işçinin kimliği ve alacağı ücret ayrı ayrı gösterilir. İsimleri yazılı
işçilerin işe başlamalarıyla birlikte, işe başlayan işçi ile işveren
arasında takım sözleşmesinde belirlenen şartlarla bir iş sözleşmesi
yapılmış sayılır.
Takım kılavuzu, çalışmasını taahhüt ettiği işçinin hiçbir mazereti
olmaksızın işe başlamaması halinde, işverene karşı sorumludur.
İşveren veya vekili, işe başlamalarıyla iş sözleşmesi kurulan işçilerin
ücretlerini ayrı ayrı ödemek zorundadır. Takım kılavuzu için, takıma
katılan işçilerin ücretlerinden işe aracılık veya benzeri bir nedenle
kesinti yapılamaz.
DENEME SÜRESİ
(4857 sayılı İş Yasası 15. madde)
Bu bölümde anlatılan bütün sözleşme türlerinde, taraflar sözleşmeye
belirli bir deneme süresi koyabilirler. Bu süreye, işçinin işvereni ve
işyerindeki çalışma koşullarını; işverenin ise işçiyi tanıması /
denemesi amacıyla yasada yer verilmiştir. İşveren tarafından daha
önce deneme süresine tâbi tutulmuş bir işçi tekrar işe alındığında, bir
kez daha deneme süresi uygulanamaz. Ancak, yeni girilen iş veya
işyeri eskisinden farklı ise tekrar deneme süresi öngörülebilir.
37
İŞÇİNİN EL KİTABI
Deneme süresi en çok iki ay olabilir. Ancak toplu iş sözleşmesiyle
dört aya kadar uzatılabilir.
Bir iş sözleşmesinde deneme süresi kararlaştırılmışsa bu süre içinde
hem işveren hem de işçi, sözleşmeyi bildirimsiz ve tazminatsız
feshetme hakkına sahiptir. Ancak bunun dışında deneme süresi
içinde işverenin tüm yükümlülükleri devam eder. Örneğin;
uygulamada işverenlerin deneme süresi boyunca işçilerin sigorta
girişlerini
yapmadıkları,
sigorta
primlerini
yatırmadıkları
görülmektedir. Oysaki deneme süresinin başlangıcından itibaren
işçinin sigorta girişinin yapılması ve sigorta primlerinin yatırılması
zorunludur.
Deneme süresi sonrası işçi çalışmaya devam etmişse yıllık izin,
ihbar, kıdem tazminatı ve diğer hakları yönünden deneme süresinin
başladığı tarihten; yani ilk işe giriş tarihinden itibaren hesaplama
yapılır.
38
İŞÇİNİN EL KİTABI
ÇALIŞMA
Ücret
İşgünü
Fazla Çalışma
Yıllık Ücretli İzin
Tatiller
Diğ er Konular
ÜCRET
(4857 sayılı İş Yasası 32. madde ve devamı)
Ücret nedir?
Ücret, çalışma karşılığında işveren tarafından işçiye para ile ödenen
tutardır. Çalışılan zamana göre aylık, haftalık, günlük, saatlik olarak
hesaplanabilir. Bundan başka, yapılan işe göre parça-başına veya iş
tutarı üzerinden yüzdelik olarak da ödenebilir.
“Çıplak ücret”e, eğer işyerinde veriliyor ise, prim, ikramiye,
yeme - içme, giyim, yakacak gibi çeşitli ödemelerin de eklenmesi ile
oluşan ücrete “giydirilmiş ücret” denir. Sigorta primi, vergi gibi
yasal kesintilerin dâhil olduğu toplam tutara “brüt ücret” denir. Bu
kesintiler yapıldıktan sonra işçiye ödenen miktar ise “net ücret”i
oluşturur.
İşveren işçinin ücretini ne za man ve nasıl ödem ek
zorundadır?
(4857 sayılı İş Yasası 32. madde)
Ücret en geç ayda bir ödenir. Taraflar aralarında anlaşarak,
ödeme süresini, iş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesiyle bir haftaya
kadar indirebilirler.
İş sözleşmesi herhangi bir nedenle sona ererse; örneğin, ayın
ortasında işçi işten çıkarılır veya çıkarsa o ana kadar işlemiş
39
İŞÇİNİN EL KİTABI
ücretinin, ayrıca kanundan ve sözleşmeden doğan para ile ölçülebilen
tüm hak ve alacaklarının tam olarak ödenmesi zorunludur.
Ücret, Türk parasıyla (YTL) işyerinde veya işçinin banka hesabına
yatırılarak ödenir. Yabancı para cinsinden ödenmesi de
kararlaştırılmış olabilir; bu durumda ödeme günündeki rayice göre
YTL ile ödenir. Senetle, çekle, kuponla, üretilen mallardan verilmesi
yoluyla veya başka herhangi bir şekilde ücret ödemesi yapılamaz.
Ücreti zamanında ödenm ey en işçinin hakları nel erdir?
(4857 sayılı İş Yasası 34. madde)
Ücreti ödeme gününden itibaren 20 gün içinde zorlayıcı bir neden
(yani deprem, yangın, sel felaketi, işyerinin sürekli kapatılması gibi
bir neden) dışında ödenmeyen işçi, çalışmaktan kaçınabilir. Buradaki
yirmi gün, iş günü olarak hesap edilmez. İşyerinde çalışılmayan tatil
günleri de hesaba katılır. Örneğ in; ücretlerin her ayın 5'inde
ödendiği bir işyerinde işçi, ayın 26'sından, yani 21. günden
başlayarak ücreti ödenmemeye devam edildiği sürece iş bırakma
hakkını kullanabilir.
Bu hakkı kullanan işçilerin son derece dikkatli davranmaları ve
işverene sözleşmeyi feshetme hakkını verecek davranışlardan
kaçınmaları gerekir. Örneğ in; iş bıraktıkları süreler içinde de
işyerine gelerek mesai saatleri boyunca çalışmaksızın işyerinde
bulunmaları yerinde olacaktır. Bunun dışında, iş bırakma hakkını
kullanan işçilerin, kendilerine yöneltilebilecek gerçek dışı iddialara
karşı iş bırakma süresince hep bir arada ve birbirlerinin tanıklığında
olmaları son derece önemlidir. Yasayla işçiye yalnızca çalışmaktan
kaçınma hakkı tanınmıştır. Diğer işçilerin çalışmasına engel
olunmamalıdır.
Ücretleri ödenmeyen işçiler iş bırakmaları, çalışmaktan kaçınmaları
halinde işten çıkarılamaz. İş bırakan işçilerin yerine yeni işçi
alınamaz ve bu işler başkalarına yaptırılamaz. Ücretleri ödenmeyen
işçiler, iş bırakmanın yanı sıra ödenmeyen ücretleriyle ilgili olarak
işverene karşı icra takibi de başlatabilir. Ayrıca, İş Yasası’na göre
işçi, “işveren tarafından... ücreti kanun hükümleri veya sözleşme
şartlarına uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse” sözleşmeyi
40
İŞÇİNİN EL KİTABI
haklı olarak feshedebilir. İşçi, bu durumda işlemiş ücretlerini, kıdem
tazminatını ve diğer alacaklarını işverenden isteyebilir.
YARGITAY KARARI
“… Davacı, ücretinin ödeme gününden itibaren 20 gün içinde ödenmemesi
sebebiyle iş görme borcunu yerine getirmekten 60 gün süreyle kaçındığını
çalışmadığı bu sürenin ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep
etmiştir. İşçinin ücretinin ödeme gününden itibaren 20 gün içinde mücbir bir
neden dışında ödenmemesi halinde işçi iş görme borcunun yerine getirmekten
kaçınabilir. Bu süre içinde ücret ödemesi uygulaması yapılacağı yasa
tasarısında düzenlendiği halde Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki görüşmeler
sırasında bu düzenleme yasa metninden çıkarılmış ve bu suretle Yasama
organı boşta geçen bu sürede ücret istenemeyeceğine dair iradesini açık
olarak ortaya koymuştur. 34. maddenin bu düzenlemesine göre işçinin iş
görme borcunu yerine getirmekten kaçındığı bu sürenin ücretini işverenden
talep etmesi mümkün değildir. Zira, işçinin çalışmaması kendi iradesi ile
oluşmuştur. Açıklanan bu nedenlerle davanın reddi gerekirken yazılı şekilde
kabulü hatalıdır…” (Yrg. 9. HD., E. 2004/13259, K. 2005/3782, T.
10.2.2005)
Ücret pusulası (bordro) nedir?
(4857 sayılı İş Yasası 37. madde)
İşverenin işçiye yaptığı ödemelerde, ücret hesabını gösterir imzalı
veya işyerinin özel işaretini taşıyan bir belge verme zorunluluğu
vardır. Bu pusulada (bordroda) ödemenin günü ile ilişkin olduğu
dönem ve fazla çalışma, hafta tatili, bayram, genel tatil ücretleri gibi
asıl ücrete yapılan her çeşit eklemeler tutarının ve vergi, sigorta
primi, avans mahsubu, nafaka, icra kesintisi gibi her çeşit
kesintilerin ayrı ayrı gösterilmesi gerekir.
İşçilerin ücret pusulalarını dikkatlice incelemeleri, haklarını
kaybetmemeleri
açısından
zorunludur.
Ücretleri
olması
gerekenden az ya da çok gösterilmiş ya da gerçeğ e aykırı
bilgiler bulunma kta ise işçilerin bordroları im zala makta n
kaçınmaları gerekm ektedir.
Örn eğin; fazla mesai yaptığı halde fazla çalışma ücreti hiç
gösterilmeyen veya eksik gösterilen, bu ücreti de kendisine
ödenmeyen işçi “fazla mesai alacağı hakkım saklı kalma k
kaydıyla” yazmadığı sürece bordroyu imzalamamalıdır. İşçi, yine
41
İŞÇİNİN EL KİTABI
örneğin, asgari ücretin üzerinde bir ücret aldığı halde ücret
pusulasında asgari ücret alıyormuş gibi gösterilmişse ücret pusulasını
imzalamamalıdır. Şay et imzalama k zorunda bırakılırsa,
alması gerek en gerçek ücret miktarını ve ücretinin eksi k
gösterildiğini bordro üzerine açıkça yazm alı ve anca k
ondan sonra imzalamalıdır. Bunu da yapamazsa, aldığı gerçek
ücreti, açacağı davada yazılı delillerle (örneğin; banka kayıtları,
ödeme makbuzları …) sonradan ispatlaması mümkündür. Ancak
yazılı delillerin olmadığı durumlarda, bordro da imzalanmışsa gerçek
ücreti sonradan ispatlamak mümkün olmayabilir. Bu durumlarda
tanık ifadeleri, genellikle, yazılı delil sayılan gerçeğe aykırı
düzenlenmiş ve işçinin de imzasını taşıyan bordrolar karşısında
yetersiz kalabilmektedir.
YARGITAY KARARI
“… Sekiz yıllık kıdemi olan işçinin asgari ücret seviyesinden ücret aldığı
kabul edilemez. … davacı işçinin ücreti konusundaki uyuşmazlığın
mahkemece, ilgili meslek kuruluşlarından emsal ücret bilgileri istenerek
çözümlenmesi gerekir…” (Yrg. 9. HD., E. 2005/34662, K. 2005/37319, T.
28.11.2005)
YARGITAY KARARI
“… Taraflar arasında davacının aldığı ücret ihtilaflıdır. Bordrolarda
işveren tarafından bankaya yazılan yazılar arasında çelişki bulunduğu gibi
tanık beyanları da uyumlu değildir. Ücret bordrolarında vasıflı ve vasıfsız
işçilerin asgari ücretle gösterilmesi de çalışma yaşamının doğal akışına
uygun olmamaktadır. Bu nedenle davacının alacaklarının savunmaya değer
verilerek asgari ücretten hesaplanması yerinde görülmemiştir. Mahkemece
davacının yaptığı görev, kıdemi ve çalışma yolları açıklanarak meslek
kuruluşlarından alabileceği ücret sorulmalı, alınacak cevap diğer delillerle
birlikte değerlendirilerek sonuca gidilmelidir. Yazılı şekilde karar verilmesi
hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” (Yrg. 9. HD., 21.12.2006 T.,
2006/14786 E., 2006/33623 K.)
Asgari ücret nedir? İşçiy e asgari ücretin altında ücret
ödenebilir mi?
(4857 sayılı İş Yasası 39. madde)
İşçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu
ihtiyaçlarının günün fiyatları üzerinden hesaplanması yoluyla Asgari
Ücret Tespit Komisyonu tarafından belirlenen ve ilan edilen ücrete
42
İŞÇİNİN EL KİTABI
“asgari ücret” denir. Asgari ücret, bu Komisyon tarafından, 16
yaşından küçükler ve 16 yaşından büyükler için olmak üzere ayrı
ayrı belirlenir. Belirlenen asgari ücret, işçilere tüm ülke çapında,
işkolu ve başkaca bir ayrım yapılmaksızın uygulanmak zorundadır.
İş Yasası kapsamında olsun olmasın tam süreli olara k
çalışan işçiler, asgari ücretten daha düşük ücretl e
çalıştırıla maz. İş sözleşmesinde kısmi süreli çalışacakları
kararlaştırılmış olan işçiler ise çalıştıkları zamana denk düşen kısmın
ücretini alır. Örneğin; tüm işçilerin 8 saatlik işgünü ile haftada beş
gün ve asgari ücretle çalıştığı bir işyerinde haftada yalnızca iki gün
çalışmakta olan işçiye, en az asgari ücretin çalıştığı iki güne denk
gelen miktarı kadar ödeme yapılmalıdır. Ya da haftada 5 gün ve
günde yalnızca 4 saat çalışan işçiye diğer işçilerin aldığının,
dolayısıyla asgari ücretin en az yarısı kadar ücret ödenmelidir. Ancak
kısmi süreli çalışılacağına ilişkin bir yazılı sözleşmenin bulunmaması
halinde, işveren en az asgari ücret tutarında ücret ödemek
zorundadır. Parça-başı çalışmalarda ise işçiye iş verilmediği ya
da verilen iş tutarının asgari ücretin altında kaldığı durumlarda (işin
toplam tutarının asgari ücretin altında kalmasına bakılmaksızın),
işverenin işçiye en az asgari ücret tutarında ücret ödemesi gerekir.
İşçinin, asgari ücretin altında ücretle çalıştırılması halinde
hakları nel erdir?
Asgari ücretten düşük bir ücretle çalıştırılan işçi, hak kazandığı halde
ödenmeyen kısmı işverenden isteyebilir. İşveren bu farkı ödemek
zorundadır. Ödemediği takdirde, işçi yasal yollara başvurabilir.
Örn eğin; konuyla ilgili olarak Bölge Çalışma Müdürlüğü'ne
şikâyette bulunabilir, dava açabilir veya işveren hakkında bu alacağı
ile ilgili icra takibi başlatabilir.
Ayrıca işçi, asgari ücretin altında bir ücretle çalıştırılması durumunda
iş sözleşmesini haklı nedene dayanarak feshedebilir. Bu durumda işçi,
iş sözleşmesini feshederek, eksik ödenen ücretlerini, kıdem
tazminatını ve varsa diğer işçilik alacaklarını (örneğin; fazla mesai
ücreti, yıllık izin ücreti gibi) işverenden isteyebilir.
43
İŞÇİNİN EL KİTABI
Bunların dışında işçinin, yukarıda “Ücreti zamanında öden meyen
işçinin hakları nelerdir?” başlıklı bölümde anlatılan iş bırakma
hakkını kullanması da mümkündür.
Yarım ücret nedir? Ne za man ve nasıl ödenir?
(4857 sayılı İş Yasası 40. madde)
İşyerinde işçiyi bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan bir
durumun oluşması halinde (örneğin; deprem, sel felâketi,
makinelerde arıza çıkması, fabrikanın revizyona girmesi, genel bir
hammadde sıkıntısı gibi) çalışamayan veya çalıştırılamayan işçiye,
bu bekleme süresi içinde bir haftaya kadar her gün için yarı m
ücret ödenir. İşin durması bir haftadan fazla sürerse işçi veya
işveren, iş sözleşmesini feshedebilir. Sözleşmeyi işçi de işveren de
feshetse işçinin tazminat hakları doğar.
YARGITAY KARARI
“… Yolların kardan kapanması nedeniyle geçici olarak faaliyetini durduran
işverenin, bir haftalık bekleme süresinde her gün için yarım ücret ödemesi
yasaldır…” (Yrg. 9. HD., E. 5643, K. 8677, T. 29.9.1987)
Avans nedir?
Borçlar Yasası’nda düzenlenmiştir. İşçinin zorunluluk nedeniyle
ihtiyaç duyduğu durumlarda (örneğin; hastalık, borç ödemesi, icra
takibi gibi acilen paraya ihtiyaç duyulan durumlarda) hak etmiş
olduğu ücretinden istediği miktarın kendisine ödenmesidir.
Uygulamada avans bu koşullar aranmadan da önceden
kararlaştırıldığı takdirde belli zamanlarda ödenebilmektedir. Yasada
belirtilen, işyerinde böyle bir uygulama olmasa da işçinin zor
durumda olması halinde işverenden, ücretinin çalışması ile hak etmiş
olduğu kısmı kadar avans isteyebileceğidir.
Parça-başına ücret nedir?
“Parça-başına ücret” işçinin ürettiği mal birimine göre
hesaplanan ücrettir. Örneğ in; ayakkabıcılıkta, üretilen çift başına
ödenen ücret parça-başına ücrettir. Bu ücret asgari ücretin altında
olamaz. Yapılan işin aylık toplam bedeli asgari ücretin altında kalsa
bile, işçiye ücreti asgari ücrete tamamlanarak ödenmek zorundadır.
44
İŞÇİNİN EL KİTABI
Bu işçilerin sigorta primleri de aylık gerçek kazançları üzerinden
yatırılmak zorundadır. İşçiye hiç iş verilmemesi durumunda verilecek
ücret de asgari ücretin altında olamaz. Ayrıca işçi, eksik iş verilmesi
ya da hiç verilmemesi durumlarında iş sözleşmesini haklı nedenle
feshedebilir, tazminat ve diğer alacaklarını isteyebilir.
Yüzde usulü ücret nedir?
(4857 sayılı İş Yasası 51. madde)
Otel, lokanta, eğlence yerleri ve benzeri yerler ile içki verilen ve
hemen orada yenilip içilmesi için çeşitli yiyecek satan yerlerde,
işveren tarafından servis karşılığı veya başka isimlerle hesap
pusulalarına eklenerek alınan paralarla, kendi isteği ile müşteri
tarafından işverene fazladan bırakılan ya da işverenin kontrolü ile
toplanan paraların işçilere ödenmesi sistemine “yüzde usul ü
ücret” denir. Bu ücret sisteminde de işçinin aldığı ücret asgari
ücretin altında kalırsa eksik kalan kısım işveren tarafından
karşılanmak zorundadır.
İşveren toplanan yüzdelerin eksiksiz olarak işçilere dağıtıldığını
belgelemekle yükümlüdür. Ayrıca işveren, her hesap pusulasının
toplamını gösteren bir belgeyi işçilerin kendi aralarından seçecekleri
bir temsilciye vermek zorundadır.
Ücret kesm e cezası nedir?
(4857 sayılı İş Yasası 38. madde)
İşverenin, toplu sözleşme veya iş sözleşmelerinde gösterilen
sebeplerle sınırlı olarak, belirlenen durumlarda işçiye verebileceği
cezadır. İşçiye, toplu sö zleşm e veya iş sözleşm esinde
gösterilen sebepler dışında ücret kesme ceza sı verilem e z.
Ücretinden ceza olarak yapılacak kesintilerin işçinin kendisine,
derhal ve sebepleri ile beraber bildirilmesi gerekir.
İşçi ücretinden yapılacak kesintinin miktarı, bir ayda iki
gündelikten, parça başına veya iş miktarına göre verilen ücretlerde
ise iki günlük kazancından fazla olamaz. Yasada, kesilen bu paraların
işverence, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı hesabına bankaya
45
İŞÇİNİN EL KİTABI
yatırılacağı ve Bakanlıkça işçilerin eğitimi ve sosyal hizmetleri için
kullanılacağı belirtilmiştir.
İşveren işçinin ücretinden ileride verebileceği zararlara
karşılık kesinti yapabilir mi?
İş Yasası’nda işçinin ücretinden ileride doğabilecek zararlar
karşılığında
kesinti
yapılmasına
ilişkin
bir
düzenleme
bulunmamaktadır. Bu nedenle işveren, işçinin ücretinde n
ileride doğabilecek zararlara karşılık önceden, peşine n
kesinti yapama z. Bu gerekçeyle teminat senedi vb. alamaz.
İşçi hangi durumlarda ücretini ücret garanti fonundan alır?
(4857 sayılı İş Yasası 33. madde)
İşveren konkordato ilan etmiş, hakkında borç ödemeden aciz
vesikası alınmış veya iflas etmişse işçiler, son üç aylık ücretlerini
İşsizlik Sigortası Fonu kapsamındaki Ücret Garanti Fonu'ndan
alabilirler. Bunun için işçinin son üç aydır ücretini alamadığını
gösterir belge ve ayrıca şu üç belgeden birisiyle Türkiye İş Kurumu'na
başvurması gerekir; aciz vesikası veya iflas ilanı veya konkordato
ilan belgesi.
İŞGÜNÜ / ÇALIŞMA SÜRESİ
Çalışma süresi, işçinin çalıştırıldığı işte geçirdiği süredir. Ara
dinlenmeleri çalışma süresinden sayılmaz.
“İş Kanununa İlişkin Çalışma Süreleri Yönetmeliği”ne göre işveren,
işçilerin çalışma sürelerini uygun araçlarla belgelemek zorundadır.
Örn eğin; günlük işe giriş ve çıkışlarda kart basılması, saat
belirtilerek defter imzalanması gibi yöntemler bunun için
kullanılmaktadır.
Haftalık normal çalışma süresi ne kadardır?
(4857 sayılı İş Yasası 63. madde)
Çalışma süresi haftada en çok kırk beş (45) saattir.
46
İŞÇİNİN EL KİTABI
Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa haftalık kırk beş saatlik bu
çalışma süresi, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit şekilde
bölünerek uygulanır. Örneğ in; işyerinde haftanın beş günü
çalışılıyorsa, kırk beş saatlik haftalık çalışma süresi beşe bölünerek
günlük çalışma süresi dokuz saat olarak belirlenir.
Haftanın bir gününde işyerinde kısmen çalışılıyorsa; örneği n
cumartesi günü beş saatlik bir çalışma yapılıyorsa bu süre haftalık
kırk beş saatlik çalışma süresinden düşüldükten sonra kalan süre diğer
günlere eşit olarak dağıtılır. Cumartesi günü beş saat çalışılan
işyerinde, kalan kırk saat diğer beş güne dağıtılarak, günlük çalışma
süresi sekiz saat olarak belirlenir.
Yeni İş Yasası ile haftalık çalışma süresi ve bunun haftanın çalışılan
günlerine eşit olarak bölünmesi konularında bazı yeni ve esnek
düzenlemeler getirilmiştir. Uygulanmaları durumunda işçiler
açısından, aşırı çalışma ve bunun karşılığında ise pek çok durumda
fazla çalışma ücreti dahi alamama anlamlarına gelen bu düzenlemeler
için bu bölümde “Fazla Çalışma ve Ücretlendirilmesi” başlığında yer
alan “Denkleştirme esasına göre çalışma”, “Telâfi çalışması” ve
“Fazla çalışma karşılığında serbest zaman” konularına bakınız.
Günlük çalışma süresi en çok ne kadardır?
(4857 sayılı İş Yasası 63. madde)
Günlük çalışma süresi, fazla çalışmalar da dâhil olmak üzere, en ço k
on bir (11) saat olabilir. İşçi hangi çalışma türüne göre çalışırsa
çalışsın bu süreden fazla çalıştırılamaz. Ancak tekrar hatırlatmak
gerekir ki; kural, haftalık çalışma süresinin haftanın çalışılan
günlerine eşit olarak bölünmesidir. Yasa bazı durumlarda da işçinin,
sağlık kuralları bakımından günde yedi buçuk saatten fazla
çalıştırılamayacağını düzenlemiştir. Örneğ in; maden eritme veya
döküm vb. işlerde çalışan işçiler günde yedi buçuk saatten fazla
çalıştırılamaz. Bunun dışında gece çalışmaları ile kadın ve çocuk
işçilerin çalıştırılması konularında çalışma saatleri açısından bazı
sınırlamalar getirilmiştir. (Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için kitabın
devamındaki “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği” bölü müne bakınız.) Bu
hükümlere aykırı hareket eden işverene, şikâyet ya da tespit
47
İŞÇİNİN EL KİTABI
edilmesi halinde Bölge Çalışma Müdürlüğü tarafından idari para
cezası verilir.
Haftalık çalışma süresi azaltılabilir mi?
İş Yasası’nda düzenlenen haftalık normal çalışma süresi olan kırk
beş saat, işçi ile işveren arasında yapılacak sözleşmelerle azaltılabilir.
Yasada belirtilen bu süre en üst sınırdır. İşçi ve işverenin
anlaşmasıyla örneğin, haftalık çalışma süresi otuz beş saate
indirilebilir.
İşçi çalışmadığı halde çalışma süresinden sayılan durumlar
nel erdir?
(4857 sayılı İş Yasası 66. madde)
Aşağıda belirtilen sürelerde işçiler çalışmamış olsalar da ücrete hak
kazanırlar.
•
•
•
•
•
•
İşçi işyerinde her zaman çalışır halde bulunmayabilir.
Örn eğin; tezgâhtar olarak çalışan bir işçi işyerine müşteri
gelmediği zaman boş bekleyebilir. Çalıştığı makine
arızalanan işçi bunun tamiri süresince beklemek zorunda
kalacaktır. Ancak işçinin her an iş görmeye hazır bir halde
çalıştırılmaksızın bekletilmesi iş süresinden sayılır.
Emzikli kadın işçilerin bebeklerini emzirmeleri için
belirlenen süreler de iş süresinden sayılır. Örneğ in; kadın
işçi, işyerinde mesai saatleri içinde, her biri yarım saatten üç
defa olmak üzere toplam bir buçuk saat süt izni kullanıyorsa,
bu süreler çalışılmış gibi iş süresinden sayılır.
Ayrıca madenlerde, taşocaklarında ve her türlü yeraltı veya
su altında çalışılan işlerde işçilerin asıl çalışma yerlerine
girmeleri ile çıkmaları sırasında geçen süreler,
İşçilerin,
bir başka işyerinde
çalıştırılmak
üzere
gönderilmeleri halinde yolda geçen süreler,
İşçinin işveren tarafından işyeri dışında bir yere gönderilmesi
veya işverenin evinde ya da bürosunda bekletilmesi halinde
geçen süreler,
Demiryolları, karayolları ve köprülerin yapılması, bakım ve
onarımı gibi işler için bu işyerlerine işçilerin hep birlikte
48
İŞÇİNİN EL KİTABI
götürülüp getirilmeleri sırasında geçen süreler iş süresinden
sayılır. Ancak bunlar dışında işçilerin sırf sosyal yardım
amacıyla işverence işyerine götürülüp getirilmeleri halinde
(servisler) yolda geçen süreler iş süresinden sayılmaz.
Ara dinlen m esi nedir?
(4857 sayılı İş Yasası 68. madde)
Günlük çalışma süresinin ortalama bir zamanında, o yerin gelenekleri
ve işin gereğine göre ayarlanmak üzere, işçilerin dinlenmeleri için
verilen süreye “ara dinlen m esi” denir. Örneğin; yemek ve çay
molaları. Ara dinlenmesi, dört saat veya daha kısa süreli işlerde on
beş dakika; dört saatten fazla ve yedi buçuk saate kadar (yedi
buçuk saat dâhil) süreli işlerde yarım saat; yedi buçuk saatten fazla
süreli işlerde bir saattir. Ara dinlenmesi bu sınırların altında
belirlenemez. Ancak bireysel sözleşme veya toplu iş sözleşmesiyle
bu sürelerden daha uzun ara dinlenmesi kararlaştırılabilir.
İşçi ara dinlenmesini tamamen serbest geçirmelidir. Bu süreyi işyeri
dışında veya içinde geçirebilir. İşçi ara dinlenmesini işyerinde
geçirmiş ve bu sürede çalışmaya devam etmişse, ara dinlenmesi
verilmemiş sayılır. Ara dinlenmesini yasaya uygun olarak
kullandırmayan işverene, şikâyet ya da tespit edilmesi halinde Bölge
Çalışma Müdürlüğü tarafından idari para cezası verilir.
Ara dinlen m esi çalışma süresinden sayılma z. Bu süre için
işçiy e ücret ödenm e z. Ancak bu süre çalışılarak geçirilmişse
işçinin ücretinin ödenmesi gerekir.
Hazırlama, tamamla ma ve temizl e m e işleri ne dir?
(4857 sayılı İş Yasası 70. madde)
Bazı işyerlerinde, asıl işin düzenli, sağlıklı ve güvenli bir şekilde
yürümesi için yapılan işlerdir. Örneğ in; fırınların temizlenmesi, iş
makinelerinin temizliğinin ve bakımının yapılması gibi işler bu
işlerdendir. Hazırlama, tamamlama ve temizleme işleri, görevleri
yalnızca bu işleri yapmak olan işçilere veya görev tanımlarında bu
işler de bulunan işçilere yaptırılabilir.
49
İŞÇİNİN EL KİTABI
Asıl işinin yanında hazırlama, tamamlama ve temizleme işlerini de
yapan işçiler, bu işlerde günlük en çok iki saat daha çalıştırılabilir.
Hazırlama, tamamlama ve temizleme işleri de dâhil olmak üzere,
günlük çalışma süresi on bir saati aşamaz. Bu işleri asıl işin öncesinde
veya sonrasında ek olarak yapan işçiler bu işlerde nöbetleşe olarak
çalıştırılabilirler. Ancak, bu işleri sadece yetişmiş işçilerin yapması
gereken özel durumlar varsa aynı işçilere de yaptırılabilir.
Hazırlama, tamamlama, temizleme işlerini, asıl işin öncesinde veya
sonrasında ek olarak yapan işçilere, bu işlerde geçirdikleri her bir
saat için ücretleri yüzde elli fazlasıyla ödenmelidir.
FAZLA ÇALIŞMA ve ÜCRETLENDİRİLMESİ
Fazla çalışma nedir?
(4857 sayılı İş Yasası 41. madde)
İş Yasası’nda belirtilen haftalık kırk beş saatlik çalışma süresini aşan
çalışmalara “fazla çalışma” denir. Ancak denkleştirme esasının
uygulandığı durumlarda işçinin haftalık çalışması kırk beş saati aşsa
da bu çalışmalar fazla çalışma sayılmayabilmektedir. Bu konu ile
ilgili ayrıntılı bilgi için aşağıda yer alan “Denkleştirme esasına göre
çalışma nedir?” başlıklı bölüme bakınız. Ayrıca Yargıtay’ın yeni İş
Yasası döneminde geliştirdiği içtihatlara göre, günde on bir saatlik
azami çalışma süresinin aşıldığı durumlarda on bir saati aşan
çalışmalar, haftalık çalışma süresinin 45 saati aşıp aşmadığına
bakılmaksızın fazla çalışma sayılacaktır.
İşçiy e günde en fazla üç (3) saat fazla çalışma yaptırılabilir.
Fazla çalışmaların toplamı bir yılda iki yüz yetmiş (270)
saatten fazla ola ma z. İşçilerini bu süreleri aşacak şekilde çalıştıran
işverene, şikâyet ya da tespit edilmesi halinde Bölge Çalışma
Müdürlüğü tarafından idari para cezası verilir.
Gece çalışmaları yedi buçuk saati geçemeyeceğinden gece
çalışmalarında fazla çalışma yaptırıla ma z. Ayrıca bazı işlerde
çalışan işçilere ve hangi işte çalışırlarsa çalışsınlar bazı işçilere fazla
çalışma yaptırılamaz:
50
İŞÇİNİN EL KİTABI
•
•
•
•
•
•
Sağlık kuralları bakımından günde ancak yedi buçuk saat
veya daha az çalışılması gereken işlerde çalışan işçilere (bu
işler bir yönetmelikle düzenlenmiştir. Örneğ in; kurşun,
arsenik, civa, çinko, karpit ve asitle ilgili bazı işler; cam,
demir-çelik ve çimento sanayiindeki bazı işler; bazı kaynak
işleri; gürültünün belli bir düzeyin üzerinde olduğu işler vb.),
Yer ve su altında çalışılan işlerde çalışan işçilere,
18 yaşını doldurmamış işçilere,
İş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesi ile önceden veya
sonradan fazla çalışmayı kabul etmiş olsalar bile sağlıklarının
elvermediği işyeri hekiminin veya Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığı hekiminin, bunların bulunmadığı yerlerde
herhangi bir hekimin raporu ile belgelenen işçilere,
Gebe, yeni doğum yapmış ve çocuk emziren işçilere ve
Kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalıştırılan işçilere fazla çalışma
yaptırılamaz.
YARGITAY KARARI
“… Fazla çalışma ücreti, geniş anlamda ücret içinde değerlendirilmelidir.
Böyle olunca fazla çalışma ücretinin ödenmemesi de 4857 sayılı İş Kanunu
uyarınca işçiye haklı fesih imkânı vermektedir. Davacının anılan fesih
yazısındaki açıklamaları fazla çalışmayı da içermektedir. Buna göre
davacının iş sözleşmesini haklı olarak feshettiği sonucuna varılmalıdır.
Kıdem tazminatı isteğinin kabulü gerekir…” (Yrg. 9. HD., 27.03.2007 T.,
2007/511 E., 2007/8588 K.)
YARGITAY KARARI
“… Dosyadaki ücret bordrolarında davacının imzası bulunmakla beraber
fazla mesai sütunlarının boş olduğu fazla mesai tahakkuku yapılmadığı
görülmektedir. Dinlenen davacı tanıkları, davacının fazla mesai yaptığını
doğrulamışlar ve bu tanık beyanlarına göre fazla mesai ücreti
hesaplanmıştır. Bu durumda davacının fazla mesai yaptığı kabul edilerek
bilirkişi raporu bir değerlendirmeye tabi tutulup sonucuna göre karar
verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi hatalı olup
bozmayı gerektirmiştir...” (Yrg. 9. HD., 29.11.2006 T., 2006/11724 E.,
2006/31396 K.)
51
İŞÇİNİN EL KİTABI
Fazla çalışma yapmak (mesaiy e kalma k) zorunlu mudur?
(4857 sayılı İş Yasası 41. madde)
İşverenin, fazla çalışma için işçinin onayını alması gerekir. Yani
fazla çalışma yapılması, karşılıklı anlaşmaya bağlıdır. Ancak işçinin
onayının ne şekilde alınacağı konusu tartışmalı bir konudur.
Uygulamada işverenler iş sözleşmelerine bir sözleşme şartı olarak
“işçi, fazla mesai yapmayı peşinen kabul eder” tarzında maddeler
koymakta ve bu onayı önceden almaya çalışmaktadır. Bunun
dışında, işçilerden, yıl veya ay başlangıçlarında o yıl veya o ay için
fazla çalışma yapmayı kabul ettiklerine ilişkin olarak imza almak ya
da fazla çalışma yapılacağını bir gün önceden ya da aynı gün
duyurarak o gün için fazla mesaiye kalacaklara günlük bir çizelgeyi
imzalatmak da diğer yöntemlerdir. Pek çok işyerinde ise bu onay hiç
alınmamakta ve işçiler fazla çalışmaya zorlanmakta, aksi takdirde
ise işten çıkarılmaktadır. Oysa yasal düzenlemeye göre sadece kabul
eden işçilere fazla çalışma yaptırılabilir; fazla çalışma yapmak
istemeyenler ise buna zorlanamaz. İşçinin iş sözleşmesi fazla
mesaiye kalmak istemediği gibi bir gerekçeyle feshedilemez.
Sözü edilen onayı önceden vermemiş olan işçiler, fazla çalışmanın
duyurulduğu anda seçimlerini istedikleri yönde yapabilir, bu seçimleri
nedeniyle işten çıkarıldıkları takdirde ise yasal yollara
başvurabilirler. Sorunlar daha çok, yukarıda belirttiğimiz şekilde
önceden onay vermiş işçiler açısından çıkmaktadır. Belirli bir ay ya
da yıl boyunca istendiğinde fazla çalışma yapacağına dair önceden
imza atarak onay veren işçilerden fazla mesaiye kalmaları
istenmekte,
bunu
yapmadıklarında
ise
iş
sözleşmeleri
feshedilmektedir. Yukarıda belirttiğimiz tarzda alınan onayların
geçerliliği ve işçiyi bağlayıcılığı konusunda açık ve net bir yasal
uygulamadan söz etmek güçtür. Bu nedenle, bu tarz bir onayı
vermekten kaçınmak en doğrusudur.
Fazla çalışma konusunda önceden onay vermiş işçilerin son derece
dikkatli davranmaları ve özellikle o anki koşulları göz önünde
bulundurmaları zorunludur. Örneğ in; fabrikadaki ya da vardiyadaki
tüm işçilerin önceden onay vermiş olduğu ve mesaiye kalmaları
istendiğinde de büyük bir çoğunluğun buna uyduğu bir durumda geçerli
bir neden de olmaksızın bir tek işçinin fazla mesai yapmayacağını
52
İŞÇİNİN EL KİTABI
söylemesi, özellikle de bunu tekrarlaması kendisi açısından oldukça
riskli bir durum yaratabilir. Bu nedenle, bu onay önceden istendiğinde
ya da önceden verilmiş bir onaya dayanılarak fazla çalışma
yapılması istendiğinde işçilerin birlikte hareket etmeleri; yani hep
birlikte peşin onay vermekten kaçınmaları ya da belirsiz ve peşin bir
onay alınmış olsa bile hep birlikte fazla çalışma yapmaktan
kaçınmaları en doğrusu olacaktır.
İşçiden fazla çalışma yapacağına dair peşinen alınmış geçerli bir
onay olsa bile, kendisinden yasanın belirlediği sınırları aşacak şekilde
fazla çalışma yapması istenemez. Örneğin; günde üç saati ya da
yılda iki yüz yetmiş saati aşan fazla çalışma yaptırılamaz. İşçi, yasal
sınırları aşan fazla çalışma yapmaktan kaçınabilir.
Y A RGITA Y K AR ARI
“ … Fesih tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu’nun
41. maddesi ve bu maddeye dayanılarak çıkarılan yönetmelik uyarınca fazla
mesai için her yıl yeniden işçinin muvafakatinin alınması gerekir. Bu nedenle,
sözleşmede fazla mesai yapmaya davacının rıza gösterdiğine ilişkin hükmün
ancak ilk yıl için geçerli olduğu kabul edilebilir. Davacının yapmadığı iddia
edilen fazla mesainin zorunlu olmadığı ve ayrıca davacının diğer işçileri bu
yönde teşvik veya tehdit ettiğine dair dosyada inandırıcı delil de bulunmadığı
anlaşıldığından feshin geçerli neden olmadan feshedildiği kabul edilmelidir.
Mahkemece davanın kabulü yerine yazılı gerekçe ile reddine karar verilmiş
olması hatalıdır…” (Yrg. 9. HD., 08.05.2006 T., 2006/10028 E.,
2006/13006 K.)
Fazla çalışma ücreti nasıl hesapla nır?
(4857 sayılı İş Yasası 41. madde)
İşçiye fazla çalışma yaptığı her saat için, saat ücretinin % 50
yükseltilmesi yoluyla hesaplanarak ödenen ücret “fazla çalışma
ücreti”dir. Taraflar, aralarında yapacakları bireysel ya da toplu iş
sözleşmeleri ile fazla çalışma için % 50'den daha yüksek oranlar da
belirleyebilirler.
Örn eğin; haftada kırk beş saat çalışılan ve işçinin haftalık 135.YTL ve saatlik 3.-YTL ücret aldığı bir işyerinde işçi o hafta elli saat
çalışmış olsun. Fazla çalışma yaptığı her saat için işçiy e 3.YTL değil, % 50 fazlasıyla birlikte 4,50.-YTL ödenecektir.
53
İŞÇİNİN EL KİTABI
İşçinin yaptığı beş saatlik fazla çalışmanın karşılığı ise toplam
22,50.-YTL olacaktır. Bu durumda, fazla çalışma ücreti ile birlikte
toplam haftalık ücreti 135 + 22,50 = 157,50.-YTL olacaktır.
Parça-başı ücretle çalışan işçilerin fazla çalışma ücreti haklarının
olmadığı yönündeki, işçiler arasında da yaygın olan, düşünce
yanlıştır. Parça-başı veya yüzde usulü gibi farklı ücret türleri ile
çalışan işçiler için de haftalık çalışma süresi kırk beş saattir. Kırk beş
saati aşan çalışmalar bu işçiler için de fazla çalışma olarak kabul
edilir ve ücretlerinin % 50 zamlı ödenmesi gerekir. Bu tür
çalışmalarda genellikle birim başına belirli bir ücret kararlaştırılır.
Fazla çalışma ücreti hesabı da bunun üzerinden yapılacaktır.
Örn eğin; bir ayakkabı işçisinin çift başına 3.-YTL ücretle
çalıştığını varsayalım. Haftada kırk beş saat çalışarak 90 çift
ayakkabı üreten bir işçi, çalışması karşılığında 3 x 90 = 270.-YTL
haftalık ücret alacaktır. Saat ücreti ortalama 6.-YTL olan bu işçinin
kırk beşi saati aşan çalışmalarında da işte bu ortalama saat ücreti
üzerinden hesap yapılarak bu ücretin % 50 yükseltilmesi (6 + 3 = 9.YTL) yoluyla fazla çalışma ücreti belirlenmeli ve fazla çalışılan her
saat için bu ücret kendisine ödenmelidir. Oysa uygulamada genellikle
böyle bir hesaplama yapılmamakta, üretilen çift sayısı ile çift başı
ücretin çarpılmasıyla bulunan rakamın işçiye ödenmesiyle
yetinilmektedir. Hesabın bu şekilde yapılması ise fazla çalışılan
zaman dilimi boyunca yapılan işin sadece normal ücretinin alınması
ve genellikle ortalama olarak % 50 yükseltilerek ödenmesi gereken
fark kısmı kadar bir miktarın ise işçiye ödenmemesi ile
sonuçlanmaktadır.
Fazla sürelerle çalışma nedir?
Haftalık çalışma süresi sözleşmeyle kırk beş saatin altında
belirlenmişse, belirlenen çalışma süresini aşan ve kırk beş saate kadar
yapılan çalışmalar “fazla sürelerle çalışma”dır. Örneğin;
haftalık çalışma süresi kırk saat olarak belirlenmiş olan işçi, o hafta
kırk beş saat çalıştırılmışsa, kırk saati aşan beş saatlik çalışma “fazla
sürelerle çalışma”dır. Aynı işçi bir sonraki hafta kırk sekiz saat
çalıştırılırsa, bu durumda kırk beş saate kadar yaptığı beş saatlik
kısım “fazla sürelerle çalışma”, kırk beş saatin üzerindeki üç saatlik
54
İŞÇİNİN EL KİTABI
kısım ise “fazla çalışma”dır. Bu fark sadece bir isim farklılığı değildir,
çünkü bu çalışmalar birbirinden farklı ücretlendirilir.
Fazla sürelerle çalışma ücreti nasıl hesaplanır?
İşçiye fazla sürelerle çalışma yaptığı her saat için, saat ücretinin %
25 yükseltilmesi yoluyla hesaplanarak ödenen ücret “fazla
sürelerle çalışma ücreti”dir. Taraflar, aralarında yapacakları
bireysel ya da toplu iş sözleşmeleri ile fazla sürelerle çalışmalar için
% 25'ten daha yüksek oranlar belirleyebilirler.
Yukarıdaki örnekteki işçi, haftalık kırk saatlik çalışmasını aşan beş
saatlik fazla sürelerle çalışması karşılığında saat ücretinin % 25
yükseltilmiş halini alacaktır. İşçinin saat ücreti 4.-YTL ise kendisine
fazla sürelerle çalıştığı her saat için 5.-YTL fazla sürelerle çalışma
ücreti ödenecek, böylece 5 x 5 = 25.-YTL toplam fazla sürelerle
çalışma ücreti alacaktır. Kırk beş saati aşan üç saatlik çalışma ise
fazla çalışmadır ve % 50 fazlasıyla hesaplanacaktır. Yani üç saatin
her biri için ödenecek ücret fazla çalışma ücretidir ve % 50 fazlası ile
6.-YTL'dir.
Toparlayacak olursak; haftalık normal çalışması kırk saat olarak
belirlenmiş ve saat ücreti 4.-YTL olan işçi kırk sekiz saat çalıştıysa:
40-45. saatler arası 5 saat fazla sürelerle çalışma karşılığında her saat
için % 25 fazlasıyla 5.-YTL
45-48. saatler arası 3 saat fazla çalışma karşılığında ise her saat için
% 50 fazlasıyla 6.-YTL. ücret alacaktır.
Fazla çalışma karşılığında serbest za man nedir?
(4857 sayılı İş Yasası 41. madde)
İşçi, fazla sürelerle çalışmaları veya fazla çalışmaları için işverenden
zamlı ücretini isteyebileceği gibi, bu çalışmalarına karşılık olarak
serbest zaman da kullanabilir. Buna göre, işçi her bir fazla
çalışma saati için bir saat otuz dakikayı, her bir fazla
sürelerle çalışma saati için de bir saat on beş dakikay ı
serbest zaman olarak kullanabilir.
55
İŞÇİNİN EL KİTABI
İşveren işçiyi fazla çalışmaları karşılığında ücret almayıp
serbest zaman kullanmaya zorlayamaz.
İşçi, hak ettiği serbest zamanı altı aylık sürede, çalışma süreleri
içinde ücretinden herhangi bir kesinti olmaksızın kullanır. İşçinin
fazla çalıştığı için serbest zaman kullanacağını önceden işverene
bildirmesi gerekir. İşçiye hak ettiği serbest zamanı isteği halinde
altı ay içinde kullandırmayan işverene idari para cezası verilir.
Denkleştirme esasına göre çalışma nedir?
(4857 sayılı İş Yasası 63. madde)
Yeni İş Yasası’yla getirilen bu düzenlemeye göre; belli bir süre
içerisinde bazı haftalarda normal çalışma süresinin aşılması, diğer
haftalarda bunun altında çalışılması yoluyla, çalışma süreleri haftada
ortalama kırk beş saate denk getirilebilir. Örneğin ; sekiz haftada
yapılabilecek normal çalışma 8 x 45 = 360 saattir. Bu düzenlemeye
göre aynı sekiz hafta boyunca çalışma şu şekilde de yapılabilecektir:
Dört hafta (H) boyunca, günde (G) 11 saatten (S)
Haftada 55 saat ve toplam 4 H x 11 S x 5 G
= 220 saat
Dört hafta (H) boyunca, günde (G) 7 saatten (S)
Haftada 35 saat ve toplam 4 H x 7 S x 5 G
TOPLAM
= 140 saat
= 360 saat
Bu yeni yasal düzenleme işverene belli bir dönem içinde çalışmayı,
günlük on bir saati aşmamak koşuluyla iş yoğunluğuna ve ihtiyacına
göre istediği gibi düzenleme olanağını vermektedir. Denkleştirme
esasına göre yapılan çalışmalarda haftalık kırk beş saatlik çalışma
süresinden daha fazla çalışılan haftalara yoğunlaştırılmış iş
haftası denir. Örnekteki işçinin bu çalışma esasına göre elli beş
saat çalıştığı haftalar gibi. Görüldüğü gibi, bu yeni düzenleme
nedeniyle haftada kırk beş saatlik çalışma süresi bazı haftalarda
fazlasıyla aşılmasına karşın işçi fazla çalışma yapmış sayılmayacak
ve fazla çalışma ücreti alamayacaktır.
56
İŞÇİNİN EL KİTABI
Denkleştirme en çok iki aylık süre içinde yapılabilir. İki aydan daha
az süreler içinde de yapılması mümkündür. Ancak bu süre toplu iş
sözleşmesiyle dört aya kadar uzatılabilir.
YARGITAY KARARI
“… 1475 sayılı İş Kanununun 61. maddesine göre, genel bakımından iş
süresi haftada en çok 45 saattir. Bu süre üst sınır olup, 45 saatin üstünde
yapılan çalışmalar fazla çalışma sayılır. 4857 sayılı İş Kanununun 41.
maddesinde fazla çalışma, kanunda yazılı koşullar çerçevesinde 45 saati aşan
çalışmalardır. Aynı kanunun 63. madde hükmüne göre denkleştirme esasının
uygulandığı hallerde, işçinin haftalık çalışma süresi normal haftalık iş
süresini aşmamak koşuluyla bazı haftalarda 45 saati aşsa bile bu çalışmalar
fazla çalışma sayılmamaktadır…”
(Yrg. 9. HD.,
2005/10088 E.,
2005/22571 K.)
YARGITAY KARARI
“… 1475 sayılı Yasanın yürürlükte olduğu dönemde; Yargıtay'ın istikrar
kazanan uygulamasına göre haftalık 45 saati aşan çalışmaların fazla mesai
olarak kabulü gerekir. Davacının günde 14 saat çalıştığı kabul edildiğinde,
haftada 3 gün çalıştığında, haftalık çalışma süresi 42 saat olacaktır. Bu
haftalarda fazla mesai yapıldığı kabul edilemez. Dört gün çalışılan
haftalarda ise, haftalık çalışma 56 saat olup, davacının bu haftalarda,
haftada 11 saat fazla mesai yaptığının kabulü gerekir.
4857 sayılı Yasa döneminde ise; günlük 11 saati aşan çalışmaları ile
haftalık 45 saatten fazla çalışmalar fazla çalışma olarak kabul edildiğinden,
haftada 3 gün çalışılan haftalarda 11 saati aşan günlük 3 saat, haftalık 9
saat çalışmanın; haftada 4 gün çalışıldığında günlük 3, haftalık 12 saat
çalışmanın fazla çalışma saati olarak kabulü gerekir.
Bu durumda fazla mesai sayılan çalışmalar dışındaki çalışma süresi;
haftada 3 gün çalışıldığında günlük 11 saatten haftada 33 saati bulacağı;
haftada 4 gün çalışıldığında ise günlük 11 saatten haftalık 44 saate
ulaşacağından ve haftalık 45 saati aşmadığından denkleştirmeden söz
edilemez…” (YHGK., 14.06.2006 T., 2006-9/374 E., 2006/382 K.)
İşçi denkleştirme esasına göre çalışmak zorunda mıdır?
Denkleştirme esasına göre çalışma, ancak tarafların karşılıklı
anlaşmasıyla mümkündür. İşveren teklif ettiğinde işçi de bu şekilde
çalışmayı kabul ederse, denkleştirme esasına göre çalıştırılabilecektir.
Denkleştirmeyi kabul etmey en işçi, bu şekilde çalışmaya
zorla namaz.
57
İŞÇİNİN EL KİTABI
Fazla çalışmada olduğu gibi denkleştirme konusunda da iş
sözleşmelerinde bulunabilecek maddelere ya da sonradan
imzalatılmaya çalışılan belgelere dikkat edilmeli ve mümkünse bu
onayı peşinen vermekten kaçınılmalıdır. Ayrıca işçi tarafından
açıkça kabul edilmemiş olsa bile denkleştirme uygulanmasına ses
çıkarılmaması durumunda, bu uygulamaya işçi tarafından örtülü bir
izin verilmiş sayılacağı dolayısıyla denkleştirmenin kabul edileceğine
dair bir görüş yeni tarihli Yargıtay kararları ile benimsenmeye
başlamıştır. Bu durum, fazla çalışma ücretlerinin alınmasını
güçleştiren bir etki yapacaktır.
YARGITAY KARARI
“… 4857 sayılı Yasa döneminde günlük 11 saate kadarki çalışmalar
yönünden örtülü bir denkleştirmenin varlığı kabul edileceğinden,
denkleştirmeye esas günlük 11 saati aşan süreler yönünden (14 saat - 11 saat
= 3 saat, 10 gün x 3saat = 30 saat) fazla çalışmanın varlığı kabul
edilmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.3.2007 gün ve 2007/9-150160, 21.3.2007 gün ve 2007/9-174-164 sayılı bozma kararlarında da aynı
ilkeler benimsenmiştir…” (Yrg. HGK., 18.07.2007 T., 2007/9-582 E.,
2007/557 K.)
Telâfi çalışması nedir ve hangi durumlarda telâfi çalışması
yaptırılabilir?
(4857 sayılı İş Yasası 64. madde)
İşçinin aşağıda belirtilen durumlarda, çalışmadığı sürelerin daha sonra
çalıştırılarak telâfisinin yaptırılmasıdır. Bu düzenleme de yeni yasa
ile getirilen düzenlemelerdendir.
•
Zorunlu nedenlerle işin durması halinde, çalışılmayan
sürelerin ileride telâfisi yaptırılabilir. Örneğin; makinelerin
arızalanması, deprem, sel, salgın hastalık, yangın gibi
zorlayıcı nedenlerin ortaya çıkması ile işin durması halinde,
işveren çalışılmadan geçirilen bu sürelerin telâfisini
yaptırabilir.
•
Ulusal bayram ve genel tatillerden önce veya sonra işyerinin
tatil edilmesi veya benzer nedenlerle işyerinde normal
çalışma sürelerinin önemli ölçüde altında çalışılması veya
tamamen tatil edilmesi hallerinde, işveren çalışılmayan bu
58
İŞÇİNİN EL KİTABI
sürelerin telâfisini yaptırabilir. Örneğ in; dini bir bayramdan
önceki veya sonraki iki günün bayram tatili ile birleştirilmesi
halinde işveren çalışılmayan bu iki günün telâfisini
yaptırabilecektir.
•
İşçiye İş Yasası, sözleşme ve toplu iş sözleşmesi ile
belirlenen yasal izinleri dışında, kendi isteği nedeniyle izin
verilmesi halinde, çalışmadığı bu sürelerin telâfisi daha sonra
yaptırılabilecektir.
Telafi çalışması yaptırılabilecek durumlar yasada sayılanlarla
sınırlıdır. Bu durumlar dışında işçiden telafi çalışması yapması
istenemez.
Telâfi çalışması nasıl ve hangi süre içinde uygulanır?
Telâfi çalışması, kaynağını oluşturan zorunlu nedenin ortadan
kalkması ve işyerinin normal çalışma dönemine başlamasını takip
eden iki ay içerisinde yaptırılır. Bu iki aylık süre geçtikt e n
sonra işveren artık telafi çalışması yaptıramaz. Örneğin; 6
Haziran'da makineler bozulduğu için çalışma yapılamayan işyerinde,
tamirat 10 Haziran'da tamamlanıp çalışmaya başlanmışsa işveren
ancak 10 Ağustos'a kadar telafi çalışması yaptırabilir.
Telâfi çalışması yaptıracak işveren, bu çalışmanın yukarıda belirtilen
nedenlerden hangisine dayandığını açıkça belirtmek zorundadır.
İşveren telâfi çalışmasının hangi tarihte başlayacağını da işçilere
önceden bildirmek zorundadır.
Telâfi çalışması, günde üç saatten fazla olamaz. Günlük en çok
çalışma süresi, telâfi çalışması dahil on bir (11) saati aşmamalıdır.
Tatil günlerinde telâfi çalışması yaptırılamaz.
Zorunlu nedenlerle fazla çalışma nedir?
(4857 sayılı İş Yasası 42. madde)
İşyerinde oluşmuş bir arızayı gidermek veya olabilecek bir arızayı
önlemek için ya da zorlayıcı sebeplerin (deprem, sel felâketi gibi)
ortaya çıkması halinde, işyerinin normal çalışma düzenine geçmesini
59
İŞÇİNİN EL KİTABI
sağlamak için yapılan fazla çalışmalardır. Belirtilen durumlar ortaya
çıktığında işçi, işverenin talimatı üzerine fazla çalışma yapmak
zorundadır. Bu tür fazla çalışma işçinin rızasına bağlı
değildir. Örneğin; Yargıtay 2000 yılında verdiği bir kararda 17
Ağustos 1999 Marmara depreminden sonra zorunlu fazla çalışma
yapmayan işçinin iş sözleşmesinin işverence feshini haklı bulmuştur.
Zorunlu nedenlerle fazla çalışma işçilerin tümüne veya bir kısmına
yaptırılabilir. Fazla çalışma yapan işçilere uygun bir ara dinlenmesi
verilmesi zorunludur. Bu şekilde yapılan çalışmalarda ücretlendirme,
fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışma bölümlerinde açıklandığı gibi
zamlı olarak yapılmalıdır.
O lağanüstü hallerde fazla çalışma nedir?
(4857 sayılı İş Yasası 43. madde)
Seferberlik sırasında ve seferberlik süresini aşmamak kaydıyla, yurt
savunmasının gereklerini karşılayan işyerlerinde Bakanlar Kurulu
kararıyla yapılan fazla çalışmalara denir. Bu durumda da fazla
çalışma ücreti yukarıda belirtilen şekillerde zamlı olarak ödenir.
YILLIK ÜCRETLİ İZİN
Yıllık ücretli izin nedir?
(4857 sayılı İş Yasası 53. madde ve devamı)
Bir yıl boyunca çalışan işçiye, bedensel ve ruhsal açıdan dinlenmesi
için verilen ücretli izindir. “Yıllık ücretli izin”, işe başladığı
tarihten itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az bir yıl
çalışmış olan işçilere verilir.
Yıllık ücretli izin, aynı zamanda Anayasa'da düzenlenmiş bir haktır.
Yıllık ücretli izin hakkından vazg eçile m e z. İşveren bu
sürelere ilişkin ücreti ödeyerek veya başka bir şekilde, işçinin bu
hakkını kullanmasını engelleyemez. Aksi yönde yapılmış
sözleşmeler geçersizdir.
60
İŞÇİNİN EL KİTABI
Mevsimlik çalışmalarda ve kampanya çalışmalarında, yapılan iş bir
yıldan az sürmüşse yıllık ücretli izin uygulanmaz. Ancak işin niteliği
mevsimlik ya da kampanya çalışmaları şeklinde olsa bile işçi sürekli
çalışmış ve hizmet süresi bir yılı geçmişse yıllık ücretli izin
hakkından yararlanacaktır.
İşçilere kullandırılması gereken yıllık ücretli izin süreleri, kıdemleri;
•
•
•
Bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dâhil) olanlar için on dört
günden,
Beş yıldan fazla on beş yıldan az olanlar için yirmi günden,
On beş yıl (dâhil) ve daha fazla olanlar için yirmi altı
günden az olamaz.
On sekiz ve daha küçük yaştaki işçilerle elli ve daha yukarı yaştaki
işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi, beş yılı doldurmamış
olsalar bile, yirmi günden a z olamaz.
Belirtilen bu süreler yasal olarak belirlenmiş en a z (asgari)
sürelerdir. Toplu iş sözleşmesiyle veya bireysel iş sözleşmesiyle bu
süreler artırılabilir, azaltılamaz.
İşçinin yıllık ücretli izninin belirlenmesinde kullanılan kıdemi,
işverenin aynı ya da değişik işyerlerinde geçen süreler birleştirilerek
hesap edilir. Ayrıca işverenin değişmiş olması ya da işyerinin
devredilmesi bu süreleri etkilemez. Örneğ in; işçi aynı işverene bağlı
fabrikaların birinde iki, diğerinde ise dört yıl çalışmışsa, toplam
çalışması altı yıldır ve kullanacağı yıllık ücretli izin yirmi günden az
olamaz. Üç yıldır çalıştığı fabrika başka bir işverene devredilen
işçinin kıdemi devirle birlikte sıfırlanmaz ve kaldığı yerden devam
eder. Üç yıl daha çalışmaya devam etmesi durumunda toplam
çalışması altı yılı bulacak ve kullanacağı yıllık ücretli izin en az
yirmi gün olacaktır.
İşçi, her çalışma yılına ait yıllık ücretli iznini, gelecek çalışma yılı
içinde kullanır. Örneğin; 2005 başında işe girip yıl boyunca çalışan
işçi, 2005 yılına ait yıllık ücretli iznini 2006 yılı içinde kullanır.
61
İŞÇİNİN EL KİTABI
Yıllık ücretli iznin kesintisiz, bölünmeden kulla ndırılması
esastır. Ancak, tarafların anlaşması ile yani işçinin kabul etmesi
halinde, bir bölümü on günden az olmamak üzere en çok üçe
bölünebilir. Bu kurala aykırı olarak yıllık izin süresini bölerek
kullandıran işverene, şikâyet ya da tespit edilmesi halinde Bölge
Çalışma Müdürlüğü tarafından idari para cezası verilir.
Yıllık ücretli iznini işyerinin kurulu bulunduğu yerden başka bir yerde
geçirecek olan işçilere, istekleri halinde ve bu hususu belgelemeleri
şartıyla, gidiş ve dönüşlerinde yolda geçecek süreleri karşılamak
üzere dört güne kadar ücretsiz izin verilir. İşveren, istekte
bulunan ve bu durumu belgeleyen işçiye ücretsiz izin vermek
zorundadır.
İşveren tarafından verilmiş olan diğer ücretli, ücretsiz izinler veya
dinlenme, hastalık izinleri yıllık ücretli izin yerine sayılamaz.
Örn eğin; hastalanan işçiye on gün izin verilmişse, bu izin işçinin
yıllık izninden düşürülemez.
İşçi yıllık ücretli iznini kullanırken, ulusal bayram, hafta tatili ve
genel tatil günleri izin süresinin içinde kalıyorsa, bu tatiller yıllık
ücretli izinden sayılmaz. Yıllık ücretli izin iş günlerinde kullanılır.
Örn eğin; işçi on dört günlük yıllık ücretli iznini kullanırken, bu
sürenin içinde iki tane hafta tatili günü ve bir de 19 Mayıs Gençlik
ve Spor Bayramı tatili varsa, bu üç tatil günü yıllık ücretli izinden
sayılmaz. Bu durumda işçi, işine 14 + 3 = 17 gün tatil yaptıktan
sonra 18. günde başlayacaktır.
Yıllık izin ücreti nedir?
Yıllık ücretli iznini kullanan işçinin, izin kullandığı döneme denk
gelen ücretidir. İşveren, işçiye yıllık ücretli izin dönemine denk
gelen ücreti izne başlamadan önce peşin olarak vermek zorundadır.
Örn eğin; günlük ücreti 20.-YTL olan ve altı yıldır işyerinde
çalışan bir işçi yıllık ücretli izine çıktığında, yirmi gün olan yıllık
ücretli izin süresinin toplam karşılığı olan 400.-YTL'nin peşin
olarak kendisine ödenmesi gerekir. Eğer izin ikiye bölünerek sadece
on günlük kısmı kullandırılıyorsa, bu durumda izine çıkarken peşin
olarak ödenmesi gereken yıllık izin ücreti 200.-YTL olacaktır.
62
İŞÇİNİN EL KİTABI
Günlük, haftalık, aylık olarak belirli bir ücrete dayanmayıp parçabaşı veya yüzde usulü çalışan işçinin izin ücreti, son bir yıl içinde
kazandığı ücretin fiili olarak çalıştığı günlere bölünmesi yoluyla
bulunacak ortalama üzerinden hesaplanır.
Yüzde usulüne göre ücret ödenen işyerlerinde yıllık izin ücreti,
yüzdelerden toplanan paralardan değil, işveren tarafından ödenir.
İşçi yıllık iznini kullanırken ücretli olarak başka bir işte çalışamaz.
Bu süre içinde ücretli olarak başka bir işte çalıştığı tespit edilen işçiye
ödenen yıllık izin ücreti işveren tarafından geri alınabilir.
İş sözleşm esinin sona ermesi durumunda yıllık izin ücreti
nasıl hesapla nır?
(4857 sayılı İş Yasası 59. madde)
İş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde işçinin
hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücretler,
sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden hesaplanarak
işçiye ödenir. Örneğ in; dokuz yıldır işyerinde çalışan ve son üç yıl
boyunca yıllık ücretli izinleri kullandırılmamış olan işçi, işten çıkmış
ya da çıkarılmışsa, daha fazlası kararlaştırılmamışsa yıllık yirmi gün
üzerinden üç yıl için toplam altmış günlük yıllık iznine ait ücreti,
işten çıktığı tarihteki ücreti üzerinden hesaplanmalı ve ödenmelidir.
İş ilişkisi ne şekilde sona ermiş olursa olsun bu ücretlerin ödenmesi
gerekir. İşçi, işveren tarafından haklı sebeple ve tazminata hak
kazanamayacak biçimde işten çıkarılmış bile olsa, yıllık izin ücretleri
ödenmek zorundadır.
İşyerinin el değiştirerek başka bir işverene geçmesi, işçinin yıllık
ücretli izin hakkını ortadan kaldırmaz. Yıllık ücretli izin hakkının
kullanılmasından ve bu sürelere ait ücretlerin ödenmesinden devralan
işveren de sorumludur.
YARGITAY KARARI
“… Yıllık ücretli izin alacağının ikramiyenin de dahil edilmiş olduğu
giydirilmiş ücretten hesaplanması da doğru değildir...” (Yrg. 9. HD.,
2003/2771 E., 2003/15686 K.)
63
İŞÇİNİN EL KİTABI
YARGITAY KARARI
“… Davacı işçinin işe başladığı tarihten 24.10.1996 tarihine kadar
mevsimlik işçi olarak çalıştığı tartışmasızdır. Ancak 24.10.1997-1.10.1999;
27.2.2002-24.2.2003; tarihleri arası çalışmasında bir devamlılık arz ettiği
görülmektedir. Söz konusu çalışma dönemi yıllık ücretli izin hakkı ve izin
süreleri kapsamında düşünülmelidir...” (Yrg. 9.HD., 13.12.2006 T.,
2006/13839 E., 2006/32776 K.)
TATİLLER
Ulusal, resmi, dini bayramlar ve gen el tatil günlerinde
işçinin ücreti nasıl ödenir?
(4857 sayılı İş Yasası 44 - 47. madde)
Ulusal bayram olarak kabul edilen Cumhuriyet Bayramı, 29 Ekim
günüdür. Bu bayram 28 Ekim günü saat 13.00'te başlayıp, 29 Ekim
günü boyunca devam eder; toplam bir buçuk gün sürer.
Resmi bayramlar; 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19
Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, 30 Ağustos Zafer
Bayramı'dır. Bunlar bir tam gün sürer.
Dini bayramlar; Ramazan Bayramı (arife günü saat 13.00'te başlar
ve 3,5 gün sürer) ve Kurban Bayramı (arife günü saat 13.00'te başlar
ve 4,5 gün sürer)'dır.
Yılbaşı tatili her yılın 1 Ocak günüdür.
Yukarıda belirtilen ulusal, resmi, dini bayram ve genel tatillerde
çalışılmaz ve işçiye ücreti tam olarak ödenir. Belirtilen bu
günlerde çalışma yapılması için sözleşmede tarafların karşılıklı
anlaşmasıyla kararlaştırılmış olması ya da bu yapılmamışsa işçini n
onayının alınması gerekir. İşçiler tatil günlerinde
çalışmaya zorlanamaz. Çalışılmadan ücrete hak kazanılan bu
günlerde işçi çalıştırılırsa, ücreti bir kat fazla olarak ödenir. Yani bu
günler için işçiye iki yevmiy e ödenir. Tarafların karşılıklı
anlaşmasıyla, daha yüksek ücret ödenmesi de kararlaştırılabilir.
64
İŞÇİNİN EL KİTABI
YARGITAY KARARI
“… Fazla mesai, ulusal bayram, genel tatil ücretleri çalışılan döneme göre o
dönemdeki hak edilen ücret esas alınarak devre devre hesaplanması
gereklidir. Çalışılan süre itibarıyla son ücretten hesaplanmış olması
hatalıdır...” (Yrg. 9 HD., 18.01.2006 T., 2005/17358 E., 2006/392 K.)
Hafta Tatili Nedir?
(4857 sayılı İş Yasası 46. madde)
İşçilere, tatil gününden önceki normal iş günlerinde çalışmış olmaları
koşulu ile yedi günlük bir zaman dilimi içinde kesintisiz en az yirmi
dört saat olarak kullandırılan dinlenmeye “hafta tatili” adı verilir.
Örn eğin; günlük yedi buçuk saat üzerinden haftada altı gün ve
toplam kırk beş saat çalışılan bir işyerindeki işçi, bu çalışmasın ı
tamamlamış olmak koşuluyla, kesintisiz en az yirmi dört saat
dinlenerek hafta tatili yapacaktır.
Hafta tatili pazar günü verilebileceği gibi hafta arasında da
kullandırılabilir. Bu durumda pazar çalışmaları normal haftalık
çalışma günü olarak değerlendirilir. Hafta tatilinin hangi gün olacağı
sözleşme ile de belirlenebilir.
Hafta tatilinde dinlenen işçiye bir çalışma karşılığı olmaksızın ücreti
tam olarak ödenir. Saat ücreti ile tam za manlı olarak çalışa n
işçinin tatil günü ücreti, saat ücretinin yedi buçuk katı
kadardır. Çalışılmayan hafta tatili için işçiye ödenecek ücret
belirlenirken hesap çıplak ücret üzerinden yapılır. Yani hesaba fazla
çalışma ücretleri, primler ve sosyal yardımlar dâhil edilmez. İşçi
eğer hafta tatilinde de çalıştırılırsa, yaygın görüşe göre bu
çalışmanın tamamı fazla çalışma sayılır ve % 50 zamlı ücrete hak
kazanır. Bu durumda işçiye hafta tatili ücreti olan bir
yevmiyenin yanı sıra tatil yapmaksızın çalışm ası nedeniyl e
bir buçuk yevmiy e daha (toplamda iki buçuk yevmiy e)
ödenm elidir.
Parça-başı veya yüzde usulü ile çalışan işçilerin tatil günü ücreti de,
yukarıdaki koşulları sağladıkları takdirde, ödeme döneminde
kazandıkları ücret üzerinden hesaplanacak saat ücretinin yedi buçuk
katı olarak hesaplanmalı ve kendilerine ödenmelidir. Bu ödemenin
65
İŞÇİNİN EL KİTABI
söz konusu tarzda çalışan işçilere uygulamada hemen hiç yapılmadığı
bilinmektedir.
YARGITAY KARARI
“... Vardiyalı işçi sırf Cumartesi-Pazar çalıştırıldığı için hafta tatili
alacağına hak kazanamaz. Vardiyalı işçiler ancak vardiya cetvelinde
belirtilen hafta tatili günlerinde çalıştırıldığında hafta tatili alacağı söz
konusu olur. Davacının böyle bir iddiası olmadığı gibi davacı tanıkları
haftada bir gün çalışmadıklarını söylemişlerdir. 31.10.2005 günlü bilirkişi
raporunda bu dönemde de genelde 5, istisnai olarak haftada 6 gün
çalıştırıldığı yazılıdır. Böyle olunca sadece vardiyasız dönemde çalıştığı
Pazar günleri için hafta tatili çalışma ücreti talep edebilir…” (Yrg. 9.HD.,
12.07.2007 T., 2007/21458 E., 2007/23314 K.)
DİĞER KONULAR
Ö z ürlü, eski hükümlü ve terör mağduru çalıştırma
zorunluluğu nedir?
(4857 sayılı İş Yasası 30. madde)
İşverenler elli veya daha fazla işçi çalıştırdıkları işyerlerinde % 6
oranında özürlü, eski hükümlü ve terör mağduru çalıştırmak
zorundadır. özel sektör işyerlerinde %3 özürlü, kamu işyerinde ise
%4 özürlü ve %2 eski hükümlü çalıştırmak zorundadır. Bu
kadrolarda çalıştırılacak işçiler genellikle Türkiye İş Kurumu
aracılığıyla temin edilmektedir. Bu nedenle belirtilen kadrolarda
çalışmak isteyen kişilerin Türkiye İş Kurumu il müdürlüklerine
başvurmaları gerekir. İşverenlerin özürlü, eski hükümlü ve terör
mağduru çalıştırma zorunluluğuna uymaması idari para cezasını
gerektirir.
İşyerinden maluliyet sebebiyle ayrılan işçilerin başvuruları
halinde tekrar işe alınma zorunluluğ u var mıdır?
Bir işyerinden maluliyet sebebiyle ayrılmak zorunda kalıp da
sonradan maluliyeti ortadan kalkan işçiler, eski işyerlerinde tekrar
işe alınmalarını istedikleri takdirde, işveren bu kişileri eski işleri veya
benzeri işlerde boş yer varsa derhal, yoksa boşalacak ilk işe öncelikli
olarak ve o andaki şartlarla almak zorundadır. Aranan şartlar
bulunduğu halde işveren iş sözleşmesi yapma yükümlülüğünü yerine
66
İŞÇİNİN EL KİTABI
getirmezse, işe alınma isteğinde bulunan eski işçisine altı aylı k
ücreti tutarında bir tazminat ödemek zorundadır.
İş sözleşm esi muvazzaf askerlik görevi nedeniyle
kendiliğinden sona erer mi?
(4857 sayılı İş Yasası 31. madde)
İşçi muvazzaf askerlik hizmeti nedeniyle silâhaltına alınacaksa iş
sözleşmesi kendiliğinden sona ermez. Bu durumda işçi de, işveren de
iş sözleşmesini feshedebilir. Her iki durumda da işçinin kıdem
tazminatının ve diğer alacaklarının ödenmesi gerekir.
Taraflar anlaşarak sözleşmeyi sona erdirmek yerine askıya alabilir
ve askerlik dönüşünde tekrar devam ettirebilirler. Askere giderken
işçiye tazminatları ödenmişse, sözleşme askıya alınmış sayılmaz,
sonlandırılmış sayılır. Sözleşmesi askerlik nedeniyle sona erdirilen
işçi askerlik dönüşünde tekrar işe başlatılmışsa, bu yeni başlamış bir
sözleşme sayılır ve askerlik öncesi süreler işçinin kıdem tazminatı
hesabında dikkate alınmaz. Ancak, işçiye askere gidişinde
tazminatları ödenmemişse, sözleşme askıya alınmış sayılır.
Herhangi bir askeri ve kanunî ödevi nedeniyle işinden ayrılan
işçinin, bu ödevin sona ermesinden başlayarak iki ay içinde işe
başlamak için başvurması durumunda, işveren bu işçiyi öncelikle
işe almak zorundadır. İşveren, işçinin eski işi veya benzer bir iş
boş olduğu ya da boşaldığı halde bu yükümlülüğünü yerine
getirmezse, işçiye üç aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle
yükümlüdür. Sözleşmesi askerlik nedeniyle askıya alınan işçi
askerlik dönüşünde tekrar işe başlatılmışsa kıdem tazminatı
hesabında askerlik öncesindeki çalışma süreleri de dikkate alınır.
Herhangi bir askeri ve kanunî ödevi nedeniyle işinden ayrılan
işçinin, bu ödevin sona ermesinden başlayarak iki ay içinde işe
başlamak için başvurması durumunda, işveren bu işçiyi öncelikle işe
almak zorundadır. İşveren, işçinin eski işi veya benzer bir iş boş
olduğu ya da boşaldığı halde bu yükümlülüğünü yerine getirmezse,
işçiye üç aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlüdür.
67
İŞÇİNİN EL KİTABI
İŞÇİ SAĞLIĞI ve İŞ GÜVENLİĞİ
Ağır ve Tehlikeli İşler
Gece Çalışması ve Vardiyalı Çalışma
Çocuk ve Genç İşçiler
Kadın İşçiler
İş Sağlığı - Güvenliği Kurulu
İşyeri Hekimi
İşçinin İş Görmekten Kaçınma Hakkı
İş Kazaları
Meslek Hastalıkları
AĞIR ve TEHLİKELİ İŞLER
(4857 sayılı İş Yasası 85 - 86. madde)
İş Yasası’na dayalı olarak çıkarılan bir yönetmelikle (Ağır ve
Tehlikeli İşler Yönetmeliği) hangi tür işlerin ağır ve tehlikeli
nitelikte oldukları belirlenmiş ve bu işler için bazı çalışma yasakları
düzenlenmiştir. Buna göre;
•
•
•
14-16 yaş arasındaki işçilerin ağır ve tehlik e l i
işlerde çalıştırılması kesinlikle yasa ktır. (14 yaş
altındaki çocukların ise ne tür iş olursa olsun çalıştırılmaları
yasaktır.) Bu yasağa aykırı hareket eden işverenlere, şikâyet
ya da tespit edilmesi halinde Bölge Çalışma Müdürlüğü
tarafından idari para cezası verilir.
Kadın işçiler ve 16-18 yaş arasındaki genç işçiler ise
sadece belirli ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılabilirler. Bu
grupta yer alan işçilerin hangi ağır ve tehlikeli işlerde
çalışabilecekleri aynı yönetmelikte belirtilmiştir. Bu
işçilerin, yönetmelikte izin verilen işler dışında kalan ağır ve
tehlikeli işlerde çalıştırılmaları yasaktır. Bu kurala uymayan
işverenlere, şikâyet ya da tespit edilmesi halinde Bölge
Çalışma Müdürlüğü tarafından idari para cezası verilir.
Ağır ve tehlikeli işlerde çalışacak işçilerin, bedenen işe uygun
ve dayanaklı olduklarının bir hekim raporu ile tespit edilmesi
zorunludur. İşe giriş raporu alınma mış ya da bu tür bir
işte çalışması hekimce sakıncalı bulunmuş işçin i n
68
İŞÇİNİN EL KİTABI
ağır ve tehlikeli bir işte çalıştırılması yasaktır.
Ayrıca bu tür işlerde çalışan işçilerin işin devamı süresince de
en az yılda bir kez sağlık raporlarının alınması
gerekir. Bu kurallara uymayan işverenler de şikâyet ya da
tespit edilmesi halinde Bölge Çalışma Müdürlüğü tarafından
idari para cezası ile cezalandırılırlar.
•
çalıştığı işle ilgili mesleki eğitim almamış işçiler
Sözü geçen yönetmelikte toplam yüz elli üç adet ağır ve tehlikeli iş
sayılmıştır. Kitabımızın ebatları izin vermediği için bunlara burada
yer veremiyoruz. Ancak vereceğimiz bir kaç örnek hem konunun
önemini hem de işverenlerin bu yasakları ne kadar sık çiğnediğini
göstermeye yetecektir. Örneğ in; her türlü ayakkabı ve terlik
imalatı işleri ağır ve tehlikeli işlerdendir; bu işlerde 18 yaşından
küçük işçiler çalıştırılamaz. Kiremit ve tuğla imalatı da ağır ve
tehlikeli işlerdendir ve 14-16 yaş arasındaki çocuklar çalıştırılamaz.
Her çeşit kaynak (oksijen, elektrik vb.) işleri de bu türdendir ve 18
yaşın altındaki işçilerle kadın işçiler bu işlerde çalıştırılamaz.
Tabakhanelerde ve her çeşit deri fabrika ve imalathanelerindeki
tabaklama, nakil ve depolama işleri de ağır ve tehlikeli iş sayılır;
bunlarda da 18 yaşın altındaki işçilerle kadın işçiler çalıştırılamaz.
Konfeksiyon işlerinde 14-16 yaş arasındaki işçilerin, tekstil
sektöründeki pek çok işte ise 18 yaşından küçük işçilerin
çalıştırılması yasaktır. Ekmekçilikte ve unlu mamulden gıda üretimi
yapılan yerlerde 18 yaşından küçük işçilerin çalıştırılması yasaktır.
Örnek olarak verdiğimiz tüm bu işlerde çalışan bütün işçilerin, 18
yaşından büyük de olsalar, işe giriş raporlarının bulunması ve
periyodik sağlık muayenelerinin yapılması zorunludur.
GECE ÇALIŞMASI ve VARDİYALI ÇALIŞMA
(4857 sayılı İş Yasası 69. madde)
Çalışma yaşamında, en geç saat 20:00'de başlayarak en erken saat
06:00'ya dek ve herhalde en fazla on bir saat süren dönem “gece”
olarak adlandırılır. Bu süre içinde yapılan çalışmaya “gec e
çalışması” denir. İşçiler gece çalışması sırasında en fazla
yedi buçuk saat çalıştırılabilirler. Buna aykırı davranan ve
işçileri gece çalışmasında bu süreden fazla çalıştıran işverene, şikâyet
ya da tespit edilmesi halinde Bölge Çalışma Müdürlüğü tarafından
idari para cezası verilir.
69
İŞÇİNİN EL KİTABI
Sanayi işlerinde on sekiz yaşını doldurmamış çocuk ve genç işçilerin
gece çalıştırılmaları yasaktır. On sekiz yaşını doldurmuş kadın
işçilerin gece postalarında çalıştırılması ise belli koşullara bağlanarak
sınırlanmıştır. Kadın işçiler her ne şekilde olursa olsun gece
postasında yedibuçuk saatten fazla çalıştırılamaz. Bu yasaklara aykırı
hareket eden işverenlere de şikâyet ya da tespit edilmesi halinde
Bölge Çalışma Müdürlüğü tarafından idari para cezası verilir.
Gece çalışması yapacak işçilerin sağlık durumlarının çalışmaya uygun
olduğu, işe alınmadan önce alınacak sağlık raporu ile belirlenmelidir.
Gece çalıştırılan işçiler, en geç iki yılda bir, masrafı işverence
karşılanmak üzere, sağlık kontrolünden geçirilmelidir. İşverenin,
gece çalışmasında sağlığının bozulduğunu belgeleyen işçiye,
mümkünse gündüz postasında durumuna uygun bir iş vermesi gerekir.
Ayrıca, işverenlerin gece çalıştırılacak işçilerin listesi ile sağlık
raporlarının bir örneğini Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne vermeleri
zorunludur.
Gece ve gündüz işletilen ve nöbetleşe işçi postaları (vardiya
sistemi) kullanılan işlerde, bir çalışma haftasında gece çalıştırılan
işçilerin, ondan sonra gelen ikinci çalışma haftasında gündüz
çalıştırılmaları gerekir. Postası (vardiyası) değiştirilecek işçiler
kesintisiz en az on bir saat dinlendirilmeden diğer postada
çalıştırılamaz. Bu hükme aykırı davranan işverene, şikâyet ya da
tespit edilmesi halinde Bölge Çalışma Müdürlüğü tarafından idari
para cezası verilir.
Ç O CUK ve GENÇ İŞÇİLER
(4857 sayılı İş Yasası 71. madde)
On dört (14) yaşını tamamlamış, ancak on beş (15) yaşını
doldurmamış işçilere “çocuk işçi”; on beş yaşını tamamlamış,
ancak on sekiz (18) yaşını doldurmamış işçilere ise “genç işçi”
denir.
O n beş yaşını doldurmayan çocukların çalıştırılması
yasaktır. Ancak, on dört yaşını doldurmuş ve ilköğretimini
tamamlamış olan çocuklar, bedensel, zihinsel ve ahlaki gelişmelerine
70
İŞÇİNİN EL KİTABI
ve eğitime devam edenlerin okullarının devamına engel olmayacak
hafif işlerde çalıştırılabilirler. Ayrıca çocuk ve genç işçilerin
çalıştıkları iş, onların okula gitmelerine, derslerini düzenli bir şekilde
izlemelerine ve mesleki eğitimlerinin devamına engel olmamalıdır.
Çocuk ve genç işçilerin çalıştırılabilecekleri hafif işler ile
çalıştırılmaları yasak olan işler bir yönetmelikte (Çocuk ve Genç
İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik)
düzenlenmiştir. Bu konudaki belli başlı düzenlemelere göz atacak
olursak:
•
•
•
•
•
•
16-18 yaş arası işçiler ağır ve tehlikeli işlerin yalnızca bir
kısmında çalıştırılabilir; 14-16 yaş arasındaki işçilerin bu
işlerde çalıştırılması ise tümüyle yasaktır.
Maden ocakları ile kablo döşemesi, kanalizasyon ve tünel
inşaatı gibi yeraltında veya su altında çalışılacak işlerde on
sekiz yaşını doldurmamış işçilerin çalıştırılmaları yasaktır.
Ayrıca sanayi işlerinde yapılan gece çalışmalarında çocuk ve
genç işçilerin çalıştırılmaları kesinlikle yasaktır.
Gürültü veya vibrasyonun yüksek olduğu işler, aşırı sıcak
veya soğuk ortamda çalışmayı gerektiren işler ve sağlığa
zararlı maddelerle yapılan işlerde çocuk ve genç işçiler
çalıştırılamaz.
Fazla dikkat isteyen ve sürekli ayakta durmayı gerektiren
işlerde, devinim halinde çalışan özellikle delici, yontucu,
kesici, ezici makinelerle yapılan işlerde ve iş kazası riski
taşıyan işlerde çocuk ve genç işçiler çalıştırılamaz.
Çocuk ve genç işçilerin, parça-başı veya prim sistemiyle
ücret ödenen işlerde çalıştırılmaları yasaktır.
Bu yasaklara aykırı hareket eden işverene, şikâyet ya da tespit
edilmesi halinde Bölge Çalışma Müdürlüğü tarafından idari para
cezası verilir.
Temel eğitimini tamamla mış ve okula gitm ey en çocuk
işçilerin çalışma saatleri günde y edi ve haftada otuz beş
saatten fazla ola maz. Genç işçiler ise günde sekiz ve haftada kırk
saatten fazla çalıştırılamaz. Okula devam eden çocukların eğitim
dönemindeki çalışma süreleri, eğitim saatleri dışında olmak üzere, en
fazla günde iki ve haftada on saat olabilir. Okulun kapalı olduğu
71
İŞÇİNİN EL KİTABI
dönemlerde çalışma süreleri çocuk işçilerde haftada otuz beş, genç
işçilerde ise haftada kırk saati aşamaz. İşverenlere, çocuk ve genç
işçileri bu süreleri aşacak şekilde çalıştırmaları halinde idari para
cezası verilir. Ayrıca:
•
•
•
•
•
•
•
Çocuk ve genç işçilerin işe alınmalarından önce sağlık
raporlarının alınması şarttır. Ayrıca bu işçilerin on sekiz
yaşını doldurana kadar her altı ayda bir sağlık raporlarının
alınması da zorunludur.
Çocuk ve genç işçilere, iki saatten fazla dört saatten az süren
işlerde otuz dakika, dört saatten yedi buçuk saate kadar olan
işlerde bir saat olmak üzere ara dinlenmesi verilmesi
zorunludur.
Çocuk ve genç işçilerin hafta tatili izinleri kesintisiz kırk
saatten az olamaz. Ayrıca hafta tatili ücreti bir iş karşılığı
olmaksızın ödenir.
Çocuk ve genç işçilere fazla çalışma yaptırılamaz.
Çocuk ve genç işçiler, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde
çalıştırılamazlar. Ayrıca bugünlere ilişkin ücretler bir iş
karşılığı olmaksızın ödenir.
Çocuk ve genç işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi
yirmi günden az olamaz. Yıllık ücretli iznin kesintisiz
kullandırılması esastır. Ancak, yararına olduğu durumlarda
çocuk ve genç işçinin isteği üzerine en fazla ikiye bölünerek
kullandırılabilir.
Okula ve eğitime devam eden çocuk ve genç işçilere yıllık
ücretli izinleri okulların tatil olduğu, kursa ve diğer eğitim
programlarına devam edilmediği dönemlerde verilir.
KADIN İŞÇİLER
Kadın işçilerin çalıştırılmalarında da sağlık ve güvenlik gerekleri
nedeniyle bazı düzenlemelere gidilmiştir:
•
•
Maden ocakları ile kablo döşemesi, kanalizasyon ve tünel
inşaatı gibi yeraltında veya su altında çalışılacak işlerde her
yaştaki kadın işçilerin çalıştırılması yasaktır.
Ağır ve tehlikeli işlerin bir kısmında kadın işçilerin
çalıştırılmaları yasaktır.
72
İŞÇİNİN EL KİTABI
•
•
On sekiz yaşını doldurmuş kadın işçilerin gece postalarında
çalıştırılması
bir
yönetmelikte
düzenlenerek
sınırlandırılmıştır. Kadın işçiler her ne şekilde olursa olsun
gece postasında yedibuçuk saatten fazla çalıştırılamaz.
Gebe veya çocuk emziren kadın işçilerin bazı işlerde
çalıştırılmaları yasaktır. Kadın işçilerin gebelik ve emzirme
dönemlerinde hangi işlerde ve ne şekilde çalıştırılabilecekleri
yine bir yönetmelikle ayrıca düzenlenmiştir. Gebe veya
çocuk em ziren kadın işçilere fazla çalışma
yaptırıla maz.
Bu yasak ve düzenlemelere aykırı hareket eden işverenlere, şikâyet
ya da tespit edilmesi halinde Bölge Çalışma Müdürlüğü tarafından
idari para cezası verilir.
Gebelik halinde verilmesi g ereken izinler ve süt izni
süreleri ne kadardır?
Kadın işçilerin doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra
sekiz hafta olmak üz ere toplam on altı haftalık sürede
çalıştırılmaları yasaktır. Çoğul gebelik halinde doğumdan önceki
süre sekiz değil on haftadır. Ancak, sağlık durumunun uygun
olduğuna dair doktor raporu alınması ve kadın işçinin de bunu
istemesi halinde, kadın işçi, doğumdan önceki üç haftaya kadar
işyerinde çalışabilir. Bu durumda kadın işçinin çalıştığı süreler, doğum
sonrası sürelere eklenir. Bu süreler işçinin sağlığına ve yapılan işin
özelliğine göre doktor raporu ile artırılabilir. Çalıştırılması yasak
olan izin süresinde kadın işçiyi çalıştırması halinde işverene, şikâyet
ya da tespit edilmesi halinde Bölge Çalışma Müdürlüğü tarafından
idari para cezası verilir.
Yukarıda belirtilen gebelik ve doğum izinlerinde kadın işçinin ücreti
işlemez. Bu sürelerde kadın işçiye SSK tarafından geçici iş
göremezlik ödeneği ödenir.
Tüm hamilelik süresince kadın işçiye düzenli kontrolleri için ücretli
izin verilmesi zorunludur. Yine tüm gebelik süresince kadın işçi,
doktor raporu ile gerekli görüldüğü takdirde daha hafif işlerde
73
İŞÇİNİN EL KİTABI
çalıştırılır. Daha hafif işlerde çalıştırıldığı için kadın işçinin ücretinde
indirim yapılamaz.
Kadın işçi isterse, on altı ya da çoğul gebelik halinde on sekiz
haftalık izninden sonra işverene bildirerek altı aya kadar ücretsiz
izin de kullanabilir. Bu ücretsiz izni isteğine rağmen kadın işçiye
kullandırmayan işverene idari para cezası verilir.
Kadın işçilere bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde
toplam bir buçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin hangi saatlerde ve
kaça bölünerek uygulanacağını işçi kendisi belirler. Bu süreler için
işçinin ücretinden kesinti yapılamaz.
İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ KURULU
İş sağlığı ve güvenliği kurulu nedir?
(4857 sayılı İş Yasası 80. madde)
Sanayiden sayılan, devamlı olarak en az elli işçi çalıştıran ve altı
aydan fazla süreli işlerin yapıldığı işyerlerinde, iş sağlığı ve güvenliği
ile ilgili çalışmalar yapmak üzere oluşturulan kuruldur. Elliden fazla
işçi çalıştıran ve altı aydan fazla süreli işlerin yürütüldüğü sanayi
işyerlerinde bu kurulun oluşturulması zorunludur. Bu kapsama giren
işyerlerinde en az bir tane de iş güvenliği ile görevli mühendis
bulunması gerekmektedir. Bu kurul;
•
•
•
•
•
•
•
İşveren veya bir işveren vekili
İş güvenliği ile görevli mühendis veya teknik eleman
İşyeri hekimi
İnsan kaynakları, personel, sosyal işler veya idari-mali işleri
yürüten bir kişi
Varsa sivil savunma uzmanı
İşyerinde görevli formen, ustabaşı veya ustaların kendi
aralarından seçecekleri bir kişi
İşyeri sendika temsilcisi veya sendika temsilcisi yoksa
işçilerin yarıdan fazlasının katılacağı toplantıda açık oyla
seçilen bir işçi ile sağlık ve güvenlik işçi temsilcisinden
oluşur.
74
İŞÇİNİN EL KİTABI
Kurulun başkanı işveren veya işveren vekili, sekreteri ise iş güvenliği
ile görevli mühendistir. Ustabaşıların temsilcisi ile işçilerin temsilcisi
dışındaki üyeler işverence atanır. Bu kurulun görevi; ayda en az bir
kez toplanarak iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili gerekli eğitim ve
planlamanın yapılması, tedbirlerin değerlendirilmesi, işyerlerinde
uygulanan ve uygulanması gereken tedbirlerin raporlanması gibi
faaliyetlerin yürütülmesidir. Kurul yapılan başvuruları da
değerlendirir. Örneğin; işyerinde iş sağlığı ve güvenliği açısından
kendisinin sağlığını bozacak ve vücut bütünlüğüne zarar verebilecek
yakın, acil ve hayati bir tehlike ile karşı karşıya kalan işçi, bu kurula
başvurarak durumun tespitini ve gerekli tedbirlerin alınmasını
isteyebilir. İşverenler ve işçiler bu kurulca alınmış iş sağlığı ve
güvenliği ile ilgili kararlara uymakla yükümlüdürler.
İşyeri hekimi ha ngi işy erlerinde bulunur? Görevleri
nel erdir?
(4857 sayılı İş Yasası 81. madde)
Devamlı olarak en az elli işçi çalıştırılan işyerlerinde, Sosyal
Sigortalar Kurumu’nca üstlenilmiş olan tedavi hizmetleri dışında
kalan koruyucu sağlık hizmetlerinin verilmesi, iş sağlığı ve güvenliği
önlemlerinin alınması, ilk yardım ve acil tedavi hizmetlerinin
yürütülmesi amacıyla en az bir veya daha fazla işyeri hekimi
istihdam edilmesi ve bir işyeri sağlık biriminin kurulması zorunludur.
İşyeri hekimi çalıştırma zorunluluğu, sanayiden olsun olmasın en az
elli işçi çalıştıran tüm işletmeler için getirilmiştir.
İŞÇİNİN İŞ GÖRMEKTEN KAÇINMA HAKKI
İşi nedeniyle sağlığı ve güvenliği tehlikey e düşen işçinin
hakları nel erdir?
(4857 sayılı İş Yasası 83. madde)
İşçi, işyerinde sağlığını ve güvenliğini tehdit eden yakın, acil ve
hayati bir tehlike ortaya çıkmışsa bu durumu işyerindeki “iş sağlığı
ve güvenliği kurulu”na bildirebilir. Bu kurulun bulunmadığı
işyerlerinde ise başvurusunu işveren veya vekiline yapar. İşçinin
başvurusu üzerine kurul, yoksa da işveren veya vekili durumu
75
İŞÇİNİN EL KİTABI
tutanakla tespit edip kararını aynı gün yazılı olarak işçiye bildirmek
zorundadır.
Eğer işçinin talebi gibi karar verilirse; yani kurul veya işveren ya da
vekili iş sağlığı ve güvenliğini tehlikeye sokan bir durum olduğunu ve
bunun için gerekli önlemlerin alınacağını işçiye bildirirse, işçi,
alınması gereken önlemler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilir.
İşçinin çalışmadığı bu dönemde ücret ve diğer hakları saklıdır. Yani,
bu sürelerde işçinin ücreti ve diğer hakları ödenir. Önlem alınmasına
karar verildiği halde bu karar işveren tarafından uygulanmıyorsa,
işçinin altı iş günü içinde sağlık sebeplerine dayanarak iş sözleşmesini
derhal feshetme yoluna gitmesi ve kıdem tazminatı dahil tüm
alacaklarını işverenden istemesi mümkündür.
İşçinin başvurusu üzerine, önlem alınması gereken bir durum
bulunmadığı bildirilmiş ya da önlem alınmasına karar verilerek
birtakım önlemler alınmış, ancak bu önlemler yetersiz kalmış ise;
işçi Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne başvurmalı ya da mahkemeye
başvurarak durumu tespit ettirmelidir. İşçinin, belirtilen iş bırakma
veya fesih hakkını herhangi bir tespit olmadan kullanmaması doğru
olacaktır. İşçinin, sağlığını ve güvenliğini tehlikeye sokan durum, iş
sağlığı ve güvenliği kurulu, işveren, vekili, Bölge Çalışma Müdürlüğü
ya da mahkeme tarafından tespit edildikten sonra iş bırakma ve
gerekirse fesih haklarını kullanması olası bir hak kaybını
önleyecektir.
Söz konusu tehlikenin birden çok işçiye yönelik olması durumunda
belirtilen başvuruları birlikte yapmaları, iş bırakma ve hatta fesih
haklarını da birlikte kullanmaları uygun olacaktır.
İŞ KAZALARI
•
•
•
•
İşçinin işyerinde bulunduğu sırada,
İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla,
İşveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi
yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
Emzikli kadın işçilerin çocuğuna süt vermek için ayrılan
zamanlarda,
76
İŞÇİNİN EL KİTABI
•
İşverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak
götürülüp getirilmesi sırasında,
gerçekleşen ve işçinin olay sırasında veya sonradan bedence ya da
ruhça zarara uğramasına yol açan olaylara “iş kazası” denir. Bu
zararlar olayın hemen sonrasında görülebileceği gibi olayın üzerinden
belli bir süre geçtikten sonra da ortaya çıkabilir. Bu durumlarda, söz
konusu zararın iş kazası niteliğindeki olaya bağlı olarak geliştiğinin
ispatlanması halinde yine iş kazasına bağlı haklar talep edilebilir.
İş kazası geçiren işçiler sigortasız çalıştırılıyor olsalar bile Sosyal
Sigortalar Kurumu’na başvuru yaparak kurumun iş kazası durumunda
sağladığı hizmetlerden yararlanabilirler.
İşverenlerin, işçilerinin geçirdiği iş kazalarını savcılık, jandarma
veya karakola derhal haber vermeleri zorunludur. Bunun işveren
tarafından yapılmadığı biliniyorsa bildirimin yapılması işçiler
tarafından sağlanmalıdır. Hastaneye gidildiğinde olayın iş kazası
olduğunun özellikle belirtilmesi ve hastane kayıtlarına iş kazası
olarak geçmesi sağlanmalıdır.
İşverenin, gerçekleşen olayı kazadan sonraki iki gün içinde SSK
Bölge Müdürlüğü’ne bildirme zorunluluğu da bulunmaktadır.
İşverenin bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi olasılığına karşı
işçinin veya yakınlarının durumu hemen Bölge Çalışma Müdürlüğü
ve SSK Bölge Müdürlüğü’ne bildirmesi yerinde olacaktır. SSK Bölge
Müdürlüğü ve Bölge Çalışma Müdürlüğü müfettişleri tarafından olay
yerinde inceleme yapılmakta, olayın iş kazası niteliği taşıyıp
taşımadığı ve olaydaki kusur oranları tespit edilmektedir. İnceleme
sırasında mümkünse işçinin olay yerinde olması ve kazayı gören
diğer işçilerin ayrıntılı olarak olayı anlatması sağlanmalıdır.
İş kazası gerçekleştiğinde özel hastaneler yerine öncelikle devlet
hastanelerine (özellikle de eski SSK hastanelerinden birine) gidilmesi
işçi açısından daha uygun olacaktır. Özel hastane tedavi bedellerinin
SSK tarafından ödenmesinde zaman zaman güçlükler çıkmakta ve
işçiler bu nedenle zor durumda kalabilmektedir.
77
İŞÇİNİN EL KİTABI
İş kazası geçiren işçiler tedavi süresince SSK'dan geçici
işgörem e zlik ödeneği alırlar. İşveren bu süre içinde işçiyi işten
çıkaramaz. Ancak yasaya göre işveren, tedavi süresinin ihbar
süresini altı hafta geçmesi durumunda, kıdem tazminatı ve diğer
haklarını ödeyerek işçiyi işten çıkarabilecektir.
İş kazası sonrasında yapılan incelemelerle, meslekte kazanma gücü
kaybının (maluliyetinin) % 10 ve üzerinde olduğunun tespit edilmesi
halinde işçiye sürekli iş göreme zlik ödene ği (maluliy et
aylığı) bağlanır.
İş kazası geçiren işçilerin ve işçinin ölümü halinde yakınlarının
işverene karşı dava açarak uğradıkları zararın karşılanması için
maddi ve manevi tazminat istemeleri de yerinde olacaktır.
MESLEK HASTALIKLARI
“Meslek hastalıkları”, işçilerin çalıştırıldıkları işin niteliğine göre
tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden
uğradıkları geçici veya sürekli hastalık, sakatlık veya ruhsal zarar
görme durumlarıdır. Meslek hastalıkları genellikle uzun yıllar sonra
belirtiler vermeye başlar ve birçok işçi, hastalandığında bunun
işinden kaynaklandığını düşünmez. Bu nedenle, ortaya çıkan
rahatsızlıkla çalışma koşulları arasında bir neden-sonuç ilişkisi
olduğuna dair en ufak bir şüphe bile ihmal edilmemeli ve bunu tespit
edecek kişiler olan doktorlara çalışma koşulları konusunda ayrıntılı
bilgi verilerek yardımcı olunmalıdır.
İş koşullarından kaynaklanmış olabilecek hastalıklar nedeniyle
hastaneye gidildiğinde sadece İstanbul, Ankara ve Zonguldak'ta
bulunan Meslek Hastalıkları Hastaneleri’nden birine sevk
yaptırılarak orada inceleme yapılması istenebileceği gibi doğrudan bu
hastanelere de başvurulabilir. Yapılan incelemeler sonucunda
hastalığın çalışılan iş ya da işlere bağlı olarak geliştiğinin, diğer
deyişle meslek hastalığı olduğunun tespitinin sağlanması önemlidir.
Meslek hastalıklarında da, iş kazalarında olduğu gibi, meslekte
kazanma gücü kaybının (maluliyetinin) % 10 ve üzerinde olması
durumunda işçiye sürekli iş göremezlik ödeneği bağlanır. İşçilerin
yine bu durumda da, uğradıkları zararın karşılanması amacıyla
78
İŞÇİNİN EL KİTABI
işverene karşı maddi ve manevi tazminat istemli dava açmaları
yerinde olacaktır.
79
İŞÇİNİN EL KİTABI
İŞ SÖZLEŞMESİNİN SONA
ERMESİ (FESİH)
Derhal Fesih, Süreli Fesih
İhbar Tazminatı
İş Güvencesi ve İşe İade
Kötüniy et Tazminatı
Ça lışma Şartlarında Esaslı Değişiklik
Toplu İşçi Çıkarma
İşsizlik Sigortası
Kısa Çalışma Ödeneği
Ücretsiz İzin
Kıdem Tazminatı
İbraname
İş sözleşm esinin feshi nedir?
İş sözleşmesinin işçi veya işveren tarafından tek taraflı olarak sona
erdirilmesidir. İş sözleşmesi, derhal fesih ve süreli (bildirimli) fesih
olmak üzere iki yolla feshedilebilir.
Derhal fesih, işçi ya da işverenin, İş Yasası’nda sayılan durumlar
ortaya çıktığında sözleşmeyi derhal sona erdirmesidir. Sözleşmenin
hangi durumlarda derhal sona erdirilebileceği, işçi ve işveren için ayrı
ayrı olmak üzere Yasada sayılmıştır. Bu durumların gerçekleşmesi iş
sözleşmesinin feshi için haklı neden sayılır. Bunlar yasada
sayılanlarla sınırlıdır, yani bunların dışındaki durumlarda tarafların
derhal fesih hakkı bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki sözleşme
belirli süreli de, belirsiz süreli de olsa bu yolla sona erdirilmesi
mümkündür. Belirli süreli sözleşmeler ise ancak derhal fesihle sona
erdirilebilir. Derhal fesih koşulları oluşmamışsa, taraflar sözleşme ile
üstlendikleri yükümlülüklerini sözleşme bitimine dek yerine
getirmek zorundadırlar. Örneğ in; işveren belirli süreli sözleşme ile
çalışan işçiyi derhal fesih nedenleri olmadığı halde işten çıkarırsa,
sözleşme sonuna dek var olan tüm yükümlülüklerini yerine
getirmek, çalıştırsın çalıştırmasın sözleşme bitimine dek ödemeyi
üstlendiği ücretleri ve diğer haklarını ödemek zorundadır.
80
İŞÇİNİN EL KİTABI
Süreli fesih, derhal fesihten farklı olarak sözleşmeyi sona
erdirmek isteyen tarafın bu isteğini karşı tarafa belli bir süre önce
bildirmesi (ihbar etmesi) yoluyla yapılır. Bu, yalnızca belirsiz süreli iş
sözleşmelerinde kullanılabilen bir fesih yoludur. Derhal fesih
koşulları oluşmamışsa, yani ortada yasada sayılan haklı nedenler
yoksa bile işçi ya da işveren, süresi belirsiz olarak kurulmuş olan iş
sözleşmesini yasada belirtilen koşulları yerine getirmek kaydıyla
sona erdirebilirler. Yasa, bu tür fesih için haklı nedenler aramaz.
Ancak aşağıda açıklanacak olan belirli durumlarda bu yolun
kullanılabilmesi için geçerli nedenlerin bulunması zorunluluğunu
getirmiştir. Yani işçi ya da işverenin derhal fesih için yasada sınırlı
olarak sayılan haklı nedenlerinin olması gerekirken, süreli fesih için
bazı durumlarda geçerli nedenlerinin olması yeterli olmakta, bazı
durumlarda ise bu bile gerekmemektedir.
Her iki tür feshin de bütün işçiler tarafından tüm ayrıntılarıyla
bilinmesi gerekli ve önemlidir. Hangi durumlarda iş sözleşmesini
devam ettirmek zorunda olmadıklarını ve tüm haklarını alacak
şekilde sona erdirebileceklerini bilmek, çalışmanın olanaksızlaştığı
durumlarda derhal fesih hakkını gerektiği şekilde kullanmalarını
sağlayacak ve olası hak kayıplarını önleyecektir. Uygulamada pek
çok işçi ağır çalışma koşullarına ya da kötüniyetli muamelelere
maruz kaldıklarında, işi terk edip haklarını geride bırakmaktadır.
Oysa bu durumların pek çoğunda işçilerin işi bırakıp gitmek yerine
aslında sözleşmeyi derhal feshedebilmelerine olanak sağlayacak haklı
nedenleri zaten bulunmaktadır ve bu yolu kullanmış olsalar kıdem
tazminatı gibi haklarını alabileceklerdir.
Çalışma çoğu zaman da işverenler tarafından yasanın aradığı haklı ya
da geçerli nedenler olmadığı halde sanki varmış gibi bu iki tür
fesihten biri kullanılarak sona erdirilmektedir. Feshin haksızlığı ya
da geçersizliğinin söz konusu olduğu durumlarda da işçilerin yasal
yollara başvurmaları, işe iadeden ihbar ve kıdem tazminatları ile
diğer alacaklarına dek tüm haklarını talep etmeleri mümkündür.
Fesih ile ilgili yasal düzenlemeleri bilmeleri, işçiler için sözleşmenin
haksız ya da geçersiz olarak sona erdirilmesinin önlenmesi,
önlenemediği durumlarda ise hem başvurulacak yasal yolların
bilinmesi hem de davalarının ispatının kolaylaşması için gereklidir.
81
İŞÇİNİN EL KİTABI
DERHAL FESİH (HAKLI NEDENLE FESİH)
Sözleşme bu yolla derhal, karşı tarafa herhangi bir süre vermeksizin
feshedilir. Derhal fesih yolu belirli ya da belirsiz süreli tüm
sözleşmelerde kullanılabilir. İşçi ve işverene derhal fesih hakkı veren
nedenler İş Yasası’nın 24. ve 25. maddelerinde işçiler ve işverenler
için ayrı ayrı düzenlenmiştir.
A) İşçiy e derhal fesih hakkı veren nedenler nel erdir?
(4857 sayılı İş Yasası 24. madde)
İşçinin sözleşmeyi haklı nedenle, derhal feshedebilmesi için İş
Yasası’nda sayılan durumlardan en az birinin ortaya çıkması gerekir.
İşçiye derhal fesih hakkı veren nedenler Yasanın 24. maddesinde üç
başlık altında yer alır. Buna göre işçi;
1. Sağlık sebepleri
2. Ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan haller ve
benzerleri
3. Zorlayıcı sebepler nedeniyle sözleşmeyi haklı olarak ve
derhal feshedebilir.
İşçi bu maddede sayılan nedenlerden biriyle iş akdini kendisi
feshederse ihbar tazminatını alamaz. Ancak kıdem tazminatı da
dâhil olmak üzere doğacak diğer alacaklarını alabilir. Bu başlıkları
ayrı ayrı inceleyelim.
1- İşçiy e derhal fesih hakkı veren sağlık sebepleri
nel erdir?
(4857 sayılı İş Yasası 24/1. madde)
a) İş sözleşmesinin konusu olan işin yapılması, işin niteliğinden
doğan bir nedenle işçinin sağlığı veya yaşamı için tehlikeli olursa,
işçi bu haklı nedene dayanarak sözleşmeyi derhal feshedebilir.
Örn eğin; işçinin çalıştığı iş, onun bir hastalığa yakalanmasına,
sakatlığa uğramasına yol açmış ya da açabilecekse veya hayatını
tehlikeye sokuyorsa, işçi sözleşmeyi derhal feshedebilir. İşçinin
yaptığı işin sağlık durumuna uygun olmadığı (örneğin mal yükleme
82
İŞÇİNİN EL KİTABI
işinin sağlığına zararlı olduğu) raporla saptanmışsa ve buna rağmen
işveren kendisini bu işte çalışmaya zorluyorsa fesih hakkını
kullanabilecek, sağlığına uygun yeni bir işe (örneğin puantaj işine)
verilmesi halinde ise artık bu hakkını kullanamayacaktır. (İşçinin
sağlığını tehlikeye sokan durumlar ortaya çıktığındaki hakları için
ayrıca “İşçi sağlığı ve iş güvenliği” bölü müne bakınız.)
b) İşçinin sürekli olarak yakından ve doğrudan buluşup görüştüğü
işveren yahut başka bir işçi bulaşıcı veya işçinin işi ile bağdaşmayan
bir hastalığa tutulursa, işçi sözleşmeyi bu haklı nedene dayanarak
derhal feshedebilir. Örneğin; işverenin veya işyerinde çalışan başka
bir işçinin verem, bazı deri hastalıkları gibi önemli ve bulaşıcı bir
hastalığa
tutulması
durumunda
işçi
sözleşmeyi
derhal
feshedebilecektir.
2- İşçiy e derhal fesih hakkı veren ahla k ve iyiniy et
kurallarına uymayan haller
nel erdir? (4857 sayılı İş Yasası 24/2. madde)
a) İşveren, iş sözleşmesi yapıldığı sırada, sözleşmenin esaslı
noktalarından biri hakkında yanlış vasıflar veya şartlar göstererek
ya da gerçeğe uygun olmayan bilgiler vererek işçiyi yanıltırsa, işçi
sözleşmeyi bu haklı nedenle derhal feshedebilir. Örneğ in; işveren
işe girişte ücret veya yapılacak iş konusunda yanlış bilgiler vererek
işçiyi yanıltmış ve iş sözleşmesi bu sayede kurulmuşsa, işçi
sözleşmeyi derhal feshedebilecektir.
b) İşveren işçinin veya ailesi üyelerinden birinin şeref ve namusuna
dokunacak şekilde sözler söyler, davranışlarda bulunur veya işçiye
cinsel tacizde bulunursa, işçi sözleşmeyi bu haklı nedene dayanarak
derhal feshedebilir. Örneğ in; işverenin işçiye küfretmesi, sövmesi,
hakaret etmesi, dövmesi, cinsel taciz niteliğinde uygunsuz
davranışlarda bulunması, işçiyi rencide etmek amacıyla nitelikli bir
işçiyi niteliksiz bir işe vermesi gibi durumlarda, işçi sözleşmeyi derhal
feshedebilecektir. Bu tür davranışların işçinin ailesine, yakın
akrabalarına karşı yapılması durumunda da işçinin fesih hakkı vardır.
Bu davranışların işçinin yüzüne karşı ya da arkasından yapılmış
olmasının da önemi yoktur. İşçinin manevi değerlerinin
83
İŞÇİNİN EL KİTABI
zedelenmesine yol açacak bu tür davranışlar işçinin derhal fesih
hakkını doğurur.
c) İşveren işçiye veya ailesi üyelerinden birine karşı sataşmada
bulunur veya gözdağı verir (örneğin sözlü veya fiili bir davranışla
işçiyi tehdit etmesi); kanuna karşı davranışa özendirir, kışkırtır,
sürükler (örneğin, işçiden yalancı şahitlik etmesini veya usulsüz,
sahte belge düzenlemesini istemesi); hapsi gerektiren bir suç işler
(örneğin, işçiyi ya da ailesi üyelerinden birini yaralaması); ya da
hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ağır suçlama ve ithamlarda
bulunur (örneğin, işçiyi hırsızlıkla veya yankesicilikle veya diğer
yüz kızartıcı bir davranışla suçlaması) ise işçi, iş sözleşmesini bu
haklı nedenlerden birine dayanarak derhal feshedebilir.
d) İşçi, diğer bir işçi veya başka kişiler tarafından işyerinde cinsel
tacize uğrar ve durumu işverene bildirmesine rağmen gerekli
önlemler alınmazsa, sözleşmeyi bu haklı nedene dayanarak derhal
feshedebilir. Örneğin; ustabaşı ya da işverenin bir arkadaşı işçiye
tacizde bulunuyor ve işveren bunu önlemek için hiç bir önlem
almıyorsa, sözleşmeyi derhal feshedebilecektir.
e) İşverenin işçinin ücretini ödememesi, eksik ödemesi veya eksik
hesap etmesi gibi davranışları, asli borcu olan ücret ödeme borcuna
aykırılık oluşturur. Ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına
uygun olarak hesap edilmeyen veya ödenmeyen işçi, iş sözleşmesini
bu haklı nedene dayalı olarak derhal feshedebilir. Örneğin; asgari
ücretin altında bir ücretle çalıştırılması ya da asgari ücret farklarının
ödenmemesi durumlarında işçi, iş akdini feshedebilecektir. Ücretin
tamamen değil de kısmen ödenmesi veya ücretin düşürülmesi
durumlarında da işçi sözleşmeyi derhal feshedebilecektir. Ücretin
ödenmemesi dışında doğru hesap edilmemesi de derhal fesih için
haklı bir nedendir. Örneğin; işçinin aylık ücreti ücret bordrosunda
gerçekte olduğundan daha az gösteriliyorsa, bu durum da işçi
açısından derhal fesih için haklı bir neden oluşturur. İşçinin
çalışmasının SSK'ya bildirilmemesi ve sigorta primlerinin
yatırılmaması durumlarında da fesih hakkı mevcuttur.
f) Parça başına veya iş tutarı üzerinden ücret ödendiği durumlarda,
işveren işçiye yapabileceğinden daha az iş veriyorsa, aradaki farkın
84
İŞÇİNİN EL KİTABI
zaman esasına göre karşılanması gerekir. Aksi durum işverenin iş ve
malzeme sağlama borcuna aykırılık oluşturur. Ücret farkının
karşılanmaması durumunda işçi sözleşmeyi bu haklı nedene
dayanarak derhal feshedebilir. İşverenin normal durumdaki çalışma
şartlarını uygulamaması da işçiye sözleşmeyi haklı nedene dayanarak
derhal fesih hakkı verir.
YARGITAY KARARI
“… Davacı işçinin, kıdem tazminatı, manevi tazminat, fazla mesai, son üç
yılın ücreti ile fazla mesai alacağının ödetilmesine karar verilmesini talep
ettiği davada, davacı tanıklarının işverenle iş sözleşmesi kapsamında
çalışmaları ve yakınlık durumları dikkate alındığında, davacının iş
sözleşmesinin, davalı işveren tarafından hakaret edilmesi nedeniyle davacı
tarafından feshedildiği, uzun süredir davalı işverene ait işyerinde çalışan
işçinin fazla mesai ücretinin ödenmediği anlaşıldığından, iş sözleşmesinin
davacı tarafından haklı olarak feshedildiği sonucuna varılarak kıdem
tazminatına hükmedilmesi gerekir...”
(Yrg. 9 HD., 18.12.2006 T., 2006/14744 E., 2006/33220 K.)
YARGITAY KARARI
“… Sigorta primleri eksik ödenmiş olan ve işverenden iki aylık ücret alacağı
bulunan işçinin işyerini terk etmesi, hizmet akdinin işçi tarafından eylemli
biçimde haklı olarak feshedildiği anlamındadır. Bu nedenle işçi lehine kıdem
tazminatına hükmedilmelidir…”
(Yrg. 9 HD., 08.11.2006 T., 2006/8689 E., 2006/29518 K.)
YARGITAY KARARI
“… Davacı, davalı işyerinde 7 yıldan fazla garson olarak çalışmıştır.
Davacı, 11.08.2004 tarihinde etrafı toparlarken kırılan bir bardak
sonucunda hakarete maruz kaldığı gibi, İş Kanunu hükümlerine aykırı olarak
fazla mesai yaptırıldığını, 12.08.2004 tarihli ihtarnameyle iş sözleşmesini İş
Kanunu'nun 24/2-b maddesi uyarınca feshettiğini bildirmiştir. Davalı işveren
ise, 16.08.2004 tarihli ihtarnamede, davacının 11.08.2004 tarihinden
itibaren işe gelmemesi nedeniyle 4857 sayılı Yasa'nın 25/2-g maddesi
uyarınca iş sözleşmesini feshettiğini ihtaren bildirmiştir. Davacı tanığı
işyerinde çalışan Yaşar, davacının işi kendisinin bıraktığını, küfür ve hakaret
olup olmadığını duymadığını, işyerinde çalışma saatlerinin farklılık
gösterdiğini ifade etmiştir. Davalının oğlu Mehmet de babasının davacıya
küfür etmediğini, yine davacı tanığı Halit, gece 24.00 sularında işyerinden
ayrıldığını, davacının çalıştığını, küfür ve hakaret olayını kendisi işten
ayrıldığı için duymadığını yeminsiz olarak ifade etmişlerdir. Davacı
tanıkların işverenle iş sözleşmesi kapsamında çalışmaları ve yakınlık
85
İŞÇİNİN EL KİTABI
durumları birlikte değerlendirildiğinde, davacının iş sözleşmesinin davalı
tarafça hakaret edilmesi nedeniyle davacı tarafından feshedildiği
anlaşılmaktadır. Kaldı ki, işyerinde uzun süre çalışan ve fazla mesai
ücretleri ödenmeyen davacının iş sözleşmesini feshi haklı olup, kıdem
tazminatının hüküm altına alınması gerekirken, mahkemece yazılı şekilde
reddi hatalıdır…” (Yrg. 9.HD., 18.12.2006 T., 2006/14744 E., 2006/33220
K.)
3- İşçiy e derhal fesih hakkı veren zorlayıcı sebepler
nel erdir?
(4857 sayılı İş Yasası 24/3. madde)
Çalıştığı işyerinde bir haftadan fazla süre ile işin durmasını
gerektirecek zorlayıcı sebepler ortaya çıkarsa işçi, sözleşmeyi bu
haklı nedene dayanarak derhal feshedebilir. Zorlayıcı sebebe örnek
olarak; deprem, sel, yangın, işyerine devletin el koyması gibi
beklenmeyen ve işin sürdürülmesinde kesin bir imkânsızlık doğuran
olaylar verilebilir. Örneğin; işçi, çalıştığı işyerinde genel bir
hammadde yokluğu nedeniyle zorunlu olarak iş durmuş ve bu süre bir
haftayı geçmişse, sözleşmeyi derhal feshedebilecektir.
Bu hakkın kullanılabilmesi için zorlayıcı sebeple çalışamamanın bir
haftayı geçmesi gerekir. İşçi bir hafta geçtikten sonra zorlayıcı
sebep nedeniyle işin durması durumunun sürmesi sırasında sözleşmeyi
feshedebilir. Bu hakkını kullanmadan önce zorlayıcı sebep ortadan
kalkmış ve çalışma başlamışsa işçi artık sözleşmeyi bu nedenle
feshedemez. İş sözleşmesi feshedilmemişse, zorlayıcı sebeple işin
durduğu süre boyunca askıda kalır. Bu bekleme süresinde işçiye, bir
haftaya kadar yarım ücret verilmesi gerekir.
İşçi derhal fesih hakkını kullanırke n nel ere dikkat
etmelidir?
(4857 sayılı İş Yasası 26. madde)
Bazı hakların kullanılabilmesi ancak bazı şartlara uyulması ile
mümkündür. Aksi takdirde haklı olunsa bile, bu hakkın
kullanılabilmesine bağlı olan alacaklar alınamayacaktır. İşçinin ahlak
ve iyiniyet kurallarına uymayan hallere dayanarak sözleşmeyi
feshedebilmesi için bu tür davranışları öğrendiği tarihten itibaren altı
işg ünü içerisinde bu hakkını kullanması gerekir. Belirtilen süre
86
İŞÇİNİN EL KİTABI
içinde fesih hakkını kullanmadığı takdirde, hakkını yitirir. İşçinin
altı günlük süreyi geçirdikten sonra sözleşmeyi feshetmesi halinde,
fesih geçersiz sayılacak, işçi derhal fesih hakkını kullandığı
durumlarda alabileceği haklarını; örneğin kıdem tazminatı hakkını
yitirecektir.
Örn eğin; işverenin işçiye küfür etmesi veya sarkıntılıkta bulunması
gibi bir olayın haftanın altı günü çalışılan bir işyerinde 01.02.2005
Salı günü yaşandığını düşünelim. İşçinin sözleşmeyi en geç altı işgünü
içinde bu haklı nedene dayanarak derhal feshetme hakkı vardır.
İşgünü olmayan günler bu süreden sayılmayacak ve hesaplama,
işyerinde çalışılan günlere göre yapılacaktır. Buna göre; pazar günü
işgünü olmadığı için sayılmayacağından fesih hakkı en geç,
07.02.2005 Pazartesi günü değil, 08.02.2005 Salı günü kullanılabilir.
İşçinin derhal fesih için haklı nedeni öğrenmesi, olayın
yaşanmasından bir süre sonra da olabilir. Örneğ in; işveren
01.02.2005 tarihinde işçinin arkasından onur kırıcı ithamlarda
bulunmuş ve işçi bu olayı ancak 02.05.2005 tarihinde öğrenmişse,
altı işgünü olan fesih hakkını kullanma süresi öğrenme tarihi olan
02.05.2005'ten itibaren işlemeye başlayacaktır. Ancak sonradan
öğrenme durumlarının bir sınırı vardır. Derhal fesih için haklı neden
oluşturan olayın gerçekleşmesinin üzerinden bir yıl geçti ise fesih
hakkı artık kullanılamaz. Örnekteki işçi, olayı üç ay sonra öğrendiği
için öğrenme tarihinden itibaren altı iş günü içinde bu hakkını
kullanabilmektedir. Ancak olayı örneğin 01.03.2006 tarihinde, yani
üzerinden bir yıldan fazla zaman geçtikten sonra öğrenmişse artık bu
hakkı kullanamayacaktır.
Fesih hakkının altı işgünü içinde kullanılması gereken durumlarda, bu
sürenin geçip geçmediğine ilişkin ileride çıkacak tartışmalar ve fesih
nedeni olan olayın ispatlanmasında yaşanabilecek zorluklar
düşünüldüğünde işçinin, iş sözleşmesini duruma uygun bir yazılı yolu
kullanarak feshetmesi uygun olacaktır. Derhal fesih nedeni oluşturan
durumlarda işverenler bu yola başvuran işçilerin haklarını genellikle
ödememekte ve zaten ödenmemiş olan alacaklar nedeniyle bir
başvuru gerekliliği doğmaktadır. Bu nedenle, derhal fesih hakkını
kullanan işçi, vakit geçirmeksizin aşağıdaki yollardan en az birine
başvurmalıdır:
87
İŞÇİNİN EL KİTABI
•
•
•
Sözleşmeyi feshettiğini ve haklarının ödenmesi gerektiğini
bildiren bir ihtarnameyi noter kanalıyla gönderebilir,
Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne başvurarak şikâyette bulunabilir
ve haklarının ödenmesini isteyebilir,
İşveren hakkında yasal yollara (dava ya da icra takibi)
başvurabilir.
B) İşverene derhal fesih ha kkı veren nedenler nel erdir?
(4857 sayılı İş Yasası 25. madde)
İşverene derhal fesih hakkı veren nedenler İş Yasası’nın 25.
maddesinde dört ana başlık altında düzenlenmiştir. Buna göre
işveren;
1.
Sağlık sebepleri
2.
Ahlâk ve iyiniyet kurallarına uymayan haller ve
benzerleri
3.
Zorlayıcı sebepler ve
4.
İşçinin gözaltına alınması veya tutuklanması halinde
belli sürenin geçmesiyle iş sözleşmesini bu haklı nedenlere dayanarak
derhal feshedebilir.
Sözleşmesi belirtilen maddeye dayanarak feshedilen işçi ihbar
tazminatına hak kazanamaz. Ayrıca işverenin, işçinin sözleşmesini
bu maddede yer alan ahlâk ve iyiniyet kurallarına aykırı davranışları
nedeniyle feshetmesi durumunda işçi kıdem tazminatına da hak
kazanamaz. Ancak sözleşmesi bu maddede sayılan diğer durumlara
(sağlık sebepleri, zorlayıcı sebepler, gözaltı ya da tutuklanma)
dayanılarak feshedilen işçinin kıdem tazminatı hakkı vardır. Ayrıca
sözleşmesi hangi nedenle feshedilmiş olursa olsun, çalışması sırasında
doğmuş olan ücret, fazla çalışma ücreti, yılık izin ücreti gibi
alacakları işçiye ödenmek zorundadır. Şimdi bu başlıkları ayrı ayrı
inceleyelim:
88
İŞÇİNİN EL KİTABI
1-
İşverene derhal fesih hakkı veren sağlık sebepleri
nel erdir?
(4857 sayılı İş Yasası 25/1. madde)
a) Kendi kastından veya derli toplu olmayan yaşayışından yahut
içkiye düşkünlüğünden doğacak bir hastalığa veya sakatlığa uğraması
halinde; bu sebeple doğacak devamsızlığın ardı ardına üç iş günü veya
bir ayda beş iş gününden fazla sürmesi halinde; işveren işçinin
sözleşmesini bu haklı nedene dayanarak derhal feshedebilir.
Bunun dışındaki hastalıklardan ya da kazalardan kaynaklanan
devamsızlık durumlarında ise işveren, işçinin sözleşmesini ancak
devamsızlığı bildirim sürelerini altı hafta aştıktan sonra feshedebilir
(Bildirim süreleri için bu bölümde yer alan “Süreli fesih” başlığına
bakınız). Örneğ in; işçinin beş yıldır çalıştığı işine hastalık, kaza
gibi durumlardan biri nedeniyle devam edemediğini düşünelim. Bu işçi
için bildirim süresi, sekiz haftadır. İşveren işçinin sözleşmesini ancak
sekiz haftalık süreyi altı hafta aştıktan sonra, yani 8 + 6 = 14 hafta
sonunda ve işçi halen işine devam edemiyorsa feshedebilecektir.
İşçilerin yukarıda belirtilen kaza, hastalık hallerinde geçen sürelerde
iş sözleşmeleri askıdadır. Bu sürelerin bitiminde işçi işe başlayacaktır.
İşveren, yukarıda belirtilen sağlık sebeplerine dayanarak sözleşmeyi
feshettiğinde, işçi kıdem tazminatına hak kazanır.
İşverenin belirtilen süreler geçmeden sözleşmeyi feshetmesi
durumlarında, fesih haksız sayılır. Bu durumda işçi, koşulları varsa işe
iadesini isteyebilir ya da kıdem tazminatı ile diğer ücret alacaklarının
yanı sıra ihbar tazminatına da hak kazanır.
b) İşçinin tutulduğu hastalığın tedavi edilemeyecek nitelikte
olduğunun ve işyerinde çalışmasında sakınca bulunduğunun Sağlık
Kurulunca saptanması durumunda, işveren sözleşmeyi bu haklı
nedene dayanarak derhal feshedebilir.
YARGITAY KARARI
“… Davacı, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek
feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. İş sözleşmesi
feshedilen davacı ile ilgili istirahat raporlan getirtilmeli, ihbar öneline
ilaveten 6 haftalık bekleme süresinin dolup dolmadığı anılan maddeler
89
İŞÇİNİN EL KİTABI
kapsamında araştırılmalı, aralıksız istirahat süresi, belirtilen bekleme süresi
kadar devam ediyor ise, iş sözleşmesinin 4857 sayılı iş Kanunu'nun 25/1.b
maddesi kapsamında feshedildiği kabul edilmeli, aksi halde ise sık sık
aralıklı rapor alıp almadığı üzerinde durularak iş sözleşmesinin geçerli
nedene dayanıp dayanmadığı araştırılmalı ve sonucuna göre karar
verilmelidir…” (Yrg. 9 HD., 05.03.2007 T., 2006/34941 E., 2007/5748 K.)
2-
İşverene derhal fesih hakkı veren ahlâk ve iyiniy et
kurallarına uymaya n haller nel erdir? (4857 sayılı İş
Yasası 25/2. madde)
a) İşçinin, iş sözleşmesi yapıldığı sırada, sözleşmenin esaslı
noktalarından biri için gerekli şartlar veya özellikler kendisinde
bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek veya
gerçeğe uygun olmayan bilgiler vererek işvereni yanıltması halinde
işveren sözleşmeyi bu haklı nedenle derhal feshedebilir. Örneğ in;
işçinin işe girerken ehliyeti, diploması veya yabancı dili olmadığı
halde bu özelliklerin kendisinde olduğunu söyleyerek işvereni
yanıltması durumunda, işveren durumu öğrendikten sonra altı iş günü
içinde işçiyi derhal işten çıkarabilir. Fesih hakkının doğması için
işverenin yanıltıldığı konunun sözleşme açısından esaslı bir konu
olması gerekir. Verilen örnekteki ehliyet, diploma ya da yabancı dil
sözleşmenin kurulması, işin yapılması için gerçekten gerekli
olmalıdır. Yoksa işe girişlerde doldurulan formlarda yer alan ve
yapılacak iş açısından bir önem taşımayan bazı soruların hata,
unutkanlık, yanlış anlama gibi nedenlerle yanlış yanıtlanması
işverene bu hakkı vermez.
b) İşçinin, işverenin ya da aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna
dokunacak sözler sarf etmesi veya davranışlarda bulunması, örneğin
işçinin belirtilen kişilerden birine küfür etmesi durumunda işveren
sözleşmeyi bu haklı nedenle derhal feshedebilecektir. Yine işçinin,
işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve
suçlamalarda bulunması; örneğin asılsız olarak işvereni
dolandırıcılıkla suçlaması, bunu gazetelere beyan etmesi, resmi
makamlara şikâyetlerde bulunması veya gerçek olmadığı halde
işyerinde karşı cinsle uygunsuz ilişkilerde bulunduğunu söylemesi gibi
durumlarda işveren sözleşmeyi bu haklı nedene dayanarak derhal
feshedebilecektir.
90
İŞÇİNİN EL KİTABI
Ancak işçinin işvereni şikâyet etmesi, haklı olduğu bir konuya ilişkin
ise bu durumda işverenin fesih hakkı bulunmaz. Örneğ in;
ödenmeyen işçilik alacakları ile ilgili olarak Bölge Çalışma
Müdürlüğü’ne, sigortasız çalıştırıldığı için SSK'ya başvurması gibi
durumlarda işverenin sözleşmeyi fesih hakkı yoktur. Tersine,
işveren bu nedenlerle iş sözleşmesini feshederse fesih işlemi
haksızdır. Bu durumda işçi, iş güvencesi kapsamında ise işe iadesini
isteyebilir, iş güvencesi kapsamı dışında ise bütün haklarının yanı sıra
kötüniyet tazminatı da talep edebilir.
c) İşçinin bir başka işçiye cinsel tacizde bulunması durumunda işveren
sözleşmeyi bu haklı nedene dayanarak derhal feshedebilir.
d) İşçinin, işverene veya onun ailesi üyelerinden birine ya da
işverenin bir başka işçisine sataşması durumunda işveren sözleşmeyi
bu haklı nedene dayanarak derhal feshedebilir. Sataşma sözle veya
hareketle olabilir.
İşçinin alkol ve uyuşturucu madde kullanma yasağına aykırı
davranması; yani işyerine sarhoş veya uyuşturucu madde alarak
gelmesi veya işyerinde alkollü içki ya da uyuşturucu madde
kullanması
durumlarında
da
işveren
sözleşmeyi
derhal
feshedebilecektir. Ancak işyerinde gazino, lokal gibi yerler
bulunuyor ve buralarda belli saatlerde alkollü içki tüketilebilmesine
işverence izin veriliyorsa, işçi içki üretilen yerde çalışıyor ve işinin
gereği olarak bu içkileri denetlemekle görevliyse veya işinin gereği
olarak müşterilerle içki içmek zorunda kalıyorsa, bu işyerleri ve
işçiler için söz konusu yasak uygulanmaz. Bu durumda işverenin
derhal fesih hakkı da bulunmaz.
e) İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak,
işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa
uymayan davranışlarda bulunması durumlarında işveren sözleşmeyi
bu haklı nedene dayanarak derhal feshedebilir. Örneğ in; işçinin
işyerine ait parayı zimmetinde bulundurup isteğe rağmen vermemesi,
görevini yaptığı sırada uyuması, puantaj cetvelinde çalışma gün ve
saatlerini fazla göstererek fazla mesai ücreti alması, sahte mesai
kartları basarak çalışmamış işçileri çalışmış gibi göstermesi, işyerine
91
İŞÇİNİN EL KİTABI
ait parçayı gizlice dışarı çıkarırken yakalanması, işyerine ait
malzemeleri işverenden gizli satan bir başka işçiye yardım etmesi
gibi davranışlar halinde, işveren sözleşmeyi derhal ve tazminatsız
olarak sona erdirebilir.
f) İşçinin, işyerinde yedi günden fazla hapisle cezalandırılan ve
cezası ertelenmeyen bir suç işlemiş olması durumunda işveren
sözleşmeyi bu haklı nedenle derhal feshedebilir. Sözleşmesinin
feshedilebilmesi için işçinin belirtilen suçu işyerinde işlemiş olması
gerekir. (İşyerinin nereleri kapsadığı konusunda “TANIMLAR”
bölü münde yer alan “İşyeri” başlığına bakınız.) İşveren sözleşmeyi
işyeri dışında işlenen bir suçtan dolayı bu nedene dayanarak
feshedemez. Ayrıca işçinin suç nedeniyle yedi günden fazla hapis
cezasıyla cezalandırılmış olması gerekir. Yargılama devam ederken;
yani ortada henüz verilmiş bir hapis cezası yokken, bu sebeple
sözleşme feshedilemez. Yargılama bittiğinde işlenen suça para cezası
verilmiş ise veya hapis cezası verilmiş olsa bile ceza ertelenmişse,
işverenin artık bu sebeple sözleşmeyi feshetme hakkı bulunmaz.
g) İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe
dayanmaksızın,
•
•
•
Ardı ardına iki iş günü veya
Bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş
günü ya da
Bir ayda üç iş günü
işine devam etmemesi durumunda işveren sözleşmeyi bu haklı
nedene dayanarak derhal feshedebilir.
Burada belirtilen “işgünü”, işçi bakımından çalışılması gereken gün
anlamındadır. İşyerinde pazar günü de çalışılıyorsa bu gün de işgünü
sayılacaktır. “Bir ay içinde” ibaresi ile de takvim ayları
kastedilmemektedir.
Örneğin; işçi
16.03.2005
tarihinde
işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebi olmaksızın işe
gelmemişse, “bir aylık” sürenin başlangıcı bu tarihtir. 16.03.2005 16.04.2005 tarihleri arasında iki gün daha ve böylece toplam üç iş
günü mazeretsiz olarak işe gelmezse, sözleşmesi işverence bu haklı
nedene dayanarak derhal feshedilebilir.
92
İŞÇİNİN EL KİTABI
İşçi işverenden, işveren vekilinden veya izin vermeye yetkili diğer
bir kişiden izin almışsa sözleşme feshedilemez. İşveren, izin vermek
zorunda olduğu durumlarda bundan kaçınıyorsa, işçinin devamsızlığı
haklı fesih sebebi sayılmaz. Örneğin; işçinin viziteye çıkmak
istemesi veya mahkemeye tanık olarak çağrılması gibi durumlarda
işveren izin vermekten kaçınıyorsa, bu durumda işçinin devamsızlığı
işveren için haklı fesih sebebi sayılmaz.
İşçi izin almamış olsa bile devamsızlığı haklı nedene dayanıyorsa;
örneğin, hastalanan eşinin veya çocuğunun bakım ve tedavisi ile
uğraşmışsa veya kaza geçirmişse veya kendisi hastalanmış ve rapor
almışsa, işverenin sözleşmeyi derhal fesih hakkı yoktur. Böyle
durumlarda işveren iyiniyet kuralları çerçevesinde devamsızlığın
sebeplerini araştırmak durumundadır.
h) Yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde
yapmamakta ısrar eden işçinin sözleşmesi işveren tarafından bu
haklı nedene dayanarak derhal feshedilebilir.
İşverenin bu hakkı kullanabilmesi, yapılmasını istediği işin işçinin
görev ve sorumluluğundaki bir iş olmasına bağlıdır. Eğer yapılması
istenilen iş, işçinin görev ve sorumluluğundaki bir iş değilse, işveren
tarafından uyarılmış olsa bile, işi yapmadığı gerekçesiyle sözleşmesi
feshedilemez. Örneğ in; makinede çalışan bir işçinin görevleri
arasında o makinenin işler durumda kalması amacıyla temiz
tutulması ve bakımının yapılması bulunabilir. Kendisine hatırlatıldığı
halde bunu ısrarla yapmayan işçinin sözleşmesi işverence
feshedilebilir. Ancak işçiden bunu aşan bir temizlik, örneği n
işyerinin genel temizliğini yapması ya da işiyle hiç ilgisi bulunmayan
başka bir şey, örneğin fabrika bahçesindeki çimleri sulaması
istenemez. İşçi, ödevi olmayan bu istekleri yerine getirmek zorunda
değildir ve işverenin de buna dayanarak iş sözleşmesini feshetme
hakkı yoktur. İşçinin ödevleri dürüstlük ve iyiniyet kuralları gereği
bazı olağanüstü koşullarda genişler. Örneğ in; işyerindeki bir yangın
veya kaza sırasında işçi, sağlığını ve güvenliğini tehlikeye
düşürmeyecekse, kendisinden istenen ve normal zamanlarda
görevleri arasında bulunmayan işleri; meselâ yangın söndürme, enkaz
kaldırma işlerini de yapmalıdır.
93
İŞÇİNİN EL KİTABI
İşçi görevi olan iş kendisine hatırlatıldıktan sonra bu işi yapmışsa
artık sözleşmesi feshedilemez. İşverenin sözleşmeyi derhal fesih
hakkı ancak işçinin işi yapmamakta ısrar etmesi durumunda vardır.
ı) Kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini
tehlikey e düşüren işçinin iş sözleşmesi işveren tarafından bu haklı
nedene dayanarak derhal feshedebilir. Örneğ in; patlayıcı maddeler
bulunan bir işyerinde sigara içen veya ateş yakan işçinin sözleşmesi
iş güvenliğini tehlikeye düşürdüğü için feshedilebilir. İşçinin bu
davranışı sonucunda bir zararın doğmuş olması şart olmayıp iş
güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi yeterlidir. İşverenin fesih hakkı
ancak, işçinin bu tür bir davranışta kastının veya savsamasının
olması durumunda vardır. Herhangi bir kusuru ve savsaklaması
olmayan, olabildiğince dikkatli davranan veya örneğin kendisine iş
güvenliği konusunda gerekli eğitim verilmediği için hata yapan
işçinin sözleşmesi elbette ki feshedilemez.
Ayrıca, işverenin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan
makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlü k
ücreti tutarıyla ödey emeyecek derecede hasara ve kayba
uğratan işçinin iş sözleşmesi, işveren tarafından bu haklı nedene
dayanarak derhal feshedebilir. Bu durumda da zararın işçinin kendi
isteği veya savsaması sonucunda ortaya çıkmış olması şarttır. İşçinin
zararın oluşmasında kusuru yoksa; örneğin işverene bildirmesine
rağmen arızalı makine ile çalışmaya zorlanmış ve bu nedenle
malzemelerde ya da makinede zarar oluşmuşsa, işçi zarardan sorumlu
tutulamaz; bu zarar nedeniyle sözleşmesi feshedilemez. Diğer şart
ise; oluşan zararın miktarının işçinin otuz günlük ücretinden fazla
olduğunun tespit edilmesidir. Zarar yoksa veya otuz günlük ücretten
az ise işverenin sözleşmeyi feshetme hakkı yoktur. İşçinin
kusurunun yanında başkalarının da kusuru varsa, işçi oluşan zarardan
ancak kusuru oranında sorumludur. Örneğin; aylık ücreti 450.YTL olan ve şoförlük yapan bir işçi kaza yaptı ve toplam zarar
600.-YTL ise, işçi bu kazada % 100 kusurlu ise işten
çıkarılabilecektir. Ancak işçinin kusuru % 50 ve kazaya karışan diğer
aracın şoförünün kusuru da % 50 ise işçinin verdiği zarar 300.-YTL
olacak ve kusuruna denk düşen zarar payı otuz günlük ücretini
geçmediği için işten çıkarılamayacaktır.
94
İŞÇİNİN EL KİTABI
YARGITAY KARARI
“… Davalı tarafından iş akdinin 4857 sayılı İş Kanunun 25/II-h maddesine
göre feshedildiğine dair bildirim düzenlenmiştir. Anılan madde işçinin
yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde
yapmamakta ısrar etmesi ile ilgili olduğu halde davacıya işi ile ilgili
herhangi bir hatırlatma yapıldığına dair belge dosya içinde mevcut değildir.
Keza davacının çalışmadığı iddia edilen sürelere ilişkin disiplin cezaları
verilmiş olup aynı eylem nedeniyle birden fazla ceza verilemeyeceğinden
devamsızlık nedeniyle iş akdinin feshi yasal değildir. Bu nedenle anılan
tazminatlara hükmedilmesi gerekir…” (Yrg. 9 HD., 19.02.2007 T.,
2006/18941 E., 2007/4314 K.)
YARGITAY KARARI
“… Hizmet akdinin feshine 15 kg. hindi rostosunun imhası neden olmuş
bulunmakla; bu zararın işçinin 10 (4857 Sayılı Kanunda 30) günlük ücretiyle
karşılanıp karşılanmadığına bakılmalı ve sonucuna göre karar
verilmelidir…” (YHGK., 15.10.2003 T., 2003/9-621 E., 2003/589 K.)
YARGITAY KARARI
“… İşyerinde işlenmiş olan bir suç sebebiyle ve aynı suçtan dolayı aldığı
mahkûmiyet kararını işverenden gizleyerek doğruluk ve bağlılığa uymayan
işçinin sözleşmesini fesheden işveren işçiye kıdem tazminatı ödemek zorunda
değildir…” (YHGK., 12.04.2006 T., 2006/9-136 E., 2006/151 K.)
YARGITAY KARARI
“… Bir ay içinde 3 gün üst üste işe devamsızlık eden davacının hizmet
akdinin haklı nedenle feshedilebilmesi için, devamsızlıkla ilgili haklı
nedenlerini davacının ispatlayamamış olması gerekir. Davacı işçi Bölge
Çalışma Müdürlüğüne yapmış olduğu başvurusunda çocuğunun rahatsızlığı
sebebiyle birkaç gün işe gidemediğini belirtmiş, iş müfettişliğinin düzenlediği
raporda işçinin bu iddiasının kanıtlanamadığı sonucuna ulaşılmıştır. Davacı
işçi, yargılama sırasında da devamsızlığın nedenini açıklamadığı gibi, bu
yönde hiçbir yazılı delil sunamamıştır. Böyle olunca davacının iş
sözleşmesinin davalı işverence feshinin haklı nedene dayandığının kabulü
gerekir…” (Yrg. 9 HD., 30.03.2004 T., 2004/14102 E., 2004/6564 K.)
YARGITAY KARARI
“… Gerçekten, bir bayan işçinin nedensiz yere kendisinin cinsel tacize
uğradığı yönünde bu kadar ayrıntılı olarak açıklamada bulunması hayatın
olağan akışına aykırıdır. Davacı işçi, daha sonra bayan işçinin rızasıyla bu
tür eylemlerine devam etmişse de, davacının işyerinde haiz olduğu yönetici
konumu sebebiyle baskı oluşturarak bu eylemlere giriştiği ve son dönemlerde
95
İŞÇİNİN EL KİTABI
bayan işçinin karşı çıkmaları üzerine işten çıkartmakla tehdit ettiği ve en
nihayetinde bayan işçinin baskılar sonucu istifa ettiği ve aynı gün cinsel taciz
iddialarıyla ilgili durumu davalı işverene bildirdiği anlaşılmaktadır. Somut
olayda davacı ile bayan işçi arasında yaşananlar iş düzenini bozacak
nitelikte olduğu gibi doğruluk ve bağlılığa da aykırı eylemler niteliğindedir.
Bu durumda ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin reddine karar
verilmelidir…” (Yrg. 9 HD., 08.03.2005 T., 2004/13286 E., 2005/7706 K.)
3-
İşverene derhal fesih hakkı veren zorlayıcı sebepler
nel erdir?
(4857 sayılı İş Yasası 25/3. madde)
İşçiyi bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan zorlayıcı bir
sebebin ortaya çıkması durumunda sözleşme işveren tarafından bu
haklı nedene dayanılarak derhal feshedilebilir. İşçi, örneğin sel,
deprem gibi zorlayıcı bir nedenle işine devam edememiş ve bu
devamsızlık bir haftadan fazla sürmüşse, işveren sözleşmeyi derhal
feshedebilecektir. Ancak fesih yoluna başvuran işveren, işçinin
kıdem tazminatı ve diğer ücret alacaklarını ödemek zorundadır.
İşveren, fesih hakkını zorlayıcı nedenin devam ettiği süre boyunca
kullanabilir. Bu süre içerisinde sözleşmeyi feshetmemişse ve işçi
zorlayıcı neden ortadan kalktıktan sonra işe başlamışsa, işverenin
sözleşmeyi feshetme hakkı ortadan kalkar.
Zorlayıcı nedenle çalışamayan işçiye bir haftaya kadar yarım ücret
ödenir. Yedi gün geçtikten sonra, işverenin sözleşmeyi feshetmediği
ve işçinin zorlayıcı nedenle işe devam edemediği süre boyunca ise iş
sözleşmesi askıdadır. Yani işçi bu süre boyunca ücrete hak
kazanamaz.
4-
İşçinin gözaltına alınması veya tutuklanması
durumlarında işverenin derhal
fesih hakkı nedir? (4857 sayılı İş Yasası 25/4. madde)
İşçinin gözaltına alınması veya tutuklanması durumlarında işveren,
bu nedenle oluşan devamsızlık işçi için öngörülen bildirim (ihbar)
sürelerini aştıktan sonra, sözleşmeyi bu haklı nedene dayanarak
derhal feshedebilir. Örneğin; işyerinde on dört aydır çalışan bir
işçinin bildirim süresi dört haftadır. Bu işçi gözaltına alınıp
96
İŞÇİNİN EL KİTABI
tutuklanmışsa işveren, gözaltı ve tutukluluk süreleri toplamı dört
haftalık bildirim süresini aştıktan sonra sözleşmeyi derhal
feshedebilecektir (Bildirim süreleri için bu bölü mde yer alan “Süreli
fesih” başlığına bakınız).
İşverenin derhal fesih yoluna başvurması durumunda işçi
nel ere dikkat etmelidir?
(4857 sayılı İş Yasası 26. madde)
Tıpkı işçinin derhal fesih hakkında olduğu gibi; işveren de, ahlâk ve
iyiniyet kurallarına uymayan hallere dayanarak sözleşmeyi
feshedecekse, bu hakkını olayı öğrendikten sonra altı iş gün ü
içinde kullanmalıdır. İşveren altı iş günlük süreyi geçirirse fesih
hakkı düşer. Ayrıca, olayın gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecek
bir yıllık süre işveren için de geçerlidir. İşçinin ahlâk ve iyiniyet
kurallarına uymayan davranışını sonradan öğrenen işveren, fesih
hakkını olayın gerçekleştiği tarihten itibaren bir yıl geçtikten sonra
artık kullanamaz. Ancak, işçi bu olayla maddî çıkar sağlamışsa,
örneğin zimmetine para geçirmişse, bir yıllık süre uygulanmaz.
Bu süreler geçmesine rağmen işveren sözleşmeyi yine de feshederse,
fesih geçersiz sayılır. Böyle bir durumda işçi, geçersiz feshe karşı
dava açarak haklarını talep edebilir.
Bunun dışında işverenlerin, işçilerin sözleşmelerini, yasa
maddesindeki koşullar gerçekleşmediği halde gerçekleşmiş gibi işlem
yaparak tazminatsız feshetme yoluna gittikleri sıkça görülmektedir.
Örn eğin; gerçek olmadığı halde işçinin işverene küfrettiği,
hatırlatıldığı halde görevlerini yerine getirmediği ya da başka bir
işçiye cinsel tacizde bulunduğu yönünde bir tutanak tutulmuş ve
sözleşme buna dayanarak feshedilmiş ise, işçiler dava açarak işe
iadeden tazminat ve ücret alacaklarına dek diğer haklarını talep
edebilirler.
Gerçeğe aykırı tutanaklarla işten çıkarmalar en çok devamsızlık
gerekçesiyle yapılmaktadır. Örneğin; işveren işçiye sözlü olarak
“sen şimdi evine git, önümüzdeki hafta gelip tekrar işbaşı yaparsın”
biçiminde talimat vererek işyerinden göndermiş, arkasından da
devamsızlığa dair tutanak tutarak işten çıkarmışsa bu fesih haksızdır.
97
İŞÇİNİN EL KİTABI
İşçinin yine dava açarak haklarını istemesi mümkündür. Ancak,
devamsızlık yapmadığını, aslında işveren tarafından gönderilmiş
olduğunu mahkemede ispatlamak her zaman mümkün değildir. Bu
nedenle, konuya ilişkin olarak önceden alınacak önlemler daha
önemlidir. İşçiler hangi nedenle olursa olsun çalışma saatleri içinde
işyerinden ayrılırlarken durumu mutlaka yazılı belgeye bağlamaya
çalışmalı, bu konudaki talimatları sözlü değil yazılı olarak almalı,
mümkün olmadığı durumlarda ise arkadaşlarının tanıklığından
faydalanmalıdır. İşyerinden sağlık sebebiyle çıkılıyor ise vizite
kâğıdı; izin alınmış ise izin kâğıdı; bir iş için işyeri dışına gönderiliyor
ise görev kâğıdı mutlaka alınmalı ve saklanmalıdır. Telefonla
mazeret
bildirerek
izin
istemekten
mümkün
olduğunca
kaçınılmalıdır. Bu durum, hem yazılı belgeye bağlanamayacağı, hem
de hiçbir tanıklık söz konusu olmayacağından oldukça risklidir.
İşyerinden ayrılma konusundaki izin veya talimatın yazılı belgeye
bağlanamadığı durumlarda, mümkünse bunu işveren ya da işveren
vekilinden diğer işçilerin tanıklığında almaya çalışmalı, eğer
mümkün olmazsa olabildiğince çok işçiyi durumdan haberdar
etmelidir.
C) İş sözleşm esi derhal fesihle sona eren işçinin alacakları
nel erdir?
İşçi tarafından yapılan fesihte;
İşçi, iş sözleşmesini 24. maddedeki haklı nedenlerden biriyle feshetti
ise:
•
İş sözleşmesini haklı nedenle feshettiği için kıdem
tazminatını isteyebilir (Ayrıntılı bilgi için bu bölümde yer
alan “Kıdem Tazminatı” başlığına bakınız). Ancak derhal
fesih yolunu kullandığı için ihbar tazminatı alacağı doğmaz.
•
Ödenmemiş ücret, fazla çalışma ücreti alacakları ve
kendisine kullandırılmayan her çeşit tatil ile izinden doğan
alacaklarını işverenden isteyebilir.
98
İŞÇİNİN EL KİTABI
İşveren tarafından yapılan fesihte;
İşçinin iş sözleşmesi 25. maddedeki ahlak ve iyiniyet kurallarına
uymayan hallerden birine dayanılarak feshedilmiş ve işverenin bu
yola başvurması g erçekten de haklı bir neden e dayanıyorsa:
•
•
İşçiye kıdem ve ihbar tazminatı ödemesi gerekmez.
İşçinin ödenmemiş ücret, fazla çalışma ücreti alacakları ve
kullandırılmayan her çeşit tatil ile izinden doğan alacaklarını
ödemek zorundadır. Çünkü sözleşme hangi şekilde sona
ererse ersin, ücret ile sözleşme ve kanundan doğan parayla
ölçülmesi mümkün hak ve alacakların işçiye tam olarak
ödenmesi zorunludur.
İşçinin iş sözleşmesi, 25. maddedeki ahlak ve iyiniyet kurallarına
uymayan haller dışındaki nedenlerden birine dayanılarak feshedilmiş
ve işverenin bu yola başvurması gerçekten de ha klı bir
nedene dayanıyorsa:
•
•
İşçinin kıdem tazminatının ödenmesi gerekir. Ancak derhal
fesih yolu kullanıldığı için ihbar tazminatı alacağı doğmaz.
İşçinin ödenmemiş ücret ve fazla çalışma ücreti alacakları ile
kendisine kullandırılmayan her çeşit tatil ve izinden doğan
alacakları ödenmek zorundadır.
İşveren işçiyi, haklı bir nedeni olmadığı halde varmışcasına
25. maddedeki derhal fesih yoluyla işten çıkarmışsa işçi,
yasal yollara başvurarak:
•
•
•
Öncelikle, iş güvencesi kapsamında ise işe iadesini isteyebilir.
Kıdem ve ihbar tazminatlarını isteyebilir.
Yine bu durumda da işçinin ödenmemiş ücret ve fazla çalışma
ücreti alacakları ile kendisine kullandırılmayan her çeşit tatil
ve izinden doğan alacakları ödenmek zorundadır.
99
İŞÇİNİN EL KİTABI
SÜRELİ FESİH (BİLDİRİMLİ FESİH) ve İHBAR TAZMİNATI
(4857 sayılı İş Yasası 17. madde)
Süreli fesih nedir?
Bildirim (ihbar) süreleri ne kadardır?
Belirsiz süreli iş sözleşmeleri, yukarıda anlatılan haklı nedenler
olmasa da feshedilebilir. Hem işçi hem de işveren, Yasanın 17.
maddesinde düzenlenmiş olan süreli fesih yoluna başvurarak
sözleşmeyi feshedebilirler. Bu yolu kullanarak sözleşmeyi fesheden
tarafın karşı tarafa belirli bir süre önce haber vermesi gereklidir.
İşçinin işyerinde çalıştığı süreye göre belirlenen bu bildirim süreleri;
•
•
•
•
İşi altı aydan az sürmüş işçi için iki hafta
İşi altı aydan bir buçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için dört
hafta
İşi bir buçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için altı
hafta
İşi üç yıldan fazla sürmüş işçi için ise sekiz haftadır.
Bu süreler asgari süreler olup sözleşm e ile artırılabilir. İşçi
işyerinde örneğin on dokuz aydır (bir buçuk yıldan fazla, üç yıldan
az) çalışıyorsa; işçi veya işveren sözleşmeyi feshedeceği zaman karşı
tarafa altı haftalık bir süre vermek zorundadır. İş sözleşmesi bu süre
boyunca devam eder. İşçi, ücretini alır ve çalışmayı sürdürür. Bu tür
fesihte sözleşme, bildirim süresi sonunda feshedileceği karşı tarafa
bildirildikten ve yukarıda belirtilen süreler geçtikten sonra sona erer.
Grev süresince işveren süreli fesih hakkını kullanamaz.
Bildirim sürelerinin işlemeyeceği haller ise şunlardır:
• Muvazzaf askerlik görevi dışında manevra veya herhangi bir
nedenle silah altına alınan veya kanundan doğan çalışma
ödevi nedeniyle işen ayrılan işçinin iş sözleşmesinin
feshedilmiş sayılması için beklenmesi gereken süre içinde
taraflardan biri süreli fesihte bulunmuşsa, bildirimin süresi,
bekleme süresinin bitiminden sonra işlemeye başlar.
• İş sözleşmesinin işveren tarafından feshedilmesi halinde 17.
maddede belirtilen bildirim süresi, yıllık izin süreleriyle iç içe
100
İŞÇİNİN EL KİTABI
•
•
giremez. Bu nedenle, bildirim süresi, yıllık izin süresinin
bitiminden itibaren işlemeye başlar.
Hastalık ve kaza ile gebelik ve doğum gibi hallerde, işverenin
fesih bildiriminde bulunması halinde bildirim süresi işlemez;
bu fıkradaki haller, bildirim süresini takiben ortaya çıkmışsa,
işlemekte olan bildirim süresi kesilir; işçinin tekrar işbaşı
yapmasıyla; yani istirahat veya izin süresinin bitimiyle
birlikte bildirim süresi de işlemeye başlar.
Kanuni greve katılanlar ile grev sırasında çalışmayı arzu
etmekle birlikte işveren tarafından çalıştırılmayanların ve
kanuni lokavta uğramış işçilerin grev ve lokavt boyunca iş
sözleşmeleri askıda kalır; bu süre zarfında iş sözleşmelerinin
işveren tarafından feshi halinde bildirim süresi, grev ve
lokavt sona erinceye kadar işlemez.
Örn eğin; on aydır (altı haftadan fazla, bir buçuk yıldan az) çalışan
işçinin sözleşmesinin sona erdirileceği, 31.03.2005 tarihinde karşı
tarafa bildirilmişse, sözleşme dört hafta sonra, yani 28.04.2005
tarihi itibariyle feshedilmiş sayılır. 31.03.2005 tarihinde sözleşmeyi
feshedeceğini karşı tarafa bildiren işçi ise 28.04.2005 tarihine kadar
çalışmaya devam etmek zorundadır. Eğer aynı tarihte sözleşmeyi
feshedeceğini karşı tarafa bildiren işveren ise, bildirim süresi sonu
olan 28.04.2005 tarihine kadar işçiyi çalıştırmak zorundadır.
İhbar tazminatı nedir?
İş sözleşmesini bildirim sürelerine uymadan fesheden taraf, karşı
tarafa, belirtilen sürelere ait ücret tutarında bir tazminat ödemek
zorundadır. Buna “ihbar tazminatı” adı verilir. Yukarıdaki
örnekte işveren, sözleşmeyi bildirim süresi sonunda, yani dört hafta
sonra geçerli olmak üzere feshedeceğini 31.03.2005 tarihinde işçiye
bildirmiş ve işçiyi 28.04.2005 tarihine kadar çalıştırmışsa, bildirim
sürelerine uymuş olur ve ihbar tazminatı ödemesi gerekmez. Ancak
bu bildirimi yapmamış ve işçiyi 31.03.2005 tarihinde işyerinden
çıkararak bir daha işe almamış, bildirim süresi boyunca
çalıştırmamışsa, işçiye dört haftalık ücreti tutarında ihbar tazminatı
ödemek zorundadır. Aynı şekilde işçi de, örneğin 31.03.2005'de
sözleşmeyi dört hafta sonra feshedeceğini işverene bildirmeden ve bu
dört haftalık bildirim süresi boyunca çalışmadan işyerini derhal terk
101
İŞÇİNİN EL KİTABI
ederse, bildirim süresine uymamış olur. Haklı bir nedeni olmaksızın
böyle davranan işçi, işverene ihbar tazminatı ödemek zorunda
kalabilir.
İş Yasası ile işverenlere bu konuda bir hak daha verilmiştir. Buna
göre işveren, bildirim süresinin geçmesini beklemeksizin, bu süreye
ait ücretini peşin ödeyerek işçinin sözleşmesini feshedebilir.
Yukarıdaki örnekte işveren, işçiyi 28.04.2005 tarihine kadar
çalıştırmadan, bildirim süresine ait dört haftalık ücretini (ihbar
tazminatını) peşin olarak ödeyip, 31.03.2005 tarihinde de işten
çıkarabilir.
İhbar tazminatı nasıl hesaplanır?
Örn ek olarak; on ay çalıştıktan sonra 31.03.2005 tarihinde işten
çıkarılan yukarıdaki işçinin alacağı dört haftalık ihbar tazminatını
hesaplayalım:
İhbar tazminatı hesaplanırken işçinin aldığı en son brüt ücret
kullanılır. Yani bu işçi, örneğin asgari ücretle çalışan bir işçi ise
hesap, 2005 yılında uygulanan asgari ücretin neti olan 350,15.YTL üzerinden değil ücretinin brütü olan 488,70.- YTL üzerinden
yapılır.
İşçiler genellikle ellerine geçen parayı, yani net ücretlerini bilirler.
Bu hesabın yapılmasında kullanılacak olan brüt ücreti nasıl
bulacağız? Eğer işçinin ücreti, ücret bordrosunda gerçeğe uygun
biçimde gösteriliyor ve sigorta primleri gerçek ücreti üzerinden
ödeniyorsa, verilen ücret bordrolarında brüt ücret gösterilmekte
olduğundan, bordroya bakmak yeterli olacaktır. Ancak ülkemizde
sigortasız çalıştırmanın ve sigorta yapılmış olsa bile düşük sigorta
primi ödeyebilmek için gerçek ücretin altında bordro
düzenlenmesinin işverenler tarafından çok yaygın bir şekilde
uygulandığını bilmekteyiz. Öyleyse pek çok işçinin bordrosu
bulunmamakta, bordrosu olanların ise önemli bir kısmının bordroları
gerçeği yansıtmamaktadır. Bu durumda brüt ücretlerinin tespiti için
bordroya bakmak yöntemini kullanamayacak olan işçiler brüt
ücretlerini nasıl tespit edecekler ve almaları gereken ihbar
tazminatını nasıl hesaplayacaklar? Bunun için yaklaşık olarak
102
İŞÇİNİN EL KİTABI
oldukça doğru sonuçlar veren pratik bir yöntem kullanılabilir.
Örn eğin; 500 milyon net ücret alıp sigortasız çalıştırıldığı için
bordosu bulunmayan ya da sigortalı olsa bile asgari ücret alıyormuş
gibi gösterildiği için bordrosu gerçeği yansıtmayan işçinin yaklaşık
brüt ücretine, aldığı net ücrete yine bu ücretin yüzde kırkını
eklemek yoluyla ulaşabiliriz. Yani:
Net ücretinin % 40'ını bulup
500 x 40 / 100 = 200
Bunu net ücretine ekley erek
200 + 500
= 700.- YTL
yaklaşık brüt ücretine ulaşmış oluruz.
Brüt ücret belirlendikten sonra (488,70.- YTL; çünkü örneğimizdeki
ihbar tazminatını hesaplayacağımız işçi asgari ücretle çalışıyordu),
öncelikle brüt ücretin otuza bölünmesi yoluyla işçinin günlük brüt
ücreti bulunur:
488,70 (aylık brüt ücret) / 30 (gün) = 16,29.- YTL
İşçinin g ünlük brüt ücretidir.
İhbar tazminatı hesaplanırken, günlük brüt ücreti dışında işçiye
ayrıca yapılan para ödemeleri ve parayla ölçülmesi mümkün diğer
menfaatler de hesaba katılır. Bunlar yasadan, iş sözleşmesi ya da
toplu iş sözleşmesinden veya iş sözleşmesi hükmü haline gelmiş
işyeri uygulamalarından kaynaklanan tüm menfaatlerdir. Ancak
ihbar tazminatı hesabına katılabilmeleri için iki önemli şart
bulunmaktadır: Birincisi, ya doğrudan para ödemesi niteliğinde
(örneğin; ikramiye, yemek masrafı, yol masrafı, aile / çocuk
yardımı, yakacak yardımı gibi) olmaları ya da para ile ölçülebilmeleri
(örneğin; işyerinde yemek verilmesi, işyerinin servislerinin
bulunması, her bayramda erzak paketleri dağıtılması gibi) gerekir.
İkincisi, bu menfaatlerin süreklilik göstermesi gerekir. Örneğ in;
işçi evlendiğinde ya da çocuğu olduğunda bu nedenle yapılan yardım
bir defalıktır ve süreklilik taşımaz; ihbar tazminatı hesabında dikkate
alınmayacaktır. Ama işveren evli ya da çocuklu işçilere aile ya da
çocuk yardımı olarak düzenli / sürekli şekilde diğer işçilerden bir
miktar fazla ödeme yapıyorsa bu ödeme, süreklilik taşıdığı için ihbar
tazminatı hesabında dikkate alınacaktır. İşçiye sağlanan tüm bu
menfaatler de bir güne düşecek miktarı hesaplanarak günlük brüt
ücrete eklenir.
103
İŞÇİNİN EL KİTABI
Örneğimizdeki işçiye aylık 60.- YTL yol parası ödendiğini, her kış
başlangıcında kendisine bir ton kömür verilerek yakacak yardımı
yapıldığını ve her yıl iki aylık ücreti tutarında ikramiy e
ödendiğini varsayalım. İhbar tazminatı hesabında kullanacağımız son
brüt ücreti bulmak için bu menfaatlerin her birinin bir güne düşen
parasal karşılığını bulup, bunları günlük brüt ücrete ekleriz.
İkramiye yılda iki defa verilmektedir ve her biri bir aylık ücreti
tutarındadır. Bunun toplamı:
488,70 (bir ikra miye tutarı) x 2 (ikramiye sayısı) = 977,40.YTL'dir.
Yılda alınan toplam ikramiye tutarını bir yıldaki gün sayısına
bölerek bunun günlük olarak ne kadar ettiğini buluruz:
977,40 (bir yıllık ikramiy e) / 365 (gün sayısı) = 2,68.- YTL
Bu rakam, ikramiyeler nedeniyle günlük brüt ücrete eklenecek olan
rakamdır. Aynı şekilde yol ve yakacak yardımlarının bir güne düşen
miktarını bulalım:
Bir ton kömürün karşılığı örneğin 200.-YTL'dir ve bu yardım yılda
bir kez yapılmaktadır. Öyleyse, günlük yakacak yardımı:
200 (yakacak yardımı) / 365 (gün sayısı) = 0,55.- YTL diğer deyişle
55 kuruştur.
Yol parası olarak ödenen aylık 60.- YTL'nin gün sayısına bölünmesi
ile de günlük yol parasını buluruz:
60 (aylık yol parası) / 30 (gün sayısı) = 2.- YTL'dir.
Son olarak, bulduğumuz rakamları günlük brüt ücrete ekleyerek
işçinin ihbar tazminatına esas günlük brüt ücretine ulaşırız:
104
İŞÇİNİN EL KİTABI
16,29.- YTL
2,68.- YTL
0,55.- YTL
+ 2,00.- YTL
21,52.- YTL
brüt ücret)
(işçinin günlük brüt ücreti)
(ikra miy e)
(yakacak yardımı)
(yol parası)
(ihbar tazminatına esas en son günlük
İşten çıkarıldığı sırada on aydır çalışmakta olan örneğimizdeki
işçinin ihbar tazminatı, yasa gereği dört haftalık ücreti tutarında
olduğundan, bulunan bu günlük ücreti dört haftanın karşılığı olan
yirmi sekiz gün ile çarptığımızda işçinin brüt ihbar tazminatını
buluruz:
21,52 x 28
= 602,56.-YTL
İhbar tazminatından gelir vergisi ve damga vergisi alınır. Bu
nedenle, bulunan brüt ihbar tazminatından ortalama yüzde on beş
gelir vergisi ve binde altı damga vergisi düşülür ve işçinin eline
geçmesi gereken net tazminat rakamı bulunur:
Gelir vergisi (% 15)
+ Damga vergisi (% 0,6)
Toplam kesinti
= 602,56 x 15 / 100 = 90,38.- YTL
= 602,56 x 6 / 1000 = 3,61. - YTL
=
93,99.- YTL
Öyleyse işçinin elin e geçecek net ihbar tazminatı miktarı
da:
602,56 - 93,99 = 508,57.- YTL olacaktır.
Süreli fesihte fesih bildirimi ne şekilde yapılır?
İş Yasası’na göre bildirimlerin ilgilisine yazılı olarak ve
imza karşılığında yapılması gerekir. Bu nedenle sözleşmenin
sona erdirildiğinin de yazılı olarak ve imza karşılığında karşı tarafa
bildirilmesi gerekir. Bildirim yapılan kişi bunu imzalamazsa, durum o
yerde tutanakla tespit edilir. Bildirim süreleri bildirimin karşı tarafa
ulaştığı, karşı taraf bunu öğrendiği andan itibaren işlemeye başlar.
Fesih bildirimi yazılı olarak değil de sözlü olarak yapılmışsa ispat
edilmesi halinde yine de geçerlidir. Örneğ in; işçi, işverene
105
İŞÇİNİN EL KİTABI
28.01.2005 tarihinden sonra artık işe gelmeyeceğini 31.12.2004
tarihinde sözlü olarak bildirmişse, bu sözlü bildirim de geçerli bir
fesih bildirimidir. Ancak işverenin buna sonradan itiraz etmesi,
“bana böyle bir şey söylemedi” demesi halinde işçinin sözlü bildirimi
ispatlaması gerekecektir. Sözlü bildirimi ispatlayamayan işçi bildirim
yapmamış sayılır ve ihbar tazminatı ödemek zorunda kalabilir. Bu
nedenle bildirimlerin mümkün olduğunca yazılı olarak yapılması
yerinde olur.
İş güvencesi kapsamında olan işyerlerindeki işçiler için durum
farklıdır. İşverenler bu kapsamdaki işçilerin sözleşmelerini mutlaka
yazılı olarak feshetmek zorundadırlar. Ayrıca yazılı fesih
bildiriminde fesih sebeplerinin açık ve kesin şekilde belirtilmesi, bazı
durumlarda işçinin savunmasının da alınması zorunludur. İş güvencesi
kapsamındaki işçiler, belirtilen kurallara uyulmadan yapılan feshe
karşı, işe iadelerini isteyebilir. (İş güvencesi ve işe iade için bu
bölü mde yer alan “İş Güvencesi” başlığına bakınız.)
Belirsiz süreli iş sö zleşm esi süreli (bildirimli) fesihle sona
eren işçinin alacakları nelerdir?
İşçi tarafından yapılan fesihte;
İşçi, belirsiz süreli iş sözleşmesini süreli fesih yoluyla sona
erdireceğini karşı tarafa bildirmişse:
•
•
•
İşverene bildirim süresi kadar bir süre tanımalı ve bu süre
boyunca işyerinde çalışmaya devam etmelidir. Aksi takdirde
işverene ihbar tazminatı ödemesi gerekebilir.
İş sözleşmesini haklı bir sebep göstermeksizin süreli fesih
yoluyla sona erdirdiği için kıdem tazminatı ve ihbar
tazminatı alacağı doğmaz. Ancak, işçi örneğin, muvazzaf
askerlik, emeklilik veya sadece kadın işçiler için geçerli
olmak üzere evlilik gibi sebeplerle sözleşmeyi feshediyorsa,
kıdem tazminatına hak kazanacaktır (Ayrıntılı bilgi için bu
bölü mde yer alan “Kıdem Tazminatı” başlığına bakınız).
İşçi, ödenmemiş ücret, fazla çalışma ücreti alacakları ve
kendisine kullandırılmayan her çeşit tatil ile izinden doğan
alacaklarını işverenden isteyebilir. Sözleşme hangi şekilde
106
İŞÇİNİN EL KİTABI
sona ererse ersin, ücret ile sözleşme ve kanundan doğan,
parayla ölçülmesi mümkün hak ve alacakların işçiye tam
olarak ödenmesi zorunludur.
İşveren tarafından yapılan fesihte;
İşveren, belirsiz süreli iş sözleşmesini süreli fesih yoluyla sona
erdireceğini işçiye bildirmişse:
•
•
•
•
Bildirim süresinin sonuna kadar işçiyi işyerinde çalıştırmak
zorundadır. İşçi bu kurala aykırı davranan işverenden ihbar
tazminatını talep edebilir. Diğer yandan işveren de bu süreyi
beklemeden, ihbar tazminatını peşin ödemek şartıyla işçiyi
işten çıkarabilir.
İşçi (bir yılını doldurmuşsa) kıdem tazminatına hak kazanmış
olur.
Yine bu durumda da işçinin ödenmemiş ücret ve fazla çalışma
ücreti alacakları ile kendisine kullandırılmayan her çeşit tatil
ve izinden doğan alacakları ödenmek zorundadır.
Ayrıca bu işçi iş güvencesi kapsamındaysa, sözleşmesi yasaya
göre geçerli sayılabilecek bir neden gösterilmeden sona
erdirildiği durumlarda işe iadesini isteyebilir.
Yeni iş arama izni nedir?
(4857 sayılı İş Yasası 27. madde)
Belirsiz süreli iş sözleşmesi süreli (bildirimli) fesih yoluyla sona
erdirilen işçiye, yeni bir iş bulması için bildirim süresi boyunca
verilmesi zorunlu olan izinlere “yeni iş arama izni” denir. Bu
iznin kullandırılması zorunludur ve sözleşmenin kimin tarafından
feshedildiğinin de bir önemi yoktur. Yeni iş arama izni günl ü k
iki saatten az ola ma z. İş saatleri içinde ve ücret kesintisi
yapılmadan kullandırılması şarttır. İşçi bu izin sürelerini, işverene
bildirmek ve işten ayrılacağı günden önceki günlere rastlatmak
şartıyla, birleştirerek / toplu halde kullanabilir. Yeni iş arama izninin
çalışma süresi içinde hangi saatlerde kullanılacağını işveren belirler.
Ancak işverenin, işçiye kolaylıkla iş bulabileceği uygun bir zamanı
sağlaması dürüstlük kuralları gereğidir.
107
İŞÇİNİN EL KİTABI
Örn eğin; iki yıldır süren sözleşmesini feshedeceğini işverene
bildiren işçiye, çalışmaya devam edeceği bildirim süresi olan altı
hafta (kırk iki gün) boyunca her gün, çalışma saatleri içinde iki saat
yeni iş arama izni kullandırılmalıdır. İşçi isterse bu ikişer saatlik
izinleri işten ayrılacağı tarihten önceki günlere denk gelecek şekilde
toplu olarak da kullanabilir. Yeni iş arama iznini toplu halde
kullanan işçinin sözleşmesi, bir daha işyerine gelmeyecek olsa bile,
bu toplu iznin başladığı tarihte değil, yine bildirim süresi olan altı
hafta sonunda sona ermiş sayılır.
Bu izin işçiye iş araması için verilir. Bildirim süresi sona ermeden
yeni bir iş bulan işçi kalan izin süresini kullanamaz. Aynı nedenle,
yeni bir iş bulduğu için sözleşmeyi fesheden, yani zaten iş bulmuş
olan işçi de yeni iş arama izni kullanamaz.
Yeni iş arama izni kullandırılmayan işçi, iş sözleşmesini, çalışma
şartlarının uygulanmaması haklı nedenine dayanarak bildirim
süresinin bitmesini beklemeden derhal feshedebilir. Çünkü bildirim
sürelerinde de iş sözleşmesi aynen devam etmekte, işverenin ve
işçinin karşılıklı hak ve sorumlulukları sürmektedir. Bu durumda
artık süreli fesih değil, derhal fesih söz konusudur. Ayrıca, yeni iş
arama izni verilmeyip çalıştırıldığı için, bu sürelere ait ücretini de
yüzde yüz zamlı olarak isteyebilir.
İŞ GÜVENCESİ ve İŞE İADE
İş güvencesi nedir?
Bildiğimiz gibi bir işçinin sözleşmesi haklı nedenlerin varlığı halinde
(25. madde) işverence derhal feshedilebilir. Bu nedenlerin olmadığı
durumlarda ise işveren süreli fesih (17. madde) yoluna başvurabilir.
Süreli fesihle işten çıkarılan işçinin kıdem tazminatı ve diğer
alacaklarının, ayrıca bildirim süresi boyunca çalıştırılmadıysa ihbar
tazminatının da ödenmesi gerekir. Ancak bunlar işçiler için, özellikle
de kıdemi çok az olan işçiler için yeterli bir güvence
sağlamamaktadır. İşverenler, örneğin işyerinde sendikal örgütlenme
çalışması yapan işçileri ya da kıdem tazminatına hak kazanmak
üzere olan işçileri, aslında işçi sayısının azaltılması gerekmediği
halde, süreli fesih yoluyla kolayca işten çıkarabilir ve yerlerine yeni
108
İŞÇİNİN EL KİTABI
işçiler alabilirler. İşverenlerce gerçekleştirilebilecek böylesi keyfi
işten çıkarmaları önlemek amacıyla getirilmiş olan bir sınırlama
vardır: “İş güvencesi”.
İş güvencesi, işçinin sözleşmesinin, işveren tarafından ancak geçerli
nedenlerin varlığı halinde feshedilebilmesi, böylece işverenin süreli
(bildirimli) fesih hakkının sınırlandırılmasıdır. Buna göre iş
sözleşm esi yasada tanımlanan geçerli nedenler olmada n
feshedilen işçi, mahke m ey e başvurarak bu fesh i n
geçersizliğinin tespitini ve işe iadesine karar verilmesini,
ayrıca çalıştırılma ksızın g eçen süreler için dört aya kadarki
ücret alacaklarını, işe başlatılma ması durumunda dört il e
sekiz ay arasında mahkem enin belirley eceği bir tazminatı n
kendisin e ödenm esini isteyebilir.
Ancak işçilerin tümü iş güvencesinden yararlanamaz. Sadece otuz
veya daha fazla işçi çalıştırılan işyerlerinde, belirsiz süreli iş
sözleşmesiyle çalışan ve en az altı aylık kıdemi olan; ayrıca, işveren
vekili konumunda olmayan işçiler iş güvencesi kapsamındadır. Yani
iş güvencesinden yararlanabilm esi için, işçinin:
•
•
•
•
“Belirsiz süreli” iş sö zleşm esi ile çalışıyor olması,
En az altı aydır çalışıyor olması,
Otuz veya daha fa zla işçi çalıştırılan bir işy erinde
çalışıyor olması ve
İşyerinin bütününü sevk ve idarey e yetkili işvere n
vekili konumunda olmaması gerekir.
İşverenin aynı iş kolunda birden fazla işyeri varsa, iş güvencesinden
yararlanmak için gereken otuz işçi koşulu bu işyerlerinde çalışan
toplam işçi sayısına göre hesaplanır. Örneğ in; on beş işçinin
çalıştığı bir pastanede çalışan işçi, iş güvencesi kapsamında değildir
ve işe iade hakkı yoktur. Ancak, bu işverenin başka bir pastanesi,
tatlı ürettiği bir fabrikası ya da bir lokantası varsa ve tüm bu
işyerlerinde çalışan işçi sayısı toplam olarak otuz veya otuzdan fazla
ise, on beş işçinin çalıştığı pastanede çalışan işçiler de iş güvencesi
kapsamında sayılırlar.
109
İŞÇİNİN EL KİTABI
İşçinin altı aylık kıdemi, aynı işverenin bir işyerinde veya değişik
işyerlerinde geçen çalışma süreleri birleştirilerek hesaplanır.
İş güvencesi kapsa mı dışındaki işçilerin iş sözleşm el eri
geçerli bir neden olmasa bile süreli fesih yoluyla sona
erdirilebilir. İş güvencesi kapsamında ola n bir işçinin iş
sözleşm esi ise ancak geçerli nedenlerin varlığı halinde
feshedilebilir. Yani bu kapsamdaki bir işçi, geçerli bir neden
olmadan, “sözleşmeni 17. maddeye göre feshediyorum” denilerek
işten çıkarılamaz. İşveren ihbar ve kıdem tazminatı ile diğer
alacaklarını ödeyerek olsa bile iş güvencesi kapsamındaki bir işçiyi
geçerli nedenler olmaksızın işten çıkaramaz.
• Fesih en son çare olmalıdır.
Fesih için g eçerli nedenler nel erdir?
(4857 sayılı İş Yasası 18. madde)
İş güvencesini düzenleyen 18. maddede anılan “geçerli neden”lerle
24. ve 25. maddelerdeki derhal fesih gerekçesi olan “hakl ı
neden”lerin birbirine karıştırılmaması gerekir. Geçerli nedenler 18.
maddede tek tek sayılmamıştır. İş güvencesi kapsamında bulunan bir
işçinin sözleşmesi ancak;
•
•
•
işçinin yeterliliğinden,
işçinin davranışlarından ya da
işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan
geçerli bir nedenle feshedilebilir.
İşten çıkarma için işverence gösterilen nedenin geçerliliği ya da
geçersizliğine, işçinin açacağı davada mahkeme karar verecektir.
Ancak hangi hallerin fesih için geçerli neden oluşturmadığı aynı
maddede sayılmıştır. İşçi aşağıda sayılan nedenle re dayanara k
işten çıkarılama z;
•
•
Sendika üyeliği, çalışma saatleri dışında veya işverenin rızası
ile çalışma saatleri içinde sendikal faaliyetlere katılmak,
İşyeri sendika temsilciliği yapmak,
110
İŞÇİNİN EL KİTABI
•
•
•
•
Mevzuattan veya sözleşmeden doğan haklarını takip için
işveren aleyhine idari veya adli makamlara başvurmak veya
bu hususta başlatılmış sürece katılmak,
Irk, renk, cinsiyet, medeni hal, aile yükümlülükleri,
hamilelik, doğum, din, siyasi görüş ve benzeri nedenler,
Kadın işçilerin gebelik ve doğum sonrası çalıştırılmasının
yasak olduğu sürelerde işe gelmemek,
Hastalık veya kaza nedeniyle işçinin bildirim sürelerine
eklenecek altı haftalık sürede işe geçici devamsızlığı, işveren
tarafından sözleşmenin feshine geçerli neden olarak
gösterilemez.
YARGITAY KARARI
“… Haklı fesih nedenlerine yakın olmamakla birlikte işçinin iş sözleşmesine
aykırı bir takım davranışları geçerli fesih için kabul edilebilir nedenlerdir.
İşçinin iş bitiminde işyerini terk etmeyerek iş arkadaşlarını işverene karşı
kışkırtması, işyerinde bu şekilde huzursuzluk çıkarması iş aktinin feshinde
geçerli nedenleri oluşturur…” (Yrg. 9 HD.,31.05.2005 T., 2004/31628 E.,
2005/2540 K.)
YARGITAY KARARI
“… Davacı işçinin iş sözleşmesinin feshi, davalının diğer bir işçisi ile
tartışmasından kaynaklanmaktadır. Şu durumda haklı değil geçerli bir
fesihten söz edilebilir. Çünkü burada işçinin davranışı işyerinde
olumsuzluklara neden olmaktadır. Bu nedenle de işe iade talebinin reddi
gerekir…” (Yrg. 9 HD., 24.01.2005 T., 2004/27599 E., 2005/1413 K.)
YARGITAY KARARI
“… Davalı kurum sektörde oluşan yoğun rekabet, yönetsel ve yapısal
değişiklikler, teknolojik gelişmeler ve nitelikli, ileri teknoloji kullanan
personel gereksinimi gibi nedenler ileri sürmektedir. Bu nedenler ileri
sürülürken sadece komisyon kararına dayanılmaktadır. Davacının ya da
emekli edilenlerin çalışmasına gereksinim duyulmadığına, çoğunluğu
teknisyen olan bu kişilerin yeni teknolojiyi kullanamadıkları konusunda
yeterli bir inceleme ve araştırma yapılmış değildir. Öncelikle işverenin feshe
gerekçe gösterdiği rekabet yapabilme ve yeni teknolojiyi kullanma, yüksek
eğitimli, teknolojiyi kullanan kaliteli personele gereksinimi olup olmadığı, iş
sözleşmesi feshedilen davacının bu nitelikleri taşıyıp taşımadığı, hizmetine
gereksinim bulunup bulunmadığı somut şekilde, çıkarılan işçinin sicil dosyası
incelenerek araştırılmalı, bu hususta telekomünikasyon ve iletişim
konularında uzman, tarafsız bilirkişilerden rapor alınmalı, buna göre feshin
111
İŞÇİNİN EL KİTABI
geçerli nedene dayanıp dayanmadığı belirlendikten sonra karar
verilmelidir…” (Yrg. 9 HD., 06.12.2004 T., 2004/11759 E., 2004/26275 K.)
YARGITAY KARARI
“… Davalı işverenin aynı fesih nedenine dayanarak iş sözleşmesini feshettiği
işçilerin açtığı emsal davalarda, işyerinde yapılan keşif sonrası alman
bilirkişi heyet raporunda, personel giderlerinin fazla olduğunun tespiti
yanında, davalı işverenin norm kadro çalışması yapmadığı, işten çıkarılacak
işçilerin belirlenmesinde Toplu İş Sözleşmesinde düzenlenen tenkisat kuralına
uymadığı, kısaca objektif kriterler getirmediği, ayrıca fesih nedeni ile çelişen
uygulamalara girerek yeni işçi aldığı anlaşılmıştır. Davalı işveren tarafından
gerçekleştirilen iş sözleşmesinin feshinin geçerli nedene dayanmadığı sabittir.
Davanın reddi hatalıdır...” (Yrg. 9. HD., 02.07.2007 T., 2007/9641 E.,
2007/21250 K.)
YARGITAY KARARI
“… Davalı işveren, fesih bildiriminde iş sözleşmesinin işlerdeki azalma,
teknolojik gelişmeler ve işyerinde yeniden yapılanma gereği küçülme yoluna
gidildiği gerekçesi ile feshedildiğini belirtmiş ise de, bu hususta yeterli kanıt
sunmamıştır. Bu nedenle feshin geçerli nedene dayanmadığının kabulü
gerekir…” (Yrg. 9. HD., 03.07.2006 T., 2006/9818 E., 2006/19560 K.)
İş güvencesi kapsamında olan işçi, hangi durumlarda işe
iadesini istey ebilir?
(4857 sayılı İş Yasası 18. ve 19. madde)
İşveren, iş güvencesi kapsamında olan bir işçinin iş sözleşmesini
ancak,
•
•
•
Yazılı olarak ve
İşten çıkarma sebebini açık ve kesin bir şekilde
belirterek feshedebilir.
Ayrıca sözleşm e, işçinin davranışı veya verimi il e
ilgili
bir
nedenle
feshedilme k
isteniyorsa
hakkındaki iddialara karşı savunmasının alınması
da zorunludur.
Bu kurallara uyulmadan yapılan fesih geçersiz sayılır. Yani iş
güvencesi kapsamındaki işçi;
•
Yazılı fesih bildirimi yapılmadan işten çıkarılmışsa,
112
İŞÇİNİN EL KİTABI
•
•
•
Yapılan fesih bildiriminde sebep gösterilmemişse,
Ya da sebep gösterilmiş olsa bile gösterilen sebebin geçerli
olmadığı iddiasındaysa,
Davranışı veya verimi nedeniyle işten çıkarılmış ama
savunması alınmamışsa ya da savunması alınmış olsa bile
davranışına veya verimine dair işveren iddialarının geçersiz
olduğunu düşünüyorsa,
işe iadesine ve boşta geçen süre için dört aya kadar ücreti ile diğer
alacaklarının ödenmesine karar verilmesini mahkemeden isteyebilir.
YARGITAY KARARI
“… Feshin yazılı olarak yapılması ve fesih nedeninin açık ve kesin bir
biçimde belirtilmesi zorunludur. Ortada böyle bir fesih bulunmadığına göre,
feshin geçerli nedene dayanmadığı kabul edilmelidir…” (Yrg. 9 HD.,
16.10.2006 T., 2006/19194 E., 2006/27398 K.)
YARGITAY KARARI
“… Davacının hizmet akdi, işçiden kaynaklanan nedenlerle, 4857 sayılı
Yasanın 18. maddesi gereğince feshedildiği halde, 19. maddeye uygun olarak
savunması alınmış değildir. Bu sebeple davacının davasının kabulü
gerekir…” (Yrg. 9 HD., 23.11.2005 T., 2005/32094 E., 2005/37082 K.)
İşçi, işe iadesini nasıl ve hangi süre içinde istem elidir?
(4857 sayılı İş Yasası 20. madde)
İş güvencesi kapsamındaki işçi, fesih bildiriminin kendisine tebliği
tarihinden itibaren BİR AY içinde iş mahkemesinde dava açarak işe
iadesini, boşta geçen süre için dört aya kadar ücretini ve diğer
alacaklarını istemelidir. Bu süreyi geçiren işçi, işe iade isteme
hakkını kaybeder. Ancak işe iade isteme hakkını kaybetmiş bile olsa
yine de dava açarak ihbar tazminatı, kıdem tazminatı ve ücretleri ile
diğer alacaklarını talep edebilir.
İşverenin sözleşmeyi derhal feshettiği durumlarda, işe iade
davasının açılabileceği bir aylık süre sözleşm eni n
feshedildiği tarihten başlar. Örneğin; işçinin işe alınmadığı,
işyerini terk etmesinin istendiği, işten çıkarıldığının sözlü ya da
yazılı olarak kendisine bildirildiği tarihte bir aylık süre işlemeye
başlayacaktır. Ancak işçinin sözleşmesi süreli fesih yoluyla sona
113
İŞÇİNİN EL KİTABI
erdiriliyorsa, işe iade davasının açılabileceği bir aylık süre, işçi
çalışmaya devam ediyor olsa bile bildirim süresinin başlaması ile aynı
anda başlayacaktır. Örneğin; iki yıldır çalışmakta olan bir işçi
süreli fesih yoluyla işten çıkarılıyorsa, sözleşmenin feshedileceği
kendisine tebliğ edilecek ve bu tebliğ ile birlikte altı haftalık bir
bildirim süresi işlemeye başlayacaktır. Bu altı haftalık süre boyunca
aynı şartlarda çalışmaya devam edecek ve sözleşmesi altı haftanın
bitiminde sona erecektir. İşte bu durumdaki işçi, işyerinde çalışmaya
devam ederken ve sözleşmenin sona ermesini beklemeden davayı
açmalıdır. “Nasıl olsa altı hafta sonra işten çıkarılacağım, henüz
işyerinde çalışıyorum” düşüncesiyle dava açmaz ve işten ayrılacağı
günü beklerse bir aylık dava açma süresi, o çalışmaya devam ederken
sona erecek ve işe iade isteme hakkı ortadan kalkacaktır. Çünkü
dava açma süresi olan bir ay, işten fiile n ayrılması ile değ il
işten çıkarılacağının kendisine bildirilm esiyle, yani
bildirim süresi ile birlikte başlar ve örneğimizdeki işçi için altı
haftalık bildirim süresi bitmeden sona erer.
Bu davada sözleşmenin feshinin geçerli sebebe dayandığını
ispatlamak zorunda olan taraf işverendir. Ancak işçi, işten çıkarılma
nedeninin işveren tarafından gösterilenden başka bir nedene
dayandığını ileri sürüyorsa bunu ispatlamak işçiye düşer. Fesih sebebi
olarak örneğin işçinin düşük verimi gösterilmişse, işçi dava
açtığında işveren, o işçinin veriminin gerçekten düşük olduğunu
mahkemede ispatlamalıdır. Ancak işçi, bu nedenle değil de, örneğ i n
işyerinde yürüttüğü sendikal örgütlenme çalışması nedeniyle işten
çıkarıldığını iddia ediyorsa bu kez iddiasını ispatlamak zorunda olan
taraf işçidir.
Bu dava mahkemece en geç iki ay içinde sonuçlandırılmalı, temyiz
edilmesi halinde ise Yargıtay tarafından bir ay içinde kesin olarak
karara bağlanmalıdır. Yani dava en geç üç ay içinde sonuçlanmalıdır.
Ancak diğer iş davaları gibi işe iade davaları da iş mahkemelerinin
sayıca yetersizliği nedeniyle çoğu zaman daha uzun sürmektedir.
YARGITAY KARARI
“… İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya
gösterilen sebebin geçerli olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliğ
tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesine müracaat ederek feshin
geçersizliği ve işe iade davası açabilir. Bu süre hak düşürücü nitelikte
114
İŞÇİNİN EL KİTABI
olduğundan mahkemece re'sen dikkate alınmalıdır. Dosya kapsamından
davanın hak düşürücü süre geçirildikten sonra açıldığı anlaşılmaktadır. Bu
durumda davanın reddi gerekir…” (Yrg. 9 HD., 19.2.2007 T., 2007/3415
E., 2007/4391 K.)
İşçi, işe iade davasını ka zanırsa...
(4857 sayılı İş Yasası 21. madde)
İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli
olmadığı mahkeme tarafından tespit edildiğinde:
•
•
•
feshin geçersizliğine ve işçinin işe iadesine,
çalıştırılmadığı sürey e ait ücretlerinin ve diğer
alacaklarının ödenmesine (En fazla dört aya kadar;
çünkü dava daha uzun sürmüş ve işsiz kaldığı süre dört ayı
aşmış olsa bile yasadaki sınırlama nedeniyle daha fazlasına
karar verilemez) ve
işçinin işe iade kararına rağmen işveren tarafında n
işe başlatılma ması durumunda dört aydan sekiz aya
kadar ücreti tutarında bir tazminatın kendisin e
ödenm esine karar verilir.
İşçi, kesinleşen mahkeme kararının tebliğinden itibaren ON
İŞGÜNÜ içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmalıdır.
Bu süre içinde başvuruda bulunulma zsa, işverence yapılmış
olan fesih geçerli bir fesih sayılır ve işveren, işçiyi işe başlatma,
çalıştırmadığı süreler için ücretlerini ödeme ve iş güvencesi tazminatı
ödeme sorumluluklarından kurtulur. Ancak koşulları oluşmuşsa bu
durumda da, işçinin kıdem ve ihbar tazminatı ile diğer alacaklarını
ödemek zorundadır.
Mahkeme, feshin geçersizliğine ve işçinin işe iadesine karar
verdiğinde, işçinin bu karara rağmen işe başlatılmaması durumunda
ödenecek tazminat miktarını da belirler. Bu tazminata “iş
güvencesi tazminatı” denir. Miktarı, işçinin en a z dört e n
fazla sekiz aylık ücreti tutarındadır. İşçinin sendikaya üy e
olduğu için veya sendikal faaliyetler nedeniyle işte n
çıkarıldığı sonucuna ulaşılmışsa, belirlen e cek tazminat
işçinin en az bir yıllık ücreti tutarında olur. İşe başlamak için
gerekli başvuruyu süresinde yapmasına rağmen BİR AY içinde iş e
115
İŞÇİNİN EL KİTABI
başlatılmayan işçi, mahke m enin belirlediği iş güvencesi
tazminatını ve ayrıca ihbar ve kıdem tazmina tı dâhil diğ er
alacaklarını işverenden istey ebilir.
Mahkeme kararı üzerine işe başlatılan işçi ise yargılama süresince
çalıştırılmadığı süreler için en çok dört aylık ücreti ile diğer
alacaklarını (ikramiye ve diğer sosyal haklar gibi) işverenden
isteyebilir. Yargılama süresince çalıştırılmadığı sürelere ilişkin sigorta
hakları da bunlara dâhildir. İşçinin kıdem, yıllık izin gibi diğer hakları
da hiç işten çıkarılmamış gibi devam eder. Ancak, işe başlatılan
işçiye iş güvencesi tazminatı ödenmez.
YARGITAY KARARI
“… İşe iade davası devam ederken işçinin işe başlatılmış olması, aksi ileri
sürülmedikçe davalı işverenin feshin geçerli bir sebebe dayanmadığını kabul
ettiği şeklinde değerlendirilmelidir. Davacı işçi, açıkça feragat etmemiş ya da
talebini geri almamış ise boşta geçen en çok dört aylık ücret ve diğer
haklarının hüküm altına alınması gerekir…” (Yrg. 9 HD., 10.3.2005 T.,
2005/6244 E., 2005/8054 K.)
YARGITAY KARARI
“… 4857 sayılı yasanın 21. maddesinde davacı işçinin yasal süresi içinde
işverene başvurmasına rağmen işe başlatılmaması halinde işçiye en az dört
aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödeneceği düzenlenmesine
rağmen mahkemece 2 aylık tazminatın ödenmesine karar verilmesi doğru
değildir. Ayrıca davacının fesihten 15 gün sonra başka bir işverende iş
bulması boşta geçen süre ücret alacağını etkilemediğinden ve davalı feshin
geçersizliği ile temerrüde düştüğünden yasal sınır olan 4 aya kadar ücret ve
diğer hakların hüküm altına alınması gerekir. Diğer taraftan feshin
geçersizliğine ve işe iadeye karar verilmesine ve bu hükümlerin tespit
mahiyetinde olmasına rağmen mahkemece kısmen ret kararı verilerek davalı
yararına vekâlet ücretine hükmedilmesi de isabetli olmamıştır…” (Yrg. 9
HD., 26.05.2005 T., 2005/12592 E., 2005/19362 K.)
İşçi, işe iade davasını kaybederse...
Açtığı işe iade davasını kazanamayan işçi, koşulları oluşmuşsa diğer
haklarını talep edebilir. Örneğin; ihbar ve kıdem tazminatları ile
birikmiş ücret ve fazla çalışma ücreti, yıllık izin ücreti, resmi, ulusal,
dini bayramlar ve genel tatil ücretlerine ilişkin alacaklarını yeni bir
dava açarak isteyebilir. İşe iade isteminin kabul edilmemiş olması bu
116
İŞÇİNİN EL KİTABI
alacakları elbette ortadan kaldırmaz. Tekrar hatırlatalım; işe iade
davasında fesih sebebinin geçerli olup olmadığına bakılır, ama her
“geçerli” neden “haklı” değildir. Örneğ in; işçinin düşük
verimle çalışması, sık sık işe geç gelmesi ya da işyerindeki bazı
bölümlerin kapatılması nedeniyle işçi azaltılması geçerli nedenlerdir
ve bu durumlar işverence ispatlandığı takdirde işçinin açacağı işe iade
davası reddedilir. Ancak bunlar 25. maddede sayılan haklı
nedenlerden değildir. Bu nedenle işçi, kıdem ve ihbar tazminatına
hak kazanır. İşçinin kıdem ve ihbar tazminatı dışındaki alacakları ise
sözleşme nasıl sona ererse ersin zaten ödenmek zorundadır.
KÖTÜ NİYET TAZMİNATI NEDİR?
(4857 sayılı İş Yasası 17. madde)
Sözleşmenin işveren tarafından, işçiyi bir takım haklardan yoksun
bırakmak, hak ve özgürlüklerini kullanmasını engellemek amacıyla
fesih hakkı kötüye kullanılarak sona erdirildiği hallerde işçiye
ödenmesi gereken tazminata “kötü niy et tazmin atı” adı verilir.
Bu tazminat sadece iş güvencesi kapsamı dışında kala n
işçiler için geçerlidir.
İşçi örneğin, ödenmeyen ücretleri için Bölge Çalışma Müdürlüğü'ne,
sigorta hakları için SSK'ya ya da alacakları için mahkemeye
başvurmuş ve bu nedenle işten çıkarılmışsa kötü niyet tazminatına
hak kazanır. Yine örneğin, daha önce işten çıkarılmış bir başka
işçinin açtığı davada tanıklık yaptığı için işten çıkarılan işçi de kötü
niyet tazminatına hak kazanır. Örneğin; işçinin kıdem tazminatı
şartı olan bir yılı doldurmasına kısa bir süre kala bu hakkı
kazanmaması için işten çıkarılması da fesih hakkının kötüye
kullanılmasıdır.
Fesih
hakkının
işverence
kötüy e
kullanıldığını işçi ispat etmek zorundadır.
Bu tazminatın miktarı, ihbar tazminatının üç katıdır.
Örn eğin; dört yıldır çalışmakta olan işçinin sözleşmesi işverence
fesih hakkı kötüye kullanılarak sona erdirildiyse, bu işçinin talep
edeceği kötü niyet tazminatı, bildirim süresi olan sekiz haftanın üç
katı kadar, yani yirmi dört haftalık ücreti tutarındadır. İşçinin
sözleşmesini fesih hakkını kötüye kullanarak sona erdiren işveren
117
İŞÇİNİN EL KİTABI
ayrıca bildirim sürelerine de uymamışsa, işçiye, kötü niyet
tazminatının yanı sıra ihbar tazminatı da ödemek zorundadır.
YARGITAY KARARI
“… Davacı işçinin iş sözleşmesinin, davalı işveren tarafından hamileliği
nedeniyle fesih edildiği davacı tanıkları ve olayların gelişim seyrinden
anlaşılmaktadır. Fesih kötü niyetlidir. Mahkemece, kötü niyet tazminat
isteğinin kabulü gerekirken, yazılı şekilde reddi bozmayı gerektirmiştir…”
(Yrg. 9 HD., 28.04.2005 T., 2004/25538 E., 2005/14932 K.)
YARGITAY KARARI
“… Davacının sigortasının yapılmaması sebebi ile SSK İl Müdürlüğüne
26.8.2003 tarihinde şikâyette bulunduğu ve Sigorta Teftiş Kurulu B. Grup
Başkanlığınca 7.9.2003 tarihli raporun tanzim edildiği sigortasız
çalıştırıldığının tespit edildiği davacının bu olaydan sonra iş akdinin
işverence feshedildiği açık olduğuna göre kötü niyet tazminatı talebinin
kabulü yerine reddine karar verilmesi hatalıdır...” (Yrg. 9 HD., 04.10.2006
T., 2006/4253 E.,2006/25767 K.)
ÇALIŞMA ŞARTLARINDA ESASLI BİR DEĞİŞİKLİK
DURUMUNDA
İŞÇİNİN HAKLARI NELERDİR?
(4857 sayılı İş Yasası 22. madde)
İşyerindeki çalışma şartları işe girişte yazılı veya sözlü olarak
belirlenmiş olabilir. Örneğin; işçinin hangi işi yapacağı, ne kadar
ücret alacağı, hangi saatlerde çalışacağı, kaç dakika dinlenme süresi
kullanacağı gibi konular çalışma şartlarını oluşturur. Bunlar iş
sözleşmesinde düzenlenmiş ve işçi de sözleşmeyi imzalayıp kabul
etmiş ise artık geçerli olur ve (yasaya aykırı olmamak şartıyla)
uygulanırlar. Ayrıca iş sözleşmesinde “işçi, bu sözleşmenin eki
niteliğindeki personel yönetmeliğini de kabul etmiştir” gibi bir ibare
bulunuyor ise sözleşmede bu şekilde anılan yönetmelikler de işçi
açısından bağlayıcıdır ve bunlarda yer alan şartlar da çalışma
şartlarından sayılır. Sözleşmelerin ve sözleşme eki niteliğindeki
yönetmelik gibi belgelerin bir suretinin mutlaka alınması gerektiğini
tekrar ve önemle hatırlatalım. Sözleşmede yer almasa ve üzerine hiç
konuşulmamış olsa bile yıllar boyunca süregelmiş uygulamalar da
çalışma şartı haline gelirler. Örneğ in; işveren sözleşmede yer
almasa bile yıllardır her dini bayram ve yılbaşında işçilere erzak
paketi dağıttı ise bu artık bir çalışma şartı haline gelmiş olur. İşveren
118
İŞÇİNİN EL KİTABI
bu erzakı vermeye devam etmek zorundadır. Aksi durumda işçi bu
alacaklarını talep edebilir.
Belirlenen çalışma şartları tarafların karşılıklı anlaşmasıyla her
zaman değiştirilebilir. Ancak işverenin yapmak istediği değişiklik
çalışma şartlarını işçinin aleyhine ağırlaştırıyorsa, örneğin işçinin
ücretini veya başka maddi menfaatlerini azaltıyor ya da işçinin
yaşamı ve sağlığı için tehlike oluşturuyorsa, bu gibi değişiklikler
çalışma şartlarının esaslı olarak değiştirilmesi sayılır. Çalışma
şartlarında işveren tarafından tek taraflı olarak esaslı değişiklikler
ancak işçinin onayını almak suretiyle yapılabilir:
•
•
İşçiy e yazılı olarak bildirilmey en ve
İşçi tarafından altı iş günü içinde yazılı olarak kabul
edilm eyen değişiklikler işçiyi bağla maz.
Ancak yapılan değişikliğe itiraz etmemiş ve değiştirilen koşullarda
çalışmaya başlamış işçi yeni çalışma şartlarını kabul etmiş sayılabilir.
Değişiklik önerisi işçi tarafından kabul edilmediğinde işveren,
sözleşmeyi:
•
•
Değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya
Fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu
yine yazılı olarak bildirmek ve bildirim süresine uymak şartıyla
feshedebilir. Yani işveren, değişikliği kabul etmeyen işçiye
yukarıdaki sebeplerden birisini ve sözleşmesinin bildirim süresi
sonunda sona ereceğini yazılı olarak bildirecektir. İş sözleşmesi bu
yolla sona erdirilen işçiye bildirim süresine uyulmadıysa ihbar
tazminatı, koşulları varsa kıdem tazminatı ve birikmiş ücretleri ile
diğer alacakları ödenmek zorundadır.
İşverenlerce, işçileri haklarından mahrum bırakacak şekilde işten
kendi istekleriyle ayrılmalarını sağlamak amacıyla kullanılan en
yaygın
yöntemlerden
biri,
işçinin
çalışma
şartlarının
değiştirilmesidir. İşten çıkarılmak istenen işçiler görev yerleri
değiştirilip ağır işler verilerek işi kendi istekleri ile terk etmeye
zorlanmaktadır. Kesimhane bölümünde çalışan bir işçinin vasfına
uygun olmayan bir işte, örneğin dikimhane bölümünde ayakçı olarak
119
İŞÇİNİN EL KİTABI
ya da fabrikanın genel temizliğini yapmak üzere görevlendirilmesi,
işçinin çalışma koşullarının ağırlaştırılmasıdır. Pek çok işçi bu tip
durumlarda, ağır çalışma koşullarına ve baskılara dayanamayarak
işyerini terk etmekte ve böylelikle istifa etmiş sayılarak haklarını
yitirmektedir. Oysaki işverenin bu tarz esaslı değişiklikleri
yapabilmesi, gördüğümüz gibi, işçinin onayına bağlıdır. Bu görev
değişikliği:
•
İşçiye yazılı olarak bildirilmediyse işçiyi bağlamaz. Eski işine
devam edebilir. Ancak böyle bir bildirim olmamasına rağmen
başka görevde çalışmaya zorlanan işçi, sözleşmeyi haklı
sebeple feshetme yoluna gidebilir. Burada unutulmaması
gereken nokta, haklı sebeple fesih hakkının altı işgünü içinde
kullanılması gerektiğidir.
•
Bu değişiklik kendisine bildirilmiş olsa bile durumu altı işgünü
içinde açıkça ve yazılı olarak kabul etmeyen işçi, bu
değişiklikle bağlı değildir. Ancak beklemek yerine bildirimi
alırken “bu değişikliği kabul etmiyorum” biçiminde şerh
düşerek imza atmak ya da değişikliği kabul etmediğini daha
sonra altı işgünlük süreyi geçirmeden işverene bildirmekte
fayda vardır. İşçi, itiraz etmesine rağmen yine de başka
görevde çalışmaya zorlanıyorsa, sözleşmeyi haklı sebeple
feshetme yoluna gidebilir.
•
Değişikliği kabul etmeyen işçinin sözleşmesi, işverence “bu
değişikliğin zorunlu olduğu” gerekçesiyle ve geçerli sebebe
dayandığı iddiasıyla ya da başka bir nedenle sona erdirilebilir.
Bu durumda işçi, koşulları varsa işe iade davası ya da doğacak
tüm haklarını isteyebileceği bir alacak davası açabilir.
YARGITAY KARARI
“… Çalışma koşullarının hukuki temelleri; Anayasa, yasa hükümleri, toplu iş
sözleşmesi ve işverenin yönetim hakkıdır. Taraflar yapacakları değişiklik
sözleşmesi ile emredici yasa hükümlerine ve toplu iş sözleşmesi hükümlerine
aykırı olmamak kaydıyla çalışma koşullarında değişiklik gerçekleştirebilirler.
İşveren yönetim hakkı aracılığıyla işçinin edimini tür, yer ve zaman olarak
şekillendirebilir. 1475 sayılı Kanunda çalışma koşullarında esaslı değişiklik
kavramı; özel olarak düzenlenmemekle birlikte, işverence çalışma koşullarının
esaslı şekilde değiştirildiği hallerde, işçiye iş sözleşmesini haklı nedenle fesih
imkânı tanınmıştı. 4857 sayılı İş Kanunu ise çalışma koşullarında esaslı
120
İŞÇİNİN EL KİTABI
değişiklik olması durumunu 22. maddesi ile özel olarak düzenlemiş ve bir
prosedüre bağlamıştır. 1475 sayılı Kanun zamanında yapılan iş
sözleşmelerinde, çalışma koşullarının değiştirilmesi hakkını saklı tutan
kayıtların, 4857 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra geçerli
olmayacağına ilişkin özel bir düzenleme olmadığından, bu kayıtlar geçerli
olacaktır. Bununla birlikte iş sözleşmelerindeki bu tür değişiklik kayıtları
hakkaniyet denetimine tabidir. Bu bağlamda işyeri değişikliği iş, ücret ve
diğer çalışma koşulları bakımından değişiklik getirmedikçe geçerli
olmaktadır. Öğreti görüşleri ve Yargıtay uygulamaları da ilke olarak bu
merkezdedir. Somut olayda davalı şirketçe, geçerli değişiklik kaydına
istinaden İstanbul'da aynı şartlar ve unvan ile işe başlaması istenmesine
rağmen, işe başlamayan davacı işçinin iş akdinin feshi, haklı bir fesih olup,
davacının kıdem ve ihbar tazminatı isteklerinin reddi gerekir…” (YHGK.,
11.10.2006 gün ve 2006/9-613 E.., 2006/644 K.)
YARGITAY KARARI
“… İşçinin iş şartlarında esaslı tarzda aleyhine yapılan değişikliği kabul
etme zorunluluğu yoksa da, işverenin geçerli nedene dayalı yaptığı
değişiklikten dolayı bunu kabul etmeyen işçinin iş sözleşmesini fesih hakkı
4857 sayılı İş Kanunu'nun 22. maddesi hükmünden doğmaktadır. Somut
olayda, davacı işçinin çalışma şartlarında işçi aleyhine esaslı tarzda
değişiklik yapıldığı, davacının söz konusu değişikliği kabul etmediği
anlaşılmaktadır. Davacı, verilen yeni görevi yerine getirmek zorunda
olmadığından, işverence İş Kanunu'nun 25. maddesi gereği değil, 22.
maddesi uyarınca iş sözleşmesinin feshedilmesi gerekir…” (Yrg. 9 HD.,
29.01.2007 gün ve 2006/37017 E.., 2007/1181 K.)
YARGITAY KARARI
“… İşyerinde son bir buçuk yıldır araç şoförü olarak çalışan davacının
rızası alınmadan temizlik işlerine verilerek çalışma şartlarının
ağırlaştırıldığı bu nedenle davacının hizmet akdini haklı olarak feshettiği
anlaşıldığından kıdem tazminatı isteğinin kabulü yerine reddine karar
verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” (Yrg. 9. HD., 11.09.2006
T., 2006/2390 E., 2006/21317 K.)
YARGITAY KARARI
“… İl sınırları içinde uzun süre görev yapan ve davacının, bu yerin çok
uzağında bulunan, henüz açılmayan ve açılacağı da kesin olmayan bir yerde
görevlendirilmesi, yerine yeni işçi alınması, görevlendirme konusunda neden
gösterilmemesi gibi maddi olgular dikkate alındığında, davalı işverenin
sözleşmedeki nakil yetkisini kötüye kullandığı anlaşılmaktadır. Nakil
yetkisinin kötüye kullanılması nedeni ile davacının bu görevlendirmeyi kabul
etmemesi, 4857 sayılı iş Kanunu'nun 22. maddesine uygundur. Davalı
121
İŞÇİNİN EL KİTABI
işveren, davacı işçiyi eski görev yerine kabul etmemiş ve bu kabul etmeme
için, yazılı ve geçerli nedenler sunamamıştır. Somut bu maddi olgulara göre,
iş sözleşmesi geçersiz ve haksız nedenlerle davalı işverence feshedildiğinden,
feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesi gerekir.
Mahkemece yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi hatalıdır…” (Yrg.
9. HD., 06.02.2006 T., 2006/835 E., 2006/2400 K.)
İŞYERİNİN DEVRİ
(4857 sayılı İş Yasası 6. madde)
İş Yasamızdaki düzenlemeye göre, işyerinin bir bölümünün ya da
tamamının hukuki bir işleme dayalı olarak bir başkasına devri
halinde işçilerin iş sözleşmeleri de devralana geçer. Yani işçilerin
işvereni, devir tarihinden itibaren, artık işyerini devralan kişi olur.
Devire neden olan hukuki işlem işy erinin satılması olabileceği
gibi kiralama, özelleştirilme ya da şirketleşm e de olabilir.
Tekrar hatırlatmak gerekir ki işveren, gerçek kişi olabileceği gibi
tüzel kişi de olabilir. Yani bir gerçek kişinin sahip olduğu işyerini bir
şirkete satması ya da birkaç kişiyle bir araya gelerek o işyerini
işletmek üzere bir şirket oluşturması durumlarında, eski işveren
işyerinin yeni sahibi olan şirketin ortaklarından bile olsa, işçinin
işvereni artık o kişi değil şirket tüzel kişiliğidir. Şirketlerin
birleşmeleri ya da birbirlerine katılmaları ise İş Yasası anlamında
işyeri devri sayılmaz, çünkü birleşme ya da katılmadan itibaren eski
işveren olan tüzel kişi ortadan kalkmakta ve tüm hak ve borçları
yeni şirkete geçmektedir.
İşyerinin el değiştirmesi sonucunu doğuran devir işlemleri işverenler
arasındaki işlemlerdir. İşyeri devrinde işçinin rızası aranma z;
diğer bir deyişle işyerinin devredilmesi işçilerin onayına bağlı
değildir. İş Yasası ile getirilen düzenleme de bu devrin kendisi ile
değil devredilen işyerindeki işçilerin hakları ile ilgilidir. Devir
durumunda işçilerin sözleşmelerinin işyerini devralana geçeceğini ve
devam edeceğini belirtmiş idik. Bunun anlamı, yeni işverenin iş
sözleşmesinden doğan tüm yükümlülüklerden dolayı işçilere karşı
sorumlu olmasıdır. Yani yeni işveren, işyerindeki çalışma
kurallarını aynen uygulayacak, bunun karşılığında işçiler e
hak ettikleri ödemel eri aynen yapmaya devam edecektir.
İşçinin yeni işverenle arasındaki ilişki yeni bir sözleşme olarak
değerlendirilmez ve kıdemi ve kıdemine göre hesaplanan tüm
122
İŞÇİNİN EL KİTABI
alacakları da (yıllık izin, bildirim süreleri, kıdeme göre ödeniyorsa
ücret artışları vb.) işyerine ilk giriş tarihi esas alınarak hesaplanmaya
ve gerektiğinde buna göre ödenmeye devam edilir.
Ayrıca yasadaki düzenlemeye göre, eski işveren (işyerini
devreden) de işçinin devir tarihine kadarki çalışmasından doğan tüm
alacaklarından iki yıl süre ile y eni işverenle (işyerini devralan)
birlikte sorumlu olacaktır. Ancak eski işverenin sorumluluğu
devirden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken hakları
kapsar. Dolayısıyla ihbar tazminatı ve kullandırılma mış yıllık
izinlerin ücretleri bu kapsamda değ erlendirilem ey ecektir;
bunlardan yalnızca yeni / devralan işveren sorumludur. Ancak devir
tarihinden önce işçinin yaptığı tüm fazla çalışma, genel tatil ve
hafta tatili çalışmaları ile ikramiye, prim, ücret gibi
ödemelerinden eski işveren devir tarihinden itibaren iki yıl
süre ile yeni işverenle birlikte sorumludur. Yani işçi bu
alacaklarını dilediği işverenden ya da her ikisinden birden isteyebilir.
Kıdem tazminatından ise iki yıl süreyle sınırlı olmaksızın, ancak
işçiyi çalıştırdığı dönemle sınırlı olmak üzere, eski işveren de yeni
işverenle birlikte sorumludur.
Yine yasadaki düzenl em ey e göre devreden veya devrala n
işveren sırf bu devir işleminin g erçekleşm esi nedeniyl e
işçileri işten çıkaramaz. Dolayısıyla işyerini devralan işverenin
eski işçileri çıkarması ancak haklı sebeplerinin (25. madde) veya iş
güvencesi kapsamındaki bir işyeri ise geçerli nedenlerinin (17., 18.
ve devamındaki maddeler) olması halinde mümkündür. Aksi takdirde
yani devir sonrasında böyle nedenler bulunmadığı halde işten
çıkarılan işçiler, yasal yollara başvurarak işe iadelerini isteyebilir; o
işyerindeki çalışmalarının tümünden kaynaklanan kıdem ve ihbar
tazminatı da dâhil olmak üzere doğmuş tüm alacaklarını yeni
işverenden (ayrıca sorumlu olduğu kadarıyla eski işverenden de)
almak üzere dava açabilirler.
Uygulamada ise işyeri devirleri işçiler açısından pek çok sorunu
ortaya çıkarmaktadır. Her ne kadar eski işveren iki yıl süre ile bazı
alacaklar bakımından sorumlu tutulmuş ise de işyerini devralan kişi
ya da şirketin izleyeceği tutumun önceden kestirilemez oluşu işçiler
açısından büyük bir sorundur. Bunun karşısında işçinin bir haklı fesih
123
İŞÇİNİN EL KİTABI
imkânı da bulunmamaktadır. İşyerinin devri işçinin rızasına /
onayına bağlı olmadığı gibi devrin işçi açısından bir hakl ı
fesih
nedeni
oluşturmayacağı
yasada
açıkça
düzenl en miştir. İşyerini devrala n işveren ile birlikt e
çalışma k istem eyen işçinin sırf bu nedene dayanarak
sözleşm eyi fesih hakkı bulunma ma ktadır. Dolayısıyla
devirden sonra, sadece devir nedeniyle çalışmak istemeyen işçi
ancak kıdem tazminatından vazgeçerek işten ayrılabilecektir. Tabi
işyerinde devirden önce ya da sonra olduğu fark etmeksizin işçiye
haklı fesih imkânı sunan (24. madde) durum ya da uygulamalar söz
konusu ise işçi bunlara dayanarak sözleşmesini kıdem dâhil haklarını
alacak şekilde feshedebilir.
İşyeri devrinin yaşandığı durumlarda işçilerin;
•
•
•
devrin iş sö zleşm elerine bir etkisi bulunmadığını v e
sözleşm el erinin aynen devam ettiğini bilmel e ri,
dolayısıyla ücretlerinde olduğ u gibi kıdemleri il e
kıdeme göre hesaplanan diğ er hak ve alacaklarında
da
yeni
işveren
tarafından
bir
değişikli k
yapılamayacağını akılda tutmaları,
yeni işverenin işy eri ve iş organizasyonunda baz ı
değişiklikler yapabileceğini ancak işçinin çalışma
koşullarının
rızası
olmadan
esaslı
şekilde
değiştirile m eyeceğini unutma maları g erekir.
Devir işlemi işverene işçilerin haklarını kısıtla ma imkân ı
vermez. Böylesi durumlarda işçinin, koşulları oluştuğu takdirde yasal
yollara başvurarak sözleşmeyi haklı sebeple feshetme imkânı
bulunmaktadır. Ancak devirden kaynaklanan sorunlarla tek başına
boğuşmak yerine (fesih hakkını kullanmak, sonunda bazı haklar
alınabilse bile işsiz kalmak anlamına gelebilmektedir) devir sırasında
birlikte hareket edilmesi gereken noktalara dikkat etmek daha doğru
olacaktır. İşçilerin devir durumlarında mümkün olduğunca
birlikte hareket ederek:
• kendilerine gerek eski / devreden gerekse yeni /
devralan işverence imzalatılmak istene n tüm
belgeleri dikkatle incele m el eri,
124
İŞÇİNİN EL KİTABI
• özellikle işyerinin devri tarihini tespit etmey e
çalışmaları,
• eski
/
devreden
işverence
imzalatılmaya
çalışılabilecek fesih ya da ibraname anlamı na
gelecek her tür belg eyi imza lamaktan kaçınmaları,
• yeni
/
devralan
işverence
imzalatılmaya
çalışılabilecek y eni iş sö zleşm elerini (İşveren
tarafından söylenebileceklerin aksine, yeni sözleşme
düzenlenmesini gerektirecek bir durum bulunmamaktadır;
çünkü eski iş sözleşmesi aynen devam eder. Devirden sonra
yeni bir iş sözleşmesinin imzalatılmaya çalışılması
çoğunlukla bazı hakların ortadan kaldırılması amaçlıdır.)
imzala maktan kaçınmaları,
• yeni
/
devralan
işverence
imzalatılmaya
çalışılabilecek yeni işy eri yönetmelikleri veya iş
talimatları gibi belg eleri ise yine dikkatl e
inceleyerek ancak eski haklarına zarar getirecek yeni
düzenlemeler bulunmadığı taktirde imzalamaları; çalışma
koşullarını ağırlaştıran ve esaslı şekilde değiştir e n
düzenl e m elerin varlığı halinde ise imzalama kta n
kaçınarak
gerekirse
itirazlarını
ve
bu
düzenl e m eleri
“kabul
etmediklerini”
açıkça
bildirmeleri g erekm ektedir.
Ancak özellikle işy eri uyg ulamaları konusunda tavır
belirlerken yeni işverenin de tıpkı eski işveren gibi iş
sözleşmesinden kaynaklı talimat verme ve işin yürütülmesine
yönelik düzenlemeler yapma yetkisinin olduğu unutulmamalı,
işverene
fesih
imkâ nı verecek davranışlardan da
kaçınılmalıdır. İş organizasyonuna dair (özellikle bölüm ve görev
yeri değişikleri gibi) değişikliklerin işverenin yönetim yetkisi
dâhilinde bir değişiklik mi olduğu yoksa çalışma koşullarının esaslı
şekilde değiştirilmesi / ağırlaştırılması mı sayılacağı pek çok durumda
tartışmalıdır. Bu nedenle işçiler tavır belirlerken, mümkün olduğunca
birlikte verilecek kararları olabildiğince yüksek bir katılımla
uygulamaya çalışmalı ve karar alma aşamasında sendikalar ve iş
hukukçularından da bilgi almaya çalışmalıdır.
125
İŞÇİNİN EL KİTABI
YARGITAY KARARI
“… Dosya içeriğine göre, davacı ile devralan banka arasında eski
sözleşmenin yerine geçen 1.5.2002 tarihli yeni bir sözleşme imzalanmış ve bu
sözleşmede anılan alacağa (kıdem ödülü) yer verilmemiştir. Sözleşmede,
personel yönetmeliği ve işveren genel uygulamaları çerçevesinde … ücret
ödeneceği kararlaştırılmıştır. Devralan bankanın personel yönetmeliğinde
kıdem ödülü ödeneceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. … devirden
sonra yeni sözleşme yapılması ve yeni işveren davalının yönetmelik
hükümlerinin uygulanması karşısında, kararlaştırılmayan dava konusu kıdem
ödülüne hak kazanılamaz…” (Yrg. 9. HD., 28.11.2005 T., 2005/34314 E.,
2005/37363 K.)
YARGITAY KARARI
“… Davacının kıdem tazminatı isteği işyerinin devri üzerine haklı sebeple
işçi tarafından feshedildiği gerekçesi ile hüküm altına alınmış ise de,
işyerinin devri başlı başına işçiye haklı fesih nedeni vermez. Ancak devir
sebebiyle işçinin çalışma koşulları ağırlaştırılmış ise işçi, 4857 sayılı
Yasanın 24/2 maddesi gereğince haklı olarak hizmet akdini feshedebilir.
Mahkemece davacının işyeri devri sebebi ile çalışma şartlarının ağırlaştırılıp
ağırlaştırılmadığı araştırılarak ve sonuca göre kıdem tazminatı ile ilgili
hüküm kurulmalıdır…” (Yrg. 9. HD., 27.10.2005 T., 2005/5396 E.,
2005/34825 K.)
YARGITAY KARARI
“… Davacı, davalı işyerinde çalışırken işyerinin dava dışı M. A.Ş.’ye
devredildiği anlaşıldığından, davalı (devreden işveren) devir tarihi olan
30.04.1989 tarihinden önceki çalışma süresi ve bu tarihteki ücrete göre
belirlenecek kıdem tazminatından sorumludur. Davalının ihbar tazminatı,
izin ücreti ile devirden sonraki ücret alacağından sorumlu tutulması hukuken
mümkün değildir…” (Yrg. 9. HD., 11.04.2005 T., 2004/23994 E.,
2005/12847 K.)
TOPLU İŞÇİ ÇIKARMA
Toplu işçi çıkarma nedir?
(4857 sayılı İş Yasası 29. madde)
İşyerlerinde belli sayıların üzerinde işçinin işten çıkarılması “toplu
işçi çıkarma” olarak kabul edilir ve bazı kurallara bağlanmıştır.
İşyerinde çalışan işçi sayısı:
•
20 ile 100 arasında ise, en az on işçinin,
126
İŞÇİNİN EL KİTABI
•
•
101 ile 300 arasında ise, en az yüzde on oranında işçinin,
301 ve daha fazla ise, en az otuz işçinin
bildirim süreleri verilerek, bir aylık süre içinde aynı veya
farklı tarihlerde işine son verilmesi toplu işçi çıkarma
sayılır. Mevsimlik işlerde ve kampanya işlerinde çalışan işçiler,
işlerinin niteliği gereği işten çıkarılmışlarsa bu durum toplu işçi
çıkarma sayılmaz. İşverenler ancak:
•
•
Ekonomik, teknolojik, yapısal ve benzeri nedenlerle ve
İşletme, işyeri veya işin gerekleri sonucunda toplu halde işçi
çıkarabilir.
Bunlardan başka sebeplerle toplu halde işçi çıkarılamaz. Yukarıda
belirtilen sayı ve oranların üzerinde işçi çıkaran işverenin bu durumu
en az 30 gün önceden bir yazı ile:
•
•
•
İşyeri sendika temsilcilerine
Bölge Çalışma Müdürlüğü'ne ve
Türkiye İş Kurumu'na bildirmesi zorunludur.
Bu bildirimde işçi çıkarmanın sebepleri, bundan etkilenecek işçi
sayısı ve grupları ile işe son verme işlemlerinin hangi zaman
diliminde gerçekleşeceğine ilişkin bilgilerin bulunması da şarttır.
İşverenin ayrıca, işyeri sendika temsilcileri ile toplu işçi çıkarmanın
önlenmesi, çıkarılacak işçi sayısının azaltılması ve çıkarmanın işçiler
açısından olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi konularının ele
alınacağı bir toplantı düzenlemesi gerekir. Bu toplantı bir tutanağa
bağlanmalıdır. Bu koşullara uymayan işverene, durumun tespit
edilmesi ya da şikâyet halinde idari para cezası verilir.
Toplu olarak işten çıkarılan işçilerin hakları nel erdir?
Toplu işçi çıkarmalarda fesih bildirimleri ancak, işverenin toplu işçi
çıkarma isteğini Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne bildirmesinden otu z
gün sonra hüküm doğurur. Yani bildirim (ihbar) süreleri, işverenin
Bölge Çalışma Müdürlüğü'ne toplu işçi çıkaracağını bildirdiği tarihten
itibaren otuz gün geçtikten sonra işlemeye başlayacaktır. Örneğ in;
işçi dört yıldır işyerinde çalışıyorsa, yasada öngörülen bildirim
127
İŞÇİNİN EL KİTABI
(ihbar) süresi sekiz haftadır. İşveren, Bölge Çalışma Müdürlüğü'ne
yaptığı bildirimden sonra, önce otuz günlük sürenin geçmesini,
ardından sekiz haftalık bildirim süresinin geçmesini bekleyecektir.
Bu sürelerde işçiyi aynı şartlarda çalıştıracaktır. Bu durumda dikkat
edilmesi gereken, eğer açılacaksa işe iade davasının yine fesih
bildiriminin alınmasından itibaren bir ay içinde açılmasıdır.
İşveren, toplu işçi çıkarmanın kesinleşmesinden itibaren ALTI AY
içerisinde aynı nitelikteki iş için yeniden işçi almak istediğinde,
toplu olarak işten çıkardığı işçilerden uygun olanları öncelikli olarak
işe çağırmak zorundadır. Bu hükme aykırı davranan işverene,
durumun tespit edilmesi ya da şikâyet halinde idari para cezası
verilir.
İŞSİZLİK SİGORTASI
İşsizlik sigortası nedir?
(4447 sayılı Yasa 46., 47., 48. ve 49. maddeler)
Bir işyerinde çalışırken kendi istek ve kusuru olmaksızın işten
çıkarılan işçinin, yasada belirtilen koşulları taşıması durumunda,
çalışma süresine ve aldığı ücrete orantılı olarak işsiz kaldığı belirli
süre boyunca ödenek almasını sağlayan sigorta sistemine “işsizli k
sigortası” denir. Bunun için yasayla işsizlik sigortası fonu
oluşturulmuştur. İşsizlik sigortası fonuna işçinin brüt kazançları
üzerinden sigortalı % 1, işveren % 2 ve devlet % 1 oranında prim
öder.
Kimler işsizlik sigortasından yararlanabilir?
(4447 sayılı Yasa 50. ve 51. maddeler)
İşsizlik sigortasından yararlanabilmek için aşağıdaki koşulların
tamamını taşımak gerekir:
1. İş sözleşm esinin feshinden önceki son 120 g ün
boyunca sürekli olarak çalışmış olmak,
2. Son üç yıl içinde en a z 600 gün süre ile prim ödemiş
olmak,
3. İş sözleşm esi kendi isteği veya kusuruyla so na
erme miş olma k.
128
İŞÇİNİN EL KİTABI
Yani:
• Süreli fesih yoluyla (17. Maddeye göre) işveren tarafından
işten çıkarılanlar,
• Ahlak ve iyiniyet kurallarına aykırı davranmak dışındaki
nedenlerle derhal fesih yoluyla (25. maddeye göre) işveren
tarafından işten çıkarılanlar,
• Derhal fesih hakkını (24. maddeye göre) kullanarak kendisi
ayrılan işçiler,
• Belirli süreli hizmet akdi ile çalışmakta olup da sürenin
bitiminde işsiz kalanlar,
• İşyerinin el değiştirmesi veya başkasına geçmesi, kapanması
veya kapatılması, işin veya işyerinin niteliğinin değişmesi
nedenleriyle işten çıkarılmış olanlar,
• Özelleştirme nedeniyle hizmet akdi sona erenler,
diğer koşulları da taşıyorlarsa işsizlik ödeneğine hak kazanırlar.
Ahlâk ve iyiniyet kurallarına aykırı davranışları nedeniy l e
(25/2. madde) derhal fesih yoluyla işten çıkarılan işçiler
işsizlik sigortasından yararlanamazlar.
İşsizlik sigortasından yararlanma k için nereye ve nasıl
başvurmak g erekir?
İşverenlerin, sözleşmenin sona ermesinden itibaren 15 g ün
içinde işsizlik sigortasından yararlanma koşullarına sahip olan işçi
ile ilgili olarak üç nüsha halinde İşten Ayrılma Bildirgesi (İAB)
düzenl e m esi zorunludur. Ayrıca bunun bir nüshasını Türkiye İş
Kurumu'na, bir nüshasını işçiye vermesi ve bir nüshasını da saklaması
gerekir.
İşçinin işverenden alacağı işten ayrılma bildirgesi (İAB),
sigorta kimlik kartı ve resmi bir kimlik belg esi ile birlikt e
30 gün içinde Türkiy e İş Kurumu'na başvurması gerekir. 30
günlük sürenin geçmesi halinde işçi, 30 günden sonra başvurusuna
kadar geçen sürenin işsizlik ödeneğini alamayacaktır.
129
İŞÇİNİN EL KİTABI
İşsizlik ödeneği ne kadardır ve ha ngi sürelerle ödenir?
Talepleri uygun görülen işçiler, başvurularını takip eden aydan
itibaren işsizlik ödeneği almaya başlar. ilk işsizlik ödeneği ödemesi
ödeneğe hak kazanılan tarihi izleyen ayın sonuna kadar yapılır
(5763 sayılı istihdam paketi ile değişik). İşçilerin hangi miktarda
işsizlik ödeneği alacakları, çalışırken aldıkları ücrete ve yatırdıkları
sigorta primine orantılı olarak belirlenir. Günlük işsizlik ödeneği,
işçinin son dört aylık prime esas kazançları dikkate alınarak
bulunacak günlük ortalama net kazancının yüzde ellisi brüt
kazancının yüzde kırkı (5763 sayılı istihdam paketi ile değişik)
olarak hesaplanır ve her ayın sonunda aylık olarak ödenir.
Örn eğin; asgari ücretle çalışan bir işçinin alacağı işsizlik ödeneği,
asgari ücretin yarısı kadardır. brütünün %40’ı kadardır. 16 yaşından
büyük işçiler için uygulanan aylık asgari ücretin brüt tutarının
%80’ini geçemez (5763 sayılı istihdam paketi ile değişik). Ancak
ödenecek olan aylık işsizlik ödeneğ i miktarı yasa gereği
hiçbir durumda asgari ücretin netini geçem e z. Uygulamada bu
ödemeler, işçi adına açılacak banka hesaplarına havale edilmektedir.
Son üç yıl içinde en az;
•
•
•
600 gün prim ödemiş olan işçilere 180 gün (altı ay)
900 gün prim ödemiş olan işçilere 240 gün (sekiz ay) ve
1080 gün ve daha fazla prim ödemiş olan işçilere ise 300
gün (on ay) süre ile işsizlik ödeneği ödenecektir.
İşsizlik ödeneği ha ngi durumlarda kesilir?
İşsizlik ödeneği işçiye yalnızca
ödenmektedir. Bu nedenle:
•
•
•
işsiz
kaldığı
süre
boyunca
İşsizlik ödeneği alırken gelir getirici bir işte çalıştığı tespit
edilen işçinin ödeneği kesilir.
İşsizlik ödeneği almaya başladıktan sonra Türkiye İş Kurumu
tarafından kendisine iş önerildiği halde bu işi haklı bir neden
olmaksızın reddeden ve işbaşı yapmayan işçinin ödeneği
Kurumca kesilecektir.
Haklı bir neden olmadan, Türkiye İş Kurumu tarafından
önerilen bir meslek eğitim tedbirine (örneğin meslek
130
İŞÇİNİN EL KİTABI
•
edindirme kursuna) katılmayan veya bunu yarıda bırakan ya
da Kurumun çağrılarına zamanında uymayan işçinin de
işsizlik ödeneği kesilebilir. Ancak, bu hallerin sona ermesi
durumunda ödemelere yeniden başlanır.
Muvazzaf askerlik dışında herhangi bir nedenle silâhaltına
alınanlarla hastalık ve analık nedeniyle geçici iş göremezlik
ödeneği almaya hak kazananların ödenekleri de bu
durumlarının devamı süresince durdurulur.
Ölen sigortalı işsizlere ait fazla ödemeler geri tahsil edilemez
(5763 sayılı istihdam paketi ile değişik).
Sigortalı sayılan kişileri hizmet akdine tabi olarak çalıştıran
işverenin konkordato ilan etmesi, işveren için aciz vesikası
alınması, iflası veya iflasın ertelenmesi nedenleri ile
işverenin ödeme güçlüğüne düştüğü hallerde geçerli olmak
üzere, işçilerin iş ilişkisinden kaynaklanan üç aylık
ödenmeyen ücret alacaklarını karşılamak amacı ile İşsizlik
Sigortası Fonu kapsamında ayrı bir Ücret Garanti Fonu
oluşturulur. Buna ilişkin olarak yapılacak olan ödemelerde
işçinin, işverenin ödeme güçlüğüne düşmesinden önceki son
bir yıl içinde aynı işyerinde çalışmış olması koşulu esas
alınarak temel ücret üzerinden ödeme yapılır. Bu ödemeler
Sosyal Sigortalar Kanunu uyarınca belirlenen kazanç üst
sınırını aşamaz. Ücret Garanti Fonu, işverenlerce işsizlik
sigortası primi olarak yapılan ödemelerin yıllık toplamının
%1’idir (5763 sayılı istihdam paketi ile değişik).
İşsizlik ödeneğ i bir kerelik bir ha k mıdır?
İşçi, bu ödeneği tam olarak aldıktan sonra yeniden almaya hak
kazanabilmek için yukarıda belirtilen koşulları bir kez daha sağlamak
zorundadır. Örneğin; işsiz kalan ve sekiz ay süreyle işsizlik ödeneği
almaya hak kazanan işçi, bu süre boyunca iş bulamamış ve sekiz ay
boyunca ödeneklerini almışsa artık önceki çalışmasından kaynaklı
hakkı kalmamıştır. Yeniden işe girmesi ve işsiz kalması durumunda
ancak, yeniden son 120 günü kesintisiz olmak üzere en az 600 gün
prim ödemesi halinde işsizlik ödeneği alabilecektir. Yani hakkını
131
İŞÇİNİN EL KİTABI
kullanmış olan işçi, yeniden en az 600 gün çalışmalıdır ki, bir kez
daha bu sigortadan yararlanabilsin.
Ödemelerini tam olarak almadan işe giren ve bu nedenle ödemeleri
kesilen işçinin ise işsizlik ödeneği alacağı kalmış olur ve bu alacak
korunur. Örneğin; altı ay süreyle işsizlik ödeneği almaya hak
kazanmış olan bir işçi, yalnızca bir ay işsizlik ödeneği almış ve yeni
bir işe girmişse ödeneği kesilir. Ancak kalan beş aylık süreye ait
ödenekleri korunur. Yeni işinden “son 120 gün” ve “en az 600 gün”
koşullarını sağlamadan çıkarılmış olsa bile, önceden kalmış olan beş
aylık işsizlik ödeneği kendisine ödenecektir.
KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ NEDİR?
(4857 sayılı İş Yasası 65. madde)
İş Yasası’nda, genel ekonomik kriz veya zorlayıcı sebeplerle
işyerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak (en az dört
hafta, en fazla üç ay süreyle) önemli ölçüde azalması, tamamen ya
da kısmen durması durumuna ilişkin düzenleme bulunmaktadır. Buna
göre, çalışmayı azaltmak ya da durdurmak isteyen işveren, durumu
hem Türkiye İş Kurumu'na hem de toplu iş sözleşmesi tarafı olan
sendikaya bir yazı ile bildirmelidir. Ayrıca Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı'nın onayını almalıdır.
İşveren ancak aşağıdaki durumlarda kısa çalışma yoluna başvurabilir:
•
•
Genel ekonomik kriz : Ulusal veya uluslararası ekonomide
ortaya çıkan olayların, ülke ekonomisi ve dolayısıyla
işyerini ciddi anlamda etkileyip sarstığı durumlarda. Yalnızca
işyerinin içinde bulunduğu bir ekonomik zorluk durumunda
işveren bu yola başvuramaz.
Zorlayıcı sebepler
: İşverenin kendi yönetiminden
kaynaklanmayan, önceden bilinmeyen, bu nedenle de
bertaraf edilemeyen, dışsal etkilerden kaynaklanan deprem,
yangın, su baskını, salgın hastalık, seferberlik ve benzeri
nedenlerle.
Bu koşullar ortaya çıkmış, işveren gereken bildirimleri yapmış ve
Bakanlık kısa çalışma isteğini uygun bulmuşsa, işyerindeki faaliyet
132
İŞÇİNİN EL KİTABI
kısmen ya da tamamen durur veya çalışma saatleri azaltılır. İşte bu
durumun ortaya çıkması halinde işsizlik sigortasından işçilere ödeme
yapılır ve buna “kısa çalışma ödeneğ i” denir.
Kısa çalışma ödeneği, işverenin bu yöndeki isteğinin Bakanlıkça
uygun bulunduğu işyerlerinde çalışan ve işsizlik ödeneği almaya hak
kazanan işçilere ödenir. Ayrıca işçinin bu ödeneği alması için
işyerindeki faaliyetin en az dört hafta süre ile durmuş olması ya da
kısa çalışma yapılıyor olması gerekir. Bu koşulları taşıyan işçi, kısa
çalışma ödeneği almak için, işverenden onaylı kısa çalışma ödeneği
bildirgesi ve resmi kimlik belgesi ile birlikte Türkiye İş Kurumu'na
başvurmalıdır. Kısa çalışma ödeneği ödemeleri bir haftadan sonra
başlar. Çünkü bu ilk bir haftalık sürede işçiye “yarım ücret”
ödenmelidir (Bu konuda bilgi için “Çalışma” bölümünde yer alan
“Ücret” başlığına bakınız).
Günlük kısa çalışma ödeneğinin miktarı, işsizlik ödeneği miktarı
kadardır. Bu miktar, sigortalının son dört aylık prime esas kazançları
dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama net kazancının yüzde
ellisidir. Ancak on altı yaşından büyük işçiler için belirlenen asgari
ücretin netini geçemez. brüt kazancının yüzde kırkıdır. Ancak on
altı yaşından büyük işçiler için belirlenen asgari ücretin brüt tutarının
%80’ini geçemez.
Kısa çalışma ödeneği, zorlayıcı sebebin devamı süresini ve herhalde
üç ayı aşamaz. Yani işçiye en fazla üç ay kısa çalışma ödeneği
ödenir. Zorlayıcı neden sona erer ve çalışma başlarsa; işçi başka bir
işe girer, yaşlılık aylığı almaya başlar, herhangi bir nedenle
silâhaltına alınır ya da geçici iş göremezlik ödeneği almaya başlarsa
kısa çalışma ödeneği kesilir.
ÜCRETSİZ İZİN UYGULAMASI
Ücretsiz izin nedir? Bu uygulama yasal mıdır?
İşverenlerin eskiden beri sıkça başvurdukları bir yöntem olan
ücretsiz izin uygulaması, işçileri oldukça güç durumlarda
bırakmaktadır. Bu uygulama, mevcut haklarını alıp alamayacakları
133
İŞÇİNİN EL KİTABI
konusundaki belirsizliğe işsiz kalmak korkusu da eklendiğinde,
genellikle suskunlukla karşılanmaktadır. Ücretsiz izne çıkarılan
işçiler ne zaman sona ereceği bilinmeyen bu izinlerin bitmesini,
üstelik hiçbir gelirleri olmadan beklemektedir. Peki, işverenlerin
işçileri ücretsiz izne çıkarmaya hakları var mıdır?
Eski İş Yasası’nda ücretsiz izinle ilgili bir düzenleme
bulunmamaktaydı. Yargıtay’ın bu konudaki genel görüşü ise; işçinin
ücretsiz izne çıkarılmasının iş sözleşmesinin işveren tarafından
haksız feshi anlamına geleceği yönündeydi. Bu nedenle, ücretsiz izne
çıkarılan işçiler kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanabiliyorlardı.
Ancak özellikle ekonomik kriz dönemlerinde aksi yönde mahkeme
kararları da verildi. Bu karmaşa, ücretsiz izinle karşılaşan işçileri
oldukça güvencesiz bir durumda bırakmaktaydı.
İşverenler, Yeni İş Yasası’nın yürürlüğe girmesinden sonra da
ücretsiz izin uygulamalarını sürdürdüler; üstelik artık sıklıkla
tekrarladıkları gibi, “yeni yasayla birlikte bunu yapmaya hakları
olduğunu” söyleyerek. Bu söylem gerçeği yansıtmamaktadır. Yen i
İş Yasası’nda işverenlere, işçileri ücretsiz izn e çıkarma
hakkı veren bir madde bulunma maktadır. İşverenlerin, Yeni
İş Yasası’nda, kendilerine ücretsiz izne çıkarma hakkı verdiğini iddia
ettikleri düzenleme, yukarıda ele aldığımız “kısa çalışma” durumuna
ilişkin düzenlemedir. Bu yolun ise ancak genel ekonomik kriz ve
zorlayıcı sebeplerin ortaya çıkması durumunda kullanılabileceğini, bir
tek işverenin ya da bir sektördeki işverenlerin yaşadıkları ekonomik
sıkıntının bu yola başvurmalarını haklı kılmayacağını biliyoruz.
Ayrıca işverenin durumu hem Türkiye İş Kurumu’na hem de işçi
sendikasına önceden bildirmesi ve bu uygulamayı başlatabilmek için
bir de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan izin alması
gerekmektedir. Dolayısıyla işverenlerin, iddia ettikleri gibi istedikleri
zaman ücretsiz izin uygulamaları değildir. Örne ğin; genellikle
olduğu gibi “sipariş azlığı” nedeniyle uygulanan bir ücretsiz izin Yeni
İş Yasası’nda düzenlenen kısa çalışma şartlarını taşımaz ve yasa
dışıdır. Öyleyse;
134
İŞÇİNİN EL KİTABI
Yasadaki kısa çalışmaya ilişkin şartlar bulun madığı halde
ücretsiz izin uygulamasına maruz kalan işçile rin hakları
nel erdir?
İşyerindeki iş, “Ücret” bölümünde “Yarım Ücret” başlığı altında
görmüş olduğumuz durumlardan biri nedeniyle durmuşsa işçiye
çalıştırılmasa da bir hafta süreyle yarım ücret ödenmesi gerekir.
Durumun bir haftayı aşacak şekilde devam etmesi halinde işçinin
sözleşmeyi tüm haklarını alacak biçimde sona erdirme hakkı vardır.
Bu durumlardan biri ortaya çıkmamış olmasına rağmen; örneğ i n
yukarıdaki örnekte olduğu gibi sipariş azlığı gibi bir nedenle ücretsiz
izin uygulaması söz konusu ise işçi fesih hakkını, yine tüm haklarını
alacak biçimde, bir hafta geçmesini de beklemeden derhal
kullanabilir. Ancak, fesih hakkının kullanılması işçilerin bireysel
olarak kullanabilecekleri bir yol olup, doğmuş tüm haklar hemen ya
da dava sonunda alınabilecek olsa da, sonuç olarak işsiz kalmak
anlamına gelmektedir. Bu nedenle, yasa dışı ücretsiz izin uygulaması
ile karşılaşan işçilerin, işverenleri bu yasa dışı uygulamadan
vazgeçirmek için topyekûn hareket ederek, Bölge Çalışma
Müdürlüğü’ne şikâyette bulunmaktan, işyerinde her an iş görmeye
hazır biçimde beklemeye / sonrasında ücretlerini talep etmeye ve
hatta fesih haklarını bireysel olarak kullanmaktansa yine topluca
kullanarak bu durumda ortaya çıkacak talebin büyüklüğü ile fiili
güçlerini kullanmaya dek pek çok yolu denedikleri örnekler az
değildir. Günümüz koşullarında genellikle uzun zaman boyunca işsiz
kalmakla sonuçlanan ve bu nedenle de kullanılmasının ne kadar hak
sayılacağı bile tartışmalı hale gelen fesih hakkının kullanılmasından
önce, işçilerin, bu örneklerde olduğu gibi birlikte hareket etmekten
doğacak güçlerini kullanma yollarını aramaları daha uygun
görünmektedir.
YARGITAY KARARI
“… Dairemizin uygulamaları doğrultusunda işverence tek taraflı olarak iş
sözleşmesinin askıya alınması halinde bu uygulama işçi tarafından kabul
edilmediği takdirde iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedildiği kabul
edilmektedir. İşçi tarafından askıya alma işlemi kabul edildiğinde ise, askı
süresinin sonunda işe davet edilmediği takdirde işverence iş sözleşmesi
feshedilmiş olmaktadır…” (Yrg. 9 HD., 20.12.2005 gün ve 2005/28701 E.,
2005/40137 K.)
135
İŞÇİNİN EL KİTABI
KIDEM TAZMİNATI
Kıdem ta zminatı nedir?
(1475 sayılı İş Yasası 14. madde)
Bir yıl ve daha fazla çalışmış olan işçilere, iş sözleşmelerinin
belli şekillerde sona ermesi halinde çalıştıkları her yıl için otuz
günlük ücretleri tutarında ödenen tazminata “kıdem tazminatı”
denir.
Sigortasız çalıştırılan işçilerin pek çoğu kıdem tazminatı hakları
olmadığını ya da bu haklarını alamayacaklarını düşünmektedir. Oysa
sigortaları yapılmış olsun olmasın, İş Yasası kapsamındaki bütün
işçilerin kıdem tazminatı hakkı vardır ve şartları oluşmuşsa kıdem
tazminatlarını alabilirler. Kıdem tazminatı ve diğer haklar açısından
sigortasız çalıştırılan işçilerin bu yanlış kanıya kapılmalarına yol
açan zorluk, çalıştıklarını kolayca ispatlayamamalarıdır. Sigortası
düzenli olarak ödenmiş işçilerin çalışmaları SSK kayıtlarından
kolayca belirlenebildiğinden kıdem tazminatı ve diğer hakları için
açtıkları davalarda bu haklarına daha kolay ulaşmaktadırlar. Ancak
söz konusu durum, işçiler tarafından, sigortasız çalıştırıldıkları
takdirde kıdem tazminatı ve diğer alacaklarını alamayacakları
biçiminde yorumlanmamalıdır. Tersine, öncelikle çalıştıkları süreyi
ayrıca ispatlamaları gerektiğinden, sigortalı bir işçinin haklarını
alabilmesine göre biraz daha uzun sürse de, bu mümkündür.
İster sigortalı, ister sigortasız çalıştırılmış olsun aşağıda belirtilen
hallerde kıdem tazminatı hakkı doğar:
Bir yılını doldurmuş işçilerin kıdem ta zminatına ha k
kazanacağı durumlar şunlardır:
1. İş sözleşmeleri işveren tarafından derhal fesih yoluyla
(25. maddeye göre) sona erdirilen işçilerin yalnızca bir
bölümü kıdem tazminatına hak kazanabilir. İşçi eğer bu
maddede sayılan ahlak ve iyiniyet kurallarına aykırı
davranışları nedeniyle (25/2) işten çıkarıldıysa kıdem
tazminatına hak kazanamaz. Ancak bu maddede düzenlenmiş
diğer nedenlerle (sağlık sebepleri, zorlayıcı sebepler ya da
136
İŞÇİNİN EL KİTABI
2.
3.
4.
5.
6.
7.
işçinin gözaltına alınması / tutuklanması hallerinde
devamsızlığının 17. maddedeki bildirim süresini aşması; yani
25/1, 25/3 ve 25/4) işten çıkarılan işçi kıdem tazminatına
hak kazanır.
İş sözleşmeleri işveren tarafından süreli fesih yoluyla (17.
maddeye göre) sona erdirilen işçiler kıdem tazminatına hak
kazanırlar.
İş sözleşmelerini derhal fesih yoluyla (24. maddeye göre)
kendileri sona erdiren işçiler kıdem tazminatına hak
kazanırlar. (Bu durumların tümü için, bu bölü mde yer alan
“iş sözleşmesinin feshi” başlığına bakınız.)
İş sözleşmeleri muvazzaf askerlik hiz m eti sebebiyl e
sona eren işçiler kıdem tazminatına hak kazanırlar. Yani
askere giden işçinin sözleşmesi, ister işçi tarafından ister
işveren tarafından feshedilsin, kıdem tazminatı hakkı doğar.
Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan yaşlılık, em eklilik veya
malullük aylığı ya da toptan ödeme almak amacıyla iş
sözleşmesini sona erdiren işçiler kıdem tazminatına hak
kazanırlar. Yani işçi, SSK'dan emeklilik aylığı, malullük
aylığı veya toptan ödeme almak amacıyla iş sözleşmesini
feshederse kıdem tazminatına hak kazanacaktır. Bunun için
işçinin, emekliliğe ya da toptan ödeme almaya hak
kazandığını ve bu amaçla başvurularda bulunduğunu işverene
belge ile ispat etmesi gerekir.
Kadın işçiler, evlendikleri tarihten itibaren bir yıl içinde
iş sözleşmesini evlilik nedeniyle sona erdirirlerse kıdem
tazminatına hak kazanırlar.
İş sözleşmesi işçinin ölümü nedeniyle sona erdiğinde
yine kıdem tazminatı hakkı doğar. Kıdem tazminatı bu
durumda işçinin mirasçılarına ödenecektir.
YARGITAY KARARI
“… Kıdem tazminatına hak kazanabilmek için kanunda öngörüldüğü şekilde
bir tam yıl çalışmış olmak gerekir. Bu sürenin hesabında davacının talebi ile
verilen uzun süreli ücretsiz izinde geçen günler dikkate alınmaz…” (Yrg. 9
HD., 20.09.2004 gün ve 2004/5260 E., 2004/18897 K.)
YARGITAY KARARI
“… Davalı işverenin davacı işçiye hakaret etmesi veya uzun süre çalışan
işçinin fazla mesai ücretinin ödenmemesi, davacı işçi açısından haklı fesih
137
İŞÇİNİN EL KİTABI
nedenidir. Kıdem tazminatına hükmedilmelidir…” (Yrg. 9 HD., 18.12.2006
gün ve 2006/14744 E., 2006/33220 K.)
İşten kendisi ayrılan işçi kıdem ta zminatı isteyebilir mi?
Haklı bir neden olmadan kendi isteğiyle işten ayrılan, örneğin süreli
fesih yolunu (17. maddeye göre) kullanan ve istifa eden işçi kıdem
tazminatına hak kazanamaz. Ancak, evlilik nedeniyle işten ayrılan
kadın işçiler, askerlik nedeniyle işten ayrılan işçiler ve emekliliği
hak eden işçiler kendi istekleriyle ayrılıyor olsalar bile kıdem
tazminatına hak kazanırlar. Ayrıca tekrar hatırlatmak gerekir ki 24.
madde anlamında haklı nedenleri olan işçi, sözleşmeyi kendi feshetse
dahi kıdem tazminatına hak kazanacaktır.
YARGITAY KARARI
“… Haklı olarak iş akdini sona erdiren işçinin kıdem tazminatı hakkı
bulunmakla birlikte, akit kendisi tarafından sona erdirildiğinden ihbar
tazminatı talep etme hakkı bulunmamaktadır…” (Yrg. 9. HD., 30.05.2002
gün ve 2002/1210 E., 2002/9283 K.)
YARGITAY KARARI
“… İşverenin takdir hakkını kullanarak yaptığı uygun ücret artışını yetersiz
bulup işyerini terkeden işçi, ihbar ve kıdem tazminatı isteyemez.” (Yrg. 9
HD., 08.03.2004 T., 2003/15604 E., 2004/4330 K.)
Belirli süreli iş sözleşm esi ile çalışan işçilerin kıdem
tazminatı hakkı var mıdır?
Yukarıda belirttiğimiz kıdem tazminatına hak kazandıran
durumlardan birinin gerçekleşmesi halinde belirli süreli iş
sözleşmesiyle çalışan işçi de kıdem tazminatına hak kazanacaktır.
Örn eğin; iki yıllık belirli süreli iş sözleşmesiyle çalışan işçinin
sözleşmesi, işveren tarafından sağlık sebepleri ya da zorlayıcı
sebeplerle, işçi tarafından askerlik nedeniyle ya da derhal fesih (24.
madde) yoluyla sona erdirildiğinde, işçi kıdem tazminatına hak
kazanacaktır.
Belirli süreli sözleşmeyle çalışan işçiler için önemli olan sözleşmenin
süresidir. Kıdem tazminatı için ilk şart en az bir yıl çalışmış
olmaktır. Bu tip sözleşmelere ise genellikle, işçinin kıdem tazminatı
138
İŞÇİNİN EL KİTABI
dâhil bazı haklarını ortadan kaldırmak amacıyla başvurulmaktadır.
Bu nedenle, örneğin belirli süreli sözleşme on bir aylık düzenlenmiş
ve yenilenmemişse, çalışılan süre bir yılın altında kalacağından
işçinin kıdem tazminatı hakkı olmayacaktır. Ancak eğer işçi,
haklarından yoksun bırakılmak amacıyla, ortada belirli süreli
sözleşme yapılmasını gerektirecek koşullar olmadığı halde bu şekilde
çalıştırılıyorsa, yapılan belirli süreli sözleşme baştan itibaren belirsiz
süreli sayılacaktır. Örneğ in; belirsiz süreli sözleşme ile çalışması
gerektiği halde, on bir aylık belirli süreli sözleşme ile çalıştırılan ve
sözleşmesi sürekli yinelenen işçi, kıdem tazminatını talep edebilir.
YARGITAY KARARI
“… Belirli süreli hizmet akitlerinde akdin süre sonunda yenilenmeyeceğinin
işçi ya da işveren tarafından bildirilmesi, aktin süre bitiminde feshi
mahiyetindedir. Somut olayda da davalı işveren, akdin yenilenmeyeceğini
bildirerek 31.7.2001 tarihi itibariyle davacı öğretmenin hizmet akdini
feshetmiştir. Bu fesih şekline göre davacının kıdem tazminatına hak
kazandığının kabulü gerekir…” (Yrg. 9 HD., 13.05.2003 T., 2002/26613 E.,
2003/8198 K.)
Mevsimlik işlerde çalışan işçilerin kıdem ta zminatı ha kkı
var mıdır?
Bu konuda mevsimlik işçilerle ilgili bir yasal düzenleme
bulunmamaktadır. Ancak Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre; bu
işlerde çalışan işçiler de kıdem tazminatına hak kazanabilirler.
Mevsimlik işlerde çalışma mevsimi dışında kalan süreler, tarafların
aksi yönde bir beyanları yoksa askıda geçirilmiş sayılır. Bu nedenle,
çalışılmayan (askıda geçen) süreler kıdem tazminatı hesabına dâhil
edilmez. Kıdem tazminatı çalışılan sürelerin toplanması ile
hesaplanır.
Kıdem tazminatı nasıl hesaplanır?
Kıdem tazminatını hesaplamak için öncelikle işçinin kıdeminin ve
bu hesapta kullanılacak ücretinin belirlenmesi gerekir.
İşçinin kıdemi, işe başladığı tarihten iş sözleşmesinin yukarıda
belirtilen koşullarda sona erdirildiği tarihe kadar geçen süredir.
139
İŞÇİNİN EL KİTABI
Örn eğin; 20 Mart 2002'de işe girip 25 Mayıs 2005 tarihine dek
çalışan işçinin kıdemi 3 yıl 2 ay 5 gündür.
Aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde çalışılan süreler
(örneğin; işçinin işverenin başka bir fabrikasına gönderilmesi gibi)
varsa bunların tümü birleştirilerek hesap yapılır. İşyerinin bir
işverenden başka bir işverene geçmesi, devredilmesi veya başka bir
yere nakli halinde işçinin kıdemi, yine işyeri veya işyerlerindeki
çalışma sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanacaktır.
Kıdem tazminatı, işçinin en son brüt ücreti üzerinden hesaplanır.
İşçiye çalıştığı her tam yıl için 30 günlük brüt ücreti tutarında ödeme
yapılır. Otuz günlük bu süre yasada belirlenmiş olan asgari süredir ve
sözleşme ya da toplu iş sözleşmesi ile azaltılamaz; ancak artırılabilir.
Örn ek olarak; 20 Mart 2002'de işe girip 25 Mayıs 2005 tarihine
dek asgari ücretle çalışan yukarıdaki işçinin alacağı kıdem
tazminatını hesaplayalım:
Kıdem tazminatı hesaplanırken de ihbar tazminatı hesabında olduğu
gibi işçinin aldığı en son brüt ücret kullanıldığından bu işçinin kıdem
tazminatı hesabına esas aylık brüt ücreti, 2005 yılında uygulanan
asgari ücretin neti olan 350,15.- YTL değil ücretinin brütü olan
488,70.- YTL'dir.
Kıdem tazminatı hesaplanırken, yine tıpkı ihbar tazminatı hesabında
olduğu gibi, günlük brüt ücreti dışında işçiye ayrıca yapılan para
ödemeleri ve parayla ölçülmesi mümkün diğer menfaatler de hesaba
katılır. Bunlar yasadan, iş sözleşmesi ya da toplu iş sözleşmesinden
veya iş sözleşmesi hükmü haline gelmiş işyeri uygulamalarından
kaynaklanan tüm menfaatlerdir.
Örneğimizdeki işçiye de yukarıda ihbar tazminatını hesaplamış
olduğumuz işçide olduğu gibi yine aylık 60.- YTL yol parası
ödendiğini, her kış başlangıcında kendisine bir ton kömür verilerek
yakacak yardımı yapıldığını ve her yıl iki aylık ücreti tutarında
ikramiye ödendiğini varsayalım. Kıdem tazminatı hesabında
kullanacağımız son brüt ücreti bulmak için yine bu menfaatlerin her
140
İŞÇİNİN EL KİTABI
birinin bir güne düşen parasal karşılığını bulup, bunları günlük brüt
ücrete ekleriz.
Aldığı ücret ve diğer menfaatleri aynı olan bu işçinin de kıdem
tazminatına esas günlük brüt ücreti, 21,52.- YTL'dir.
İşten çıkarıldığı sırada 3 yıl 2 ay 5 gündür çalışmakta olan
örneğimizdeki işçinin kıdem tazminatı, tazminata esas günlük brüt
ücretinin kıdemine oranlanmasıyla bulunur:
21,52 x 30 x 3 (yıl)
21,52 x 30 x 2 (ay) / 12 (ay)
+ 21,52 x 30 x 5 (gün) / 365 (gün)
Toplam kıdem ta zminatı
= 1.936,80.-YTL
= 107,60.- YTL
=
8.84.- YTL
= 2.053,24.-YTL'dir.
Kıdem tazminatı gelir vergisinden muaf tutulmuştur, dolayısıyla
ihbar tazminatından yapılan yüzde 15'lik kesinti kıdem
tazminatından yapılmaz. Kıdem tazminatından yalnızca damga
vergisi alınır. Bu nedenle, bulunan rakamdan binde 6 damga vergisi
düşüldükten sonra işçinin eline geçmesi gereken net kıdem
tazminatını bulmuş oluruz:
2.053,24 x 6 / 1000 = 12,32.- YTL
Öyleyse işçinin elin e geçecek net kıdem tazmi natı miktarı
da:
2.053,24 - 12,32
= 2.040.92.- YTL olacaktır.
YARGITAY KARARI
“… İşveren tarafından davacıya ikramiye ödemesinde bulunulduğu dosyaya
sunulan ücret bordrosundan anlaşılmaktadır. Kıdem ve ihbar tazminatları
hesabına ikramiye ödemelerinin yansıtılmaması usul ve yasaya aykırı
olduğundan hükmün bu sebeplerle bozulması gerekmiştir…” (Yrg. 9. HD.,
25.05.2006 T., 2005/36159 E., 2006/15359 K.)
141
İŞÇİNİN EL KİTABI
EŞİT DAVRANMA İLKESİ
(AYRIMCILIK TAZMİNATI)
(4857 sayılı İş Yasası 5. madde)
İş Yasası'nın 5. maddesine göre işçiler arasında dil, ırk, cinsiyet,
siyasal düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplere
dayalı ayrım yapılamaz. Ayrıca, esaslı sebepler olmadıkça kısmi
süreli çalışan işçilere tam süreli çalışan işçilerden, belirli süreli çalışan
işçilere de belirsiz süreli çalışan işçilerden farklı işlem yapılamaz.
Aynı veya eşit değerde bir iş için yukarıda sayılan nedenlerden
biriyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz. İşçiler, iş sözleşmesinin
yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona
ermesinde farklı işleme tabi tutulamaz. Tanımlanan tüm bu
durumlar, “eşit davranma ilkesi” olarak adlandırılır.
İşverenin bu ilkeyi ihlal etmesi durumunda ayrımcılığa uğrayan
işçiler, dava açarak dört aylık ücretleri tutarında bir tazminatı
ve ayrıca yoksun kaldıkları hak ve alacakları işverenden talep
edebilir. Örneğin;
•
•
•
•
•
sendika üyesi olduğu için alacakları diğer işçilere göre eksik
ya da geç ödenen,
belirli süreli çalıştığı için diğer işçilerin yararlandığı servisi
kullanmasına izin verilmeyen,
part-time çalıştığı için işyerindeki tüm işçilere ödendiği halde
kendisine bayram ikramiyesi ödenmeyen,
kadın olduğu için kendisiyle aynı vasıflara ve kıdeme sahip
erkek işçilerden daha düşük ücretle çalıştırılan,
siyasi görüşleri nedeniyle kendisine sürekli angarya işler
yüklenen ya da çalışma koşulları ağırlaştırılan
işçiler dava açarak, dört aylık ücretleri tutarında bir tazminatı ve
yoksun kaldıkları hak ve alacakları isteyebilirler. Görüldüğü üzere bu
dava, sadece iş sözleşmesi ayrımcılık yapılarak sona
erdirilen işçiler tarafından değil, iş sözleşmesi sürmekt e
olan / çalışmaya devam eden işçiler tarafından da açılabilir.
Dava açan işçinin bu nedenle işten çıkarılması durumunda ise
işverenin davranışı yine yasaya aykırılık oluşturacak ve işçi, diğer
tüm yasal alacaklarının yanı sıra iş güvencesi kapsamında ise işe
142
İŞÇİNİN EL KİTABI
iadesini, değilse
isteyebilecektir.
kendisine
kötüniyet
tazminatı
ödenmesini
Son olarak belirtmek gerekir ki, kendisine eşitliğ e aykırı
davranıldığı / ayrımcılık yapıldığı için dava açan işçinin,
ma hke m ede bu durumu ispatlaması gerekm ektedir. Bu
yüzden, eşit davranma ilkesine aykırılık nedeniyle dava açacak
işçilerin dikkatli olmaları, öncelikle iddialarını ispatlamak için
gereken bilgi ve varsa belgeleri gözden geçirmeleri ve özellikle de
beraber çalıştıkları arkadaşlarının desteğini istemeleri yerinde
olacaktır. Eşit davranma ilkesine aykırılık durumunda işçilere
tazminat hakkı veren bu yeni düzenleme, dikkatli davranıldığı ve
birlikte hareket edildiği takdirde, işyerlerindeki keyfi uygulamaların
sınırlanmasını sağlamak açısından etkili bir araç olarak kullanılabilir.
SENDİKAL GÜVENCE ve SENDİKAL TAZMİNAT
2821 sayılı Sendikalar Yasası'nın sendikal güvenceyi düzenleyen 31.
maddesine göre işçilerin işe alınma ları,
•
•
•
sendikaya girmeleri veya girmem el eri;
belli bir sendikaya girmel eri veya girme m eleri;
belli bir sendikadaki üy eliği muhafa za veya
üyelikten istifa etmel eri
şartına bağlı tutulama z. İş sözleşm el erine ve toplu iş
sözleşm el erine buna aykırı maddeler konulama z.
Yine aynı maddede son derece önemli başkaca güvenceler
bulunmaktadır ve bunların işverence ihlâli durumunda işçilere, en a z
bir yıllık ücretleri tutarında bir tazminat ödenmesi gerekir.
Buna göre:
•
İşveren, sendika üy esi işçilerle sendika üyes i
olmayan işçiler veya ayrı sendikaya üy e olan işçiler
arasında işin sevk ve dağıtımında, işçinin m eslek i
ilerlem esinde,
işçinin
ücret,
ikramiye
ve
primlerinde, sosyal yardım ve disiplin hüküml erinde
143
İŞÇİNİN EL KİTABI
ve diğer hususlara ilişkin hüküml erin uyg ulanması
bakımından herhangi bir ayırım yapamaz.
•
İşçiler, sendikaya üy e olmaları veya olmamaları, iş
saatleri dışında veya işverenin rızası ile iş saatleri
içinde, işçi sendika veya konfederasyonlarını n
faaliy etlerine katılmalarından dolayı veya herhang i
bir nedenle farklı muamel ey e tâbi tutulama z.
Bunlara aykırı davranan işverenin işçiye, en az bir yıllık ücreti
tutarında bir tazminat ödemesi gerekir. Bu tazminat, iş sözleşmesi
sürmekte olan / çalışmaya devam eden işçiler tarafından, açılacak bir
dava yoluyla talep edilmelidir. Dava açan işçinin bu nedenle işten
çıkarılması durumunda ise işverenin davranışı yine yasaya aykırılık
oluşturacak ve işçi, diğer tüm yasal alacaklarının yanı sıra iş
güvencesi kapsamında ise işe iadesini isteyebilecektir.
Ayrıca yine işverenlerin,
•
sendika üyesi işçilerle sendika üy esi olmayan işçiler
veya ayrı sendikaya üye olan işçiler arasında
çalışmaya son verilmesi bakımından herhangi bir
ayırım yapmaları veya,
•
işçileri sendikaya üy e olmaları veya olma maları, iş
saatleri dışında veya işverenin rızası ile iş saatleri
içinde, işçi sendika veya konfederasyonlarını n
faaliy etlerine
katılmalarından
dolayı
işte n
çıkarmaları hallerinde;
yani sendika üy eliği veya sendikal faaliy etlerden dolay ı
işten çıkarılması durumunda işçi, diğer tüm alacaklarını n
yanı sıra sendikal tazminatını ya da işe iadesini
isteyebilecek, işe iadesin e karar verildiği halde işverenc e
işe başlatılmaması halinde ise kendisine ödenecek olan iş
güvencesi tazminatı, sendikal tazminat olan bir yıllı k
ücreti tutarında belirlenecektir.
YARGITAY KARARI
“… İşçinin sendikasız olduğu bir aşamada işine son verilmiş olması feshin
sendikal nedene dayanmadığını göstermez; sendikal fesih kavramı kapsamlı
144
İŞÇİNİN EL KİTABI
olup, işverenin amacının saptanmasını gerektirir...”
19.10.1998 T., 1998/12272 E., 1998/14546 K.)
(Yrg. 9 HD.,
YARGITAY KARARI
“… Davacı işçinin 08.04.2005 günü sendikaya üye olduğu, iş sözleşmesinin
ise yaklaşık dört ay sonra feshedildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Davalı işverence yeterli ve inandırıcı delil sunulmadığından feshin geçerli
nedene dayanmadığı sonucuna varılmış olması isabetlidir. Ancak, davalı
işverence sendikalı işçilerle birlikte sendika üyesi olmayanların da işten
çıkarıldığı, davacının sendikaya üye olduğu tarih ile fesih tarihi arasında
yaklaşık dört aylık bir süre geçtiği, davacı tanıklarından ikisinin olayla ilgili
bilgilerinin duyuma dayalı olduğu, üçüncü tanığının ise aynı durumda olan
bir işçi olup, feshin sendikal nedene dayandığını kabul için yeterli bilgiye
sahip olmadığı, işyerinde davacının üyesi olduğu sendikanın yetki aldığı ve
davacının sendikaya üye olmasından önce toplu iş sözleşmesi imzaladığı,
dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Mevcut delil durumuna göre
feshin sendikal nedene dayandığının kabulü doğru değildir…” (Yrg. 9 HD.,
29.05.2006 T., 2006/11277 E., 2006/15696 K.)
İBRANAME NEDİR?
Sözleşme sona erdiğinde işverenlerin işçilere tüm alacaklarını (ücret,
fazla çalışma ücreti, yıllık ücretli izin alacağı, ihbar ve kıdem
tazminatı gibi) aldıklarına ve başka bir alacaklarının kalmadığına
ilişkin olarak imzalattıkları belgeye “ibraname” denir. İşverenin
elinde işçi tarafından imzalanmış geçerli bir ibraname varsa, işçi
ibranamede yer alan haklar bakımından işverenin hiçbir borcu
kalmadığını kabul etmiş sayılır.
İşçiye zorla, baskı yapılarak ve hileyle imzalatılan ibranameler
geçersizdir. Ayrıca ibraname, normal olarak sözleşme bitiminde
istenir. Bu nedenle işçiden, işe girerken veya çalıştığı sırada peşinen
alınan ibranameler geçersizdir. Ancak bunların fesihten önce
alındığını ya da baskı veya hileyle imzalatıldığını ispat etmek işçiye
düştüğü ve çoğu kez ispatlanamadığı için bu tür ibranameleri
imzalamaktan kaçınılmalıdır. İşe girişte veya çalıştığı sırada
kendisinden ibraname alınmış olan işçiler, özellikle işyerinde bu
yönde yaygın bir uygulama varsa, durumu Bölge Çalışma
Müdürlüğü'ne bildirebilir. Bu başvuru ileride iddialarını ispat
etmelerini bir ölçüde kolaylaştırabilir.
145
İŞÇİNİN EL KİTABI
İşten çıkarılan işçilere örneğin, “alacaklarını şu kadar hesapladık,
şu kâğıdı imzala da ödeyelim” biçiminde imzalatılmaya çalışılan
belgeler genellikle ibraname niteliğindedir. Bu durumda:
•
•
•
•
•
Belge, “ücret, fazla çalışma ücreti ve kıdem tazminatı
alacakları
öden miştir”
biçiminde
genel
ifadelerle
düzenlenmişse imzalamaktan kaçının ve her bir alacak
kalemi için ya da toplam olarak ödenen miktarların
belirtilmesini isteyin.
Öden ecek alacakların doğru hesaplandığından em i n
olun. Gerekirse ve mümkünse süre isteyin ve hesabı
bir de siz yapın / yaptırın.
Eksik hesap yapılmışsa öncelikle bunun düzeltilmesini
isteyin. Düzeltilmediği ya da miktar belirtilmediği halde
ihtiyaç nedeniyle ödemeyi almak zorunda kalırsanız, kalan
haklarınızdan feragat etmiş (vazgeçmiş) sayılmamak için,
imzalamadan önce ibraname üzerine “fazlaya ilişki n
haklarım saklı kalmak kaydıyla” ya da “fazlaya
ilişkin haklarımı sa klı tutarım” yazın. Ayrıca
aldığınız miktarı da ibrana me üz erine açıkça
belirtin.
Alacaklarınızın çekle, senetle ya da taksitle ödenmesi teklifi
yasalara aykırıdır. İşverenin bu teklifini kabul etmek zorunda
değilsiniz. Ancak yine de alacağınızın taksitler halinde
ödenebileceği söylenmişse ve bunu kabul ediyorsanız
yalnızca aldığınız kısma ilişkin ibranameyi kabul edin.
Sonradan ödenecek kısımlar için peşinen imza vermeyin.
Bu koşulları sağlayamadığınız takdirde gerekirse ödeme
almamayı tercih edin. Bu durumda alacaklarınızı icra takibi
ya da dava yollarına başvurarak almanız gerekecektir.
Haklarınızı geç de olsa tam olarak almak, büyük bir kısmını
hiç alamamaktan çoğu zaman daha iyidir. Ayrıca
alacaklarınızın bir kısmına fesih tarihinden, bir kısmına ise
dava / takip tarihinden itibaren faiz işleyecektir.
YARGITAY KARARI
“… Altındaki imza davacı tarafından inkâr edilmeyen hatta hile ve zorla
alındığı kanıtlanamayan ve bir sene içerisinde bu konuda bir iddia ileri
sürülmeyen ibraname başlıklı belge ödeme rakamlarını içermekte olup,
makbuz niteliğindedir. Mahkemece davacının hak kazandığı saptanan
146
İŞÇİNİN EL KİTABI
miktarlardan ibraname başlıklı belgede açıklanan ödeme miktarları
düşülmeli, bakiye alacağı kalırsa bu miktarla ilgili hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece bu ödeme belgesine değer verilmeyerek sonuca gidilmesi
hatalıdır…” (Yrg. 9 HD., 02.04.2007 gün ve 2006/23805 E., 2007/8901 K.)
YARGITAY KARARI
“… Karara dayanak olan ibraname, kıdem ve ihbar tazminatı dışında bir
kısım işçilik alacakları tek tek sayılmak suretiyle düzenlenerek davacı
tarafından imzalanmış olup içeriğinde sayılan işçilik alacakları yönünden
geçerlidir. İbraname, kıdem ve ihbar tazminatını içermediği gibi davalı da bu
yönden ibranameye dayanmamıştır. Esasen gerek davalı savunmasından
gerekse ibraname içeriğinden bu husus anlaşılmaktadır. Buna rağmen
mahkemece kıdem ve ihbar tazminatı isteklerinin de ibranameye dayanılarak
reddi hatalıdır…” (Yrg. 9 HD., 2005/36232 E., 2006/18331 K.)
147
İŞÇİNİN EL KİTABI
İŞÇİNİN EL KİTABI
İşçi sınıfının dünyanın her yerinde asırlardır sürmekte olan
mücadelesinden çıkarılacak en temel derslerden biri, yaşamlarının
her anına yayılan kavgalarında işçilerin geçici de olsa başarılar
kazanmalarının yegâne yolunun birlikte hareket etmel erinde n
geçtiğidir. İşte bu dersin gereği olarak biz de, başvurucumuz olan
işçiler ve işçi gruplarını işkollarında faaliyet gösteren sendikalar
konusunda bilgilendirdik; öz-örgütleri olan bu sendikalara
yönlendirdik. Sınıfsal birlik bilinciyle, bu birliğin sağlanması uğrunda
mücadele veren sınıf örgütlerine (sendikalar, kooperatifler,
dernekler ve işçi birliklerine) ve öncü işçilere, yürüttükleri
örgütlenme çalışmalarında elimizden geldiğince destek olmaya
çalıştık.
Elinizdeki kitap, yukarıda özetlemeye çalıştığımız faaliyetin son
halkasıdır. İstedik ki, İş Yasası’nda düzenlenmiş olan hakları,
yasanın hukuki dilinden daha açık bir dille ve derli toplu bir biçimde,
işçilerin her an elleri altında olsun. Olsun ki, bunları bilsinler ve talep
edebilsinler; alabilmenin yollarını arasınlar ve alsınlar.
ÇHD İzmir Şubesi
Sosyal ve Ekonomik Haklar Çalışma Grubu (SEHAG)
148
Download