General Musa Kunduhov`un Osmanlı İmparatorluğu`ndaki Hayatı

advertisement
General Musa Kunduhov’un Osmanlı
İmparatorluğu’ndaki Hayatı ve Faaliyetlerine İlişkin
Bazı Olgular ve Düşünceler
Georgy Chochiev*
Özet
General Musa Kunduhov (1818–1889) gerek Kafkasya’nın, gerekse
Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Kuzey Kafkasya diasporasının 19.
yüzyılın ikinci yarısındaki tarihinde iz bırakmış, fakat gayet çelişkili ve
yeteri kadar anlaşılmamış simalardan biridir. Bu çalışmada, 1865
yılında yaklaşık 5 bin Çeçen, Oset ve Çerkes (Kabardey) ailesinin
padişahın ülkesine göçünü düzenlerken hangi objektif veya sübjektif
sebep ve hesaplara göre hareket ettiğini, yeni vatanında karşılaştığı
gerçeklerin başlangıçtaki umut ve beklentilerine ne derecede uygun
düştüğünü daha iyi kavrama çabasında bulunulmuştur. Musa
Paşa’nın Osmanlı askeri-siyasi yapısı içerisinde elde ettiği konumun
oldukça yüksek, mesleki alanındaki faaliyetlerinin ise esasen başarılı
olduğu kuşku götürmemektedir. Buna karşılık, göçten sonra çok
iddialı “Kafkas yönlü” (en geniş anlamıyla) ihtiraslarının bulunduğu
istikametindeki son derece olası varsayımdan yola çıkılırsa, sonuçta
ne Kuzey Kafkas göçmen topluluğu boyutunda genel kabul gören ve
itibarı tartışma götürmeyen bir lider olabildiği, ne de Babıali’nin
Kafkasya politikasının ve askeri stratejisinin oluşturulmasını hissedilir
biçimde etkileyebildiği açıktır. Bunula birlikte Kunduhov’un bazı
hareketlerinin ve girişimlerinin Osmanlı yönetiminin Anadolu’da
yerleştirilen
Kuzey
Kafkasyalıların
durumları
konusunda
bilgilendirilmesine ve sorunlarına daha ciddi olarak eğilmesine bir
ölçüde hizmet ettiği anlaşılmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Musa Kunduhov, Kuzey Kafkasyalılar, Rusya
İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu, göç, iskan, 1877–1878
Osmanlı-Rus Savaşı
*
Georgy Chochiev, Kuzey Osetya Beşeri ve Sosyal Araştırmalar
Enstitüsü, Vladikafkas, Rusya Federasyonu.
1
Georgy Chochiev
Some Facts and Considerations Regarding General
Kundukhov’s Life and Activities in the Ottoman Empire
Musa
Abstract
General Musa Kundukhov (1818–1889) is one of the noticeable,
although the most controversial and insufficiently understood
figures in the history of both the Caucasus and North Caucasian
diaspora in the Ottoman Empire of the second half of the 19th
century. In this paper an attempt is made to better comprehend the
objective or subjective reasons and considerations, by which he was
guided when organizing the resettlement of approximately 5
thousand Chechen, Ossetian and Circassian (Kabardian) families to
the Sultan’s domains, and to assess to what degree the realities he
encountered in his new homeland corresponded to his initial hopes
and expactations. Undoubtedly, the status that Musa Paşa has
achieved within the Ottoman military-political establishment was
rather high, and his work in the professional sphere generally
successful. Yet, – if we are to proceed from the highly probable
assumption that after the emigration he cherished some farreaching “Caucasian” (in the widest sense) ambitions – it is obvious
that he finally failed to become an acknowledged and
unquestionably authoritative leader on the scale of the North
Caucasian immigrant community, as well as to exert any visible
influence on the formation of the Porte’s Caucasian policy and
military strategy. Nonetheless, some of Kundukhov’s activities and
initiatives appear to be instrumental to a certain extent in informing
the Ottoman administration about the condition of the North
Caucasian refugees settled in Anatolia and in more seriously
addressing their problems.
Keywords: Musa Kundukhov, North Caucasians, Russian Empire,
Ottoman Empire, migration, colonization, 1877–1878 Russo-Turkish
War
2
General Musa Kunduhov’un Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Hayatı
Musa Kunduhov’un Rusya’daki Hayatı ve Kariyeri
19. yüzyılın ortalarında Kafkasya’nın ve bir dereceye kadar genel
Rusya’nın askeri, toplumsal ve siyasal hayatında oldukça belirgin bir rol
oynayan General Musa Kunduhov’un anavatanında bıraktığı anı,
öncelikle Çeçenler ve diğer Kafkas halklarının temsilcilerinden oluşan
kalabalık bir grubun Osmanlı İmparatorluğu’na göçünü organize
etmesiyle ilgilidir. 1865 yılında meydana gelen bu önemli tarihsel olay
kendi kişisel yaşamı ve mesleki kariyeri açısından da bir dönüm noktası
olmuş ve onları “göç öncesi” ve “göç sonrası” olmak üzere iki eşdeğerli
olmayan bölüme ayırmıştır.
Kunduhov’un biyografisinin ilk dönemi hakkında bizzat kaleme
aldığı ve esas itibarıyla göçten önceki yaşamını anlatan kapsamlı
hatıratın1 yanı sıra, Rusya merkez ve bölge arşivlerinde bulunan
belgeler ve onlara dayanarak yazılmış birkaç makale görece bütünsel
bir fikir edinmemize olanak vermektedir. Hayat yolunun bu kısmı
aşağıdaki gibi özetlenebilir. 1818’de Osetya’nın Tagaur bölgesinde
nüfuzlu aldar2 ailesine mensup Kunduhatı Alhast’ın çocuğu olarak
dünyaya gelen Musa (Mussa) henüz on iki yaşındayken amanat3 olarak
Petersburg’a gönderilmiş ve imtiyazlı bir askeri okula yerleştirilmiştir.
Oradan 1836’da süvari asteğmeni rütbesiyle mezun olduktan sonra
Müstakil Kafkasya Kolordusu’nda görevlendirilmiştir. Çar I. Nikolay’ın
1837 yılındaki Kafkasya seyahati sırasında maiyetinde yer almıştır.
1841’de yüzbaşılığa terfi etmiştir. 1848’de Kafkasya Genel Valisi Mihail
1
Musa Kunduhov’un ilk defa 1936–1937’de Paris’te “Kavkaz” (“Le
Caucase”) dergisinde Rusça olarak yayımlanan anıları, sonraki yıllarda
Fransızcaya ve kısmen İngilizceye çevrilerek Batı’daki Kafkas göçmen
yayınları arasında yer almıştır. Türkçe çevirisi 1957–1960 arasında “Yeni
Kafkas” dergisinde tefrika olarak, 1978’de ise Kafkas Kültür Derneği
tarafından kitap olarak basılmıştır. Rusya’da ancak 1994–1995 yıllarında
“Daryal” dergisinde tam olarak yayımlanan bu eserin halen birkaç basımı
bulunmaktadır.
Bu
çalışmada
“Kunduhov,
2013”
basımından
yararlanılmıştır.
2
Aldar – Aldar – Osetya’da soylu üst sınıfa verilen ad.
3
Amanat – Kafkas Savaşı sırasında, yenilen ve itaat eden Kafkasyalı
toplulukların Rusya’ya bağlılıklarını sağlamak için soylu ailelerinden alınan
rehine. Genellikle çocuk yaşta olan amanatlar askeri okullara gönderilir ve
askeri hizmete alınırdı.
3
Georgy Chochiev
Musa Paşa Kunduhov
Vorontsov’un verdiği özel bir görev üzerine Dağıstan ve
Çeçenistan’da Ruslara karşı mücadeleyi sürdüren İmam Şamil’le barış
görüşmeleri yürütmüş, fakat bu girişim olumlu sonuç vermemiştir.
Aynı yıl içerisinde binbaşı rütbesiyle Polonya’ya gönderilmiş, 1852’ye
4
General Musa Kunduhov’un Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Hayatı
kadar Varşova’da konuşlandırılan Kafkas Süvari Dağlı4 Taburu’na
komuta etmiştir. Kırım Savaşı sırasında Dağlı Atlı Milis birlikleri
kurmakla görevli Yarbay Kunduhov, daha sonra bu birliklerin başında
Güney Kafkasya’da Osmanlılara karşı harekatlara katılmıştır. Savaşı
müteakiben albaylığa, 1860’ta ise tuğgeneralliğe terfi ettirilmiştir. Bu
arada, 1857’de Askeri-Oset, 1859’da da Askeri-Çeçen Okrugu’nun
başkanlığına atanan Kunduhov, söz konusu görevlerde Kafkasya’nın
yerli halklarının yaşayışlarının çağdaş medeniyet kurallarına göre
düzenlenmesi konusunda önemli gayretler göstermiştir. Çarlık
ordusunda bulunduğu dönemde çok sayıda üst düzey askeri nişan ve
ödüle layık görülmüştür.5
Osmanlı’ya Göç Planı
Bu son derece parlak kariyerine ve önünde açılan perspektiflere
rağmen Kunduhov 1865 yılında istifasını vererek, Rusya’nın
Kafkasya’daki bölge yönetimiyle uyum halinde, fakat tam olarak
aydınlığa kavuşturulamayan koşullar altında yaklaşık 5 bin Çeçen,
Çerkes (Kabardey) ve Oset ailesinin Osmanlı İmparatorluğu’na
göçünün başını çekmeyi yeğlemiştir.6
4
Dağlı (Rus. gorets, çoğ. gortsı) – Özellikle çarlık döneminde Rusya’da
Kuzey Kafkasya’nın yerli halkları için kullanılan terim.
5
Kunduhov’un Rusya’daki hayatı ve kariyeriyle ilgili bilgiler yukarıda
bahsedilen hatıratından başka şu eserlerden çıkarılmıştır: Degoyev, 2003;
Ganiç, 2008; Kantemir, 1978; Dzagurov, 1925.
6
Rus resmi verilerine göre, 1865 yılının Mayıs–Eylül ayları içinde Terek
Oblastı’ndan Osmanlı İmparatorluğu’na 4.989 hane veya 23.057 kişi
gitmiştir (Dzagurov, 1925: 137–139). Bu kitlenin ezici çoğunluğunu
oluşturan Çeçenler ve akraba Vaynah gruplarından (İnguşlar ve
Karabulaklar) başka söz konusu rakamlar tahminen 350 Oseti ve 900
Kabardeyi de içermekteydi (Totoyev, 1948: 38; Kumıkov, 2001: 21, 373–
385). Fakat göçmenlerin bir kısmı vatanlarını resmi kayıt yaptırmadan terk
etmiş olabileceğinden, gerçek sayılarının çok daha fazla olması kuvvetle
muhtemeldir. Nitekim, General Fadeyev olaylar henüz sıcakken kaleme
aldığı notlarda 40 bin civarında bir rakam ileri sürüyordu (Fadeyev, 2005:
198). Başka bir hesaplamaya göre Kunduhov’u izleyenlerin sayısı 40 ilâ 50
bin arasında değişiyordu (Totoyev, 1948: 38). Bu göçmenlerin
yerleştirilmeleriyle ilgili Osmanlı belgeleri ise sadece gelen hanelerin sayısını
vererek genellikle 5 bin aileden söz etmektedir (bkz: İ.MM. No. 1264; İ.MVL.
5
Georgy Chochiev
Maalesef, çeşitli kaynaklarda yer alan ve çoğu defa çelişkili bilgiler
Kunduhov’un kendisinin ve birçok soydaşının kaderinde belirleyici
olan bu göç kararının gerçek nedenleri hakkında net bir ipucu
vermemektedir. Ayrıca hareketlerinin nedenleri içinde dar çıkarcı
hesapların mı yoksa tam tersine Kafkas halklarına yararlı olma
düşüncesinin mi hakim olduğu sorusunu tartışmaya açık
bırakmaktadır. Yine de, Kunduhov’u bu adıma iten önemli psikolojik
etkenler arasında, kuşkusuz, çarlık yönetiminin bölgedeki sömürgeci
politikalarından duyduğu rahatsızlık, var olan koşullarda
yeteneklerinin ve azımsanmayacak derecedeki ihtiraslarının
karşılanmasının (Kafkas halklarını medeni biçimde yönetme ve
aydınlatma) olanaksız olduğu kanısı ve göç halinde kendisinin Babıali
ile Osmanlı topraklarına akın akın gelmekte olan Kuzey Kafkasyalı
sürgünler arasındaki ilişkilerde kilit adam durumuna gelme hayalleri
sayılabilir. Sonuncu hususla ilgili planlarının, özellikle 1864 yazında
gerçekleştirdiği İstanbul ziyareti ve Ali ve Fuat paşalarla görüşmeleri
sırasında güçlendiğini kuvvetle tahmin edebiliriz (Kunduhov, 2013:
46–47). Bu bağlamda Kunduhov’un en yakın amiri olan Terek Oblastı
komutanı General Mihail Loris-Melikov’un “…Kunduhov Türk
hükümetinin Asya Türkiyesi’ne göçen Dağlıları yönetme görevini
kendisine vereceğinden ve böylelikle başlıca kaygısının Dağlı
nüfusunu bir yere çekerek önce özel hukuka, sonra da belirli bir
bağımsızlığa sahip ayrı bir bölge oluşturmaktan ibaret olacağından
emin olduğunu birçok kez dile getirmiştir” yolundaki tanıklığını
anımsatmak yerinde olacaktır (Dzagurov, 1925: 35). Öte yandan,
Kunduhov’un Kafkasyalıları göçe teşvik ederken gelecekte onların
No. 23885; İ.DH. No. 38018, 38199; İ.ŞD. No. 311). Bununla birlikte, 1865–
1866 döneminde Osmanlı hükümetinin söz konusu göçmenler için çeşitli
vilayetlerde 10 binin üzerinde ev inşa ettirdiği yolunda bir resmi haber
(Saydam, 1997: 149) daha yüksek rakamlarla ilgili varsayımları
destekleyecek niteliktedir. Ayrıca, 1865’te ülkeye gelen Çeçenlerin sayısını 6
bin aile ve 40 bin kişi olarak veren Doğu Anadolu’daki İngiliz konsolosu John
Taylor’ın tanıklığı da dikkate değerdir (Taylor, 1868: 346; Şimşir, 1989: 304).
Son olarak, Musa Kunduhov’un Narmanlı Camii’ndeki mezar taşının
kitabesinde bulunan “Bu zât, vatan-ı kadîmini ve rütbe ve mansıbını terk
itmiş ve eser-i nebeviyye iktizâen otuzbin neferât-ı Çerâkise ile hicret
itmiş…” şeklindeki sözleri hatırlatmakta da yarar var (Hanoğlu, 2006: 147,
396).
6
General Musa Kunduhov’un Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Hayatı
muzaffer Osmanlı ordusunun yardımıyla ve onun safları içinde
Kafkasya’ya geri dönecekleri olasılığını da göz ardı etmediği hiç de
temelsiz görünmemektedir (Kunduhov, 2013: 48, 53, 55).
Anadolu’da Yerleşme
Bu çalışmanın asıl konusu olan Kunduhov’un yeni vatanındaki hayat
ve faaliyetlerine geçmeden önce elimizdeki belgelerin generalin
göçten sonraki biyogafisini ancak genel çizgileriyle belirlememize
olanak verdiğini belirtmek yerinde olacaktır. Bununla birlikte, mevcut
veriler onun Osmanlı askeri-politik düzeni içerisinde edindiği yer
hakkında belli bir fikir edinmemizi mümkün kılmakta ve Kuzey
Kafkasyalı göçmen topluluğunun kaderinde oynadığı ya da oynamaya
çalıştığı role de bir ölçüde ışık tutmaktadır.
Loris-Melikov’un yukarıdaki ifadesi haklı ise Kunduhov ilk ciddi
hayal kırıklığına başında bulunduğu ilk göçmen kafilelerinin Osmanlı
sınırını geçmelerinden hemen sonra uğramış olmalıdır. Rusya
hükümetinin diplomatik baskısına boyun eğen Babıali, önce
Kunduhov’a 1864’te vaat edilen ve bütün göçmenleri sınıra yakın
Soğanlı Sıradağı ile Van Gölü arasındaki alana yerleştirmeyi öngören
ilk planından vazgeçmiştir. Ardından da Temmuz-Ağustos 1865’te
Osmanlı memurlarının ve bizzat Kunduhov’un Rus resmi
temsilcilerine ısrarla kabul ettirmeye çalıştıkları, Çeçenleri Van
Gölü’nün batısında ve güneyinde toplama projesinden vazgeçmek
zorunda kalmıştır (Dzagurov, 1925: 32, 122–130). Sonuçta, 3500
kadar göçmen ailesi daha güneyde bulunan ve Kafkasyalılar için doğa
ve iklim açısından elverişsizliği belli olan Diyarbekir ve Halep
vilayetlerine yerleşmeye zorlanmıştır. Geriye kalan tahminen 1500
aile ise Orta Anadolu’ya, çoğunlukla Sivas Vilayeti’ne gönderilmiştir
(İ.MM. No. 1264; İ.DH. No. 38018; Taylor, 1868: 346).
Sıradan göçmenlerden farklı olarak kendisine ve yakınlarına
yerleşecekleri bölgeyi seçme hakkı tanınan Kunduhov Orta
Anadolu’da kalan ikinci grubun içindeydi. İlk ikamet yeri
Uzunyayla’da bulunan ve çoğunlukla önceki yıllarda göçen
Çerkeslerin yerleştiği Aziziye kazası olmuşsa da, daha sonra eski
sakinleri tarafından terk edilen Tokat kazasına bağlı Batmantaş
köyünde satın aldığı geniş arazide bir konak yaptırarak en geç
7
Georgy Chochiev
1867’de oraya taşınmıştır.7 Hısım ve akrabaları başta olmak üzere
kendisiyle birlikte gelen Oset ve Kabardey ailelerinin bir bölümü de
aynı köye yerleşmiştir (Kutlu, 1986: 48; Kantemir, 1978: 12).8
1866 yılının sonlarında İstanbul’a giden Kunduhov sadrazamlık
makamına sunduğu dilekçede, Devlet-i Aliye’ye hizmet yoluyla
“ikmal-i namûs-ı acizî” edebilmesi için kendisine “cihet-i askeriyyede”
ihtisasına uygun bir görevin verilmesini istemiştir. Bu belgede, Kafkas
göçlerinin nedenlerinin resmi yorumlanışına uygun biçimde, “Rusya
devlet-i fahîmesinin efkarı Kafkasya ahalîsinin mütefahhir ve
müteşekkir oldukları dîn-i mübîn-i şeref-i İslamiyyeyi mahv ile kendü
dînine tebdîl ve orada ba‘zan nesl-i İslamiyyeyi yok etmek”
olduğundan dolayı soydaşlarıyla birlikte vatanını terk etmeyi göze
aldığı da belirtiliyordu. Dilekçeye bir de generalin Rus ordusundaki
ayrıntılı sicili ile Sivas ve Erzurum valilerinin şefaat mektupları
eklenmişti. Ertesi yılın mart ayında çıkan padişah iradesiyle “Çeçen
kabîlesi reisi Musa Bey”e Rusya’daki unvanının dengi olan mirlivalık
rütbesinin ihsanıyla 4. Ordu’nun kurmay heyetine dahil edilmesi
emredilerek gereğinde Meclis-i Askeriye’nin toplantılarına
katılmasına izin verilmiştir (A.MKT.MHM. No. 376/53; İ.MM. No.
1398; Kutlu, 1986: 50). Bu tarihten itibaren Kunduhov
imparatorluğun askeri çevrelerinde Musa Paşa veya Çerkes Musa
Paşa adıyla tanınmaya başlamış, fakat 1877–1878 Osmanlı-Rus
Savaşı’na kadar herhangi komutanlık görevinde bulunmayarak
genellikle Batmantaş’taki çiftliğinde yaşamıştır (Gazi Ahmed Muhtar
Paşa, 1996: 48).
7
Kunduhov ve kafilesinin Anadolu’ya gelişlerinden kısa süre önce
Batmantaş’ta yaşayan yerli Rumlar Rusya’ya göç etmişlerdi. Ne var ki, Rus
makamlarının kendilerini kabul tarzından memnun kalmayarak birkaç yıl
sonra geri dönmüşler ve işgal edilmiş buldukları ev ve tarlalarını geri
istemelerine rağmen bir sonuç alamadan civar Rum köylerine dağınık olarak
yerleşmek zorunda kalmışlardı. (Girard, 1902: 84).
8
1878’de buraları dolaşan başkeşiş Garegin Srvandztyants’ın aldığı not
şöyledir: “Batmantaş… dağ yamacında yeni kurulmuş, evleri gayet temiz bir
Çerkes köyüdür… Havası, suyu ve toprağı harikulade, fakat kışları serttir.
Köyün kenarında bir tepe üzerinde Çerkes Musa Paşa’nın evi duruyor.
Tümüyle Avrupalı tarzda kireçle inşa edilen ve büyük cam pencereleri olan
bu evin önünde küçük bir mescit var.” (Srvandztyants, 1885: 34).
8
General Musa Kunduhov’un Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Hayatı
Öyle görünüyor ki, Musa Paşa’nın yüksek sosyal konumunu,
Rusya’da edindiği yönetim tecrübesini ve liderlik hırslarını dikkate
alan Osmanlı makamları, yeni uyruklarını daha etkin biçimde idare ve
kontrol etmek için onun otoritesinden ve bilgilerinden yararlanmayı
düşünmüş, onu Tokat ve bazı komşu kazalar dahilinde oluşmuş,
değişik etnik unsurlardan kurulu Kuzey Kafkas göçmen grubunun fiili
lideri olarak kabul etmişlerdir. Nitekim, Anadolu’daki durum
hakkında bilgi sahibi olan İngiliz konsolosu Gifford Palgrave 1868
yılının başında yazdığı raporda şu ifadelere yer vermiştir: “…[Tokat
bölgesinin] merkezi vadileri neredeyse tamamen Çerkeslerle
meskundur ve bunlar esas itibarıyla halen Musa Paşa olarak bilinen
fakat eskiden Rus hizmetinde bulunan bir yerli reisin
yönetimindedirler. İddialara göre emrindeki köylerin sayısı 80’i
buluyor ve 30 kadarı daha biraz kuzeyindedir. Nüfusları tahminen 20
bine ulaşıyor…” (Palgrave, 1984: 130).
Aslında Babıali’nin bu dönemde Kafkasyalıları yönetmek için
önemli bir yöntem arayışına girmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bunun
yeterli nedeni vardı. Nitekim, Musa Paşa kendi maddi ve makam
sorunlarını başarıyla çözerken, göçmenlerin büyük bir bölümü yeni
koşullara uyum sağlamada ciddi güçlüklerle karşılaşmışlardı. Osmanlı
hazinesinin sınırlı kaynakları Kafkasya’dan gelen yüzbinlerce yoksul
göçmenin hızlı ve düzenli şekilde yerleştirilmesi ve gerekli geçim
olanaklarıyla donatılması için yeterli değildi. Bazı taşra memurlarının
yolsuzlukları ve yetersizlikleri, göçmenlerin sosyo-kültürel ve
psikolojik özelliklerini anlayamamaları durumu daha da
ağırlaştırmaktaydı. Örneğin, daha 1860’ların başlarında Sivas
vilayetine gönderilen Kuzey Kafkasyalıların çoğu incelediğimiz
dönemde henüz iskan edilememişti ve devletten yevmiye alsalar da
asıl geçimleri yerli köylüler tarafından sağlanmaktaydı. Kesin olarak
yerleştirildikleri ve iş güç sahibi oldukları düşünülen göçmenlerin de
sıkça komşu köylerle arazi anlaşmazlıkları ortaya çıkmaktaydı. Bütün
bunlar birçok göçmeni bazen feodal beyleri tarafından da teşvik ve
istismar edilen çeşitli yasadışı eylemlere itmekte, bu da yerli ahaliyle
ilişkilerini gerginleştirmekteydi (İ.MM. No. 1481). 1865’te vilayete
kalabalık bir Kafkas göçmen kafilesinin gelişi durumu doğal olarak
daha da karmaşıklaştırmıştır.
9
Georgy Chochiev
1868 “Çerkes Kurultayı”
Olayların gidişatının Musa Paşa’yı tedirgin etmemesi olanaksızdı.
Çünkü göçün öncüsü ve göçmen camiasının en yüksek kademeli
temsilcilerinden biri olarak soydaşlarının durumunun ve
davranışlarının manevi sorumluluğunun kuşkusuz bilincindeydi.
Osmanlı belgelerinden anlaşıldığı üzere, 1868 yılında yerel yönetimin
de onayını alarak, ortaya çıkan bunalımı ve çözüm yollarını tartışmak
üzere Sivas vilayeti içinde yaşayan Kuzey Kafkas gruplarını temsil eden
soyluları, din adamlarını ve diğer ileri gelenleri toplantıya çağırmıştır.9
Haziran sonlarıyla Temmuz başlarında 300’ü aşkın delegenin
katılımıyla yapılan “Çerkes kurultayı” Musa Paşa tarafından hazırlanan
ve suçluluğu bertaraf etmeyi amaçlayan, Kafkasyalılara mahsus 15
maddelik bir nizamnameyi kabul etmiştir. Bu nizamname, göçmen
köylerinde zaten geçerli olan şeri ve nizami mevzuata ek olarak özel bir
ceza-teşvik sisteminin yürürlüğe konması, idarelerce asayişi
sağlamakla yetkilendirilecek görevlilerin yerleşim yerlerine atanması,
göçmenlerin yerel kolluk kuvvetlerine daimi esasta alınması,
Kafkasyalılara umumi yerlerde silah taşımanın yasaklanması gibi
tedbirleri öngörmekteydi. Kuzey Kafkas liderlerinin aynı düşünceler
doğrultusunda Babıali’ye hitaben düzenledikleri toplu dilekçede,
9
4. Ordu komutanlığına yazdığı 6 Temmuz 1868 tarihli mektupta Musa
Paşa bu toplantının gerekliğini ve organizasyonunu şöyle anlatmaktaydı:
“…inşâsına mübâşeret olunan konağ-ı âcizînin ikmâl-i noksânı için mezûnen
gelip umûr-ı zâtiyyemiz ile meşgul bulunduğum hâlde Sivâs vilâyet-i celîlesi
dâhilinde bulunan muhâcirînden Mâhir Bey ve Kart Osmân ve rüfekalarının
gasb ü sirkat ve sâir dürlü harekât-ı gayr-ı lâyıkalarının men‘i esbâbının
istikmâli zımnında lâzım gelen ümerâ-ı muhâcirîne nush-pend olunması
devletlü vâlî paşa hazretleri tarafından vâki‘ olan irâdeye mebnî her ne
kadar keyfiyyet hükûmet-i mahaliyyeye âid ve çâkerlerinin vazîfe-i
memûriyyetten hâric ise de ileride bir nev‘ fenâlık zuhûrundan ihtirâzen
ber-muktezâ-ı sıdk ve ubûdiyyet bu fazâhatın külliyyen ve kaviyyen men‘ ve
indifâ‘ı esbâbı bî-l-etrâf tefekkür ve mütâla‘a olunarak o misillü ademlerin
ele getirilmesi ve sâirlerine meydân verilmeyecek sûrette taht-ı
mezbûtiyyete alınması için bî-l-cümle ulemâ ve ümerâ-i muhâcirînin celbi
müşârün-ileyh hazretlerine şifâhen arz ü beyân olunmuştu.” Ayrıca,
Babıali’yi de eleştirerek, “…mukaddemlerine nisbetle şimdilerde hükûmet-i
‘âliyye cânibinden hîç bir maslahat mühimsenilmeyerek imrâr-ı vakt
olunmakta bulunduğu”nu belirtmekteydi (İ.MM. No. 1481, lef 2).
10
General Musa Kunduhov’un Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Hayatı
bütün vilayet halkının huzur ve güvenliğini sağlayacak tek çare
olduğundan emin oldukları bu nizamnamenin acilen onaylanmasının
yanısıra iskan işini kısa sürede tamamlayabilmek için merkezden vasıflı
ve dürüst memurların gönderilmesi ve “mütehayyizan ve müntahab
ümeradan” olan göçmenlerin yerel yönetimlerin tüm kademelerine
dahil edilmesi de ısrarla istenmekteydi. Bu arada Osmanlı Devleti’nin
daha önce Uzunyayla’da aslında istisnai bir durum olarak uyguladığı
modelin ileride diğer Kafkas göçmenlerinin yönetilmesinde örnek
alınacağı umudu da dile getirilmiştir.10
4. Ordu komutanı ve serasker aracılığıyla bu öneriler hükümete
sunulmuştur. Ancak Osmanlı yönetiminin bu konudaki tutumu Musa
Paşa’nınkinden oldukça farklıydı. Nitekim, bu dönemde Kuzey
Kafkasyalı soylu kesimine karşı güvensizliği gittikçe artmakta olan
Babıali, bu zümreye mensup kişilerin girişimlerinin arkasında en başta
kendi imtiyazlarını koruma amacının yattığından ve egemenlikleri
altındaki bağımlı sınıfları kullanarak bölgesel düzeyde resmi
makamlara baskı yapmak niyetinde olduklarından kuşku duymaya
başlamıştı (İ.MVL. No. 22848). Diğer taraftan, ayrı Müslüman
toplulukları için özel bir hukuki ve idari rejim yaratmak da devlet
politikası açısından uygun değildi. Ayrıca, 1863–1864’te meydana
gelen kitlesel göçlerden itibaren Babıali ülkedeki boş toprakların sınırlı
olmasını ve göçmenlerin sebep oldukları sosyal problemleri göz
önünde tutarak, önceki yıllarda göz yumduğu büyük Kafkasyalı grupları
toplu halde yerleştirme uygulamasından artık özenle kaçınmaya
başlamıştı (İ.MVL. No. 22848). Bundan hareketle hükümet, 31 Ağustos
1868 tarihli oturumunda göçmenlerin “müteferrikan” yerleştirilmesini
ve yasadışı eylemlerinin önünün alınmasını denetleme görevini 4.
Ordu Komutanlığı’na vermeyi karara bağlamıştır. Devletin bu alandaki
politikasının hedefleri, bütün göçmenlerin en kısa sürede tarımla
uğraşan ve kanuna uyan tebaa haline getirilmesi ve yavaş yavaş
geleneksel liderlerine bağlılıktan çıkarılması olarak tanımlanmıştır. Bu
da anılan nizamnamede belirlenmiş ek önlemlere başvurmaksızın
10
1850’lerin sonu ve 1860’ların başında 10 bin civarında Çerkesin
topluca yerleşmesi üzerine Uzunyayla’da Aziziye kazası adıyla memur
kadrolarını da kısmen kendi sakinlerinden istihdam eden ayrı bir idari birim
kurulmuştu (bkz: İ.MVL. No. 20103).
11
Georgy Chochiev
mevcut yasa ve talimatların daha sıkı biçimde uygulanması suretiyle
sağlanacaktı (İ.MM. No. 1481).11
Göçmenlerin Durumuyla İlgili 1870 Raporu ve Sonuçları
Söz konusu projenin temel ilkelerinin reddine rağmen, Musa Paşa çok
geçmeden Kuzey Kafkasyalıların yönetilme tarzının ıslahıyla ilgili bir
takım yeni görüşlerini hükümete sunmuştur. Muhtemelen 1870 yılının
başlarında İstanbul’a gönderdiği raporda12 bir kez daha göçmenlerin
yerleştirildiği bölgelerdeki karmaşık duruma dikkat çekmekte ve
gerginliği azaltmak amacıyla toprak dağıtımı sırasında yapılan hata ve
adaletsizliklerin düzeltilmesi, göçmenlerin medeni ve dini
gereksinimlerinin karşılanması, askerlik muafiyetinin süresi dolmadan
orduda ücretli olarak istihdam edilebilmeleri gibi konularda tavsiyeler
ileri sürmekteydi. Bu öneriler genel olarak Osmanlı yönetiminde
destek bulmuştur. Musa Paşa’nın çağrısının Babıali’yi Anadolu’nun
çeşitli vilayetlerinde bulunan göçmenlerin durumunu merkezden
gönderilecek memurlar eliyle genel bir denetimden geçirme kararını
almaya sevk ettiği de düşünülebilir. Bununla birlikte, raporun
görüşülmesinden sonra düzenlenen resmi belgelerde iki husus açıkça
vurgulanmaktaydı: Göçmenlerin yerli Müslüman toplumuna ekonomik
ve sosyo-kültürel bakımdan entegre edilmeleri ve soydaşlarını silahlı
eylemlere kışkırtan Çerkes soylu elitinin sayıca hiç de az görünmeyen
kesimine karşı sert idari yaptırımların uygulanması zorunluydu (İ.MM.
No. 1590). Zaten Çerkes soylularının davranışları devletin bütün
uyruklarının hukuki statülerinin eşit olması siyasetine aykırıydı. Eldeki
tanıklıklar bu tür önlemlerin gerekliliği konusunu Musa Paşa’nın ne
ölçüde paylaştığını yeterince ortaya koymamakla beraber, uygulanmak
11
Gene de anılan kurultayın onayladığı dilekçede yer alan isteklerden
bazıları daha sonraki yıllarda hayata geçirilmiştir. Örneğin, 1870’ten sonra
göçmenlerin temsilcileri yerel idarelere dahil edilmeye başlamıştır. Ayrıca
hükümet Kafkasyalılara alenen silah taşıma yasağını – “kendülerini sû-i
ef‘âlden sıyâneten” – daha ardıcıl ve sert biçimde uygulamaya geçmiştir
(İ.MM. No. 1590, lef 2, talimat müsveddesi).
12
Söz konusu raporun metni ilgili arşiv dosyasında yoktur. Burada içeriği
hakkında sadece Musa Paşa’nın önerilerinin görüşüldüğü 19 Ocak 1870
tarihli Şura-yı Devlet Dahiliye Dairesi’nin oturumunun özetlenmiş
tutanağına (İ.MM. No. 1590, lef 1) dayanarak hükmedebilmekteyiz.
12
General Musa Kunduhov’un Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Hayatı
istenen bu tedbirler onun Çerkes soylularının keyfi hareketlerinin
önlenmesinde kendisine bağlanan umutların boşa çıktığının, beklenen
oranda başarılı olamadığının dolaylı tespiti olarak değerlendirilebilir.
İzleyen dönemde Musa Paşa’nın soydaşlarının durumunu
düzeltmek için başka bir girişimde bulunup bulunmadığı hakkında bilgi
sahibi değiliz. Ne var ki, birkaç yıl geçtikten sonra da Sivas ve diğer
Anadolu vilayetlerinde bulunan Kuzey Kafkas göçmenlerinin geçim ve
uyumlarının tam olarak sağlanamadığı ve buna bağlı “Çerkes
asayişsizliği” sorununun da güncelliğini koruduğu bilinmektedir.
Nitekim, 1868’deki “Çerkes kurultayı”nın katılımcılarını özellikle
endişelendirmiş olan Kart Osman ve Mahir Bey adlı elebaşlarının başını
çektikleri çetenin 1870’lerin ortalarına doğru henüz tasfiye
edilemediği, üstelik Musa Paşa’nın Batmantaş’taki çiftliğini soyduğunu
da belirtmek yeterlidir (Kutlu, 1986: 48). Herhalde bu olay bir dereceye
kadar göçmenlerin bir bölümünün paşaya karşı tutumunun da bir
göstergesi sayılabilir. Bu bağlamda, bir gözlemcinin Kunduhov’la
birlikte göç eden Çeçenlerden bazılarının yeni ülkelerinde kendilerine
vaat edilen refahı bulamayarak son derece kızgın oldukları ve onu
öldürmeyi bile tasarladıkları yolundaki ifadesi akla gelmektedir
(Kanukov, 1878).
General Fadeyev’le Görüşme ve Kafkasya’yı Ruslardan Kurtarma
Projesi
Yine de Musa Paşa’nın Kafkas göçmen çevrelerinde yeterince etkili ve
itibarlı bir kişilik olduğu yalnız Osmanlılarca değil, Rus otoriteleri
tarafından da kuşku götürmez bir olgu olarak kabul edilmekteydi. En
azından bazı tanınmış Rus asker ve devlet adamlarının, gayri resmi
düzeyde de olsa, eski yurttaşlarını göz önünde tutmaya gayret
gösterdikleri bellidir. Çarlık temsilcileriyle Musa Paşa arasında göçten
sonra bilinen ilk doğrudan temas yaklaşık 1874’te olmuştur. Bu sırada
özel bir misyonla İstanbul’a gelen General Rostislav Fadeyev,13 Musa
13
Büyük olasılıkla Fadeyev’in İstanbul’u ziyareti, Mısır hıdivinin
ordusunun baş müsteşarlığı görevine 1875 yılının ilk günlerinde başlamak
üzere Kahire yolundayken gerçekleşmiştir. Ertesi yıl, hıdivi Osmanlılara karşı
savaşa ikna etmek için beslediği umutlar suya düşünce, Mısır’dan ayrılıp
Balkanlar’a geçmiş ve önce Sırbistan’da, sonra Karadağ’da askeri görevler
üstlenmiştir (Entsiklopediçeskiy slovar, 1902: 231–232).
13
Georgy Chochiev
Paşa ve İmam Şamil’in oğlu Gazi Muhammed14 ile görüşerek onlardan
Rusya ile Afganistan arasındaki sınır bölgesinde Petersburg’un
himayesi ve mali desteğiyle bir tür “Yeni Kafkasya” yaratma projesi için
desteklerini almaya çalışmıştır. Bu, Kafkasya’dan ve Osmanlı
İmparatorluğu’ndan gerekli miktarda nüfusu çekerek kurulacak özerk
bir oluşum olacaktı. Bu son derece egzotik projenin amacının, bir
yandan Orta Asya’da İngiliz nüfuz alanının kıyısında tampon bir
devletçik oluşturmak, diğer yandan da ufukta görünen Osmanlı-Rus
savaşı arefesinde Ruslar açısından tehlikeli addedilen Kuzey Kafkasyalı
unsurunu gerek anavatanında, gerekse Anadolu’da zayıflatmak olduğu
tahmin edilebilir. Ancak her ikisi de Kafkasyalılarla Afganlı dindaşları
arasında silahlı çatışma riskine meydan vermemek gerekçesiyle
Fadeyev’in teklifini geri çevirmiştir (Kantemir, 1978: 12).15
1870’lerin ortalarında “Doğu Sorunu”nun şiddetlenmesi ve
Osmanlı-Rus ilişkilerinin giderek kötüleşmesine paralel olarak Musa
Paşa, çıkacak savaşta Kafkasya’yı Osmanlı ordusunun ana
hedeflerinden biri haline getirme düşüncesiyle, bölgenin askeri ve
siyasi gerçeklerini iyi bilen biri olarak danışmanlık hizmetini daha ısrarlı
biçimde Babıali’ye önermeye başlamıştır. Örneğin, 1876 yılının Eylül
ayı başlarında sadrazamlığa ve seraskerliğe sunduğu layihada, önceden
iyi şekilde hazırlanıp donatılacak 25–30 bin kişilik vurucu bir kuvvetin
savaşın patlaması halinde Karadeniz’in Kafkasya kıyılarına
çıkarılabileceğini, daha sonra yerli halkın aktif yardımlarıyla zorluk
14
1871 yılında Osmanlı İmparatorluğu’na göç eden Gazi Muhammed
1877’de paşa unvanını almıştır (İ.DH. No. 61009).
15
Burada atıfta bulunulan ve ilk defa 1936’da “Kavkaz” (“Le Caucase”)
dergisinde yayınlanan kaynağın yazarı olan Oset asıllı Alihan Kantemir(ov)
Bolşevik Devrimi sonrası Kuzey Kafkasya siyasi mültecilerinin önemli
simalarından biridir. Düştüğü nota bakılırsa (Kantemir, 1978: 5),
aktardığımız bilgileri Musa Paşa’nın TBMM hükümetinde ilk dışişleri
bakanlığı görevinde bulunmuş olan oğlu Bekir Sami Bey’le ve torunu
Şevket’le yaptığı özel sohbetlerden edinmiş olabilir. Daha sonraki dönemde
sözü edilen olay, Kuzey Kafkasya diaspora tarih yazımını temsil eden başka
yazarların eserlerine de – kuşkusuz Kantemir’in makalesine istinaden –
yansımıştır. Bkz: Traho, 1993: 49–50; Aydemir, 1988: 116; Berzeg, 1996: 161
(yalnız sonuncu çalışmada gönderme bulunmaktadır). Diğer taraftan,
Kantemir’in bu anlatımı daha sağlam tanıklıklarla belgeleninceye kadar ona
belli bir ihtiyatla yaklaşmak gerektiği açıktır.
14
General Musa Kunduhov’un Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Hayatı
çekmeden Dağıstan’a kadar bölgenin içlerine ilerleyip Güney
Kafkasya’daki Rus birliklerinin bozguna uğratılabileceğini ileri
sürmüştür (Gazi Ahmed Muhtar Paşa, 1996: 47).
Bu
projenin
askeri-stratejik
açıdan
uygulanabilirliğinin
değerlendirmesine girmeden, söz konusu dönemde Osmanlı
İmparatorluğu’nun maddi ve insani kaynaklarının kısıtlılığı göz önüne
alınırsa kısa sürede bu kadar büyük muharip gücün kurulmasının
mümkün olmadığını belirtmekle yetinebiliriz. Kaldı ki, Kuzey Kafkasyalı
Müslümanlara “kurtarılacak dindaşlar” olmaktan çok Rusya’nın iç
durumunu istikrarsızlaştıracak ve askeri gücünü oyalayacak bir araç
gözüyle bakan Babıali’nin, 1877–1878 savaşı arefesinde bölge halkının
Çarlığa karşı ayaklandırılmasına umut bağladığı ve bunu desteklemek
için oraya gerektiğinde sadece sınırlı sayıda asker göndermeyi
düşündüğü de bir gerçektir (İ.DH. No. 61009, 61133-3). Nitekim, bu
plan uyarınca, muharebeler başladıktan hemen sonra, 1877 Mayısının
ortasında, çoğunlukla Kafkasyalı göçmenlerden oluşan ve diğer bazı
Kafkas kökenli subayların yanı sıra Musa Paşa’nın da kurulmasına ve
eğitilmesine katkıda bulunduğu 10 kadar Osmanlı taburu Sohum’un
kuzeyinde karaya çıkarılmıştır (Kutlu, 1986: 48). Musa Paşa’ya serasker
tarafından bu harekatı yönetme ve ayaklanmaya yerli halkın
olabildiğince geniş kesimini çekmek üzere bizzat Abhazya’ya gitme
önerisi yapılmışsa da, layihada belirttiği amaçlara ulaşabilmek için
Kafkasya’ya çıkarılan Osmanlı birliklerinin sayıca yetersiz olduğunu
gerekçe göstererek bu görevi üstlenmemeyi tercih etmiştir (İ.DH. No.
61009; Gazi Ahmed Muhtar Paşa, 1996: 46–47).16
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı Sırasında Doğu Cephesindeki
Faaliyetleri
Bununla birlikte, bütün 1877–1878 harekatı boyunca Musa Paşa, Doğu
Anadolu (“Kafkas”) cephesindeki en önemli ve en aktif Osmanlı askeri
kadrosu içinde yer almıştır. Savaşın ilk safhasında kendisine “asakir-i
16
Olayların bundan sonraki gelişimi Musa Paşa’nın böyle bir askeri
harekâtın anlamsızlığı hakkındaki görüşünü doğrulamıştır. Esas cephelerdeki
güçlerini takviye etmek isteyen Babıali, Ağustos 1877 gibi erken bir tarihte
bütün birliklerini Abhazya’dan geri çekmiş, ayaklanmaya sürüklenen 20 bin
kadar Abhaz da Osmanlı askerleriyle birlikte yurtlarını terk etmek zorunda
kalmıştır.
15
Georgy Chochiev
muavine-i Çerakise” olarak bilinen gönüllü yardımcı birliklerin17
komutanlığı verilmiştir. Başta Çerkesler ve Abazalar olmak üzere, daha
az sayıda Oset, Çeçen, Dağıstanlı gibi Anadolu’nun çeşitli bölgelerine
yerleştirilmiş Kuzey Kafkas topluluklarına mensup kişilerden alelacele
oluşturulan bu birkaç bin mevcutlu kuvvetin görevi, düzenli ordunun
süvari, ileri karakol, keşif ve muhabere hizmetlerinde duyduğu önemli
açığı kısmen de olsa kapatmaktan ibaretti. Göçmenlerin Musa Paşa
gibi deneyimli bir muharip generalin, üstelik hemşerileri olan bir
komutanın idaresi altında Rus-Kafkas Savaşı sırasında gösterdikleri
üstün askerlik niteliklerini yine sergileyecekleri ve öncelikle Kazak
birliklerine karşı etkili bir ağırlık oluşturacakları umulmaktaydı. Ancak
çok geçmeden bu hesapların yanlışlığı ortaya çıkmıştır.
Anavatanlarında daha çok gerilla savaşı yapmaya alışkın olan ve askeri
disiplin konusunda oldukça farklı düşüncelere sahip gönüllüler,
komutanları olarak atanan subayların emirlerini yerine getirmeyi
reddetmekte ve gerek muharebede, gerekse dışında kendi başlarına
buyruk davranmaktaydılar. Ayrıca erzak, yem ve mühimmatın kıtlığı
veya zamanında ulaştırılamaması gibi Osmanlı ordusunda yaygın
durumlar, Kafkasyalıların öfkesine neden olmakta ve çoğu defa cephe
hattına yakın bölgelerin ahalisini soymak ve hatta ordudan firar etmek
için yeterli mazeret olarak görülmekteydi. Yardımcı birliklerin bu
özellikleri, mensuplarının savaş meydanındaki cesaret ve fedakarlığını
büyük ölçüde değersizleştirdiği gibi Osmanlı komutanlarına da yığınla
sorun yaratmaktaydı (Mehmed Arif, t.y.: 225–232; Gazi Ahmed
Muhtar Paşa, 1996: 54, 90, 151, 154, 273).
Beklenilenin aksine Musa Paşa, emrine verilen kuvvetleri düzene
sokmaktan aciz kalmıştır. Bu birliklerde bir araya getirilen değişik
Kafkasyalı etnik grupların temsilcileri genellikle sadece kendi
geleneksel aristokrasilerine mensup liderlerin otoritesini tanımaya
eğilim göstermekte ve resmi önderleri olan Musa Paşa’nın ne çar ve
padişah ordularındaki rütbe ve hizmetlerinden, ne de aldarlığından
fazlaca etkilenmekteydiler. Örneğin, Anadolu Ordusu Başkumandanı
Müşir Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın gözlemine göre başarısızlığı
17
Söz konusu dönemde Kuzey Kafkasyalı göçmenlerin önemli bir
bölümünün askerlik muafiyeti henüz dolmamış olduğundan, anılan birliklere
katılmaları gönüllülük esasında, ama çoğu zaman çeşitli teşviklerle
sağlanmıştır (Gazi Ahmed Muhtar Paşa, 1996: 48).
16
General Musa Kunduhov’un Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Hayatı
“…kendisi muhacir ise de rivayetlerine göre asilzade olmayıp hem de
tek bir kabileye mensup olmasından” kayanaklanmaktaydı (Gazi
Ahmed Muhtar Paşa, 1996: 154) (Pan-Kafkas bilinç ve hırslarına ve
Loris-Melikov’un nitelemesiyle “son derece gururlu ve hassas bir
mizaca” sahip (Dzagurov, 1925: 67) Musa Paşa için sıradan
göçmenlerin şahsiyetine karşı bu tutumunun ne kadar incitici olduğu
tahmin edilebilir). Kendisi ise, emrindeki Kafkasyalıların davranışlarını
yönetime açıklamaya çalışırken, “…bunlar farklı kabilelere
mensupturlar. Her kabile kendisini diğerlerinden üstün saydığı için,
başka kabileye mensup bir amirin, bir kumandanın, bir zabitin emrini
de dinlemezler…” şeklinde ifadeleri kullanmaktaydı (Mehmed Arif, t.y.:
227).18
Yukarıda belirtilen hususlar, yardımcı birliklerin 30 Mayıs (1877)
gecesinde Kars’a yakın Benliahmet köyü civarında meydana gelen ilk
ciddi çarpışmada uğradıkları ağır yenilginin başlıca nedeni olmuştur.
Devriyeler emre aykırı olarak nöbet yerlerini bırakıp erzak ve hayvan
yemi için köye gittikleri için, kampta bulunan 1500’den fazla gönüllü,
Rus süvari birliğinin ani taarruzuna uğramış ve cesaretle karşı
koymalarına rağmen ölü ve yaralı olarak 50’nin üstünde kişi
kaybederek dağıtılmıştır (Mehmed Arif, t.y.: 224–226; Gazi Ahmed
Muhtar Paşa, 1996: 49, 66). Bu olaydan sonra ordu komutanlığı
göçmen birliklerini “kabile” esasına göre yeniden örgütlemek zorunda
kalmış, fakat yine de istenilen derecede denetim altına alamamıştır
(Gazi Ahmed Muhtar Paşa, 1996: 54; Mehmed Arif, t.y.: 231).
Musa Paşa’nın ısrarlı ricaları üzerine temmuz başında gönüllü
birlikleri komutanlığından ayrılmasına izin verilmiş ve Anadolu’daki
Osmanlı kuvvetlerinin sol kanadını oluşturan 1. Piyade Tümeni’nin
başına getirilmiştir. Bu görevde önceki başarısızlığı yüzünden
zedelenen itibarını tamamen yeniden elde etmiş olmalı ki,
başkomutanlık 1877 sonbaharında savunma harekatları sırasındaki
kararlı ve profesyonelce faaliyetlerinden takdirle söz etmiştir (Gazi
Ahmed Muhtar Paşa, 1996: 172, 177, 180, 195, 202–203, 208, 216,
18
Aynı cephede Gazi Muhammet Paşa’nın komutası altında savaşa
katılan ve etnik bileşimi görece daha homojen olan “Dağıstan Alayı”nın bu
tür sorunlarla karşılaşmadığı izlenimi vermesi dikkate değerdir (Bkz: Gazi
Ahmed Muhtar Paşa, 1996).
17
Georgy Chochiev
225, 227). Savaşın son aşamasında, 1878 başında, Musa Paşa 4.
Ordu’nun kurmay başkanlığına tayin edilerek bu sıfatla aynı yılın Mart
ayında Osmanlı güçlerinin teslimi ve Erzurum’un tahliyesi konusunda
Rus işgal kuvvetlerinin temsilcileriyle – ki içlerinde bazı eski mesai
arkadaşları da bulunmaktaydı – yapılan ve kendisi için pek sıkıntılı
olduğu kolayca tahmin edilebilecek görüşmelere katılmıştır (Kantemir,
1978: 12–13; Kutlu, 1986: 49).
Hayatının Son Yılları
Eylül 1878’de Rusların Berlin Antlaşması gereğince Erzurum’dan geri
çekilmesini müteakip ferikliğe terfi eden Musa Paşa Erzurum
Vilayeti’nin askeri komutanlığına getirilmiş ve savaş ve işgal
dönemlerinde ilişkileri büyük ölçüde bozulan yerli Müslüman ve
Hıristiyan ahali arasındaki çatışmaları önlemede, Doğu Anadolu’daki
İngiliz konsolosu Henry Trotter’in deyişiyle, “harikalar yaratmaktaydı”.
Hatta Ermeni ahalisinin güvenliğinin sağlanması uğruna aldığı sert ve
ödünsüz önlemler dolayısıyla kendi dindaşlarından bazılarının öfkesini
üzerine çekmiş ve bu kesim tarafından “gavur” olarak adlandırılmıştır
(“Correspondence,” 1879: 2–6). Sonraki yıl Sivas Vilayeti’ne benzer
göreve atanarak buradaki kargaşalığı yatıştırmanın yanı sıra Osmanlı
İmparatorluğu’nun savaş sonucunda yitirdiği Balkan topraklarından
çıkarılan Kuzey Kafkasyalıların sebep oldukları asayişsizlikleri de
bastırmak durumunda kalmıştır (“Correspondence,” 1880:112–113,
145). 1877’de Abhazya’dan gelen göçmenler içinde bulunan bir grup
Hıristiyanın feodalleri tarafından yerel yönetimin göz yummasıyla köle
olarak satılmasını engellemeye yönelik çabalarına ilişkin bilgiler de
konsolos raporlarına yansımıştır (“Correspondence,” 1879: 72).
1880’lerin başlarında kendisine Babıali tarafından verilen
Güneydoğu Anadolu’daki Kürt aşiretlerinin ayaklanmasını bastırma ve
lideri Şeyh Übeydullah’ı teslim alma görevini de başarıyla yerine
getirmiştir. Bu dönemde Erzurum’a yerleşen Musa Paşa bir süre daha
4. Ordu’ya bağlı 8. Tümen’e komuta etmiştir (Avagyan, 2004: 284).
1880’lerin sonunda istifa ederek hayatının geri kalan günlerini aynı
kentte inzivada geçirmiştir (Kutlu, 1986: 49; Kantemir, 1978: 13).
1889 yılında vefat eden Musa Paşa Erzurum’daki Narmanlı
Camii’nin haziresinde, geçmişte İmam Şamil’in naibi olup 1850’lerin
18
General Musa Kunduhov’un Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Hayatı
sonunda Osmanlı İmparatorluğu’na göç etmiş ağabeyi Hasbulat’ın
yanında defnedilmiştir.19
Bu yıllarda Musa Paşa’nın dünya algısını ne gibi duyguların ve ruh
hallerinin belirlediği, özellikle de başını çektiği Osmanlı topraklarına
göç olayını nasıl değerlendirdiği hakkında hüküm vermek doğal olarak
son derece zordur. Ortada olan bir şey varsa, o da, 1864–1865’lerde
göçü planladığı sıralarda hem kendisinin inandığı hem de kendisine
güvenen Kafkasyalıları bağladığı umut ve hesapların sonraki gelişmeler
sonucunda boşa çıkmasıdır. Kafkasya’yı Rus egemenliğinden
kurtarmak için Osmanlı sancağı altında, göçmen birliklerinin başında
anavatana dönmek bir yana, Anadolu’daki Kuzey Kafkas camiası
nezdinde genel kabul gören bir lider de olamamıştır. Yeni yurdunda
gösterdiği en önemli başarı, Osmanlı yönetiminin gözünde yetenekli ve
cesur bir asker olduğunu kanıtlamak ve Babıali’nin askeri-politik
kararlarını imparatorluğun belli bir bölgesinde layıkıyla hayata geçiren
görevlilerden biri olarak takdir kazanmak olmuştur. Kendisiyle birlikte
Anadolu’ya gelen göçmenlerin büyük bölümünün çok zor durumda
bulunduğu ve Rusya’nın Kafkasya’da konumunu iyice sağlamlaştırdığı
koşullarda elde edilen bu başarıların Musa Paşa’nın ihtiraslarını
yeterince tatmin etmiş ve ömrünün kalanında ona gönül rahatlığı
sağlamış olması zayıf bir olasılık olarak görülmektedir.
19
Bir rivayete göre Birinci Dünya Savaşı sırasında, 1916’da, kente giren
Rus askerleri camii ve mezarlığı hasara uğratmışlarsa da (Kantemir, 1978:
13) her iki kabir de önemli tahribattan kurtularak halen sağlam şekilde
durmaktadır (Hanoğlu, 2006: 395–396).
19
Georgy Chochiev
KAYNAKÇA
T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA)
A.MKT.MHM. No. 376/53.
İ.DH. No. 38018, 38199, 61009, 61133-3.
İ.MM. No. 1264, 1398, 1481, 1590.
İ.MVL. No. 20103, 22848, 23885.
İ.ŞD. No. 311.
Yayınlanmış Arşiv Belgeleri
“Correspondence respecting the Condition of the Population in Asia
Minor and Syria.” 1879. Turkey, 10.
“Correspondence respecting the Condition of the Population in Asia
Minor and Syria.” 1880. Turkey, 4.
Dzagurov, Georgiy (der.). 1925. Pereseleniye gortsev v Turtsiyu.
Materialı po istorii gorskih narodov. Rostov-na-Donu: Sevkavkniga.
Kumıkov, Tugan (der.). 2001. Problemı Kavkazskoy voynı i vıseleniye
çerkesov v predelı Osmanskoy imperii (20–70-e gg. XIX v.). Sbornik arhivnıh
dokumentov. Nalçik: Elbrus.
Palgrave, W. Gifford. 1984. “Report on the Provinces of Trebizond, Sivas,
Kastemouni, and Part of Angora, January, 1868.” K. Bourne ve D.C. Watt
(ed.). British Documents on Foreign Affairs. Bölüm 1. Dizi B. Cilt 6. Y.y.:
University Publications of America.
Şimşir, Bilal N. (der.). 1989. British Documents on Ottoman Armenians.
Cilt 1. Ankara: Türk Tarih Kurumu.
Kitaplar ve Makaleler
Avagyan, Arsen. 2004. Osmanlı İmparatorluğu ve Kemalist Türkiye’nin
Devlet-İktidar Sisteminde Çerkesler. İstanbul: Belge Yayınları.
Aydemir, İzzet. 1988. Göç. Ankara.
Berzeg, Nihat. 1996. Çerkes Sürgünü. Ankara: TAKAV Matbaacılık.
Degoyev, Vladimir. 2003. “General Musa Kunduhov: istoriya odnoy
illuzii.” Zvezda, 11, 151–162.
Entsiklopediçeskiy slovar Brokgauza i Yefrona. 1902. Cilt 35. S.
Petersburg: Semyonovskaya Tipolitografiya.
Fadeyev, Rostislav. 2005. Kavkazskaya voyna. Moskova: Eksmo.
20
General Musa Kunduhov’un Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Hayatı
Ganiç, Anastasiya. 2008. “Mej dvuh imperiy: voyennaya i
administrativnaya karyera Musı Kunduhova (toçka zreniya).” Vostok, 4,
109–120.
Gazi Ahmed Muhtar Paşa. 1996. Anılar. Cilt 2. İstanbul: Tarih Vakfı.
Girard, R.P. 1902. “Le Yeldez Dagh: excursion de Sivas á Tokat.” Les
missions catholiques, 34.
Hanoğlu, Canan. 2006. Erzurum Merkez’de Cami Hazirelerinde Bulunan
19–20. Yy. Mezar Taşları. Atatürk Ün., yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
Kantemir, Alihan. 1978. “Bir Kaç Söz.” General Musa Kundukhov’un
Anıları. Çev. Murat Yağan. İstanbul: Kafkas Kültür Dernekleri Yayını, 5–13.
Kanukov, İnal. 1878. “Ot Aleksandropolya do Erzeruma.” Kavkaz, 275.
Kunduhov, Mussa. 2013. Memuarı. Vladikafkas: İPP im. V. Gassiyeva.
Kutlu, Tarık C. 1986. “Çerkes Musa Kundukhov Paşa (1818–1889).” Tarih
ve Toplum, 36.
Mehmed Arif. t.y. Başımıza Gelenler. Cilt 1. İstanbul: Tercüman.
Saydam, Abdullah. 1997. Kırım ve Kafkasya Göçleri (1856–1876).
Ankara: Türk Tarih Kurumu.
Srvandztyants, Garegin. 1885. Toros Ahpar: putevoditel po Armenii.
Tiflis: Tipografiya Kantselyarii Glavnonaçalstvuyuşçego na Kavkaze.
Taylor, John G. 1868. “Journal of a Tour in Armenia, Kurdistan, and
Upper Mesopotamia, with Notes of Researches in the Deyrsim Dagh, in
1866.” The Journal of the Royal Geographical Society of London, 38.
Totoyev, Mihail. 1948. “K voprosu o pereselenii osetin v Turtsiyu (1859–
1865)”, İzvestiya Severo-Osetinskogo nauçno-issledovatelskogo instituta,
13/1.
Traho, Ramazan. 1993. “Circassians.” Central Asian Survey, 10/1–2.
21
Georgy Chochiev
22
Download