AİBPA Türk Grubu Başkanı ve Şanlıurfa Mv. Doç.Dr Zeynep

advertisement
AİBPA TÜRK GRUBU BAŞKANI VE ŞANLIURFA MİLLETVEKİLİ
DOÇ. DR. ZEYNEP KARAHAN USLU’NUN KADIN HAKLARI
KOMİTESİ’NDEKİ KONUŞMA METNİ
Değerli Katılımcılar,
Öncelikle, bu Konferansta sizlere hitap etmekten duyduğum memnuniyeti
belirterek sözlerime başlamak istiyorum. Ardından, Mart ayında Fas’ta
yapacağımız Genel Kurulumuz için rapor hazırlama görevini üstlenen ve
bölgemizde kadınların demokratikleşme sürecinde ve yönetimdeki rolünü en iyi
biçimde
analiz
eden
dört
değerli
raportörümüze,
Cezayir’den
Sayın
Chellouche’ye, Filistin’den Sayın Abu-Znaid’e, Avrupa Parlamentosu’ndan Sayın
Parvanova’ya ve İtalyan Parlamentosu’ndan Sayın Malgieri’ye teşekkür
ediyorum.
Bildiğiniz üzere, cinsiyetler arası eşitliğin temelini, toplumda mevcut olan
fırsatlardan
kadınlarla erkeklerin
eşit yararlanma olanaklarının varlığı
oluşturmaktadır. Siyasal karar alma mekanizmalarına kadınların katılımı
demokrasinin en önemli unsurlarından biridir. Ancak demokrasinin daha sosyal
içerik kazandığı, farklılık ve çeşitlilik üzerinde daha fazla durulan içinde
bulunduğumuz yüzyılda bile, karar alma mekanizmalarında toplumsal cinsiyet
eşitliğinin
sağlandığını iddia etmek
zordur. Oysaki kadınların
siyasi
mekanizmalardaki varlığı hayati bir ihtiyaçtır. Kadınların siyasal karar
mekanizmalarında eksik temsili, demokrasinin anlamına uygun bir biçimde
çalışmasına imkan bırakmadığı gibi, bir insan hakkı olan “yönetime katılma”
konusunda da, cinsler arası eşitsizlik sorununu gündeme getirmektedir.
Bununla birlikte kadınların karar alma süreçlerine eşit katılımı sadece adalet ve
demokrasi talebi olmakla kalmayıp aynı zamanda kadının statüsünün
1
geliştirilmesinin de gerekli bir koşuludur. Kadının her düzeyde yönetime faal
katılımı sağlanmadan ve karar alma süreçlerine “toplumsal cinsiyet” ana
yaklaşımı yerleştirilmeden kalkınma ve çağdaşlık hedeflerine ulaşılamayacağı
açıktır. Çünkü toplumsal fırsatların farklı toplum kesimleri arasında nasıl
dağıtılacağı parlamento, hükümet ve politika belirleyen kamu kurumları gibi
karar organlarında belirlenmektedir. Bu nedenle kadın erkek eşitliğini
sağlamaya yönelik çabaların başlangıç noktası, yetki ve karar alma süreçlerine
katılımda cinsler arası eşitliği sağlayan adımlar atmaktan geçmektedir. Bunun
sağlanması aynı zamanda demokratik temsil niteliği ve demokratik süreç
açısından da önem arz etmektedir. Bu nedenle kadınların daha fazla temsili için
tasarlanan herhangi bir önlem, demokrasi teorisi ile çelişmeyeceği gibi kadın ve
erkeklerin eşit temsil edilmesinin politik olarak önemli olduğu ve demokrasinin
gruplar ve bu grupların farklılığını tanıması zorunluluğuna da işaret edecektir.
Yetki ve karar alma süreçlerinde kadın erkek eşitliğini sağlamaya yönelik
atılacak adımlar aynı zamanda kadınların sorunları ve ihtiyaçlarıyla ilgili daha
etkili çözüm önerilerinin geliştirilmesinin önünü açacaktır.
Değerli Katılımcılar,
Kabul edilmelidir ki; dünyada barışı hâkim kılmanın ve yoksulluğu azaltmanın
en iyi yolu kadını güçlendirmektir. Bu nedenle sosyal sermayemizin ve
toplumlarımızın güçlenmesi için önce kadını güçlendirmeliyiz. Bu çerçevede,
kadınlarımızın sosyal, kültürel, siyasi ve hukuki alanlardaki haklarının ve
katılımlarının
genişletilmesine
yönelik
çalışmalar,
toplumlarımızın
tüm
kesimleri için önemli bir kazanımdır.
Bu kapsamda, 21. yüzyılın cinsiyet ayrımsız bir bilgi toplumu çağı olma
yolunda önemli mesafe kat ettiğini söylemek doğru olacaktır. Hepinizin bildiği
2
üzere,
kadınların
siyasal
haklarının
gelişiminde;
Birleşmiş
Milletlerin
öncülüğünde düzenlenen Dünya Kadın Konferansları da önemli bir rol oynamış,
“Kadın Sorunu”na uluslararası düzeyde dikkat çekilmiştir. Söz konusu
Konferanslar sonrası ortaya çıkan metinlerde, kadınların her düzeydeki karar
alma mekanizmalarına katılmalarının gerekliliği vurgulanmıştır. Bu çerçevede
iki gün önce, New York’ta katıldığım BM Kadının Statüsü Komisyonu
56.toplantısında kadınların karar alma mekanizmalarına katılmalarında, sivil
toplum örgütlerinin bir araya gelerek görüş birliğine vardıklarını ve başarılı
olduklarını bir kez daha gözlemleme fırsatı buldum.
Değerli Katılımcılar,
Bu çerçevede, Türkiye örneğine baktığımızda, dünyadaki pek çok ülkeden önce,
kadınlarımız, 1930 yılında yerel seçimlerde, 1934 yılında da milletvekili
seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını elde etmiştir. Kadınlarımızın farklı
düzeylerdeki sivil siyasete katılımlarının geçmişten günümüze değişiklikler
gösterdiğini söylemek mümkündür. Ancak, 2000’li yıllardan bu yana istikrar
içerisinde kadınların siyasal katılımlarının artarak devam ettiği görülmektedir.
Son olarak, 12 Haziran 2011 tarihinde gerçekleştirilen Genel Seçim sonuçlarına
göre TBMM’deki 550 milletvekilinden 79’u kadın olup, oransal olarak % 14,4’e
tekabül etmektedir. 2002 yılında AİBPA Türk Grubu Başkanı olarak
Parlamentoda 3 kadın Komisyon başkanından biri iken, bugün 5 kadın
komisyon başkanından biriyim. Şu anda ise parlamentomuzda 2 Parti Grup
Başkan Vekilinin
ve 2
Meclis Başkan Vekilinin bayan olması da umut
vericidir.
Ayrıca, 2001, 2004 ve 2010 yıllarında Anayasa’da yapılan değişikliklerle kadın
erkek eşitliği ilkesi de güçlendirilmiştir. Son olarak Anayasanın, “Kadınlar ve
erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla
3
yükümlüdür.” Hükmünü içeren 10. Maddesine 2010 yılında "…., bu maksatla
alınacak tedbirler, eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz." ifadesi
eklenmiştir. Böylece, anayasal temelleri atılan kadın erkek eşitliği ilkesinin
pozitif ayrımcılık doğrultusunda güçlendirilmesi sağlanmıştır. Söz konusu
düzenlemelerin kadınların karar alma mekanizmalarına katılımını sağlama ve
artırmaya da büyük katkı sağlayacağı açıktır.
Değerli Katılımcılar,
Hepimizin kabul ettiği üzere, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için yasal
düzenlemelerin gerçekleştirilmesi ve kurumsal mekanizmaların oluşturulması
önkoşul olmakla birlikte, tek başlarına yeterli değildir. Toplumsal cinsiyet
eşitliğinin gerçekleştirilmesi söz konusu yasal düzenlemelerin uygulamaya
yansıtılmasını ve söz konusu uygulamaların izlenmesini gerekli kılar. Bu
kapsamda en önemli nokta ise kuşkusuz kültürel, sosyal ve zihinsel dönüşümün
sağlanmasıdır.
Kadınların gerek ulusal gerekse yerel siyasete katılımlarının artırılmasının,
ülkenin kalkınması ve refahı için önemli olduğu konusunda, erkekler öncelikli
olmak üzere toplumun her kesiminin bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Bu
noktada, toplumsal cinsiyet farkındalığı ve duyarlılığı, üzerinde durulması
gereken bir kavramdır. Bu alanda yapılan çalışmaların, toplumların geleceğine
yön vereceği değerlendirilmektedir. Bunların yanı sıra, kadınların karar alma
mekanizmalarına katılımları konusunda talepkar ve kararlı olmaları söz konusu
sürece ivme kazandıracaktır. Kadınların bu konuda cesaretlendirilmeleri ve
desteklenmeleri son derece önemlidir.
Toplantının düzenlenmesinde emeği geçenlere ve beni dinlediğiniz için sizlere
teşekkürlerimi sunarım.
4
5
Download