SULTANÜ`L-ULEMA (Muhammed Bahaeddin)

advertisement
Sorularlarisale.com
SULTANÜ’L-ULEMA (Muhammed Bahaeddin)
Asıl adı Muhammed Bahaeddin’dir. Mevlânâ Celaleddin-i Rumî’nin
babasıdır. Babası Hüseyin Hatîbî, dedesinin ismi de Ahmed Hatîbî’dir. 1151’de
doğdu. 1231’de Konya’da vefât etti. Annesi, Harezmşah sultanlarından Alâüddîn
Muhammed Harezmşah’ın kızı Emetullah Hâtundur.
Muhammed Bahaeddin “Sultanü’l-Ulema” lâkabıyla meşhur olmuştur. Bu
lâkabın Peygamber Efendimiz (a.s.m.) tarafından bir rüyada kendisine verildiği
rivayet edilmektedir. Yaşadığı beldelerde talebe yetiştirmeyi ve insanları irşad
etmeyi gaye edinmiştir. Şeriatın zahirinin korunması gerektiğini savunarak, sünnete
uymanın ehemmiyeti üzerinde durmuştur. Son dönemlerini, Alaeddin Keykubat’ın
sultan olduğu yıllarda Konya’da geçirmiştir. Risale-i Nur’da, “Sultanü’l-Ulema”
lâkabıyla adı zikredilmektedir.
Muhammed Bahaeddin henüz üç yaşında iken babası vefat etti. Küçük yaştan
itibaren eğitim görmeye başladı. Dinî ilimler, hikmet ve tasavvuf alanında önemli bir
seviyeye ulaştı. Fıkıh ve tefsir ilimlerinde muallimlik yaptı. Necmeddîn-i Kübrâ’nın
(bk. Necmeddîn-i Kübrâ maddesi) müridi oldu ve tarikatına girdi.
Bahaeddin, aklî ilimlerden özellikle felsefeye karşı olduğundan bu alanla ilgilenen
alimlerle aralarında ciddi tartışmalar yaşandı. Kaynaklarda Fahreddin Râzî ile sert
münakaşalara girdiği ve aralarında şiddetli tartışmaların yaşandığı nakledilmektedir.
Râzî, Harzemşahı Alaeddin Muhammed Tekiş tarafından destek görmekteydi.
Dolayısıyla Muhammed Tekiş ile de arası bozulunca, Bahaeddin, oğlu Celaleddin’i de
yanına alarak 1212-13 yıllarında Belh’ten ayrıldı. Semerkant’a gittikten sonra burası
Harzemşahlar tarafından kuşatılıp ele geçirilince tekrar Belh’e döndü.
Bahaeddin, birkaç yıl Belh’te kaldı. Talebe yetiştirmeye devam ettiği gibi
müritlerinin de terbiyesiyle ilgilendi. Bu arada giderek büyüyen Moğol tehlikesi ve
Cengiz’in sebep olduğu büyük felaketler yavaş yavaş yaşanmaya başladı. Belh’de
Moğolların istilâsına uğrayınca Bahaeddin oğlu ve yanında bulunan kafile ile birlikte
buradan ayrıldı. Hac farizasını yerine getirmek maksadıyla yola koyuldu. Yol
güzergahı üzerinde bulunan Nişabur’da Şeyh Fahrüddin Attar tarafından karşılandı.
Bağdat ve Kûfe’ye de uğradıktan sonra Mekke’ye ulaştı. Haccını tamamladıktan
sonra Şam üzerinden Anadolu’ya geçti. Şam’da kalması için bazı alimler tarafından
ısrar edildiyse de, burada kalmayarak yoluna devam etti.
Bahaeddin, Konya’dan evvel Larende’de yerleşip birkaç yıl burada yaşadı.
Larende’de Selçuklu Devletine tabi Emir Mûsâ bulunmaktaydı. Emir, âlimlere ve din
adamlarına büyük saygı gösteren ve değer veren birisiydi. Muhammed Bahaeddin
Veled’e çok saygı gösterdi. Ona talebe oldu. Bir medrese yaptırarak hizmetine
yardımcı olmaya çalıştı. Bahaeddin, yedi yıl burada kaldı.
page 1 / 2
Alaeddin Keykubat, Emir Mûsâ vasıtasıyla Konya’ya yerleşmesi için onu davet etti
ve bizzat karşılamaya giderek ona büyük alâka gösterdi. Keykubat kendi sarayında
oturmalarını teklif etmesi üzerine Bahaaeddin, “İmamlara medrese, şeyhlere
hangah, emirlere saray, tüccarlara han, başıboş gezenlere zaviyeler, gariplere
kervansaraylar münasiptir” diyerek karşılık verdi ve medreseyi tercih etti.
Konya’ya yerleştikten sonra şöhreti kısa zamanda etrafa yayıldı. Derslerine ve irşat
faaliyetlerine olan ilgi giderek arttı. Aralarında vezirler, emirler ve devletin ileri
gelenlerinin de bulunduğu çok sayıdaki kişi onun irşat faaliyetlerinden istifade
etmeye çalıştı. Bu arada Anadolu Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat’ın da
kendisine tabi olup, müridi olduğu nakledilmektedir.
page 2 / 2
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)
Download