M0SL0MAN T0RKLE.RDE.

advertisement
iSLAM DiNi TÜRKLERiN AHLAK ANLAYIŞLARI­
NA VE YÜKSEK KARAKTERLERiNE TAMAMEN
UYGUN DÜŞTÜGÜ iÇiN KOLAYLlKLA ONU
BENiMSEMiŞLER, ASlRLAR BOYU UYGULAMIŞ
VE YAYMlŞLARDlR iSLAM FiKRiYATI iLE BiR~
LEŞEN TÜRK CEVHERi, YEPYENi YÜCE BiR
NESiL OLARAK DÜNYAYA YAYILMISTIR.
.
e
A
ISLAM'DA VE.
M0SL0MAN T0RKLE.RDE.
e
li
.
• •
·
DINI MUSAMAHA
·
1
'ı
ZEKi ÜNAL
(DÖRDÜNCÜ SAYIDAN DEVAM)
-.II-.
1-
Müslüman Türklerde insaniyet ve müsamaha:
Du Loir'in 1654 tarihinde
Pariste ne§redilmi§ ·olan Les
Voyages du Sieur du Loir adlı eserinin 166.
sayfasında §Unları
okuyoruz:
" - Müslüman Tür,klere gelince: Size §unu söyliyebilirim ki
onları bazı kimselerin tasavur et.
tikleri gibi kaba ve vahşi zannetmemelidir. Eğer örf_ ve adet sahasında hakkaniyet,
nezaketten
daha mühim iSe her halde Türltler de bizim kadar iyi adamdır­
lar. Yaratılıştan iyidirler. Bu
hallerini ililimin tesirinden doğ-
muş
zannetmemelidir.
Çünkü !
rumlar da aynı ülkede doğdulrla- 1
rı halde mizaç itibariyle Türk.!
lerden o kadar farklıdırlar
ki,
babalarının ancak .fena huylarına,
yani hilekarlıklarına, hainlikleri.
ne ve benlik gururuna varis olmu§lardır. Türkler bunun
aksine son derece samimi ve mütevazi insanlardır. Hemen her ferdi
her yerde ihtiras ve cimrilikle
malul olan saray adamları (dev§irmeler) istisna edilmek §artı i- .
le, Türklerin en bariz vasıfları
sadelik ve hulus ne· misli görülmemi§ bir ~çık yürekliliktir. (ss) .
!
(38) Ahmet
Gürkan
!. Kültürünün
1969l..
garbı Medenileştirmesi ist.
shf, 189.
D İVANET
DERGiSi
CİLT: XVII
SAYI: 6
KASIM
ARALIK
<1978
363
:tSL.!:M'D.A. VE
l MÜSLtl'MAN
' . \Tt!R.KLERDE
ı
'
D!N!
• !Cİ}SAMAHA '
r
Morradgea d'ohsson'un "Tableau general'de l'empire ottoman"
adlı eserin 1791 de
yayuilanan
cilt 4, shf 300-304 de şunlar ya,.
zılıdır:
"Müslümanlar
servetlerinin
felakete uğ"rayanların
.ıru:rtulU§laru:ıa ve fakirierin
ihtiyaçlarına temine mahsus ha"
yır · müesseselerine
bağ'ı§lamayı
va,zife bilirler. Her .halde bu hayır müesseselerinin; müslümanlık
esaslarından doğmU§ oldugundan
hiç §Üp he yoktur.· !nsaniyet, hayır ve misafirperverlik gibi asır­
lardan beri müslüma.il ·milletlerin
en bariz vasfını te§kil eden me. ziyetler, bunların tabi oldukları
kanunlar (Kur•an)m en tabü neticesidir.
bir
lasmını
Cemiyet hayatı ya§ayan ·insabu a.na faziletleri hakkında
Kur'anın en mühim ayetleri iş­
te şunlardır:
nın
- Ey Mü'minler, Allaha · i. badet edin ve fukaraya sadaka
verin, yaptığınız iyiliklerin müka.fatım .Allah size ilisan edecektir. Çünkü Allah sizin efal ve ha:..
reketlerinizi görmektedir.
- Allahını seven; Mü'min;
Hemcinsini de sevmelidir, akrabasına, yetimlere, fakiriere yolculara, ya~ancılara, esiriere vellıasıl
haşenatına muhtaç olanlarm hepsine yardım etmekle mükelleffir.
- İyilik edin, Allah iyilik edenleri sever. ·
·-
DiVAN ET
DERGISi
CiLT: XVII
SAYI: 6
KASIM
ARALIK
1978
364
Gece gündüz gizlice ve açıkta :sadaka veriniz, mükil.fatım
Allahın elinden alacaksınız.
Ey Mü'minler sadakaları­
nızla kazandığınız sevabi
dedikodu · ile, azarnet taslamakla veya haksızlıkla zayi etmeyin.
-
- Hasis, .A ııaı:,ın verdiği nimetleri l::lr te,·<>.·cüh ~se"ı·; saymamalıdır. Ç 1lnKü eğer onları iyi
j
kullanınıyacak
olursa felaketine
Cimrilikle biriktirdiği mallar
m~er gününde
boynuna asılacaktır.
sebeb
olacaktır.
- Fakirden uzakla.şacak olursan bari tatlı sözle uzaklaş.
Kur'an'a iman edenlerin Zihinleri ile hafızalarma derinden derine nak§olan bu düsturlar, onları yeryüzündeki milletlerin· en .
insaniyetperverleri ve en hayır
severleri haline getirmi§tir.
Aralarmda umumiyetle tat..
bik ettikleri bu faziletlere. rağ­
men eğer halil. yabancılara gaddar ve bar bar gibi görünüyorlarsa, bunun sebebi sırf harp zamanlarmdaki şiddetleri ile ta§kmlıklarına göre hüküm
verilmesidir. Yaradılı§tan cengil.ver olan ve
dü§manlarmı §ll:hsmdan
ziyade
dini ile imanını düşman gören
müslümanin i§te o zaman mizacmm şiddeti ile taassubunun tesirine kapıldığı doğ"rudur.
- ...Milletlerin seeiyeleri silah §akırtıları ile harp kızgmlık­
lan içinde tayin ve tesbit edile-·
mez. Medeniyetleri ve askeri inzibatlarmm sılalığı bakımından
en ileri gelen milletler bile askerlerinin taşkmlıklarma her zaman
hakim ·oiabileecklerini iddia edebilirlenni ?
İşte
bundan dolayı eğer OsTürklerini tammak, fazilet.
lerini takdir etmek ve kanunları­
nın, seeiyeleri ile hareketleri üzerindeki tesirleri hakkında hüküm vermek isteniyorsa
onları
sullı içinde müşahedeye tabi tutmak,. örf ve adetlerini tetkik etmek Iazımdır,39
manlı
L.H.. Delamerre'in "Voyage
en Krimee suivi dela Relation de
1'Ambassaade envoyee de Petersbourg a' Constantinopl''
adıyla
.
.
1802 de yayuiladığı Fransızca tercüme eserinin 208-209 uncu say(39) A.g.e, shf, 189_191.
falannda §unlara raslıyoruz: "Bütün gezintilerirnde Türklerin. hatır§inaslıklan ile lütufkarlıklan­
m gösteren bir çok vaziyetıerle
kar§Ila§tım. Şahid olduğum
çe§i.tli deliller, beni bu milletin iyi
kalpli ve insanı minnettar edecek hareketlere pek meyyal olduğuna· ikna etmi§ ·oldu.
Türk,
t.ahkir .edildiği ve kıskançlık hisleri tahrik olunduğu zaman müt.
hi§ bir malıluk olur. Galayamna
sebeb olan hiddetin yegane teskini çaresini düşmanının kamnda
bulur, İstanbul civanndaki gezintilerimde ten, hep bu milletin lütııfkarlığı ile misafirperverlik a§kına §ahit oldum. Rasladığım hangi türke yol sorsB.m hemen bana
rehberlik etmek teklifinde bulunuyor, yiyecek ve içecek §eyler
hususunda elinden gelen ikramda
kusur etmemek suretiyle de hep
aynı kibarlığı gösteriyordu.''<~1l
Dr. Brayer'in "Neuf annees
a' Constantinopl" adıyla 1836 Pariste yayınlanan eserinin cilt, 1,
shf, 281-287 de şu ifadelere raslı­
yoruz;
"Müslüman Türklerin barbarbir çok müelliflerin
yazdıklan yazılara rağmen bütün
bu iddialarm aksini isbat eden vakıalar ortadadır. Dinln manen zin.
. cirlemiş bulunduğu hakiki· müslümanlar, ancak nnun kendilerine
çizmiş olduğu d,aire dahilinde hareket edebilirler..
Iığı hakkında
J.
Kur'an'daki sayısız ayetler
müslümanlan hayır ve hasenata
teşvik eder.
Birkaç tatbikatım
göstermekle yetiniyorum:
Hakiki mü'mine varidatınm
onda birini bütün hulusu ile fukaraya zekat olarak te'diye ettiren
(Zekat onda bir değil, kırkta birdir). Ayrıca ramazan sonlannda
fitre verdiren ve günah işlediği
takdirde keffaret olarak bir ve-
ya birkaç fakiri §U kadar gün
beslettiren, bir veya bir . kaçını
giydirip ku§attıran ve s'ağlam bir
köleyi azad ettiren kuvvet, Kur'
an'm mü'minleri teshlr eden ruhudur.
- !SLAM'DA VE
:MÜSLtlMAN
TÜRKLER.Plil
D!Nt
:MÜSAMAHA.
O su bentıerini, yol boyları
ile gezinti yerlerinde tesadüf edilen, o sayısız çe§lll.elerle sebilleri, yolculan barındıTip dinlendirrnek ve yiyeceklerini temin etmek
için yapılan o hamanılı, bir çok
adalı ve etraflan sıra sıra
dükkanlı hanlan· kuran da o rulıtur.
Camiierin elvanna dükkanlar
kurup fakir el i§çilerine kirasız
tahsis ederek, . san· atıariyle uğ­
raşmalannı ve ailelerinin seviyelerini yükseltebilmelerini temin eden ve kira ile tutan esntl.fı da aç
gözlü mal sahiplerine karşı, hükUmeti harekete· getirırtek süretHe koruyan gene o rulıtur .
. '
Bir Tann müsafirine mukaddes bir varlık nazarile baktıra­
rak ev sahibi olan ane ile evin en
. güzel dairesini emrine arnade kı­
lan, her hizmetini canla başla
yaptıran ve hatta hastalandığı za...
man heki.ı;n parasını bile kendisinin vermesini ayıp SB.yqİran ve
o evden giderken de misafir kalmak s1iretile gösterdiği lutufltil.rIığm minnet ve §Ükran
h§.tırası
olarak bir kaç hediye almasım
temin eden hep aynı .rulıtur.
Halkın ve bilhassa fakir tabakamn en zarüri ihtiyaç maddeleri üzerine en ehemmiyetsiz
bir verginin bile konulmasını meri.
eden, o gibi maddeleri . en. ucuz
fiatla sattırmayı en §erefli vazife bilen, tartııarla ölçüleri en sı­
kı murakabeye tabi tutturan ve
islah kabul etmez muhtekirlere
ölüm cezası veren de o ruhtur.
Haıa. bir çok kimse de, Türkiyede hadımlaştınna usülünün öte-
(40) A.g.e., shf, 19L
'
i,
1
DIVANET
DERGISI
ClLT: XVII
SAYif 6
KASIM
ARALIK
1978
365
i
'
-
den beri olduğunu zannederler. O
gibiler bu zühullerini tashlh etmelidirler. Gerek padi§ahın, gerek en mühim devlet adamlarının
hizmetindeki ~arem ağalarının
toplamı belki beşyüzü
bulmaz.
Bunların istisnasız hepsi afrik~­
dan ve bilhassa Kuzey Su'dandan
hediye olarak gönderilmişlerdir.
Oralarda isıarn ahkamına karşı
beslenen hürmet o .Iradar kuvvetli olmadığı için insan cinsine bu
hareket hala reva görülmekte-
' !SLA.ı'\ı:'D:A VE
i d MÜSLtlMAN
! ' TtlRKLERDE
.; , '
D!N:t
:r,p.ts AM A'HA
dir.4ı
r
A. de la Motraye'nin 1727 tarihinde La Haye'de yayınlanan
''Voyages en Europe, Asie et Afrique" adlı eserinin c .. ı, s. 229 da
şu ifadeler yer alıyor:
"Din
ayrılığından
dolayı
müslümanlarla hıristiyanlar, bir
birlerinden nefret ederler. Bu nakisa müslümanlıktan da hıristi­
yanlıktan da daha ·eskidir. Fakat
bu nefret Türk .ülkesinde
hiç bir
.
fenalığa
sebep olmaz. Çünkü
Türkler kendi dinlerinden.nekadar
a;Yn olursa olsun hiç kimseyi aki.de ve dinİ yaşaYI§lndan dolayı rahatsız etmezler. Eğer garaz denilen şey bizde de yanlız nefrete
münlıasır kalsaydı, veyahut
daha atılgan şekiller alrri:asaydı, her
halde bizim A vrupanın, bir çok
milletleri kendilerini bahtiyar sayacaklardı.' •.ı:ı
lip üç gün müdde'tle iaşeleri temin edilir. Çünkü Türkler, Hayrat, din farkına balrmalrsızın, bütün insanlara şamildir derler. ''43
"Du Loirin "Les Voyages du
Sieur du Loir" adıyla 1654 tarihinde Pariste basılan esennın
189-190. sayfalarına bakalım:
''Türk örf ve adetlerinin son
hususiyetlerini de size bir kaç
kelime ile hulasa edip bitirni.iş olmalr üzere, artık yalııız insanlara
değil, hayvanıara bile şamil olan
hayrıi.t ve hasenatlarından başka
bahsedecek bir şey kalmıyor.
"İnsan
cinsine ait olan Türk
hayratı, cenıiyetle ferde ve ölülerle dirilere şamildir. Bütün Türkiyede imaret denilen misafirhaneler vardır. Bunlarda hangi dine mensup olursa olsun bütün fakirlere ihtiyaçlan nisbetinde yar. dım edilir.
"Hiç bir tefrike tabi tutulbütün yolcular, imarethanelerde üç gün kalabilirler. Ve
kaldıkları müddetçe her öyün ye_
mekte vakıf'ın şartı gereğince birer tabak pilavla ağırlanırlar. Bu
misafirhanelerde atlar için büyük
ahırlar bulunduktan başka,. müteaddid çeşmelerle .de süslennıi§­
lerdir. Bazan bu · çeşmelerin sulan büyülr masraflarla ç-ok uzak
mesafelerden getirilir.
maksızın
"Şehirlerde,
2-
Türklerin .Gayri müslimlerden başka hayvaniara
kadar varan merhameti:
oivANET
DERGiSi;
CİLT: XVII
SAYI: 6
KASIM
ARALIK
1978
366
J
1588 tarihinde bir şark seyahat{ yapmış olan bir Fransız asilzadesinin "Les Voyages de Seigneur de Villamont'' adıyla 1596'da
Pariste yayınlanan eserinin . 454.
sayfasmda şunları o'kuyoruz. " ..Bu
han'a (kervansaray) tıpkı Türkler
gibi hıristiyanlar da kabul edi-
yol
boylannda
bu imaretlerden başka her türlü
kişilere kapıları daima açık duran ve ''Kervansaray" denilen umumi binalar da vardır.
" ...Fertlere ait sadakatler de
ayni derecede dindarenedir. Zenginler; hapishanelere gidip borç
yüzünden hapsedilıni§ olanları
(41) Ahmet Gürkan, !slll.m Kültürünün garbı Medenileştirmesl, !s.
tanbul - 1969, s. 191c194.
(42) a.g.e. s. 195-196.
( 43) a. g. e. s. 196.
. kurtarırlar. Türklerin felaketzedelerle ilgileri yalnız teselli sözlerine münhasır kalmaz. Yalnız
sözle teselli verebilecekleri durumlarda ise mantık oyunlarına
veya tumturaİı:lı lakırdılara kalkı§mayıp takdiri ilahiye
kar§ı
tevekkül telkin ederler. . Mukadde.
.
rata iman ettiklert için vebalılar
bile dahil olmak üzere bütün haStalan büyük bir §efkatle ziyaret
edip muhtaç olduklan ilaçları
gönderirler. İhtiyaçlannı söylemekten sıkılan fakirierin sıkıntı­
lannı, misli görülmemi§ bir alaka
ve ·gizlilikle tahkik edip giderirler.''4·i
A. de la Motraye'in "Voyages
en Europe, Asie et Afrique" adlı
ı727 Lahey baskısı eserinin C. ı,
s. 263'te §U izahata rastlamr:
"Türklerle beraber ya§ayan diğer
anasır (ga~i müslimler'J
onlara
imrenerek bu güzel hayrat ve ha.,
senat örneklerini kendi fakirlerine münhasır kalmak §artı ile
bile olsa, taklide kalkı§lp, muhtaçlarm ilıtiyaçlannı temin ettikleri için, yukanda söylediğim
gibi bütün Türkiye'de hemeıi: hiçbir dilenciye tesadüf edilmez."4s
Türk düşmanı olarak .bilinen
.Avukat Guer'in "Moeurs et usages de Turcs"adlı ı746-ı747 tarilılerinde Pariste basılan eserinin
ı. cildinin 2ı7_-22ı nci sayfalanndaki itiraflan şudur: "Onlarda
(yani müslüman Türklerde) hayır i§leri bir çok şekillerde yapı­
lır. Kimisi hapishaneleri· ziyaret·
edip borç için yatan mahsuplan
kurtarır; kimisi ilıtiyaçlanm
a..
çıklamaktan utanan fakiriere dağıtılmak üzere ·cami
imarolarına
para bı.T3.kır, kimisi ölmüşlerin
ruhianna Kur'an okumak üzere
vakıf tesis eder; kimisi cenazeyi
yıkayıp defnettikten
sonra mezanmn üzerinde fukarıya yiyecek
dağıtır ve bu suretle sağlan, ölülere Kur'an okuyarak ~hiret i§-
kenceleri ile kabir
azabının delı­
şetinden kurtarınağa
davet
e-
derler; kimisi borcunu ödiyememiş
bir ölünün hesaplanın tasfiye ederek ruhunu rahat ettirmek üzere senetlerini tabutun içine kO.:
yar; kimisi, Allaha ibadet
ıçın
camiler yaptırır; kimisi ·ge_nçlerin dini ve dünyevi ilimler tahsili için medreseler, yolcuıarlı;ı.
hastalar ve deliler için hanlar,
hastaneler ve tımarhaneler yaptınp buralarda her türlü ilıtiyaç
maddelerinin bol bol tevziini temin eder. Bu §efkat. yurtlannda
hangi dinden ve hangi milletten
olursa olsun herkes kabul edilir.
Dikkat ve itina ile tedavi edilirler.
--· İS]:....~'DA v::ıı;
Mll'SLÜMAN - ....
TtıiıKLERDE
D !N!
MÜS.A.ı'\'IAH.A.
köprüler çeşmeler
kuyUlar, ·sarnıçlar ve yolcular
için kervansaraylar yaptırırlar.
Fakirler bile birbirlerine Allah
için yardım ederler. Ellerindim
para yardımı gelmeyeİıler, diğer:­
lerine bedenen hizmet ederler.
Bu gibiler, borç için hapsedileİller
le beraber hapishaneye girerler.
. Borçlanın verip kurtarmak ıçın
sadaka toplarlar. Yolları tamir
. ederler. Seyyalılara kılavuzluk ederler. Ve yolcUlara su verirler.
Bazılan
Türk şefkati, hayvanlara bile şamildir. Bunları beslemek .
için vakıflar ve ücretli adamlar
vardır. Bu adamlar
sokak baş­
larında kedilere köpeklere et da..
ğıtırlar. Bu hayvaıilar o sadak~
ya alışını§ oldukları için besicilerinin seslerini i§itir i§itrriez hemen sokak başına koşarlar, aralarında bir zabıta te§kilatı
kurulmuş denebilir.. Bu zabıta,
bir
mahallin kedileri ile köpeklerinin
kendi mahallelerine girmekten diğerlerini men'ederler. Bu. yaşağa·
uymayanlan dişleri ile cezalandırırlar.
L
1
DiYANET
DERGiSi
CiLT! .XVII.
SAYI:. 6
KASIM
ARALIK
1978 ..
(44) a.g.e. s. 196-7.
(45)
a.g.e. · s. 200•.
367
!SLAM'DA VE
MttSL'OMAN
Ttl'RKLERDEl
D!Nt
:rıioSAMAHA.
Kısir
ag-açlan, kuraklıktan
kurumamalan için işçilere ücret
verip sulanınalarmı temin edecek kadar hayrat ve hasenatta
ileri giden biraz kaçık ( ! ) müslümanlara da rastlanır." (·H>)
Mouradges de ohson'un "Tableau Generale de l'empire Ottoman" adlı eseri, Paris ı791. c. 4
s. 304-305te §U ifadelere rastııyo~
ruz: "İmparatorluğun (Osmanlı)
hemen bütün şehirlerinde ve bilhassa İstanbul'da felaketzedelerin
mai§etlerini temin için padişah- .
lann alicenablıklan ile halkın
sehaveti sayesinde kurulmuş o. lan vakıflarJiı. dainıi iradiardan
ayn olarak .her gün fukaraya sadaka dağıtınayı ve hatta borç yüzünden hapsedilıniş zavallıların
imdadına koşup
bazan iaşelerini
temin etmeyi, bazan da alacakhIarına borçlannı verip kurtarmayı kendine vazife bilmeyen mÜSlümana pek az tesadüf edilir.
Milletin her tabakasında analarla babalar, akrabalarla vasiler, çocuklanna örnek olup daha en küçük ya§lardan itibaren
hayır i§lerine onlan
alıştınrlar.
Hayrat ve hasanat denilen ve
insanı kendi
şahsiyetinin
kat
kat üstüne çıkaran· fazilet i§te
bu suretle şahst menfaa.t · cimrilik ve tamahldl.rlık gibi duygulan uyuşturup güzel bir adetin de
tesiriyle hemcinsine yardım hissini uyandırdığı için artık müslümanlara liiç ağır gelmemekte
ve onlan bu salıada diğer 'milletlerden çok üstün bir seviyeye
yükseltmektedir."47
DiVAN ET
DERGiSI
ClLT: XVII
SAYI: 6
KASIM
3 - Türklerde
Karşilıksız
Var-
357-358'de §unlara rastlıyoruz:
"Türklerin nazannda hayrat ve
hasenat imandandır.. Sadaka ver.
meyen, yalnız müslümanlık vazifesini ihmal etmekle kalmayıp
dininden bile çıkmış olur. Çünkü zekat da tıpkı hac, OFUÇ namaz ve kelime-i şehadet gibi ts~
Hı.m•ın beş şartından biridir.
o
cihanşürnül
ve hudutsuz
hayrat ve hasenattan diğer · bir
eserimde de bahsetmi§tim, Din ve
mezhep ayırmıyarak hatta şahsi
kin ve garazlara da bakmıyarak
hususi servetler tükenineeye kadar. yalnız şehirlerde değil, bütün yol boylannda sıralanan umumi ve hususi hayrat ve hasenat, yolcularla yoksullara ve hatta insan cinsinden başka bütün
hayvanıara müdafaa ve müzaheret imkanlan temin etmi§tir.
Doğrusunu isterseniz, bugün
halil barbar sayılan şu türkler ka.
dar keliinenin tam manasıyla insaniyet-perver hiçbir millet bilmiyorum.
Şark,
hayrat ve hasenat ülkeCamllerin gölgesinde kapı­
lan ilim salıiplerine, fukaraya
ve hastalara Allah için açı.Jı: tutulan melce'ler, iııte o ruhun eseridir. Uzun bir yolculuktan ·· sonra yorgun ve hararetten bitik ha.
le gelıniş yolcuların susuzluklanm temiz sular ile giderecek çeş­
melerle, vücutlarıııı dinlendirecek
çayırlıklan yol boylanna dizen
ruh da o ruhtur. Buralardaki çeş­
meler, İstanbul'dakiler
gibi sanat eserleri degil hasenat mahsulleridir. "48
s~dir.
Baron de. Tott'un "Memcires
sur les Turks et les Tartares" adlı eseri Paris 1785 s. 251'de şByle
dım
ARALIK
197~
368
A. Ubicini'nin evvelce de müracaat ettiğimiz ''La .Turquie Actuelle'' adlı eseri Paris 1855 s. 355, ,
(46) a.g.e. s. 202-203.
(47) a.g.e. s. 203-204.
(48) a.g.e. s. 204..205.
ifade edilir: 'Her halde bir müslüman Türke köle olmalr, zannedildiği kadar büyük bir talihsizlik
değildir.
Efendileri. tarafından
dinlerinden döndürülmii§ kölelere
ender tesadüf edilir. Her ne ltadar dini bütün müslüma.nlaİ- ellerindeki esiriere günde üç defa hidayet teklifini vazife bilirler se
de, kölelerini zorla müslüman ettirenler hemen hiç yok gibidir. ''49
Tarihçi A. Ubicini'nin "La
Turquie Actuelle" adh eseri Paris
1855 s. 329-330 ve 437 "Padi§ahm Bab-ı Alisi-o devirde hakikaten cihanm iltica yeri haline gelmi§ti, katolikliğe nisbetle . rafizi
diye, Avrupanın sinesinden söküp .attığı talihsizler, padi§ahm
misafirleri olunca emniyete kaVU§up kendi vatanlarmda hürriyet ve güvenliğe ulaşıyorlardı.
Aynı
hiniaye, bütün · dinlerle
mezheplere te§mil edilmi§ ve
Türkleri barbar sayan garp mil- ·
!etleri, onlardan müsamalıa ve in, saniyet dersleri alnıağa ba§lamıştır. 16. asrın bir ağırbaşlı müellifi şöyle diyordu: ''-inanılmaz
şey! Barbarlar diyarında
ve muazzam bir şehrin o muazzam .bataklıanesinde ne cinayet,
ne cebir ve şiddet ·oluyor ne de haksızlık. Herkesin .hukuku
müsavat esasına göre temiiı ediliyor.
Bütün talihsizler emin bir iltica yeri bu1uyor ve büyük küÇük
müslüman hıristiyan bep ayni
adalete tabi tutuluyor."~o
4 -Güzel Ahlak
ler:
örneği
Türk-
A. De La Motraye'in ·"Voyages en Europe, Asis . et Afrique"
adh eseri Labey 1727 C. 1 s. 258259 ve 309-312· de şu ifadeler yer
alıyor: "Osmanlı türklerinin medbü sena edilecek meziyyetlerinden
biri de verdikleri söze umumiyet-
le sad)k olinalıirı, liemciiısferinf
aldatmaktan ve emniyet sü~i istimali ile insanlarm safdilliğin­
den istifadeye kalltışmaktan veya safdil.Jjğini istismar atınek­
ten vicdan azabı duy'm.alarıdır.
Kendi ıriilletdaşlarıiıa kar§ı • bütfuı. muamelelerine ·.hakim . olan
bu hisse, hangi din ve mezhebe
mensup olursa olsun· bütün yabancılara kar§! da ·riayet
ederler. Bu noktada müslüman ile
gayri müslim arasmda biç· fark
gözetınezler. Zira ber türlü gayri me§ru kazançları İslamiyet bıi...
kmımdan
kötü sayarlar. Ve
me§rll surette kazaıiılmaml§ · bir
servetin ne bu dünyada ne öte- ·
ki dünyada .hiç kimseye bayrı olmayacağına kat'li
surette iman
!SLAM'D.A. ·VE·
MüSLüM.AN
TÜRKLERDE
D:tN!
Ml)'S~
ederler."~ı
5 -
Affedici Türkler
Du Loir'in "Les Voyages du
sieur du loir'' adh eseri Paris
1654 s. 188-189'da §U sözler gözümüze çarpıyor:
"Türkler herhangi bir · intikam hissi beslemekten son derece çekinirler. İşte bundan dola-.
yı o bunlıarca hissin tevlit edebileceği fenalıkları
önlemek üzere
dinlerinin bu hususa ait bir bük. mü gereğince Cuma namıizına
ba§lamac:J.an evvel · düşmanlarını
aifetmekte olduklarını ilan etmek mecburiyetindedirler. · Aksi
halde namazlarının .· kabu1 oluiı­
mıyacağına ini:ımrlar, Her bayra:..
mm birinci günü de umumi barı§ günleridir. Birbirlerine rastgelince el ı:ukarlar, Ve büyüklerin
ellerini öpüp başlarına koyarlar.
Aynı zamanda da "bayramın mübarek oisun'' derler.''s2
DiYANET
DERGiSi
ClLT! XVII
·sAYI~
.·B.
KASIM
(49 a.g.e. s. 214.
(50) a.g.e. s. 223.
(51) a.g.e. 225"226.
· (52) ı;ı.,g-.e. 231. '
·ARALIK
1978
369
İSLAM'DA VE
.6- Sultan Selim
Zamanında
TtJi:m:LERDE
Şeyhulislamın
Başardığı
MtisLüMAN
Büyük Bir iş:
DlNI
MtJ"SAMAHA
Türklerin Sultan Selim adlı
büyük ve katı yürekli ve bundan
dolayı ''Yavuz'' lakabını alan bir
hükümdarları vardı ki,
hanedanından birçoklarını
kestirmi§ti.
Günün birinde bu padiııah, idaresi
altındaki milletlerde
yalnız
bir
dil ve bir din bırakınayı düııün­
müııtü. Lakin zamanın
ııeyhulis- ·
lamı, bu fikri kabul etmediğinden
hükümdar da İslam dininin, hıris­
tiyaıılarıiı hukukuna hürmet ve
onlara merhametle muamele hakkındaki tavsiyelerine riayet ederek bu fikirden vazgeçti. tııte bu
vak'a, Hz. Peygamberin ve tebaalarımn kalbierindeki
rabmetin eseridir.sa
7-
Fatih istanbulu Zabtedince ..
Filozofu Voltair ııunları söylüyor:
. "Bütün tarihlerimiz en modernlerine varıncaya kadar ke§i§lerin o
zaman uydurduklan masallan
tekrarlayıp dururlar. Güya
Fatih İstanbul'u kan ve ateııe boğan bir barbar imi§, güya
bir
kavunu bulmak için on dört uııa­
ğının
kanıını
yardırmı§,
güya
yeniçerilerine hoş görünın,ek için
sevgilisi İrena'nın başını kestirmiş,
(!).
Tarihi hatalardan hoşlanan
milletler Çoktur. Bazı garplı tarihçiler, müslümanların venüs'e
taptıklarım ve Allahı inkar
ettiklerini ileri sürdüler. Grotius bile Muhamınedin bir güvercini kulağı etrafında uçurmağa alıştırdı­
ğını
Tann buyruklannın bu güvercin vasıtasıyla kendisine ulaş­
tığını zannettirmeye çabaladığını
tekrarlayıp durdu.
Çoğu birer
alfabetik yalan
dergisi olan sözliiklerimizde böyle· gülünç masallara sık. sık rastlanır.
. DiYANET
.D.ERGiSi
ClLT: XVII
SAYI: 6
KASIM
ARALIK
1978
370
"Müslüman Türklerin yabancılara olan dintmüsamahasına en
güzel örnek Fatih Sultan Mehİned'in durumudur. Fatih, daha
İstanbul'u fetheder etmez,
Runı
Ortodoks Kilisesinin . baııı. olan
Patrik Gennadios'u huzuruna çağınnı§, her türlü dini faaliyetlerinde serbest olduklannı, istedikleri §ekilde iba.det edebileceklerini söylemi§, ayrıca · kendisine
luristiyanlığın esaslarını aÇıkla­
yan bir eser yazmasını ve ·kendisine getirmesini emretmiııtir.
Patrik'in Fatih'e takdim etmiıı
bulunduğu bu eserin Türkçe Aurel Decei'nin "Patrik Gennadios
un itikatnamesi'' adlı eti,idünde incele~tir.
Bu etüd İstanbul
Fatih Enstitüsü Dergisinin ikinci
sayısında
çıkmıııtır.''s,ı
Cumhuıiyet
·gazetesi 4.3.1964
sayfa 4'.de Osinan Yensen tarafından yayınlanan yazıda Fransız
İkinci
Mehmed (Fatih) Avrupa hükümdarlannın hepsinden daha terbiyeli ve kültürlü idi.
Gözdesinin canına kıymaya &elince, bir sultanın yatağına ait
işlere askerin karışabileceğini düşünmek için,
Türk gelenekleri
hakkında pek cahil olmak gerek.
Kardınal İzidor'un
ve daha
yaygaralanna aykı_
n olarak Fatih'in samldığından
daha makul ve kibar bir padişah
olduğuı:iu kabul etmek zorundayız. Yenilen Bizanslllara parttiklerini seçmek serbesttiğini bağış­
ladı. Yeni
patrik, Gennadios'u
birçoklarının
(53) Abdurrahman Azzam, Ebedi .Risa_
let, Terc. H.H. Erdem, Ankara
1946 s. 32.
(54) H. Gazi Yurdaydın, Türkiyenin
Dini tarihine umumi bir bakış.
İHl.hiyat Fakültesi Dergisi, 1961
C. 9, s. 114 Ankara, 1962.
parlak törenle makamına yerleıı­
tirdi. Ona, batılı imparatorlann
çoktan beri vermeye cesaret edemediği asa ve yüzüğünü sundu.
Ve protokölü bir tarfa bırakarak
Patriği
sarayının
kapısına kadar getirdi. Gennadios daha önceleri hiçbir hıristiyan kıralından
görmediği bu ilgilenmeden malı­
cup olduğunu söyledi.
... 2 nci Mehmed fetih yolu ile
hakimi olduğu İstanbul'da, RumIara taviz vermek ve bu tavizi üzerinde dindarca sözUnü tutınak
insanlığını ve siyasiliğilll gösterdi.
, ..Haliçte Patrikhane kilisesi
hala. durmaktadır. O mahallede
·§imdi_ artık Yunanistan'da konuııulmayan eski yunanca,
Aristonun felsefesi, ilahiyat ve hekimlik öğretilmek üzere bir akademi açılmasına Türkler müsaade
etti.
.. ;Hiristobul adında bir
Rum
;.)
mimar sayesinde hirlstiyanlara
daha ba§ka bir kilisenin muhafa.
zası ve bir mahallenin
hediye edilmesi sağlandı. Fatih, bu milnara vaktiyle Justinyen'in karısı
Teodora tarafından yaptınlmı§ olup zamanla çöken Havariler kilisesinin yıkintılan üstünde hem
de Ayasofya kadar güzel bir cami in§a ettirnıi§ti.
Aynı
mimar bu canıiin etrafında sekiz medrese ve sekiz imaret yaptı. Bu hizmetine mukabil_ Sultan ona, bahsettiğim mahalleyi bağı§ladı. Bir mimarın
bir mahalle sahibi olması, tarihi bir vak'a değildir. Ama türklerin hıristiyanlara kar§ı hayal edildiği gibi her zaman kötü davranmadıklarını bilmek önemlidir.
Hiç bir hiristiyan devleti, kendi
topraklarında Türklerin
bir camisi bulunmasına müsaade etmez. Oysa ~rkler bütün Rum-
ların
kiliseleri
olmasını
ho§ görür-
ler.
O vakitten beri İstanbul'da
bir patrik bulunmuııtur. Papanın
da orda bir patriği vardır. Ona
"Latin Patriği"derler. Bu iki kilise birbirini çekeii).ez. Ve onların
kavgalannı yatıııtırmak
SultanIann en hafif tasalanndan sayıl­
maz. Hiristiyanlan yenenler §imdi onların arabulucuları olmu§lar-
İSLAM'DA
VE
MÜSLtl'MAN
TÜRKLERDE
b !N!
MÜSAMAHA
dır.''ss
Michovd, "Şarkta Dini Seyahat'' adlı eserinde diyor ki:
"Hıristiyan milletler adına esef edelim ki bunlar dini müsaadekarlığı müslümanlardan öğren.
meye muhtaçtırlar, Kur'an kuvvetle değil ikna yolu iİe. intiı:ıar
etıni§ ve
sür'atle yayılmıııtır.
Müslümanlar
mağlubettikleri
. milletleri kendi dinlerini m uhafazada daima serbest bırakmııılar­
dır. Hıristiyanlar fevc fevc müsiü.
manlığı kabul
etnıiıılerse bunun
sebebini
müslüman
fatihlerin
gösterdikleri büyük anlayııı ve
adalette aramak lazımdır. Hatta
İslamiyet
müsamahayı
yalnız
· fiilen tatbik etinekle kalmamı§,
onu ilahi kanununun esası yapııuııtır .' •sa
8-
Zembilli Ali Efendi ve
ristiyanlar
Hı­
Tarihçi Hammer C. 4 .s. 364'
de özetle diyor ki:
"Selim l'in (Yavuz) bir emrine karııı Ali Cemali (Zembilli
Ali Efendi)'nin Osmanlı ·topraklanndaki hiristiyanları kurtardiğını söylerler.
Bu müellife
göre padi§ahın bir gün durup du.
rurken dünyayı fethetınekle, bü(55) Ahmet Gürkan, İslll.m Kültürünün Garbı Medenileııtirınes!, 1stanbuı 1969, s. 169-70.
(56) Ahmet Gürkan, a.g.e. s. 171.
DiVANET
DERGiSi
CiLT: XVII
SAYI:, 6
KASIM
ARALIK
1978
371
!SLAM'DA VE
MÜSL't.l'MAN
'l't!RKLERDE
. ·. D!Nt
MÜS.AMAHA
tün milletiere mü::ılümanlığı ka. bul ettirmekte haiigis4J.in daha
muvafık olacağı sorusuna müftü
tarafından ikinci şıkkın tercih olunmaSl üzerine, hükümdar topraklannda · hiristiyanlığın yru;aklanmasını ve müslüman
olmak
ıstemeyenlerin
idamını emreder.
Bu ümit etmediği netice karşı­
sında Ali Cemall Efendi, Sadrazam Piri Mehmet Paşa ·lle anlaşarak ve Rum Patriğinin malyetl ile birlikte Edirne'de huzura
çıkmasını temin etmiştir. Patrik,
Fatih Sultan Mehmed'in İstan­
bul'u fethinde hiristiyanlığa serbest! verdiği ve hiçbir kimsenin
cebren. müslüman edilerneyeceği
taahhüdünde bulunduğuıiu ileri
sürmüştür. Fakat bu müsaade ve
taahhüdü muhtevi ferman bir yangında yandığından fetihte
hazır
bulunmuş olan üç ihtiyar y~niçe­
rinin şehadetine müracaat edildikten sonra Selim ı emrini geriye almıştır.''57
ve Türklerin müböylesine alışan hiristiyanlar, İstanbul türkler tarafından fethedilmeden evvel papa. ile birleşmeleri söylendiğinde
İstanbul patriği şöyle dedi:
"İs­
tanbul'da kardmal külalu görmektense, Türk sanğını görmeyi
tercih ederim.'' Fatih 1453'te İs­
tanbulu fetbedince kelimenin tam
manasıyla hiristiyanlara
din ve
vicdan hürriyeti verdi. Hıristiyan_
lar önce hayret ettiler, süfll Bizansmkinden daha müreffeh ve
daha musamalıalı yaşadılar. Eğer Türklerin mus~ahası olmasaydı, bugün
bütün Avrupanın
müslüman olması gerekirdi. ''58
Müslüpıan
samahasmiı.
DIYAN ET
DERGISi
CiLT: XVII
SAYI: 6
KASIM
ARALIK
1978
372
9-
Alpaslan ve Diyojen
Müslüman Türk'ün gayri
müslimlere ·hatta düşmanlarma
olan merhamet v~ müsamaha dolu davranışını yansıtması bakı-
mmdan aşağıda sunacağımız şu
tarihi olay çok enteresandır. Bu
olay, meşhur Malazgirt Meydan
muharebesinin sonunda Sultan
Alparslan ile ·ona esir düşen Bizans !mparatoru Romen Diyojen
arasında cereyan eder.
Sultan, zincire vurulmuş Bizans İmparatorunu huzuruna getirtti ,teşhis ettirdi.-· Bundan sonra Selçuklu Sultanı ile İmparator .
arasmda · şu çok· dikkate şayan
muhavere cereyan etmiştfr ki tarihi önemi dolayısıyla kaynaklarda geçtiği şekilde aynen veriyoruz:
"Sultan:
- "Dostluk kurmak üzere
sana halifenin elçilerini göndermedim mi? (Fakat sen dostluktan') imtina ettin. Sana düşman­
larımızın iadesini ıstemek
üzere
Afşin . ile elçi göndermedim mi?
Fakat reddettin. (Daha) dün akşam sana adam göndererek dönıneni rica etmedim mi? Fakat sen
''Pariı. sarfettim, büyük bir ordu
topladım, buralara kadar geldini,
aradığıını yakaladım, ülkelerime
yapılanı İslam ülkelerine yapına­
dıkça nasıl döne~?'' dedin. Serkeşliğinin neticesini
nasıl
buldun? (Bu son sözü ile Selçuklu
Hükümdan ayaklannda zincir ve
boynunda lale lle önünde duran
imparatorun halini kasdediyorduJ
İmparator:
- "Ülkelerini almak için
her türlü kavimlerden mürekkep
askerler topladım. Paralar sarfettim. Memleketim ve kaderim
elindedir, Bu durumda önündeyim.
Tevbih ve tekdiri bırak. Ne istiyorsan onu yap!''
(57) !sllim Anslklopedlsl, C. 3 s. 87
(58) Musa Çakır, Anadolumuz Asla
Hıristiyan Olmıyacak,
1968, s. 65-66.
!stanbul
Sultan:
- "Zaferi sen
bana ne yardın?
!mparator:
kazansaydın
"Sultan ne
- ''(Ah valiahi doğru söyledi Bundan başka türlü konuşsay­
dı yalan söylemiş olurdu. Bu ·
adam akıllı, mert bir · adamdır.
(Bu sebeple) Katli caiz değildir,
(Sonra Yüksek sesle): "Sana ne
yapacağımı zaruıediyorsun?
istediğini
söy-
TtİRKLERDE
D!Nl
Mtl'SlıMA"fiA.
Sultan:
-
~
Sultan (Kendi Kendine)
VE
Mtl'SLtl"MA.N
lesin."
İmparator:
"Sen böyle benim veya a·damlarımın
lütfuna terkedilmiş
olsaydın, ya ba§Ulı_
kesmelerini,
yahut bir dar ağacına asmalarını
emrederdim.
İSLAM'DA
"On milyon dinar.''
!mparator:
-
''Hayatımı
bana bağışla­
takd4'de Rum mülkünü (bile) istemekte haklısın lakin,
başlarına geçtiğimden
beri ordula~ sevk etmek, savaşlar yapmak için Rumun paralarmı sarfettim. Mallannı musadere ettim. Halkını fakir düşürdüm.''
dığın
Alparslan ile Romen Diyojen
arasmda geçen tarihi konuşma
burada bitmektedir.~9
!mparator:
- ''Üç şık vardır, Birincisi,
beni öldürtürsün; ikincisi, üzerine
yürümekten bahsettiğim ülkelerinde. beni teşhir edersin; üçüncü
şıkka gelince, yapmıyacağın için
söylenınesinde bir fayda yoktur.
Sultan:
-
"Bu nedir?
İmparator:
-
"Affedilmem. (Takdim edeceğim) paralan
kabul etmen.
(aramızda) dostluk kurulması, beni dost edinmen, beni bir kölen,
kumandanlanndan biri ve rumda
bir naibin olarak memleketime
iade etmen. Zira beni öldürürsen
sana bir faydası olmaz; (benim
yerime) ba§ka birisini (tahta) ge..
çirirler."
Sultan:
bir
şey
tın
al!"
aftan başka
düşünmedim. Kendini sa-
"Hakkında
SONUC
• lslll.m Dini merhamet ve tolerans üzerine kurulmuııtur, desek, mubalağa etmiş olmayız.
Bundan dolayı İSlil.mm yer yüzün_
de yayılması, . kolay olmuştur.
MiSyonerli~ ve propağandasıru
adeta bizzat dinin kendisi yapmıııtır. Onu görüp anlayanlar beğenmiş;
beğenenler benimseyip
İslama teslim olmu.ştur.
Mekkenin fethi vak'ası, yalİslil.m tarihinde değil, beşer
tarihinde. bir e§i ve örneği gösterilerneyecek derecede ibrete değer
harikalarla doludur. Musamaha
ve affa bundan daha iyi misal ·olamaz.
nız
Peygamber, on iki bin İslam
dilaveri ile Mekke'ye · girince, sekiz sene evvel kendisi ve arkadaş.
lanna ·yapmadık işkence bırak­
mamış olan
Kureyş
müşrikleri
(59) Prof. Dr. M. Altay Köymen, A·
nadolunun Fethi (Makale), Diya~
net İşleri · Biı.ııkanlı~ · Dergisi,
1961, Ankara, s. 113-114.
DiYANET
DERGiSi
Cit.:.T: XVII
SAYI: 6
.KASIM
ARALIK
1978
373
İSLAM'DA
VE
MüSL"ÖMAN
. ·Ttl'RKLERDE
D1Nl
llrttSAMAHA
Kabenin .etrafında toplandılar. Saf
bağladılar. Her biri hayatmdan ümidini kesmiş, neticeyi ıstırapla
bekliyorlardı. · Peygamber
efendimiz Ka'benin eşiğinde durdu;
iki sövesine yapıştı ve bir müddet halkı gözden geçirdi. Bundan
sonra zamanımızın demokrasi
prensiplerini ihtiva eden mühiin
nutuklarmdan birini söyledi. Bununla yalnız Mekke müşriklerine
değil, bütün beşeriyete hitap ediyordu. Nutkun özeti şudur:
hayatlarmdan ümit
sergerdelerine dönerek,
geçmişte kendisine
ve
müslümanlara her türlü zulmü
reva görmüş olan bu adamlara:
- "Ey Kureyş cemaati, Şim­
di size ne muamele edeceğiiDi sa_
nıyorsunuz? dedi.
"Ey nas, Allahtan başka tann yoktur. Onun eşi ve ortağı da
yoktur. İyi biliniz ki ilk ve orta
çağlarm bütün görenekieri cahiliyye devirlerinin maLkan davala- ·
n bugün şu ayaklarımın altında ...
Bunlann hepsi ilga edilmiştir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.).
"Ey Kureyş Cemaati, Allah
sizden cahiliyyet gururuİıu, baba~
lar ve soylarla büyükleurneyi gidermiştir. Bundan sonra bunun gibi şeyler yasaktır. İyi biliniz ki
bütün insanlar Ademden, Adem
de topraktan yaratılmıştır. Hepiniz bir babanın
evlatlansınız.''
Bundan sonra şu ayeti okudu:
"Ey nas sizi, bir erkekle bir
Sizi birbirinizle
tap.ışasmız diye şubelere,
kabilelere ayırdık İyi biliniz ki, Allah
yanmda en değerliniz, en ziyade
kötülükten sakınan, fazilet sahibi olanmızdır." (el-Hucurat, 13'J
dişiden yarattık.
DiYANET
DERGiSi
CiLT: XVII
SAYI: 6
KASIM
ARALIK
1978
374
. Hz. Muhammed (S.A.S.) bu
nutku ile cahiliyyet devrinden kalma hurafeleri ve kötü adetleri kaldırdı. İnsanlar arasmda hürriyet,
kardeşlik ve müsavat esaslarını;
helal ve harama, insanlık haklarına dair bazı hükümleri
tebliğ eyledi. Hiç bir
kavmin, hiç
bir ırkın başkalarına karşı üstünlüğü olamıyacağı,
bir ırkın
diğerine,
bir
insanın
başka
bir insana üstünlüğü ancak faziletle olabileceğini söyledi. lik, kabile ve re·nk farklanın kaldır­
dı. Bundan sonra etrafında
saf
saf
olmuş,
kesmiş Kureyş
Müşrikler:
- "Ey Allahın peygamberi,
senden hayır umanz. Sen kerim
bir kardeş, aticenap bir kardeş oğ­
lusun .. " diye bağınştılar.
~ ''Artık geçmişte
·
yaptık­
larınızdan dolayı size bir şey demiyecegım;
affediyorum; haydi
hepiniz azadsuıız, hürsünüz .. ! buyurdu. Şüphesiz ki bu umumi bir
af ilan etmekti.
İslam
Fikir adamlan bu
nutku tahlil ederek ehemmiyetini
tebarüz ettirmişlerdir. Bu nutuk şüphe yok ki ilk ve orta çağ­
larda irtikabedilegelen vahşi adetler ve görenekierin yıkılması
ve bunların yerine İslamın musamaha, hürriyet
ve insanlık
prensiplerinin geçmesi demektir.
Vaktiyle Fransızlarm meş­
hur hukuku beşer beyannamesini hazırlayanlardan biri, o günlerde Kur'an'ı mutalaa ederek,
kendilerinden asırlarca önce İs­
lam tarafından bunun temin edilmiş olduğunu görünce;
"Aş~olsun şanlı
savat ve adaleti, sen
diye hayırmıştır.
Arab!
Mu-
kurmuşsun!"
Şüphe
etmemek lazımdır ki
Kerim ile Peygamberin
hadislerini inceleyen her insan,
hakiki demokrasi prensiplerinin en
insanİ ıımdelerini Hz.
Muham. medin tebliğ etmiş . olduğunu anlamakta tereddüt etn:liyecektir.so
Kur'an-ı
(60) Abdurrahman Azzam, Ebedi Risalet, Tre. H. H. Erdem, Ankara
1948, s. &t-35 (Mukaddime kısmı).
Burada ııunu da ifade edelim
ki, İslam dini Türklerin ahlak anlayııılanna ve yüksek karakterlerine tamamen uygun düııtüğü için
kolaylıkla onu benimsemi§ler,
asırlar boyu uygulamııı ve yaymı§­
lardır. İslAm fikriyatı ile
birle§en Türk cevheri, yepyeni yüce
bir nesil olarak dünyaya yayıl­
mıııtır. Bu yazımızda bir çok kay_
naklardan faydalanarak müslüman Türk'ün ve genellikle İslam
dinin · müsamaha anlayıııını izaha çalıııtık. Son derece asil ve
mert olan müslüman
Türkler
hiçbir millette görülmeyen bir
kendi dininden olmayanlara da göstermi§, ve asırlar­
ca düıımanlarının bile teveccühünü kazanmıııtır. Yazıda, bir
çok garplı müellif ve mütefekkirlerin bu husustaki övgülerine geni§ çapta yer verilmiııtir.
hoııgörüyü
İSLAM'DA VE
MüSLÜMAN
T"ÜRKLERDE.
D!Nt·
MüSAMAHA
"!slamda ve Müslüman Türklerde Dini Musamaha'' konusu, oL
dukça geni§ ve ııumullu bir mevzudiır. Konuyu daha da derinleş­
tirip geni§letmek, mutevazi bir
yazının sınırlarını
aııacağı
ıçın
bu kadarla yetinmeyi uygun bulduk.
BİBLİYOGRAFYA
Çantay, Hasan Basri, Kur'an-ı Kerim
ve Me'ii.l-i Kerim, İstanbul 1953
el-Aclüni, Keşfu'l-Hafa,
İslam Ansildopedisi, İstanbul.
Azzanı, Abdurrahman, Ebedi Risalet, ·
Çev. H. H. Erdem, Ankara 1948
Meydan Larousse.
Gürkan, Ahmed,
İslam Kültürünün
Garbı Medenileştlrmesi,
İstanbul
1969.
Bommad, Haydar, İslamiyetın Mane_
vi ve Kültürel Değeri, Çev. Babadır Dülger, Ankara 1963.
Diyanet İşleri Başkanlığı Dergisi, Ankara 1962, Yıl 1961.
A. ü. İlil.hiyat. Fakültesi, . İsla.m ilimleri Enstitüsü Dergisi, II, Ankara
1975.
.
Gazzall, Muhammed, et-Teassubu ve
't-Tesamuh beyne'l-Mes!hi:Yye ve
'I-İslam, Dii.ru'l_Beyan, el-Küveyt.
Çaviş, Abdülaziz, Angilikan Kilisesine
Cevap, Çev. M. Akif, Sadeleştiren,
Süleyman ·Ateş, Ankara 1975 ·(Diyanet İşleri Başkanlığı Yayını).
Devellioğlu, Ferid, Osmanlıca~Türkçe
·Ansiklopedik Sözlük, Ankara 1962.
A. ü. ilahiyat Fakültesi DeriPsı.
Çakır, Musa, Anadolumuz Asla Hiristiyan Olmayacak, İstanbul 1968.
Meray, Seha, Prof. Dr. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi,
Menakıb- Hz. Ömer.
Hunke Dr. Sigrid, Avrupa Üzerinde
İsliimm Güneşi, İstanbul 1975.
Daniş'mend, t. Hami, Garb Menbaları_
na Göre Eski Türk Demokrasisi,
İstanbul 1964.
el-Cahiz, Ebu Osman Amr b., Hilafet
Ordusunun Menkıbeleri ve· Türklerin Faziletleri,
Çev. Ramazan
Şeşen, Ankara 1967.
Kafesoğlu,
Prof. Dr. İbrahim, Türkler ve Medeni;vet, 1975 İstanbul.
Turan, Osman, Prof. Dr., Selçuklular
ve İslii.miyet, İstanbul 197L
Christianity and İslam under de Sultans I-II, Haslıick F. w., Oxford
1929.
Turan, Osman, Prof. Dr. Selçuklular
Tarilıi ve .Türk-İslam Medeniyeti,
Turan, · Prof. Dr. Osman, Türlt Cihan
Hakinıiyeti Mefküresi, Tarihi, İsc
tanbul 1969.
Köprülü, Ord,. Prof. Dr. M. Fuad, ts_
lam Medeniyetl Tarihi,
Ankara
1973.
Zeydan, Corci,
Medeniyetl İslii.nıiye
Tarihi,
Tan, M. Turhan, Tarihte Türkler İçin
Söylenen Büyük Sözler:, İstanbul
1962.
Danişmend, İ. Hıi.mi, Garb Menbaları­
na göre Eski Türk Seeiye ve Ahlii.kı.
Turan, Prof. Dr. Osman, Selçuklular
Zamanında Türkiye, İstanbul 1971.
Günaltay, Ord. Prof. Şemseddin, Ta_
rihi Edyan, İstanbul 1969.
Adıvar, Adnan, Tarih Boyunca İlim
ve Din, İstanbul 1969.
Ertuğrul, İsmail Fennt, Hakikat Nurları, İstanbul 1949.
DiYANET
DERGiSi
CiLT: XVII
SAYI: 6
KASIM
ARALIK
1978
375
Download