iSLAM DiNi TÜRKLERiN AHLAK ANLAYIŞLARI­ NA VE YÜKSEK KARAKTERLERiNE TAMAMEN UYGUN DÜŞTÜGÜ iÇiN KOLAYLlKLA ONU BENiMSEMiŞLER, ASlRLAR BOYU UYGULAMIŞ VE YAYMlŞLARDlR iSLAM FiKRiYATI iLE BiR~ LEŞEN TÜRK CEVHERi, YEPYENi YÜCE BiR NESiL OLARAK DÜNYAYA YAYILMISTIR. . e A ISLAM'DA VE. M0SL0MAN T0RKLE.RDE. e li . • • · DINI MUSAMAHA · 1 'ı ZEKi ÜNAL (DÖRDÜNCÜ SAYIDAN DEVAM) -.II-. 1- Müslüman Türklerde insaniyet ve müsamaha: Du Loir'in 1654 tarihinde Pariste ne§redilmi§ ·olan Les Voyages du Sieur du Loir adlı eserinin 166. sayfasında §Unları okuyoruz: " - Müslüman Tür,klere gelince: Size §unu söyliyebilirim ki onları bazı kimselerin tasavur et. tikleri gibi kaba ve vahşi zannetmemelidir. Eğer örf_ ve adet sahasında hakkaniyet, nezaketten daha mühim iSe her halde Türltler de bizim kadar iyi adamdır­ lar. Yaratılıştan iyidirler. Bu hallerini ililimin tesirinden doğ- muş zannetmemelidir. Çünkü ! rumlar da aynı ülkede doğdulrla- 1 rı halde mizaç itibariyle Türk.! lerden o kadar farklıdırlar ki, babalarının ancak .fena huylarına, yani hilekarlıklarına, hainlikleri. ne ve benlik gururuna varis olmu§lardır. Türkler bunun aksine son derece samimi ve mütevazi insanlardır. Hemen her ferdi her yerde ihtiras ve cimrilikle malul olan saray adamları (dev§irmeler) istisna edilmek §artı i- . le, Türklerin en bariz vasıfları sadelik ve hulus ne· misli görülmemi§ bir ~çık yürekliliktir. (ss) . ! (38) Ahmet Gürkan !. Kültürünün 1969l.. garbı Medenileştirmesi ist. shf, 189. D İVANET DERGiSi CİLT: XVII SAYI: 6 KASIM ARALIK <1978 363 :tSL.!:M'D.A. VE l MÜSLtl'MAN ' . \Tt!R.KLERDE ı ' D!N! • !Cİ}SAMAHA ' r Morradgea d'ohsson'un "Tableau general'de l'empire ottoman" adlı eserin 1791 de yayuilanan cilt 4, shf 300-304 de şunlar ya,. zılıdır: "Müslümanlar servetlerinin felakete uğ"rayanların .ıru:rtulU§laru:ıa ve fakirierin ihtiyaçlarına temine mahsus ha" yır · müesseselerine bağ'ı§lamayı va,zife bilirler. Her .halde bu hayır müesseselerinin; müslümanlık esaslarından doğmU§ oldugundan hiç §Üp he yoktur.· !nsaniyet, hayır ve misafirperverlik gibi asır­ lardan beri müslüma.il ·milletlerin en bariz vasfını te§kil eden me. ziyetler, bunların tabi oldukları kanunlar (Kur•an)m en tabü neticesidir. bir lasmını Cemiyet hayatı ya§ayan ·insabu a.na faziletleri hakkında Kur'anın en mühim ayetleri iş­ te şunlardır: nın - Ey Mü'minler, Allaha · i. badet edin ve fukaraya sadaka verin, yaptığınız iyiliklerin müka.fatım .Allah size ilisan edecektir. Çünkü Allah sizin efal ve ha:.. reketlerinizi görmektedir. - Allahını seven; Mü'min; Hemcinsini de sevmelidir, akrabasına, yetimlere, fakiriere yolculara, ya~ancılara, esiriere vellıasıl haşenatına muhtaç olanlarm hepsine yardım etmekle mükelleffir. - İyilik edin, Allah iyilik edenleri sever. · ·- DiVAN ET DERGISi CiLT: XVII SAYI: 6 KASIM ARALIK 1978 364 Gece gündüz gizlice ve açıkta :sadaka veriniz, mükil.fatım Allahın elinden alacaksınız. Ey Mü'minler sadakaları­ nızla kazandığınız sevabi dedikodu · ile, azarnet taslamakla veya haksızlıkla zayi etmeyin. - - Hasis, .A ııaı:,ın verdiği nimetleri l::lr te,·<>.·cüh ~se"ı·; saymamalıdır. Ç 1lnKü eğer onları iyi j kullanınıyacak olursa felaketine Cimrilikle biriktirdiği mallar m~er gününde boynuna asılacaktır. sebeb olacaktır. - Fakirden uzakla.şacak olursan bari tatlı sözle uzaklaş. Kur'an'a iman edenlerin Zihinleri ile hafızalarma derinden derine nak§olan bu düsturlar, onları yeryüzündeki milletlerin· en . insaniyetperverleri ve en hayır severleri haline getirmi§tir. Aralarmda umumiyetle tat.. bik ettikleri bu faziletlere. rağ­ men eğer halil. yabancılara gaddar ve bar bar gibi görünüyorlarsa, bunun sebebi sırf harp zamanlarmdaki şiddetleri ile ta§kmlıklarına göre hüküm verilmesidir. Yaradılı§tan cengil.ver olan ve dü§manlarmı §ll:hsmdan ziyade dini ile imanını düşman gören müslümanin i§te o zaman mizacmm şiddeti ile taassubunun tesirine kapıldığı doğ"rudur. - ...Milletlerin seeiyeleri silah §akırtıları ile harp kızgmlık­ lan içinde tayin ve tesbit edile-· mez. Medeniyetleri ve askeri inzibatlarmm sılalığı bakımından en ileri gelen milletler bile askerlerinin taşkmlıklarma her zaman hakim ·oiabileecklerini iddia edebilirlenni ? İşte bundan dolayı eğer OsTürklerini tammak, fazilet. lerini takdir etmek ve kanunları­ nın, seeiyeleri ile hareketleri üzerindeki tesirleri hakkında hüküm vermek isteniyorsa onları sullı içinde müşahedeye tabi tutmak,. örf ve adetlerini tetkik etmek Iazımdır,39 manlı L.H.. Delamerre'in "Voyage en Krimee suivi dela Relation de 1'Ambassaade envoyee de Petersbourg a' Constantinopl'' adıyla . . 1802 de yayuiladığı Fransızca tercüme eserinin 208-209 uncu say(39) A.g.e, shf, 189_191. falannda §unlara raslıyoruz: "Bütün gezintilerirnde Türklerin. hatır§inaslıklan ile lütufkarlıklan­ m gösteren bir çok vaziyetıerle kar§Ila§tım. Şahid olduğum çe§i.tli deliller, beni bu milletin iyi kalpli ve insanı minnettar edecek hareketlere pek meyyal olduğuna· ikna etmi§ ·oldu. Türk, t.ahkir .edildiği ve kıskançlık hisleri tahrik olunduğu zaman müt. hi§ bir malıluk olur. Galayamna sebeb olan hiddetin yegane teskini çaresini düşmanının kamnda bulur, İstanbul civanndaki gezintilerimde ten, hep bu milletin lütııfkarlığı ile misafirperverlik a§kına §ahit oldum. Rasladığım hangi türke yol sorsB.m hemen bana rehberlik etmek teklifinde bulunuyor, yiyecek ve içecek §eyler hususunda elinden gelen ikramda kusur etmemek suretiyle de hep aynı kibarlığı gösteriyordu.''<~1l Dr. Brayer'in "Neuf annees a' Constantinopl" adıyla 1836 Pariste yayınlanan eserinin cilt, 1, shf, 281-287 de şu ifadelere raslı­ yoruz; "Müslüman Türklerin barbarbir çok müelliflerin yazdıklan yazılara rağmen bütün bu iddialarm aksini isbat eden vakıalar ortadadır. Dinln manen zin. . cirlemiş bulunduğu hakiki· müslümanlar, ancak nnun kendilerine çizmiş olduğu d,aire dahilinde hareket edebilirler.. Iığı hakkında J. Kur'an'daki sayısız ayetler müslümanlan hayır ve hasenata teşvik eder. Birkaç tatbikatım göstermekle yetiniyorum: Hakiki mü'mine varidatınm onda birini bütün hulusu ile fukaraya zekat olarak te'diye ettiren (Zekat onda bir değil, kırkta birdir). Ayrıca ramazan sonlannda fitre verdiren ve günah işlediği takdirde keffaret olarak bir ve- ya birkaç fakiri §U kadar gün beslettiren, bir veya bir . kaçını giydirip ku§attıran ve s'ağlam bir köleyi azad ettiren kuvvet, Kur' an'm mü'minleri teshlr eden ruhudur. - !SLAM'DA VE :MÜSLtlMAN TÜRKLER.Plil D!Nt :MÜSAMAHA. O su bentıerini, yol boyları ile gezinti yerlerinde tesadüf edilen, o sayısız çe§lll.elerle sebilleri, yolculan barındıTip dinlendirrnek ve yiyeceklerini temin etmek için yapılan o hamanılı, bir çok adalı ve etraflan sıra sıra dükkanlı hanlan· kuran da o rulıtur. Camiierin elvanna dükkanlar kurup fakir el i§çilerine kirasız tahsis ederek, . san· atıariyle uğ­ raşmalannı ve ailelerinin seviyelerini yükseltebilmelerini temin eden ve kira ile tutan esntl.fı da aç gözlü mal sahiplerine karşı, hükUmeti harekete· getirırtek süretHe koruyan gene o rulıtur . . ' Bir Tann müsafirine mukaddes bir varlık nazarile baktıra­ rak ev sahibi olan ane ile evin en . güzel dairesini emrine arnade kı­ lan, her hizmetini canla başla yaptıran ve hatta hastalandığı za... man heki.ı;n parasını bile kendisinin vermesini ayıp SB.yqİran ve o evden giderken de misafir kalmak s1iretile gösterdiği lutufltil.rIığm minnet ve §Ükran h§.tırası olarak bir kaç hediye almasım temin eden hep aynı .rulıtur. Halkın ve bilhassa fakir tabakamn en zarüri ihtiyaç maddeleri üzerine en ehemmiyetsiz bir verginin bile konulmasını meri. eden, o gibi maddeleri . en. ucuz fiatla sattırmayı en §erefli vazife bilen, tartııarla ölçüleri en sı­ kı murakabeye tabi tutturan ve islah kabul etmez muhtekirlere ölüm cezası veren de o ruhtur. Haıa. bir çok kimse de, Türkiyede hadımlaştınna usülünün öte- (40) A.g.e., shf, 19L ' i, 1 DIVANET DERGISI ClLT: XVII SAYif 6 KASIM ARALIK 1978 365 i ' - den beri olduğunu zannederler. O gibiler bu zühullerini tashlh etmelidirler. Gerek padi§ahın, gerek en mühim devlet adamlarının hizmetindeki ~arem ağalarının toplamı belki beşyüzü bulmaz. Bunların istisnasız hepsi afrik~­ dan ve bilhassa Kuzey Su'dandan hediye olarak gönderilmişlerdir. Oralarda isıarn ahkamına karşı beslenen hürmet o .Iradar kuvvetli olmadığı için insan cinsine bu hareket hala reva görülmekte- ' !SLA.ı'\ı:'D:A VE i d MÜSLtlMAN ! ' TtlRKLERDE .; , ' D!N:t :r,p.ts AM A'HA dir.4ı r A. de la Motraye'nin 1727 tarihinde La Haye'de yayınlanan ''Voyages en Europe, Asie et Afrique" adlı eserinin c .. ı, s. 229 da şu ifadeler yer alıyor: "Din ayrılığından dolayı müslümanlarla hıristiyanlar, bir birlerinden nefret ederler. Bu nakisa müslümanlıktan da hıristi­ yanlıktan da daha ·eskidir. Fakat bu nefret Türk .ülkesinde hiç bir . fenalığa sebep olmaz. Çünkü Türkler kendi dinlerinden.nekadar a;Yn olursa olsun hiç kimseyi aki.de ve dinİ yaşaYI§lndan dolayı rahatsız etmezler. Eğer garaz denilen şey bizde de yanlız nefrete münlıasır kalsaydı, veyahut daha atılgan şekiller alrri:asaydı, her halde bizim A vrupanın, bir çok milletleri kendilerini bahtiyar sayacaklardı.' •.ı:ı lip üç gün müdde'tle iaşeleri temin edilir. Çünkü Türkler, Hayrat, din farkına balrmalrsızın, bütün insanlara şamildir derler. ''43 "Du Loirin "Les Voyages du Sieur du Loir" adıyla 1654 tarihinde Pariste basılan esennın 189-190. sayfalarına bakalım: ''Türk örf ve adetlerinin son hususiyetlerini de size bir kaç kelime ile hulasa edip bitirni.iş olmalr üzere, artık yalııız insanlara değil, hayvanıara bile şamil olan hayrıi.t ve hasenatlarından başka bahsedecek bir şey kalmıyor. "İnsan cinsine ait olan Türk hayratı, cenıiyetle ferde ve ölülerle dirilere şamildir. Bütün Türkiyede imaret denilen misafirhaneler vardır. Bunlarda hangi dine mensup olursa olsun bütün fakirlere ihtiyaçlan nisbetinde yar. dım edilir. "Hiç bir tefrike tabi tutulbütün yolcular, imarethanelerde üç gün kalabilirler. Ve kaldıkları müddetçe her öyün ye_ mekte vakıf'ın şartı gereğince birer tabak pilavla ağırlanırlar. Bu misafirhanelerde atlar için büyük ahırlar bulunduktan başka,. müteaddid çeşmelerle .de süslennıi§­ lerdir. Bazan bu · çeşmelerin sulan büyülr masraflarla ç-ok uzak mesafelerden getirilir. maksızın "Şehirlerde, 2- Türklerin .Gayri müslimlerden başka hayvaniara kadar varan merhameti: oivANET DERGiSi; CİLT: XVII SAYI: 6 KASIM ARALIK 1978 366 J 1588 tarihinde bir şark seyahat{ yapmış olan bir Fransız asilzadesinin "Les Voyages de Seigneur de Villamont'' adıyla 1596'da Pariste yayınlanan eserinin . 454. sayfasmda şunları o'kuyoruz. " ..Bu han'a (kervansaray) tıpkı Türkler gibi hıristiyanlar da kabul edi- yol boylannda bu imaretlerden başka her türlü kişilere kapıları daima açık duran ve ''Kervansaray" denilen umumi binalar da vardır. " ...Fertlere ait sadakatler de ayni derecede dindarenedir. Zenginler; hapishanelere gidip borç yüzünden hapsedilıni§ olanları (41) Ahmet Gürkan, !slll.m Kültürünün garbı Medenileştirmesl, !s. tanbul - 1969, s. 191c194. (42) a.g.e. s. 195-196. ( 43) a. g. e. s. 196. . kurtarırlar. Türklerin felaketzedelerle ilgileri yalnız teselli sözlerine münhasır kalmaz. Yalnız sözle teselli verebilecekleri durumlarda ise mantık oyunlarına veya tumturaİı:lı lakırdılara kalkı§mayıp takdiri ilahiye kar§ı tevekkül telkin ederler. . Mukadde. . rata iman ettiklert için vebalılar bile dahil olmak üzere bütün haStalan büyük bir §efkatle ziyaret edip muhtaç olduklan ilaçları gönderirler. İhtiyaçlannı söylemekten sıkılan fakirierin sıkıntı­ lannı, misli görülmemi§ bir alaka ve ·gizlilikle tahkik edip giderirler.''4·i A. de la Motraye'in "Voyages en Europe, Asie et Afrique" adlı ı727 Lahey baskısı eserinin C. ı, s. 263'te §U izahata rastlamr: "Türklerle beraber ya§ayan diğer anasır (ga~i müslimler'J onlara imrenerek bu güzel hayrat ve ha., senat örneklerini kendi fakirlerine münhasır kalmak §artı ile bile olsa, taklide kalkı§lp, muhtaçlarm ilıtiyaçlannı temin ettikleri için, yukanda söylediğim gibi bütün Türkiye'de hemeıi: hiçbir dilenciye tesadüf edilmez."4s Türk düşmanı olarak .bilinen .Avukat Guer'in "Moeurs et usages de Turcs"adlı ı746-ı747 tarilılerinde Pariste basılan eserinin ı. cildinin 2ı7_-22ı nci sayfalanndaki itiraflan şudur: "Onlarda (yani müslüman Türklerde) hayır i§leri bir çok şekillerde yapı­ lır. Kimisi hapishaneleri· ziyaret· edip borç için yatan mahsuplan kurtarır; kimisi ilıtiyaçlanm a.. çıklamaktan utanan fakiriere dağıtılmak üzere ·cami imarolarına para bı.T3.kır, kimisi ölmüşlerin ruhianna Kur'an okumak üzere vakıf tesis eder; kimisi cenazeyi yıkayıp defnettikten sonra mezanmn üzerinde fukarıya yiyecek dağıtır ve bu suretle sağlan, ölülere Kur'an okuyarak ~hiret i§- kenceleri ile kabir azabının delı­ şetinden kurtarınağa davet e- derler; kimisi borcunu ödiyememiş bir ölünün hesaplanın tasfiye ederek ruhunu rahat ettirmek üzere senetlerini tabutun içine kO.: yar; kimisi, Allaha ibadet ıçın camiler yaptırır; kimisi ·ge_nçlerin dini ve dünyevi ilimler tahsili için medreseler, yolcuıarlı;ı. hastalar ve deliler için hanlar, hastaneler ve tımarhaneler yaptınp buralarda her türlü ilıtiyaç maddelerinin bol bol tevziini temin eder. Bu §efkat. yurtlannda hangi dinden ve hangi milletten olursa olsun herkes kabul edilir. Dikkat ve itina ile tedavi edilirler. --· İS]:....~'DA v::ıı; Mll'SLÜMAN - .... TtıiıKLERDE D !N! MÜS.A.ı'\'IAH.A. köprüler çeşmeler kuyUlar, ·sarnıçlar ve yolcular için kervansaraylar yaptırırlar. Fakirler bile birbirlerine Allah için yardım ederler. Ellerindim para yardımı gelmeyeİıler, diğer:­ lerine bedenen hizmet ederler. Bu gibiler, borç için hapsedileİller le beraber hapishaneye girerler. . Borçlanın verip kurtarmak ıçın sadaka toplarlar. Yolları tamir . ederler. Seyyalılara kılavuzluk ederler. Ve yolcUlara su verirler. Bazılan Türk şefkati, hayvanlara bile şamildir. Bunları beslemek . için vakıflar ve ücretli adamlar vardır. Bu adamlar sokak baş­ larında kedilere köpeklere et da.. ğıtırlar. Bu hayvaıilar o sadak~ ya alışını§ oldukları için besicilerinin seslerini i§itir i§itrriez hemen sokak başına koşarlar, aralarında bir zabıta te§kilatı kurulmuş denebilir.. Bu zabıta, bir mahallin kedileri ile köpeklerinin kendi mahallelerine girmekten diğerlerini men'ederler. Bu. yaşağa· uymayanlan dişleri ile cezalandırırlar. L 1 DiYANET DERGiSi CiLT! .XVII. SAYI:. 6 KASIM ARALIK 1978 .. (44) a.g.e. s. 196-7. (45) a.g.e. · s. 200•. 367 !SLAM'DA VE MttSL'OMAN Ttl'RKLERDEl D!Nt :rıioSAMAHA. Kısir ag-açlan, kuraklıktan kurumamalan için işçilere ücret verip sulanınalarmı temin edecek kadar hayrat ve hasenatta ileri giden biraz kaçık ( ! ) müslümanlara da rastlanır." (·H>) Mouradges de ohson'un "Tableau Generale de l'empire Ottoman" adlı eseri, Paris ı791. c. 4 s. 304-305te §U ifadelere rastııyo~ ruz: "İmparatorluğun (Osmanlı) hemen bütün şehirlerinde ve bilhassa İstanbul'da felaketzedelerin mai§etlerini temin için padişah- . lann alicenablıklan ile halkın sehaveti sayesinde kurulmuş o. lan vakıflarJiı. dainıi iradiardan ayn olarak .her gün fukaraya sadaka dağıtınayı ve hatta borç yüzünden hapsedilıniş zavallıların imdadına koşup bazan iaşelerini temin etmeyi, bazan da alacakhIarına borçlannı verip kurtarmayı kendine vazife bilmeyen mÜSlümana pek az tesadüf edilir. Milletin her tabakasında analarla babalar, akrabalarla vasiler, çocuklanna örnek olup daha en küçük ya§lardan itibaren hayır i§lerine onlan alıştınrlar. Hayrat ve hasanat denilen ve insanı kendi şahsiyetinin kat kat üstüne çıkaran· fazilet i§te bu suretle şahst menfaa.t · cimrilik ve tamahldl.rlık gibi duygulan uyuşturup güzel bir adetin de tesiriyle hemcinsine yardım hissini uyandırdığı için artık müslümanlara liiç ağır gelmemekte ve onlan bu salıada diğer 'milletlerden çok üstün bir seviyeye yükseltmektedir."47 DiVAN ET DERGiSI ClLT: XVII SAYI: 6 KASIM 3 - Türklerde Karşilıksız Var- 357-358'de §unlara rastlıyoruz: "Türklerin nazannda hayrat ve hasenat imandandır.. Sadaka ver. meyen, yalnız müslümanlık vazifesini ihmal etmekle kalmayıp dininden bile çıkmış olur. Çünkü zekat da tıpkı hac, OFUÇ namaz ve kelime-i şehadet gibi ts~ Hı.m•ın beş şartından biridir. o cihanşürnül ve hudutsuz hayrat ve hasenattan diğer · bir eserimde de bahsetmi§tim, Din ve mezhep ayırmıyarak hatta şahsi kin ve garazlara da bakmıyarak hususi servetler tükenineeye kadar. yalnız şehirlerde değil, bütün yol boylannda sıralanan umumi ve hususi hayrat ve hasenat, yolcularla yoksullara ve hatta insan cinsinden başka bütün hayvanıara müdafaa ve müzaheret imkanlan temin etmi§tir. Doğrusunu isterseniz, bugün halil barbar sayılan şu türkler ka. dar keliinenin tam manasıyla insaniyet-perver hiçbir millet bilmiyorum. Şark, hayrat ve hasenat ülkeCamllerin gölgesinde kapı­ lan ilim salıiplerine, fukaraya ve hastalara Allah için açı.Jı: tutulan melce'ler, iııte o ruhun eseridir. Uzun bir yolculuktan ·· sonra yorgun ve hararetten bitik ha. le gelıniş yolcuların susuzluklanm temiz sular ile giderecek çeş­ melerle, vücutlarıııı dinlendirecek çayırlıklan yol boylanna dizen ruh da o ruhtur. Buralardaki çeş­ meler, İstanbul'dakiler gibi sanat eserleri degil hasenat mahsulleridir. "48 s~dir. Baron de. Tott'un "Memcires sur les Turks et les Tartares" adlı eseri Paris 1785 s. 251'de şByle dım ARALIK 197~ 368 A. Ubicini'nin evvelce de müracaat ettiğimiz ''La .Turquie Actuelle'' adlı eseri Paris 1855 s. 355, , (46) a.g.e. s. 202-203. (47) a.g.e. s. 203-204. (48) a.g.e. s. 204..205. ifade edilir: 'Her halde bir müslüman Türke köle olmalr, zannedildiği kadar büyük bir talihsizlik değildir. Efendileri. tarafından dinlerinden döndürülmii§ kölelere ender tesadüf edilir. Her ne ltadar dini bütün müslüma.nlaİ- ellerindeki esiriere günde üç defa hidayet teklifini vazife bilirler se de, kölelerini zorla müslüman ettirenler hemen hiç yok gibidir. ''49 Tarihçi A. Ubicini'nin "La Turquie Actuelle" adh eseri Paris 1855 s. 329-330 ve 437 "Padi§ahm Bab-ı Alisi-o devirde hakikaten cihanm iltica yeri haline gelmi§ti, katolikliğe nisbetle . rafizi diye, Avrupanın sinesinden söküp .attığı talihsizler, padi§ahm misafirleri olunca emniyete kaVU§up kendi vatanlarmda hürriyet ve güvenliğe ulaşıyorlardı. Aynı hiniaye, bütün · dinlerle mezheplere te§mil edilmi§ ve Türkleri barbar sayan garp mil- · !etleri, onlardan müsamalıa ve in, saniyet dersleri alnıağa ba§lamıştır. 16. asrın bir ağırbaşlı müellifi şöyle diyordu: ''-inanılmaz şey! Barbarlar diyarında ve muazzam bir şehrin o muazzam .bataklıanesinde ne cinayet, ne cebir ve şiddet ·oluyor ne de haksızlık. Herkesin .hukuku müsavat esasına göre temiiı ediliyor. Bütün talihsizler emin bir iltica yeri bu1uyor ve büyük küÇük müslüman hıristiyan bep ayni adalete tabi tutuluyor."~o 4 -Güzel Ahlak ler: örneği Türk- A. De La Motraye'in ·"Voyages en Europe, Asis . et Afrique" adh eseri Labey 1727 C. 1 s. 258259 ve 309-312· de şu ifadeler yer alıyor: "Osmanlı türklerinin medbü sena edilecek meziyyetlerinden biri de verdikleri söze umumiyet- le sad)k olinalıirı, liemciiısferinf aldatmaktan ve emniyet sü~i istimali ile insanlarm safdilliğin­ den istifadeye kalltışmaktan veya safdil.Jjğini istismar atınek­ ten vicdan azabı duy'm.alarıdır. Kendi ıriilletdaşlarıiıa kar§ı • bütfuı. muamelelerine ·.hakim . olan bu hisse, hangi din ve mezhebe mensup olursa olsun· bütün yabancılara kar§! da ·riayet ederler. Bu noktada müslüman ile gayri müslim arasmda biç· fark gözetınezler. Zira ber türlü gayri me§ru kazançları İslamiyet bıi... kmımdan kötü sayarlar. Ve me§rll surette kazaıiılmaml§ · bir servetin ne bu dünyada ne öte- · ki dünyada .hiç kimseye bayrı olmayacağına kat'li surette iman !SLAM'D.A. ·VE· MüSLüM.AN TÜRKLERDE D:tN! Ml)'S~ ederler."~ı 5 - Affedici Türkler Du Loir'in "Les Voyages du sieur du loir'' adh eseri Paris 1654 s. 188-189'da §U sözler gözümüze çarpıyor: "Türkler herhangi bir · intikam hissi beslemekten son derece çekinirler. İşte bundan dola-. yı o bunlıarca hissin tevlit edebileceği fenalıkları önlemek üzere dinlerinin bu hususa ait bir bük. mü gereğince Cuma namıizına ba§lamac:J.an evvel · düşmanlarını aifetmekte olduklarını ilan etmek mecburiyetindedirler. · Aksi halde namazlarının .· kabu1 oluiı­ mıyacağına ini:ımrlar, Her bayra:.. mm birinci günü de umumi barı§ günleridir. Birbirlerine rastgelince el ı:ukarlar, Ve büyüklerin ellerini öpüp başlarına koyarlar. Aynı zamanda da "bayramın mübarek oisun'' derler.''s2 DiYANET DERGiSi ClLT! XVII ·sAYI~ .·B. KASIM (49 a.g.e. s. 214. (50) a.g.e. s. 223. (51) a.g.e. 225"226. · (52) ı;ı.,g-.e. 231. ' ·ARALIK 1978 369 İSLAM'DA VE .6- Sultan Selim Zamanında TtJi:m:LERDE Şeyhulislamın Başardığı MtisLüMAN Büyük Bir iş: DlNI MtJ"SAMAHA Türklerin Sultan Selim adlı büyük ve katı yürekli ve bundan dolayı ''Yavuz'' lakabını alan bir hükümdarları vardı ki, hanedanından birçoklarını kestirmi§ti. Günün birinde bu padiııah, idaresi altındaki milletlerde yalnız bir dil ve bir din bırakınayı düııün­ müııtü. Lakin zamanın ııeyhulis- · lamı, bu fikri kabul etmediğinden hükümdar da İslam dininin, hıris­ tiyaıılarıiı hukukuna hürmet ve onlara merhametle muamele hakkındaki tavsiyelerine riayet ederek bu fikirden vazgeçti. tııte bu vak'a, Hz. Peygamberin ve tebaalarımn kalbierindeki rabmetin eseridir.sa 7- Fatih istanbulu Zabtedince .. Filozofu Voltair ııunları söylüyor: . "Bütün tarihlerimiz en modernlerine varıncaya kadar ke§i§lerin o zaman uydurduklan masallan tekrarlayıp dururlar. Güya Fatih İstanbul'u kan ve ateııe boğan bir barbar imi§, güya bir kavunu bulmak için on dört uııa­ ğının kanıını yardırmı§, güya yeniçerilerine hoş görünın,ek için sevgilisi İrena'nın başını kestirmiş, (!). Tarihi hatalardan hoşlanan milletler Çoktur. Bazı garplı tarihçiler, müslümanların venüs'e taptıklarım ve Allahı inkar ettiklerini ileri sürdüler. Grotius bile Muhamınedin bir güvercini kulağı etrafında uçurmağa alıştırdı­ ğını Tann buyruklannın bu güvercin vasıtasıyla kendisine ulaş­ tığını zannettirmeye çabaladığını tekrarlayıp durdu. Çoğu birer alfabetik yalan dergisi olan sözliiklerimizde böyle· gülünç masallara sık. sık rastlanır. . DiYANET .D.ERGiSi ClLT: XVII SAYI: 6 KASIM ARALIK 1978 370 "Müslüman Türklerin yabancılara olan dintmüsamahasına en güzel örnek Fatih Sultan Mehİned'in durumudur. Fatih, daha İstanbul'u fetheder etmez, Runı Ortodoks Kilisesinin . baııı. olan Patrik Gennadios'u huzuruna çağınnı§, her türlü dini faaliyetlerinde serbest olduklannı, istedikleri §ekilde iba.det edebileceklerini söylemi§, ayrıca · kendisine luristiyanlığın esaslarını aÇıkla­ yan bir eser yazmasını ve ·kendisine getirmesini emretmiııtir. Patrik'in Fatih'e takdim etmiıı bulunduğu bu eserin Türkçe Aurel Decei'nin "Patrik Gennadios un itikatnamesi'' adlı eti,idünde incele~tir. Bu etüd İstanbul Fatih Enstitüsü Dergisinin ikinci sayısında çıkmıııtır.''s,ı Cumhuıiyet ·gazetesi 4.3.1964 sayfa 4'.de Osinan Yensen tarafından yayınlanan yazıda Fransız İkinci Mehmed (Fatih) Avrupa hükümdarlannın hepsinden daha terbiyeli ve kültürlü idi. Gözdesinin canına kıymaya &elince, bir sultanın yatağına ait işlere askerin karışabileceğini düşünmek için, Türk gelenekleri hakkında pek cahil olmak gerek. Kardınal İzidor'un ve daha yaygaralanna aykı_ n olarak Fatih'in samldığından daha makul ve kibar bir padişah olduğuı:iu kabul etmek zorundayız. Yenilen Bizanslllara parttiklerini seçmek serbesttiğini bağış­ ladı. Yeni patrik, Gennadios'u birçoklarının (53) Abdurrahman Azzam, Ebedi .Risa_ let, Terc. H.H. Erdem, Ankara 1946 s. 32. (54) H. Gazi Yurdaydın, Türkiyenin Dini tarihine umumi bir bakış. İHl.hiyat Fakültesi Dergisi, 1961 C. 9, s. 114 Ankara, 1962. parlak törenle makamına yerleıı­ tirdi. Ona, batılı imparatorlann çoktan beri vermeye cesaret edemediği asa ve yüzüğünü sundu. Ve protokölü bir tarfa bırakarak Patriği sarayının kapısına kadar getirdi. Gennadios daha önceleri hiçbir hıristiyan kıralından görmediği bu ilgilenmeden malı­ cup olduğunu söyledi. ... 2 nci Mehmed fetih yolu ile hakimi olduğu İstanbul'da, RumIara taviz vermek ve bu tavizi üzerinde dindarca sözUnü tutınak insanlığını ve siyasiliğilll gösterdi. , ..Haliçte Patrikhane kilisesi hala. durmaktadır. O mahallede ·§imdi_ artık Yunanistan'da konuııulmayan eski yunanca, Aristonun felsefesi, ilahiyat ve hekimlik öğretilmek üzere bir akademi açılmasına Türkler müsaade etti. .. ;Hiristobul adında bir Rum ;.) mimar sayesinde hirlstiyanlara daha ba§ka bir kilisenin muhafa. zası ve bir mahallenin hediye edilmesi sağlandı. Fatih, bu milnara vaktiyle Justinyen'in karısı Teodora tarafından yaptınlmı§ olup zamanla çöken Havariler kilisesinin yıkintılan üstünde hem de Ayasofya kadar güzel bir cami in§a ettirnıi§ti. Aynı mimar bu canıiin etrafında sekiz medrese ve sekiz imaret yaptı. Bu hizmetine mukabil_ Sultan ona, bahsettiğim mahalleyi bağı§ladı. Bir mimarın bir mahalle sahibi olması, tarihi bir vak'a değildir. Ama türklerin hıristiyanlara kar§ı hayal edildiği gibi her zaman kötü davranmadıklarını bilmek önemlidir. Hiç bir hiristiyan devleti, kendi topraklarında Türklerin bir camisi bulunmasına müsaade etmez. Oysa ~rkler bütün Rum- ların kiliseleri olmasını ho§ görür- ler. O vakitten beri İstanbul'da bir patrik bulunmuııtur. Papanın da orda bir patriği vardır. Ona "Latin Patriği"derler. Bu iki kilise birbirini çekeii).ez. Ve onların kavgalannı yatıııtırmak SultanIann en hafif tasalanndan sayıl­ maz. Hiristiyanlan yenenler §imdi onların arabulucuları olmu§lar- İSLAM'DA VE MÜSLtl'MAN TÜRKLERDE b !N! MÜSAMAHA dır.''ss Michovd, "Şarkta Dini Seyahat'' adlı eserinde diyor ki: "Hıristiyan milletler adına esef edelim ki bunlar dini müsaadekarlığı müslümanlardan öğren. meye muhtaçtırlar, Kur'an kuvvetle değil ikna yolu iİe. intiı:ıar etıni§ ve sür'atle yayılmıııtır. Müslümanlar mağlubettikleri . milletleri kendi dinlerini m uhafazada daima serbest bırakmııılar­ dır. Hıristiyanlar fevc fevc müsiü. manlığı kabul etnıiıılerse bunun sebebini müslüman fatihlerin gösterdikleri büyük anlayııı ve adalette aramak lazımdır. Hatta İslamiyet müsamahayı yalnız · fiilen tatbik etinekle kalmamı§, onu ilahi kanununun esası yapııuııtır .' •sa 8- Zembilli Ali Efendi ve ristiyanlar Hı­ Tarihçi Hammer C. 4 .s. 364' de özetle diyor ki: "Selim l'in (Yavuz) bir emrine karııı Ali Cemali (Zembilli Ali Efendi)'nin Osmanlı ·topraklanndaki hiristiyanları kurtardiğını söylerler. Bu müellife göre padi§ahın bir gün durup du. rurken dünyayı fethetınekle, bü(55) Ahmet Gürkan, İslll.m Kültürünün Garbı Medenileııtirınes!, 1stanbuı 1969, s. 169-70. (56) Ahmet Gürkan, a.g.e. s. 171. DiVANET DERGiSi CiLT: XVII SAYI:, 6 KASIM ARALIK 1978 371 !SLAM'DA VE MÜSL't.l'MAN 'l't!RKLERDE . ·. D!Nt MÜS.AMAHA tün milletiere mü::ılümanlığı ka. bul ettirmekte haiigis4J.in daha muvafık olacağı sorusuna müftü tarafından ikinci şıkkın tercih olunmaSl üzerine, hükümdar topraklannda · hiristiyanlığın yru;aklanmasını ve müslüman olmak ıstemeyenlerin idamını emreder. Bu ümit etmediği netice karşı­ sında Ali Cemall Efendi, Sadrazam Piri Mehmet Paşa ·lle anlaşarak ve Rum Patriğinin malyetl ile birlikte Edirne'de huzura çıkmasını temin etmiştir. Patrik, Fatih Sultan Mehmed'in İstan­ bul'u fethinde hiristiyanlığa serbest! verdiği ve hiçbir kimsenin cebren. müslüman edilerneyeceği taahhüdünde bulunduğuıiu ileri sürmüştür. Fakat bu müsaade ve taahhüdü muhtevi ferman bir yangında yandığından fetihte hazır bulunmuş olan üç ihtiyar y~niçe­ rinin şehadetine müracaat edildikten sonra Selim ı emrini geriye almıştır.''57 ve Türklerin müböylesine alışan hiristiyanlar, İstanbul türkler tarafından fethedilmeden evvel papa. ile birleşmeleri söylendiğinde İstanbul patriği şöyle dedi: "İs­ tanbul'da kardmal külalu görmektense, Türk sanğını görmeyi tercih ederim.'' Fatih 1453'te İs­ tanbulu fetbedince kelimenin tam manasıyla hiristiyanlara din ve vicdan hürriyeti verdi. Hıristiyan_ lar önce hayret ettiler, süfll Bizansmkinden daha müreffeh ve daha musamalıalı yaşadılar. Eğer Türklerin mus~ahası olmasaydı, bugün bütün Avrupanın müslüman olması gerekirdi. ''58 Müslüpıan samahasmiı. DIYAN ET DERGISi CiLT: XVII SAYI: 6 KASIM ARALIK 1978 372 9- Alpaslan ve Diyojen Müslüman Türk'ün gayri müslimlere ·hatta düşmanlarma olan merhamet v~ müsamaha dolu davranışını yansıtması bakı- mmdan aşağıda sunacağımız şu tarihi olay çok enteresandır. Bu olay, meşhur Malazgirt Meydan muharebesinin sonunda Sultan Alparslan ile ·ona esir düşen Bizans !mparatoru Romen Diyojen arasında cereyan eder. Sultan, zincire vurulmuş Bizans İmparatorunu huzuruna getirtti ,teşhis ettirdi.-· Bundan sonra Selçuklu Sultanı ile İmparator . arasmda · şu çok· dikkate şayan muhavere cereyan etmiştfr ki tarihi önemi dolayısıyla kaynaklarda geçtiği şekilde aynen veriyoruz: "Sultan: - "Dostluk kurmak üzere sana halifenin elçilerini göndermedim mi? (Fakat sen dostluktan') imtina ettin. Sana düşman­ larımızın iadesini ıstemek üzere Afşin . ile elçi göndermedim mi? Fakat reddettin. (Daha) dün akşam sana adam göndererek dönıneni rica etmedim mi? Fakat sen ''Pariı. sarfettim, büyük bir ordu topladım, buralara kadar geldini, aradığıını yakaladım, ülkelerime yapılanı İslam ülkelerine yapına­ dıkça nasıl döne~?'' dedin. Serkeşliğinin neticesini nasıl buldun? (Bu son sözü ile Selçuklu Hükümdan ayaklannda zincir ve boynunda lale lle önünde duran imparatorun halini kasdediyorduJ İmparator: - "Ülkelerini almak için her türlü kavimlerden mürekkep askerler topladım. Paralar sarfettim. Memleketim ve kaderim elindedir, Bu durumda önündeyim. Tevbih ve tekdiri bırak. Ne istiyorsan onu yap!'' (57) !sllim Anslklopedlsl, C. 3 s. 87 (58) Musa Çakır, Anadolumuz Asla Hıristiyan Olmıyacak, 1968, s. 65-66. !stanbul Sultan: - "Zaferi sen bana ne yardın? !mparator: kazansaydın "Sultan ne - ''(Ah valiahi doğru söyledi Bundan başka türlü konuşsay­ dı yalan söylemiş olurdu. Bu · adam akıllı, mert bir · adamdır. (Bu sebeple) Katli caiz değildir, (Sonra Yüksek sesle): "Sana ne yapacağımı zaruıediyorsun? istediğini söy- TtİRKLERDE D!Nl Mtl'SlıMA"fiA. Sultan: - ~ Sultan (Kendi Kendine) VE Mtl'SLtl"MA.N lesin." İmparator: "Sen böyle benim veya a·damlarımın lütfuna terkedilmiş olsaydın, ya ba§Ulı_ kesmelerini, yahut bir dar ağacına asmalarını emrederdim. İSLAM'DA "On milyon dinar.'' !mparator: - ''Hayatımı bana bağışla­ takd4'de Rum mülkünü (bile) istemekte haklısın lakin, başlarına geçtiğimden beri ordula~ sevk etmek, savaşlar yapmak için Rumun paralarmı sarfettim. Mallannı musadere ettim. Halkını fakir düşürdüm.'' dığın Alparslan ile Romen Diyojen arasmda geçen tarihi konuşma burada bitmektedir.~9 !mparator: - ''Üç şık vardır, Birincisi, beni öldürtürsün; ikincisi, üzerine yürümekten bahsettiğim ülkelerinde. beni teşhir edersin; üçüncü şıkka gelince, yapmıyacağın için söylenınesinde bir fayda yoktur. Sultan: - "Bu nedir? İmparator: - "Affedilmem. (Takdim edeceğim) paralan kabul etmen. (aramızda) dostluk kurulması, beni dost edinmen, beni bir kölen, kumandanlanndan biri ve rumda bir naibin olarak memleketime iade etmen. Zira beni öldürürsen sana bir faydası olmaz; (benim yerime) ba§ka birisini (tahta) ge.. çirirler." Sultan: bir şey tın al!" aftan başka düşünmedim. Kendini sa- "Hakkında SONUC • lslll.m Dini merhamet ve tolerans üzerine kurulmuııtur, desek, mubalağa etmiş olmayız. Bundan dolayı İSlil.mm yer yüzün_ de yayılması, . kolay olmuştur. MiSyonerli~ ve propağandasıru adeta bizzat dinin kendisi yapmıııtır. Onu görüp anlayanlar beğenmiş; beğenenler benimseyip İslama teslim olmu.ştur. Mekkenin fethi vak'ası, yalİslil.m tarihinde değil, beşer tarihinde. bir e§i ve örneği gösterilerneyecek derecede ibrete değer harikalarla doludur. Musamaha ve affa bundan daha iyi misal ·olamaz. nız Peygamber, on iki bin İslam dilaveri ile Mekke'ye · girince, sekiz sene evvel kendisi ve arkadaş. lanna ·yapmadık işkence bırak­ mamış olan Kureyş müşrikleri (59) Prof. Dr. M. Altay Köymen, A· nadolunun Fethi (Makale), Diya~ net İşleri · Biı.ııkanlı~ · Dergisi, 1961, Ankara, s. 113-114. DiYANET DERGiSi Cit.:.T: XVII SAYI: 6 .KASIM ARALIK 1978 373 İSLAM'DA VE MüSL"ÖMAN . ·Ttl'RKLERDE D1Nl llrttSAMAHA Kabenin .etrafında toplandılar. Saf bağladılar. Her biri hayatmdan ümidini kesmiş, neticeyi ıstırapla bekliyorlardı. · Peygamber efendimiz Ka'benin eşiğinde durdu; iki sövesine yapıştı ve bir müddet halkı gözden geçirdi. Bundan sonra zamanımızın demokrasi prensiplerini ihtiva eden mühiin nutuklarmdan birini söyledi. Bununla yalnız Mekke müşriklerine değil, bütün beşeriyete hitap ediyordu. Nutkun özeti şudur: hayatlarmdan ümit sergerdelerine dönerek, geçmişte kendisine ve müslümanlara her türlü zulmü reva görmüş olan bu adamlara: - "Ey Kureyş cemaati, Şim­ di size ne muamele edeceğiiDi sa_ nıyorsunuz? dedi. "Ey nas, Allahtan başka tann yoktur. Onun eşi ve ortağı da yoktur. İyi biliniz ki ilk ve orta çağlarm bütün görenekieri cahiliyye devirlerinin maLkan davala- · n bugün şu ayaklarımın altında ... Bunlann hepsi ilga edilmiştir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.). "Ey Kureyş Cemaati, Allah sizden cahiliyyet gururuİıu, baba~ lar ve soylarla büyükleurneyi gidermiştir. Bundan sonra bunun gibi şeyler yasaktır. İyi biliniz ki bütün insanlar Ademden, Adem de topraktan yaratılmıştır. Hepiniz bir babanın evlatlansınız.'' Bundan sonra şu ayeti okudu: "Ey nas sizi, bir erkekle bir Sizi birbirinizle tap.ışasmız diye şubelere, kabilelere ayırdık İyi biliniz ki, Allah yanmda en değerliniz, en ziyade kötülükten sakınan, fazilet sahibi olanmızdır." (el-Hucurat, 13'J dişiden yarattık. DiYANET DERGiSi CiLT: XVII SAYI: 6 KASIM ARALIK 1978 374 . Hz. Muhammed (S.A.S.) bu nutku ile cahiliyyet devrinden kalma hurafeleri ve kötü adetleri kaldırdı. İnsanlar arasmda hürriyet, kardeşlik ve müsavat esaslarını; helal ve harama, insanlık haklarına dair bazı hükümleri tebliğ eyledi. Hiç bir kavmin, hiç bir ırkın başkalarına karşı üstünlüğü olamıyacağı, bir ırkın diğerine, bir insanın başka bir insana üstünlüğü ancak faziletle olabileceğini söyledi. lik, kabile ve re·nk farklanın kaldır­ dı. Bundan sonra etrafında saf saf olmuş, kesmiş Kureyş Müşrikler: - "Ey Allahın peygamberi, senden hayır umanz. Sen kerim bir kardeş, aticenap bir kardeş oğ­ lusun .. " diye bağınştılar. ~ ''Artık geçmişte · yaptık­ larınızdan dolayı size bir şey demiyecegım; affediyorum; haydi hepiniz azadsuıız, hürsünüz .. ! buyurdu. Şüphesiz ki bu umumi bir af ilan etmekti. İslam Fikir adamlan bu nutku tahlil ederek ehemmiyetini tebarüz ettirmişlerdir. Bu nutuk şüphe yok ki ilk ve orta çağ­ larda irtikabedilegelen vahşi adetler ve görenekierin yıkılması ve bunların yerine İslamın musamaha, hürriyet ve insanlık prensiplerinin geçmesi demektir. Vaktiyle Fransızlarm meş­ hur hukuku beşer beyannamesini hazırlayanlardan biri, o günlerde Kur'an'ı mutalaa ederek, kendilerinden asırlarca önce İs­ lam tarafından bunun temin edilmiş olduğunu görünce; "Aş~olsun şanlı savat ve adaleti, sen diye hayırmıştır. Arab! Mu- kurmuşsun!" Şüphe etmemek lazımdır ki Kerim ile Peygamberin hadislerini inceleyen her insan, hakiki demokrasi prensiplerinin en insanİ ıımdelerini Hz. Muham. medin tebliğ etmiş . olduğunu anlamakta tereddüt etn:liyecektir.so Kur'an-ı (60) Abdurrahman Azzam, Ebedi Risalet, Tre. H. H. Erdem, Ankara 1948, s. &t-35 (Mukaddime kısmı). Burada ııunu da ifade edelim ki, İslam dini Türklerin ahlak anlayııılanna ve yüksek karakterlerine tamamen uygun düııtüğü için kolaylıkla onu benimsemi§ler, asırlar boyu uygulamııı ve yaymı§­ lardır. İslAm fikriyatı ile birle§en Türk cevheri, yepyeni yüce bir nesil olarak dünyaya yayıl­ mıııtır. Bu yazımızda bir çok kay_ naklardan faydalanarak müslüman Türk'ün ve genellikle İslam dinin · müsamaha anlayıııını izaha çalıııtık. Son derece asil ve mert olan müslüman Türkler hiçbir millette görülmeyen bir kendi dininden olmayanlara da göstermi§, ve asırlar­ ca düıımanlarının bile teveccühünü kazanmıııtır. Yazıda, bir çok garplı müellif ve mütefekkirlerin bu husustaki övgülerine geni§ çapta yer verilmiııtir. hoııgörüyü İSLAM'DA VE MüSLÜMAN T"ÜRKLERDE. D!Nt· MüSAMAHA "!slamda ve Müslüman Türklerde Dini Musamaha'' konusu, oL dukça geni§ ve ııumullu bir mevzudiır. Konuyu daha da derinleş­ tirip geni§letmek, mutevazi bir yazının sınırlarını aııacağı ıçın bu kadarla yetinmeyi uygun bulduk. BİBLİYOGRAFYA Çantay, Hasan Basri, Kur'an-ı Kerim ve Me'ii.l-i Kerim, İstanbul 1953 el-Aclüni, Keşfu'l-Hafa, İslam Ansildopedisi, İstanbul. Azzanı, Abdurrahman, Ebedi Risalet, · Çev. H. H. Erdem, Ankara 1948 Meydan Larousse. Gürkan, Ahmed, İslam Kültürünün Garbı Medenileştlrmesi, İstanbul 1969. Bommad, Haydar, İslamiyetın Mane_ vi ve Kültürel Değeri, Çev. Babadır Dülger, Ankara 1963. Diyanet İşleri Başkanlığı Dergisi, Ankara 1962, Yıl 1961. A. ü. İlil.hiyat. Fakültesi, . İsla.m ilimleri Enstitüsü Dergisi, II, Ankara 1975. . Gazzall, Muhammed, et-Teassubu ve 't-Tesamuh beyne'l-Mes!hi:Yye ve 'I-İslam, Dii.ru'l_Beyan, el-Küveyt. Çaviş, Abdülaziz, Angilikan Kilisesine Cevap, Çev. M. Akif, Sadeleştiren, Süleyman ·Ateş, Ankara 1975 ·(Diyanet İşleri Başkanlığı Yayını). Devellioğlu, Ferid, Osmanlıca~Türkçe ·Ansiklopedik Sözlük, Ankara 1962. A. ü. ilahiyat Fakültesi DeriPsı. Çakır, Musa, Anadolumuz Asla Hiristiyan Olmayacak, İstanbul 1968. Meray, Seha, Prof. Dr. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Menakıb- Hz. Ömer. Hunke Dr. Sigrid, Avrupa Üzerinde İsliimm Güneşi, İstanbul 1975. Daniş'mend, t. Hami, Garb Menbaları_ na Göre Eski Türk Demokrasisi, İstanbul 1964. el-Cahiz, Ebu Osman Amr b., Hilafet Ordusunun Menkıbeleri ve· Türklerin Faziletleri, Çev. Ramazan Şeşen, Ankara 1967. Kafesoğlu, Prof. Dr. İbrahim, Türkler ve Medeni;vet, 1975 İstanbul. Turan, Osman, Prof. Dr., Selçuklular ve İslii.miyet, İstanbul 197L Christianity and İslam under de Sultans I-II, Haslıick F. w., Oxford 1929. Turan, Osman, Prof. Dr. Selçuklular Tarilıi ve .Türk-İslam Medeniyeti, Turan, · Prof. Dr. Osman, Türlt Cihan Hakinıiyeti Mefküresi, Tarihi, İsc tanbul 1969. Köprülü, Ord,. Prof. Dr. M. Fuad, ts_ lam Medeniyetl Tarihi, Ankara 1973. Zeydan, Corci, Medeniyetl İslii.nıiye Tarihi, Tan, M. Turhan, Tarihte Türkler İçin Söylenen Büyük Sözler:, İstanbul 1962. Danişmend, İ. Hıi.mi, Garb Menbaları­ na göre Eski Türk Seeiye ve Ahlii.kı. Turan, Prof. Dr. Osman, Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul 1971. Günaltay, Ord. Prof. Şemseddin, Ta_ rihi Edyan, İstanbul 1969. Adıvar, Adnan, Tarih Boyunca İlim ve Din, İstanbul 1969. Ertuğrul, İsmail Fennt, Hakikat Nurları, İstanbul 1949. DiYANET DERGiSi CiLT: XVII SAYI: 6 KASIM ARALIK 1978 375