marife. yıl . 3, sayı. 1, bahar 2003, s. 1 07- 1 1 7 İNSANLıK ONUR VE ŞEREFİNİN KORUNMASI AÇısıNDAN KAZF SUÇU VE CEZASıNıN DEGERLENDİRİLMESİ Yaşar Yİ G İT' A STUDY ON THE QADH F eRIME AND ITS PUNISHMENT FROM THE POİNT OF PROTECTION OF THE HUMAN HONOR The meaning of the Qadhf (faise accusation of zina (fomication) is ex­ plained in the dictionary as to throw, to throw the stone ete. In the terminology of the Islamic juri!>is it is defined as, attribution of adultery (zina) by words or other expressions, which harm individuals' honour and suspends his affinity with the per­ son who has criminal liability. The prohibition of the erime of Qadhf is prescribed in 5urah XXIV, Verse 4. According to the Islamic scholars the term "Muhsanat" as explained in this verse indicates that the punishment for this erime is limited only to the Muslims. But in our dissertation we have come to the conclusion that the term " Muhsanat" con­ tains all the human beings. We have dealt with this subject on the basis of the term "Muhsanat". A. İSLAM'DA GENEL OLARAK İNSANLıK ONUR VE ŞEREFİNE VERİLEN DEGER .A � yet ve hadislerde, insana büyük değer verildiği değişik vesilelerle dile geti� rilmiştir. Allah Teala, her şeyden önce insanı yeryüzünde iradesini temsil etmek üzere yarattığını, " Ha tırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yara tacağım, dedi . . . '" aye� tiyle ifade etmektedir. Böylesine ağır ve şerefli bir misyon sadece insana yüklenmiştir. Evrende başka bir varlığın bu tür bir misyon ve fonksiyonundan söz etmek mümkün değildir. Yine " Biz insanı en güzel biçimde yarattık. " 2 ayetiyle, insanın yaratılışında bir güzelliğin hedeflendiği vurgu lanmıştır. Bunun yanı sıra Kur'an�ı Kerım'in hep insanı muhatap alması, ona verilen değerin bir başka ifadesidir. Zira o içerdiği mesajlarla, hep insanın dünya ve ahiret mutluluğunu hedeflemektedir. Dr . . D.İ.B. Din işleri Yüksek Ku rul u Uzmanı. yigit66@hotmail .com 2/Bakara. 30. 2 95mn . 4 . • i 108 Yaşar Yiğit İslam, bir taraftan insana böylesi ağır bir sorumluluk yüklerken, diğe r taraftan da ona haklar tanımış ve bu hakların korunması için birtakım maddı ve manevı yaptı� rımlar getirmeyi de ihmal etmemiştir. İnsan denilen varlığın yaşamını onurlu bir şekil� de sürdürebilmesi için vazgeçilmez kabul edilen temel hakları vardır. Din, can, akd, namus ve mal güvenliği , bu hakların en önde gelenleridir. Söz konusu haklar, İsla m hukuk doktrininde, zaruriyyat (Dinin koruyup gözettiği vazgeçilmez temel değerler) şeklinde nitelendirilmiştir.3 İnsanlara sağlanan bu hakla r dokunulmazdır.' Başka bir ifadeyle bu haklara yöneltilen haksız saldırılara karşı nitelik ve niceliği değişse de çeşitli türden yaptırımlar kon ulma gereği duyulmuş ve hemen hemen her hukuk sis� temi tarafından tarih boyunca bu doğrultuda düzenlemeler yapıl mıştır. İslam hukuk doktrininde "zaruriyyat" şeklinde nitelendirilen temel değerler, be� ii ri i ölçütler göz önünde bulundurularak bir sıralamaya tabi tutulmuştur. Bu sırala ma� da hangi ha kkın diğer haklara nispetle korunmasının daha öncelikli old uğu çeşitli kriterler esas alınarak tespit edil meye çalışılmıştır. Genel anlayışa göre dinin korun� ması başka bir deyi mle din güvenliği , haklar hiyerarşisinde ilk maddeyi teşkil etmek� tedir. Ancak bu s ıralamada, " canın mufıafazası" da önemli bir yer tutma ktadır.' Öyle ki bu kapsamda ele alınan değerlerin hepsinin, dolaylı ya da dolaysız olarak, canın ko� runması ile bir ilgi ve ilintisinin bulunduğu bir gerçektir. Zira can güvenliği, bazı du� rumia rda , ilk sırada yer alan dinin muhafazasından daha önce gelmektedir. Niteki m canın muhafazası için , dinin kesin olarak yasakladığı bazı haramların zan} ret halinde yapıl masına izin verilmiş olması, hatta bazı durumlarda , bu tür yasa kların işlenmesinin vacip kabul edilişi, insan hayatına diğer bir deyişle insana verilen önemi vurgulayaca k nitelikteki düzenlemelerdir. Alla h ' ı inkara zorlanan şahsa, O'nu inkar konusunda izin veril mesi6, zorda kalan ve yiyecek bulamayan kişinin ölmemek için dinin haram kıldığı domuz eti vb . şeyleri yemesi', hatta yemed iği takdirde açlık sebebiyle ölmesi duru� munda , dinen sorumlu tutuluşu8, canın muhafazasına verilen değeri ifade edecek nitelikteki örneklerdir. Canın muhafazasına bu derece önem verilmesinin elbette temel bir esprisi olmalıdır. Her şeyden önce, söz konusu değerlerin buluştuğu ve önem kazandığı merkez ya da suje, hayat sahibi insandır. Din, akıl, mal, nesil, namus gibi temel değerler, ancak hayat sahibi insan için bir önem ifade eder ve bu değerler de, hayat sahibi insanın şahsında bir önem kazanır. Din ve onun hükümleri, hayat 3 Bkz. Şatıbi. el-Muvdfakdt, Beyrut ı 994, ll, 324; Gazzaıi. el-Mustasfci, Bulak, ty. , ı , 2 88; ibn Aşar, islcim Hukuk Felsefesi (tre. Veedi Akyüz-Mehmet Erdoğa n ) , istanbul 1 988, s. i 5 i . 4 Bkz. Armağan , Servet. islcim Hukukuııda Temel Hak ve Hürriyetler, An kara 1 987, s . 82 vd . , Bkz. şatıbı, el-Muvafakdt, ı ı . 3 2 4 ; Gazzaıı, el-Mustasfd, i, 288; ibn Aşar, s. ı 5 i . 6 "Gönlü imanla dolu olduğu halde inkara zorlanan hariç, kim iman ettikten sonra , Al lah'ı inkar eder, kalbini inkara açık tuta rsa . Alla h'ın gaza bı onların üzerindedir. Bunlara büyük bir azap da vardır." ( I 6/Nah l , i 06) Bu ayet Allah'ı inkara zorlanan şahsın , gönü lden olmamak kaydıyla Allah'ı i n ka r etmesinin, geçersiz olacağını ifade etmektedir. Bu yönüyle de canın mu hafazası, dinin muhafazasına tercih edilmiştir. 7 "Şüphesiz ki Al lah, size leşi. ka nı, domuz etini. bir de Allah 'tan başkası adına kesilenleri hara m kıldı . Bir kimse mecbur kalır zaruret haddini aşmadan ve başkalarının hakkına tecavüz etmeden buıılardan yer ise, ona günafı yok­ tur. Şüpfıesiz ki Alfafı, çok bağışlayan ve merfıaınet edendir. " (2/Ba kara . 1 73 ) ayeti zorda kalan şahsın canının mu hafa­ zası için , normal şartlarda yasak olan şeyleri yiyebileceğini ifade etmektedir. 8 Serahsl. el-Mebsut, Beyrut i 978, XXiV, 48; Kasan!. Bedaiu 's-Saııcii', Beyrut 1 986, vı ı . ı 76; ibn Kudame, ef-Muğnf, Beyrut, ty" X, 330; Hattab, Mevdfıibü 'I-Celif, Beyrut 1 99 2 , I I I . 2 2 9; Damad . Mecmau'l-Enfıur, istanbul i 276, I I , 4 3 2 ; Odeh, Abdül kadir, et-Teşrfu ' I.Cinaiyyü'l-isldmf, Beyrut. t y " I , 570; Cebbarı, Avilrızlı 'l-Eflliyye, Mekke 1 988. s . 5 ı 7; Zeyda n , el-Vec1z fi Usati'I-Fıkfı . Beyrut ı 987, s. 14 ı . Kazf Suçu ve Cezası 1 09 sahibi insanı muhatap kabul etmektedir. Ayn ı şekilde akıı, mal, namus ve nesil gibi değerlerin muhafazasının canın muhafazası ile ilgisiz olduğu iddia edilebilir mi? İnsanların en tabii hakla rı içinde yer alan namusun korunmasına İslam 'da bü­ yük önem veril miş, ona ya pılan saldırılara karşı maddı ve manevı müeyyideler öngö­ rül müştür. Irz veya namus, insanın onur ve şerefinin göstergesidir. Bir ülkeye nispetle bayrağın kon umu ne ise, kişiye nispetle namusun konumu da odur. Tarih boyunca nasıl bayra klar için savaşmak bir şeref kabul edilmiş ise, kişinin namusunu korumak üzere gerektiğinde hayatını feda etmesi hemen hemen bütün miııetlerce bir şeref olarak telakki edilmiştir. İslam'da, kişilerin namus ve şereflerini zedeleyici nitelikteki sataşma ve saldırılar cezaland ırıl mıştır. Bu tür eylemlere karşı getirilen hukukı müeyyi­ delerin başında kazf cezası gelmektedir. Biz de bu nedenle, insanlık onur ve şerefi açıs ından kazf suçu ve cezasını ele alacağı z . B. KA.ZF (ZiNA İSNADI) SUÇU VE CEZASı a) Tan ımı : Sözlükte; atmak, taş vs . fırlatıp atmak9 an lamlarına gelen kazf kelimesi, bir İs­ lam hukuku teri mi olarak; bir kimseye ayıplama ve sövmek maksadıyla zina isnat etmek, ı o muhsan olan bir şahsa zina nispet etmek veya bir kimsenin nesebini red­ detmek l l anlamında kullanılmaktad ır. Kazf suçunun bundan başka farklı tanımları da yapılmıştır. ı ı Bu tanımları da göz önünde bulundurarak daha kapsamlı şöyle bir tanım yapabiliriz: Ceza eFıfiyetine saFı ip bir şaFısın, ittetli (muFısan) bir kimseye, ittetini zede/eyecek veya onun nesebini reddedecek nitelikte sözlü olarak zina ya da zinaya de/alet edecek kelime/eri isna t etmesine kazf den i r . İ sla m huk u k terminoloj isinde, başkasına zina isnadında bulunan şahsa , " Kazif " , kendisine zina isnat edilen kişi veya mağdOra, "MakzOf" , zina isnadında kullanılan sözcüklere veya cü mlelere de "MakzOfun bih " kelimeleri kullanılmaktadır. 1 3 b) Dayand ığı Deliııer : Kazf suçunun haram olduğu, Kitap, Sünnet ve icma ' deliııeri ile sabittir " İffetli kadınlara zina isnat edip de, sonra bu iddialarını doğrulayacak dört şahit getireme­ yenıere seksen er sopa vurun ve artık onların şahitliğini asla kabul etmeyin . İşte onlar fasıkların ta kendileridir. " 1 4 ayeti, kazf suçunun haram old uğunu belirtmekted ir. ResOluııah (s.a .v) de pek çok hadisinde bu suçun ne derece büyük bir günah old uğu­ na işaret etmiştir. 15 Bu hadislerden birinde; " Helak edici yedi şeyden kaçının . " buyurduğunda ashab-ı kiram; " Nedir onlar Ey Allah 'ın ResOlü? diye sordular. Peyga mber (s.a .v) ; "Aııah'a şirk koşmak, sihir (büyü) ya pmak, Aııah 'ın öldürülmesini haram kıldığı kimseyi öldürmek, fa iz yemek, savaş sırasında ordudan kaçma k, iffetli ve 9 i b n M anzar, Lisdlıı(l-lisdlı. Beyrut 1 993. II. 364 ; Zebid!. Tdcu 'l-Arüs, Kuveyt 1 965, XXiV. 240; Ahmet R ıza . Mu 'cem. Beyrut 1 958. IV, 5 1 7 ; ibn Faris. Mucmelu'l-luga, Beyrut 1 984. I I I . 746; ez-Zavi. Tertib u · I-Kdmüs. Ka hire 1 97 ı . i i i . 577. ı o ibnü ·I-Hümam. Şerfııı Fetrlı'l-Kadlr, Beyrut , ty. , V , 8 9 ; i bn Abidin . Reddü'I-Mufııar. Beyrut 1 994 . Vi . 7 9 ; Hattab, VI , 2 9 8 ; Bilmen . Ö . Nasuh i . H ukuliı isldmiyye v e ısıılafıatı Fılifııyye Kamusu. istanbul 1 98 5 . i i i , 2 2 9 . ii Odeh , ii , 4 5 5 ; Sıddıqı . M . i kbal . Tfıe Peııal Law of Islam . La hore . ty . . s. 87. ı ı Tanımlar için bkz. Eba Abdah , Sa 'd M . Hasan , Cerlmeıü·I-Kazf . Kahire 1 994, s . 2 vd . 1 3 Bilmen , i i i , 2 2 9 . 1 4 24/Nar. 4 . 1 5 Hadisler i ç i n b k z . Bu hari . HudUd , 44-4 5 ; Eba Davad, H udüd . 3 4 ; Muvatta . H "dild . 5 . 1 10 Yaşar Yiğit kimseyi öldürmek, faiz yemek, savaş sırasında ordudan kaçmak, iffetli ve hiç birşeyden habersiz kadına zina isnadıyla iftira etmek. " 16 şeklinde cevap verd i . Kazf suçunun h a ram olduğu v e bu suçu işleyen ceza ehliyetine (akil�baliğ) sa� hip şahsa, ayette öngörülen cezanın uygulanması gerektiği konusunda, İslam hukuk� çuları arasında görüş birliği vardır. 1 7 cl Unsurları : Her suçta olduğu gibi, kazf suçunda da bulunması gerekli görülen unsurlar vardır. Unsurlar, bir fiil veya sözün hukukı anlamda suç olarak nitelendirilebilmesi için bulunması gereken asıl öğelerdir. Bu asıl öğelerin bulunmadığı fiil veya davranışlar, hukukta suç olara k nitelendirilmez. Zina isnadı veya şahsın nesebini reddetme, mağ� durun muhsan olması ve fa ilin suç kastı, kazf suçunun unsurlarını oluşturmaktadır. 18 Şimdi kısaca bu unsurlar hakkında bilgi vereceğiz. ı -) Zina isnadı veya nesehin reddi : Ceza ehliyetine sahip bir kimsenin, başka bir şahsın bizzat kendisine, " ey zinakar, zina eden . . . " şeklindeki ifadelerle zina isna� dında bulunması veya nesebini reddedecek nitelikteki " ey veled�i zina, piç . . . " v . b sözleri kullanması, bu unsuru teşkil eder. Burada fai l , y a mağdurun bizzat kendi iffeti� ne ya da ana, baba gibi onu dolaylı olarak ilgilendiren şahısların iftetine karşı sözlü sataşmada bulunmaktadır. 19 Bu tür ifadelere maruz kalan mağdOrun, kadın veya erkek olması a rasında hüküm bakımından fark yoktur. 20 Başka bir ifadeyle kazf suçu için öngörülen cezada mağdurun cinsiyeti dikkate alınmaz, suçluya gerekli diğer şartların da bulunmasıyla ceza uygulanır. Açıkça veya işaret yoluyla zina isnadını çağrıştırmayan sözlü sataşmalar, kazf suçu kapsamında değerlendirilmez. Kişilere isnat edilen sözlerin kazf suçu kapsa mın� da ele alınabilmesinde temel hareket noktasını, " Kişiye zina fıaddi uygulanmasın ı gerekti� ren fıerfıangi bir fiilin, başka bir şafısa isnat edilmesi, kaz! cezasını gerektirir. " genel kuralı oluş� turur. N itekim bütün İslam huku kçuları bu genel kuraıda birleşmektedir. Ö rneğin, bir şahıs diğer bir şahsa zındık, kafir, dinsiz, vb. ifadelerle hitapta bulunsa, ona kazf ce� zası gerekmez. Çünkü bu ifadeler, zina ile ilgili değildir. Bununla birlikte bu ifadelerde bulunan şahsa, yetkili mercii n takdir edeceği ta 'zir türünden bir ceza uygulanabilir.2 1 Bir şahsın eşcinsel olarak nitelendirilmesi, çoğunluğu temsil eden hukukçulara göre, zina isnadıyla eş değerdedir. Dolayısıyla böyle bir hitapta bulunan şahsa, kazf cezas ı gerekir. 22 Hanefi mezhebinin önde gelen hukukçularından Ebu Yusuf v e İ m a m Mu� hammed'in görüşleri de bu doğrultudadırY EbO Hanife ve Zahiri mezhebine göre ise, homoseksüel ilişki h aram kabul edilmekle beraber zina kapsamında değerle-ndirilme� 16 Buhilri , HudUd , 4 4 . i bnü 'I-Hümam, V . 8 9 ; ibn Kudame, X , 2 0 1 ; Cezırı Kitabu'I-Fılifı ala Meu1fıibi·I-Erbaa. Beyrut 1 986. V , 2 1 2 ; EbO ' AbdOh . s. 9 . 18 NevavI. Abdülhalik, Certiirnül-Kaı{, Kahire 1 970, s. 4 3 ; EbO AbdOh . s. 1 8; Odeh . ı ı . 46 1 . 19 Serahsı , iX, 1 2 ; Kasani. vıı . 4 2 ; ibn Abidin, VI , 83; Odeh. ı ı . 462; EbO AbdOh , s . 1 9. 20 Mevsılı, I. 94; KudOri. el-Kittib (el-Li,iblib'la birlikte). ı ı ı . 1 95 ; ibnü 'I-Hümam, V. 89; ibn Kudame, X, 20 i ; Meydani. el-Ui6tib. iii, 1 95 . 2 1 SerahsT. IX, 1 1 9; Mevsıli. eı-ifıtiytir, iV. 96; Zeylai. Tebyinü'I-Ha/itiili, BeyrOt, ty. , ı ı ı . 208; ibn Kudame, X, 2 1 0; Maverdı, el-Afılitirnu 's-Su/ttiniyye, Beyrut 1 990, s. 378; ibnü 'I-Hümam, V. 1 1 4 ; Hattab, Mevilfıibü·I-Celil. VI . 303. 2 2 Malik, el-Müdewenetü'I-Kübra, Bağdat 1 970, VI , 2 1 4 ; i bn Kudlime, X, 209; Şırıizi. el-Müfıezzeb. yy . . ty . . I I . 2 90; BisyOni. Cemi!. "Bafısun ii Haddi'I-Kaz", Mecelletü 'I-Ezher, c. XLVI I I , sy. vı ı ı . Kahire 1 976, s. 1 204; Nevlivi. Certiirnu'I-Kaz{, s . 44; Odeh , II, 463. 2 3 ibnü 'l- Hümlim, V, 1 1 4; Husari. Ahmed, es-Siytisetü 'I-Ceztiiyye, Beyrut 1 993, II, 733; BisyOnl, agrn . , s . 1 2 04 . 17 Kazf Suçu ve Cezası 111 diğinden, bu çe§it nitelerneler kazf suçu olarak telakki edilmez v e bu ifadeleri kullanan ki§iye kazf suçu için öngörülen ceza uygulanmaz.24 Zina isnadı veya nesebin reddinin, tarafların bildikleri dilde yapılması §art de� ğildir. Arapça , Tü rkçe veya ba§ka bir dilde, ki§i1erin iffetlerine saldırı niteliği ta§ıyan her sözcük, kazf suçu kapsamında değerlendirilir.25 Zina isnadı, anlamları açık (sarih) kelimelerle olabileceği gibi, dolaylı ya da üstü kapalı sözcüklerle de (kinaye, ta 'riz ) yapılabilir. Yoruma gerek duymayacak derecede anla§ılır, açık kelimelerin kullanılmasıyla , kazf cezasının uygulanacağı konusunda İsla m hukukçuları a rasında görü§ birliği olmakla birlikte, dolaylı ya da üstü kapalı sözcüklerle yapılan isnadın, kazf cezasını gerektirip gerektirmediği tartl§malıdır.26 Çoğunluğa göre, dolaylı ve üstü kapalı sözlerle yapılan nitelerneler, kazf cezasını değil sadece ta'zir türünden bir cezayı gerektirirY Kendisinden nakledilen bir görü§e göre İmam Şafii, bu §ekilde yapılan zina isnadında, §ahsın niyetine itibar edileceğini ifade etmi§tir.2s İ mam Malik'e göre ise, dolaylı ve üstü kapalı anlatımla ifade edilen sözler� den zina isnadı anla§ılması veya karinelerin isnada i§aret etmesi durumunda, kazf cezası uygulanır. 29 İslam hukukçula rının çoğunluğuna göre, zina isnat edilen ki§inin hadım (erkek� lik organının i§levsiz hale getirilmeSi) , iktidarsız ve hasta olması hallerinde, kendisine zina isnat eden §ahsa , kazf cezası uygulanmaz . Çünkü kendisine zina isnat edilen ki§inin, belirtilen niteliklerden ötürü zina fiilini i§lemesi mümkün değildir. Dolayısıyla ona zina isnadı yersiz olmu§ olur. Ancak bu durumda isnatta bulunan §ahsa (kazif) , ta'zir kapsamında ele alınabilecek türden cezalar uygulanabilir.ıo 2 � ) Mağdurun muhsan olması: Kazf suçunun olu§umu için gerekli unsurlardan birisi de mağdCırun " muhsa n " niteliğine sahip olmasıdır. Ancak, kazf suçundaki " muhsan" olma § artı ile, zina suçunda ki " muhsan" olmalı durumu arasında fark oldu� 24 İbnü'I-Hümam , v, i 1 4; İbn Kudame, X , 209; Bisyfıni , agm. , s . 1 205; Odeh, ı ı . 463. 25 Serahsi, iX, i 1 4 ; Kasani, vı ı . 44; Mevsıli. ıv, 93; İbn Abidin , VI , 83; Şafak, AlL . Mezheplerarası Mukayeseli Islam Ceza Hukuku , Erzurum 1 977, s , 1 49 . 2 6 Serahsi. iX, 1 20; ibn Rüşd, Bidd!lelü'l-Müclefıid, istanbul i 985 , I I , 368; EbO AbdAh , s . 1 9; Ceziri, v, 2 1 4 . 27 Şafii , el-Ümm, BeyrOt 1 97 3 , vıı ı . 262; Kasiini. VII , 4 2 ; i b n Kudame, X , 2 i 3 ; i b n Rüşd, ii, 362; Ceziri , V , 2 i 5 ; Odeh, ı ı . 466. 2S Nevevi, Ravzatü'l-Tali5in, BeyrOt 1 99 2 , VI , 287; Ceziri, V, 2 1 5 . 29 Malik, Vi, 2 2 4 ; ibn Rüşd , ı ı . 368; Maverdi. el-Afıkam, s. 379. 3 0 Kasani, Vi i , 45; ibn Abidin , VI , 83; EbO Abduh , s. 82 ; Odeh, ı ı . 4 7 1 ; Şafak, s. II 1 50. Zina suçunda recm cezasının uygulanmasında önemli bir şart kabul edilen suçlunun muhsan olması şartı karl suçundaki muhsanlıktan farklı a nlamda kuııanılma ktadır. islam hukuk terimi olarak "mufısan " ; akıllı , ergen, hür ve n ikah-ı sahih ile müteehhil (evlenmiş ya da evlilik geçirmiş) olmak niteliklerine sahip bulunan Müslüman kimseye denir. Bu şartları taşıya n erkeğe " Mufısan ", kadına ise, "Mufısane" terimleri kuııanılır. Recm cezasının uygulanma­ sında önemli bir yeri olan " ifısan" ya da "mufısan" n iteliğinin şartları konusunda islam hukukçuları farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Ha nefi mezhebinin hakim görüşüne göre "irısdn", kişinin akıııı , ergen (baliğı . hür, Müslüman, sahih nikahla evlenmiş olması, bu sayılan özelliklerin hem erkek hem de kadında bulunması , belirtilen şartlan taşıyan erkek ve kadının sahih nikah a ltında cinsel ilişkide bulunma ları şartları ile gerçekleşir. Hanefi mezhebinin önde gelen hukukçularından Ebu Yusuf ve i mam Şafi i 'ye göre ise, kişinin muhsan olması için " isldm" şart değil­ dir. Maliki mezhebinin görüşü de hemen hemen Hanefi mezhebinin görüşüyle aynı doğru ltudadır. Son devir Islam huku kçu larından Serahsi (ö.483/ 1 090) ise, "islam" ve sahih nikah altında cinsel ilişkide bulunmayı, kişinin muhsan kabul edilmesinde yeterli şartlar olarak görür. Ona göre, akıl ve bülOğ, ceza ehliyeti için gerekli şartlar­ dandır. Kişinin muhsan olmasının şartlarından değildir. Kanaalimiıe göre, kişinin "mufısan " kabul edilmesinde "is­ lam"'ın şart kabul edi lmesi isabetli değildir. Nitekim Hz. Peygamber'in , zina eden iki Yahudi 'yi recm ettiğini belir­ ten hadis ( EbO DavOd, Hudud, 26) bu kanaatimlzi desteklemektedir. Bilgi için bkz. Serahsi. el-Mebsuı, iX, 39; � 1 12 Yaşar Yiğit ğunu belirtmemizde fayda va rdır.3 2 Kazf suçunda mağdurun muhsan olması şartı, bu suça kaynaklık eden ayetteki, " muhsanat"J3 kelimesine dayanmaktadır. Bu kelimenin türetildiği " ifısa n " kelimesi Kur'an-ı Kerım'de, hürriyet, 34 iffet.3s evli kadın36 gibi değişik anlamlar karşılığında kullanılmıştır. 37 İslam hukukçuları, kazf suçunda, muhsan olma şartından genelde mağdurun, akıllı, ergen, hür, Müslüman ve iffetli olmasını kastetmektedirler.33 Bu niteliklere sahip olmaya n şahsa, zina isnadında bulunan kimseye kazf değiL. ta'zir cezası uygulanır.39 Bu nitelikler arasında yer alan iffetten maksat . şahsın zina fiilinden uzak olduğunun herkes tarafından bili nmesi halidir. İslam hukukçularının muhsanat kelimesinde baz aldıkları a nlamdan hareket et­ tiğimizde, İslam ülkesinin gayr-i müslim vatandaşları olan zimmılere veya geçici bir süre izinle ülkeye girmiş bulunan müste 'men lere, bu tür iffeti zedeleyecek nitelikteki sözlü isnatlar, kazf suçu kapsamında ele alın mayacak ve karşılığında da bu suç için öngörülmüş ceza uygulan mayacaktır"o Halbuki devlet, gerek zimmııer gerekse müste 'menlerle yaptığı anlaşma gereği kendilerinin can , mal ve ırz güvenliğini sağla­ maya söz vermiştir. Onlar devletle yaptıkları sözleşmeye sadık kaldıkları sürece belirti­ len hususlardaki güven likleri devam edecektir. Yine köle statüsünde yer alan kişilere karş ı yapılan bu tür çirkin sataşmalar, ayetin öngördüğü cezanın dışında kalacaktır. Bu noktada akla şöyle bir soru gelmekted ir; acaba köleleri n , gayr-i müsli mlerin i ffeti , haysiyeti y o k mu? İslam 'ın en belirgin özelliklerinden ola n v e mensuplarına da öner­ . diği " a daletli olma-adaleti ayakta tutma . . . 1 bu tür uygula malarla zedelen mez mi? Ka­ naa timize göre, ayette geçen " muhsanat" kelimesi, hür-köle, müsli m-gayr-i müslim .. ı kadın-erkekten hangisi olursa olsun , iffetli , namuslu bütün insanları kapsamına al­ maktadır. Dolayısıyla , toplumsal yapıda inancı ve statüsü ne olursa olsun namuslu, iffetli he r şahsın, iffetini zedeleyici n itelikte sözlü sataşmada bulunan kim olursa ol­ sun, kazf cezasıyla cezalandırılmak durumundadır. İslam 'ın genel prensipleri ve ada­ let-eşitlik anlayışı bunu gerektirmektedir. Ayrıca ayetteki " muhsanat" kelimesinin aynı surede yer alan diğer ayetteki gibi " mü 'minat (mümin kadınlar)"43 kelimesi ile kayıt­ lanmaması da b u kanaatimizi desteklemektedir. Şayet ayette böyle bir kayıt bulun­ saydı, o zaman gayr-i müslim kadın ve erkeklere karşı isnat edilen bu tür sözler, kazf � Kasani. Vii . 3 7 ; Mevsıli. ıv. 88; ibn Kudame. X . 1 26; ibn Abidin. VI . 2 2 ; ibn Rüşd . I I . 364; Hattab. Mevarıibu ·/-Cel1l. VI . 294; Maverdi. eI-Arıkilmu ·s-Su/tiiııiyye. s. 368; ibn Dekikı·ı-fyd. ırıkılmu·/-Afıkilm. istanbuL. ty . . ıv. 1 20; Husari. e/­ H udM. Arnman 1 980. s. 7 2 ; Çalışkan. i bra him. " is/ilm Ceza Hukukunda Ziııa Suçuııuıı Mafıiyeti ve Cezası" . s. 76 vd. 32 Bilgi için bkz. Dağcl . Şa miL. "ifısaıı " . D i A. 33 "MııfısaI1l1t" kelimesinin tefsiri için bkz. Razi. et-Tefsiru ·/-Kebir. Beyrut 1 990. XXI I I , 1 33 ; ibnü·I-Arabi. Nıkdmu '/Kıır'aıı . yy .. ty . . I. 402; Cessas. Afıkllmu·/-Kur'aıı . BeyrCıt 1 993. 111. 394. 34 4/Nisa . 25; 24/NCır. 4. 3 S 66/Ta hrim. 1 2 . 36 4/Nisa . 2 5 . 3 7 Ayetlerin tefsi ri v e b u anlamlar için bkz. Sabu ni. Tefsiru Ayllti·/-Afıkiim . Kuveyt 1 97 1 . i i . 60. 33 Bkz. Kasani. Vı ı . 40; Mevsıli. Vi . 93; Zeylai . l I 1 . 200; ibnü·I-Hümam. V. 9 1 ; Maverdi. s . 378; ibn Kudame. X . 202; ibn Abidin . vı . 8 2 ; Hatta b. Vi . 300; i bnü · I -Arabi. III. 1 3 3 3 ; Dağcı. " i fısaıı " . D iA. 39 Kasani . VII . 40: Maverdi. e/-A/ikilmu ·s-Su/tiiııiyye. s. 377. 40 Serahsi. e/-Mcbstlt. iX. 1 1 8; Kasani. Vi i . 40;Şirazi. e/-Müfıezzeb. I I . 273; ibn Abidin . Reddü·/-Mııfıtllr. VI . 82; ibn Kudame. X. 202; Ma kdisi. eş-Şerfıu ·/-Kehlr. X. 2 1 2 ; M.herdi. e/-Arıklim . s . 378. 4 1 Örnek olara k bkz. 3/Aı-i imran. 1 6; 4/Nisa . 1 3 5; i 6/Na hl. 76.90; 49!Hucurat. L O. 42 i b n Cezzi . bu doğrultuda bir görüş na kletmektedir. et-Tesfıil. Beyrut 1 973. 111. 59. 43 24/NCır. 2 3 . Kazf Suçu ve Cezası 1 13 suçunu düzenleyen ayetin kapsamı dı§ında kalacak ve tabii olarak bu sözlerin sahip­ lerine bu suç için öngörülen ceza uygulan mayacaktı . Ancak ayette böyle bir kayıt olmadığı gibi, " muhsanat" kelimesinin kapsamına sadece "mü 'min kadınlar"ı almak, aynı sOrenin diğer bir ayetinde yer alan " muhsanat " kelimesinden sonra ayrıca " m ü 'minat"44 kelimesinin getirilmesi dikkate alındığında çeli§kiye yol açacaktır. Zira " muhsanat" kelimesine dayanarak ayetin sadece mü 'min kadınlara yapılan zina iftira­ sının cezasını düzenlediğine hükmedebilmemiz için, diğer ayette olduğu gibi, bu keli­ meden sonra da " m ü ' minat" kelimesini gerekli kılacaktı. Oysa ayette böyle bir kayıt söz konusu değildir. Yine " muhsanat" kelimesi. mutlak olarak kullanıldığında, " m ü ' minler" i de içeren bir kelime olsaydı, diğer ayette (en-NOr, 24/2 3 ) ayrıca " m ü ' minat" keli mesinin getirilmesine gerek kalmazd ı . Dolayısıyla bazı ayetlerde (4/Nisa , 2 5 ; 24/NOr, 2 3 ) olduğu gibi " muhsanat" kelimesi, mutlak olarak kullanıldığın­ da bu kelimenin içeriğini sadece mü 'min kadınlara , hürlere özgü kılmak isabetli olma­ sa gerek. Buna göre kazf suçu ve cezasını düzenleyen ayette, mutlak olarak kullanılan " muhsanat" kelimesi, kanaatimizce, kadın-erkek, hür-köle, müslim-gayr-i müslim gibi cinsiyet, inanç veya statü farklılıkları dikkate alın maksızın, iffet sahibi bütün insanları kapsa mına alan bir lafızdır. Söz konusu ayette yer alan " muhsanat" kelimesini, "hür­ ler", " kadınlar" ya da " mü 'min erkek ve kadınlar" §eklinde kayıtlamak, onun kapsamını daraltmaktadır. Saıd b. Müseyyeb, Zührı. İbn Ebi Leyla, Davud ez-Zahiri, İbn Hazm, Şevkanı gibi İslam alimlerinin gayr-i müslimlere ve kölelere kar§ ı kazf suçu işleyen kimselere de ayette öngörülen (80 sopa) cezanın tatbik edilmes i gerektiğini ileri sür� meleri böyle bir yorumun imkan dahilinde olduğu hususunda bize bir fikir vermekte­ dir.45 Ayrıca " . . . M il 'min kadınlardan iffetti olanlarla, Eh l-i kitaptan iftetli kadınlar da, mefı irlerini vermeniz kaydıyla; evlenmek, zina etmemek ve gizli dost tutmamak ilzere size nelal kılındı . . "46 ayeti, bir taraftan ihsanın (iffet) sadece Müslümanlara özgü bir nitelik ol­ madığına, gayr-i müslimlerden de iffetli (muhsan) olanların bulunabileceğine işaret ederken diğer taraftan, kazf suç ve cezasını düzenleyen ayette yer alan " muhsanat" sözcüğünün " iffetliler" şeklinde yorumlanmasına da imkan tanımaktadır. Yine gayr-i müslim bir kadın Müslüman bir erkekle evlendiğinde ve ona zina isnadı (kazf) yapıldı­ ğında, isnatta bulunan §ahıs ya da §ahıslar, iddialarını ispat edemediklerinde, gayr-i müslim kadın muhsan niteliğini ta§ımıyor diye kendilerine öngörülen ceza uygulan­ mayacak mı? sorusu ister istemez zihne gelmektedir. Her halde hiçbir Müslüman , hanımının iffetsiz olarak nitelendirilmesine veya b u nitelikteki bir hanımla beraberliğe razı olmaz . Kazf suçunun ki§isel hakların ağır bastığı bir suç olu§u da bu kanaatimizi des­ tekler mahiyettedir. Zira İslam hukukunda hakim kanaate göre, ki§isel hakların yoğun­ lukta olduğu suçlarda mağdOr veya suçlunun inanç veya cinsiyeti öngörülen cezaların uygulanmasına engel değildir. 3-) Suç kastı: Ceza hukukunda tailin suçlu sayılabilmesi ve kendisine hukuken öngörülen cezanın verilebilmesi için gerekli unsurların en önde geleni kasıttır. Bir §ahsın hukuka aykırı olarak icra ettiği fiilde veya sözde, suç kastı yoksa, kendisi cezalandırılmaz. Kazf suçunda da, zina isnadında bulunan §ahsın, mağdOra (makzOf) . 44 24/Nur. 2 3 . 45 Kurtu bi, el-Cami', Beyrut 1 988. XI I . 1 1 6; İbn Hazm, el-Mufıalla, Beyrut 1 988, XI I , 224-230; Şevkani, Fetfıu 'I-Kadlr, ıv. 8; ibn Kudame. e/-Muğlıl, X, 2 0 2 . 46 el-Maide, 5/5 . 1 14 Yaşar Yiğit nispet ettiği zina ve iffetsizlik ifade eden kelimelerin asılsız olduğunu bile bile isnadı suç kastını teşkil ederY Burada suç kastından söz edebilmemiz için zina isnadında bulunan şahsın akıllı, ergen ve serbest iradeye sahip olması gerekir. Çocuk, a kıı has� tası ve mü kreh (zorlanan) gibi belirtilen nitelikleri taşımayan şahısların böyle bir isnat� ta bulunmaları durumunda, suç kasıtları bulunmadığından kendilerine ceza uygulanma z . '" Çünkü bu kon umdaki şahıslar, ceza ehliyetine sahip değillerdir. Ceza ehliyeti olmayan şah ısların da suç kastının varlığından söz edilemez. d) Kazf Suçunun Cezas ı : İsla m ceza hukukunda , kazf s u ç u için biri asll,49 diğeri de ta b i (ekı so olma k üzere iki tür ceza söz konusudur. Kazf cezasına delil teşkil eden ayet�i kerımeden de anla� şıldığı gibi asıl ceza, celde (sopayla dövme) dir. Konu ile ilgili olarak Kur'an�ı Kerım 'de; İtletU kadınlara zina isnat edip de sonra bu iddialarını doğrulayacak dört şafıit getiremeyenlere seksener sopa vurun . . . " 5 1 buyrulmaktadır. Suç sabit olduktan sonra , 52 suçluya seksen sopa vurulur. Bu ceza , asıl ceza o� lup miktarı a rtırılıp azaltılamadığı gibi, yerine başka bir ceza da uygulana maz. Kazf suçunda affın geçerli olup olmadığı konusunda farklı görüşler ileri sürül� müştü r. Hukukçular arasındaki bu görüş farklılığı, kazf suç ve cezasının niteliğinin tespitinden kaynaklanmaktadır.53 Başta Ebu Hanife olmak üzere, kazf suçunu, kamu� sal (Allah) hakkın ağır bastığı suçlar kapsamında değerlendiren fakihler, affın geçersiz olduğunu ifade etmektedirler.54 Buna karşın kazfi , kişisel hakkın ağır bastığı suçlar kapsamında ele alan huku kçular, mağdurun (makzuf�zina isnadına maruz kalanın) cezanın infazına kadar suçluyu affetme hakkının bulunduğunu belirtmektedirler. İmam Şafii ve Ahmed b . Hanbel bu görüştedir.55 İmam Malik ise, mağdCırun yetkili merciye (yargı) dava açmadan önce suçluyu affetme hakkı bulunduğu görüşündedir.56 İslam hukukçularının had suç ve cezalarına bakış açıları dikkate alındığında Hanefilerin görüşlerinin daha isabetli olduğu ifade edilebilir. Zira İslam ceza hukukunda had ceza larında affın geçerli olmadığı genel ilkedir. Kazf suç ve cezası da had suç ve cezaları kapsamında ele alındığına göre tabii olarak affın geçerli olmaması gerekecektir. Ayrıca kazf işlenişi itibarıyla kişisel haklara karşı işlenmiş bir suç niteliğinde olsa da, toplum nazarında haysiyet ve onuru zedelenen mağdurun, bu mağduriyetinin giderilmesi yine toplum ya da kamuoyu önünde olmalıdır. Bireysel bazda aklanmak ile toplumsal bazda aklanmak arasında ne derece fark olduğu izahtan varestedir. İnsanların onur ve şerefleriyle oynama hastalığına ya kalanan " 47 Serahsi. IX, 1 06; Mevslli, lV, 93; Nevavi , s . 49; Odeh, l I , 477; Şafa k , s . 1 5 1 . 48 Kasani, Vi i . 40; EbO AbdO h , s . 58; BisyOni, agm. , s . 1 208. 49 Asli cezalar: Suçun doğrudan doğruya karşılığı olan cezalardır. Öldürme suçu için kısas, hırsızlık suçu için el kesme cezaları gibi . Bkz. Odeh, i . 63 2 ; Behnesi, el-Vf/aoe {i'I-Fıf/rıl'l- İsıa m i, BeyrOt 1 983, s . 1 2 3 . 5 0 Ek (Tabi) cezalar: Ceza mahkOmiyetinin sonucu , ayrıca açıklamaya ihtiyaç duyulma ksızın kendiliği nden gündeme gelen cezalardır. Kasden ve hataen öldürmelerde miras ve vasiyetten mahrumiyet. kazf cezasına çarptırılanın şahitliğinin kabul edilmemesi gibi . Bkz. Behnesi. el-Vkaoe, s. 1 72 ; Akşit, s . 59. 5 1 24/NOr, 4 . Tefsir için bkz. Kurtubi. eı-Cami', Beyrut 1 965, XI I . 1 72 ; Razi. Vi , 330. 52 Kazf suçunda şahitler, ispat vasıtaları, dava konuları için bkz. Serahsi, iX, 1 05 ; Odeh , I I . 488; BisyOni. agm. , ş. 1 208; Ceziri. V, 2 1 9; Bilmen, III, 242; Nevavi. s . 5 1 . 53 Bkz. Serahsi. IX, 1 05 ; İbnü 'l-Arabi, I I I . 1 3 36; Bilmen, LLL, 238; SabOni, I I , 69; EbO AbdOh, s . 1 08; Odeh , l I , 4 80. 54 Kasani. vi i . 5 7 ; ibnü 'l-Hümam, v , 98; Kadıha n , Fetava, III, 4 7 5 ; ibn Abidin , X, 1 96; el-Fetdvd 'I-Hindiyye, II. 1 66; Bilmen, I I I , 2 39;Ata r. "Af", DiA. 55 İ bn Rüşd , I I , 370; ibn Kudame, X, 205; el-Ensari, Esne'l-Metalio, IV, 1 36; Kasani. vi i . 56; Odeh , II, 480; EbO Zehra , eI-Vkaoe, s . 3 1 9; Bilmen, I I I . 239; Ceziri, V , 230. 56 Malik, Vi , 2 1 6; İ bn Rüşd. I I . 370; Hattab, Mevarıiou'l-Cel1l, VI , 305. Kazf Suçu ve Cezası 1 15 şerefleriyle oynama hastalığına yakalanan ki§ileri caydırmada, suçluya tatbik edilecek cezada affın geçersiz kabul edilmesi, caydırıcılık noktasında da etkin rol oynayacaktır. Yine kazf suç ve cezasının hukukı temelini teşkil eden ayette affın gündeme getiril� memesi de bu cezada affın söz konusu olmayacağına bir işaret sayılabilir. Kazf suçu işleyen şahsın §ah itliğinin kabul edilmemesi de, celde cezasına ek olarak verilen bir cezadır. Bu cezanın hukukı temelini. kazf suçu ile ilgili ayetin deva� mında " . . . ve a rtık onların şah itliğini asla kabul etmeyin . . . . "57 ayet i te§kil etmektedir. Suçlu� nun tevbe etmesP8 durumunda , §ah itliğinin kabul edilmemesi cezasının devam edip etmeyeceği konusunda farklı görü§ler ileri sürülmü§tür. Görüşlerdeki bu farklılığının temeli, . . . artık on ları n şah itliğini asla kabul etmeyin . İş te on lar fasıkların ta kendi� leridir. Ancak bundan sonra tevbe edip ıslah olan lar, bu h ükmün dışındadır. Çünkü Alla h , çok bağışlayan ve çok esirgeyendir. " 5 9 ayetlerine dayanmaktadır.60 Hanefi mezhebine göre , kazf suçundan dolayı cezaya çarptırılmış olan şahıs her ne kadar tevbe ederse etsin, artık şahitliği kabul edilmez. 61 Bu görüş , "Ancak bun� dan sonra tevbe edip ıslah olanla r. . . " cümlesindeki istisnanın , " İşte onlar fasıkların ta kendife� ridir. " cümlesine atfedilmesinden kaynaklan maktadır. Yani buna göre kazf suçu işle� yen kimse, fasıktır, günah işlemiştir. Onun bu niteliği (fısk) . tevbe etmesi (iyi hali) ile ortadan kalkabilir. Ancak bu onun şahitliğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. Di� ğer taraftan Hanefilerin böyle bir görüş ileri sürmeleri. onların ispat vasıtalarından olan şahitliğe gösterdikleri özen ve titizliğin sonucu olarak da değerlendirilebilir. İn� sanıarın onur ve şerefiyle oynama hastalığıyla malül kişiler için bu ceza , sosyolojik açıdan gerçekten anlamlıdır. Böyle bir yaptırı m, kişilerin iftira suçu i§lemelerine engel olmada etkin rol oynayabilir. Çoğunluğu temsil eden Şafii, Malikı ve Hanbel! mezhep� lerine göre ise, kazf cezasına çarptırılan şahıs , tevbe eder ve iyi hali görülürse şahitliği kabul edilir.62 Ayetin geneli dikkate alındığında çoğunl uğun temsil ettiği görüşün daha isabetli olduğunu ifade edebi liriz. Bu konuda Zemahşer'i'nin ayete getirdiği yorum ise oldukça ilgi çekicidir: " Ayetin açık anlamı ve nazmı, bu üç cümlenin : " . . . Onlara seksen değnek vurun, onların şahitliklerini kabul etmeyin, işte onlar fasıklardır. " cümlelerinin, tümüyle şartın cezası olmasını gerektirir. Yani şöyle denmiş gibidir: Namuslu kadınlara iftira edenleri sopa ile dövün , şahitliklerini reddedin, onları fasık ilan edi n . Ancak iftiradan tevbe edip uslananlar için Aııah çok bağışlayandır, çok acıyandır. Artık onlar dövülmezler, şahitlikleri reddedilmez, fasık sayılmazlarY " SONUÇ Her şeyden önce insan, Aııah katında yaratılmışların en saygınıdır. 0 , bu say� gınlığını, Allah'ın emir ve yasaklarına uyması ile daha da artırmaktadır. Buna kar§ın 57 24/Nur, 4 . 58 Kazifin tevbe etmesi halinde hukuki durumu hakkında bilgi i ç i n bkz. Sabunt l l , 7 0 ; E b u Abduh , s . 59 60 61 62 63 1 6 1 ; Ceziri , V, 240; Ebu Zehra , el-Ukube , s. i L O. 24/Nur, 4 - 5 . Ayetlerin tefsiri ve tartışmalar için bkz. Ku rtubt xıı . i 78; Razı , xxıı ı . i 33; İbn Kesır, III , 364 ; Meraği . Te/sim'l­ Meraği, Beyrut 1 974, XVI I I , 73 . Mevsılt ı ı ı . 1 47; Meydant ı ı ı . 200; Cessas, l l l , 407; Ebu Zehra , el-Ukube, s. i i i . İ b n Rüşd, l l , 3 7 0 ; İbnü 'ı·· Arabt ı l ı . 1 3 37; C ezırt V , 24 1 ; İbn Abdirrefi ', Muinu'I-Hukkam, Beyrat 1 989, " , 882; Odeh, " , 49 1 . Zemahşerı, el-Keşşilf a n Hakaikı Kavamizı't-Tenzll . Kahire i 946, l l l , 2 1 4 , Yaşar Yiğit 1 16 insan, söz konusu emir ve yasakları ihlal ettiği sürece de bu saygınlık, öznel (nefs!) olara k ve de Allah katında eksilmeye hatta yok olmaya açık değişken bir durumdur. Allah katında saygın olan ve bu saygınlığını öznel bazda da devam ettiren in� sanın namus, şeref ve onurunu zedeleyici nitelikteki sözlü ve fiili saldırılar. İslam 'da yasaklanmıştır. Bu tür saldırıların önlenmesi için gerçekten ağır kabul edilebilecek türden fizikı ve manevı yaptırımlar getirilmişti r. Fizikı ceza olarak suçluya ( kazif) , sek� sen sopa vurulması yanında şahitliğinin kabul edilmemesi de, manevı bir müeyyide olara k getirilmiştir. Toplumsal yapıda kişinin, sözüne güvenilmeyen birisi konumunda olması, onurlu bir insan için yabana atılacak türden bir yaptırım olmasa gerek. Böyle bir yaptırım ayrıca o kişinin toplumdan dışlanması, saygınlığını öznel bazda da yitir� mesi sonucunu doğuracaktır. İftiranın, insanların onur ve şerefiyle oynamanın , kişiye uhrevı boyutta da bir sorumluluk getireceği beyan edilmiştir. Nitekim Kur'an�ı Ke� rım 'de, " Namuslu, kötülüklerden fıabersiz mümin kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve a fıirette lanet/enmişlerdir. Yapmış olduklarına, dil/eri ve ayakla rının şafıitlik edeceği gün onlar için çok büyük bir azap vardır. " 64 ayeti bu müeyyideyi dile getirmektedir. Gerçek şu ki, İslam 'da suç kabul edilen fiil veya eylemlere karşı uygulanan ce� zalarla gerek fert gerekse toplum bazında belirli hedefler gerçekleştirilmek amaçlan� mıştır.65 Her şeyden önce cezalar, bütün ilahı dinlerin ve günümüzde hemen her hu� kuk sisteminin de kabul ettiği temel fıak ve fı ürriyet/eri korumayı hedefler. Bu noktada İslam'da, uygulanan cezalar, insanların haklarına yöneltilecek saldırılara karşı adeta sigorta görevi icra etmektedirler. Bu naklettiklerimize temel teşkil etmesi açısından birkaç örnek vermek gerekirse; İslam, inanç özgürlüğün ü açık nasslarla düzenlemiş ve koruma altına almıştır.66 Canları korumak, toplumdaki kan davalarını, öldürme hadise� lerini önlemek amacıyla kısas, nesep karışıklığını, ırz ve namusu korumak için zina cezası, mal güvenliğini sağlamak için fı ırsızlık cezası, şeref ve haysiyeti, ırz ve namusu , aile nizamına sataşmaları korumak için kaz! cezası meşru kılınmıştır. İnsanların namus ve i ffetlerine yönelik bir iddianın dört şahitle ispat edilmesi� nin gerekli görülmesi, kişilerin namus ve iffetlerine verilen değerin bir başka ifadesidir. Zira İslam ceza hukukunda yine çirkin bir suç olan zina suçu dışında h içbir suçta dört şahit gerekli görülmemiştir. Bu duru m bu tür iddialara teşebbüs edecek kişilerin ol� dukça dikkatli davranmaları gerektiğine işaret etmektedir. İslam hukuk doktrininde kazf suçu ve cezasını düzenleyen ayet genelde hür, mü 'min erkek ve kadınlara yapılan zina iftiraları ekseninde yorumlanmış ve bu yorum� ların temeli de " mufısanat kelimesi üzerinde odaklaşmıştır. Bu kelimeden hareketle hukukçular, ayette belirtilen cezanın ancak iffet sahibi hür, mü min erkek ve kadınlara yapılan zina iftirasında söz konusu olduğunu ifade etmişlerdir. Kanaatimize göre, ayet� teki "mufısanat" kelimesi, inancı ve toplumsal yapıdaki statüsü ne olursa olsun namus� lu, iffetli her ferdi içine almaktadır. N itekim Süleyman Ateş de " mufısanat" kelimesinin bütün namuslu kadınları kapsamına aldığını belirtmektedirY Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi'nin ilgili maddesinde de " muhsanat" kavramının " iffetli kadınlar" " 64 24/NCir, 23-24. 65 Bilgi için bkz. Odeh , 1 , 609; EbCi Zehra , e/-Uliilbe, s. 47; i bn Teymiyye, es-Siyaset'üş-Şer'iyye, BeyrCit 1 966, s . 85; i bn AşCir, is/am Hukuli Fe/sefesi, s. 328; Avva , M, Selim, Fi Usu/i'n-Nizami'/-Cinaiyyi'/-is/aml, Ka hire 1 983, s. 73; Akşit , s . 3 5 ; Yiğit. Yaşar, is/dm Ceza Huliuliunda Ceza/arıı! Yürürlüğü, (Doktora Tezi, Bursa ı 998). s . 3 2 . 66 Bkz. Armağan , Servet , is/dm Huliuliunda Teme/ Hak ve Hürriyet/er , s , ı ı 7; Cazv!. e/-Hurriyyatu'/-Amme, iskenderiyye, ty. , s. 66. 67 Ateş, Süleyman , Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, Istanbul 1 990, VI, ı 54 . Kazf Suçu ve Cezası 1 17 şeklinde anlaşılmaya daha müsait olduğu ifade edilmiştir.u Ayrıca İslam hukukçuları­ nın büyük çoğunluğu, erkeğe karşı yapılan zina iftirasının da kadına karşı yapılan zina iftirası gibi kazf cezasını gerektirdiği görüşündedir.69 Halbuki ayetteki " murısanat" keli­ mesi Arap dil kurallarına göre, dişiler için kullanılan bir sözcüktür. İsla m hukukçuları bu kelimenin kapsamına belirtilen suçun temel esprisi ve amacı -ki o da ı rz ve namu­ sun koru nması- gereği haklı olarak erkekleri de dahil etmişlerdir. Buna karşın gayr-i müslim kadın ve erkekler ile köle statüsünde bulunan kimselere karşı yapılan bu tür saldırılar ve isnatlar, kapsam dışı bırakılmıştır. Böyle bir yaklaşıma işaret eden her­ hangi bir nass tespit edemediğimize göre, ayette mutlak olarak yer alan "murısanat" kelimesinin haklı bir dayanak olmadı kça takyıd (kayıtla makl edilmesi, ayetin kapsamı­ nı daraltacaktır. Takyıdi geçerli kılacak haklı bir delil veya dayanak bulunmadıkça, böyle bir sınırlamaya gitmek isabetli olmasa gerek. Kanaatimizce, ister hür ister köle, ister Müslüman ister gayr-i müslim olsun, namuslu iffetli bir kimseye zina iftirasında bulunan şahsa, ayette öngörülen cezanın uygulanmasına hukuki herhangi bir engel bulunmamaktadır. Zira daha önce de ifade ettiğimiz gibi, namus, iffet ve insanlık onuru sadece hür mü 'min erkek ve kadınlara özgü bir olgu değildir. İnsan olarak gerek gayr-i müslimlerin gerekse kölelerin namus ve onuru, Müslümanların namus ve onu­ rundan daha aşağı değildir . . u Dağcı, " i fı sa n " , D i A . iV, 94; KudOr1 , ei-Kitab, I I I , 1 95 ; ibnü'l-Hümam, V, 89; ibn Kudame, ei-Muğni. X, 20 i ; Meydan! , . ei-lübdb , ı ı ı , 1 95 . 69 Mevsıli. el i fı tiyar,