T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER ANABĠLĠM DALI AVRUPA BĠRLĠĞĠ’NĠN ETNĠK SORUNLAR POLĠTĠKALARI VE TERÖRĠZMLE MÜCADELE DOKTORA TEZĠ Fırat YALDIZ Ankara-2012 i T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER ANABĠLĠM DALI AVRUPA BĠRLĠĞĠ’NĠN ETNĠK SORUNLAR POLĠTĠKALARI VE TERÖRĠZMLE MÜCADELE DOKTORA TEZĠ Fırat YALDIZ Tez DanıĢmanı Prof. Dr. Sertaç H. BAġEREN Ankara-2012 ii i ii iii ĠÇĠNDEKĠLER ĠÇĠNDEKĠLER ........................................................................................................... i KISALTMALAR ...................................................................................................... iii GĠRĠġ .......................................................................................................................... 1 I. BÖLÜM AB’de ETNĠK SORUNLAR 1.1. Kavramsal çerçeve ve AB‟nin Temel BakıĢı ........................................................ 8 1.2. AB Bünyesindeki Avrupa Merkezli Etnik Sorunlar ........................................... 20 1.2.1. Terör Boyutuna Varmayan Etnik Sorunlar .......................................... 20 1.2.1.1. Genel Durum ......................................................................... 20 1.2.1.2. Örnek: Macar Sorunu ............................................................ 21 1.2.2.1. Genel Durum ......................................................................... 28 1.2.2.2. Örnek: Bask Sorunu ve ETA ................................................. 30 1.3. AB Bünyesindeki Avrupa DıĢı Etnik Sorunlar ................................................... 41 1.3.1. Terör Boyutuna Varmayan Etnik Sorunlar .......................................... 42 1.3.1. 1. Genel Durum ........................................................................ 42 1.3.2. Terör Boyutuna Varan Etnik Sorunlar ve Etnik Terör Örgütleri ......... 53 1.3.2.1. Genel Durum ......................................................................... 53 1.3.2.2. Örnek: Kürt Sorunu ve PKK ................................................. 55 II. BÖLÜM AVRUPA’DA TERÖR OLGUSU ve AB’nin TERÖRĠZMLE MÜCADELE YAPISI 2.1. Avrupa‟da Terör .................................................................................................. 75 2.1.1. 1789 ve sonrası ..................................................................................... 76 2.1.2. AB‟nin Terörizmle Mücadelesi ............................................................ 84 2.1.2.1. 11 Eylül Öncesi ..................................................................... 84 i 2.1.2.2. 11 Eylül Sonrası .................................................................... 89 2.2. AB‟nin Terörizmle Mücadele Kurumları............................................................ 95 2.2.1. TREVI Grupları .................................................................................... 96 2.2.2. EUROJUST .......................................................................................... 99 2.2.3. EUROPOL ......................................................................................... 100 III. BÖLÜM AB’nin ĠNSAN HAKLARI POLĠTĠKALARI ve TERÖRĠZMLE MÜCADELE 3.1. KüreselleĢme, ulus-devlet ve demokrasi iliĢkisinin etnik politikalara etkisi .... 117 3.2. AB‟nin Ġnsan Hakları Politikası ........................................................................ 133 3.2.1.AB‟nin Azınlık Politikası .................................................................... 136 3.2.1.1. AB Komisyonu .................................................................... 141 3.2.1.2. AB Konseyi ......................................................................... 145 3.2.1.3. AB Parlamentosu ................................................................. 159 3.2.2. AB‟nin Avrupa Kimliği Politikası ..................................................... 161 3.3. Lizbon AnlaĢması.............................................................................................. 167 3.4. AB‟nin Ġnsan Hakları Politikasının Terörizmle Mücadeleye Etkisi ................. 171 SONUÇ .................................................................................................................... 174 KAYNAKÇA .......................................................................................................... 182 ÖZET....................................................................................................................... 200 ABSTRACT ............................................................................................................ 201 ii KISALTMALAR AB Avrupa Birliği AET Avrupa Ekonomik Topluluğu AGĠT Avrupa Güvenlik ve ĠĢbirliği TeĢkilatı AĠHM Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi AĠHS Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesi AK Avrupa Konseyi BM BirleĢmiĢ Milletler CAV Comité d‟Action Viticole CCC Communist Combatant Cells CEPOL European Police College EBLUL European Bureau for Lesser-Used Languages EDU The Europol Drugs Unit ELA Epanastatikos Laikos Agonas ENFOPOL Enforcement Police ERNK Eniya Rizgariya Netewa Kurdistan ETA Euskadi ta Askatasuna EUROMOSAIC The production and reproduction of the minority language groups in the European Union EUROPOL European Police Office EUSTAT Euskal Estatistika Erakundea FLNC Front de Liberation Nationale de la Corse FNAR Fraction Nationaliste Armée iii GAL Grupos Antiterroristas de Liberación GRAPO Grupos de Resistencia Antifascista Primero de Octubre IRA Irish Republican Army KOMKAR Kürdistan ĠĢçi Dernekleri Konfederasyonu LTTE Liberation Tigers of Tamil Eelam MERCATOR European Research Centre on Multilingualism and Language Learning NATO North Atlantic Treaty Organization PKDW Parlamana Kurdistane Li Derveyi Welat PKK Partiya Karkerên Kurdistan PNV Partido Nacionalista Vasco PP Partido Popular PSOE Partido Socialista Obrero Espanol SITCEN The Joint Situation Centre TESAT Terrorism Situation and Trend Report TKSP Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi TREVI Terrorism, Radicalism, Extremism, Violence International TWP Working Party on Terrorism UAYK Ulusal Azınlıklar Yüksek Komiserliği UNODC United Nations Office on Drugs and Crime USAD Uluslararası Sürekli Adalet Divanı iv GĠRĠġ Özellikle milliyetçilik ideolojisinin geliĢmesinin ardından, etnik kimliğin önemi artmıĢ, küreselleĢme süreci de milliyetçiliğin yayılmasına ve ilginç bir Ģekilde milliyetçiliğin küreselleĢmeye karĢı kullanılmasına yol açmıĢtır.Çok daha eski dönemlerde de var olmakla birlikte, özellikle 20. yy.da Avrupa‟dan Balkanlar‟a, Latin Amerika‟dan Asya‟ya, Afrika‟dan Ortadoğu‟ya kadar dünyanın birçok bölgesinde çeĢitli etnik sorunlar ortaya çıkmıĢtır. Bu sorunların bazıları siyasi çekiĢme (Macar sorunu), bazıları terörizm, bazıları iç savaĢ (Yugoslavya) ve bazıları da soykırımla (Yahudi soykırımı) sonuçlanmıĢtır. Bazı etnik sorunlar ise sonuçlanmamıĢ ve halen devam etmektedir. Dünya geneline göz atıldığında ise görülmektedir ki, etnik sorunların tamamı olmasa da büyük bir çoğunluğu (Bask sorunu, Tamil Sorunu, Kuzey Ġrlanda Sorunu, Korsika Sorunu, Kürt Sorunu, vb.) “terörizm” boyutuna varmaktadır. Bu noktadan hareketle, sadece etnik terörizmden değil, dini motifli terörizm ve sol kanat terörizmi de kapsayacak Ģekilde genel olarak “terörizm”den bahsetmek uygun olacaktır. Özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra “terörizm” uluslararası kamuoyunun gündemini sıklıkla meĢgul etmiĢ, son dönemlerde meydana gelen saldırılar ise terörizmin uluslararası sisteme yönelik ciddi bir tehdit olduğunu ortaya koymuĢtur. Önceki dönemlerde daha çok polis, asker ve istihbarat örgütleri gibi güvenlik kuvvetlerinin görevi olarak görülen terörle mücadele konusu, 11 Eylül sonrasındaakademisyenlerin, hukukçuların, sivil toplum örgütlerinin, hükümetlerin ve baĢta BirleĢmiĢ Milletler (BM), Kuzey Atlantik AntlaĢması Örgütü (NATO) ve Avrupa Birliği (AB) olmak üzere uluslararası örgütlerin gündeminde daha sık yer almaya baĢlamıĢtır. 11 Eylül saldırıları küresel bir güç olma iddiasında olan AB‟nin de terörizme bakıĢ açısını etkilemiĢtir. Terörizmi diğer ağır suç türleri ile birlikte Avrupa Polis Bürosu‟nun (Europol) görev alanı içerisinde değerlendiren AB‟nin, ne kurumsal yapısında ne de üye ülkelerin çoğunda etkin terörizmle mücadele düzenlemeleri bulunmamaktaydı. 11 Eylül‟ün ardından ise AB, terörizme karĢı vizyon ve strateji arayıĢlarına girmiĢ ve küresel terörizmle mücadele politikaları geliĢtirmeye çalıĢmıĢtır. Bu çalıĢmalar kapsamında, AB‟nin coğrafi sınırları içerisinde yüzlerce yıldır çeĢitli boyutlarda devam etmekte olan etnik sorunlara karĢı yaklaĢımı tekrar gündeme gelmiĢtir. Bu tür sorunlara azınlık hakları ve insan hakları açısından bakan AB, terörizm boyutuna varan etnik sorunlara yönelik politikalarını da gözden geçirmek zorunda kalmıĢtır. Bu geliĢmelerin etki alanını anlayabilmek için, öncelikle AB‟de terörizmin boyutlarına ve terörist eylemlerin ve örgütlerin sınıflandırılmasına göz atmakta yarar görülmektedir. AB‟nin terörizmle mücadelede en önemli kurumlarından biri olan EUROPOL‟un ilk olarak 2007‟de yayınladığı ve yıllık olarak yayınlamaya devam ettiği “AB – Terörizm Durum ve Eğilim Raporu”nda (Terrorism Situation and Trend Report / TE-SAT), AB genelindeki terörist faaliyetler dört farklı baĢlıkta 2 sınıflandırılmaktadır: (i) Ġslamcı Terörizm1 (Islamist Terrorism), (ii) Etnik-Milliyetçi ve Ayrılıkçı Terörizm (Ethno-nationalist and Separatist Terrorism), (iii) Sol Kanat ve AnarĢist Terörizm (Left-Wing and Anarchist Terrorism) ve (iv) Sağ Kanat Terörizm (Right-Wing Terrorism). Etnik-Milliyetçi ve Ayrılıkçı Terörizm bölümünde, AB bünyesindeki etnik terör örgütleri olarak ETA (Euskadi ta Askatasuna),IRA (Irish Republican Army), FLNC (Front de Liberation Nationale de la Corse) ve Resistencia Galegaörgütleribelirtilmektedir. Ayrıca PKK ve LTTE (Liberation Tigers of Tamil Eelam) örgütlerinin de AB içerisinde faaliyet gösterdikleri açıklanmaktadır. Bu kapsamda, AB‟nin etnik sorunlar politikalarının terörizmle mücadeleye etkisinin, uluslararası açıdan da önem taĢıdığı görülmektedir. ÇalıĢmanın konusu, AB‟nin etnik sorunlar politikalarının terörizmle mücadeleye etkisidir. Bu amaçla, AB‟nin kurumsal yapısı ve terörizmle mücadele mevzuatı incelenecek, AB bünyesindeki etnik sorunlar, bu sorunlara yönelik AB politikaları ve bu politikaların terörizmle mücadeleye etkisi araĢtırılacak ve AB‟nin insan hakları politikaları genelinde azınlık ve kimlik politikaları analiz edilecektir. Tezimizde bu konunun seçilmiĢ olmasının birkaç nedeni bulunmaktadır: Ġlk olarak, “terörizm” konusunun dünya genelinde çok güncel bir konu olmasına rağmen, etnik terörizmin derinlemesine incelenmediği, yüzeysel yaklaĢımların ötesine geçen akademik analizlerin yapılmadığıgörülmüĢtür. Sınırlı 1 Bu çalıĢmanın yazarı, terörizm kavramının herhangi bir din ile yanyana anılmasını (ve dolayısıyla Ġslamcı Terörizm kavramını) reddetmektedir. Ancak çalıĢmada ise, TE-SAT Raporlarındaki kavramlar orijinal haliyle kullanılmıĢtır. 3 yayın yapılan bu alanda, terörizm boyutuna varmıĢ etnik sorunların kendi tarihsel bağlamında, kültürel, ekonomik, politik süreç de göz önüne alınarak değerlendirilmesi gerektiğine inanılmaktadır. Bu çalıĢmanın, etnik sorunlar ve terörizmle mücadele konularındaki tartıĢmalara katkı sağlaması ve araĢtırmadan elde edilecek bulguların bilimsel kaynak oluĢturması arzulanmaktadır. Ġkinci olarak, Europol TE-SAT raporlarına göre AB‟nin günümüzdeki en önemli terör sorunu “Etnik-milliyetçi ve ayrılıkçı terörizm” iken, Ġslamcı terörizmin büyük bir tehlike olarak sunulmasının,2 gerçeğin inkâr edilmesi ve saptırılması olduğuna inanılmaktadır.3 Üçüncü olarak, yukarıda kısaca bahsedilen analizleri yapabilmek için, önemli birkaç soruya cevap aranmaktadır: (i) Bir politik Ģiddet hareketi olarak baĢlayan terörizmin, Avrupa tarihinde ve Avrupa coğrafyasındaki yeri nedir? (ii) Avrupa‟da yüzlerce yıldır devam eden ve terörizm boyutuna varmıĢ etnik sorunlar nelerdir ve nasıl ortaya çıkmıĢtır? (iii) AB etnik sorunlarla ve etnik terörizmle ilgili kurumsal bir yaklaĢım belirleyebilmiĢ midir? (iv) OluĢturulmaya çalıĢılan “Avrupa kimliği”, alt kimliklerin önemini azaltarak, etnik sorunları ortadan kaldırabilecek midir? (v) KüreselleĢme sürecinin etkisiyle varlığı, yapısı ve anlamı tartıĢılmaya baĢlanan ulusdevletin etnik gruplarla iliĢkisi AB içerisinde nasıl dönüĢecektir? 2 Avrupa‟daki Ġslamcı terörizm tehdidiyle ilgili tartıĢmalar için bkz.: “Islamic terrorism in Europe”, http://www.economist.com/node/3379357, 07.03.2012 ; David Miller-Unspun, “The statistical invisibility of Islamist 'terrorism' in Europe”, http://www.spinwatch.org/blogs-mainmenu-29/davidmiller-unspun-mainmenu-31/4236-the-statistical-invisibility-of-islamist-terrorism-in-europe, 07.03.2012 ; Kristin Baker ve diğerleri, “Combating Islamist Terrorism in Europe”, http://www.unc.edu/depts/diplomat/item/2007/1012/bake/bakeretal_islameurope.html, 07.03.2012. 3 Nitekim ikinci bölümde ayrıntılı olarak incelenecek olan TE-SAT Raporlarından da görüleceği üzere, AB‟de meydana gelen terörist eylemlerin çok büyük bir bölümü etnik terörizmle iliĢkilidir. 4 Bu çalıĢmanın hipotezi, AB‟nin etnik sorunlar bağlamında terörizmle mücadeleyi polisiye tedbirler, sosyo-ekonomik tedbirler ve kültürel tedbirler olmak üzere üç temelde Ģekillendirdiği ve özellikle kültürel tedbirler konusunda önemli bir değiĢim/dönüĢüm içinde olduğudur. Bu dönüĢüm özetle, grup hakkı - bireysel hak tartıĢmaları bağlamında AB‟nin bireysel hak yaklaĢımını tercih etmesinde görülmektedir. Üstelik BirleĢmiĢ Milletler (BM), Avrupa Güvenlik ve ĠĢbirliği TeĢkilatı (AGĠT) ve Avrupa Konseyi (AK) gibi uluslararası örgütler tarafından hazırlanan uluslararası hukuk belgelerinden de görüleceği üzere, mevcut azınlık hakları korunmakta; ancak yeni azınlıkların oluĢmaması için de bireysel haklara önem verilmektedir. Bireyi “birey” olduğu için değil, bir grubun üyesi olduğu için hak sahibi olarak gören grup hakkı yaklaĢımının, sadece terörizmle mücadele bağlamında değil, ulus-devletin yapısı ve ulus-devlet ve demokrasi iliĢkisi bağlamında da sorunlu olduğu gözlenmektedir. Dolayısıyla AB politikalarındaki, bireysel hak yaklaĢımına iliĢkin geliĢmelerin, ulus-devletin geleceği ve demokrasinin niteliği bağlamında özel bir önem taĢıdığı ve çalıĢma içerisinde ayrıntılı bir Ģekilde tartıĢılacak olan küreselleĢme ve ulus-devlet iliĢkisini de olumlu açıdan etkileyeceği değerlendirilmektedir.Bu çalıĢmada ulus-devletin dönemsel geliĢmelere paralel olarak yeniden örgütlenerek varlığını devam ettireceği öngörülmektedir. ÇalıĢmanın birinci bölümünde, AB‟nin etnik sorunlara yaklaĢımı ve terörizmle mücadele politikaları incelenecektir. Bu bağlamda öncelikle AB‟nin etnik yapısı açıklanacaktır. Avrupa‟da meydana gelen siyasi geliĢmeler ve iki büyük dünya savaĢı neticesinde değiĢen sınırlara bağlı olarak ortaya çıkan etnik sorunlar 5 kategorize edilmeye çalıĢılacak, AB politikaları seçilecek örnek sorunlar üzerinden tartıĢılacaktır. Bu tartıĢmaların tezin bütünüyle uyumlu olabilmesi amacıyla, etnisite ve bu terim bağlamında kullanılacak olan etnisite, etnik grup, etnik sorun, ulus, ulusçuluk, azınlık, kimlik, bireysel hak ve grup hakkı kavramlarına iliĢkin tanımlamalara yer verilecektir. Avrupa‟daki etnik sorunların önemli bir kısmının terörizm boyutuna varmıĢ olması, terörizmle mücadele konusunun da çalıĢma kapsamına alınmasını gerektirmektedir. Dolayısıyla ikinci bölümde, Avrupa‟da ve AB‟de terörizm olgusunun yeri ve rolü, 1789 sonrası politik geliĢmelere paralel olarak incelenecektir. 18. yy.da politik bir Ģiddet hareketi olarak değerlendirilebilecek terörizmin, 20.yy.da AB‟nin kurumsallaĢma çabaları ile iliĢkisi irdelenecek ve AB‟nin terörizmle mücadele amacıyla aldığı tedbirler, yasal düzenlemeler ve kurumsal yapılanmaların 21. yy.da -özellikle 11 Eylül‟den sonra- nasıl hızlandığı ve güçlendiği tartıĢılacaktır. Bu amaçla AB‟nin genel olarak terörle mücadele politikaları, bu alanda kurulan kurumlar, bu kurumların çalıĢmaları ve ilgili AB mevzuatı incelenecektir. AB‟nin etnik sorunlara ve terörizmle mücadeleye yönelik kurumsal ve kuramsal yapılanmasına ek olarak, devam etmekte olan politik geliĢmeler ve akademik tartıĢmalar bağlamında, insan hakları kavramı önemli bir yer iĢgal etmektedir. AB‟nin insan hakları politikaları, demokrasi kuramı bağlamında ve küreselleĢme ve ulus-devlet iliĢkisi ıĢığında, üçüncü bölümde tartıĢılacaktır. Bu tartıĢma ve geliĢmelerin, demokrasiye ve etnik sorunlara yönelik politikalara yansımaları araĢtırılacaktır. Bu amaçla, AB kurumlarının (Konsey, Komisyon ve 6 Parlamento) çalıĢmaları ayrı ayrı incelenecek ve AB‟nin kurumsal yaklaĢımı irdelenecektir. Ayrıca AB politikalarını dolaylı olarak etkileyen insan hakları, azınlık hakları, bireysel haklar ve grup haklarına iliĢkin geliĢmeler açıklanacaktır. 7 I. BÖLÜM AB’de ETNĠK SORUNLAR 1.1. Kavramsal çerçeve ve AB’nin Temel BakıĢı Avrupa, birçok farklı etnik grubun çağlar boyunca bir arada yaĢadığı bir coğrafya olmuĢtur. Yine bu coğrafyada meydana gelen siyasi geliĢmeler, bu gruplar arasında bazen çatıĢmalarla/ayrıĢmalarla bazen de birleĢmelerle sonuçlanmıĢtır. 1648 Westphalia AntlaĢması ile Avrupa‟da tohumu atılan ve 1789 Fransız Ġhtilali ile hız kazanan ulus-devletin ortaya çıkıĢ süreci, iki dünya savaĢı ile devam etmiĢ ve ulusdevlet uluslararası sistemin en önemli aktörü haline gelmiĢtir.4 Nitekim AB‟nin de aĢağıda tartıĢılacağı üzere, kurumsal olarak ulus-devletlerin egemenlik hakkına saygı gösterdiği ve AB sınırları içerisindeki etnik sorunları, temelde ulus-devletlerin sorumluluk alanı olarak yorumladığı gözlemlenmektedir. 1989‟dan itibaren ise Soğuk SavaĢ‟ın bitmesi, SSCB ve Yugoslavya‟nın dağılması ile Avrupa siyasi haritası değiĢmiĢ ve bu süreçte ĢaĢırtıcı birtakım geliĢmeler olmuĢtur: Ġlk olarak özellikle Doğu Avrupa‟da milliyetçiliğin yeniden doğuĢu ve bağımsızlık mücadelesi, askeri çatıĢmalara ve hatta etnik temizliğe varan iç savaĢlara dönüĢmüĢtür. Ġkinci olarak ise, bağımsızlık mücadelesi vererek kurulmuĢ bu ulus- 4 Jennifer Jackson Preece, Ulusal Azınlıklar ve Avrupa Ulus-Devlet Sistemi (çev.: AyĢegül Demir), Ġstanbul, DonkiĢot Yay., 2001, s.42. 8 devletler AB‟ye üyelik için gönüllü aday olmuĢtur.5 Yani ilginç ve diyalektik bir Ģekilde yeni kurulmuĢ ulus-devletler, etnik ve politik olarak teklik/birlik fikrinden çok uzak olan Avrupa Birliği ile egemenlik paylaĢımını kendi iradeleriyle talep etmiĢlerdir.6 Üçüncü olarak ise aynı dönemlerde Batı Avrupa‟daki ulus-devletlerin AB ile bütünleĢme süreçleri yavaĢlamaya baĢlamıĢ, Soğuk SavaĢ öncesinde Doğu – Batı Blokları arasındaki kutuplaĢma temelinde ilerleyen siyasi birlik bu dönemde eksen değiĢtirmiĢtir. Nitekim tehdidin ortadan kalkmasıyla beraber Avrupa‟nın güvenlik algılaması ve yapılanması da değiĢmiĢ, üye ülkelerin pozisyonları ve ilgi alanları da yeniden Ģekillenmeye baĢlamıĢtır. Dördüncü olarak, bu süreç sadece Avrupa‟daki ulus-devletleri değil, NATO, AGĠT gibi Soğuk SavaĢ dönemine ait kaygılarla kurulmuĢ olan örgütlerin de kuruluĢ ve iĢleyiĢ amaçlarının sorgulanmasına ve yeniden değerlendirilmesine sebep olmuĢtur. BeĢinci olarak, sadece ulus-üstü entegrasyon değil, ulusal entegrasyon da Ġspanya, Fransa, Ġngiltere gibi ülkelerin siyasi gündeminin merkezine oturmuĢtur. Bu ülkelerdeki etnik-milliyetçi hareketler, bölgesel özerklik ve hatta ayrılıkçılık talepleriyle seslerini daha da yükseltmeye baĢlamıĢtır. Dolayısıyla devam etmekte olan küreselleĢme sürecine ek olarak bu dönemde ulus-üstücülük (supranationalism) ve alt-milliyetçilik (subnationalism) akımları da ulus-devlet ile çatıĢmaya baĢlamıĢ, ulus-devletin meĢruiyeti ve geleceği tartıĢılır hale gelmiĢtir. Ulus-devletin gücünü ve önemini korumak amacıyla ortaya atılan bazı 5 Polonya, Slovakya, Slovenya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan 2004‟te AB üyesi olmuĢtur. Hırvatistan 2003‟te, Makedonya ise 2005‟te AB‟ye aday olmuĢtur. Hırvatistan‟ın 1 Temmuz 2013‟te tam üye olmasına karar verilmiĢtir. 6 George Handlery, “How to Solve Ethnic Minority Problems in Central and Eastern Europe”, The Brussels Journal, 01.11.2005. 9 fikirler ise yabancı düĢmanlığı ve azınlık gruplarına baskı boyutuna varan yeni tür bir milliyetçilik akımına sebep olmuĢtur. Bunun sonucu olarak ise, ulus-devletin vatandaĢlarının kültürel kimliğini, fiziki güvenliğini ve ekonomik refahını koruyup koruyamayacağı sorulmaya baĢlamıĢtır.7 Bu tartıĢmalara iliĢkin olarak bu çalıĢmada kabul edilen cevap ise, ulus-devletin varlığını devam ettireceğidir. Ancak ulus-devlet bu geliĢmeler ıĢığında yeniden örgütlenecek ve iĢlevi dönemsel geliĢmelere paralel olarak değiĢecek/dönüĢecektir.8 Özellikle Avrupa coğrafyasındaki politik geliĢmelere paralel olarak daha da önem kazanan kavram ve kuramlara iliĢkin tartıĢmaların ardından, etnisite, etnik kimlik, etnik grup, ulus, ulusçuluk, azınlık, kimlik gibi konular yeniden tanımlanmıĢ ve insan hakları kavramı bu yeni geliĢmeleri de içine alacak Ģekilde geniĢletilmiĢtir. Cordell‟in tanımlamasına göre etnisite, bir insan grubuna, ortak bir kiĢilik ve bağlılık duygusu veren, kendilerine özel olan ve kendilerini diğerinden ayıran, ortak bir tarih, dil, din, kültür ve bir ülke üzerinde egemenlik isteği gibi özelliklerdir.9Narrol etnik grubu, “biyolojik olarak kendi varlığını sürdürebilen (biyolojik); açık bir Ģekilde ortak bazı temel kültürel değerlere sahip olan (kültürel); karĢılıklı etkileĢim ve iletiĢimin olduğu bir alan yaratan (etkileĢim); kendisi ve diğer etnik gruplara ait 7 Roland Axtmann, Liberal Democracy into the Twenty-First Century: Globalization, Integration and the Nation-State, Manchester, Manchester University Press, 1996, s.1-2. 8 Aynı yapıt, s.97. 9 Karl Cordell, “Introduction: Aims and objectives”, Ethnicity and Democratisation in the New Europe, (ed.Karl Cordell), New York, Routledge, 1999, s.4-5. 10 bireyler tarafından bir etnik gruba aidiyetle tanımlanan insanlardan oluĢan toplumsal kategoriler” olarak10 nitelemektedir.11 Young etnik gruplara ait unsurları, dil, toprak, politik birlik veya kültürel değerler/semboller olarak açıklamaktadır.12 Ancak unutulmamalıdır ki, etnik gruplar her zaman homojen yapılar olmadıkları gibi, kendi içerisinde de dilsel veya kültürel açıdan farklılık gösterebilir. Nitekim bu çalıĢmada yer verilen etnik grupların birçoğu da(Basklar, Kuzey Ġrlandalılar, Korsikalılar, Kürtler)dilsel veya kültürel açıdan kendi içerisinde değiĢik boyutlarda farklılıklar göstermektedir. Etnik grup kavramı temelinde çalıĢmanın içeriği açısından tanımlanması gereken bir diğer önemli kavram da “etnik sorun” kavramıdır. KurubaĢ, etnik sorunu Ģöyle tanımlamaktadır:13 Kendilerini ve ötekilerini ortak köken, tarih, dil, kültür gibi etnik niteliklerle tanımlayan gruplar arasında, rekabetten savaşa kadar uzanabilen sosyopolitik anlaşmazlık ve cepheleşmelerdir. Bu sorunlar ülkedeki etnik gruplar arasında olabileceği gibi, devlet ile bir etnik grup arasında da olabilir. Etnik sorunlar bir yönüyle yasal, kültürel veya ekonomik ayrımcılık ya da ulusal kimliğin baskın etnik grubun soyuna/kültürüne dayandırılma çabalarının, öteki yönüyle de etnik grubun fiziksel varlığını koruma, kültürel kimliğini ifade etme, geliştirme veya belli bir toprak üzerinde özerk yönetim kurma veya ayrılma taleplerinin bir uzantısı olarak doğabilir. Bu haliyle etnik sorunlar etnik kimliğin tanınmasına, bu kimliğe ilişkin hakların yasal statüye kavuşturulmasına, etnik grubun iktidarı bir biçimde paylaşmasına ve 10 Raqul Narrol, “Ethnic Unit Classification”, Current Anthropology, 5, No.4, 1964‟ten aktaran: Tuğçe Poyraz, Etnik Sosyoloji Açısından Kosova Türkleri: Prizren ve Mamuşa Örneği, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ankara, Hacettepe Üniversitesi, 2007, s.29. 11 Bu çalıĢmada etnik grup kavramı, “toplumsal karakterleri (özellikle dil ve/veya kültür unsurları) ile diğerlerinden ayrılan gruplar” olarak kullanılacaktır 12 Crawford Young, “The Rising Tide of Cultural Pluralism”,The Dialectics of Cultural Pluralism: Concept and Reality, Wisconsin, The University of Wisconsin Press, 1993, s.18. 13 Erol KurubaĢ, “Etnik Sorun – DıĢ Politika Bağlamında Kürt Sorununun Türk DıĢ Politikasına Etkileri”, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, C.8, No.1, 2009, s.42. 11 sosyoekonomik fonksiyonudur. şartlarının düzeltilmesine ilişkin sorunların bir ÇalıĢmamızın içeriği açısından, ulus ve ulusçuluk kavramları da büyük önem taĢımaktadır. Yıldız, milliyetçiliğin temeli olan millet kelimesinin oldukça güçlü bir dini kökeni olduğunu ve „bir söz/inanç etrafında bir araya gelen insan topluluğu‟ anlamına geldiğini, dolayısıyla günümüzde “ulus” yerine “millet” kavramının kullanılmasının yanlıĢ olduğunu belirtmektedir.14 Bu bağlamda ulus (millet) “tarih, kültür ve ortak köken gibi bağlar temelinde bir insan cemaatine bağlılık duyan insanların meydana getirdiği bir topluluk”, ulusçuluk (milliyetçilik) ise “ulusu temel bağlılık nesnesi olarak gören ve merkezinde ulusun yer aldığı kültürel, sosyal, siyasi ve ahlaki bir perspektif öneren siyasi bir öğreti” olarak tanımlanmaktadır.15Bu çalıĢmada ise, millet ve milliyetçilik kavramları, genel kullanıma uygun bir Ģekilde ulus ve ulusçuluk kavramlarıyla eĢanlamlı olarak kullanılacaktır. Cordell etnisiteve ulus arasındaki farkı açıklarken, toprak esasına (jus soli) dayalı ulus kavramının bireylerin orijinleriyle ve kim olduklarıyla ilgilenmeyerek, vatandaĢlık kavramını ön plana çıkarttığını, dolayısıyla bu yaklaĢıma göre ulusdaĢın vatandaĢ anlamına geldiğini belirtmektedir. Ancak kültürel öğeler vurgusu nedeniyle kan bağına (jus sanguinis) dayalı ulus kavramı, etnisite ile büyük ölçüde benzerlik taĢımaktadır.16 Ulus-devlet yapısının ortaya çıkardığı türdeĢ toplumsal yapının dıĢında kalan bireyler/grupların konumu, sosyal ve yasal anlamda “azınlık” kavramına ayrı bir önem kazandırmıĢtır. Bu siyasi sürecin de bir sonucu olarak, uluslararası hukukta ilk 14 Ahmet Yıldız, Ulus Devletin Bunalımı, Ġstanbul, EtkileĢim Yay., 2010, s.15-18. Aynı yapıt, s.19. 16 Cordell, s.5. 15 12 azınlık tanımı 1. Dünya SavaĢının ardından Uluslararası Sürekli Adalet Divanı (USAD) tarafından ilgili antlaĢmaların yorumu amacıyla yapılmıĢtır. Buna göre azınlık kavramı “bir devlete yerleĢmiĢ bulunan ve nüfusu ayrı bir ırk, dil ya da dinden oluĢan toplumsal gruplar”ı belirtmektedir.17 Ancak uluslararası hukuki metinlerde, azınlık kavramına iliĢkin net bir tanımlama sağlanamamıĢtır. Nitekim BirleĢmiĢ Milletler (BM) Ulusal veya Etnik, Dinsel ve Dilsel Azınlıklara Mensup KiĢilerin Haklarına ĠliĢkin Bildiride (1992)18 herhangi bir azınlık tanımı yer almamaktadır. Yine 01.02.1995 tarihli Avrupa Konseyi (AK) Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve SözleĢmesinde de19 azınlık tanımı yapılamamıĢtır. Dolayısıyla uluslararası hukukta, USAD tarafından belirli bir dönemde ve belirli anlaĢmaların yorumu amacıyla yapılan tanımların dıĢında herhangi bir azınlık tanımı bulunmamaktadır.20 Uluslararası hukuk açısından, böyle bir genel tanım bulunmamakla beraber, azınlık rejiminin geçerli olabilmesi için somut duruma iliĢkin özel bir düzenleme veya özel düzenlemeyi de kavrayan genel bir düzenlemenin kabul edilmesi gereklidir. Dolayısıyla, bir grubun azınlık sayılabilmesi için, o gruba azınlık statüsü veren özel bir hukuki düzenleme gereklidir. Ancak literatürde azınlık kavramının, bahsedilen bu yasal gereklilikten bağımsız olarak “sayısal olarak bir devletin nüfusunun geri kalanına göre az olan, egemen olmayan konumda bulunan, üyeleri etnik, dinsel veya dilsel açıdan nüfusun geri kalanından ayrılan özellikler 17 USAD‟ın Arnavutluk‟taki Yunan Azınlık Okulları konusundaki 06.04.1935 tarih ve 26 numaralı danıĢma görüĢünün tam metni için bkz.: “Perrmanent Court of International Justice, 34th Ordinary Session, Minority Schools in Albania, Advisory Opinion” http://www.worldcourts.com/pcij/eng/decisions/1935.04.06_albania.htm, 03.08.2011. 18 Bildirinin tam metni için bkz.: http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/pdf01/209-213.pdf, 03.08.2011. 19 SözleĢmenin Türkçe tam metni için bkz.: http://www.coe.int/t/dghl/monitoring/minorities/1_AtGlance/PDF_Text_FCNM_tr.pdf, 03.08.2011. Türkiye, Fransa, Monaco ve Andora söz konusu sözleĢmeyi imzalamamıĢtır. 20 Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk, Ankara,Turhan Kitabevi, 2005, s.206-207. 13 taĢıyan ve kültürlerini, geleneklerini, dinlerini ya da dillerini korumak amacıyla üstü örtülü bir dayanıĢma duygusu gösteren bir grup” olarak tanımlandığı21 görülmektedir. Bu çalıĢmada da “azınlık” kavramı hukuki anlamıyla değil, bahsedilen sosyal anlamıyla kullanılmaktadır. ÇalıĢmanın bütünlüğü açısından değinilmesi gereken bir diğer önemli kavram da “kimlik”tir. Kimlik, sosyal psikoloji kaynaklı bir kavram olmasına rağmen, sosyoloji, sosyal antropoloji ve uluslararası iliĢkiler gibi birçok sosyal bilim alanında kullanılmaktadır.22 Bu disiplinler, birey, grup veya ulus gibi olguların/yapıların karakteristik özellikleri ve “öteki”den nasıl ayrıldığını tanımlayan bu kavramın farklı yönleriyle ilgilenmektedir. Nitekim kimliğin kaynakları cinsiyet, meslek, sosyal sınıf, ulus, din veya devlet olabilir.23Kimlik kavramının anlamına geçmeden önce belirtilmesi gereken bir diğer önemli nokta da, bireylerin, farklı bağlamlarda geçiĢ yapabilecekleri çoklu kimliklere sahip olabilecekleridir. Ġç içe geçen MatruĢka bebekleri gibi, etnik kimlik ulusal kimliğin içinde, ulusal kimlik de ulus-üstü kimliğin (Avrupalı gibi) içinde olabilir. Bu ayrıntıların ıĢığında, kimliği özdeĢlik24 veya insanların kim oldukları ve diğerleriyle nasıl iliĢkilendirildiklerini belirleyen kavram25 Ģeklinde tanımlamak mümkündür. Kimliği oluĢturan unsurlar ise, nesnel ve öznel olmak üzere ikiye ayrılabilir. Kimliği özümseyen bireylerin paylaĢtıkları maddi 21 Francesco Capotorti, Study on the rights of persons belonging to ethnic, religous and linguistic minorities, New York, United Nations, 1991, s.96. 22 James D. Fearon, What is identity (as we now use the word)?, http://www.stanford.edu/~jfearon/papers/iden1v2.pdf, 13.12.2011. 23 Selcen Öner, Construction of European Identity within the European Union, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul, Marmara Üniversitesi, 2008, s.8-11. 24 Talha Övet, “Avrupa „Öteki‟si”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, sayı:11, 2007, s.94. 25 Michael Hogg ve Dominic Abrams, Social Identifications: A Social Psychology of Intergroup Relations and Group Processes, Londra, Routledge, 1988, s.1-2. 14 ve manevi özellikleri içeren nesnel unsurlar, din, dil, tarih, ülke ve gelenekler olabilir. Aynı kimliğe sahip bireylerin, bu ortak paylaĢım noktalarının bilincinde olmaları da, öznel unsurdur.26 Kimlik, kiĢisel özelliklere ve aile bağına dayanan kiĢisel kimlik; ırk, cinsiyet, sınıf gibi sosyal gruplara aidiyeti tanımlayan sosyal kimlik; politik bir gruba veya yapıya aidiyeti tanımlayan politik kimlik olmak üzere üç temel kategoride temellendirilebilmektedir.27 ÇalıĢmanın kavramsal altyapısının güçlendirilmesi amacıyla tartıĢılacak olan son iki kavram da “grup hakkı”28 ve “bireysel hak” kavramlarıdır. Bireylerin kullandıkları hakları tanımlayan bireysel hak kavramı, herhangi bir gruba aidiyetle ilgilenmemekte, bireylerin birey oldukları için kullanabildikleri hak olarak karĢımıza çıkmaktadır. Grup hakkını ise, grup üyelerinin ayrı ayrı olarak değil, sadece grup olarak kullanılabildiği hak olarak tanımlamak mümkündür.29 Bu hakkın nasıl kullanıldığı, teorik anlamda önem taĢımaktadır: Eğer bir hak -bir topluluğu sosyolojik açıdan grup olarak tanımlayacak karakteristik özelliklerle ilgili olsa bilebireyler tarafından ayrı ayrı kullanılabiliyorsa, bu haklar grup hakkı olarak yorumlanmamaktadır. Bir hak, eğer sadece grup tarafından ve grup olarak 26 F. H. Burak Erdenir, Avrupa Kimliği, Pan-milliyetçilikten Post-milliyetçiliğe, Ankara, Ümit Yay., 2006, s.45-46. 27 Michael Bruter, Citizens of Europe? The Emergence of a Mass European Identity, New York, Palgrave Macmillan Pub., 2005, s.20. Güvenç kimliği bireysel kimlik, kiĢisel kimlik ve ulusal/kültürel kimlik Ģeklinde sınıflandırmaktadır. Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği, Kültür Tarihinin Kaynakları, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1993, s. 3-4. 28 Literatürde, bu hakları tanımlamak amacıyla kullanılan kavramlara iliĢkin terminolojik bir birliktelik bulunmamaktadır. Grup hakkları (group rights), kolektif haklar (collective rights), ayırt edici grup hakkları (group-differentiated rights), topluluk hakkları (community rights) ve hatta azınlık hakları (minority rights) ve kültürel haklar (cultural rights) kavramları da kullanılabilmektedir. Bu çalıĢmada ise, grup hakkı kavramı tercih edilmiĢtir. Kavramsal tartıĢmalar için bkz.:Dwight G. Newman, “Collective Rights”, Philosophical Books, Vol. 48, No. 3, Temmuz 2007, s.225-231. 29 Peter Jones, “Group Rights”, The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Winter 2008 Edition), (ed.Edward N. Zalta), http://plato.stanford.edu/archives/win2008/entries/rights-group/,12.03.2012. 15 kullanılıyorsa, grup hakkıdır; yani belli bir grubun üyelerine atfedilen, diğerlerine ait olmayan haktır.30 Miller, “grup hakkı” kavramı bağlamında, “grup” (group) ve “kiĢiler kategorisi” (category of persons) ayrımı yapmakta ve bir insan topluluğunu grup yapan temel unsurların, genellikle baskı ve/veya ayrımcılık olduğunu belirtmektedir.31 Ġnsan topluluğunu, (21 yaĢından küçük veya kızıl saçlı gibi) belli bir tanıma uyan tüm insanları kapsayan bir anlamda kullanırken, grup kavramını ise, ortak karakteristik özelliklerinin doğası gereği kendilerinin ayrı bir grup olduklarını düĢünen insanlardan oluĢan birliktelik Ģeklinde tanımlamaktadır.32 Dolayısıyla üyelerin, bir gruba ait olduklarının ve kendilerinin de bu grubun üyesi olduklarının bilincinde olmaları, bir topluluğun grup olabilmesinin temel koĢulu olarak belirtilmektedir. Bu bağlamda, 65 yaĢının üzerindeki insanların emeklilik hakkı gibi haklar, grup hakkı olarak algılanmamalıdır. Grup hakkına örnek olarak, kendi kaderini tayin hakkı (self-determination), apartheid33 sonrası dönemde Güney Afrika‟da, siyahi vatandaĢların maruz kaldıkları eĢitsizliğin ortadan kaldırılması ve sosyo-ekonomik olarak desteklenmesi (iĢ bulma, eğitim, vb.) amacıyla baĢlatılan çalıĢmalar gösterilebilir.34 30 Peter Jones, “Group Rights and Group Oppression”, The journal of Political Philosophy, Vol.7, No.4, 1999, s.353. 31 David Miller, “Group Rights, Human Rights and Citizenship”, European Journal of Philosophy, 10-2, 2002, s.178-179. 32 Aynı yapıt, s.178. 33 Güney Afrika Cumhuriyeti'nde 1948 - 1994 yılları arasında uygulanan apartheid dönemi ile ilgili olarak bkz.: P. Eric Louw, The rise, fall and legacy of the apartheid, Westport, Praeger Pub., 2004. 34 Olajide O. Akanji, “Group Rights and Conflicts in Africa: A Critical Reflection on Ife-Modakeke, Nigeria”, International Journal on Minority and Group Rights, 16, 2009, s.31–51. 16 Kavramlar üzerinden tartıĢmaların giderek arttığı Soğuk SavaĢ sonrası dönemde ve devamında ise AB, hem coğrafi hem siyasi hem de ekonomik açıdan geliĢmeye devam etmiĢtir. AB geniĢledikçe ve üye ülke sayısı arttıkça, Birliğin siyasi sınırları içerisindeki etnik grupların sayısı da artmıĢtır. Ancak tarihi sürecin doğal bir sonucu olarak, AB sınırları içerisinde yaĢayan etnik grupların sayısı, üye ülke sayısından çok daha fazladır. Paul ve Pfeil araĢtırmalarında 87 Avrupalı halkın bulunduğunu, bunların 33‟nün egemen bir devlette çoğunluk, 54‟ünün ise azınlık olduğunu belirtmektedir.35 Avrupalı olmayan fakat Avrupa‟da yaĢayan göçmenler de eklendiğinde AB coğrafyasında yaĢayan etnik grupların sayısı 200‟ü bulmaktadır.36 Bu büyük etnik çeĢitlilik içerisinde, AB üyesi ülkelerde çeĢitli etnik sorunlar yaĢanmaktadır. Bu sorunların bazıları, yüzlerce yıl öncesine uzanırken bazılarının da 20. yüzyıl sonlarında küreselleĢme süreciyle bağlantılı olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Siyasi sınırların etnik sınırlarla örtüĢmediği AB‟de bu sorunların bir kısmı demokrasi içerisinde, insan ve azınlık hakları bağlamında ele alınmıĢ (Romanya‟da Macarlar, Bulgaristan‟da Türkler) bir kısmı da siyasi/politik mücadeleye ve hatta etnik-milliyetçi ayrılıkçı terörizme (Ġspanya‟da Basklar, Fransa‟da Korsikalılar, BirleĢik Krallık‟ta Kuzey Ġrlandalılar) dönüĢmüĢtür. 35 Christoph Paul ve Beate Sibylle Pfeil, National Minorities in Europe, 2004, http://www.enotes.com/topic/Ethnic_groups_in_Europe, 24.10.2009. 36 Kabaca bir hesapla 27 AB üyesi ülkede yaklaĢık 200 farklı etnik grubun yaĢadığını söyleyebiliriz.Paul ve Pfeil verilerine göre AB üyesi her bir ülkede yaĢayan etnik gruplar toplandığında 232 rakamına ulaĢılmaktadır. Ancak bu gruplar içerisinde tekrar edilen gruplar (mesela Almanlar hem Almanya‟da hem Avusturya‟da hem de Danimarka‟da yaĢayan bir etnik grup olarak 3 kez gösterilmiĢtir) bulunmaktadır. Ayrıca bazı göçmen gruplar da (mesela Türkler) birden fazla kere sayılmıĢtır. 17 AB‟nin üye ülkelerdeki etnik sorunlara yaklaĢımı ve kimlikler üzerindeki etkisi ise konumuz açısından son derece önemlidir. Aktoprak, neoliberalizmin AB içerisinde yarattığı sosyo-ekonomik dönüĢüm bağlamında ele aldığı AB‟nin merkez ve çevredeki ulusal kimlikler üzerindeki etkilerini, egemenliğin dönüĢümü ve bölgeselciliğin geliĢmesi ve dolaylı yönetime yöneliĢ olarak belirtmektedir.37 Bu yaklaĢım, AB‟nin kendi sınırları içerisindeki etnik sorunlara yaklaĢımını da ortaya koymaktadır. Avrupa‟da egemenliğin dönüĢümü, özellikle Avrupa Tek Senedi (1985) ile hızlanmıĢ ve AB bölgesel, siyasal ve ekonomik entegrasyonun temel aktörü haline gelmiĢtir. Bu durum ise, Avrupa‟daki kimlikler için devlet dıĢı ve devlet üstü bir ekonomik ve siyasi alan yaratmıĢ, dolayısıyla devletlerin iĢlevini değiĢtirirken, egemenliğin AB lehine dönüĢmesine de sebep olmuĢtur. Nitekim devletin egemenlik alanının temel unsurlarından olan eğitim, sağlık, tarım, güvenlik, gibi birçok ülkesel politika AB müktesebatına uyumlu hale getirilmiĢ ve devletlerin bu alanlardaki yetkilerinin bir kısmı AB‟ye devredilmiĢtir. AB kurumları da (Avrupa Adalet Divanı, Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu gibi) bu süreçte üye ülkeler üzerinde bir baskı aracı olmuĢtur.38 Egemenliğin dönüĢümü ile bağlantılı olarak geliĢen bölgeselcilik ve dolaylı yönetime yöneliĢ de, AB‟nin ulusal kimlikler üzerindeki bir diğer önemli etki unsurudur. Neoliberalizmin etkisiyle ulus-devlet sınırlarının önemini kaybetmesi ile 37 Elçin Aktoprak, Devletler ve Ulusları, Ankara,Tan Kitabevi Yay., 2010, s.71 Michael Keating, “The minority nations of Spain and European Integration: A new framework for autonomy?”,Spanish Cultural Studies, Vol.1(1), 2000, s.50‟den aktaran, Aktoprak, s.72. 38 18 birlikte bölgeler de küresel ekonomik pazarla eklemlenmeye baĢlamıĢtır. Bu durum, bölgelerin ekonomik alanda önemini arttırırken idari statülerinin de bölgeler lehine yeniden değerlendirilmesine ve geliĢmesine yol açmıĢtır. Dolayısıyla ulus-devletin ekonomik alanda sarsılan en güçlü özne rolü,39 idari alanda da sarsılmıĢ ve bölgeler devletin sıkı denetiminin dıĢına çıkarak küresel ekonomiyle doğrudan iliĢkiye geçebilir hale gelmiĢtir.40 AB‟nin bu noktada somut olarak hayata geçirdiği bazı uygulamaları Ģöyle sıralamak mümkündür: 1- AB tarafından geliĢtirilen bölgesel politikalar, bağlayıcılığı olan ulusüstü politikalar olması sebebiyle üye devletlerin de bölgesel politikalarını belirlemekte ve desteklemektedir.41 2- AB tarafından desteklenen bölgesel projeler ve yatırımlar neticesinde, AB ve üye devletler genelinde siyaset bölgeselleĢmekte, bölgesel ve ülkesel politikalar ise AvrupalılaĢmaktadır.42 3- AB tarafından yukarıda da belirtilen egemenliğin değiĢimi süreci kapsamında devletlerin iĢlevi dönüĢürken, baĢta AB adaylık süreci olmak üzere AB entegrasyon süreci “üst-kimlikleri” de yeniden Ģekillendirmekte, dönüĢümü etkilemekte ve desteklemektedir.43 39 Ekonomik ve Sosyal AraĢtırma Konseyi (ESRC), küresel ekonomik geliĢmeler bağlamında, ulusdevletin hala güçlü ve önemli bir aktör olduğunu vurgulamaktadır. Ayrıntılı bir değerlendirme için bkz.: ESRC Project Team, “Globalizing Regional Development: A Global Production Networks Perspective”, GPN Working Paper, ESRC Research Project R000238535, May 2003, http://www.sed.manchester.ac.uk/geography/research/gpn/gpnwp3.pdf, 31.08.2009. 40 Aktoprak, s.72-73. 41 AB‟nin bölgesel politikaları ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.: “Regional Policy: Bridging the prosperity gap”, http://europa.eu/pol/reg/index_en.htm, 14.09.2009. 42 Michael Keating, a.g.e., s.51‟den aktaran, Aktoprak, s.74. 43 Ulrich Sedelmeier, EU Enlargement, Identity and the Analysis of European Foreign Policy: Identity Formation Through Policy Practice, European University Institute, 2003, s.10-11. ÇalıĢmanın tam metni için bkz.: http://cadmus.eui.eu/bitstream/handle/1814/1855/03_13.pdf?sequence=1, 06.09.2011. 19 Bu bilgiler ıĢığında AB bünyesindeki etnik sorunlar ve AB‟nin etnik terörizmle mücadele yaklaĢımlarının “AB bünyesindeki Avrupa merkezli etnik sorunlar” ve “AB bünyesindeki Avrupa coğrafyası dıĢından kaynaklanan etnik sorunlar” Ģeklinde incelenmesi gereklidir. AB bünyesindeki etnik sorunların daha genel bir bakıĢ açısıyla değerlendirilebilmesi amacıyla, ilk olarak, Avrupa merkezli etnik sorunlar, terörizm boyutuna varmayan (Macar) ve terörizm boyutuna varan (Bask) Ģeklinde incelenecektir. Ġkinci olarak, AB bünyesindeki Avrupa dıĢı etnik sorunlar da yine terörizm boyutuna varmayan (Türk) ve terörizm boyutuna varan (Kürt) Ģeklinde incelenecektir. Bu bölümlerde, etnik sorunların tarihsel kökenlerine özetle değinilecek, kronolojik bir incelemeden kaçınılacak, konumuzla ilgili olan tarihi sürecin ve siyasi geliĢmelerin izi gerektiğinde zaman atlamaları yapılarak sürülecektir. 1.2. AB Bünyesindeki Avrupa Merkezli Etnik Sorunlar 1.2.1. Terör Boyutuna Varmayan Etnik Sorunlar 1.2.1.1. Genel Durum Bu çalıĢmada yapılan sınıflandırma açısından özel olarak incelenen AB bünyesindeki Avrupa merkezli etnik grupların büyük çoğunluğunun terörizm boyutuna varmadığı tespit edilmiĢtir. BirleĢik Krallık‟ta yaĢayan Ġskoçlar, Galliler, Ġspanya‟da Katalanlar ve birçok farklı ülkede yaĢayan Macarlarbu gruplar arasında sayılabilir. 20 Konumuz açısından, yukarıda sayılan gruplar ayrı ayrı incelenmeyecek, en geniĢ ve dağınık etnik gruplardan biri olan ve terör boyutuna varmayan Macar sorunu örnek sorun olarak ele alınacaktır. 1.2.1.2. Örnek: Macar Sorunu Macarlar, günümüzde Avrupa‟daki en büyük etnik azınlık grubudur. Avrupa genelindeki yaklaĢık 13 milyon olan Macar nüfusunun 10 milyonu Macaristan‟da, 3 milyonu ise Romanya, Slovakya, Slovenya, Sırbistan, Hırvatistan, Avusturya ve Ukrayna olmak üzere 7 farklı ülkede yaĢamaktadır. Macaristan‟la birlikte toplam 8 farklı ülkede yaĢayan Macarların bu dağınıklığı, tarihsel sebeplerden kaynaklanmaktadır.44 Özellikle 1. Dünya SavaĢı ve savaĢın ardından imzalanan Trianon AntlaĢması (1920) Macarların bugünkü dağınıklığının temel sebeplerinden biridir. 1. Dünya SavaĢı‟nın ardından Avusturya – Macaristan Ġmparatorluğu dağılmıĢ ve Trianon AntlaĢması ile Macaristan “anayurt” olarak kabul edilen Karpat Havzası‟ndaki topraklarının önemli bir bölümünü kaybetmiĢtir. Dolayısıyla Trianon ile çizilen yeni sınırlar neticesinde, Macar halkının önemli bir bölümü, baĢka ülkelerin vatandaĢı olmuĢtur.45 44 Macarların, Avrupa‟daki varlığı ve dağılımına iliĢkin tarihsel süreç için bkz.: Karoly Kocsis ve Eszter Kocsis-Hodosi, Hungarian Minorities in the Carpathian Basin, Toronto, Matthias Corvinus Pub., 1995. 45 4 Haziran 1920 tarihine Ġtilaf Devletleri ile Macaristan arasında, Fransa-Versay‟da bulunan Trianon Sarayında imzalanan ve savaĢı resmen sona erdiren Trianon AntlaĢması ile Macaristan, topraklarının 2/3‟sini kaybetmiĢtir. Ayrıntılı bilgi için bkz.: “Treaty of Trianon”, Encyclopedia Britannica, 21 Bu sürecin ardından, özellikle iki savaĢ arası dönemde, “yeni kurulmuĢ komĢu ulus-devletler, Macar azınlıklar ve güçlü Avrupa devletleri” ile olmak üzere 3 farklı aktörle iliĢki kurmak zorunda kalan Macaristan‟ın dıĢ politikasında “Macar azınlıklar” konusu belirleyici ve önemli bir rol oynamaya baĢlamıĢtır. Bu dönemde Macar azınlıklara ev sahipliği yapan komĢu ulus-devletler, uluslaĢma süreçlerinde milliyetçi ve hatta bazen ultra-milliyetçi politikalar izlemiĢtir. Bu politikaların etkisiyle, Macar azınlıklardan ırkçılık ve asimilasyon iddiaları ve Ģikâyetler yükselmeye baĢlamıĢtır. Bu dönemde Macaristan da, Trianon AntlaĢmasının tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini dile getirmeye baĢlamıĢtır.46 Ġçinde bulunduğu Ģartlar göz önüne alındığında bu yaklaĢımın, Macaristan‟ın tek seçeneği olduğu değerlendirilebilir. Macaristan‟ın toprak ve nüfus kaybını kabullenmesi halinde, Macar azınlık önemli anayurt desteğinden yoksun kalacak ve durumlarına razı olarak asimilasyona boyun eğmek zorunda kalacaklardı. Yine eğer Macar azınlıklar yeni devletlerini ve yeni durumlarını kabul ederek, bu devletlere tartıĢmasız sadakat duysalardı, Macaristan revizyonist politikaları açısından büyük bir güçten mahrum kalacaktı. Ancak bu iki ihtimal de gerçekleĢmemiĢ ve Macar azınlıklar anayurtla bağlarını koparmamıĢ, Macaristan da irredentist ve revizyonist politikalarını devam ettirmiĢtir. Bu politikaların etkisiyle Macaristan‟da ve Macar azınlık arasında hissedilen devamlı ve Ģiddetli hınç/kin duygusu, iki savaĢ arası http://www.britannica.com/EBchecked/topic/604658/Treaty-of-Trianon, 25.03.2010. 46 Eva S. Balogh, “Hungarian Foreign Policy, 1918 – 1945”, http://www.hungarian-history.hu/lib/bors/bors07.htm, 21.03.2010. 22 dönemi derinden etkilemiĢtir. Macaristan‟ın muhafazakâr rejimine de meĢruiyet kazandıran irredentist politikalar, bölgesel iliĢkileri etkilemiĢtir. Bu dönemde uluslaĢma sürecinde olan ev sahibi devletler de, azınlıkları huzur bozucu ve milli birliğe zara veren unsurlar olarak görmüĢ ve asimilasyon politikalarını devam ettirmiĢlerdir. Bunun neticesinde ise, bu devletlerin sadece Macar azınlıklar ile değil, anayurt Macaristan‟la olan iliĢkileri de sık sık gerilmiĢtir. Dolayısıyla bu sorunun aktörleri arasında barıĢçıl bir uzlaĢma sağlanamamıĢtır. 2. Dünya SavaĢı‟na giden süreçte Macaristan, Hitler‟in teritoryal ve hegemonik amaçlarını kendi revizyonist politikalarına yakın bularak, Almanya ile yakınlaĢmıĢ ve Kasım 1938‟de kısmen baĢarıya ulaĢarak Slovakya‟dan 12.000 km2‟lik bir toprak parçası, ayrıca Ruthenia bölgesinin bir kısmını47 ve bu topraklarda yaĢayan (752.000‟i Macar) toplam 869.000 kiĢiyi kendi sınırlarına katmıĢtır. Mart 1939‟da ise Almanya‟nın yayılmacı politikalarının da etkisiyle, Ruthenia‟nın diğer bölümlerini de iĢgal etmiĢ, Ağustos 1940‟da Romanya‟ya Trianon AntlaĢması ile verilen toprakların yaklaĢık %40‟ını ele geçirmiĢtir.48 2. Dünya SavaĢı‟na 26 Haziran 1941 tarihinde katılan Macaristan, Almanya‟nın savaĢı kaybetmesi üzerine 1945 yılında Rus ordusu tarafından iĢgal edilmiĢtir. SavaĢın ardından 10 ġubat 1947 tarihinde imzalanan Paris AntlaĢması ile Macaristan sınırları yeniden belirlenmiĢ ve Macaristan kazandığı bu toprakları 47 Macaristan, Mart 1939‟da Almanya‟nın yayılmacı politikalarının da etkisiyle, Ruthenia‟nın diğer bölümlerini de iĢgal etmiĢtir. Christopher L. Zugger, The forgotten: Catholics of the Soviet Empire from Lenin through Stalin, New York, Syracuse University Press, 2001, s.377-379. 48 AntlaĢma metni için bkz.: “Award relating to the Territory ceded by Romania to Hungary, Decision of 30 August 1940”, Reports of International Arbitral Awards, http://untreaty.un.org/cod/riaa/cases/vol_XXVIII/407-412.pdf, 22.03.2010. 23 yeniden kaybetmiĢtir.49 20 Ağustos 1949 tarihinde yürürlüğe giren yeni Anayasa ile Macaristan, Komünist Sovyet Blok içerisinde yer almıĢtır. Komünist dönemde Macaristan, Macar azınlık konusunda genel olarak sessiz kalmak zorunda kalmıĢtır. Bunda komünist ideolojinin milliyetçiliği ve etnik düĢmanlığı, Sovyetler Birliği‟ne sadakat ve sosyalist evrenselcilik tarafından ortadan kaldırılması gereken, burjuva geçmiĢe ait bir hastalık olarak görmesinin büyük önemi olduğu değerlendirilmektedir.50 Doğu Bloğunun yıkılmasının ardından, 23 Ekim 1989 tarihinde yapılan Anayasa değiĢikliği ile parlamenter demokrasiye geçen Macaristan, azınlık konusunu dıĢ politika önceliklerinin en üstüne koymuĢ ve bu dönemde demokratikleĢme ve insan hakları alanlarında önemli geliĢmeler sağlamıĢtır. Uluslararası sistemle eklemlenme süreci de nispeten kısa sürmüĢ ve Macaristan 1999 yılında NATO‟ya, 2004 yılında da AB‟ye üye olmuĢtur. Macar sorununun bu çalıĢma açısından önem arz eden yönlerini Ģöyle sıralamak mümkündür: YaklaĢık 13 milyon olan Macar nüfusunun, 3 milyonu AB‟ye üye ve aday olan 7 farklı ülkede yaĢamakta olup, Macar sorununun tam anlamıyla bir Avrupa ve 49 “Treaty of Peace with Hungary”, http://www.austlii.edu.au/au/other/dfat/treaties/1948/2.html, 20.03.2010. 50 Pierre Kende, “Communist Hungary and the Hungarian Minorities”, http://www.hungarianhistory.com/lib/bors/bors28.htm, 24.04.2012. 24 hatta AB sorunu olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim bu sorunun tarafı olan devletlerin tamamı, farklı Ģekillerde de (üye/aday/baĢvuru yapmıĢ) olsa AB ile iliĢkilidir. Macaristan, Macar diasporasıyla iliĢkilerini sürdürmek ve haklarını korumak için genel olarak “azınlık hakları” konusunda -dönemsel ve coğrafi açıdan- öncü bir ülke olmuĢtur. Komünist dönem hariç, dıĢ politikasında azınlık konusunu sürekli gündemde tutmuĢ ve bu konuyla ilgili çalıĢmalara, tartıĢmalara aktif katılım sağlamıĢtır. Yine, azınlık hakları konusundaki uluslararası belgelerin hemen hemen tamamını imzalamıĢ ve yürürlüğe geçirmiĢtir.51 Macaristan, 1993 tarihli Etnik ve Ulusal Azınlık Hakları Yasasına52 göre, (i) en az yüzyıldır Macaristan Cumhuriyetinde yaĢayan, (ii) ülke nüfusu içerisinde belli bir sayısal çokluğa sahip olan, (iii) üyeleri Macar vatandaĢı olan, (iv) toplumun genelinden dil, kültür ve gelenekleriyle ayrılan, (v) tüm bu özelliklerini ve tarihsel varlıklarını korumak ve ifade etmek amacıyla dayanıĢma duygusuna sahip insan toplulukları devletin kurucu unsurları olarak kabul edilen etnik ve ulusal azınlıklardır.53 Bu yasa, Bulgar, Ukraynalı, Roma, Hırvat, Polonyalı, Alman, Ermeni, Romen, Ruthenyalı, Sırp, Slovak, Sloven ve Yunan etnik gruplarını, Macaristan‟ın 51 Macaristan, BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması SözleĢmesini 1952‟de ve BM Her Türlü Irk Ayrımcılığının Yasaklanması Hakkında Uluslararası AnlaĢmayı 1966‟da, AK Bölgesel ve Azınlık Dilleri Avrupa ġartı‟nı 1992‟de ve AK Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve SözleĢmesini 1995‟te kabul etmiĢtir. Ayrıca AGĠT Kopenhag Belgesi (1990), BM Ulusal veya Etnik, Dinsel ve Dilsel Azınlıklara Mensup Bireylerin Hakları Bildirgesi (1992) gibi metinlerin hazırlık aĢamalarına da destek vermiĢtir. 52 Yasanın tam metni (Ġngilizce) için bkz: http://www.cilevics.eu/minelres/NationalLegislation/Hungary/Hungary_Minorities_English.htm, 12.03.2012. 53 1993 tarih ve LXXVII sayılı Etnik ve Ulusal Azınlık Hakları Yasası, 1. Bölüm, M.1/(1-2). 25 ulusal veya etnik yerli azınlıkları olarak tanımlamaktadır.54Azınlık olarak kabul edilen bu 13 grubun, geniĢ bir kültürel otonomiye sahip; kültür ve eğitim konularında yetkili ve azınlık üyeleri tarafından doğrudan seçilen Azınlık Özyönetimleri (Minority Self-Governments) kurma hakları vardır. Ayrıca yasa ile asimilasyon ve ayrımcılık yasaklarının yanı sıra, devlete azınlık dili eğitimi (8 ve daha fazla sayıda çocuk için), azınlıkların kültürel faaliyetlerinin desteklenmesi, azınlıkların yerleĢik olduğu yerlerdeki yerel yönetimlerin resmi belgelerini ve sokak isimlerini iki dilli olarak hazırlaması gibi55grup hakkı olarak değerlendirilebilecek yükümlülükler de getirilmektedir. Bu yasal ve kuramsal çerçeve bağlamında, Macaristan dıĢarıdaki Macarların hakkını savunurken, içerideki azınlıkları da göz önünde bulundurmak zorunda kalmıĢ ve içerideki azınlıklara destek verirken, dıĢarıdaki Macarlar için de hak istemiĢtir.56 Macaristan‟ın, AB, AK ve AGĠT gibi uluslararası örgütlere adaylığı ve sonrasında üyeliği, bu kuruluĢların Macar azınlığa yaklaĢımını da etkilemiĢtir. Süreç, 1993‟te AGĠT bünyesinde Ulusal Azınlıklar Yüksek Komiserliği‟nin (UAYK) kurulması ve Romanya ve Slovakya‟nın AK‟ye adaylık baĢvurusunda bulunmalarıyla baĢlamıĢtır. UAYK ve AK 1993‟ten itibaren Romanya ve Slovakya‟da yaĢayan Macar azınlık konusunu gündeme getirirken, AB 1997‟deki geniĢleme sürecinden sonra bu konuyla yakından ilgilenmeye baĢlamıĢtır.57 54 1993 tarih ve LXXVII sayılı Etnik ve Ulusal Azınlık Hakları Yasası, 9. Bölüm, M.61 “The National and ethnic minorities in Hungary”, http://www.mfa.gov.hu/NR/rdonlyres/9F2D180E538E-4363-AA5E-3D103B522E3B/0/etniang.pdf, 26.10.2011. 56 Baskın Oran, Türkiyeli Kürtler Üzerine Yazılar, Ġstanbul, ĠletiĢim Yay., 2010, s.177-180. 57 AK, AB ve AGĠT‟in Romanya ve Slovakya‟da yaĢayan Macar Azınlık konusuyla ilgili politikalarına iliĢkin ayrıntılı bir değerlendirme için bkz.: Jakob Skovgaard, “Towards a European Norm? The Framing of the Hungarian Minorities in Romania and Slovakia by the Council of Europe, 55 26 Macaristan, Macar azınlıkları koruyabilmek için revizyonist ve irredentist politikalarla ve kendi baĢına verdiği mücadelede baĢarılı olamamıĢ ve bu mücadeleyi ulusüstü/uluslararası seviyeye taĢıyarak politika değiĢikliğine gitmiĢtir. Özellikle azınlık sorunlarına ve azınlık haklarına büyük önem veren AB, Macaristan‟ın politikalarını yüksek sesle dile getirebildiği önemli bir mücadele alanı olmuĢtur. AB ve NATO azınlık sorunlarının çözüme kavuĢturulmasının, adaylık için bir ön Ģart olduğunu açıkça belirtmiĢ ve bu durum sadece Macaristan‟a komĢu devletlerin adaylıklarına iliĢkin kararları değil, aynı zamanda Macar azınlıklara ev sahipliği yapan devletlerin Macar azınlıklara yaklaĢımını da olumlu yönde etkileyen güçlü bir unsur olmuĢtur. Böylesine bir baskı, özellikle Romanya ve Slovakya‟nın iç politikalarına pozitif katkı sağlamıĢtır.58 Macar azınlık grupları, bulundukları ülkelerde siyasi parti, sivil toplum örgütü, dernek, eğitim merkezi, basın-yayın organları gibi yapılanmalarla demokratik hayata büyük ve önemli katkılar yapmıĢtır. Diğer ülkelerde azınlık statüsünde yaĢayan Macarların, grup hakkı boyutuna varan haklara sahiplerdir. Macar sorunu ile ilgili incelememiz neticesinde, hem Macaristan‟daki azınlıkların,59 hem de diğer ülkelerdeki Macar azınlıkların60azınlık statüsüne ve grup The EU and the OSCE”, EUI Working Papers, SPS 2007/07, http://cadmus.eui.eu/handle/1814/6858, 05.04.2011. 58 Bernet Kovrig, “Partitioned Nation: Hungarian Minorities in Central Europe”, The New European Diasporas (ed.Michael Mandelbaum), New York, Council on Foreign Relations Press, 1996, s. 73. 59 Macaristan‟da azınlık hakları ile ilgili olarak bkz.: “Minority Rights Group International: Hungary Overview”, http://www.minorityrights.org/?lid=5804, 12.03.2012. 27 haklarına sahip oldukları görülmektedir. Ancak Macar sorununa taraf ülkelerin -özellikle AB üyelikleri bağlamında- ayrımcılığın önlenmesi, ırkçılıkla mücadele, eĢit haklar gibi alanlarda geliĢen yasal ve toplumsal sürecin bir parçası olarak, grup hakkı yaklaĢımından bireysel haklara doğru dönüĢeceği öngörülmektedir. Bunun pratik yansımasının ise, grup haklarının geri alınması Ģeklinde değil, yeni geliĢmelere paralel olarak bireysel hak yaklaĢımının daha ön plana çıkartılması Ģeklinde olacağı değerlendirilmektedir. 1.2.2. Terör Boyutuna Varan Etnik Sorunlar ve Etnik Terör Örgütleri 1.2.2.1. Genel Durum AB coğrafyasında faaliyet yürüten terör örgütlerinin ve meydana gelen terör eylemlerinin büyük çoğunluğu etnik-milliyetçi-ayrılıkçı terörizmle iliĢkilidir.61K.Ġrlanda ve BirleĢik Krallık‟ta faaliyet yürüten IRA, Fransa - Korsika‟da faaliyet yürüten FLNC, Ġspanya - Galiçya‟da faaliyet yürüten Resistencia Galega ve Ġspanya - Bask bölgesinde faaliyet yürüten ETA,Europol tarafından etnik-milliyetçiayrılıkçı terör örgütleri olarak kabul edilmektedir. 1919 yılında kurulan IRA terör örgütü, Kuzey Ġrlanda‟nın BirleĢik Krallık‟tan bağımsızlığını kazanarak BirleĢik Ġrlanda‟nın kurulmasını savunmaktadır. Günümüze kadar Kuzey Ġrlanda, Ġngiltere ve Avrupa kıtasının birçok yerinde gerçekleĢtirilen 60 Romanya, Slovakya, Slovenya, Sırbistan, Hırvatistan, Avusturya ve Ukrayna‟daki azınlık haklarına iliĢkin ayrıntılı bilgi için bkz.: “Minority Rights Group International: Countries in Europe”, http://www.minorityrights.org/318/europe-overview/countries-in-europe.html, 12.03.2012. 61 Bu konu 2. Bölümde ayrıntılı olarak incelenecektir. 28 terörist eylemler neticesinde yaklaĢık 1.100 güvenlik görevlisi ve 650 sivil hayatını kaybetmiĢtir.62 IRA 2005 yılında ateĢkes ilan etmiĢ ve mücadelelerini politik alanda sürdüreceğini açıklamıĢtır.63 Fakat IRA‟dan ayrılan bir grup (Real IRA), 07 Mart 2009 tarihinde 2 Ġngiliz askerini öldürerek,64 barıĢ sürecinin kolay olmayacağını göstermiĢtir. IRA‟nın devamı olarak eylem yapan gruplarca, son olarak 2010 yılında dahi toplam 40 terörist saldırı gerçekleĢtirilmiĢ ve bu saldırılarla bağlantılı 57 kiĢi yakalanmıĢtır.65 FLNC terör örgütü, Korsika Adasının Fransa‟dan ayrılarak bağımsızlığını elde etmesini hedeflemekte olan bir örgüttür. Ġlk olarak 4 Mayıs 1976 tarihinde eĢzamanlı 21 bombalı saldırı yapan örgüt, bir gün sonra (5 Mayıs 1976) yayınladığı bir manifesto ile kuruluĢunu ilan etmiĢtir.66 FLNC örgütü, bombalama, silahlı saldırı, soygun, iĢkence gibi terör eylemlerine günümüzde de devam etmektedir. Son olarak 22 Temmuz 2009 tarihinde Korsika‟nın kuzeyinde bulunan Vescovato kasabasındaki Polis Binasına bomba yüklü bir araçla saldırı eylemini üstlenmiĢtir.67 Ayrıca 2010 62 Kathryn Gregory, “Provisional Irish Republican Army (IRA)”, http://www.cfr.org/terrorist-organizations/provisional-irish-republican-army-ira-aka-pira-provosglaigh-na-hireann-uk-separatists/p9240, 16.03.2010. 63 IRA açıklamasının tam metni için bkz.: “IRA Statement on End to Armed Campaign”, http://www.nytimes.com/2005/07/28/international/europe/28wire-itext.html, 23.10.2007. 64 07 Mart 2009 günü saat 21.40 civarında, Belfast‟ın yaklaĢık 25 km. kuzeyinde bulunan Antrim askeri üssünde görevli iki asker, pizza sipariĢlerini teslim aldıkları sırada, Real IRA üyesi teröristlerin uzun namlulu silahlarla açtıkları ateĢ ile öldürülmüĢtür. “Real IRA claims murder of soldiers in Northern Ireland”, The Guardian, 08.03.2009. 65 “TE-SAT 2011”, https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/te-sat2011.pdf, s.22. 66 Michael M. Harrison, “France and International Terrorism: Problem and Response”, The deadly sin of terrorism (ed.David A. Charters), Connecticut, Greenwood Publishing, 1994, s.103-136, ayrıca Robert Ramsay, The Corsican Time-Bomb, Washington, Manchster University Press, 1983. 67 “TE-SAT 2010”, https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/tesat2010_0.pdf s.29. 29 yılında da toplam 83 saldırı gerçekleĢtirilmiĢ ve bu saldırılarla bağlantılı 42 kiĢi yakalanmıĢtır.68 Temmuz 2005‟te ortaya çıkan Resistencia Galega örgütü ise, Ġspanya‟nın Galiçya bölgesinin kendi kaderini tayin hakkı ilkesi çerçevesinde Ġspanya‟dan bağımsızlığını kazanarak, sosyalist bir devlet kurulmasını amaçlamaktadır. Bu amaçlar doğrultusunda Ģiddete ve terör eylemlerine baĢvuran örgüt, genellikle bankaları, siyasi partileri ve güvenlik güçlerini hedef almaktadır. Galiçya bölgesinde 2009 yılında 9, 2010 yılında ise 19 terörist eylem gerçekleĢtirilmiĢtir. Europol raporlarında bu saldırıların bir kısmının Resistencia Galega örgütü tarafından bir kısmının da örgütün ayrılıkçılık çağrısına cevap veren kiĢiler veya küçük gruplar tarafından gerçekleĢtirildiği belirtilmektedir.69 1.2.2.2. Örnek: Bask Sorunu ve ETA Bask sorunu, Avrupa‟da en çok bilinen ve gündemde en çok yer alan etnik sorundur. Ġspanya‟nın kuzeyi ve Fransa‟nın güneybatısında bulunan Bask bölgesi, dördü Ġspanya‟da (Vizcaya, Gipuzkoa, Alava, Navarra), üçü Fransa‟da (Labourd, Soule, Basse Navarra) bulunan yedi bölgeden oluĢmaktadır.70 Bask Ġstatistik Enstitüsünün (EUSTAT) 31.12.2008 tarihli verilerine göre Bask bölgesinde 68 “TE-SAT 2011”, s.22. “TE-SAT 2011”, s.22. 70 Bask ülkesi ve tarihi ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.: Cameron Watson, Modern Basque History, Eighteenth Century to the Present, Nevada, Center for Basque Studies, 2003, s.13. 69 30 2.162.944 kiĢi yaĢamaktadır.71 Bask bölgesinde, Hint-Avrupa dilleri Avrupa‟ya yayılmadan önce konuĢulan dillerden geriye kalan tek dil olduğu iddia edilen Baskça konuĢulmaktadır. 9. yüzyılda kurulan (ve sonradan Navara Krallığı adını alan) Pamplona Krallığı, bilinen ilk Bask devletidir. 11. yüzyıldan itibaren Navara Krallığı‟nın bazı bölgeleri Kastilya Krallığı ile, diğer bölgeleri ise Fransa ile birleĢmiĢtir.72 19. yüzyılda ise, Fransız Ġhtilali‟nin ardından ortaya çıkan ve Avrupa Romantizminden etkilenmiĢ milliyetçilik rüzgârının da etkisiyle, Bask milliyetçiliği doğmuĢ ve Bask bölgelerinde “kendi kaderini belirleme hakkı” talep edilmeye baĢlanmıĢtır. Bağımsız bir Bask ulus-devleti kurma mücadelesi günümüzde de devam etmektedir. Bask milliyetçiliğinin nihai hedefi, sadece Ġspanya sınırları içerisindeki Bask Ülkesinin bağımsızlığını kazanmak değil, Fransa topraklarında kalan Bask bölgelerinin de dâhil olduğu Büyük ve Bağımsız Bask Ülkesi‟nin kurulmasıdır.73 Tarihi süreç içerisinde, özerklik – bağımsızlık ikilemi de Bask milliyetçiliği açısından önemli bir tartıĢma ve hatta ayrıĢma konusu olmuĢ, bu tartıĢma Bask siyasi hayatını da derinden etkilemiĢtir. Bask milliyetçiliğinin en önemli ismi olan Sabino Arana74 tarafından bağımsız Bask ülkesi hedefiyle 1895‟te kurulan PNV (Partido 71 “Population by province and sex”, EUSTAT, http://en.eustat.es/elementos/ele0003200/ti_Population_by_province_and_sex_31-XII2008/tbl0003278_i.html, 05.04.2009. 72 16. yüzyıla gelindiğinde gönüllü olarak Kastilya Krallığı ile birleĢmiĢ olan üç batı bölgesi (Araba, Bizkai ve Gipuzkoa) Navara‟nın Kastilya Krallığına entegre olmasında önemli bir rol oynamıĢtır. Ortaçağdaki geliĢmelere iliĢkin ayrıntılı bilgi için bkz.: Roger Colins, Early Mediaval Spain, New York, St. Martin‟s Press, 1995. 73 Aktoprak, s.338. 74 Bask milliyetçiliğinin kurucusu olarak da kabul edilen Sabino Arana (1865 – 1903), Bask milliyetçiliğini altı temel ilke üzerine kurmuĢtur: (1) Din, (2) Baskların birliği, (3) Irkçılık, (4) Dil, (5) Ayrılıkçı hareketin Ģiddet içermemesi ve (6) Hedefe ulaĢmak için parlamenter yolların kullanılması. Aynı yapıt, s.352. 31 Nacionalista Vasco – Bask Milliyetçi Partisi), 1903‟te özerkliği bağımsızlık yolunda bir ara istasyon olarak benimsemiĢtir.75 1936 – 1939 yılları arasında yaĢanan Ġç SavaĢ Döneminin ardından Ġspanya‟da Franco Dönemi baĢlamıĢ ve bu dönem Bask milliyetçiliği açısından ağır bir baskı ortamının doğmasına sebep olmuĢtur. Ancak bu baskı ortamı Bask milliyetçiliğini sınırlandıramamıĢ, tam aksine -özellikle Bask dili üzerinden- Bask kimliğinin yeniden inĢasını sağlamıĢtır. Yine baskıcı Franco rejiminin etkisiyle, 1952 yılında Deusto Üniversitesinde (Bilbao) Bask dilini direniĢin simgesi olarak kabul eden bir grup öğrenci tarafından çıkarılan EKIN dergisi, ilerleyen süreçte Bask milliyetçiliğinin en önemli aktörlerinden biri olacak ETA‟nın temelini oluĢturacaktır. O döneme kadar Bask milliyetçiliğinin tek temsilcisi olarak görülen PNV, EKIN‟i kendi kontrolü altına alabilmek amacıyla 1957‟de kendi gençlik kolu EGI ve EKIN dergisi ekibinin birleĢmesini sağlar, ancak EKIN ekibi 1959‟da PNV‟den ayrılır. 31 Temmuz 1959 tarihinde ise ETA kurulur76 ve bu tarihten itibaren PNV Bask milliyetçiliğinin tek temsilcisi olma özelliğini kaybederek, bu sıfatını ETA ile paylaĢmak zorunda kalacaktır. Ġspanyol partileriyle kurulacak iliĢkinin içeriği, Ģiddetin rolü, sınıf mücadelesinin ulusal mücadeledeki yeri ve etkisi gibi birçok tartıĢma neticesinde 75 Bu pragmatist yaklaĢım neticesinde (ve Arana‟nın 25 Kasım 1903‟te ölmesinin ardından) özerklik yanlılarının PNV içindeki etkisi artmıĢ, bağımsızlık-özerklik tartıĢmaları, bağımsızlık yanlılarının 1921‟de PNV‟den ayrılarak yeni bir parti kurmalarına sebep olmuĢtur. Robert P. Clark, The Basques, The Franco Years and Beyond, Nevada, University of Nevada Press, 1979, s. 51. 76 Paddy Woodworth, Dirty War, Clean Hands: ETA, The GAL and Spanish Democracy, Cork, Cork University Press, 2001, s.33 ve devamı. Ayrıca James E. Jacob, Hills of Conflict: Basque Nationalism in France, University of Nevada Press, 1994, s.28 ve devamı. 32 defalarca bölünen ETA, 1974‟te ETA-M (askeri kanat) ve ETA-PM (politik-askeri kanat) olmak üzere iki kanata ayrılmıĢtır. ETA-PM‟nin de kendisini 1982 yılında feshetmesi üzerine, ETA-M günümüze kadar ETA olarak adlandırılacaktır.77 ETA, ilk silahlı eylemini 1961‟de Franco yanlısı Ġç SavaĢ gazilerini taĢıyan bir trene saldırarak gerçekleĢtirmiĢ ve baĢarısızlıkla sonuçlanan bu eylemin ardından pek çok ETA üyesi yakalanarak iĢkenceye maruz kalmıĢtır. Bu dönemin ardından ETA eylemlerini arttırmıĢ ve günümüze kadar yaklaĢık 850 kiĢinin ölümüne sebep olan yüzlerce terörist saldırı düzenlemiĢtir.78 ETA, Avrupa Birliği tarafından 27 Aralık 2001 tarih ve 2001/931/CFSP sayılı kararı ile “Terör Örgütleri Listesi”ne alınmıĢtır.79 Son olarak 26.01.2009 tarih ve 2009/67/CFSP sayılı karar ile güncellenmiĢ olan söz konusu listede de ETA, 13. sırada yer almaktadır.80 Franco‟nun 1975 yılında ölümünün ardından, Ġspanya‟da demokrasiye geçilmiĢ ve 1978 Anayasası ile Bask bölgesine özerklik statüsü verilmiĢtir. Gernika Statüsü olarak da bilinen Bask Özerklik Statüsü Aralık 1979‟da yürürlüğe girmiĢtir.81 Bu statüyle, Bask halkının bir milliyetin ifadesi olduğu ve bu halkın Ġspanyol devleti 77 Robert B. Asprey, War in the Shadows, Vol.2, Lincoln, iUniverse Press, 2002, s.1146. “Basque Fatherland and Liberty: ETA”, http://www.cfr.org/france/basque-fatherland-liberty-etaspain-separatists-euskadi-ta-askatasuna/p9271, 08.06.2010. 79 Kararın tam metni için bkz.: http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2001:344:0093:0096:EN:PDF, 07.04.2010. 80 Karada, K.a.s., Xaki, Ekin, Jarrai-Haika-Segi, Gestoras proamnistía, Askatasuna, Batasuna (Herri Batasuna veya Euskal Herritarrok) isimli örgütlerin de ETA‟nın bir parçası olduğu belirtilmektedir. Kararının tam metni için bkz.: http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2009:023:0037:0042:EN:PDF 07.04.2010. 81 Gernika Statüsünün Ġngilizce tam metni için bkz.: http://www.basques.euskadi.net/t32448/en/contenidos/informacion/estatuto_guernica/en_455/adjuntos /estatu_i.pdf., 09.04.2010. 78 33 içerisinde Anayasa ve Statü çerçevesinde özerk bir topluluk olarak örgütlendiği 82 ve Baskçanın Ġspanyolca gibi Bask‟ın resmi dili olduğu83 kabul edilerek, Bask bölgesine eğitimden balıkçılığa, turizmden kültüre, ekolojiden sosyal yardım hizmetlerine kadar çok geniĢ bir yelpazede yetkiler tanınmaktadır. 1978 Anayasası ve Gernika Statüsünün kabulünden günümüze kadar, Bask ülkesinde ılımlı milliyetçiler (PNV) ve radikal milliyetçiler (ETA) bölgesel politikalarda söz sahibi iki temel unsur olmuĢtur.84 Her iki taraf arasındaki temel farklılık amaçta (Bağımsız BirleĢik Bask) değil, bu amaca ulaĢmak için kullanılacak araçta (Ģiddet)dır. Bu farklı yaklaĢım, her iki tarafı da karĢılıklı olarak etkilemiĢ, PNV‟nin anayasal mücadele tercihi ETA‟yı siyasi seçeneği de kabul etmeye zorlamıĢ, ETA‟nın radikal söylemi de milliyetçilerin desteğini kaybetmek istemeyen PNV‟nin bağımsız milliyetçi söylemi terk etmesini engellemiĢtir. Bu süreçte etnik terörizm temelli Ģiddet azalmamıĢ, tersine artmıĢtır. Ancak bu dönemde Ģiddete destek azalırken, tepki bölgesel, ulusal ve uluslararası düzeyde artmıĢtır. Yine bu dönemde, Ġspanya hükümetinin himayesinde 1983 yılında ETA‟ya karĢı kurulan karĢı-terör örgütü GAL‟in85 (Grupos Antiterroristas de Liberación) faaliyetleri de Ģiddetin sadece Ġspanya‟daki değil, Fransa‟daki (Bask bölgeleri) boyutunu da arttırmıĢtır. 82 Gernika Statüsü Madde-1. Gernika Statüsü Madde-6. 84 PNV ve ETA‟nın dıĢında, EA (Eusko Alkartasuna) ve Herri Batasuna da öne çıkan diğer siyasi partilerdir. 85 PSOE hükümetinin GAL‟den haberdar olduğu ve GAL‟in devlet himayesinde kurulduğu 1990‟lı yıllarda ortaya çıkmıĢ, bu konuyla ilgili davalar açılmıĢtır.Woodworth, s.8. 83 34 Yukarıda açıklanan ve boyutları gittikçe geniĢleyen Ģiddete bir son verebilmek amacıyla 1986‟da ETA ve Ġspanyol hükümeti arasında, Cezayir‟de baĢlayan barıĢ görüĢmeleri 1989‟da baĢarısızlıkla sonuçlanmıĢtır. 1988‟te Herri Batasuna86 hariç, tüm Bask siyasi partileri ve Ġspanyol merkez partileri arasında Ajuria Enea Paktı imzalanmıĢtır. Bu pakt uyarınca, Bask sorununun barıĢçıl yöntemlerle ve siyasi temsilciler aracılığıyla çözülmesi öngörülmektedir.87 Ġspanyol merkezi hükümeti, paktın ortaya koyduğu genel havadan da destek alarak terörle mücadele operasyonlarını hızlandırmıĢtır. Ancak ilerleyen süreçte iki önemli geliĢme meydana gelir. Ġlk olarak Ajuria Enea Paktı‟nın imzalandığı dönemde iktidarda olan sol eğilimli PSOE (Partido Socialista Obrero Espanol - Ġspanyol Sosyalist ĠĢçi Partisi) hükümetinin yerine 1996‟da iktidara gelen PP (Partido Popular - Halk Partisi) hükümeti terörle mücadelede sert yöntemlere baĢvurur.88Ġkinci olarak ise 1997‟de Bask hükümetinin sunduğu yeni özerklik statüsünün, Ġspanyol siyasi kurumları tarafından reddedilmesi ve terör yanlısı olmakla suçlanması Ajuria Enea Paktı ile ortaya çıkan olumlu havayı ortadan kaldırmıĢ ve Bask sorununun değilse bile en azından etnik terörün çözümüne doğru giden süreci kesintiye uğratmıĢtır. 86 Herri Batasuna partisi, 2003 yılında Ġspanyol Yüksek Mahkemesi tarafından, ETA ile organik bağı bulunduğu, değiĢik tarihlerde gerçekleĢtirilen terör eylemlerini kınamaktan kaçındığı, parti sözcüsünün “yasal olan ya da olmayan her yoldan mücadelemizi sürdüreceğiz” gibi beyanları, terörizmi destekleyen afiĢler asmaları ve halkı devlete karĢı mücadele etmeye tahrik etmeleri gibi gerekçelerle kapatılmıĢ ve bu karar Ġspanyol Anayasa Mahkemesi tarafından da onaylanmıĢtır. Partinin bu karara karĢı AĠHM‟e yaptığı baĢvurusu ise, AĠHM 5.Dairesi‟nin 30 Haziran 2009‟da verdiği kararla reddedilmiĢtir. Rıza Türmen, “AĠHM‟nin Herri Batasuna Kararı ve Türkiye”, Milliyet, 3 Temmuz 2009. 87 Akın Özçer, Çoğul İspanya, Anayasal Sistemi ve Ayrılıkçı Terörle Mücadele Yöntemi, Ankara, Ġmge Yay., 2006, s. 93. 88 Ġspanya‟nın terörle mücadele yötemlerine iliĢkin önemli bir analiz için bkz.: Alejandra GomezCespedes, “NCTB Counterterrorism Strategies in Spain”, http://www.wodc.nl/images/Werkdocument%204%20Spain_tcm44-59197.pdf, 07.06.2010. 35 1998‟de tüm Bask milliyetçi partileri arasında imzalanan Lizarra AntlaĢması da89 Ġspanyol merkez siyasi çevrelerince, Ġspanya ve Bask arasında iĢbirliği niyetini ortaya koyan Ajuria Enea Paktı‟nın sona ermesi olarak yorumlanmıĢtır. PP, 2000 yılında PSOE‟yle imzaladığı Terörizme KarĢı Özgürlükler AntlaĢması ve ReĢit Olmayan KiĢilere Yönelik Sorumluluk Yasası‟nda, 2001 yılında ise Ceza Yasası‟nda yapılan değiĢiklikler ve 2002‟de yılında kabul edilen Siyasi Partiler Yasası ile sert terörle mücadele uygulamalarının yasal alt yapısını da hazırlamıĢtır. Uluslararası ortamda 11 Eylül saldırıları neticesinde oluĢan hava, Ġspanya‟daki bu uygulamaların meĢru görülmesini sağlamıĢtır. 2004 Genel Seçimlerinin ardından iktidara gelen PSOE lideri ve BaĢbakan Zapatero, Bask Ülkesi BaĢkanı Ibarretxe‟yle yaptığı görüĢmede, Bask sorununun çözümü için -silah bırakmak Ģartıyla ETA da dâhil olmak üzere- ilgili tüm tarafların katılacağı bir müzakere sürecinin baĢlamasını önermiĢtir. Nitekim Ġspanya Yasama Meclisi (Cortes) de, Mayıs 2005‟te hükümete silah bıraktığı takdirde ETA‟yla müzakere yapma izni vermiĢtir.90 Ġspanyol hükümetinin ETA‟yla müzakere konusu 25 Ekim 2006 tarihinde Avrupa Parlamentosunda tartıĢılmıĢ91 ve 311‟e karĢı 321 oyla, Ġspanya hükümeti ile 89 Francisco Letamendia, “Multiple Identities and Self Government in Basque Country”, Mastering Globalization: New sub-states’ governance and strategies (ed.G.Lachapelle and S.Paquin), New York, Routledge Press, 2005, s.173-176. Lizarra AntlaĢması ile ilgil ayrıntılı bir değerlendirme için bkz.: Aktoprak, s.390-393. 90 “The Spanish government is preparing to talk to the Basque terrorists”, The Economist, 19.05.2005. 91 “AB‟de ETA toplantısı”, BBC Türkçe, http://www.bbc.co.uk/turkish/europe/story/2006/10/061025_spain_eta.shtml, 10.07.2008. 36 ETA arasında barıĢ görüĢmeleri yapılmasına destek veren bir karar kabul edilmiĢtir.92 AB‟nin bu konuda Ġspanya‟ya destek vermiĢ olması, konumuz açısından önemli bir veridir. ETA ise, Mart 2006‟da kalıcı ateĢkes ilan ederek sürecin baĢlayabilmesi için gerekli olan ön Ģartı yerine getirmiĢtir. Bunun üzerine, Zapatero hükümeti ETA ile doğrudan görüĢmelerin baĢlayacağını ilan ederek, bilinmeyen bir Avrupa ülkesinde görüĢmeleri baĢlatmıĢtır. Ancak ETA‟nın 30 Aralık 2006‟da Madrid‟de bir havaalanında yaptığı bombalı saldırı üzerine görüĢmeler kesilmiĢtir.93 ETA‟nın yoğun olarak faaliyet yürüttüğü Bask bölgesinde Ģiddet artık genel bir kabul ve destek görmemektedir. ETA sadece siyasi ve toplumsal açıdan değil AB baĢta olmak üzere- uluslararası açıdan da Ģiddete son vermeye zorlanmıĢtır.Nitekim bu baskıların da etkisiyle, ETA 20 Ekim 2011 tarihinde silahlı faaliyetlerini tamamen sona erdirdiğini ilan etmiĢtir.94Ancak unutulmamalıdır ki, ETA ve etnik terörizm kan kaybetmekte olmasına rağmen, Bask milliyetçiliği ve bağımsızlık talebi azalmamaktadır. 2011 yılında yapılan seçimlerin sonuçları da, bu iddiamızı güçlendirir niteliktedir: 92 Oturumda merkez solu oluĢturan Sosyalistler, Liberaller, Komünistler ve YeĢiller karar tasarısı lehinde oy kullanmıĢtır. “ETA‟yla müzakereye AB desteği”, BBC Türkçe, http://www.bbc.co.uk/turkish/europe/story/2006/10/061025_eta_vote.shtml, 28.10.2007. 93 Paul Mitchell, “ETA ceasefire collapses as Zapatero government seeks unity with Popular Party”, http://www.wsws.org/articles/2007/jul2007/spai-j10.shtml, 10.07.2008. 94 ETA açıklamasının tam metni için bkz.: “Basque ceasefire statement”, http://www.guardian.co.uk/world/2011/oct/20/basque-ceasefire-statement-full-text?newsfeed=true, 21.10.2011. 37 22 Mayıs 2011‟de yapılan yerel seçimlerde, Bask bölgesinde PNV birinci, sol partilerin koalisyonu Bildu95 ise ikinci parti olmuĢtur.96 ETA‟nın 20 Ekim 2011‟de silah bıraktığını açıklamasının ardından yapılan ilk seçim olan 20 Kasım 2011 tarihli Ġspanya genel seçiminde merkez sağ PP % 44,6 oyla, iktidarı sosyalist PSOE‟den devralmıĢ,97 seçim sonuçları Bask bölgesinde de önemli sonuçlar doğurmuĢtur. Bask bölgesinin bağımsızlığı söylemiyle seçime giren sol koalisyon Amaiur, tarihi bir zafer elde ederek 350 üyeli ulusal mecliste 7 milletvekili,PNV ise 5 milletvekili ile temsil edilme hakkı elde etmiĢtir.98Ancak bu noktada belirtilmelidir ki, Bask bölgesinde milliyetçi sağ eğilimin sol partilere doğru kayması 2011 seçimlerinden daha önce baĢlamıĢtır. 2009 seçimlerinde, Bask Ülkesi Özerk Topluluğu BaĢkanlığına (lehendekari) ilk defa bir sosyalist gelmiĢ ve PNV ile yapılan anlaĢma doğrultusunda Bask Sosyalist Partisi [Socialist Party of Euskadi - Euskadiko Ezkerra (PSE-EE)] Genel Sekreteri Patxi Lopez, BaĢkanlığı PNV‟li Juan José Ibarretxe‟den devralmıĢtır.99 2011 seçimlerinde de sol partilerin güçlenmesinde, barıĢın sağlanması ve ETA‟nın silah bırakması konusundaki çabalarının etkili olduğu ve bu geliĢmenin Bask politikasını da etkileyeceği değerlendirilmektedir. 100Nitekim özerk bölgelere daha fazla güç verilmesine karĢı çıkan PP lideri Marino Rajoy, seçim sonrası yaptığı 95 Bildu, Sortu partisinin seçimlere girmesine Ġspanyol Anayasa Mahkemesince izin verilmemesi üzerine kurulmuĢ olan ve sol partilerden oluĢan bir koalisyon partisidir. “Bildu”, http://en.wikipedia.org/wiki/Bildu, 28.03.2012. 96 “Basque separatists make breakthrough in Spanish elections”, http://www.guardian.co.uk/world/2011/may/23/basque-separatists-breakthrough-spanish-elections, 20.06.2011. 97 “Spain election: Rajoy‟s Popular Party declares victory”, http://www.bbc.co.uk/news/world-europe15809062, 22.11.2011. 98 “November 20, 2011 General Election Results - Spain Totals”, http://electionresources.org/es/congress.php?election=2011, 20.12.2011. 99 “Patxi López to be the new Lehendakari in the Basque region”, http://www.typicallyspanish.com/news/publish/article_20648.shtml#ixzz1h52bGU8n, 20.12.2011. 100 “Basque peace dividend in Madrid”, http://www.euronews.net/2011/11/21/basque-peace-dividendin-madrid/, 20.12.2011. 38 bir açıklamada “yönetimde kesinlikle hizipçilik yapmayacağını, sadece iĢsizlik, borç ve ekonomik durgunlukla mücadele edeceğini” söyleyerek101 özerk partilere olumlu bir mesaj vermiĢtir. Sonuç olarak, Bask sorununun Ģekillenmesinde AB‟nin dolaylı fakat güçlü bir etkisi olduğu görülmektedir. Ġlk olarak, AB politikaları, Ġspanya‟da Bask ulusal kimliğinin oluĢumuna olumlu katkı sağlamıĢtır. Ġspanya‟nın ve Bask bölgesinin tarihi ve ekonomik yapısına ek olarak AB üyeliği de, ekonomik yapının geliĢmesi ve bölgelerin siyasi ve ekonomik rolünün artması neticesinde idari yapılanmayı etkilemiĢtir. Bu geliĢmeler neticesinde, Bask bölgesinin merkezle olan bağları gevĢemiĢ ve özerklik statüsü ve bölgesel yönetim politikaları ile ulus inĢa süreci hızlanmıĢtır. Bu sürecin temel araçları olan dil, eğitim, basın-yayın organları, siyasi partiler gibi unsurlar, Bask kimliğinin oluĢmasında değilse bile güçlenmesinde çok büyük bir rol oynamıĢtır. Ġkinci olarak, çoğunluğu bağımsız bir Bask Devleti kurmak isteyen Bask milliyetçileri Ġspanya‟dan (ve Fransa‟dan) ayrılmak istemelerine rağmen AB‟den ayrılmak istememektedirler. Bask milliyetçiliğinin en önemli temsilcisi olan PNV dahi, 70‟li yıllarda parti programında Avrupa Topluluğu ile bölgesel entegrasyon hedefini belirtmiĢtir.102 Yine Bask Ülkesi Özerk Topluluğu Eski BaĢkanı Ibarretxe tarafından 2002 yılında Bask Parlamentosu‟na sunulan özerklik planında “Bask 101 “Catalan, Basque parties win votes but lose punch in Spain”, http://www.reuters.com/article/2011/11/21/us-spain-election-regions-idUSTRE7AK15H20111121, 20.12.2011. 102 PNV‟nin yapılanması ve politikasına iliĢkin genel bir değerlendirme için bkz.: Jose M. Magone, Contemporary Spanish Politics, New York, Routledge Press, 2009, s.170-172. 39 bölgelerinin AB kurumlarında kendisini doğrudan temsil edebilmesi” önerilmektedir.103 Üçüncü olarak Ġspanya, etnik terörizmle mücadelesinde AB ölçütlerine uyum sağlamaya özen göstermiĢ ve AB tarafından desteklenmeye ihtiyaç duymuĢtur. ETA‟ya karĢı devlet desteği ile kurulan GAL örgütünün eylemlerinin, Ġspanya‟nın AB üyeliğinin hemen ardından kesilmesi ve bu yapılanmayla ilgili yasal sürecin baĢlaması da bu bağlamda değerlendirilebilir. Ajuria Enea Paktı ile ortaya çıkan iĢbirliği sürecini baltaladığı iddiasıyla eleĢtirilen Lizarra AntlaĢması neticesinde Ġspanyol hükümeti (PP) tarafından 2000 yılından itibaren yoğunlaĢtırılan terörle mücadele sürecinde de AB ile iliĢkilere özel bir önem verilmiĢtir.104 Dördüncü olarak, AB, Bask ulusal kimliğinin oluĢmasına hem bölgesel ve ekonomik politikalarla hem de Ġspanya devleti üzerindeki kurumsal baskısıyla katkı sağlarken, Ġspanya‟nın terörizmle mücadelesini de güçlü bir Ģekilde desteklemiĢtir. ETA‟nın 2001 yılında AB Komisyonu tarafından AB Terör Örgütleri Listesine alınması ve AP‟nin 2006 yılında Ġspanyol hükümetini ETA ile müzakere konusunda destekleyen bir karar alması bu kapsamda değerlendirilebilecek önemli geliĢmelerdir. BeĢinci ve son olarak ise, terörizm boyutuna varmıĢ bir etnik sorun olarak incelenen Bask sorununa yönelik olarak, Ġspanya Devleti tarafından özerklik statüsü 103 Eniko Horvath, Mandating identity: Citizenship, Kinship Laws and Plural Nationality in the European Union, The Netherlands, Kluwer Law International BV, 2008, s.198-207. 104 Michael Woolslayer, “Spain‟s Struggle with Terrorism”, Monitor: Journal of International Studies, Volum:13, N.1, Fall2007, s.68. 40 ve bölgesel yönetim gibi grup hakkı boyutuna da varan haklar verilerek, terörizm neredeyse sonlandırılmıĢtır. Ancak terörizm konusundaki bu olumlu geliĢmelere rağmen, ayrılıkçılık düĢüncesi ve bağımsızlık talebi azalmamıĢ; aksine daha da artmıĢtır. 1.3. AB Bünyesindeki Avrupa DıĢı Etnik Sorunlar AB coğrafyasında önceki bölümlerde anlatılan yerel etnik sorunların dıĢında, AB coğrafyasının dıĢından kaynaklanan ancak AB bünyesinde yaĢanmakta olan birçok etnik sorun bulunmaktadır. Bu sorunların bazıları 15. yüzyıldan itibaren meydana gelen geliĢmelerle (köle ticareti / Afrikalılar), bazıları 20. yüzyıl baĢından itibaren yaĢanan dünya savaĢlarıyla (1. Dünya SavaĢı / Ermeniler), bazıları ise 1960‟lı yıllardan itibaren ekonomik (iĢçi, göç) veya siyasi sebeplerle (Kürt sorunu) ortaya çıkmıĢtır. Bu etnik gruplar, Avrupa‟da geliĢen milliyetçilik akımlarından büyük ölçüde etkilenmiĢlerdir. Yine Avrupa‟da yoğun olarak tartıĢılan insan hakları, azınlık hakları, etnisite gibi kavramların da etkisiyle kimlik bilinçleri güçlenmiĢtir. Bu etnik sorunları da kendi içerisinde “terörizm boyutuna varan” ve “terörizm boyutuna varmayanlar” Ģeklinde ayırmak mümkündür. 41 1.3.1. Terör Boyutuna Varmayan Etnik Sorunlar 1.3.1. 1. Genel Durum AB bünyesindeki terör boyutuna varmayan Avrupa dıĢı etnik sorunlara iliĢkin tarihi süreç çok daha öncelere dayanmasına rağmen, konumuz açısından 1945 sonrası temel alınacaktır. 2. Dünya SavaĢı‟nın ardından Avrupa‟da sadece siyasi sınırlar ve etnik yapı değil, bazı etnik grupların yapısı da değiĢmiĢtir. Örneğin, 2. Dünya SavaĢı‟nın ardından 1948 yılında Ġsrail‟in kurulmasından sonra105 Avrupa‟da yaĢayan Yahudiler, vatansız bir halktan Avrupa coğrafyası dıĢında devletleri bulunan bir etnik grup halini almıĢtır. 1. Dünya SavaĢı‟nın ardından Avusturya – Macaristan Ġmparatorluğu ve Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun yıkılması ile birlikte ulus-devlet, Avrupa‟nın tek meĢru politik örgütü haline dönüĢmeye baĢlamıĢ, 2. Dünya SavaĢı‟nın ardından temellerine (ve sınırlarına) oturabilmiĢ, Yugoslavya ve SSCB‟nin dağılması ile de devam etmiĢtir. Özellikle insan hakları, azınlıklar ve etnik kimlik gibi konumuz açısından önem taĢıyan kavramlar da, bu süreçte akademik, siyasi ve yasal olarak geliĢmeye baĢlamıĢtır. Avrupa‟daki etnik yapıyı d0erinden etkileyen göçmenler ve sığınmacılar da, 2. Dünya SavaĢı‟nın ardından Avrupa‟ya 3 temel dalga halinde akın etmeye baĢlamıĢlardır. SavaĢ döneminde baĢlayan ve barıĢın ilk yıllarına kadar devam eden 105 Ġsrail devletinin kuruluĢ süreciyle ilgil ayrıntılı bilgi için bkz.: Ahron Bregman, A History of Israel, New York, P.Macmillan Press, 2003. 42 birinci dalga, temel olarak Avrupa coğrafyası içerisinde yer değiĢikliklerine sebep olmuĢtur. Bu dalga özellikle Nazilerin kontrolü altında olan bölgeleri etkilemiĢ, savaĢ döneminde Nazi iĢgali ile birlikte on milyonlarca insan Alman (savaĢ) ekonomisine ve kamp sistemine hizmet etmek (veya totaliter Stalin rejiminden kaçmak) amacıyla yer değiĢtirmiĢ ve savaĢın ardından çizilen yeni sınırlar neticesinde azınlık durumuna düĢmüĢtür. Ġkinci dalga ise, savaĢın ardından yeniden toparlanmaya çalıĢan Avrupa ekonomisine katkıda bulunacak olan iĢçi göçü ile 1970‟lere kadar devam etmiĢtir. Avrupa‟nın eski kolonilerinin yanı sıra, Türkiye ve Ġtalya gibi farklı ülkelerden/bölgelerden göçen iĢçiler, bu dönemde özellikle Batı Avrupa‟ya yerleĢmiĢtir.106 1970‟lerin ortalarından itibaren baĢlayan üçüncü dalga ise, göç ve iltica olgularının değiĢimine sebep olmuĢtur. Batı Avrupa devletlerinin göçmenlere kapılarını kapatmaya baĢlaması, Soğuk SavaĢ döneminin politik ve sosyal sıkıntıları sebebiyle Batı Avrupa‟ya göç etmek isteyen insanların sayısında büyük bir artıĢ olması, Batı Avrupa‟ya göç veren Akdeniz ülkelerine Doğu Avrupa ve Kuzey Afrika‟dan göçlerin artmaya baĢlaması ve Sovyet Bloku‟nun çökmesinin ardından bu sürecin daha da hızlanması, AB sürecinde iç sınırların ortadan kalkması ve “ĠĢçi Transferi AnlaĢmaları”na gerek kalmadan Ġtalya, Ġspanya, Yunanistan, Portekiz gibi 106 Anna Triandafyllidou ve diğerleri, “Introduction”, European Immigration: a source book(ed. A.Triandafyllidou ve R.Gropas), New York, Ashgate Pub., 2007, ss.1-18. 43 ülke vatandaĢlarının kuzey ve/veya Batı Avrupa‟ya gidebiliyor olması, bu süreci etkileyen önemli geliĢmelerdir. Bu geliĢmelerin sonucu olarak da, Avrupa‟nın etnik yapısı değiĢmiĢ ve Avrupa dıĢından birçok etnik grup Avrupa‟da yerleĢik bir hayata geçmiĢtir. Günümüzde, AB coğrafyasında yaĢayan Avrupa dıĢı baĢlıca etnik gruplar arasında Türkler, Romanlar (Çingeneler), Afrikalılar, Ermeniler ve Yahudiler sayılabilir. Bu çalıĢmanın içeriği açısından, temel bir öneme sahip olmadığı için bu gruplardan bazılarına kısaca değinilecek, içlerinden sadece bir tanesi (Türkler) örnek olarak incelenecektir. Romanların Hindistan bölgesinden Avrupa‟ya Ortaçağ‟da (12. yüzyılda) geldikleri belirtilmektedir. Genel olarak eğitimsiz ve iĢsiz olmaları sebebiyle suç iĢleme oranlarının yüksek olduğu iddia edilen Romanlar, bir dönem Nazilerin ve Avrupa genelinde yabancı düĢmanlığının hedefi haline gelmiĢtir. BirleĢik Krallıktan Polonya‟ya, Fransa‟dan Bulgaristan‟a kadar AB coğrafyasının genelinde yaĢayan Romanlar, özellikle Romanya, Macaristan ve Ġspanya‟da kalabalık bir nüfusa sahiptir.107 Ermeniler‟in Avrupa‟ya göçü 17. yüzyıl ve 20. yüzyılda olmak üzere iki dalga halinde gerçekleĢmiĢtir. 17. yüzyılda meydana gelen birinci dalgada Avrupa‟ya -özellikle Fransa‟ya- giden Ermeniler, genel olarak ticaret için gelen tüccar 107 Romanlarla ilgili olarak bkz.:Hristo Kyuchukov ve Ian F. Hancock, A History of the Romani People,Pennsylvania, Boyds Mills Press, 2005. 44 sınıfındandı. 1. Dünya SavaĢı‟nın ardından baĢlayan ikinci dalga sırasında Avrupa‟ya göç eden Ermenilerin büyük bir çoğunluğu ise, kırsal bölgelerden gelen çiftçilerden oluĢmaktaydı. Ataerkil ve aile temelli bir ekonomik yapıya dayalı Ermeni toplumu, Avrupa‟ya gelmeleriyle birlikte çözülmeye ve fabrika temelli bir kent proletaryasına dönüĢmeye baĢlamıĢtır. Bu süreçte, Ermeni kiliseleri, diasporadaki siyasi partiler, gençlik kulüpleri ve milliyetçi örgütler etrafında bir Ermeni kimliği oluĢturulmaya baĢlamıĢtır.108 Avrupa‟da hem AB coğrafyası içinde hem de dıĢında, hem tarihi azınlık hem de göçmen statüsünde yaĢayan Türkler, aĢağıda ayrıntılı olarak incelenecektir. 1.3.1. 2. Örnek: Türk Sorunu Özellikle 14. yüzyıldan itibaren Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun Balkanlar‟a yayılmasıyla birlikte, Balkanlar‟da ve Avrupa‟da Türk nüfus artmaya baĢlamıĢ, 1. Dünya SavaĢı‟nın ardından Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun yıkılmasından sonra ise bu coğrafyada yaĢayan Türkler diğer devletlerin içerisinde yaĢamaya devam etmiĢlerdir. BaĢta Yunanistan, Bulgaristan, Makedonyave Kosova olmak üzere Avrupa coğrafyasında yüzyıllardır yaĢamakta olan Türklere, 20. yüzyılda iĢçi ve/veya göçmen olarak gidenlerin de eklenmesiyle günümüzde Avrupa‟da yaklaĢık 5 milyon Türkün yaĢadığını söylemek mümkündür. Bulundukları ülkelere uyum sorunu 108 Ermeni diasporasının oluĢumu ve geliĢimi ile ilgi olarak bkz.: Denise Aghanian, The Armenian Diaspora: Cohesion and fructure, Manchester, University Press of America, 2007 ; The Armenian People from Ancient to Modern Times(ed.R.G. Hovannisian), New York, St. Martin Press, 1997 ; Maral Dikran Boyadjian, The Armenian Diaspora: Ethnicity and Psychological Wellbeing, VDM Verlag, 2009. Ayrıca Sedat Laçiner, Ermeni Sorunu, Diaspora ve Türk Dış Politikası, Ankara, USAK Yay., 2008. 45 yaĢamıĢ olmakla beraber, 2. ve 3. kuĢak Türklerin yaĢadıkları ülkelerin vatandaĢı oldukları, dillerini öğrendikleri, toplumsal, akademik, siyasi ve ekonomik hayata katıldıkları görülmektedir.109 ÇalıĢmamızın konusu açısından belirtilmesi gereken önemli bir konu, Avrupa coğrafyasındaki Türklerin farklı ülkelerde ve farklı biçimlerde yaĢıyor olduklarıdır. Genel olarak Balkanlar‟da, özel olarak ise Makedonya ve Kosova‟da yaĢayan Türkler, Avrupa‟da fakat AB dıĢında ve azınlık statüsünde; Almanya, Fransa, Avusturya, Hollanda gibi AB üyesi ülkelerde yaĢayan Türkler göçmen veya vatandaĢ olarak; Bulgaristan ve daha çok Yunanistan‟daki Türkler ise AB içinde ve azınlık olarak yaĢamaktadırlar. ÇalıĢmamızın içeriği açısından, Türklerin tarihi azınlık olarak yaĢadığı Yunanistan‟ın Batı Trakya bölgesindeki durumları üzerinde odaklanmak uygun olacaktır.110 Batı Trakya, 1364‟den 1913 yılına kadar 549 yıl Osmanlı egemenliğinde kalmıĢtır. Balkan SavaĢı ile önce Bulgaristan‟a geçen bölge, 1. Dünya SavaĢının ardından Müttefik Devletler ve Yunanistan arasında yapılan Sevr AntlaĢması (Yunanistan Sevr‟i) ile tamamen Yunanistan sınırları içinde yer almıĢtır. Ancak Türkiye, Batı Trakya‟daki Müslüman Türk azınlığının -kendi iradesiyle ve özel antlaĢmalarla- yurtdıĢında bırakılan tek azınlık olması ve garantörlük olmasa da 109 M.Murat Erdoğan, “Türkiye – AB ĠliĢkilerinin DeğiĢen Temel Dinamiği: Avrupalı Türk Göçmenler ve „KazanılmıĢ Avrupalılığa‟ Katkı”, Yurtdışındaki Türkler: 50. Yılında Göç ve Uyum (ed.M.Erdoğan), Ankara, Orion Kitabevi, 2009, s.185 – 197. 110 Yunanistan‟da Türk varlığına ve Türklerin azınlık durumuna iliĢkin tarihsel süreçle ilgili ayrıntılı bir değerlendirme için bkz.: Baskın Oran, Türk-Yunan İlişkilerinde Batı Trakya Sorunu, Ankara, Bilgi yay., 1991, s.27 – 36. 46 sorumluluk seviyesinde sürekli ilgi alanında kalması nedeniyle, Batı Trakya‟daki Türk sorununa taraf olmuĢtur.111 Yunanistan, büyük oranda türdeĢ olmakla birlikte, ülkede Türkler, Makedonlar, Arnavutlar, Ulahlar ve Yahudiler yaĢamaktadır. Bu gruplar içerisindeki en büyük etnik topluluğuise Türkler oluĢturmaktadır.112 Batı Trakya Türkleri, tarihsel süreçte yaĢadıkları topraklar için savaĢmıĢ, özellikle 03 Mart 1878‟de imzalanan Ayastefanos AntlaĢmasından sonra da113Bulgar ve Yunan iĢgaline karĢı mücadele etmiĢ ve çeĢitli Ģekillerde bağımsızlıklarını ilan etmiĢ, kendi devletlerini kurmuĢlardır.Batı Trakya Türklerinin ulusal mücadeleleri 4 safhada incelenebilir:114 1- Rodop Türkleri Devleti (4 Mart 1878 – 5 Nisan 1886), 2- Batı Trakya Türk Cumhuriyeti (31 Ağustos – 25 Ekim 1913), 3- Batı Trakya Cunta Hükümeti (30 Temmuz 1915 – 27 Eylül 1917), 4- Batı Trakya Ulusal Hükümeti (25 Mayıs 1920 – 24 Temmuz 1923). Batı Trakya, 1923 Lozan BarıĢ AntlaĢmasının ardından da Yunanistan sınırlarında kalmıĢtır. Türk heyeti tarafından Lozan Konferansında, Batı Trakya‟da 111 Yasemin Görüm, Avrupa Konseyi, AGİT ve AB’de Azınlık Hakları ve Batı Trakya Sorunu, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul, Ġstanbul Üniversitesi, 2006, s. 251 – 252. 112 Yunanistan‟da yaĢayan topluluklar/azınlıklarla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.: M. Murat Hatipoğlu, Yunanistan’da Etnik Gruplar ve Azınlıklar, Ankara, SAEMK Yay., 1999, s. 20-163. 113 1877 – 1878 Osmanlı – Rus SavaĢının ardından imzalanan Ayastefanos AntlaĢması ile Osmanlı devletine bağlı, özerk ve sınırları çok geniĢ bir Bulgaristan Prensliği kurulması kabul edilmiĢ ve Batı Trakya, Bulgaristan‟a verilmiĢtir. Ayrıntılı bilgi için bkz.: Oral Sander, Siyasi Tarih: İlk Çağlardan 1918’e, Ankara, Ġmge Kitabevi Yay., 2006, s.313-315. 114 Turgay Cin, “Batı Trakya Türklerinin Hukuki Statüsü, Sorunları ve Avrupa Birliği”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, cilt:11, Sayı:1, 2009, s.147 – 179. 47 en az 129.120Müslüman TürkünyaĢadığı belirtilmiĢtir.115 Bugün ise bu sayının 150.000 civarında olduğu belirtilmektedir.116Ancak Yunanistan‟ın Müslüman(Türk) azınlıkla ilgili hukuki sorumlulukları, Lozan‟dan çok daha öncelere dayanmaktadır. Nitekim Yunanistan, Londra Protokolü (1830) baĢta olmak üzere, Ġstanbul AntlaĢması (2 Temmuz 1881), Atina BarıĢ AntlaĢması (14 Kasım 1913), ve Yunanistan‟daki Azınlıkların Korunmasına Dair Sevr AntlaĢmasını (10 Ağustos 1920) imzalamıĢ, Yunanistan Meclisinde onaylamıĢ ve iç hukukunda gerekli yasal düzenlemeleri yapmıĢtır.117 Batı Trakya Türklerinin yukarıda bahsedilen uluslararası antlaĢmalara ek olarak, güncel uluslararası hukukta yer alan azınlık haklarına iliĢkin düzenlemelerden de kaynaklanan haklarını (i) idari, (ii)hukuki, (iii) eğitim-öğretim baĢlıklarında toplamak mümkündür. Yunanistan, Batı Trakya Türklerinin idari özerklik ve eğitimöğretim özerkliğini uzun süreden beri engellemekte olup, hukuki özerkliklerini de (grup hakkı), tezimiz açısından önem taĢıyan bir Ģekilde engellemeye çalıĢmaktadır.118 Ancak tarihsel süreç içerisinde azınlık statüsünü uluslararası hukuka uygun bir Ģekilde elde etmiĢ (Batı Trakya Türkleri gibi) grupların bu ayrıcalıklı grup haklarının ellerinden alınmasının, hukuki ve siyasi açıdan doğru olmayacağı değerlendirilmektedir. 115 Ertuğrul Çızman, Batı Trakya Türk Azınlığı, Hukuki Statüsü Çerçevesinde Eğitim Haklarının İhlali, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Ufuk Üniversitesi, 2009, s.6. 116 Fatma Tunç YaĢar, Batı Trakya: Meriç’in öbür yakası, Ġstanbul, Ġlke Yay., 2005, s.13. 117 Cin, s.150. 118 Cin, s.152. 48 Azınlık hakları konusundaki bu olumsuz yaklaĢımın, Yunanistan‟ın komĢu ülkelerle sorunlu dıĢ politikasından kaynaklandığı düĢünülmektedir. Özellikle ülkenin 2. Dünya SavaĢı sırasında iĢgal edilmesi ve savaĢ sonrasında 1946 – 1949 yılları arasında yaĢanan iç savaĢ119 nedeniyle ülke bütünlüğünün tehlikeye girmesi, sınır bölgelerinde yaĢayan azınlık gruplarının toprak bütünlüğü ve ulusal kimlik açısından bir tehdit olarak görülmesini tetiklemiĢtir.Yunanistan‟da Komünistler ve Milliyetçi güçler arasındaki iç savaĢ sırasında, kuzeydeki üç komĢu ülkede de (Arnavutluk, Yugoslavya ve Bulgaristan) komünist yönetimlerin iĢbaĢında olması, dengeleri daha da hassaslaĢtırmıĢtır. Bu döneme iliĢkin ilginç bir durum da, Yunanistan‟daki azınlıkların 2. Dünya SavaĢı ve Yunan Ġç SavaĢı dönemindeki tutumlarıyla ilgilidir: Müslüman Türk azınlığın erkekleri, Mussolini iĢgaline karĢı Yunan ordusu saflarında çarpıĢmıĢ, fakat bu baĢarılı direniĢin ardından tekrar köĢelerine çekilmiĢlerdir. Bulgar iĢgali döneminde de çok büyük zorluklar yaĢamıĢ olan Müslüman Türk azınlığı neredeyse hiç direniĢ göstermemiĢ, bu dönem boyunca ve sonrasında herhangi bir örgütlü direniĢ içerisine girmemiĢtir. Ġlginç bir Ģekilde Batı Trakya Türkleri içerisinden iç savaĢın tarafları olan komünistlere veya milliyetçi birliklere katılım da son derece düĢük olmuĢtur. Fakat bu dönemde Yunanistan‟daki diğer azınlıkların120 (Arnavutlar ve Makedonlar) tutumu farklıdır. Kuzeybatı Yunanistan‟daki Epirus bölgesinde yaĢayan (Çamerya) Arnavutları, Mussolini iĢgalini desteklemiĢ ve Ġtilaf Devletleri ile 119 Yunan Ġç SavaĢı ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.:The Greek Civil War: Essays on a Conflict of Exceptionalism and Silences, (Ed. P.Carabott ve T.D.Sfikas), Hampshire, Ashgate Pub., 2004. 120 Yunanistan, sadece Batı Trakya Müslüman Türklerini azınlık olarak görmektedir. Ancak Makedonlar ve Arnavutlar da, yasal olarak güvence altına alınmasa da, sayı, dil, din, ortak bilinç gibi nitelikleriyle azınlık tanımına uymaktadır. 49 iĢbirliği yapmıĢtır.Makedonlar ise, iĢgalin ardından Yugoslavya‟nın da desteği ile ayrılıkçı hareketler ve çabalar içinde olmuĢtur.121 Yine siyasi tarih boyutuyla incelendiğinde, Batı TrakyaTürklerinin en önemli sorununungrup haklarının verilmemesi değil, temel insan haklarının çiğnenmesi olduğu görülmektedir. Yunanistan, Türk asıllı Müslüman Helenleri sosyal, siyasal, ekonomik ve hukuksal haklarından mahrum etmiĢ, bu insanları baĢka ülkelere göç etmeye zorlayarak, göç etmeyenleri ise asimile etmeye çalıĢarak mağdur etmiĢtir/etmektedir. Ancak Yunanistan – Türkiye iliĢkilerinin iyi olduğu dönemlerde bu baskı kısmen azalmıĢtır. Nitekim 1950‟li yıllarda Türkiye ile iliĢkilerin normalleĢmesiyle birlikte Türk – Yunan Kültür AntlaĢması (1951) imzalanmıĢ, Gümülcine‟de ilk Türk lisesi açılmıĢ (1952) ve okul/dernek isimlerinde Müslüman yerine Türk kelimesinin kullanılmasına izin veren bir kanun kabul edilmiĢtir (1954). Ancak Kıbrıs, Adalar, deniz sınırları gibi sorunlar nedeniyle iki ülke arasındaki iliĢkilerin gerilmesi, Batı Trakya Türklerini de olumsuz etkilemiĢtir. Nitekim bu süreçte Türkçe‟nin kamusal alanda kullanımına bir takım kısıtlamalar getirilmiĢtir: 1984 yılında Türk okullarında, Türkçe okunan derslerden de Yunanca sınav zorunluluğu getirilmiĢ, daha önce okul isimlerinden çıkarılan “Türk” kelimesi, dernek isimlerinden de çıkarılmıĢtır. Kasım 1984‟te Ġskeçe Türk Birliği, Gümülcine Türk Gençler Birliği veBatı Trakya Türk Öğretmenler Birliği mahkeme kararı ile 121 Kevin Featherstone, The last Ottomans: the Muslim minority of Greece,1941-1949, New York, P.Macmillan Press, 2011, s. 2-5. 50 kapatılmıĢ ve 20 Kasım 1987‟de Yunanistan Yargıtay‟ıkapatma kararını onamıĢ,122 ilerleyen süreçte yapılan baĢvurularda da bu kararını tekrarlamıĢtır.123 Yunanistan 1981 yılında AB üyesi olmuĢ ve AB üyeliğinin verdiği güven duygusu ve demokratikleĢme çabalarının da etkisiyle -özellikle 1990‟lardaazınlıklara yönelik inkâr ve asimilasyon politikaları yerine azınlıkların tanınması ve korunmasına yönelik adımlar atmaya baĢlamıĢtır. Bu olumlu değiĢimde uluslararası toplumun artan eleĢtirilerinin de büyük etkisi vardır. Nitekim bu sürecin devamında Türk azınlığın etnik kimliği tanınmıĢ, Türkçe eğitim ve yayın hakkı124 verilmiĢtir. Batı Trakya Türk azınlığının kısmen elde edebildiği haklarına iliĢkin olarak vurgulanması gereken en önemli bir nokta, azınlık statüsüne iliĢkindir. Azınlık statüsünü uluslararası hukuka uygun antlaĢmalarla elde etmiĢ olan Batı Trakya Türk azınlığının nitelikleri, azınlık kavramına iliĢkin hem hukuki hem de sosyolojik125 tanımlamalara uymaktadır. Nitekim Batı Trakya Türklerinin, Yunan toplumundan farklı etnik, dilsel ve dinsel özellikleri vardır. Ayrıca sayısal açıdan da azınlık oluĢturabilecek durumdadır ve ortak bir kimliğe sahip olma, grup kimliğini 122 Görüm, s.67-68. Ġskeçe Türk Birliği, 2005 yılında AĠHM‟ye baĢvurmuĢ ve AĠHM 27.03.2008 tarihli kararı ile Yunanistan‟ın Türk azınlığına ait dernekleri kapatmasının, AĠHS –M.11‟de belirtilen örgütlenme hakkının ihlali olduğuna karar vermiĢtir. AĠHM‟nin bu karar üzerine Ġskeçe Türk Birliği, Ġskeçe Asliye Hukuk Mahkemesine ve Rodop Temyiz Mahkemesine iki ayrı baĢvuru yapmıĢ, bu baĢvuruların reddedilmesi üzerine ise, Yunanistan Yargıtayına baĢvurmuĢtur. Ancak Yargıtay, AĠHM kararına rağmen, Ġskeçe Türk Birliği‟nin baĢvurusunu Mart 2012‟de reddetmiĢtir. “Türk‟e geçit yok.”, http://www.hurriyet.com.tr/planet/20051578.asp, 04.03.2012. 124 1997 yılında Yunan Devlet Radyosu Türkçe yayın yapmaya baĢlamıĢ ve Türkçe yayın yapan özel radyolara da izin verilmiĢtir. “Yunan radyosunda Türkçe program”, Milliyet, 30.11.1997. 125 Azınlık kavramına iliĢkin tanımlarlar ilgili olarak bkz.: Bu çalıĢmada 1. Bölüm. 123 51 koruyarak toplumsal hayata çoğunlukla eĢit seviyede katılma isteği gibi, azınlık kavramının özelliklerine uygun bir yapıdadır.126 Dolayısıyla Batı Trakya Türklerinin günümüzde de devam eden sorunlarının çözümü için, “azınlık” statüsüne ve azınlık haklarına özel bir önem verilmesi gerektiği düĢünülmektedir. Görüm, Batı Trakya Türklerinin günümüzdeki en temel sorunlarını7 baĢlık altında toplamaktadır:127 1- Etnik kimliğin reddi, 2- Vakıf ve dini kurumların kontrolü, 3- Müftülük sorunu, 4- Eğitim sorunu, 5- Ekonomik sorunlar, 6- VatandaĢlıktan zorla çıkartma, 7- Siyasi baskılar, ifade özgürlüklerinin sınırlandırılması. Batı Trakya Türklerinin, yukarıda belirtilen niteliklerine uygun bir Ģekilde sorunlarına çözüm bulabilmeleri için yapılacak çalıĢmalar özel bir önem taĢımaktadır. Nitekim AB üyesi bir ülkede yaĢayan, sosyolojik ve uluslararası hukuka göre azınlık statüsü olan ve grup haklarına sahip bir etnik azınlık grubunun durumuna iliĢkin, araĢtırmalar, davalar, akademik çalıĢmalar literatüre önemli bir katkı yapabilecektir. 126 127 Görüm, s. 255. Aynı yapıt, s. 155 – 181. 52 1.3.2. Terör Boyutuna Varan Etnik Sorunlar ve Etnik Terör Örgütleri 1.3.2.1. Genel Durum AB dıĢından kaynaklanan etnik sorunları ve terörist örgütlerle ilgili genel bir tespit açısından, TE-SAT 2011 raporu128 önemli ve güncel bir kaynaktır. Bu raporda, AB‟de faaliyet gösteren etnik-milliyetçi terör örgütleri arasında FARC (Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri - Fuerzas Armadas Revolucionarias de Colombia), LTTE (Tamil Eelam KurtuluĢ Kaplanları - Liberation Tigers of Tamil Eelam) ve PKK örgütleri de sayılmaktadır. Marksist-Leninist bir terör örgütü olan ve 1960‟lı yıllarda Kolombiya Komünist Partisi'nin askerî kanadı olarak kurulan FARC, günümüzde etnikmilliyetçi ayrılıkçı bir terör örgütünden çok, sıklıkla adam kaçırma/rehine alma eylemleri yapan büyük bir uyuĢturucu çetesine benzemektedir.129 LTTE, 1976 yılında Velupillai Prabhakaran tarafından kurulmuĢ bir örgüttür. Sri Lanka‟da yaĢayan iki büyük etnik grup olan “Sinhaliler” (%74) ve “Tamiller” (%18) arasındaki gerilim nedeniyle ve Sri Lanka‟nın kuzeydoğu bölgelerinde bağımsız bir Tamil devleti kurmak amacıyla örgütlenen LTTE, ilk eylemini 23 Temmuz 1983‟te Sri Lanka ordusuna yönelik bir saldırı ile baĢlatmıĢtır. LTTE, 128 TE-SAT 2011, https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/te-sat2011.pdf, 25.10.2011. 129 FARC örgütü ile ilgili ayrıntılı ve güncel bir inceleme için bkz.: Garry Leech, The Farc: The Longest Insurgency, Londra, Zed Books, 2011. 53 1991‟de Hindistan BaĢbakanı Rajiv Gandhi‟nin ve 1993‟te Sri Lanka Devlet BaĢkanı Ranasinghe Premadasa‟nın öldürülmesi gibi etkili eylemler gerçekleĢtirmiĢtir.130 Karaağaçlı, Sinhaliler ve Tamiller arasındaki etnik ayrılığı körükleyerek, Tamillerin ayrılıkçı bir örgüte yönelmesine neden olan uygulamaları Ģöyle belirtmektedir:131 1- Sinhalilerin hâkim durumda olduğu Sri Lanka devletinin, Tamillere karĢı ayrımcı politikaları ve özellikle baĢkent Kolombo‟da yaĢayan Tamillerin dıĢlanmaları, 2- Sri Lanka devletinin, genelde Sinhalilerin dini olan Budizmin yaygınlaĢtırılması amacıyla yasal düzenlemeler ve uygulamalar yapması, 3- Birçok Tamilin geçim kaynağı olan çay ve kahve bahçelerinde çalıĢmalarının engellenmesi, 4- Tamil bölgelerinde, Sinhaliler için yerleĢim birimleri yapımının teĢvik edilmesi, 5- Tamillere karĢı silahlı saldırıların artması. Sri Lanka Devlet BaĢkanı Mahinda Rajapaksa, 16 Mayıs 2009‟da LTTE terör örgütünün etkisiz hale getirildiğini ilan etmiĢ ve LTTE terör örgütü de mağlubiyeti kabul etmiĢtir.132 Örgüt lideri Velupillai Prabhakaran ise, 18 Mayıs 2009 tarihinde 130 Sri Lanka‟da Tamil milliyetçiliği ve LTTE terörü ile ilgil tarihsel süreç bağlamında ayrıntılı bir inceleme için bkz.: A. Jeyaratnam Wilson, Sri Lankan Tamil Nationalism: Its Origins and development in the 19th and 20th centuries, Vancouver, UBC Press, 2000. 131 Abbas Karaağaçlı, “Sri Lanka ve Etnik ÇatıĢma”, http://www.turansam.org/makale.php?id=1729, 13.04.2011. 132 “Tamil Kaplanları ateĢkes ilan etti.”, Milliyet, 18.05.2009. 54 ölü olarak ele geçirilmiĢtir.133 Ancak tüm bu geliĢmelere rağmen, LTTE terör örgütünün dağıldığını, faaliyetlerine son verdiğini söylemek mümkün değildir. Nitekim Ocak 2010‟da Ġtalya‟daki Hindistan Büyükelçiliğine bombalı mektup gönderilmesi eylemini LTTE üstlenmiĢ ve 2010 yılında toplam (27) LTTE üyesi AB genelinde (Almanya, Fransa, Hollanda) yakalanmıĢtır.134TE-SAT 2011‟de de, “LTTE‟nin terörist aktivitelerine finansman sağlamak için uyuĢturucu ve insan kaçaklığı yaptığı” belirtilmektedir.135 1.3.2.2. Örnek: Kürt Sorunu ve PKK ÇalıĢmamızın bu bölümünde, Kürt Sorunu ve PKK terör örgütünün oluĢumu, yerel dinamikleri ve geliĢimi incelenmeyecektir. Bu bölümde daha çok Kürt sorunun Avrupa‟ya nasıl taĢındığı, Kürt diasporasının nasıl oluĢtuğu ve PKK terör örgütünün Avrupa‟daki faaliyetleri üzerinde durulacaktır. Kürtler, tarihsel olarak Türkiye, Irak, Ġran ve Suriye‟de yoğun olarak yaĢamakla birlikte, dil ve mezhep temelinde farklılıkları da bünyesinde barındırmaktadır. 20. yüzyılın etkin Kürt milliyetçileri de, bu farklılıkları ortaya koymaktadır: ġeyh Said Zaza ve Sünni, Nuri Dersimi Zaza ve Alevi, Bedirhaniler ise Kurmanç ve Sunnidir. Ancak bu farklılıklara rağmen, Kürt hareketlerinin hemen hemen tamamı, Kürtlüğü “ortak bir harita (Kürdistan), ortak bir kurucu efsane (Demirci Kava), ortak bir milli gün (Nevruz), ortak bir milli marĢ (Ey Rekib) ve 133 “Sri Lanka leader hails victory”, http://news.bbc.co.uk/2/hi/8056752.stm, 25.05.2009. TE-SAT 2011, s.22. 135 Aynı rapor, s.22. 134 55 ortak bir tarih” olarak algılamaktadır.136 Bu durumun Kürtler arasında ortak bir bilinç ve birlik sağladığı ve Avrupa‟daki Kürtleri de etkilediği düĢünülmektedir. Kürtler, Osmanlı ve Safevi orduları arasında yapılan Çaldıran Meydan Muharebesi (1514) ile Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun egemenliğine girmiĢlerdir. SavaĢın ardından Yavuz Sultan Selim ve Ġdris-i Bitlisi arasında imzalan ve 23 yerel Kürt beyliğinin özerkliğini esas alan anlaĢma ile Kürtler, yüzlerce yıl sürecek Osmanlı egemenliği ve Osmanlılık kimliği altına girmiĢ oldular.137 Ancak, Kürtlerin yoğun olarak yaĢadığı coğrafya üzerindeki Osmanlı - Safevi mücadelesi özellikle 18. yüzyılın sonlarında daha da arttı. Bu mücadeleye, 19. yüzyılda Ġngilizler, Ruslar, Amerikalılar, Fransızlar, Almanlar ve hatta Ġsveçliler de katılmıĢlardı. 19. yüzyılda Kürtler, özellikle Osmanlı Devletinde baĢlatılan reform çabaları neticesinde ortaya çıkan sosyal ve ekonomik uygulamalardan dolayı, feodal Kürt Beyleri önderliğinde ayaklandılar. Tanzimat sonrasında daha da belirginleĢen yeni Osmanlı politikası doğrultusunda, merkezi idarenin Kürt bölgelerinde ve ayrıcalıklı bir statüye sahip tüm diğer bölgelerde hâkim kılınması amacıyla yapılan merkezileĢtirme çabaları ve reform uygulamaları sebebiyle, Kürtlerin yüzlerce yıldır alıĢık olduğu sosyal, kültürel ve ekonomik yaĢam değiĢime uğramak zorunda kalıyor, bu durum da ayaklanmalara neden oluyordu.138 136 Hamit Bozarslan, “Kürt Milliyetçiliği ve Kürt Hareketi (1898-2000), Milliyetçilik (ed.Tanıl Bora ve Murat Gültekingil), Ġstanbul, ĠletiĢim Yayınları, 2002, s. 843. 137 Erol KurubaĢ, Kürt Sorununun Uluslararası Boyutu ve Türkiye, C.1., Ankara, Nobel Yay., 2004, s.1. 138 1842 - Bedirhan Bey ayaklanması, 1855 - Yezdan ġer ayaklanması, 1878 - ġeyh Ubeydullah ayaklanması, bu ayaklanmaların baĢlıcalarıdır. Ayrıntılı bilgi için bkz.: “Kemalist Rejim ve Kürt 56 Ayaklanmalar sırasında Kürtler zaman zaman yabancı ülkelerle iliĢki kurmuĢ,139 destek istemiĢ ve bu süreç Kürtlerin fikirsel anlamda dıĢarıyla iliĢki kurmasını sağlamıĢtır. Kürt milliyetçiliğinin ilk iĢaretlerini de taĢıyan bu dönemde oluĢmaya baĢlayan Bağımsız Kürdistan fikri de, dönemin Osmanlı topraklarının dıĢına taĢmakta ve dıĢarı ile iliĢkilendirilmektedir.140 Osmanlı‟nın son dönemlerinde -özellikle II. Abdülhamit yönetimine karĢıbirçok Osmanlı aydını -özellikle Jön Türkler- hem yurtiçinde hem de yurtdıĢında muhalefet yürütmekteydiler. Bunların arasında bulunan Kürt aydınları da, diğerleri gibi etnik kimlikleriyle değil Osmanlı kimliğiyle hareket etmekteydiler. Ancak ilerleyen süreçte Osmanlı kimliği yavaĢ yavaĢ Kürt kimliğine dönüĢmüĢ ve bunda da Türk milliyetçilerinin/Jön Türklerin büyük etkisi olmuĢtur.141 9 Nisan 1898 tarihinde, ilk Kürtçe gazete olan “Kürdistan”, Miktad Mithat Bedirhan tarafından Kahire‟de142 yayımlanmaya baĢlamıĢ ve ilk yayımında 2000 adet basılmıĢtır. Önce Kurmançi, daha sonradan ise hem Türkçe hem de Kurmançi olarak 1912 yılına kadar yayımlanan Kürdistan gazetesi, Cenevre, Londra ve Folkestone‟da Ayaklanmaları”, Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, Cilt:6, Ġstanbul, ĠletiĢim Yay., 1988, s.1898-1914. 139 ġeyh Ubeydullah ayaklanması sırasında, Ġngilizlerle iliĢki kurulmuĢ olması, bu konuya örnek olarak gösterilebilir. Halfin, 19. Yüzyılda Kürdistan Üzerine Mücadeleler, Ġstanbul, Komal Yay., 1992, s.86. 140 ġeyh Ubeydullah, bir Ġngiliz diplomatına, “Osmanlı ve İran Kürdistanlarının tek bir memleket oluşturduğunu ve Kürtlerin de her millet gibi kendi geleceklerini belirlemesi gerektiğini” söylemekteydi. Bozarslan, s.844-845. 141 Türk milliyetçiliğinin Kürt milliyetçiliğine etkisi ile ilgili olarak bkz.: Mesut Yeğen, “Türk Milliyetçiliği ve Kürt Sorunu”, Milliyetçilik (ed.Tanıl Bora ve Murat Gültekingil), Ġstanbul, ĠletiĢim Yayınları, 2002, s.880-892. 142 Mısır o dönemde Kürtler açısından Avrupa‟dan sonra ikinci bir merkez konumundadır. Ġlerleyen yıllarda, birçok Kürt, isteyerek veya sürgün edilerek Kahire‟ye gitmiĢ/gönderilmiĢti. Bilinen ilk Kürt örgüt olan ve 1904 yılında Ġstanbul‟da kurulan Kürdistan Azmi Kavi Cemiyeti‟nin kurucularından olan Ahmet Ramiz, 1904‟te Kahire‟ye kaçmıĢ ve orada Kürt kültürü üzerine çalıĢmalarda bulunmuĢtur. KurubaĢ, C.1., s.96. 57 (Ġngiltere) toplam 31 sayı çıkarılmıĢ143 ve Avrupa‟daki yayımları sırasında Avrupalılardan da yardım görmüĢtür. Yasak olmasına rağmen Suriye yoluyla Osmanlı topraklarına da girebilen Kürdistan, genel olarak II. Abdülhamit karĢıtı ve Ġttihat ve Terakki yandaĢı bir yayın politikası izliyor ve Mem-u Zin‟den parçalar yayınlıyor, Kürt çocuklarının AĢiret okullarına144 gönderilmesini teĢvik ediyor ve Kürtlerle Ermeniler arasında bir ittifak yapılması çağrısında bulunuyordu.145 Yayınlarında Kürt milliyetçiliği yapmayan Kürdistan gazetesi, Kürt milliyetçiliğini doğurmamıĢ ancak uygun ortamın hazırlanmasına katkıda bulunmuĢ ve Kürtler arasında aydın sayılabilecek bir kitlenin doğmasını sağlamıĢtır.146 Kürt milliyetçiliğinin ilk yazılı mirası ve ilk Kürt gazetesi olarak nitelendirilebilecek Kürdistan gazetesini, özellikle Avrupa‟da yoğunlaĢacak olan Kürt diasporasının baĢlangıç noktası olarak görmek mümkündür. Kürtler açısından bir ilk sayılabilecek olan Kürdistan’ın diasporada yayımlanması, diasporanın Kürt milliyetçiliğine etkisinin ne kadar derin ve güçlü olduğunu göstermektedir. Bu noktadan hareketle Kürt diasporasının Kürt milliyetçiliğinden önce doğmuĢ olması önemli bir ayrıntıdır. 1908 yılında II. MeĢrutiyetin ilanıyla birlikte toplumun genelinde olduğu gibi, Kürtler tarafından da birçok siyasi ve kültürel cemiyetler kurulmuĢtu. Kurulan bu 143 Ali Haydar Koç, “Ġlk Kürt Gazetesi: Kürdistan”, Dema Nu, http://www.demanu.com.tr/arsiv/04_05_2005_99sy/niv_14_alihaydar.htm, 23 Mart 2006 144 AĢiret okulları ile ilgili olarak bkz.: Rohat Alakom, Eski İstanbul Kürtleri, Ġstanbul, Avesta Yay., 1998, s.45-48. 145 Bozarslan, s.845. 146 Baskın Oran, “Kürt Milliyetçiliğinin Diyalektiği”, Milliyetçilik (ed.Tanıl Bora ve Murat Gültekingil), Ġstanbul, ĠletiĢim Yayınları, 2002, s.874. 58 cemiyetlerin birçoğu da, düzenli gazete/dergi/mecmua çıkartmıĢlardı. Kürt diasporası açısından yayın faaliyetlerinin önem kazandığı bu dönem, Kürt milliyetçiliği açısından da önemlidir. Ancak bu dönem, Kürt milliyetçiliğinin doğduğu değil, ana rahmine düĢtüğü dönem olarak tanımlanabilir. DıĢarıyla iliĢkiler yeni yeni kurulmuĢ ve dıĢarısı cazip bir merkez haline gelmiĢtir. Osmanlı‟nın yıkılıĢ dönemine rastlayan bu süreçte, Batı dünyasının uluslararası sistemde olduğu gibi Osmanlı üzerinde de etkin bir konumda olması ve iç politikayı etkileyen bir yanı bulunması sebebiyle, Batıyla iliĢkilere önem verilmiĢtir. Özellikle I. Dünya SavaĢının ardından Kürt diasporası tarafından dıĢarıda birçok dergi ve gazete yayımlanmıĢtır.147 Bu yayınların Kürt milliyetçiliği açısından birçok önemli geliĢmeye sebep olduğu düĢünülmektedir: 1- Kürtlük bilincinin oluĢmasını etkilemiĢtir. 2- Kürt Tarih Yazımına katkı sağlamıĢtır. 3- Yazılı eserler vasıtasıyla gelecek kuĢaklara yazılı miras bırakılmasını sağlamıĢtır. 4- Ġnsanları okumaya, yazmaya, düĢünmeye ve tartıĢmaya alıĢtırmıĢtır. 5- Kürt hareketinin siyasileĢmesini sağlamıĢtır. 6- Kürtlerin uluslararası sistemle tanıĢmasını sağlamıĢtır. Bu tanıĢma, özellikle Batı dünyasıyla olmuĢ ve dolayısıyla iĢbirliğini geliĢtirmiĢtir. Aynı zamanda, Batı‟nın üst yapısı da Kürtleri etkilemiĢ ve Kürtlerin “insan hakları, self- 147 “102 yıldan bu yana Kürt Basın Tarihi”, http://www.ozgurpolitika.org/2000/04/20/hab62.html, 21 Mart 2006. 59 determinasyon” gibi Batı‟ya ait değerlerle tanıĢmasını ve bu değerleri hedef olarak seçmesini sağlamıĢtır. Hoybun ve Faaliyetleri ġeyh Sait isyanın ardından 1927 yılında, Ortadoğu‟daki çeĢitli ülkelere kaçan ve Kürt diasporasının oluĢum sürecine büyük katkı sağlayan Kürt milliyetçileri tarafından kurulan Hoybun Örgütü, “Türkiye Kürdistanı’nı bağımsız bir devlet haline getirmek amacıyla kurtarma”yı148 amaçlamaktaydı. Örgütün genel programında ise Ģu ifadeler yer almaktaydı149: “İran’a, Irak ve Suriye’deki Arap halkına ve onların himayecileri olan İngiltere ve Fransa’ya karşı dostça bir tutum takınarak o yerlerdeki büyük Kürt bölgelerinin barış ve refahını güvence altına almak, sonra da aynı kaderi paylaşan Ermeni ulusuyla dostluk kurarak Türkiye’ye karşı işbirliği yapmak, Ermenistan ve Kürdistan’ın Bağımsızlıklarının, toprak bütünlüklerinin karşılıklı olarak kabul edilmesini ilke olarak benimsemek” Hoybun örgütünün, Suriye‟nin yanı sıra Kahire ve Paris‟te ve hatta ABD‟de (Detroit ve Philadelphia) Ģubeler açması ve buralarda çalıĢmalar yürütmesi, konumuz açısından önemli bir ayrıntıdır. Bu örgüt tarafından baĢlatılan Ağrı Ġsyanının Türkiye Cumhuriyeti tarafından 1930 yılında ağır bir Ģekilde bastırılmasının ardından Kürtçe 148 “Quelques Extratis des Resolutions Vatees par le l Congreb Kurde”den aktaran Garo Sasuni, Kürt Ulusal Hareketleri ve 15. yy.dan Günümüze Ermeni-Kürt İlişkileri, Ġstanbul, Med Yay., 1992, s.201. 149 KurubaĢ, C.1, s.174. 60 olarak çıkarılan Havar, Ronahi ve Roji Nu dergilerinin bir süre sonra Latin alfabesiyle basılmaya baĢlanması150 ve “The Massacres of Kurds in Turkey”, “The Case of Kurdistan Against Turkey” gibi Ġngilizce raporlar hazırlanması,151 Kürt milliyetçi hareketinin bu dönemde de dıĢarıyla (özellikle Avrupa‟yla) iliĢkilerini gösteren önemli unsurlardır. Askeri Darbelerin Kürt Diasporasına Etkisi 27 Mayıs 1960 27 Mayıs 1960 tarihinde yapılan askeri darbenin Kürt milliyetçiliği açısından birbirine farklı iki zıt süreci baĢlattığı değerlendirilmektedir: Askeri iktidar, Kürt hareketine karĢı sert bir tutum sergilerken, 1961 Anayasası‟nın getirdiği özgürlük ortamı Doğu sorununun belli ölçüde tartıĢılmasını ve Kürt aydınlarının Kürtlük bilinci için daha rahat çalıĢmasını sağlamıĢtır. Ayrıca bu dönemde yoğunlaĢan göç dalgası neticesinde doğudan batıya gelen gençler, okumak, çalıĢmak, siyasetle uğraĢmak, tanıĢmak ve birlikte hareket etmek imkânı bulmuĢtur.152 Bu ortam, Kürt milliyetçiliği açısından ideolojinin geliĢmesiyle sonuçlanmıĢtır. Bunun yanı sıra, Kürt hareketinin bu dönemde tam anlamıyla bir özerklik kazanmadığını, sembolleri ve sosyal söylemleri yönüyle kendisini besleyen iki 150 Bozarslan, s.850. Sasuni, s.174. 152 Bunlar arasında Musa Anter, Faik Bucak, Sait Elçi, Sait Kızıltoprak gibi Kürt hareketinin hem teorik hem de pratik alanda geliĢmesinde etkili olan isimler de vardı. 151 61 olguya sıkı sıkı bağlı kaldığı görülmektedir.Bu olgulardan birincisi, Kürt lideri Barzani‟nin 1961 yılında Irak‟ta baĢlattığı isyandır. Bu isyan, Türkiye, Suriye ve Ġran‟daki Kürtler arasında da yoğun bir ilgi görmüĢ ve özellikle Türkiye Kürtlerinin kendilerini kolaylıkla özdeĢleĢtirebileceği bir hareket haline gelmiĢtir. Ġkincisi ise, Türkiye‟deki sol hareketlerdir. 60‟lı yılların sonlarına doğru Kürt hareketi, sola doğru kaymıĢtır. Sol söylem sayesinde Kürt hareketi, kendisini ezilen bir milletin temsilcisi olarak algılamıĢ, kaderini proletarya ve köylülüğün kaderiyle birleĢtirmiĢtir. Marksist/Leninist söylemin Kürt meselesine gösterdiği bu ilgi, Kürt aydınlarının yoğun olarak sol hareketlerin –özellikle Türkiye ĠĢçi Partisi (TĠP) ve Dev-Genç- içinde yer almalarını açıklamaktadır. Sol söylem, hem Kürt sorununa milletler üstü bir meĢruiyet kazandırmakta hem de Kürt sorunu ile toplumsal sorunlar arasında bir bağ kurulmasını sağlamaktaydı. Böylece Kürt milliyetçiliği, milliyetçilik ötesi bir nitelik kazanarak, kendisini iĢçi-köylü hareketinin ve emperyalizme karĢı savaĢan halkların bir parçası olarak görmekteydi.153 Askeri darbenin ardından, diasporayı ikisi dolaylı biri doğrudan etkileyen, dıĢarıyla bağlantılı üç önemli geliĢme yaĢanmıĢtır. Bunlardan birincisi, “Irak Kürdistan Demokrat Partisi”nin bir uzantısı olarak 1965 yılında Türkiye‟de “Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi” (TKDP) kurulmasıdır.154 Ġkincisi ise, Avrupa Kürt Talebe Cemiyeti‟nin Ġstanbul ġubesinin 1962 yılında kurulmasıdır. Cemiyet üyelerinin 1963 yılında tutuklanması üzerine, Avrupa Kürt Talebe Cemiyeti‟nin Türkiye‟de örgütlenme çalıĢmaları baĢarısız olmuĢtur. Buna rağmen, hemen her yıl 153 Ayrıntılı bir değerlendirme için bkz.: Ġsmail BeĢikçi, Devletlerarası Sömürge Kürdistan, Ġstanbul, Alan Yay., 1990, s.99-103. 154 Hıdır GöktaĢ, Kürtler-2, Mehabad’dan 12 Eylül’e, Ġstanbul, Alan Yay., 1991, s.98. 62 bir Avrupa kentinde kongre düzenleyen cemiyet, aldığı kararlarda Türkiye‟deki Kürtlere de atıfta bulunmuĢtur. Cemiyetin, Batı Berlin‟de 1969 yılında toplanan kongresine Türkiye‟den 18 delege katılmıĢtır. Bunların, Avrupa‟da okumakta olan Türkiyeli Kürt öğrenciler olduğu belirtilmektedir.155 Üçüncüsü ise; 1960‟larda Türkiye‟den birçok kiĢinin öğrenci veya iĢçi statüsünde Avrupa‟ya gitmiĢ olmasıdır.156 Ġlerleyen yıllarda da devam eden bu gidiĢlerin, diasporayı etkilediği kuĢkusuzdur. 12 Mart 1971 12 Mart 1971 tarihinde yapılan askeri müdahale/muhtıradan, Kürt hareketi zayıflayarak çıkmıĢ ve ciddi bir bölünme yaĢamıĢtır. Ancak 15 Mayıs 1974 tarihli Genel Af sonrasında, Kürt hareketi tekrar toparlanmaya baĢlamıĢtır. 70‟li yıllarda göç veya okumak amacıyla Türkiye‟nin büyük illerine giden Kürt gençleri, Kürt milliyetçiliğinin ideolojik boyutuna katkıda bulunmuĢlar ve bu birikimlerini Kürtlerin yaĢadıkları bölgelere taĢıyarak Kürtlük bilincinin kitleselleĢmesini ve ideolojinin duyguyla birleĢmesi neticesinde de güçlü bir milliyetçi hareketin doğmasını sağlamıĢlardır. 155 Faik Bulut, Devletin Gözüyle Türkiye’deki Kürt İsyanları, Ġstanbul, Yön Yay., 1991, s.307. Erol KurubaĢ, Kürt Sorununun Uluslararası Boyutu ve Türkiye, C.2., Ankara, Nobel Yay., 2004, s.85. 156 63 Kürt hareketi açısından, bu dönemde dıĢarıda meydana gelen en önemli geliĢme 1975 yılında Barzani‟nin mücadeleyi durdurma kararı almasıdır. Bu geliĢme Türkiye‟deki Kürt hareketi açısından Ģu sonuçları doğurmuĢtur:157 1kalkmasına Türkiye‟deki Kürt hareketinin dayanacağı tek referansın ortadan sebep olmuĢtur. Dolayısıyla, Türkiye‟deki Kürt hareketinin özerkleĢmesini hızlandırmıĢtır. 2- Kürt hareketin ana direği olan Barzani hareketinin beklenmeyen sonu sebebiyle, Türkiye‟deki Kürt hareketi kendisini sınır aĢan bir mücadelenin son halkası olarak görmüĢ ve Ortadoğu‟daki Kürt hareketinin önderi olmayı hedeflemiĢtir. Bunda, Kürdistan‟ın Türkiye, Irak, Ġran veya Suriye‟nin bir parçası olarak değil, bu ülkeler tarafından parçalanmıĢ bir sömürge olarak görülmesinin büyük etkisi vardır. 3- Genel olarak Batı‟ya, özel olarak ABD, Ġsrail ve Ġran‟a dayanan Barzani hareketinin baĢarısız olması, bu dönemde zaten sola kaymıĢ olan Kürt hareketin sol çizgide daha da radikalleĢmesine sebep olmuĢtur. Bu dönemde, diaspora açısından meydana gelen önemli bir geliĢme ise; 1960‟larda baĢlayan Avrupa‟ya iĢçi/öğrenci gönderilmesi sürecinin 1970‟li yıllarda da devam etmesi ve gönderilen iĢçi sayısında -Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile yapılan anlaĢmalar çerçevesinde- önemli bir artıĢ olmasıdır. 1950 – 1980 yılları 157 Bozarslan, s. 857. 64 arasında iĢ bulmak için Türkiye‟den yurtdıĢına çıkan Kürtlerin sayısının, bir milyondan daha fazla olduğu belirtilmektedir.158 12 Eylül 1980 12 Eylül 1980 tarihinde yapılan askeri darbe, Kürt hareketini de etkilemiĢ ve özellikle askeri rejimden kaçan Kürt milliyetçilerinin dıĢarıya –özellikle Avrupa‟ya– kaçmaları sebebiyle Kürt hareketinin son derece büyük bir ivme kazanmasına sebep olmuĢtur. Darbe neticesinde Türkiye‟de büyük ölçüde ortadan kaldırılan Kürt hareketi, yurtdıĢında yeni bir yaĢam alanı bulmuĢ ve bundan sonra Kürt milliyetçileri değiĢik adlar altında dünyanın dört bir tarafında örgütlenmeye ve Kürt milliyetçiliği açısından son derece önemli faaliyetlerde bulunmaya baĢlamıĢlardır.159 Kemal Burkay liderliğindeki Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi (TKSP), 12 Eylül darbesinin ardından Burkay‟ın yurtdıĢına kaçması160 ile yurtdıĢında faaliyetlerine ve yayınlarına devam etmiĢ, Riya Azadi isimli yayını Ġsveç‟te basılarak gizlice Türkiye‟ye sokulmuĢtur. TKSP, 12 Eylül‟ün ardından Türkiye‟deki etkinliğinin azalması üzerine Türkiye‟den Avrupa‟ya giden iĢçiler arasında çalıĢmaya önem vermiĢ ve etkinliklerini Batı Almanya‟da kurulan Kürdistan ĠĢçi 158 KurubaĢ, C.2, s.85. Aynı yapıt, s.1. 160 Burkay, 30.07.2011 tarihinde, 31 yıldır yaĢadığı Ġsveç‟ten Türkiye‟ye dönmüĢtür. “Kemal Burkay döndü”, http://www.sabah.com.tr/kultur_sanat/edebiyat/2011/07/30/kemal-burkay-dondu, 01.08.2011. 159 65 Dernekleri Konfederasyonu (KOMKAR) ve Fransa‟da kurulan Kürt ĠĢçi ve Öğrenci Birliği bünyesinde devam ettirmiĢtir.161 12 Eylül‟ün ardından, Kürt örgütleri tarafından yayınlanmakta olan baĢka dergi ve gazeteler de Türkiye‟den kaçarak faaliyetlerine Avrupa‟da devam etmiĢtir. PKK‟nın illegal yayın organı olan ve bazı sayılarında Kürtçe yazılar olmakla birlikte genellikle Türkçe yayınlanan Peşeng Be Soreş, Ġsveç‟te yayınlanmaya devam etmiĢ ve 70‟i aĢkın sayısı çıkmıĢtır. Van‟da Türkçe yayınlanan Jina Nu dergisi ise 6. sayısını Ġsveç‟te yayınlanmıĢtır. Ġlk üç sayısı Ġzmir‟de basılan Tirej dergisinin 4. sayısı 12 Eylül‟den sonra Ġsveç-Stockholm‟de yayınlanmıĢtır. Tekoşin dergisinin 7. ve 8. sayıları ise yine Ġsveç-Stockholm‟de yayınlanmıĢtır.162 12 Eylül‟ün ardından faaliyetlerine yurtdıĢında devam eden bir diğer Kürt örgütü ise Kawa‟dır. Örgütün iki ayrı kolundan olan mensupları, Ġsveç ve Avusturya‟da Kawa ve Denge Kawa adlı iki ayrı dergi ile faaliyetlerini devam ettirdiler.163 YurtdıĢına kaçıĢların ve yurtdıĢında devam ettirilen yayın faaliyetlerinin, diasporayı etkilediği ve güçlenmesine katkı sağladığı düĢünülmektedir. Ayrıca 12 Eylül, PKK açısından da son derece etkili olmuĢtur. 161 “Kürt Sosyalist Hareketi”, Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, Cilt:6, Ġstanbul, ĠletiĢim Yay., 1988, s.2314-2316. 162 Sosyalizm ve…, s.2307. 163 Sosyalizm ve…, s.2322. 66 PKK OluĢum süreci 70‟li yılların baĢlarına kadar uzanan, ancak 27 Kasım 1978 tarihinde Diyarbakır‟da yapılan toplantıyla partileĢen PKK (Partiya Karkeren Kürdistan - Kürdistan ĠĢçi Partisi)164 Kürt milliyetçi hareketi açısından en önemli olgudur. PKK, aynı zamanda Kürt sorununun uluslararasılaĢması ve Kürt hareketinin dıĢarıyla güçlü bir bağ kurmasında çok önemli bir aktördür. PKK, kuruluĢunun henüz ilk yıllarda yurtdıĢına açılmıĢ, Kürt diasporasıyla, bölge devletleriyle ve çeĢitli örgütlerle temaslar kurmuĢ ve yurtdıĢından önemli siyasal ve ekonomik destekler sağlamıĢtır. PKK, Ortadoğu‟yu askeri örgütlenme, Avrupa‟yı ise siyasi örgütlenme alanı olarak seçmiĢ ve bu doğrultuda hareket etmiĢtir.165 Bu açıdan, PKK‟nın varlığını yurtdıĢına açılmasına borçlu olduğu söylenebilir. Bu durumun farkında olan Abdullah Öcalan, PKK‟nın yurtdıĢı örgütlenmesine büyük önem vermiĢ ve bu konudaki düĢüncülerini “Avrupa’nın partimizin duyduğu sıkıntıları atlatmasında, bundan sonra daha çok güven, destek ve kaynak bulduğu bir alan haline getirilmesi zorunludur.” sözleriyle dile getirmiĢtir.166 PKK‟nın örgütlenme açısından Avrupa‟ya özel önem vermesi, Kürt diasporası ile PKK arasında güçlü bir iliĢki kurulmasıyla sonuçlanmıĢtır. Nitekim PKK, askeri müdahale sonrasında Avrupa‟ya taĢınmıĢ diğer Marksist/Leninist 164 PKK ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.: Nihat Ali Özcan, PKK, Ankara, Asam Yay., 1999. PKK‟nın Avrupadaki faaliyetleri ile ilgili ayrıntılı bir değerlendirme için bkz.: Necati Yıldırım, Türk Dış Politikasında Terör Boyutuyla Güneydoğu Sorunu, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Gazi Üniversitesi, 2004, s.106-131. 166 Abdullah Öcalan, Seçme Yazılar, C.2, Mel-Sa Yay., 1992, s.310. 165 67 hareketlerle bir araya gelerek, Haziran 1982‟de FaĢizme KarĢı BirleĢik Demokratik Cepheyi kurmuĢtur.167 PKK‟ya göre, Avrupa‟daki Kürt nüfusu üç gruba ayrılmaktadır: Birinci grup, 1980 öncesinde yasal iĢçi statüsünde Avrupa‟ya gidenler; ikinci grup, 1979-1990 arasında çeĢitli yollarla Avrupa‟ya gidenler; üçüncü grup ise, 1990 sonrasında Avrupa‟ya gidenlerdir. Avrupa‟daki bu üç Kürt grubunun toplam nüfusunun yaklaĢık bir milyon olduğu tahmin edilmektedir. Bu kalabalık nüfus aynı zamanda ellerinde çok büyük bir ekonomik güç bulundurmaktadır ve bu güç değerlendirilebilirse PKK‟nın finansmanında, örgütlenmesinde ve diplomatik sahada büyük imkânlar sunacaktır.168 Ayrıca PKK, Avrupa‟daki faaliyetlerini daha iyi organize edebilmek ve tek merkezden yönetebilmek amacıyla, Avrupa coğrafyasını eyaletlere/bölgelere ayırmıĢtır. Bu eyalet/bölgeler Ģunlardır: Almanya – Orta Eyaleti, Almanya – Güney Eyaleti, Almanya – Bavyera Eyaleti, Almanya – Kuzey Eyaleti, Almanya – Kuzeybatı Eyaleti, Fransa Eyaleti, Ġsviçre Eyaleti, Avusturya Eyaleti, Benelüks Eyaleti, Ġskandinavya Eyaleti, Ġngiltere Bölgesi, Avusturya ve Kanada Bölgesi, Yunanistan ve Balkanlar Bölgesi, Türkiye Bölgesi.169 Yukarıda da açıklandığı üzere, PKK‟nın Türkiye dıĢında ve özellikle Avrupa‟daki yapılanması, eleman temini, finansman gibi örgütsel faaliyetlerin 167 Özcan, s.290. 5. Kongreye Sunulan Eyalet Raporu, ġam, 1995, s.688-690. 169 Özcan, s.295-308. 168 68 devamı açısından son derece önemlidir. Nitekim PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan‟ın Suriye, Yunanistan, Rusya ve Ġtalya‟dan sonra gittiği Kenya‟da 16 ġubat 1999 tarihinde yakalanması170 sonrasında yaĢanan geliĢmeler, PKK‟nın Kürt diasporası üzerindeki etkisini göstermektedir. Öcalan‟ın yakalanmasının ardından Almanya, Belçika, Hollanda, Ġngiltere, Fransa ve Rusya baĢta olmak üzere birçok ülkede PKK‟lılar ve Kürdistan Yezidiler Birliği, Kürdistan Ġslami Hareketi, Kürdistan Aleviler Birliği, Kürt-Alman Dostluk ve DayanıĢma Derneği, Kürdistan Öğrenciler Birliği ve Avrupa Kültür Dernekleri Konfederasyonugibi diaspora örgütleri çeĢitli gösteriler yapmıĢ ve bu gösterilere Rusya Liberal Partisi, Rusya Komünist Partisi, Moskova Ermenileri Derneği, Almanya YeĢiller Partisi, Almanya Birlik 90 Partisi, Norveç Hıristiyan Halk Partisi, Avrupa Parlamentosu ve daha birçok siyasi örgüte mensup yetkililer zaman zaman katılmıĢtır.171 Europol – TESAT raporlarına göre ise, PKK terör örgütü AB coğrafyasında aktif faaliyet yürüten etnik-milliyetçi ve ayrılıkçı bir terör örgütüdür. Örgüt Avrupa‟da, uyuĢturucu kaçakçılığı, insan kaçakçılığı, silah kaçakçılığı, terörizmin finansmanı, Türklere ait iĢyeri ve ibadethanelerin kundaklanması, kara para aklama ve vergi adı altında zorla para toplama gibi faaliyet yürütmektedir. 172 Europol‟un yanı sıra BM UyuĢturucu ve Örgütlü Suçlarla Mücadele Ofisi (UNODC) de, son olarak 2011 yılında yayımlanan raporunda PKK terör örgütünün Afganistan‟da 170 Öcalan‟ın yakalanıĢ süreci ile ilgili ayrıntılı bir değerlendirme için bkz.: Tuncay Özkan, Operasyon, Ġstanbul, Doğan Yay., 2000. 171 Bkz: Özgür Politika, 17 ġubat 1999 ve sonraki sayıları. 172 TESAT Raporları için bkz.: Bu çalıĢmada 2. Bölüm. Ayrıca: “Annual publications”, https://www.europol.europa.eu/latest_publications/2, 12.03.2012. 69 üretilen uyuĢturucunun Avrupa‟ya taĢınmasında önemli bir rol aldığını belirtilmektedir.173 Kürt diasporasının iletiĢim teknolojisi alanında meydana gelen geliĢmeleri ve yenilikleri yakından takip etmeleri ve profesyonelce kullanmaları, Avrupa‟daki etkinliklerini arttırmıĢtır. Uydu yayınları, televizyon, radyo, internet gibi iletiĢim imkânlarını kullanan Kürtler, özellikle Avrupa‟da bu olanaklardan geniĢ ölçüde yararlanmıĢlardır. Üstelik bu iletiĢim sadece Kürt milliyetçilerinin diğer Kürtlere “Kürtlük bilinci”ni aĢılamasıyla kalmamıĢ, “Kürt sorunu”nun Türkiye ve dünya kamuoyuna taĢınmasına sebep olmuĢtur. Kürt sorununun uluslararası bir sorun haline dönüĢmesi, Kürtlerin 1960‟lardan itibaren Avrupa‟ya gitmelerinden sonra önemli bir ivme kazanmıĢtır. Ayrıca, PKK‟nın Avrupa‟daki örgütlenmesini tamamlamasının ardından da örgüt, Türkiye‟deki iĢsiz bazı Kürtleri Avrupa‟ya kaçırarak örgüte katılmasını sağlamıĢtır. PKK bu dönemde Avrupa‟daki Kürt nüfusunu arttırmak ve örgüte eleman sağlamak için organize bir suç olan “insan kaçakçılığı” faaliyetlerinde de bulunmuĢtur.174 Bu sürecin sonunda, Avrupa‟nın birçok ülkesinde büyük bir Kürt nüfusu oluĢmuĢtur. Avrupa‟daki Kürt nüfusunun (yaklaĢık olarak) 500.000‟i Almanya‟da, 100.000‟i Fransa‟da, 70.000‟i Hollanda‟da, 60.000‟i Ġsviçre‟de, 50.000‟i Belçika‟da, 173 “The Global Afghan Opium Trade: A Threat Assessment-2011”, http://www.unodc.org/documents/data-and-analysis/Studies/Global_Afghan_Opium_Trade_2011web.pdf, 14.032012. 174 PKK‟nın insan kaçakçılığı faaliyetleri ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.: Metin Dalman, Ġsmail Tabak, Avrupa’da İnsan Ticareti ve PKK, Ġstanbul, Türk Alman Basın Ajansı, 1995. 70 50.000‟i Avusturya‟da, 25.000‟i Ġsveç‟te, 20.000‟i Ġngiltere‟de, 20.000‟i Yunanistan‟da, 8.000‟i Danimarka‟da, 4.000‟i Norveç‟te, 3.000‟i Ġtalya‟da, 2.000‟i Finlandiya‟da ve küçük bir kısmı da Romanya‟da yaĢamaktadır. Ayrıca Kanada‟da 6.000, ABD‟de 15.000 ve Avustralya‟da da birkaç bin civarında Kürt yaĢamaktadır. Eski SSCB topraklarında da 250.000 civarında Kürtün yaĢadığı sanılmaktadır. Ġran, Irak ve Suriye‟den gelen yaklaĢık 200.000 Kürt, Ġsrail ve Lübnan‟da yaĢamaktadır. 175 Avrupa‟da yaĢayan Kürtler, birçok farklı çatı altında örgütlenmiĢtir. DEP‟in 1995 yılında kapatılmasının ardından düzenlenen PKK‟nın 5. Kongresinde alınan kararlar doğrultusunda, 12-16 Nisan 1995 tarihleri arasında Hollanda‟nın Den Haag kentinde 400 kiĢinin katılımıyla bir toplantı yapılmıĢ ve bu toplantı neticesinde PKDW (Parlamana Kurdistane Li Derveyi Welat - Sürgünde Kürdistan Parlamentosu) kurulmuĢtur. Kuzey Kürdistan‟da ve sürgünde yaĢayan Kürtleri temsil ettiğini ileri süren PKDW, 6‟sı eski DEP milletvekili, 12‟si ERNK(Eniya Rizgariya Netewa Kurdistan - Kürdistan Ulusal KurtuluĢ Cephesi) üyesi ve diğerleri tanınmıĢ Kürt ileri gelenleri olmak üzere toplam 65 kiĢiden oluĢmuĢtur. PKDW, çeĢitli ülkelerde yapılan toplantılara ve uluslararası konferanslara Kürt sorunu ile ilgili raporlar göndermiĢ ve bu konuyla ilgili olarak özellikle AP ve AGĠT nezdinde giriĢimlerde bulunmuĢtur. PKDW, Genel Kurul toplantılarını Viyana‟da (31 Temmuz – 02 Ağustos 1995), Moskova‟da (30 Ekim – 01 Kasım 1995), Kopenhag‟da (12 – 14 Mart 1996), Roma‟da (15-17 Temmuz 1996 ve 29 Eylül – 01 175 KurubaĢ, C.2, s.86. 71 Ekim 1998), Oslo‟da (18-20 Kasım 1996), Brüksel‟de (10-12 Nisan 1997, 11-12 Nisan 1999, 19 Haziran 1999 ve 26 Eylül 1999) düzenlemiĢtir.176 24 Mayıs 1999‟da, Türkiye, Suriye, Irak ve Ġran‟dan gelen 82 Kürt örgütü, 16 parti üyesi ve bağımsız temsilcilerden oluĢan 175 delege Hollanda-Amsterdam‟da “Kürdistan Ulusal Kongresi”ni (KNK) ilan ettiler. KNK, bir süre PWDK ile paralel çalıĢmalar yürüttükten sonra, 26 Eylül 1999‟da yapılan PWDK‟nın 11. Kongresinde daha önceden öngörüldüğü gibi kendisini feshetmesi üzerine PWDK‟nın yerini aldı.177 PKK‟nın yönlendirmesi ve etkisiyle kurulan bu örgütler sayesinde PKK, Avrupa‟da meĢru bir zemin kazanmıĢ ve tüm Kürt gruplarını bünyesinde toplayarak Kürtlerin tek temsilcisi olarak hareket edebilme fırsatına yakalamıĢtır. Bu siyasi Kürt örgütlerinin yanı sıra, Kürtler tarafından Avrupa‟da birçok kültürel örgüt de kurulmuĢtur. Bu örgütler arasında; Paris, Brüksel, Berlin, Washington, Moskova ve Stockholm‟de açılan Kürt Enstitüleri, Kürt Bilim ve Sanat Akademisi, Ġsveç Kürt Yazarlar Derneği, Londra Kürt Kültür Merkezi, Kürt Kültür ve ÇalıĢmaları Vakfı, Kurd-PEN, Kürt Yayıncılık Merkezi, Kürt Ġnsan Hakları Projesi (KHRP) bulunmaktadır.178 Bu kuruluĢlar, kültürel faaliyetlerinin yanı sıra, internet siteleri aracılığıyla çeĢitli yayınlar yapmakta ve bu çalıĢmalar sayesinde Kürt sorununa iliĢkin geliĢmeleri dünya kamuoyuna duyurarak Kürt sorunun uluslararasılaĢmasına katkı sağlamaktadır. 176 Aynı yapıt, s.195-197. “PKK meclisini feshetti.”,Milliyet, 28 Eylül 1999. 178 Aynı yapıt, s.203-208. 177 72 II. BÖLÜM AVRUPA’DA TERÖR OLGUSU ve AB’nin TERÖRĠZMLE MÜCADELE YAPISI AB, 27 üye devletten oluĢan bir kurumdur. Son olarak Lizbon AnlaĢması ile Maastricht‟te yapılan düzenlemeye179 göre,AB‟nin kurumları Ģunlardır: 1- Avrupa Parlamentosu (the European Parliament)180, 2- AB Zirvesi (the European Council)181, 3- AB Konseyi (the Council)182, 4- Avrupa Komisyonu (the European Commission)183, 5- Avrupa Birliği Adalet Divanı (the Court of Justice of the European Union)184, 6- Avrupa Merkez Bankası (the European Central Bank)185, 7SayıĢtay (the court of Auditors)186, 8- Diğer kurum ve ajanslar (Ekonomik ve Sosyal Komite187, Bölgeler Komitesi188, Avrupa Yatırım Bankası189, Avrupa Ombudsmanı190). AB üyesi ülkeler 50 yıldan fazla bir süredir, adalet ve içiĢlerinde iĢbirliği yapmak amacıyla ikili, bölgesel veya küresel giriĢimlerde bulunmaktadırlar. Ancak özellikle terörizmle mücadele acısından yaĢanan geliĢmelerin bu tarihi süreç 179 Maastricht AnlaĢması (AB AnlaĢması), m.13. Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://www.europarl.europa.eu/news/en/headlines/, 14.03.2012. 181 Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://www.european-council.europa.eu/the-institution.aspx?lang=en, 14.03.2012. 182 Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://www.consilium.europa.eu/homepage?lang=en,14.03.2012. 183 Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://ec.europa.eu/index_en.htm, 14.03.2012. 184 Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://curia.europa.eu/jcms/jcms/j_6/, 14.03.2012. 185 Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://www.ecb.europa.eu/home/html/index.en.html, 14.03.2012. 186 Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://eca.europa.eu/portal/page/portal/eca_main_pages/home, 14.03.2012. 187 Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://www.eesc.europa.eu/?i=portal.en.home, 14.03.2012. 188 Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://www.cor.europa.eu/pages/HomeTemplate.aspx, 14.03.2012. 189 Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://www.eib.europa.eu/?lang=en, 14.03.2012. 190 Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://www.ombudsman.europa.eu/home/en/default.htm, 14.03.2012. 180 73 içerisinde oldukça yeni olduğunu söylemek mümkündür. Bu geliĢmelerde Avrupa Ekonomik Topluluğu (daha sonradan Avrupa Topluluğu)‟nu kuran Roma AntlaĢması‟nın191 en önemli hedeflerinden biri olan kiĢilerin serbest dolaĢımı ilkesinin hayata geçirilmesi çalıĢmalarının büyük payı olduğu düĢünülmektedir. ġöyle ki; 1960‟lı yıllarda serbest dolaĢım ilkesi ağırlıklı olarak ekonomik temelli, dolayısıyla isçilerle ilgiliydi, ancak 1970‟li yıllarda bu özgürlük alanının herkesi kapsayacak Ģekilde geniĢletilmesi amacıyla birlikte, sınır aĢan suçlar (organize suçlar, uyuĢturucu trafiği, terörizm, vb.) ile mücadele konusunda bir takım yeni sorunlar ortaya çıkmıĢtır. Bu durumun doğal bir sonucu olarak da, Avrupa ülkeleri arasında özellikle adalet ve içiĢleri konularında iĢbirliği yapmak zorunluluğu belirmiĢtir.192 Bu süreç göz önüne alındığında, Avrupa Birliğinin terörizmle mücadele alanında gerçekleĢtirdiği yasal düzenlemelerin bir amaç değil, baĢka bir amaca ulaĢmak için kullanılan bir araç olarak doğduğunu söylemek mümkündür. Ancak bu durum -aĢağıda ayrıntılı biçimde ele alınacağı Ģekilde- 11 Eylül saldırılarının ardından değiĢmiĢ ve AB‟nin terörizme bakıĢ açısında büyük bir değiĢime sebep olmuĢtur. 191 Roma AntlaĢması 25 Mart 1957 tarihinde imzalanmıĢ ve 1 Ocak 1958 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir. Son olarak Lizbon AntlaĢması ile Roma AnlaĢmasının resmi adı Avrupa Birliğinin ĠĢleyiĢi Hakkında AnlaĢma (Treaty on the Functioning of the European Union) olarak değiĢtirilmiĢtir. AnlaĢmasının son ve tam metni için bkz.: “Consolidated versions of the Treaty on European Union and the Treaty on the functioning of the European Union”, http://register.consilium.europa.eu/pdf/en/08/st06/st06655.en08.pdf, 21.12.2011. 192 Ertan BeĢe, Terörizm, Avrupa Birliği ve İnsan Hakları, Ankara, Seçkin Yay., 2000, s.69. 74 AB‟nin terörizmle mücadele amacıyla hayata geçirdiği yasal düzenlemeler net ve tek bir “AB Terörizmle Mücadele Kanunu” Ģeklinde değil, adalet ve içiĢlerinde iĢbirliği amacıyla yapılan çeĢitli antlaĢmalar içerisinde dağınık bir Ģekilde yer almaktadır. Bu sebeple, AB‟nin terörizmle mücadele politikalarını analiz edebilmek için, AB‟nin adalet ve içiĢlerinde iĢbirliğine iliĢkin yasal düzenlemeleri ve bu düzenlemelerin terörizmle mücadeleye etkisini “11 Eylül Öncesi” ve “11 Eylül Sonrası” Ģeklinde incelemek daha doğru olacaktır. Ancak AB‟nin kurumsal ve yasal yapılanmasına geçmeden önce, “terör” kavramının Avrupa coğrafyasındaki yerini, tarihi süreç içerisinde incelemekte büyük bir fayda görülmektedir. 2.1. Avrupa’da Terör Terör, dünya gündemine ağırlıklı olarak 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gelmiĢ olmasına rağmen, neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir olgudur.193 Ancak terörün tarihi ve tarihteki yeri konusu, öncelikle Terör nedir? sorusunu ortaya koymaktadır. Bu tarihsel tartıĢma bağlamında, ortaya baĢka bir kuramsal ve kavramsal tartıĢma çıkmaktadır. Genellikle politik sebeplerle, terör kavramının uluslararası bir tanımı yapılamamıĢtır. Nitekim AB‟nin dahi ortak bir terör tanımı yoktur. Bu çalıĢmanın amacı Terör nedir?sorusuna cevap aramak olmadığı için, bu 193 Richard Horsley, “The Sicarii: Ancient Jewish Terrorists,” The Journal of Religion, Vol. 59, No. 4 (Oct. 1979), ss.435-458 , 75 tartıĢmadan özellikle kaçınılacak ve terörün politik bir Ģiddet eylemi olduğu ön kabulüyle terörün Avrupa‟daki izi sürülmeye çalıĢılacaktır. Johnson “Bizler terörün Ortadoğu’da ortaya çıkan modern bir kavram olduğunu düşünme eğilimindeyizdir. Oysa dünya genelindeki terör örgütlerinin kullandığı kural, yöntem ve davranış şekillerinin Avrupa’da geliştiğini çok az insan bilmektedir.” demektedir.194 Roberts‟ın “Terörizmin tarihi Ortadoğulu olduğu kadar Avrupalıdır.” ifadesi195 konumuz açısından dikkat çekicidir. Bu kapsamda Avrupa tarihi içerisinde terör akımlarını dönemsel olarak incelenmesinde yarar görülmektedir. Özellikle Fransız Devrimi ve sonrasındaki tarihi sürecin, Avrupa coğrafyasıyla ve terör eylemleri ile sınırlı olarak ve politik geliĢmelerle birlikte ele alınması uygundur. 2.1.1. 1789 ve sonrası Politik bir Ģiddet aracı olarak 1789 Fransız Devrimi ve sonrasında Avrupa‟da yaygınlık kazandığı düĢünülen terör eylemleri, son üç asırdır Avrupa‟da etkisini devam ettirmiĢtir. Bu anlamda terör kavramının politik literatüre geçen ilk hali Avrupa‟da ortaya çıkmıĢ ve tarih boyunca dinamizmini koruyarak birbirinden farklı 194 Morgan Johnson, “A Brief History of Terrorism in Europe”, http://www.helium.com/items/1033000-a-brief-history-of-terrorism-in-europe, 13.04.2010. 195 Adam Roberts, “The Changing Faces of Terrorism”, http://www.bbc.co.uk/history/recent/sept_11/changing_faces_01.shtml, 13.04.2010. 76 çağrıĢımlar üstlenmiĢtir.196 Jakobenlerin Fransa‟da yönetime hâkim olduğu 17931794 yılları “terör dönemi” (regime de la terreur / the reign of terror) olarak adlandırılmaktadır.197 Bu dönem terör eylemleri devlet terörizmine örnek gösterilebilir. Fransız Devrimi sonrasındaki ilk terör dalgası, anarĢist terör dalgasıdır ve 19. y.y.ın sonlarında Rusya‟da meydana gelmiĢtir. Narodnaya Volya mensuplarının monarĢiye karĢı baĢlattıkları mücadele ve 13 Mart 1881 tarihinde Rus Çarı II. Aleksander‟ın bomba ile öldürülmesi de dâhil olmak üzere uyguladıkları yöntemler, Fransız Ġhtilali kadar kanlı olmuĢtur.198 Narodnaya Volya‟nın liderlerinden Sergey Nechayev, terörist devrimciliğin temel kurallarını yazmıĢtır.199 Siyasi liderlere yönelik suikastlar, Avrupa‟da 20. yüzyılda da devam etmiĢ ve Avusturya ArĢidükü Ferdinand‟ın 28 Haziran 1914 tarihinde Gavril Princip isimli bir Bosnalı Sırp tarafından öldürülmesi, I. Dünya SavaĢı‟na gidecek süreci baĢlatmıĢtır.200 196 Bruce Hoffman, Inside Terrorism,New York, Colombia University Press, 1998, s.15‟ten aktaran: ġevket Ovalı, “AB‟nin Terörizmle Mücadele Politikasındaki DönüĢüm: 11 Eylül ve Madrid Saldırılarının Etkileri”, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt:5, No:3 (Bahar 2006), s.80. 197 Terör döneminin tam olarak hangi tarihler arasında yaĢandığı tartıĢmalı olsa da, Olağanüstü Ceza Mahkemelerinin kurulduğu Mart 1793 ile Robespierre‟in devrildiği 27 Temmuz 1794 tarihleri arasındaki dönemi kapsadığı söylenebilir. Bu dönemle ilgili olarak bkz.: Edmund Burke, Reflections on the Revolution in France, (ed. J.C.D.Clark), California, Stanford University Press, 2001. 198 Grant Wardlaw, Political terrorism: Theory, tactics and counter-measures, New York, Cambridge Univesity Press, 1998, s.19. 199 Sergei Nechayev, Catechism of the Revolutionary(1869), Londra, Violette Nozieres Press and AK Press, 1989. 200 I. Dünya SavaĢı ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.: A.Haluk Ülman, 1.Dünya Savaşı’na Giden Yol ve Savaş, Ankara, Ġmge Yay., 2002. 77 Ġkinci dalga, ulusal kurtuluĢçu terör dalgasıdır ve eĢzamanlı olarak dünyanın birçok coğrafyasını etkilemiĢtir. Özellikle Avrupa‟da ortaya çıkan etnik örgütler, günümüzde de faaliyetlerine devam etmektedirler. Ġspanya‟nın Bask bölgesinde ETA, Galiçya bölgesinde Resistencia Galega, Kuzey Ġrlanda‟da IRA, Fransa Korsika‟da FLNC bu örgütlere örnek olarak gösterilebilir.201 Almanya‟daki kanlı Nazi rejimi ve 2. Dünya SavaĢı‟nın ardından ise terörizm, devlet baĢkanları ve politik liderlere suikastların ötesine geçerek Avrupa coğrafyasından Avrupa kolonilerine sıçramıĢtır. Özellikle Ġngiltere, Fransa ve Hollanda kolonilerinde kolonyal güçlere çekilmeleri için baskı yapmak ve yerli halkın henüz doğmakta olan post-kolonyal devletlerde liderliği ele geçirmek isteyen gruplara destek vermesini sağlamak amacıyla Avrupalı askeri/politik/ekonomik hedeflere karĢı terör eylemlerine sıklıkla baĢvurulmuĢtur. Üçüncü dalga ise sol ideoloji temelinde ortaya çıkmıĢtır. 1960‟lı yıllar ve sonrasında terör, sivil ve askeri görevlilerin öldürülmesi, rehine alma, uçak kaçırma, bina bombalama gibi daha geliĢmiĢ yöntemlerle ve genelde devrimci sosyalizm veya nasyonalizm gibi güdülerle, Güneydoğu Asya‟dan Ortadoğu‟ya, Latin Amerika‟dan Kafkaslar‟a kadar neredeyse dünyanın tamamına yayılmıĢtır. Bu süreçte birçok devlet, terörizmi ve terörist örgütleri politik bir araç olarak genellikle dıĢ politik çıkarları doğrultusunda desteklemiĢ ve terörizm kavramının yeni bir boyut kazanmasına sebep olmuĢtur. Bu dönemde Avrupa ise, zaman zaman dünyanın baĢka coğrafyalarındaki politik sorunlarla ilgili kavga ve hesaplaĢmaların yaĢandığı bir alan 201 Bu örgütlerle ilgili bilgi için bkz.: Bu çalıĢmada 1. Bölüm. 78 olmuĢtur. Eylül 1972‟de, 11 Ġsrailli sporcunun Filistinli teröristlerce öldürüldüğü Münih Olimpiyatları202 buna bir örnektir. 1970‟lerde Ġtalya‟da faaliyet gösteren ve Marksist-Leninist bir örgüt olan Kızıl Tugaylar örgütü Soğuk SavaĢ döneminde Avrupa‟da ortaya çıkan terör örgütlerinin en önemlilerinden biridir.203 Kızıl Tugaylar, 1980‟lerin sonuna kadar eylemlerine devam ettiği dönemde yaklaĢık 14.000 Ģiddet eylemi gerçekleĢtirmiĢ ve baĢta eski Ġtalya BaĢbakanı Aldo Moro‟nun kaçırılması ve öldürülmesi olmak üzere birçok siyasi cinayet iĢlemiĢtir. Günümüzde pasif dahi olsa varlığını devam ettirmekte olan Kızıl Tugaylar, 2000‟li yıllarda da siyasi cinayetler iĢlemiĢtir. Son olarak Haziran 2005‟te 4 örgüt mensubu Ġtalya‟da ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıĢtır.204 Avrupa‟da Soğuk SavaĢ döneminde ortaya çıkan bir diğer terör örgütü ise kuruluĢunun ilk yıllarında Baader-Meinhof olarak da anılan Almanya‟daki RAF (Red Army Faction – Rote Armee Fraktion) örgütüdür. 1970 yılında komünist, antiemperyalist bir Ģehir gerilla örgütü olarak kurulan ve 20 Nisan 1998 tarihinde kendisini feshettiğini duyuran RAF, 34 cinayetten sorumlu tutulmuĢtur.205 Almanya‟da hemen hemen aynı dönemlerde faaliyet gösteren bir diğer sol terör 202 Ayrıntılı bir değerlendirme için bkz.: Courtney Farrell, Terror at the Munich Olympics, Minnesota, Abdo Pub., 2010. 203 Ayrıntılı bilgi için bkz.: Philip Willan, Puppetmasters: The Political Use of Terrorism in Italy, Lincoln, iUniverse Press, 2002. 204 “Red Brigades killers given life jail for murder of reformer”, http://www.independent.co.uk/news/world/europe/red-brigades-killers-given-life-in-jail-for-murderof-reformer-492866.html, 14.08.2009. 205 Ayrıntılı bilgi için bkz.: J.Smith ve Andre Moncourt, The Red Army Faction: A Documentary History, Oakland,PM Press, 2009. 79 örgütü Devrimci Hücreler (Revolutionary Cells / Revolutionäre Zellen veya RZ) ise 30 yıllık eylem dönemi boyunca, 1976 yılında Air France uçağının Entebbe (Uganda)‟ya kaçırılması baĢta olmak üzere toplam 186 eylemden sorumlu tutulmaktadır.206 Kendilerini liberal komünist bir Ģehir gerilla yapılanması olarak tanımlayan Action Directe örgütü, Fransa‟da faaliyette olduğu 1979-1987 yılları arasında gerçekleĢtirilen yaklaĢık 50 eylemin sorumlusu olarak gösterilmektedir.207 Adını, Yunanistan‟daki askeri yönetimin devrilmesini isteyen üniversite öğrencilerinin Atina‟daki “Politeknik Okulu” iĢgaline son vermek amacıyla, askeri yönetimin öğrencilere müdahale ettiği ve 20 kiĢinin öldüğü, yaklaĢık 200 kiĢinin de yaralandığı 17 Kasım 1973 gününden aldığı sanılan208 17 Kasım örgütü, 1975 yılında CIA‟nın Atina Ġstasyon ġefi olan Richard Welch‟i öldürerek adını kamuoyuna duyurmuĢtur. Bu tarihten sonra, yaklaĢık 70 silahlı eylem gerçekleĢtirmiĢ ve bu eylemlerde aralarında Amerikalı, Türk209 ve Ġngiliz diplomatların da olduğu 23 kiĢiyi öldürmüĢtür.210 Örgütün Marksist-Leninist ideolojiyi benimsediği, emperyalizm karĢıtı, Amerikan karĢıtı, NATO karĢıtı ve Türk karĢıtı bir doktrin izlediği 206 Devrimci Hücreler ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.:Richard L. Clutterbuck, Terrorism, drugs and crime in Europe: after 1992, Londra, Routledge Press, 1990, s.51-53. 207 Action Directe ile ilgili olarak bkz.: Michael Y. Dartnell, Action Directe: Ulrta-left Terrorism in France, 1979-1987, Londra, Frank Cass&CO Ltd., 1995. 208 George Kassimeris, “Greece: Twenty Years of Political Terrorism”, Terrorism and Political Violence, Vol.7, no.2, London, 1995, s.79. 209 Türk Basın AtaĢesi Çetin Görgü 7 Ekim 1991 tarihinde, Büyükelçilik MüsteĢarı Ömer Haluk Sipahioğlu ise 4 Temmuz 1994 tarihinde 17 Kasım terör örgütü tarafından Atina‟da öldürülmüĢtür. 210 Recep Tayfun, Hayalet Örgüt 17 Kasım, Ankara, EGM Yay., 2003, s.44. 80 belirtilmektedir.211 Kendisini aynı zamanda iĢçi sınıfının temsilcisi ve lideri olarak gören örgüt, Yunan halkını ilgilendiren (vergilerin arttırılması, iĢçi anlaĢmazlıkları, sağlık masrafları, özelleĢtirme gibi) güncel iç konulara da doğrudan tepki göstermiĢtir.212 Bu çerçevede, 17 Kasım örgütü saldırılarını büyük ölçüde Yunan hedeflerine karĢı gerçekleĢtirmiĢtir. 25 yıl boyunca hakkında hiçbir ipucu elde edilemediği söylenen ve hiçbir üyesi yakalanamayan örgüt, 9 Haziran 2000 tarihinde Ġngiltere‟nin Atina Büyükelçiliği Askeri AteĢesi Kurmay Albay Stephen Saunders‟i öldürerek büyük tepki çekmiĢtir.213 29 Haziran 2002 tarihinde Yunanistan‟ın Pire kentinde, 17 Kasım terör örgütü mensubu Savvas Xiros‟un elinde bomba patlaması neticesinde yaralı olarak ele geçirilmesi üzerine örgüte yönelik büyük bir operasyon baĢlatılmıĢtır.214 Bu operasyon sonrasında, örgüt üyelerinin büyük bir kısmı yakalanarak hapse mahkûm edilmiĢ ve örgüt büyük ölçüde deĢifre edilmiĢtir. 27 yıl aradan sonra, 17 Kasım‟a yönelik böyle bir operasyonun yapılmasında, 11 Eylül terör saldırılarının ardından baĢlatılan “Terörizme KarĢı Uluslararası SavaĢ”ın ve Yunanistan‟da düzenlenen 2004 olimpiyatlarının etkisi olduğu değerlendirilmektedir. 2003 yılında Yunanistan‟da kurulan ve Yunan hükümeti ve medyası tarafından “terörist örgüt” olarak kabul edilen Revolutionary Struggle (Devrimci Mücadele) örgütü, 2003 yılında Atina‟da bir mahkeme binasının bombalanması, 2004‟te Yunanistan ĠĢçi Bakanlığı ve polis otobüslerine yapılan saldırılar, 2007‟de 211 Andrew Corsun, “Group Profile: The Revolutionary Organization 17 November in Greece (19751991)”, European Terrorism: Today and Tomorrow, (ed. Y.Alexander – D.A.Pluchinsky), New York, Brassey‟s Inc., 1992, s.93-126. 212 “Country Profile 2005: Greece”, The Economist Intelligence Unit, http://store.eiu.com/index.asp?layout=product_home_page&product_id=30000203, 20.06.2006. 213 “British Attache is Assasinated on Greek Street”, The New York Times, 09.06.2000. 214 “Greek police find arsenal of brigadier‟s assassins”, Telegraph, 04.07.2002. 81 Amerikan Büyükelçiliğinin bombalanması gibi birçok eylem gerçekleĢtirmiĢtir.215 Bu saldırıların ardından ise, Yunan yetkilileri RS‟in 17 Kasım örgütünün uzantısı olduğunu ilan etmiĢlerdir. Yunanistan‟da 1974 yılında askeri cuntanın devrilmesinin ardından Christos Kassimis tarafından kurulan ve Marksist-Leninist ideolojiyi benimseyen ELA (Epanastatikos Laikos Agonas)örgütü, 29 Nisan 1975 tarihinde Atina‟da ABD Büyükelçiliği görevlilerine ait 8 aracı ateĢe vererek adını duyurmuĢtur.216 1995 yılından sonra eylemlerini durduran ELA217 bu tarihe kadar Ģirketlere, polis araçlarına, bankalara ve sinemalara yönelik olarak gerçekleĢtirilen yaklaĢık 250 eylemi üstlenmiĢtir. 17 Kasım ve PKKgibi birçok terör örgütüyle irtibatı olduğu belirtilen ELA örgütünü, Yunan polisi 11 adet ölümlü terör eyleminden sorumlu tutmaktadır. 1995 yılı sonrasında örgütün dağıldığı ve örgüt mensuplarınca “Devrimci Hücreler”218 isimli yeni bir örgütün kurulduğu belirtilmektedir.219 Bunların dıĢında Yunanistan‟da halen eylemlerine devam etmekte olan, ara veren veya son veren birçok anarĢist örgüt bulunmaktadır.220 215 “Revolutionary Struggle case to be tried in court”,http://www.athensnews.gr/portal/9/39825, 12.04.2011. 216 “Greece:2005 Overwiev”, http://www.tkb.org/MorePatterns.jsp?countryCd=GR&year=2005, 15.06.2006. 217 ELA, 20 Mart 2006‟da AB Terör Örgütleri Listesi‟nden çıkartılmıĢtır. “EU removes Greek Group from Terror Blacklist”, http://www.eubusiness.com/afp/060321102853.dma4jbq6/, 21.03.2006. 218 Devrimci Hücreler örgütü tarafından, 1998 yılı içinde bir dizi bombalama eylemi gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu eylemlerden en büyüğü Hotel Intercontinental‟a yönelik olan ve 1 kiĢinin hayatını kaybettiği saldırıdır. 219 Tayfun, s.138-139. 220 Bu grupların baĢlıcaları, Conspiracy of Fire Cells (Synomosia Pyrinon tis Fotias -- SPF), Nihilist Fraction, Gangs of Conscience (Symmories Syneidisis -SymSyn), Armed Revolutionary Action (Enopli Epanastatiki Drasi - ENEDRA), Sect of Revolutionaries (Sehta)‟dır. 82 Cellules Communistes Combattantes (CCC; Communist Combatant Cells) isimli komünist örgüt, 1980‟li yıllarda Belçika‟da faaliyet göstermiĢtir. Örgüt komünizm düĢmanlarını, özellikle NATO, ABD ve uluslararası Ģirketleri hedef alan bombalama eylemleri gerçekleĢtirmekteydi. Örgütün kurucusu ve lideri Pierre Carette‟nin Aralık 1985‟te yakalanmasının ardından221 CCC örgütü dağılmıĢtır.222 Ġtalya‟da Kızıl Tugaylarörgütü ile bağlantılı bir örgüt olan PCP-M‟ye (Partito Comunista Politico-Militare) yönelik olarak 2007 yılında gerçekleĢtirilen operasyonda 15 kiĢi yakalanmıĢtır.223 Maoist bir terör örgüt olan GRAPO (Grupos de Resistencia Antifascista Primero de Octubre), 1975 yılında yasadıĢı Ġspanya Komünist Partisi‟nin silahlı kanadı olarak kurulmuĢtur. 1976 yılında Franco‟nun ölümünün ardından Ġspanyol politik sisteminin diktatörlükten demokrasiye dönüĢümüyle beraber ortaya çıkmıĢ ve Ġspanya‟da 1980‟li yıllardan itibaren oldukça aktif faaliyet göstermiĢtir. ABD‟de meydana gelen 11 Eylül saldırılarının ardından bir bildiri yayınlayan örgüt “emperyalist güçlerin sembollerinin yok edilmesinden” duyduğu memnuniyeti açıklamıĢ ve “savaĢın henüz baĢladığını” ilan etmiĢtir. Son olarak Haziran 2007‟de 6 üyesi tutuklanan grup, AB Terörist Örgütler Listesinde de yer almaktadır.224 221 Pierre Carette, ġubat 2003‟te serbest kalmıĢ ve 2008‟de Italyan terörist grup PCP-M ile bağlantılı olduğu iddiasıyla tekrar tutuklanmıĢtır. 222 Ayrıntılı bilgi için bkz.: Anarchist Black Cross, Interview with the Cellules Communistes Combattantes Political Prisoner, ABCF, 1998. 223 “Camera bike takes Italy back to future with arrest of terror cell”, http://www.guardian.co.uk/world/2007/feb/14/italy.johnhooper, 15.02.2007. 224 Europol tarafından hazırlanan TE-SAT 2009 raporunda, 2009 yılı itibariyle “GRAPO örgütünün artık operasyonel olmadığı” belirtilmektedir. TE-SAT 2009, s.31. 83 PKK225 ve LTTE226 örgütleri de, finansman sağlama, eleman temin etme ve sesini uluslararası kamuoyuna duyurma gibi amaçlarla Avrupa‟da faaliyet göstermektedir. 11 Eylül 2001 saldırıları ile baĢladığı değerlendirilen dördüncü terör dalgasını küresel terör dalgası olarak nitelemek mümkündür. Bu dönemin en öne çıkan terör örgütü olan El Kaide de, Avrupa coğrafyasında hem eleman ve finansman sağlama, örgütlenme, eğitim gibi yapısal faaliyetler yürütmekte227 hem de belirli hedeflere yönelik saldırılar düzenlemektedir. Nitekim 11 Mart 2004 tarihinde ĠspanyaMadrid‟de228 ve 7-22 Temmuz 2005‟te Ġngiltere‟de229 gerçekleĢtirilen terörist saldırılar, dünya kamuoyunda büyük ses getirmiĢ ve AB kurumlarını bu sorunla daha etkin mücadeleye zorlamıĢtır. 2.1.2. AB’nin Terörizmle Mücadelesi 2.1.2.1. 11 Eylül Öncesi Konumuz açısından AB‟de adalet ve içiĢlerinde iĢbirliği sürecinin özel bir önemi vardır ve bu süreç üye ülkeler arasında karĢılıklı iĢbirliğinin ilk çerçevesini 225 PKK terör örgütü ile ilgili ayrıntılı bir değerlendirme için bkz. Bu çalıĢmada 1. Bölüm. LTTE terör örgütü ile ilgili ayrıntılı bir değerlendirme için bkz. Bu çalıĢmada 1. Bölüm. 227 El Kaide, Avrupa‟daki faaliyetlerini AQIM (Al-Qaeda in the Islamic Maghreb) üzerinden yürütmektedir. TE-SAT 2009, ss.19-22. 228 Madrid‟de 11 Mart 2004 tarihinde üç istasyona eĢzamanlı dört bombalı saldırı düzenlenmiĢ ve yaklaĢık 200 kiĢi ölmüĢ, 1500 kiĢi yaralanmıĢtır. Ayrıca, raylara, peronlara ve vagonlara yerleĢtirilmiĢ 10 bomba daha bulunup kontrollü biçimde patlatılmıĢtır. 229 Saldırılarla ilgili ayrıntılı bir değerlendirme için bkz.: Report of the 7th July Review Committee, http://news.bbc.co.uk/2/shared/bsp/hi/pdfs/05_06_06_london_bombing.pdf., 08.09.2009. 226 84 oluĢturan 1967 tarihli Napoli SözleĢmesi‟ne230 kadar uzanmaktadır. Nitekim bu sözleĢme ile üye ülkelerin gümrük idareleri arasında, sahtekârlık ve dolandırıcılığın önlenmesi için karĢılıklı yardımlaĢma ve iĢbirliği öngörülmektedir. Göç, iltica, suç gibi konularda polisiye ve adli iĢbirliği giriĢimleri, 1970‟li yıllarda Avrupa Topluluğunun yasal çerçevesi dıĢına çıkarak, “hükümetlerarası iĢbirliği” (intergovernmental cooperation) esasına dayanan bir sürecin baĢlamasına sebep olmuĢtur. Bu süreç içerisinde, üye ülkeler arasında uzman değiĢimi, bilgi ve deneyim paylaĢımı, karĢılıklı irtibat büroları kurulması gibi hususlarda gayri resmi düzenlemeler yapılmıĢtır.231 Bu düzenlemelerin bir sonucu olarak da, üye ülkelerin ilgili kurum görevlilerinden oluĢan TREVI(Terrorism, Radicalism, Extremism, Violence International) grupları gibi çalıĢma grupları ortaya çıkmıĢtır.232 Nitekim 1986 yılında imzalanan ve 01 Temmuz 1987 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa Tek Senedi233 (The Single European Act) Avrupa Birliği sürecinde önemli bir dönüm noktası olmuĢ ve hükümetler arası iĢbirliğini bir zorunluluk haline getirmiĢtir. Madde 8-a‟da belirtilen Malların, sermayenin, hizmetlerin ve kiĢilerin serbest dolaĢımı hususları hükümetler arası iĢbirliğini vazgeçilmez bir unsur haline getirmiĢtir. Bu dört husus içerisinde özellikle bünyesinde bir takım güvenlik sorunlarını barındıran “kiĢilerin serbest dolaĢımı” ilkesi, sınır güvenliği, sınır 230 Napels-1 olarak da anılan söz konusu sözleĢme, 1998 tarihli Napels-2 SözleĢmesi ile yürürlükten kaldırılmıĢtır. Naples-2 SözleĢmesinin tam metni için bkz.: “Convention on mutual assistance and cooperation between customs administrations (Naples II)”, http://europa.eu/legislation_summaries/customs/l33051_en.htm, 07.10.2010. 231 “The origins of cooperation”, http://europa.eu/scadplus/leg/en/lvb/l33022.htm, 15.04.2010. 232 TREVI Grupları ileride ayrıntılı olarak incelenecektir. 233 Senedin tam metni için bkz.: http://europa.eu/scadplus/treaties/singleact_en.htm, 15.04.2010. 85 kontrollerinin azaltılması/kaldırılması gereğinin yanı sıra, sığınma ve göç politikaları, suçla mücadele gibi birçok konuda yeni düzenlemeler ve uluslararası iĢbirliği ihtiyacını doğurmuĢtur. Avrupa Topluluğu bünyesinde tek pazara geçilebilmesi, dolayısıyla kiĢilerin serbest dolaĢımı ve adalet ve içiĢlerinde iĢbirliğinin geliĢtirilmesi konularında mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde yeterli ilerleme kaydedilememesi sebebiyle Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda ve Lüksemburg arasında iç sınırların olmadığı bir bölge yaratma amacıyla 14 Haziran 1985 tarihinde Schengen-1 antlaĢması imzalanmıĢtır.234 19 Haziran 1990 tarihinde imzalanan Schengen AnlaĢmasını Uygulama Konvansiyonu ise bu anlaĢmayı uygulamaya koymuĢtur.235 Ancak anlaĢma 26 Mart 1995 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir.236 Avrupa Birliği açısından adalet ve içiĢlerinde iĢbirliği sürecinde atılan en büyük ve en önemli adım Maastricht AnlaĢması olarak da bilinen Avrupa Birliği AnlaĢması (The Treaty on European Union)‟dır.237 Avrupa Topluluğu adının Avrupa Birliği Ģeklinde değiĢtirildiği Maastricht AnlaĢması ile Avrupa Birliği, Avrupa Toplulukları, Ortak DıĢ Politika ve Güvenlik Politikası, Adalet ve ĠçiĢlerinde ĠĢbirliği 234 AntlaĢmanın tam metni çin bkz.: “The Schengen Acquis as referred to in Article 1(2) of Council Decision 1999/435/EC of 20 May 1999” içinde “Convention Implementing The Schengen Agreement of 14 June 1985”, http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2000:239:0001:0473:EN:PDF, s.19-63. 235 Konvansiyonun tam metni çin bkz.: http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/site/en/oj/1999/l_176/l_17619990710en00010016.pdf, 15.04.2010. 236 Bu zaman dilimi içinde Portekiz ve Ġspanya da anlaĢmaya ortak olmuĢlardır. Monako, Norveç ve Ġzlanda, AB‟ye üye olmamakla birlikte bu anlaĢmaya dâhil olmuĢtur. Aynı Ģekilde Ġsviçre de Aralık 2008‟de Schengen AntlaĢması kapsamına alınmıĢtır. 237 2009 Lizbon AnlaĢması ile kısmen değiĢen anlaĢmanın son ve tam metni için bkz.: “Consolidated versions of the Treaty on European Union and the Treaty on the functioning of the European Union”, http://register.consilium.europa.eu/pdf/en/08/st06/st06655.en08.pdf, 21.12.2011. 86 olmak üzere üç temel sütun üzerinde kurulmuĢtur.238 Maastricht AnlaĢması‟nın konumuz açısından önemi, üçüncü sütunda üye ülkeler arasında adalet ve içiĢlerinde kapsamlı iĢbirliğini239 öngören hükümler içermesidir. Maastricht AntlaĢması‟nın bir diğer önemi de AB‟nin liberal demokratik bir kurum olma rolü ve onun beraberinde getirdiği liberal demokratik değerlere tam saygıyı sağlama görevini, “demokrasiye, demokratik değerlere ve bireylerin temel haklarına tehdit oluĢturan bütün yıkıcı hareket ve eğilimlerle mücadele etmek yükümlülüğü” olarak AB yasal çerçevesi içerisine dâhil etmiĢ olmasıdır.240 AB‟nin terörizmle mücadele politikalarını ve bu kapsamda yasal çerçeveyi Ģekillendiren bir diğer önemli anlaĢma ise Amsterdam AntlaĢması‟dır.241Amsterdam AntlaĢmasının dört temel hedefi vardır: (i) Ġstihdam ve vatandaĢların haklarını, AB‟nin merkezine yerleĢtirmek (The Union and the citizen), (ii) KiĢilerin serbest dolaĢımının önündeki son engelleri de kaldırmak ve güvenliği arttırmak (freedom, security and justice), (iii) AB‟nin dünya politikalarındaki etkinliğini arttırmak (Common foreign policy), (iv) GeniĢlemekte olan AB‟nin kurumsal yapısını daha 238 Charles Elsen, “From Maastricht to the Hague: The politics of judicial and police cooperation”, http://www.asser.nl/eurowarrant-webroot/documents/cms_eaw_id1568_1_Elsen.ERA.2007.03.27.pdf, 07.05.2009. 239 Hükümetler arası iĢbirliği temelinde ortak yarar teĢkil eden dokuz alana vurgu yapılmaktadır: Sığınma politikası, AB‟nin dıĢ sınırlarından geçiĢi ve bu geçiĢler üzerinde uygulanacak kontrolü düzenleyen kurallar, göç politikası ve üçüncü ülke vatandaĢlarına iliĢkin politikalar, uyuĢturucu bağımlılığı ile mücadele, sahtekârlıkla uluslararası düzeyde mücadele, medeni hukuk konularında adli iĢbirliği, ceza hukukuna iliĢkin konularda adli iĢbirliği, gümrükler konusunda iĢbirliği, terörizm, hukuka aykırı uyuĢturucu trafiği ve diğer ciddi uluslararası suç türlerinin önlenmesi ve bunlarla mücadele edilmesi için gerekli olduğunda, gümrüklerle Europol arasında AB genelinde bilgi alıĢveriĢini de kapsamak üzere polisiye iĢbirliği. 240 Cesare De Piccoli, “Report of The Committee on Civil Liberties and International Affairs on The Resurgence of Racism and Xenophobia in Europe and The Danger of Right-Wing Extremists Violence”, European Parliament Session Documents (A3-0127/93), 01.04.1993, s.12. 241 Amsterdam AntlaĢması, 16-17 Haziran 1997 tarihinde AB Konseyi tarafından kabul edilmiĢ, 2 Ekim 1997 tarihinde 15 üye ülke DıĢiĢleri Bakanları tarafından imzalanmıĢ ve 1 Mayıs 1999 tarihinde, üye ülkelerin ulusal anayasal kuralları uyarınca onaylanarak yürürlüğe girmiĢtir. AntlaĢmanın tam metni için bkz.: http://eur-lex.europa.eu/en/treaties/dat/11997D/htm/11997D.html, 18.04.2010. 87 etkili hale getirmek (The reform of the EU institutions).Amsterdam AnlaĢması yukarıda sayılan hedeflerden “kiĢilerin serbest dolaĢımı” ilkesinin yanı sıra, örgütlü suçların her türü (insan kaçakçılığı, çocuklara yönelik cinsel istismar, silah kaçakçılığı, uyuĢturucu kaçakçılığı, rüĢvet, vb.) ve terörizmle mücadele etmek suretiyle kamu güvenliğini de sağlama amacına vurgu yapmaktadır. Amsterdam AntlaĢması, Maastricht AntlaĢması 6. BaĢlık altında düzenlenen üçüncü sütun kapsamındaki bazı konuları, birinci sütun kapsamında sayılan konulara dâhil etmiĢ, ayrıca “özgürlük, güvenlik ve adalet” baĢlığı altında da yeni bir alan yaratmıĢtır. Dolayısıyla adalet ve içiĢlerinde iĢbirliğinin doğasını, “özgürlük”, “güvenlik” ve “adalet” konularını daha kesin kavramlarla tanımlamak, etkinliğini arttırmak, daha demokratik bir hale getirmek ve ilgili kurumlar arasında daha iyi bir denge kurmak suretiyle değiĢtirmiĢtir.242 Amsterdam AntlaĢması ile birlikte “terörizm” de dâhil olmak üzere ağır suçlarla mücadelede üç farklı ortak eylem geliĢtirilmiĢtir:243 (i) Europol de dâhil olmak üzere, polis örgütleri, gümrükler ve diğer yetkili kurumlar arasında daha yakın bir iĢbirliği geliĢtirmek, (ii) Üye ülkelerin adli ve diğer yetkili organları arasında daha yakın bir iĢbirliği oluĢturmak, (iii) Gereken hallerde, üye ülkelerin ceza kanunları ve diğer yasal düzenlemelerinin birbirlerine yakınlaĢtırılmasını sağlamak. 242 243 BeĢe, s.105-106. “Provisions on Police and Judicial Cooperation in Criminal Matters”, Article K.1. 88 Tampere Zirvesi ise, Amsterdam AnlaĢması‟nın yürürlüğe girmesinin hemen ardından 15 – 16 Ekim 1999 tarihlerinde gerçekleĢtirilmiĢtir. AB devlet ve hükümet baĢkanlarından oluĢan AB Konseyi, “özgürlük, güvenlik ve adalet alanının yaratılması” konulu özel gündemle toplanmıĢtır. Toplantı sonunda yayınlanan sonuç bildirgesi, AB Ortak Sığınma ve Göç Politikası (a common EU asylum and migration policy), AB Ortak Adalet Alanı (a genuine European area of justice), Birlik genelinde suçla mücadele (a unionwide fight against crime), Birlik dıĢı daha güçlü eylem (stronger external action) olmak üzere (4) ana baĢlıktan oluĢmaktadır.244 Birlik genelinde suçla mücadele baĢlığı altında (m.41-58) ise, Birlik seviyesinde suçu önleme, suçla mücadelede iĢbirliğinde ilerleme ve karapara aklamaya karĢı özel eylemler konuları tartıĢılmıĢ ve Eurojust‟in kurulması245 karara bağlanmıĢtır. Tampere Zirvesi kararları, AB‟nin içgüvenlik ve terörizmle mücadele konularında kapsamlı bir yol haritası ortaya koymuĢ olması sebebiyle oldukça büyük bir önem taĢımaktadır. Ancak bu süreç yeterince açıklayıcı ve kapsamlı olmasına rağmen, 11 Eylül saldırılarına kadar olan dönemde çok yavaĢ bir Ģekilde ilerlemiĢtir. 2.1.2.2. 11 Eylül Sonrası AB, 11 Eylül 2001 tarihinde ABD‟de gerçekleĢtirilen ve binlerce insanın yaralanması ve ölmesiyle sonuçlanan terörist saldırıların ardından, “terörizm” ve 244 Zirve Sonuç Bildirgesinin tam metni için bkz.: Tampere Summit Conclusion (15-16 October 1999), http://www.statewatch.org/news/2008/aug/tamp.html, 22.04.2010. 245 Eurojust, ileriki bölümde ayrıntılı olarak incelenecektir. 89 “terörizmle mücadele”ye bakıĢ açısını ve stratejisini gözden geçirmeye gerek duymuĢtur.246 11 Eylül saldırılarının ardından 21 Eylül 2001 tarihinde AB devlet ve hükümet baĢkanları tarafından Brüksel‟de “Olağanüstü AB Konsey Toplantısı” gerçekleĢtirilmiĢ ve bu zirvenin sonucunda terörizmle mücadeleye katkı sağlamak amacıyla bir “Eylem Planı” kabul edilmiĢtir.247 Bu planda yer alan (4) ana baĢlık Ģöyledir: 1- ABD ile dayanıĢma ve iĢbirliği (solidarity and cooperation with the United States), 2- Avrupa Terörizmle Mücadele Politikası (the European policy to combat terrorism), 3- AB‟nin dünya olaylarıyla ilgisi (the Union‟s involvement in the 4- Dünya Ekonomik Durumu (world economic prospects). world), “Avrupa Terörizmle Mücadele Politikası” baĢlıklı 2. maddede ise, “polisiye ve adli iĢbirliğini güçlendirmek, uluslararası yasal araçları geliĢtirmek, terörizmin finansmanını sonlandırmak, hava güvenliğini arttırmak ve AB‟nin küresel eylemlerinde eĢgüdüm” baĢlıkları altında AB‟nin yeni terörizmle mücadele anlayıĢının çerçevesi çizilmiĢtir. 246 BeĢe, s.106 Sonuç Bildirgesinin tam metni için bkz.: “Conclusion and Plan of Action of The Extraordinary European Council Meeting on 21 September 2001”, http://ue.eu.int/ueDocs/cms_Data/docs/pressData/en/ec/140.en.pdf, 18.08.2010. 247 90 Ayrıca 13 Haziran 2002 tarihinde AB Konseyi gündeminde olan: Avrupa Tutuklama Emri ve Üye Devletler Arasındaki Teslim Usulleri Hakkında Konsey Çerçeve Kararı (2002/584/JHA)248 Terörizmle Mücadeleye ĠliĢkin Konsey Çerçeve Kararını (2002/475/JHA)249 kabul ederek önemli bir adım atmıĢtır. Bu çerçeve kararlar sayesinde özel terörizmle mücadele yasaları bulunmayan ve terörist eylemleri genel ceza hukuku kapsamında değerlendiren AB üyesi ülkeler, bu konuda standart bir uygulamaya geçmeye baĢlamıĢtır. Özellikle “Terörizmle Mücadeleye ĠliĢkin Konsey Çerçeve Kararı” konumuz açısından özel bir öneme sahiptir. Bu kararın amacı, terörizme karĢı üye ülkelerin mevzuatlarını yakınlaĢtırmak ve bunun sonucunda ortak bir kavram ve mevzuat ortaya çıkarmaktır. Çünkü birçok üye ülkede terörizm mevzuatı açısından farklı düzenlemeler vardır ve hatta bazı üye ülkelerde herhangi bir düzenleme yoktur. Bunun yanında terörizmle ilgili uluslararası sözleĢmeleri AB üyesi ülkelerin tamamının değil bir kısmının onayladıkları da düĢünülürse ortaya oldukça sıkıntılı bir durum çıkmaktadır. Toplam on üç maddeden oluĢan söz konusu kararda, “terörizmin amacı”, “terörist eylem”, “terörist örgüt” kavramları tanımlanmıĢ ve içerikleri maddeler 248 Kararın Türkçe çevirisinin tam metni için bkz.: “Avrupa Tutuklama Emri ve Üye Devletler Arasındaki Teslim Usulleri Hakkında Konsey Çerçeve Kararı”, http://www.abgm.adalet.gov.tr/mevzuatyeniJHA.htm, 27.09.2010. 249 Kararın tam metni için bkz.: “Council Framework Decision of 13 June 2002 on Combatting Terrorism”, http://eur-lex.europa.eu/pri/en/oj/dat/2002/l_164/l_16420020622en00030007.pdf, 28.01.2011. 91 halinde sayılmıĢ olmasına rağmen “terörizm”in tanımı yapılmamıĢ, kanımızca bundan özellikle kaçınılmıĢtır. Ancak Çerçeve Kararın tamamı göz önünde bulundurulduğunda Özcan‟a göre AB, terörizm kavramını Ģu Ģekilde tanımlamaktadır:250 “Bir ülkenin halkını ciddi şekilde korkutmak veya sindirmek, bir hükümeti ya da bir uluslararası kuruluşu bir şey yapmaya veya yapmamaya zorlamak ve bir ülkenin ya da uluslararası kuruluşun politik, sosyal, ekonomik, anayasal temel yapısını yıkmak veya işlemez hale getirmek amacı ile bir ülkeyi ya da uluslararası bir organizasyonu ciddi zarara uğratan kasıtlı eylemleri yapmaktır.” Ayrıca Komisyon 27 Aralık 2001 tarihinde “Terörizmle Mücadeleye ĠliĢkin Özel Önlemlerin Uygulamasına Dair Ortak Tutum” (2001/931/CFSP)251 baĢlıklı belge ile terör eylemlerini tanımlamıĢ ve ardından terörist kiĢi ve örgütlerin bir listesini yayınlamıĢ ve bu listeyi çeĢitli aralıklarla güncellemiĢtir.252 AB Yüksek Temsilcisi Javier Solana tarafından hazırlanan ve 12 Aralık 2003 tarihinde Brüksel'de düzenlenen Avrupa Konseyi toplantısında onaylanan “Daha iyi 250 Mehmet Özcan, “AB‟nin Terörizm Tanımı”, http://www.usakgundem.com/yazarlar.php?type=2&id=281, 15.04.2010. 251 Belgenin tam metni cin bkz.: “Council Common Position of 27 December 2001 on the application of specific measures to combat terrorism”, http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2001:344:0093:0096:EN:PDF, 02.12.2010. 252 Bu çalıĢmanın yapıldığı dönem itibariyle son olarak Konsey tarafından 22 Aralık 2009 tarihinde güncellenen Ortak Tutum Belgesine göre 25 kiĢi ve (aralarında PKK, TAK, IBDA-C ve DHKP/C‟nin de bulunduğu) 29 örgüt bu listede yer almaktadır. Kararın tam metni için bkz.: http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2009:346:0058:0060:EN:PDF, 02.12.2010. 92 bir dünyada güvenli Avrupa: Avrupa güvenlik stratejisi” isimli belge de, AB‟nin terörizmle mücadelesini analiz edebilmek için önemli bir belgedir.253 Bu belgeye göre, terörizm AB‟ye yönelik temel tehdit ve saldırı alanı olarak tanımlanmakta ve temel tehditler (key threats) baĢlığı altında, Terörizm, Kitle imha silahlarının çoğalması, Bölgesel çatıĢmalar (KeĢmir, Kore yarımadası, Ortadoğu, vs.), BaĢarısız devletler (Somali, Liberya, Afganistan, vs.), (Terörizmle bağlantısı olabilecek) örgütlü suçlar sayılmaktadır. “Avrupa için Politik Tavsiyeler” (Policy Implications for Europe) baĢlıklı bölümde ise daha etkin, daha muktedir, daha uyumlu ve ortaklarıyla daha iyi iĢbirliği yapan bir Avrupa‟ya ihtiyaç duyulduğu vurgulanmıĢtır. Ayrıca Hollanda ĠçiĢleri eski Bakanı Gies de Vries, AB Yüksek Temsilcisi Javier Solana tarafından ilk AB Terörizmle Mücadele Koordinatörü olarak atanmıĢtır.254 AB‟nin terörizmle mücadele konusundaki çabalarını anlayabilmemiz açısından Avrupa Konvansiyonu çalıĢmaları sonucunda hazırlanan “AB Anayasası” 253 Belgenin tam metni için bkz.: “European Security Strategy”, http://consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/78367.pdf, 02.12.2010. 254 Bu çalıĢmanın yapıldığı dönemde AB Terörizmle Mücadele Koordinatörü 19 Eylül 2007 tarihinde bu göreve atanan Belçikalı diplomat Gilles de Kerchove‟dir. 93 taslağı da ayrı bir önem arz etmektedir. AB hukuk sistemindeki en üst yasal metin olması planlanan AB Anayasası‟nın çeĢitli maddelerinde: AB üyesi bir ülkenin terörist bir saldırının hedefi olması halinde AB‟nin ve üye ülkelerin (askeri kuvvetler de dâhil olmak üzere) ortak hareket edeceği (M.43), Gerektiğinde terörizmi önleme ve terörizmle mücadele konularında Avrupa yasalarında gerekli düzenlemelerin yapılacağı (m.160), Üye ülkelerin polis teĢkilatları arasında terörizmle mücadelede iĢbirliği yapılacağı (M.276), Terörizmle mücadelede AB üyesi olmayan ülkelerin de desteklenebileceği (m.309), AB üyesi ülkelerin terörist bir saldırıya uğramaları halinde diğer üye ülkeler tarafından destekleneceği (M.329) belirtilmektedir. Her ne kadar AB Anayasası, üye devletler tarafından onaylanma aĢamasında yaĢanan olumsuzluklar sebebiyle yürürlüğe girememiĢ olsa da, AB‟nin terörizmle mücadele konusundaki kurumsal algılamasını ve eğilimlerini göstermesi açısından son derece büyük bir önem taĢımaktadır. Ayrıca AB Konseyi, 30 Kasım 2005 tarihinde “AB Terörizmle Mücadele Stratejisi” isimli belgeyi kabul etmiĢtir.255 Bu belgeye göre AB‟nin stratejik sorumluluğu “terörizmle, Avrupa’yı daha güvenli yaparak, vatandaşlarına özgürlük, 255 Belgenin tam metni için bkz.: http://register.consilium.eu.int/pdf/en/05/st14/st14469-re04.en05.pdf, 04.11.2010. 94 güvenlik ve adalet alanında yaşama hakkı vererek ve insan haklarına saygılı olarak mücadele etmek”tir. Bu sorumluluğu yerine getirebilmek için atılacak adımlar (4) ana baĢlık altında açıklanmıĢtır:Engelleme (Prevent),Koruma (Protect),Ġzleme (Pursue), KarĢılık verme (Respond).256 AB Konseyi 12 ġubat 2007 tarihinde de “Terörizmi ve Diğer Güvenlikle Ġlgili Tehditleri Önleme, Hazırlıklı Olma ve Sonuç Yönetimi” (The Specific Programme “Prevention, Preparedness and Consequence Management of Terrorism and other Security Related Risks”)baĢlıklı özel programı 2007 – 2013 yıllarını kapsayan “Güvenlik ve Özgürlüklerin Korunması Genel Programı”nın bir parçası olarak kabul etmiĢtir.257 2.2. AB’nin Terörizmle Mücadele Kurumları Yukarıda “11 Eylül Öncesi” ve “11 Eylül Sonrası” olmak üzere iki alt baĢlık halinde incelenen “AB‟nin Terörizmle Mücadele Mevzuatı” konusu, AB‟nin terörizmle mücadeleyle ilgili kurumlarını da doğrudan etkilemiĢ, nitekim AB mevzuatında meydana gelen kararlı değiĢiklikler terörizmle mücadele kurumlarını da yapısal ve iĢlevsel açıdan dönüĢtürmüĢtür. TREVI Gruplarından Europol‟e giden 256 AB Terörle Mücadele Stratejisi ile ilgili ayrıntılı bir değerlendirme için bkz.: Anna Utterström, “Counter-terrorism in the European Union”, Crisis Management in the European Union: Cooperation in the Face of Emergencies (ed.S.Olsson), Londra, Springer Pub., 2009, s.148 257 Belgenin tam metni için bkz.: http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2007:058:0001:0006:EN:PDF, 25.04.2010 95 süreç, 11 Eylül olaylarının AB‟nin terörizmle mücadele algılamasını açıkça ortaya koymaktadır. 2.2.1. TREVI Grupları TREVI Grubu Aralık 1975‟te AT Bakanlar Konseyi‟nin aldığı bir kararla kurulmuĢ ve Haziran 1976‟da Lüksemburg‟da yapılan ilk toplantıyla göreve baĢlamıĢtır.258 TREVI Grubu, 12 AT üyesi ülke259 ve 8 TREVI Dostu ülkeden260 meydana gelmekteydi. TREVI Grubu‟nun kurulması Avrupa topluluğu üyesi ülkeler arasındaki resmi polis iĢbirliğinin baĢlangıç noktası olarak görülmektedir. TREVI Grubu‟nun kuruluĢ amacı terörizmle mücadele olmasına rağmen, 1985 yılından itibaren görev alanı yasadıĢı göç ve örgütlü suçlarla mücadeleyi de içine alacak Ģekilde geniĢletilmiĢtir. Daha sonra da Avrupa Tek Pazarı uygulamasının yarattığı etkiler ve Europol‟un iĢlevselliğinin arttırılması TREVI Grubu‟nun gündemine dâhil edilmiĢtir.261 TREVI Grubu, 3 farklı düzeyde faaliyet göstermiĢtir: 1- Üye ülkelerin polis ve iç güvenlikten sorumlu Bakanlarından oluĢan Bakanlar Grubu, 258 Arif KöktaĢ, “Avrupa Birliğinde Polis ve Yargısal ĠĢbirliği Alanında Ortaya Çıkan GeliĢmeler”, Polis Bilimleri Dergisi, Cilt: 2 (5-6), Sonbahar KıĢ 1999 – 2000, s.140. 259 AT üyesi 12 ülke, Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, Yunanistan, Ġrlanda, Ġtalya, Lüksemburg, Hollanda, Portekiz, Ġspanya ve Ġngiltere‟dir. 260 TREVI Dostu ülkeler, Avusturya, Kanada, Norveç, Finlandiya, Ġsveç, Ġsviçre, ABD ve Fas‟tır. 261 Tony Bunyan, “TREVI, Europol and European State”, http://www.statewatch.org/news/handbooktrevi.pdf, 18.08.2010. 96 2- Üye ülkeleri temsil eden kıdemli kamu görevlileri ve üst düzey emniyet yetkililerinden oluĢan ve Bakanlara tavsiyede bulunmak ve çalıĢma grubu raporlarını koordine etmekten sorumlu olan Kıdemli Memurlar Grubu, 3- Kamu görevlileri, polis yetkilileri ve ilgili örgüt temsilcilerinden oluĢan ÇalıĢma Grupları. AT ĠçiĢleri Bakanları Zirvesi (Lüksemburg – 1976)‟nin ardından (5) TREVI ÇalıĢma Grubu kurulması karara bağlandı:262 1- TREVI -1: Terörizmle mücadele, 2- TREVI-2: Bilimsel ve teknik destek, polis eğitimi263, 3- TREVI-3: Sivil havacılık güvenliği yöntemleri264, 4- TREVI-4: Nükleer kurulum ve nükleer taĢımacılık güvenliği, 5- TREVI-5: Acil durumlara müdahale (felaket, yangın, vs.) Yukarıda sayılan 5 çalıĢma grubundan sadece birinci ve ikincisi faaliyete geçmiĢ, diğer üç çalıĢma grubu ise hiçbir toplantı yapamamıĢtır. Mayıs 1977‟de Londra‟da ikincisi düzenlenen AT Bakanlar toplantısında, TREVI-1 (Terörizm) Grubu: a- Büyük terörist olaylardan elde edilen tecrübeleri içeren raporlar hazırlaması, 262 John D. Occhipinti, The Politics of EU Police Cooperation: Toward a European FBI?, Londra, Lynne Rienner Pub., 2003, s.31. 263 Kamu düzeni ve futbol holiganizmi konuları da, daha sonradan bu grubun görev alanına dâhil edilmiĢtir. 264 Bu sorumluluk daha sonra TREVI-1 Grubuna verilmiĢtir. 97 b- Birden fazla ülkeyi ilgilendirebilecek eylemlerde iĢbirliği yapılabilmesi için özellikle hükümet seviyesinde- bilgi değiĢimi sağlaması, c- Uluslararası terörizm konusunda bilgi değiĢimi sağlanabilmesi için merkezi irtibat birimleri kurulması konularında görevlendirilmiĢtir.265 Yukarıda belirtilen TREVI gruplarının dıĢında, 1989 yılında TREVI 92 çalıĢma Grubu, dâhili sınırların kaldırılması ve kiĢilerin serbest dolaĢımı konularında çalıĢmak üzere kurulmuĢtur.266 1992 yılında yapılan Lüksemburg Zirvesi‟nin ardından ise Europol Ad Hoc ÇalıĢma Grubu (The Ad Hoc Group on Europol) ve Örgütlü Suçlar Ad Hoc ÇalıĢma Grubu (The Ad Hoc Group on Organized Crime) kurulmuĢtur.267 AB‟nin terörizmle mücadele konusunda kurumsal bir baĢlangıç olması açısından TREVI grupları “kurgusal” açıdan büyük bir önem taĢımaktadır. Ancak eylemsel açıdan TREVI gruplarının terörizmle mücadelede etkin bir aktör olduğunu söylemek mümkün değildir. Özellikle bu grupların hukuki bir altyapıyla desteklenmemesi, ad hoc nitelikte ve gönüllülük esasıyla çalıĢması uygulama gücünü fazlasıyla zayıflatmıĢtır. Ayrıca karar alma yapısının da hukuki bir sonuç doğurmaması, sadece tavsiye niteliğinde olması ve bilgi değiĢimi konusunda yaĢanan eĢgüdüm sorunları diğer önemli eksikliklerdir. 265 Bunyan, s.2. John Richard Thackrah, Dictionary of Terrorism, New York, Routledge Press, 2004, s.274. 267 Bunyan, s.2. 266 98 2.2.2. EUROJUST Eurojust, Ekim-1999 Tampere Zirvesinde alınan karar neticesinde kurulmuĢtur. AB Konseyinin 46 numaralı kararı doğrultusunda, ağır örgütlü suçlarla mücadeleyi güçlendirebilmek için üye ülke hâkim, savcı ve polislerinden oluĢan bir birimin (Eurojust) kurulmasına karar verilmiĢtir.268 14 Aralık 2000 tarihinde geçici adli iĢbirliği birimi olarak kurulan Pro-Eurojust, 1 Mart 2001‟de Ġsveç dönem baĢkanlığındaki AB çatısı altında faaliyete baĢladı. Ancak 11 Eylül 2001 saldırılarının da tetikleyici etkisiyle, 2002/187/JHA sayılı Konsey Kararı269 doğrultusunda adli iĢbirliği birimi Eurojust Brüksel‟de faaliyete geçmiĢtir. 29 Nisan 2003 tarihinde ise Eurojust La Hey‟deki binasına taĢınmıĢ ve 2004 yılında baĢlayan ve devam eden geniĢleme sürecinin bir sonucu olarak 27 üye sayısına ulaĢmıĢtır. Eurojust, göreve baĢladığından itibaren adli bilgi ve kiĢisel veri paylaĢımına izin veren iĢbirliği anlaĢmalarının imzalanması270 konusunda büyük çaba harcamıĢtır. Konsey‟in Eurojust‟ın güçlendirilmesi konusunda 16 Aralık 2008 tarihinde aldığı karar271 ise, Eurojust‟ın eylemsel yapısının güçlendirilmesi, ilgili taraflar 268 “The history of Eurojust”, http://www.eurojust.europa.eu/about.htm, 27.08.2009. Kararın tam metni için bkz.: http://eurojust.europa.eu/official_documents/Eurojust_Decision/2002/l_06320020306en00010013.pdf , 27.08.2009. 270 Europol, OLAF, Norveç, Ġzlanda, ABD, Hırvatistan, Ġsviçre ve Makedonya ile iĢbirliği anlaĢmaları imzalanmıĢtır. 271 4 Haziran 2009 tarihinde yayınlanan kararın tam metni için bkz.: http://eurojust.europa.eu/official_documents/Eurojust_Decision/2009/NewEJDecision2009-EN.pdf, 27.08.2009. 269 99 arasındaki bilgi değiĢiminin arttırılması, ulusal kurumlar ve Eurojust arasındaki iĢbirliğinin iyileĢtirilmesi ve taraflar ve üçüncü ülkeler arasındaki iliĢkinin kurulması ve güçlendirilmesini amaçlamaktadır. 2.2.3. EUROPOL 1992Maastricht AnlaĢması ile Europol‟ün kurulmasına karar verilmiĢtir. Söz konusu anlaĢmanın K.3 maddesi uyarınca hazırlanan Europol‟ün Kurulmasına ĠliĢkin Konvansiyon (Europol Konvansiyonu) ile Europol terörizm, uyuĢturucu ticareti ve diğer uluslararası suçlarla mücadelede Birlik genelinde iĢbirliği yaratmak amacıyla faaliyete geçmiĢtir. Bu çerçevede Europol, 3 Ocak 1994 tarihinde uyuĢturucu ile mücadele amacıyla Europol UyuĢturucu Birimi (Europol Drugs Unit - EDU) adı altında sınırlı düzeyde çalıĢmaya ve üye ülkeler arasında bilgi değiĢimini gerçekleĢtirmeye baĢlamıĢtır. Zaman içinde öteki önemli suç alanları da faaliyetlerine dâhil edilmiĢtir. Europol‟ün kurumsal bir yapı kazanması ve tam olarak operasyonel bir hale gelebilmesi 1 Temmuz 1999‟da kurucu sözleĢmesinin imzalanması ve yürürlüğe girmesiyle mümkün olabilmiĢtir.272 Maastricht AntlaĢmasıyla ayrıca, yukarıda sayılan alanlarda ortak çıkarları bütünleĢtirmek ve denetlemek için kıdemli yetkililerden oluĢan bir Koordinasyon 272 “History of Europol”, http://www.europol.europa.eu/index.asp?page=faq, 27.02.2007. 100 Komitesi‟nin (K4) oluĢturulması kararlaĢtırılmıĢtır.273 Bu komiteyi oluĢturan üç çalıĢma grubundan biri olan Güvenlik, Hukuk, Polis ve Gümrükler ÇalıĢma Grubu terörizmle mücadele, kamu düzeni, Europol, gümrük ve uyuĢturucu ve adli iĢbirliği konularında çalıĢacaktı. AntlaĢma kabul edilirken Birlik içinde sınırların kaldırılmasının getireceği faydalar kadar teröristler ve terör örgütleri için bir iç pazar yaratılacağı endiĢesi de üye ülkeler tarafından paylaĢılmaktaydı. Bu nedenle, üye devletler antlaĢmada yoğun bir polis iĢbirliği ile göç ve vizeye yönelik ortak önlemleri içeren politikalar üzerinde anlaĢmıĢtır.274 Diğer bir ifadeyle, 1992 Maastricht AntlaĢması ile suçluların ve teröristlerin topluluk içinde serbest dolaĢımının yarattığı endiĢe; dıĢ sınırların güçlendirilmesi, Avrupa polis ve istihbarat iĢbirliği ile ortak vize ve göç politikalarının oluĢturulmasını sağlamıĢtır. Ancak Europol Konvansiyonunun “uzun bir düzenleme sürecinin ardından yürürlüğe giren üç protokolün içinde yer alan sayısız değişiklik”lere uğramıĢ olması sebebiyle ve duyulabilecek “Konvansiyonun değişiklikleri Kararla değiştirilmesinin kolaylaştıracağı gelecekte düşüncesiyle” ihtiyaç Europol Konvansiyonunun, Europol Konsey Kararı ile değiĢtirilmesine karar verilmiĢ ve 6 Nisan 2009 tarih ve 2009/371/JHA sayılı Konsey Kararı (1 Ocak 2010 tarihinden 273 Sebastian Vannerot, “The Story of the „New‟ European Police Offıce (Europol)”, http://www.gouverner.net/go/articles/story-of-the-new-europol.shtml, 08.01.2010. 274 BeĢe, s.87. 101 itibaren geçerli olmak üzere) 15 Mayıs 2009 tarihli AB Resmi Gazetesinde (L121/37-66) yayınlanmıĢtır.275 Europol‟ün yasal çerçevesinin basitleĢtirildiği ve güçlendirildiği söz konusu karar ile Europol‟ün Birlik kuruluĢu olduğu ve AB Genel Bütçesine dâhil edildiği de karara bağlanmıĢtır.276 Bu durumun Avrupa Parlamentosunun Europol‟ün kontrol edilmesindeki rolünü de güçlendireceği yine söz konusu kararda ifade edilmektedir277. Ayrıca Europol‟ün Eurojust ve CEPOL gibi benzeri Birlik KuruluĢlarına da uygulanan genel kural ve prosedürlere dâhil edilmesinin, Europol‟ün yönetimsel yapısını sadeleĢtireceği ve bu kurumun asli görevlerine daha fazla kaynak ayırabileceği belirtilmektedir.278 Söz konusu karar, Europol‟ün yasal dayanağını sadeleĢtirmekle kalmamıĢ, kurumun iĢleyiĢ, görev, iĢbirliği, gizlilik, bütçe gibi birçok konuya iliĢkin daha belirgin tanımlamalar getirmiĢtir.279 275 Kararın tam metni için bkz.: https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/council_decision.pdf, 20.05.2009. 276 EUROPOL Konsey Kararı, Madde-3. 277 EUROPOL Konsey Kararı, Madde-5. 278 EUROPOL Konsey Kararı, Madde-6. 279 Söz konusu karar Ģu bölümlerden oluĢmaktadır:Bölüm 1 - KuruluĢ ve Görev (Chapter I Establishment and Tasks), Bölüm 2 - Bilgi ĠĢleme Sistemleri (Chapter II - Information Processing Systems), Bölüm 3 - Bilgi ĠĢleme Konusunda Genel Hükümler (Chapter III - Common Provisions On Information Processing), Bölüm 4 - Ortaklarla ĠliĢkiler (Chapter IV - Relations With Partners), Bölüm 5 - Verilerin Korunması ve Veri Güvenliği (Chapter V - Data Protection and Data Security), Bölüm 6 - Örgüt (Chapter VI – Organisation), Bölüm 7 - Gizlilik Konuları (Chapter VII - Confidentiality Issues), Bölüm 8 - Bütçe Hükümleri (Chapter VIII - Budget Provisions), Bölüm 9 - Diğer Hükümler (Chapter IX - Miscellaneous Provisions), Bölüm 10 - Geçici Hükümleri (Chapter X - Transitional Provisions), Bölüm 11 - Sonuç Hükümleri (Chapter XI - Final Provisions). 102 Ayrıca Europol‟ün amacının “üye ülkelerin yetkili birimleri tarafından yapılacak olan ve iki veya daha fazla üye ülkeyi etkileyen örgütlü suçlar, terörizm ve diğer ağır suç türleri ile mücadele ve önleme faaliyetlerini desteklemek ve güçlendirmek” olduğu belirtilmiĢtir.280 “Diğer ağır suç türleri”nin neler olduğu ise kararın ekinde yer alan liste ile toplam 24 farklı suç türü olarak açıklanmıĢtır. TE-SAT Raporları (Terörizm Durum ve Eğilim Raporları) Europol tarafından 2007 yılından itibaren her yıl düzenli olarak yayınlanan “Terörizm Durum ve Eğilim Raporu”konumuz açısından özel bir önem taĢımaktadır. TE-SAT, 11 Eylül saldırılarının ardından Terörizm ÇalıĢma Grubunca (Terrorism Working Party – TWP) Avrupa Parlamentosuna iletilecek raporları hazırlama aygıtı olarak kurulmuĢ ve 2007 raporu öncesinde üye ülkeler tarafından Europol analizleri ve dosya bilgilerine dayanarak yapılan katkılar281 doğrultusunda AB Dönem BaĢkanlıklarınca sunulmuĢtur. 2006 yılı baĢında, Europol TE-SAT raporunun niteliğinin arttırılması amacıyla veri toplama sürecinin daha da geniĢletilmesini teklif etmiĢ ve bu teklif Adalet ve ĠçiĢleri Konseyinin 01-02 Haziran 2006 tarihli toplantısında kabul edilmiĢtir. TE-SAT-2007 ve sonrasında yayınlanan raporlarda, Finlandiya ve Almanya Dönem BaĢkanlıklarına, Eurojust‟a veSITCEN‟e danıĢılarak geliĢtirilen 280 EUROPOL Konsey Kararı, Madde 3. Türkiye, TE-SAT Raporlarına katkı sağlamaktadır. Türk Emniyet Genel Müdürlüğü‟ne bağlı Interpol – Europol – Sirene Dairesi BaĢkanlığı, 2004 yılından itibaren Europol ile iĢbirliğini sağlamak amacıyla Türkiye Milli Bürosu olarak belirlenmiĢtir. Ayrıntılı bilgi için bkz.: “Interpol – Europol – Sirene Dairesi BaĢkanlığı”, http://www.egm.gov.tr/icerik_detay.aspx?id=163, 22.03.2012. 281 103 yeni bir yöntem takip edilmiĢtir. ENFOPOL 65 (8196/2/06)‟e göre, TE-SAT “AB’deki terörizm fenomeni ile ilgili bilgi sağlayan sınıflandırılmamış yıllık belge”dir.282 TE-SAT‟ta terörizm kavramı -politik motifler ve amaçlarla gerçekleĢtirilen politik bir fenomen olmasına rağmen- kanun uygulayıcı bakıĢ açısıyla bir suç olarak tartıĢılmıĢtır. Analitik bir rapor olan TE-SAT bir durum raporudur. AB raporu olması sebebiyle de, önceki raporlardan farklı olarak üye ülkelerdeki durumu değil, Birlik genelindeki durumu açıklamaktadır. Aynı zamanda “terörizmin mevcut durumunun değiĢmesi ve geliĢmesine iliĢkin genel eğilimin” tanımlandığı bir eğilim raporu da olan TE-SAT, üye ülkelerin terörizm soruĢturmalarına iliĢkin sağladığı bilgilere dayanmakta olup, devam etmekte olan soruĢturmaları tehlikeye düĢürebilecek veya gizlilik derecesi sınıflandırılmıĢ bilgiler yer almamaktadır. TE-SAT Raporlarının (TE-SAT2007283, TE-SAT 2008284, TE-SAT 2009285, TE-SAT 2010286, TE-SAT 2011287 ve TE-SAT 2012288) içeriği incelendiğinde, 5 terör çeĢidinden bahsedildiği görülmektedir: 282 “Europol's Proposal for the New TE-SAT”, Council of the European Union, doc. 8196/2/06 REV 2 EUROPOL 25 ENFOPOL 65, Brussels, 18 May 2006. 283 Raporun tam metni için bkz.: “TE-SAT 2007”, https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/tesat2007.pdf., 25.10.2011. 284 Raporun tam metni için bkz.: “TE-SAT 2008”, https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/tesat2008.pdf., 25.10.2011. 285 Raporun tam metni için bkz.: “TE-SAT 2009”, https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/tesat2009_0.pdf., 25.10.2011. 286 Raporun tam metni için bkz.: “TE-SAT 2010”, 104 1- Dinsel Esintili Terörizm (Religously-inspiredTerrorism) 2007 – 2011 yılları arasında yayınlanan tüm TE-SAT Raporlarında Ġslamcı Terörizm (Islamist Terrorism) kavramı kullanılmakta iken, ilk olarak TE-SAT 2012‟de Dinsel Esintili Terörizm (Religously-inspired Terrorism) kavramı kullanılmıĢtır. Bu çalıĢmanın yazarı, terörizm kavramının herhangi bir din ile yanyana anılmasını (ve dolayısıyla Ġslamcı Terörizm kavramını) reddetmektedir. Ancak çalıĢmada, TE-SAT Raporlarındaki kavramlar orijinal haliyle kullanılmıĢtır. TE-SAT 2007‟de AB içerisinde (Almanya‟da) 2006 yılında sadece bir Ġslamcı terörist eylem meydana geldiği belirtilmektedir. Söz konusu eylem, 31 Temmuz 2006 tarihinde, Almanya-Köln‟de iki trene yerleĢtirilen bombalı çantaların patlamaması sayesinde baĢarısızlıkla sonuçlanmıĢ ve eylemin ardından Almanya‟da eğitim gören Lübnan asıllı iki öğrenci gözaltına alınmıĢtır. Bu eylemin dıĢında, Ġngiltere289 ve Danimarka‟da290 birer terörist eylem gerçekleĢmeden önlenmiĢtir. Ekim 2005 – Aralık 2006 arasında, AB içerisinde (Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Fransa, Almanya, Ġtalya, Ġspanya ve Ġsveç‟te) toplam 340 kiĢi, Ġslamcı terörizmle bağlantılı oldukları iddiasıyla yakalanmıĢtır.291 https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/tesat2010_0.pdf., 25.10.2011. 287 Raporun tam metni için bkz.: “TE-SAT 2011”, https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/te-sat2011.pdf., 25.10.2011. 288 Raporun tam metni için bkz.: “TE-SAT 2012”, https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/europoltsat.pdf, 01.05.2012. 289 Ġngiltere‟de 10 Ağustos 2006 tarihinde, Ġngiltere – ABD uçuĢunu yapacak olan bir uçağa patlayıcı yerleĢtirerek yapılması planlanan saldırı güvenlik güçlerince engellenmiĢ ve çoğu Pakistan asıllı 11 Ģüpheli yakalanmıĢtır. TE-SAT 2007, s.18-19. 290 5 Eylül 2006 tarihinde, Danimarka güvenlik güçleri bomba yapma hazırlığında olan 9 kiĢiyi gözaltına almıĢ ve bunların 2‟si “terörist saldırı hazırlığında olmak”la suçlanmıĢtır. TE-SAT 2007, s.19. 291 Islamist Terrorism, TE-SAT 2007, s. 18-28. 105 TE-SAT 2008‟deAB Danimarka‟da)2007 yılında içerisinde 4 Ġslamcı (BirleĢik terörist Krallık, saldırı Almanya meydana ve geldiği belirtilmektedir. Avusturya, Belçika, Kıbrıs, Danimarka, Fransa, Almanya, Ġtalya, Romanya, Ġsveç, Hollanda ve Ġspanya‟da toplam 201 kiĢi Ġslamcı terörizmle bağlantılı oldukları iddiasıyla yakalanmıĢtır.292 TE-SAT 2009‟da AB içerisinde (BirleĢik Krallık)2932008 yılı içerisinde 1Ġslamcı terörist saldırı meydana geldiği belirtilmektedir.294 2008 yılı içerisinde AB genelinde (Almanya, Belçika, Danimarka, Fransa, Ġrlanda, Ġtalya, Hollanda, Slovakya, Ġspanya ve Ġsveç) toplam 187 kiĢi Ġslamcı terörizmle bağlantılı oldukları iddiasıyla yakalanmıĢtır.295 TE-SAT 2010‟daAB içerisinde (Ġtalya) 2009 yılı içerisinde 1 Ġslamcı terörist saldırı meydana geldiği belirtilmektedir. AB genelinde (Almanya, Avusturya, 292 Islamist Terrorism, TE-SAT 2008, s.17-27 BirleĢik Krallık vatandaĢı (ve sonradan Müslümanlığa geçmiĢ) olan 22 yaĢındaki bir Ģahıs, Mayıs 2008‟de Ġngiltere‟nin güneydoğu bölgesinde yer alan Exeter Ģehrindeki bir alıĢ-veriĢ merkezinde bulunan restoranta bombalı saldırı gerçekleĢtirmiĢtir. 294 Eylem sayısındaki bu düĢüklüğe rağmen, birçok AB üyesi ülke de Ġslamcı terör tehdidinin ve saldırı riskinin yüksek olduğunu belirtmiĢtir. Almanya, tehdit içerikli videolarda ülkesinin ismen ve açıkça tehdit edildiğini; Fransa, Afganistan‟daki askeri varlığı, tarihsel olarak koloniyel bir ülke olması, mevcut Cezayir hükümetini desteklemesi ve okullarda baĢörtüsünü yasaklaması gibi sebeplerle terörist grupların hedefinde yer aldığını; Hollanda, yerel bir politikacı tarafından yapılan ve dağıtılan “Fitne” isimli filmin “Ġslam‟a karĢı küresel savaĢ”ta Hollanda‟nın aktif bir oyuncu olduğunu kanıtladığı Ģeklindeki yorumlar sebebiyle ciddi bir tehdit altında olduğunu; Danimarka, 2006‟daki Hz. Muhammet karikatürleri ve sonrasındaki süreç sebebiyle halen hassas bir durumda olduğunu belirtmektedir. 295 Islamist Terrorism, TE-SAT 2009, s.17-24 293 106 Belçika, Fransa, Ġtalya, Litvanya, Hollanda ve Ġspanya) toplam 110 kiĢi Ġslamcı terörizmle bağlantılı oldukları iddiasıyla yakalanmıĢtır.296 TE-SAT 2011‟de AB içerisinde (Danimarka ve Ġsveç) 2010 yılı içerisinde 3 Ġslamcı terörist saldırı meydana geldiği belirtilmektedir. AB genelinde (Avusturya, Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, Ġrlanda, Ġtalya, Hollanda, Romanya, Slovenya, Ġspanya, Ġsveç ve BirleĢik Krallık) toplam 268 kiĢi Ġslamcı terörizmle bağlantılı oldukları iddiasıyla yakalanmıĢtır.297 TE-SAT 2012‟deAB içerisinde (sadece Almanya‟da) 2011 yılı içerisinde 2dinsel esintili terörist saldırı meydana geldiği belirtilmektedir. AB genelinde (Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Fransa, Almanya, Ġrlanda, Ġtalya, Hollanda, Romanya, Ġspanya, Ġsveç ve BirleĢik Krallık) toplam 122 kiĢi dinsel esintili terörizmle bağlantılı oldukları iddiasıyla yakalanmıĢtır.298 2- Sağ Kanat Terörizm (Right-wing Terrorism) TE-SAT 2007‟de,AB içerisinde (Polonya) 2006 yılı içerisinde 1 sağ kanat teröristsaldırının meydana geldiği299 belirtilmektedir. AB genelinde (Belçika ve Polonya) toplam 15 Ģüphelinin yakalandığı belirtilmektedir.300 296 Islamist Terrorism, TE-SAT 2010, s.19-26. Islamist Terrorism, TE-SAT 2011, s.15-20. 298 Religously-inspired Terrorism, TE-SAT 2012, s.15-21 299 TE-SAT 2007‟de rapor edilen bu eylem, Mayıs 2006‟da Polonya-VarĢova‟da neo-nazi (2) dazlağın, Antify (Nazi KarĢıtı Cephe) üyesi bir Ģahsı bıçaklamasıdır. 300 Right-wing terrorism, TE-SAT 2007, s.35. 297 107 TE-SAT 2008‟de,AB içerisinde 2007 yılı içerisinde -Portekiz‟deki Yahudi mezarlığına yapılan saldırı olmak üzere-sadece 1 sağ-kanat terörist saldırı meydana geldiği belirtilmektedir.AB genelinde (Avusturya, Hollanda ve Portekiz) toplam 44 Ģüpheli yakalanmıĢtır.301 TE-SAT 2009‟da,2008 yılında AB içerisindeki sağ-kanat faaliyetlerin “aĢırıcılık” boyutunda kaldığı ve hiçbir “sağ-kanat terörist eylem” meydana gelmediği belirtilmektedir.302 TE-SAT 2010‟da,AB içerisinde (Macaristan) 2009 yılında 4 sağ-kanat terörist eylem meydana geldiği ve toplam 22 kiĢinin yakalandığı belirtilmektedir.303 TE-SAT 2011‟de, AB içerisinde 2010 yılında hiçbir sağ-kanat terörist saldırı olmadığı belirtilmektedir.304 TE-SAT 2012‟deAB içerisinde (Ġspanya) 2009 yılında 1 sağ-kanat terörist eylem meydana geldiği ve toplam 5 kiĢinin yakalandığı belirtilmektedir.305 301 Right-Wing Terrorism, TE-SAT 2008, s.38-39. Right-Wing Terrorism, TE-SAT 2009, s.35-36. 303 Right-Wing Terrorism, TE-SAT 2010, s.37-39. 304 Right-Wing Terrorism, TE-SAT 2011, s.29-30. 305 Right-Wing Terrorism, TE-SAT 2012, s.28-29. 302 108 3- Sol Kanat ve AnarĢist Terörizm (Left-wing and Anarchist Terrorism) TE-SAT 2007‟de,AB içerisinde (Yunanistan, Ġtalya, Ġspanya, Almanya) 2006 yılı içerisinde 55 sol kanat ve anarĢist teröristsaldırının meydana geldiği ve 52 kiĢinin yakalandığı belirtilmektedir.306 TE-SAT 2008‟de,AB içerisinde (Avusturya, Almanya, Yunanistan, Ġtalya, Ġspanya) 2007 yılı içerisinde 21 sol kanat ve anarĢist teröristsaldırının meydana geldiği ve Fransa, Almanya, Ġtalya, Hollanda ve Ġspanya‟da 48 kiĢinin yakalandığı belirtilmektedir.307 TE-SAT 2009‟da,AB içerisinde (Yunanistan, Ġspanya, Ġtalya) 2008 yılı içerisinde 28 sol kanat ve anarĢist teröristsaldırının meydana geldiği ve Fransa, Ġtalya, Ġspanya, Belçika, (Güney) Kıbrıs (Rum Yönetimi) ve Almanya‟da 58 kiĢinin yakalandığı belirtilmektedir.308 TE-SAT 2010‟da,AB içerisinde (Yunanistan, Ġspanya, Ġtalya) 2009 yılı içerisinde 40 sol kanat ve anarĢist teröristsaldırının meydana geldiği ve Almanya, Bulgaristan, Fransa, Yunanistan, Ġtalya ve Ġspanya‟da 29 kiĢinin yakalandığı belirtilmektedir.309 306 Left-wing and anarchist terrorism, TE-SAT 2007, s.31-34. Left-Wing and Anarchist Terrorism, TE-SAT 2008, s.34-37. 308 Left-Wing and Anarchist Terrorism, TE-SAT 2009, s.31-34. 309 Left-Wing and Anarchist Terrorism, TE-SAT 2010, s.33-36. 307 109 TE-SAT 2011‟de, AB içerisinde (Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Yunanistan, Ġtalya, Ġspanya) 2010 yılı içerisinde 45 sol kanat ve anarĢist teröristsaldırının meydana geldiği ve Avusturya, Almanya, Yunanistan, Ġtalya ve Ġspanya‟da 34 kiĢinin yakalandığı belirtilmektedir.310 TE-SAT 2012‟deAB içerisinde (Danimarka, Almanya, Yunanistan, Ġtalya ve Ġspanya) 2011 yılı içerisinde 37 sol kanat ve anarĢist teröristsaldırının meydana geldiği ve 42 kiĢinin yakalandığı belirtilmektedir.311 4- Tekli Terörizm (Single Issue Terrorism) TE-SAT 2007‟de, Tekli Terörizm Ģeklinde bir sınıflandırma bulunmamaktadır. Daha çok çevrecilerin ve hayvan hakları savunucularının yaptığı kürk fabrikalarını bombalamak gibi Ģiddet eylemlerinin “terörizm” Ģeklinde adlandırılması 2008 raporundan itibaren görülmektedir. TE-SAT 2008‟de,Portekiz‟de yaklaĢık 100 kiĢilik çevreci bir grup tarafından 1 hektar büyüklüğündeki (genetiği değiĢtirilmiĢ/transgenic) mısır tarlasına zarar verilmesi eylemi olmak üzere sadece 1 tekli terörist saldırı meydana geldiği belirtilmektedir.312 310 Left-Wing and Anarchist Terrorism, TE-SAT 2011, s.25-26. Left-Wing and Anarchist Terrorism, TE-SAT 2012, s.26-27. 312 Single Issue Terrorism, TE-SAT 2008, s.40-41. 311 110 TE-SAT 2009‟da,yalnızca Fransa‟da 5 tekli terörist bombalı saldırı meydana geldiği belirtilmektedir. Bu saldırıların 4‟ü FNAR313 (Fraction Nationaliste Armée) tarafından “hız radarlarına” yapılmıĢ, 1‟i ise CAV314(Comité d’Action Viticole)tarafından gerçekleĢtirilmiĢtir.315 TE-SAT 2010‟da,Avusturya ve Fransa‟da 2 tekli teröristsaldırının meydana geldiği.316 TE-SAT 2011‟de, yalnızca Yunanistan‟da 1 tekli teröristsaldırının meydana geldiği ve 2 kiĢinin yakalandığı belirtilmektedir.317 TE-SAT teröristsaldırının 2012‟deAB‟de meydana 2011 gelmediği yılı ve içerisinde herhangi bir herhangi yakalama bir tekli omadığı belirtilmektedir.318 5- Etnik-milliyetçi ve Ayrılıkçı Terörizm (Ethno-nationalist and Separatist Terrorism) TE-SAT 2007‟de,AB‟de (Ġspanya, Fransa, Ġrlanda, BirleĢik Krallık) 2006 yılı içerisinde toplam 424 etnik-milliyetçi ve ayrılıkçı terörist saldırı meydana geldiği 313 FNAR, tek kiĢilik bir örgüttür ve bu Ģahıs, 28 Mayıs 2008 günü evyapımı patlayıcı hazırlarken kendisini yaralaması üzerine yakalanmıĢtır. TE-SAT 2009, s.37. 314 Güney Fransa‟da aktif olan CAV, yabancı Ģarap ithal edilmesine karĢı çıkmaktadır. TE-SAT 2009, s.37. 315 Single Issue Terrorism, TE-SAT 2009, s.37-38. 316 Single Issue Terrorism, TE-SAT 2010, s.40-41. 317 Single Issue Terrorism, TE-SAT 2011, s.31-32. 318 Single Issue Terrorism, TE-SAT 2012, s.30-31. 111 belirtilmektedir. Ġspanya, Fransa, BirleĢik Krallık, Ġrlanda, Avusturya, Almanyave Lüksemburg‟da ise 226 kiĢi yakalanmıĢtır.319Bask ayrılıkçıları tarafından, Bask bölgesinde (Ġspanya ve Fransa‟da) toplam 144 saldırı gerçekleĢtirilmiĢtir. ETA Ġspanya‟daki 11 saldırıyı, Irrintzi320 ise Fransa‟daki 4 saldırıyı üstlenmiĢtir. Ġspanya‟daki saldırıların çoğunu Taldes Y321 isimli örgüt üstlenmiĢtir. Korsika adasında meydana gelen 282 saldırının yarısını FLNC örgütü üstlenmiĢ322 diğer yarısını ise üstlenen olmamıĢtır. Ġngiltere‟de meydana gelen 5 ve Ġrlanda‟da meydana gelen 1 saldırıyı ise üstlenen herhangi bir grup olmamıĢtır.323 TE-SAT 2008‟de, AB‟de (Fransa, Ġspanya, Almanya324) 2007 yılı içerisinde toplam 532 etnik-milliyetçi ve ayrılıkçı terörist saldırı meydana geldiği belirtilmektedir. AB üyesi 8 ülkede (Ġspanya, Fransa, Ġrlanda, Belçika, Almanya, Hollanda, Slovakya, Romanya ) ayrılıkçı terörist faaliyetler içerisinde olduğu tespit edilen toplam 548 kiĢi yakalanmıĢtır.Ayrılıkçı terörist eylemler, 2007 yılında AB genelinde meydana gelen tüm terörist eylemlerin %91‟ne tekabül etmektedir.Bu 319 Ethno-nationalist and separatist terrorism, TE-SAT 2007, s.27-31. Irrintzi, Fransa‟nın Bask bölgesinde faaliyet gösteren Bask milliyetçisi bir örgüttür. Bu bölgede 2005‟ten beri gerçekleĢtirilen eylemlerin 2/3‟sinden sorumlu olan örgüt, gittikçe zayıflamaktadır. Son olarak Aralık 2009‟da örgüt lideri yakalanmıĢtır. Irrintzi, AB Terör Örgütleri listesinde yer almamaktadır. 321 Genç ETA sempatizanlarından oluĢan Taldes Y, ETA talimatları doğrultusunda Ģehir gerilla taktiklerini kullanarak küçük çaplı eylemler gerçekleĢtirmektedir. TE-SAT 2007, s.29. 322 Söz konusu saldırılar FLNC‟nin alt yapılanmaları olan FLNC-22 Octobre ve FLNC-UDC tarafından üstlenilmiĢtir. TE-SAT 2007, s.28. 323 TE-SAT 2007, s.27. 324 Almanya‟da meydana gelen 15 ayrılıkçı terörist eylemin 14‟ü PKK/KONGRA-Gel tarafından üstlenilmiĢ, diğer (1) eylemin ise yine PKK/KONGRA-GEL tarafından yapıldığı Alman makamlarınca iddia edilmiĢtir. Bu eylemlerin hedefinde Almanya Bottrop, Dortmund ve Hagen‟deki Türk seyahat acenteleri, bankaları ve camileri yer almıĢtır. 320 112 saldırıların %97‟si Bask ve Korsika ayrılıkçı grupları tarafından üstlenilmiĢ/atfedilmiĢtir.325 TE-SAT 2009‟da,AB içerisinde etnik-milliyetçi terörist saldırılarda 2008 yılında 2007 yılına oranla %25 azalma olduğu ve toplam 397 saldırı meydana geldiği, 501 kiĢinin ise ayrılıkçı terörizmle iliĢkili oldukları gerekçesiyle yakalandığı belirtilmektedir. Bu saldırıların %98‟i Fransa ve Ġspanya‟da ETA ve FLNC tarafından gerçekleĢtirilmiĢtir.326 TE-SAT 2010‟da,AB‟de (Ġspanya, Fransa, K.Ġrlanda) 2009 yılı içerisinde toplam 361 etnik-milliyetçi ve ayrılıkçı terörist saldırı meydana geldiği belirtilmektedir. Bu saldırıların 237‟si Fransa ve Ġspanya‟da ETA ve FLNC tarafından, 124‟ü ise Kuzey Ġrlanda‟daIRA tarafından gerçekleĢtirilmiĢtir. Ġrlanda, Ġspanya ve Fransa‟da toplam 413kiĢi yakalanmıĢtır.327 TE-SAT 2011‟de,ilk kez etnik-milliyetçi ve ayrılıkçı terörizm (ethnonationalist and separatist terrorism) yerine ayrılıkçı terörizm (separatist terrorism) kavramı kullanılmıĢtır. Ancak bunun kavramlar üzerinde bilinçli bir tercih değil, kısa ve kolay kullanım amacıyla yapıldığı değerlendirilmektedir. Nitekim raporun teorik çerçevesinin anlatıldığı bölümde, bu konuyla ilgili herhangi bir açıklama olmadığı gibi, raporun çeĢitli yerlerinde ayrılıkçı ve etnik milliyetçi terörist örgütler328 ve 325 Ethno-nationalist and separatist terrorism, TE-SAT 2008, s.28-33. Ethno-nationalist and separatist terrorism, TE-SAT 2009, s. 25-30. 327 Ethno-nationalist and separatist terrorism, TE-SAT 2010, s.27-32. 328 TE-SAT 2011, s.6. 326 113 etnik-milliyetçi ve ayrılıkçı terörist örgütler329 kavramları kullanılmaya devam etmiĢtir. TE-SAT 2011‟de AB‟de (Ġspanya, Fransa, K.Ġrlanda, Ġtalya ve Avusturya) 2010 yılı içerisinde toplam 160 ayrılıkçı terörist saldırı meydana geldiği belirtilmektedir. Ġspanya, Fransa, Ġrlanda, Portekiz, Belçika, Hollanda, Almanya, Avusturya, Ġtalya ve Romanya‟da ise 349 kiĢi yakalanmıĢtır.330 TE-SAT 2012‟deAB‟de (Fransa ve Ġspanya) 2011 yılı içerisinde toplam 110 etnik-milliyetçi ve ayrılıkçı terörist saldırı meydana geldiği belirtilmektedir. Ġrlanda, Ġspanya ve Fransa‟da toplam 247 kiĢietnik-milliyetçi ve ayrılıkçı terörizmle iliĢkili oldukları gerekçesiyle yakalanmıĢtır.331 Yukarıda da belirtildiği üzere, TE-SAT Raporlarının incelenmesi neticesinde etnik terörizmin AB‟nin en büyük ve en önemli sorunu olduğu görülmektedir. Son 6 yılda AB genelinde meydana gelen toplam 2437 terörist saldırının 1984‟ü, yakalanan toplam 4441 kiĢinin ise 2284‟ü etnik terörizmle iliĢkilidir. Yani baĢka bir anlatımla AB genelinde son 6 yılda meydana gelen terör eylemlerinin %81‟si etnik terörist gruplar tarafından yapılmıĢtır. TE-SAT Raporlarından da anlaĢılacağı üzere, AB genelinde terör açısından en önemli sorun etnik-milliyetçi ve ayrılıkçı terörizmdir. Bu veriler, AB‟nin kurumsal anlamda bütünleĢme, “Avrupa vatandaĢlığı” ve Avrupa aidiyeti yaratma gibi konularda yıllardır devam etmekte olan çalıĢmalarının henüz baĢarıya ulaĢamadığını ortaya koymaktadır. “Avrupa kimliği” ve “Avrupa 329 Aynı rapor, s.21. Separatist terrorism, TE-SAT 2011, s.21-24. 331 Ethno-nationalist and separatist terrorism, TE-SAT 2012, s.22-25. 330 114 VatandaĢlığı” fikirlerinden hareketle, sadece alt kimliklerin (Basklı, Korsikalı, Macar, Romen) değil, siyasi sınırların da önemini yitireceği ve etnik farklılıkların, AB için artık bir sorun olmayacağı düĢüncesi, bu veriler doğrultusunda en azından yakın zamanda mümkün görünmemektedir. 115 III. BÖLÜM AB’nin ĠNSAN HAKLARI POLĠTĠKALARI ve TERÖRĠZMLE MÜCADELE Dönemin AB Terörizmle Mücadele Koordinatörü Gijs de Vries, 17 Ekim 2005 tarihinde Clark Üniversitesi‟nde yaptığı “Ġnsan Hakları ve Terörizm” baĢlıklı konuĢmasına 3 soruyla baĢlamıĢtır: “Terörizme karĢı savaĢ” hangi sınırlara kadar “insan hakları” için bir mücadele olarak kabul edilebilir? Ġnsan hakları, terörizmle mücadeleyi engellemekte midir? Terörizmle mücadele stratejimiz, insan haklarını aktif olarak desteklemeyi gerektirmekte midir? Bu sorulara verdiği geniĢ cevabı ise, insan haklarının, terörizme karĢı mücadelenin ayrılmaz bir parçası olması ve terörizmle, insan hakları çerçevesinde mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayarak bitirmiĢtir.332 ÇalıĢmamızın konusu olan, etnik terörizmle mücadele açısından da AB‟nin insan hakları politikaları belirleyici bir öneme sahiptir. AB terörizmle mücadelesini, insan haklarına saygı prensibiyle devam ettirirken, etnik terörizmin beslendiği etnik sorunları da insan hakları temelinde azınlık ve kimlik politikaları yoluyla değerlendirmektedir. 332 Gijs de Vries, “Human Rights and Terrorism”, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/ClarkUniversityOctober17.2004.pdf, 11.04.2011. 116 Bu bölümde, AB‟nin özellikle 11 Eylül sonrasında yapısal ve yasal açıdan geliĢen terörle mücadele politikalarına tekrar değinilmeyecektir. Bunun yerine terörizmle mücadeleyi doğrudan etkileyen insan hakları yaklaĢımları ve bu bağlamda AB‟nin azınlık politikaları ve kimlik politikaları incelenecektir. 3.1. KüreselleĢme, ulus-devlet ve demokrasi iliĢkisinin etnik politikalara etkisi AB‟nin insan hakları politikalarının terörle mücadeledeki yerini ve önemini incelemeden önce, insan hakları kavramının geliĢim süreci ve bu bağlamda demokrasi, ulus-devlet ve küreselleĢme olgularını incelemek uygun olacaktır. Uluslararası sistemde yeni ve özgün bir proje olarak ortaya çıkan AB‟nin kurumsal yapısı, küreselleĢme süreciyle doğrudan ilintili gözükmektedir. Bu sürecin özellikle ulus-devlet yapısı üzerindeki etkisi, AB‟yi de etkileyecek ve Birliğin geleceğini belirleyecektir. Dolayısıyla, küreselleĢme süreci ve bu sürecin ulus-devlet, demokrasi ve insan haklarına etkisi, AB politikalarını da etkilemektedir. Yukarıda bahsedilen bu etkileĢim sürecini daha iyi anlayabilmek için, demokrasi kavramına göz atmakta yarar vardır. Eski Yunan politik ve felsefi düĢüncesine kadar uzanan demokrasi kavramı,333 öncelikle Ģehir devletlerde uygulanan bir yönetim Ģekli olarak, M.Ö. 5. yüzyılda tüm vatandaĢların Ģehir-devlet 333 Demokrasi kuramı ve tarihi ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.: David Held, Models of Democracy, Cambridge, Polity Press, 2006. Ayrıca Roland N. Stromberg, Democracy, a short analytical history,New York, Library of Congress Cataloging-in-Publication Data, 1996. 117 kanunlarının yapıldığı Meclis‟te konuĢmaya ve oy vermeye yetkili olduğu Atina‟da karĢımıza çıkmaktadır.334 Demokrasinin yayılmaya ve geliĢmeye devam ettiği Orta Çağ boyunca335 seçimlerin yapıldığı ve meclisin bulunduğu birçok idari birim bulunmaktaydı. Bu yapılar içerisinde egemenliğin kimin tarafından kullanılacağı önemli bir tartıĢma konusu olmuĢtur. Ġktidarın halk tarafından kullanılmasını öngören demokrasilerde, toplumun önde olduğu sosyal demokrasi336 anlayıĢına, ilerleyen dönemlerde bireyin önde olduğu liberal demokrasi337 anlayıĢı da eklenmiĢtir. 1648 Westphalia ile baĢlayan sürecin, yukarıda bahsedilen düĢünsel geliĢim sürecine önemli katkıları olmuĢtur. Nitekim Protestanların zaferi ile sonuçlanmıĢ olan Otuz Yıl SavaĢları, Westphalia BarıĢ AntlaĢması ile bitmiĢ338 ve barıĢı hazırlayan konferans, daha önceki dini nitelikli uluslararası toplantıların aksine, devlet, savaĢ ve iktidar sorunlarının tartıĢıldığı laik bir konferans olmuĢtur. Ayrıca Westphalia BarıĢı Ġmparatorluğu‟nun ile Kilise‟nin parçalanmıĢ gücü olduğu, sınırlandırılmıĢ uluslararası ve hukuk Kutsal Roma bakımından da doğrulanmıĢtır. Sonuç olarak, bugünkü anlamıyla (belirli kuralara göre hareket eden ve aralarında düzenli iliĢkiler bulunan devletlerin oluĢturduğu) “uluslararası sistem”, 334 “VatandaĢ” kavramının o dönemlerde kapsayıcı değil dıĢlayıcı bir yoruma sahip olduğu ve kadınların, kölelerin, yabancıların ve 20 yaĢından küçük erkeklerin vatandaĢ olamadığı unutulmamalıdır. 335 Orta Çağ‟daki düĢünsel geliĢmeler için bkz.: John Marenbon, Medieval Philosophy: an historical and philosophical introduction,New York, Routledge Press, 2007. 336 Richard Sandbrook ve diğerleri, Social Democracy in the Global Periphery: Origins, Challenges, Prospects, New York, Cambridge University Press, 2007, s.4-36. 337 Axtmann, s.10 – 35. Ayrıca William E. Scheuerman, Liberal Democracy and the Social Acceleration of Time, Maryland, The John Hopkins Univesity Press, 2004. 338 AntlaĢmanın tam metni için bkz.: “Treaty of Westphalia”, http://avalon.law.yale.edu/17th_century/westphal.asp, 26.10.2011. 118 Westphalia ile doğmuĢtur.339 Bu sürecin etkisiyle ve devamında ortaya çıkan ulusdevlet yapısı içerisinde, ulusal sınırlar çizilmiĢ ve bu belirlenmiĢ bölge (ulusal sınırlar) içerisinde “egemenlik” kavramı önem kazanmıĢtır.340 Egemenlik kavramından hareketle ve 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren ulus-devlet yapısı, aristokratik/elit/ayrıcalıklı kitleler ve prensliklerin keyfi yönetimine karĢı bir tepki olarak ortaya çıkmıĢ ve bu bağlamda özgürleĢtirici bir ideoloji olarak anlaĢılmıĢtır. Özellikle Fransız Ġhtilalinden sonra, meĢru bir hükümetin ulusal self-determinasyon ilkesine dayanması ve ulus ve devletin birbiriyle örtüĢmesi gerektiği politik düĢünce dünyasına güçlü bir Ģekilde girmiĢtir. Bu düĢünce tarzının dâhili anlamı “üst seviyede bir kültürel ve sosyal uyum” ve “anayasal bir hükümet”; harici anlamı ise “diğer rakip uluslara karĢı ulusal bağımsızlık”tır.341 19. yüzyılın sonlarına doğru ise, ulus-devlet ideolojisi özgürleĢtirici karakterini kaybetmiĢ ve diğer uluslara karĢı politik gücünü kullanmaya odaklanmıĢtır. Ulus-devlet ideolojisinin dâhili anlamı olan üst seviyede bir kültürel ve sosyal uyum fikri, “homojenleĢ(tir)me ve asimilasyon”a dönüĢmüĢtür. Bu dönüĢümün altında yatan çeĢitli sebeplerden özellikle iki tanesi önem taĢımaktadır: 339 Sander, s.98-101. Christopher Harding ve C.L. Lim, “The Significance of Westphalia: an Archaeology of the International Legal Order”, Renegotiating Westphalia (ed. C.Harding ve C.L. Lim), Cambridge, Kluwer Law International, 1999, s.1- 24. 341 Axtmann, s.3. 340 119 1- Etkili ve modern bir endüstri toplumunun yaratılması ve geliĢtirilmesi ve geniĢ bir coğrafyada etkili bir iĢ bölümü yapılabilmesi için, belirli seviyede kültürel bir homojenliğe ihtiyaç duyulmaktaydı. 2- Etnik ve kültürel birlik/homojenlik, rakip devletlerle devam etmekte olan savaĢlarda ulus-devletin harici gücünü sağlayabilmesi için bir ön zorunluluk olarak görülmekteydi. Dönemin uluslararası konjonktüründe, endüstrileĢme kadar emperyalizm de342 azınlık gruplarının, baskın ve/veya egemen ulusal grubun politik prensipleri ve kültürel gelenekleri içerisinde entegre veya asimile edilmesine, dolayısıyla kültürel homojenliğe öncelik vermekteydi. Bu dönemde devam eden politik ve sosyal mücadeleler boyunca, “anayasallık” nosyonu da halk egemenliğine dayalı demokratik hükümet fikri içerisinde geniĢlemiĢtir. Ancak rakip devletlere karĢı “biz ve onlar” arasındaki kültürel sınırları çizebilmek için, kültürel homojenlik kaygısı önemini korumaya devam etmiĢtir. Sonuç olarak, anayasal hükümet fikrine dayanan ulus-devlet nosyonu -her ne kadar ayrıcalıklı kiĢilere/kitlelere karĢı özgürleĢtirici bir ideoloji olarak ortaya çıkmıĢ olsa da- baĢlangıcından itibaren kültürel homojenlik eğilimi içermektedir. 342 Emperyalizmle ilgili olarak bkz.: David Harvey, Yeni Emperyalizm (çev.: Hür Güldü), Ġstanbul, Everest Yay., 2004. Ayrıca güncel bir tartıĢma için Michael Hardt ve Antonio Negri, İmparatorluk (çev.: Abdullah Yılmaz), Ġstanbul, Devin Yay., 2005. 120 Dolayısıyla, ulus-devlet ve demokrasi arasındaki iliĢki de bu gerilimden etkilenmektedir. Özellikle “halk egemenliği” nosyonu ve “vatandaĢlık” kavramı, ulus-devlet ve demokrasi arasındaki iliĢkinin en güçlü noktasıdır. Demokratik ulus-devletlerde, bireyler “vatandaĢlık haklarına” sahip olabilmek için, devletin (vatandaĢ-citizen) ve ulusun (ulusdaĢ-national) parçası olmalıdır. Ancak, geçmiĢte bazı ulusdaĢlar cinsiyet, mülkiyet sahipliği, vergi ödeme gibi sebeplerle vatandaĢlıktan veya “oy kullanma” gibi vatandaĢlık haklarından mahrum bırakılmakta iken, bugün de seçme ve seçilme hakkı gibi konularda yaĢ sınırı gibi nedenlerle her vatandaĢın vatandaĢlık haklarına doğrudan eriĢim imkânı olmadığı tartıĢılmaktadır.343Demokratik prensipler, yönetimden etkilenen herkesin yönetimin bir parçası olması gerektiğini savunurken, ulus-devlette “halk egemenliği”, ulusdaĢların vatandaĢ olmaları Ģartıyla kendilerini yönetebilmesi ĢeklindekavramsallaĢtırılmaktadır. Yani vatandaĢlık (citizenship) ulusdaĢlıktan (nationality) ayrıdır. Daha açık bir ifade ile bir ulusun üyesi/ulusdaĢı olan her birey, o ulus tarafından kurulan ulus-devletin vatandaĢı olmayabilir. Türk uyruklu Yunan vatandaĢları, Türkiye‟de vatandaĢlık haklarına sahip değilken, Yunan uyruklu Türk vatandaĢları Türkiye‟de vatandaĢlık haklarına sahiptir. VatandaĢlık ve ulusdaĢlık arasındaki bu ayrım, liberal demokrasinin politik gerçekliği ile de örtüĢmektedir. Bu durum, demokrasi ve ulus-devlet arasındaki sistematik bağı da ortaya koymaktadır. 343 Derek B. Heater, A brief history of citizenship, Edinburgh, Edinburgh University Press, 2004, s.88120. 121 Nitekim liberal demokrasi kuramında, demokratik yönetimin ancak egemen ulus-devlet tarafından uygulanabileceği öngörülmektedir. Çünkü devlet aygıtı içerisinde politika üretme, yasal düzenleme yapma ve toplumsal kuralların çerçevesini belirleme hakkı halkındır ve bu hak vatandaĢlık haklarının kurumsallaĢması ve halk egemenliği nosyonuna dayanır. Halk egemenliği 17. yüzyılda baĢlayan ve 18. yüzyılda Britanya‟ya karĢı Amerikan kolonilerinin mücadelesi344 ve Fransız monarĢisine karĢı baĢlatılan devrimle345 devam eden sürecin sonucu olarak monarĢik yöneticilerden alınarak, yasal olarak eĢit vatandaĢlara aktarılmıĢtır. EĢit vatandaĢlar ile devlet arasındaki iliĢkide ise, vatandaĢların yapısal olarak devletle iliĢkilendirildiği üç temel durum öngörülmektedir: Halkın bir parçası olan vatandaĢ, devlet otoritesinin özel bir öznesi olan vatandaĢ ve devlet tarafından verilen hizmetlerin bir müĢterisi olarak vatandaĢ. Yine bu iliĢkinin bir parçası olarak liberal demokrasi teorisi, Hobbes tarafından dile getirilen “ortak kararlar ve toplumsal barıĢın uygulayıcısı olarak devletin zorlayıcı rolünü”,346 Lock tarafından dile getirilen “bireylerin devlete karĢı korunması hakkı”347 ile birleĢtirmeyi amaçlamaktadır. Dolayısıyla liberal demokrasi kuramı içerisinde refah devleti, eğer bir demokrasi olarak örgütlendiyse kabul görmektedir. Ancak refah devletine yöneltilen baĢlıca eleĢtiriler, refah devletinin bireysel sorumluluğu ve giriĢimciliği aĢındırdığı, vatandaĢların bireysel 344 Sydney George Fisher, The Struggle for American Indepence (2 cilt), New York, Books for Libraries Press, 1971. 345 Thomas Carlyle, The French revolution: a history, (3 cilt), New York, Modern Library, 2002. 346 Hobbes‟un devlet kuramı ile ilgili olarak bkz.: Thomas Hobbes, Leviathan, Charleston, Forgotten Books, 2008. 347 John Locke, Political Writings, Indianapolis, Hackett Publishing, 2003. 122 mahremiyetini ihlal eden verimsiz ve geniĢ bir devlet bürokrasisi yarattığı, bireysel tercihleri azalttığı, ekonomik üretkenliğe ve geliĢmeye zarar verdiği ve böylece özel sektörü büyümek için ihtiyaç duyduğu yatırımlardan mahrum bıraktığıdır.348 Özellikle 1980‟lerden sonraki uluslararası ekonomik ve siyasi geliĢmeler nedeniyle, devletin toplumsal sorunların çözümü değil, sebebi olarak görülmeye baĢlamasının bu algıyı etkilediği değerlendirilmektedir. Bu eleĢtirilerin de etkisiyle, politikalarını gözden geçiren ve Yeni Sağ (New Right) olarak adlandırılabilecek akım tarafından savunulan politikalar, iki ideolojik geleneğe dayanmaktaydı:349 1- Özgürlük, bağımsızlık gibi devletçiliği ve refah devletini zayıflattığı düĢünülen kavramlarla ilgili, bir dizi düzenlemeye gidilmesine ihtiyaç duyuldu. Kamu harcamaları ve vergilendirmede kesintiye gidilmesi, kamu kurumlarının denasyonalizasyonu ve sosyal hizmetlerin özelleĢtirilmesi amaçlandı. 2- Geleneksel değerlerin ortadan kalktığı, toplumsal düzenin bozulduğu, sosyal, kültürel ve cinsel hoĢgörünün, toplumsal yapıyı tehdit ettiği yönündeki muhafazakâr korku ve kaygıların giderilmesi için, ekonomik bireyselciliğin liberal onayının, hazza dayalı (hedonistik) bireyselciliğin muhafazakâr eleĢtirisi ile uzlaĢması amaçlandı. 348 349 Axtman, s.44-45. Aynı yapıt, s.44. 123 Yukarıda belirtilen bu iki projenin de ortak ve önemli noktası, “devlet”in gereksiz görülmemesidir. Çünkü hem serbest ve etkin bir ekonomi için, sendikaların sektörel baskılarına direnebilecek ve kamu düzenini sağlayacak ve hem de toplumun değer yargılarını koruyabilecek güçlü bir devlete ihtiyaç vardı. Bu noktada belirtilmesinde yarar görülen bir nokta da, neo-liberal/neomuhafazakâr akımlar tarafından devlete yöneltilen bu eleĢtirilerin, 1960‟ların ortalarından itibaren geliĢmeye baĢlayan yeni sosyal hareketler tarafından da örnek alındığıdır. Kadın hareketleri, çevreci hareketler, eĢcinsel hareketi ve ırkçılıkla mücadele konusunda geliĢmekte olan akımlar da, mücadelelerinde devleti devre dıĢı bırakmak için stratejiler geliĢtirmekteydiler. Bu akımlar devleti, ekonomik ayrımcılık, cinsiyet ayrımcılığı, cinsel tercih ayrımcılığı ve ırksal ayrımcılıkla mücadele etmek yerine, uyguladığı politikalarla kapitalizmi, ataerkilliği, ırkçılığı ve cinsel tek tipleĢtirmeyi güçlendiren ve bireysel hayata müdahale eden bürokratik ve merkezi bir yapı olarak görmekteydiler.350 Devletin yapılanması konusunda liberal teoriye 20. yüzyılda getirilen önemli bir eleĢtiri de, Aristo ve Machiavelli‟ye kadar uzanan, özellikle Hannah Arendt351 tarafından güçlü bir Ģekilde savunulan cumhuriyetçilik ekolünden gelmiĢtir. Politik faaliyetlerin bireylerin kendilerini geçekleĢtirmeleri için gerekli olduğu düĢünülen cumhuriyetçi gelenekte, kiĢinin özgürlüğü sadece kendi kendini yöneten cumhuriyetçi bir toplum formu ile sağlanabilmektedir. Dolayısıyla “vatandaĢlık”, 350 351 Aynı yapıt, s.44-45. Hannah Arendt, Crisis of the Republic, Orlando, Mariner Books, 1972. 124 liberal gelenekteki gibi “pasif hak sahibi” olarak değil, “bir kurum ve gururla üstlenilecek bir sorumluluk”tur. Liberalizm, vatandaĢlığı bir dıĢ çerçeve olarak konumlandırırken, cumhuriyetçilik vatandaĢlığı hayatın koru haline getirir. Liberalizm vatandaĢların oluĢturduğu toplumu, farklılık temeline dayanan, üyelerinin baĢka bir yere adandığı ve birbirine gevĢek bağlarla bağlı bir yapı olarak görürken, cumhuriyetçilik üyelerinin birbirine adandığı ve sıkı örülmüĢ bir vücut olarak görmektedir.352 Katılımcı demokrasi (deliberative democracy) ise, sivil toplum konseptini merkezi bir yere koyarak liberal düĢünce ve cumhuriyetçilikle kesiĢmektedir.353 Sivil toplum kurgusunda iki dönemden bahseden katılımcı demokrasi kuramına göre, klasik kavramlaĢtırma olarak adlandırılabilecek birinci dönem Aristo‟dan baĢlayıp 18. yüzyıla kadar devam etmiĢtir ve sivil toplum, politik toplumla eĢanlamlıdır. 18. yüzyılın ortalarından itibaren ise, sivil toplum devletten ayrı olarak sosyal hayatı tanımlamak için kullanılmaktadır. Katılımcı demokrasi konsepti, liberalizm ve cumhuriyetçiliğe ek olarak, “demokratik vatandaĢlık” olgusunu tartıĢan üçüncü bir kuram olarak görülmektedir. Devlet ve toplum dikotomisine verilen önem, bağımsız kuruluĢlara yapılan vurgu ve öz-sınırlama (self-limitation) yaklaĢımları, katılımcı demokrasi teorisindeki sivil toplum ve vatandaĢlık tartıĢmalarında merkezi bir yere sahiptir. Cohen ve Arato, sivil toplum konseptini devlet ve ekonomiden farklı bir toplumsal alan olarak belirtmekte ve dört temel özellikten bahsetmektedirler:354 352 Axtmann, s.47. Ayrıntılı değerlendirme için bkz.: Jon Elster (ed.), Deliberative Democracy, New York, Cambridge University Press, 1998. 354 Jean Cohen ve Andrew Arato, Civil Society and Political Theory, New Baskerville, MIT Press, 1994,s.346. 353 125 1- Çoğulculuk (plurality): Çoğulcu ve bağımsız yapılar, farklı yaĢam formlarına ortam sağlayan aile, enformel gruplar ve gönüllü dernekler. 2- Aleniyet (publicity): ĠletiĢim ve kültürel dernekler. 3- Mahremiyet (privacy): Bireysel geliĢim ve moral tercih alanı. 4- Yasallık (legality): Çoğulculuk, mahremiyet ve aleniyeti, devlet ve ekonomiden ayırmak için ihtiyaç duyulan temel haklar ve genel kanun yapıları. Demokratik bir ulus-devlette “vatandaĢlık” konusundaki bu yaklaĢım ve tartıĢmalar, bütün vatandaĢların evrensel haklara eĢit olarak sahip olduğu “ayrımcılık yapmama” prensibini ortaya çıkarmıĢtır. Bu evrensel vatandaĢlık ideali, bütün insanların vatandaĢ olarak eĢit muamele görmeleri, kanun ve kuralların bireysel veya grup farklılıklarına karĢı kör olmaları gerektiğini belirtmektedir. Irk, etnik kimlik, sınıf, cinsiyet veya din farklılıklarının, hak ve görevlerde farklılık yaratmasını reddeder ve insan olarak hepimizin eĢit olduğunu vurgular. Higham, eĢitlikçi (egalitarian) ideoloji bağlamında “evrenselciliğin” kendisini üç açıdan ifade ettiğini belirtmektedir:355 1- Sivil inanç (a civil credo): Evrenselcilik, herkesin temel haklarını 2- Sosyal bakıĢ (a social vision): Evrenselcilik, ayrıcalıklı bazı grupların korur. üstüne giderek bireyin önündeki sosyal engelleri ortadan kaldırır. 355 John Higham, “Multiculturalism and Universalism: A history and critique”, American Quarterly, Vol.45, No:2, 1993, s.197. 126 3- Millet ideali (an ideal of nationhood): Evrenselcilik, evrensel insan haklarının politik ve mantıksal kabulünün bir sonucu olarak gruplara ve yaĢam tarzlarına ait farklılıkların entegrasyonunu öngörür. Demokrasi, ulus-devlet ve vatandaĢlık kavramlarını kullanarak yürüttüğümüz bu tartıĢmaya, baĢta feminizm356 olmak üzere farklı teorik yaklaĢımlarbazı eleĢtiriler getirmektedir. Feminist teorinin kadın hakları temelinde yönelttiği bu eleĢtiriler, tezimiz açısından büyük önem arz eden grup hakları ve çok kültürlülük konularını da doğrudan ilgilendirmektedir. Feminist teorinin “kamusal” (public) ve “özel” (private) kavramlarına yaklaĢımı, önemli bir tartıĢmaya sebep olmuĢtur. 1960‟lardan itibaren feministler “kamusal” ve “özel” kavramları arasındaki geleneksel sınırları sorgulamakta ve kiĢisel yaĢamın fazlasıyla politik olduğunun kabul edilmesi gerektiğini iddia etmektedirler.357 Bu iddianın en az iki farklı boyutu vardır. Birincinokta, aile içindeki görev ve sorumlulukların cinsiyet temelinde paylaĢılmasının, kadınların kamu hayatına katılmalarını sınırlıyor olması sebebiyle kamusal alanı etkiliyor olduğudur. Son yıllarda her ne kadar kadınların iĢ hayatına katılım oranları artsa da, çocuk yetiĢtirme, akrabalara bakma, ev iĢleriyle ilgilenme gibi konularda kadınlar hala öncelikli olarak sorumludur. Ev iĢlerine ek olarak iĢ hayatına da katılan kadınların, 356 Feminist teoriyle ilgili olarak bkz.: S.M. Okin ve Jane Mansbridge, Feminism, (2 cilt), Hants, Edward Elgar Pub., 1994 ; Neeru Tandon, Feminism, a paradigm shift, New Delhi, Atlantic Pub., 2008. 357 Anne Philips, Endengering Democracy, Cambridge, Polity Press, 1991, s.98. 127 bu çifte yük sebebiyle karar alma mekanizmalarında yer alamamaları da ikinci önemli durumdur. Liberal feministler, erkek ve kadın arasındaki zorunlu farklar olduğu düĢüncesini devam ettiren ve böylece kadınları sınırlı bir rol ve sorumluk alanı içerisinde sosyalleĢtiren erkek egemen kültürel geleneklere vurgu yapmaktadır.358 Sosyal feministler ise, dikkatlerini üretimin kapitalist iliĢkileri üzerinde odaklanmaktadır.359 Liberal politikada cinsiyet eĢitsizliğiyle baĢa çıkmak için önerilen temel çözüm yolu, ayrımcılığa karĢı yasaların yapılması/güçlendirilmesidir. Cinsiyet eĢitliği alanındaki yasal düzenleme ve politikalar, liberal bir toplumda cinsiyet, ırk, din gibi özelliklerin ekonomik, sosyal ve politik çıkarları etkilememesini amaçlamaktadır. Bu noktada, feminist teorinin kadınlara yönelik yaklaĢımının da etkisiyle “grup hakkı” bağlamında yeni bir tartıĢma ortaya çıkmaktadır. Nitekim Iris M. Young bazı grupların diğerlerine göre ayrıcalıklı olduğu toplumlarda, farklılıkların göz ardı edilmesi yoluyla özgürlük ve eĢitlik vurgusunun yeterli olmayacağını, bu yaklaĢımın olumsuz sonuçlar doğuracağını belirtmektedir.360 Baskı altındaki grupların politik asimilasyona karĢı, grup olarak temsil edilebilme hakkına sahip olmalarını, yetkili kurumlara ve güce ulaĢmak için en iyi strateji olduğunu ve toplumsal bir grubun ortak bir kültür tarafından karakterize edildiğini 358 Axtmann, s.86. Liberal feminizm için bkz.: M.O. Dickerson ve diğerleri, An Introduction to Government and Politics: A Conceptual Approach, Ontario, Nelson Education Ltd., 2006, s.199-205. 359 Axtmann, s.86. 360 Iris M. Young, Justice and the Politics of Difference, Princeton, Princeton University Press, 1990, s.164. 128 ifade etmektedir. Böyle bir grubun üyeleri benzeri bir yaĢam tarzını paylaĢmakta ve bu ortak deneyim üyeler arasında özel bir bağ oluĢmasına sebep olmaktadır. Dolayısıyla Young tarafından, “kültür, ortak yaĢam tarzı, sosyal ve kiĢisel bağ ve kimlik” kavramlarına vurgu yapılmaktadır. Ancak yine Young tarafından bu özelliklere sahip tüm gruplara değil, sadece baskı altındaki gruplara grup hakkı verilmesi gerektiği belirtilmektedir.361 Amerika örneğinde, “kadınlar, siyahlar, yerliler, Ġspanyolca konuĢan Amerikalılar, Asya kökenli Amerikalılar, eĢcinseller, iĢçi sınıfı, fakirler, yaĢlılar, zihinsel ve bedensel engelliler” baskı altındaki gruplar olarak tanımlanmaktadır. “Beyaz, erkek, heteroseksüel, orta yaĢlı, bedensel engeli olmayan, Yahudi olmayan orta ve üst sınıf profesyoneller” bu listeden dıĢlanmaktadır. Ancak Young tarafından ortaya atılan bu yaklaĢımın bir takım açmazları vardır. Öncelikle kesin olarak hangi grupların özel temsili hak ettikleri belirsizdir. Ġkinci olarak Young‟ın “kimlik” üzerine yaptığı vurgu, bireylerin sahip oldukları birden fazla kimlik konusunda açmazlara neden olmaktadır: Siyah, iĢçi sınıfı, lezbiyen kadınların grup hakkını kullanacakları temel kimlik ne olacaktır? Evrensel vatandaĢlık ideali bağlamında, vatandaĢların -bireysel farklılıklarını göz ardı ederek- eĢit olmaları düĢüncesi, feminist teorinin eleĢtirileri doğrultusunda bir eĢitsizlik olarak ortaya çıkmaktadır. Bu anlamda feminizm, ayrımcılığın 361 Iris M. Young, “Polity and group difference: a critique of the ideal of universal citizenship”, Ethics, Vol.99, No:2, 1989, s.261. 129 önlenebilmesi için herkesin eĢit olmasını değil, farklılıklarına göre muamele görmesini tavsiye etmektedir. Taylor, evrenselcilik ve farklılıklar temelindeki bu iki yaklaĢımı değerlendirirken, evrenselcilik yaklaĢımının farklılık politikalarını ayrımcılık yasağını ihlal ettiği için eleĢtirdiğini, buna karĢın farklılık politikalarının da evrenselci yaklaĢımı insanları tek tipleĢtirerek hegemon kültürün egemenliğini savunduğunu iddia ettiklerini belirtmektedir. Taylor, bu eleĢtiriler bağlamında evrenselcilik politikalarının farklılıkları göz ardı ederek veya vurgulayarak bireylere ait biricik kimlikleri baskın kimliklere dönüĢtürdüğünü ve asimile ettiğini söylemektedir.362 Grup hakkı bağlamında tartıĢılan “farklılıkların” kabul görmesi, “çok kültürlülük” kavramıyla iki nedenle iliĢki kurmaktadır: Birincisi, bireylerin kendi biricik kimliklerini tanımlama çabaları açısından “kültür”ün önemli bir yeri olmasıdır. Ġkincisi ise, özgünlük idealinin sadece bireyler değil gruplar tarafından da benimsenebileceğidir. Ancak kültürel toplulukların heterojen bir yapıya sahip oldukları gerçeği, liberalizm açısından sorunludur. Kukathas, kültürel azınlıkların kimliklerini koruma veya sürdürme haklarını ve moral değerlerin kültürel gruplara bağlı olduğu fikrini, grupların, moral ve siyasal ortam içinde değiĢmeyen, sabit yapılar olmadığı yönündeki sosyolojik gözlem temelinde reddeder.363 362 Charles Taylor, Multiculturalism and the Politics of Recognition, Princeton, Princeton University Press, 1992, s.36-40. 363 Chandran Kukathas, “Are there any cultural rights?”, The Rights of Minority Cultures, (ed.W.Kymlicka), Oxford, Oxford University Press, 1995, s.232. 130 Kültürel topluluklar, doğası gereği çevresel Ģartların da etkisiyle grup sınırlarının esneyebileceği ve grup yapısının değiĢebileceği bir yapıya sahiptir. Bu değiĢiklikler, birçok grubun herhangi bir zamanda sergileyebileceği grup içi farklılıkları da etkilemektedir. Dolayısıyla bu tür gruplara özel bazı hakların sağlanması, değiĢken bir yapıya sahip grupların sabitlenmesine ve değiĢimin engellenmesine sebep olacaktır. Ayrıca azınlık grupları içerisindeki bazı alt grupların, grubun kültürel yapısını yeniden Ģekillendirme çabalarını da olumsuz etkileyecektir.364 Axtmann, yukarıda açıklanan temelde grup hakkına karĢı olmakla beraber, “diğer kültürlere, bireysel otonomiye katkıda bulunabilecekleri için değil, insanoğlunun varlık kaynağı olduğu için saygı duymamız gerektiğini” belirtmektedir.365 Üstelik bireysel özgürlükleri desteklemeyen diğer kültürlere de saygı duymamız gereklidir. Böyle bir kültürün içinde yer alan bireyin, kendisini bu kültür içinde konumlandırması kiĢisel bir tercihe dayanmalı, bu bağlamda diğer kültürleri inceleme ve gerekirse tercihini değiĢtirme, gruptan ayrılma olanağı bulunmalıdır. Bu kapsamda gerçekleĢecek kültürler arası etkileĢim sayesinde, kültürel grupların heterojenleĢmesi de gündeme gelebilecektir. Teorik olarak, bireyin özgürlüğünü yaĢaması ve kimliğini tanımlayabilmesi için bir kültüre bağlı olması veya bir tercihte bulunabilmek için kültürel öğelere eriĢebilmesi gereklidir. 364 365 Kukathas, s.230 – 236. Axtmann, s.97. 131 Bireysel kimlik, özgürlük ve kültür arasında bu bağlantı birkaç açıdan sorunludur: Avrupa‟daki ulus devletlerin birçoğu, birden fazla kültürel topluluktan oluĢan politik topluluklardır. Bugün birçok ülke, çok kültürlü devletlerdir. Kymlicka, bu devletlerin üyelerinin ya farklı uluslara ait olduklarını (çokuluslu devlet) ya da farklı uluslardan göç ettiklerini (çok-etnikli devlet) ifade etmektedir.366 Axtmann çokuluslu devletin (a multination state) kurumsal yapılanması olan, belli bir coğrafi alanda yaĢayan ve belirgin bir dil ve kültürü paylaĢan birden çok tarihsel topluluktan oluĢtuğunu belirtmekte ve dört dilsel ve kültürel topluluktan oluĢan Ġsviçre‟yi, ayrıca Belçika, BirleĢik Krallık, Kanada ve ABD‟yi örnek olarak göstermektedir. Ayrıca bu çok uluslu devletlerin birçoğunun yoğun göç alan ülkeler olmaları sebebiyle aynı zamanda çok-etnikli devletler olduklarını da vurgulamaktadır.367 Özellikle son yıllarda ayrı bir dil, tarih ve geleneğe sahip ulusal ve etnik toplulukların, daha fazla ülkede tanınma ve kültürel kimlikleri için destek istedikleri görülmektedir. Bu talepler, “azınlık” ve “çoğunluk” arasında anadil, bölgesel özerklik, politik temsil, eğitim müfredatı, ulusal sembol gibi baĢlıklar üzerinden tartıĢma ve hatta çatıĢmalara sebep olmaktadır. Bu tartıĢmaların temelinde yer alan azınlıkların genel vatandaĢlık haklarının ötesinde grup hakları (siyasi güç, statü veya ayrıcalık) talep etmesi, konumuz açısından önemli ve sorunlu bir noktadır. Üstelik bu taleplerin bölgesel özerklik ve kendi kendini yönetme boyutuna da ulaĢtığı görülmektedir. Bu tür talepler, azınlık topluluklarının kimliklerini ve kültürlerini ancak bu haklar sayesinde koruyabilecekleri inancına dayanmaktadır. 366 Will Kymlicka, Multucultural Citizenship, a liberal theory of minority rights, Oxford, Clarendon Press, 1995, s.18. 367 Axtmann, s.98. 132 Ancak yukarıda da belirtildiği gibi, Axtmann, liberal demokrasi teorisi temelinde çok kültürlülüğün, bireysel haklar konusundaki liberal vurgunun altını oyan farklılık politikalarını destekleyerek, liberalizmin ayrımcılık karĢıtı idealine ve evrensel bireysel haklar yaklaĢımına meydan okuduğunu belirtmektedir. Liberal demokrasi teorisi ve pratiği, ulus-devlet teorisi ve pratiği ile sıkı bir Ģekilde bağlantılıdır. Bu bağlamda çok kültürlülük, sadece grup hakkı konusunu politik gündeme yerleĢtirerek değil, aynı zamanda üniter ulus-devletin içinde vücut bulan üniter ulusa ait egemenlik nosyonunu problematize ederek de demokrasiye aykırılık taĢımaktadır. Politik topluluğun ulus-devlet olarak yapılandığı kurumsal kurguya ait farklılıkları radikalize etmektedir. Bu yaklaĢım bireyin yerine kültürel toplulukları/grupları toplumun temel birimi olarak ele almaktadır. Bu sürece iliĢkin ilginç ve önemli bir geliĢme de, kültürel topluluklar tarafından talep edilen grup haklarının, son yıllarda özelikle Avrupa‟da yükseliĢe geçen “Yeni Sağ” politik birimler tarafından da destekleniyor olmasıdır. Yeni Sağ, farklılık politikasını ötekileĢtirme sürecinin bir parçası olarak ve kültürel etkileĢimi engellemek ve saf toplumsal kimliği korumak amacıyla savunmaktadır. Kimlik politikalarının böylesine kavramsallaĢtırılması ile gruplar temelinde farklılık yaklaĢımı, eĢitlik değil ayrıĢma getirmektedir. 3.2. AB’nin Ġnsan Hakları Politikası AB, kuruluĢ sürecinden 1990‟lara kadar olan dönemde, azınlık hakları bir yana, insan hakları konusu ile dahi çok yüzeysel olarak ilgilenmiĢtir. Nitekim Avrupa 133 Toplulukları kurucu antlaĢmalarında368 insan haklarına en geniĢ anlamıyla değinilmektedir. 1960‟lardan itibaren ise, Adalet Divanı Stauder (12.11.1969), Nold (14.05.1974), Deffrenne (15.06.1978) ve Wachauf (13.07.1989) kararlarıyla temel insan haklarını, üye devletlerin ulusal hukuklarının bir parçası haline getirerek, Topluluk mevzuatı açısından önemli bir eksikliği kapatmıĢtır.369 5 Nisan 1977 tarihinde AT‟nin üç önemli organı (Parlamento, Konsey ve Komisyon) açıkladıkları iki maddelik Ortak Deklarasyon‟da insan hakları ve temel hak ve özgürlükler açısından önemli bir vurgu yapmıĢtır:370 1- Avrupa Parlamentosu, Konsey ve Komisyon, özellikle Avrupa Ġnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması SözleĢmesinden ve üye devletlerin anayasalarından kaynaklanan temel hakların korunmasına verdikleri önemi vurgularlar, 2- Yetkilerini kullanırken ve AT‟nin hedeflerine ulaĢma çabalarında, bu haklara saygı duyduklarını ve saygı duymaya devam edeceklerini beyan ederler. 368 Kurucu anlaĢmalar, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu AntlaĢması (1952), Avrupa Ekonomik Topluluğu AntlaĢması (1958), Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu AntlaĢması (1958) ve Avrupa Birliği AntlaĢması (1993)‟dır. Kurucu antlaĢmaları tamamlayan belgeler ise, Kurucu AntlaĢmalara ekler, protokoller, bildiriler, Katılım antlaĢmaları ve Kurucu AntlaĢmaları tadil antlaĢmaları (Füzyon antlaĢması-1965, Avrupa Tek Senedi-1987, kısmen Maastricht AntlaĢması-1993 ve Amsterdam AntlaĢması-1999)‟dur. 369 Erol KurubaĢ, Asimilasyondan Tanınmaya: Uluslararası Alanda Azınlıkların Korunması ve Avrupa Yaklaşımı, Ankara,Asil Yay., 2006, s.134. 370 Joint Declaration by the European Parliament, Council and the Commission (concerning the protection of fundamental rights and the ECHR - Luxemburg, 5 April 1977), http://www.ena.lu/jointdeclaration-european-parliament-council-commission-concerning-protection-fundamental-rights-echrluxembourg-april-1977-020006080.html, 27.09.2009. 134 7–8 Nisan 1978 tarihinde düzenlenen Konsey Toplantısının sonuç bildirgesinde ise, Devlet ve Hükümet BaĢkanları‟nın Ortak Deklarasyon‟a katıldıkları ve temsili demokrasiye ve insan haklarına saygının AT‟ye üyeliğin vazgeçilmez unsurları olduğu belirtilmektedir.371 Avrupa Parlamentosu tarafından da 12 Nisan 1989‟da 28 maddelik “Temel Haklar ve Özgürlükler Bildirgesi” kabul edilmiĢtir.372 Bu örneklerden de görüleceği üzere, bu dönemde genel ve geniĢ anlamda insan hakları ile ilgilenmeye baĢlamıĢ olan AB, insan hakları kavramı çerçevesinde değerlendirilebilecek alt baĢlıklarla (azınlık hakları, sivil toplum örgütleri, cinsiyet eĢitliği, ayrımcılığın önlenmesi, cinsel kimlik, dini kimlik gibi) ilgilenmekten henüz uzaktır. AB‟nin Ġkinci Dünya SavaĢı‟nın ardından Avrupa‟da değiĢen sınırlar dolayısıyla ortaya çıkan “azınlıklar” konusuyla ilgilenmemesinin, Avrupa‟daki yeni siyasi yapının korunması niyeti ve etnik grupların ayrılıkçı hareketlerine destek verileceği korkusundan kaynaklandığı da düĢünülebilir.373 1990 sonrasında ise AB, dolaylı yoldan da olsa azınlık hakları ile ilgilenmeye baĢlamıĢtır. Bu bağlamda AB‟nin azınlık politikalarını AB organları üzerinden incelemek yararlı olacaktır. 371 “Session of the Euroean Council, Copenhagen, 7-8 April 1978”, http://aei.pitt.edu/1440/01/Copenhagen_1978.pdf, 19.04.2009. 372 “Declaration of Fundamental Rights and Freedoms”, http://www.europarl.europa.eu/charter/docs/pdf/a2_0003_89_en_en.pdf, 19.04.2009. 373 Aslıhan P. Turan, Uluslararası Hukukta ve AB’de Azınlıklar, http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=625:uluslararashukukta-ve-abde-aznlklar&catid=113:analizler-sosyo-kultur&Itemid=151, 20.04.2011. 135 3.2.1.AB’nin Azınlık Politikası 1990‟lara kadar bünyesindeki azınlık sorunlarının geniĢleme süreci kapsamında ve ekonomik bütünleĢmenin de desteğiyle çözüleceğini düĢünen AB, 1990‟lardan itibaren azınlık politikalarını tartıĢmaya baĢlamıĢtır. 1990 sonrasında AB‟nin azınlık politikaları açısından birlik içerisinde ortak bir yaklaĢım sergilemeye çalıĢmasının en az iki nedeni olduğu düĢünülmektedir: 1- 1989 sonrasında SSCB, Çekoslavakya ve Yugoslavya‟nın dağılmasıyla Avrupa genelinde (özellikle Doğu Avrupa‟da) yeni ve büyük azınlıkların ve etnik kimliklerin ortaya çıkması,374 2- AB içerisinde sınırların kalkması ve özellikle Doğu Avrupa‟dan kaynaklanan büyük göç dalgaları nedeniyle ortaya çıkan sosyal sorunların AB güvenliği açısından bir tehdit oluĢturması.375 Bu bağlamda 1992 Maastricht AntlaĢması‟nda yer alan “Topluluk, üye devletlerdeki kültürlerin gelişmesine, ulusal ve bölgesel farklılıklara saygı duyarak katkıda bulunacak çıkaracaktır.”376cümlesi ve aynı konumuz zamanda açısından ortak önem kültürel mirası taĢımaktadır. öne Nitekim Maastricht‟le baĢlayan bu süreç Kopenhag (1993) ve Madrid (1995) zirveleri ile güçlendirilmiĢ ve aday ülkelerin AB‟ye aday olabilmeleri için 3 ölçüt getirilmiĢtir. 374 J.Jackson Preece, “„National Minority Rights vs. State Sovereignty in Europe: Changing Norms in International Relations?”, Nations and Nationalism, C. 3, S. 3, 1997, s. 349. 375 Hakan TaĢdemir ve Murat Saraçlı, “Avrupa Birliği ve Türkiye Perspektifinden Azınlık Hakları Sorunu”, Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt: 2, No:8, s. 29. 376 Maastricht AntlaĢması, 10.Bölüm: Kültür, Madde -128, 1. fıkra. 136 Bunlar, insan haklarına ve azınlık haklarına saygı yükümlülüğünü içeren politik ölçüt, ekonomik ölçüt ve Topluluk mevzuatını kabul ölçütüdür. Ayrıca AB, insan hakları bağlamında azınlık hakları konusunda diğer uluslararası örgütlerle de iĢbirliğine gitmiĢ ve BM, AGĠT, Avrupa Konseyi (AK) gibi birçok örgüt tarafından yapılan çalıĢmalara (bu örgütlerin düzenleyici belgeleri üzerine çalıĢmalar yapılması, ilgili araçların sağlanması, denetleme mekanizmalarının güçlendirilmesi, önceliklerin saptanması, özgün çalıĢmaların yapılması gibi) destek olmuĢtur.377 Azınlık politikaları konusunda Avrupa genelinde ortak bir yaklaĢım belirlemeye çalıĢılan bu süreçte iki farklı yaklaĢım ortaya çıkmıĢtır. Birinci yaklaĢım, azınlık haklarının uluslararası alanda tanınmasını savunmaktadır. Kendi sınırları içinde azınlık bulunmayan, ancak sınırları dıĢındaki azınlıklarla ırksal ve kültürel iliĢkileri olan Almanya, Avusturya gibi akraba devletler tarafından savunulan bu yaklaĢıma göre, ulusal azınlıklara kültürel, dini, siyasi, vb. açılardan özerklik ve kendilerini yönetebilme imkânı verilmelidir. Birinci yaklaĢımın grup hakkı bağlamında değerlendirilmesi mümkün görünmektedir. Ġkinci yaklaĢım ise, azınlık hakları konusunda ülke bütünlüğünü korumak ve siyasi istikrarı sürdürmek gerektiğini savunmaktadır. Kendi sınırları içerisinde azınlık(lar) bulunan Fransa, Yunanistan gibi devletler tarafından savunulan bu yaklaĢıma göre de, ulusal azınlık 377 KurubaĢ, Asimilasyondan Tanınmaya, s.137. 137 sorunları devletlerin iç siyasetinin parçası olmaya devam etmelidir. 378 Ġkinci yaklaĢım ise, genel olarak grup hakkı yerine bireysel hakları vurgulamaktadır. AB‟nin bu yaklaĢımlardan hangisini kabul ettiği, konumuz açısından önem taĢımaktadır. Bu noktada, AB‟nin Çeçenistan sorunu konusunda 23 Ocak 1995 tarihinde yaptığı açıklama AB‟nin duruĢunu netleĢtirmektedir. AB bu açıklamada “Çeçen sorununun AGİT düzenlemeleri ve Rusya’nın toprak bütünlüğü ve egemenliği çerçevesinde çözümlenmesinin” beklendiği belirtmektedir.379 TaĢdemir ve Saraçlı, AB‟nin bu açıklama ile “bir yandan devletlerden insan haklarına (ve bu kapsamda azınlık haklarına) uymalarını beklerken öbür yandan da azınlıklardan bulundukları devletlerin toprak bütünlüklerine saygı göstermelerini iste[diğini]” belirterek, yukarıda açıklanan iki yaklaĢımı da kısmen kapsayan üçüncü bir yaklaĢım ortaya koyduğunubelirtmektedirler.380 Ancak, açıklamada AGĠT düzenlemeleri ve Rusya‟nın egemenliği ve toprak bütünlüğü olmak üzere iki önemli unsura atıf yapıldığı görülmektedir. Rusya‟nın egemenliği ve toprak bütünlüğü vurgusundan dolayı, AB‟nin üçüncü bir yaklaĢım ortaya koymadığı, kendi kaderini tayin hakkını öngörmediği görülmektedir. Yine kararda, AGĠT düzenlemelerine yapılan vurguyla birlikte insan haklarına ve uluslararası insani hukuka yapılan atıflar da göz önüne alındığında, AB‟nin bu açıklamasının insan hakları temelinde bireysel hakların önemini ortaya koyduğu değerlendirilmektedir. Nitekim AB Ġnsan Hakları 378 Preece, s.351-353. “Declaration by the European Union on Chechnya”, (4385/95) Bruxelles, 23 January 1995, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/en/cfsp/026a0005.htm, 20.04.2009. 380 TaĢdemir ve Saraçlı, s. 29 379 138 Yıllık Raporlarının incelenmesinden de görüleceği üzere, AB‟nin insan hakları algısı bağlamında “azınlık hakları” kavramından “azınlıklara mensup birey hakları” kavramına geçiĢ olacaktır.381 AB,ilerleyen süreç içerisinde azınlıklara ve azınlık haklarına yönelik özel yasal çerçeve geliĢtirmemiĢ, bunun yerine yasal altyapısı BM, AGĠT ve AK tarafından oluĢturulan azınlık rejimini desteklemiĢtir.Bu rejimin temeli olarak değerlendirilebilecek uluslararası belgeler, 1- BM çerçevesinde, KiĢisel ve Siyasal Haklar SözleĢmesi382, Ulusal ya da Etnik, Dinsel ve Dilsel Azınlıklara Mensup KiĢiler Hakkında Genel Kurul Bildirgesi383, 2- Avrupa Konseyi çerçevesinde, Bölgesel ve Azınlık Dilleri Avrupa ġartı384, Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve SözleĢmesi385, 3- AGĠT çerçevesinde, Paris ġartı386, Kopenhag Belgesi387, Cenevre Raporu388 ve diğer ilgili belgeler/çalıĢmalardır.1990‟lardan itibaren BM, AGĠT ve 381 AB Ġnsan Hakları Yıllık Raporları, 3.2.1.2. numaralı bölümde ayrıntılı olarak incelenecektir. SözleĢmenin Türkçe tam metni için bkz.: http://www.uhdigm.adalet.gov.tr/sozlesmeler/coktaraflisoz/bm/bm_05.pdf, 22.03.2012. Türkiye, SözleĢmeyi 15.08.2000 tarihinde imzalamıĢ, 23.09.2003 tarihinde de onaylamıĢtır. 383 Bildirgenin tam metni için bkz.: “Declaration on the Rights of Persons Belonging to National or Ethnic, Religious and Linguistic Minorities”, http://www.un-documents.net/a47r135.htm, 22.03.2012. 384 Kasım 1992‟de imzaya açılan ve Mart 1998‟de yürürlüğe giren ġartı, Türkiye imzalamamıĢtır. Tam metin için bkz.: “European Charter for Regional or Minority Languages”, http://conventions.coe.int/Treaty/en/Treaties/html/148.htm, 22.03.2012. 385 1995 tarihli SözleĢmeyi, Türkiye imzalamamıĢtır. SözleĢmenin tam metni için bkz.: “Framework Convention for the Protection of National Minorities”, http://conventions.coe.int/Treaty/en/Treaties/html/157.htm, 22.03.2012. 386 Türkiye‟nin de katıldığı ve 19 - 21 Kasım 1990 tarihleri arasında Paris‟te düzenlenen AGĠT Devlet ve Hükümet BaĢkanları toplantısı sonucunda açıklanan “Yeni bir Avrupa için Paris ġartı” isimli belgenin tam metni için bkz.: “Charter of Paris for a new Europe”, http://www.osce.org/mc/39516, 22.03.2012. 387 Türkiye‟nin de katıldığı ve 5-29 Haziran 1990 tarihleri arasında Kopenhag‟da düzenlenen toplantı sonucunda açıklanan belgenin tam metni için bkz.:“Document of the Copenhagen Meeting of the Conference on the Human Dimension of the CSCE”, http://www.osce.org/odihr/elections/14304, 22.03.2012. 388 Türkiye‟nin de katıldığı ve 1 –19 Temmuz1991 tarihleri arasında Cenevre‟de düzenlenen AGĠT toplantısı sonucunda açıklanan “Yeni bir Avrupa için Paris ġartı” isimli belgenin tam metni için bkz.:“Report of the CSCE Meeting of Expertson National Minorities”, http://www.osce.org/hcnm/14588, 22.03.2012. 382 139 AK tarafından, azınlık hakları ve azınlıkların korunması kapsamında ortak standartların belirlenmeye baĢlandığı, bu standartların özellikle Avrupa düzeyinde devletler tarafından uygulamaya geçirildiği ve yaptırımı güçlü olmamakla birlikte denetim mekanizmasının da iĢlemeye baĢladığı belirtilmelidir. Bu geliĢmeler neticesinde de, bölgesel düzeyde ve insan hakları temelinde bir azınlık rejimi oluĢmaya baĢlamıĢtır.389 Bu rejimin “liberal düşünce içerisinde şekillenmiş, evrensel çabalar olmasına karşın temelde bölgesel (Avrupa merkezli) nitelikli, bağlamı bireysel insan hakları olan, devletçi ilkeleri esas alan ve konusu meşru uluslararası ilgi alanında yer alan bir rejim olduğu” görülmektedir.390 Bu yorumda da yer verilen bireysel hak yaklaĢımının, söz konusu rejimin geliĢim sürecini de etkilediği değerlendirmektedir. Açıklandığı Ģekilde, AB özel bir azınlık politikası yürütmek yerine, azınlıklar konusunda BM, AGĠT ve AK çalıĢmalarına uyum göstermiĢ ve özellikle AK tarafından 1995 yılında imzaya açılan Ulusal Azınlıkların KorunmasıÇerçeve SözleĢmesi kapsamında hem yeni üye ülkelerle hem de aday ülkelerle olan iliĢkilerini bu rejim çerçevesinde belirlemiĢtir. Nitekim 1995‟ten sonra AB üyesi olan ülkelerin (Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Slovenya, (Güney) Kıbrıs (Rum Yönetimi), Bulgaristan, Litvanya, Letonya, Malta, Romanya ve Slovakya) tamamı, bu SözleĢmeyi imzalamıĢ ve onaylamıĢtır. Yukarıda da belirtildiği gibi, AB 1990‟lar öncesinde aday ülkelere azınlıklara iliĢkin herhangi bir 389 Azınlık hakları konusunda BM, AGĠT ve AK çerçevesinde meydana geliĢmelerle ilgili olarak bkz.: Simon Gillespie, “Minorities, States and the International System”, Politics, Vol.17, September 1997, ss.141-146. 390 KurubaĢ,Asimilasyondan Tanınmaya, s.94. 140 siyasi kriter getirmezken, Soğuk SavaĢ‟ın sona ermesi ve Doğu Bloku‟nun yıkılmasının ardından ortaya çıkan yeni devletlere bu konuda bir takım kriterler getirmiĢtir. Demokrasi, insan hakları ve azınlık sorunları açısından önemli eksiklikleri olan bu ülkelere getirilen kriterler temel olarak Kopenhag Zirvesi‟nde (1993) belirlenen ölçütler (Kopenhag Kriterleri)391 çerçevesinde anlam bulmuĢtur. AB‟nin bu genel yaklaĢımının ardından, derinlemesine bir analiz için, AB organlarının yaklaĢımı incelenmelidir: 3.2.1.1. AB Komisyonu AB‟nin en önemli organı olarak nitelendirilebilecek olan Komisyon, azınlıklarla ilgili olarak önemli ve etkili çalıĢmalar yürütmektedir. Komisyon ilk olarak 1984 yılında az kullanılan dillerin durumu hakkında, 1990 yılında ise AB‟ye yeni katılmıĢ olan Yunanistan, Ġspanya ve Portekiz‟deki dil azınlıklarının durumu hakkında raporlar yayınlamıĢtır.392 Yine Komisyon tarafından, Kopenhag Kriterleri doğrultusunda AB aday ülkelerinin durumuna iliĢkin olarak hazırlanan ilerleme raporlarında393 aday ülkelerdeki azınlıkların durumuyla ilgili değerlendirmelere yer verilmiĢtir. 391 Kopenhag kriterleri için bkz.: “Accession criteria”, http://ec.europa.eu/enlargement/enlargement_process/accession_process/criteria/index_en.htm, 22.04.2009. 392 Miquel Siguan, Europe and The Languages, s.97, http://www.gksdesign.com/siguan/siguan_europe_and_the_languages.pdf, 22.04.2009. 393 Ġlerleme raporları için bkz.: 141 Komisyon, sadece aday ülkelerin değil üye ülkelerin de durumunu takip etmiĢ ve 1996 yılında hazırladığı bir raporda, AB‟nin insan hakları bağlamında etnik, dinsel ve dilsel azınlıkların korunmasına iliĢkin çalıĢmalarının BM sözleĢmesi ve BM Ġnsan Hakları Evrensel Bildirgesi kapsamına girdiğini belirtmiĢtir. Aynı raporda, özel korumaya ihtiyaç duyulan ulusal azınlıklar konusunda ise Birlik içinde görüĢ ayrılıkları olduğu ifade edilmiĢtir.394 Yine bu raporda, (azınlık haklarını da kapsayan) insan haklarına saygının demokratik Avrupa‟nın güvencesi olduğu ve AB‟nin ulusal azınlıkların korunması için (azınlıkların temel sorunlarının çözümü için alınacak önlemler, ırkçılık ve yabancı düĢmanlığı ile mücadele, ifade özgürlüğü ve sivil toplumun güçlendirilmesi gibi) bir takım programları ve projeleri desteklediği belirtilmektedir. 1997 yılında ise azınlık dillerini ele alan bir rapor395 hazırlayan Komisyon, ayrıca Haziran 1999‟daki AB Konseyi‟ne “Aday Ülkelerde Irkçılık, Yabancı DüĢmanlığı ve Anti-Semitizmle Mücadele” baĢlıklı baĢka bir rapor396 sunmuĢtur. Komisyon tarafından 4 Haziran 2004 tarihinde yayımlanan ve 1998 – 2002 yılları arasındaki bölgesel ve azınlık dilleri alanındaki çalıĢmaları değerlendiren kapsamlı raporun sonuç bölümünde de, Bilgi (Information), Süreklilik ve Ağ Kurma (Sustainability and Networking), Sektörel YaklaĢım (Sectorial Approach), http://europa.eu/legislation_summaries/enlargement/ongoing_enlargement/, 25.04.2010. 394 KurubaĢ,Asimilasyondan Tanınmaya, s.142. 395 Genel olarak AB, özel olarak ise AB Komisyonunun azınlık dilleri konusundaki çalıĢmaları için bkz.: Theodor Schilling, “Language Rights in the European Union”, German Law Journal, Vol.09, No.10, ss.: 1219 – 1242. 396 Raporun tam metni için bkz.: “Communication from the Commission: Countering Racism, Xenophobia and Anti-Semitism in the Candidate Countries”, http://www.centrodirittiumani.unipd.it/a_temi/normedu/003_ue/4_2/4_2_5_en.pdf 142 Üniversiteler (Universities), Bölgesel geliĢim içerisindeki diller (Languages within regional development) baĢlıkları altında tavsiyelerde bulunulmaktadır.397 Yukarıda da görüldüğü üzere, AB‟nin azınlık politikaları açısından Komisyon çalıĢmaları/raporları, ağırlıklı olarak “azınlık dillerinin ve kültürlerinin korunması” konusunda odaklanmıĢtır. Azınlık dillerinin ve dolayısıyla kültürlerinin korunması, AB‟nin bütünleĢme hedefi açısından büyük önem taĢımaktadır. Komisyon bu yaklaĢımıyla, azınlık dil ve kültürlerinin korunması konusunda hem üye hem de aday ülkeleri desteklemekte ve yönlendirmektedir. Komisyon‟un azınlıklar konusundaki çalıĢmaları sadece rapor hazırlamakla sınırlı değildir. Komisyon, özellikle azınlık dilleri konusunda hazırladığı bu raporların uygulamaya da yansıyabilmesi amacıyla, AB bünyesindeki ve/veya özerk kuruluĢlarla iĢbirliği içerisinde birçok proje ve program yürütmektedir. MERCATOR (Avrupa Enformasyon, Dokümantasyon ve AraĢtırma Ağı),398 Euromosaic399 ve EBLUL (Avrupa Az Kullanılan Diller Bürosu)400 bu kuruluĢlardan baĢlıcalarıdır. Kültür, Gençlik, Eğitim, Medya ve Spor Komitesi tarafından AB Komisyonu‟na sunulan 14 Temmuz 2003 tarihli (geniĢleme ve kültürel çeĢitlilik bağlamında AB bölgesel ve az kullanılan diller –AB azınlık dilleri- hakkında) Rapor‟la, AB Komisyonuna “Dilsel Farklılık ve Dil Öğrenimi için Avrupa Ajansı” 397 “Ex-post Evaluation of Activities in the Field of Regional and Minority Languages 1998 – 2002, Final Report”, http://ec.europa.eu/education/languages/pdf/doc635_en.pdf., 29.09.2009. 398 Ayrınıtlı bilgi için bkz.:http://www.mercator-central.org, 22.03.2012. 399 Ayrınıtlı bilgi için bkz.:http://www.uoc.edu/euromosaic, 22.03.2012. 400 Ayrınıtlı bilgi için bkz.:http://www.eblul.org, 22.03.2012. 143 ve “Bölgesel ve Azınlık Dillerini Ġçerecek ġekilde Dilsel Farklılık Programı” olmak üzere 2 temel öneride bulunulmuĢtur.401 Komisyon yukarıda da vurgulandığı üzere, sadece AB‟ye üye ve aday ülkelerde bulunan azınlık sorunlarına odaklanmamakta, dünyanın diğer coğrafyalarındaki azınlık sorunları ile de ilgilenmektedir. Nitekim AB Komisyonu, 7 ġubat 2008‟de AB adına “Ġran‟daki Bahai azınlığın gittikçe kötüleĢen durumu hakkında” bir Deklarasyon yayınlamıĢ ve AB‟nin, Ġran‟da Bahai azınlığa karĢı devam eden sistematik ayrımcılık ve tacizinden dolayı kaygılı olduğunu belirtmiĢ ve ayrımcılığın (özellikle din özgürlüğüne iliĢkin) tüm çeĢitlerine karĢıtlığını vurgulamıĢtır.402 Komisyon tarafından Eurobarometer‟a hazırlatılan “2009 yılında AB içinde Ayrımcılık” isimli ayrımcılığın yaĢandığı “etnik orijin, yaĢ, bedensel engel/sakatlık, cinsel tercih, cinsiyet, din ve inanç” alanlarında toplumların algılarını inceleyen raporda, Avrupalıların çoğunluğu tarafından etnik ayrımcılığın “yaygın” bir ayrımcılık olarak görülmeye devam ettiği belirtilmektedir.403 401 Michael Ebner tarafından hazırlanan raporun tam metni için bkz.: “Report with recommendations to the Commission on European regional and lesserused languages – the languages of minorities in the EU – in the context of enlargement and cultural diversity”, http://ec.europa.eu/education/languages/pdf/doc637_en.pdf, 22.03.2012. 402 “Declaration by the Presidency on behalf of the European Union on the deteriorating situation of the religious minority Baha‟i in Iran”, http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=PESC/08/18&format=HTML&aged=0&lan guage=EN&guiLanguage=en, 22.03.2012. 403 “Discrimination in the EU in 2009”, s.60, http://ec.europa.eu/public_opinion/archives/ebs/ebs_317_en.pdf, 22.03.2012. 144 Sonuç olarak, AB Komisyonu‟nun AB‟nin azınlık haklarına yaklaĢımını olumlu yönde etkilediği ve desteklediği düĢünülmektedir. Komisyon, özellikle azınlık dil ve kültürlerinin korunması konusunda yoğun çaba harcamaktadır. AB bütünleĢmesine de önemli bir katkı sağlayıcı düĢüncesiyle, sınır ötesi azınlıkların ve farklı ülkelere dağılmıĢ dil gruplarının korunması yönünde çalıĢmalar yürütmektedir.404 3.2.1.2. AB Konseyi AB Konseyi‟nin azınlık politikalarına katkısı, “insan hakları bağlamında azınlık haklarına” ve “ırkçılık ve yabancı düĢmanlığıyla mücadeleye” iliĢkin düzenlemeler temelinde olmuĢtur. Konsey tarafından ilk kez 1999‟da yayımlanmaya baĢlanan “AB Ġnsan Hakları Yıllık Raporu” içerik ve kullanılan kavramlar açısından önemlidir. 1999405 1999 raporunun 5. bölümü (thematic issues) insan hakları bağlamında önem arz eden konulara ayrılmıĢ olup bu bölümde Ģu konulara yer verilmiĢtir: 1- Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar, 2- YaĢama hakkı / idam cezası, 404 KurubaĢ, Asimilasyondan Tanınmaya, s.145. “European Union Annual Report on Human Rights, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/HR1999EN.pdf, 07.12.2011. 405 1998/1999”, 145 3- ĠĢkencenin yasaklanması, 4- DüĢünce, ifade ve din özgürlüğü hakkı, 5- Hukukun üstünlüğü / Dokunulmazlık / Uluslararası Ceza Mahkemesi 6- Keyfi tutuklama / Kaybolma / Yargısız infaz, 7- Yönetimde yer alma hakkı: Seçimler, yerel demokrasi ve vatandaĢlık, 8- Kölelik yapmama ve zorla çalıĢtırılmama özgürlüğü, 9- Toplantı ve örgütlenme özgürlüğü hakkı, 10- Ayrımcılık yapmama ve farklılıklara saygı, 1. Irkçılık, 2. Azınlıklar, 3. Yerliler. 11- Kadın Hakları, 12- Çocuk Hakları, 13- Kendini geliĢtirme hakkı. Ayrımcılığın yapmama ve farklılıklara saygı (Non-discrimination and respect for Diversity) baĢlıklı 5.11. numaralı bölümde “azınlıklara mensup bireyler”in (persons belonging to minorities) gittikçe artan bir Ģekilde bir insan hakları ihlaline uğrama riskiyle karĢı karĢıya oldukları belirtilmektedir. Bu bölüm (3) alt baĢlığa ayrılmaktadır: Irkçılık (Racism), Azınlıklar (Minorities), Yerliler (Indigenous peoples). 146 Bu alt baĢlıklara iliĢkin olarak, BM, AGĠT ve AK‟nin çalıĢmaları ve AB‟nin konumu geniĢleme süreci bağlamında incelenmektedir. 2000406 2000 raporu, 1999 raporunda olduğu gibi tematik baĢlıklara ayrılmamıĢ, “AB‟nin uluslararası seviyede insan hakları aktiviteleri” baĢlıklı 3. Bölümün altında açıklanan “BM çalıĢmaları”nda (3.2.) “AB‟nin BM Genel Kurulu ve Ġnsan Hakları Komisyonundaki öncelikleri ve pozisyonuna tematik bakıĢ” baĢlıklı bir alt bölüme yer verilmiĢtir. Bu alt bölümde de, “idam cezası”, “çocuk hakları”, “kadınların insan hakları”, “mülteci ve yerinden edilmiĢ kiĢiler”, “ırkçılık, ayrımcılık yapmama ve farklılıklara saygı”, “kendini geliĢtirme hakkı”, “sivil ve politik haklar”, “insan hakları savunucuları”, “insanların kendi kendini yönetme hakkı”na iliĢkin güncel durum değerlendirilmiĢtir. Irkçılık, ayrımcılık yapmama ve farklılıklara saygı bölümünde ise, “ırkçılık ve ayrımcılık yapmama”, “yerli insanlar” ve “azınlıklar” konuları ayrı ayrı incelenmiĢtir. Ayrıca raporun çeĢitli bölümlerinde “ulusal ve etnik azınlıklar” (national and ethnic minorities) ve “azınlıklara mensup bireyler” (persons belonging to minorities) kavramlarına yer verilmiĢtir. 406 “European Union Annual Report on Human http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/2000en.pdf, , 07.12.2011. Rights, 2000”, 147 2001407 2001 raporunun “Uluslararası ĠliĢkilerde Ġnsan Hakları ÇalıĢmaları” (Actions on Human Rights in International Affairs) baĢlıklı 3. bölümünde yer alan “AB‟nin özel önem verdiği tematik konular” (Thematic issues of particular importance to the EU) bölümünde Ģu konular sıralanmıĢtır: 1- Sivil ve politik haklar, a- Ġdam cezasının kaldırılması, b- ĠĢkence ve diğer insanlık dıĢı uygulama ve cezalar, c- Seçim yardımı ve gözlem, 2- Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar, 3- Kendini geliĢtirme hakkı, 4- Çocuk hakları, 5- Kadınların insan hakları, 6- Irkçılık, yabancı düĢmanlığı, ayrımcılık yapmama ve farklılıklara saygı, 7- Azınlıklara mensup bireyler, 8- Mülteci ve yerinden edilmiĢ kiĢiler, 9- Ġnsan hakları savunucuları. “Azınlıklara mensup bireyler” (persons belonging to minorities) baĢlıklı 3.4.7. numaralı bölümde AGĠT, AK ve BM‟nin azınlıklara mensup birey hakları 407 “European Union Annual Report on Human Rights, 2001”, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/HR2001EN.pdf, 07.12.2011. 148 konusundaki çalıĢmalarından övgüyle bahsedilmekte, AB‟nin bu çalıĢmalara desteği vurgulanmaktadır. Ayrıca bu bölümde, konuyla ilgili uluslararası metinlerin önemine atıfla, Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesi, Ulusal Azınlıkların Korunmasına ĠliĢkin Çerçeve SözleĢme, Bölgesel ve Azınlık Dilleri Avrupa ġartı, BM Etnik, Dinsel ve Dilsel Azınlıklara Mensup Birey Hakları Deklarasyonundan bahsedilmektedir. 2002408 2002 raporunda da -2001 raporunda olduğu gibi- “Uluslararası ĠliĢkilerde Ġnsan Hakları ÇalıĢmaları” (Actions on Human Rights in International Affairs) baĢlıklı 3. bölümünde yer alan “AB‟nin özel önem verdiği tematik konular” (Thematic issues of particular importance to the EU) bölümünde Ģu konular sıralanmıĢtır: 1- Ġnsan Hakları ve terörizm, 2- Sivil ve politik haklar, 3- Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar, 4- Kendini geliĢtirme hakkı, 5- Çocuk hakları, 6- Ġnsan Hakları ve Kadınlar, 7- Irkçılık, yabancı düĢmanlığı, ayrımcılık yapmama ve farklılıklara saygı, 8- Azınlıklara mensup bireyler, 408 “European Union Annual Report on Human Rights, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/HR2002EN.pdf, 07.12.2011. 2002”, 149 9- Mülteci ve yerinden edilmiĢ kiĢiler, 10- Ġnsan hakları savunucuları. “Azınlıklara mensup bireyler” (persons belonging to minorities) baĢlıklı 3.4.8. numaralı bölümde AB‟deki geliĢmelerden bahsedilerek “AB‟nin azınlıklara mensup bireylerin haklarına, evrensel insan hakları ilkelerinin parçası olarak saygı gösterdiği” belirtilmekte, AGĠT, AK ve BM‟nin çalıĢmalarından övgüyle söz edilmekte ve AB‟nin desteği vurgulanmaktadır. 2003409 2003 raporunda bir kez daha yapısal değiĢikliğe gidilmiĢ, “azınlıklara mensup bireyler”e iliĢkin değerlendirmeler iki farklı bölümde iki farklı Ģekilde ele alınmıĢtır. Ġlk olarak “AB içinde Ġnsan Hakları” baĢlıklı 3. bölümünde yer alan “Özel öneme sahip tematik konular” (Thematic issues of particular importance) bölümünde 3.1.4. numaralı alt baĢlık olarak “Azınlıklara mensup bireyler” konusuna yer verilmiĢtir. Bu bölümde, ayrımcılığı yasaklayan AB Kurucu AnlaĢması – m.13. ve AB Temel Haklar ġartı – m.21 ve 22‟ye rağmen, AB içinde azınlıklara mensup bireylerin korunmasına iliĢkin kaygıların artmakta olduğu belirtilmektedir. Bu kaygıya örnek olarak da, Romanların karĢılaĢtığı ayrımcılık ve sosyal dıĢlama, 11 Eylül sonrası artan Ġslam karĢıtı tepkiler ve anti-Semitik olaylar gösterilmektedir. Bu 409 “European Union Annual Report on Human Rights, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/HR2003EN.pdf, 07.12.2011. 2003”, 150 bağlamda, Avrupa‟da etnik, dini, kültürel ve dilsel azınlıklara mensup bireylerin korunması, AB için önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. Ġkinci olarak ise, “Uluslararası ĠliĢkilerde Ġnsan Hakları ÇalıĢmaları” (Actions on Human Rights in International Affairs) baĢlıklı 4. bölümde yer alan “Özel öneme sahip tematik konular” (Thematic issues of particular importance) bölümünde 4.3.13 numaralı alt baĢlık olarak “Azınlıklara mensup bireyler” konusuna yer verilmiĢtir. Bu bölümde AB‟nin, azınlıklara mensup birey hakları bağlamında genel olarak insan haklarına saygı duyduğu ve azınlıklara mensup bireylerin haklarını korumak ve geliĢtirmek için AGĠT, AK ve BM gibi bölgesel ve uluslararası örgütlerle birlikte çalıĢtığı belirtilmektedir. Ayrıca AB‟ye üye ve aday ülkelerdeki uyuĢmazlıkların çözümlenmesinin, uyum ve istikrarın barıĢçıl etnik yöntemlerle sağlanabilmesi için yaĢamsal öneme sahip olduğu ifade edilmektedir. 2004410 2004 raporunda da -2003 raporunda olduğu gibi- “azınlıklara mensup bireyler”e iliĢkin değerlendirmeler iki farklı bölümde ele alınmıĢtır. Ġlk olarak “AB içinde Ġnsan Hakları” baĢlıklı 3. bölümünde yer alan “Özel öneme sahip tematik konular” (Thematic issues of particular importance) bölümünde 3.1.4. numaralı alt baĢlık olarak “Azınlıklara mensup bireyler” konusuna yer 410 “European Union Annual Report on Human Rights, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/ENHR2004.pdf, 07.12.2011. 2004”, 151 verilmiĢtir. Bu bölümde, azınlıklara mensup bireylerin korunmasının, AB‟nin insan hakları politikalarının bütünleyici bir parçası olduğu belirtilmektedir. GeniĢleme sürecinin sonucu olarak, azınlık gruplarının sayısının ikiye katlandığı, ve baĢta Romanlar olmak üzere ulusal azınlıklara mensup AB vatandaĢlarında böylesine bir artıĢın, AB‟nin kültürel, etnik ve dilsel farklılığına önemli bir katkıda bulunduğu ifade edilmektedir. Ġkinci olarak ise, “Uluslararası ĠliĢkilerde Ġnsan Hakları ÇalıĢmaları” (Actions on Human Rights in International Affairs) baĢlıklı 4. bölümde yer alan “AB için Özel öneme sahip tematik konular” (Thematic issues of particular importance to the EU) bölümünde 4.3.13 numaralı alt baĢlık olarak “Azınlıklara mensup bireyler” konusuna yer verilmiĢtir. Bu bölümde AB‟nin AGĠT, AK ve BM ile iĢbirliği vurgulanmaktadır. AK bünyesinde AK Parlamenterler Meclisi (AKPM), AK Bakanlar Komitesi, Irkçılık ve HoĢgörüsüzlüğe KarĢı Avrupa Komisyonu (ECRI – European Commission against Racism and Intolerance)411 ve Venedik Komisyonu412‟nun çalıĢmalarına ise özel önem verilmektedir. 411 412 Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://www.coe.int/t/dghl/monitoring/ecri/default_en.asp, 06.10.2011. Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://www.venice.coe.int/site/main/Presentation_E.asp, 06.12.2011. 152 2005413 2005 raporunda bir kez daha yapısal değiĢikliğe gidilmiĢ, “azınlıklara mensup bireyler”e iliĢkin değerlendirmeler “Tematik Konular” (Thematic Issues) baĢlıklı dördüncü bölümde alt baĢlık olarak yer almıĢtır. 4.14. numaralı “Azınlıklara mensup bireyler” baĢlıklı bölümde, azınlıklara mensup bireylere iliĢkin kaygıların devam ettiği, özellikle AB içindeki en büyük etnik azınlık gruplarından biri olan Romanların ayrımcılık, sosyal dıĢlama, iĢ, eğitim, sosyal güvenlik, sağlık ve kamu hizmetlerinde önemli sorunlar yaĢadıkları belirtilmektedir. Azınlıklara mensup bireylere iliĢkin yapılan genel değerlendirmede ise, hem AB içinde ve hem de AB dıĢında etnik, dini, kültürel ve dilsel azınlıklara mensup birey haklarını koruma konusunda ciddi engellerin bulunduğu, ulusal azınlıklara iliĢkin en temel kaygıların da siyasi katılım, dil ve eğitim konularında ortaya çıktığı ifade edilmektedir. 413 “European Union Annual Report on Human Rights, 2005”, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsupload/hren05.pdf, 07.12.2011. 153 2006414 2006 raporunda “azınlıklara mensup bireyler”e iliĢkin değerlendirmeler “Tematik Konular” (Thematic Issues) baĢlıklı dördüncü bölümde alt baĢlık olarak yer almıĢtır. 4.17. numaralı “Azınlıklara mensup bireyler” baĢlıklı bölümde, önceki yıllara ait yaklaĢımlar tekrarlanmakta ve iki önemli geliĢmeden bahsedilmektedir: Ġlki, etnik azınlıkların sosyal entegrasyonunu desteklemek için AB bünyesinde bir uzmanlar grubunu kurulmuĢ olmasıdır. Ġkincisi ise, 2007 yılının AB Komisyonu tarafından “Avrupa Fırsat EĢitliği Yılı” (the European Year of Equal Opportunities) olarak kabul edilmesidir. Ayrıca, etnik ve dini azınlıklara mensup birey haklarının korunması ve geliĢtirmesi konusunun, AB‟nin üçüncü ülkelere yönelik dıĢ iliĢkileri bağlamında, anahtar rolü oynadığının altı çizilmektedir. 2007415 2007 raporunda “azınlıklara mensup bireyler”e iliĢkin değerlendirmeler “Tematik Konular” (Thematic Issues) baĢlıklı dördüncü bölümde alt baĢlık olarak yer almıĢtır. 414 “European Union Annual Report on Human Rights, 2006”, http://www.eu-un.europa.eu/documents/en/070123_EU.pdf, 07.12.2011. 415 “European Union Annual Report on Human Rights, 2007”, http://eeas.europa.eu/human_rights/docs/report07_en.pdf, 07.12.2011. 154 Azınlıklara mensup bireylerle ilgili geliĢmeler, ilk kez 2007 raporunda “Azınlıklara Mensup Bireyler” yerine “Azınlıklara Mensup Birey Hakları” (Rights of Persons belonging to Minorities) baĢlığıyla yer almıĢtır. Bu yeni kavramsallaĢtırmanın bilinçli bir tercih olduğu, sonraki raporlarda da “Azınlıklara Mensup Birey Hakları” baĢlığının kullanılmasından anlaĢılmaktadır. Bu tercihin de, birey hakkı düĢüncesinin oturmaya baĢlamasından kaynaklandığı düĢünülmektedir. 4.17. numaralı “Azınlıklara Mensup Birey Hakları” baĢlıklı bölümde, 2007 yılının Avrupa Fırsat EĢitliği Yılı olması nedeniyle tüm AB üyesi ülkelerde, birer uygulama birimi kurulduğunu belirtmektedir. Bu birimler yaĢ, cinsiyet, inanç, ırk ve etnik orijin alanlarında ayrımcılığın nasıl önleneceğine iliĢkin ulusal strateji belirleyeceklerdir. Ayrıca hem ulusal seviyede hem de AB seviyesinde yıl boyunca düzenlenecek aktiviteler, dört temel kavrama dayanacaktır: Haklar (rights), Temsil (representation), tanıma (recognition) ve saygı (respect). 2008416 2008 raporunda da -2007 raporunda olduğu gibi- “Azınlıklara Mensup Birey Hakları” (Rights of Persons belonging to Minorities) baĢlığı “Tematik Konular” (Thematic Issues) baĢlıklı dördüncü bölümde alt baĢlık olarak yer almaktadır. 416 “European Union Annual Report on Human Rights, 2008”, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/st14146-re02.en08.pdf, 07.12.2011. 155 4.18. numaralı “Azınlıklara Mensup Birey Hakları” baĢlıklı bölümde, AB‟nin yaklaĢımları, uluslararası örgütlerle bu alandaki iĢbirliği, bu konunun dıĢ iliĢkilerindeki rolü ve aday ülkelere417 iliĢkin değerlendirmeler tekrarlanmıĢtır. 2009418 2009 raporunda da -2007 ve 2008 raporunda olduğu gibi- “Azınlıklara Mensup Birey Hakları” (Rights of Persons belonging to Minorities) baĢlığı “Tematik Konular” (Thematic Issues) baĢlıklı dördüncü bölümde 4.19. numaralı419alt baĢlık olarak yer almaktadır. 2010420 2010 raporunda da -2007, 2008 ve 2009 raporunda olduğu gibi- “Azınlıklara Mensup Birey Hakları” (Rights of Persons belonging to Minorities) baĢlığı “Tematik Konular” (Thematic Issues) baĢlıklı üçüncü bölümde 3.19. numaralı alt baĢlık olarak yer almaktadır. 417 Raporda, Türkiye‟nin azınlıklara mensup birey haklarına iliĢkin olarak sadece 1923 Lozan AnlaĢması ile belirlenen gayrı müslim azınlıkların değerlendirildiği ve Türkiye‟nin AK Ulusal Azınlıkların Korunmasına ĠliĢkin Çerçeve SözleĢmeyi imzalamadığı/onaylamadığı belirtilmektedir. s.51. 418 “European Union Annual Report on Human Rights, 2009”, http://eeas.europa.eu/human_rights/docs/2010_hr_report_en.pdf, 07.12.2011. 419 Raporun “Ġçindekiler” bölümünde baĢlık numarası (4.17.) olarak belirtilmesine rağmen, metinde (4.19)‟da yer almaktadır. 420 “European Union Annual Report on Human Rights, 2010”, http://www.eeas.europa.eu/human_rights/docs/2011_hr_report_en.pdf, 07.12.2011. 156 Yukarıda değinilen toplam 12 raporun incelenmesinden de görüleceği üzere, AB azınlıklar konusuyla ilgili kavramsal yaklaĢımını ilk baĢlarda netleĢtirememiĢ, süreç içerisinde birkaç farklı yöntem denemiĢtir. Bu durum hem “azınlıklar” konusunun hangi baĢlığın altında tartıĢılacağı hem de hangi kavramın kullanılacağına iliĢkin (2007 raporuna kadar yaĢanan) düzensizliğin nedeni olarak görülmektedir. Nitekim bu konu 1999 raporunda “Tematik Konular” baĢlığı altında incelenmiĢtir. 2000 raporunda ise “AB‟nin uluslararası seviyede insan hakları aktiviteleri” baĢlıklı 3. Bölümün altında açıklanan “Çoktaraflı Uluslararası Örgütler BM çalıĢmaları”nda (3.2.1) “AB‟nin BM Genel Kurulu ve Ġnsan Hakları Komisyonundaki öncelikleri ve pozisyonuna tematik bakıĢ” baĢlıklı alt bölümde yer alan “Irkçılık, Ayrımcılık Yapmama ve Farklılıklara Saygı” bölümünün altında “azınlıklar” baĢlığıyla incelenmiĢtir. 2001 ve 2002 raporlarında “Uluslararası ĠliĢkilerde Ġnsan Hakları ÇalıĢmaları” baĢlıklı 3. bölümünde yer alan “AB‟nin özel önem verdiği tematik konular” (Thematic issues of particular importance to the EU) bölümünün altında “Azınlıklara Mensup Bireyler” baĢlığında incelenmiĢtir. 2003 ve 2004 raporlarında ise, bir kez daha yapısal değiĢikliğe gidilmiĢ, “azınlıklara mensup bireyler”e iliĢkin değerlendirmeler (i) “AB içinde Ġnsan Hakları” baĢlıklı 3. bölümünde yer alan “Özel öneme sahip tematik konular” bölümünde 3.1.4. numaralı alt baĢlık olarak, (ii) “Uluslararası ĠliĢkilerde Ġnsan Hakları ÇalıĢmaları” baĢlıklı 4. bölümde yer alan “Özel öneme sahip tematik konular” bölümünde 4.3.13 numaralı alt baĢlık olarak “Azınlıklara mensup bireyler” baĢlığıyla incelenmiĢtir. 2005 ve 2006 raporunda ise “Tematik Konular” baĢlıklı dördüncü bölümün altında “Azınlıklara mensup bireyler” baĢlığıyla incelenmiĢtir. 2007, 2008, 2009 ve 2010 157 raporunda ise, yine “Tematik Konular” baĢlıklı dördüncü bölümün altında, bu sefer “Azınlıklara mensup birey hakları” baĢlığıyla incelenmiĢtir. Yapısal değiĢikliğin yanı sıra, raporlarda kullanılan kavram konusunda da 2007 yılına kadar bir belirsizlik gözlenmektedir. Yukarıda da belirtildiği gibi, AB Ġnsan Hakları Raporlarında sırasıyla “azınlıklar”, “azınlıklara mensup bireyler” ve “azınlıklara mensup birey hakları” Ģeklinde bir kavramsallaĢtırmaya gidilmiĢtir. AB Konseyi‟nin bu yaklaĢımı, önceki bölümde savunulan tezimizi destekler niteliktedir. Nitekim Konsey de bahse konu raporlarda kullandığı kavramlarla, grup hakkı - bireysel hak tartıĢmaları bağlamında, bireysel hak yaklaĢımını tercih ettiğini göstermektedir. Konseyin, azınlık politikalarında yaptığı çalıĢmaların ırkçılık ve yabancı düĢmanlığı ile mücadele alanında da devam ettiği görülmektedir. Bu kapsamda yapılan çalıĢmaların baĢlıcaları 1997 yılının “Avrupa Irkçılıkla Mücadele Yılı” olarak ilan edilmesi,421 Avrupa Irkçılık ve Yabancı DüĢmanlığı Ġzleme Merkezi‟nin kurulması (1997),422 “Aday Ülkelerde Irkçılık, Yabancı DüĢmanlığı ve anti- Semitizm” baĢlıklı bir değerlendirme yayınlanması (1999),423 KiĢilerin Irk veya 421 “Resolution of the Council of 23 July 1996, concerning the European Year against Racism (1997)”, (OJEU C 237 15.8.1996), http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:41996X0815:EN:NOT., 26.06.2008. 422 “Council Regulation (EC) No 1035/97 of 2 June 1997 establishing a European Monitoring Centre on Racism and Xenophobia”,http://eurlex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:31997R1035:EN:HTML.,26.06.2008. 423 “Communication from the Commission - Countering racism, xenophobia and anti-semitism in the candidate countries”, http://eur- 158 Etnik Orijinlerine Bakılmaksızın EĢit Muameleye Tabi Tutulmalarına ĠliĢkin Genel Çerçeve Kararı (2000)424 ve Ayrımcılıkla Mücadele Eylem Programı (2000)425‟dır. Sonuç olarak Konsey‟in azınlık politikalarına, insan hakları bağlamında azınlıklara mensup birey hakları açısından yaklaĢtığı ve ırkçılık, yabancı düĢmanlığı, etnik ayrımcılıkla mücadeleye yine bu bağlamda önem verdiği görülmektedir. 3.2.1.3. AB Parlamentosu AB‟nin azınlık hakları konusunda yukarıda açıklanan Konsey ve Komisyon çalıĢmalarına destek veren Parlamento, ayrıca azınlık hakları konularına dolaylı ve doğrudan etkisi olan çalıĢmalar da yürütmektedir. Parlamentonun 1977‟de temel haklar konusunda yayımladığı ve Komisyon ve Konsey tarafından da benimsenen ve 1989‟da geniĢletilerek “Temel Haklar ve Özgürlükler Bildirgesi”ne dönüĢen çalıĢması kayda değer ilk çalıĢma olarak değerlendirilmektedir.426 lex.europa.eu/smartapi/cgi/sga_doc?smartapi!celexplus!prod!CELEXnumdoc&lg=en&numdoc=599D C0256, 26.06.2008. 424 “Council Directive 2000/78/EC, of 27 November 2000, establishing a general framework for equal treatment in employment and occupation (OJEU L 303 02.12.2000)”, http://europa.eu/cgi-bin/eurlex/udl.pl?REQUEST=SeekDeliver&COLLECTION=lif&SERVICE=all&LANGUAGE=en&DOCID=300L0078, 26.06.2008. 425 “Council Decision 2000/750/EC, of 27 November 2000 establishing a Community action programme to combat discrimination (2001 to 2006), (OJEU L 303, 02/12/2000 p.23)”, http://europa.eu/legislation_summaries/human_rights/fundamental_rights_within_european_union/l33 113_en.htm, 26.06.2008. 426 “Decleration of fundemental rights and freedoms”, http://www.europarl.europa.eu/charter/docs/pdf/a2_0003_89_en_en.pdf., 26.06.2008. 159 16 Ekim 1981 tarihli “Bölgesel Dil ve Kültürlerle Ġlgili Topluluk ġartı ve Etnik Azınlıkların Haklarına ĠliĢkin Topluluk ġartı” kararı, 4271983 tarihli “Dilsel ve Kültürel Azınlıkların Yararına Olacak Önlemlere ĠliĢkin Karar”,42830 Ekim 1987 tarihli “Avrupa Topluluğunda Bölgesel ve Etnik Azınlıkların Dilleri ve Kültürleri Hakkında Karar”,4299 ġubat 1994 tarihli dilsel azınlıklara (linguistic minorities) iliĢkin Karar430 gibi Parlamento kararlarından da anlaĢılacağı üzere, Parlamentonun azınlıklar konusunda doğrudan etkisi olabilecek çalıĢmaları, dilsel haklar konusunda yoğunlaĢmıĢtır. Parlamento ayrıca, “Çoğulcu Medya Toplumunda Televizyon Üzerinden Kamu Hizmetinin Rolüne ĠliĢkin Karar”ında431 kadınların ve etnik azınlıkların bu alanda eĢit olarak istihdam edilmeleri yönünde çağrıda bulunmuĢtur. Parlamento 1994‟ten itibaren yayınladığı “AB‟de Ġnsan Haklarına Saygıya ĠliĢkin Rapor”larında da ve özellikle 1998 raporunda432 temel insan haklarına saygı göstermeyen devletlerin AB‟ye katılmasının mümkün olmayacağını belirtmiĢ ve Konsey ve Komisyon‟a üyelik müzakerelerinde etnik, dilsel, dinsel ve eĢcinsel azınlıkların haklarına özel önem vermeleri yönünde çağrıda bulunmuĢtur. “Aday Ülkelerde 427 “A Community Charter of Rights of Ethnic Minorities” (16 October 1981), OJ C 287, 9.11.1981. “Measures in favour of minority languages and cultures” (11 February 1983), OJ C 68, 14.3.1983. 429 “Languages and cultures of regional and ethnic minorities in the European Community” , OJC 318, 30.11.1987. 430 “Linguistic minorities in the European Community” (9 February 1994), OJ C 61, 28.2.1994. 431 “Resolution on the role of public service television in a multi-media society” (19 September 1996), OJ C 320, 28.10.1996. 432 “Annual reports on Human Rights from European Parliament”, http://www.greekhelsinki.gr/special-issues-annual-EUPARL.html, 19.09.2009. 428 160 Irkçılık, Yabancı DüĢmanlığı ve Anti-Semitizmle Mücadele” (1999) baĢlıklı bildiri433bu kapsamda değerlendirilebilecek önemli bir adımdır. Parlamento, AB üyesi devletlerin Bölgesel ve Azınlık Dilleri Avrupa ġartı‟nı onaylamalarını isteyerek AB içinde bu hakların güvence altına alınmasını sağlamaya çalıĢmıĢtır. Yine Parlamento, 2005 tarihli “GeniĢleyen Avrupa‟da Azınlıkların Korunması ve Ayrımcılık Yasağı Politikaları Üzerine Rapor”unda, üye devletleri standartlara uymadıkları gerekçesiyle de eleĢtirmiĢtir.434 3.2.2. AB’nin Avrupa Kimliği Politikası AB‟nin azınlık hakları yaklaĢımlarının incelenmesinden de görüldüğü üzere, AB bünyesindeki çalıĢmalar ve yasal düzenlemeler, insan hakları bağlamında “dil politikaları, ayrımcılıkla mücadele, çoğulcu medya, kültürlerin korunması” gibi baĢlıklarda, azınlıklara (ve etnik gruplara) kimliklerini koruma da dâhil olmak üzere bir koruma çerçevesi belirlemiĢtir. Bu noktada, AB bünyesindeki yerel ve ulusal kimliklerin üstünde ve bu kimlikleri bütünleĢtirecek Ģekilde yaratılmaya çalıĢılan “Avrupa kimliği” (European Identity) üzerinde durmakta yarar görülmektedir. 433 “Communication from the Commission - Countering racism, xenophobia and anti-semitism in the candidate countries”, COM/99/0256 final. 434 “Protection of minorities and anti-discrimination policies in an enlarged Europe”, http://www.europarl.europa.eu/oeil/file.jsp?id=5223932&noticeType=null&language=en., 27.10.2010. 161 Avrupa kimliği ile ifade edilen dört farklı algı söz konusudur. Ġlk algı, 1973 Kopenhag Zirvesinde hazırlanan “Avrupa Kimliğine ĠliĢkin Bildiri”435 ile baĢlamıĢ olup, daha çok Topluluğun kimliğine ve uluslararası sistemdeki bağımsız duruĢuna iliĢkindir ve AB‟nin kurumsal kimliğini vurgulamaktadır. Ġkinci algı, entelektüeller ve politikacılar tarafından ortaya atılan Avrupa idealine iliĢkindir. Üçüncü algı, yazılı belgeler ve kültürel pratiklerde ifade edilen Avrupa kimliğine iliĢkin kültürel algıdır. Dördüncüsü ise, Eurobarometer tarafından 1972‟den beri yapılan kamuoyu araĢtırmalarını yön veren ve bütünleĢme bakıĢ açısının odağında yer alan ve AB vatandaĢlarının kolektif kimliği anlamına gelen algısıdır.436 Öner tarafından “Avrupa Kimliği” kavramı ile kastedilen bu algı, bu çalıĢmada da “Avrupa Kimliği”ni ifade etmek için kullanılmaktadır. Avrupa kimliğinin ayrıntılı bir Ģekilde değerlendirilebilmesi için, bu kavramın ne olduğu, ortaya çıkıĢ nedenleri ve oluĢum - geliĢim sürecinin nasıl iĢlediği tartıĢılmalıdır. Öncelikle belirtilmelidir ki, “[b]ir düşünce olarak Avrupa kavramı ile aidiyet hissini temsil eden Avrupa kimliği sürekli olarak birbirine karıştırılmaktadır. Avrupa bir düşünce olarak yüzyıllardır var olmuştur, ama Avrupa’nın bireylerde aidiyet hissi yaratan boyutunun varlığı tarih boyunca tartışma yaratmıştır. Dolayısıyla, tarih 435 Bildirinin tam metni için bkz.: “Document on European Identity”, http://aei.pitt.edu/4545/1/epc_identity_doc.pdf, 14.12.2011. 436 Martin Kohli, “The Battlegrounds of European Identity”, European Societies, Vol.2, No.2, 2000, s.120 – 122‟den aktaran, Öner, s.49. 162 boyunca farklı Avrupa’lar kurulmuştur, ama Avrupalıları bütünleştiren bir Avrupa kimliğinden bahsetmek pek mümkün olmamıştır.”437 Avrupa kimliği, nerdeyse Orta Çağ‟dan beri süre gelen ve halen devam etmekte olan bir çalıĢmadır ve Avrupa kimliğinin ne anlama geldiği konusunda farklı görüĢler bulunmaktadır. Avrupa kimliği, sosyal ve politik bağlamda içeriği değiĢebilen belli bir yapı438 veya sorgulanmaya ve tartıĢılmaya devam etmesi gereken tartıĢmalı bir politik program veya proje439 olarak tanımlanabilmektedir. BirleĢik Krallık eski BaĢbakanı Margaret Thatcher ise “Ne Avrupa, Roma AnlaĢmasının bir sonucudur, ne de Avrupa ideali herhangi bir grup veya kurumun malıdır. Avrupa Toplulukları Avrupa kimliğinin bir göstergesidir, fakat tek göstergesi değildir.”440diyerek Avrupa düĢüncesinin güncel geliĢmelerin sonucu olmadığını açıkça ifade etmektedir. Bazı düĢünürler ise, Avrupa kimliğinin, tarihin tüm dönemlerinde bir ütopya olduğunu, nitekim Avrupa‟nın her zaman olması gereken ve olan arasında bir yerde durduğunu,441 Avrupa kimliğine iliĢkin mevcut arayıĢların ise, yaĢlı kıtadaki jeopolitik değiĢimler ve küresel ekonomik dönüĢüme bir tepki olduğunu442 belirtmektedir. 437 Erdenir, s.17. Antje Wiener ve Thomas Diez, European Integration Theory, New York, Oxford Univesity Press, 2004, s.171. 439 Bo Strath, “Introduction: Europe as a Discourse”, Europe and the Otherand Europe as the Other, (ed.B.Strath), Brüksel, Peter Lang Pub., 2000, s.44. 440 Margaret Thatcher, “European Family of Nations”, Questions of Identity: A selection from the Pages of New European, (ed.C.Joyce), Londra, Tauris Pub., 2002, s.206-207‟den aktaran Öner, s. 47. 441 Zygmunt Bauman, Europe, An Unfinished Adventure, Cambridge, Polity Press, 2004, s.36. 442 Soledad Garcia ve Helen Wallace, “Conclusion”, European Identity and the Search for Legitimacy, s.172‟den aktaran Öner, s.48. 438 163 Yukarıda da belirtildiği gibi, AB‟nin Avrupa kimliği konusundaki ilk resmi giriĢimi olan 14 Aralık 1973 tarihli “Avrupa Kimliğine ĠliĢkin Bildiri”yi, Avrupalılık bilincinin geliĢtirilmesi için Avrupa tarihi ve Avrupa kültürü üzerine çalıĢmalar yapılmasının önemini vurgulayan 19 Haziran 1983 tarihli Solemn Bildirisi443 takip etmiĢtir. 1992 tarihli Maastricht AntlaĢmasıyla birlikte, kültürel çalıĢmalara iliĢkin yasal altyapı oluĢturulmuĢ ve kültürel alanda birçok program hayata geçirilmiĢtir. Culture 2000 projesi kapsamında sanat eserleri için Kaleidoscope, 444 edebi eserler için Ariane,445 kültürel miraslar için ise Raphael446 programları, Avrupalıların kültürel bütünleĢmesine katkı sağlamak amacıyla hayata geçirilmiĢ baĢlıca kültürel programlardır. Yine Culture 2000 kapsamında Avrupa Kültür BaĢkenti, Avrupa Ortak Miras Günleri gibi Avrupa‟nın kültürel ortaklıklarını vurgulayan çalıĢmalar da baĢlatılmıĢtır. Son olarak 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe giren Lizbon AnlaĢması, Avrupa Temel Haklar ġartı‟nı447 yasal bağlayıcılığı olan bir koruma altına almıĢ olsa da, “Lizbon Avrupa’nın mevcut kimlik krizinin ilacı değildir. Avrupalılar, birlikte yaşamayı da öğrenmeli”dir.448 AB‟nin kurumsal olarak takip ettiği kimlik inĢa sürecinde, Komisyon‟un baĢat aktör olarak yer aldığı görülmektedir. Komisyon, Avrupa kimliğine iliĢkin projeleri (gençlik oyunları, gençlik zirveleri ve gençlik festivalleri, konferanslar, seminerler, vb.) desteklemekte, Komisyon BaĢkanı düzeyinde konuyla ilgili 443 “Solemn Declaration on European Union”, http://www.eurotreaties.com/stuttgart.pdf, 14.12.2011. http://ec.europa.eu/culture/archive/culture2000/historique/kaleidoscope_en.html, 14.12.2011. 445 http://ec.europa.eu/culture/archive/culture2000/historique/ariane_en.html, 14.12.2011. 446 http://ec.europa.eu/culture/archive/culture2000/historique/raphael_en.html, 14.12.2011. 447 ġartın tam metni için bkz.: http://www.europarl.europa.eu/charter/pdf/text_en.pdf, 14.12.2011. 448 Abou El Mahassine Fassi-Fihri, “Lisbon: the first step in solving Europe‟s identity crisis”, http://www.commongroundnews.org/article.php?id=27026&lan=en&sid=1&sp=0, 15.12.2011. 444 164 açıklamalar yapmakta, kavramın içeriği ile ilgili kuramsal ve pratik tartıĢmalar yürütmekte, raporlar hazırlamakta, ortak para birimi, eğitim, kültür, entegrasyon ve halkla iliĢkiler gibi birçok alanda etkinlikler yürütmektedir. Ancak, Komisyonun, yeterince tanınmadığı ve insanların Komisyon çalıĢmalarından haberdar olmadığı, dolayısıyla bu eksikliğin Avrupa kimliğinin inĢasına engel olacağı Ģeklinde eleĢtiriler yöneltilmektedir. Bu eleĢtirilere cevap olarak ise, Komisyonun, popüler olmak yerine etkili olmaya odaklanması gerektiği, AB vatandaĢlarının Komisyon çalıĢmalarından haberdar olmasının önemli olmadığı, önemli olanın Komisyonun AB ve AB vatandaĢları arasındaki boĢluğu doldurmak amacıyla yaptığı çalıĢmalar olduğu belirtilmektedir.449 AB‟nin Avrupalı kimliği yaratma çabalarında, milliyetçi politikalarla büyük benzerlikler görülmektedir. Bu benzerliklerden en önemlisi, seçkinlerin bu süreçteki etkisi ve rolüdür. “Nasıl ki Napolyon yönetimindeki devrim sonrası Fransası bürokratikleşme süreci sayesinde köylüleri Fransızlara dönüştürmeyi başardıysa, Avrupa Birliği seçkinlerinin de farklı uluslara mensup bireyleri benzer araçlarla, benzer bir süreç sonunda Avrupalıya dönüştürmeyi hedefledikleri görülmektedir”.450 Ulus devlet inĢasında rol alan seçkinler gibi, AB seçkinleri de eski düzenle, yani kendi ulus devlet sistemleriyle daha gevĢek bir iliĢki içinde olan, birkaç yabancı dil bilen, Brüksel‟de yaĢayan ve AB bürokratı anlamında Eurocrat olarak adlandırılan uluslar üstü tarafsız aktörlerdir. Nitekim Jacobs ve Maier de, Avrupalı kimliğinin, 449 Komisyonun çalıĢmaları ve tartıĢmalarla ilgili ayrıntılı bir değerlendirme için bkz.: Öner, s.177 – 184. 450 Erdenir, s.110-111. 165 Avrupa çapında yaratılan yeni akademik ve politik alanlar üzerine inĢa edildiğini belirtmektedirler.451 Kimlik inĢa sürecinde geçmiĢle kurulan bağ, seçici bir yaklaĢıma dayanmakta ve sadece gurur duyulacak olaylar vurgulanmaktadır. Avrupa tarihi, Aydınlanma dönemi (Hobbes, Kant), müzik (Mozart, Bethoven) ve edebiyatta (Shakespeare, Goethe)bu yaklaĢımı açık bir Ģekilde görmek mümkündür.452 Bir diğer benzerlik de, Avrupalı kimliğinin dayandığı nesnel unsurlarda görülmekte, Avrupalılara Avrupalı kimliğini aĢılamaya çalıĢan her politik araç ve simgede (AB marĢı, AB bayrağı, ortak para birimi: Euro, AB programlarının isimleri: Erasmus, Socrates, Leonardo) ortak tarih ve ortak kültürel miras gibi unsurlar vurgulanmaktadır.453 Ancak seçkinler eliyle yürütülen ve din, ortak geçmiĢ gibi unsurları temel alan Avrupalı kimliği, ortak deneyim, tarihi-kültürel benzerlikler gibi Avrupalıların ortak değerlerine değil, Avrupa dıĢındakilerle olan farklılıklara dayanmaktadır. Bu sebeple Avrupalı kimliği birleĢtirici değil, dıĢlayıcı bir yapıya sahiptir ve kendi sağlam temelleri yerine, “öteki”nin zayıf temelleri üzerinde inĢa edilmektedir.454 Sadece güncel değil tarihsel bir bakıĢla Avrupalı kimliği açısından “öteki”nin 451 Dirk Jacobs ve Robert Maier, “European identity: construct, fact and fiction”, A United Europe: The quest for a multifaceted identity, (ed.M.Gastelaars ve A.de Rujiter), Maastricht, Shaker Pub., 1998, s.20. 452 Öner, s.49. 453 Erdenir, s.112-117. 454 Aynı yapıt, s.129-130. 166 Osmanlı, Ġslam, ABD, SSCB, Çin, Göçmenler ve hatta Avrupa‟nın kendi geçmiĢi olabileceği belirtilmektedir.455 Erdenir ise, Avrupa kimliğini inĢa bağlamında takip edilen politikaları “panAvrupacı” olarak nitelendirerek eleĢtirmekte ve “post-milliyetçi” politikalar takip edilmesi gerektiğini tavsiye etmektedir.456 Sonuç olarak Avrupa kimliği politikaları, katı kültürel ve ırksal yaklaĢımları reddeden bağlamda ve Avrupalıların refahına ve anayasal milliyetçiliğe (constitutional patriotism)457 dayanmalıdır; aksi halde Avrupa kimliğine iliĢkin etnikırksal vurgu/destek, Avrupa entegrasyonunu sağlayabilecek bir Avrupalılık algısı yerine, uzun dönemde yerel milliyetçiliği ve yabancı düĢmanlığını güçlendirecektir.458 3.3. Lizbon AnlaĢması 13 Aralık 2007‟de imzalanan ancak 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe girebilen Lizbon AnlaĢması, AB‟ye iliĢkin en güncel ve en önemli belgelerden biri olduğu için, diğer anlaĢmaların aksine ayrı bir baĢlık olarak incelenecektir. 455 Öner, s. 52 – 59. Erdenir, s.112-130. 457 Jürgen Habermas tarafından ortaya atılan ve AB‟nin kuruluĢ felsefesini derinden etkileyen anayasal milliyetçilik (constitutional patriotism) kavramıyla ilgili ayrıntılı bir tartıĢma için bkz.: JanWerner Müller, “A general theory of constitutional patriotism”, http://web.ceu.hu/polsci/teaching/seminarpapers/mueller.pdf, 15.12.2011. 458 Dirk Jacobs ve Robert Maier, “European identity: construct, fact and fiction”, http://users.belgacom.net/jacobs/europa.pdf, 15.12.2011. 456 167 AB kurumlarını ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden yapılandırma amacıyla görüĢmeler 2001 yılında baĢlamıĢ ve Avrupa Anayasası Kurucu AnlaĢması taslağı hazırlanmıĢtır. Ancak bu metnin Fransız ve Hollandalı seçmenler tarafından reddedilmesi üzerine, Lizbon AnlaĢması hazırlanmıĢtır. 2008 yılı sonuna kadar tüm üye ülkelerce onaylanması beklenen AnlaĢma, Ġrlandalı seçmenler tarafından 2008 yılında reddedilmiĢ, 2009 yılındaki ikinci referandumda ise kabul edilmiĢtir. Bu geliĢmelerin ardından Lizbon AnlaĢması 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir.459 AnlaĢmanın AB‟yi merkezileĢtirdiği ve ulusal seçmenlerin gücünü ve önemini azaltarak demokrasiyi zayıflattığı yönünde eleĢtiriler bulunmaktadır.460 Lizbon AnlaĢması ile Maastricht AnlaĢması461 (1992) ve Roma AnlaĢması462 (1957) yeniden düzenlenmiĢ ve AB‟nin kurumsal yapısı büyük ölçüde yeniden tasarlanmıĢtır. AnlaĢmanın amacı, “Birliğin demokratik meĢruiyetini ve etkinliğini güçlendirmek, çalıĢmalarındaki uyumu geliĢtirmek için Amsterdam AnlaĢması (1997) ve Nice AnlaĢması (2001) ile baĢlayan süreci bitirmek” olarak belirtilmektedir.463 459 Lizbon AnlaĢmasının tam metni için bkz.: “Treaty of Lisbon”, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/cg00014.en07.pdf, 20.12.2011. 460 Lisbon AnlaĢmasının içeriğine ve onaylanma sürecine iliĢkin eleĢtiri ve ayrıntılı bir değerlendirme için bkz.: Jens-Peter Bonde, From EU Constitution to Lisbon Treaty,Foundation for EU Democracy Pub., 2009, http://www.ffeud.eu/uploads/file/fromConstTreaty-20_07_2009.pdf, 20.12.2011. 461 Lizbon AnlaĢması ile değiĢtirilen Maastricht (Treaty on European Union) AnlaĢmasının son ve tam metni için bkz.: “Consolidated versions of the Treaty on European Union and the Treaty on the functioning of the European Union”, http://register.consilium.europa.eu/pdf/en/08/st06/st06655.en08.pdf, 21.12.2011. 462 Lizbon AnlaĢması ile Roma AnlaĢmasının resmi adı olan “Avrupa Topluluğu Kurucu AnlaĢması” (The Treaty establishing the European Community), “Avrupa Birliğinin ĠĢleyiĢi Hakkında AnlaĢma” (Treaty on the Functioning of the European Union) olarak değiĢtirilmiĢtir. AnlaĢmasının son ve tam metni için bkz.: “Consolidated versions of the Treaty on European Union and the Treaty on the functioning of the European Union”, http://register.consilium.europa.eu/pdf/en/08/st06/st06655.en08.pdf, 21.12.2011. 463 Lizbon AnlaĢması, GiriĢ bölümü, paragraf-1, s.3. 168 AnlaĢma ile getirilen en önemli değiĢiklikler Ģunlardır: 1- Bakanlar Konseyindeki birçok politik konuya iliĢkin karar alma sürecinin “oybirliği” yerine “çifte oyçokluğu”464 ilkesine dayandırılması, 2- AB Parlamentosunun güçlendirilmesi, 3- AB‟nin tüzel kimliğinin güçlendirilmesi ve üç sütunlu yapının birleĢtirilmesi, 4- Belli bir süre görev yapacak AB Konseyi BaĢkanı465 ve AB DıĢ ĠliĢkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi466 pozisyonlarının oluĢturulması, 5- AB Temel Haklar ġartı‟nın467 yasal bağlayıcılığı olan bir belge olarak kabul edilmesi. AnlaĢmaya iliĢkin yukarıda açıklanan genel çerçevenin ardından, anlaĢmanın tezimiz açısından önem taĢıyan noktalarını vurgulamak uygun olacaktır: Ġlk olarak, AnlaĢma ile AB politikalarının belirlenmesi ve uygulanması sürecinde AB vatandaĢlarının pozisyonu güçlendirilmiĢtir. (i) Lizbon ile Parlamentonun, güçlendirilmiĢ olması (Konseyin teklifi üzerine Komisyon BaĢkanını seçme yetkisi gibi),468 Parlamento seçiminde oy kullanan AB vatandaĢlarının 464 Bu kapsamda alınacak kararlar (i) AB Konseyi üyelerinin en az %55 desteğini almalı, (ii) kararı destekleyen üyeler, AB vatandaĢlarının en az %65‟ni temsil etmelidir. 465 19 Kasım 2009‟da dönemin Belçika BaĢbakanı Herman Van Rompuy, AB Konseyi BaĢkanı olarak seçilmiĢtir. 466 19 Kasım 2009‟da Ġngiliz politikacı Catherine Ashton, AB DıĢ ĠliĢkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi olarak seçilmiĢtir. 467 ġartın tam metni için bkz.: “Charter Of Fundamental Rights of the European Union”, http://eurlex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:C:2007:303:0001:0016:EN:PDF, 20.12.2011. 468 Lizbon AnlaĢması, M.1-18/7. 169 demokratik katılım sürecinde daha etkin olmaları ve kullandıkları oyun AB‟nin kurumsal ve politik iĢleyiĢinde daha önemli olmasını sağlamıĢtır. (ii) AB vatandaĢları -bir milyon imza toplanması halinde- Komisyondan yasa teklifinde bulunmasını isteme hakkına sahiptir.469 (iii) AnlaĢma, vatandaĢlar, STK‟lar ve (baĢta Komisyon olmak üzere) AB kurumları arasındaki iletiĢimin önemini kabul etmektedir.470Bu yaklaĢımın, AB vatandaĢları ve STK‟larının AB politikalarının belirlenmesinde rolünü güçlendireceği değerlendirilmektedir. (iv) AnlaĢma ile Bakanlar Konseyinin AB mevzuatıyla ilgili tartıĢma ve oylama yapılacak toplantılarının kamuya açık olması karara bağlanmıĢtır.471Bu karar ile Konsey çalıĢmalarının daha Ģeffaf olması sağlanmıĢ, sivil toplum ve medyanın da toplantıları izlemesine ve kamuoyu oluĢturmasına olanak verilmiĢtir. (v) AnlaĢma ile AB vatandaĢlığı, ulusal vatandaĢlığın yerine geçmeden fakat ulusal vatandaĢlığa ek olarak desteklenmektedir.472VatandaĢlık kavramının önemini arttıran bu yaklaĢımın, belli etnik veya dini grupları değil, “birey”i ve “bireysel giriĢimleri” desteklemesi de, grup hakkı yaklaĢımından bireysel hak yaklaĢımına doğru dönüĢümü destekleyen önemli bir ayrıntıdır. Ġkinci olarak, AnlaĢma ile Europol ve Eurojust‟ın AB genelindeki çalıĢmalarının ve ulusal adli ve polis birimleriyle iĢbirliğinin önemi vurgulanmıĢtır.473Bu vurgu, güvenlik konusu bağlamında terörle mücadelenin operasyonel ve yasal zeminine verilen önemi de göstermektedir. 469 Lizbon AnlaĢması, M.1-12. Lizbon AnlaĢması, M.1-12. 471 Lizbon AnlaĢması, M.1-17. 472 Lizbon AnlaĢması, M.1-12. 473 Lizbon AnlaĢması, M.1-12, M.2-67,68. 470 170 Üçüncü olarak, AnlaĢma ile AB Temel Haklar ġartı474 yasal bağlayıcılığı olan bir belge statüsüne kavuĢmuĢtur.475Böylece, “ayrımcılığı yasaklanması” (madde-21), “kültürel, dinsel ve dilsel farklılığa saygı” (madde-22) gibi hükümler içeren Temel Haklar ġartı, hem AB hem de AB üyesi ülkeler tarafından önemli ve bağlayıcı hale gelmiĢtir. Dördüncü olarak, Lizbon AnlaĢması ile AB‟nin “insan onuruna saygı, özgürlük, demokrasi, eĢitlik, hukukun üstünlüğü ve azınlıklara mensup birey haklarını da içeren insan haklarına saygı” değerleri üzerine kurulduğu belirtilmektedir.476Ayrıca, AB‟nin dıĢ iliĢkilerinde de bu değerleri göz önünde bulundurarak hareket edeceği belirtilmektedir. “Azınlıklara mensup birey hakları”nın Lizbon AnlaĢmasında vurgulanmıĢ olması, tezimiz açısından büyük önem taĢımaktadır. 3.4. AB’nin Ġnsan Hakları Politikasının Terörizmle Mücadeleye Etkisi 21. yüzyılda daha da önem kazanan insan hakları olgusunun etkisiyle, uluslararası gündemi meĢgul eden terörizmle mücadele olgusu Ģekil değiĢtirmektedir. Bu bağlamda AB‟nin insan hakları politikalarının, üye ve aday ülkelerin terörizmle mücadele stratejilerinin belirlenmesinde önemli bir etkisi olduğu görülmektedir. 474 ġart‟ın tam metni için bkz.: http://www.europarl.europa.eu/charter/pdf/text_en.pdf, 19.12.2011. Lizbon AnlaĢması, M.1-8. 476 Lizbon AnlaĢması, M.1-3. 475 171 AB, üye ve aday ülkelerden terörizmle mücadelede uluslararası hukuku göz önünde bulundurmalarını beklemektedir. Nitekim AB Terörizmle Mücadele Koordinatörü de Kerchove, 16-17 Haziran 2008 tarihleri arasında Çek Cumhuriyeti – Prag‟da düzenlenen bir seminerde yaptığı “Terörizmle mücadele ve insan hakları” baĢlıklı konuĢmasında, AB‟nin bu konudaki duruĢunun çok net olduğunu, devletlerin terörizmle mücadele için aldıkları her türlü önlemin, insan hakları baĢta olmak üzere uluslararası hukukla uyumlu olması gerektiğini” vurgulamıĢtır.477 AB, 2005 tarihli AB Terörizmle Mücadele Stratejisinde kurumsal stratejik amacının “Ġnsan haklarına saygı çerçevesinde terörizmle küresel mücadele” olduğunu belirtmektedir.478 Yine bu strateji belgesinde, üye ülkelerin yasal düzenlemeler, ortak operasyonlar, bilgi paylaĢımı gibi konularda adım atmaları gerektiği vurgulanmaktadır. AB‟nin insan hakları politikalarının baskın ve etkin bir yöntemle uygulanması, terörle mücadelede “sanıktan delile değil, delilden sanığa gitme” Ģeklinde ifade edilebilecek yeni soruĢturma yöntemlerinin geliĢmesini sağlamıĢtır. Ġstihbaratın rolü ve önemi daha da artarken, adli süreçte delil olarak kullanılabilecek bilgi ve belgelere yasal yollardan ulaĢabilmek için, bilgi teknolojilerinde çok hızlı ve önemli geliĢmeler yaĢanmıĢtır. Terörizmle mücadele alanındaki bu teknolojik devrim, insan hakları çerçevesinde polisiye tedbirleri ve mücadele yöntemlerini 477 “Euro-Mediterranean Semainar Counter-terrorism and human rights”, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/speech-Counterterrorism_and_human_rights_GdK_june_08_rev.pdf, 17.10.2009. 478 “The EU Counter-rerrorism Strategy”, http://register.consilium.eu.int/pdf/en/05/st14/st14469-re04.en05.pdf, 24.04.2010. 172 kolaylaĢtırmıĢtır. Bu sayede terörizmle mücadelede bilimsel ve teknolojik altyapı güçlenmiĢ, profesyonelleĢme sağlanmıĢtır. AB terörizmle mücadelenin yasalar çerçevesinde ve yasal denetim altında yapılması yönündeki eğilimini 1996 yılında, Europol SözleĢmesinin uygulanmasında karĢılaĢılabilecek sorunların, ATAD önünde dava konusu edilmesine olanak sağlayarak ortaya koymuĢtur. AB böylece, Europol‟ün güvenlik odaklı görev alanına yargısal bir denetim imkânı getirmiĢ ve hukukun dıĢına çıkma olasılığını baĢtan engellemeye çalıĢmıĢtır.479 Yine AB‟nin insan hakları politikalarının da etkisiyle, tüm toplum kesimi için olduğu gibi, teröristlerin de özgürlük alanı geniĢlemiĢtir. Ġfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü gibi değerlerden hareketle, terörist örgüt üyeleri ve/veya taraftarları kendilerini daha rahat ifade etmektedir. Özgürlük alanını geniĢleten bu durum, terörizmin kapsamını da daraltmaktadır. Özellikle konumuz açısından özel önem taĢıyan “ayrılıkçılık”, en azından söylem düzeyinde rahatlıkla ifade edilebilmektedir. Bu amaçla kurulan siyasi partiler, STK‟lar ve basın-yayın kuruluĢları yasal ve anayasal çerçeve içerisinde faaliyetlerine devam etmektedir. 479 Umut Gedikli, “Ġnsan Hakları Bağlamında Avrupa Birliğinin Terörizmle Mücadele Politikalarının Hukuki Yansımaları”, Küreselleşen Dünyada Avrupa Birliği (ed. R.Ö.Dönmez ve G. Telatar), Ankara, Phoenix Yay., 2008, s.196. 173 SONUÇ 1490‟lar, 1890‟lar ve 1990‟larda üç dalga Ģeklinde geliĢtiği belirtilen küreselleĢme kavramı480 günümüzde her zamankinden daha büyük önem taĢımaktadır. KüreselleĢme sürecinin etkisiyle, uluslararası iliĢkiler ve uluslararası hukuka iliĢkin birçok kavram tartıĢılmaya ve yeniden tanımlanmaya baĢlamıĢtır. Bu süreçte ulus-devlet olgusu, en çok tartıĢılan ve sorgulanan kavramların baĢında gelmektedir. Ulus-üstü örgütlerin hızla geliĢmesi, ulus-devletin egemenlik ve yetki alanını daraltmaktadır. Tezimizin odak noktasında bulunan AB‟nin konumu ve üye devletler üzerindeki yeri, bu açıdan önemli bir örnektir. Ulus-üstü örgütlerin yanı sıra, ulus-devletin egemenliği altındaki bazı toplulukların da egemenlik bağlamında ulus-devletle bir çekiĢme içinde olduğu görülmektedir. Ulus-devletin merkezi otoritesi altındaki bölgelerde yükselen milliyetçilik ideolojisi, ayrılıkçılık fikri ve özerklik/bağımsızlık talepleri ile ifade bulan bu çeliĢki, özellikle Bask bölgesinde açıkça görülmektedir. Ancak Ġspanya‟dan ayrılmak ve bağımsız bir devlet kurmak isteyen Bask milliyetçiliği, ulus-üstü bir yapı olan AB ile bütünleĢme, AB‟nin parçası olma konusunda da son derece isteklidir. Bask halkı gibi yerel toplulukların, ulus-devletle yönetsel sorunlar yaĢamasına rağmen ulus-üstü yapılanmalarla iĢbirliğine istekli olması da, bu tartıĢma bağlamında 480 Baskın Oran, Küreselleşme ve Azınlıklar, Ġmaj Yay., Ankara, 2001, s.4-12. 174 önemli bir ayrıntıdır. Ġspanya devleti içinde özerk bir statüye (Bask Ülkesi Özerk Topluluğu) ve yerel hükümete (Bask Hükümeti) ve yerel meclise (Bask Meclisi) sahip olan Bask örneğinde açıkça görüldüğü gibi, ulus-devletin yetki devri ayrılıkçılık taleplerini dindirmemekte, egemenlik devri bağlamında bağımsızlık talepleri sona ermemektedir. Yerel milliyetçilik ve ulus-devlet arasındaki bu gerilim, azınlık ve etnik grup kavramlarının önemini daha da arttırmıĢtır. I. ve II. Dünya SavaĢlarının ardından, özellikle Avrupa‟nın değiĢen siyasi haritası nedeniyle, ulus-devletin ülke içinde öngördüğü türdeĢ toplumsal yapı kurulamamıĢ ve etnik azınlıklar uluslararası iliĢkilerin önemli bir parçası haline gelmiĢtir. Ulus-devletlerin ulusal kaygıları nedeniyle bir türlü yasal olarak tanımlanamayan “azınlık” kavramı, literatürde yoğun bir Ģekilde tartıĢılmıĢtır. Bu tartıĢmalar, BM, AK, AB gibi uluslararası/ulus-üstü örgütlerin azınlıklarla ilgili özel kararlar ve yasal metinler düzenlemelerine neden olmuĢtur. Ancak ulus-devletler, I. ve II. Dünya SavaĢlarının ardından özel hukuki düzenlemelerle azınlık oldukları kabul edilen grupların dıĢındaki etnik/dini grupları azınlık olarak tanımamakta direnmiĢlerdir. Dolayısıyla azınlıklarla ilgili uluslararası hukuki belgeleri genelde onaylamıĢ olan ulus-devletler, ülkelerinde azınlık olmadığını iddia ederek, etnik grupların azınlık haklarından yararlanamamasını sağlamıĢlardır. Genellikle vatandaĢı oldukları ulus-devletlerin, kendilerini azınlık olarak tanımaması ve dolayısıyla bazı haklarını vermemesine karĢı çıkan etnik grupların 175 tutumu, bazı yeni sorunların doğmasıyla sonuçlanmıĢtır. Özerklik, ayrılıkçılık veya bağımsızlık gibi amaçlarla harekete geçen etnik gruplar, genelde siyasi alanda çalıĢmalarını yürütmekle beraber, bazen de terörizme baĢvurmuĢtur. Bu süreç içerisinde, sağ ve sol kanat terörist grupların yanı sıra, etnik-milliyetçi ve ayrılıkçı terörist örgütler de önemli bir tehdit haline gelmiĢtir. Küresel düzeyde devam etmekte olan bu geliĢmeler, özellikle AB coğrafyasında çok daha açık bir Ģekilde ortaya çıkmaktadır. Etnik-milliyetçi ve ayrılıkçı terörizm, Europol verilerinin de açıkça ortaya koyduğu gibi, AB coğrafyasındaki en büyük tehlikedir. TE-SAT Raporlarına göre, AB genelinde son 6 yılda meydana gelen terör eylemlerinin %81‟i etnik milliyetçi terörist gruplar tarafından yapılmıĢtır. Özellikle 1960‟larda baĢlayan Avrupa‟ya iĢçi göçünün beraberinde getirdiği sorunlar, Avrupa coğrafyasındaki etnik sorunlara ve hatta terörizme ayrı bir boyut kazandırmıĢtır. Avrupa‟da yükselmekte olan insan hakları, düĢünce ve ifade özgürlüğü gibi akımlar, çeĢitli sebeplerle Avrupa‟ya yerleĢmiĢ göçmenler tarafından da kimliklerinin ifade edilmesi amacıyla kullanılmıĢtır. Bu süreç, Avrupa coğrafyasına taĢınan bazı etnik sorunların, etnik terörizme dönüĢmesiyle devam etmiĢtir. Kendi tarihsel ve kültürel sorunlarına ek olarak, Kürt sorunu ve PKK terör örgütü; Tamil sorunu ve LTTE terör örgütü gibi dünyanın baĢka coğrafyalarından 176 kaynaklanan etnik sorunların taĢındığı ve etnik-milliyetçi terörist eylemlerin gerçekleĢtirildiği bir bölge haline gelen AB‟nin terörizmle mücadele konusunu gündemine alması bir zorunluluk haline gelmeye baĢlamıĢtır. AB, Avrupa coğrafyasında önemli bir sorun haline dönüĢen terörizmle mücadele amacıyla, özellikle 11 Eylül saldırılarının ardından önemli adımlar atmıĢtır. AB, terörizmle mücadelesini üç temel yaklaĢım üzerinden yürütmektedir. Ġlk olarak, terörizmle mücadelede polisiye tedbirlere önem vermiĢ ve bu amaçla yasal ve yapısal düzenlemeleri hayata geçirmiĢtir. Terörle mücadele birimlerinin kuruluĢu, özellikle Europol (1999) ve Eurojust (2002) gibi adli/polisiye birimlerin AB coğrafyasında yetkili olacak Ģekilde görevlendirmesi bu açıdan önem taĢımaktadır. Bu birimlerin görev alanıyla ilgili gerekli yasal düzenlemeler, Birlik çapında düzenlenmiĢtir. Ayrıca AB‟nin yapısal ve siyasi konumuyla ilgili olan Maastricht AnlaĢması (1992) ve Amsterdam AnlaĢması (1997) gibi temel yasal düzenlemelerde güvenlik alanına iliĢkin önemli maddelere yer vermiĢtir. Buna ek olarak, 11 Eylül‟den sonra Terörizmle Mücadeleye ĠliĢkin Özel Önlemlerin Uygulanmasına Dair Ortak Tutum Belgesi (2001), Avrupa Tutuklama Emri ve Üye Devletler Arasındaki Teslim Usulleri Hakkında Konsey Çerçeve Kararı (2002), Terörizmle Mücadeleye ĠliĢkin Konsey Çerçeve Kararı (2002), AB Terörizmle Mücadele Stratejisi (2005), Terörizmi ve Diğer Güvenlikle Ġlgili Tehditleri Önleme, Hazırlıklı Olma ve Sonuç Yönetimi Programı (2007) gibi özel düzenlemeler yapılmıĢtır. AB genelinde terörizmle mücadele çalıĢmalarında eĢgüdüm 177 sağlanabilmesi amacıyla da AB Terörizmle Mücadele Koordinatörü görevlendirilmiĢtir (2007). Ġkinci olarak AB, terörizmle etkin mücadele edebilmek amacıyla yasal ve pratik açıdan güçlendirilen polisiye tedbirlerin yanı sıra terörizmin sosyal nedenlerini de ortadan kaldırabilmek için, sosyo-ekonomik tedbirler geliĢtirilmiĢtir. AB, bu bağlamda Bask, Katalonya gibi bölgelerin yerel kalkınmasına önem vermekle kalmamıĢ, bölgeler arasındaki gelir ve fırsat eĢitsizliğini ortadan kaldırmak amacıyla kaynak dağıtımına iliĢkin bölgesel politikalar geliĢtirmiĢtir. AB‟nin bölgesel politika çalıĢmalarında üye devletlerarasındaki kalkınma seviyesinin farklılığının yanı sıra, üye devletler içindeki bölgesel kalkınma farklılıkları da vurgulanmaktadır. Nitekim Londra, Brüksel ve Hamburg‟un en zengin bölgeler olduğu, Lüksemburg‟un ise Romanya ve Bulgaristan‟dan yedi kat daha zengin olduğunu belirtmektedir.481 AB, Uyum Politikası (Regional / Cohesion Policy) yaklaĢımıyla oluĢturulan Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu (The European Regional Development Fund), 482 Avrupa Sosyal Fonu (European Social Fund)483 ve Uyum Fonu (The Cohesion Fund)484 gibi fonlar aracılığıyla, 2007 – 2013 yılları arasında AB Bütçesinin %36‟sını (350 milyar avro) bölgesel harcamalara ayırmıĢtır.485 Sosyoekonomik tedbirlerin, genel olarak terörizm ve özel olarak etnik milliyetçi ayrılıkçı terörizmin durdurulmasına ve 481 “EU Regional Policy”, http://europa.eu/pol/reg/index_en.htm, 27.04.2011. “ERDF: European Regional Development Fund”, http://europa.eu/legislation_summaries/employment_and_social_policy/job_creation_measures/l6001 5_en.htm, 27.04.2011. 483 “European Social Fund”, http://ec.europa.eu/esf/home.jsp?langId=en, 27.04.2011. 484 “The Cohesion Fund at a glance”, http://ec.europa.eu/regional_policy/funds/procf/cf_en.htm, 27.04.2011. 485 “Working for the Regions: EU Regional Policy 2007 – 2013”, http://ec.europa.eu/regional_policy/sources/docgener/presenta/working2008/work_en.pdf, 27.04.2011. 482 178 bitirilmesine katkısı olacağı düĢünülmektedir. AB‟nin yerel kalkınmaya önem vererek bölgeler arasındaki gelir ve fırsat eĢitsizliğini ortadan kaldırmaya yönelik politikaları da bu düĢünceyi desteklemektedir. Etnik terörizmi azaltacağı düĢünülen bu politikaların, ayrılıkçılık taleplerini azaltıp azaltamayacağı ise tartıĢmalıdır. Nitekim Bask bölgesi gibi görece zengin durumda olan bölgelerdeki ayrılıkçı söylemlerin, sadece sosyoekonomik tedbirlerle çözülemediği görülmektedir. Tezimiz açısından AB‟nin terörizmle mücadele politikalarının en önemli kısmı olan kültürel çalıĢmalar konusunda ise, AB‟nin bireysel hak yaklaĢımını tercih ettiği ve bireysel hakları insan hakları çerçevesinde ele aldığı görülmektedir. AB, özellikle etnik grupların Birlik içerisindeki durumu ve üye devletlerle karĢılıklı iliĢkilerini insan hakları bağlamında değerlendirmektedir. Bu değerlendirmenin bir yansıması olarak da, Birlik genelinde yasal ve yönetsel düzenlemelere gidilmiĢ, insan haklarına iliĢkin hükümlere kurucu anlaĢmaların yanı sıra özel yasal düzenlemelerde de yer verilmiĢtir. Bu bağlamda literatürde devam etmekte olan grup hakkı ve bireysel hak tartıĢmalarına iliĢkin geliĢme ve eğilimlerin, AB politikalarına da yansıdığı görülmektedir. AB Konseyi tarafından ilk kez 1999‟da yayımlanmaya baĢlanan ve son olarak 2011 yılında yayınlanan tüm AB Ġnsan Hakları Yıllık Raporlarının incelenmesi neticesinde, AB‟nin azınlıklar konusuyla ilgili kavramsal yaklaĢımını netleĢtiremediği ve süreç içerisinde birkaç farklı yöntem denediği görülmektedir. Toplam 12 raporun incelenmesi neticesinde elde edilen sonuç, sırasıyla “azınlıklar”, 179 “azınlıklara mensup bireyler” ve “azınlıklara mensup birey hakları” Ģeklinde bir kavramsallaĢtırmaya gidildiğidir. Dolayısıyla grup hakkının insan hakları Ģemsiyesinin altında yer almayacağı, grup hakkının temel bir insan hakkı olarak görülmediği, bunun yerine ise bireysel hakların ve “etnik azınlıklara mensup birey hakları” kavramından da anlaĢılacağı üzere “bireysel hak” yaklaĢımının geliĢtiği görülmektedir. Bu durum ise, tezimizin en önemli parçası olan “günümüzde grup hakkı yaklaĢımının demokrasi ve ulus-devlet teorisine zarar vereceği, bu nedenle etnik sorunların çözümü için grup hakkı yerine bireysel hak yaklaĢımının tercih edilmesi” iddiasını desteklemektedir. Tüm bu değerlendirmeler ıĢığında, çalıĢmamızın ulaĢtığı sonuçları maddeler halinde tekrarlamakta yarar görülmektedir: 1- AB genelinde son 6 yılda gerçekleĢen terör eylemlerinin %81‟i etnik milliyetçi terörist eylemler olmasından yola çıkarak, terörizm olgusunun AB‟de günümüzdeki karĢılığının esas olarak “etnik terörizm” olduğu söylenebilir. 2- AB, terörizmle mücadeleyi insan hakları haklarına saygı temelinde ve eĢzamanlı olarak uygulanan (i) polisiye, (ii) sosyoekonomik, (iii) kültürel tedbirler yöntemleriyle yürütmektedir. ÇalıĢmamızın odağında yer alan kültürel tedbirlere iliĢkin geliĢmeler ise, günümüzde grup hakkı yaklaĢımının yerine bireysel hakların daha ön plana çıktığını göstermektedir. 180 3- Grup hakkı ve bireysel hak tartıĢması bağlamında vurgulanması gereken en önemli nokta, demokrasi kuramının grup hakkı yaklaĢımını reddettiğidir. Üstelik grup hakkı yaklaĢımı ulus-devletin temellerine de zarar vermekte ve ulus-devleti zayıflatmaktadır. Oysa ulus-devlet -siyasi tarih ve teorik tartıĢmalardan da görüldüğü üzere- demokrasinin kurulması ve yaĢayabilmesi için gereklidir. Ulus-devletin küreselleĢme sürecinin de etkisiyle zayıfladığı ve geleceğinin belirsiz olduğuna iliĢkin değerlendirmelere rağmen, ulus-devletin varlığının ve öneminin vatandaĢlık kavramı üzerinden ve insan hakları temelinde dönüĢerek devam edeceği, bu dönüĢümün pratik yansımasının ise bireysel hakların geliĢmesi Ģeklinde olacağı öngörülmektedir. 4- AB politikalarının da desteklediği bu geliĢmelere paralel olarak, etnik sorunlar ve etnik sorunların ortaya çıkardığı beklentiler ve talepler azınlık statüsü ve grup hakkı yaklaĢımı ile değil, bireysel hakların geniĢletilmesi yoluyla karĢılanmalıdır. Bu yaklaĢım, ulus-devlet ve demokrasinin iĢlerliği açısından da sağlıklı olacaktır. Dolayısıyla uluslararası hukuka uygun anlaĢmalarla azınlık statüsü elde etmiĢ gruplar, azınlık haklarını kullanmaya ve korumaya devam etmeli, ancak hukuki statüye sahip yeni azınlık gruplarının oluĢmaması için, bireysel haklar geniĢletilmelidir. 181 KAYNAKÇA 1. KİTAPLAR AGHANIAN, Denise, The Armenian Diaspora: Cohesion and fructure, Manchester, University Press of America, 2007. AKTOPRAK, Elçin, Devletler ve Ulusları, Ankara,Tan Kitabevi Yay., 2010. ALAKOM, Rohat, Eski İstanbul Kürtleri, Ġstanbul, Avesta Yay., 1998. ARENDT, Hannah, Crisis of the Republic, Orlando, Mariner Books, 1972 ASPREY, Robert B.,War in the Shadows, Vol.2, Lincoln, iUniverse Press, 2002. AXTMANN, Roland Liberal Democracy into the Twenty-First Century: Globalization, Integration and the Nation-State, Manchester, Manchester University Press, 1996. AYDIN, Nurullah, Avrupa Birliği Nedir? Ne değildir?, Kum Saati Yayınları, Ġstanbul, 2009. BAUMAN, Zygmunt, Europe, An Unfinished Adventure, Cambridge, Polity Press, 2004. BEġE, Ertan, Terörizm, Avrupa Birliği ve İnsan Hakları, Seçkin Yay., Ankara, 2000. BEġĠKÇĠ, Ġsmail, Devletlerarası Sömürge Kürdistan, Ġstanbul, Alan Yay., 1990. BĠLĠCĠ, Nurettin, AB-Türkiye İlişkileri (Temel Bilgiler, İktisadi-Mali Konular), Seçkin Yayınevi, Ankara, 2007. BONDE, Jens-Peter, From EU Constitution to Lisbon Treaty,Foundation for EU Democracy Pub., 2009, http://www.ffeud.eu/uploads/file/fromConstTreaty20_07_2009.pdf, 20.12.2011. 182 BREGMAN, Ahron, A History of Israel, New York, P.Macmillan Press, 2003. BRUTER, Michael, Citizens of Europe? The Emergence of a Mass European Identity, New York, Palgrave Macmillan Pub., 2005. BOYADJIAN, Maral Dikran, The Armenian Diaspora: Ethnicity and Psychological Wellbeing, VDM Verlag, 2009. BULUT, Faik, Devletin Gözüyle Türkiye’deki Kürt İsyanları, Ġstanbul, Yön Yay., 1991. CAPOTORTI, Francesco, Study on the rights of persons belonging to ethnic, religous and linguistic minorities, New York, United Nations, 1991. CARLYLE, Thomas, The French revolution: a history, New York, Modern Library, 2002. COHEN, Jean ve Arato, Andrew, Civil Society and Political Theory, New Baskerville, MIT Press, 1994. CLARK, Robert P.,The Basques, The Franco Years and Beyond, Nevada, University of Nevada Press, 1979. CLUTTERBUCK, Richard L.,Terrorism, drugs and crime in Europe: after 1992, Londra, Routledge Press, 1990. COLINS, Roger, Early Mediaval Spain, New York, St. Martin‟s Press, 1995. ÇIZMAN, Ertuğrul, Batı Trakya Türk Azınlığı, Hukuki Statüsü Çerçevesinde Eğitim Haklarının İhlali, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Ufuk Üniversitesi, 2009. DALMAN, Metin ve TABAK, Ġsmail, Avrupa’da İnsan Ticareti ve PKK, Ġstanbul, Türk Alman Basın Ajansı, 1995. 183 DARTNELL, Michael Y.,Action Directe: Ulrta-left Terrorism in France, 1979-1987, Londra, Frank Cass&CO Ltd., 1995. DERSĠMĠ, Nuri, Kürdistan Tarihinde Dersim, Ġstanbul, Zel Yay., 1994. DICKERSON M.O. ve diğerleri, An Introduction to Government and Politics: A Conceptual Approach, Ontario, Nelson Education Ltd., 2006. ELSTER Jon (ed.), Deliberative Democracy, New York, Cambridge University Press, 1998. ERDENĠR, F. H. Burak, Avrupa Kimliği, Pan-milliyetçilikten Post-milliyetçiliğe, Ankara, Ümit Yay., 2006. FARRELL, Courtney, Terror at the Munich Olympics, Minnesota, Abdo Pub., 2010. FEATHERSTONE, Kevin The last Ottomans: the Muslim minority of Greece,19411949, New York, P.Macmillan Press, 2011. FISHER, Sydney George, The Struggle for American Indepence (2 cilt), New York, Books for Libraries Press, 1971. GÖKTAġ, Hıdır, Kürtler-2, Mehabad’dan 12 Eylül’e, Ġstanbul, Alan Yay., 1991. GÖRÜM, Yasemin, Avrupa Konseyi, AGİT ve AB’de Azınlık Hakları ve Batı Trakya Sorunu, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul, Ġstanbul Üniversitesi, 2006. GÜVENÇ, Bozkurt, Türk Kimliği, Kültür Tarihinin Kaynakları, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1993. HALFĠN, 19. Yüzyılda Kürdistan Üzerine Mücadeleler, Ġstanbul, Komal Yay., 1992. HATĠPOĞLU, M. Murat, Yunanistan’da Etnik Gruplar ve Azınlıklar, Ankara, SAEMK Yay., 1999. HARDT, Michael ve NEGRI, Antonio, İmparatorluk, Ġstanbul, Devin Yay., 2005. HARVEY, David, Yeni Emperyalizm, Ġstanbul, Everest Yay., 2004. 184 HEATER, Derek B.,A brief history of citizenship, Edinburgh, Edinburgh University Press, 2004. HELD, David, Models of Democracy, Cambridge, Polity Press, 2006. HOBBES, Thomas, Leviathan, Charleston, Forgotten Books, 2008. HOGG, Michael ve ABRAMS, Dominic, Social Identifications: A Social Psychology of Intergroup Relations and Group Processes, Londra, Routledge, 1988. HORVATH, Eniko, Mandating identity: Citizenship, Kinship Laws and Plural Nationality in the European Union, The Netherlands, Kluwer Law International BV, 2008. HOVANNISIAN R.G.(ed.), The Armenian People from Ancient to Modern Times, New York, St. Martin Press, 1997. JACOB, James E.,Hills of Conflict: Basque Nationalism in France, University of Nevada Press, 1994. KOCSIS, Karoly ve KOCSIS-HODOSI, Eszter, Hungarian Minorities in the Carpathian Basin, Toronto, Matthias Corvinus Pub., 1995. KURUBAġ, Erol, Kürt Sorununun Uluslararası Boyutu ve Türkiye, C.1., Ankara, Nobel Yay., 2004. --------, Kürt Sorununun Uluslararası Boyutu ve Türkiye, C.2., Ankara, Nobel Yay., 2004. --------, Asimilasyondan Tanınmaya: Uluslararası Alanda Azınlıkların Korunması ve Avrupa Yaklaşımı, Ankara, Asil Yay., 2006. KYMLICKA, Will, Multicultural Citizenship, a liberal theory of minority rights, Oxford, Clarendon Press, 1995. 185 KYUCHUKOV, Hristo ve HANCOCK, Ian F., A History of the Romani People,Pennsylvania, Boyds Mills Press, 2005. LAÇĠNER, Sedat, Ermeni Sorunu, Diaspora ve Türk Dış Politikası, Ankara, USAK Yay., 2008. LEECH, Garry, The FARC: The Longest Insurgency, Londra, Zed Books, 2011. LOCKE, John, Political Writings, Indianapolis, Hackett Publishing, 2003. LOUW, P. Eric, The rise, fall and legacy of the apartheid, Westport, Praeger Pub., 2004. MAGONE, Jose M.,Contemporary Spanish Politics, New York, Routledge Press, 2009. MARENBON, John, Medieval Philosophy: an historical and philosophical introduction, New York, Routledge Press, 2007. NECHAYEV, Sergei, Catechism of the Revolutionary(1869), Londra, Violette Nozieres Press and AK Press, 1989. OCCHIPINTI, John D.,The Politics of EU Police Cooperation: Toward a European FBI?, Londra, Lynne Rienner Pub., 2003. OKIN S.M ve Mansbridge, Jane, Feminism, Hants, Edward Elgar Pub., 1994. ORAN, Baskın, Türk-Yunan İlişkilerinde Batı Trakya Sorunu, Ankara, Bilgi yay., 1991. --------, Küreselleşme ve Azınlıklar, Ġmaj Yay., Ankara, 2001. --------, Türkiyeli KürtlerÜzerine Yazılar, Ġstanbul, ĠletiĢim Yay., 2010. ÖCALAN, Abdullah, Seçme Yazılar, C.2, Mel-Sa Yay., 1992. ÖNER, Selcen, Construction of European Identity within the European Union, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul, Marmara Üniversitesi, 2008 186 ÖZCAN, Nihat Ali PKK, Ankara, Asam Yay., 1999. ÖZKAN, Tuncay, Operasyon, Ġstanbul, Doğan Yay., 2000. ÖZÇER, Akın, Çoğul İspanya, Anayasal Sistemi ve Ayrılıkçı Terörle Mücadele Yöntemi, Ankara, Ġmge Yay., 2006. PAUL, Christoph ve Pfeil, Beate Sibylle, National Minorities in Europe, 2004, http://www.enotes.com/topic/Ethnic_groups_in_Europe, 24.10.2009. PAZARCI, Hüseyin, Uluslararası Hukuk, Ankara,Turhan Kitabevi, 2005. PHILIPS, Anne, Endengering Democracy, Cambridge, Polity Press, 1991. POYRAZ, Tuğçe, Etnik Sosyoloji Açısından Kosova Türkleri: Prizren ve Mamuşa Örneği, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ankara, Hacettepe Üniversitesi, 2007. PREECE, Jennifer Jackson, Ulusal Azınlıklar ve Avrupa Ulus-Devlet Sistemi (çev.: AyĢegül Demir), Ġstanbul, DonkiĢot Yay., 2001. RAMSAY, Robert, The Corsican Time-Bomb, Washington, Manchster University Press, 1983. SANDBROOK Richard ve diğerleri, Social Democracy in the Global Periphery: Origins, Challenges, Prospects, New York, Cambridge University Press, 2007. SANDER, Oral, Siyasi Tarih: İlk Çağlardan 1918’e, Ankara, Ġmge Kitabevi Yay., 2006. SASUNI, Garo, Kürt Ulusal Hareketleri ve 15. yy.dan Günümüze Ermeni-Kürt İlişkileri, Ġstanbul, Med Yay., 1992. SCHEUERMAN, William E.,Liberal Democracy and the Social Acceleration of Time, Maryland, The John Hopkins Univesity Press, 2004. 187 SEDELMEIER, Ulrich, EU Enlargement, Identity and the Analysis of European Foreign Policy: Identity Formation Through Policy Practice, European University Institute, 2003. Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, C.6, Ġstanbul, ĠletiĢim Yay., 1988. STROMBERG, Roland N.,Democracy, a short analytical history, New York, Library of Congress Cataloging-in-Publication Data, 1996. SKOVGAARD, Jakob, “Towards a European Norm? The Framing of the Hungarian Minorities in Romania and Slovakia by the Council of Europe, The EU and the OSCE”, EUI Working Papers, SPS 2007/07, http://cadmus.eui.eu/handle/1814/6858, 05.04.2011. SMITH J. ve Moncourt, Andre, The Red Army Faction: A Documentary History, PM Press, Oakland, 2009. TANDON, Neeru, Feminism, a paradigm shift, New Delhi, Atlantic Pub., 2008. TAYFUN, Recep, Hayalet Örgüt 17 Kasım, Ankara, EGM Yay., 2003. TAYLOR,Charles, Multiculturalism and the Politics of Recognition, Princeton, Princeton University Press, 1992. THACKRAH John Richard, Dictionary of Terrorism, New York, Routledge Press, 2004. ÜLGER, Ġrfan Kaya, Avrupa Birliği Rehberi, Umuttepe Yayınları, Ġstanbul, 2008. ÜLMAN, A.Haluk, 1.Dünya Savaşı’na Giden Yol ve Savaş, Ankara, Ġmge Yay., 2002. WARDLAW, Grant, Political terrorism: Theory, tactics and counter-measures, New York, Cambridge Univesity Press, 1998. WATSON, Cameron, Modern Basque History, Eighteenth Century to the Present, Nevada, Center for Basque Studies, 2003, 188 WIENER Antje ve Diez, Thomas, European Integration Theory, New York, Oxford Univesity Press, 2004. WILLAN, Philip, Puppetmasters: The Political Use of Terrorism in Italy, Lincoln, iUniverse Press, 2002. WILSON, A. Jeyaratnam, Sri Lankan Tamil Nationalism: Its Origins and development in the 19th and 20th centuries, Vancouver, UBC Press, 2000. WOODWORTH, Paddy, Dirty War, Clean Hands: ETA, The GAL and Spanish Democracy, Cork, Cork University Press, 2001. YAġAR, Fatma Tunç, Batı Trakya: Meriç’in öbür yakası, Ġstanbul, Ġlke Yay., 2005. YILDIRIM, Necati, Türk Dış Politikasında Terör Boyutuyla Güneydoğu Sorunu, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Gazi Üniversitesi, 2004. YILDIZ, Ahmet, Ulus Devletin Bunalımı, Ġstanbul, EtkileĢim Yay., 2010. YOUNG, Iris M.,Justice and the Politics of Difference, Princeton, Princeton University Press, 1990. ZUGGER, Christopher L.,The forgotten: Catholics of the Soviet Empire from Lenin through Stalin, New York, Syracuse University Press, 2001. 2. MAKALELER AKANJI, Olajide O., “Group Rights and Confl icts in Africa: A Critical Refl ection on Ife-Modakeke, Nigeria”, International Journal on Minority and Group Rights, 16, 2009, s.31–51. BALOGH, Eva S., “Hungarian Foreign Policy, 1918 – 1945”, http://www.hungarian-history.hu/lib/bors/bors07.htm, 21.03.2010. 189 BOZARSLAN, Hamit, “Kürt Milliyetçiliği ve Kürt Hareketi (1898-2000), Milliyetçilik (ed.Tanıl Bora ve Murat Gültekingil), Ġstanbul, ĠletiĢim Yayınları, 2002, s.841-870. BUNYAN, “TREVI, Tony, Europol and European State”, http://www.statewatch.org/news/handbook-trevi.pdf, 18.08.2010. BURKE, Edmund, Reflections on the Revolution in France, (ed. J.C.D.Clark), California, Stanford University Press, 2001. CĠN, Turgay, “Batı Trakya Türklerinin Hukuki Statüsü, Sorunları ve Avrupa Birliği”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, cilt:11, Sayı:1, 2009. CORDELL, Karl, “Introduction: Aims and objectives”, Ethnicity and Democratisation in the New Europe, (ed.Karl Cordell), New York, Routledge, 1999. CORSUN, Andrew, “Group Profile: The Revolutionary Organization 17 November in Greece (1975-1991)”, European Terrorism: Today and Tomorrow, (ed. Y.Alexander – D.A.Pluchinsky), New York, Brassey‟s Inc., 1992. ELSEN, Charles, “From Maastricht to the Hague: The politics of judicial and police cooperation”,http://www.asser.nl/eurowarrantwebroot/documents/cms_eaw_id1568_1_Elsen.ERA.2007.03.27.pdf, 07.05.2009. 190 ERDOĞAN, M. Murat, “Türkiye – AB ĠliĢkilerinin DeğiĢen Temel Dinamiği: Avrupalı Türk Göçmenler ve „KazanılmıĢ Avrupalılığa‟ Katkı”, Yurtdışındaki Türkler: 50. Yılında Göç ve Uyum (ed.M.Erdoğan), Ankara, Orion Kitabevi, 2009, s.185 – 197. FASSI-FIHRI, Abou El Mahassine,“Lisbon: the first step in solving Europe‟s identity crisis”,http://www.commongroundnews.org/article.php?id=27026&lan=en& sid=1&sp=0, 15.12.2011. GEDĠKLĠ, Umut, “Ġnsan Hakları Bağlamında Avrupa Birliğinin Terörizmle Mücadele Politikalarının Hukuki Yansımaları”, KüreselleĢen Dünyada Avrupa Birliği (ed. R.Ö.Dönmez ve G. Telatar), Ankara, Phoenix Yay., 2008. GILLESPIE, Simon, “Minorities, States and the International System”, Politics, Vol.17, September 1997. GOMEZ-Cespedes, Alejandra, “NCTB Counterterrorism Strategies in Spain”,http://www.wodc.nl/images/Werkdocument%204%20Spain_tcm4459197.pdf, 07.06.2010 GREGORY,Kathryn, “Provisional Irish Republican Army (IRA)”, http://www.cfr.org/terrorist-organizations/provisional-irish-republicanarmy-ira-aka-pira-provos-glaigh-na-hireann-uk-separatists/p9240, 16.03.2010, HANDLERY, George, “How to Solve Ethnic Minority Problems in Central and Eastern Europe”, The Brussels Journal, 01.11.2005. 191 HARDING, Christopher ve LIM, C.L., “The Significance of Westphalia: an Archaeology of the International Legal Order”, Renegotiating Westphalia (ed. C.Harding ve C.L. Lim), Cambridge, Kluwer Law International, 1999, s.1- 24. HARRISON, Michael M., “France and International Terrorism: Problem and Response”, The deadly sin of terrorism (ed.David A. Charters), Connecticut, Greenwood Publishing, 1994. HIGHAM, John, “Multiculturalism and Universalism: A history and critique”, American Quarterly, Vol.45, No:2, 1993. HORSLEY, Richard, “The Sicarii: Ancient Jewish Terrorists,” The Journal of Religion, Vol. 59, No. 4, October. 1979. JACOBS, Dirk ve Maier, Robert, “European identity: construct, fact and fiction”, A United Europe: The quest for a multifaceted identity, (ed.M.Gastelaars ve A.de Rujiter), Maastricht, Shaker Pub., 1998. JOHNSON, Morgan, “A Brief History of Terrorism in Europe”, http://www.helium.com/items/1033000-a-brief-history-of-terrorism-ineurope, 13.04.2010. JONES, Peter, “Group Rights and Group Oppression”, The journal of Political Philosophy, Vol.7, No.4, 1999, s.353 - 377. KARAAĞAÇLI, Abbas, “Sri Lanka ve Etnik ÇatıĢma”, http://www.turansam.org/makale.php?id=1729, 13.04.2011. KASSIMERIS, George, “Greece: Twenty Years of Political Terrorism”, Terrorism and Political Violence, Vol.7, no.2, London, 1995. 192 “Communist KENDE,Pierre, Hungary and the Hungarian Minorities”, http://www.hungarianhistory.com/lib/bors/bors28.htm, 24.04.2012. KOÇ, Ali Haydar, “Ġlk Kürt Gazetesi: Kürdistan”, Dema Nu, 04.05.2005. KOVRIG, Bernet, “Partitioned Nation: Hungarian Minorities in Central Europe”, The New European Diasporas (ed.Michael Mandelbaum), New York, Council on Foreign Relations Press, 1996. KÖKTAġ, Arif, “Avrupa Birliğinde Polis ve Yargısal ĠĢbirliği Alanında Ortaya Çıkan GeliĢmeler”, Polis Bilimleri Dergisi, Cilt: 2 (5-6), Sonbahar KıĢ 1999 – 2000. KUKATHAS, Chandran, “Are there any cultural rights?”, The Rights of Minority Cultures, (ed.W.Kymlicka), Oxford, Oxford University Press, 1995. KURUBAġ, Erol, “Etnik Sorun – DıĢ Politika Bağlamında Kürt Sorununun Türk DıĢ Politikasına Etkileri”, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, C.8, No.1, 2009. LAÇĠNER, Sedat, “Ayrılıkçı Televizyon Yayıncılığında DıĢ Destek ve Nedenleri”,Avrasya Dosyası, C.8, KıĢ 2002. LETAMENDIA, Francisco, “Multiple Identities and Self Government in Basque Country”, Mastering Globalization: New sub-states’ governance and strategies (ed.G.Lachapelle and S.Paquin), New York, Routledge Press, 2005. MILLER, David, “Group Rights, Human Rights and Citizenship”, European Journal of Philosophy, 10-2, 2002, s.178-195. MITCHELL, Paul, “ETA ceasefire collapses as Zapatero government seeks unity with Popular Party”, http://www.wsws.org/articles/2007/jul2007/spai- j10.shtml, 10.07.2008. 193 MÜLLER, Jan-Werner, “A general theory of constitutional patriotism”, http://web.ceu.hu/polsci/teaching/seminarpapers/mueller.pdf, 15.12.2011. NEWMAN, Dwight G., “Collective Rights”, Philosophical Books, Vol. 48, No. 3, Temmuz 2007, s.221-232. Oran, Baskın, “Kürt Milliyetçiliğinin Diyalektiği”, Milliyetçilik (ed.Tanıl Bora ve Murat Gültekingil), Ġstanbul, ĠletiĢim Yayınları, 2002. OVALI, ġevket, “AB‟nin Terörizmle Mücadele Politikasındaki DönüĢüm: 11 Eylül ve Madrid Saldırılarının Etkileri”, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt:5, No:3, Bahar 2006. ÖVET, Talha, “Avrupa „Öteki‟si”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, sayı:11, 2007, s.94-103. ÖZCAN, Mehmet, “AB‟nin Terörizm Tanımı”, http://www.usakgundem.com/yazarlar.php?type=2&id=281, 15.04.2010. PREECE, J. Jackson “„National Minority Rights vs. State Sovereignty in Europe: Changing Norms in International Relations?”, Nations and Nationalism, C. 3, S. 3, 1997, s. 345-364. PICCOLI, Cesare De, “Report of The Committee on Civil Liberties and International Affairs on The Resurgence of Racism and Xenophobia in Europe and The Danger of Right-Wing Extremists Violence”, European Parliament Session Documents (A3-0127/93), 01.04.1993. ROBERTS, Adam, “The Changing Faces of Terrorism”, http://www.bbc.co.uk/history/recent/sept_11/changing_faces_01.shtml, 13.04.2010. 194 SCHILLING, Theodor, “Language Rights in the European Union”, German Law Journal, Vol.09, No.10. STRATH, Bo, “Introduction: Europe as a Discourse”, Europe and the Otherand Europe as the Other, (ed.B.Strath), Brüksel, Peter Lang Pub., 2000. TAġDEMĠR, Hakan ve Saraçlı, Murat, “Avrupa Birliği ve Türkiye Perspektifinden Azınlık Hakları Sorunu”, Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt: 2, No:8, 2007. TRIANDAFYLLIDOU, Anna ve diğerleri, “Introduction”, European Immigration: a source book(ed. A.Triandafyllidou ve R.Gropas), New York, Ashgate Pub., 2007. TURAN, Aslıhan P.,Uluslararası Hukukta ve AB’de Azınlıklar, http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article& id=625:uluslararas-hukukta-ve-abde-aznlklar&catid=113:analizler-sosyokultur&Itemid=151, 20.04.2011. UTTERSTRÖM, Anna, “Counter-terrorism in the European Union”, Crisis Management in the European Union: Cooperation in the Face of Emergencies (ed.S.Olsson), Londra, Springer Pub., 2009. VANNEROT, Sebastian, “The Story of the „New‟ European Police Offıce (Europol)”, http://www.gouverner.net/go/articles/story-of-the-new- europol.shtml, 08.01.2010 VRIES, Gijs de, “Human Rights and Terrorism”, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/ClarkUniversityOctobe r17.2004.pdf, 11.04.2011. 195 WOOLSLAYER,Michael, “Spain‟s Struggle with Terrorism”, Monitor: Journal of International Studies, Volum:13, N.1, Fall2007, s.61-75. YEĞEN, Mesut, “Türk Milliyetçiliği ve Kürt Sorunu”, Milliyetçilik (ed.T.Bora ve M.Gültekingil), Ġstanbul, ĠletiĢim Yayınları, 2002. YOUNG, Crawford, “The Rising Tide of Cultural Pluralism”,The Dialectics of Cultural Pluralism: Concept and Reality, Wisconsin, The University of Wisconsin Press, 1993. YOUNG, Iris M., “Polity and group difference: a critique of the ideal of universal citizenship”, Ethics, Vol.99, No:2, 1989. 3. İNTERNET SİTELERİ http://www.abgm.adalet.gov.tr/ http://www.austlii.edu.au http://www.basques.euskadi.net http://www.bbc.co.uk/ http://www.britannica.com http://www.cfr.org/ http://www.coe.int/ http://consilium.europa.eu http://www.eblul.org/ http://electionresources.org http://www.eurojust.europa.eu http://www.euronews.net 196 http://www.europarl.europa.eu/ http://europa.eu https://www.europol.europa.eu http://eur-lex.europa.eu http://www.guardian.co.uk http://www.independent.co.uk http://www.mercator-central.org/ http://www.mfa.gov.hu http://www.nytimes.com http://register.consilium.eu.int http://www.reuters.com http://www.stanford.edu http://www.tbmm.gov.tr http://untreaty.un.org http://www.uoc.edu/euromosaic/ http://www.worldcourts.com 4. RAPORLAR “European Union Annual Report on Human Rights, 1998/1999”, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/HR1999EN.pdf. “European Union Annual Report on Human Rights, 2000”, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/2000en.pdf. “European Union Annual Report on Human Rights, 2001”, 197 http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/HR2001EN.pdf. “European Union Annual Report on Human Rights, 2002”, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/HR2002EN.pdf. “European Union Annual Report on Human Rights, 2003”, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/HR2003EN.pdf. “European Union Annual Report on Human Rights, 2004”, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/ENHR2004.pdf. “European Union Annual Report on Human Rights, 2005”, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsupload/hren05.pdf. “European Union Annual Report on Human Rights, 2006”, http://www.eu-un.europa.eu/documents/en/070123_EU.pdf. “European Union Annual Report on Human Rights, 2007”, http://eeas.europa.eu/human_rights/docs/report07_en.pdf. “European Union Annual Report on Human Rights, 2008”, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/st14146-re02.en08.pdf. “European Union Annual Report on Human Rights, 2009”, http://eeas.europa.eu/human_rights/docs/2010_hr_report_en.pdf. “European Union Annual Report on Human Rights, 2010”, http://www.eeas.europa.eu/human_rights/docs/2011_hr_report_en.pdf. “TE-SAT 2007”, https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/tesat2007.pdf. “TE-SAT 2008”, https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/tesat2008.pdf. “TE-SAT 2009”, 198 https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/tesat2009_.pdf. “TE-SAT 2010”, https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/tesat2010_.pdf. “TE-SAT 2011”, https://www.europol.europa.eu/sites/default/files/publications/te-sat2011.pdf. 199 ÖZET Daha eski dönemlerde de var olmakla birlikte, özellikle 20. yy.da Avrupa‟dan Balkanlar‟a, Latin Amerika‟dan Asya‟ya, Afrika‟dan Ortadoğu‟ya kadar Dünyanın birçok bölgesinde çeĢitli etnik sorunlar ortaya çıkmıĢtır. Bu sorunların bazıları siyasi çekiĢme, bazıları iç savaĢ, bazıları soykırım ve bazıları da terörizmle sonuçlanmıĢtır. Bazı etnik sorunlar ise sonuçlanmamıĢ ve halen devam etmektedir.11 Eylül saldırılarının ardından AB, terörizme karĢı vizyon ve strateji arayıĢlarına girmiĢ ve küresel terörizmle mücadele politikaları geliĢtirmeye çalıĢmıĢtır. Bu çalıĢmalar kapsamında, AB‟nin coğrafi sınırları içerisinde yüzlerce yıldır çeĢitli boyutlarda devam etmekte olan etnik sorunlara karĢı yaklaĢımı tekrar gündeme gelmiĢtir.Bu çalıĢmada da, AB‟nin etnik sorunlar politikalarının terörizmle mücadeleye etkisi incelenmiĢtir. ÇalıĢmanın hipotezi, AB‟nin etnik sorunlar bağlamında terörizmle mücadeleyi polisiye tedbirler, sosyo-ekonomik tedbirler ve kültürel tedbirler olmak üzere üç temelde Ģekillendirdiği ve özellikle kültürel tedbirler konusunda bireysel hak anlayıĢını tercih ettiğidir. ÇalıĢmanın birinci bölümünde, AB‟nin etnik sorunlara yaklaĢımı ve terörizmle mücadele politikaları incelenmiĢtir.Ġkinci bölümde, Avrupa‟da ve AB‟de terörizm olgusunun yeri ve rolü, 1789 sonrası politik geliĢmelere paralel olarak incelenmiĢtir. Üçüncü bölümde ise, AB‟nin insan hakları politikaları, demokrasi kuramı bağlamında ve küreselleĢme ve ulus-devlet iliĢkisi ıĢığında tartıĢılmıĢtır. 200 ABSTRACT Especially after 20th century, from Europe to Balkans, from Latin America to Asia, from Africa to the Middle East, in almost each regions of the world, different types of ethnic problems have occured. Most of these problems have ended up with contestion, civil war, genocide or terrorism. Some of these problems have not ended, yet. After September 11 attacks, European Union has searched for a counterterrorism strategy and tried to develop international counter-terrorism policies. Within these efforts, EU‟s approach to the ethnic problems that has been ongoing since centuries in different contexts has come to attention. In this study, the effect of EU‟s ethnic problem policies on counter-terrorism has been searched. In this study, it is asserted that EU, in ethnic problem context, has formalized counter-terrorism in three basic approaches: security measure, socio-economic measure and cultural measure. Significantly in cultural measures, approach of individual rights is prefered. In the first chapter, EU‟s aproach to the ethnic problems and it‟s affect on counter-terrorism has been studied. In the second chapter, the role and place of terrorism phenomenon in Europe and EU has been studied. In the third and last part, EU‟s human right policies discussed under the light of the democracy theory and the relation between globalization and nation state. 201