AB Yargısının Geleceğine İlişkin Reform Önerileri

advertisement
AB YARGISININ GELECEĞİNE İLİŞKİN REFORM ÖNERİLERİ
Reform Proposals on the Future of EU-Jurisdiction
Prof. Dr. A. Füsun ARSAVA *
ÖZET
AB yargısında Avrupa Tek Senedi ile başlayan, Maastricht anlaşması ile yoğunluk Kazanan
reform çalışmaları AB yargısını yeni talepleri karşılamaya itmiştir. Nice Anlaşması kimi
önemli reformlarla bu duruma uyum sağlamıştır. Lizbon Sözleşmesi de reform yolunda
adımlar atmaya devam etmiştir.
Mahkemeye başvuru hakkı hukuk devletinin en önemli gereklerinden biridir. Davaların Temel
Haklar Şart’ının 47.madde 2.fıkrasında öngörüldüğü üzere etkin hukuki himayenin temini
için makul bir süre içinde ele alınıp, karara bağlanması gerekmektedir. AB Anlaşmasının
19.madde 1.fıkrası Lizbon Sözleşmesi ile kapsam kazanmıştır. 1.fıkranın 2.bölümünde
ise Avrupa hakları himaye sisteminde ilk kez önemli bir pozitif bir hukuk düzenlemesi
yapılmıştır. Buna göre üye devlet mahkemelerinin AB’de etkin hukuki himaye için
primer bir sorumluluğu bulunmaktadır. Her iki fıkra birarada ele alındığında AB Adalet
Divanı’nın görevini ulusal mahkemelerle birarada yerine getireceği, bunun ortak bir görev
olduğu yaklaşımının kabul edildiği ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle Birlik yargısı ve geleceği
düşünüldüğünde ulusal mahkemelerin Avrupa mahkemeleri olarak özel bir sorumluluğunun
bulunduğu görülmektedir. Ulusal mahkemeler AB hakları himaye sisteminin parçasıdır. Ulusal
mahkemelerin kendi arasında ve Divan’la olan diyaloglarının desteklenmesi gerekmektedir.
AB Divanı’nın reformu onun Birliğin hakları himaye sistemindeki özerk rolü ve üye
devlet mahkemelerinin ortak sorumluluğu dikkate alınmaksızın gerçekleştirilemez. Avrupa
Hukukunun ulusal hukuk yaşamında anlamının önem kazanması Birlik Mahkemelerinin
yükünün artmasına yol açmaktadır.
Makale bu çerçevede AB yargısında yapılması düşünülen reform önerilerine ışık tutmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Federal Alman Anayasa Mahkemesi kararları, Avrupa Anayasa Birliği,
Bireylerin etkin hukuki himayesi, Reform önerileri
ABSTRACT
Reform process on EU jurisdiction that started with Single European Act and which has
been intensified by Maastricht Agreement promoted EU jurisdiction to satisfy demands.
Nice Agreement accommodated this situation with remarkable reforms. Lisbon Treaty
maintained this reform process.
Access to courts is one of the most significant requirements of state of law. The lawsuits should
be heard and concluded in reasonable period for providing legal protection as envisaged in
Article 47 Paragraph 2 in Charter of Fundamental Rights. Article 19 Paragraph 1 of Treaty
*
Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi, [email protected]
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
AB Yargısının Geleceğine İlişkin Reform Önerileri
Prof. Dr. A. Füsun ARSAVA
on EU was incorporated by Lisbon Treaty. In the first paragraph of Chapter 2, a positive
legal arrangement has been made for the first time in the European system of protection
of rights. Accordingly the courts of Member States have primary responsibility for effective
legal protection in EU. When these two paragraphs paired with, it is understood that EU
Court of Justice performs its jurisdiction together with national courts and this jurisdiction
is accepted as associated. For this reason when Union jurisdiction and its future considered,
national courts have a proper responsibility as European courts. National courts are part of
the system of EU protection of rights. Dialogs between national courts in itself and between
national courts and EU Court of Justice should be supported. The reform of EU Court of
Justice is unrealizable without dealing with its autonomous role in the European system of
protection of rights and common responsibility of national courts. The importance of the
meaning of European Law in national law is increasing Union Courts load.
In this framework this article sets light to reform proposals on EU jurisdiction.
Keywords: Decisions of Constitutional Court of Federal Republic of Germany, European
Constitutional Union, Effective legal protection of individuals, Reform proposals.
♦♦♦♦
GİRİŞ
2
Walter Hallstein’ın yaklaşımları ışığında AB bir hukuk topluluğu olarak
oluşturulmuştur. Hukuk Topluluğu yaklaşımı Avrupa’daki devletlerin ve yurttaşların
nezdinde AB’nin kabulünün ve cazibesinin dayanağını oluşturmuştur. Bir hukuk
topluluğunda etkin hukuki himayenin önemi yadsınamaz.
Avrupa yargısının oynadığı ağırlıklı rol öncelikli olarak Avrupa ve ulusal mahkemeler
arasında yetkinin uygun bir şekilde dağıtılmasına ve Divanın strüktüründe ve hakları
himaye sisteminde reform yapılmasına yol açmıştır. AB’nin gerek birbirinden çok
farklı geleneklere ve hukuk kültürüne sahip 6 üyeden 28 üyeli bir yapıya geçmesi,
gerekse yetkilerinin artması ve Birliğin faaliyet alanlarının genişlemesi AB yargısını
yeni talepleri karşılamaya itmiştir. Nice anlaşması kimi önemli reformlarla bu
duruma intibak etmiştir. Lizbon sözleşmesi reform yolunda devam etmiştir. Primer
hukukun ve Birliğin yasama yetkisinin konu, kapsam ve yoğunluk itibariyle Lizbon
sözleşmesi dayanağında artması, AB anlaşmasının çalışma usulleri hakkındaki
anlaşmanın 263.madde, 3.fıkrası muvacehesinde tüzük karakterli hukuki tasarruflara
karşı bireysel davaların açılması olanağı, doğrudan ve bireysel etkilenme koşulu
ile Birlik tüzüklerine karşı bireylerin dava açma olanağı1, AB’nin çalışma usulleri
hakkındaki anlaşmanın 276.madde sınırları dahilinde Divanın özgürlük, adalet ve
hukuk alanında kimi sınırlamalarla genel yetkisinin kabul edilmesi, Temel Haklar
Şartı’nın hukuki bağlayıcılık kazanması ile AB anlaşmasının 6.madde, 1.fıkrasına
göre Birlik tasarruflarından doğrudan etkilenen ve haklarının teminini isteyen bireyler
1
(Alexander Thiele, Das Rechtsschutzsystem nach dem Vertrag von Lissabon – (K) ein Schritt nach
vorn?, EuR 2010, s.30(43 vd.)
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
Reform Proposals on the Future of EU-Jurisdiction
Prof. Dr. A. Füsun ARSAVA
bakımından 267.madde, 4.fıkra muvacehesinde önkarar davasının gündeme gelmesi,
262.maddede Divana fikri mülkiyet alanında doğan uyuşmazlıklar nedeniyle yargı
yetkisinin devredilme olanağının öngörülmesi; AB’ne yeni katılacak devletlerin
ulusal mahkemelerinin 267.maddeye istinaden açacakları önkarar davaları, yıllardan
beri derdest olan davalar, Divanın yargı yükü ile savaşma problemini2 ve hakların
temini için reform gerekliliğini açık şekilde ortaya koymaktadır.
Mahkemeye başvuru hakkı hukuk devletinin en temel gereklerinden biridir3;
davaların Temel Haklar Şartı’nın 47.madde, 2.fıkrasında öngörüldüğü üzere etkin
hukuki himayenin temini için makul bir süre içinde ele alınıp, karara bağlanması
gerekmektedir4. AB anlaşması AB’nin organlarına ilişkin III.başlığında Birlik
organlarını5 saymaktadır. Bunlar Parlamento6, Avrupa Konseyi7, Konsey8, Komisyon9
ve Divan’dır10; 18.maddede dış politika güvenlik politikalarından sorumlu yüksek
temsilci iki şapkalı olması nedeniyle aynı çerçevede zikredilmiştir. AB anlaşmasının
19.madde 1.fıkrası Lizbon sözleşmesi ile kapsam kazanmıştır. 19.madde I.fıkranın
birinci bölümü ex AT anlaşmasının 220.maddesine büyük ölçüde uymaktadır.
1.fıkranın 2. bölümünde ise Avrupa hakları himaye sisteminde ilk kez önemli bir
pozitif hukuk düzenlemesi karşımıza çıkmaktadır: Üye devlet mahkemelerinin AB’de
etkin hukuki himaye için primer bir sorumluluğa sahip olduğu bu düzenleme ile
anlaşmada tescil edilmiştir. Her iki fıkra birarada ele alındığında Avrupa Divanının
görevini ulusal mahkemelerle birarada yerine getireceği, bunun ortak bir görev
olduğu yaklaşımının madde hükmüne esas olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle
Birlik yargısı ve geleceği düşünüldüğünde ulusal mahkemelerin Avrupa Mahkemeleri
olarak özel sorumluluğunun da değerlendirilmesi gerekmektedir. Ulusal mahkemeler
Avrupa Birliği hakları himaye sisteminin parçasıdır11. Avrupa anayasa birliğinin
hakları himaye mekanizmasının önemli bir parçasını da AİHM oluşturmaktadır.
Federal Anayasa Mahkemesi daha Solange II kararında Avrupa Toplulukları
Divanını GG 101.madde 2.fıkra 1.cümle muvacehesinde tabî yargıç olarak kabul
etmiş ve Avrupa toplulukları yargısı ile üye devletlerin yargısı arasında fonksiyonel
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
(Olaf Langner, Der Europäische Gerichtshof als Rechtsmittelgericht. Der Prüfungsumfang im
europäischen Rechtsmitteverfahren, 2003, s.153 vd.)
(Jürgen Schwarze, 20 Jahre Gericht erster Instanz in Luxemburg – Der Zugang zur Justiz, EuR 2009,
s.717)
(EuGH Rs. C-385/07 (Der Grüne Punkt), Slg.2009, I-06155, Rn.167 vd.)
(AB anl. md.13)
(AB anl. md.14)
(AB anl. md.15)
(AB anl. md.16)
(AB anl. md.17)
(AB anl.md.19)
(Ingolf Pernice, Die Dritte Gewalt im Europäischen Verfassungsverbund, EuR 1996, s.27)
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
3
AB Yargısının Geleceğine İlişkin Reform Önerileri
Prof. Dr. A. Füsun ARSAVA
bir kesişme olduğuna dikkat çekmiştir12. AB’nin çalışma usulleri hakkındaki
anlaşmanın 267.maddesine göre bir ulusal mahkemenin yeni bir önkarar başvurusu
yapmadan keyfi olarak Divanın mevcut içtihatından sapması halinde, GG 101.
madde 1.fıkra 2.cümlede yer alan tabi yargıç teminatına ilişkin temel hak ihlâl
edilmiş olmaktadır13. Temel hakların himayesi sözkonusu olduğu nispette daha az
katı bir yaklaşımla geçerli kabul edilmektedir. Diğer bir ifade ile mükellefiyetlerin
ihlâlinin mutlaka keyfilik sonucu ortaya çıkmasına gerek bulunmamaktadır14.
AB anlaşmasının 267.maddesine göre yargısal diyalog bir menteşe işlevi ile üye
devletlerin yargısı ve Avrupa yargısını birbirine bağlamaktadır. AB anlaşmasının
19.maddesine göre Avrupa Divanı ve ulusal yargı devletlerin ve Avrupa Birliğinin
yurttaşlarına karşı ortak bir görev yerine getirmektedir. Avrupa Divanı ve ulusal
mahkemeler arasında hiyerarşik bir ilişki bulunmamaktadır. Aralarında tamamen
tersine bir görev taksimi, karşılıklı saygı ve herşeyden öce bir kooperasyon ilişkisi
bulunmaktadır15.
4
Eurojust ve oluşum halinde bulunan ticari ve hukuki konularda Avrupa yargı
ağı16 yargı birliğinin horizontal boyutunu oluşturmaktadır. Söz konusu konular
için de AB hukukunun birliği ve Birliğin hukuki birlikteliği aynı derecede önem
taşımaktadır. Ulusal mahkemelerin kendi arasında ve Divanla olan diyaloglarının
desteklenmesi gerekmektedir. Anlaşmalar üye devlet mahkemelerinin primer
olarak hakları himaye fonksiyonunu yerine getirememeleri durumunda subsidiarite
prensibi muvacehesinde Avrupa Birliği Divanı’nın tamamlayıcı olarak hakları
koruma sorumluluğunu kabul etmektedir. Divan hakları temin etme görevi ile
sınırlı olarak AB hukukunun mütecanis olarak uygulanmasını temin eder. Birlik
hukukunun önceliği fonksiyonel olarak herkesin AB hukuku önünde eşitliğini ve
Birlik hukukunun geçerliliğini ve buna istinaden Birliğin fonksiyon yeteneğini
temin eder. Avrupa Divanı’nın reformu onun Birliğin hakları himaye sistemindeki
özerk rolü ve üye devlet mahkemelerinin ortak sorumluluğu dikkate alınmaksızın
gerçekleştirilemez.
I. Ulusal anayasa mahkemeleri ve Avrupa Birliği Divanı
Federal Alman Anayasa Mahkemesi Avrupa hukukunun önceliğini ve doğrudan
uygulanmasını tanımasına rağmen ulusal hukuka nazaran hiyerarşik üstünlüğe
sahip olmadığını ve bu anlamda otonom ve ulusal hukuktan bağımsız olarak
12
13
14
15
16
(BVerfGE 73, 339)
[BVerfGE 75, 223 (Kloppenburg)], Honeywell kararında teyit edilen keyfilik ölçütü [BVerf.2 BvR
2661/06, 6.7.2010 (Honeywell), NZA 2010, 995, Rn.87 vd.)]
[BVerfGE 75, 223 (245 vd.), (Kloppenburg)]
(Ingolf Pernice, Die Dritte Gewalt im Europäischen Verfassungsbund, EuR 1996, s.43 vd.)
(ABl.2009 L 168/30)
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
Reform Proposals on the Future of EU-Jurisdiction
Prof. Dr. A. Füsun ARSAVA
değerlendirilmesinin söz konusu olamayacağını karara bağlamıştır17. Üye devletlerin
tüm yüksek mahkemeleri bir ihtimal Alman Anayasa Mahkemesinin Maastricht
içtihatından etkilenerek kendi ulusal anayasalarını ve bu anayasalarda temin
edilen temel hakları ve prensipleri dokunulmaz mütalâa ederek, ultima ratio Birlik
hukukunu denetleme olanağını saklı tutmaktadır18.
A. Birlik Yargısının Üye Devlet Yargısının Denetiminde Olması
Federal Alman Anayasa Mahkemesi temel hakların teminine matuf denetim
çekincesini ATAD’ın yerleşik içtihatları muvacehesinde teorik seviyede tutsa da,
AB Divanı bakımından mesele üç bakımdan önemini korumaktadır:
• AB Divanı veya AB mahkemesi doğrudan yahut zımnen Birlik tasarruflarının
geçerliliği hakkında karar verme yetkisine sahip olmakla beraber, ulusal anayasa
mahkemelerinin AB tasarruflarını denetleyerek meşruiyet eksikliği nedeniyle
ilgili hukuki tasarrufun uygulanamazlığını tespit edebileceklerini dikkate almak
durumundadır;
• Birlik hukukunun yorumu bakımından Avrupa mahkemelerine yetki tanınmış
olmasına rağmen hâkimin hukuk yaratması bağlamında oluşturulan Avrupa
mahkemeleri gerekçelerinin anayasa mahkemeleri tarafından denetimini Divan
kabul etmek zorundadır. AB yargısının ultra vires hareket edip etmediği, üye
devletler aleyhine yetki kayması olup olmadığı ancak bu denetimle ortaya çıkabilir;
• Federal Alman Anayasa Mahkemesi ve diğer üye devletlerin anayasa mahkemeleri
ultra vires yetki konusu gündeme gelmese de, Birlik tasarruflarının ulusal siyasi ve
anayasal yapıda dile gelen ulusal kimliğe uygun düşüp düşmediğini denetlemek
isteyebilir. Birlik yasama organının ve AB yargısının AB anlaşmasının 4.madde
2.fıkrasına uygun bir tutum içinde olup olmadığı anayasa mahkemelerinin
denetimine tabidir.
Federal Alman Anayasa Mahkemesi Lizbon anlaşmasına ilişkin kararından sonra
verdiği ilk kararında19 direktifin iç hukukta doğrudan uygulanmasını önleyen bir yol
bulmuştur. Karara göre önemli olan Divana arzedilme olanağının değerlendirilmesi ve
koşulların tartışılmasıdır20. Honeywell kararında Federal Alman anayasa mahkemesi
Birlik hukukuna prensip olarak açıkça tanınan öncelik nedeniyle yetki aşımını Avrupa
hukuku yanlısı bir yaklaşımla yetki ihlâlinin yeterince nitelikli olması durumu için
kabul etmiştir. Kararda Divana primer yetki tanınarak önemli bir prosedürel problem
yaratılmıştır: “Divan ortaya atılan Birlik hukuku sorunlarını karara bağlamadığı
17
18
19
20
(BVerfG, 2. BVE 2/08, 30.6.2009; BVerfGE 123,267)
(Albrecht Weber, Die Europäische Union unter Richtervorbehalt? –Rechtsvergleichende Anmerkung
zum Urteil des BVerfG, 30.6.2009 (Vertrag von Lissabon), JZ 2010, s.157.vd)
(02.03.2010 tarihli Vorratsdatenspeicherung kararı, BVerfG, 1 BvR 256/08, 2.3.2010, NJW 2010,
833)
BVerfG, 1 BvR 256/08, 2.3.2010, NJW 2010, 833, Rn.182)
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
5
AB Yargısının Geleceğine İlişkin Reform Önerileri
Prof. Dr. A. Füsun ARSAVA
6
nispette, Federal Alman Anayasa Mahkemesi Almanya için Birlik hukukunun
uygulanamazlığını saptama yetkisini kullanamayacaktır”21. Mahkemeler arasındaki
ilişkiyi düzenlemekten öteye giden bu önemli tespit aynı zamanda ulusal kimlik denetimi
için geçerli olmak zorundadır22. Buradaki vurgunun önemi yetkinin primer olarak AB
yargısına bırakılmasından çok AB anlaşmasının 4.madde 2.fıkrasında yeralan ulusal
kimlik kuralının atıfta bulunduğu ulusal anayasaya uygunluk denetimi bağlamında
AB yargı yetkisinin kabulü bakımından ortaya çıkmaktadır23. Federal Alman Anayasa
Mahkemesinin ulusal anayasal kimliğin temininde AB yargısı ile elele çalışacaklarını
vurgulaması24 bu çerçevede de kooperasyon yapılmasına hazır olunduğuna işaret
etmektedir. Uzatılan bu eli Divanın tutması beklenmektedir. Kooperasyon bu özel
konuda zaruridir; kamu güvenliği ve temel özgürlüklerin sınırı olarak kamu düzeni
kavramını ulusal kimlik çerçevesinde somut olarak tanımlama yetkisi Avrupa yargısından
önce üye devletlerin yetki alanındadır25. Ulusal kimlik kendini anlama, tanımlama ile
ilgili olduğu için oldukça hassas bir konudur. AB anlaşmasının 4.madde 2.fıkrasında
tescil edilen ulusal kimlik kavramının ancak aynı zamanda Avrupa boyutunun da
dikkate alınması gerekmektedir. Ulusal kimlik Divan tarafından belirlenen sınırlar
içinde ele alınacaktır. Üye devletler ve onların ulusal mahkemeleri bu çerçevede Avrupa
anayasal birliğinde ortak sorumluluk taşımaktadır. Divanın ulusal kimlik denetimi
entegrasyon sorumluluğunun bir ifadesi olarak istisnai bir durum oluşturmaktadır.
Sadakat içinde işbirliği prensibi AB anlaşmasının 4.madde 3.fıkrasına göre anayasal
kimlik tartışmalarında Birlik hukukunu ulusal alanda uygulamaktan kaçınma yerine
üye devletlerin yasama faaliyetleri çerçevesindeki tereddütlerini Divana getirme yoluyla
çözmelerini gerektirmektedir26.
B. Kooperasyon Prosedürünün Konusu
Federal Alman Anayasa Mahkemesi Divanın Honeywell davasında verdiği kararın
zorlama bir karar olarak değerlendirilmesine hernekadar açık bir şekilde mesafeli
yaklaşmışsa da, kararın şimdiye dek hiçbir başka mahkeme tarafından kabul
görmemesi, Divanın gerekçelerinin detaylı olarak analiz edilmesini gerektirmektedir.
Bu tür prosedürlerin sıklığı, Divana yapılan taleplerin yoğunluğu reform gerekliliğini
gündeme getirmektedir.
21
22
23
24
25
26
(BVerfG, 2 BvR 2661/06, 6.7.2010 (Honeywell), NZA 2010, 995, Rn.87 vd.)
(Jan Bergmann/Ulrich Karpenstein, Identitäts- und ultra-vires-Kontrolle durch das
Bundesverfassungsgericht - Zur Notwendigkeit einer gesetzlichen Vorlagenverpflichtung, ZEuS
2009, s.529 vd.)
(Arnold von Bogdandy/Stephan Schill, die Achtung der nationalen Identität unter den reformierten
Unionsvertrag. Zur unionsrechtlicher Rolle nationalen Verfassungsrechts und zur Überwindung
des absoluten Vorrangs, ZaöRV 70 (2010), 701,713 vd.)
[BVerfG 123/267 (354, Rn.240)]
Meinhard Hilf/Frank Schorkopf, bknz.: Eberhard Grabitz/Meinhard Hilf, Das Recht der europäischen
Union, Kommentar, 23.Erg.-Lief.Januar 2004, Art. 6, EUV Rn.79
Ingolf Pernice, Der Schutz nationaler Identitaet in der Europäischen Union, AöR 136 (2011). iE, III.
1: “Identitätskonkretisierung als Gegenstand kooperativer Verfahren”
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
Reform Proposals on the Future of EU-Jurisdiction
Prof. Dr. A. Füsun ARSAVA
Avrupa Hukukunun ulusal hukuk yaşamında anlamının önem kazanması ve
mahkemeler arasında iletişimin güçlenmesi Birlik mahkemelerinin yükünün
artmasına yol açmaktadır. Mahkemeler arasında yargısal işbirliği ve deneyimlerin
etkin paylaşımı söz konusu olduğu nispette Avrupa yargısı ulusal mahkemelerin
önemli yeni sorunlara ilişkin önkarar başvurularına yoğunlaşacaktır. AB hukukunun
mütecanis uygulanmasını en iyi şekilde temin eden işbirliği ilişkisinin ne şekilde
düzenlenmesi gerektiğinin yakından incelenmesi gerekmektedir.
Maduro ve Azoulai “The Past and Future of EU Law” isimli yayınlarında, Konseyde
nitelikli çoğunlukla karar alınması uygulamasına geçilmesinin Avrupa yargısını
ağır bir baskı altına sokacağına işaret etmektedir27. Erken uyarı sistemi ve siyasi
engelleme yardım etmediği takdirde, ulusal parlamentolar ve çoğunluğun kararına
katılmayan üye devletler yetki aşımı ve subsidiarite prensibinin ihlâli nedeniyle
daha çok Divana başvuru yapacaktır. Alman Anayasa mahkemesinin yeni içtihatı
Avrupa yargısına düşen yeni sorumluluğa ışık tutmaktadır.
C. Avrupa Birliği Yargısının Yeniden Düzenlenmesi
AB yargısının reformunda belirleyici faktörler gelecekte kararların daha yüksek
nitelikli olmasına ve meşruiyetine yönelik taleplerdir. Divanın otoritesi ve dolayısıyla
Birlik hukukunun etkinliği kararların bu özellikleri taşımasına bağlıdır. Birliğin
faaliyetleri bireylerin günlük yaşam alanlarına girdikçe ve Divanın kararları bu
nedenle onların sosyal, siyasi ve ekonomik yaşam alanlarını etkiledikçe Avrupa
yargısının günlük yaşamdaki rolü artmaktadır. Avrupa yargısının bu sorunların
üstesinden gelebilmesi yeterli zamana, nitelikli yargıçlara ve gerekli kurumsal
yapıya sahip olmasını gerektirmektedir. Divan tecrübeli yargıçlara sahip olmakla
beraber, makul hızda ve aynı zamanda doğru kararlar vermek için gerekli kapasite,
kurumsal yapı ve prosedüre sahip değildir. Yapılacak reformun, Avrupa yargısının
görevlerine yoğunlaşmasını temin edecek kapsam ve nitelikte olması gerekmektedir.
Yapılacak reformun:
• AB hukukunun etkinliğini ve Birlik yurttaşlarının ve üye devletlerin Birlik
karşısında etkin hukuki himayesini temin etmelidir;
• AB hukukunun mütecanis uygulanmasını, diğer bir ifade ile AB hukuku önünde
eşitliği sağlamak için Birlik içinde ulusal mahkemelerle diyalog kurulmasını
temin etmelidir;
• AB hukukunun birliğini temin etmeli ve hukuk topluluğu olan Avrupa Birliği’nin
entegrasyon işlevini desteklemelidir.
Yargıçların sayısının arttırılması içtihatlardaki uyumluluk bakımından riziko
oluşturmaktadır. Büyük yargı organları hukukun etkinliğinin kaybına yol açmaktadır.
27
L.M.Poiraes Maduro/Loic Azoulai, Introduction, bknz.: The Past and Future of EU Law. The Classics
of EU Law Revisited on the 50th Anniversary of the Rome Treaty, 2010, s.xix)
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
7
AB Yargısının Geleceğine İlişkin Reform Önerileri
Prof. Dr. A. Füsun ARSAVA
Diğer taraftan dairelerdeki yargıç sayısının sınırlanması kararlarda üye devletlerin
hukuk kültürünün yansımasını imkânsız kılmakta, dolayısı ile meşruiyet eksikliğine
neden olmaktadır. Üst mahkemeye başvuru olanağının genişletilmesi prosedürün
uzamasına neden olmaktadır. Doğru bir denge, Avrupa yargısının bugünkü gücünü
tehlikeye sokmadan deneye-yanıla yöntemi ile bulunabilir.
8
Divana Birliğin anayasa mahkemesi niteliği ile prensip olarak spesifik anayasa
hukuku sorunlarının saklı tutulması gereklidir. AB’nin çalışma usulleri hakkındaki
anlaşmanın 263. maddesine göre direktiflerin veya tüzüklerin geçerliliği ve AB’nin
çalışma usulleri hakkındaki anlaşmanın 263. madde 4.fıkrasına göre Birlik seviyesinde
bireylerin temel haklarının korunması için tüzüklere karşı açılan davalar, AB’nin
çalışma usulleri hakkındaki anlaşmasının 263. madde 2. fıkrasına göre federal dengenin
korunmasına matuf olarak yetki sınırlarının ve subsidiarite prensibinin ihlâli iddiası
ile üye devletlerin açtıkları davalar, AB’nin çalışma usulleri hakkındaki anlaşmanın
267. maddesine göre açılan davalar ve üye devletler ve Birlik kurumları arasında açılan
davalar bu çerçevede sayılabilir. Temel hakların teminine yönelik olarak doğrudan
tüzüklere karşı açılan davalar, Birlik yurttaşlığı sorunları, yeni yetki alanları, normlar
hiyerarşisi ve ulusal kimliğin güçlü şekilde temini ve subsidiarite prensibinin temini
için açılan davalar Divanın zaman içinde anayasa hukuku sorunlarıyla yoğun bir
şekilde meşgul olmasına yol açacaktır. Bunun ötesinde AB’nin AİHK’na katılımı
ile (AB’nin çalışma usulleri hakkındaki anlaşmanın 6.madde 3.fıkrası) AİHM
ile diyalog yeni bir anlam kazanacaktır. Bu konulara ilişkin önkarar başvuruları
doğrudan Divana yapılacaktır. Prima facie anayasa hukuku sorunlarının temel
konu oluşturmadığı durumlarda Divan davayı AB mahkemesine havale etmelidir.
AB mahkemesinde açılan davaları ve başvuruları da Divan önemli anayasa hukuku
sorunlarına ilişkin olduğu nispette kendisine saklı tutmalıdır.
Divanın bu çerçevede sahip olduğu kapsamlı takdir hakkı ve kapasite davanın
anayasa hukuku boyutunu açıklığa kavuşturma olanağı vermektedir. Anayasa
hukuku sorunları AB mahkemesinde gerçekleşen bir prosedürde ortaya çıktığı
takdirde dava Divana havale edilmelidir. Aynı durum AB mahkemesinin şimdiye
dek geçerli içtihattan sapmayı gerekli addetmesi durumunda sözkonusu olmalıdır.
Diğer değişikliklere ilişkin aşağıdaki öneriler yapılmaktadır:
Divan nezdinde davanın kabulü kararı başkan ve iki başkan yardımcısının yer aldığı
komite kararıyla gerçekleşebilir. Kararın çıkmaması halinde AB mahkemesi yetkili
kalmaya devam edebilir28. Divan iki daire olarak toplanabilir. Daireler başkan, bir
başkan yardımcısı ve 12 yargıçtan oluşturulabilir. Davalar başkan tarafından kural
olarak davanın kaynaklandığı üye devletten de bir yargıcın yer aldığı daireye gidecek
şekilde dağıtılır. Başkan daire kararlarının uyumunu temin eder. Bir dairenin kararının
28
Liz Heffernan, A European Certiorari Revisited, bknz.: Mads Andenas/John A. Usher (eds.). The
treaty of Nice and Beyond. Enlargement and Constitutional Reform, Oxford 2003, s.359
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
Reform Proposals on the Future of EU-Jurisdiction
Prof. Dr. A. Füsun ARSAVA
diğer dairenin kararından sapması durumunda genel kurul karar verir. AB hukuk
tasarruflarının uygulanmasını çerçevesinde üye devlet anayasa mahkemelerinin Divan
kararlarından sapmasını önlemek için Avrupa anayasa mahkemeleri birliğindeki
mevcut kooperasyonun güçlendirilmesi desteklenmelidir29. Gayrıresmi yapılan bu
işbirliğinin kurumsallaşması gerekmektedir. İlgili üye devletin anayasa mahkemesinin
bir temsilcisinin Divan önündeki prosedüre resmen katılması düşünülebilir. Aynı
şekilde Divanın bir temsilcisinin ulusal anayasa mahkemelerinde cereyan eden
prosedüre katılması söz konusu olabilir.
Önkarar prosedürü ve yukarıda işaret edilen davalar dışındaki davaların AB
mahkemesinin yetki alanında kalması uygundur. AB anlaşmasının 19.madde
1.fıkrası yargıç sayısının arttırılması bakımından açıktır. İlave edilen yargıçların 6
yıl için üye devletlerin yüksek mahkemelerinden Lüksemburg’a gönderilmeleri ve
Avrupa yargısı çerçevesinde edindikleri tecrübelerle mahkemelerine geri dönmeleri
düşünülebilir. Yargıçlar AB anlaşmasının çalışma usulleri hakkındaki anlaşmanın
255.maddesine göre yargıçları denetleme komitesinin tavsiyesi dikkate alınarak
üye devlet hükümetlerinin uzlaşısı ile nitelik kriterleri ışığında atanırlar. Bir üye
devletten birden fazla ilave yargıç atanmaması uygundur. Aynı şekilde Divanda
kanun sözcüsü sayısının da arttırılması uygun olacaktır.
AB Mahkemesinin her biri 5 yargıçtan oluşan 8 daireli bir kurumsal yapı olarak
çalışması öngörülebilir. Öneriye göre davaların dairelere dağıtımı Mahkeme başkanı
tarafından yapılacaktır ve kararlar prensip olarak sözlü bir aşamadan sonra ve kanun
sözcüsünün nihai talebi dikkate alınarak verilecektir. Kimi durumlarda şüphesiz
statü (md.104, §3 ve §4) muvacehesinde karar alındığı takdirde veya koşullara
bağlı olarak sözlü aşama gerçekleşmeksizin (duruşma) basitleştirilmiş bir prosedür
ile karar alınabilir; yahut statü (md.62 lit.a, madde 104 lit.a) muvacehesinde
hızlandırılmış bir prosedürle ulusal mahkemenin talebi ile ve ceza davalarında AB
çalışma usulleri hakkındaki anlaşmanın 267.madde, 4.fıkrasına göre (statü md.104
lit.b) acil prosedür kuralları muvacehesinde karar verebilir. Bu çerçevedeki hukuki
konular, mevcut içtihatlar ışığında karara bağlanabilen ve yeni hukuki sorunlar ortaya
atmayan, diğer bir ifade ile mevcut içtihatın değişmesi için bir neden bulunmayan
hususlara ilişkindir.
Direktiflerin iç hukukta düzenlenmesine ilişkin önlemlerin alınmaması nedeniyle
açılan ihlâl davaları AB anlaşmasının çalışma usulleri hakkındaki anlaşmanın 260.
madde 3.fıkrasına göre basitleştirilmiş prosedürle karara bağlanmalıdır. Bu davalar
başkanın veya daire başkanının inisiyatifi ile kanun sözcüsü ile mutabakat halinde tek
yargıç tarafından karara bağlanmak üzere kısaltılmış prosedüre tabî olarak açılabilir.
Karar duruşma yapılmaksızın 4 hafta içinde verilebilir. Prosedür çerçevesinde tercüme
yapılmayacak ve üye devletlere hukuki uyuşmazlıkla ilgili bilgi verilmeyecektir.
29
Andreas Voßkuhle, Der Europaeische Verfassungsgerichsverbund, NVwZ 2010, s.29 vd.
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
9
AB Yargısının Geleceğine İlişkin Reform Önerileri
Prof. Dr. A. Füsun ARSAVA
Davayı karara bağlamak durumunda olan yargıç şüphesiz AB’nin çalışma usulleri
hakkındaki anlaşmanın 267.maddesine göre gerçekleştirilecek prosdürde gerekli
durumlarda davayı arzeden mahkeme ve dava tarafları ile diyaloga geçilebilecektir.
Böyle bir durumda karar verme süresinin 4 hafta daha uzatılması kabul edilebilir.
Davayı karara bağlayacak yargıç konunun daha detaylı incelenmesi gerektiği takdirde
hukuki uyuşmazlığı daireye gönderebilir. Daire, Komisyonun AB’nin çalışma usulleri
hakkındaki anlaşmanın 260.madde 3.fıkrasına göre götürü bir miktarın veya para
cezasının verilmesini talep ettiği durumlarda da talebin değerlendirilmesinde yetkili
kalmalıdır. Mahkeme bunun ötesinde ulusal mahkemelerle enformasyon değiştokuşunu güçlendirmek için bilgi ağı teşkilini ve yargıçların AB hukuku konularında
işbirliğini özendirecektir. AB anlaşmasının çalışma usulleri hakkındaki anlaşmanın
197.maddesine istinaden bu faaliyete eğitim ve eğitimin devam ettirilmesi dahildir.
Ulusal yargıçlar Avrupa hukuku ve diğer mahkemelerin kararlarına ve AB’nin
çalışma usulleri hakkındaki anlaşmanın 267.maddesinde yer alan prosedüre aşına
oldukları nispette Divana başvurudan sarfınazar edecektir veya başvurularını hızlı
ve açık cevaplar verilecek şekilde formüle edebilecektir.
II. Avrupa seviyesinde uzman yargının geliştirilmesi
10
Üç yargıçlı uzman mahkemeler bireyler tarafından doğrudan açılan, Birlik hukuku
bakımından kapsamlı araştırmaları beraberinde getiren ve/veya karmaşık teknik
konulara ilişkin olması nedeniyle uzmanlığı gerekli kılan davalar bakımından
uygun görülmektedir. Sekunder hukukun uygulanmasına ilişkin bir konunun
denetlenmesinde uzmanlık kararı çoğu kez farklı hukuk kültürlerinin katkısıyla
verildiği için daha çok önem kazanmaktadır. Hizmet edimi hukuku, rekabet
hukukunda hakların temini, devlet yardımları ve anti-damping hukukunda
bireylerin korunması, tarım, balıkçılık, fikri mülkiyetin AB seviyesinde korunması
uzmanlık konularından bazılarıdır30. AB’nin çalışma usulleri hakkındaki anlaşmanın
257.madde 3.fıkrası mahkemeye karmaşık hukuki sorunlarda olağan prosedürün
uygulanması olanağın temin etmektedir.
A. Uyumun Temin Edilmesine İlişkin Mekanizmalar
AB Divanı büyüdükçe ve karar organlarının sayısı arttıkça, kararların mütecanisliğini
temin mekanizması oluşturma ihtiyacı güçlenmektedir31. Farklı mahkemelerin
yargıçları ve mahkemeler arasında iletişimin sağlanması kolay olmamaktadır.
Kurumsal bir bağlantı yapılması, diğer bir ifade ile havale etme olanağı ötesinde
karar organlarını her seviyede birbirine bağlayan bir yapılanma gerekmektedir.
Divan başkanının her iki daireye başkanlık etmesi bir çözüm oluşturabilir. Ancak
bu durum 8 daireli Mahkeme bakımından tasavvur edilmesi zordur. 8 dairenin
30
31
Francis Geoffrey Jacobs, Further reform of the preliminary ruling procedure. Towards a “green
light” system?, bknz.: Manfred Zuleeg’e Armağan, Baden-Baden 2005, s.204 vd.
Rudolf Streinz, Die Rolle des EuGH im Prozess der Europäischen Integration. Anmerkung zu
gegenläufigen Tendenzen in der neueren Rechtsprechung, AöR 135 (2010), s.25 vd.
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
Reform Proposals on the Future of EU-Jurisdiction
Prof. Dr. A. Füsun ARSAVA
başkanlarının bir tür koordinasyon komitesi oluşturması ve bu komitenin düzenli
toplanarak dairelerin karar tasarılarının esaslarının ele alınıp tartışılması mümkündür.
Uzman mahkemelerin başkanlarının ve uzman mahkemelerin buna benzer şekilde
organize olması mümkündür. Mahkeme daire başkanları veya uzman mahkemelerin
başkanları vertikal olarak Divanın tecrübeli yargıçları olarak asgari ölçüde uyum
sağlama fonksiyonu anlamında özel bir rol elde etmiş olacaklardır. Bu yöntem
sadece farklı yargı katmanları arasında enformasyon değiş-tokuşunu sağlamayıp,
aynı zamanda hukuki sorunların anayasa hukuku boyutunun önceden ortaya
çıkarılarak Divana gelmesini sağlayacaktır.
Yapılan öneriler ışığında Divan ve Mahkemeler arasında yetkilerin dağıtımı ve
karar organlarının intern organizasyonu için gerçekleştirilecek bir reform ağırlıklı
olarak sekunder hukuk üzerinden sağlanabilir. Statü düzenlemesi ile özellikle
önkarar davalarının prensip olarak mahkemeye tahsis edilmesi önemli bir sorun
teşkil edecektir. Zira AB’nin çalışma usulleri hakkındaki anlaşmanın 256.madde
3.fıkrası mahkemenin sadece statü tarafından öngörülen alanlarda önkarar davaları
bakımından yetkisini kabul etmektedir32. Amaca anayasa hukuku boyutu olmayan
önemli alanların sayılması ile erişilemediği nispette anlaşmanın değiştirilmesi
gereklidir. Aynı şekilde kooperasyonun kurumsallaşması bağlamında anayasa
mahkemelerinin bağlantılarının karara bağlanması gerekmektedir.
Mahkemenin yargıç sayısının arttırılması ve aynı şekilde kanun sözcülerinin
mahkemede görev yapması AB’nin çalışma usulleri hakkındaki anlaşmanın 254.
madde 1.fıkrasına göre statü değişikliğini gerektirmektedir. Yeni uzman mahkemelerin
oluşturulması için 257.maddeye göre Divanın talebi üzerine ortak karar prosedürüne
göre bir tüzüğün ihdası gereklidir. Mahkemeler arasında bir bilgi ağının oluşturulması
gayriresmi olarak inisiye edilebilir ve organize edilebilir; aynı şekilde anayasa
mahkemeleri ve Divan arasında bir ilişki oluşturulabilir33 AB anlaşmasının 4.madde
3.fıkrasının öngördüğü ve AB anlaşmasının 19.madde 1.fıkrasının iradesine uygun
olduğu üzere AB’nin çalışma usulleri hakkındaki anlaşmanın 197.maddesinin
ruhuna uygun olarak bu tür bir yöntemin geliştirilmesi, Birlik hukukunun üye
devletler tarafından etkin icrasını ortak çıkar olarak ilan eden sadakat içinde işbirliği
prensibinin icabıdır. AB’nin çalışma usulleri hakkındaki anlaşmanın 197.madde
2.fıkrasında AB yargısı için mukayese edilebilir bir hukuki dayanağın bulunmaması
nedeniyle bu çerçevede şekli bir hukuki tasarrufun yapılması mümkün değildir.
Ulusal mahkemelerin Avrupa çapında birbiriyle bağlanması için mali desteğin bütçede
öngörülmesi gerekmektedir. Anlaşmaların AB yargısının oluşumu bağlamında
öngördüğü nispeten açık düzenlemeler nedeniyle Divanın, mahkemenin ve uzman
32
33
Josef Azizi, Opportunities and Limits for the Transfer of Preliminary Reference Proceedings to the
Court of First Instance, bknz.: Ingolf Pernice/Juliane Kokott/Cherly Saunders (Hrsg.), The Future
of the Judicial System in a Comparative perspective 2006, s.241 vd.)
Ingolf Pernice, La Rete Europe di Constituzionalititá, Der Europäische Verfassungsverbund und die
Netzwerktheorie, ZaöRV 70 (2010), s.10 vd.).
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
11
AB Yargısının Geleceğine İlişkin Reform Önerileri
Prof. Dr. A. Füsun ARSAVA
mahkemelerin personel üzerinden vertikal uyumunun sağlanması zor olacaktır. AB
anlaşmasının 19.maddesi ve AB’nin çalışma usulleri hakkındaki anlaşmanın 253, 254.
madde ve 257.maddelerinde hangi nedenle Divan üyelerinin seçiminde mahkeme
üyelerine yahut uzman mahkeme başkanlarına rol verilmediği anlaşılmamaktadır.
Mevcut anlaşmada üye devlet anayasa mahkemelerinin yargıçlarına Divanda
gerçekleşen prosedürlerde oy hakkı ve birlikte karar verme hakkı verilmemektedir.
Üye devlet anayasa mahkemesi yargıçlarının anlaşma değişikliği yapılmaksızın AB
yargı faaliyetine katılması mümkün değildir.
12
Görüldüğü üzere Divan kolay bir dönem geçirmemektedir. Hukuk topluluğu olarak
nitelendirilen AB hukukunun garantörü olarak oynadığı temel fonksiyon Divanın
entegrasyonun gelişimine uyumunu ve AB için söz konusu olan yeni gerekliliklerin
karşılanmasını gerektirmektedir. Divan Hernekadar kendisini entegrasyonun
motoru olarak algılamasa ve nitelendirmese de, bugün ve gelecekte kararlarında
ulusal farklılıklar ve ulusal kimlik korunduğu nispette AB yurttaşları tarafından
hızlı ve etkin olarak haklarını elde edebilecekleri bir mahkeme olarak kabul görme
olasılığı doğacaktır34. Bireyler AB’nin çalışma usulleri hakkındaki anlaşmanın 263.
madde 4.fıkrasına göre icra önlemi gerektirmeyen, kendilerini doğrudan etkileyen
tüzük görünümlü tasarruflar aleyhine iptal davası açma olanağı elde etmiştir35. Bu
olanak, AB yurttaşları nezdinde temel haklarının AB tarafından ciddiye alındığının
göstergesi olarak kabul edilmektedir.
AB’nin otoritesi ve fonksiyon yeteneği üye devlet hükümetlerinin Divana görevlerini
yerine getirmesi için gerekli araçları sunmaya hazır olup olmadıklarına bağlıdır.
Bunun için gerekli sayıda nitelikli yargıca ve kanun sözcüsüne, personel ve donanıma
gereksinim bulunmaktadır. Aynı şekilde ulusal mahkemeler arasında etkin bir
çalışmayı ve güçlendirilmiş işbirliğini sağlayan kurumsal önlemlerin alınması
gereklidir. Bu önlemler AB seviyesinde ulusal mahkemelerin Divan ile birlikte ortak
sorumluluk anlayışı ile AB hukukunun etkinliğine ve güç kazanmasına yol açacaktır.
♦♦♦♦
34
35
Joachim Wieland, Der EuGH im Spannungsverhältnis zwischen Rechtsanwendung und Rechtsgestaltung,
NJW 2009, s.1841
Alexander Thiele, Individualrechtsschutz for dem Europäischen Gerichtshof durch die Nichtigkeitsklage,
2006, s.122-150)
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
Reform Proposals on the Future of EU-Jurisdiction
Prof. Dr. A. Füsun ARSAVA
KAYNAKÇA
Albrecht Weber, Die Europäische Union unter Richtervorbehalt? –Rechtsvergleichende
Anmerkung zum Urteil des BVerfG, 30.6.2009 (Vertrag von Lissabon), JZ 2010
Alexander Thiele, Das Rechtsschutzsystem nach dem Vertrag von Lissabon – (K) ein
Schritt nach vorn?, EuR 2010
Alexander Thiele, Individualrechtsschutz for dem Europäischen Gerichtshof durch
die Nichtigkeitsklage, 2006, s.122-150)
Andreas Voßkuhle, Der Europaeische Verfassungsgerichsverbund, NVwZ 2010
Arnold von Bogdandy, Die Achtung der nationalen Identität unter den Stephan
Schill, reformierten Unionsvertrag. Zur unionsrechtlicher Rolle nationalen
Verfassungsrechts und zur Überwindung des absoluten Vorrangs, ZaöRV 70 (2010)
Francis Geoffrey Jacobs, Further reform of the preliminary ruling procedure.
Towards a “green light” system?, bknz.: Manfred Zuleeg’e Armağan, Baden-Baden
2005
Ingolf Pernice, Die Dritte Gewalt im Europäischen Verfassungsverbund, EuR 1996
Ingolf Pernice, Der Schutz nationaler Identitaet in der Europäischen Union, AöR
136 (2011). iE, III. 1: “Identitätskonkretisierung als Gegenstand kooperativer
Verfahren”
Ingolf Pernice, La Rete Europe di Constituzionalititá, Der Europäische
Verfassungsverbund und die Netzwerktheorie, ZaöRV 70 (2010)
Joachim Wieland, Der EuGH im Spannungsverhältnis zwischen Rechtsanwendung
und Rechtsgestaltung, NJW 2009
Josef Azizi, Oppurtunities and Limits for the Transfer of Preliminary Referece
Procedings to the Court of First Instance, bknz.: Ingolf Pernice/Juliane Kokott/
Cherly Saunders (Hrsg.), The Future of the Judical System in a Comparative
perspektive 2006
Jürgen Schwarze, 20 Jahre Gericht erster Instanz in Luxemburg – Der Zugang
zur Justiz, EuR 2009
Liz Heffernan, A European Certiorari Revisited, bknz.: Mads Andenas/John A.
Usher (eds.). The treaty of Nice and Beyond. Enlargement and Constitutional
Reform, Oxford 2003
L.M.Poiraes Maduro/Loic Azoulai, Introduction,bknz.: The Past and Future of
EU Law. The Classics of EU Law Revisited on the 50th Anniversary of the Rome
Treaty, 2010
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
13
AB Yargısının Geleceğine İlişkin Reform Önerileri
Prof. Dr. A. Füsun ARSAVA
Meinhard Hilf/Frank Schorkopf, bknz.: Eberhard Grabitz/Meinhard Hilf, Das
Recht der europäischen Union, Kommentar, 23.Erg.-Lief.Januar 2004, Art. 6,
EUV Rn.79
Olaf Langner, Der Europäische Gerichtshof als Rechtsmittelgericht. Der
Prüfungsumfang im europäischen Rechtsmitteverfahren, 2003, s
Rudolf Streinz, Die Rolle des EuGH im Prozess der Europäischen Integration.
Anmerkung zu gegenläufigen Tendenzen in der neueren Rechtsprechung, AöR
135 (2010)
14
TAAD, Yıl: 4, Sayı: 15 (Ekim 2013)
Download