Proposal for Environmental and Social Impact Assessment and

advertisement
AECOM
Rapor
Çevre
13-1
13.0 ARKEOLOJİ VE KÜLTÜREL MİRAS
13.1
13.1.1
Giriş
Geri Plan
Bu kapsam çalışması, Kuzey Marmara Otoyolu (3. Boğaz Köprüsü Dâhil) Proje güzergâhı ve önerilen
inşaat sahaları (Şekil 13-1) üzerinde bulunan arkeolojik varlıklara ilişkin genel bir inceleme sunmayı
amaçlamaktadır. Çalışma, hem Türkiye Cumhuriyeti hem de Uluslararası Finans Kurumu (UFK) / Dünya
Bankası Grubu (DBG) “Sosyal ve Çevresel Sürdürebilirlik Performans Standartları” yasal gereklilikleri
uyarınca yürütülmüştür. Çalışmaların tamamı, görsel gözlemler ve literatür taramasını temel almakta olup,
denizle ilgili arkeolojik sit alanları ve bilinmeyen ya da somut olmayan kültürel mirasları kapsamaz.
Arkeoloji ile ilgili bu kısım, REGIO Danışmanlık ve Eğitim A.Ş. tarafından hazırlanmıştır.
Çalışma alanı, Şekil 13-1’de gösterildiği gibi Kuzey Marmara Otoyolu (3. Boğaz Köprüsü Dâhil) Projesini
kapsayacak şekilde genişlemektedir. Proje alanı, Avrupa yakasında Mahmutbey’den başlayıp Asya
yakasında Reşadiye’ye kadar uzanarak yoğun ormanlarla kaplı dağlık bir alanda, İstanbul’un Kuzey
yakasında yer almaktadır. Bu çalışmanın amaçları çerçevesinde, temel araştırma alanı 200 metrelik geniş
bir aralıkta güzergâh boyunca tanımlanmıştır.
Şekil 13-1 Kuzey Marmara Otoyolu (3. Boğaz Köprüsü Dâhil) Proje Güzergâhı
13.1.2
Çalışma Sınırları
Kuzey Marmara Otoyolu, Şekil 13-2’de gösterildiği gibi çoğunlukla Belgrad, Alemdağ, Taşdelen ve
Sultançiftliği Taşlıtepe Ormanları olarak bilinen ormanlık arazinin içinden geçmektedir. İstanbul ilinin
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
AECOM
Rapor
Çevre
13-2
kapsamına giren alan, coğrafi, topografik ve iklimsel özellikleri ile toprak tipinden dolayı orman oluşumları
için oldukça uygundur. Proje güzergâhının ormanlık bir alandan geçmediği yerlerde yoğun çalılarla kaplı
alanlardan geçer (Şekil 13.3). Bitki örtüsünden dolayı, zemin üzerindeki arkeolojik malzemelerin
incelenmesi ve potansiyel arkeolojik sit alanları ve olası genişleme alanlarının belirlenmesi için yoğun bir
araştırma yapmak mümkün olmamıştır.
Şekil 13-2 Güzergâh Üzerindeki Orman Arazileri ve Ağaçlık Alanlar
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
AECOM
Rapor
Çevre
13-3
Şekil 13-3 Çalılık Alanlar
Ormanlık arazi ve çalılık bölgelerin yanı sıra, İstanbul’da hızlı nüfus artışı ve geniş bir askeri bölgenin
mevcut oluşundan kaynaklanan çarpık kentleşme, çalışmanın kapsamını olumsuz yönde etkilemiştir (Şekil
13-4).
Şekil 13-4 Düzensiz Kentleşme ve Askeri Bölgeler
13.2
Proje Kapsamı
İstanbul’un dış taraftaki kuzey metropolitan alanında bulunan proje güzergâhı, Başakşehir, Ümraniye ve
Sultanbeyli olmak üzere üç yerleşim alanının içinden geçecektir. Aynı zamanda on beş köyü geçecektir;
Işıklar, Odayeri, Gümüşdere, Uskumruköy, Demirci, Garipçe, Poyraz, Kaynarca, Alibahadır, Paşamandıra,
Öğümce, İshaklı, Reşadiye, Alemdağ ve Paşaköy.
Proje alanı, geçidin tasarım, planlama ve değerlendirmesini kolaylaştırmak amacıyla dört alt kısma
ayrılmıştır. Projenin 1. ve 2. Kısımları Avrupa yakasında yer alırken, geriye kalanı Asya yakasındadır. Bu
kısımlar şunlardır:



1.Kısım - Mahmut Bey - Odayeri; Mahmutbey – Başakşehir bölgesinde nispeten yüksek nüfus
ve Başakşehir ile Odayeri arasında yoğun ormanlık alan.
2.Kısım - Odayeri -Köprü; Yoğun orman örtüsü, tek yerleşim alanı Uskumruköy.
3.Kısım - Köprü - Paşaköy; Yarı kırsal bir arazide küçük bir yerleşim nüfusuna sahip yoğun
orman örtüsü.
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
AECOM
Rapor

13.3
Çevre
13-4
4.Kısım - Çamlık - Reşadiye; Alemdağ ve kentsel ormanlarda nispeten yüksek nüfus.
Yöntemler
Bu bölüm, çalışmalar sırasında izlenen yerel ve uluslararası standartlar ve en iyi uygulamalardan
hareketle başlar. Daha sonra ise kullanılan metodolojiyi açıklar ve masa başı çalışması ile arazi çalışması
bulgularını sunar.
Yasal Yönetmelik ve Standartlar
13.3.1
Türkiye’de taşınabilir ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları korunmakta olup, 18113 sayılı ve 23 Temmuz
1983 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca
yaşatılmalıdır. Bu kanuna göre, hukuki açıdan korunması gerekli, kültürel ve doğal miras olarak
tanımlanan asıl varlıklar şunlardır:





19. Yüzyıl ve öncesine dayanan tabiat varlıkları ve taşınmaz varlıklar;
19. Yüzyılın sonlarından sonra inşa edilen, fakat Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından
“koruma gerektiren önemli bir varlık” olarak sınıflandırılan her türlü taşınmaz kültürel varlık;
Tanımlanmış Sit Alanları sınırları içinde yer alan kültürel taşınmaz varlıklar. Mevzuatta Sit
Alanları, kendi dönemlerinin başlıca sosyal, ekonomik veya mimari özelliklerini yansıtan antik
alanlar ve şehir harabeleri olarak tanımlanmaktadır. Sit Alanları aynı zamanda önemli tarihi
etkinliklerin gerçekleştiği yerler veya koruma gerektiren doğal ya da kültürel niteliklere sahip
kayda değer doğal veya kültürel varlıkları barındıran alanlar olabilir.
Zaman ve tescil dikkate alınmaksızın Türk Kurtuluş Savaşı veya Türkiye Cumhuriyetinin
kuruluşu sırasında önemli tarihi etkinliklere tanıklık etmiş olan yapı, bina veya mekânlar ve
İnşaat ve tescil tarihi dikkate alınmaksızın Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından kullanılmış
olan her türlü konut ve binalar.
Bu kanun kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı, yukarıda sıralanan kültür ve tabiat varlıklarını korumak
amacıyla ulusal seviyede kararlar almak ve gerekli hukuki işlemleri sağlamaktan sorumludur. Bakanlık
aynı zamanda kültürel veya doğal mirası etkileme potansiyeline sahip arazi ve proje alanlarının
kullanımına ilişkin kararlar alma yetkisine sahiptir. Genel olarak, Bakanlık tarafından belirlenen karar ve
yönetmeliklerin uygulanması, yerel idareler tarafından sağlanır. Yerel seviyede ise Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları, kültürel ve doğal mirasa ilişkin alanların kullanımı hakkında teftiş
yapmak ve kararlar almak üzere ve bölge sınırları içerisinde yer alan bu alanları yönetmek üzere kayıt
altına alınması ve sınıflandırılmasından sorumludur.
2863 Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa göre hukuki koruma gerektiren koşullara sahip doğal
ve kültürel varlıkların tamamı Devlet malıdır. Bundan dolayı bölgesel kurullar, alanların korunmasına
yönelik gerekli ve yasal önlemler sağlamak ve kendi sorumluluk alanları sınırları içinde bulunan söz
konusu alanlara olası tehdit oluşturan yapım, yıkım, kesim veya kazı gibi her türlü faaliyeti onaylama veya
reddetme gücü ve yetkisine sahiptir. Mevcut durumda ise, İstanbul Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Bölge Kurulları, Kuzey Marmara Otoyolu (3. Boğaz Köprüsü Dâhil) Projesi hakkında kararlar almaktan
sorumlu tek kurumlardır.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa ek olarak, kültür ve tabiat varlıklarının korunması ve
muhafazasına ilişkin çeşitli İlke Kararları da vardır. Öncelikle, 658 sayılı ve 5 Kasım 1999 tarihli İlke Kararı,
arkeolojik sit alanlarının tamamının önemli özelliklerine göre sınıflandırılması ve korunması gerekmektedir.
Bu açıdan, aşağıda görüldüğü gibi 1., 2. ve 3. arkeolojik derece olarak üç ana kategori belirlenmiştir:
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
AECOM
Rapor



Çevre
13-5
1. Derece Arkeolojik Sit Alanları: En yüksek seviyede koruma gerekir. Sit alanı içinde her türlü
inşaat, kazı, tadilat faaliyeti yasaktır. Her türlü proje faaliyetinin Müze İdaresi ve kazı işleri
başkanı tarafından onaylanması gerekir.
2. Derece Arkeolojik Sit Alanları: Orta seviyede koruma gerekir. Her türlü inşaat veya kazı
faaliyeti, Koruma Kurulları tarafından onaylanmak zorundadır. Mevcut yapıların temel
bakımıyla ilgili çalışma standartları, Koruma Kurulları tarafından belirlenecektir.
3. Derece Arkeolojik Sit Alanları: Düşük seviyede koruma gerekir. İnşaat faaliyetleri için, sit
alanı özellikleri temel alınarak çalışma standartları belirlenecek ve nihai kararı Koruma Kurulu
tarafından alınacaktır. Sit alanlarını korumaya yönelik gerekli tüm etki azaltıcı önlemler dikkate
alınmalıdır.
Yukarıda bahsedilen yönetmeliklerin yanı sıra, aşağıdaki kılavuz ilkeler de çalışma sırasında göz önünde
bulundurulmuştur:


Uluslararası Finans Kuruluşu - UFK, Performans Standardı 8
Birleşik Krallık Ulaştırma Bakanlığı, Yol ve Köprüler için Tasarım Kılavuzu 2. Kısım HA 208/07
Kültürel Miras
Arkeolojik Çalışmalarda Kullanılan Yöntemler
13.3.2
Otoyol Projesi için yapılan Arkeolojik Çalışma üç aşamadan oluşur.
a) Ön Saha Çalışması (Masa Başı Çalışması)
İlgilenilen alan hakkındaki arkeolojik yayınlar incelenmiştir. Sonuç olarak, sahanın arkeolojik potansiyeline
ilişkin akademik bir geçmiş oluşturulmuştur. Yerel müzeler ve bölgesel koruma kurulları ile temaslar
sağlanarak, önceden kayda geçen kültürel varlık alanlarından oluşan bir liste derlenmiştir. Ayrıca
bölgedeki arkeolojik sit alanları hakkındaki önceki raporlar toparlanmış ve son olarak bilinen tüm arkeolojik
sit alanları harita üzerinde saptanmıştır. Arkeolojik alan çalışmasına başlamadan önce masa başı
çalışmaları tamamlanmıştır. Masa başı çalışmaları sırasında kullanılan kaynaklar şunlardır:




Akademik Yayınlar
Tarihi Haritalar
Eski Kültürel Miras Çalışmaları ve Yüzey Araştırma Sonuçları Hakkındaki Raporlar
Kültür ve Turizm Bakanlığının Envanter Arşivleri.
b) Saha Yürüyüşü
Güzergâhın büyük bir kısmının ormanlık arazi, çalılık alan veya meskun bölgelerde yer almasından dolayı,
Kuzey Marmara Otoyolu güzergâhının sınırlı kısımlarında saha yürüyüşü gerçekleştirilmiştir. 200 m’lik bir
aralık incelemeye tabi tutulmuştur. Saha yürüyüşü, altyapı inşaatı projelerinde kültürel miras konusunda
1
kapsamlı bilgi ve deneyime sahip iki kıdemli arkeolog tarafından yapılmıştır . Saha yürüyüşü sırasında
bölgenin jeolojik ve arkeolojik özellikleri dikkate alınarak zemin üzerindeki görünür arkeolojik izler (seramik
parçaları, mimari kalıntılar ve/veya izler, mezarlar ve/veya mezarlara ait izler, tümsekler ve höyükler vb.)
gözlemlenmiş, kaydedilmiş ve değerlendirilmiştir. Otoyolunun saha yürüyüşüyle incelenen kısımları,
aşağıda bulunan Tablo 13-1’de verilmiştir.
1
Gökhan MUSTAFAOĞLU Ph.D., H.Uğur DAĞ M.A.
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
AECOM
Çevre
Rapor
13-6
Tablo 13-1. Saha Yürüyüşünün Yapıldığı Proje Güzergâhı Kısımları
Kısımlar
Başlangıç
Bitiş
1. Kısım
Mahmutbey
Odayeri
Saha Yürüyüş Alanı (kilometre
noktaları arası)
0+000-9+000
2. Kısım
İhsaniye
Köprü
66+500-68+100, 78+000-78+500
3. Kısım
Köprü
Paşaköy
4. Kısım
Reşadiye
Çamlık,
Ümraniye
“Saha yürüyüşü” ile incelenen toplam km.
105+000-105+500, 107+000-107+500
103+000-103+200, 98+500-99+000
96+000-96+500
117+300-130+435
26,430 km.
c) Kapsamlı İnceleme
Arkeolojik ve maddi kültürel miras sit alanlarının belirlenmesi yönünde tamamlanan incelemenin önemli bir
bölümü, 200 m genişliğinde bir etki alanını kapsayan proje güzergâhı boyunca kapsamlı inceleme ve
noktasal olarak yapılan kontrollerle gerçekleştirilmiştir. Kapsamlı İnceleme yöntemi, taşkın yatakları, özel
mülkiyetler, tarım arazileri, çalılık ve ağaçlıklar ile ormanlık alanlar gibi engeller dolayısıyla saha
yürüyüşünün mümkün olmadığı durumlarda kullanılır. Arkeolojik varlıkların mevcudiyetini denetlemek
amacıyla, coğrafi göstergeleri gözlemlemek ve zemin yüzeyinde görülebilen arkeolojik varlıkların bulunma
ihtimalini belirlemek için söz konusu alanların çevre uzunluğu ölçülmüştür. Proje güzergâhı boyunca
yapılan kapsamlı inceleme ve noktasal olarak yapılan kontroller sırasında masa başı çalışması verileri göz
önünde bulundurulmuştur.
Yukarıda bahsedilen koşulların öne sürdüğü kısıtlamalara tabi olmak üzere, kapsamlı inceleme yöntemi ve
noktasal olarak yapılan kontroller kullanılarak değerlendirilen kısmın kilometre noktaları aşağıda Tablo 132’de verilmiştir:
Tablo 13-2. Kapsamlı İncelemeyle Değerlendirilen Proje Güzergâhı Kısımları
Kısımlar
Başlangıç
Bitiş
1. Kısım
Mahmutbey
Odayeri
2. Kısım
3. Kısım
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
İhsaniye
Köprü
Kapsamlı İnceleme
Alanı
(kilometre noktaları
arası)
9+500-11+900
14+500-14+000
15+000-16+427
17+817-18+000
Köprü
83+800-84+500
Paşaköy
96+000-96+500
98+500-99+000
103+000-103+200
107+000-107+500
105+000-105+500
Habersiz Kontrol
Noktaları
12+500
74+000
74+700
75+500
77+360
79+000
84+800
85+650
88+800
89+000
90+100
91+650
93+600
AECOM
4. Kısım
Çevre
Rapor
Reşadiye
Çamlık, Ümraniye
13-7
-
-
d) Arkeolojik Potansiyel Tahmin Modeli
Sonuçlar, projenin henüz bilinmeyen arkeoloji üzerindeki olası etkilerinin değerlendirilmesine ve Projeye
ilişkin etki azaltıcı planların geliştirilmesine bilgi sağlamak üzere kullanılmaktadır. Bundan dolayı Ek I,
proje güzergâhı boyunca inşaat sırasında arkeolojik bulguların keşfedilmesi olasılığını değerlendirmek için
tahmini bir model tanımlamaktadır.
Zaman kısıtlamaları ve proje güzergâhı ile güzergâhın etki bölgeleri üzerinde bulunan geniş ormanlık arazi
gibi fiziksel ve coğrafi sınırlar dolayısıyla bu aşamada kapsamlı bir arkeolojik inceleme yapılmamıştır.
Dolayısıyla bu model, gelecekteki araştırma ve çalışmalara öncelik verilirken alınacak savunulabilir bir
temel olarak geliştirilmiştir.
Model, proje aralığını ve projenin etki alanını değerlendirmek için ESRI ArcGIS yazılımı kullanılarak
geliştirilmiştir. Modelleme sırasında beş parametre dikkate alınmıştır. Dikkate alınan bu parametreler
şunlardır: hidroloji veya su kaynaklarına yakınlık, arazi eğimi, arazi sınıflandırması (ormanlık alan, çayır,
sulanmış alan vb.), antik/kırsal yollara yakınlık ve dağ yamaçlarına yakınlık. Her parametre, her birinin ilgili
etki değerleri ile birlikte çeşitli alt bilgi kategorilerine bölünmüştür.
Pozitif ağırlıklı değerlerin potansiyel değerlendirmesi üzerinde olumlu etkisi bulunurken, negatif ağırlıklı
değerlerin ise negatif etkisi bulunur. Örneğin arazi sınıflandırması kapsamında “ormanlık arazi”
kategorisine -2 atanmış değeri, meyvelik alanların ise +2 atanmış değeri vardır. Model, modern çevresel
koşulların antik koşullara benzediğini varsayar.
Parametre ve alt kategoriler tanımlandıktan sonra parametreler (ve ilgili alt kategoriler), birbirlerinin
üzerine gelecek şekilde ayarlanmıştır. Farklı parametrelerden alt kategorilerin çakıştığı durumlarda pozitif
veya negatif ağırlıklı değerler toplanır. Çok sayıda pozitif alt kategorinin çakıştığı durumlarda oldukça
yüksek bir toplam değer ortaya çıkar. Çok sayıda negatif alt kategorinin çakıştığı durumlarda oldukça
düşük bir toplam değer ortaya çıkar.
Bu modelde, toplam değer ne kadar yüksek olursa, bir alanın arkeolojik potansiyelinin o kadar fazla
olduğu düşünülür; toplam değer ne kadar düşük olursa, arkeolojik potansiyel de o kadar düşük olduğu
varsayılır. Tahmini parametreler, alt kategorileri ve kritik değerlere karşılık gelen tahmini ağırlıklar Tablo
13-3’te verilmiştir.
Tablo 13-3. Tahmini Parametreler ve Modelleme Çalışmasında Kullanıldığı gibi Ağırlıklar
Tahmini Parametreler
Hidroloji / Suya Yakınlık
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
Tahmini Alt Kategori
Kritik Değer
Tahmini Ağırlık
Akarsu Sırası 1
750 m
2
Akarsu Sırası 2
1000 m
2
Akarsu Sırası 3
1000 m
1
Akarsu Sırası 4
1000 m
2
Akarsu Sırası 5
1500 m
-1
Akarsu Sırası 6
1750 m
-2
Göl/Deniz Sırası 7
2 km
3
AECOM
Çevre
Rapor
Eğim
Eğim
0-10o
o
13-8
0
10-90
-5
Arazi Tarımı
Evet
2
Zeytinlik
Evet
2
Ekilebilir Sulanmamış
Evet
2
Ekilebilir Sulanmış
Evet
-2
Ormanlık Arazi
Evet
-2
Çayırlar
Evet
-2
Kıraç Arazi
Evet
-2
Sulak Alanlar veya Su
Evet
-4
Endüstri/Yerleşik Alan
Evet
-4
Şehir Alanı
Evet
-4
Arazi Sınıflandırması
Sulak alanlara yakınlık
1 km
2
Kırsal/Antik Yollara Yakınlık
Kırsal ve/veya Antik Yollara
Yakınlık
1 km
2
Dağ Yamacına Yakınlık
Dağ Yamacına Yakınlık
2 km
2
13.4
13.4.1
Temel Koşullar
İstanbul’un Tarihi Geçmişi
İstanbul, Türkiye’nin en büyük ili olup, ülkenin ekonomik, kültürel ve tarihi merkezi niteliğindedir. Yaklaşık
13.6 milyon nüfusa sahip şehir, Avrupa’daki en büyük kentsel topluluklardan biri ve şehir sınırları içindeki
nüfusa göre dünyanın en büyük şehirlerinden biridir. İstanbul’un 5.343 metrekarelik (2.063 mil kare) geniş
alanı, İstanbul iliyle aynı sınırları paylaşmakta olup, şehir bu alanın idari başkentidir. İstanbul, Marmara
Denizi ve kuzeyde Karadeniz arasında, Türkiye’nin kuzeybatısında, dünyanın en yoğun su yollarından biri
olan Boğaz’ın her iki yakasına da uzanan kıta-ötesi bir şehirdir. Ticari ve tarihi merkezi Avrupa yakasında
bulunurken, nüfusunun üçte biri Asya yakasında yaşamaktadır.
Tarih öncesi dönemden eski Byzantion’a (Byzantium’a)
İstanbul’un tarihi 30.000 yıl öncesine kadar uzanır. İnsan kültürüne ait ilk izler, Küçükçekmece Gölü
kıyısındaki Yarımburgaz Mağarasında yapılan kazılar sırasında keşfedilmiştir. Neolitik Dönem (Cilalı Taş
Devri) ve Kalkolitik Dönem (Bakır Taş Devri) insanlarının bölge çevresinde yaşamış oldukları
düşünülmektedir. Farklı dönemlerde yapılan kazılarda, Dudullu yakınında Epi-paleolitik döneme ait bazı
aletler ile Ağaçlı yakınında Orta ve Üst Paleolitik Döneme ait birkaç alet ve malzeme bulunmuştur. M.Ö.
5.000 yılından başlayarak Kadıköy Fikirtepe öncülüğünde Çatalca, Dudullu, Ümraniye, Pendik,
Davutpaşa, Kilyos ve Ambarlı’da toplu yerleşim hareketinin başladığı tahmin edilmektedir. Bilinen ilk
yerleşimlerden biri 2008 yılında Avrupa yakasındaki tarihi yarımadada yer alan Yenikapı metro istasyonu
ve Marmaray tünelinin inşaat işleri sırasında keşfedilmiş olup, M.Ö. 6.700’e tarihlenmektedir..
Kadıköy’deki Moda Burnu, MÖ 667 yılında Kral Byzas’ın kontrolü altındaki Boğaz’ın Avrupa yakasında
Byzantion’u sömürgeleştirmeden önce M.Ö. 685 yılında Megara’dan gelen yerleşimcilerin
sömürgeleştirmek üzere seçtiği ilk yer olmuştur. Byzantion, Plinius’n tarihi kayıtlarında bahsettiği komşusu
Semistra ile birlikte MÖ 13. ve 11. yüzyıllar arasında Trakya kabileleri tarafından kurulan, Lygos adı
verilen antik liman yerleşkesi tarafından kurulmuştur. Bugün ünlü Topkapı Sarayının bulunduğu
Sarayburnu yakınında, Lygos’a ait yalnızca birkaç duvar ve altyapı günümüze kadar ayakta kalmayı
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
AECOM
Rapor
Çevre
13-9
başarmıştır. Byzantion dönemi boyunca Akropolis, bugün Topkapı Sarayının bulunduğu yerde
bulunuyordu.
Galip çıkan Septimius Severus karşısında Pescennius Niger’in tarafında olan şehir, Roma tarafından
kuşatılmış ve MS 196 yılında geniş çaplı hasar görmüştür. Byzantium (orijinal Byzantion’un latinleştirilmiş
adıdır), Roma İmparatoru Septimius Severus tarafından yeniden inşa edilip önceki refahını kısa zamanda
yeniden kazanarak, oğlu şerefine imparator tarafından geçici olarak Augusta Antonina olarak yeniden
adlandırılmıştır.
Roma döneminin sonları ve Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu
Byzantium’un konumu, kehanet gibi bir rüyanın şehrin konumunu belirlediği söylendikten sonra 324 yılında
Büyük Konstantin’i cezbetti. Fakat bu kehanetin arkasındaki gerçek sebep büyük ihtimalle Konstantin’in 18
Eylül 324 tarihinde Boğaz’da Hrisopolis (Üsküdar) Muharebesinde Komutan Licinius’a karşı kazandığı son
zaferdi. Bu zafer, Romalı Eş İmparatorlar arasındaki sivil savaşı sona erdirmiş ve Nicomedia’nın
(günümüzdeki İzmit, İstanbul’un 100 km doğusu) en üst düzey Roma başkenti olduğu Tetrarşi (dört kişinin
liderliği) sisteminin son izlerini ortadan kaldırmıştır. Byzantium (günümüzde Nova Roma olarak yeniden
adlandırılmış olup, nihayetinde Konstantinapolisis yani Konstantin’in Şehri haline gelmiştir) 330 yılında
resmi olarak Roma İmparatorluğu’nun yeni başkenti ilan edildi.
395 yılında Theodosius’un ölümünün ve Roma İmparatorluğunun Theodosius’in iki oğlu arasında daimi
olarak bölünmesinin ardından Konstantinapolis, Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti olmuştur.
Emperyalizm ve konumun birleşmesi, iki kıta (Avrupa ve Asya) arasında kesişme noktası olarak önemli bir
rol oynayacaktır ve daha sonra ticaret, kültür, diplomasi ve strateji açısından Afrika ve diğer kıtalar için
mıknatıs görevi görecektir. Şehir, Rum dünyasının merkezi ve Bizans döneminin büyük kısmında
Avrupa’nın en büyük kenti olmuştur.
Konstantin’in 312 yılında Hristiyanlığa geçişi, Roma İmparatorluğu’nu Hristiyanlaşma yoluna teşvik etmiş
ve 381 yılında, I. Theodosius döneminde Roma İmparatorluğunun resmi devlet dini Hristiyanlık olmuş; bu
ise Konstantinapolis’u büyüyen bir din merkezi haline getirmiştir. 337 yılında I. Theodosius döneminin
sona ermesinden sonra Konstantin, üç oğlunu ortak imparatorluk sistemi içinde Roma İmparatorluğunun
ortak varisleri olarak ilan etmiştir. Ne yazık ki oğulları barış içinde hüküm süremedi ve savaştan tahrip
olmuş rekabetleri, Balkan Yarımadası boyunca kuzey-güney hattında imparatorluğun bölünmesine neden
oldu. 395 yılında I. Theodosius’un (379-395 yılları arasında hüküm sürdü) oğlu Arcadius’u imparatorluğun
doğu yarısını ve diğer oğlu Honorius’a batı yarısını bırakarak öldüğünde ülke resmi olarak bölündü.
Beşinci yüzyıl boyunca, son batı imparatorunun MS 476 yılında Germen paralı askerleri tarafından tahttan
indirilmesiyle birlikte Roma İmparatorluğu’nun batı yarısı siyasi, ekonomik ve sosyal durumlarda düşüşe
geçerek gücünün büyük kısmını kaybetmiştir. Ancak doğu yarısı büyüme gösteriyordu. Tarihçilere göre bu
büyüyen Doğu Roma İmparatorluğu o tarihte Roma İmparatorluğu’ndan ayırt edilebilmesi için Bizans
İmparatorluğu olarak sınıflandırılıyordu. Bu imparatorluk, kültürü açısından belirgin biçimde Rum’du ve
daha erken bir zamanda Roma’yla yollarını ayırdıktan sonra Rum Ortodoks Hristiyanlığının merkezi haline
gelerek, bir zamanlar dünyanın en büyük katedrali olan Ayasofya’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda
görkemli kiliseyle donatıldı. Doğu Ortodoks Kilisesi ruhani lideri Konstantinapolis Patriğinin koltuğu boş
durmaktadır.
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
AECOM
Rapor
Çevre
13-10
Şekil 13-4 Son Dönem Roma ve Bizans Yerleşimleri
En ünlü Bizans imparatoru Jüstinyen’di (527-565). Hükümdarlığı süresince Bizans İmparatorluğu’nun
sınırlarını Filistin’den İspanya’nın diğer ucuna kadar uzatarak imparatorluğun en geniş sınırlara ulaşmasını
sağlamıştır. Diğer başarıları arasında ünlü Ayasofya kilisesi ve 534 yılında tamamlanmış olan, Codex
denen organize hukuk sistemi bulunmaktadır. Genel olarak bakıldığında Jüstinyen’in hükümdarlığı, Bizans
İmparatorluğu’nun en etkili dönemi olmuştur.
600’lü yıllarda başlayan savaş hali, Konstantinapolis iktidarının düşüş ve ilerleme arasında gidip
gelmesine neden olmuştur. Yedinci ve sekizinci yüzyıllar arasında Bizans ve Roma kiliseleri çeşitli
konularda ihtilafa düştüğünde Avrupa’yla bağlantılar da yavaş yavaş zayıflamaya başladı. Örneğin, iki
kilise arasında yaratılan ayırt edici boşluk, kilisede putların kullanılmasını kapsıyordu. İsa Mesih, Meryem
Ana ve azizler gibi Hristiyanlık inancında kutsal kişiliklerin görüntüleri şeklindeki putlar, insanların günlük
hayatlarını etkileyen kutsal güce sahip olduklarına inanılması sebebiyle Bizanslı Hristiyanlar için temsili
olmaktan daha fazlasını ifade ediyordu. Bizanslıların birçoğu putlara taparken, başka bir çoğunluğu da
imparatorun salahiyetini test ettiği gerekçesiyle onlara karşı çıkıyordu. Nihayet 726 yılında İmparator III.
Leo (717-741 yılları arasında hüküm sürdü) tüm putların yok edilmesini emretti. Putların yok edilmesi,
imparatorlukta yetki sahibi Bizans hükümdarlarına yeni bir düzenleme getirmiş ve yeniden yön vermiştir.
Putlara karşı şiddetli muhalefet, papanın görüntülere olan hoşgörüsüyle çatıştı. Papa, kutsal görüntü ve
putların yok edilmesine izin verme konusunda isteksizdi ve bu durum nihayetinde ayrılığa yol açtı.
Ayrılıkları, iki kilise arasında nefrete sebep oldu ve bu ikisi arasındaki işbirliği, mücadeleyi beraberinde
getiriyordu.
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
AECOM
Rapor
Çevre
13-11
Yaklaşık olarak 800’lü yıllardan 1200 yılına kadar Konstantinapolis, o dönemde gelişmekte olan ve daha
sonra Avrupa’nın en büyük ve en gelişmiş devletiyle karmaşık ilişkiler geliştirmişti. Bu devlet Kiev
Knezliğiydi. Konstantinapolis, Kiev Knezliği’nin gelişimi, kültürü ve politikasında önemli bir rol oynuyordu.
Kiev Prenslerinin birçoğu Bizans İmparatorlarının kızlarıyla evlenmişti ve bu bağlantı yüzünden, Kiev’li
Büyük Vladimir tarafından Hristiyanlaştırılmasından sonra Doğu Avrupa Ortodoks olmuştur. Ancak bu
ilişkiler her zaman arkadaşça olmamıştı. Konstantinapolis, bu 400 yıl boyunca Kiev Prensleri tarafından
birkaç kez yağmalanarak, Kiev ile metinleri İlk Rus Yıllığı olan Nestor Kroniği’nde ve diğer tarihi belgelerde
saklı tutulan, giderek daha avantajlı hale gelen antlaşmalar imzalamaya zorlanmıştı. Fakat Bizans
hükümdarları Kiev, Polonya, Bulgaristan ve zamanın diğer Avrupa Milletlerini sürekli olarak birbirlerine
karşı kendi çıkarları için kullanıyordu.
1204 yılı dolaylarında Konstantinapolis’in gücü azalmaya başladı. Üçüncü Haçlı Seferlerinin başarısız
olmasının ardından, sonraki Haçlılar Dördüncü Haçlı Seferinde Kutsal Kudüs Şehrini ele geçirmeye
çalıştılar. Fakat bu sefer planları, Bizans İmparatorluğu’nun da ele geçirilmesiydi. 1204 yılında
Konstantinapolis ele geçirildi ve hazineleri yağmalandı. Papa, Konstantinapol’ün yağmalanmasını
kınamakla birlikte, haçlılara kazandıklarını bir yıl boyunca şehirde toplamalarını emretti. Haçlılar,
Flanders’lı Baldwin’i yeni Bizans İmparatoru olarak seçtiler; o ve diğer prensler ile Venedikliler
İmparatorluğu kendi aralarında böldüler. Bunu Kudüs’e hiçbir zaman yapamadılar. Konstantinapol’deki bu
yeni Latin İmparatorluğu yalnızca 1261 yılında VIII. Mikhail Palaiologos komutanlığında Bizanslıların şehri
ve çevredeki bazı bölgeleri yeniden ele geçirmesine kadar sürdü. Bu dönemden sonra Konstantinapolis
eski görkemini asla yeniden kazanamadı. Şehir, gelişen bir başkentten ziyade bir köy koleksiyonuna
dönüştü.
Osmanlı İmparatorluğu
1453 yılında “Fatih” Sultan II. Mehmet 53 günlük bir kuşatmanın ardından Konstantinapolis’e girdi. Bu
kuşatma sırasında topları Theodosius II Surlarında büyük bir delik açtı. İstanbul, Osmanlı
İmparatorluğu’nun üçüncü başkenti oldu. Muhteşem Süleyman’ın 1520 ve 1566 yılları arasındaki Osmanlı
İmparatorluğu hükümdarlığı, muazzam sanatsal ve mimari başarılara ev sahipliği yapmıştır. Ünlü mimar
Mimar Sinan şehirde çok sayıda cami ve başka büyük binalar tasarlarken, Osmanlı seramik ve hat
sanatları da gelişme göstermiştir. Tekkelerin birçoğu günümüze kadar ayakta kalmıştır; Cerrahi Tekke ile
Sünbül Efendi ve Ramazan Efendi camileri, Fatih’teki türbeler, Beyoğlu’ndaki Galata Mevlevihanesi,
Beşiktaş’taki Yahya Efendi tekkesi ve günümüzde cemevi olarak Alevi Müslümanlara hizmet veren
Kadıköy’deki Bektaşi Tekkesi gibi bazıları cami formunda kalmış, diğerleri ise müzeye dönüştürülmüştür.
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
AECOM
13.4.2
Rapor
Çevre
13-12
Proje Alanının Arkeolojik Potansiyeli
Literatürde birçok tarihi su kemerinin İstanbul’daki orman arazilerinde bulunduğu ve bitki örtüsüyle
kaplandıkları belirtilmektedir. Yapılan bir çalışma, bölgede yer alan mimari yapılardan birçoğunu ortaya
çıkarmaktadır (bkz. Şekil 13-5).
Dört bileşenli - kıyısal tortularla (kum, çakıl lensler, “yalıtaşları”) içiçe bulunan
kıtasal klastik tortuların (kum tepeleri) karışımı
Dört bileşenli, Pliyosen, Miyosen, Oligosen - kil, marn, kömür yatağı, kum taşı,
“fliş” ve kireç taşı tortularının temsil ettiği kalın bir heterojen tortul dizisinden oluşan
deniz ve kıta oluşumlarının karışımı
Üst Eosen - Başkalaşım göstermemiş deniz kireçtaşı ve marn oluşumlarının
karışımı
Alt Eosen - Deniz kireçtaşı tortularının karışımı
Üst Kretase - Başkalaşım göstermemiş volkanik tortuların karışımı
Paleozoik - Başkalaşım göstermemiş şeyl, kumtaşı, marn ve kireçtaşı tortularından
oluşan tortul oluşumlarının karışımı
Paleozoik - Metagranit, gnays, mikaşist, kuvarsit, ve fillit kayaçlardan oluşan
metamorfik fasiyezlerin karışımı (7a),
Ardından kristalin kireçtaşı ve dolomit lensler gelir (7b).
Anastasios Suru
Istranca Su Kemeri Hattı
Karstik Yay
ANASTASIOS
SURU PROJESİ
Şematik Jeolojik ve Hidrolojik
Trakya Haritası
Şekil 13-5. Anastasios Suru ve Bizans Su Sistemi
Asırlar boyunca İstanbul’un bulunduğu bölgenin jeolojik oluşumu, düzleştirilmiş topografyaya sahip bir
platoya dönüştürülmüştür. Vadiler, ovalar ve hafif eğimli araziler yerleşime oldukça uygun olup, bundan
dolayı da inşaat sırasında arkeolojik sahalarla karşılaşma açısından otoyol projesi için risk
oluşturmaktadır.
Köprü ayaklarının inşa edileceği alanlar aynı zamanda tarihi varlıklar açısından yüksek bir potansiyele
sahiptir. Literatürde, bu alanda çok sayıda tarihi yerleşim bölgesinin varlığından bahsedilmektedir, fakat bu
yerleşim bölgeleri henüz keşfedilmemiştir. Yukarıdaki Şekil 13-5, bilim adamlarınca tespit edilen, Boğaz’ın
her iki yakasında da yer alan tarihi yerleşim bölgelerinin konumunu göstermektedir.
Anadolu Kavağı ve Poyrazköy arasındaki tepelerden birisi üzerinde bulunduğu varsayılan Zeus Ourios
tapınağı da bunlar arasındadır. Tapınağın, uygun rüzgârlar sağlayarak denizcilere yardım ettiğine
inanılıyordu. Literatürde aynı zamanda Kibele tapınağının varlığından da söz ediliyor. Yenikapı kazıları
sırasında Kibele’ye adanan bir sunak keşfedilmiştir. Tarihi kayıtlar, Pers Kralı Dareios I tarafından MÖ 512
yılında İskitlerle mücadelesi sırasında inşa edilen antik bir köprünün varlığına işaret etmektedir. Bu
köprünün Anadolu Feneri ile Rumeli Feneri arasında bulunduğu düşünülmektedir. Antik kaynaklar aynı
zamanda günümüzde Rumeli Hisarı’nın bulunduğu yerde Hermes Tanrısına adanan dini bir bölgenin
varlığından bahsetmektedir.
Zeus Kinbelaios Brontaios adlarını da taşıyan Hava Tanrısına ithaf edilmiş, üzerinde yazıtlar bulunan bir
dikili taş (stel), Eyüp yakınlarındaki Haraççı köyünde bulunuyordu. Aynı yerde, Zeus’a ithaf edilmiş yazıt
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
AECOM
Rapor
Çevre
13-13
ve kabartmalara sahip başka bir dikili taşın keşfi, Haraçcı köyü çevresinde dini bir alanın varlığını
destekler niteliktedir.
Yukarıda verilen bilgiler ışığında, tarihte kilit rol oynamış olan İstanbul’da tarihi veya mimarı varlıklarla
karşılaşılması kaçınılmazdır. Ancak çarpık kentleşme ve sanayileşmeden dolayı bölgenin arkeolojik
envanterinin çıkarılması mümkün olmamıştır. Eldeki bilgiler, erişilebilen alanlarla sınırlı olup, İstanbul ilinin
kuzeyinin hala araştırılması gerekmektedir.
13.5
Olası Etkiler
Masa başı çalışmaları, proje güzergâhı ve etki alanı kapsamında bulunan olası arkeolojik ve taşınmaz
kültürel varlıkların tespit edilmesine yönelik çalışmanın önemli bir kısmını oluşturur. Masa başı çalışmaları
sırasında, şimdiye kadar proje güzergâhı civarında tespit edilmiş olan, bilinen tüm arkeolojik veya
taşınmaz kültürel varlıklar incelenmiştir. Çalışmalar sonucunda, Kültür ve Turizm Bakanlığının envanter
kayıtlarında veya bilimsel yayınlarda bahsedildiği gibi, güzergâh ve etki alanı üzerinde veya civarda
(güzergâh ekseninden en fazla 15 km ileride) 9 arkeolojik saha tespit edilmiştir. Masa başı çalışmalarında
toplanan veriler Ek II’de sunulmuştur.
Otoyolu projesinin kapsamlı orman arazileri ve yoğun bitki örtüsüyle kaplı alanlarla çakışması, zararı
azaltmaya yönelik yeni stratejilerin geliştirilmesini gerekli kılmaktadır. Bölge 13.3.2’de belirtilen
sebeplerden dolayı, Avrupa yakasında yer alan kısımlar kapsamındaki inşaat faaliyetleri sırasında tarihi
değere sahip mimarı yapılara rastlama olasılığı vardır.
Şekil 13-7 Saha Çalışması Sırasında Gözlemlenen Mimari Yapılar
Anadolu yakasında Bizansköy gibi kalıntıların varlığı kayda geçirilmiştir. Bu yerleşim bölgeleri, uzak
yerlerde kurulmuş olup, bu durum ticaret yolları üzerinde olmalarına kıyasla kolayca savunulabilir. Ayrıca,
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
AECOM
Rapor
Çevre
13-14
doğal topografiyle tamamen bütünleşmiş haldedir. Bundan dolayı, Anadolu yakasında Kültür ve Turizm
Bakanlığı envanterine henüz kaydedilmiş arkeolojik alanların ortaya çıkarılması da ihtimal dahilindedir.
İnşaat alanından uzakta, saha çalışması sırasında çekilen yukarıdaki fotoğraflar, inşaat faaliyetleri
sırasında beklenmedik tarihi sahalara rastlama ihtimalini desteklemektedir.
Uygunsuz saha koşulları dolayısıyla toplamda 26.430 km uzunluğundaki kısımda yapılan saha yürüyüşü
sırasında üç önemli husus tespit edilmiştir. Bu potansiyel arkeolojik sahalardan ikisi, proje güzergâhı ve
etki alanı üzerinde belirlenmiştir (Ek II); biri ise otoyol güzergâhından yaklaşık 1.5 km uzaklıkta yer
almıştır. Ormanlık arazi ve çalılık alanlar üzerinde arkeolojik varlıkların mevcudiyeti, kapsamlı inceleme ve
habersiz kontroller yapılarak değerlendirilmiştir.
Yukarıda bahsedildiği gibi, alanın büyük bir yüzdesi saha yürüyüşü için uygun görülmemiş ve eldeki
bilimsel belgeler bir sonuç çıkarmak için yeterli olmamıştır. Bu nedenle, söz konusu alanın ön
değerlendirmesi için “Arkeolojik Potansiyel Modellemesi” kullanılmıştır. 5 km’lik arazi parçaları üzerinde
yapılan modelleme çalışmasının sonucu Ek I’de sunulmaktadır.
Model, inşaat aralığını ve etki alanını kapsayan 5 km’lik arazi parçaları üzerinde inşa edilmiş ve yukarıda
Tablo 13-3’de bahsedilen ortalama parametre değerlerini kullanmaktadır. Modelin sonuçlarını doğrulamak
amacıyla, “yüksek potansiyel” taşıdığı belirtilen 77-82 km noktaları arasındaki kısımda saha yürüyüşü
yapılmıştır. Bu kısımda yer alan Mandıratepe’de Bizans dönemine ait seramik karolar ve olası mimarı
kalıntılar gözlemlenmiştir (Ek III). Bu da yapılan modelin sağlamlığını desteklemektedir.
Saha hakkında toplanan verilerin tamamı Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) platformunda analiz edilmiş;
potansiyel arkeolojik sahalar ve bu sahaların inşaat aralığıyla etkileşimleri aşağıda sunulmuştur.
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
AECOM
Çevre
Rapor
13-15
Area
of
Arkeolojik
açıdan
Archaeological
yoğun alan
Density
Şekil 13-7 Mandıratepe’deki Arkeolojik Potansiyel
Saha Adı: Mandıratepe
Yeri: Sarıyer/Uskumruköy
Kilometre Noktaları: 78+500
Arkeolojik Varlıkların Önemi / Hasssasiyeti:
Önemi / Hassasiyeti
Kademe
Orta
C
Açıklamalar-Örnekler


Bölgesel açıdan önemli olabilecek veya bölgesel araştırma hedeflerine
katkıda bulunabilecek kayıtlı veya kayıtsız varlıklar
Yapısal bütünlüğün yetersiz korunması ve yetersiz kalması
Arkeolojik Miras Varlıkları üzerindeki Tahmini Etkilerin Büyüklük Kademesi:
Alıcı Önemi / Hassasiyeti
Kademe
Az
3
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
Açıklamalar-Örnekler

Arkeolojik Varlığın az oranda değişmesine sebep olan, önemli arkeolojik
materyal üzerindeki değişiklikler (Kılavuz: zarar gören veya yok olan, %1030’luk geriye kalan depozit)
AECOM
Çevre
Rapor
13-16
Area of
Arkeolojik açıdan
Archaeological
yoğun alan
Density
Şekil 13-8 Garipçe’deki Arkeolojik Potansiyel
Saha Adı: Garipçe
Yeri: İstanbul/Kilyos-Garipçe
Kilometre Noktaları: 87+000
Arkeolojik Varlıkların Önemi / Hasssasiyeti:
Alıcı Önemi / Hassasiyeti
Kademe
Orta
C
Açıklamalar-Örnekler


Bölgesel açıdan önemli olabilecek veya bölgesel araştırma hedeflerine
katkıda bulunabilecek kayıtlı veya kayıtsız varlıklar
Yapısal bütünlüğün yetersiz korunması ve yetersiz kalması
Arkeolojik Miras Varlıkları üzerindeki Tahmini Etkilerin Büyüklük Kademesi:
Alıcı Önemi / Hassasiyeti
Kademe
Değişiklik Yok
1
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
Açıklamalar-Örnekler

Sahaya veya özelliğe yönelik herhangi bir değişiklik yoktur
AECOM
Çevre
Rapor
13-17
Arkeolojik
açıdan
Area
of
yoğun alan
Archaeologica
l Density
Area
of
Arkeolojik
Archaeological
açıdan
Density
yoğun alan
Şekil 13-9 Zirvetepe’deki Arkeolojik Potansiyel
Saha Adı: Zirvetepe
Yeri: Sultanbeyli /Battalgazi Mahallesi
Kilometre Noktaları: 125+500
Arkeolojik Varlıkların Önemi / Hasssasiyeti:
Alıcı Önemi / Hassasiyeti
Kademe
Orta
C
Açıklamalar-Örnekler


Bölgesel açıdan önemli olabilecek veya bölgesel araştırma hedeflerine
katkıda bulunabilecek kayıtlı veya kayıtsız varlıklar,
Yapısal bütünlüğün yetersiz korunması ve yetersiz kalması
Arkeolojik Miras Varlıkları üzerindeki Tahmini Etkilerin Büyüklük Kademesi:
Alıcı Önemi / Hassasiyeti
Kademe
Değişiklik Yok
1
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
Açıklamalar-Örnekler

Sahaya veya özelliğe yönelik herhangi bir değişik yoktur
AECOM
Çevre
Rapor
13-18
Etki Azaltıcı Önlemler
13.6
Tarihi veya kültürel varlıklar üzerindeki etkinin en aza indirilmesi amacıyla izlenecek etki azaltıcı önlemler,
projenin iki aşaması için sunulmuştur.
13.6.1
Ön İnşaat Dönemi
Taşınmaz kültürel varlıkların korunması ve yönetimi, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge
Kurullarının sorumluluğu altındadır. İstanbul ilinden sorumlu 7 adet Kurul bulunmaktadır (lütfen bkz. Tablo
13-4).
Tablo 13-4. İstanbul’daki Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları ve Sorumluluk
Alanları
No
Koruma Kurulu
1
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
İstanbul Bölge Kurulu No I
2
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
İstanbul Bölge Kurulu No II
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
İstanbul Bölge Kurulu No III
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
İstanbul Bölge Kurulu No IV
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
İstanbul Bölge Kurulu No V
3
4
5
6
7
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
İstanbul Bölge Kurulu No VI
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
İstanbul Bölge Kurulu No VII
Sorumluluk kapsamındaki
İlçeler
Gaziosmanpaşa, Silivri,
Avcılar, Çatalca,
Büyükçekmece
Proje Etki Alanındaki
İlgili İlçeler
Gaziosmanpaşa
Beyoğlu, Eyüp, Şişli,
Kâğıthane
Beşiktaş, Sarıyer,
Eyüp
Sarıyer
Eminönü, Fatih, Zeytinburnu
-
Kadıköy, Maltepe,
Ümraniye, Çekmeköy,
Sancaktepe, Pendik, Kartal,
Sultanbeyli,
Tuzla, Adalar
Şile, Beykoz, Üsküdar
Sultanbeyli,
Çekmeköy,
Sancaktepe,
Ümraniye.
Bağcılar, Bahçelievler,
Bakırköy, Başakşehir,
Bayrampaşa, Esenler,
Güngören, Küçükçekmece
Başakşehir
Beykoz
Araştırmanın hazırlık aşamasında Yüklenicinin, söz konusu kurulların diğer Bölge Kurullarına danışması
mümkün değilken II, III, IV ve VI sayılı Koruma Kurulları ile iletişime geçtiği fark edilmiştir.
Proje güzergâhı ve etki alanının geçtiği ilçelerden sorumlu tüm Bölge Kurullarının resmi
görüşlerinin alınması mutlaka gereklidir.
Buna ek olarak, proje güzergâhı ve etki alanları üzerindeki çok sayıda mimari yapı ve arkeolojik taşınmaz
varlıklar, toprak altında kalmış veya bitki örtüsüyle kaplanmış olabilir. Bundan dolayı, proje güzergâhının
ormansızlaştırma aşamasından sonra proje bölgesinin ormanlık arazileri ve çalılık alanlar üzerinde,
deneyimli arkeolojik ekipler tarafından sistematik bir saha incelemesi yürütülmelidir.
İncelemenin sonuçlarına bağlı olarak, daha fazla araştırma veya arkeolojik varlıkların korunması için
arkeolojik test çukurları veya kurtarma kazıları gerekli olabilir. Toprak dolgusu kalınlığının fazla olduğu
alanlarda, olası arkeolojik kalıntıları tespit etmek için arkeo-jeofiziksel yöntemlerin kullanılması gerekebilir.
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
AECOM
Rapor
Çevre
13-19
Saha incelemesi, yalnızca otoyol inşaatı aralığı ve çevresini değil, aynı zamanda inşaat etki alanı olarak
tanımlanan, dolgu malzemelerinin tedarik edileceği taş ve kum ocakları ve çevresi, bağlantı yollarının
yapılacağı veya değiştirileceği alanlar da dahil olmak üzere İnşaat Etki Alanının tamamını kapsamalıdır.
Bölgenin arkeolojik potansiyeli dikkate alındığında, etki alanlarının tamamı ayrıntılı arkeolojik incelemeye
tabi tutulmalıdır.
Ayrıca, Arkeolojik Gözetim Ekipleri Oluşturmaya yönelik prosedürler geliştirilmeli ve inşaat faaliyetlerine
katılan tüm personele Eğitim verilmelidir. Bunlar aşağıdaki gibidir:



İnşaat çalışmaları sırasında arkeolojik bir bulguya rastlanması durumunda (rastlantısal
buluntu) buluntuların nasıl korunacağı, kaydedileceği, çıkarılacağı ve ilgili müzeye
taşınacağını açıklayan tüm prosedürler, deneyimli arkeolojik uzmanlar tarafından
hazırlanmalıdır.
İnşaat çalışmalarının kültürel varlıklar üzerindeki hasarını en aza indirmek amacıyla inşaat
ekipleriyle uyum içinde çalışacak Bağımsız Arkeolojik Gözetim Ekipleri harekete geçirilmelidir.
Bu ekipler mutlaka kazı, kesme ve doldurma, toprağın kaldırılması ve sondaj gibi fiziksel
inşaat işlerinin tamamını denetlemelidir.
İnşaat çalışmaları başlamadan önce tüm inşaat ekipleri, proje ve çevresindeki alanın
arkeolojik potansiyeli, kültürel varlıkların korunmasına ilişkin yükümlülükler ve herhangi bir
nesneyle karşılaşmaları durumunda izlenecek prosedürler hakkında eğitilmelidir.
İnşaat Esnasında
13.6.2
İnşaat aşamasından önce seferber edilen Arkeolojik Gözetim Ekipleri, inşaat makinelerine eşlik ederek
işleri günlük olarak izlemelidir. Günlük gözetim sonuçları, özellikle proje için oluşturulmuş bir formla rapor
edilmeli ve bu raporlar düzenli aralıklara proje yöneticilerine sunulmalıdır.
Arkeolojik Gözetim (İzleme), inşaat dönemi için proje tarafından atanan danışmanlık firmasına bağlı veya
proje yönetim ekibi ve alt yükleniciler arasında yer alması gereken arkeologlar tarafından proje güzergâhı
ve çevresi boyunca potansiyel bölgelerde gerçekleştirilmelidir.
İnşaat işleri sırasında arkeolojik bir buluşun yapıldığı durumlarda arkeolojik izleme bilgilendirme uzmanı,
prosedürleri izleyerek işi durdurma ve koruma veya kazıp çıkarma ve ilgili müzeye taşıma için gerekli tüm
işleri kolaylaştırma yetkisine sahip olmalıdır. Müze idaresinin talebine dayanarak, Arkeolojik Gözetim
Ekipleri tarafından tüm raporlama çalışmalarının gerçekleştirilmesi önemlidir.
Belirli bir alanda arkeolojik potansiyele ilişkin bilgi varsa, bu sahalarla ilgili konunun hassasiyeti hakkındaki
talimatlar, inşaat işinden birkaç gün önce tüm inşaat ekipleri ile paylaşılmalı; inşaat faaliyetleri için gerekli
hazırlıklar, uygun ekipman (dişsiz kova makinesi vb.) kullanılarak gerçekleştirilmelidir. İnşaat işlerinin
başlamasından önce hazırlanması gereken günlük saha çalışma formu, izleme raporu ve arkeolojik
açıdan hassas arazilerin belgelendirilmesine ilişkin diğer formlar, tüm faaliyetler sırasında uzman
arkeolog(lar) tarafından doldurulmalıdır.
Ayrıca arkeolojik izleme çalışmaları sırasında her uzman saha arkeoloğu, uygun ekipmanı kullanarak
sahadaki görevini yerine getirir. Her uzman saha arkeoloğu, en az bir fotoğraf makinesi, ölçüm aletleri,
mala, fırça, çapa vb. donanıma sahip olmalı ve arkeolojik kanıtların bulunması ihtimaline karşı ilk kayıtların
yapılması için gerekli rapor formları da hazır bulunmalıdır. Saklama konteynırları, paketleme, temizleme
ve koruma malzemelerin yanı sıra güvenli saklama ve uygun taşıma gibi diğer imkânlar sağlanmalıdır.
Otoyolun kültürel miras üzerindeki etkileri için planlanan hafifletme, birkaç birbiriyle ilişkili öğeden oluşur:

Proje ekibiyle birlikte çalışmak üzere bir Arkeolojik Danışma Ekibinin ve Projenin sonraki
aşamalarında etki azaltıcı stratejinin uygulanmasını kontrol etmek üzere kültürel miras
makamlarının tayin edilmesi;
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
AECOM
Rapor



13.7
Çevre
13-20
Ayrıntılı tasarım geliştirme yoluyla etkilerin önlenmesini ve en aza indirilmesini desteklemek
için yüksek ve orta arkeolojik potansiyele sahip olduğu bilinen saha ve arazilerin daha fazla
incelenmesi;
Ayrıntılı proje tasarımı sırasında doğrudan ve dolaylı etkileri önleyerek veya en aza indirerek
bilinen kaynaklara yönelik etkilerin hafifletilmesi;
Türk kanunu ve uluslararası kurallara ve en iyi uygulamalara uygun şekilde inşaat
aşamasındaki miras etkilerini ele almak amacıyla bir Rastlantısal Buluntu Prosedürü’nün
yürütülmesi.
Sonuç ve Öneriler
2013 yılının Mayıs ayında arkeolojik sahaların değerlendirilmesi hakkında bir saha incelemesi yapılmıştır.
Toplamda 26.43 km’lik bir proje güzergâhının belirli kısımlarında saha yürüyüşü gerçekleştirilmiş ve
arkeolojik özelliklere sahip üç alan gözlemlenmiştir. Bu gözlemlerin yanı sıra, diğer Kurulların kayıtları
çalışma sırasında mevcut olmadığı için dört Kurul raporu (II, III, IV ve VI sayılı) kullanılmıştır.
Kültür ve Turizm Bakanlığına ait literatür ve envanter kayıtları, inşaat faaliyetlerinin yürütüleceği bölgelerde
çok sayıda arkeolojik ve tarihi alandan bahsetmektedir. Mevcut zaman diliminde inşaat alanının
tamamının yürünmesi mümkün olmadığından dolayı, tahmini bir model oluşturulup, arkeolojik potansiyele
sahip bölgeler belirlenmiştir. Tahmini modelin arkeolojik potansiyel taşıdığını ifade ettiği arazilerde tarihi
sahaların varlığını doğrulamak amacıyla, bitki örtüsü izin verdiği ölçüde sınırlı kısımlarda saha yürüyüşü
gerçekleştirilmiştir. Belirlenen sahalardan ikisi inşaat aralığı ve etki alanı kapsamında, diğeri proje
güzergâhından yaklaşık 1.5 km uzaklıkta bulunmaktadır.
Yukarıda açıklanan bulgulara dayanarak, ilgili Bölge Koruma Kuruluyla işbirliği içinde inşaat alanlarının
ormansızlaştırılmasından sonra yoğun bir saha incelemesinin yapılması önerilmektedir.
Ayrıca bölgenin arkeolojik potansiyeli göz önüne alındığında, fiziksel müdahaleyi de kapsayan tüm
faaliyetlerin deneyimli arkeologların gözetimi altında yerine getirilmesinin zorunlu olması da önerilmektedir.
Tüm bu faaliyetlerin, yüklenici tarafından kabul edilecek Kültürel Miras Yönetim Planı ve Rastlantısal
Bulgu Prosedürüne uygun şekilde yürütülmesi önemle tavsiye edilmektedir.
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
AECOM
Rapor
Çevre
13-1
KAYNAKÇA
Algan,O., M.Özdoğan vd. (2007) “Antik Theodosius Yenikapı Limanı’nın Jeoarkeolojik önemi: GeçHolosen ortam değişimleri ve İstanbul’un son 10 bin yıllık kültürel tarihi”, Z. Kızıltan (yay.) Gün Işığında:
İstanbul’un sekizbin yılı. Marmaray, Metro ve Sultanahmet kazıları, Vehbi Koç Vakfı Yayını, İstanbul, s.
242-245.
Akyürek,.E. (2008) “Palamutdüzü: A Medieval Byzantine Village Settlement in the Bey Mountains”,
ADALYA, XI (2008), 295–319.
Baynes, Norman H. (1949). In Baynes, Norman H.; Moss, Henry S. L. B. Byzantium: An Introduction to
East Roman Civilization. Oxford, Eng.: Clarendon Press.
Bayliss, R. and Crow, J. (2000). "The fortifications and water supply systems of Constantinople",
Cantor, Norman F. (1994). Civilization of the Middle Ages. New York: Harper Collins.
Crow, J. and Ricci, A. (1997a). “Investigating the hinterland of Constantinople: interim report on the
Anastasian Long Wall”, Journal of Roman Archaeology 10, 253-288.
Crow J. and Bayliss R. 2004 “Reflections on the water supply of Byzantine Istanbul”, in International
Byzantine and Ottoman Symposium, 550th Anniversary of Istanbul University 2003 ed S. Atasoy
Crow J. and Bayliss R. 2005 “Water for the Queen of Cities: a review of recent research in the Byzantine
and early Ottoman water supply of Constantinople”, Basilissa 1 (2005)
Crow J., Bardill J and Bayliss R. (2008). ‘The Water Supply of Byzantine Constantinople', JRS Monograph
11
Crow J and Turner S, (2009). ‘Silivri and the Thracian hinterland of Istanbul: an historic landscape’,
Anatolian Studies
Gregory, Timothy E. (2010). A History of Byzantium. Oxford, Eng.: John Wiley and Sons.
Özdoğan,M. (1994). “The Second Millennium of the Marmara Region: The Perspective of a Prehistorian
on a Controversial Historical Issue”, Istanbuler Mitteilungen 43, s. 151-163.
Özdoğan,M. (1982). “Doğu Marmara ve Trakya Bölgesi Araştırmaları” Türk Arkeoloji Dergisi XXVI,s.37-49.
Özdoğan, M. (2007). “Marmara Bölgesi Neolitik Çağ Kültürleri”, M. Özdoğan ve N. Başgelen (yay.)
Anadolu’da Uygarlığın Doğuşu ve Avrupa’ya Yayılımı. Türkiye’de Neolitik Dönem: Yeni Kazılar, Yeni
Bulgular, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, s. 401-426 (metin), 405-430 (levhalar).
Özdoğan,M., Y,Miyake, N.Özbaşaran-Dede (1991). " An Interim Report on the Excavations at
Yarımburgaz and Toptepe in Eastern Thrace", Anatolica XVII, s. 59-121.
Leusen, M., H., Kamermans (eds). (2005). “Predictive Modelling for Archaeological Heritage Management:
A research agenda”.
Leusen, M., H., Kamermans and P. Verhagen (2010). Archaeological Prediction and Risk Management,
Leiden University Press, Leiden,
Wescott, L., J. Brandon (2000). Practical Applications of GIS for Archaeologists: A Predictive Modelling
Toolkit, Taylor and Francis, London
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
AECOM
Rapor
Çevre
13-2
Talbert R.J.A (Ed). (2000) Barrington Atlas of the Greek and Roman World. Princeton University Press.
WEB TABANLI KAYNAKÇA
http://tayproject.org/search.html
http://tayproject.org/Bizanssearch.html
http://tayproject.org/Neosearch.html
http://tayproject.org/DCsearch.html
http://tayproject.org/ITCsearch.html
http://www.kultur.gov.tr/EN,33069/the-topography-of-istanbul.html
http://www.istanbulkulturenvanteri.gov.tr
http://www.kultur.gov.tr/
http://www.istanbul.gov.tr/
http://www.shc.ed.ac.uk/projects/longwalls/Water
http://www.arkeologlardernegist.org/istanbul1.php
ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor
Download