TDV DIA

advertisement
RAB Af
diye sormuş , onlar " hayır !" diye cevap verince şöyle demiştir : "Allah'ın kullarına olan
merhameti bu kadının yavrusuna olan merhametinden daha çoktur" (Buhar!. "Edeb",
ı 8: Müslim. "Tevbe", 22) Allah ' ın özellikle
insana ve genel olarak kainata yönelik isim
ve sıfatlarından olan rabbin başta rahman ,
rahlm. gafGr, vedOd. rezzak ve malikü 'lmülk olmak üzere birçok isimle anlam tamamlama ve dengeleme ilişkisi vardır.
Bazı esrna-i hüsna kitaplarında ve Kur'an
tefsirlerinin özellikle Fatiha sOresinde rab
ismi hakkında geniş bilgi verilir. Bu konuda
müstakiı çalışmalar da yapılmıştır. Ebü'lA'la el-MevdOdl'nin el-Muş talaJ:ı a tü 'l-er­
ba' a ti 'l-Kur'an adlı eserinin ikinci bölümü bu isme ayrılmıştır (Ar. t re. M uhammed Kaz ım Sibak, Dım aş k , t s., s. 34-94:
tre. Osman Cil ac ı - İ s m a il Kaya, Ku r'a n'a
Göre Dört Terim, ista nbul 1982, s. 35 -88 )
Yakup Çiçek ve Fahrettin Yıldız'a ait HamdRab başlıklı kitapçığın ikinci bölümü de bu
konuyla ilgilidir ( İ st a nbul 1986 ). R. D. Wilson. Kur'an'da geçen "Allah" ve "rab" isimlerinin dökümünü ayetlerin indiği dönemlere göre karşılaştırmalı olarak gösteren bir
çalışma yapmıştır ("The Use of the Terms
'Allah ' and 'Rab' in the Koran ", fvlW, Xl/2
[ 1920 j, S.
ı 76 - ı 83 )
BİBLİYOGRAFYA :
Tehanevi, Keşşaf(Da hrO c) , 1, 840 -84 1; M üsned, ll , 316; İbn Kuteybe. Te{slru Garibi'I-Kur'an
( n şr. Seyyid Ahmed Sakr). Kahire 1378/1 958, s.
9; Taberi. Cami'u 'l-bey an (nşr. S ı dkı Cem11el-Attar). Beyrut 1415/1995, 1, 93-94; Matür1d1, Te'ullatü'l-Kur' a n ( n şr. Ahmet Van lı oğ l u). İ sta nbul
2005, ı , 13-1 4; ll, 278 ; Ebu Abdullah ei-H allml.
el-Minhac fi ş u 'abi 'l-lman (Hil mi M. FGde). Bey rut 1399/1979 , ı , 200, 205; Kadi Abdülcebbar.
el-M ug nl (nş r. Mahmud M. ei -H udayr1) , Kahire,
ts . (e i- Müess e setü' I- Mısr i yye). V, 208- 209; AbdGlkahir ei-Bağdad1, el-Esm a' u e 'ş-şı{at, Kayseri Raşid Efendi Ktp. , nr. 497, vr. 11 6b-117' ; Ebü'I-Beka, el-Külliyyat, s. 466; Suat Yıldırım . Kur'a n 'da
Ulahiyy et, istanbul 1987 , s. 89-97 ; Toufıc Fahd,
La d iuination arabe, Paris 1987, s. 107-108; A.
J. Wensinck- [T Fahd], "Rabb", EJ2 (İng.). VIII,
350; Asgar Dadbih, "Rab", DMT, VIII , 125-1 26 ;
a.mlf.. "Rubübiyyet ", a.e., VIII, 144- 146; Bekir
Topaloğlu . "Esm a-i Hüsna", DİA, Xl, 407-408; s.
Calderini, "Lord", En cy clopaedia of the Q ur'a n
(ed. ). D. McAuliffe). Leiden 2003, lll, 229- 23 1.
Iii
BEKiR T OPALOG LU
O TASAVVUF. Allah ' ın zatı, a 'yan-ı sabiteye nisbetle kadii- ve mürld gibi ilahi
isimlerin. harid varlıklara (ekvan) nisbetle
rezzak ve hafiz gibi rabbanl isimlerio menşeidir. Mülk ve melekOt aleminin tamamı­
na "hazret-i rubObiyyet" denir. Rab Allah 'ın
rubObiyyet makamındaki umumi ve özel
bir ismidir. Allah tier şeyi "rab" ismiyle terbiye eder. her şey varlığını O'ndan alır. yap-
tığını
O'nunla yapar. ihtiyaç duyduğu hususlarda O'na müracaat eder (Ka şa n l. s.
ı 47, 148). RubObiyyet makamı kayırma ve
sığınma makamı olduğundan bu makamda Allah 'a "ya rab! " diye dua edilir (Gazzall, lll , 14).
Mülk ve melekOt alemindeki her varlık
rabbanl isimlerden bir ismin sOretidir. Allah , her varlığı a'yan-ı sabitesine uygun bir
veya birden fazla ismiyle terbiye eder, yetiştirir ve geliştirir. Bir varlık veya kul hangi isimle terbiye ediliyorsa bu isim o varlığın veya kulun rabbidir. Çünkü o şey veya kişi varlığını ve niteliklerini isimden almaktadır (Tehanevl . ı. 526; Abdülkerlm elcm. 1, 4 1; Ebü'l-Ala el-N ifl, s. 19, 85-96) Bu
isme "rabb-i has" denir. Her bir rabb-i has.
terbiye ettiği varlıktan (m erbOb) razı olduğu gibi o varlık da rabb-i hassırrdan razıdır.
Her varlık kendi rabb-i hassının abdidir.
Her kul rabbanT ve ilahi isimlerden bir
veya birkaçının mazharı olduğundan mazharı olduğu isme nisbet edilerek mesela "Abdü'I-kadir" . "Abdü'I-azlz", "Abdü 'lmün'im" gibi manevi bir isim alır. Abdülkadir Allah ' ın kudret. Abdülaziz izzet, Abdülmün'im nimet ismine mazhar olmuş
kimsedir. izzet ismine mazhar olan bir kimseyi Allah izzet tecellisiyle aziz kıldığından
her şeye galip gelir, daima aziz olur; adi
ismine mazhar olduğu için "Abdü'l-adl" denilen bir kul daima adalet üzere bulunur.
O adi 1 muksıt isminin kuludur. bu isimle
terbiye edilir. Bu sebeple adi ismi onun
rabb-i hassı ve terbiyecisidir. Gazzall el Ma]fşadü 'l-esna'da. Fahreddin er-Razi Levami'u 'l -beyyinat'ta , Muhyiddin ibnü'lArabl el-FütCıJ:ıatü 'l-Mekkiyye' de kulların ilahi isimlerden aldıkları nasiplere dikkat çekmişlerdir. Bu isimler insanlara anne ve babalarının verdiği isimler olmayıp
Allah ' ın belli kimselere bahşettiği belirgin
niteliklerin ve karakterlerin adıdır. Bu niteliklere sahip kişilere tasawufta "abadile" (kullar) adı verilir. i kramı seven bir kul
ad ı Abdülkerlm olmasa da karakter olarak
Allah 'ın kerim isminin abdidir. bu isim onun
rabbidir. Rab-merbOb ilişkisi budur. Bu
anlamda Allah ' ın her ismi bir "rab"dir, rabbü'l-erbab bütün ilahi isimleri cami' olması sebebiyle Allah'tır. Allah bütün isimlerin
menşei. gayelerin gayesidir. bütün talepler ona yönelir" ifadesiyle bu hususa işaret
menin saki nealı olduğu belirtilmiştir. Hatta ariflerden biri rubObiyyetin sırlarını ifşa etmeyi küfür saymıştır. Sehl b. Abdullah et-Tüsterl rubObiyyetin sırrı ortaya çık­
sa nübüwetin batı! olacağını söyler (Gazza ll. I, ı 05). Hakim et-Tirmizl'ye göre rubObiyyetin niteliklerini bilmenin yolu ubOdiyyetin niteliklerini bilmektir (S üleml. s.
2 ı 9) . Ebu Said el-Harraz, "Nefsini bilmeyen kişi rabbini nasıl bilebilir?" diyerek kişinin nefsini bilmesinin önemine diklkat
çekmiştir (a.g.e. , s. 2 3 ı ). Hadis olarak rivayet edilen, "Nefsini bilen rabbini bilir"
ifadesinde (Aci On!, ıı . 262) ve Harraz'ın sözünde geçen "rab" ile rabb-i has kastedilmekte. bu ifadelerle ancak rabb-i hassını
bilen kişinin nefsini bileceği aniatılmak istenmektedir. Kur'an-ı Kerlm'deki, "Rabbanl olunuz" ifadesini (Al-i im ran 3/79 : elMaide 5/44) sOfı müellifler "RubObiyyeti bilen, hayırlı işler yapan alimler olun uz" şek­
linde yorumlamışlardır (Serrac, s. 168; Aynülkudat ei-H emedanl, s. 290 : Şa' ra n i, ı ,
95). Bazı mutasawıflar "rabbanl" diye nitelendirilmiştir (S ül eml, s. 309). Rabtani
ilim Gazzall'nin de belirttiği gibi kaynağı
rab olan ledün ilmidir (İJ:ıya', lll, 23 ) Ruhun rabbin emrinden oluşu (el-isra 17/85)
ona rabbanllik niteliğini kazandırmış ve
"rabbanl latife" şeklinde tar if edilmesine
sebep olmuştur.
BİBLİYOGRAFYA :
Tehanevi. Keşşa{. I , 526; Hakim et-Tirmizi, ljatmü'l-euliya' (nşr. Os man İ sma il Ya hya). Beyrut
1965, s. 252-255; Serrac, el-Lüma', s. 168; Süleml. Taba kat, s. 219, 229, 23 1, 309, 445; Gazzal1, İJ:ıy a', ı , 105; lll, 14, 23 , 274; Aynülkudat eiHemedanl, Temh idat ( n şr. Af1f Useyran). Tahran
1962, s. 290, 436; Fahreddin er-Razı. Me{ati/:ıu '1g ayb, İ stanbul 1308, I, 179-18 1; Bakl1. Şer/:ı-i
Şat/:ıiyyat(nşr. H. Corbin ). Tahran 1360 hş ./ 1981 ,
s. 437, 669; ibnü'I-Arabl, el-Fütü.f:ıa t, ll, 121, 631 ;
a.mlf.. Fuş üş (Aflfl). s. 73 , 90, 92; Aziz Nesefi.
Zü bdetü'l-f:ı a ~a'i~, Tahran 1363 , s. 83 ; Kaşanl,
lştılfıf:ıa tü 'ş-şü.fiyye, s. 107-1 30, 147, 148; Abdüı­
kerlm ei-C111. el-insanü 'l-kamil, istanbul 1300, 1,
40-42; Şa ' ran1. et-Tabakat, ı , 95; Ac!Gnl, Keş{ü 'l­
l].a{a', ll, 262; Ebü'I-Aia ei-Afifı. et- Ta'lf~at (ibnü' IArabl, Fuşüş JAf1fl l içinde). s. 19, 85 -96 .
!il
RABAI
( ~}!)
Ebü Süleyman Muhammed b. Abdiilah
b. Ahmed er-Rabal
(ö.
edilmiştir.
SOfıler rabtani ilim veya alim, rubObiyyetin sırrı . nefis-rubObiyyet, rubObiyyetubOdiyyet ilişkileri üzerinde önemle durmuşlardır. RubObiyyetin sırları mükaşefe
ilminin konusu kabul edilmiş . özel ve mahrem bilgiler sayıldığından bu sırları ifşa et-
SüL EYMAN ULUDAG
L
379/989)
Muhaddis.
_j
ibn Zebr olarak da bilinir. Babası Dımaşk'­
ta ve Mısır'da kadılık yapan , pek güvenilir
bulunmamakla birlikte hadise dair kitaplar yazan ve el-M ünte]fa min al].bari'l-
373
RABA1
Aşma'i adlı eseri (nşr. Muhammed Mut\"
el-Ha fız , Dımaşk 1987)
günümüze ulaşan
bir alimdi (bu eser Fuat Sezgin'in kaydettiği gibi Raba!'ye değil babasına aittir) . Rabal babasından , ibn Ebu Davud ile Ebü'IKasım el-Begavl'den, Cümahir b. Muhammed ez-Zemlekanl, Muhammed b. Feyz elGassanl, Muhammed b. Hureym el-Ukayll,
Said b. Abdülazlz el-Halebi ve ibnü's-Seken gibi muhaddislerden hadis okudu; ayrıca hadis öğrenmek için yolculuk yaptı .
Kendisinden Abdülganl el-Ezdl, Temmam
er-Razi, Malini gibi alimlerle Muhammed
b. Avf el-Müzenl, Muhammed b. Abdurrahman b. Ebu Nasr ve kardeşi Ahmed
b. Abdurrahman b. Ebu Nasr gibi muhaddisler hadis öğrendi. Rabal'nin belirttiği ­
ne göre evinde misafir olan Tahavi onun
kitaplarını inceledikten sonra, "Siz eczacı.
biz tabibiz" diyerek kendisine olan hayranlığını dile getirmiştir. Muhaddis ve kıraat
alimi Ebu Hafs el-Kettanl, Rabal'nin kendilerine Dımaşk Camii'nde hadis imla ettiğini, onun güvenilir bir muhaddis olduğu­
nu belirtmiştir. Rabal 12 Cemaziyelewel
379'da ( 18 Ağustos 989) vefat etti.
Eserleri. 1. Veşaya'l- 'ulema' 'inde J:ıu­
i:uri'l-mevt. Eserde vasiyetin önemine dair hadislerle ResOl-i Ekrem'in vefatından
önce söylediği sözler, Hz. Adem ve Nuh ile
sahabi, tabii. alim ve şairlerden altmış üç
kişinin ölüm öncesinde yaptıkları vasiyetleri senedieriyle birlikte bir araya getirilmiştir (nşr. Salah Muhammed e l-Hıyeml ­
Abdülkadir ArnaOt, Dımaşk-Beyrut 1406/
1986). z. Tarftıu mevlidi'l-'ulema' ve vefeyatihim. Vefeyôtü'n-na~ale 'ale's-sinin diye de anılan eser (Hediyyetü'l-'arifin,
ıı . 51), hicretin başlangıcından itibaren 338
(949) yılına kadar alimierin doğum ve ölüm
tarihleriyle bazı önemli hadiselerin vuku
bulduğu tarihler yıllara göre sıralanmıştır
(nşr. Abdullah b. Ahmed b. Süleyman elHamed, l-ll , Riyad 1410). EbO Muhammed Abdülazlz b. Ahmed b. Muhammed
el-Kettanl (ö. 466/1074) esere 338-462
(949-1 070) yılları arasında yaşayan alimlerle ilgili Zeylü Taril].i mevlidi'l-'ulema'
ve vefeyatihim adıyla bir zeyil yazmış (nşr.
Abdullah b. Ahmed b. Süleyman el-Hamed, Riyad 1409). onun talebesi EbO Muhammed Hibetullah b. Ahmed el-Ekfanl
de 463-483 ( 1071-1 090) yıllarına ait ZeyJü Zeyli Tarftıi mevlidi'l-'ulema' ve vefeyatihim adlı eserini kaleme almıştır (nşr.
Abdullah b. Ahmed b . Süleyman el-Hamed, Riyad 1409/1989). 3. Al].bôru İbn
Ebi Zi'b. Zahidliği ve halifeleri çekinmeden eleştirmesiyle tanınan tebeu't-hlbiln
neslinden Ebü'I-Haris Muhammed b. Ab-
374
durrahman el- Kureşi'ye dair bilgiler ihtiva etmektedir (Darü'l-kütübi'z-Zahiriyye,
Mecmua, nr. 94, vr. 3 13- 316) . 4. EJ:ıadişü'r­
Raba'i. Bir hadis cüzü olup bir nüshası
Halep'te el-Mektebetü'l-Ahmediyye'de bulunmaktadır (el-Evkaf, nr. 3 14) .
BİBLİYOGRAFYA :
Rabal, Veşaya'l-'ulema' 'inde l].uiüri'l-mevt
Salah Muhammed e l-Hıyeml - Abdülkadir
Arnaüt), Dımaşk-Beyrut 1406/1986, neş redenin
girişi , s. 9-11; Zehebl. A'lamü'n-nübela', XV, 315316; XVI, 440-441; a.mlf., T~kiretü 'l-l].u{f~. lll,
996-997; İbn Hacer el-Askalanl. Refu'l-işr 'an }fuçiati Mışr(nşr. Ali Muhammed ömer), Kahire 1418/
1998, s. 175-180; Ebü Muhammed Abdülazlz b.
Ahmed ei-Kettanl. Zeylü Tarfl].i mevlidi'l-'ulema'
ve ve{eyatihim [nşr. Abd ullah b. Ahmed b. Süleyman el-Hamed), Riyad 1409, neşredenin girişi , s.
37-44; Hediyyetü'l-'ari(fn, ll, 51; Kettanl, er-Risa/etü'l-müste(ra{e, s. 212; Elbanl, Mal].(ütat, s.
286; Sezgin, GAS [Ar), 1, 413-414; M. Asaf Fikret, "İbn Zebr", DMBİ, lll, 613-614.
[nşr.
Iii
M. YAŞAR KANDEMİR
RABAT
( .J.>4}f)
Fas'ın başşehri.
L
Fas'ın kuzeybatısında
_j
Atlas Okyanusu
her iki yakası Fenikeliler, Kartacalılar ve Romalılar'a ait eski bir yerleşim
yeri olan Eburakrak (BGrakrak) ırmağının
okyanusa ulaştığı yerde vadinin solyakasında bulunan şehir Muvahhidler tarafın­
dan kurulmuştur. Irmağın sağ yakasında
Sela şehri bulunmaktaydı. Murabıtlar döneminde Sela'ya yönelik düşman saldırıla­
rını engellemek ve özellikle Rafizi Bergavata kabileleriyle mücadele edebilmek amacıyla burada bir ribat tesis edilmişti. Muvahhidler'in ilk hükümdan Abdülmü'min
el-Kumi, S4S (1150) yılında Endülüs'teki
fetihler için askeri bir üs olarak kullanıl­
mak üzere ribatın bulunduğu yerde bir ordugah kurulmasını emretti. Cami, kışla ve
kıyısında ,
Ra bat
Kalesi'nden
şehrin
görünüşü
hükümdar sarayı gibi binaların inşası ile bir
kasaba haline gelen bu ordugaha Muvahhidler'in dini ve siyasilideri İbn Tumert'e
nisbetle Mehdiye adı verildi. Abdülmü'min
el-Kumi, orada toplanan askerleri sayesinde Bergavata kabilelerine karşı büyük başarılar kazandığından burası Mehdiye'nin
yanı sıra Ribatülfeth diye isimlendirildi ve
zaman içerisinde bu kullanım daha fazla
yaygınlık kazandı. Şehre bu adın, Endülüs
fetihlerindeki rolü ve özellikle Ebu Yusuf
el-MansOr'un Kastilya Kralı VIII. Alfonso'ya karşı Erek (Aiarcos) zaferi (591/1195) dolayısıyla verildiği de kaydedilmektedir. SSB
. (1163) yılında Endülüs'e gitmek için baş­
şehir Merakeş'ten Hibatülfeth'e gelen Abdülmü'min el-KOrn! burada büyük bir ordu hazırladı. Ancak Endülüs'e hareket etmeden önce vefat etti. Oğlu Ebu Ya'küb
Yusuf döneminde ( 1163- 1 ı 84) şehrin etrafı surlarla çevrilmeye başlandı. Su tesisleri
yenilendi ve büyük bir sarnıç inşa edildi.
Abdülmü'min tarafından yapılan ve Ribatülfeth ile Sela'yı birleştiren eski köprünOn yanına ikinci bir köprü yapıldı. Şehrin
asıl kuruluşu ve iman üçüncü Muvahhidl
Hükümdan Ebu Yusuf el-Mansur (ı 1841199) tarafından gerçekleştirildi. Bu dönemde şehir surlarla çevrildi. es-Surü'lEndelüsl adıyla bilinen bu surların büyük
bir kısmı zamanımıza kadar gelmiş olup
uzunluğu S,S km. kadardır. Günümüzde
mimarisi ve sanatıyla dikkat çeken Babürruvah ve Babüludaye kapıları bu döneme
aittir. Ebu Yusuf el-MansGr şehirde büyük
bir cami (Cami u Hassan) inşasına başla­
dıysa da tamamlanması mümkün olmadı .
Samerra Camii'nden sonra o günkü islam
dünyasının en büyük camisi olarak planlanan 183 x 139 m. boyutundaki bu caminin on altı kapısı, üç avlusu, 200'den fazla
sütunu olacaktı. Caminin aynı hükümdar
dönemine ait Merakeş'teki Kütübiyye Camii ve işblliye Ulucamii minareleriyle ben-
Download