TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı İncelenmemiş

advertisement
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 1
Sayfa 1-23 Saat 11.45-12-45 arası
Sayfa 24-84 Saat 13.15-18.30 arası
16 Haziran 2016 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.45
BAŞKAN: Ahmet İYİMAYA (Ankara)
BAŞKAN VEKİLİ: Hakkı KÖYLÜ (Kastamonu)
SÖZCÜ: Serap YAŞAR (İstanbul)
KÂTİP: Adnan BOYNUKARA (Ad ıyaman)
----- 0 ----BAŞKAN – Sayıyı, gözlem ve aritmetik işleme başvurmadan tespit
ediyorum. Yeter sayı temelinde toplantıyı açıyorum ve çalışmalarımızın hukuk
dünyamız için verimli olmasını diliyorum. Değerli arkadaşlarımı, üyelerimi,
üye olmayan misafir milletvekillerimi ve katılımcıları sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Giriş konuşmamı yapmadan önce, Komisyonumuza iştirak eden kişilerin
isim ve unvanlarının paylaşılması için buyurun.
(Katılımcı isimleri okundu)
BAŞKAN – Tamam.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eski şehir) – Sayın Başkanım, başlamadan
önce bir söz…
BAŞKAN – Başlamadan sonra hemen vereceğim; iki cümle
konuşacağım, ondan sonra vereceğim, tamam.
Değerli arkadaşlar, Komisyonumuza Bakanlık statüsü sebebiyle
meydana gelen boşalmaya dayalı olarak bir üye ark adaşımız, Kerem Ali
Sürekli, İzmir Milletvekilimiz geldiler. Hoş geldiler, başarılar diliyoruz.
Ben, Komisyon üye bölge mensubiyeti bakımından İzmir renginin
yoğunlaşmaya başladığını görüyorum Kerem Ali Bey.
Başarılar diliyorum.
Aziz arkadaşlar, zam anın yapısı, içeriği bakımından herhangi başka
zamandan farkı olmaz. Ama ö yle zamanlar var ki o zamandaki gelişmeler,
süreçler, olaylar itibarıyla özel anlam kazanır. Ben bugün hukuk tarihi, siyaset
tarihi ve toplum mühendisliği, sosyolojisi , tarihi bakımından önemli bir oturum
icra edeceğimizi düşünüyorum. Bu oturumun içerdiği sorunlar ekseninde ,
arkadaşlarımızın çok verimli, ışık tutan, müzakeremizin rasyonellik motifini
artıracak beyanlarda, fikirlerde, görüşmelerde bulunacağını düşünüyorum.
Hakkı Bey’in Ba şkan Vekilliğinde, benim Başkanlığım döneminde ,
yüksek mahkemelere yönelik 4’üncü düzenleme. Burada elbette ki bir soruna
işaret ediyor bu. Öğreneceğiz, konuşacaklar, Muhterem Bakanımız bize
açıklamalarda bulunacaklar. Yüksek mahkemelerde bu sorun , hukuki gelişime
ayak uyduramama sorunu mudur? Bir içtihat mahkemesi niteliğine
ulaşamaması sorunu mudur? Değerlendireceğiz. Bir istinaf uyarlaması sorunu
mudur? Elbette ki hepimiz değerlendireceğiz. Yoksa , çoğu zaman
dillendirilmekten kaçılan bir adalet ve yargı patolojisiyle karşı karşıya mıyız?
Bunların hepsini açık açık tartışacağız. Ama bu soruları sormakt a bu
sorunları dile getirmek te ömrünü adalet dünyasında savunma diyalektiğinde
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 2
tüketmiş olan bir kardeşiniz olarak bir sevinç, bir mutluluk içerisinde
olduğumu söyleyemem.
Bu yüksek kurumları Türk hukuk dünyasına kazandıran Ahmet Cevdet
Paşa’nın yaşam haritasını, fikir dünyasını ve Yargıtay ve Danıştay
kuruculuğundaki büyük emeğini şu anda gözlüyor, yaşıyor ve hatırlıyor
gibiyim. Yine, Cumhuriyet Dönemi’nde isimsiz bir kahraman , alt normların
Anayasa’ya aykırılığının Anayasa Mahkemesi olmaksızın incelenebileceğini
dile getiren merhum Refik Gür’ü… Ki karar verdiği tarihte ben eksi 1
yaşındaydım. Muhteşem eserler vermiştir, incelemiştir, ufuk açmıştır. Bu tür
hâkimleri arıyorum, bu tür bilim adamlarını arıyorum, bu tür hukukçuları
arıyorum. Ben Türkiye’de bir hukuk boşluğunun değil, hukukçu açığının
bulunduğunu düşünüyorum ve inşallah , Komisyonumuzun çok seviyeli, tutarlı,
konjonktürün hararetine kapılmaksınız aş kın zamanlı norm üretilişi anlayışı
içerisinde geleceğe yöneleceğini, öz sorgumuzu doğru yapacağımızı
düşünüyorum.
Komisyonuma tekrar başarılar diliyorum.
Mutadım değil ama tarihî bir olayla karşı karşıya olduğumuz için bu
dibaceyi, bu başlangıcı zaruret içerisinde arkadaşlarımla paylaşmak istedim.
Zeynel Bey, iki üç cümlelik zannediyorum, öyle mi? Öyle dediniz.
Cemal Bey, siz mi şey diyorsunuz?
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Efendim, esasa geçmeden önce…
BAŞKAN – Şey değil, şimdi esasa geçeceğim.
Buyurun Cemalciğim.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Başkanım, şu an, benim
biraz önce yaptığım sayıma göre 30 milletvekili arkadaşımız ya arkalarda
oturuyor ya ayaktalar. Durum onu gösteriyor ki bu kadar önemli bir
düzenlemeyi gerektirecek bir kanunda , Komisyon üyeleri haricinde de çok
sayıda sayın milletvekili katılacak. O yüzden, toplantıya başlamadan önce
daha uygun, daha büyük bir salon tahsis edilmesi yönünde düşüncelerimizi
paylaşmak istedim .
BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum.
Evet, değerli arkadaşlar…
Sayın Bakanım, tasarı hakkında bizi bilgilendirin, geneli üzerinde
müzakereye geçelim.
Çok sağ olun.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Zeynel Bey.
Ben Zeynel Bey’in yerine Cemal Bey söz aldı diye düşündüm.
Buyurun.
ZEYNEL EMRE (İstan bul) – Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi
saygıyla selamlarım.
Aslında bugünkü yasa tasarısı, bundan sonra görüşülecekler, Mecliste
görüşülen işler, komisyon çalışmaları, hepsini çok direkt ilgilendiren temel
başka bir problemimiz var. Son günlerde gör düğümüz, bizim şahsımızla
milletvekili arkadaşlarımız hedef alınarak basında çıkan haberler, bunun
kaynağı göz önünde bulundurulduğunda , aslında konuşmamız gereken, belki
de açıklığa kavuşturulması gereken birkaç başlık var.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 3
Şimdi, Türkiye’de siyaset zor, kolay bir iş değil. Bunu bilerek hepimiz
siyaset yapıyoruz. Türkiye’nin de birçok problemi var ama bu problemlerin e n
başta hangisini saymak gerekir dersek, elbette ki terörle mücadele, terörizmle
mücadele bunun ana başlığı olur, önceliği olur. Terörle müc adelede Türkiye
özellikle 1980’lerden beri inanılmaz acılar çekti, çok ciddi kayıplarımız var
maddi manevi, bunların detayına girmeyeceğim. Siyaset in görevi, Türkiye’deki
siyasetçilerin görevi terörle mücadelede doğru şekilde mücadele edebilmektir,
doğru enstrümanları kullanabilmektir.
Şimdi, tüm dünyada , bu konuda uzman olan, akademik çalışma yapan,
bu konuda tecrübesi olan ülkelerin izlenimlerinin derlendiği makaleler,
kitaplar incelendiğinde birçok başlık çıkar “Terörle nasıl mücadele edilir ?”
diye. Bu başlıklarda 2 önemli nokta vardır; biri aşırıcılıkla mücadeledir, biri de
kutuplaşmayla yani toplumdaki artan kutuplaşma ortamıyla, kutuplaşmanın
derinleşmesiyle
mücadeledir.
Bu
anlamıyla,
baktığımızda,
ülkedeki
kutuplaşma ortamının artırılmasına yönelik ad ımlar dolaylı da olsa teröre
destek sonucunu ortaya çıkaracaktır.
Şimdi, Genel Başkanımız geçtiğimiz hafta televizyonda bir konuşma
yaptı. Aslında çok uzun bir konuşmaydı, birçok başlığı vardı. Söz dönüp
dolaşıp Cumhuriyet Halk Partisinin cezaevi komisyonu ya da Meclis
bünyesindeki İnsan Hakları Komisyonu bünyesindeki alt komisyon olsun,
Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin çalışmalarını anlatırken insan
hakların açısından… Biliyorsunuz, Türkiye’nin insan hakları karnesi de çok
kötü, Avrupa İnsan Hakl arı Mahkemesi bizim dosyalarımıza âdeta
yetişemiyor, bu konuda da rekorlardayız. Dolayısıyla bu adımda atılan
adımlar, aslında hepsi önemlidir, ülke için faydalıdır bunlar; bunlardan
bahsetti. Oradan iki cümleyi alan bir belediye başkanı önce “tweet” attı,
ondan sonra da gecenin bir vaktinde tüm matbaaları çalıştırdı, Gaziler
Vakfına, gaziler adına sanki “billboard” kiralanmış da sabahlara kadar gibi ,
bütün her tarafı pankartlarla donattı Ankara’nın, değil mi? Kıyametin kopma
noktası o. Sonra bu konuda tepk i gösterince…
Ya, bu olay böyle değil, bu sonuçta Meclis bünyesinde yapılan
çalışmalar. Yani buradaki arkadaşlarımız bilsin, biz söyleyelim. Mesela
Mecliste Çevre Komisyonu var, Cumhuri yet Halk Partisi bünyesinde ayrı yeten
çevre komisyonu var. Burada Adal et Komisyonu var, Cumhuriyet Halk
Partisinin kendi hukuk komisyonu var. Yani , bunların çalışması illegal değil,
bunlar da Meclis çalışmalarının bir benzeridir, siyasi parti faaliyeti
içerisindedir. Böyle detaylı anlatmak lazım ki bu konu bir şekilde açıklı ğa
kavuşturulsun, kimse bir daha bu yanlış yollara bu şekilde toplumu
kışkırtmaya da çalışmasın.
Şimdi, devam eden süreçte -tabii, muhatap Adalet Bakanlığı bir
anlamda- Adalet Bakanlığın a sorular soruyorlar. Adalet Bakanlığı da açıklama
yapıyor, diyor ki: “81 terörist ziyareti, bilmem şu kadar şey var
milletvekillerinin şu tarihten itibaren.” diye. Bu kumpas davaların sürecinde
çok görmüştük aynı şeyleri, yani bu Ergenekon, Balyoz’da birçok
operasyonlarda. Sonra bugün, zannediyorum, herkes bunun kumpas oldu ğu
konusunda falan hemfikir bugün gelinen noktada. Önce , böyle bir İnternet
sitesi, künyesi falan kimin olmadığı bir İnternet sitesi böyle yayınlıyor. Onu
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 4
oradan başka biri alıyor. Ondan sonra onu kaynak göstererek diğer
gazetelere… En nihayetinde , ortaya şöyle bir tablo çıktı: Benim de içinde
bulunduğum 24 tane vekili “CHP’ deki Hainler” diye gazetelerde manşetler.
Kaynak neresi?
BAŞKAN – Bizden de var öyle ya.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Anlatacağım.
Şimdi, burası önemli Sayın Başkan. Yani bu, aslında, hem bi zim
Komisyon çalışmalarımız açısından önemli, bundan sonraki süreç için de ben
önemsiyorum bu konuşmayı.
Pankartlar, bütün gazetelerde hepimizin şeyleri . Neymiş? Cezaevi
ziyaretleri yapılmış, insan hakları açısından inceleme yapılmış. Manşetlere
çıkan, benim resmimin de içinde bulunduğu şey bu. Arkadaşlara da böyle
göstereyim. Başlığı bunun “CHP’deki Hainler”, altında “Zeynel Emre 3 PKK’lı,
2 DHKP-C’liyi ziyaret… ” Bunun açılımına da yazdıktan sonra İnternet’ten
baktım gerçekten. Yani alfabede isim kalmadığ ı için, o kadar çok örgüt var,
onu da kestiremiyoruz.
Şimdi, cezaevine bizim cezaevi komisyonun un bugüne kadar 200’ün
üzerinde ziyareti olmuş Meclis bünyesi dışında. Meclis bünyesi içerisinde de
aynı şekilde bütün milletvekilleriyle birlikte çalışma yapılm ış ama Türkiye’nin
genelinde, çocuklara karşı taciz olaylarını ortaya çıkarmış, insan hakkı
ihlallerini ortaya çıkarmış, raporlar sunmuş . Bu süreçte, bizim 26’ncı Dönem
itibarıyla ben 4 cezaevine birlikte gittim. İsmim geçtiği için … Aslında benzer
bütün arkadaşlarımızın durumu. 4 cezaevine gittim. Şimdi, bu haber üzerine
zihnimi zorladım. “Ya, 4 cezaevinde biz kimlerle görüştük?” diye. Yaklaşık
45…
BAŞKAN – Gerek yok ya. Kendini savunma ya.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Hayır, izah etmem lazım.
BAŞKAN – Yaptığın iş doğru bir iş, yok.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Bir yere bağlayacağım Sayın Başkan, yok.
Bu savunma değil. Ben cezaevlerine giden AKP’li arkadaşlara, diğer
partililere “Niye gittin?” demiyorum, insan hakları açısından hizmet ediyorlar.
BAŞKAN – Tabii, ta bii, doğru şeyi yaptın.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Doğru bir şey zaten ama mesele anlaşılsın.
45-50 arası tutuklu hükümlüyle görüşmüşüz, 24’ü Türk Silahlı
Kuvvetleri mensubu, uzman çavuştan generaline kadar; 7 -8’i gazeteci, 3-4
tanesi akademisyen, 1 tanesi h epimizin tanıdığı bir kadın sanatçı, 8 -9 tane
de, biz tanımıyoruz, kadın cezaevine gittiğimizde, özellikle yabancı tutuklular
daha çok, milletvekillerinin Meclisten geldiğini duyunca görüşmek isteyen,
bizim de çağırdığımız. Yani çeşitli problemleri vardı. Kimisi içeri düşmüş, HIV
pozitif taşıyor mesela -isim şey örneği vermeden izah edeyim - çocuğu, 6 aylık
bebeği var, “Ailemin haberi yok. Bana yardım edin, ulaştırın.” diyor, yani yurt
dışındaki ailesini. Bu gibi işler.
Şimdi, velev ki bizim görüştüğümüz ins anlar içerisinde hepsi farklı
farklı terör örgütleri üyeleri olsun, bununla da bir yere varamayız. Ama
buradaki bu gösterdiğim resimle birlikte bu izahatlar şunu gösteriyor: Siyasi
partiler arasındaki rekabet bu işin doğasıdır, birbirlerine en sert eleştir iyi de
yaparlar ama bu hasmane bir tutumdu, bu farklı bir şeydi. Dolayısıyla, burada
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 5
bizim hakkımızda haberler yapan bütün gazeteler kaynağını Adalet Bakanlığı
gösteriyor, Adalet Bakanlığı bizim ismimizi açıklamadı ama diyorlar ki: “Biz
Adalet Bakanlığı bü nyesinden aldık bunu.” Olabilir, belki de onlar yalan
söylüyordur, yanlış söylüyordur; Adalet Bakanlığı o zaman kurumsal olarak
bunu yalanlamalıdır, demelidir ki: “Biz böyle bir sunuş ya da böyle bir isim
vermedik kimseye.” Ya bunu yapmalıdır ya da bu yapt ığı yanlıştan döndüğüne
yönelik bir açıklama yapmalıdır. Sayın Adalet Bakanının burada hem
şahsımdan hem de Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinden -bir kısmı da
cezaevine hiç gitmedi - özür dilemesi ve bundan sonra da bu anlamda toplumu
kışkırtacak işlerin içerisine girmemesi lazım. Benim bu konuyla ilgili
söyleyeceklerim bunlardan ibarettir.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Zeynelciğim, sağ olun.
Konuşmadan şunu çıkarttım: Bakanımız mutlaka bir söz alır, bir defa,
Komisyon çalışmamızla ilgili değil. Şunu da ç ıkarttım: Diyelim ki bir İç Tüzük
reformunda Adalet Komisyonu ile Anayasa Komisyonu üyelikleri başka
komisyonlarda üyelikle bağdaşmamalıdır. Adalet Komisyonu, çok milletvekili
var, onu başkası yapar ama hiç tedirgin olmayın, siyasette…
ZEYNEL EMRE (İstanbu l) – Burada aslında hem sizin yorumunuz hem
diğer üyelerin yorumu da önemli.
BAŞKAN – Yok, yok; öyle şey değil, benim gündemimi dağıtmayın. Ben
Bakanıma…
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın Başkan, nasıl tedirgin olmasınlar, dün
gece Zeynel Vekilimizin bahsettiği milletvekillerinin isimlerini, fotoğraflarını
Ankara’daki ilçelerde ve Ankara merkezde evlere, apartmanlara broşür olarak
dağıttılar.
BAŞKAN – Çok yanlış, çok yanlış.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Evlerin posta kutularına
atmışlar.
NECATİ YILMAZ (An kara) – Sayın Başkan…
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Danıştay üyelerine yapılmıştı, şimdi aynı şeyi
milletvekillerine yapmak istiyorlar. (Gürültüler)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, Adalet Komisyonu…
ORHAN SARIBAL (Bursa) – Adalet Bakanı ve Gökçek sorumludur!
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Geçmişte nasıl gazetelere ve Danıştay
üyelerine yapıldıysa, bugün de aynısı yapılmak isteniyor.
BAŞKAN – Ya arkadaşım… Söz vermeden konuşma var mı
Milletvekilim?
Arkadaşlar, bakın, Adalet Komisyonunun gündemi bellidir, müzakerenin
diyalektiği bellidir…
ORHAN SARIBAL (Bursa) – Adaletin olmadığı bir komisyonda nasıl bir
gündem olacak!
BAŞKAN – Ben diğer komisyonları bilmem ama İç Tüzük’ü iyi bildiğimi
zannediyorum.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Bu Komisyona saygı gösterin!
BAŞKAN – Bir dakika arkadaşlar…
Adaletten katiyen ayrılmam, Zeynel Bey düşüncelerini söyledi…
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 6
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Sayın Başkanım, usule dair benim de bir
söz talebim var.
BAŞKAN – Ya, üstadım…
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Söz talebim var ama, usule dair söz
talebim var.
BAŞKAN – Usule dair ne olabilir?
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Dinlerseniz öğrenirsiniz.
BAŞKAN – Peki.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, nazik bir şekilde, bir milletvekili
arkadaşımız müzakereye girmeden, başlangıçta bir söz istedi, onu anlayışla
karşıladım…
Buyurun usulle ilgili, ondan sonra, Zeynel Bey’in ortaya koyduğu şeyler
karşısında Bakanım beyanda bulunsun, ondan sonra ben işime başlayayım.
Buyurun değerli kardeşim.
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Sayın Başkan, Zeynel Bey gibi, toplantımız
başlamadan ben de tarih e not düşmek açısından ve Sayın Bakan gündemi
görüşmeye geçmeden önce bu çalışmayı gerçekten de ihtiyaç duyduğumuz bir
samimiyetle, içtenlikle, ihtiyaca uygunlukla götürüp götüremeyeceğimizi bir
kez daha öncelikle test etmemiz gerekiyor. Bu anlamda, Zeynel Bey’in netlikle
ortaya koyduğu mesele üzerinden mağdur edilmiş Komisyonun bir başka üyesi
olarak ben de bu anlamda kendisine soru sorulduğu anda sanki soru hazır,
cevabı da hazır, çalışması yapılmış, sayısı belirlenmiş, cebine konulmuş,
soru sordurulmuş, sayı verilmiş bir görüntü arz eden bu kumpasın, bu algı
yönetiminin, bu iftiranın -yani ben “alçak” demek istemiyorum bu yapılan
haberlerle ilgili çünkü bu alçaklıktan daha öte bir şey - iftira üzerine kurulmuş
bu alçaklığın ve CHP’li milletvekillerinin Tür kiye’deki hukuk uygulamasına
ilişkin duyarlılıklarının, sorumluluklarının… Eğer biz gidip görmesek hâlâ o
tecavüze uğramaya devam edecek çocukların, biz gidip araştırmayı
yapmasak, Suruç katliamından sonra Diyarbakır bombacısıyla görüşmesek,
oradaki hücreyi rapora bağlamasak, Türkiye’yle konuşmasak Türkiye’nin
gündemine Ankara bombacısının çıkması mümkün değilken bu çalışmaları
değersizleştirip bizleri adını dahi bilmediğimiz, açılımını dahi okuyamadığımız
örgütlerle ilişkilendirmek gerçekten de tam anlamıy la bir alçaklıktır ve bu
alçaklıktan siyaseten medet ummak ondan daha da alçakça bir durumdur. Bu
durumun Komisyonumuz tarafından tespit edilmesi lazım ve siyaseten böyle
bir yaklaşımın kovulması lazım. Hele hele de şimdi öncelikler sırası konuldu,
bence Türkiye’nin en büyük öncelikli sorunu hukuk sorunudur, adalet
sorunudur çünkü Türkiye’nin tüm sorunları kuralın uygulanıp uygulanmaması,
keyfîliğin yönetime hâkim olması sorunundan kaynaklanmaktadır. Öyle
baktığımız zaman, tam da kuralların uygulanmasını te min, yargının bağımsız
işleyişini sağlama konusunda siyasi sorumluluk noktasında bulunan bir Adalet
Bakanı böyle bir alt çalışmayla, kendisini böyle bir kumpasın hazırlayıcısı
konumunda algılanmasına sebebiyet verecek bir tutumdan korumalıydı. Eğer
böyle bir girişim yoksa öncelikle beraber çalıştığımız Komisyon üyelerini bu
zan altından çıkarıp kamuoyuna net bir şekilde -suskun kalarak değil
konuşarak, orada konuştuğu gibi - bir açıklık getirmesi gerekiyor. Ben Ankara
Milletvekiliyim, bugün Ankara’nın bütün sokaklarında, bütün apartmanların
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 7
posta kutularında tek tek isimlerimizin yazıldığı ve demin söylediğim gibi,
açılımını bilmediğimiz, adını bilmediğimiz örgütlerle ilişkilendirilerek bir yere
sürüklenmek istenmektedir CHP’li vekiller ama şunu netlikle söyl emek lazım:
Ben odamdan bir dolu mahkûm mektubu getirebilirdim, bir dolu tutuklu
mektubu getirebilirdim; biz bunları incelemek üzere oraya gidiyoruz yani sizin
uygulamalarınızdan mağdur olan, sıkıntı çeken, salgın hastalıklara maruz
kalmış, gündelik ihtiya çlarını karşılayamayan, iki katı kapasiteyle kullanılan
cezaevlerinde tutuklu kalan… Belki yarın bunlar beraat edecekler ve belki de
dün olduğu gibi, o kumpas davalarında olduğu gibi, çürütülmüş yargının ve
döneminizde çürütülmüş yargının mağduriyetini yaş amış şekilde tahliye
olacaklar. Bunlara ilişkin bizim sessiz kalmamız mı isteniyor? Cezaevlerine
gitmek suretiyle bu gibi çürümüşlüklerin gün ışığına çıkmasının önü mü
kesilmek isteniyor? Bu konuda Sayın Adalet Bakanımıza şimdiye kadar
koyduğu tutumla ilgili güven duymuyoruz, en azından konuşup bu konuya
netlik getirmesi gerekirdi; belki o ihtiyacımızı şimdi giderebilir.
Şimdi yapacağımız temel çalışma, siz söylediniz, zamanın birbirine
uyup uymadığına bahsettiniz. Zaman dediğimiz diyalektik bir süreçtir,
olayların akış sırasıdır, böyle baktığımızda, elbette ki her zamanın farklı bir
algısı ve içeriği olacaktır ama dönüp baktığımızda, yine bir şeyi daha
söylediniz, yargının sorunlarından bahsettiniz; yargının en temel sorunu kendi
başına bırakılmama sorunud ur, özellikle de yürütmenin bir iktidar alanına
dönüştürme çalışmasının sahası olarak görülmesi sorunudur. Bu sorunun
giderilmesi bakımından ben daha objektif, daha adil ve kullandığı koltuğun
adına yakışır adil bir tutumu, hakkaniyetli bir tutumu toplantı başlamadan
önce Adalet Bakanından bekliyorum ve kamuoyuna bu anlamda açıklama
yapmasını diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, toplantı açıldı ve bir ön söz verdim iki
arkadaşa, Komisyonumuzun İç Tüzük’le tanımlanmış görevleri belli, tab ii,
sözcü arkadaşların bir sınırlamaya muhatap olması mümkün değil “Şunu
konuş, bunu konuşma.” diye ama ben bütün söz alan arkadaşlara zaten geneli
üzerinde müzakerede söz vereceğim.
Ben şu anda Bakanıma İç Tüzük’ümüz 29’uncu maddesinin ikinci
fıkrasında tanzim edilmiş öncelik içerisinde, hem bu görüşlere Bakanım hem
de devamında tasarıyla ilgili görüşlere… Ondan sonra, geneli üzerindeki
müzakerelerde arkadaşlar bütün terennümü dile getirirler.
Buyurun Bakanım.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım,
Komisyonumuzun çok saygıdeğer üyeleri; ben de sözlerimin başında hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Çalışmamızın verimli ve başarılı geçmesini temenni
ediyorum.
Öncelikle, şahsıma dönük eleştirilerle ilgili birkaç cümleyi ben de
burada paylaşmak iste rim.
Efendim, bu tartışma hoş bir tartışma olarak devam etmiyor, keşke
böyle bir tartışma hiç başlamamış olsa ve bunların hiçbirisi ortaya çıkmamış
olsa; onu arzu ederdim ancak başladı bir tartışma, devam ediyor, ne kadar
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 8
süreceği de belli değil yani tara flar bunu dillendirdiği sürece de herhâlde
devam edecektir.
Tartışmayı hatırlarsanız, CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu 7
Haziran 2016 CNN TÜRK Tarafsız Bölge’de yaptığı konuşma içerisinde “Biz
hapiste yatan PKK’lıya da gittik, DHKP -C’liye de gittik; h iç ayrım yapmadık…”
(Gürültüler)
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Devamını da okuyun Sayın Bakan.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Devamını da okuyun.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bir müsaade edin.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sonraki cümleyi oku ne
olur…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Efendim, müsaade edin.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Aynen bak, aynısını
yapıyorsunuz
hep
ve
burada
da
yapıyorsunuz,
devamını
niye
söylemiyorsunuz? (Gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar…
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Hayır, cümlenin devamı
var, devamını niye söylemiyorsunuz?
BAŞKAN – Arkadaşlar, dinleyelim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Aynı cümlenin devamı var.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Arkadaşlar, bir müsaade
bırakın bana, izin vermediniz.
ALİ ÖZKAYA (Af yonkarahisar) – Bir müsaade edin, ne biliyorsunuz
devamında ne söyleyeceğini?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Söylemedi tabii, devamını
söylemiyor.
BAŞKAN – Arkadaşlar, bir dinleyelim.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozg at) – Allah Allah! Ya,
arkadaşlar, benim ne söyleyeceğimi bırakın bana.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Aynı algı operasyonu,
aynısını yapıyorsunuz; devamını söyle!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben cevabımı bir
bitireyim.
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Ya, bir müsaade edin, tamamlasın
Sayın Bakan.
BAŞKAN – Bakın, arkadaşlar, müzakere edemeyiz böyle. Ya, kim neyi
söylüyorsa onu söyler arkadaşlar, yapmayın.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Ya, gerçeği söyleyecek
Sayın Başkan… (Gürültüler)
BAŞKAN – Efendim, “Gerçeği söylemiyor.” dersin, Sevgili Üstadım…
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ne söyleyecek dinlemedin ki!
MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) – Bekle bakalım ne diyecek!
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sen mi söyleyeceksin ne s öyleyeceğini
ya! Daha konuşmasını tamamlamadan başladınız…
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Gerçeği söyleyecek.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Gerçeği söylüyor zaten.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 9
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Ne biliyorsun gerçeği söylemediğini!
BAŞKAN – Ali, yapmayın yahu, Ali Bey…
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Doğruyu söylemiyor.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Siz mi söyleyeceksiniz ne
söyleyeceğini! (Gürültüler)
BAŞKAN – Ya, arkadaşlar, bir dakika…
MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) – Ya, önce bir dinleyin, dinleyin
bakalım ne diyecek!
BAŞKAN – Arkadaşlar, Mahmut… Ya, arkadaşım, Komisyon Başkanı
yönetiyor.
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Önce güzelce dinleyin…
BAŞKAN – Arkadaşlar, susun… Arkadaşlar, yapmayın.
Bakın, bir komisyonun diyalektiğini ilkokul düzeyindeki sesler e
indirmeye hakkımız yok. Kim ne söylerse söylesin, söyleyebilir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Adalet Bakanının görevidir gerçekleri
söylemek.
BAŞKAN – Mahmut, bir dakika…
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bir dinleyin bakalım ya!
BAŞKAN – Ya, bir dakika… Ya, konuşuyor um.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – İzin verdiniz mi cümlemi
tamamlamama ya! İzin vermediniz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, alıntı
yapıyor, alıntı; alıntıyı doğru aktaracak; görüşünü söyler, her görüşü
söyleyebilir ama bir alınt ıyı doğru aktaracak.
BAŞKAN – Ya, zıddını söylersin, yanlışlığını söylersin, yanlışını
söylersin…
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Ya, bitirmedi daha, bitirsin, bir dinle ya!
BAŞKAN – Ali Bey…
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Alıntı yapıyor arkadaş,
doğrusunu söylesin.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Ya, bir dinlersin, “Doğrusu bu.” dersin;
adam kime inanacaksa ona inanır.
BAŞKAN – Ali Bey…
Değerli arkadaşlar, Bakanımızı lütfen dinleyelim. Bir sözcünün sözüne
“Şöyle böyle…” Sonra söz alınır, cevap verilir.
Buyurun.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, benim ne
söyleyeceğimi dinlemeden, ne kadar söyleyeceğimi dinlemeden, konuşmamın
arkasından ne geleceğini bilmeden “Şunu da söylesene.” diye şey yapıyor.
Ben izin verirseniz konuşayım, ondan sonr a ne söylediğime, ne
söylemediğime karar verin ama yani sanki ben bazı şeyleri gizliyormuşum gibi
bir şey var. Ben hiçbir şeyi gizlemem, neyse olanı olduğu gibi söylerim.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Buyurun söyleyin Sayın Bakan.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Buyurun, bekliyoruz tamamlayın.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ama işte, ben onu
söylüyorum, bana izin vermediler ki “Şunu da söylesene, gizliyorsun.” diyor,
ne biliyorsun onu söylemeyeceğimi?
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 10
BAŞKAN – Buyurun Bakanım, devam edin.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Arkasından “…İslami
kesimden mahkûmlara da gittik.” diyor cümlenin devamında. Orada söylenen
şey özet olarak bu. Yani cezaevlerine ziyaretleri var, anlatıyor ve bunun
üzerine
tartışmalar
başlıyor,
birtakım
kişiler
kanaatler
söylüyor,
değerlendirmeler yapıyor ve ben de Twitter hesabından bir açıklama yaptım,
hiçbir milletvekilinin ismini vermeden 2014, 2015 ve 2016 yıllarıyla ilgili
sadece rakamsal bir açıklama yaptım ve bunun üzerine de sa nki çıkan isimleri
Adalet Bakanı açıklamış gibi…
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Kim açıkladı?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bir dakika… Bir dakika…
Benim açıklamalarım ortada, benim şahsıma dönük çok ağır hakaretler yapıldı yani bir bakar
adam ya bu açıklamayı kim yapmış, hangi ismi vermiş Adalet Bakanı diye. Ben çok net söylüyorum,
bakın, çok net söylüyorum: Adalet Bakanı olarak, Bekir Bozdağ olarak hiçbir gazeteciye, hiçbir
kişiye tek bir isim dahi vermedim.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Yardımcınız mı verdi?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bir dakika… Bir müsaade edin,
müsaade edin, anlatayım bakayım.
BAŞKAN – Soruşturur ya.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Arkadaşlar, bir izin verin.
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Ya, Tarım Bakanlığından almadınız...
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ya, bir izin verin, konuşacağım işte,
ne olduğunu bittiğini.
Kimseye bir isim vermedim. Arkasından, kimlerle görüşüldüğünü, görüşülen isimleri
de açıklamadım. Neden açıklamadım? Bunlar kişisel veri. Ben bu bilgileri açıklamam.
MURAT EMİR (Ankara) – Kişisel değil efendim, hayır.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Efendim, bir dakika.
Kişisel, kişilere ait şeyler. Ben bunları açıklamayı doğru görmedim, kişilerle ilgili.
Neden? Çünkü doğru bir şey değil.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Peki, o açıklamayı yapmaya neden
gerek duydunuz?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bir dakika.
O açıklamanın üzerinden çok farklı ithamlar var. Efendim, deniyor ki: “İnsan Hakları
Komisyonu gitti, şu oldu, bu oldu…” Bakın, ben yanımda getirdim, İnsan Hakları
Komisyonuna verilen dilekçeler elimde var. Diyor ki: “Komisyonumuzun 13 Ekim 2011 tarihli
3’üncü toplantısında alınan karar gereği, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde
incelemelerde bulunmak üzere alt komisyon kurulmuştur. Anılan alt komisyon, 13 Ocak
2012’de Gaziantep’teki ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde incelemede bulunacaktır.
Keyfiyeti bilgilerinize rica ederim. Ayhan Sefer Üstün, Sakarya Milletvekili, Komisyon
Başkanı.”
Şimdi, bunu niçin söylüyorum? İnsan Hakları Komisyonu, bazen, böyle, hiç vekil ismi
dahi bildirmiyor, bazen de “Falan falan vekillerimizle beraber, Komisyon üyelerimizle beraber
falan cezaevini ziyaret edeceğiz.” diye bildiriyor. İzne ihtiyacı yok İnsan Hakları
Komisyonunun. Sadece bildirim yapar. Bildirimi de niçin yapar? Gittiği zaman, oradaki ziyaret
için gerekli hazırlıklar yapılsın ve orada kendilerine refakat edilsin ve ona göre bir yardım
olunsun diye. İşin, amacına uygun yapılabilmesi için böyle bir bildirim olur.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 11
Şimdi, birtakım böyle haberler çıkınca, bana da soruldu, pek çok yerden soruldu ayrı
ayrı, yani “Nedir bu, Komisyon ziyareti mi?” falan diye. Benim dediğim, bu ziyaretlerin,
Komisyon ziyaretlerinin, isme yapılmadığı için, bireysel ziyaret olduğunu söyledim. Bu
ziyaretler, bireysel ziyaretlerdir, İnsan Hakları Komisyonunun cezaevleri alt komisyonunun
yaptığı ziyaretlerdir.
Orada isme de ziyaret oluyor mu? Cezaevlerinden mektuplar geliyor, şikâyetler
geliyor, o şikâyeti yapan tutuklu veya hükümlüyle ilgili komisyon “Biz, şununla da görüşmek
istiyoruz.” diye talepte bulunabilir. Zaten, onunla, gittiğinde görüşür. Komisyonun
görüşmesini, benim, Bakanlık olarak engelleme imkânım yok. Neden? Çünkü, Komisyon
bunu yasa gereği kendisi görüşüyor ve resen yapıyor. Bizim söylediklerimiz bundan ibarettir,
bunun dışında yok.
Ha, bu bilgiler, birtakım bilgiler çıktı. Nereden çıkmış olabilir? Bakanlıkta bu kayıtlar
var. Bakanlıktan, bir şekilde bu bilgilerin sızdığı da gözüküyor çünkü bu bilgileri, Bakanlıktan
birileri almazsa, o bilgiler kamuoyuna yansımaz çünkü o kayıtları, bir giden biliyor, bir de
ziyaret edilen biliyor…
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Bu bilgiler doğru mu efendim?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ya, bir dakika…
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Bakan, katkı için söylüyorum, bu bilgiler
doğru mu efendim?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Bu bilgiler de doğru değil.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bakın, şunu söylüyorum: Bilgilerin
doğru olup olmadığına ilişkin, şimdi tabii, onlarla ilişkin bana bir yazılı soru önergesi verin,
ben size bütün bilgileri vereyim.
MURAT EMİR (Ankara) – Burada efendim, verdik.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Tamam, o zaman bir şey
söyleyeyim…
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Sayın Bakan, verdik, cevap vermediniz ama.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Cevabını bekliyoruz…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Efendim, vereceğiz, daha yeni
verdiniz, hemen…
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Ama sokaklarda broşürler var.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bugün ayın 16’sı…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bakın, ben bir şey söylüyorum, bu
kişilerle ilgili şeylerin hepsine, yazılı sorularınıza cevap vereceğim ve size göndereceğim.
İnşallah, en kısa zamanda… Ben arkadaşlara talimat verdim…
MEHMET TÜM (Balıkesir) – Ama Sayın Bakan…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bakın, talimat verdim; herkes, kim
kimi ziyaret etmiş…
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Hemen cevabını istiyoruz o zaman,
hangi saatte, hangi cezaevinde, kim…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hemen vereceğim. Bakın, benim
elimde listeler var, ben getirdim, bak, burada liste var.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Hepsini, AKP’lileri de…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – AK PARTİ’lileri de şey yapın,
müracaat edin, tamam mı. Biz size AK PARTİ’lileri de verelim, tamam mı. MHP’lileri de
verelim, CHP’lileri de verelim. Siz müracaatınızı yapın, biz size hepsini isim isim verelim
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 12
tamam mı. Kimleri ziyaret ettiğini de verelim, ondan sonra ne söylüyorsanız, ne
eleştiriyorsanız, onun üzerine yazın, “AK PARTİ’liler şuna gitmiş, şu buna gitmiş…” bunun
hepsini söyleyin ama bizim söylemediğimiz lafları bize itham edip, onun ötesinde de hakaret
ederseniz bunu kabul etmemiz mümkün değil.
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın Bakan, bir şey soracağım: Niye sadece CHP’lileri
söylediniz, bunu söyler misiniz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hepimizin temiz bir…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan… Sayın Bakan…
BAŞKAN – Arkadaşlar… Arkadaşlar, söz vereceğim. Tamam, söz vereceğim.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Şimdi, bakın, bu konu CHP’yle ilgili bir
tartışma üzerinden yürüdüğü için söyledim. Yoksa, Cumhuriyet Halk Partisi…
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Tartışma olmadı…
BAŞKAN – Sayın Bakan…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Arkadaşlara söylüyorum.
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Hayır, neden?
BAŞKAN - Bakan bitirsin ya, söz vereceğim.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bakın, ben, AK PARTİ’yle ilgili, diğer
partilerle…
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Hayır, AKP milletvekilleri gittiler mi? Gittiler mi gitmediler
mi?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bir dakika… Bir cevap vereceğim,
Allah Allah. “Gittiler mi gitmediler mi?” diyorsun. Ben cevap vereceğim, konuşuyorum işte.
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Gittiler mi gitmediler mi? Hayır, önünüzde var ya.
BAŞKAN – Arkadaşlar, yapmayın bunu.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben size diyorum ki soru sorun bana.
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Siz CHP’yi açıkladınız da onun için.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben CHP’yi açıkladım.
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Niye CHP’yi açıkladınız?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Neden? Bir tartışma olduğu için,
sorular soruldu, o zaman…
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Şu anda ben soruyorum…
BAŞKAN – Bakanım, devam edin.
CEYHUN İRGİL (Bursa) – …AK PARTİ’li arkadaşlarımız cezaevine gittiler mi, ziyaret
yaptılar mı?
BAŞKAN – Bakanım… Sayın Bakanım…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Arkadaşlar…
BAŞKAN – Geneli üzerinde bütün arkadaşlara söz…
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Bir dakika… Cevap alacağım.
BAŞKAN – Bir dakika kardeşim ya!
MURAT EMİR (Ankara) – Neyin geneli Sayın Başkan?
BAŞKAN - Komisyonu ben yönetiyorum. Ama lütfen, Bakan bitirmedi.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Gündemimiz bu mu? (Gürültüler)
NECATİ YILMAZ (Ankara) - Türkiye'nin gündemi bu.
BAŞKAN – Lütfen ya, yapmayın ya!
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Komisyonun gündemi bu değil…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Şimdi…
BAŞKAN – Sayın Bakanım… Arkadaşlar, bir dakika…
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 13
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bu bilgilerin doğru bilgiler olup
olmadığını…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Arkadaşlar, gündem bu değil diyorlar. Ayıp ya!
BAŞKAN – Ağbaba, ya, müzakere edeceğiz, niye bağırıyorsun?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ya, bak, benim elimde var.
(Gürültüler)
BAŞKAN - Ya, vereceğim, söz vereceğim arkadaşlar. Bakan bitirmemiş daha ya!
Ya, Ali Bey…
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Terbiyesizlik! Hiç mi vicdanınız yok.
Hiç mi Allah’tan korkmuyorsunuz?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Siz korkmuyorsunuz. İftirayı kim atıyorsa dünyanın
en alçağıdır.(Gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Bakan…
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – İftirayı kim atıyorsa…
VELİ AĞBABA (Malatya) – İftirayı kim atıyorsa alçaktır, şerefsizdir, daha kötü olsun.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Alçaktan da beterdir!
BAŞKAN – Doğru, doğru, tamam, tamam… (Gürültüler)
Ali Bey… Ya, arkadaşlar… Veli… Ya, Veli…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, niye sözlü cevap vermiyorsunuz? Yazılı da
verebilirsiniz, sözlü de verebilirsiniz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bak, yazılı da vereceğim, sözlü de
vereceğim. Ya, ben şu anda…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bu açıklama size ait mi değil mi Sayın Bakan? Lütfen.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hangi açıklama?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bakın, bu açıklama. Bakın, diyorsunuz ki…
BAŞKAN – Ya, Veli Bey, söz vermedim.
Sayın Bakanım…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bakın, arkadaşlar, bir şey
söyleyeceğim. (Gürültüler)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bakın, arkadaşlar, Sayın Bakan, burada…
BAŞKAN – Arkadaşlar… Ya, Veli…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Ağbaba, bak, konuşuyorsun.
Senin kimleri ziyaret ettiğin isim isim var, kayıtlı.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Konuşalım üzerinde.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Konuşalım ve ona rağmen kalkıp
hakaret ediyorsun.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Kime hakaret ediyorum?
BAŞKAN – Sayın Bakanım…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sen 2011’den beri kimlerle
konuşuyorsun, hepsi isim isim kayıtlı ya!
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bende de var.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Utanmadan hakaret ediyorsun bir de.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Utanmaz sizsiniz!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ayıptır! Hepsi doğru seninle ilgili.
BAŞKAN – Ya, Sayın Bakanım…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bu ne biçim laf! Utanmaz sizsiniz!
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 14
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gidip ziyaret ediyorsun, ondan sonra
çıkınca da Bakana hakaret ediyorsun.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bu açıklama size ait mi değil mi?
BAŞKAN – Ya, Veli Bey…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ayıptır ya!
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bu açıklama…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben saygı duyuyorum, bir şey
yapmıyorum ama milletin gözünün önünde, İnsan Hakları Komisyonunun yapmadıklarını, sen
“Bunları İnsan Hakları Komisyonu yaptı.” diyorsun. (Gürültüler)
BAŞKAN – Yapmayın ya!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Hangi teröristi ziyaret ettin?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – İnsan Hakları Komisyonunun ziyareti
ayrı, bu ayrı. Ayıptır!
BAŞKAN – Arkadaşlar…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Ölümle tehdit ediyorsunuz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ki biz sizi tehdit etmiyoruz. Siz
yapıyorsunuz onu. Ayıptır ya!
BAŞKAN – Arkadaşlar…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hem gidip ziyaret ediyorsun sonra da
ortaya çıkınca milleti suçluyorsun. (Gürültüler)
BAŞKAN – Ya, arkadaşlar…
Kapattım.
Kapanma Saati: 12.23
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 12.35
BAŞKAN: Ahmet İYİMAYA (Ankara)
BAŞKAN VEKİLİ: Hakkı KÖYLÜ (Kastamonu )
SÖZCÜ: Serap YAŞAR (İstanbul)
KÂTİP: Adnan BOYNUKARA (Adıyaman)
----- 0 ----BAŞKAN – Arkadaşlar, oturumu açıyorum. (Gürültüler)
Levent Bey, Komisyon oturumu açıyor. Usule sadakat ilkesini en fazla
senin bildiğini farz ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın İyimaya, sadakat göstereceğiz!
İnsanların can güvenliği önemlidir!
BAŞKAN – Önemlidir. Kim önemsiz diyor?
Efendim, şu anda Komisyon çalışmasına başlasın mı yoksa şey mi?
Şu anda Komisyonu açıyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın İyimaya, bakın, yaşam h akkı herkesin
hakkıdır ve iktidar bundan sorumludur. İktidar partisinin Adalet Bakanının
herkesin can güvenliğinden ve adaletten sorumlu olması gerekirken
arkadaşlarımızla ilgili bir iddia ortaya attı.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) – Bu iddia gerçek dışıdır.
BAŞKAN – Tamam…
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 15
LEVENT GÖK (Ankara) – Bu iddia yalandır, iftiradır. Adalet Bakanının
bu iftirasını…
BAŞKAN – Tutanağa geçmiyor Levent... Tutanağı açamadım ya…
LEVENT GÖK (Ankara) – Herkes duyuyor burada!
BAŞKAN – Komisyon konuşmasına başlayamadı.
LEVENT GÖK (Ankara) – Bu iftirasından dolayı dün geceden itibaren
Ankara sokaklarında evlere bildiri atarak arkadaşlarımızı teşhir ediyorlar.
BAŞKAN – Bunu ifade buyurdular arkadaşlar.
LEVENT GÖK (Ankara) – Öncelikle, siz, işinize başl amadan önce bu
milletvekillerinin güvenliğinden sorumlusunuz Sayın İyimaya.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, sorumluluk veya sorumsuzluk
yasalardan doğar. Levent Bey kardeşim de İyimaya da kimin nerede hangi
derecede sorumlu olduğunu karşılıklı olarak bilirler . O konuda ne bilgisini ne
bildiğini sorguya çektirmem.
Komisyon çalışmalarına başlıyor.
Toplantıyı açıyorum.
MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkanım, benim bir söz talebim var
efendim.
BAŞKAN – Ben vereceğim. Bakanım tamamladıktan sonra Levent Bey’e
vereceğim, size vereceğim. Ondan kuşku duymayın arkadaşlar. Benim
Komisyonum demokratik komisyondur, diyalektikten kaçan, diyalektiği örten
bir komisyon değildir.
Değerli Bakanım, buyurun tasarının genel durumunu… Arkadaşlarımız
sırası gelince söz alacaklar. Başla dığınız söze devam etmek istiyorsanız
yoksa tasarıya devam.
Buyurunuz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, bir kez
daha ifade etmek isterim: Benim sözlerim ve açıklamalarımda hiçbir yalan
yoktur, bir. İftira değildir, benim söylediklerim doğru olanlardır. Bunun için
özür dilenecek bir şey yok.
İki, bu tartışmayı ben başlatmadım. Bununla ilgili Sayın Genel
Başkanın açıklaması çok net. Onun ifadesidir. Onun üzerine başladı. Burada,
şimdi, Sayın Ağbaba söyledi. Ben Ağbaba’nın izni olursa aç ıklayalım kimlere
gitmiş.
NECATİ YILMAZ (Ankara) - Benimkini de söyleyin o zaman.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Seninkini de
söyleyeceğim. Seninkini de söyleyeceğim.
LEVENT GÖK (Ankara) – Arkadaşlarımızı tek tek söyleyin. AKP’lileri de
söyleyin.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Efendim, şimdi, ziyaret
ettik etmedik diyorlar. Ben şimdi izni olursa…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, önce bunu açıkla!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Ağbaba, izin
veriyor musun sen kimlere gitmişsin?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ee, niye vermiyorsun o
zaman? Hem “iftira” diyorsun hem izin vermiyorsun.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 16
VELİ AĞBABA (Malatya) – 6 tane PKK’lı…
BAŞKAN – Sayın Bakanım…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Peki, mesele anlaşılmıştır
Sayın Başkan. (Gürültüler)
BAŞKAN – Ya Veli Bey, bakın, söz vermedim.
NECATİ YILMAZ (Ankara) - Ben açıklama istiyorum!
BAŞKAN - Necaticiğim söz vermedim ya. Bakan bitirsin.
NECATİ YILMAZ (Ankara) - Açıklama istiyorum!
BAŞKAN - Ya sen istiyorsun öbürü istemiyor. Vereceğim diyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) – Arkadaşlarımız isim isim açıklayın istiyor.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Ben izin veriyorum Sayın
Bakan. Sayın Bakan, izin veriyorum.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Arkadaşlar, bir dakika…
BAŞKAN – Bekir Bey, niye şey ediyorsunuz? Geneli üzerine anlatın.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Peki, efendim, ben bu
kadar ifade ediyorum. Yazılı soru önergesi verin ben onlara artık cevap
vereceğim.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Açıkla, açıkla, bilelim!
LEVENT GÖK (Ankara) – Adalet Bakanı burada, biz de buradayız. Biz
de bilmek istiyoruz.
BAŞKAN – Ya Levent Bey…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben basına vermedim
diyorum. Daha yüz defa mı söyleyeceğim?
NECATİ YIL MAZ (Ankara) – Kürsüde öyle söyledi.
LEVENT GÖK (Ankara) – Bekir Bey, bundan kaçmayın, açıklayın. Bu
arkadaşlarımızın ismini açıklayın.
BAŞKAN – Levent…
ALİ ÖZKAYA (Af yonkarahisar) – Levent Bey, niye açıklattırıyorsunuz
ya? Amma uzattınız bunu ya… Yazılı soru önergesi verilsin açıklayın efendim.
BAŞKAN – Sayın Bakanım, lütfen, gündemle ilgili konuşun. Arkadaşlara
söz vereceğim.
Buyurun, devam edin. Muhatap almayın. Yapmayın.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısıyla ilgili…
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan, bir dakika söz
istiyorum.
BAŞKAN – Ya vereceğim kardeşim.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Bakanın sözünü kesmeyelim,
dinleyelim.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Vereceğim arkadaşım, bitirdikten sonra vereceğim.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Vallahi ben başlatmadım.
Ben de büyütmedim. Ama bu tartışmayı gündemde siz tutuyorsunuz. Siz
büyütüyorsunuz. (Gürültüler)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Hedef gösteriyorsa
söyleyecek!
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 17
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın İyimaya, öyle televizyona çıkıp yalnız
başına açıklama olmaz! Şimdi herkes burada!
ALİ ÖZKAYA (Af yonkarahisar) – Sayın Bakan sizin bildiğinizi söylemek
zorunda mı? Size uymak zorunda mı?
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar… Sayın Bakanım…
VELİ AĞBABA (Malatya) – 6 tane PKK’lı kimmiş, 3 tane DHKP -C’li
kimmiş bileyim diyorum.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan, bir dakikanızı…
BAŞKAN – Mustafa Bey, vereceğim, söz vereceğim hepinize. Lütfen…
LEVENT GÖK (Ankara) – Bakan açıklama yapamıyor Ahmet İyimaya.
BAŞKAN – Ya kardeşim, kendisinin işi.
LEVENT GÖK (Ankara) – Açıklasın istiyoruz biz de!
BAŞKAN – İstiyorsun, tamam. Talebini…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Peki, efendim. Sorsunlar,
yazılı olarak kiminle ilgili ben cevaplayayım… (Gürültüler)
LEVENT GÖK (Ankara) – Hayır… Sayın Bakan, hayır, burada açıkla!
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Hedef göstereceksiniz, yok
öyle!
SELİNA DOĞAN (İstanbul) – Broşürleri dağıtmayın!
LEVENT
GÖK
(Ankara)
–
Kaçmayın
Bekir
Bey,
kaçmayın.
Kaçıyorsunuz.
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Niye okumuyorsunuz?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Arkadaşlar, bir yandan
okuyun diyorsunuz, bir yandan okumayın diyorsunuz.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar… Sayın Bakan…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, 6 tane PKK’lı kimmiş bileyim
diyorum. 3 tane DHKP -C’li kimmiş bileyim diyorum.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, izniniz
olursa ben…
BAŞKAN – Ya Veli, konuşamıyor Bakan ya!
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Nereden bilsin hepsini?
BAŞKAN – Ya Ali Bey, sen mi yönetiyorsun?
Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; bakın, komisyonların, kolektif
çalışmaların asırlardır süzüle süzüle gelen usulleri var. Bu usullere sadık
kalmamız lazım. Arkadaşların elbette ki şiddetle, ısrarla ve yoğunlukla
Bakana tevcih edecekleri talepleri olabilir. Ama Bakanımız…
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Gerçekleri söylesin diyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) – Ahmet Bey, bir toplantı böyle idare edilmez.
BAŞKAN – Size vereyim.
LEVENT GÖK (Ankara) – İtham edilmiş arkadaşlarımız yüzleşmek
istiyorlar Bakanla. Bakan bundan kaçıyor hâlâ.
BAŞKAN – Levent Bey…
LEVENT GÖK (Ankara) – Biz yüzleşmek istiyoruz, Bakan kaçıyor. Hodri
meydan… Hodri meydan…
BAŞKAN – Levent Bey, benim usuli bilgilerimin zekâtı senin kaç katın
olur bilmem.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Ne demek?
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 18
LEVENT GÖK (Ankara) – Ahmet Bey, Ahmet Bey, burada bir yaşam
hakkı var, bir iftira var.
BAŞKAN – Biliyorum. Ya bunu önemsemeyen var mı?
LEVENT GÖK (Ankara) – Televizyonlara çıkacaksın arkadaşlarımızı
iftira atacaksın, burada yüzleşmeye gelince kaçacaksın. Yok öyle…
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – İftira konusunda zekânızla
yarışamayız!
BAŞKAN – Değerli Bakanım, arkadaşlar…
LEVENT GÖK (Ankara) – Bekir Bey kaçıyor bundan İyimaya.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, izniniz
olursa, bu isimlerin hepsi özel konular, bunları burada açıklamayı doğru
bulmuyorum. (Gürültüler)
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Biz istiyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) – Arkadaşlarımız rıza gösteriyor!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ ( Yozgat) – Müsaade edin… Müsaade
edin… Ben ne söyleyeceğim ama. Şu anda bir sürü soru önergesi var.
Hepsinin cevaplarını ben önümüzdeki hafta yazılı olarak gönder…
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Kendi milletvekilinize vermişsiniz orada
konuşuyor.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Ne demek önümüzdeki
hafta? Önümüzdeki haftayı görebilecek miyiz acaba?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – AK PARTİ’yi sorun, AK
PARTİ kimi ziyaret etmiş onları da vereceğim. MHP’yi sorun, onlar kimi
ziyaret etmiş, onları da vereceğim . Ben bunların hepsine yazılı olarak
önümüzdeki hafta Parlamentoya göndereceğim.
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Sayın Bakan, Genel Kurulda sizin
milletvekiliniz kaynak olarak sizi gösterdi!
BAŞKAN – Sayın Bakanım… Necati…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bunların hepsi inceleme
gerektiriyor. Bunları inceleyecekler…
NECATİ YILMAZ (Ankara) – İncelemeden niye konuştunuz o zaman?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, kayıtlar
incelenecek, önümüzde şu andaki soru önergeleri var. Bütün partilerle il gili
soru önergeleri zaten gelmiş durumda, ben hepsine ayrıntılı olarak cevap
vereceğim, tamam mı?
BAŞKAN – Peki, devam edin Bakanım.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
- Yazılı olarak
göndereceğim,
alırsınız,
ona
göre
bakarsınız,
kim
ne
diyorsa
değerlendirirsiniz, oldu mu? Ben gönderirim.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Göreviniz zaten göndermek.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Ama Sayın Bozdağ, gerçekten çok
yanlış bir yerden giriyorsunuz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ama ben ne yapayım?
Ben yanlış bir yerden gidiyorum. İşin doğrusu, ben şimdi bu bilgileri
paylaşmak istemem, doğru değil ama zorla…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan… Sayın Bakan, benim gibi
paylaşın.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 19
BAŞKAN – Niye paylaşsın ya Veli? Yarın paylaşsın, iki saat sonra
paylaşsın, ne olur ki ya?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Bakanım, diyalektiğe girmeden…
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan, bir dakika rica
ediyorum.
BAŞKAN – Ya, kardeşim, bunu ben yönetiyorum. Ama vereceğim sözü
diyorum. Ya, sözü vereceğim, Bakan bitirsin, Bakanı konuşturmuyorsunuz.
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Hepsini istiyoruz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hepsini açıklayacağım,
hepsini.
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Sivas katliamı davasına gidenleri istiyoruz.
ADALET BAKANI BEKİ R BOZDAĞ (Yozgat) – Bizde kayıtlı olan her
bilgiyi açıklayacağım.
BAŞKAN – Bekir Bey… Bekir Bey…
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Cezaevindeki herkes sizin
sorumluluğunuzda. Eğer sizin mantıkla bakarsak, siz, cezaevinde terörist
besliyorsunuz. (Gürültüler)
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Ne alakası var ya?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Aynen öyle.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Onların güvenliğinden Adalet Bakanı
sorumludur.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben sorumluyum, doğru.
Ben sorumluyum, onlar bize ema nettir.
BAŞKAN – Sayın Bakanım… Sayın Bakanım…
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Bakın, çok yanlış yerden giriyorsunuz.
BAŞKAN – Mustafa Bey… Mustafa Bey…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Allah’ım… Ya, beni
bilmiyorum, siz yerden yanlış yerden giriyorsunu z ve yanlış devam
ediyorsunuz.
BAŞKAN – Bekir…
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Cezaevinin, oranın her şeyine ben
tanığım.
BAŞKAN – Ya, burası sorgu…
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Cezaevinde girdiğinde adının ne
olduğunu bilmediğimiz insana “Ne olur bir dakika da bizimle görüşsün.”
derdik. Orası başka bir şey, orası mezarlığın yanı başı.
BAŞKAN – Ya, Mustafa Bey, tutanağa girmiyor konuşman sevgili
kardeşim.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Ama çok yanlış bir yerden
giriyorsunuz.
BAŞKAN – Bakın, Mustafa Bey… Mustaf a Bey, ya, kardeşim…
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Bir cezaevi varsa kimin gireceği belli
olmaz.
BAŞKAN – Sayın Balbay, tutanağa girmiyor.
Bakanım, devam edin lütfen.
Arkadaşlar, Komisyonu ben yönetiyorum.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 20
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, değerli
Komisyon üyeleri…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, o broşürler Türkiye’nin her
yerinde dağıtılıyor.
BAŞKAN – Ya, Veli, vereceğim be kardeşim sözü.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bizi hedef gösterdiğiniz o broşürler
Türkiye’nin her yanında dağıtıl ıyor Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – O, yanlış. Kim
dağıtıyorsa ahlaksızlık yapıyor, suç işliyor. (Gürültüler)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Siz başlattınız!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - O, yanlış, onu tasvip
etmem mümkün değil. Kim yapıyorsa o, büyük bir hukuksuzluktur, büyük bir
yanlıştır. Onu kabul etmemiz mümkün değil.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Böyle bir şey olur mu? Türkiye’nin her
yanında o broşürler dağıtılıyor Sayın Bakan.
BAŞKAN – Ya, Veli Bey…
ADALET BAKANI BEKİR B OZDAĞ (Yozgat) – Onları kim yapıyorsa
yanlış yapıyorlar, suç işliyorlar, hukuksuz davranıyorlar. Böyle bir şey olur
mu?
LEVENT GÖK (Ankara) – Siz sebep oldunuz!
VELİ AĞBABA (Malatya) – Ben hangi DHKP -C’li varsa bilmek istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakanım… Sa yın Bakanım, konuşmanıza devam edin.
Söz vermedim, söz verilmeyen kişi konuşamaz.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Siz, bizim söz alma hakkımızla
oynuyorsunuz.
BAŞKAN – Veli, söz vermedim.
Sayın Bakanım, devam edin konuşmanıza, niye kesiyorsunuz?
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) – Neye devam edecek İyimaya?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan…
LEVENT GÖK (Ankara) – Arkadaşlarımızın talepleri var.
BAŞKAN – Ya, babam, vereceğim söz. Söz vermedim Levent.
LEVENT GÖK (Ankara) – “Ben şu anda bilmiyorum.” diyo r, bilmiyorsan
niye açıklıyorsun?
BAŞKAN – Bakanım, konuya devam edin, lütfen. (Gürültüler)
LEVENT GÖK (Ankara) – Bu kadar basit mi İyimaya?
BAŞKAN – Hiç basit değil.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Türkiye’nin her yanında o broşürler
dağıtılıyor.
BAŞKAN – Kim dağıtıyor ya?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Kim dağıtıyor Sayın Başkan?
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Bakan Bey “Yanlış, doğru bulmuyorum,
suçtur.” diyor. Daha ne desin ki?
BAŞKAN – Ya, böyle şey olur mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Fazla zorlamayın, beni
fazla zorlamayın.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 21
VELİ AĞBABA (Malatya) - Türkiye’nin her noktasında şu anda CHP’li
milletvekillerinin hayatı tehlikede arkadaşlar.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, biz, Bakanı
dinlemeyeceksek çıka lım o zaman, bağırsınlar. (Gürültüler)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Çıkın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sana mı soracağız?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Size mi soracağız ne yapacağımızı?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Biz dinlemeye geldik buraya.
BAŞKAN – Bülent Bey, o müdahaleleri sabahtan beri arkadaşlar
yapıyorlar.
Bakanım, devam edin.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım,
Komisyonumuzun saygıdeğer üyeleri; huzurunuzdaki Danıştay Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Öngören Kanun Tasarısı vesile siyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) – Efendim, siz, bizi saygıyla selamlamayın, şu
açıklamayı bir yapın, ondan sonra kanuna geçin. Önce bir iftira edildiğini
söyleyin. Bu kadar basit mi her şey?
SELİNA DOĞAN (İstanbul) – Broşürleri toplama kararı alın.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bildiğiniz gibi, yargı
hizmetinin daha sağlıklı ve daha hızlı bir şekilde sunulabilmesi, somut olay
yani vaka denetiminin istinaf mercileri tarafından yapılması ve yüksek
mahkemelerin asli görevini i cra ederek içtihat müessesesi hâline gelmesi
amacıyla 2004 yılında 5235 sayılı Kanun’la ilk olarak adli yargıda istinaf
mahkemelerinin kurulmasının hukuki altyapısı oluşturulmuştur.
LEVENT GÖK (Ankara) – Bekir Bozdağ kimin ne yaptığını bilmiyor
arkadaşlar. Arkadaşlarımızı hedef gösterdi, vebali Adalet Bakanının
üzerindedir.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Aynen, aynen.
Öcalan’ı adada müsteşarınız ziyaret ediyor, o zaman bir şey yok;
CHP’liler Can Dündar’ı ziyaret ediyor, onlar terörist oluyor.
BAŞKAN – Ya, Bakanım, kesme sesini, devam.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Şu, her yere dağıtılıyor, bak, şu. Türkiye’nin
her yanında bunlar dağıtılıyor.
BAŞKAN – Ya, Veliciğim, sana söz vereceğim kardeşim.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Daha sonra, 2014 yılında
6545 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle hâlen faaliyette bulunan bölge idare
mahkemeleri
istinaf
mercisi
olarak
yapılandırılmıştır.
İlk
derece
mahkemelerinin ihtiyaç duyduğu hâkim, savcı ve yardımcı personel sayısı
sürekli artırılmışsa da bu sayı istinaf mercilerini n faaliyete geçmesi için
gerekli olan seviyeye ulaşıncaya kadar istinaf mahkemeleri maalesef faaliyete
geçirilememiştir. Bu süreçte yüksek mahkemelerin sürekli artan iş yüküne
bağlı olarak temyiz aşamasının makul süreleri aşması nedeniyle yüksek
mahkemelerin daire ve üye sayılarının artırılması mecburiyeti ortaya
çıkmıştır. Bu nedenle 2011 yılında 6110 sayılı Kanun’la Yargıtayın daire
sayısı 6, kadro sayısı 137 artırılmıştır; Danıştayın daire sayısı 2, kadro sayısı
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 22
61 artırılmıştır. 2014 yılında da 6572 say ılı Kanun’la Yargıtayın daire sayısı
8, kadro sayısı 129 artırılmış; Danıştayın daire sayısı 2 ve kadro sayısı 39
artırılmıştır. Son yıllarda hâkim ve savcı ve yardımcı personel alımının daha
fazla artmasıyla insan kaynağı eksikliğinin tamamlanması ve alty apı
eksikliklerinin giderilmesi üzerine hukuki altyapısı oluşturulmuş olan istinaf
mercilerinin 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete geçmeleri kararlaştırılmıştır.
Buna göre, adli yargıda 1.070 hâkim ve savcı 7 bölgede kurulan 217 daireye,
idari yargıda 257 hâkim 7 bölgede kurulan 62 daireye aktarılmıştır.
Yargıtayın bu ay itibarıyla derdest dosya sayılarına geldiğimizde, şu
anda Ceza Genel Kurulunda 2.142, Hukuk Genel Kurulunda 4.359, ceza
dairelerinde 378.906, hukuk dairelerinde 307.830; Yargıtay toplamınd a
702.640 dosya bulunmaktadır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında ise
557.545 dosya vardır. Şu anda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve
Yargıtayda tamamen 1 milyon 260 bin 185 dosya bulunmaktadır. Danıştayda
ise bu ay itibarıyla derdest dosya sayısı 209.8 03’tür. Yüksek mahkemelerin
son altı yıl içerisinde gelen iş yükünde de ciddi bir azalma olmamış,
bazılarında artış söz konusudur. Dosya sayısı, beklenildiği gibi, bu sayılar
göstermektedir ki 2011 ve 2014 yılında yapılan değişikliklerle üye ve daire
sayılarının artırılması yüksek mahkemelerin iş yükünde ciddi bir azalmaya
neden olmamış, hatta 2015 verilerine göre yüksek mahkemelerin iş yükünde
bir miktar artış gerçekleşmiştir. Bu sayılar ayrıca istinaf sistemine geçilmeden
yüksek mahkemelerin iş yükünde ci ddi bir azalmanın gerçekleşmeyeceğini de
açıkça göstermektedir. 20 Temmuzda istinaf sistemine geçilmesiyle ilk derece
mahkemelerince verilen kararların adli yargıda yaklaşık yüzde 90’ı, idari
yargıda ise yaklaşık yüzde 80’i istinaf aşamasında kesinleşecekt ir. Doğaldır
ki bu durum Yargıtay ve Danıştayın da iş yükünü aynı oranda azaltacaktır. Bu
nedenle Yargıtay ve Danıştayın daire ve üye sayılarının yeniden belirlenmesi
zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bu itibarla tasarıyla Yargıtayda 46 olan daire
sayısı 24’e, 516 olan üye sayısı 200’e; Danıştayın ise 17 olan daire sayısı
10’a, 195 olan üye sayısı 90’a düşürülmektedir. Ancak Yargıtay ve Danıştay
uhdelerinde bulunan dosyaları istinaf mercilerine göndermeyip kendileri
çözeceğinden mevcut iş yükü nazara alınarak k apanması gereken Yargıtayda
22, Danıştayda 7 dairenin yetkili kurullar tarafından kapatılıncaya kadar
görevlerine devam etmeleri öngörülmektedir. Yargıtayda Birinci Başkanlık
Kurulu, Danıştayda Başkanlık Kurulu iş durumunu dikkate alarak en geç üç yıl
içinde söz konusu daireleri kapatarak yeniden iş bölümü yapacaklardır yani
üç yıllık bir geçiş süreci öngörmektedir. Bununla birlikte, aynı nedenlerle
kanunun yürürlüğe girmesiyle Yargıtayın üye sayısı öncelikle 300’e, daha
sonra boşalan her 2 üyelik için 1 üy e seçilmek suretiyle tedricen 200’e;
Danıştayın üye sayısı öncelikle 116’ya, daha sonra boşalan her 2 üyelik için 1
üye seçilmek suretiyle tedricen 90’a düşürülecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıda düzenlediğimiz en önemli
konulardan birisi de yüksek mahkeme üyeliğine süre getirilmesidir. Tasarıda
Anayasa Mahkemesi üyelerinde olduğu gibi Yargıtay ve Danıştay üyeleri için
iki yıllık süre belirlenmekte ve süresi biten üyelerin yeniden seçilemeyecekleri
hükme bağlanmaktadır. Görev süresi bi ten yüksek mahkeme üyeleri, Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından özlük hakları korunarak istinaf ve ilk
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 23
derece mahkemelerine atanacaklardır. Ancak Cumhurbaşkanı taraf ından
Danıştay üyeliğine seçilmiş olan üyelere görev sürelerinin sonunda bir terc ih
hakkı verilmektedir. Bu kişiler isteklerine göre Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu tarafından idari yargıda bir göreve atanabilecekleri gibi müktesebatları
dikkate alınarak idare bünyesinde bir göreve de atanabileceklerdir. Üyeliğin
süreli hâle getirilmesiyle içtihatların yeni bir bakış açısıyla değerlendirilerek
sürekli gelişmesi ve toplumun ihtiyaçlarına daha fazla cevap vermesi, üyelerin
kendilerini yenilemeleri ve geliştirmeleri amaçlanmaktadır. Bununla birlikte,
görev süresi sonunda istinaf ve ilk derece yargı mercilerine atanacak yüksek
mahkeme üyeleri bilgi ve tecrübelerini de bu mahkemelere aktarma imkânı
bulabileceklerdir. Ayrıca, üye sayısı ciddi oranda azaltılan yüksek
mahkemelerin üyelerine görev süresi getirilmemesi yeni üye seçimini çok
sınırlı hâle getirecektir. Bu durum ilk derece mahkemeleri ile istinaf
mercilerinde görev yapan hâkim ve savcıların üye olma beklentilerini önemli
derecede azaltacaktır. Üyeliğe belli bir süre getirilmesiyle üye olma niteliğini
haiz hâkim ve savcıların üyelik beklentilerinin canlı tutulması suretiyle
çalışma şevklerinin artırılması ve kendilerini daha fazla geliştirmeleri de
amaçlanmaktadır.
Yine, Sayın Başkanım, Yargıtay ve Danıştay şu anda vaka denetimi de
yapmaktadır.
Vaka
denetimi
yapacak
istinaf
merciler i
geçmişte
bulunmadığından günümüze kadar Yargıtay ve Danıştay maalesef, hukuki
denetiminin yanı sıra zorunlu olarak vaka denetimi de yapmıştır. İstinaf
sistemine geçilmesiyle ilk derece mahkemelerince verilen kararlar kanuna ve
hukuka uygunluğun yanı sıra delil değerlendirmesi yapılarak maddi olaya
uygunluk yönünden de istinaf mahkemeleri tarafından denetlenecek ve
davaların büyük bir çoğunluğunun bu aşamada kesinleşmesine bağlı olarak
yüksek mahkemelerin iş yükü büyük oranda azalacaktır. Bu itibarla, yüks ek
mahkemeler sadece hukukilik denetimi yapacak ve asli görevi olan içtihat
müessesesine dönüşecektir. Bu nedenle tasarıda yüksek mahkemelerin
görevinin sadece hukuki denetim yapmakla sınırlı olduğu vurgulanmaktadır.
Esasen bu vurguya da ihtiyaç yok, zaten yasa buna amirdir ancak istinaf
uygulamasına geçilmesiyle beraber bir farkındalık oluşturmak ve bugüne
kadar fiilen yapılan vaka denetimi uygulamasının yapılmayacağının altının bir
kez daha çizilmesi açısından bu düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur. Aynı dair e
içerisinde şu anda, bildiğiniz gibi, farklı heyetler kurulabilmekte, hem
Yargıtayda hem Danıştayda çift heyet hâlinde çalışma yapılabilmekte ve
burada zaman zaman sayıları çok da az da olsa aynı daireden farklı
kararların çıkma ihtimali, çakışan kararlar ın çıkma ihtimali bulunmaktadır. Bu
düzenlemeyle beraber Yargıtay ve Danıştayın çift heyet yerine daire olarak
çalışma durumu söz konusu olacaktır. Bu da içtihatlarda birliği sağlayacağı
gibi uygulamada farklılıkların ortaya çıkmasına ve bu nedenle yargıya olan
güvenin olumsuz etkilenmesinin de önüne geçecektir.
Tasarıda yer alan önemli düzenlemelerden biri de hâkim ve savcı
adaylarına meslek öncesi eğitim sonunda yapılan yazılı sınava ilave
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 24
Saat 13.15-18.30 arası
gelişen süreçte, o televizyon yayının da ifade ettiği arkadaşlarımızın isimlerini
medyaya servis etti. Medyadaki bu servisin ötesine geçti. Dün Türkiye Büyük
Millet Meclisinde konuşan bir AKP’li milletvekili, Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğünden listeyi aldığını ifade etti.
BAŞKAN – Kim o?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Halis Dalkılıç…
LEVENT GÖK (Ankara) – Dolayısıyla, organize bir şekilde Adalet
Bakanı, bürokratları, çalışanları Cumhuriyet Halk Partisine dönük büyük bir
iftira kampanyasının parçası oldular. Bu gerçek değil mi arkadaşlar? Bu
gerçek değil mi Sayın İyimaya? Bu gerçeği siz de gördünüz ve karşı
çıkmadınız. Sizin gibi bir hukukçunun “Ne oluyor?” demesi gerekirdi.
BAŞKAN – Ben hüküm cümlesi kullanmadım bugün Leventçiğim, hüküm
cümlesi hiç kullanmadım, kullanmam. Müzakere yapıyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) – Şimdi, bu tartışmalar devam ederken dün
Ankara’da, İstanbul’da arkadaşlarımızın isimlerini gösteren bildiriler, binlerce,
on binlerce, evlerin altından evlere, iş yerlerine, arabalara bırakılmak
suretiyle isimleri ifşa ediliyor. Bu yal an, orada da devam ettiriliyor ve Adalet
Bakanı hâlâ suskun.
Şimdi, biz bugün Adalet Bakanıyla buraya geldik, bir hesaplaşma için.
Arkadaşlarımız burada. Adalet Bakanına ısrarla soruyoruz: Kim, kimle
görüştü, açıkla. “Ben onu sonra açıklayacağım.” diyerek konuyu zaten
bilmediğini itiraf ediyor. Arkadaşlarımız burada, Necati Yılmaz burada, Murat
Emir burada, Veli Ağbaba burada, Mahmut Tanal burada, Mehmet Tüm
burada, hepsi burada arkadaşlarımızın. Kimle görüşmüş arkadaşlarımız,
kimlerle görüşmüş? AKP millet vekilleri kimlerle görüşmüş; örneğin,
Cumhurbaşkanının Başdanışmanı olan Ayşe Türkmenoğlu kimlerle görüşmüş,
Bakan onlara değinmiyor. Bakan, başka AKP milletvekillerinin kimlerle
görüştüğüne değinmiyor.
Arkadaşlar, o görüşmelerin hepsinin bir görev icabı olduğunu hepimiz
biliyoruz ve biz asla, görüşen kişiyi ve görüşen partiyi ve görüştüren genel
başkanları bir itham içerisinde tutmuyoruz, tutmadık bugüne kadar da. Ama
Adalet Bakanı ifşa ediyor. Kaldı ki bütün bu görüşmelerin tümü kaçak değil
arkadaşlar, bizzat Adalet Bakanının imzasıyla onay veriliyor ve cezaevlerine
gidiliyor. Yani, arkadaşlarımız, bu kişisel bilgilerini de Adalet Bakanlığına
tevcih etmişler, Adalet Bakanlığı bunları ifşa ediyor. Ne hakla? Ne hakla?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hiçbirini ifşa etmedim.
Yalan söyledikleriniz.
LEVENT GÖK (Ankara) – Bugün, burada, Sayın Bakan…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bakanlığa yönelik
söylediklerinizin hepsi yalan ve iftira.
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Milletvekilin söyledi hepsini.
BAŞKAN – Bekir, tamam, devam etsin.
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Bakan, aslında size “Sayın Bakan” da
dememek gerekir. Bakın, şimdi, diyorsunuz ki…
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 25
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben sadece genel bir
açıklama yaptım.
BAŞKAN – Bakanım, söz veririm tekr ar.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hayır, hiçbir isimlendirme
yapmadım, genel bir açıklama yaptım burada. Ayıp ya!
BAŞKAN – Ya, Bekir Bozdağ, Adalet Bakanı diyor…
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, bu isimleri nasıl ele geçti de
arkadaşlarımızın, kapılardan arabalara bırakılıyor, iş yerlerine bırakılıyor.
Şimdi, bundan daha vahim bir tablo var mı Sayın İyimaya? Binlerce
kişinin evinde, elinde, iş yerinde, arabasında bakıyor, isimleri. Görecek
şuradan bir milletvekilimizi “Vay, sen şununla mı görüş tün?” diyerek üzerine
saldıracaklar. Tabloyu görüyor musunuz, provokasyonu? Provokasyonu kim
yapıyor? Adalet Bakanı bürokratları yapıyor, Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanıyla beraber yapıyorlar bütün bunların hepsini.
Şimdi, Bakan diyor ki: “CHP milletve killeri PKK’lılarla, DHKP -C’lilerle
görüştüler.” Kendisini açıklamaya davet ediyoruz.
BAŞKAN – Tamam.
LEVENT GÖK (Ankara) – Bütün basının huzurunda açıklamaya davet
ediyoruz. Arkadaşlarımız burada. Kimsenin töhmet altında kalmaması gerekir.
Adalet Bakanının, bir kere, hem Cumhuriyet Halk Partisinden hem
arkadaşlarımızdan ve tüm Türkiye kamuoyundan özür dilemesi gerekir.
Şimdi, Bakan, PKK’yla DHKP -C’yle arkadaşlarımızın görüştüğünü itham
ederek güya arkadaşlarımızla ilgili bir irtibat kurmaya çalışıyor. B ekir Bey,
Oslo’da…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ya, ben söylemedim,
Genel Başkanımız söyledi.
BAŞKAN – Sayın Bakan…
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Siz söylediniz bizimle ilgili.
LEVENT GÖK (Ankara) – Bir saniye…
“Oslo’da PKK’yla görüşen şerefsizdir.” sözünü hiçbir Cumhuriyet Halk
Partili söylememiştir. Daha sonra, “PKK’yla görüşen arkadaşı ben gönderdim.
Sıkıntısı olan bana söylesin.” diyen sözü de hiçbir Cumhuriyet Halk Partili
söylememiştir, Recep Tayyip Erdoğan söylemiştir. Ne diyorsunuz bu söze?
“PKK’yla görüşen arkadaşı ben gönderdim. Sıkıntısı olan bana söylesin.” Siz
bir sıkıntı duyuyor musunuz, duymuyor musunuz bu söze karşı, ne
yapıyorsunuz? PKK’yla ilgili görüşen arkadaşı Recep Tayyip Erdoğan
göndermiş, “Sıkıntısı olan bana söylesin.” Bekir Be y, Sayın Başkan, AKP
milletvekilleri; sıkıntınız varsa bu söze karşı bir tavır gösterin. Hodri meydan,
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Şimdi, bakın, siyasette hodri meydan…
LEVENT GÖK (Ankara) – Böyledir ama bu iş, bu böyledir. (Gürültüler)
BAŞKAN – Devam et, Levent Bey, devam et.
LEVENT GÖK (Ankara) – Sonra, darbeyle devrilen Ahmet Davutoğlu
“Kürtçe yasağını biz kaldırdık. Bana ‘Serok Ahmet’ diyorlar.” dediği zaman
herkes bunu bir başka biçimde takip etti.
Yine, Kabineden arkadaşınız Yalçın Akdoğan “Öcalan’ın ola yları okuma
kabiliyeti ve tecrübesi var.” dediği zaman hiçbir şey yapmadınız Bekir Bey, bir
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 26
şey söylemediniz. Yalçın Akdoğan’ı PKK’yla irtibatlandırmadınız, sessiz
kaldınız, niye?
Yine, Kabinenin önceki bakanlarından Beşir Atalay “Öcalan’ın mesajları
bizim de düşüncemiz.” derken sessiz kaldınız Sayın Bekir Bey. Öcalan’ın
mesajları sizin de düşüncenizmiş, AKP’nin düşüncesi. Bunların hiçbirini hiçbir
CHP’li söylemedi, hiçbir CHP’li söylemedi. “PKK, DHKP -C, IŞİD terör
örgütüdür.” sözünü her fırsatta söyledik, söylemeye de devam edeceğiz, bu
duruşumuzu her zaman sürdüreceğiz. “Öcalan’ın mesajları bizim de
düşüncemiz.” derken niçin Beşir Atalay’a sesinizi çıkartmadınız ya da önceki
mevkidaşınız Sadullah Ergin “Öcalan, bölgenin durumunu daha sağlıklı
yorumluyor.” derken ne yaptınız Bekir Bey, siz ne yaptınız Sayın İyimaya ve
AKP milletvekilleri?
BAŞKAN – Ya, bu sualler şık değil Leventçiğim, şık değil.
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Çok güzel, çok yerli yerinde sorular.
BAŞKAN – Şık değil. Diyalektik…
LEVENT GÖK (Anka ra) – Sayın Başkan…
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Yüksekova’ya gidip de “Asker
yargılansın.” diyen…
BAŞKAN – Bir dakika…
Ya, Ali Bey, yapmayın arkadaşım.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Efendim, bize hep…
BAŞKAN – Ama bitiremedim, ben bitiremedim ama. Ben k onuşuyorum,
ben.
LEVENT GÖK (Ankara) – Bunlar, tabii, rahatsızlık veriyor. Rahatsızlık
veriyor bunlar.
BAŞKAN – Şimdi, bakın, Levent Bey, diyalektikte… (AK PARTİ ve CHP
milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar)
Bir dakika arkadaşlar, ben konuşuyor um.
LEVENT GÖK (Ankara) – Şimdi, daha sonra, çıkıyor, Yasin Aktay
Milletvekiliniz…
BAŞKAN – Levent Bey, diyalektikte muhatabın ismi söylenmez.
LEVENT GÖK (Ankara) – Sonra, çıkıyor bir başka AKP milletvekili,
diyor ki: “Abdullah Öcalan dünyanın geleceğini çok iyi biliyor.” Kim
biliyormuş? Abdullah Öcalan biliyormuş Bekir Bey. Bunu milletvekiliniz
söylüyor sizin. Bunları televizyonda niye anlatmıyorsunuz? (AK PARTİ ve
CHP milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Veli, ya, sözcün konuşuyor V eli.
LEVENT GÖK (Ankara) – Bir başka jöleli var, “Öcalan Türkiye’nin
önünü açıyor.” diyor ve bol maaşlı, bol kaynaklı, böyle, kendisine
danışmanlıklar verilen bir jöleli diyor ki: “Öcalan Türkiye’nin önünü açıyor.”
Yine, bir… (AK PARTİ ve CHP milletvekil leri arasında karşılıklı laf
atmalar)
BAŞKAN – Ya, Veli Bey, yapma ya!
VELİ AĞBABA (Malatya) – Söylemeyeceksin öyle bir şey, uyar o
zaman.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Kes sesini.
BAŞKAN – Ben kaç defa uyardım yahu, sizi de onu da.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 27
LEVENT GÖK (Ankara) – Veli Bey, bir saniye lütfen…
Yine, bir başka AKP yanlısı, “Öcalan’ın çok geniş bir prestiji var, nadir
insanlardan biri.” diyerek ortaya çıkıyor, ne Başbakandan ne AKP
milletvekillerinden ne Adalet Bakanından televizyona çıkarak bunları anlatmak
gibi bir şey yok. Bunların sözleri meşru, kabul edilebilir, içinize
sindirebilirsiniz; biz bunların tümünü reddediyoruz Bekir Bey, tümünü
reddediyoruz.
Şimdi, bu tablo içerisinde, baktığınızda, AKP’nin ikircikli tavırları, Kürt
sorununun çözümü konusunda kimi za man bir yöne evrilen, kimi zaman bir
başka yöne evrilen tavırlarıyla bugünlere geldik. Bugünlere geldiğimizde ne
oldu? Geçen, 7 Haziran seçim kampanyasında “Çözüm süreci başladı,
anaların gözyaşı dindi.” diyen bir parti bu AKP. Yine, “Olağanüstü hâli
kaldırdık, köylerimize özgürlük geldi.” diyen bir partinin “billboard”larından
bahsediyorum Bekir Bey. Şimdi gelinen nokta kan gölü. Gelinen noktada,
terör almış başını gidiyor, her gün ülkemizin pek çok yöresinden şehitlerimiz
yüreklerimizi acıtarak buraya gel iyor ve Cumhuriyet Halk Partisi bu tablo
içerisinde, Sayın Başkan, çok olağanüstü, çok değerli bir duruş sergiliyor.
Teröre karşı Hükûmetin, iktidar partisinin arzu ettiği düzenlemeler konusunda
hangi sıkıntıyı çıkardık Bekir Bey?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – İç güvenlik paketi…
LEVENT GÖK (Ankara) – Hangi sıkıntıyı çıkardık?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – İç güvenlik paketi… Geçtiğimiz sene,
iki ay görüştük. Yerlere yattınız direnirken.
NECATİ YILMAZ (Ankara) – O diktatörlük yasası.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – İç güvenlik paketi…
LEVENT GÖK (Ankara) – Hakan, onun tartışması ayrı.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – İç güvenlik paketi…
BAŞKAN – Hakan, söz veririm.
LEVENT GÖK (Ankara) – Şimdi, Sayın Başkan, biz, teröre karşı
mücadelede ne gerekiyorsa yapılmasından yanayız am a sevgili Hakan…
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – İç güvenlik paketi Levent Bey…
LEVENT GÖK (Ankara) - …insan hakları…
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – HDP, MHP ve siz kırk beş gün süreyle
engellediniz bizi.
LEVENT GÖK (Ankara) – …temel hak ve hürriyetler konusunda da
duyarlı olduğumuzun altını çizelim. O duyarlı olduğumuz konu bir gün gelir,
seni de vurur. Bir gün, makul şüpheden bu iktidar döner de seni alırlarsa yine
yanında ben olurum Hakan Kardeşim. Bunların altını çizelim.
Şimdi, Bekir Bey, Sayın Başkan; bir, ter örle mücadele ediyor ülkemiz,
bu konuda birlik ve beraberlik içerisinde olmamız lazım, hiçbir şüphe yok.
Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda Meclise gelen yasalar bakımından
hiçbir sıkıntısı yok. İktidar partisinin, bu, teröre, şu anda neredeyse her gün
gelen cenazelerle artık bir kan gölüne gelinen noktada muhalefetle çok daha
yakın bir iş birliğini, bilgilendirmeyi, sahiplenmeyi sağlaması gerekirken
televizyondaki o sözleriniz çok vahim olmuştur Bekir Bey, hepimizi incitmiştir,
hepimizi üzmüştür. Ben büyük bir derin üzüntü duydum, derin üzüntü duydum.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 28
Terörle ilgili hangi ortak bildiriye imza atmıyoruz, terörle ilgili hangi
yasal düzenlemede Hükûmetin zayıflamasına neden olacak girişimlerdi
bulunuyoruz? Biz sosyal demokrat partiyiz; insan hakları, temel hak ve
hürriyetler bizim alanımız arkadaşlar. Buna dikkat edeceğiz. Bunları sadece
kendimiz için değil, tüm Türkiye için istiyoruz. Modern demokrasilerde
gözetilmesi gereken, insanların temel hak ve hürriyetleridir, insan haklarıdır.
Bir tek kişinin bile b urnu kanamadan götürülmelidir işler, bir tek kişinin bile.
Bir tek kişinin burnu kanarsa orada bir yanlış vardır Sayın İyimaya, siz de
benden daha çok iyi bilirsiniz bunu.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) – Haksız mıyım efendim? “Haklısını z.” deyin
de…
BAŞKAN – Ya, ben onay mercisi değilim, dinliyorum; dikkatle
dinliyorum, içimde hüküm cümlelerini kuruyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) – Şimdi, böyle bir tabloda, bu getirdiğiniz,
birazdan görüşülmeye başlanacak olan, Danıştay ve Yargıtayla ilgili yasayla
ilgili bunu bir alt komisyona çekmemiz ya da bir Anayasa değişikliğiyle bir
yargı bağımsızlığını sağlamamız gerekiyor Bekir Bey. Gelin, bunu yapalım,
yargı bağımsızlığını sağlayalım. İhtiyacımız var buna. Eğer Yargıtay Başkanı
“Adalete duyulan güve n yüzde 30’lara düştü.” diyor ise bunu hepimizin çok
önemli bir sorun yaparak oturup konuşmamız gerekiyor. Önemli. Biz iktidarda
değiliz, on dört yıldır iktidarda olan sizsiniz. Yani, bu konu, Yargıtay
Başkanının bu tespiti, bir kere, sizler açısından çok vahim bir
değerlendirmedir, çok vahim bir tablodur. Bunun üzerine hep beraber gidelim,
yargı bağımsızlığını sağlayalım, adaleti sağlayalım. Adaletten kimse kuşku
duymasın, “Dosyamın düşeceği hâkim acaba cemaatçi mi, iktidar yanlısı mı,
sosyal demokrat mı, MHP’li mi?” diye kimse düşünmesin Bekir Bey.
İnsanlarımız mahkemeye gittiği zaman, adaletin o kör olan terazisine
güvensin, oradan çıkan karara güvensin. Ama maalesef böyle bir durum
ortada yok, mahkeme kararları tartışılıyor. Bundan ülkemizi çıkartmamız
gerekiyor, terörden ülkemizi çıkartmamız gerekiyor. Terörden ülkemizi
çıkartmamız gerekirken bu konuda her türlü duyarlılığı sahiplenen Cumhuriyet
Halk Partisine dönük, milletvekillerine dönük bu sözleriniz gerçekten hepimizi
derinden üzdü. Bunu samimiyetim le söylüyorum, bütün yüreğimle söylüyorum.
Bütün Cumhuriyet Halk Partisi camiası bu konuda çok incindi Bekir Bey.
Terör konusunda Cumhuriyet Halk Partisine ihtiyacınız var, terörle
mücadele konusunda. Cumhuriyet Halk Partisi ülkenin birliğini, düzenliğini ,
üniter devlet yapısını savunuyor, ülkenin bölünmemesini savunuyor. Doğuda,
güneydoğuda
kahramanca
şehit
olan
askerlerimizin
hepsini
biz
sahipleniyoruz, terör örgütlerine lanet okuyoruz; bugün bir kez daha
huzurunuzda okuyorum, PKK, DHKP -C, IŞİD, adını bu rada zikretmediğim, eli
silah tutan her kim varsa, her kim masum insanı öldürüyorsa lanetlenmelidir,
bunun çok açıkça karşısındayız. Böyle bir tablo içerisinde ben Sayın
Bakandan çok özel bir açıklama bekliyorum Sayın Başkan, buna ülkenin
ihtiyacı var, ülkemizin bu yaratılmak istenen tablonun derhâl dışına
çıkartmaya ihtiyacı var. Terörle ancak birlik ve beraberlik olursa mücadele
ederiz. Terörün zaten aradığı ülkeden birlik ve beraberliğin bozulması,
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 29
insanlar arasındaki moral duygusunun zayıflatılması, her kesin birbirine
girmesi. Buna izin vermeyelim, bu tuzağa düşmeyelim; bu tuzaktan ülkemizi
çıkartalım, çok sorumlu davranalım; siz de biz de hepimiz, büyük sorumluluk
düşüyor hepimize. Patlayan bir bomba, Kızılay Meydanı’nda patlayan
bombalar bir ilçe başka nımızı aramızdan aldı, benim eniştemin yeğeninin
akrabasını içimizden aldı, 16 yaşında, Destina Peri. Terör patlattığı zaman
kimin öldüğü belli değil, AKP’lisi de var, HDP'lisi de var, MHP'lisi de var,
CHP'lisi de var; hepimizin tanıdığı insanlar var. Bund an nasıl çıkartacağız
ülkemizi? Kızılay’da bombalar patladı insanların kaybı yanında ekonomik
kayıplarımız var, Kızılay’da işler durdu. O koskoca Gama İş Hanı boşaltılıyor
Bekir Bey. Neden? Terörün acımasız yüzü yüzünden. Terör turizmi vurdu,
Antalya sahilleri boş, bütün oteller satılıyor Sayın Başkan. Alanya’da,
cumhuriyet tarihinde ilk defa esnaf turist duasına çıktı, turist gelsin diye;
amiral ilçemiz, amiral ilimizde çıktı. Bunları önlememiz lazım, bu kaynaklar
AKP iktidarı kuruyor diye buna sevinecek d eğiliz, işsiz kalan bizim işsizimiz.
Turist gelmeyince oteller olmuyor, oteller çalışanlarını çıkartıyor, turist
gelmeyince oteller daha önce alabildikleri erzakları alamıyorlar, esnaf
sıkıntılı; turistik eşya satan esnaf sıkıntılı.
Bitireceğim Sayın Başka n, bir içimi dökeyim şurada.
Bu hepimizi ilgilendiriyor, Bekir Bozdağ’ın da meselesi, Levent Gök’ün
de meselesi, hepimizin meselesi. Şimdi, böyle bir ortamda Sayın Başkan,
yapılması gereken aklıselim hareket etmektir. Elbette Sayın Bakana bizim çok
haklı olarak serzenişimiz olacaktır bu konuda, onu yaptık. Şimdi, Sayın
Bakanın da o sorumluluk çerçevesinde davranmasını bekliyoruz. Türkiye'nin,
ülkemizin dirliğinin, düzenliğinin buna şiddetle ihtiyacı var değerli arkadaşlar,
şiddetle ihtiyaçları var. Bakın, çok soğukkanlı konuşmaya gayret ediyorum
Sayın Bakan, öfkemizi anlattık ama şimdi sorumlu olmamız gereken bir
dönemdeyiz.
Burada
birbirimizi
o
haksız
ithamlardan
kurtarmak
durumundayız. Eğer AKP’li bir kardeşimin üzerinde bir haksız itham varsa onu
da ben kaldırmalıyım, böyle yapmalıyız. Böyle yaparsak terör karşısında
yenilmeyiz Sayın Başkan. Terörün istediği ne? Moral, değerler çöksün, herkes
birbirine girsin, ben de cirit atayım, bu. Bu amaca mı hizmet edeceğiz, yoksa
bu amaçtan Türkiye'yi çıkartacak mıy ız?
Sayın Başkan, Sayın Bakan; arkadaşlarımızla, Cumhuriyet Halk
Partisiyle ilgili televizyon programında söylediğiniz bu konularla ilgili haklı
olarak kamuoyu önünde açıklamalarınızı bekliyoruz. Ve bu tartışmanın
anlamsız olduğu konusunda geçen gün Meclis te konuşan bir AKP’li
milletvekilini de kutluyorum. O milletvekili çıktı dedi ki: “Evet, gittik, hepimiz
gittik, yani bunu tartışmak konusu yapmak gayriinsani, gayriahlakidir.” diyerek
konuya bir duyarlı milletvekili olarak yaklaştı.
Şimdi, ülkemizin cezaevleri sorunları var, cezaevlerinde yaşanılan
gerçeklikler var. Cezaevlerinde arkadaşlar, normal insanlar kalmıyor ki,
cezaevlerinde katiller kalıyor, hırsızlar kalıyor, suçlular kalıyor yani hangi
cezaevine gitseniz karşınızda suç işlemeyen bir adamla mı karışılacaksınız?
Bütün cezaevleri suçlularla dolu. Yani bir katille görüşünce nasıl katil
olunmazsa ve cezaevinin sorunu tespit edilirken bu önerilemezse bütün
cezaevlerine… Örneğin terörle ilgili cezaevleri ayrı. Bu cezaevlerinin
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 30
sorunları var, bunu gid ermek de Sayın Bakanın görevi, arkadaşlarımız da
bunları sizlerle paylaşmak durumunda ve gidermek durumundasınız çünkü siz
orada yaşayan herkesin güvenliğinden ve hayatından da sorumlusunuz. Suçlu
ama durum bu. Devlet yaşatacak, devlet kanunlar çerçevesind e herkesin
cezasını verecek, tablo bu.
Sayın Başkan, benim son sözüm şudur: Ben ülkemizin bu iklimden
süratle çıkmasını, terör karşısında hep beraber olmamızı, birlik ve
beraberliğimizi sürdürmemizi, insan haklarını, temel hakları ve demokrasinin
bütün standartların korumamız kaydıyla hep beraber yapmamız gerektiğinin
altını çiziyorum. Cumhuriyet Halk Partisi olarak PKK’yı, DHKP -C’yi, IŞİD’i bir
kez daha hepinizin huzurunda lanetliyorum. Eli silah tutan bütün terör
örgütlerini lanetliyorum ve terör karşısın da ülkemizin birliği açısından da
Cumhuriyet Halk Partisi olarak üzerimize düşen bütün çabaları, az önce
çizdiğim çerçevede, insan hakları ve temel hürriyetlere zarar gelmemek
kaydıyla destekleyeceğimizi ifade ediyorum.
Bu görüşülecek olan kanun da Anayas a’ya -arkadaşlarımız birazdan
ifade edecekler, ben de sözlerimi fazla taşırmak istemiyorum hâkimlik
teminatına ve diğer düzenlemelerle Anayasa'ya çok bariz aykırılıklar
taşıdığından dolayı Anayasa'ya aykırı olarak nitelendiriyoruz. Bunun
Anayasa'da yapılacak temel bir değişiklikle yargı bağımsızlığı çerçevesinde
çözümlenmesi gerektiğinin altını çiziyorum. Eğer bugünkü toplantı bundan
sonra devam edecekse bir alt komisyon kurulması marifetiyle orada
görüşlerimiz, sivil toplumun, baroların, hukuk camiasının , yargı camiasının da
görüşleri alınmak suretiyle hepimizin üzerinde anlaşacağı bir yargı paketinin
hep beraber uzlaşarak Meclisten anayasal değişiklikle geçirilmesini de
öneriyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Levent Bey.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, Komisyon Başkanı olarak benim farklı
bir psikolojik mod içerisinde bulunduğumu kabul etmenizi isterim. Bütün
arkadaşları, kurduğu cümlelerle, ifade etmeye çalıştıkları vücut dilleriyle…
Onların tümüne dikkat ediyorum ve müz akere yapacağız, devam edeceğiz.
Bir defa, Komisyonumuzun herhangi bir üyesinin herhangi bir diğer
milletvekilimizin can güvenliği veya herhangi bir insanın veya herhangi bir
ulustan herhangi bir insanın can güvenliği karşısında duyarsız kalması
mümkün değildir, yaşam hakkı ortak vatanımızdır. Ben bir defa,
dinlemelerimde, ifadelerimde en öfkelenilmesi gerektiği zamanda dahi
tebessümü yüzümden sildirmeyen bir insanım.
LEVENT GÖK (Ankara) – Biliyorum Sayın Başkanım, ben yakından
biliyorum.
BAŞKAN - Bir anımı anlatayım: 12 Mart dönemi, avukatım; TRT Genel
Müdürü -Levent Bey, dikkatle dinledim sizi - o dönemin paşalarından birisi. Bir
boşanma davası var yani bay, bayan ikisi de arkadaşımız, birisi doktor, birisi
avukat, ismini de bilirsin yakından. Genel Müdür t anık olarak dinledi. Ben de
davalı vekiliyim. Genel Müdür dedi ki: “Niye gülüyorsun?” Hatta söylemeyeyim
“Niye sırıtıyorsun?” filan dedi. “Benim yaradılışım bu, Allah olun benim bu
özelliğimi düzeltin.” dedim. Onun için ifade ettiniz, ben tebessümü katiyye n
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 31
şey yapmam, en öfkeli anda dahi akıl durağından ayrılmam, daima basiret ve
soğukkanlılık…
Ben de biraz yoruldum, eğer izin verirseniz Levent Bey’in bu, başta
öfke modunda, sonra akıl, sonra gerçekten ortak akıl modunda düğümlediği,
noktaladığı cümlenin farklı bir diyalektikle şu anda gündeme getirilmemesini
diliyorum ve öğleden sonra tensip edeceğiniz saate erteliyorum Bakanım. Ben
de yoruldum.
MURAT EMİR (Ankara) – Sıra tam bize geldi Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Ya ne yapayım ama benim de tahammülüm var Mu ratçığım.
Söz veremediğim arkadaşlardan da özür diliyorum, hepsine söz
vereceğim.
Çok sağ olun, çok teşekkür ediyorum.
15.00’te toplanmak üzere toplantıyı kapatıyorum.
Kapanma Saati: 13.40
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.05
BAŞKAN: Ahmet İYİMAYA ( Ankara)
BAŞKAN VEKİLİ: Hakkı KÖYLÜ (Kastamonu)
SÖZCÜ: Serap YAŞAR (İstanbul)
KÂTİP: Adnan BOYNUKARA (Adıyaman)
----- 0 ----BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, Dördüncü Oturumu açıyorum.
Verimli çalışmalar diliyorum.
Söz sırası Murat Bey’de.
MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkanım, siz de uygun görürseniz
-uçağa yetişecek değerli arkadaşlarımız var - Sayın Tanrıkulu ve Sayın Veli
Ağbaba’dan sonra ben konuşmak isterim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, bu zarafete ne denebilir? Feragat
üzerinde ayrıca usul üretiyorsun uz, teşekkür ediyorum.
Buyurun Sezgin Bey.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın
Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, önemli bir yasa üzerinde konuşuyoruz, sizin de dediğiniz gibi,
tarihî dönüm noktalarından bir tanesi. Çünkü çok geleneği olan 2 kurumu
lağvediyoruz neredeyse ve onun üzerine yeniden inşa edilecek 2 kurum
olacak.
Ama ben ondan önce sabahki oturuma ilişkin birkaç şey söylemek
istiyorum. Şimdi, öncelikle tartışma çok yanlış yerden başladı. Yani, sonuçta
cezaevine giren insan -avukatlığımdan bilirim - örgütle olan ilişkisi kesilmiş
insandır, bu konuda birçok Yargıtay kararı vardır, artık o ya suç şüphelisidir
veya hükümlüdür. Yani, üyesi olduğu, mensubu olduğu örgütle, terör örgütüyle
-neyse- onunla anılmaz; hükümlü ve tutuklu diye anılır. Ve hükümlü ve
tutukluların da Anayasa’ya göre, hukukumuza göre de belli hukukları vardır, o
hukukların korunması lazım. Yani, hükümlünün ve tutuklunun cezaevlerinde
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 32
belli bir hukuk çerçevesinde kalma sı lazım. Cezaevlerinin de insan hakları
ihlallerinin en yoğun yaşadığı yer olduğunu biliyoruz. Yani tarihsel olarak da
böyledir, sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada da böyledir. O nedenle
Mecliste İnsan Hakları Komisyonunda Cezaevi Alt Komisyonu vardır , o
nedenle, milletvekillerine böyle talepler gelir.
Sayın Bakan, görmenizi rica ediyorum, iki ayda bana gelen mektuplar
cezaevlerinden, sadece bana gelen, bu kadar mektup geldi. Ben yirmi beş yıl
avukatlık yaptım, baro başkanlığı yaptım, mesleki dezenform asyona uğradım.
İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısıyken ve Meclis İnsan
Hakları Komisyonu Başkan Vekiliyken, ben cezaevlerine gidip çok insan
dinleyemem dedim arkadaşlarıma. Çünkü yirmi beş yıl boyunca gezdim,
dolaştım, çok fazla dinledim. O nedenle, hiç avukatlıkla ilgisi olmayan 3
arkadaşımızı, 4 arkadaşımızı görevlendirdik. Birisi Veli Ağbaba, hayatında
cezaevine belki hiç gitmemiş; birisi, Özgür Özel; birisi, Nurettin Demir. Birisi,
doktor; birisi, eczacı. Daha iyi dinlesinler diye, daha i yi anlasınlar diye -yani,
bizim gibi dezenformasyona uğramış bir ortamdan gelenler değil - daha sağlıklı
dinlesinler diye bu arkadaşlarımızı görevlendirdik ve gerçekten de 2011’den
itibaren Meclis Cezaevi Komisyonundan çok daha farklı bir çalışma içerisine
girdiler, çok daha etkin bir çalışma içerisine girdiler ve cezaevleri konusunda
bir duyarlılık yarattılar. Herkese gittiler yani ayrım gözetmeksizin herkese
-Balyoz’dur, casusluk davasıdır, Ergenekon davasıdır, İslami kesime mensup
olan cezaevlerinde kalmış ve unutulmuş, sizlerin unuttuğu kesimler - gittiler,
onların sesi oldular. Şakran Cezaevindeki olayları ortaya çıkardılar, Pozantı
Cezaevindeki olayları ortaya çıkardılar. Bakın, ben o zaman Genel Başkan
Yardımcısıydım,
arkadaşlarım
ilk
defa
oraya
g idecekleri
zaman
Bakanlığınızdan bir bürokrat kendilerini yolda aramıştı, ben talimat verdim,
gideceksiniz
dedim.
Bakanlıktan
bir
bürokrat
aramıştı
-ismini
söylemeyeceğim- yoldayken aramışlardı, grup başkan vekilimizi aramışlardı
Pozantı Cezaevi için “Gitm eyin, onlar örgüt üyesi, Mersin’de örgüt üyeliğinden
tutuklanmışlar.” diye. Çocuklar… Tecavüz iddiası var, sizin bürokratlarınızdan
bir tanesi yoldayken kendilerini arıyorlar, “Gitmeyin, onlar örgüt üyesi.”
diyorlar. Ama ben ısrar ettim arkadaşlarıma, mutl aka gideceksiniz, tam da
bunun için gideceksiniz dedim. Cezaevinde koruma altındalar bunlar.
Şimdi, siz, tabii ki Genel Başkanımızın hangi kasıtla o sözleri
söylediğini bilirsiniz yani bilecek zekâ düzeyindesiniz, akıl düzeyindesiniz,
tecrübe içerisindesin iz. Yani, herhâlde o örgüt mensuplarına gidip siyasi işler
konuşmak için cezaevine gitmedi arkadaşlarımız, bunları bilebilecek
durumdasınız. Genel Başkanımızın kastının bu olmadığını en fazla sizin
bilmeniz lazım. Şimdi, abdestsiz namaz kılınmaz. “Abdest”i atın, Sezgin
Tanrıkulu dedi ki: “Namaz kılınmaz.” Sizin yaptığınız tam da buydu. Bugün
sabah da bunu yapmaya çalıştınız, bizim ikazımız üzerine İslami kesimleri de
başına koydunuz. Bu algı operasyonuyla ve bu kutuplaşmayla biz siyaseten
doğru yapmayız. Be lki kısa dönemde bir siyasi çıkar elde edebilirsiniz, siyasi
rant elde edebilirsiniz, bir algı operasyonu yaratabilirsiniz ama ana muhalefet
partisini, milletvekillerini, muhalefet partilerini bu tür örgütlerle iş birliği
yapan, onlarla iç içe geçmiş gibi göstermek Türkiye siyasetine ve
demokrasimize bir şey kazandırmaz, doğru değil. Sizin o sözlerinizden sonra
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 33
Sayın Cumhurbaşkanı da “Hastanede ziyaret etmişler.” dedi. “Cezaevi”ni de
attı, “Hastanede…” dedi konuşmasında. Şimdi, bu algıyla biz nasıl mücadele
edeceğiz? Bu doğru mu?
Ve sizin attığınız 6 tane “tweet”i burada okuyabilirim. Yani, bunu
gerçekten siz iyi niyetle mi attınız? Yoksa, CHP’li milletvekillerini bu örgütlerle
ilişkili göstermek kastıyla mı attınız? Ben samimiyetimle söyleyeyim,
ikincisidir. Yani “CHP'li milletvekilleri bu örgütlerle, bu örgütün mensuplarıyla
ilişkilidir.” kastıyla bunları attınız, yoksa kamuoyunu bilgilendirmek için değil.
Ayrıca, bu konuda kamuoyunu neden bilgilendiriyorsunuz, hangi ihtiyaçla?
Yani kamuoyunda böyle bir bek lenti mi var? “Hangi milletvekilleri cezaevlerine
gittiler? Haydi, açıkla Sayın Bekir Bozdağ.” Büyük baskı mı oldu size? Biz
sizden izin alıyoruz, gidiyoruz. Orada kimlerin gözetimi altında görüştüklerimiz
belli. Tamamıyla CHP'yi, milletvekillerini, muhale fet partilerini bu örgütlerle iç
içe geçmiş gibi göstermektir amaç ve bundan yarar gelmez.
Bakın burada var, Levent Bey de gösterdi. Bu ne demek? İsimlerimiz
buraya yazılmış, yanlarına örgütler yazılmış. “Sezgin Tanrıkulu: 5, PKK.” Ne
demek bu? “Sezgin Tan rıkulu bu örgütlerle ilişkilidir.” Düz mantık olarak, bu
toplum içerisinde, kutuplaşma içerisinde bunun böyle anlaşılabileceğini siz
bilmez misiniz? Benden çok daha iyi bilirsiniz sözlerimizin nereye
gidebileceğini. Bu kasıtla söylediniz ve biz bugün hedef gösterildik, hedef
gösteriliyoruz. Bu kutuplaşma ortamında bizim bu sözlerimizden, sizin bu
sözlerinizden sonra herhangi bir biçimde harekete geçebilecek, eyleme
geçebilecek, saldırıya geçebilecek bir sürü insan var sokaklarda. Bizim
milletvekilleri olara k can güvenliğimiz yoksa, sokakta yürüme özgürlüğümüz
yoksa nasıl milletvekilliği yapacağız? Peki, bundan sonra hangi milletvekili
cesaret edip cezaevine gidebilecek, söyler misiniz bana? Kim gidebilir böyle
bir suçlama karşısında? Yarın öbür gün gittik, B akanlık açıklayabilir, “Ne işin
var kardeşim, ölüyorsan öl” der. Bu ortamı Türkiye hak etmiyor, gerçekten hak
etmiyor. Bu kutuplaşma üzerinden siyaset yapılmaz, bu dil üzerinden siyaset
yapılmaz, bizim karşı çıktığımız bu. Sabah o yüzden ben söyledim “Ben
kimlerle görüşmüşüm, açıklayın.” diye. Ben kendine güvenen bir insanım, ne
yaptığımı da çok iyi biliyorum, kimlere gittiğimi de çok iyi biliyorum. Ben soru
önergesi de sormayacağım. Eğer vicdan sahibiyseniz -ki bunu siz açıkladınız burada herkesin huzurun da söylüyorum: Sadece son bir yıl değil… “2014’ten
itibaren” dediniz ve burada da bana sözlü olarak dediniz ya “Siz de
gitmişsiniz, biliyoruz” dediniz. Yani “Gitmişsiniz.” ne demek? Bu örgütlere
gitmişsiniz, iş birliği içerisindesiniz. Bu amaçla söylüyorsu nuz, diliniz bu,
kafanızdaki siyasi düşünce de bu. Kendi adıma söylüyorum, ben çok rahat bir
insanım. 2011’den, milletvekili seçildiğim tarihten bugüne kadar hangi
cezaevinde kiminle görüşmüşüm, sonrasında ve öncesinde ne yapmışım,
açıklamak sizin vicdan b orcunuzdur, bana karşı vicdan borcunuzdur. Yoksa,
şu anda söylüyorum: Hakkımı size helal etmem. Açık açık söylüyorum, bakın.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Size ben onları vereyim
2011’den itibaren, siz açıklayın.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Hayır, kamuoyuna
açıklayın. Bakın, kamuoyuna açıklayın, sizden rica ediyorum. Bakın, sizden
rica ediyorum ben ya, bu kadar açık.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 34
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Tanrıkulu, ben size
1 Ocak 2011’den bu yana cezaevleriyle ilgili istediğiniz…
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Hayır, ben biliyorum
kimlere gittiğimi.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hayır, ben size vereyim,
kamuoyunda nezdinde açıklayın kime istiyorsanız.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Bakan, hayır, bakın,
ben kimlere gittiğimi biliyorum.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Siz açıklayın, ben size
vereyim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Ben sizden talepte
bulunmuşum, gitmişim, kimlere gittiğimi biliyorum.
BAŞKAN – Peki…
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanb ul) – Sayın Başkanım,
keseceğim.
Ama siz beni ve arkadaşlarımı ima ettiniz. İma ettiniz efendim yani
böyle hedef gösterdiniz, bunun Türkçesi bu.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Kesinlikle niyet
okuyorsunuz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Kastınızı aşmış
olabilirsiniz ama kamuoyu…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Benim niyetlerimin hiçbiri
o değildi.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Bakın, Sayın Bakanım 6
tane “tweet”iniz burada. Bunu ortalama zekâda…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozga t) – Ben ne yazdığımı
biliyorum.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Bakın, biz de şunu
söylerler: Bir Hristiyan, bir Müslüman, bir Musevi bulalım, bu 6 “tweet”inizi
okuyalım bu tartışmadan sonra, onların dediklerine ben varım. Ortalama
zekâdaki insanlara hitap ediyoruz biz Türkiye’de. Böyle bir durumla bizi karşı
karşıya
bıraktınız.
Yoksa,
Genel
Başkanımızın
kastının
orada
“Cezaevlerindeki ihlalleri araştırma amacıyla arkadaşlarımız gitmiştir, bir
ayrım gözetmemişlerdir.” olduğunu, bu amaçla söylediğini çok iyi biliyorsunuz.
Bundan siyaset çıkmaz, bundan Türkiye kaybeder, bundan Parlamento
kaybeder, bunlan milletvekillerinin itibarı kaybolur. Bizleri suç makinesi gibi
göstermek, bizleri örgütle ilişkili göstermek Türkiye’ye yaramaz, Parlamentoya
yaramaz. Çok yanlış bir iş olmuştur, bunu düzeltmek başta size düşer, sonra
da hepimize düşer; muhalefet milletvekillerine değil, çoğunluk milletvekilleri
düşer bu hatayı düzeltmek. Çünkü siz çoğunluksunuz, bizim hukukumuz da
size teslimdir Türkiye’de ve bu masa et rafında. Size teslimdir bizim
hukukumuz da, çoğunluk sizsiniz, o yüzden size düşer. Bunu yaparsınız
yapmazsınız ama ben söylüyorum: Benim kimlerle görüştüğümü 2014,
2015’ten beri değil; 2011’den beri açıklayın, o vicdani yük altında
kalmayayım, açık söyleyeyim size.
BAŞKAN – Peki.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 35
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Efendim, yasayla ilgili de
birkaç şey söyleyeceğim.
Sayın Başkanım, evet, çok esaslı bir yasa önümüze geldi. 2010
yılından bu yana Anayasa değiştirildi, HSYK’nın yapısı değiştirildi, ondan
sonra yeni bir HSYK ortaya çıktı, üye sayıları artırıldı, daire sayıları artırıldı,
2014’te başka bir HSYK tartışması yapıldı, şimdi başka bir durumla karşı
karşıyayız. Bütün bunların nedeni, şu, karşımıza… HSYK seçimle geldi,
seçimle gitti; listeyle geldi, l isteyle gitti ama şu var, ben bunu bir avukat
olarak üzülerek if ade ediyorum: Yargıçların ve savcıların siyasal görüşleri
olur, her yurttaş gibi olur ama yargıç ve savcıların görev yaparken siyasal
tutumları olmaz. Ama şimdi geldiğimiz noktada, son dört yı lda, beş yılda,
HSYK seçimlerinden sonra yargıç ve savcıların görev yaparken siyasal
tutumları ortaya çıktı. Biz tek tek, 14 bin hâkim ve savcının hangisinin hangi
adliyede, hangi siyasal düşünceye yakın olduğunu biliyoruz HSYK
seçimlerinden sonra, tek tek biliyoruz. Eskiden bu yoktu, 2010 öncesinde
böyle değildi ama bu noktaya geldi ve yargı siyasallaştı. Her yargıcın bir
siyasal görüşü olabilir ama o siyasal görüşle, o siyasal tutumla aranır hâle
geldi ve o nedenle de yargıya güven en aza indi. Ben avukat arkadaşlarımdan
biliyorum, “Şu yargıç şu düşünceye mensup, davamız o mahkemeye düştü, en
iyisi ben bunu takip etmeyeyim, o yargıcın siyasal tutumuna yakın başka bir
avukata gidin.” Adliye ortamları -siz de takip ediyorsunuz - bu noktaya geldi.
Duruşmaya giderken gümüş yüzük takan avukat arkadaşlarımı bilirim, etek
boyunu uzatan avukat arkadaşlarımı bilirim. Adliyenin bu noktaya gelmesi
Türkiye açısından son derece yanlış.
Şimdi, bu yanlışın üzerine çok daha büyük bir yanlış yapıyorsunuz
Sayın Bakanım. Bu b ir azil yasasıdır yani yeniden üretme, yeniden inşa etme
yasası değil. Yargıtayı ve Yargıtay üyelerini azlediyorsunuz, yeniden Yargıtay
üyesi ve Danıştay üyesi seçeceksiniz yani atayacaksınız. Kim atayacak?
Büyük oranda Sayın Cumhurbaşkanı atayacak, ideolo jisi belli, siyasal
yaklaşımı belli, tutumu belli ve bunu da Anayasa’ya rağmen açıklamakta beis
görmeyen Cumhurbaşkanı atayacak. E, şimdi, bu ortama nasıl güveneceğiz?
Kim, nasıl güvenecek? Muhalefet nasıl güvenecek? Bu azil yasasından dolayı
da şunun yolunu açıyorsunuz: Güçlü iktidarlara her an yargıçları azil yetkisi
veriyorsunuz, bu yasayı buraya getirmekle ve geçirmekle. Güçlü iktidarlar ne
yapacak? Benzer yasayı çıkaracak, çantasında yargıç ve hâkim taşıyacaklar,
kendi iktidarlarında kendi yargıçlarıyl a gelecekler. Bu son derece yanlıştır,
doğru değildir, her güçlü iktidar kendi yargısını inşa eder bu yasadan sonra.
Başka bir iktidar gelir, aynı şekilde, yasayı değiştirir, Yargıtay ve Danıştayı
lağveder, dolayısıyla, seçimi kendisi yapar, atamayı kendis i yapar -eğer
Anayasa’ya da uygun bulunursa - ona göre çeker gider.
Benzer
yasa
2014’te
çıktı,
HSYK’yla
ilgili
olarak
Anayasa
Mahkemesinin iptal kararı verdiğini biliyoruz, o iptal kararı uygulanmadı. E,
şimdi, yine gideceğiz, muhtemelen verecek Anayasa Ma hkemesi ama atama
yapmış olacaksınız, bir anlamı kalmayacak yani bu Anayasa’nın arkasından
dolanmış olacaksınız. Bu yasa hukuka, demokrasiye bir darbe yasasıdır, bir
savaş yasasıdır. Bununla Türkiye yol almaz, bununla Türkiye bir yere gitmez.
O nedenle, Anayasa değişikliğine biz “Evet.” deriz, HSYK’yla sınırlı, Danıştay
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 36
ve Yargıtayla sınırlı, uzlaşabileceğimiz bir yasaya “Evet.” deriz. 4 siyasi
partiyle en kolay uzlaşabileceğimiz budur, HSYK, Danıştay ve Yargıtaydır. 4
siyasi partinin uzlaşmasıyla çıkması d a yargının güvenilirliği bakımından çok
önemlidir. O nedenle, yol yakınken yasanın alt komisyona yollanması lazım
ve bir Anayasa değişikliği formülünü aramamız lazım. 4 siyasi partinin
üzerinde uzlaşabileceği bir Anayasa metnini zorlamamız lazım. Bu işin d e çok
aciliyeti yok yani 396 Yargıtay üyesine bir yıl daha maaş verelim, ne olacak?
Bugüne kadar böyle gitti, bir yıl daha böyle gider, hiçbir şey de olmaz. Eğer
başka nedenlerle önceliğiniz yoksa bunu yapabiliriz, bir Anayasa
değişikliğiyle uzlaşma sağlay arak yapabiliriz, ortak bir zemini… Çünkü,
Anayasa’nın başlangıcı değil, başka sorunlu alanlar değil bu durum. Eğer
kendinize bağlı bir Yargıtay, Danıştay, HSYK oluşturmak istemiyorsanız,
iktidarla alınacak bir HSYK, Yargıtay istemiyorsanız, yargıya yenide n güveni
inşa etmek istiyorsanız bu yol vardır, bunu birlikte yapabiliriz; yoksa, bu azil
yasası olarak tarihe geçecek ve güçlü iktidarlara kendi yargısını da beraber
getirme yolunu açacaksınız.
Ayrıca şunu da not edeyim: Öğleden önceki oturumda fiziki bir
müdahaleye maruz kaldım, görüntülerden de inceledim, Sayın Çavuşoğlu
bunu yaptı. Ben de bunun buraya kaydedilmesi açısından söylüyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Veli Bey, buyurun.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Değerli arkadaşlar, gü nlerdir bir cezaevi
ziyareti tartışması devam ediyor. Bu tartışmalarda, CHP’nin kurumsal kimliği
ve onun 24 milletvekili, önce Adalet Bakanı, ardından AKP’li bir milletvekili,
ardından havuz medyası ve en son da dün akşam bir yalan çetesinin son
halkası ta rafından hedef gösteriliyor. Türkiye'nin her yerinde isimlerimizin
yazılı olduğu bir broşür dağıtılıyor, açıkça hedef gösteriliyoruz. Buradan
açıkça söylüyorum: Herhangi bir milletvekilimizin kılına zarar gelse bunun
sorumlusu Adalet Bakanıdır. Dünden beri hem cep telef onlarımızdan hem de
sosyal medyadan biz açıkça tehdit ediliyoruz ve bugün organize bir iftira
yüzünden CHP milletvekilleri olarak hepimiz hedefteyiz.
Değerli milletvekilleri, bu iftiralarla belki AKP’nin oyu artabilir, belki
bizim oyumuz aza labilir ama bu yapılan şey ne vicdana ne ahlaka ne de akla
sığar. Bakın, bir algı oluşturma konusunda sizinle yarışacak değiliz, hakkınızı
teslim etmek isteriz ki bunda çok başarılısınız. Ancak, sizin söylediğiniz bir
yalan 30 milyon kişiye oluşuyor havuz medyası ve taraftarları tarafından,
bizim söylediğimiz doğru, maalesef, 1 milyon kişiye ulaşıyor.
Sayın Bakan, bizlere yapılan bütün ziyaretlerin iznini Adalet Bakanı
vermiştir. Eğer suç varsa bu suça Adalet Bakanı da ortaktır. Ayrıca, bir şeyi
merak ediyorum ve sormak istiyorum. Sadece niye CHP milletvekillerinin
cezaevi ziyaretleri açıklandı? Neden MHP’nin, AKP’nin, HDP’nin yaptığı
ziyaretler açıklanmadı çünkü bizlerin hedef olunması isteniyor. Burada iki
şekilde manipülasyon yapılıyor. Birincisi, cezaevi nde terörist ziyaret ettiğimiz
konusunda. Değerli arkadaşlar, cezaevinde kimi ziyaret edelim? Burada
geçmişte savcılık yapan, hukukçuluk yapan insanlar var, emekli öğretmen yok
orada. Orada işçi yok, memur yok, kamu görevlisi yok, savcı yok; cezaevinde
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 37
kim yatıyorsa onları ziyaret ettik. Cezaevinde başka insanlar olsaydı onları da
ziyaret ederdik.
Değerli arkadaşlar, hepimizin bildiği gerçekler var. Cezaevinde
mahkûmlar sadece ve sadece seyahat ve dışarıdaki bazı özgürlüklerden
alıkoyulan insanlardır. Mahk ûmlar diğer temel hak ve özgürlüklerinden
mahrum bırakılamaz, bu haklar engellenemez ve bu haklar Adalet
Bakanlığının ve Adalet Bakanının teminatındadır. Devlet birilerine terör
örgütü üyesi diyorsa cezalandırabilir. Cezaevine girdikten sonra bu insanlar
terör örgütlerinin denetiminden çıkar, devletin denetimine girer. Yani, hâlâ
içeride terör örgütü faaliyeti yürüten biri varsa, birileri varsa bunun sorumlusu
devletindir, bunun sorumlusu Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanının en önemli
görevlerinden biri cezae vi koşullarını incelemek, temel insan haklarına uygun
olmasını sağlamaktır. İçeride yatan bir mahpusun güvencesi Adalet
Bakanıdır, adı terörist olur, adı kaçakçı olur. Ayrıca, cezaevleri yurt içi ve yurt
dışı denetimi mekanizmalara tabidir ve bu denetimler cezaevlerinin insan
onuruna yakışır koşullara kavuşması onun olmazsa olmazıdır. Bilindiği gibi,
cezaevlerinin denetlenmesi için Anayasa’ca kurulan ve Meclis İçtüzüğü’ne
uygun bir şekilde Cezaevleri Alt Komisyonu vardır. Ayrıca, birçok siyasi
partinin kend i kurmuş olduğu komisyon ve heyetler bu denetimleri yapar. Ben
hem İnsan Hakları Cezaevi Alt Komisyonu üyesi olarak hem de kendi
komisyonumda Adalet Bakanlığının onayı ve izniyle defalarca ziyarete gittim.
Bugün bu Komisyon olmasaydı, muhtemelen Kırıkkale Cezaevinde -Adalet
Bakanının deyimiyle - teröristleri ziyaret ediyor olacaktım.
Değerli arkadaşlar, şimdi, ben ve arkadaşlarım haksızca ve tamamen
manipüle edilerek suçlanıyoruz. Evet, ben burada itiraf ediyorum: Ben hiç
kimseyi ayırmadan, bana mektup yaza n kimin çığlığını duyduysam gittim,
bundan sonra da gitmeye devam edeceğim. Hiç ayırmadım; IŞİD tutuklusu,
Diyarbakır bombacısı Orhan Gönder’e de gittim. Şimdi, sizin geçmişte
ortağınız, el ele, kol kola girdiğiniz, birlikte 2010’da darbe yaptığınız ve FET Ö
olduğunu iddia ettiğiniz Boydak ailesine de gittim. Malatya’da göz altına
alınan iş adamlarına da gittim. Cüppeli Ahmet Hoca’ya da gittim.
Hizbullah’tan yatan, Hizbullah’ın en üstündeki hasta mahpus Yasin Demir’in
uğradığı haksızlığı Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden dile getirdim.
Elektrik çalmaktan tutuklu kanser hastası Basri Vardar’ın -sedye içerisinde cezaevinden kurtulmasını ve hasta yatağında ölmesini sağladım. Yine, ilk kez
ondan duymuştum, “2011 yılında bir darbe olmuştu.” dedi bana. Elâz ığ
İHYA-DER’in Başkanı, soyadı Şahin olan bir avukat -sanırım Ali Şahin demişti ki: “Bir darbe oldu. Bu AKP’liler kendilerini çok akıllı sanıyorlar. Darbe
oldu, farkında değiller, anlayacaklar.” Ve o adamın dediği doğru çıktı.
İHYA-DER’den, yatan, hem o Şahin soyadlı avukata gittim; İHYA -DER’den,
sadece kermese katılıp kitap sattığı için, örgü sattığı için, yemek sattığı için
İHYA-DER yani Hizbullah’a yakın olduğu iddia edilen örgütün tutuklularına
gittim. 28 Şubatın komu tanlarına da gittim, Çevik Bir’e de, 28 Şubatta mağdur
olmuş insanlara da gittim, 28 Şubatın ezdiği insanlara da gittim.
Değerli arkadaşlar, Engin Alan’a da gittim, İbrahim Ayhan’a da gittim,
Mustafa Balbay’a da gittim. Pozantı Cezaevinde ilk kez o çocukl arın tecavüz
çığlığını biz duyduk. Sezgin Tanrıkulu söyledi; “Bir müsteşar yardımcısı aradı,
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 38
‘Gitmeyin, onlar taş atan çocuklar.’ dedi.” ama gittik, daha hızlı gittik. Kim
olursa olsun, 10 yaşında, 12 yaşında, 13 yaşında çocuğa tecavüz etmek
insanlık suçudur, ilk kez onu Türkiye gündemine biz taşıdık. Sayın Bakan,
hatırlar, Urfa Cezaevi yanarken, isyan çıkarken o cezaevinin o görüşme
odasında dumanların içerisinde ben vardım.
Değerli arkadaşlar, şimdi size soruyorum: Ben Fethullahçı mıyım? Ben
neyim değerli arkadaşlar? Ben IŞİD’ci miyim? Ben Ergenekoncu muyum? Ben
Hizbullahçı mıyım? Ben İHYA -DER’ci miyim? Ben neyim, ben neyim değerli
arkadaşlar? Bakın, sadece şunu söylüyorum: Vicdanlı bir insanım, bundan
sonra da öyle olmaya devam edeceğim hem de solcu, sol culuğa inanan bir
insanım. Değerli arkadaşlar, ben İnsan Hakları Komisyonuyla ilgili yaptığımız
ziyaretlerde ve bireysel yaptığım ziyaretlerde rapor tuttum, kamuoyuyla
paylaştım. Bunun birçoğu kitap hâline geldi, bunun birçoğu için Sayın Adalet
Bakanı -burada- geçtiğimiz bütçe görüşmelerinde ismimi vererek “Sayın Veli
Ağbaba ve arkadaşlarının yapmış olduğu çalışmaları önemsiyoruz, onlardan
faydalanıyoruz ve ona göre düzenlemeler yapıyoruz.” dedi. Sayın Bakandan
önceki Sayın Adalet Bakanı Sadullah Ergin, her konuşmasında bizden
övgüyle söz etti çünkü biz açık cezaevinde yatan üst düzey insanların da,
Antalya Cezaevinde nefes almakta zorlanan insanların da, Karataş
Cezaevinde kulağını fare yiyen insanların da yanında yer aldık ama
cezaevine girdiğimiz zaman hi ç kimseye kimsin, nesin, necisin diye sormadık
değerli arkadaşlar. Bakın, kaldı ki cezaevlerine giren insanların ve heyetlerin
adaletin simgesi gibi gözleri kapalı olmalıdır. O heyette olanlar suçun cinsine,
suçun menşesine karşı kör olmalıdır. Eğer heyet kör olmazsa ya intikamcı
olur ya da savunmacı.
Değerli arkadaşlar, şimdi suçlanıyoruz, diyorlar ki: “CHP teröristleri
ziyaret etti.” Bunların hepsi yalandır, iftiradır. Değerli arkadaşlar, Sayın
Bakan açıklamadı, 2016 yılında kimleri ziyaret ettiğimi ben açıklayacağım.
Kimleri ziyaret etmişim değerli arkadaşlar? Tarih 18/3/2016, Metris ve
Bakırköy cezaevlerinde Muzaffer Kaya, Kıvanç Ersoy, Esra Mungan;
22/3/2016, Sincan Cezaevinde, daha önce AKP’lilerin çokça yardım aldığı,
parti olarak çokça yardım aldığı saygın iş adamlarından Boydak grubundan
Hacı Boydak, Memduh Boydak’ı ziyaret etmişim. 12/2/2016, Malatya E
Tipinde saygın iş adamları -Fethullahçı, methullahçı, beni ilgilendirmez - Suat
Sarın’ı, Kubilay Karaaslan’ı, Muzaffer Erşan’ı, Haşim Oskaloğlu’nu, N urettin
Karabekmez’i, Gökhan Gökbulut’u, Zekai Işık’ı, Yücel Yılmaz’ı, Turan
Canpolat’ı. Yine, Sayın Bakan çok iyi tanır çünkü onları başsavcı yapmıştı,
ödüllendirmişti, 11/1/2016 yılında Sincanda Süleyman Bağrıyanık, Ahmet
Karaca, Aziz Takçı, Özcan Şişman , Sarp Kuray, Kemal Gömü, Özkan Çokay’ı
ziyaret etmişim değerli arkadaşlar. Şimdi, bunların tamamı, FTÖ dışında
ziyaret ettiklerimin tamamı dışarıda değerli milletvekilleri, tamamı dışarıda,
arkadaşlarımızın da ziyaret ettiklerinin tamamı dışarıda. Şimdi, ne deniyor
isim isim söyleyeceğim: Ali Haydar Hakverdi 3 KCK, doğru değil Sayın Bakan
1 tane. Ali Şeker, kimi ziyaret etmiş? Esra Mungan’ı, Candan Yüceer kimi
ziyaret etmiş? Benzerlerini. Fatma Kaplan Hürriyet benzerlerini. Fikri Sağlar 1
tane KCK, o da ay nı, Esra Mungan. Gamze Akkuş İlgezdi 6 KCK, o da 3 tane
akademisyen ve gazetecileri ziyaret etmiş. İlhan Cihaner, sanırım burada, 6
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 39
tane PKK, aynı şekilde. Mahmut Tanal aynı şekilde, Mehmet Tüm aynı
şekilde, Murat Emir aynı şekilde, Sezgin Tanrıkulu aynı ş ekilde, Necati
Yılmaz yanımda, aynı şekilde, Nurhayat Altaca Kayışoğlu aynı şekilde, Oğuz
Kaan Salıcı aynı şekilde, Onursal Adıgüzel aynı şekilde, Orhan Sarıbal aynı
şekilde, Selin Sayek Böke aynı şekilde. Tahsin Tarhan 3 PKK, 2 DHKP -C.
Zaman zaman giden m illetvekiline göre örgütün durumu da değişiyor. Ayrıca
bu THKP-C ne zaman kuruldu ne zaman kapandı bunu da merak ediyorum. Bu
THKP-C var mı şu anda, öyle bir örgüt var mı onu da merak ediyorum değerli
arkadaşlar. Yakup Akkaya aynı şekilde, Zeynel Emre aynı şekilde, Zeynep
Altıok aynı şekilde, böyle devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye’de kimler cezaevinde yatmış bir
düşünün. Nazım Hikmet’e dönemin iktidarı terörist diyordu, Aziz Nesin
teröristti, Zülfü Livaneli teröristti, Süleyman Çelebi terör istti, İlhan Selçuk
teröristti, Uğur Mumcu teröristti. Yani, güne göre kimin terör örgütü üyesi
olduğuna dönemin güçleri karar veriyor. Bakın, belki hatırlar mısınız
bilmiyorum, belki bir çoğunuz korkuyor, gitmiyordunuz. 28 Şubat döneminin 1
teröristi daha var hatırlar mısınız? Kırklareli civarında bir cezaevinde 4 ay
yatan birisi daha vardı hatırlar mısınız? O dönem iddia etmiyor mu 28 Şubat,
neden attı Sayın Tayyip Erdoğan’ı cezaevine? Arkadaşlar, bir de sizin
yaptıklarınıza bakın, 28 Şubatın yarattığı te röristler farklı, sizin yarattığınız
farklı. Bir de bugünkü teröristlere bakın, ortaklarınızla, kol kola girdiğiniz
ortaklarınızla yaratmış olduğunuz teröristlerin birkaçını size hatırlatayım. İlker
Başbuğ kim? Terör örgütü üyesi değil, terör örgütü yöneti cisi, lideri. Hanefi
Avcı kim? Emniyet Müdürü. Neydi? Terör örgütü üyesi, hem de sol bir terör
örgütü üyesi değerli arkadaşlar. Soner Yalçın, Mustafa Balbay…
Değerli arkadaşlar, bakın, burada açıkça hedef gösteriliyoruz. Ben
varsa vicdanlarınıza sesleniyo rum: Bakın siyasi cinayetleri hatırlayın. Daha
dün Tahir Elçi’nin nasıl katledildiğini hatırlayın, Ahmet Hakan’a nasıl
saldırıldığını hatırlayın değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri. Bırakın
siyaseti kavgada söylenmez bu sözler. Cumhuriyet Halk Part ili milletvekilleri
bu kadar hedef gösterilmez. Bakın, yüz yüze bakıyoruz, Hakan
Çavuşoğulu’yla yüz yüze bakıyoruz, sizlerle yüz yüze bakıyoruz,
hemşehrilerimle yüz yüze bakıyoruz. Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar,
böyle bir şey olabilir mi? Yani, hiç vicdan yok mu, bu konuda sizin söyleyecek
hiçbir şeyiniz yok mu?
Bakın değerli arkadaşlar, biz Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri
olarak size -ki Can Dündar’ın, Esra Mungan’ın, Erdem Gül’ün masumiyetine
inanıyoruz, onların terör örgütü üyesi olmad ığına inanıyorum ben - göre terör
örgütü diyemeyiz ki çünkü size inansaydık İlker Başbuğ’a terör örgütü üyesi
dememiz lazımdı, size inansaydık bugün Mustafa Balbay’la yüz yüze
bakamazdık, size inansaydık Tuncay Özkan’a selam veremezdim ben şimdi
utancımdan, size inansaydık değerli arkadaşlar, Engin Alan’la konuşamazdık.
Bakın, hiç ayırmadan tekrar söylüyorum, milletvekili raporu tuttuk,
İçinde Engin Alan da var, İbrahim Ayhan da var. Burada birçok milletvekilin
cezaevinden tanıyorum, birçok gazeteciyi cezae vinden tanıyorum, bunların
birçoğu dışarıda. Sayın Bakan, burada siz adaleti temsil ediyorsunuz. Benim
beklentim var mı? Sayın Bakan, maalesef yok sizden. Bakın, burada sizler de
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 40
biliyorsunuz ki Sayın Cumhurbaşkanı bile dedi ki: “Sayın Kemal Kılıçdaroğlu
yanlış ifade etmiş.” geri döndü. Siz Adalet Bakanısınız Sayın Bakan, siz
Adalet Bakanısınız, aynı Parlamentoda görev yapıyoruz sizinle. Bizim terör
örgütüyle ilişkimiz olmadığını, bu konuda taviz vermeyeceğimizi biliyorsunuz.
Cumhuriyet Halk Partisinin herh angi bir üyesinin bu konuda taviz
vermeyeceğini bilmenizi istiyoruz. Bırakın milletvekilini, bizim hiçbir üyemiz
terör örgütüyle yan yana gelemez. Bizim anlayışımız, Ankara Garı’nda 101
kişiyi katleden canlı bomba Yunus Emre Alagöz’le İstanbul Vezneciler’d e 12
yurttaşımızı katleden bombacı arasında hiçbir fark yoktur, ikisi de katildir,
ikisi de kınanması gereken bir mahlukattır.
Şimdi, bizler hedef gösterildik –isim isim veriyorum - Beyaz TV’de A
Haberde, Sabah gazetesinde, havuz medyasında, yandaş medyada kliplerimiz
dönüyor. Benim öneme koymuşlar 2 tane THKP -C’li –THKP-C diye bir örgüt
yok- 6 PKK’lıyı ziyaret etti diye. Kılıma zarar gelse ne yapacaksınız? Böyle
bir şey olabilir mi Sayın Bakan? Bakın, bunu korktuğumuz için falan da
söylemiyoruz. Tekrar söy lüyorum, biraz önce gelirken Kandıra Cezaevinden
soyadı Bozkurt olan biri aradı, yakınıymış “Kardeşimin dramı var git.” dedi. İlk
fırsatta gideceğim, sizden izin alarak gideceğim, gitmeye de devam
edeceğim, nerede mağdur varsa, nerede mazlum varsa, nerede mağdur
olduğunu iddia eden varsa herkesin yanında yer alacağımı bilmenizi istiyorum
ve sizi bu konuda açık bir özre ve açık bir kınamaya AKP Grubuyla sizleri
davet ediyorum değerli arkadaşlar.
Hepiniz sağ olun.
Başkanım sağ olun.
BAŞKAN – Teşekkür ediyo rum, sağ olun Veli Bey.
Ölçülülük kozmik bir ölçüttür. Bir saate ifade edebileceğimizi on
dakikada da ifade edebiliriz.
Teşekkür ediyorum Veli Bey, çok sağ olun.
Biliyorum şey var…
MURAT EMİR (Ankara) – Bana gelmedi mi?
BAŞKAN – Biliyorum, size geldi d e bütün ana muhalefet partisi söz
alıyor. Muhalefet arasında eşitlik tanıyayım diye İsmail Bey’e veriyorum,
ondan sonra da size. Zaten gösterge de onu gösteriyor.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakan,
saygıdeğer milletvekilleri, değerl i davetliler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nda Danıştay ve Yargıtayın
teşkilat yapısında birtakım düzenlemeler yapılmakta iş yükünün azaldığı
gerekçesiyle daire sayıları üye sayısı azaltılmaktadır. Bağımsız yargı
hukukun güvencesidir. Özellikle üst mahkemelerde istikrarlı bir yapı
oluşmasıysa hâkimlerin güvencesidir. 2014 yılında Yargıtay ve Danıştayın iş
yükünün fazlalığı gerekçesiyle yapılan düzenlemele rle daire ve personel
sayısı artırılmıştır. Bu defaysa iş kalmadı daireleri kapatalım diyorsunuz.
Sorun sadece iş yükü değildir. Sorun yargının üzerindeki kara bulutlardan,
çeşitli vesayet unsurlarından yargının bir türlü kurtarılamamasıdır, birisi
giderken bir başkasının gelmesidir. Yargının doğru, hızlı ve adil işlemesi
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 41
yerine, yargıya müdahale imkânını nasıl sağlarıza yönelik düzenlemeler
yargının devasa sorunlarını çözmekten uzak kalmaktadır.
Bu tasarıyla sadece bir kadro ve teşkilat düzenlemesi yapılma ktadır.
Görev ve sorumluluklarla ilgili esasa yönelik bir yenilik getirilmemektedir.
Önce sayıları artırdık şimdi azaltıyoruz. Yarın tekrar artırmayacağımızın bir
garantisi yok. Bu yapı içinde hâkimler işini yapmak yerine sürekli tedirgin
haldeler. Yasaman ın her zaman âdeta bir tehdit unsuru olarak kullanılması
kabul edilebilir değildir. Esasen, kamu kurumlarında yasa yoluyla bu tasfiye
operasyonu on dört yıldır yapılmaktadır. AKP döneminin bu ülkeye bırakacağı
en kötü miraslardan birisi de kurumların bu şe kilde tahrip edilmesidir. Bu
tasarı her gelen iktidarın bundan sonra aynı düzenlemeleri yapmasının yolunu
açıyor. Henüz faaliyete geçmeyen istinaf mahkemeleriyle Danıştay ve
Yargıtayda bekleyen dosyalar göz önüne alındığında bu kanun tasarısının
amacının iş yükünün azalmasından ziyade siyasi iradenin yargı üzerinde bir
hâkimiyet alanı oluşturması çabası olduğu anlaşılmaktadır. Boşalan üyelerin
nasıl seçileceği konusu doğrusu bunu düşündürmektedir.
Bir başka konu, tasarı hazırlanırken Danıştay ve Yargıtay ü ye
sayılarının neye göre belirlendiği, bu konuda bir etki analizi yapılıp
yapılmadığıdır. Gerekli analizler yapılmadan üye sayılarının neye göre
belirlendiğinin açıklamasının yapılması gerekir.
Tasarının birçok yerinde subjektif değerlendirmelere açık bir yapı
oluşturulmakta, yazılan gerekçeler dâhil madde hükümleri tartışmalı bir
hukuki durumu ortaya koymaktadır. Yine, dairelerin kaldırılmasına ilişkin
olarak herhangi bir ilke ortaya konulmamıştır. Oysa bu durum Anayasa’nın
142, 154 ve 155’inci maddeleri çerçevesinde kanunda tanımlanması gerekirdi.
Sonuç itibarıyla, tasarı yargının doğru, hızlı ve adil karar almasını,
dolayısıyla yargının işleyişten kaynaklanan sorunlarına çözüm getirmek
amacıyla hazırlanmamış, siyaseten yüksek yargıya nüfuz edebilmek ve tam
hâkimiyet
sağlamak
amacıyla
düzenlenmiş
olduğu
görülmektedir.
Düzenlemeler başta Anayasa’nın eşitlik ilkesi olmaz üzere, yüksek yargıyı
düzenleyen maddelerine aykırılık tartışmalarını beraberinde getirecektir.
Mesleğe girişteki sözü ile hâkim ve savcıl arın kanun yolu değerlendirme
formu değerlendirmeleri objektif ve somut unsurlara dayanmamaktadır.
Aynı şekilde, şirketlere kayyum tayinine ilişkin fiillerin kapsamının
genişletilmesi ve şirket ortaklıklarının yönetimlerinin kayyum görev alanına
dâhil edilmesi bu alanda suiistimalleri yaygınlaştıracak, yeni suistimal kapıları
açacaktır. Burada kayyumun yaptığı işlerden sorumlu tutulmaması ve
tazminat davasının devlet aleyhine açılması öngörülmektedir.
Terörle mücadele eden asker ve polislerimizin operasyo nlarda iftira ve
isnat karşısında korunmalarına ilişkin tasarıyı bir türlü getiremeyen
Hükûmetin kayyuma sıra gelince onları korumaya alan bir düzenlemeyi
getirmesi bizim açımızdan oldukça manidardır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin 2 büyük sorunu va rdır, bunlardan
birincisi bölücü terör, ikincisi de adaletsizliktir. Bunların bir sorun olması
değilse bile sorunların bugünkü devasa hâle gelmesinden on dört yıldır
ülkemizi yöneten AKP hükûmetleri sorumludur. Bu tasarı da bu sorunların
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 42
çözümüne bir katkı sağlamayacak, yeni birtakım sorunların ortaya çıkmasına
sebep olacaktır.
Bu sebeplerle çok önemli olan bu kanun tasarısının mutlaka alt
komisyona havale edilerek alt komisyonda değerlendirilmesini, sağlıklı bir
yapıya kavuşturulmasını Milliyetçi Hareket Partisi olarak istiyoruz. Bu
düşüncelerle hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Murat Bey, buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkanım, anlayışınız için çok teşekkür
ediyorum ve salondaki bütün katılımcıları da saygıyla selamlıyorum sözlerime
başlarken.
Doğrusu ben konuşmamda yalan, iftira, kumpas gibi kelimeleri
kullanmak zorunda kalacağımı ifade ederek başlamak zorundayım. Elbette
hepimiz belirli nezaket kurallarına uymak
zorundayız ama içinde
bulunduğumuz durumu ve üzerimize atılı iftiraya varan suçlamaları ve algı
yönetimini başka kelimelerle ifade etmemiz de maalesef mümkün olamayacak.
Şimdi, öncelikle bir tespit yapmak zorundayız. Elbette bir milletvekili
veya bir milletvekili grubu veya bir komisyon Türkiye'nin cezaevlerinde bir
sorun varsa, bir ses varsa, bir ihtiyaç varsa, bir feryat varsa orada olacaktır.
Biz orada olmaya devam edeceğiz ve size tavsiyemiz, siz de oralarda olmaya
gayret edin çünkü bu aslında milletvekilliği görevimizin de bir parçasıdır,
ayrılmaz bir parçasıdır bize g öre. Ama süreç içerisinde Sayın Genel
Başkanımızın tam da bu duruşumuzu ifade ettiği sözleri, önce Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından çarpıtıldı, gerçi kendisi sonradan geri adım attı
ama sonradan Sayın Bakanımız önemli bir katkı verdi bu çarpıtmaya ve
kendisi maalesef bizim şu andaki içinde bulunduğumuz kaotik durumun ve bu
tartışmaların ana aktörü hâline geldi, bunu Sayın Bakanım üzülerek size ifade
etmek zorundayız.
Şimdi, sizin eksikliklerinizi tek tek ifade etmeye çalışacağız. Bir defa,
siz Adalet Bakanısınız, CHP’den sorumlu Adalet Bakanı değilsiniz. Eğer
Türkiye’de milletvekillerinin cezaevlerin ine kadar ziyaret ettiği, edip etmediği
tartışılıyor ise size düşen eğer bir açıklama gerekiyorsa kimin ne kadar
gittiğini eksiksiz anlatmaktır. Eğer siz böyle b ir psikolojik ortamda sadece
CHP’lileri sayarsanız burada bir eksik yapmış olursunuz Sayın Bakanım. Ben
sizin hüsnüniyet kuralları içerisinde hareket ettiğinizi düşünmek istiyorum
ama bunu da sizin belli etmeniz gerekiyor çünkü bu tartışma yapılırken siz
sadece CHP’lileri saydığınız zaman aslında CHP’lileri hedef de göstermiş
oluyorsunuz. Benim niyetim o değildi diyebilirsiniz ama niyetinizin o
olmadığını bir an evvel göstermek…
BAŞKAN – Kardeşim, siz kimsiniz, fotoğraf çeken?
DANIŞMAN- Murat Bey’in danışm anıyım.
BAŞKAN – Kardeşim dışarı çıkın, hadi dışarı çıkın. 166’ncı maddeye
göre dışarıya çıkın kardeşim. Televizyonlara şey ettik bunu ya lütfen.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Şimdiye kadar hep çekildi.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Murat Bey’in danışmanı.
BAŞKAN – Nasıl efendim?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Murat Emir’in danışmanı.
BAŞKAN – O zaman onu bırakın.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 43
Buyurun, devam edin Muratcığım.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Şimdiye kadar bütün konuşmalar çekildi
danışmanlar tarafından, böyle şey olur mu?
BAŞKAN – Bırakın kardeşim, görü ntü memuru gibi ya!
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Ama Sayın Bakanın iddiaları yansıdı,
cevapları da yansısın kamuoyuna, millet görsün.
BAŞKAN – Bakın, sevgili kardeşim...
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Bakın, burada devletin bütün gücünü
kullanarak, medya gücünü kull anarak ithamda bulunuyor, biri de ona karşı
savunma yapıyor ve cevap veriyor. Bu yayınlanacak, çekmelisiniz ve biz de
bunun
cevabını
kamuoyuyla
paylaşmalıyız.
Başka
imkânımız
yok,
televizyonlarımız yok, ekranlarımız yok Sayın Başkan. Dolayısıyla da o
iddiaya karşı, devletin o gücüyle ve medyanın bu gücüyle...
BAŞKAN – Necati Bey, böyle bir şeye...
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Şimdi, şöyle söyleyeyim, bakınız:
Anayasa’yı kendinize uyduruyorsunuz, Anayasa’yı. Yani, kişiye özel “Anayasa
bana uysun.” diyen bir irad enin peşindesiniz.
BAŞKAN – Ya, bunun söyleyeceksiniz.
NECATİ YILMAZ (Ankara) – O hâlde bu Komisyonda bu gerçekliğe
uysun o zaman.
BAŞKAN – Necati Bey, Necati kardeşim ya, şey etmeyin ya.
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Hayır, sizin suskunluğunuz, sizin
sakinliğiniz ve o tarzınızla bu sürecin üstünü örtme gayretiniz bizi rahatsız
ediyor Sayın Başkan. Rahatsız oluyoruz, bunu net söyleyeyim, çok rahatsız
oluyorum.
BAŞKAN – Necati Bey, ben neyi örtüyorum ya?
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Sayın Bakanın ısrarı, sizin bu işleri
tamamlayan üslubunuz bizi rahatsız ediyor.
BAŞKAN – Sevgili kardeşim, İç Tüzük’ün 166’ıncı maddesini ben mi
yazdım?
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Anayasa’yı uyduruyorsunuz kişiye özel,
Anayasa’yı kişiye uyduruyorsunuz.
BAŞKAN – Peki, Necati Bey, tartış mak istemem, değerli Komisyon
üyemsiniz.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Çekimin ne zararı var burada şimdi Sayın
Başkan? Şimdi, bir vekil konuşuyor, danışmanı da orada çekim yapıyor.
BAŞKAN – Efendim, bunlar Parlamento hukukunda tartışılmış, ben
tekrarlayacak değilim. Tartışılmış, tartışabilirim.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan, şimdiye kadar niye müdahale
etmediniz?
BAŞKAN – Görmedim ya, görmedim üstat ya.
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Ya günlerdir böyle geçiyor.
BAŞKAN – Nerede? Yok ya, ben göremedim ya.
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Kavgalar yapıldı, kavgaların görüntüleri
gitti.
BAŞKAN – Evet, Murat Bey...
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 44
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Sizin milletvekilleriniz de çekiyor,
yayınlanıyor sizin milletvekillerinizce görüntüler, yapılıyor bunlar.
BAŞKAN – Arkadaşlar, bakın, ba k Necaticiğim, sevgili kardeşim; bu
Komisyonu İç Tüzük yönetir. Anayasa Komisyonunda bir olay oldu
müzakerelerde. İç Tüzük’ümüzün 166’ıncı maddesine göre komisyona kimlerin
katılacağı
tanımlanmış,
onun
dışındakiler
katılamaz
denmiş.
Bu
müsamahayı... Şimdi, bakın, sadece... Ben hiç görmedim yani sabahtan beri.
Belki yavaşça çekti...
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Bugün değil Sayın Başkan, günlerdir böyle,
başından beri yayınlanıyor bunlar.
BAŞKAN – Ben görmedim ya.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – İç Tüzük 166’da “Çekim
yapamaz.” demiyor ki.
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Sizin milletvekilleriniz de yayınlıyorlar.
BAŞKAN – Necati, saptırmaya gerek yok.
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Sizin milletvekilleriniz de yapıyorlar,
onların da konuşmalarını, hepsini sosyal medyada g örüyoruz.
BAŞKAN – Doğru değil bunlar ama...
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Zaten İç Tüzük’ün o
maddesi çekim yapamazsın demiyor, böyle bir şey yok.
BAŞKAN – Peki, tamam, İç Tüzük’ü o zaman hatalı görüyorum.
Buyurun Murat Bey, kusura bakmayın.
MURAT EMİR (Ankara) – Rica ederim Sayın Başkan.
Kaldığımız yerde şunu ifade etmeye çalışıyordum değerli arkadaşlar,
Sayın Bakanım: Sizin orada o “tweet”i atmış olmanız eğer masum ise sizin
burada bunu ispat etmeniz gerekiyor. Orada yapılması gereken, sadece
Cumhuriyet Halk Partililerin değil, bir an evvel, orada bir Adalet Bakanı
olarak, sorumlu bir Adalet Bakanı olarak “Herkes gider, komisyonlar gider, biz
sık sık bunlara izin veririz, hatta içinde AKP’li, MHP’li, HDP’li vekiller de var,
hatta sayıları da şunlar. ” diyebilirdiniz ama siz bunu yapmadınız ve bir
“tweet”le bizi töhmet altında bıraktınız ve sadece Cumhuriyet Halk Partisi
cezaevlerini ziyarete gidiyormuş gibi bir görüntü yaratılmasına açık bir katkı
verdiniz. Burada sizin taksiriniz olduğunu düşünüyorum doğrusu.
Peki, bununla kaldı mı? Kalmadı. Arkasından bir isim furyası başladı.
Şahsımın da olduğu, birçok arkadaşımızın olduğu 24 kişilik bir liste çıktı. Bu
liste nereden çıktı? Adalet Bakanlığı kaynaklı olarak çıktı. Ne zaman çıktı?
Bakınız, daha önce s öylendi, yazıldı, anlatıldı, siz müdahale etmediniz.
Etmeliydiniz. Siz Bakansınız. Siz çağıracaksınız, sizin bünyenizden çıkan bir
şey varsa “Bu bilgi nereden gidiyor?” diye soracaksınız, “Bu bilgi sarih mi?”
diye soracaksınız, “Biz bu bilgiyi neye istinad en veriyoruz?” diye
soracaksınız. Şimdi, düşünebiliyor musunuz, bir AKP’li milletvekili veya bir
başka ilgili gelip size resmî yazıyla “Ya, şu CHP’li hangi milletvekili hangi
cezaevine gitmiş, hangi tutukluyla görüşmüş, bana bunların listesini verir
misiniz?” diyebilir mi, olabilir mi böyle bir şey? Ama siz böyle bir listenin
çıkartılışına, yayılışına en hafiften göz yumdunuz, eğer bizzat içindeki aktör
değilseniz, göz yumdunuz. Bu nereye kadar vardı? İki gün öncesine kadar
geldi. İki gün önce sizin grup ad ına konuşan milletvekiliniz aldı eline, dedi ki:
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 45
“İşte, ben Adalet Bakanlığından aldığım listeyi yayınlıyorum.” Nereden almış?
Israrla söyledi Sayın Kılıçoğlu, dedi ki: “Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğünden aldım ben bunu.” Tutanakla bağlı, biraz sonra arkadaşlarım
ifade edecekler, görüntülerle de bağlı. Şimdi, ben bunun resmî bir belge
olamayacağını tahmin ettim çünkü bir defa ahlaka aykırı bir belge bu bana
göre. Gittim, burada tanıkları da var, dedim ki: “Yahu şu belgeyi bir de ben
görebilir miyim? N asıl bir belge, nasıl tarih sayıyla, nasıl ilgiyle...” Siz de
tanıksınız. Dendi ki bana, bir bilgi notu gösterildi: “Bakanlıktan gelen bir bilgi
notu, gruba gelmiş.” İfade budur. Şimdi burada bir yalancı var, bu yalancıyı
bulmak zorundayız. Bir algı yöneti liyor Sayın Bakan, bunu bulmak zorundayız.
Bu sizin genel müdürünüz mü, bu sizin daire başkanınız mı? O yazıyı gruba
gönderen kim, o milletvekilinin eline veren kim? O milletvekili hangi saiklerle
bunu yaptı? Siz burada b unun gereğini yapmadığınız sürece bu suç sizin
boynunuzda kalır. Bakınız, ben sizi hüsnüniyet sahibi olarak düşünmek
istiyorum ama sizin bunu ivedilikle yapmanız gerekir.
Bir diğer yanlışınız: “Ben zamanı gelince bunları söyleyeceğim, resmî
yazıyla başvurun, ileteceğim.” Evet, ne güzel. Yani, her şeyin hukuk içerisinde
yürüdüğü bir ülke olsa haklısınız. E, ben başvurdum, bunlardan önce ayın
9’unda başvurdum; hem Bilgi Edinme Kanunu kapsamında hem de kişisel soru
önergesi olarak Bakanlığınıza verdim. Şimdi, ben on beş gün bekleyeceğim,
hatta gelmeyecek, belki daha üst yolları deneyeceğim, gene gelmeyecek veya
gelecek ama bu da şahsımla ilgili gelecek. Ben istiyorum ki siz bir an evvel bu
bilgileri -hangi partiden, kimler, herkesi kapsayan bir şekilde - herkesle
paylaşmanız. Eğer siz bunu özel bir bilgi sayıyorsanız onu da gerekirse siz
başlıkları verirsiniz ama dileyen kendisinin hangi suçluya gittiğini kendisi
açıklayabilir. Dolayısıyla, Sayın Bakanım, sizin bunu bir an evvel düzeltmeniz
gerekiyor. Burada aci l bir durum var, ağır bir tehdit altındayız, kişilik
haklarımıza, yaşam hakkımıza uzanabilecek ölçülerde bir saldırı içerisindeyiz.
Yani birkaç puan oy alacağız diye, milliyetçi çevrelere biraz göz kırpacağız
diye bu yola girmeyin. İktidar sizsiniz. Bu şek ilde bu ülkeyi yönetemezsiniz.
Bu şekilde germeye hiç kimsenin hakkı yok. Dolayısıyla, siz burada
sorumluları bir an evvel bulmalısınız. Bu süreci beş güne, on güne, on beş
güne yayma hakkınız yoktur. Siz Sayın Bakansınız, siz emir verirsiniz, genel
müdürünüz de buradadır, bu yalanı, bu iftirayı... Öncelikle kendi adıma
konuşayım. Bana iftira atıldı arkadaşlar. Bakın, yani bunu hangi vicdanlı kabul
ediyor. Bana iftira atıldı, bunu burada çözmek gerekmiyor mu? “Ya, ben sana
on beş gün sonra yazarım Sayın Mur at Emir.” demek hak mıdır, doğru mudur?
Çağırırsınız genel müdürünüzü, “Bu bilgi notu nereden geldiyse bulacaksınız,
gereğini yapacaksınız, ben de bugün bu komisyon çalışmaları bitmeden
gerekli açıklamayı yapacağım.” dersiniz. Yani, siz burada bu yola girm ediğiniz
sürece bu işe katkı vermiş oluyorsunuz, aktörü olmuş oluyorsunuz. Çok
üzülerek bunun ifade etmek istiyorum.
Bu yasa tasarısıyla ilgili olarak da görüşlerimizi daha ayrıntılı bir
biçimde ilerleyen süreçte ifade edeceğimizi bildiriyor saygılar sunuy orum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Başkanım, çok kısa bir iki cümle bir şey
söylemek istiyorum.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 46
BAŞKAN – Bir dakika Veli Bey. Bir arkadaşın sözü var ama buyurun.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Şimdi, bir dakikayla bir şey söyleyeceğim.
Murat Emir de “Kim hedef gösteriyor?” dedi. Sayın Bakan, bakın, şimdi
ben konuşurken bir “tweet” atıldı, Sayın Bakanın basın danışmanından, Sayın
Bilal Çetin’den, diyor ki: “CHP’li Veli Ağbaba itiraf etti, ‘Diyarbakır bombacısı
IŞİD’li Orhan Günder’i ziyaret e ttim, paralelcileri de ziyaret ettim.’” Sayın
Bakan tanıyor, burada yanında oturuyor Sayın Bilal Çetin. Şimdi, ben
konuşurken şimdi IŞİD’ci oldum.
BAŞKAN – Tamam, peki, teşekkür ediyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Hemen ilave yapıyorum.
Bir başka milletvekili arkadaşımız, benim de şahsen tanıdığım Aydın
Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan bizim isimlerimizin olduğu bir “tweet”
atıyor, işte “Veli Ağbaba şu kadar DHKP_C’li...” Yani “Bu broşürü kim dağıttı?”
diye soruyorsunuz ya Sayın Bakan, bu broşürü kimin dağı ttığını bilmiyoruz
ama bizi hedef gösterenlerin AKP içerisindeki milletvekilleri, sizin basın
danışmanınız olduğunu maalesef üzülerek biliyoruz.
BAŞKAN – Yahu, arkadaşlar, bakın, bir milletvekilinin veya başka
arkadaşımızın bir danışmanının müzakere devam ederken, kanaat oluşurken
negatif, pozitif, tepede, dikte... Çok yanlıştır, etik değildir.
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Ali Bey.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, Sayın Bakan,
Komisyonumuzun saygıdeğer üyeleri, değerli milletvekilleri ve misafirler ;
öncelikle Sayın Başkanım, ben mümkün olduğu kadar İç Tüzük 26 ve 29
çerçevesinde Komisyonun gündemiyle ilgili konuda konuşmak istiyorum.
Bu siyaset sorun çözme sanatı. Bugün yargıda birçok sorun var. Bu
sorunlarla ilgili, Adalet Komisyonumuzda bundan önc e belirli kanunları
görüştük, bunların bir tanesini kanunlaştırdık, tasarıları, Bilirkişilik Kanun
Tasarısının görüştük, bugün de Yargıtay ve Danıştay Kanunlarındaki
değişikliği görüşeceğiz.
İstinaf mahkemelerinin adli tatil itibarıyla 7 bölgede faaliyete geçecek
olması ve zannediyorum bugün 1.100 civarında birinci sınıf hâkimin, kıdemli,
tecrübeli hâkimlerin bu mahkemelerde görevlendirilmiş olmasından sonra
Yargıtaya gelecek iş yüklerinde ciddi manada -hem Yargıtayda hem
Danıştayda - azalma olacak. Yargıtay da yaklaşık yüzde 80, Danıştayda da
yüzde 70 civarında azalmalar olacak. Bu azalmalar çerçevesinde de hem
Yargıtayın hem de Danıştayın mevcut daire sayısının da üye sayısının da
azaltılması bu kanunla öngörülmekte.
Burada önemli bir husus daha bu kanunla g etiriliyor. Yargıtayda ve
Danıştayda -yüksek mahkemelerde - Anayasa Mahkemesi gibi on iki yıllık bir
üyelik süresi öngörülüyor. Ben mesleğe ilk başladığımda, hatırlıyorum,
Ankara’da bir ticaret mahkemesi başkanı 39 veya 40 yaşında Yargıtay üyesi
seçilmişti. Dolayısıyla yirmi beş yıl, yirmi altı yıl yüksek mahkeme üyeliği
yapıyor. Alttan gelen insanların seçilmesi bu durumda fevkalade zorlaşıyor.
Bugün on iki yıl getirilmiş olmakla, 65 yaşında emekli olunacağına göre 50
yaş civarındaki kıdemli hâkimlerin daha ziyade Yargıtaya ve Danıştaya aday
olma hususu gündeme gelecektir. Eğer daha erken seçilebilirse yeniden
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 47
kürsüye dönmeyi düşünmeyen insanlar mümkün olduğu kadar o yaş grubunda
yüksek mahkemeye seçilecek ve bu şekilde de görev yapacaktır. On iki yıllık
süreyi de bazı arkadaşlarımızdan çok bulanlar oluyor. Hukuk istikrarı ve
içtihat güvenliğinin, yargı güvenliğinin oluşması açısından –şahsi kanaatim doğru bir süredir hem de Anayasa Mahkemesindekiyle bir paralellik
getirilmiştir, doğru bir uygulama yapılmışt ır.
Burada Anayasa’ya aykırılık iddiaları ileri sürüldü. Anayasa’nın hem
154 hem 156’ncı maddesindeki Yargıtay ve Danıştay üyelerinin, dördüncü
fıkralardaki
başkanların,
başsavcıların,
birinci
başkan
vekillerinin
Anayasa’daki dört yıllık görev süresi beli rlenmiş olması münasebetiyle bu
kişilerin istisna kılınmış olması Anayasa’ya uygun bir düzenlemeyi burada
içermektedir, dolayısıyla doğru bir iş yapılmıştır. Yargıtay ve Danıştaya
seçilecek kişiler yine Anayasa’ya uygun bir şekilde Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu tarafından mevcut Danıştay ve Yargıtay üyeleri içinden
seçilecektir. Bu da Anayasa’ya uygun bir düzenlemeyle yerine getirilmiş
olacaktır. Seçilemeyen üyelerin mali hakları korunacak.
Burada şöyle bir şahsi düşüncem de var Sayın Bakanım. Mali hak lar,
benim bildiğim Yargıtay ve Danıştay üyeleri birinci sınıf hâkimlerle aynı mali
haklara sahip yani ilave bir mali hak yok. Dolayısıyla, “mevcut haklarıyla”
kavramı daha doğru olabilir diye düşünüyorum. Bu sebeple düzenleme teknik
olarak daha makul ve m antıklı olabilir. Bu hususu yüksek heyetin de
bilgilerine sunayım. Diğer konularda ayrı ayrı maddelerle ilgili hususları
söyleyeceğiz. Ama şunu bilmeliyiz: Bugün Yargıtayda ve Danıştayda, bilhassa
Yargıtayda 516 olan üye 300’e düşürülecek, süreç içinde, üç yıllık süre içinde
de 200’e düşürülecek. İstinaf mahkemelerin uygulamaları ve Yargıtaya gelen
iş yükünü de dikkate aldığımızda inşallah bu hedefler yerine gelir ve Yargıtay
gerçek bir içtihat mahkemesi hâline gelerek istinaflarda oluşan içtihat
ayrılıkları ve kendilerine istinafı aşan sınırdaki temyizlerle ilgili çok daha
güzel içtihatlar oluşturur.
Bugün iş dairelerine baktığımızda veyahut da İcra iflas dairelerine
baktığımızda 30 bin, 40 bin, 50 bin dosyası olan daire var. 50 bin, yıllık tabii.
Bunlar saniyelere, dakikalara bölünecek rakamlar. Bunlar ayrı istigraflarda
görüşülerek inşallah çok daha adil, hızlı, kararlar verilmesine vesile olur.
Az önce gene -bu kanunun geneliyle ilgili söyleyeceklerim bunlar - bir
çekimle ilgili konu söylendi. Geçen Anaya sa değişikliğinde gördüm, CHP’den
milletvekili arkadaşlarımız bunların tamamını iPad’le çektiler ve yayınladılar.
Youtube’a yazın ve… Ben İstanbul Milletvekili arkadaşımıza da bunun doğru
olmadığını, burada bazen milletvekilliğinin mehabetine, bu yüce maka mın
mehabetine yakışmayan sözlerin de, fiillerin de olabildiğini, bunun bizi
yüceltmediğini, Meclise olan saygınlığı artırmadığını, tam tersine azalttığını
söyledim ve mümkün olduğu kadar… Meclisteki Genel Kurul zaten canlı
yayınla sürekli veriliyor. Muhal efetin iktidara göre çok daha fazla söz alma ve
konuşma hak ve imkânı var. O sebeple, buradaki konuşmaları canlı yayınla
vermek bizlere çok katkı sağlamıyor. Genel Kurulda bu imkânları kullanmak
çok daha mümkün. Burası gerçekten bir teknik komisyon. Bu kan unu daha iyi
çıkarmamız, daha iyi olmasıyla ilgili öneriler varsa diğer kanunlarda yapıldığı
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 48
gibi -Sayın Bakanımız bu konuda son derece hoşgörülü ve yapıcı - onların da
olacağı kanaatindeyim.
İnşallah yüksek yargımıza hayırlı, verimli ve iyi bir kanun çıka rmış
oluruz diyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Ali Bey.
Cemal Bey, buyursunlar.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan,
Adalet Komisyonunun değerli üyeleri, sayın konuk milletvekilleri, sayın
uzmanlar; esasında 26’ncı Dön emde Adalet Komisyonunda izleyenler bilir,
ben Adalet Komisyonunda sadece teknik ve hukuki konularda görüşlerimi
belirtiyor ve katkı yapmaya çalışıyorum ama gerek öğleden önceki oturumda,
gerek şu anda gündemde olan tartışmalarla ilgili bir tespit yapmak i stiyorum
genele ilişkin değerlendirmelerimden önce.
Bu Komisyonun tüm üyeleri hukukçu. Yani bizler toplumun, adalete,
hakka, hukuka, yaşama hakkına en fazla saygı göstermesi gereken
bireyleriyiz. Genel Başkanımızın bir televizyondaki son derece de doğru t espit
ve icraatlarımızı anlatan konuşmasından cımbızlama yöntemiyle ve sadece bir
algı yaratmak amacıyla alıntıların yapılması, Cumhuriyet Halk Partili 24 tane
milletvekilinin, işte, bilmem kaç defada bilmem kaç tane değişik terör
örgütlerine mensup teröri stleri ziyaret ettiğine dair algının yaratılmasının baş
sorumlusu, maalesef, çok üzülerek söylüyorum Adalet Bakanı. Şimdi, Sayın
Adalet Bakanı diyor ki: “Ben isim vermedim. Ben sadece sayı verdim.” E peki,
biraz önce Sayın Murat Emir’in söylediğini ben Mec lis tutanağından
okuyayım. AKP Milletvekili Halis Dalkılıç teker teker milletvekillerimizin
isimlerini ve hangi terör örgütünden kaç kişiyle görüştüğünü söyledikten sonra
Sayın Ağbaba’nın itirazlarından sonra şu cümleyi kuruyor, tutanaktan
okuyorum: “Bu ve riler Adalet Bakanlığının Cezaevleri Daire Başkanlığından
alınmış veriler. Bakın, arkadaşlar, itirazınız varsa oraya edin.”
Şimdi, Sayın Bakana, Sayın Bakan Yardımcısına soruyorum: Bu AKP
milletvekili bu konuyla ilgili Bakanlığınıza yazılı olarak başvurup bilgi istedi
mi? Ben haricen biliyorum. Bir milletvekili bilgi istedi. Adalet Bakanlığı cevap
verdi mi? Onu da haricen biliyorum. Vermedi. Peki bu milletvekili bu bilgileri
nereden aldı? Bu aldığı bilgiler sonucu… Ki hepsi iftira. Ben çok açıklıkla
söylüyorum, hani bu tür meydan okumalar istifa çağrısıyla biter, ben, örneğin,
bu tarafımda oturuyor, Necati Yılmaz’ın, Zeynel Emre’nin, Nurhayat Hanım’ın,
Murat Emir’in bir tane teröristle görüştüğüne ilişkin bilgi, belge, görüntü
yaparsanız milletvekilliğinden istifa etmekle kalmam, aha şurada intihar
ederim. Bu yaptığınız insafsızlıktır. Buna destek vermek, şu mübarek ayda,
vicdansızlıktır. İftiranın dinen hangi cezayı aldığını herhâlde çok iyi bilirsiniz.
Bu arkadaşlarımızdan birisine bir meczup bir saldırı y apsa, bir kılına zarar
gelse, hayatını kaybetse, Bekir Bey, çoluğunuzun çocuğunuzun dahi yüzüne
nasıl bakacaksınız? Hukukçuyuz hepimiz, hukuki bir terimdir, böyle bir
suikastın azmettiricisi konumunda olacaksınız.
Şunu sormak lazım: Dokunulmazlık dosyalar ı Meclis Başkanlığına
gönderilirken dakikalarla, saniyelerle yarışıldığı, acele edildiği bir ortamda
Ceza İşleri Genel Müdürlüğünden bu bilgileri sızdıran, hem de yalan yanlış
sızdıran kişilerle ilgili soruşturma açtınız mı? Bu sorulara cevap vermeniz
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 49
lazım ve bu toplumun gerilimini düşürmek ve milletvekillerimizin can
güvenliğini sağlamak için derhâl, hemen ben sözümü bitirdikten sonra, bu
bilgilerin Adalet Bakanlığı bilgileriyle örtüşmediğini, milletvekillerimizin bu
ziyaretleri yapmadığını Adalet Bakanı olarak açıklamanız lazım yoksa bunun
vebalinin altında kalırsınız.
“Fırat’ın kenarında bir koyun kaybolsa hesabı benden sorulur.” diyen
Hazreti Ömer’den, “Türk savcıları, Türk hâkimleri; Meriç kıyılarında çalışan
Türk köylüsünün kaybolan sabanından tutun uz da bu vatanda yaşayanların
uğrayacağı en ufak bir haksızlıktan, hatta Bingöl Dağlarının ıssız kuytularında
bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından siz mesulsünüz.” diyen Adalet Bakanı
Mahmut Esat Bozkurt’tan milletvekillerini hedef gösteren bir Adalet Bakanı na
doğru gidiyoruz. Çok üzgünüm, sizin adınıza çok üzgünüm. Bu konuyla ilgili
söyleyeceklerim bu kadar.
Şimdi, kanunun geneliyle ilgili çok ayrıntıya girmeden birkaç kelam
etmek istiyorum. Kanunun adı “Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılma sına Dair Kanun Tasarısı. Aslında, kanaatimce, bu bir
tasarı değil, bir tasarım. Yüksek yargıyı yeni baştan inşa edecek ve mevcut
iktidarın işine gelecek elverişli bir yüksek yargı hâline getirecek bir tasarım.
Bakın, iktidarınız döneminde son beş yılda yü ksek yargıyı kendi işinize göre
dizayn etmek için getirdiğiniz üçüncü büyük değişiklik bu.
Şimdi, hatırlayalım, 2011’de Danıştayın üye sayısı 95 idi, Yargıtayın
250 idi. 2011’de yaptığınız değişiklikle Danıştayın üye sayısını 95’ten 156’ya,
Yargıtayın üye sayısını 250’den 387’ye çıkardınız ve buradaki atamaların
çoğu da şu anda kavgalı olduğunuz paralel yapıya yakın hâkim ve savcılardı.
Daha sonra 17-25 Aralık operasyonundan sonra baktınız ki bu yapı çok
güçlendi, yani yüksek yargıya soktuğunuz cemaatçiler çok güçlendi, bu yapıyı
kırmak için 2014’te 156 sayısına yükselttiğiniz Danıştay üyeliğini 195’e, 387’e
yükselttiğiniz Yargıtay üyelerini de 516’ya çıkardınız. Danıştayın daire
sayısını 17’ye, Yargıtayın daire sayısını 46’ya çıkardınız. Şimdi mevcut
tasarıyla da Yargıtayın üye sayısını ilk etapta 300’e, daha sonra 200’e
indireceksiniz. Danıştayınkini de ilk önce 116’ya, sonra 90’a indireceksiniz.
Aklıma bir fıkra geliyor. Malum, Nasrettin Hoca’yla ilgili çok rivayetler
var. Rivayetlerimizden birinde de Na srettin Hoca kadı. Bir gün bir köylü
geliyor, diyor ki: “Hocam, Sayın Kadım, senin sarı inek merada otlarken
benim ineği boynuzlamış, benim inek öldü, bunun tazminatı…” Hoca diyor ki:
“Hayvanın telefinden sahibi mesul olmaz, hayvan hakkından kan aranmaz.”
“Yo…” diyor, “…yanlış söyledim, benim inek seninkini süsmüş, seninki
ölmüş.” “Aa, o zaman iş çatallaştı, şu kara kaplı deftere bir bakmak lazım.”
diyor. İşte sizin adalet anlayışınız da bu. İş çatallaştı, şimdi kara kaplı defteri
değiştirmeye çalışıyorsunu z.
Şimdi, mevcut tasarıda Anayasa’ya aykırılık, altı aylık hukuk fakültesi
öğrencisinin görebileceği ölçüde. Anayasa’yla yüksek hâkim ve savcılara
vermiş olduğunuz, olduğumuz hakları bir kanunla geri alıyoruz. Çok basit bir
incelemeyle bu tasarımın Anayas a’nın 2’nci, 9’uncu, 13’üncü, 138, 139 ve
yüksek yargıyı anlatan 154 ve 155’inci maddelerine aykırı olduğunu
görebiliriz. Nitekim, yüksek yargının, Anayasa Mahkemesinin bu konuyla ilgili
iptal kararları var. Ama Anayasa Mahkemesi kararlarının makabline şam il
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 50
olmamasından
yararlanarak
bir
oldubittiyle
biz
bu
işi
yapalım
zihniyetindeyseniz, o zaman vah hâlimize! Türkiye Büyük Millet Meclisinde
hukukun üstünlüğünü en fazla savunması gereken ve tamamı hukukçulardan
oluşan bir komisyondan böyle bir karar çıkarsa yarın hepimiz tarih önünde
hesap vermek zorundayız.
Şimdi tasarıya çok kısaca bir bakarsak getirdiği yenilikleri bir
tekrarlamak istiyorum.
BAŞKAN – Cemal Bey, merak ediyorum. 2, 9, 13, devam,138…
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Şimdi, hukukun üstünlüğü…
BAŞKAN – Yo, yo, onu sadece merak ettim, biliyorum.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – 13, 138, 139, 154, 155. Bir de 159
var, ona hiç girmiyorum.
BAŞKAN – 13’üncü madde nasıl, onu ben anlamak istiyorum. 13’üncü
maddeye aykırılık…
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehi r) – Şimdi, 13’üncü maddede
mahkemelerin bağımsızlığından bahsediliyor yanlış hatırlamıyorsam.
BAŞKAN – Ha, tamam.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Temel hak ve özgürlüklerden,
burada hâkimlerin müktesep hakları var, müktesep hakları ihlal ediliyor.
BAŞKAN – Teşekkür ederim, tamam. Devam, özür diliyorum.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Şimdi, ne diyor bu yeni yargı
paketinde? Yargıtayın 46 olan daire sayısını 24’e, Danıştayın 17 olan daire
sayısını 10’a indiriyoruz. 516’dan Yargıtay üyelerini ilk etapta 300’ e, sonra
200’e indiriyoruz. Danıştayda 195’ten ilk başta 116’ya, sonra 90’a indiriyoruz.
Anayasa Mahkemesinden, şu anda geçerli olan fakat yüksek yargı üyeleri
seçildiğinde emekli olana kadar, yaş sınırına kadar geçerli olacağı öngörülen
görev süresini on iki seneye indiriyoruz. Tasarının kanunlaşmasıyla Yargıtay
ve Danıştay üyeliklerinin kendiliğinden son bulacağını söylüyoruz ama eşitler
içinde bir eşitsizlik yaratacak şekilde Yargıtay başkanı, başkan vekili, savcısı
ve daire başkanlarını orada tutuyoruz. Yani burada şunu söylemek lazım: Çay
toplamak insan bünyesine gerçekten yararlı bir icraatmış. Çay toplayanlar
yerlerinde kalıyor.
Görevi boşalan yerlerde HSYK’nın seçim yapacağını söylüyoruz. Gene
2 kez üye seçilme yasağını getiriyoruz ama 2 kez seçilme yasağının
HSYK’nın Yargıtay ve Danıştay kökenli üyelerine uygulanmayacağını
öngörüyoruz. 139’uncu maddede güvence altına alınan hâkimlik teminatını bir
kenara koyuyoruz. Özellikle Danıştaydan asıl kök mesleği hukukçuluk
olmayan maliyeci, kamucu, inşaat mü hendislerini, yeniden seçilemeyenleri
idare mahkemelerine, istinaf mahkemelerine gönderiyoruz. Ee, kazanılmış
hakları yani derecesine göre yaptığımıza göre başkan olacak, işte, Eskişehir
Bölge İdare Mahkemesi Başkanı bir inşaat mühendisi olacak. Böyle bir durum
yapıyoruz.
Şimdi, düzenlemenin müktesep hak, mahkemelerin bağımsızlığı,
hâkimlik teminatı, eşitlik, özellikle eşitler arasında yaratacağı eşitsizlik ve
seçim usulüyle ilgili Anayasa Mahkemesine bir dava açılacağı muhakkak.
Şimdi, kendisi de bir huk ukçu olan çok sevdiğim bir gazetecinin dünkü
makalesinden, belki okumayanınız vardır Taha Akyol’un dünkü makalesinden
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 51
çok kısa bir pasaj okumak istiyorum. Türk halkı bu meseleye nasıl bakıyor, bu
mesele Türk halkına nasıl yansıyacak? Makalenin başlığı “Ana yasa’ya aykırı”
ve diyor ki: “Hükümet tarafından Danıştay ve Yargıtayı yeniden düzenlemek
için Meclise sevk edilen tasarı kesinlikte Anayasa'ya aykırıdır. Hukuk
devletinde bazı kanunlar anayasaya aykırı ise iptal edilir. Bu normaldir. Vahim
olan, anayasaya aykırılığı kesin olarak belli olan bir tasarıyı hazırlamaktır...
Anayasa Mahkemesi bunu iptal edinceye kadar “Üsküdar’ı geçmek”
düşüncesiyle hareket etmektir... Daha vahimi böyle bir yasanın yargıyı
düzenlemek üzere hazırlanmasıdır.
Meclise sevk edilen tasarıda Danıştay ve Yargıtayın üye sayısı önemli
oranda düşürülüyor. İstinaf yani bölge mahkemeleri kurulacağı için bu normal.
Endişe verici husus, Danıştay ve Yargıtaydaki hâkim ve savcıların tamamının
görevlerine son verilmesi, basit deyimle sıf ırlanmas ıdır! Kadrolar tamamen
boşalacak, HSYK ve ilgili alanlarda Cumhurbaşkanı yeni üyeler atayacak. İşte,
bu sıf ırlama işlemi kesinlikle Anayasa’ya aykırıdır.
İktidar 25 Şubat 2014’te çıkardığı torba yasa ile HSYK’nın bürokratik
kadrosunu aynı şekilde sıf ırlamı ş, yerlerine Adalet Bakanı yeni atamalar
yapmıştı. Hâkim ve savcıların özlük dosyalarını tutan, sicil ve disiplin işlerini
kayda geçiren HSYK bürokratları. Anayasa Mahkemesi 10 Nisan’da yani bir
buçuk ay sonra bunu iptal etti. Anayasa Mahkemesine göre, bir kurumun
lağvedilmesi, başka bir kurum kurulması falan gibi ‘yapısal’ zorunluluklar
olmadıkça, ‘kamu görevlilerinin görevlerine kanuni düzenlemelerle son
verilmesi hukuki güvenlik ilkesinin ihlalidir, Anayasa’ya aykırıdır.’” Ve son
olarak diyor ki “Anayasa Mahkemesi bu gerekçeyle iptal etti fakat bu arada
Adalet Bakanı HSYK’ya atamaları yapmış atı alan Üsküdar’ı geçmişti.
Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümediği için Anayasa’ya aykırı bu
atamalar hâlen HSYK’da görev başında!
Şimdi, yeni tasarıya göre Danıştay ve Yargıtay üyesi bütün hâkim ve
savcılar sıf ırlanacak, “beş gün içinde” yeni üyeler atanacak! Yani, “beş gün
içinde” Anayasa Mahkemesine dava açılabilse bile Anayasa Mahkemesi
dosyanın kapağını açmaya bile vakit bulamayacak! Çok zekice fakat huku ka
aykırı.” Ben bu yazının tamamına katılıyorum.
Şimdi, örneğin, temel ayak yasama, yürütme ve yargıda bu yöntemle
yapılacak değişiklik Anayasa’ya aykırı olduğu gibi inanılmaz sakıncaları var,
bir örnekle söylüyorum: Pekâlâ, biz bunu geçirirsek Türkiye Bü yük Millet
Meclisinde 100 tane milletvekilinin milletvekilliğinin düşürülmesi için de bir
düzenleme yapabiliriz. Şu anda yaptığımızın, yapacağınızın verdiğim örnekten
hiçbir farkı yoktur. Anayasa’yla, hâkimlik teminatıyla güvence altına alınmış
hakları bir kanunla almak akla, mantığa aykırıdır.
Nitekim, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu 2’nci Başkanı
Biltekin Özdemir’in Anayasa Mahkemesinden çıkan kararını hatırlayalım. Buna
benzer tek maddelik bir yasayla kendisinin üyeliği sona erdirildi ve Anayas a
Mahkemesi, geriye yürür şekilde kararı iptal etti. Yasama organının vereceği
bir kararın Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi şüphesiz yasama
organının güvenilirliğini ve saygınlığını da zedeleyecektir.
Sevgili arkadaşlar, anayasayla getirilen bi rtakım kuralları kaldırmanın
yolu anayasa değişikliğidir. Ben sizlere burada açık bir çağrı yapıyor ve
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 52
teminat veriyorum. Gelin, 154, 155, 138, özellikle HSYK’yı düzenleyen
159’uncu maddeyle ilgili anayasa değişikliğini uygar hukuk düzeni içinde
getirin, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz buna destek verelim.
Sayın Bakan, Hükûmet, mevcut tasarıyı çeksin. Kısa bir çalışmayla
anayasa değişikliğine gidelim ve hem Yargıtayın hem Danıştayın hem
HSYK’nın yapılarını çağdaş, hukuka ve adalete uygun bir düzene çeke lim.
Eğer böyle bir anayasa değişikliği getirirseniz Cumhuriyet Halk Partisi bu
tasarıya destek verecektir.
Şimdi, sözlerime son vereceğim ama yine bir kıssayla vereyim: Yaşlı
Hacı amca senelerden beri sakalını uzatmış, bembeyaz sakallarıyla gece
yatmış, gece bir tane fare sakalının içinden geçmiş. Sabah kalkmış bakmış ki
sakaldan fare geçmiş. Geçmiş aynanın karşısına almış eline usturayı sakalını
kesiyor. Oğlu gelmiş, hanımı gelmiş “Ya, Hacı, otuz seneden beri uzatıyorsun.
Niye kesiyorsun?” “Ee, demiş bur adan fare geçti; kesmezsem yol olur.”
Şimdi, siz bu düzenlemeyi yaparsanız yol olur. Yarın, iktidarınız sona
erdiğinde yeni iktidara gelenlere yakın olan hâkim ve savcılar “AKP bunu
yapmıştı şimdi siz de yapın; yargıyı kendinize göre dizayn edin.” der ve yeni
iktidara gelenler de buna direnemezse gerçekten bu Komisyon ve bu
Komisyondan geçecek tasarıyı onaylayacak yasama çok büyük vebal altına
girer.
Son olarak, tasarının sonuna bir madde sıkıştırmışsınız en son
gündemimizi çok meşgul eden şu kayyumlarla ilgili. Madde, aklımda kaldığı
kadarıyla şöyle: Eğer kayyum yönettiği şirkete zarar verirse şirket sahipleri
tabii ki hukuk yoluyla bunun tazminini talep edebilir. Yeni düzenlemede bunu
devletten isteyecek. Tamam, güzel, bir sürü yasada bu var fakat devlet ,
kusuruyla şirketin zararına neden olan ve devletin tazminat ödemesine sebep
olan kayyuma ancak ve ancak görevi suiistimal suçu işlenmişse rücu
edebilecek. Yani kayyum Türk Ceza Kanunu’nda görevi suiistimal suçunu
düzenleyen maddedeki maddi ve manevi unsu ru çiğnememişse, meslekte ya
da sanatta acemilik, kötü niyet, belli birtakım talimatlarla, örneğin bir medya
kuruluşunda reklam verenlerden reklam almamak suretiyle, işçilerin çok büyük
bir bölümünü çıkartıp kıdem tazminatlarını ödeyerek şirketi zarara uğr atmak
suretiyle şirketin iflasına sebep olursa, işte o zaman devlet, ödediği tazminatı
kayyumdan talep edemeyecek. Tabii bu, gayet yanlış ve bu sizin son
getirdiğiniz kayyum düzenine de uygun, düşmanlarınızı maddi olarak bitirme
politikanıza uygun bir düze nleme. Bu düzenlemenin de son derece yanlış
olduğunu ifade ediyorum.
Sabrınız için çok teşekkür ediyorum ve maddelere geldiğinizde ayrıca
bütün maddelerle ilgili muhalefetlerimizi söyleriz efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Cemal Bey.
Necati Bey, buyurun.
NECATİ YILMAZ (Ankara) – Ben daha sonra konuşacağım. Sisteme
giren arkadaşlarımız var onlar konuşsunlar.
BAŞKAN – Peki, kapatın kimin konuşacağına dair talimat verir bize
elektronik cihaz Necati Bey.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 53
Buyurun efendim.
HALUK PEKŞEN (Trabzon ) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, saygıdeğer
milletvekilleri, çok kıymetli yargıçlar, saygıdeğer bürokratlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, bugün Türkiye önemli bir günü yaşıyor ama Sayın Başkan, sizin
tarihi bir gün değerlendirmenize katılmayacağım. İlk açarken toplantıyı hukuk
tarihi, siyasal tarih ve toplum mühendisliği tarihi açısından çok önemli bir gün
olduğunu söylediniz.
BAŞKAN – Sosyolojisi açısından dedim.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Evet, bence bu tespitlerinizin enteresan
tarafı, aslında bu, AKP’nin siyasi tarihi açısından çok önemli bir gün. Yani
orada vurguladığınız bir şey var. “Görev yaptığım süre içerisinde yüksek
mahkemelere ilişkin 4 kez düzenleme yaptım.” dediniz; not aldım bunu. 4 kez
düzenleme yüksek mahkemelere ilişkin yapmışsanız demek ki bundan önceki
4’ü yanlış ki şimdi 5’inciyi yapıyoruz. O hâlde hukuk bütün bu yanlışları
kaldırabilecek bir durumda mı ona bir bakmak gerekecek.
Tabii, biz burada, bu Komisyon salonu içerisinde oturup konuşuyoruz,
bazı durumları değerlendireceğiz ama Türkiye, uygar dünyanın uygar ve
iddialı bir bireyi. Doğal olarak böyle bir dünyada yalnız değiliz ve bu dünyanın
kurallarına da uymayı taahhüt etmişiz, oralara da söz vermişiz.
Bu kuralları başlıklarıyla saymanın yeterli olacağını zaten biliyorum. En
başında, Birleşmiş Milletlerin hukuka ilişkin yargıçların tarafsızlığı,
bağımsızlığı, dürüstlüğü, eşitliği, vesaire gibi konulara ilişkin son derece
kabul edilmiş, dünyada saygın ilkelerinin büyük bir kısmını burada ne yazık ki
bir kenara koyuyoruz.
Yine, Venedik İlkeleri doğrultusunda Türkiye’nin de taahhüt etmiş
olduğu birçok şeyi burada görmezden geliyoruz, uygar dünyanın ilkeleriyle
bağdaşmayacak şekilde bir kenara onları da koymuş bu düzenlemeyle. Aynı
şey Bangalore etiği ilkesinde var; onlar da bura da görmezden gelinmiş ve bir
kenara konulmuş.
Burada asıl can alıcı olan şey şu: -Burada, içimizde yargıçlar da var Az önce Cemal Bey’e sordunuz “Niçin 13’üncü madde?” diye Sayın Başkan.
Ben söyleyeyim niçin 13’üncü madde diye.
BAŞKAN – Söyleyin.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Herkesin yasalarla yönetilen bir ülkede,
uygar bir dünyada geleceğini planlama hakkı en temel insan hakkıdır.
Geleceğini planlayabilmelidir insanlar. Bir yargıç kendi geleceğini planlarken
aslında toplumun da adalet anlayışına, adalet ina ncına olan geleceğini de
planlayacaktır çünkü o, bilecek ki onu o göreve taşıyan, o birer öznel statüde
tutan yasalar aslında onun hukukunu değil toplumun hukukunu da bir değerler
orantısı içerisinde koruyacaktır.
Şimdi, hangi yargıç geleceğini planlama t emel insan hakları ilkesinin
Türkiye’de var olabileceğini bugünden itibaren söyleyebilir? Burada Sayın
Bakanım, böyle bir şey söylemek mümkün müdür artık? Yanımızda çok
kıymetli yargıçlarımız var. Bu yargıçlarımız yarın bu Anayasa’nın güvenceleri
elimden alındığı takdirde nasıl bir geleceğin kendilerini beklediğini
bilemiyorlarsa, yargıç bilemiyorsa, kuvvetler ayrılığının en temel ayağı
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 54
bilemiyorsa, bizi bir arada tutan adalet sisteminin kurucu iradesi bilemiyorsa
kim bilebilir? Adalet adamı olmak, hukukçu olmak, hukuk fakültesini bitirmekle
olmuyor; adam gibi durmak, dik durmak, özgün durmak, hukuka, yasalara
yaslamak bunlar önemli işler.
Bakın, bir örnek anlatayım, belki ilk kez duyacaksınız şaşıracaksınız
da. Ülkenin Başbakanıyla ilgili MİT soruşturmasın da gelinen süreci “Bu süreç
Sayın Başbakanı tutuklamaya yönelik bir süreçtir; finali Başbakanın
tutuklanmasıdır.” diye ilk uyaran hukukçu benim. Balyoz davasının o günkü
tutanakları orada duruyor. Hukukçu olmak, az önce Sayın Ağbaba söyledi,
yasalar nerede ihlal ediliyorsa orada dik durabilmekle mümkündür. Biz
muhalefet ederken sırf sizin getirdiğiniz bir şeye muhalefet etmiyoruz. Biz,
yalnızca doğru bir şeyi müzakere edebilelim diye bunlara gerçekten burada
vurgu yapmaya çalışıyoruz, altını çizmeye çalışıy oruz. Bunları muhalefet
söyledi diye söylemiyorum, geçmişte de bu koltuklarda oturan arkadaşlar
benzer şeyler söylemişlerdir ama onları belli ki kabul etmediniz. Yargıtayda
değişiklik yaptınız sayıyı artırdınız. Niye? Çünkü orada cemaatçi bir yapı var,
o yapı gerçekten sistemi tehdit ediyor, bundan Türkiye’nin kurtulması
gerekiyor. Yüzde 100 katılıyorum. Bakın, yüzümde sakallarım var.
Arkadaşlarım soruyorlar “Entelektüel sakal mı bıraktınız?” diyorlar; değil
Sayın Bakanım, Sayın Başkanım, değil.
BAŞKAN – Alacakaranlık bir sakal. Sakal yok, görünmüyor zaten.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Ben Balyoz davasını üstlendiğimde
hayatımdaki belki de en önemli kararı vermiştim çünkü davayı incelediğimde,
davanın delillerine baktığımda böyle bir davanın yalnızca Silahlı K uvvetleri
değil Türkiye Cumhuriyeti devletinin egemenliğini doğrudan hedef aldığını
gördüm ve çocuklarımla, eşimle vedalaştım o davayı üstlendim. O davayı
üstlendikten sonra 2 kez zona oldum. İnsanlar –hekim vardır herhâlde
içinizde - 1 kez zona hastası olu rlarmış, 2’nci kez çok ekstrem bir durummuş.
2 kez zona oldum ama kalıcı bir eser kaldı, senede bir, on gün, on beş gün
yüzümde çöküntüler oluyor, çökmeler oluyor, işte o sürede tıraş da
olamıyorum.
O Balyoz davasına geri dönelim. O davada görev yapan bu ülkenin
egemenliğine müdahale edenlerin hepsi hâlâ bir şekilde sistemin içerisinde,
onlara hiçbir şey yapmadınız, oraya bir şey yapmadınız. Bir başkasını
söyleyelim Sayın Bakanım, kozmik odayı bir sürü entrikayla açıp, devletin en
stratejik projelerini kim bilir kimlerle paylaşan… Bugün terördeki en büyük
zafiyetin temeli Sayın Bakanım kozmik odada kopyalanan CD değil midir
efendim? O CD bu ülkedeki terör zafiyetinin temel kaynağı değil midir?
Onunla ilgili hâlâ o Yargıtayda o üye yargıç kimliğini taşıyorsa hangimiz
güvendeyiz bu ülkede? Ben soruyorum, kim güvende? Bu yargıç hâlâ orada
“Ben Yargıtay üyesiyim.” kimliğiyle gezebiliyorsa ve Yargıtaydaki bu
hukukçularımız onu aralarında hâlâ barındırabiliyorlarsa bence çok daha
ötelere gitmek gerekiyor, yasalar bir şeyi çözmüyor. Yasaları uygulayacak
hukukçular… Sayın Başkanım dedi ki: “Hukukçu yok.” Öyle değil. Önce
hukukun temeli… Hukuk devletine hepimiz inanmalıyız, biz hukukçular
inanmalıyız. Bana “Türkiye’de adalet yok.” diyorlar. Bugüne kadar hiçbir
zaman
bu cümleye katılmadım, katılmayacağım. Eğer Türkiye’de adalet
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 55
yoksa, Türkiye’de hukuk yoksa, hukukçu yoksa biz bu masada niye
oturuyoruz, biz kimiz o zaman? Ben hukukçuyum, bu masada oturmaya hak
ederek geldim oraya ve bu ülkede, benim ülkemde uygar, aydın , dünyanın her
yerinde saygın bir hukukçu olarak gezme hakkım var; bu iddiam var. Önümüze
gelen taslağa bakıyorum, gerçekten dramatik bir şekilde Anayasa’ya aykırı.
Yapılanlara bir bakıyorum bunun içerisinde… Evet, Yargıtayın mutlaka bir
içtihat mahkemesi olması gerekiyor ama Yargıtaya ilişkin tanımlamanın
içerisinde “içtihat” kelimesi geçmiyor, ekleyelim Sayın Bakanım. 17’nci
maddede salt çoğunluk hiç iyi niyetli düzenlenmemiş. Yani bizim şu anda
Parlamentomuzda 550 milletvekilimizin salt çoğunluğuyla Hükû meti kuruyoruz,
276’yla bunu yapıyoruz. Peki,, aynı şeyi Parlamento için yapabilir miyiz?
Hastalar, istifalar, ölümler düşüldüğü takdirde 500’e indiğinde salt çoğunluğu
da aşağıya indirir miyiz, indirebilir miyiz? Hayır, yine 276’da tutacağız. O
hâlde niye 17’nci maddede salt çoğunluk Anayasa’ya uygun düzenlenmemiş?
Yine söyleyeyim Sayın Bakanım, on iki yıl Anayasa’da 65 yaş sınırı var,
onunla çelişiyor. Niçin on iki yıl, niçin? Az önce Cemal Bey söyledi, meslek
memuru hassasiyeti korunmamış. Gönderdiğiniz bölge mahkemesine meslek
memuru değil, mühendis, Başbakanlığa göndereceksiniz, danışman olarak
gidecek. Temel hakları orada da korunacak mı korunmayacak mı o da belli
değil. Onun için
alelacele, özensiz, Sayın Bakanım, hem alelacele hem
özensiz hem de ha kkaniyete uygun değil. Az önce arkadaşlarım ısrarla
söylediler, bunun doğrusunu, evet bunu hukuka teslim edelim. Gelin bu ülkeye
bir şans verin, hep beraber bir şans verelim. Ülkenin çok gergin olduğunu
hepimiz görüyoruz. Bu ülkenin en temel, en korucu değ eri adalettir, yeniden
inşa edebiliriz. Bir arada kardeşçe yaşamayı yeniden inşa edebiliriz. Bu kadar
büyük gerginlikten çıkarabiliriz. Buna önce yargıçlarımızla nefes aldırarak
başlayalım. Gelin şu HSYK yasasını da bir alt komisyonda hepsini bir paket
olarak görüşelim ve bu işi hep birlikte elbirliğiyle çözelim, ülkemizi yeniden
dünyanın uygar ülkeleriyle yarışabilir hâle getirelim.
Yargıtay Başkanının “Yargıya güven yüzde 30’a inmiştir.” dediği bir
yerde yapacağı en erdemli davranış, bir beyaz kâğıda bir istifa dilekçesi yazıp
gereğini yapmak. Yapar mı? Yapmayacağına eminim.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Çayı kim toplayacak, çayı?
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Niçin? Çay toplamaya Yargıtay Başkanı
gider mi? Gider mi gitmez mi önemli değil. Ama ne diyoruz? Yarg ıcın
tarafsızlığı yetmez, toplumdaki algısının da tarafsız olduğu yönünde yerleşik
bir kanaatin de onun üzerinde örtüşmesi gerekir. Peki Yargıtay Başkanının
üzerinde tarafsız olduğu yönünde toplumda bir algı yerleşebilir mi bu saatten
sonra? Elbette ki bu mümkün değil. Doğal olarak yargı görevini üstlenen,
hukuk adına konuşan herkesin kendi işgal ettiği, elde ettiği, ele geçirdiği -her
nasıl tanımlarsanız - birel, öznel statüsüne uyarlı bir erdem sergilemesi
hepsinin en önce hukuk adamlığı görevidir. Bu tasl ağın içerisinde o kadar çok
eleştireceğimiz hususlar var ki Sayın Bakan ama bence siz, az önce
başlıklarını çizdiklerimin hepsinden bunları zaten görüyorsunuz. Gelin
Yargıtayda da, Danıştayda da gerçekten uluslararası normlarla örtüşen bir
düzenlemeye hep birlikte el verelim.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 56
Bakın, vurguluyorsunuz, siz de vurguladınız, Sayın Başkan siz de
vurguladınız içtihat istikrarını. Peki, içtihat geçiyor mu burada? Yargıtayın
görevleri içerisinde yazmışsınız, içtihat oluşturma geçmemiş. Yerindelik
denetimleri, vesai re geçmiş.
BAŞKAN – Haluk Bey, “içtihat” doğru, “içtihat istikrarı” terimi yanlış.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Evet, şimdi şöyle, “içtihat istikrarı” bana
ait bir terim değildir, 2005 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihat
İstikrarı Dairesi kurmuşt ur ve bütün üye ülkelere de tavsiye etmiştir Sayın
Başkanım, “İçtihat istikrarı dairesi kurun.” diye. Sayın Yargıtay Başkanı ne
yazık ki, Yargıtayda bir içtihat istikrarı ilkesini bugüne kadar yerleşik hâle
getirememiştir. Aynı dava, bir örnek anlatayım si ze: Bir gemi içerisinde kömür
geliyor, yarıya bölünüyor, 1.500 tonu bir arkadaşın, 1.500 tonu bir arkadaşın.
1.500 tonunun davasına ben bakıyorum, diğer 1.500 tonun davasına başka
bir avukat arkadaş bakıyor. İkimizin baktığı davaların arasında Danıştaydan
geçen kararlar yüzde 100 birbiriyle çelişti. İşte, içtihat istikrarı dediğim bu.
Bakın aynı gemi, aynı yük, aynı yargı yöntemi, idari yargı ve sonuç: İkisi
arasında büyük bir çelişki. İçtihat istikrarı Türkiye’de mutlaka bir daire hâline
dönüştürülmeli. İ nsan Hakları Avrupa Mahkemesinin tavsiyesini Türkiye
mutlaka bir an önce başlatmalı. Onun için bu kadar yığılmalar var. Aynı
konuda Türkiye’de binlerce, on binlerce dava var. Bakın bir tane örnek
vereyim size.
Sayın Başkanım, izninizle, hoş görünüze sığın arak, bir örnek vereyim.
Bir banka, zaten… Bankalarla ilgili de bir sitemimi söyleyeyim: Ticaret
mahkemeleri gerçekten bankalarla ilgili bu ağır toleranslarını devam
ettirdikleri sürece bu vatandaş çok daha çekecek demektir. Bakın bir banka,
bir krediye il işkin kredi sözleşmesini takibe koyuyor, ipoteği ayrı bir takibe
koyuyor, kefalet sözleşmesini ayrı bir takibe koyuyor, krediye karşı almış
olduğu çeki senedi ayrı bir takibe koyuyor, vesaire ayrı bir takibe… 5 tane
ayrı takip koyuyor, 100 bin liralık al acak 500 bin liraya çıkıyor, devletin
cebinden 500 bin lira takip olduğu için ihtilaflı alacak miktarı 500 bin lira
olduğu için devletin cebinden 400 bin liralık vergiyi çalıyor -maalesef böyle400 bin liralık vergi alıyor çünkü anonim şirketler ve bankal ar biliyorsunuz
ihtilaflı alacağı attıkları anda vergi matrahından düşerler.
BAŞKAN – Usuli dürüstlükle o davayı kazanmamız lazımdı.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Şimdi, oraya gelelim, bakın buna ilişkin
niçin bir içtihat oluşturulmuyor, niçin içtihat oluştur ulmuyor? Bu en temel
sorunlardan bir tane örnek verdim. Bakın, buna ilişkin farklı düşünen var mı?
Yok, hepimiz aynı düşünüyoruz ama yapmıyoruz. Onun için Sayın Bakanım,
lütfedin bunu alt komisyona gönderelim, düzgün bir çalışma olsun, iyi bir şey
yapalım hem gelin az önce arkadaşlarımın da gerçekten son derece insancıl
duygularla bir temel insan hakları ihlalinde siz bir şekilde karıştınız Sayın
Bakanım. Bu temel insan hakları ihlali gerçekten toplumun vicdanında çok
büyük travma yarattı. Siz, Adalet Bakan ı olarak bu tür işlere bence hiç
karışmamalısınız. Siz, adaletin Türkiye’deki en önemli temsilcisisiniz. Yani,
bir devletin en önemli kaç tane bakanlığı var? Adalet, Millî Eğitim ve Millî
Savunma. Diğerleri sonraki bakanlıklar ama bir devletin en önemli ku rucu üç
bakanlığı var. Doğal olarak arkadaşlarımın uğramış oldukları bu ağır
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 57
travmadan siz, sizin vicdanınız bence rahatsız olmuştur, siz buna
üzülmüşsünüzdür. Bunu düzelteceğinize inanıyorum. Lütfen hem arkadaşlarım
hem toplumdaki bu gerginliği düzeltecek şekilde bu konuda kamuoyuna
aydınlatıcı bir açıklama yaparsanız, bir de bu konuyu alt komisyona gönderip
iyi bir çalışmayla tekrar buraya getirseniz bence hukuk adına doğru bir iş
yapmış oluruz hep beraber.
Hepinize teşekkür ediyorum.
Hoşgörünüze teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Ben Karadeniz’de hitabetin Artvin’de olduğunu düşünüyordum ama
Trabzon’a geçmiş. Merak ediyorum Haluk Bey, bir Faik Ahmet Barutçu’nun
doğrudan veya dolaylı bir yakını mısınız?
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – 78 milyon akrabamdır.
BAŞKAN – O anlamda değil, yok yok, o anlamda değil. Hakikaten,
samimi söylüyorum…
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Efendim çok teşekkür ediyorum, çok
naziksiniz.
BAŞKAN – …çünkü Türk siyasetinin büyük bir hitabet damarıdır.
İki, ben “Türk iye’de hukukçu yok.” demedim hukukçu açığı var…
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – “Açığı var.” dediniz Başkanım, evet.
BAŞKAN – Ha, “Yok.” demem, bütün arkadaşlara saygısızlık olur.
Çok teşekkür ediyorum. Bu çok anlamlı, yararlı konuşmanız için,
beyanınız için, çok sağ olun Haluk Bey.
Buyurun Sayın Çavuşoğlu.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Ben de öncelikle Sayın Bakanımızı, sizi ve tüm katılımcı
arkadaşları saygıyla selamlıyorum.
Ben sadece kanunun temas ettiği hususlara, geti rdiği yeniliklere
bir tespit zaviyesinden yaklaşacağım ve onları belirtmekle iktiva
edeceğim. Belki ufuk açıcı olur. Yeniden özet bir şekilde açıklamak
bakımından bunu söylüyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU
(Bursa)
–
Önümüzde
görüşmekte
olduğumuz tasarıyla ilgili olarak -bildiğiniz gibi- 20/7/2016 tarihinde
istinaf incelemesi yapacak olan bölge adliye mahkemeleri ve bölge
idare mahkemeleri faaliyete başlayacak. Bu bakımdan Danıştay ve
Yargıtayın iş yükünde de önemli ölçüde azalmalar olac aktır. Bu azalma
sebebiyle Yargıtay ve Danıştayın daire ve üye sayıları azaltılarak
yeniden düzenlenmekte.
İstinaf mahkemelerinin faaliyete başlamasıyla Yargıtay ve
Danıştay, temyiz mahkemesi olarak dosyaları sadece hukuka uygunluk
yönünden inceleyecek ve içtihat merci olarak görev yapacaklar. Bahsi
geçen yüksek mahkemeler artık kendilerine intikal eden kararları delil
değerlendirmesi
yaparak
maddi
olaya
uygunluk
yönünden
incelemeyecektir.
Danıştayın 17 olan daire sayısı bu kanunla birlikte 10’a, 195
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 58
olan üye sayısı da 90’a düşürülmekte. Yargıtayın da 46 olan daire
sayısı 24’e, 516 olan üye sayısı da 200’e düşürülmektedir. Ancak
Yargıtay ve Danıştaytaki iş yükü dikkate alınarak daire ve üye
sayılarının sözü edilen sayılara indirilmesi için kademeli bir geç iş
öngörülmektedir. Zira kanunun yürürlüğe girmesine rağmen Yargıtay ve
Danıştay elindeki dosyalara bakmaya devam edecek, bunları iade
etmeyecektir. Bu nedenle kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla
Yargıtaydaki üye sayısı 300, Danıştaydaki üye sayısı 116 olarak
belirlenmiştir. Daire sayıları kanunda belirlenen sayılara yetkili
organlarca üç yıl içinde tedricen indirilecektir. Üye sayıları ise boşalan
her 2 üyelik yerine 1 üye seçilmek suretiyle kanunda belirlenen sayıları
tedricen düşecektir.
Yargıtay ve Danıştay üyeleri Anayasa Mahkemesi üyelerinde
olduğu gibi on iki yıllık süre için seçilecek ve görev süreleri bittiğinde
yeniden seçilemeyecekler, bu kanunla getirmiş olduğumuz düzenleme.
HSYK tarafından seçilmiş ve on iki yıllık Danıştay üyeliği sona eren
hâkimler her türlü mali ve sosyal hakları saklı kalmak kaydıyla yine
HSYK tarafından idari Yargıda sınıf ve derecelerine uygun olarak
görevlendirmelerine atanacaklardır. Cumhurbaşkanı tarafından seçilmiş
olan üyeler ise görevleri sona erdikten sonra b ir ihtiyari durum
öngörülmektedir. İsteklerine göre idari yargıda da görev alabilecekleri
gibi başka bir göreve de atanabileceklerdir.
Görevi sona eren üyelerin Danıştayla ilişiği kesilecektir ancak
herhangi bir şekilde üyelerin atama işlemlerinin gecikme si durumunda
hak kaybına neden olmaması amacıyla atama gerçekleşinceye kadar
özlük hakları Danıştay tarafından karşılanması bu kanunla güvence
altına alınmaktadır.
Danıştay Başkanı seçebilmek için gerekli olan dört yıllık
Danıştay üyeliği yapma şartı altı yıla çıkarılmaktadır. Yargıtayda da bu
tam tersi, on yıllık altı yıla düşürülmektedir.
Danıştay ve Yargıtay Genel Kurulunca üye tam sayısı esas
alınarak yapılacak seçimlerde Danıştayın ve Yargıtayın -biraz evvel
Sayın Cumhuriyet Halk Partili arkadaşımız da bahsetti- üye tam
sayısının hesabında görev süresinin dolması, ölüm, emeklilik veya
istifa gibi nedenle boşalan üyelikler dikkate alınmayacaktır.
İdari işlere bakmakla görevli daire sayısı 2 iken Danıştayda 1’e
düşürülmektedir. Bu itibarla İdari İşler Kuruluna idari daireden
katılacak başkan ve üye sayısı yeniden belirlenmiştir. Bununla birlikte,
İdare İşler Daire Kurulunun toplanma ve görüşme yeter sayısı da
Danıştay daire sayılarının azaltılmasına bağlı olarak düzenlenmektedir.
Danıştay
Başkanlık
Kurulu
kararlarına
karşı
Anayasa
Mahkemesinin iptali kararı doğrultusunda itiraz müessesesi getirilerek
bu kararların Yargıtayda olduğu gibi bütün daire başkanlarından oluşan
Başkanlar Kurulunca incelenmesi ve kesin olarak karara bağlanması
öngörülmektedir. Bu, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı neticesinde
ortaya çıkan bir zorunluluk neticesinde yapılan bir düzenlemedir.
Yargıtayda bunun aynısı zaten yapılmaktadır.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 59
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu daha önce mevcut dosyaları makul
sürede tamamlaması için ü ç yıl süreyle sürekli görev yapan bir kurul
o l a r a k b e l i r l e n m i ş t i . Bu süre daha sonra iki yıl uzatılmıştı, ancak bunun
yeniden uzatılmasına ihtiyaç söz konusu olduğundan bir iki yıllık uzatma daha
öngörülmektedir kanunla birlikte.
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Danıştay üyelerinin üyelikleri sona
ermekte. Ancak bu tarih itibarıyla Danıştay başsavcısı, Danıştay başkanı,
başkan vekili ve daire başkanı olarak görev yapan üyelerin üyelikleri de
devam etmektedir. Danıştay üyelikleri sona erenler arasından ilg isine göre,
Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu veya Cumhurbaşkanıyla kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren beş gün içinde Danıştayın yeni kadro sayısına göre
üye seçimi yapılacaktır. Tekrar Danıştay üyesi seçilmeyenlerin atama ve
seçim nedeniyle yürüttü kleri görevler de kanunun yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla sona erecektir. Örneğin, Danıştay üyesinin HSYK’da görev yaptığı
gibi, başka yerde görev yaptığı gibi, eğer yeniden atanmamışlarsa buradaki
görevleri de sona ermiş olacaktır. Danıştay üyeliğinden HSYK üyeliğine
seçilmiş olup kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla kurul üyeliği devam
edenlerin kurul üyeliklerinin sona ermesinden üç ay önce HSYK veya
Cumhurbaşkanınca yeniden Danıştay üyeliğine seçilmeleri hâlinde on iki yıl
süreyle Danıştay üyes i olarak görev yapabileceklerdir. Kanunun yürürlüğe
girmesinden sonra üyeliği devam edenler ile sonradan tekrardan seçilenlerin
Danıştay üyesi olarak çalıştıkları süreler üyelik kıdeminde dikkate alınacaktır.
Örneğin, burada Danıştay seçiminde öngördüğümüz altı yıllık süre
bakımından önceden yapılan çalışmalar dikkate alınmış olacaktır.
Yargıtay üyeliğine seçilmiş olup da kanunun yürürlüğe girmesiyle
üyeliği sona erenler yeniden üye seçilmeyenler, her türlü mali ve sosyal
hakları saklı kalmak kaydıyla HSYK tarafından sınıf ve derecelerine uygun bir
göreve atanacaklardır. Görevi sona eren üyelerin Yargıtayla ilişiği
kesilecektir. Aynen Danıştayda olduğu gibi bunların da özlük hakkı burada
tekrardan güvenceye alınmaktadır. Yargıtay konusunda ve Danıştayla ilg ili
söylediklerimiz hususunda benzer bir paralellik göstermektedir. Bu bakımdan,
Danıştayla ilgili söylediklerimiz Yargıtayla ilgili söylenenler için de geçerlidir.
Ancak burada Danıştay genel sekreteri ile Yargıtay genel sekreterinin seçilme
şartlarına yeknesaklık sağlamak amacıyla Yargıtay genel sekreteri
seçilebilmek için aranan beş yıllık üyelik kıdem şartı kaldırılmaktadır.
Yargıtay
yayınlarının
döner
sermayeyle
ilgili
olarak
bir
konu
düzenlenmektedir. Bunu da geçiyorum.
Yargıtay daireleri, önüne gele n davayla ilgili kendilerini görevsiz
görmeleri durumunda… Bence bu yargılama sürelerinin uzaması bakımından
çok önemli bir yenilik olarak görüyorum ben. Görevsiz görmeleri durumunda
kendilerinin görevli olduğu kanısına vardığı daireye dosyayı direkt olara k
gönderecektir. Hâlbuki mevcut durumda, dosya iş bölümü inceleme kuruluna
gönderiliyordu. Burada çok zaman kaybına vesile oluyordu, bu bakımdan, bu
zaman kaybının önüne geçmek bakımından da son derece yerinde ve uygun
bir düzenleme olduğu kanaatindeyim.
Hâkim ve savcı adaylarının –biliyorsunuz- meslekten önce bir mülakatı
söz konusu. Mülakat neticesinde kabul edilenler iki yıl süreyle Adalet
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 60
Bakanlığımızın bünyesinde eğitime tabi tutuluyorlar ve ondan sonra da
atamaları gerçekleşiyordu. Burada bir iki yıl lık eğitim süresinden sonra
yeniden bir mülakat, sözlü sınav öngörülüyor. Bunun da nedeni çok açık:
Çünkü, ilk gelen kişiyle ilgili sizde edindiğiniz bilgiler, kanaat, onu ilk
gördüğünüz andan itibaren oluşan kanaattir. Hâlbuki iki yıl süreyle, bu kişiyle
sürekli çalışacak, bu kimselerin elde edeceği kanaat, onların muhakeme
kabiliyeti hukuk bilgisine vukufiyeti ve diğer yönleri bakımından da aynı
şekilde önemli bir aşamadır iki yıllık süre. Son derece uygun olduğunu ve
yerinde olduğunu söylemek gerekiyor.
Biliyorsunuz, önceden hâkim ve savcılarla ilgili olarak kanun yoluna
başvurulduğunda kendileriyle ilgili bir not veriliyordu. Daha sonra bu
kaldırılmıştı, ancak uygulamada ortaya çıkan durum yeniden bunun işleme
konulmasını, yürürlüğe getirilmesini zorunl u kılıyor. Bu bakımdan, kanun
yoluna müracaat edildiği noktada gerek bölge istinaf mahkemeleri gerekse
Yargıtay bu noktada ilgili dosyayla ilgili, hâkimle ilgili kanaatini belirtecek -bir
not da diyebilirsiniz, derecelendirme formu da diyebilirsiniz - bir düzenleme
tekrardan burada öngörülmüş oluyor.
Bir önemli düzenleme de değerli arkadaşlarımız, biliyorsunuz Türk
Ceza Kanunu’nda şu anda yetki bakımından suçun işlendiği yer söz konusu
ağır ceza mahkemesi yetkili mahkeme olarak bakacak. Ancak burada özellik le
devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine
karşı suçlar, millî savunmaya karşı suçlar ve devlet sırlarına karşı suçlar ile
terörle mücadele kapsamına giren suçlardan dolayı açılan davalar, suçun
işlendiği yerin bağlı old uğu ilin adıyla anılan ağır ceza mahkemesinde
görülecektir. Yine soruşturmayı da aynı şekilde buna paralellik arz edecek
şekilde düzenlenmektedir. Bu da önemlidir, çünkü zaten şu anda özellikle
ilçelerde, biliyorsunuz dosyaların güvenlik nedenleriyle bir b aşka yere
gönderilmesi çok yüksek oranlarda seyrediliyor. Hâlbuki il merkezindeki o ille
anılan ağır ceza mahkemesinde görülmesi belki daha uygun olacaktır.
Yine, burada, suçun bir şirketin faaliyeti kapsamında işlenmekte olduğu
hususunda kuvvetli şüphe varsa şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak
kayyum atanmasının yanında şirketlerin ortaklık payları ve menkul kıymetler
idari yetkilerinin de kayyuma devredilebileceği öngörülmekte. Ayrıca, kayyum
atama kararının verilebileceği suçların kapsamı da g enişletilmektedir. Kaldı ki
bundan dolayı doğan uyuşmazlıklarda ya da müracaat edilecek tazminatlarda
kayyumun kendisine değil de devlet güvencesine tabi tutulmakta. Baktığımız
zaman bu da aslında Anayasa’nın 1295’e…
BAŞKAN – Ama orada görevi kötüye kullan maya diyor. Zannediyorum
Cemal Bey şey yaptı. Görevi kötüye kullanma kriterini değerlendirmek lazım.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Evet, doğru.
Şimdilik söyleyeceklerim bundan ibaret. Son olarak bir şey söylemek
istiyorum Sayın Ağbaba şahsıma ifade etti, yaln ız Sezgin Bey, “Bana
-görüntülerde - fiilî müdahalesi oldu.” dedi. Hayır arkadaşlar, hepimiz
buradaydık. Sayın Bakanımıza kendisinin bizatihi fiilî bir müdahale teşebbüsü
olduğu için biz de ona mani olduk. Bundan ibarettir olay.
Teşekkür ederim .
BAŞKAN – Peki, teşekkürler, sağ olun.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 61
Yılmaz Bey, buyurun.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli Bakanım, değerli Komisyon üyelerimiz; ben de tasarıyla ilgili
birkaç hususta görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Hakan Bey, tasarıy ı genel
çerçevede özetledi, tekrara girmeden Anayasa’ya aykırılık iddialarıyla ilgili
bazı hususlar var, bunlarla ilgili görüşlerimi ifade etmek istiyorum.
Demokratik hukuk devletinin en önemli özelliği, bağımsız yargı
sistemine sahip olmasıdır. Anayasa’mı zın 36’nci maddesi, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesi adil yargılanma hakkıyla ilgilidir. Tabii
adil yargılanma hakkının tesisi de adil, hızlı, etkin işleyen bir yargı sisteminin
varlığıyla mümkündür. Hep söylediğimiz bir söz var: “Geciken adalet, adalet
değildir.” sözü. Bu nedenle, adaletin etkin, hızlı işlemesi adına ülkemizde son
yıllarda Komisyonumuzda çok çeşitli yargı paketlerini sizlerle beraber
görüştük. Tabii burada her görüşmemizde bağımsız yargıyla ilgili tartışmalar
yapıldı.
Bu tartışmalar sadece bugünün konusu da değildir, biz hukuk
fakültesinde okurken de bağımsız yargıyla ilgili tartışmalar şiddetli bir şekilde
yapılıyordu.
Sizin
dönemlerinizde
de
yapılıyordur.
O
dönemlerde,
hatırlıyorum, yargıyı arka bahçe yapmak isteyen siya silerin açıklamalarını çok
net bir şekilde bugün hatırlıyoruz, bu tartışmalara tekrar girmek istemiyorum.
Bizler yargının, kimsenin arka bahçesi olmamasını istiyoruz. Hiçbir gruba ya
da yapıya kendisini adamamalıdır hâkim ve savcılarımız, adalete
adamalıdırlar. On dört yıldır vatandaşlarımızın yargı hizmetlerinden en güzel
şekilde faydalanabilmesi için temel kanunlarımızın tamamı yenilendi.
Adliyelerin fizikî imkânları artırıldı ama buna rağmen hâlâ yargıyla ilgili
sorunları tartışıyorsak, burada evet, Komi syon olarak da bize düşen görevler
vardır. Teknik olarak yargıya nasıl faydalı olabiliriz, hukukçu milletvekilleri
olarak buradayız. Ve bu anlamda katkılar sunmalıyız.
Tasarıya baktığımızda, tasarı adil yargılanma hakkını güçlendirecek,
adaleti hızlandırac ak, adil kararlarla yargıyı daha etkin hâle getirecek, hukuk
devleti ilkesini güçlendirecek önemli düzenlemeler içermektedir. 20 temmuz
tarihinden itibaren artık Türkiye’de yargı sisteminde yeni bir dönem
başlamaktadır. İstinaf mahkemeleri uygulamaya geçec ek. 2004 yılından bu
yana yasası çıkarılan, ancak altyapı çalışmaları tamamlanmadığı için bir türlü
uygulamaya geçmeyen istinaf mahkemeleri, artık 20 temmuzdan itibaren
uygulamaya geçmektedir. Tabii bu durumda istinaf mahkemelerinde
incelenecek dosya mikta rlarına bakıldığında, Yargıtay ve Danıştaya gelecek
dosyaların yüzde 80’inin istinafta kesinleşeceğini tahmin ediyoruz. Bu
durumda da Yargıtaydaki ve Danıştaydaki üye ve daire sayısının fazla olması
nedeniyle böyle bir tasarıya ihtiyaç vardır.
Şu eleştiri yapılıyor: “2011’de artırdınız.” Evet, artırdık. Niye artırdık
2011’de? Gerekçemiz –o dönemde de ben Adalet Komisyonundaydım Yargıtayda ağır bir iş yükü vardı ve o iş yükü nedeniyle dosyalar yıllarca
bekliyordu. Bu anlamda bir çözüm üretmek gerekiyordu, istinaf mahkemeleri
de devreye girememişti, uygulamaya başlamamıştı ve daire sayıları, üye
sayıları artırıldı. O dönemde de yine muhalefet “Niye artırıyorsunuz?” diye
karşı çıkmıştı. O dönemde karşı çıkanların aslında bu tasarıyı şu anda
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 62
sevinçle karşılama ları lazım. Yani “Evet, o dönemde artırmanız doğru değildi,
şimdi indiriyorsanız doğru bir iş yapıyorsunuz.” demeleri gerekir. Hâlbuki
indirirken deki gerekçemiz nedir şu anda? İstinafın devreye giriyor olmasıdır.
Yargıtay ve Danıştay üyelerinin görev sür esinin on iki yılla
sınırlandırılması ve bir defaya mahsus seçilebiliyor olmaları, burada da 65
yaşını doldurmadan emekliye sevk edilemez, azlolunamaz, hâkimlik teminatı
ilkesine aykırı bir durum, Anayasa’nın 139’uncu maddesine aykırı bir durum
olduğu şeklinde yorumlar yapıldı. Burada da hâkimlik ve savcılık teminatına
aykırı herhangi bir durum söz konusu değildir. Çünkü Yargıtay üyeliği
hâkimlik ve savcılık teminatıyla alakalı bir husus değildir. Hâkimlik ve savcılık
teminatı, hâkimlik ve savcılık mesleğiy le ilgilidir. Oradaki görev sona eriyor,
oradaki görevi sona eren yüksek yargı üyesi, ilk derece mahkemesinde ya da
istinaf mahkemesinde görevine devam etmektedir. O nedenle, Anayasa’nın
139’uncu maddesindeki hâkimlik ve savcılık teminatı ilkesine de aykır ı bir
durum görülmemektedir. Yine, Yargıtay ve Danıştay daire sayılarını artırmak,
azaltmak, üye sayısını belirlemek tamamen Anayasa’mız taraf ından kanun
koyucuya bırakılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisinde olan bir
hususta yani kanun koyucun un Anayasa’ya uygun bir şekilde bu değişikliği
yapmış olması bu iddiaları da geçersiz kılmaktadır.
Diğer düzenlemeler de yargıyı hızlandıracak önemli düzenlemeler. Not
sisteminin yeniden getiriliyor olmasını, mesleğe kabulde yazılı sınavın
yanında sözlü s ınavın da getiriliyor olmasını, yargılama süreleriyle ilgili makul
süre belirlemesi noktasındaki düzenlemeleri yargıyı hızlandıracak önemli
düzenlemeler olarak görüyorum. Yine terör suçlarıyla ilgili de uygulamada
kaynaklanan il cumhuriyet başsavcılığının ve il ağır ceza mahkemelerinin
yetkili ve görevli kılınmasına yönelik değişiklik de terörle mücadele açısından
önemli bir düzenleme olacaktır diyor, tasarının hayırlı olmasını diliyor,
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
Bedia Hanım, buyurun.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Doğrusu, tam iki saattir aralıksız çalışmaya devam ediyoruz. Ortalama
bir insanın…
BAŞKAN – Uygarlıklarda iki saat, bir saniye kadar değildir.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – … ilgisinin dağılmaması için kırk elli
dakika süresince ancak ilgi dağılmadan dinlenebiliyor. Çalışma koşullarımız
çok verimli değil, bunu söylemek istedim öncelikle.
Ben de hem sabahki hem de öğleden sonraki oturumlarda
arkadaşlarımızın dile getirdiği konuyla ilg ili birkaç şey söyleyerek başlamak
istiyorum. Öncelikle, CHP’li milletvekili arkadaşlarımıza yönelik hedef
gösteren bu anlayışı kınadığımızı ve asla tasvip etmediğimizi belirtiyoruz.
Sayın Bakanın derhal bu konuda açıklama yapmasını bizler de bekliyoruz ve
söz konusu broşürlerin bir an önce toplatılması ve sorumlular hakkında da
işlem yapılması, gerekli tedbirlerin alınmasını diliyoruz.
Tabii ki cezaevlerinde yapılan görüşmeler, özellikle milletvekillerinin
milletvekilliği sıfatı sebebiyle, yasama üyesi ol arak da görüşmelerinin nedeni,
orada yaşanan sorunları tespit etmek, dile getirmek, aksayan yönleri önlemek
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 63
ya da idarenin sorumluluğu açısından idarenin yapması gerekip de
yapılmayan hususları tespit edip önlemler almak gibi faaliyetlerdir. Bu
sebeple, orada yaşayan, orada kalan yani cezaevlerinde bulunan hükümlü ve
tutukluların insan onuruna yaraşır tarzda yaşayıp yaşamadıkları ve insanca
muamele görüp görmedikleri de çok önemli ve biliyoruz ki kapalı kapılar
ardında çokça suç işleniyor bu ülkede ne yazık ki. Yaşam güvenliği yok ne
içeridekiler için ne de dışarıdakiler için açıkçası. Hiç kimse bu ülkede artık
güvende olduğunu iddia edemez ne yazık ki, son bir yıldır durum bu. Gerek
dışarıdaki gerekse içerideki yaşam birbirinden farksız duruma gelmiş
durumda.
Şimdi, bir de her gün artık cezaevinden tabutlar çıkmaya başladı. Hâlâ
300’ü ağır olmak üzere 750’den fazla hasta mahpus var cezaevlerinde. Yakın
zamanda, 1 Mayıs günü, Erzurum Oltu Cezaevinde 23 yaşındaki Ferhat
Sarıhan isimli yurttaş, iddialara göre oradaki infaz koruma memurlarının
saldırısına uğramış ve gece birde fenalaşmasına rağmen tam on bir saat
bekletilmiş, cezaevinden hastaneye gönderilmediği için de yaşamını yitirmişti.
Böyle hususlar bize ulaşmıştı örneğin, bizim haberimiz vardı ama Adalet
Bakanı son bir yıldır HDP’li milletvekillerinin cezaevlerinde herhangi bir
hükümlü ya da tutukluyla görüşmesine izin vermediği için hiçbir şekilde haber
alamıyoruz, bilgi alamıyoruz bize gelen mektuplar dışında, yapılan başvurular
dışında. Açıkça, Sayın Ba kan yasadaki yetkileri kötüye kullanarak HDP’li
milletvekillerinin cezaevlerinde görüşme yapmasına izin vermiyor, bunu da
hatırlatmak isteriz.
Bu önümüzdeki tasarıyla ilgili de genel değerlendirme yapmadan önce,
yine çok alelacele geldiğini ve bir an önce yüksek yargıda bir ayıklamanın
telaşı içerisinde olunduğunu söylemek istiyorum. Gerçek anlamda böyle
görünüyor. Yasa tasarısıyla ilgili benden önce söz alan milletvekillerinin
eleştirileri de genelde bu yöndeydi. Bizler yine yeterince inceleme yapamadan
ve bütün kesimlerde tartışılmasını, paydaşlarınca tartışılmasını sağlamadan
alelacele bir tasarıyı daha yasalaştırmak üzereyiz ve Komisyonun
çalışmasına bakılırsa bize gelen tasarı örneğinin kapağında çalışmanın iki
gün süreceği yazıyor. Daha önceki formlard a böyle bir belirleme yoktu.
BAŞKAN – Hangi şeyde? Anlayamadım. Öyle bir şey olmaz.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Şöyle: Bize gönderdiğiniz tasarının
kapağında bugün ve yarın çalışacağını söylüyor.
BAŞKAN – Hayır, hayır; o, gündem.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van ) – Muhtemelen yani umarım yanlış
anlamıyoruzdur.
BAŞKAN – Bitirilmemesi hâlinde izleyen gün. Format o, çalışma
formatı, “timing.”
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Bu çalışmanın, bu tasarının daha
ziyade tartışılmasına ihtiyaç var.
BAŞKAN – Tamam, özür dilerim, o değil yani öbür tasarılarda da var
aynısı.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Daha çok tartışılmasına ihtiyaç var.
BAŞKAN – Evet, anladım. “İzleyen günler” diyor.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 64
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Alt komisyona gönderilmesi
gerektiğini düşünüyoruz daha çok tartışıl ması için.
Şu ana kadar da doğrusu bu tasarıyla ilgili övgü dolu yani AKP’li
milletvekilleri dışında övgü sözleri sarf eden başka hiç kimseyi duymadık.
Bütün makaleler, yargı çevreleri, hukuk camiası ve bütün herkes, muhalefet,
sivil toplum örgütleri bu ko nudaki kaygısını dile getiriyor sadece. Gerçek
anlamda bir ayıklama operasyonudur. Hâkimlik teminatını hiçe sayan,
adaletin tecellisini hiçe sayan, gerçekten yargıya olan güvenin daha da
sonlanacağı, biteceği bir tasarı gibi görünüyor.
Bir sonraki sözleri mde tekrar değineceğim yasayla ilgili görüşlerime.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Bedia Hanım, çok sağ olun.
Hakkı Bey, buyursunlar Sevgili Başkanım.
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, Sayın Bakanım ve çok değerli a rkadaşlar; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Çok kısa birkaç şey de ben söyleme ihtiyacı
hissettim bu arada.
Öncelikle, sabahleyin yaptığımız bir tartışma üzerinde birkaç şey
söylemek istiyorum. İçimizde cezaevleriyle en çok uğraşan, en çok hükümlü,
tutukluyla -bu arada- en çok terör şüphelisi veya hükümlüsüyle karşılaşan,
konuşan, ziyaret eden kişi benim. Cezaevinde eğer bir kişi hükümlü veya
şüpheli olarak cezaevine girmişse devletin güvenliği altındadır, bunu kabul
etmemiz gerekir. Bir milletvekilin in Adalet Bakanlığından gerekli izini aldıktan
sonra istediği kişiyle cezaevinde görüşmesinde bir sakınca yoktur, bunu da
açıklamak zorunda değildir. Birileri bunu açıkladı ise, isim isim “Şu kişilerle
görüştü.” dediyse bence bu kabul edilebilir bir şey de ğildir. Yalnız, Sayın
Ağbaba da sabahtan bir şeyler açıkladı yani daha doğrusu demin tek tek
saydı, onu da yanlış buluyorum. Sadece kendisi için eğer bir şey söylüyorsa,
kendi ziyaret ettiği kişilerle ilgili bir şeyler söyleyecekse amenna, ona çok
fazla bir şey diyemem -o da doğru değil, burada açıklaması - ama diğer
arkadaşlar da işte “Şunlar, şunlar.” şeklinde, “İşte şu kişi. Diğerleri de
benzer, diğerleri de benzer.” deyince o da doğru bir şey değil. Yani, kimse
başkasının kiminle görüştüğünü açıklamak zo runda değil ve açıklamaması
gerekir; doğru olan da budur, önce bunu tespit edelim.
MURAT EMİR (Ankara) - Biz yetkilendirdik. Sıkıntı yok bizim
açımızdan. Biz zaten ifşa ederek yaptık o ziyaretleri.
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Ya ama doğru değil, ben doğru
olmadığını söylüyorum. Sizin söylemeniz de doğru değil, başkasının
söylemesi de doğru değil yani işin esası bu.
Öbür taraftan, yasadan önce -daha önce arkadaşlarım da söylediler tabii ki bazı Anayasa değişiklikleri yapmamız gerekir ama bu Anayasa
değişikliği de akşamdan sabaha kadar yapılabilecek bir şey değil. Her
partiden seçilecek temsilcilerle, özellikle bazı konularda, yargıyı ilgilendiren
birkaç konuda, en başta da HSYK konusunda toplantılar düzenleyip nasıl bir
seçim yolu bulabiliriz, HSYK’yı nasıl ye niden oluşturabiliriz… Özellikle
hâkimlerin seçtiği kısımlar çok önemli, bunun üzerinde kafa yormamız gerekir.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 65
Şu 2014’te yapmış olduğumuz, taşrada görevli hâkimler tarafından
yapılan seçim, bir defaya mahsus olmak üzere yapıldı. Açık konuşmak
gerekirse yargıdaki belli bir grubu… Yani, demin Haluk Bey de söyledi;
devletin güvenliğine, rejimine karşı cephe almış ve bunu ortadan kaldırmaya
çalışan bir grubun HSYK’ya girememesi için yargıda bir birlik platformu
oluşturuldu. Burada solcusu, sağcısı -her çeşit - tarafsızı, kimler varsa sadece
bu kuruma karşı olanların hepsi bir araya geldi, bir seçim yapıldı. Ama, bu
seçim yapılırken de yargı gerçekten o seçim sırasında da darbe aldı.
Hâkimler birbirlerinden uzaklaşmaya başladılar. “Sen şundansın, öteki
bundan, bu bizden, bu sizden.” dercesine bir gruplaşma oldu ve birbirlerine
olan güvenleri de, belki birbirleriyle olan arkadaşlığı da ortadan kalktı. O
seçim başarılı oldu. Türkiye’deki bütün gruplardan, her kesimden insanlar
HSYK’ya üye olarak seçildi, geldi. Peki 2018’de -yanılmıyorsam - yapılacak
olan bir seçimde böyle bir şey var mı, böyle bir garanti var mı? Kesinlikle yok,
açık konuşmak gerekirse yok. Tekrar aynı birliği kurabileceğimizden emin
değilim. Bu, süregelen bir şey değil. Ha, o grup bunu yapar, sayısı nı da belki
artırarak yapar, çok daha ince hesaplarla yapar ama biz bunu yapamayız,
diğer arkadaşlar bunu yapamaz. Bunu bana söyleyen… Ben kendi kendime
söylemiyorum bunu. Özellikle büyük illerimizdeki başsavcılar, başsavcı
vekilleri, ağır ceza reisleri ay nen şunu söylediler: “Biz bu seçimin bu kadar
zor olacağını bilemiyorduk. Kesinlikle bir daha bize bu seçimi yaptırmayın. Bu
bizim için çok zor bir şey. Bunu bizden alın, nasıl alırsanız alın.” Evet, oradan
almamız gerekir. En doğrusu belki, şu anda aklımı za gelen, bu seçimin
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yapılması. Mecliste de nasıl yapılır?
Nitelikli çoğunluk mu olur, aday gösterilerek mi olur, başka türlü mü olur
bilemiyorum yani bunu oturup konuşmak lazım ve bu konuda bir sonuca
ulaşmamız lazım. Bu, Türkiye’nin çok önemli bir meselesidir bence, en başta
gelen meselelerinden birisidir. Eğer biz biriyle, devleti yıkmaya, rejimi
değiştirmeye mücadele eden birileriyle biz savaşıyorsak, mücadele ediyorsak
bunu yapmak zorundayız. Başka türlü bu işin altından kalkamayabiliriz.
Buradaki,
tasarıdaki
düzenlemelere
gelince,
daire
sayılarının
artırılması… Hakikaten biz bunu birkaç defa denedik, artırdık, bir daha
artırdık. Önce düşürmeyi hesaplamıştık ta ilk geldiğimiz yıllarda; 2004, 2003
falan, o yıllarda. İlk defa istinaf mahkemeleri kurduk yani kanunu yaptık. O
kanundan sonra bir hesap yaptık. Yargıtaydaki daire sayısını, dairedeki üye
sayısını 150’ye indirelim dedik ama istinaf mahkemelerini hemen kuramadık.
İş yükü de gittikçe arttı, gittikçe arttı. Al tından çıkılmaz hâle gelince bu sefer
daire sayısını ve üye sayısını artırmaya çalıştık, artırdık, evet. Daha sonra bir
kazaya uğradık. Bu sefer de bu kazayı ortadan kaldırmak için tekrar üye ve
daire sayısını artırdık. Açık konuşuyorum burada yani herkes gibi yuvarlak
yuvarlak laflar etmiyorum. Ondan sonra geldik bugüne. Bugün şimdi artık
istinaf mahkemelerini de kurma kararını verdik. Mahkemeler de resmen
kuruldu. Fiilen de yanılmıyorsam 20 Temmuzda faaliyete geçtik. Şu hâlde
artık geriye dönüş başladı. B u mahkemeler çalışmaya başladığı andan
itibaren Yargıtaya gelecek iş sayısı, şu gün gelenlerin yüzde belki 10’u veya
15’i olacaktır. Ha peki, bu istinaf mahkemeleri bizim için yeterli mi? Benim
şahsi görüşüm, bunlar kesinlikle yeterli değil. Bu sayıyı eğer çoğaltmazsa,k
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 66
biz 20’ye, 30’a belki çıkarmazsak bu sefer de orada büyük yığılmalar olacak.
Bir de ona çare arayacağız ama onun çaresi, gene böyle bir kanun
değişikliğiyle o mahkemelerin de sayısını belki artırmak olacaktır. İnşallah,
ümit ediyoruz ki isti naf mahkemeleri istediğimiz sonucu verir, istenilen
şekilde, halkın istediği şekilde adaleti sağlar ve başarıya ulaşır ve bu
mümkün olursa ondan sonra gerisi yavaş yavaş gelir.
Burada bir de kozmik oda meselesi var. Haluk Bey bahsetti, dedi ki:
“Bunlarla henüz bir şey yapılamadı. Daha bunların hepsi görevde.” Yanlış
anlamıyorsam değil mi, öyle söylediniz? Evet, doğru. Nasıl bir yol izlenecek,
siz bize söyleyin. Şu anda yargı tespit edebildikleriyle, ellerinde buldukları
delillerle, delillendirebildikleriyl e bunlarla bir mücadele ediyor, soruşturmalar
yapılıyor, davalar açılıyor, HSYK karar veriyor, meslekten ihraç ediyor.
Derken ama bunlar bu işi kökten çözmedi, henüz eksiğimiz var. O zaman
diyeceksiniz ki bir çare söyleyin bize, onları da nasıl yapacaksak onu da
yapalım.
Alt komisyon konusuna gelince, önce ben de düşündüm alt komisyona
versek nasıl olur diye. Şimdiye kadar yaptığımız alt komisyon toplantılarından
şu sonuç çıktı; birkaç tane, bazı yasalarda bu çok gerekli oluyor da: Alt
komisyonda biz bunlar ı aynı burada olduğu gibi görüşüyoruz, belki ufak tefek
değişiklikler yapıyoruz veya yapmıyoruz. Tekrar önümüze geliyor. Sıfırdan,
hiçbir şey olmamış gibi tekrar başlıyoruz, boşuna yeniden zaman harcıyoruz.
Bence yani bu tasarıda alt komisyonda geçirilecek zaman boşa geçecek bir
zamandır diye düşünüyorum. Vaktimiz var. Yavaş yavaş, günde günde, buna
bitinceye kadar, üzerinde dura dura devam edersek daha iyi olur diye
düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Namık Bey yok. Zeynel Bey’e hükmen devir , delegasyon.
Buyurun.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, önce Hakkı Bey’e teşekkür ediyorum. Sabahtan beri ilk defa,
sabahki olayla ilgili sağduyulu bir yaklaşım dinledik. Aslında, bu konuyla ilgili
birkaç cümle daha söyleyeceği m, artık konuşmak da istemiyorum.
Şimdi, mesele bizim açımızdan şu: Gazeteler bir şeyler yazar.
Yaptığımız ziyaretlerle ilgili zaten basın geliyor, basına biz açıklama
yapıyoruz yani hiçbiri sır değildir, gizli değil, vesaire değildir. Hani, açıklanıp
açıklanmamasının bizim açımızdan o anlamda bir önemi yok aslında. Zaten
basın soruyordu, heyet olarak açıklama yapıyorduk; o da değil. Bizim burada
adalete uygun olmadığını gördüğümüz, hukuka aykırı, insan haklarına aykırı,
bizleri itham eden, bize âdeta bir s aldırı olmasını arzu eder tarzdaki bir
yayının kaynağının Adalet Bakanlığı olarak gösterilmesi ve bunu bizler Adalet
Komisyonu üyeleri olarak yaşıyoruz. Yani, bizim açımızdan çarpıcı nokta şu:
İşte, terörle mücadele esnasında hani hep söylenir: “Aslında bi rlik olmak
lazım, bir arada olmak lazım” vesaire falan. Şimdi, buradaki mesele başka.
Seçim olmuş, bitmiş, Hükûmet kurulmuş. Sayın Bakan orada oturuyor, Adalet
Bakanı olmuş. Yani bir gözü anketteymiş, algı operasyonu yönetir tarzda bir
anlayışa sahip olmam ası lazım. Eleştiri noktası bu, bundan sonra fazla da bir
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 67
şey söylemeyeceğim, zaten hukuki açıdan da hakkımızı aramak için tazminat
davalarını ilgili gazetelere, basın mensuplarına yönelik avukatlar takip ediyor.
Konuyla ilgili de şunu söyleyeceğim: Şimdi , bunu samimi konuşmak
lazım. Bakın, burada söz alınıyor, işte, bu yasanın, tasarının nimetlerinden
falan bahsediliyor. “Daha önce artırıyorduk, o zaman öyle gerekiyordu,
gerekçemiz oydu, şimdi eksiltiyoruz. Siz o zaman karşı çıkmıştınız, bu zaman
böyle olmuştu.” Şimdi, meselenin bu olmadığını hepimiz biliyoruz. Ne? Bizim
ülkemizde sistem itibarıyla yasama, yürütme, yargı erklerinin ayrı olması
tasarlanmış bir şey. Bizde yasama ile yürütme aslında özünde her zaman iç
içeydi yani hiç öyle ideal olmadı. Yargı da yasama, yürütmeyle iç içe
olmamakla birlikte tam bağımsız değildi yani yargı da siyasi kararlar
verebiliyordu ama son dönemde yaşadığımız -yani son on yıllık periyotta
yaşadığımız- olayları Cumhuriyet Dönemi, tarihi boyunca hiç görmedik.
Yargının bu kadar tartışıldığı, bu kadar siyasi operasyonlar, kumpaslar,
vesaireler olduğuna yönelik… Mesela Haluk Bey bir şeyden bahsetti, işte,
kozmik odanın aranması. Neydi onun gerekçesi, kozmik odanın aranmasının?
Darbe yapılıyordu size, AKP iktidarına darbe yapılı yordu. Bir başbakan
yardımcısına yönelik suikast planları ortalara saçılmıştı. Buna yönelik
gözaltılar, kararlar veriliyordu. Bakın, biz o zaman buna karşı çıktığımızda
şöyle bir suçlama geliyordu, deniyordu ki: “Cumhuriyet Halk Partisi darbecileri
savunuyor, darbeyi savunuyor.” Şimdi, konjonktüre göre yargıyı tasarlamamak
lazım, düşünmemek lazım. Bir şey yapılacaksa bağımsız, objektif bir şekilde
yapmak lazım. Bir devletin en temel dört tane organı vardır aslında: Adalet,
sağlık, eğitim, savunma yani hepsi önemlidir ama asıl önemli olan bunlardır.
Adaletin de çok bağımsız bir şekilde düşünülmesi lazım. Şimdi, tasarıya ben
bakınca… Ben zaten şeye inanmıyorum yani sizlerin bunca yıllık tecrübeden
sonra şuna bakınca buradaki Anayasa’ya aykırılığı benden evvel
görüyorsunuzdur, ben öyle inanıyorum yani hâkimlik teminatına aykırı. Şimdi,
ortada bir vakıa var. Ne o? 2011, 2014’te yükseltmeler de bunun
gerekçesiydi, işte, hatta referandumun yanlışlığının da o zaman bu açıdan
bakıldığında ortaya çıktığı görülebilir ç ünkü daha iyi olmadı yargı, daha kötü
oldu. 2011 ve 2014’teki değişikliklerle amaç neydi? “Ya, sayıyı yükseltelim,
en azından orayı yükselttikçe biz de ona göre göndeririz, bir şekilde hakimiyet
belki sağlanır.” Şimdi, sayı düşürerek bu deneniyor. İstinaf o zaman da
kurulabilirdi, yasası vardı, vesaire, onu da geçtim.
Şimdi, bununla ilgili bizim seçim bildirgemizde… Yani bu işin tutarlı
olması lazım, kendi açımızdan söylediğimiz kadarıyla da. Biz Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun ikiye ayrılmasını, savc ılar kurulunun ayrı,
hâkimler kurulunun ayrı olarak düşünülmesini, yargı bağımsızlığının önemli
olduğunu vurguladık. O yönde bir Anayasa değişikliği konusunda bir teklif
gelirse kimse hâkimiyet sağlamadan, böyle bir düşünce gütmeden objektif
düşünülürse gider. Şimdi, aksi hâlde şu anda HSYK ya da Yargıtay,
Danıştay… Son olarak şunu da söyleyeyim: Diyelim ki biz Yılmaz Bey’le
vazgeçtik milletvekilliğinden, Komisyon da sizin olsun dedik, İstanbul’da
avukatlık yapıyoruz. Seni de aldım yanıma, gittik, İstanbul’ da avukatlık
yapacağız şu an İstanbul’daki en büyük adliyelerden hangisiyse onun için
söylüyorum, Çağlayan mı, öteki mi, neyse. Şimdi, hâkim, savcılar siyasi
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 68
düşüncelerine göre o kadar ayrıldı ki. Yani seçimler yapıyorlar ittifaklar
dâhilinde, yok demokrat adaylar, yok iktidar yanlısı, yok sağcısı, solcusu,
bilmem cemaatçisi gibi tartışmalar eşliğinde seçimlere giriyorlar. Bir dosya
söz konusu olduğunda “Ya, hâkim hangi görüşten?” diye aleni adliye
kapılarında konuşuluyor yani ve ona göre de insanların kafa sında doğru ya da
yanlış bir algı var. Şimdi, biz siyasi kimliklerimizi bilinen isimler olarak
dönsek, avukatlık yapsak, aynı dilekçeleri yazsak, aynı savunmaları yapsak
vallahi de billahi de Yılmaz Bey'in kazanacağı davayla benim kazanacağım
davalar farklı olur. Sadece onun açısından söylemiyorum yani benim açımdan
da söylüyorum, onun kazanacağı davalarla benimkiler farklı olur, farklı
savcılardan farklı kararlar alır, geliriz.
BAŞKAN – Haluk Bey, yaşamıştı kömür davasında.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Tabii.
Hâl böyleyse tekrardan başka bir yol, Anayasa’ya aykırı bir yol
denemeye gerek var mı? Yok. Bunun sağlıklı bir şekilde yapılması lazım. Yani
bu, yargıdaki sorunu çözmeyecektir, daha fazla tartıştıracaktır, Anayasa’ya
da açıkça aykırıdır. O nedenle şimdi ge neli hakkında bu kadar söyleyeyim,
maddelere geldiğinde detaylı yine konuşuruz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir hususta görüşlerimi Komisyonumla
paylaşmak istiyorum. Adalet Komisyonu gerçekten kurucu Komisyon. Yani
hukuk konusundaki gelişmeleri, müdahale zamanlarını, gelen tasarılardaki
boşlukları, açıkları, aykırılıkları, düzeltim zorunluluklarını en güzel
gözetlemesi gereken Komisyon. Sabahleyin -aslında gündem dışı fakat
gelişmeler karşısında arkadaşlarımızın etkilenmemeleri mü mkün değil- bir
sorun dile getirildi. Benim hocam Faruk Eren şöyle derdi, o hümanist açıdan
ceza hukukunu inceleyen bir büyük insandı, en sona doğru bütün makalelerini
falan da bana gönderirdi: “Cani olsun, ne olursa olsun, suçluyu derince
kazıyın, dibinde bir insan bulursunuz. Ceza hukukunun amacı da esasen o
insanı yakalamaktır.” Arkadaşlar, gerek koruma önlemleri hukuku kapsamında
gerekse kesinleşen bir hükmün infazı kapsamında cezaevinde kaderini
yaşayan insanlarla belli düşüncelerle veya belli başka sa iklerle ilişki kurmak,
ziyaret etmek bir insani olaydır. Bu konuda herhangi bir arkadaşımızın da
farklı bir düşüncede olabileceğini zannetmiyorum, tasvip edilmeyen bazı
gelişmeler olabilir. Ben yüksek izinlerinizle Yargıtayı, Danıştayı ve Barolar
Birliğini çağırdım. Mehmet kardeşimin de izniyle bir ara girintisiyle… Çünkü o
arkadaşlar en azından bu kanunla ilgili görüşlerini bu Komisyonla
paylaşacaklar. Yargıtay adına kim konuşacaksa -2 arkadaş temsil ediyor
galiba- diyelim ki Danıştay adına kim konuşacaksa … Barolar Birliği adına
Ekim var galiba. Yok mu? Bir haber verelim arkadaşlar.
Buyurun Başkanım, 13. Ceza Dairesi Başkanımız, buyurun.
YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ BAŞKANI VUSLAT DİRİM – Sayın
Başkanım, Sayın Bakanım, Adalet Komisyonunun saygıdeğer üyeleri, d eğerli
meslektaşlarım; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Beni buraya davet ettiğiniz için de ayrıca teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Görevimiz efendim.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 69
YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ BAŞKANI VUSLAT DİRİM – Biz bu
taslağı aldığımızda Yargıtayda Başkanlar Kurulu olarak toplandık. Özellikle
Yargıtay Kanunu’yla ilgili bölümler başta olmak üzere Başkanlar Kurulunun
görüşü alındı, o görüşler doğrultusunda Yargıtayın kurumsal görüşünü arz
etmek istiyorum, kendi kişisel görüşlerim değil bunlar, evvelemirde bunu
belirtmek isterim.
Sayın Bakanımız açılış konuşmasında da belirttiler, şu anda
Yargıtayımızın ceza dairelerinde ve Ceza Genel Kurulunda dün itibarıyla
380.977 dosya var. Hukuk Genel Kurulunda ve Hukuk Uyuşmazlıklarını
Çözme Kurulu ve dairelerinde toplam 319.579 do sya var. Yargıtay
Başsavcılığında ise 559.483 dosya var. Bizim tespitlerimize göre dün
itibarıyla 1 milyon 260 bin dosya Yargıtayın önünde. Evet, bir karar verildi,
istinaf mahkemesi dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de
kuruldu, atamaları yap ıldı, 20 Temmuzda mahkemelerimiz faaliyete geçecek.
Bundan böyle Yargıtayımız elindeki işleri erittikten sonra içtihat mahkemesi
olarak görev yapacak, asli fonksiyonuna dönecek ve bu arada yaptığımız
tespitlere göre yüzde 10 -12 seviyesinde mevcut işlerin… Ki bize yılda 900 bin
hukuk ve ceza davası geliyor yani istinaflar faaliyete geçtikten sonra bize
yılda 100 bin ila 120 bin arasında dosyanın gelmesi bekleniyor, işlerimiz
yüzde 10, yüzde 12 civarına düşecek ve biz içtihat mahkemesi konumuna,
gerçek işlevimize dönmüş olacağız ama sancılı bir geçiş dönemi var. Çünkü
biz elimizdeki 1 milyon 260 bin dosyanın eritilmesi gibi ağır bir sorumlulukla
karşı karşıyayız. Bir yandan üye sayıları azalacak, bir yandan daire sayıları
azalacak. Allahtan üç yıl gibi bir kad emeli geçiş dönemi öngörüldü. Bu, bizce
olumludur ve Başkanlar Kurulumuza, Yargıtaydaki yetkili kurullara bu yasayla,
bu tasarıyla yetki verildi. Daire sayısının azaltılması, iş bölümünün
değiştirilmesi konusunda yetki verildi. Bu geçiş bu şekilde sağlanab ilir.
Madde bazında zamanınızı almak istemem ama birkaç bir şey söylemek
istiyorum. Salt çoğunluk konusu da bizim aslında kurumsal önerimizdi yani bu
tasarıya yönelik kurumsal önerimizdi, salt çoğunluğun ne olduğunun
tanımlanmasına ilişkin hükmü biz önerdi k. Ama niye önerdik? Bizde aylardır
süren ve sonuçlanamayan seçimler var. Bu sabah 7 ayrı sandıkta her birimiz
oy kullandık. Asıl işimizi yapamıyoruz yani oy kullanmaktan dosya incelemeye
zamanımız olmuyor, seçimler sonuçlanmıyor. Şu anda Yargıtayın üye ta m
sayısı 516 ancak üye sayısı 477’ye düşmüş. Biz 259 çoğunluğu bulup hiçbir
seçimi yapamıyoruz.
BAŞKAN – Onu madde müzakeresinde konuşuruz Başkanım.
YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ BAŞKANI VUSLAT DİRİM – Tamam,
peki, onu geçtim.
O zaman madde bazında konuşulacak sa ben şimdilik… Genel olarak
yani Başkanlar Kurulunda tasarı olumlu olarak değerlendirildi, madde bazında
önerilerimizi, görüşlerimizi söz verilirse…
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Yüksek Yargıtayımızı veya Mahkemei Temyizialiyeyiyi
dinledik.
Buyurun Şûrayıdevlet, Danıştay.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 70
DANIŞTAY 17. DAİRE BAŞKANI ENVER KAYA – Sayın Başkanım,
Sayın Bakanım, Komisyonun çok kıymetli üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu tesadüftür belki, daha önceki yasa çalışmalarında Danıştay Genel
Sekreteri olarak da ben görev yapm ıştım, katılmıştım. Tabii ki o bir süreçti,
bence bu aşamaya gelinen süreçte Danıştay olarak bizim de görüşümüz bu
doğal sürecin bir sonucudur, olması gereken bir noktadır bu. Çünkü biz artık
tamamen bir yerel mahkeme gibi çalışmaya başlamıştık. Yani Danış tay
olarak, bir idari yargı mercisi olarak şu anda önümüzde bizim 209 bin dosya
var. Şimdi, tamam, üye sayımız arttı, çift heyet yapıyoruz ama dairelerin
tamamında çift heyet de yapamıyoruz aslında. Dolayısıyla, daire başkanları
her gün heyette olabiliyor ama üyelerimizin tamamı heyette de olamıyor.
Aslında burada kullanılmayan çok kıymetli bir emek var. bu emeklerin de
istinafta değerlendirilmesi de aslında bu yasanın doğal bir sonucudur, belki
de olması gereken bir sonucudur. Madde bazında tabii geldiği z aman o zaman
görüşlerimizi arz edeceğiz ama Danıştay olarak biz bu tasarıyı olumlu olarak
karşılıyoruz.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN – Çok teşekkürler efendim, sağ olun.
DANIŞTAY 17. DAİRE BAŞKANI ENVER KAYA – Rica ederim.
BAŞKAN – Savunma mesleğinin değerli temsilcisi, buyursunlar
efendim.
Geneli üzerinde tabii, madde bazında değil.
TÜRKİYE
BAROLAR
BİRLİĞİ
HUKUK
İŞLERİ
MÜDÜRLÜĞÜ
GÖREVLİSİ AVUKAT EKİM ERGÜN – Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, sayın
milletvekilleri; biz esasen yasa tasarılarının veya yasa tek liflerinin geneli
üzerindeki görüşmeye katılmazdık, madde bazındaki görüşmelerde teknik
destek sunmaya çalışırdık. Ancak bu yasa tasarısının geneline baktığımızda,
Anayasa hukuku açısından ciddi sorunlar olduğunu da görmekteyiz. O
nedenle geneli hakkında d a mecburen Anayasa’ya aykırılık yönünden
değerlendirme yapmak durumundayız.
Tasarının 1’inci ve 19’uncu maddeleriyle Danıştay ve Yargıtay
üyelerinin on iki yıl için seçilmesi öngörülmüştür. Anayasa’nın 139’uncu
maddesinin birinci fıkrasına göre hâkimler v e savcılar azlolunamaz, kendileri
istemedikçe Anayasa’da gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz, bir
mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa aylık ödenek ve
diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.
Anayasa’nın yargı bölümü uyarınca Anay asa Mahkemesi, Danıştay,
Yargıtay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve Uyuşmazlık
Mahkemesi yüksek mahkemedir. 2010 referandumu neticesinde Anayasa’nın
147’nci maddesi değiştirilerek Anayasa Mahkemesi üyeliğinin süresi on iki yıl
olarak düzen lenmiştir. Yine, referandumla Anayasa’ya eklenen geçici 18’inci
maddeye göre Anayasa Mahkemesinde belli görevlere seçiliş olanların bu
sıfatlarının seçilmiş oldukları sürenin sonuna kadar devam edeceği
öngörülmüştür.
Yargıtaya ve Danıştaya ilişkin maddeler e baktığımızda Anayasa’nın
154’üncü maddesinde Yargıtay üyelerinden bahseder, üye kavramına vurgu
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 71
yapılır. Danıştayla ilgili 155’inci maddeye baktığımızda da benzer bir şekilde
yine üye kavramına vurgu yapılmıştır.
Tasarının genel gerekçesinde tasarının k urgusunun bu şekliyle
olmasının sebebi şu şekilde açıklanmıştır: “Yargıtay ve Danıştayın daire ve
üye
sayılarıyla
üyelerin
görev
sürelerinin
Anayasa’da
kanunla
düzenlenebilecek bir konu olduğu belirtilmiştir.” Gerekçede aynen bu ibare
yer alıyor.
BAŞKAN – Orada yok öyle bir şey.
TÜRKİYE
BAROLAR
BİRLİĞİ
HUKUK
İŞLERİ
MÜDÜRLÜĞÜ
GÖREVLİSİ AVUKAT EKİM ERGÜN – Ancak Anayasa içerisinde Yargıtay ve
Danıştay üyelerinin görev sürelerinin kanunla düzenleneceğine ilişkin
herhangi bir madde ben bulamadım, bulamıyoruz, b öyle bir madde yok.
BAŞKAN – 154’ün son fıkrası.
TÜRKİYE
BAROLAR
BİRLİĞİ
HUKUK
İŞLERİ
MÜDÜRLÜĞÜ
GÖREVLİSİ AVUKAT EKİM ERGÜN – Çünkü her iki maddenin son fıkralarına
baktığımızda “numerus clausus” düzenlenmiş. Diyor ki: Danıştayın kuruluşu,
işleyişi başkan, baş savcı, başkan vekilleri, daire başkanları ile üyelerinin
nitelikleri ve seçim usulleri bununla sınırlanmış. “Mahkemelerin bağımsızlığı
ve hâkimlik teminatına göre düzenlenir.” denilmiş. Burada görev sürelerine
ilişkin herhangi bir atıf yapılmamış dur umda.
BAŞKAN – O zaman Anayasa’nın 7’nci maddesine geçemiyor muyuz? O
zaman asal alan, serbest alan.
TÜRKİYE
BAROLAR
BİRLİĞİ
HUKUK
İŞLERİ
MÜDÜRLÜĞÜ
GÖREVLİSİ AVUKAT EKİM ERGÜN – Serbest alan değil.
BAŞKAN – Yok, neyse, hayır.
Buyurun.
Onu tartışırız.
TÜRKİYE
BAROLAR
BİRLİĞİ
HUKUK
İŞLERİ
MÜDÜRLÜĞÜ
GÖREVLİSİ AVUKAT EKİM ERGÜN – Yani serbest alan diyecek olsaydık bu
sefer Anayasa Mahkemesi üyelerinin de, “Evet, 65 yaşında emekli olurlar ama
görev sürelerinin düzenleyebilirler.” derdik, Anayasa değişikliği yapı lmazdı.
BAŞKAN – Yo, neyse.
Anayasa’yı tartışırız ama o… Serbest alan teorisi çok önemli.
Evet, devam, dinliyorum. Tahlil yapacağız onları, bakalım.
TÜRKİYE
BAROLAR
BİRLİĞİ
HUKUK
İŞLERİ
MÜDÜRLÜĞÜ
GÖREVLİSİ AVUKAT EKİM ERGÜN – Yine, burada hemen belirtmek g erekir ki
Anayasa’nın 139’uncu maddesinde düzenlenen hâkimlik ve savcılık teminatı
elbette Danıştay ve Yargıtay üyeleri için de geçerlidir. Ancak Yargıtay ve
Danıştay üyelerinin teminatı 139’la da sınırlı değildir. Yargıtay ve Danıştay
üyeleri belli koşull arı taşırlar yani bu bir statüdür, hâkimlik ve savcılığın
üzerine gelen bir statüdür. Bunun doğal süreci olarak, sonucu olarak bu
kişiler Danıştay ve Yargıtay üyeliğinden azledilemezler. Üyelikten azil söz
konusu. Talepleri olmadığı sürece yaş haddinden ön ce de emekli edilemezler
veya yer değişikliğine tabi tutulamazlar.
Anayasa’nın 140’ıncı maddesinin 3’üncü fıkrasına göre hâkimler ve
savcılar 65 yaşını bitirinceye kadar hizmet görürler. Askerî hâkimler
açısından burada bir açıklama yapılmıştır, “Askerî hâ kimlerin yaş haddi
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 72
kanunla düzenlenebilir.” denmiştir. Dolayısıyla, Yargıtay ve Danıştay üyeleri
ve 65 yaşını bitirinceye kadar hizmet görürler. Bir kere seçilince bu kişiler
diğer şartlar yoksa emekli oluncaya kadar çalışabilirler.
Sonuç olarak, bu görev süresinin kanunla düzenlenmeye çalışılması ilk
bakışta Anayasa’nın 2’nci, 140’ıncı, 154’üncü ve 155’inci maddelerin aykırı
gözüküyor, ilk bakışta gözüküyor. Diğer maddeler açısından da elbette
değerlendirme yapılabilir. Şimdi, burada, devamında, geldiğimiz de bir husus
daha var: Yani elbette Anayasa’yla referandumda olduğu gibi, görev süreleri
düzenlenebilir, tartışılabilir; dokuz yıl mı çalışsın, on iki yıl mı çalışsın, beş
yıl mı çalışsın; bunların hepsi tartışılabilir Anayasa değişikliği söz konusu
olduğunda.
Şimdi, tasarının 13’üncü ve 24’üncü maddelerinde yer alan geçici 1’inci
maddelerin birinci fıkralarıysa şu şekilde: “Bu kanunun yürürlüğe girdiği
tarihte Danıştay üyelerinin üyelikleri sona erer.” Bir benzeri de Yargıtay
üyeleri açısından söz konusu: “Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Yargıtay
üyelerinin üyelikleri sona erer.” Terminolojiyi maddeye geçtiğimiz zaman
elbette tartışabiliriz.
Bu konuya ilişkin olarak en son durumu ne zaman yaşamıştık? 2014
yılında yaşamıştık. Hâkimler ve Savcılar Yükse k Kurulu Kanunu’nda bir
değişiklik yapılmıştı. O dönemki torbanın 39’uncu maddesiyle geçici 4’üncü
madde eklenmişti. Orada da HSYK’da çalışan memurların, çalışanların, aynı
zamanda tetkik hâkimlerinin görevleri sonlandırılmıştı.
BAŞKAN – Anayasa Mahkemesi kararı vardı.
TÜRKİYE
BAROLAR
BİRLİĞİ
HUKUK
İŞLERİ
MÜDÜRLÜĞÜ
GÖREVLİSİ AVUKAT EKİM ERGÜN – Anayasa Mahkemesi de bu konuda
karar vermişti. Uzun uzun Anayasa mahkemesinin kararını anlatmayayım ama
“Anayasa’nın 159’uncu maddesi gereğince atama yetkisi kurula ait olan ve bu
madde uyarınca atamaları HSYK tarafından yapılan kişilerin görevlerine
kanunla son verilmesi Anayasa’nın 159’uncu maddesini işlevsiz kılmaktadır.”
demişiz. Yani, elimizde bariz bir emsal var, üstelik HSYK’daki tetkik hâkimine
ilişkin, bırakın Yargıtay üyesini, Danıştay üyesini, HSYK’daki tetkik hâkimine
ilişkin dahi bir emsal var.
Uluslararası düzenlemeleri maddelere geçince açıklarız elbette.
Anayasa’ya aykırılık açısından burada değerlendirmeye gerek yok onları.
Ancak temelden bir Anayasa’ ya aykırılık konusunda tartışma yürütülmesinin,
değerlendirme yapılmasının ilerideki sürecin sağlığı açısından faydalı
olacağına inanıyoruz.
Saygılarımızla.
BAŞKAN – Saf anayasa bilgisi siyasi tecrübeyle birleşmedikçe kesin
doğruyu ortaya koymuyor.
Peki, teşekkür ediyorum, çok sağ olun.
Evet, Mehmet Bey, siz buyurun.
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli Komisyon
üyeleri; sabahtan beri konuşuyoruz bazı konular üzerinde, önemli konular
üzerinde.
Ben de tasarıyla ilgili düşüncelerimi söyleme den önce, tabii ki
Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımı hedef gösteren, ahlaki
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 73
olmayan duruma değinmeden geçemeyeceğim. Değerli arkadaşlar, burada,
tabii, yasaları yapabiliriz, tasarılar üzerinde konuşabiliriz, daha iyi bir yargıyı
konuşabiliriz ama her şeyden önce, bütün arkadaşlarımızın, bütün insanlığın,
bütün yurttaşlarımızın, milletvekili arkadaşlarımızın da yaşamını, can
güvenliğini, onların hedef gösteren anlayışını ve demokratik işleyişi sakata
uğratıcı bu linç kampanyası konusunda ben de kınamamı bildirmek istiyorum.
Şimdi, önce bunun çözülmesi gerektiğini, buna neden olan, Adalet
Bakanlığının katkısı olan veyahut Adalet Bakanlığının, Adalet Bakanımızın bu
durumu düzeltmek için gayret göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Aslında,
değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisinin teröre, terör örgütlerine,
teröristlere karşı duruşunu herkes biliyor, AKP’li arkadaşlarımız da biliyor,
Bakanımız da biliyor, Cumhuriyet Halk Partisi dönemsel olarak oy kaygısıyla
hiç hareket etmemiştir; terör örg ütlerine, terör olaylarına, teröristlere karşı
duruşunu her zaman aynı oranda, aynı ciddiyette ifade etmiştir. Bunu herkes
biliyor ama belli ki ve görünen o ki AKP iktidarı, Hükûmet son yıllarda, son
dönemde içine düştüğü terör örgütleriyle olan ilişkisi k arşısında ve bunun
kamuoyunda çok yaygınlaşması karşısında en iyi savunmanın saldırı olacağı
düşüncesiyle böyle bir tarz benimsemiş yani bu belli bir şey. Çünkü herkes
biliyor, Bakanım da bilir, Cumhuriyet Halk Partisi “Yurtta barış, dünyada
barış.” ilkesini şiar edinmiş ve bunu da kuruluşundan bu yana her platformda,
her şeyde dile getiren bir anlayışla hareket etmiştir. Ama arkadaşlarımız
söyledi, terör örgütleriyle birtakım nedenlerle barış, barış süreci,
demokratikleşme süreci adı altında -tek tek sayma yayım şimdi ama - uzunca
görüşmeler yapmış Oslo’da, Kandil’de, İmralı’da, Dolmabahçe’de, Habur Sınır
Kapısı’nda, PYD’nin Kobani’ye geçişi sırasında Habur’dan alıp oradan şeyle
götürmesi sırasında yani bütün bu ilişkileri sayabiliriz. Sanırım, bu endişeyle,
bu korkuyla bir saldırı durumu kendilerine bir tarz olarak seçilmiş ama bu
tarzın iyi bir tarz olmadığını söylemek istiyorum arkadaşlar. Yani bu, siyasette
bir anlayış olabilir, saldırı en iyi savunmadır anlayışı bir tarz olabilir ama
böyle, insanları gerç ekten birebir hedef göstererek, demokratik işleyişi sakata
uğratacak anlayışın hepimiz, herkes mutlaka zararını görür. O nedenle, bunun
düzeltilmesi gerektiğini…
Şunu da açıkça söyleyeyim: Yani bizim bu itirazlarımız, milletvekili
arkadaşlarımızın
itirazl arı
bir
korkudan
kaynaklanmıyor.
Bunu
çok
samimiyetle söyleyelim, bu bir korku değil ama bir, gerçekten haksız bir
ithamla karşı karşılar; iki, ülkede son zamanlarda çok daha fazla derinleşen
gerginliğin daha ileriye taşınmaması. Bu kaygıyla hareket ediyor ve bu
kaygıyla itirazlarımız yapıyoruz.
Sayın Bakanın da bu konuyla ilgili üzerine düşeceğini yapacağını
sanıyoruz. Sayın Bakanım da bu ülkede kaosun derinleşmesini istemez,
istememesi gerekir ve siyasetin normal seviyede, normal koşulda devam
etmesi için o katkıyı yapacağını umuyorum.
Yasayla ilgili kısma gelince, değerli arkadaşlar, şimdi, Sayın Başkanım,
siz belirttiniz, gerçekten aslında altı çizilmesi gereken nokta o. Görevde
bulunduğunuz,
Parlamentoda
bulunduğunuz
dönem
itibarıyla
4’üncü
düzenleme yapılacak yüksek yargıyla, yüksek mahkemeyle ilgili. Bu bile başlı
başına, aslında, yasaların ne kadar sakat yapıldığı, ne kadar dönemsel
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 74
yapıldığının bir ifadesi. Yani yüksek yargıyla ilgili 4 defa düzenleme yapılır
mı? Demek ki ne olmuş? Demek ki Sayın Ba şkanım, şu olmuş: Yani bağımsız,
tarafsız, etkin bir yargı kaygısıyla düzenleme yapılmamış; içinde bulunulan
dönemde iktidarı elinde bulunduran, gücü elinde bulunduranlar tarafından
ihtiyaçlarına göre yargıyı dizayn etme çabası, böyle bir düzenleme yapma
gereği duyulmuş ki biz durmadan, yüksek mahkemeyle ilgili düzenleme
yapıyoruz. Yazboz tahtasına çevirmişiz. Bunun içindir ki yargıya güven yüzde
30’lara inmiş değerli arkadaşlar. Şimdi, kamuoyundaki algı nedir?
Kamuoyundaki algı, “AKP yargıyı tam olarak ele geçirmek istiyor. AKP
Danıştaya, Yargıtaya tam olarak hâkim olmak istiyor.” Değerli arkadaşlar, bu
anlayış da şuna getirir insanları: Otoriter rejimlerin en temel özelliği, önce
kendine bağlı yargıyı yaratmaktır.
Bağımsız yargı, keyfî yönetim önündeki en büyük engeldir. Şimdi yapılmak istenen
bu diye düşünüyoruz; Yargıtayın, Danıştayın, Yüksek Mahkemenin, bir siyasi anlayışın, tam
olarak hâkim olması isteği. Hukuk devleti tamamen ortadan kalksın, elini kolunu sallaya
sallaya serbestçe her şey yapılsın, istediği gibi davranılsın, istediği şey yapılsın, keyfiyet
bütün ihtişamıyla devam etsin. Yapılmak istenen budur. Niye? Çünkü daha bir buçuk yıl
önce, Danıştay ve Yargıtayda üye sayısı artırıldı, bir buçuk yıl önce! Bir buçuk yıl önce de
bölge idare mahkemeleri tartışması vardı, istinaf mahkemeleri vardı. Değil mi? Bu biline
biline, bu görüle görüle, bir buçuk yıl önce, Yargıtay ve Danıştayın üye sayısı artırıldı.
Yetmedi, duruma göre bir kısım daha artırıldı, bugün tekrar indirilmek isteniyor. Bunların
hepsi olabilir ama bir hukuk yapma anlayışıyla, gerçekten ihtiyaca cevap verme anlayışıyla
yapılır.
Değerli arkadaşlar, şimdi, yargıyı siyasallaştırmak kimseye kâr etmez, kimseye yarar
getirmez. Özgür, tarafsız bir yargı, samimi söylüyorum, gün gelir herkesin olduğu gibi size de
gerek olabilir. Bizim bütün gayretimiz, bütün çalışmamız buna yönelik olmalı. Madem 4’üncü
defa düzenliyoruz, yeni bir düzenleme yapıyoruz. O zaman, eğer, demin bahsettiğim bir
otoriter rejim kaygısıyla hareket edilmiyorsa, yargıyı tam olarak ele geçirme kaygısıyla
hareket edilmiyorsa, yargıda etkinlik, bağımsızlık, tarafsızlık hayata geçirilmek isteniyorsa
bunu bir fırsata çevirelim.
Sayın Hakkı Başkanım söyledi HSYK’nın yapısının da değişmesi gerektiğini, bunun
daha sonra tartışılması gerektiğini. Neden daha sonra tartışalım, ne acelemiz var, yine neyi
yetiştiriyoruz?
Bunu daha önce de söyledim, yine söylüyorum: Kişisel Verileri Koruma Kanunu
Tasarısı görüşülürken “Ya, acele etmeyelim, görüşelim, şunu biraz daha çağdaş dünyaya
uygun hâle getirelim. Bakın, Avrupa’dan 2015 verileri geldi, ona göre düzenleyelim.” “Hayır.”
Hemen acele acele yaptık, dün yaptık, bugün Avrupa Birliği diyor ki: “Kişisel Verileri değiştirin
kardeşim.” Neden? Bir acele, bir acele…
Şimdi, Yüksek Yargı, Yargıtay, Danıştay gibi adalet sistemimizin en önemli
noktasındaki yüksek mahkemelerle ilgili bir düzenleme yapıyoruz. Sayın Bakanım, bunu
tartışalım, konuşalım ve gerçekten, bağımsız, tarafsız, etkin bir yargıyı oluşturma yolunda
gayret gösterelim.
Hakkı Bey söyledi işte “HSYK’yı tartışalım.” Daha sonra niye tartışalım? Şimdi
tartışalım, şimdi konuşalım. Bu “Ben yaptım, ben bilirim, muhalefetin anlayışına kulak
vermem.” anlayışı, gerçekten terk edilmesi gereken bir anlayış.
Sayın Başkanım, oturalım, bu ülkenin ihtiyacı olan bağımsız, tarafsız, etkin bir yargıyı
birlikte oluşturalım, tartışalım, dinleyin bizi, anlatalım, uzmanlardan görüş alalım, konuşalım.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 75
Yazık ediyoruz Sevgili Başkanım. Bu anlayış, bu ülkeye yazık ediyor, bu adalet sistemine
yazık ediyor.
“Adalet mülkün temelidir.” diyoruz. E mülkün köküne dinamit koyuyoruz. Yarın
hepimiz, burada Adalet Komisyonundaki üyeler, arkadaşlar, gerçekten çocuklarımıza
baktığımızda utanacak durumda olmayalım. Önemli bir görev yapıyoruz, bu görevi layıkıyla
yapalım.
Değerli arkadaşlar, o nedenle, Anayasa’daki değişiklikle beraber olmak üzere,
HSYK’nın yapısının değişikliği de gündemde olmak üzere, oturup birlikte bunu
değerlendirecek bir alt komisyon çalışması yapalım diyorum. Alt komisyon çalışması
yapmaktan niye kaçınalım?
Yine, Sayın Hakkı Başkanım diyor ki: “Boşa geçen zaman.” Neden boşa geçiyor?
Çünkü muhalefete ses verilmiyor, sesine kulak verilmiyor, dinlenmiyor, o nedenle boşa
geçiyor. Orada da söylüyoruz, anlatıyoruz, kulak vermezseniz, aynı buradaki anlayışı
geçirmek üzere alt komisyona inersek, elbette ki boşa geçirilmiş zaman olur. Boşa geçmesin,
alt komisyona inelim ve gerçekten, bize yakışır bir yasayla çıkalım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, sağ olun.
Murat Bey, Cahit Bey, gözlerimin önünde sabahtan beri söz istiyor fakat bu teknolojik
bir iltimas var, size bir imtiyaz tanıyor bu elektronik makine. Lütfeder misiniz iki cümle
söyleyecek.
MURAT EMİR (Ankara) – Tabii, seve seve.
BAŞKAN – Peki.
Buyurun.
Bak, cebren almaya muvaffak olamadığın şeyi nezaketen aldık, bilesin.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Adalet Komisyonumuzun değerli üyeleri; hararetli başladığımız
Komisyon toplantımızın, Başkanımızın ifade ettiği gibi, müzakere, tartışma diyalektiğine
uygun olarak devam ediyor olması bizi mutlu etti. Herhâlde, çok müzakereci bir ortamda
tartışmamıza devam ettiğimizi de söyleyebiliriz bugüne kadar olanlar dikkate alındığında.
Şimdi, ben, tekrara düşmemek açısından, sadece, bu yasanın temel tartışma noktası
ne, o konuda ulusal ve uluslararası standartlar çerçevesinde bir kısım açıklama yapmak
istiyorum.
Tabii, bir sabitemiz olması lazım. Yani eğer mahkemelerin tarafsızlığı,
bağımsızlığıysa, mahkemelerin hem kararlarının hem de üyelerinin seçim usullerinin
denetimiyse, bununla ilgili evrensel standartlar var ancak bu standartlara baktığımız zaman
neyi görüyoruz? Birinci sırada, Anayasa’mızın 36’ncı maddesini görüyoruz, doğrudur; aynı
zamanda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesini, adil yargılanma hakkını
görüyoruz ve tabii, Avrupa Birliği ülkelerinde ortaya çıkan standartları görüyoruz.
Şimdi, bu standartlara baktığımız zaman, hiçbir Avrupa ülkesinde, hiçbir Avrupa
Konseyi üyesi ülkede, evrensel olarak “Hâkim savcılar yüksek kurulu üyeleri şu şekilde
seçilir, şu şekilde yüksek yargı üyeleri atanır, onların özlük işleri şu şekilde olur.” gibi, mutlak
standartlar yoktur. Yani egemenlik hakkının bir gereği olarak hem uluslararası sözleşmeler
hem de uluslararası birlikler bu seçim usullerinde üye devletleri serbest bırakmışlardır. Yani
üye devletlere demişlerdir ki: “Sizin sağlamanız gereken, adil yargılanma ilkelerinin “……” (X)
hangi usullere giderseniz gidin, o bizi ilgilendirmez demektedir.”
(X)
Bu kısım, ses kayıt cihazında bir arıza olduğundan deşifre edilememiştir.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 76
İşte, bu bağlamda, Avrupa ülkelerinde ve özellikle Kuzey Avrupa, İskandinav
ülkelerinde hem yargının yönetim ve denetimini sağlayan üst kurulların üyelerinin seçiminde
hem de yüksek yargı başkan ve üyelerinin, mahkeme üyelerinin seçiminde ortaya çıkan
usulleri burada saysak -ki bir kısmını söyleyeceğim- zannedersiniz ki Uganda’daki, Orta
Afrika’daki diktatöryal rejimlerdeki uygulamalara benzer uygulamaların oralarda olduğunu
görürüz. Yani mesela, Norveç, İsveç, Finlandiya gibi ülkelerde hem hâkimler, savcılar kurulu
üyelerinin, hem de mahkeme başkanlarının doğrudan bakanlık veya hükûmet tarafından
seçildiğini görüyoruz. Belçika’da, doğrudan hâkimler, savcılar yüksek kurulu üyelerinin
getirdiği önerge çerçevesinde, doğrudan kral tarafından tayin ediliyor, doğrudan veto hakkı
var.
Yani bunlara baktığımız zaman, Orta Doğu ülkesi veya az gelişmiş diktatöryal
rejimlerdeki benzer usullerin olduğunu zannederiz. Oysa öyle değil. Görüyoruz ki bu
ülkelerin, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı konusunda, adil yargılanma ilkelerinin
gereklerini yerine getirmek konusunda ciddi mesafe kat ettiklerini de biliyoruz. Yargıya olan
güvenin had safhada olduğu ülkeler buralar.
Demek oluyor ki tarafsızlık ve bağımsızlık meselesinin, doğrudan, hâkim ve
savcıların seçim usulleriyle, HSYK üyelerinin seçim usulleriyle ilgili olmadığını, hatta bizim
yargımızda, bağımsızlık konusunda İstiklal Marşı, bayrak ve bir bağımsızlık işareti ortaya
çıkaracak bir özel simge kazanabilecek kadar bağımsızlıkta ileri gittiğimizi ifade edebiliriz
ama bence, şu anda, özellikle son on yılda, sadece on yılla sınırlamak mümkün değil,
Türkiye'nin son elli yılında, yüz yılında yargıda yaşanan bütün büyük sorunların temeline
inildiğinde, aslında, bağımsızlıktan ziyade tarafsızlık meselesinin daha fazla öne çıktığını da
görüyoruz.
Biraz önce, işte Zeynel Bey Vekilimizin de, Yılmaz Tunç Bey Vekilimizin, birlikte
“Avukatlığa dönsek.” diye ifade etmeye çalıştığı mesele, aslında, temelde tarafsızlık
sorunudur. Ülkemizde, yargımızın bağımsızlığı bazen o noktaya kadar gidiyor ki -bunu
engelleyelim demiyorum asla- yargıda, âdeta kendi politik düşüncesini ortaya çıkararak
siyasete müdahale niteliği kazanabilecek maalesef siyasal çözümlemelerin ve politik
duruşların ortaya çıktığı dönemleri de görüyorum.
Demek ki mesele, tarafsızlık ve bağımsızlık meselesidir. Bizim en önemli tartışmamız
ve paralel yargı üzerinden burada hazırun içerisinde de mağdur olmuş pek çok milletvekilinin,
siyasetçinin, bürokratın mağduriyetinin temelinde yatan düşünce, yargı içerisindeki bir
yapının, bağımsızlığı kullanarak kendi tarafsızlıklarını bir kenara itmek suretiyle operasyonel
faaliyetlerinin olduğunu hatırda tutmak lazım.
Bir diğer mesele de yargının denetimidir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin,
Türkiye’yle ilgili 2001 yılında vermiş olduğu karar. Bu, özellikle Devlet Güvenlik
Mahkemesindeki askerî hâkimin tarafsızlığı ortadan kaldırdığına ilişkin karar sonrasında
objektif bir yargı sistemi oluşturuldu. Yeterli mi? Değil elbette ancak daha sonra, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi bir ilke ortaya koyuyor ve bunun sürekli, ısrarla arkasında duruyor,
o da şudur: Bir mahkeme karar verdikten sonra bu kararın etkin, verimli bir şekilde üst
mahkeme tarafından denetlenmesidir.
Maalesef, 1924’te istinaf mahkemeleri kaldırıldıktan bugüne kadar geçen süre
zarfında…
BAŞKAN – 1924’te mi kaldırıldı?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – O şekilde.
BAŞKAN – 1926.
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 77
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 1926 mı? 1924 diye biliyordum. Belki bir kaldırılmıştır şey
olmuştur ama İnternet… Çok da önemli değil yani…
BAŞKAN – Önemli olmaz mı, Baki Bey bunun üzerine makale yazıyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 1924 tarihi diye biliyorum ama o zaman, bunu müzakere
edelim, çok önemli bir hâl aldı Sayın Başkanım çünkü 1924 diye, ben biraz önce
araştırdıktan sonra size ifade ediyorum.
1924’ten 2016’ya kadar geçen yaklaşık doksan yıllık süre zarfında, maalesef bizim
mahkeme kararlarının etkin ve verimli bir denetiminin olduğundan asla bahsedemeyiz.
Burada özellikle, yargının içerisinden gelen biz avukatların…
BAŞKAN – Cahitciğim, acil bir durum gelişti. Şu anda teknolojik hararet tutanakları
siliyor. Arkadaşımızın ikazı var. Yüksek fikirlerinizden yararlandık, sağ olun.
On dakika veya on beş dakika, teknolojik veya teknik zorunlulukla ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.56
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.17
BAŞKAN: Ahmet İYİMAYA (Ankara)
BAŞKAN VEKİLİ: Hakkı KÖYL Ü (Kastamonu)
SÖZCÜ: Serap YAŞAR (İstanbul)
KÂTİP: Adnan BOYNUKARA (Adıyaman)
----- 0 ----BAŞKAN – İlhan Bey, buyurun.
İLHAN CİHANER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
Özellikle bu cezaevi ziyaretleriyle ilgili söylenecek her şey hemen
hemen söylendi. Benim de önerim… Yani mademki Sayın Bakan özellikle isim
verilmediğini belirtiyor. Sadece sayı açıklandı. Ama herkes biliyor ki bu
yürüyen bir siyasi tartışma nedeniyle, yani Genel Başkanımızın Tarafsız
Bölge’deki açıklaması sonrasında Cumhurbaşkanının hapishane ve tüm
cezaevlerini kapsayan açıklamasını hastanede bir sanki gönül ziyaret gibi bir
bağlantı kuracak şekilde formüle etmesi üzerine başladı. Gerçekten üzüntü
verici bir şey yani bizlerin yaptığı, üstelik Bakanın kendi izniyle yaptığımız
ziyaretlerin böyle maniple edilmesi. Ama isim verilmediği söyleniyorsa burada
yapılacak iki şey var: Bir, bu yapılan açıklamaların doğruyu yansıtmadığını;
iki, Adalet Bakanlığından böyle bir açıklama yapılma yapılmadığını söyleyip
Adalet Bakanlığından bir sızıntı olup olmadığının da inceleneceğini, bu
şekilde açıklanırsa…
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bir kez daha söylüyorum:
Adalet Bakanlığından şu isim şununla görüşmüştür, görüşen isimler şudur
şeklinde bir açıklama olmamıştır.
İLHAN CİHANER (İstanbul) – Aynı vurguyla bunu kamuoyuna da
yaparsanız sorun çözülür.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Burada basın da var
zaten.
İLHAN CİHANER (İstanbul) – Çünkü burada başka bir sıkıntıyla karşı
karşıyayız. Dönem dönem Türkiye'nin cezaevlerinde yaşananlar, Diy arbakır
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 78
Cezaevi örneğinden tutun işte Silivri pratiğine kadar birçok ülkenin siyasi
iklimine göre hukuksuzluğa yol açmıştır ve bunun üzerine de bir sürü şeyler
inşa edilmiştir. Dolayısıyla Meclisin çok önemli olan bu denetim
fonksiyonunun geriletilmemesi l azım. Böyle bir sıkıntı da var. Bizlere yönelik
kişisel tehditler, saldırılar dışında böyle bir şey var. Biliyoruz ki bunu da
Ankara Büyükşehir Belediyesi, onun kontrolündeki bir televizyon kanalı yaptı.
Onun için hani AKP’nin biz yapmadık falan da dememes i gerekir. Bildiğimiz
bir şey var.
Yasaya gelince. Birçok noktada olduğu gibi burada da sorunu adlı
adınca anmayınca aslında çözümü de bence yanlış yerde bulabiliyoruz.
Kastım şudur: Genellikle istinafların kurulmasıyla birlikte ortaya çıkacak yeni
statüye göre temellendirilmeye çalışılıyor bu yasa. Ama Hakkı Bey’in de,
değişik söz alan arkadaşların da belirttiği gibi, asıl önemli gerekçelerden
birisi de yargıdaki cemaatçi yapılanma. Bir kere hiç kimse bu yapısıyla
yargının devam edebileceğini iddia edemez. Yargıdaki bu cemaatçi
yapılanmanın mutlaka ama mutlaka ortadan kaldırılması gerekir. Bunda hiçbir
tereddüt yok. Ama bununla ilgili yapılan düzenlemeler şöyle şüpheler
getiriyor: İndirmeyi düşünülen sayı, yargıdaki cemaatçi olduğu varsayılan
sayıyla mukayese edildiği zaman başka birtakım tasfiyelere de yol açacak gibi
bir kaygı yaratıyor. Çünkü herkesin üzerinde mutabık kaldığı yaklaşık bir sayı
var. Onun için, bir kere bunu rahatlatmak için çok ciddi kamuoyunun
bilgilendirilmesi gerekir eğer bu mantık doğr uysa.
Onun için, mesela yargıda, özellikle Yargıtay açısından idari görevde
olan Yargıtay üyeleri var Başkan, başsavcı vekili, HSYK, YSK’a gidenler falan
var. Bunlar yaklaşık 10 civarında ve başka idari görevliler de var. İşte genel
kurula katılan üyeler f alan var. Sahiden sağlıklı bir işleyiş istiyorsa bir kere
bu hedef sayının 330’dan aşağı kesinlikle olmaması lazım. Yani 330’a
sabitlenmesi lazım ki sayının hem sağlıklı işlesin hem de diğer o kaygıları da
giderecek bir perspektif ortaya konulsun. Yani ara da madem elimiz değmiş…
Çünkü 2010’da bunu yaşadı Türkiye. Tam da burada oraya gelerek…
Yani asıl çözüm nerede? Çünkü Hakkı Bey “Bir çözüm getirin.” dedi.
Çözümü çok açık aslında. Yargıtay Yasası’nın 43’üncü ve 19’uncu maddeleri
yüksek yargıçlarla ilgili Yargıtayda belli bir mekanizma öngörüyor, disiplin
mekanizması. Biraz önce Erzincan’da bizim yargılandığımız davadaki gizli
tanığa yirmi yıl yalancı tanıklıktan hapis cezası verdi mahkeme. O kadar
insanın çünkü hürriyetinden uzun süre yoksun kalmasına nede n olmuşlardı.
Ama o gizli tanıklar kendilerini buna yönlendiren hâkim, savcılardan
bahsettiler. Bunun Yargıtay ayağı da var. O zaman yapılacak iş yargının
özellikle o döneminin örneğin bir komisyon kurularak tüm kararlarının… Biz
genellikle
meşhur
olanların,
kamuoyunun
ilgisini
çeken
davaların,
hukuksuzlukların farkındayız ama ismi duyulmayan, bilinmeyen, sesini
duyuramayan o kadar çok insan var ki o cemaat yargısının mağdur ettiği.
Onun için, başta 9 Ceza olmak üzere bunların belli bir süre içesinde verdiğ i
kararların hepsinin gözden geçirilip orada rol alan yargıçların, yüksek
yargıçların derhâl sistemin dışına bırakılması gerekir. Yani istinafa
bırakılınca…
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 79
Yani unutmayın, 2014 seçimlerinde 5 binin üzerinde bir oydan
bahsediliyordu. Bunlar böyle baş edile mez. Bunu cadı avına da
çeviremezsiniz. Bu MİT’e bırakılamaz kim cemaatçi kim değil. Orada objektif
kriter vardır. Yasa demiş ki: Avukatın getirdiği tanık dinlenir. CMK. “Dinlenir”
yani “dinlenebilir” değil. Bunu dinlememişse, bunu dinlemeyen hâkimi
sistemin dışına çıkarmak lazım. Çünkü yasanın emrettiğini uygulamamış. Aksi
takdirde bir cadı avına döner. İşte sık söylenmeye başlanan, bir dönem
cemaatin emrinde olan adamlar inanın şu anda çok daha hızlı Yargıda
Birlikçi.
Bir kere bu Yargıda Birlik ayıbına d a son vermek lazım. Böyle bir şey
olabilir mi? Dünyanın hangi ülkesinde etnik kimliklere, inançsal aidiyetlere bir
teslimiyet sağlanır da onlar yargıda asıl iktidarı götürür.
Onun için ben de kesinlikle Anayasa’ya aykırı olduğu çok açık. Hiç
tartışmaya bile gerek yok. Zaten eğer “Anayasa’ya uygun.” diyorsanız bunu,
özellikle HSYK’nın tetkik hâkimleriyle ilgili, hiç konuşmayalım, sıf ırdan
Anayasa hukuku falan konuşalım biz. Eğer Anayasa’ya uygun diyorsak,
sahiden öyle bir sorun var burada.
Ama asıl kalıcı, gerçekten Türkiye'nin ihtiyacı olduğu yüzde 20…
BAŞKAN – HSYK’nın tetkik hâkimlerini anlayamadım Savcım, İlhan
Bey.
İLHAN CİHANER (İstanbul) – Bu tetkik hâkimlerinin görevinin sona
erdirilmesiyle ilgili otomatik bir yasa vardı ya onunla ilgili iptal kara rını
söyledim çok detaya girmedim.
Bizim yapacağımız iş: Bir kere toplumsal uzlaşmayı özellikle yargıyla
ilgili olarak en üst düzeyde, tüm muhalefet partilerinin, yargı bileşenlerinin,
barolarının, yargı derneklerinin… Bunun için çok uğraşan bir sürü yani sadece
Yargıda Birlik yok, Yargıçlar Sendikası var, YARSAV var. Bunların hepsinin
ortaklaşa çünkü asıl sıkıntıyı yaşayanlar bir de onlar var bu işin içerisinde.
Yani yargının kendi unsurları var. Bunların hepsinin bir araya geleceği ve bir
daha hiç kimsenin ele geçiremeyeceği sahiden tarafsız, bağımsız, çağdaş bir
yargı düzeni oluşturmaya çalışmamız lazım. Aksi takdirde eğer bu yol açılırsa
bir müddet sonra da başka bir siyasi iktidar gelir, bu sefer de o
hepsini…Sırbistan örneği var. Sırbistan bunu denedi , çözemedi değil mi bu
şekilde?
Burada birincisi, eylemleri bazında yani yüksek yargıç olmak, o sıfatı
taşıyor olmak kesinlikle yapılan işlere daha müsamahalı işlenen suçlara
yaklaşmayı getirmez. Yani Yargıtay Yasası’nın 43 ve 19’uncu maddeleri çok
açık. “Çekilmeye davet” diye bir mekanizma var. “Çekilmezse çekilmiş
sayılır.” diyor. Bunlar sistemin dışına çıkarılır. Böylece hem daha yüksek
oranda bir meşruiyetle destek de sağlanmış olur hem de sahiden kalıcı bir
şekilde bu sorunu çözmüş oluruz. Ama bu hâli yle inanın bir müddet sonra
hem istinaf mahkemelerinin ölü doğmasına neden olacağız. Yani Vuslat Bey,
Başsavcım anlattı yargıdaki iş yükünü. Bu kadar oradan yargıcı çekip daire
sayısını azaltınca bir kere ne olacak oradaki şeyler? Eğer kafadan bunların
istinafa devredilmesi düşünülüyorsa bu sefer istinaflar ölü doğmuş olacak.
Çok açık. Yani istinafların çok rahat çalışmaya başlaması lazım ki sistem
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 80
tıkanmasın. Sonra bu çok tartışılmıyor genellikle Danıştay ve Yargıtaya ilişkin
hükümler tartışılıyor ama.
Adalet Akademisi sonrasında hâkim savcı adaylarına sözlü sınav
uygulaması, mülakat uygulaması bu da çok ciddi sıkıntılar, kaygılar yaratıyor.
Bunun nasıl kullanılacağını çok iyi biliyoruz. Onun içindir ki ilk adımın yargıya
bu 5 bin tane cemaatçinin nasıl gi rdiğinin mekanizmasının çok samimi bir
şekilde ortaya konulması lazım. Bu adamlar buraya nasıl girdiler? Nasıl
örgütlendiler? O sırada Adalet Bakanlığı sizdeydi. Ama sizin de bununla
yüzleşmeniz lazım. Bununla yüzleşmedikten sonra sorunu doğru teşhis
edemezsek tedaviyi de doğru koyamayız.
Bir de, dediğim gibi Yargıtay ve Danıştaya ilişkin hükümler tartışılıyor
daha çok. Yeniden özel yetkili savcılıklar, mahkemeler geliyor. Yani bu il
adıyla anılan başsavcılıkların ve mahkemelerin yetkili kılınması 250’den h içbir
farkı yok. Eskiden suç yeri kriteri vardı bu doğal yargıç ilkesine daha
uygundu. Şimdi, yeniden belli suçlarla ilgili olarak suçun işlendiği ilin adıyla
anılan başsavcılığın ve ağır ceza mahkemesinin yetkili olacağı söyleniyor. Bu
da özel bir yetkile ndirmedir. Yeniden olağanüstü yargının önü açılmış oluyor.
Şimdilik söyleyeceklerim bunlar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.
Mehmet Bey, buyurun.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, Sayın Bakan,
Komisyonun saygıdeğer üyeler i; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii önemli bir kanun tasarısı görüşülüyor ve bu kanun tasarısına
ilişkin mülahazalarımız ve endişelerimiz esasen Komisyon Üyemiz Sayın
İsmail Faruk Aksu tarafından paylaşıldı Milliyetçi Hareket Partisi adına. Ben
onları aynen benimsediğimi ifade etmekle birlikte, onları tekrar cihetine
düşmeden
konunun
ortaya
çıkışına
ilişkin
siyasi
sebeplerle
ilgili
yaklaşımlarımızı
ifade
etmek
istiyorum.
Bunlar
da
esasen
kimi
milletvekillerimiz tarafından söylendi. Ben şöyle bir krono lojik sırayla da onu
ifade etmenin faydalı olduğunu düşünüyorum.
Şimdi bu görüşmek durumunda olduğumuz yasa tasarısının ortaya
çıkmasının temel sebebi aslında evet, bizim 12 Eylül 2010’dan önce de
yargıda çeşitli sıkıntılarımız, problemlerimiz vardı ama 12 Eylül 2010 bu
noktada çok önemli bir tarih. O referandumla birlikte esasen işte, 20 küsur
madde Anayasa’da değişikliğe tabi oldu ama temelde 2 madde son derece
önemliydi: Bir tanesi Anayasa Mahkemesinin yapısının yeniden düzenlenmesi,
ikincisi de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve onun üzerinden genel
olarak yargı sisteminin yapısının yeniden düzenlenmesiyle alakalıydı. Onun
dışındaki maddeleri bugün milletvekillerimiz dâhil herhâlde şöyle sıradan 10
taneden daha fazlasını hiç kimse sayamaz yani öylesin e farklılıklar arz eden
bir mahiyeti vardı. Biz 12 Eylül 2010’da böylesine önemli bir değişikliği
gerçekleştirdik ve bunun üzerinden Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yapısını yeniden oluşturduk. Fakat daha bu oluşurken artık fark etmeye
başladığımız b ir durum oldu ki işin açıkçası, bunu üzülerek söylüyorum, AKP
esasen -deyim yerindeyse - ava giderken avlandığını tespit etti Sayın Bakan
yani bunu açıkça ifade etmek lazım. Burada bugün yaşadığımız ve bugün
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 81
ifade etmediğimiz daha pek çok sıkıntının temel s ebebi aslında orada
aranmalıdır. Bu zaman içerisinde başka önemli krizlerin de ortaya çıkmasıyla
birlikte daha da fazla idrak edildi. Yani bu daha ilk işte, Anayasa
Mahkemesinin iptal kararı vermesiyle birlikte HSYK seçimlerinde ortaya çıkan
tablo, o tablonun devrin Adalet Bakanı tarafından sunuluş biçimi, bunların
ifadelendirilmelerinden tutunuz, işte, o 2012’deki MİT krizi, o MİT krizinin
esasen -biraz önce de sayın milletvekilleri taraf ından ifade edildi - ikinci
planında seçilmiş bir başbakanın olması, a rkasından 17-25 Aralıkla birlikte de
bunların altında birtakım hukuksuzlukların olduğu, işte, örneğin yolsuzluklarla
alakalı olarak çok önemli delillerin de bulunduğu, bunları ayrıca tartışıyoruz,
zaten bununla ilgili de biz görüşlerimizi şimdiye kadar def alarca açıkça ifade
ettik ama ortada ciddi bir yargı krizinin olduğu süreç içerisinde hepimiz
tarafından iliklerimize kadar hissedildi.
Bunlar zamanında söylenirken, mağdurları tarafından ifade edilirken,
şikâyet edilirken de işin açıkçası, bunu şikâyet e denlere ya da bundan
rahatsızlığını dile getirenlere paranoyak gözüyle bakılıyordu. O zaman bir
sürü mağdur var ki ama bu süreçte gördük ki temelde bir yargı krizi ve bu
yargı krizinden dolayı ve bunun doğal bir sonucu olarak da bir devlet kriziyle
karşı karşıyaydık. Biz, o gün AKP’nin bu yanlışlarından dolayı yargının çivisi
çıktıktan sonra hâlâ o çiviyi olması gereken yere olması gerektiği gibi
oturtabilmiş değiliz, hâlâ birtakım gayretlerin içindeyiz. İşte, defalarca
değişiklik yapılmasının vesairenin de sebebi zaten bu. Bizim her şeyden
önce… Sayın milletvekilimiz de ifade etti, bizim iki temel meselemiz var: Bir
tanesi güvenlik, güvenlik altında çok önemli başlıklar bölücü terör ekseninde
şekillenen; diğeri de adalet, ama her anlamda, her noktada, her y erde adalet.
Biz, bu adaletle ilgili yargı üzerinden başlayıp bir devlet krizine dönüşmüş ve
hâlâ etkilerini hissettiğimiz bu sıkıntıyı ortadan kaldırmak için gayret
gösteriyoruz. Bu tasarı da işte, onun sebep olduğu durumların bir doğal
sonucu. Esasen, bi raz önce böyle bir süreç vardı ve bu sürecin doğal sonucu
derken de aslında bu benim söylediklerimin daha böyle yargı camiasından
söylenebilir hâliyle ve daha kısmi bölümünün ifade edildiğini düşünüyorum.
Bu tamamen benim zannım, katılırsınız, katılmazsını z, bilmem. Bu süreçte
biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak siyasi tutumumuz itibarıyla “Ya, AKP
buna yol açtı, dolayısıyla daha beter olsun.”, bunu asla diyemeyiz,
diyemezdik, demeyiz de çünkü daha beter olan AKP değil, daha beter olan
devlet, Türk devle ti daha beter noktalara doğru gidiyor. Ondan dolayı da biz
bu süreçte hep tutumumuz itibarıyla da, uygulamalarımız itibarıyla da o
zaman en fazla haklı olduğumuz hâlde ikazlarımızda, bundan dolayı en fazla
siyasi bedeli ödemiş olan siyasi parti olduğumuz h âlde hakikaten de 12 Eylül
2010 referandumunun en fazla siyasi bedelini ödeyen siyasi partilerden bir
tanesi biziz. O noktadaki ajitasyonları vesaireleri burada yeniden uzun uzun
anlatmayacağım, buradaki herkesin bunları artık tam olarak bildiğini, idrak
ettiğini düşünüyorum. Buna rağmen biz çözümün parçası olmaya gayret ettik
ve bu noktada hep gerekli düzenlemeler getirildiğinde tutumumuzu da hep
“Bizim menfaatimize uyuyor mu, değil mi?”den ziyade devlet için, Türk milleti
için gerekli mi, doğru mu, bu eks ende şekillendirdik. Biraz önce Sayın
Cihaner mesela, yargıda birlik meselesine son vermek lazım derken şunu ben
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 82
burada ifade etmek durumundayım, bunu kendi adıma ifade ediyorum bir
meslek mensubu olan milletvekili olarak: Her yaptığı doğru değildir mutlak a,
hiçbir grubun, hiçbir kişinin de her yaptığı doğru değildir. Daha bugün de
orada kimi yanlışlıkların devam ettiğini de biliyoruz yani. Ama son derece iyi
niyetli ve doğru başka türlü de çıkışı olmayan bir durumda, onu da ifade
etmek lazım. Burada devlet adına kaygı duyan hemen hemen herkes bir araya
geldi, o önemli bir şeydir yani bunu göz ardı etmemek… Başka yapılar da var.
Evet, onlar da belki bu noktada kaygılara sahip filan ama yek vücut böyle bir
tutum ortaya konulmadı. Ondan dolayı da burada daha i yisi olsun ama daha
temel bir şeyi Sayın Köylü söyledi yani bununla ilgili bir temel çözüme gitmek
lazım. Gerçekten de bu 17 -25 Aralıktan hemen sonra bu sıkıntılar iyice bu
noktaya geldikten sonra bir Anayasa değişikliği gayretine de girişildi o zaman
için. 24’üncü Dönemde Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarını
sürdürmekteydi. Bu yönde çeşitli girişimler, temaslar oldu vesaire ama hâlâ
bir sonuca bağlanabilmiş de değil. Evet, bunun için bir Anayasa değişikliği
gerekebilir, başka yasa değişiklikleri gerekeb ilir. Bu işin Türk milletinin
menfaatleri doğrultusunda çözüme kavuşması gerektiği hiç tartışmasız bir
gerçek, yeniden hatırlatarak söylüyorum. Bunun müsebbipleri burada
çoğunluklu olarak bulunuyor esasen; şahsi olarak söylemiyorum, siyasi iktidar
anlamında söylüyorum. Bütün bunlara rağmen bu meselenin de bir an önce
çözüme kavuşması gerekiyor.
Biz bu siyasi perspektifimizin devamında -biraz önce söylediğim gibi daha beter olmasın yaklaşımını bu tasarının sunulmasından daha yirmi dört
saat geçmeden Sayın Genel Başkanımız ağzıyla yani pazartesi günü öğleden
sonra sunuldu bu, salı sabah grup toplantımızda durduğumuz yeri ifade ettik.
O çok net bir şekilde, makul olan, doğru olan, gerekli olan yanlarını, yönlerini
destekliyoruz ama haksız, yanlış ya da ileriy e dönük endişelere haklı olarak
bizi sevk eden durumlarıyla ilgili de bunun karşısında kararlılıkla durup buna
muhalefet edeceğimizi bizzat Sayın Genel Başkanımızın ağzıyla salı günü
ifade ettik daha yirmi dört saat geçmeden.
Maddelerde bunlar Komisyon üy esi milletvekillerimiz taraf ından mutlaka
detaylıca ifade edilecektir ama bir temel hususun altını çizip ben sözlerimi
tamamlamak
istiyorum,
daha
derinleştirmek
istemiyorum.
Eskişehir
Milletvekilimiz, benim değerli hemşehrim, Cemal Bey bir sakal hikâyesi
üzerinden “Yol olur.” dedi, benim de söyleyeceğim bir şeydi ama Cemal Bey
“Yol olur.” deyince onu biraz genişletme ihtiyacı duydum, onunla
tamamlayayım. Burada bu yanlış tutumla ilgili en önemli endişem bunun yol
değil, otoyol olacağı. Çünkü bu çok önemli b ir şey.
Şimdi, şöyle, bir an için düşünelim, gerekliliğe dair evet, endişelerimizi
paylaştık falan da… Şimdi, Sayın Bakan, AKP iktidarının da mutlaka sonu var
ve bu bize göre çok da uzun bir zaman diliminde gerçekleşecek bir şey değil
ve yani Milliyetçi Hareket Partisi olarak iktidarın en önemli alternatifi olarak
görüyoruz kendimizi ve o çerçevede de iktidara en yakın olduğumuzu
düşünüyoruz. Ama hangi yeniden iktidara gelirse gelsin, belli bir süre sonra,
hangi saikle olursa olsun “İşte, burada böyle bir durum söz konusu, ben de
yandaş bir yargı sistemi oluşturayım.” dediği zaman bir yasa değişikliği
yapmak suretiyle Yargıtayda, Danıştayda daire sayılarında yukarı -aşağı
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 83
oynamak, üye sayılarında yukarı -aşağı oynamak suretiyle artık yani bu yeni
gelen iktidarın bakanlıklarda, bürokraside yaptığı değişiklikler kadar da o
zaman normal kabul edilecek bir noktaya taşınmaması lazım. Evet, sorunun
çözülmesi lazım ama bu sorun çözülürken özellikle de bu hassasiyete dikkat
edilmesi lazım. Nasıl yapabiliriz bunu? İler ide söyleyeceğiz mutlaka hani,
“Şöyle öneriyoruz.”, “Böyle olursa daha iyi olur.” diyeceğiz ama şunu da
hatırlatmak istiyorum: “Nasıl yapabiliriz?” derken sorununun sebebi olanların
nasıl yapabileceğimizi de daha iyi ortaya koyması lazım.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. Bu vesileyle de
ramazan ayınızı da tebrik ediyorum.
BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum.
Ama yol, otoyoldan daha özgün ve daha genel.
MEHMET PARSAK (Af yonkarahisar) - Ama otoyol da daha geniş, daha
büyük, daha zorlu; onu ifade etmek için söyledim.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Efendim, en övündüğünüz icraat
zaten yol yani bunu da yol yapın.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, sağ olun Mehmet Bey.
Uğurcuğum, buyurun.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, sayın milletvekilleri, değerli üyeler;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben irticalen konuşan biriyim ama bunları zapta geçmek için
okuyacağım, iki üç sayfalık bir metin var, önce bunları bir okuyup, ondan
sonra birkaç şey daha söyleyeceği m.
BAŞKAN – Ya, sen bir metin okuyacak durumda mısın hemşehrim ya!
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Yani bunu geçmem lazım bu şey
olduğu için.
BAŞKAN – Genel Kurul zaptına geçer o.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Şimdi, önce, Sayın Parsak bir şey
söyledi; ona şey a nlamında bir şey söyleyeyim: 12 Eylül 2010’daki
referandum bana göre en önemli kırılma noktalarından bir tanesidir. O
dönemde bugün hedefe konulan Fethullah Gülen “İmkânınız varsa mezardan
ölüleri de çıkartın, getirin de ‘evet’ oyu kullansınlar.” dedi. O d önem biz
“hayır” diyorken sizin şerikleriniz onlardı, hiç unutmuyorum; uçaklarla
getiriliyordu, oylar kullanılıyordu ve 12 Eylül 2010’da kırılmıştı Türkiye’de
yargı ayağı; önce onu ifade edeyim.
Sonra, değerli Yargıtay temsilcisinin konuşmasına çok şaşırdı m,
aslında burada Yargıtayı temsilen bir daire başkanı değil de Yargıtaydaki
üyelerden birinin konuşması gerekiyordu, Yargıtay daire başkanı zaten
koruma altında yani onun desteklemesi gayet normal bir olay yani zaten bir
şey dokunmuyor ki, yani burada des tekleyen biri gelmiş.
Şimdi, çay olayına iş götürülüyor, çay çok önemlidir “Yargıtay Başkanı
çay topluyor.” dendi, aslında arkadaşlar, çaydan önce başka bir şey var, yani
bu Değerli Başkan Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanıyken daha önce
AKBİL davasında vermiş olduğu beraat kararı olmasaydı, dönemin İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında bir mahkûmiyet kararı verseydi bugün
sanıyorum Yargıtay Başkanlık koltuğunda oturmuyordu. Hemen onun
T BM M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İ ncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon : Adalet
Tarih : 16/06/2016
Saat :11.45
Kayıt:Adalet
Stenograf :
Uzman : ………………. Sayfa: 84
arkasından Siirt konusunda verilmiş olan adli sicilin silin mesine ilişkin kararda
oy çokluğuyla olumlu karar verilmemiş olsaydı, o karar 1. Ağır Ceza
Mahkemesi tarafından kaldırılmış olmasına rağmen o tarihte bir görev ifa
edilmiştir. Yani basit bir çay toplama olayı değildir bu olay. Şu asla
unutulmamalıdır: Biri lerinin altına Mercedes verildiği zaman Mercedes verilen
adam ihanet etmiştir, bugün yoktur bakın. O nedenle, bir bardak çay verilen
adamın da yarın bir gün ne yapacağı hiç belli olmaz yasal iklim değiştiği
zaman; onu özellikle hatırlatmak istiyorum Sayın Bakan. Kimseyi incitmek
niyetim yok.
Şimdi, burada bu tasarıda Yargıtay ve Danıştay Kanunlarında yapılacak
değişiklikle üyelikler on iki yıllık süreyle sınırlandırılmaktadır; üye sayısı
azaltılıyor ve geçici maddeyle tüm üyelerin görevine son verilerek bun lardan
bir kısmının HSYK ve Danıştay için de dörtte 1’inin Cumhurbaşkanı tarafından
yeniden atanması öngörülmektedir. Kısacası, yüksek mahkemeler tamamıyla
tasfiye edilmektedir. Bu tasfiyeye rağmen biz milletvekilleri buna tepki
gösterirken tasfiye edilen kurumun temsilcilerinin burada bunu kabul etmesini
üzüntüyle karşıladığımı ifade etmek istiyorum. Aslında Yargıtay Başkanlar
Kurulunun bir yazılı kararı var mıdır, onu da merak ediyorum yani normal,
Yargıtaydaki bizim de görüştüğümüz üyeler var, bu anlamda ne düşünüyorlar,
o önemlidir.
Başta siyasal iktidarın “yargıda reform” söylemiyle yargıyla neden bu
kadar çok oynandığını ortaya koymak durumundayız. Yaşanan gelişmeler
iktidarın ya da daha doğru bir ifadeyle tek adam iradesinin devlet yönetimini
demokratik ve hukuk devleti bağlamından kopartarak totalitarizme ve faşizme
kaydırdığını, bunun gerçekleşmesi için de en büyük silahın yargı olduğunu,
yargının iktidar savaşının bir aracına dönüştürüldüğünü, hem siyaseti hem
kurumları hem de toplumu yargı aracılığ ıyla yeniden kurgulamaya çalıştığını
göstermektedir. Rejim dönüşümünde Sayfa 24-84 bu kadar çok önemli bir
aparatın tam anlamıyla istenen kıvama gelmesi ve tam teslim olması için her
türlü yolun denenmesi doğaldır. Başka türlü, 2010’da Yargıtayda 250 üye o lan
sayının önce 387’ye, bir buçuk yıl önce de 516’ya çıkarıldıktan sonra şimdi de
300’e düşürülmek istenmesinin izahı olamaz. O tarihte Yargıtayda üye sayısı
artırılıyorken amaç dosyaların eritilmesi değildi, şimdi üye sayısı
indiriliyorken de istinaf mah kemeleri bunun gerekçesi değildir; burada bir
çocuk vardır, bu çocuğun adını açıkça ifade edelim, cemaattir; hiç lafı evirip
çevirmeye gerek yoktur, burada bazı üyeler açık, ortadan konuştular, burada
cemaat tasfiye edilmektedir. İlhan Cihaner biraz önce g üzel konuştu,
Yargıtayda yargılandığı
Download