erabere

advertisement
rılması için verecekleri bir şey olYayın Tarihi
: 16.11.2006
madığını
söyledi.
Sayfa : 1
䡵 10. Sayfada
Sözde devlet arayışları
Karadeniz’de
Rum çeteleri
AP Ermeni iddiası yetmiyormuş gibi şimdi de “Pontus soykırımı”nı
çıkardı. Pontus olayı denilince,
Kurtuluş Savaşı sırasında, Samsun’dan başlayarak Doğu Karadeniz’e yayılan Rum çeteleri akla gelir. Rumlar, 1919’da Rum Karadeniz Cumhuriyeti adıyla bir devlet
kurma kararı aldılar. ALEV COŞKUN’un yazı dizisi 䡵 9. Sayfada
Orijinal Boyut : 7 * 8 cm
16 KASIM 2006 PERŞEMBE
CUMHURİYET
Yayın Tarihi : 16.11.2006
Sayfa : 9
SAYFA
DİZİ
9
Avrupa Parlamentosu Ermeni soykırımı iddiası yetmiyormuş gibi şimdi de karşımıza ‘Pontus Soykırımı’ çıkarıyor
Karadeniz’de Rum çeteleri
G
eçen ay Avrupa Birliği (AB) Parlamentosu’nda yapılan bir
oylamada, Türklerin
Pontus konusunda da
soykırım yaptıklarını kabul etmeleri istendi.
Ermeni soykırımı yetmiyormuş
gibi şimdi karşımıza bir de “Pontus Soykırımı” çıkarılıyordu. Pontus olayı denilince, Kurtuluş Savaşı sırasında, Samsun’dan başlayarak
Doğu Karadeniz’e doğru yayılan
Rum çeteleri akla gelir.
Şimdi, AB’ye girmek için her söyleneni yapmaya amade bir Türkiye
izlenimi var. Bunu görenler Ermeni Soykırımı’nın yanına bir de Pontus Soykırımı’nı eklemiş oluyorlar.
Bu nedenle Pontus konusunu tarihsel kökenleri ile birlikte ayrıntılı olarak ele almakta yarar vardır.
METROPOLİTİN ETKİSİ
Avrupa Birliği
Tarihte Pontus
Doğu Karadeniz bölgesi, İÖ 400
yıllarında Pers İmparatorluğu’na
bağlı bir sapratlıktı. Daha sonra Kapadokya’da bir devlet kuran Datomes’in yönetimine girdi. Büyük
İskender döneminde bu bölge işgal edilemedi. İÖ 300 yıllarında
bölgede Pers kökenli Pontus Devleti kuruldu. Başkenti Amasya olan
bu devlet, Perslere özgü bir toplumsal yapıya sahipti. Kıyıdaki Yunan
kolonileri bu devlete bağlandı. Bölge tarım ve maden zenginlikleriyle ünlenmişti. Sonunda Pontus Devleti Roma İmparatorluğu ile karşı
karşıya geldi. Savaşlar sonunda Büyük Roma Devleti’nin egemenliğine girdi. Roma İmparatorluğu’nun
dağılmasıyla ortaya çıkan Doğu Roma, yani Bizans İmparatorluğu zamanında, 1024’te IV. Haçlı Seferi’yle İstanbul’a gelen Latinlerin
Bizans İmparatorluğu’nu ele geçirmeleri üzerine İmparator Komnenos’un İstanbul’dan kaçan torunları Aleksios ve David Trabzon’a geldiler. Gürcü Kraliçesi Tamara’nın
da desteğiyle Trabzon’da bir devlet
kurdular. Aleksios Kommenos
(1204-1222) ilk imparator ilan edildi. Türklerin 1071’den itibaren Anadolu’ya egemen olmaları sonucu
bu devlet Selçuklular ve İlhanlılar’la barışçıl ilişkiler yürütmeye
gayret gösterdi. 1398’de Yıldırım
Beyazıt’ın Samsun ve Canik’i alması üzerine Trabzon Devleti, Osmanlı İmparatorluğu’na yıllık vergi ödemek zorunda kaldı. Osmanlılar bir süre sonra, 1461’de tüm
bölgeyi aldılar ve Trabzon Devleti
ya da İmparatorluğu’na son verdiler. Böylece, bu bölge Selçuklular
ve Osmanlılar’ın ilk dönemindeki
etkileri bir yana bırakılırsa, 1461
yılından bugüne 545 yıldır Türklerin egemenliğinde bulunmaktadır.
Avrupa Parlamentosu’nun geçen ay yapılan toplantısında Türkiye’nin Pontus soykırımını kabul etmesi istendi.
ve Ermeni çocuklarını din ve devlet düşmanı olarak eğitirken, amaçları anlaşılmasın diye birkaç Müslüman çocuğa yaptıkları yardımı
büyük günah saydıkları ve bunun
için Hz. İsa’dan af diledikleri belirtilmekteydi. (A. I. Gencer ve S.
Özel, İnkılap Tarihi, s. 87)
Pontus Cemiyeti ve çeteleri hakkında verilen bu özet bilgiden sonra olayların gelişmesini izleyebiliriz.
Mondros
Ateflkesi’nden sonra
Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’nı kaybedince, 30 Ekim 1918’de
yapılan Mondros Ateşkes Antlaşması’yla kendi topraklarının yabancılar tarafından işgal edilmesine izin
vermiş oluyordu.
İngilizler petrol bölgelerini (Musul, Irak), Fransızlar Adana, Maraş, Gaziantep, Urfa ve Suriye’yi,
İtalyanlar Antalya, Muğla, Aydın
vilayetlerini ve hepsinin karışımı
askeri güç İstanbul’u işgal etmişti.
Yunanlıların 1880’li yılların ortalarından beri uyguladıkları büyük
Yunan Politikası (Megali İdea) artık gerçekleşme noktasına gelmiş
olarak görülüyordu.
Yunan tarihçi P. Pipinellis, 1919
yılının 40. yıldönümü nedeniyle
yazdığı makalesinde, Yunan emperyalizminin 1919’daki amacı olan
bu büyük ideali (Megali İdea) şöyle tanımlıyor:
“... Yunan varlığının anlamı,
Yunanistan’ı, tüm Yunan ırkını bir
sınır içinde toplayarak, birleşik
ulusal bir devletin çekirdeği haline gelmeye zorluyordu. ... Her-
kes kendisini Bizans İmparatorluğu’nu yeniden canlandırma hayaline kaptırmıştı...” (R. Sonyel,
Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C.
1, S. 30-41)
Yunan Başbakanı Venizelos’un
liderliğinde yürütülen bu politikaya göre, Yunanlar birleşecekler, Batı Anadolu’da (İonia’da) Yunan krallığını kuracaklar, Karadeniz’den
Trabzon’a kadar uzanarak, Trakya
ve İstanbul’u kapsama alanına dahil edeceklerdi.
İşte bu noktada Yunanlar İzmir ve
tüm Ege bölgesini ele geçirmek istediler. Yunan Başbakanı Venizelos,
Ocak 1919’da toplanacak olan Paris Barış Konferansı’na bir rapor
sundu. Yunan isteklerini kapsayan
rapor Trakya, Batı Anadolu, Ege
Adaları ve Pontus olarak 4 ana maddede toplanabilir. (Ş. Turan, Dev-
Orijinal Boyut : 36 * 51 cm
rim Tarihi C. 1, S. 111)
Bu istekler aslında Yunan “Megali İdea”sının bir rapora yansımasıydı. Tarih ve siyasetbilimi açısından son derece ilginç olan bu rapordaki istekler şöyle özetlenebilir:
1) Trakya
Yunanistan, Edirne ve İstanbul
da içinde olmak üzere, Trakya’nın
kendisine verilmesini istiyor; Boğazların Milletler Cemiyeti tarafından
yönetilmesine razı olacağını belirtiyordu.
2) Batı Anadolu (Ege)
Marmara kıyılarından başlayıp
Antalya Körfezi’ne kadar tüm Batı Anadolu’nun, Balıkesir, Bandırma, Ayvalık, Edremit, İzmir, Ödemiş ve Aydın’ın kendisine verilmesini istiyordu.
3) Ege Adaları
Yunanistan o tarihte Türk egemenliği altında bulunan İmroz ve
Bozcaada ile Fransızların elinde bulunan Meis’in ve İtalyan işgalindeki Rodos ve Oniki Ada’nın kendilerine verilmesini istiyordu.
4) Pontus (Trabzon ili)
Batum’dan İnebolu’ya kadar uzanan ve Pontus adını verdikleri, eski Trabzon devletinin hüküm sürdüğü bölgenin Yunanistan’a bağlanmasını istiyordu.
Pontus Rum Cemiyeti
Pontus Rum Cemiyeti ilk defa
1904 yılında Merzifon Amerikan
Koleji’nde gizli olarak kurulmuştu.
1908 yılında Samsun’da “Müdafaa-i Meşrute”, daha sonra “Mukaddes Anadolu Rum” cemiyetlerinin kurulmasıyla Pontus teşkilatı genişletilmiş, Batum’dan İnebolu’ya kadar olan bölgede birçok şube açılmıştı. Pontus Rum Cemiyeti 1909 yılında Atina’daki Küçük
Asya (Asya-yı Sugra) Cemiyeti’nin
emri altına girmiş, ertesi yıl “Pontus” adlı bir risale yayımlayarak
çalışmalarını daha da yoğunlaştırmıştı. Birinci Dünya Savaşı sırasında Rus işgal döneminin himaye
ettiği bu faaliyetler, Mondros ateşkesi sonrasında bu kez Yunanistan’ın güdümünde yeniden hız kazanmıştı. Cemiyetin amacı Batum’dan Sinop’a kadar uzanan Karadeniz sahillerinde başkenti Trabzon veya Samsun olan bir Karadeniz Rum Cumhuriyeti kurmaktı.
Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan
sonra yörede oluşturulan Rum çeteleri Türk köylerini basarak terör
estirmeye başladılar.
Diğer taraftan aynı amaç doğrultusunda siyasi faaliyetlerde bulunmak üzere Avrupa’ya heyetler gönderdiler.
Bu cemiyetin içyüzü 16 Şubat
1921’de TBMM kuvvetleri tarafından Merzifon Amerikan Koleji’ne
yapılan ani bir baskın sonucunda ortaya çıkarıldı. Ayrıca, kolejin Amerikalı yönetiminin ele geçen belgelerinde; İslam ve Osmanlı Devleti
Hıristiyanlığın en büyük engeli ve
düşmanı olarak gösterilmekte, Rum
Parlamentosu’nda geçen ay
yapılan oylamada bu kez
Türkiye’nin Pontus
soykırımını kabul etmesi
istendi. Şimdi, Avrupa
Birliği’ne girmek için her
türlü dayatmayı kabul
etmeye hazır bir Türkiye
imajı var. Bu imajın farkına
varan Avrupalılar şimdi de
yeni bir dayatmayla
karşımızdalar. Bu dayatma,
Pontus soykırımı
konusudur.
VENİZELOS, ERMENİLERLE DAYANIŞMA İÇİNDEYDİ
Projede Sıvas da vardı
Venizelos, Barış
Konferansı’na sunduğu
raporda, Pontus Rum
İmparatorluğu ya da
Pontus Devleti adını
kullanmamış, Trabzon ili
demeyi uygun bulmuştu.
Bu bölgenin Wilson
İlkeleri’ne göre
Rumluğunu kanıtlamak
amacıyla rakamlar
verirken, Trabzon’un çok
uzağındaki Sıvas ve
Kastamonu illerini de bu
projeye dahil etmişti.
Trabzon ilinden söz
ederken Sıvas’ı da işin
içine katması,
Venizelos’un Ermeni
isteklerini göz önüne
aldığındandır. Bir
dayanışma örneği
sergileyip, bu alanlarda
ödünler vermeye hazır
olduğunu belirterek
konferansa sunduğu raporda,
Ermeniler için kurulması
öngörülen devletin denize
çıkışını sağlamak amacıyla
Trabzon’u Ermenilere
Yunan Başbakanı Venizelos.
bırakabileceğini de belirtmişti.
Venizelos, 3 Şubat 1919’da,
Paris Konferansı’nda Onlar
Konseyi adı verilen o günkü
büyük devletlerin
temsilcilerinden oluşan
konseyin önüne çıkarak bu
düşüncelerini savunmuştu ve
bu düşüncelerini Wilson
İlkeleri’nin 12. maddesinde
yer alan “SelfDetermination” ilkesine
dayandırmıştı.
Ancak Venizelos için en
önemli konu, Ege bölgesiydi.
Bu nedenle isteklerinin aşırı
bulunmasını önlemek için
Trakya, İstanbul, Rodos,
Oniki Ada ve Pontus
konularında pek fazla ısrarcı
olmamıştı.
(Ş. Turan, a.g.e., s. 112)
Bu konferansta konuşmalar
sürerken kendilerini en güçlü
bir biçimde destekleyen
İngilizlerin bile Pontus
konusunda abartılmış istekleri
hoş karşılamadıklarını gören
Venizelos, konferansın 21
Şubat 1919 tarihli
toplantısında, Pontus
Cumhuriyeti’nin kurulması
isteğinden vazgeçmiş, bu yörenin
Ermenistan’a katılmasının uygun
olacağını resmen söylemişti.
Pontus gazetesi
Bu yöredeki Rumlar, 23 Şubat
1919’da Rum Karadeniz Cumhuriyeti adıyla yeni bir devlet kurma
kararı aldılar. Bu kararlarını da İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliği’ne sundular. Bir hafta on gün
sonra 4 Mart 1919’da İstanbul’da
Pontus adlı bir gazete yayın yaşamına girdi ve ilk sayısında amacını, “Trabzon’da bir Rum Cumhuriyeti’nin kurulmasına hizmet
için çıkıyoruz” diye verdi. (Z. Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü C.
1. s. 157)
Ayrıca Trabzon’da bir Pontus Cemiyeti kuruldu. Bu gelişmeler sürerken yerel Osmanlılar tarafından
kurulan Trabzon ve Havalisi Ademi Merkeziyet Cemiyeti, çok geçmeden başta Rize olmak üzere Doğu Karadeniz bölgesinde pek çok şubesini açarak faaliyete geçirdi.
Lazistan’ın merkezi kabul edilen
Rize şubesi, Tuzcuoğlu Şaban’ın
başkanlığında, Kazancıoğlu İbrahim, Turnaoğlu İsmail, Tuzcuoğlu Hakkı, Taviloğlu Ethem ve Faik Efendi’den oluşmuştu.
23 Nisan 1919’da bir açıklama
yapan bu şube, Osmanlı Devleti’ne
bağlı olduğunu, ayrı bir devlet kurmak gibi düşünceleri olmadığını
belirtti.
Öte yandan bağımsız bir Pontus
devleti kurmanın güçlüklerini gören kimi yerel Rumlar, Müslüman
Türklerle birlikte, Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı, ama özerk bir devlet kurmanın geçerli olacağını düşünmeye başladılar. “Ben bu makama Padişah’ın iradesiyle geldim” diyen Giresun Metropoliti
Lanzandios bile bu görüşten yana
çıkmıştı. (M. Goloğlu, Erzurum
Kongresi, s. 12, 40)
Sürecek
Bölgedeki
Rumların
faaliyetleri
Y
unan isteklerinin oluşmasında ve Yunan
askeri güçlerinin İzmir’e çıkmalarında
Efes Metropoliti C. Kristsostumos nasıl etkili bir rol oynadıysa, Trabzon Metropoliti
Krisantos da Pontusçuluk propagandasında aynı rolü oynuyordu.
Dini liderlerin bu dönemde ne derece ve ölçüde bağnazlıkla hareket etmek yeteneğinde oldukları, İznik Başpiskoposu Vassilios’un şu sözleriyle anlaşılabilir: “Geride bir tek ferdi kalmamak üzere Türklerin tamamıyla yok olmasını ne kadar isterdim.” (G. Jaeshke, Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri, S. 52)
Yukarıda belirtildiği gibi her ne kadar Venizelos Ege bölgesini ve Trakya’yı garantiye almak
için “denize çıkışı” sağlamak nedeniyle “Trabzon vilayetini Ermenilere bırakacağını” söyleyerek Ermenilerden ve Avrupa devletlerinden
destek sağlamaya çalışıyorsa da, yerel Rumlar ve
metropolit Krisantos, Venizelos’un bu konuşmasını asla kabul etmiyordu.
Bu kesim, “Trabzon İmparatorluğu” anısıyla bir “Pontus Cumhuriyeti” kurulması için
çok hızlı bir çalışmaya çok önceden girmişti.
30 Ekim 1918 Mondros Ateşkesi’nin üzerinden henüz bir ayı geçmeden 1918 Kasım ayının sonunda Marsilya’da bir kongre toplandı.
Bu kongrede 1.5 milyon Ortodoks Pontuslu
Rumun himayesinin, yenen bağlaşık devletlerinden “istirham edilmesi” (yalvarma, dileme)
kararı alındı.
2 Aralık 1918’de İngiliz Dışişleri Bakanlığı’na
(Foreign Office) Marsilya’daki Kongre Başkanı
C. G. Kostantinides imzasıyla gelen yazıda,
“... Vaktiyle Komnen İmparatorluğu’nun
olan bu memlekette halkın çoğunluğu hâlâ
Rumca konuşmakta olup Rum âdet ve geleneklerini muhafaza etmektedir... Nihayet Türk
zulmünün artık sonu gelmiş olduğunu görüyoruz.”
İngiliz Dışişleri Bakanlığı’na gelen bu dilekçeye Arnold F. Toynbee şu derkenarı eklemiş:
“Bu muhtırada ileri sürülen istatistik ve hudutlar hayal mahsulüdür...” (G. Jaeschke, İngiliz Belgeleri, s. 57)
Ancak ne var ki bu oluşumları Reuter haber
ajansı 15 Aralık 1918’de Atina’dan şöyle vermişti:
“İstanbul kaynaklı söylentilere göre Karadeniz kıyılarında yaşayan Rum halkı, başşehri Trabzon olmak üzere bir Pontos Hükümeti kurulmasını ileri sürmek için Avrupa merkezlerini ziyaret etmek üzere komiteler teşkil
etmektedirler.” (The Morning Post, 12 Aralık
1918)
Bu yörenin Rumlara verilmesi için Atina’da,
İstanbul’da Rumların hareketi duraksamadan sürüyordu. Özellikle Paris Barış Konferansı’nda Venizelos’un konuşmasından sonra, 5 Şubat 1919’da
kurulan komisyon çalışmalarını sürdürürken,
Karadeniz sahillerinde çok ciddi bir faaliyet gözlemleniyordu.
Pontus
ayaklanması
ölgenin Rumlara verilmesi için yapılan çete savaşlarını Pontus Cemiyeti yürütüyordu.
Pontus Cemiyeti, 1904 yılında Merzifon’daki Amerikan Koleji’nde, orada okuyan Rum öğrenciler tarafından kurulmuştu.
Okulun Amerikalı müdürü Mr. White, tüm
Hıristiyan azınlıkların Osmanlı yönetiminden bağımsızlaşması için güçlenmeleri gerektiğine inanıyordu.
Okulda Pontus adlı spor dernekleri kurulmuştu. Cemiyet, düşlediği Pontus Cumhuriyeti’nin bir haritasını bastırıp dağıtmıştı. Bu
haritaya göre merkezi Samsun olmak üzere
Batum’dan İnebolu’ya kadar Karadeniz kıyıları ile Kastamonu, Çankırı, Yozgat, Sıvas,
Tokat, Amasya, Çorum, Gümüşhane ve Erzincan bu sözde cumhuriyetin sınırları içinde gösteriliyordu.
İstanbul’daki Kordos Cemiyeti, bir yandan Rum göçmenleri bu bölgeye yerleştirirken, Türkçe konuşan Rumlara da Türkçeyi
unutmaları için baskı yapılıyordu. İstanbul’daki Ortodoks Patrikhanesi Rum Pontus, Mavrı Mira, Etniki Eterya, Kordos Cemiyeti,
Rum İzci Derneği gibi örgütleri yönetiyordu.
Rum çetelerini Amasya Metropoliti Yermanos ile Samsun Tütün Fabrikası Müdürü
Tokomanidis yönetiyorlardı. Yardım amacıyla Kızılhaç heyetleri arasında gelen kimi
subaylar (Amerika ve diğer ülkelerden) bu
çeteleri askerlik yönünden eğitmekteydi.
Bu çetelerin gelişmesi ve güçlenmesi üzerine Yunanistan ve Rum kilisesi daha etkin
bir girişim başlattı.
B
Download