On5yirmi5.com Hangi Gömlek? Hangi Gömlek? Yayın Tarihi : 4 Ocak 2013 Cuma (oluşturma : 10/10/2017) Hatırlayın ki, Rabbiniz size şöyle bildirmişti: ‘‘Yüceliğim hakkı için şükrederseniz elbette size (nimetimi) artırırım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.’’ (İbrahim – 7) Bugün hala o gömlek ile dolaştığını iddia edenlerin gömleği mi? Yoksa bir zamanlar, ‘ben o gömleği çıkardım’ diyerek ‘yeni gömleğe’ büründüğünü iddia edenlerin gömleği mi? ‘‘Milli Görüş’’… Dinin görüşü… İslam’ın görüşü… Müslüman’ın görüşü… Vatanına ve milletine sahip çıkmak isteyenlerin görüşü… Zalime karşı ‘elif’ gibi dimdik, mazluma karşı ‘vav’ gibi boynu bükük durmayı düstur edenlerin görüşü… İslam’ı bütünü ile dünyaya hakim kılmak isteyenlerin görüşü… Türkiye ve diğer Diyar-ı İslam’da yerleşmiş olan, ‘Anti İslami’ düzeni ilelebet yıkmak isteyenlerin görüşü… Ömrünü, canını, malını, ailesini, varını yoğunu ve ideallerini bu davaya adayan, Merhum Necmettin ERBAKAN’ın lideri olduğu görüş, Milli Görüş… Ve (her ne kadar bazıları kabul etmese de) on yılı aşkın süredir 28 Şubat gibi ‘darbe’lerin soğuğunu, izlerini ve zilletini silmeye çalışan ‘İktidar Partisi’nin görüşü, Milli Görüş… Neydi bu ‘Milli Görüş?’ Amacı, derdi, davası ve idealleri neydi? Niye kurulmuş, niye uğruna bunca mücadele edilmişti? Ümmeti ‘D8’ gibi projeler ile tek çatı altında toplayıp, ümmet arasındaki sınırları kabul etmeden tek ses, tek yürek olup dünya mazlumlarının ve özellikle de mazlum Müslüman dünyasının sesine kulak vererek, yabancı sermayeye muhtaç olmadan kendi ayakları üstünde durabilen, ‘Tam Bağımsız Türkiye’ ve ‘Tam Bağımsız Diyar-ı İslam’ hayalini gerçekleştirebilmek değil miydi? Peki, bugün ne âlemde bu ‘Milli Görüş’? Kırk yılı aşkın süredir amacının kaçta kaçına ulaşabildi? Yoksa dünya Müslümanlarının birliği için uğraşırken, farkında olmadan da olsa ‘Türkiye Müslümanlarının’ bölünmesine mi sebep oldu? Yoksa kaş yapayım derken göz mü çıkardı? Ah ah..! Hangi birine yansak, hangi biri için dövünsek? Biz yine aynı oyuna mı kurban olduk? Biz yine Hz. Peygamber (s.a.v.)’ın ‘Müslüman bir delikten iki defa sokulmaz’ hadisine mi ters düştük? Ümmet ülkelere, ülkeler partilere, partiler görüş ayrılığına düştü. ‘‘Mahvedilen İslam Devleti bir tane değil ki, Hepsi aynı siyasetle mezara girdiler sanki.’’ Bugüne uyarlayacak olursak; ‘‘Mahvedilen Siyasi Partilerimiz bir tane değil ki, Hepsi aynı siyasetle mezara girdiler sanki.’’ Biz öyle bir millet, öyle bir ümmetiz ki, biz öyle güçlü ve öyle imkânlara topluluklarız ki… (ve bunu gibi sıralanacak bir sürü dize.) Fakat bunun farkına varmıyor veya vardırılmıyoruz. En ufak olayda sindiriliyor, ayrıştırılabiliyoruz. Ve yine birçok şeyde olduğu gibi, bu tartışılmaz gerçeğe de tüm ‘Ehli Kitap’ vakıf, ama asıl vakıf olması gereken, biz Müslümanlar vakıf değiliz. Beşikten mezara kadar, ‘birlikten kuvvet doğar’ kaidesini ezberliyor ama ezberliyor ve her zaman ki gibi uygulamaya geçiremiyoruz. Konuyu toparlayacak olursak; Biri kalkıyor ‘İslam Birliği’ kurulması için ömrünü tüketiyor ama son safhaya gelindiğinde kendi içinde bölünüyor. E hani nerde kaldı misyon, vizyon? Hani ‘ne olursan ol yine gel’ diyorduk? ‘Kâfire gel, Mecusi’ye gel ama Müslüman Ak Partiliye gelme! Veyahut Müslüman Saadet Partiliye gelme!’ Kimi kandırdık yani? Kimi ne için, ne uğruna kandırdık? Milleti oy toplama uğruna mı kandırdık, yoksa milleti kandırdığımızı zannederek kendimizi mi kandırdık? ‘‘Yola çıktıklarını, yolda bulduklarına değişenler yolunu kaybederler.’’ Aldık mı cevabımızı! Neden daha hızlı toparlanamadığımızın vardık mı farkına? Bu, Milli Görüşün bir yarısı olan Saadet için de geçerli diğer yarısı olan Ak Parti için de geçerli. İstesek de istemesek de, kabul etsek de kabul etmesek de bu böyle. Birbirimizin kusurlarını yüze vurmak yerine usulüne uygun olarak uyarmaya çalışsak, konuşsak hatta birleşmek sureti ile çözmeye çalışsak ne olur yani? Eğer ki bunu başardığımızda, ben şahsım olarak da inanıyorum ki, ‘Has Milli Görüş’ anlayışı işte o zaman amacına ulaşmış olacaktır. Ve yazının baş kısmında sorduğumuz soruya cevap verecek olursak; Ne hala o gömlek ile dolaştığını iddia edenlerin ki, ne de ‘yeni gömlek’ ile dolaştığını iddia edenlerin ki! Gün, her iki tarafında gömlek kavgasını bırakıp, ‘Ancak inananlar kardeştir’ ayetine uygun olarak dokunacak olan ve ‘Has Milli Görüş’ anlayışını, astarına varıncaya kadar işlenecek olan yeni bir ‘ceket’i giyme ve giyindirme günüdür. ‘‘Değil mi cephemizin sinesinde iman bir; Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir; Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz, Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz.’’ (Mehmet Akif ERSOY) Eğer her iki tarafta, ‘Asımın Nesli’nden söz ediyor ise, Mehmet Akif şuuru ile hareket etmek istiyorsa o zaman şu yukarıda zikrettiğimiz dizeleri bir daha gözden geçirsinler derim. Yani öyle değil mi? Din bir, vatan bir, cemaat bir, cami aynı, kıble aynı, fikir bir. (ki gaye İslam Birliği) E o zaman sorun ne? Dert ne? Bu kavga, bu nutuk meydanlarından karşılıklı dövüş niye? Yoksa iktidar, para ve hırs uğruna mı bu ayrılık? Yoksa kuru kavga için mi bütün bu olanlar? Biz evimizi idare edemeden, köyü nasıl idare edeceğiz. Ya da nereye kadar idare edebileceğiz. Ayrışma ilk baş gösterdiğinde belki bazı ‘siyasi nedenler’ olabilir tamam kabul, fakat bugün öyle veya böyle bu nedenlerin ekseriyeti ortadan kalktı. 28 Şubat biterken, ümmet uyanırken, birlik kurulurken ve daha nice ‘bahar’lar yaşanırken biz hala neyi bekliyoruz ‘karındaş’ kavgasına son vermek için? Ve yine eğer, her iki tarafta saf niyetler ile İslam’a hizmeti şiar edinmişler ise gelin o zaman bu ayrılık belasını kafalarımızdan atalım. Gelin birbirimizin kuyusunu kazmak yerine, tabanı galeyana getirerek iktidarımızı kuvvetlendirmek yerine başlangıçtaki amacımıza dönelim. Dönelim ki yolumuza daha az sorunlar ile devam edebilelim. Dönelim ki, mazlum İslam dünyası ile münasebetlerimizi daha da çoğaltabilelim. Çünkü eğer bu saydığım hususları hayata geçiremez isek, bugün sahip olduğumuz gücü kaybeder ve korkarım ki şükretmemenin cezası olarak en başta yer verdiğim ayeti kerimenin muhatabı oluruz ki, işte o zaman gerçek hüsrana uğrayanlardan oluruz. Ve sona yaklaşmışken, sorunu biraz da kendimizde aramayı tebliğ ediyor ve Ozan Arif’in şu dizelerini paylaşarak yazıma son veriyorum; “Elin gözündeki çöpleri tek, tek, Görüp, gösteririz kaçırmayız pek! Kendi gözümüzde mertek var mertek. Biz, bizdeki suçu görüyor muyuz?” Selam ve Dua İle… Bu dökümanı orjinal adreste göster Hangi Gömlek?