ittihat ve terakki cemiyeti ve ı. dünya savaşına giden yol

advertisement
The Journal of Academic Social Science Studies
International Journal of Social Science
Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS3005
Number: 39 , p. 223-233, Autumn III 2015
Yayın Süreci
Yayın Geliş Tarihi
13.07.2015
Yayınlanma Tarihi
25.10.2015
SULTAN ABDÜLHAMİD’E MUHALEFET: İTTİHAT VE
TERAKKİ CEMİYETİ VE I. DÜNYA SAVAŞINA GİDEN YOL
OPPOSITION TO SULTAN ABDÜLHAMİD: PARTY OF UNION AND
PROGRESSION AND THE PATH TO THE FIRST WORLD WAR
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Vehbi İMAMOĞLU
Sinop Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sosyal Bilgiler Eğitimi ABD
Özet
II. Abdülhamid’i iktidara taşıyan güç, meşrutiyet yanlısı Genç Osmanlılar hareketidir. Ancak II. Abdülhamid, padişah olduktan sonra ilan ettiği meşrutiyeti, meclisi
kapatarak (tatil ederek) bir anlamda feshetmiştir. Sergilediği yönetim şekliyle kendisini
tahta taşıyan muhalif yapıyı yeniden canlandırmıştır. Aynı isimlerden oluşan muhalefet
meşrutiyeti tekrar ilan ettirebilmek amacıyla hareket etmiş ve Sultan Abdülhamid’i
tahttan indirme girişimlerinde bulunmuştur. Bu esnada Avrupa genelinde yaşanan
gelişmeler, dış politikada bir müttefik bulma zorunluluğunu veya siyasetini gündeme
getirmiş ve 19. yüzyılın sonuna doğru Almanya ile başlayan olumlu ilişkiler, iki devleti
birbirine yaklaştırmıştır. Aynı zamanda Batılı devletlerin kendi aralarındaki çıkar
çatışmalarından yararlanma düşüncesi benimsenerek ona göre politikalar üretilmiştir.
Devletin içinde bulunduğu kötü durumdan kurtulabilmesi için ekonominin dışa
bağımlılıktan kurtarılması gerektiğine olan inançla dizayn edilen ekonomi siyaseti, Sultan Abdülhamid’i dışarıda denge sağlayacak bir politika benimsemeye itmiştir.
Bir cemiyet olarak kurulmuş olan İttihat ve Terakki Partisi ise, yurt içi ve dışında hızla örgütlenerek düşüncelerini basın yayın yoluyla yaymak istemiş ve Kanun-i
Esasi’yi tekrar yürürlüğe koydurtarak Meclis-i Mebusan’ın açılmasını sağlamaya gayret
etmişlerdir. Sergiledikleri muhalefet sonuç verince, II. Abdülhamid tahttan indirilmiş ve
devlet yönetiminde hâkim otorite konumuna erişmişlerdir. Yöneticilerinin Avrupalı
devletlerle ilgili siyasi tercih ve çabaları sonuçsuz kaldıktan sonra, Alman yanlısı olan
liderinin de etkisiyle Almanya’yla siyasi ittifak yapılmıştır. Sonuçta I. Dünya Savaşı
başlayınca, Almanya’nın savaşı kazanacağına ve bu sayede kaybedilen toprakların geri
alınacağına olan inançları, fazla düşünmeden ve hazırlık yapmadan Osmanlı Devleti’ni
savaşa dâhil etmiştir.
Anahtar Kelimeler: Muhalefet, Diplomasi, Siyaset, Sultan Abdülhamid, İttihat
ve Terakki, Almanya, I. Dünya Savaşı
Abstract
The power that put Abdülhamid II into power was the Young Ottoman Movement that was a pro-constitutionalism movement. However, after Abdülhamid II be-
224
Hüseyin Vehbi İMAMOĞLU
came the sultan, he in a way abolished the constitutionalism that he had declared by
closing (prorogue) the parliament. With his ruling system, he revived the opposing
structure that carried him to the throne. The opposition that consisted of the same names
acted to have constitutionalism declared once more and they attempted to dethrone Sultan Abdülhamid. In the meantime, the developments in Europe brought up the necessity
and policy to find an ally in foreign politics and the positive relations that started with
Germany towards the end of 19th century brought two countries closer. At the same
time, the thought of benefiting from the conflicts of interest between European countries
was adapted and policies were developed accordingly. The economic policy which was
designed with the belief that the country had to be saved from being foreign-dependent
in order to get rid of the bad situation that the country was in pushed Sultan Abdülhamid to adapt a policy that would cause a foreign equilibrium.
The Party of Union and Progression that was initially founded as a committee
wanted to spread its thoughts through media by organizing at a fast pace both inside
and outside the country and tried to have the Parliament of Deputies reopened by bringing the Ottoman basic law into force again. When their opposition was successful,
Abdülhamid II was overthrown and they became the sovereign authority in ruling the
country. After the political choices and efforts of their rulers about European countries
came to a dead end, they had a political alliance with Germany as a result of the effect of
pro-Germany rulers. Consequently, their beliefs that Germany would win the World
War I and thus they could get back the land lost caused the Ottoman Empire to take part
in the war without thinking much and making preparations.
Keywords: Opposition, Diplomacy, Politics, Sultan Abdülhamid, Union and
Progress, Germany, World War I
1.OSMANLI SİYASİ DÜŞÜNCESİNİN DEĞİŞİMİ
XIX. yüzyılın ikinci yarısı, ekonomik dönüşümden başka, aynı zamanda
siyasi düşüncenin de değiştiği ve örgütlü
bir şekilde harekete geçtiği bir zaman dilimi
olmuştur. Devletin içinde bulunduğu durumdan kurtulması için Batılılaşması gerektiği ve Avrupaî bir yönetim tarzının benimsenmesi halinde bunun mümkün olabileceği düşüncesiyle dernek, cemiyet ve basın
yayın yoluyla örgütlenerek harekete geçen
siyasi bir anlayışın, giderek Osmanlı yönetimi üzerinde etkin olduğu bir döneme
gelinmiştir. Kesin olarak XIX. yüzyılın ilk
yarısında başlayıp ikinci yarısında Osmanlı
yönetimine karşı harekete geçen bir yapıya
sahip olan Batılılaşma düşüncesi, Sultan
Abdülhamid döneminde sistemli bir muhalefete dönüşmüştür. İlk olarak Yeni Osmanlılar adıyla 1865’te kurulmuş ve Avrupa’dan etkilenerek Tanzimat döneminde
ortaya çıkmış hürriyet, eşitlik ve anayasa
fikirlerini yaymak ve meşrutî bir yönetim
getirmek isteyen bir grup, önceleri gizli
daha sonra basın yayın yoluyla açık bir
şekilde Sultan Abdülaziz yönetimine başkaldırmıştır.1 Sultan Abdülhamid’in tahta
çıkışında da etkili olan dermek, yeni padişahtan bekledikleri yönetim tarzını göremeyince yeniden örgütlenmiş ve İttihad-i
Osmanî adı adında faaliyetlerine yeniden
başlamıştır (Ramsaur, 1972: 30).2 I. ve II.
Meşrutiyet’in kabul edilmesinde etkin rol
oynayan ve kendilerine Jön Türkler de de-
Yeni Osmanlılar derneğinin kuruluş, işleyiş ve Sultan
Abdülaziz dönemindeki faaliyetleriyle ilgili
ayrıntılı bilgi için Bkz.: M. Şükrü Hanioğlu (1985),
Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti ve Jön Türklük,
İstanbul: İletişim Yay.; İhsan Sungu (1999),
“Tanzimat ve Yeni Osmanlılar”, Tanzimat II,
İstanbul: MEB Yay., ss. 777-857.
2 Cemiyetin adının nereden geldiği, İttihat ve Terakki
üyelerinin proje ve ilkeleri bakımından hangi
gruplara ayrıldığı ve son olarak Osmanlı İttihat ve
Terakki Cemiyeti adını almasıyla ilgili tarihi seyri
takip için Bkz.: Taner Aslan (2008), “İttihâd-ı
Osmanî’den
Osmanlı
İttihat
ve
Terakki
Cemiyeti’ne”, Bilig, Sayı: 47, ss. 79-120.
1
Sultan Abdülhamid’e Muhalefet: İttihat Ve Terakki Cemiyeti Ve 1. Dünya Savaşına Giden Yol
nilen (Tunaya, 1998: 206) kişilerin öncülüğünde işlev gören cemiyet, II. Abdülhamid’in idaresini istibdat olarak niteleyerek
bir an evvel yıkılması gerektiğini ileri sürmüş ve yerine meşrutî bir idarenin tesis
edilmesi için yoğun bir çaba sarf etmiştir
(Aslan, 2008: 81). Mülkiye Mektebi’nde
tarih hocalığı yapmış Murat Bey’in cemiyete katılmasının ardından hız kazanan faaliyetler, Murat Bey’in Kahire’de Mizan Dergisini çıkarmasıyla had safhaya ulaşmıştır
(Aslan, 2008: 84). Yazdığı yazılarla Sultan
Abdülhamid’in meşrutiyeti kabul etmesini
veya saltanattan çekilmesini isteyen Murat
Bey’in (Ülken, 1966: 177)3, Halifelik sıfatıyla
bütün Müslümanların birleştiği meşrutî bir
idare kurulmasını arzu ettiği iddia edilir
(Ramsaur, 1972: 54). Bu nedenle Mizancı
Murat olarak bilinen Murat Bey’in Osmanlı
Devleti’ne iadesi için diplomatik girişimler
başlar.4
İttihad-i Osmanî Cemiyetinin siyasi
fikirleri, döneme damgasını vuran en
önemli olaydır. Osmanlı yönetimine karşı
örgütlenen cemiyet, 1895 yılında ilk tüzüğünü hazırlamıştır (Tüzüğün tam metni
için Bkz.: Tunaya, 1998: 70-75). Bu ilk tüzükte Osmanlıcı bir politika göze çarpar ve
cemiyetin mevcut yönetime karşı bütün
Osmanlı vatandaşlarıyla birlikte karşı koyması gerektiği vurgulanır. Bu noktada herhangi bir din ve ırk ayrımına gidilmezken,
cemiyetin çalışmasına engel olacak veya
cemiyeti tehlikeye atacak kişiler de vatan
haini olarak nitelenmiştir. Ancak Osmanlı
hanedanının tahtta kalmasına karşı olmadıklarını, yalnız meşrutiyet idaresini kabul
etmemeleri ve temel hak ve özgürlükleri
korumamaları hallerinde, haklarında lazım
gelen kanuni işlemin uygulanacağını ifade
etmişlerdir (Gökbayır, 2012: 64). Nitekim
bu tarihten hemen sonra, yönetimini be-
ğenmedikleri Sultan Abdülhamid’e bir
darbe planlayan cemiyet, planın deşifre
olması nedeniyle girişiminde başarısız olmuş ve cemiyetin pek çok önde gelen ismi,
yargılanıp sürgün edilmiştir (Ramsaur,
1972: 49). Artık Paris ve Cenevre merkezli
devam etmek zorunda kalan cemiyetin
faaliyetlerini engellemek için her türlü yola
başvuran Sultan Abdülhamid, yayınladıkları gazete ve dergilerin kapatılmasını sağlamışsa da5, faaliyetlerini tam olarak durduramamıştır. Cemiyetin Paris’teki faaliyetlerini bir zamanlar Maarif Müdürlüğü de
yapmış olan Ahmet Rıza Bey yürütmekteydi. Murat Bey’in Paris’e gitmesiyle başkanlığını devraldığı cemiyet, padişahın Murat
Bey’i ikna edip İstanbul’a getirtmeyi başarmasıyla yeniden Ahmet Rıza’ya dönmüştür (Mardin, 1992: 234). Murat Bey’in
cemiyetten ayrılması, cemiyet için önemli
bir eksiklik olsa da, Prens Sebahattin ve
Prens Lütfullah’ın6 Paris’e gelerek cemiyete
katılmasıyla, örgüt tekrar hareketlenmeye
başlamıştır. Ancak Prens Sebahattin’in fikirleriyle Ahmet Rıza’nın fikirlerinin uyuşmaması, cemiyet içinde gruplaşmalara neden olmuştur. Prens Sebahattin ve Prens
Lütfullah, 1902 yılında Paris’te bir Jön Türk
kongresi düzenlemişler ve bu kongrede
Prens Sebahattin delegelerin oylarıyla başkan seçilmiştir. Kongrede meşrutiyetin ilanı
için askeri güç kullanılması ve hatta Avrupalı devletlerin müdahalelerinin sağlanması fikrini savunan Prens Sebahattin’le Ahmet Rıza’nın başını çektiği grup arasında
fikir ayrılığı baş göstermiştir. Cemiyet bu
kongreden sonra ikiye ayrılarak Prens Sebahattin grubu “Teşebbüs-ü Şahsi ve
Âdem-i Merkeziyet Cemiyeti”; Ahmet Rıza
Bey grubu ise, “Terakki ve İttihat Cemiyeti”
BOA, Fon Kodu: MF.MKT., Dosya No: 689, Gömlek
No: 21, 13/Z /1320 (Hicrî)-13.03.1903.
6 Prens Sebahattin ve Lütfullah, Sultan Abdülhamid’in
kız kardeşi Seniha Sultan’la evli Mahmut Paşa’nın
oğullarıdır. Mahmut Paşa da bu nedenle “Damat”
lakabıyla anılmıştır.
5
BOA, Fon Kodu: Y. EE., Dosya No: 90, Gömlek No:
128, 24/N /1313 (Hicrî)-09.03.1896.
4 BOA, Fon Kodu: Y..PRK.A., Dosya No: 10, Gömlek
No: 83, 28/Ş /1313 (Hicrî)-13.02.1896.
3
225
226
Hüseyin Vehbi İMAMOĞLU
olarak ayrılmıştır (Gökbayır, 2012: 68). 1906
yılında ise, Selanik’te “Osmanlı Hürriyet
Cemiyeti” adıyla yeni bir cemiyet ortaya
çıkmış ve o da istibdadın yıkılması ve meşrutiyetin ilan edilmesi talebinde bulunmuştur (Tunaya, 1998: 53). Ahmet Rıza Bey’in
temsil ettiği ittihatçılar, bir müddet bu oluşuma sessiz kaldıktan sonra, yapılan görüşmeler neticesinde, 1907 yılında birleşme
kararı alınmış ve “Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti” adı altında birleşmişlerdir
(Karabekir, 1982: 131).
Bu birleşmenin ardından Paris’te
bir kongre daha düzenlenmiş ve artık eyleme geçme kararı alınmıştır (Gökbayır,
2012: 71). Yayınladıkları gazete ile Sultan
Abdülhamid yönetimine karşı bir tutum
sergileyen ve meşrutiyetin tekrar ilanı için
mücadele eden cemiyet hakkında Sultan
Abdülhamid, yine öncelikle gazetenin yayınını durdurmak veya en azından yurda
sokmamak için uğraşmıştır. Bu doğrultuda
Paris’te yayınlanan Terakki Gazetesinin
Memalik-i Şahane’ye girişinin önlenmesi
için emir vermiştir.7 Ancak şartlar Terakki
ve İttihat Cemiyeti’nin lehine olgunlaşmıştı.
Devletin artan maddi sıkıntıları aşmak için
çıkardığı yeni vergiler, 1906 yılında vergi
isyanlarının başlamasına sebep olmuş ve
cemiyet de bu isyanlara destek vererek
halkı yanına çekmeyi başarmıştır. İsyanlar
neticesinde 1908 Devrimi adı verilen bir
ayaklanma baş göstermiş (Kansu, 2006: 97)
ve süreç ittihatçı subaylar tarafından yönlendirilerek Sultan Abdülhamid’i meşrutiyeti tekrar ilan etmeye zorlamıştır (Birecikli, 2008: 215). Meşrutiyetin tekrar ilan edilmesi, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin başarısıdır ve her ne olursa olsun, cemiyetin
gücünü belgeleyen bir gelişmedir. Öte yandan meşrutiyetin ilan edilmesinde, Arnavut, Rum, Bulgar, Ermeni ve Mason örgüt
ve komitelerinin ittihatçılara yardımları söz
konusudur (Şıvgın, 2012: 2). Ancak Meclis
tekrar açıldıktan sonra, gayr-i müslim milBOA, Fon Kodu: DH.MKT., Dosya No: 1187, Gömlek
No: 49, 21/C /1325 (Hicrî)-01.08.1907.
7
letvekilleri, kendi milletlerinin bağımsızlığı
yolunda faaliyetlere girişmişlerdir (Toynbee, 1971: 73). Bu durum karşısında, İttihat
ve Terakki Cemiyeti, Türkçülük politikasını
uygulamaya yönelmiştir. Cemiyetin yayın
organı olan Tanin gazetesi başyazarı Hüseyin Cahit Yalçın, “Millet-i Hâkime” düşüncesi olarak adlandırdığı bir politika önermiştir (Yetim, 2008: 79). Yalçın’a göre, artık
Osmanlı Devleti’nde ittihad-ı anâsır politikası geçerliliğini yitirmiştir. Çünkü gayr-i
müslimlere güvenilemez. Yalçın aynı zamanda İngiltere’de yayınlanan Nasyonel
Rewive gazetesinin müdürü Sir Max’tan
kendisine gelen bir mektupta İngiltere’nin
Osmanlı Devleti’nde uygulamaya konan
Meşrutiyet İdaresi’nden gayet memnun
olduğundan bahsetmiştir. Aynı gazetede
yayınlanan bir makalede “Millet-i Hâkime”
meselesine de değinildiği şu ifadelerden
anlaşılmaktadır:
Türkiye’de yaşayan Hıristiyanlar
şurasını anlamalıdır ki, “hürriyet,
müsâvât ve uhuvvet” avâzeleri, elyevm Türkiye’de millet-i hâkimenin yalnız Saltanat-ı Osmaniye ile
birlikte memleketi zapt etmiş olan
cengâverlerin evlât ve ihfâdından
ibâret bulunmasını ve Türk İmparatorluğu pâyidâr oldukça böyle
olması lâzım geleceğini ihlâl etmez.
Millet-i hâkime olan Türkler, bütün teba’aları için cins ve mezhep
konusunda hürriyet-i tâmme bahş
ve i’ta ve bunu ta’ahhüd etmekle
kendi mevcudiyet-i hayâtiyelerini
bile tehlikeye koymuşlardır. Türk
Parlamentosu’nda Müslim anâsırın hukukunu arzu etmek Türkler
için pek mehâk ve âdilâne bir
emeldir. Ve Türkiye’nin sa’adet ve
selâmeti için birinci derecede lâzım
olan mü’essirâttandır.
Müslümanlar yeni Parlamento’da
kendi anasırlarının adetçe Hıristiyan anasırdan devn olduğunu görecek olurlarsa, bunun neticesi
Sultan Abdülhamid’e Muhalefet: İttihat Ve Terakki Cemiyeti Ve 1. Dünya Savaşına Giden Yol
Meşrutiyet-i İdâre’nin zevâli olur.
Bu suretle tevellüd edecek heyecân
ve buhrân üzerine Türkler, ehven-i
şer’i tercih kâbilinden olmak üzere
istibdât-ı idâreye tarafdâr kesileceklerdir. Sonra Hıristiyanlara karşı mu’âmelât-ı husûmâne gösterilmeye başlanacak, bunun vesilesiyle hem Türkler hem Hıristiyanlar mahvolacaktır.”
Gazetenin Osmanlı Devleti’nin
gayr-i müslim unsurlara yaklaşımı hakkında oldukça olumlu ifadeler kullanarak,
gayr-i Müslimlerin bu gayretleri görmezden gelmesinin büyük bir yanlış olacağını
samimi bir şekilde tespit ve itiraf etmesinden sonra kendi düşüncelerine yer veren
Yalçın, gayr-i müslim unsurlara güvenilemeyeceğini de şu şekilde belirtmiştir:
İstikbalde anâsır-ı Osmaniyenin
muhadenet ve ittihadı hakkında ne
kadar kuvvetli ümitler beslersek
besleyelim, bugün bir vaka-i hakikiye şeklinde binlerce misali delâili
ile gözümüzün önünde durduğu
için muhakkak olarak biliyoruz ki,
bu devletin bekâsını Müslim anâsırı kadar isteyen ve çalışan yoktur.
Bugün şu devleti kendisine yalnız
Müslim anâsırı mal ediyor. “Benim
hükümetim” diyor. Anâsır-ı sâire
az çok hep bir emel arkasındadır.
Bunlar muhtelif mahreklerde deverân eden ecrâm-ı semâviyeye
benzer. Hepsi başka merkeze tâbidir. Eğer hüküm ve nüfuzu biz
bugün anâsır-ı gayr-i müslimeye
tevdi edecek olursak hiç şüphe yok
ki bunların icraat ve harekâtında
yegâne rehber menfaat-i Osmaniye
endişesi olmayacaktır. Demek oluyor ki, biz Müslim unsur, memleketin şu halinde hayatımızı kurtarmak istersek, hüküm ve nüfuzu
kendi elimizde tutmalıyız ve
anâsır-ı sâireye bunu kaptırmama-
227
lıyız.8
Artık Osmanlı Devleti’nde yeni bir
dönem başlamıştır. XX. yüzyılın başında
İttihat ve Terakki Cemiyeti, iktidar üzerinde hâkimiyetini ilan etmiştir. Bundan sonra cemiyetin benimsediği politikalar ekseninde gelişecek olan yönetim anlayışı, I.
Dünya Savaşı öncesinde devletin yönünü
tayin edecek en önemli etken olacaktır. II.
Meşrutiyetin ilan edilmesinin ardından
yaşanan gelişmeler, içeride Türkçülük
politikasının gittikçe benimsenmesine neden olurken, dışarıda Osmanlı hâkimiyeti
altında olan uluslarla ilgili Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti hakkında yeni
politikalar üretmelerine vesile olmuştur.
Sürecin ekonomik gelişmelerle olan yakın
ilgisi, artan Alman tehdidi ve OsmanlıAlman yakınlaşmasının belirgin hale gelmesi, ülkeler arasındaki bloklaşmalarda
dengeleri buna göre sağlamıştır.
2. I.DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ İTTİFAK ARAYIŞLARI
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin
Meşrutiyeti ilan ettirmesinin ardından,
Avrupa’da özellikle İngiltere ve Fransa’dan
oldukça olumlu yankılar geldi. Büyük güçler olarak adlandırılan devletler, birer birer
Osmanlı Devleti’ni tebrik ediyorlardı. Bir
anlamda Jön Türk devrimi olarak gördükleri bu olayı, aynı zamanda Sultan Abdülhamid rejiminin yıkılması olarak değerlendiriyorlardı (Tunç, 2010: 548). Bu iki devletin
Sultan Abdülhamid rejiminin yıkılmasını
istemelerinin muhtemelen en önemli nedeni, Sultanın nispeten Alman yanlısı bir politika izliyor olduğunu düşünüyor olmalarıdır. Bağdat Demiryolu imtiyazının Almanlara verilmesinin ardından, Ortadoğu’daki
çıkarlarının büyük ölçüde zedeleneceğini
hesaplayan bu devletler, tepkilerini açıkça
ortaya koymuşlardı. Şimdi ise tekrar eski
günlere dönüleceğini umut ederek, Jön
Hüseyin Cahit Yalçın, “Millet-i Hâkime”, Tanin,
Birinci Nüsha, Numara: 97, 1324-1326, 7 Kasım 1908.
8
228
Hüseyin Vehbi İMAMOĞLU
Türklere tebriklerini sunuyorlardı. Bu
olumlu havanın hemen akabinde, içeride ve
dışarıda birtakım önemli olaylar vuku buldu. 1908 yılı Ekim ayında AvusturyaMacaristan İmparatorluğu, Bosna-Hersek’i
aldığını duyurdu ve hemen ardından Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti. İşin ilginç
tarafı, Avusturya bu ilhakı, Almanya’nın
onayını aldıktan sonra yapmıştı (Çakmak,
2003: 19). Aynı zamanda bu olayları gören
Girit Meclisi de adanın Yunanistan’a bağlandığını deklere etti (Akşin, 1980: 90). Avrupa’da meydana gelen bu üç olayın da
ortak özelliği, İngiltere ve Fransa cephesinde Osmanlı yanlısı tepkiler oluşturmasıdır.
İçeride de Adana’da yaşanan Ermeni olayları ve 31 Mart Vakası gibi gelişmelerle
ilgili, Avrupa kamuoyunda yine Jön Türkler lehinde yankılar görüldü. Özellikle
Fransız basınında çıkan haberler, Jön Türk
idarecilerini oldukça memnun ediyordu
(Tunç, 2010: 549). Avrupa’da ittifak arayışında olan Jön Türkler tarafından sevinçle
karşılanan bu tepkiler, Meşrutiyetin ilanından sonra oluşan havayı da hesaba katarak,
Osmanlı yöneticilerini bu devletlerle ittifak
yapma teşebbüsüne yönlendirdi. Daha önce
de yine bu devletlerle ittifak arayışı içinde
olmuş olan İttihat ve Terakki ekibinden Dr.
Nazım ve Rıza Beyler, Osmanlı topraklarındaki ortak çıkarları dolayısıyla olumsuz
yanıt almışlardı (Ahmad, 1999: 139). Ancak
bu kez durum farklıydı. Söz konusu olaylardan sonra oluşan hava, İngiltere’nin
resmî davetiyle gerçekleşecek Talat Bey
önderliğindeki heyeti umutlandırmıştır.
Heyetin görünürdeki hedefi, yeni hükümeti
tanıtmak, aynı yönetim biçimini benimsemiş İngiliz parlamentosunu incelemek ve
Osmanlı Devleti’yle ilgili mevcut önyargıları yıkmak olarak takdim edilse de, asıl hedefin, İngiltere ve Fransa’yla iyi ilişkiler
kurarak, üçlü bir ittifak gerçekleştirmektir
(Tunç, 2010: 554-555). Böyle bir hedefle yola
çıkan Talat Bey ve ekibi, önce Paris’e gitmiş
ve burada gerçekten çok büyük bir ilgiyle
karşılanmışlardır. Yapılan uzun müzakereler ise, tam olarak beklenildiği gibi geçme-
miş; Osmanlı delegasyonunun ittifak çabasına karşılık, Fransa, azınlık hakları, Adana
ve Girit Olayları ve 31 Mart Vakası gibi
olayları tartışmış ve bu konularda tavsiyelerde bulunmuştur.9 Delegasyonun Paris
ayağı böylece sona ererken, ortaya çıkan
sonuç, Fransa’nın İngiltere’yle birlikte hareket edeceği ve Osmanlı’nın da içinde
bulunduğu üçlü bir ittifaka sıcak bakmayacağıdır. İngiltere’de de benzer şekilde karşılanan heyet, buradan da istediği sonucu
alamayarak geri dönmüştür (Babacan, 2005:
67). Bunlardan başka Osmanlı Devleti, İngiltere, Fransa ve Rusya’ya I. Dünya Savaşı’na kadar birkaç kez daha ittifak çağrısında bulunmuş; ancak yapılan görüşmelerde,
her bir devlet, diğer devletlerin onayı olmadan ittifak teklifini kabul edemeyeceklerini bildirmişlerdir (Babacan, 2005: 101).
Çünkü İtilaf Devletleri olarak bilinen bu
üçlü, Osmanlı Devleti’nin ayakta kalmasını
değil, yıkılmasını arzu etmekteydi. Hatta
ittifaka sonradan katılan İtalya’yla birlikte
Makedonya bölgesinde ıslahat yaptırmak
ve Şark meselesinde Almanya’ya karşı birleşerek söz sahibi olma peşinde bir siyaset
izlemeye başlamışlardı.10 Bu gerçeğin farkında olan Tanin gazetesi yazarı Hüseyin
Cahit Yalçın şu itirafta bulunuyordu: “Hiçbir Avrupa devleti Osmanlı İmparatorluğu’nu
kendisine müttefik diye kabul edemezdi. Çünkü
onun yaşaması değil, parçalanması ve ortadan
kalkması matlup idi.” (Yalçın, 1943’den Akt.:
Kaşıyuğun, 2009: 321)
İtilaf Devletlerinin çıkarlarıyla Osmanlı Devleti’nin çıkarlarının aynı olmaması, sömürge ve hammadde arayışı için
Osmanlı topraklarının ideal görünmesi ve
dahası edinilmiş sömürgelere giden yolların Osmanlı topraklarından geçmesi, Osmanlı Devleti’nin bu idealde olan devletler
arasında paylaştırılmasını öngörüyordu.
Delegasyonun Paris temasları ve Fransız
gazetelerinde çıkan haberler ile Türk basınındaki
yansımalarını karşılaştırmalı olarak takip için Bkz.:
Tunç, 2010: 556-578.
10 BOA, Fon Kodu: Y..EE..KP.., Dosya No: 32, Gömlek
No: 3156, 03/Ca/1326 (Hicrî)-03.06.1908.
9
Sultan Abdülhamid’e Muhalefet: İttihat Ve Terakki Cemiyeti Ve 1. Dünya Savaşına Giden Yol
Osmanlı Devleti için geriye iki seçenek
kalıyordu: Bunlardan birincisi, tarafsız
kalmak ve tek başına mücadele etmekti ki,
bu durumda bile büyük devletlerin Osmanlı’yı parçalayacakları düşüncesi hâkimdi
(Akşin, 1997: 52); ikincisi ise, Almanya’yla
ittifak kurmaktı. Zaten İttihat ve Terakki
Cemiyeti’nin içinde bir grup, Almanya’yla
ittifak kurmanın en doğru fikir olacağı kanaatini taşıyordu. Benzer şekilde Avusturya’da Almanca yayın yapan Pester Lloyd
gazetesi de Osmanlı Devleti’nin AvusturyaAlmanya ittifakına gireceği konusunda
haber yapıyordu.11 Üstelik kurulması planlanan ittifakın, sadece Osmanlı Devleti’nin
mevcut durumunu korumaya yönelik değil, aynı zamanda kaybettiği Balkan topraklarını geri almak, artan Rus saldırılarından
kurtulmak, Duyun-u Umumiye İdaresini ve
kapitülasyonları kaldırmak gibi faydalar
sağlayacağı umuluyor ve isteniyordu (Aybars, 2000: 47). Talat Paşa diğer Avrupalı
devletlerle yaptığı görüşmeler sonucunda,
herhangi birisiyle ittifak yapılamayacağını
görmüştü. İttihat Terakki’nin önde gelen
bir diğer ismi Enver Paşa ise, olası bir savaşta Almanların galip geleceğini düşünüyordu (Kaşıyuğun, 2009: 324). Cemiyetin
diğer önemli isimlerinden de benzer görüşler gelmeye başlayınca, aralarında Sadrazam Sait Halim Paşa, Harbiye Nazırı Enver
Paşa, Dâhiliye Nazırı Talat Paşa ve Meclis
Reisi Halil Bey’in de bulunduğu Osmanlı
heyeti, 2 Ağustos 1914 tarihinde Almanya’yla ittifak antlaşması imzalamıştır (Kaşıyuğun, 2009: 325; Güneş, 2013: 111). İstanbul’da imzalanan ve başlangıçta gizli olan
İttifak Antlaşması’nın önemli maddeleri ise
şöyledir:
1-Bugünkü Avusturya-Macaristan
ile Sırbistan arasındaki anlaşmazlık karşısında bu antlaşmayı imzalayan iki devlet,
kesin bir tarafsızlık gözetmeyi yüklenirler.
2-Rusya’nın fiili askeri tedbirlere
BOA, Fon Kodu: HR.SYS., Dosya No: 200, Gömlek
No: 46, 25//1910.
11
229
başvurması ve bununla Almanya için
Avusturya’ya yüklenmeleri bakımından bir
düşmanlık durumu yaratılması halinde, bu
durum Türkiye için de yaratılmış olacaktır.
3-Türkiye’nin savaşa girmesi halinde Almanya, Askeri Heyeti’ni Türkiye’nin
emrinde bırakacaktır. Türkiye de bu heyetin ordunun sevk ve idaresinde kesin bir
etkiye sahip olmasını sağlayacaktır.
4-Almanya Osmanlı topaklarının
tehdit edilmesi halinde ve tehdide uğrayan
yerde Osmanlı Devleti’ne silahla yardım
etmeyi üzerine alır (Karal, 1996: 380-381).
İttihat ve Terakki yönetiminin idareyi ele almasının ardından yapmayı planladığı icraatların en önemlilerinden biri de,
milli bir ekonomi modelini yerleştirmektir.
Devletin giderek Avrupalı devletlerce
hammadde pazarı olarak görülmesi, iktisadî kalkınmanın önündeki en büyük engeldi. Bu nedenle öncelikle devletin Müslüman-Türk unsuru, tarım ve hizmet sektörünün dışına çıkarak ticarete de hâkim olmalıydı. Oysa XX. yüzyılın başlarında ticaret neredeyse tamamen yabancıların elindeydi (Mardin, 1985: 633). Bu düşünceyi
hayata geçirebilmek için yerli sanayinin
kurulması için özendirme çalışmaları yapılmış ve genelde Müslüman-Türk eşraftan
oluşan şirketler kurulmuştur (Toprak,
1985a: 246). Bu şirketlere İstanbul’da 10 bin
lira sermayeyle kurulan “Türk Ahali Bankası Osmanlı Anonim Şirketi”12, yine İstanbul’da Duhan Reji Başmüdürü Bahaeddin
Bey tarafından “Türkiye Emlak Bankası”13,
Jön Türk Gazetesi Müdürü Sami Bey tarafından her dilde yayın yapacak bir gazete
ve matbaa ile her çeşit kitabı yayınlamak
üzere “Osmanlı Matbuat Şirketi”14 ve emekli asker mühendis Mehmed Emin Bey tara-
BOA, Fon Kodu: MV., Dosya No: 227, Gömlek No:
38, 02/R /1330 (Hicrî)-21.03.1912.
13 BOA, Fon Kodu: MV., Dosya No: 229, Gömlek No:
104, 17/Ra/1331 (Hicrî)-24.02.1913.
14 BOA, Fon Kodu: İ..MMS., Dosya No: 163, Gömlek
No: 1331, 28/R /1331 (Hicrî)-06.04.1913.
12
230
Hüseyin Vehbi İMAMOĞLU
fından emlak alım-satım ve inşaatçılık işi
yapmak üzere “Türkiye Milli İnşaat Anonim Şirketi”15 örnek verilebilir. Bu politikayla devletin iktisadî ve siyasi bakımdan
güçlü olabilmesi için, içeride milli bir burjuvanın oluşması hedeflenmiştir (Toprak,
1985b: 744). Dolayısıyla ekonomik bağımsızlık için kapitülasyonlarının kaldırılması
öngörülüyordu (Arslan, 2008: 265). Aynı
zamanda Yusuf Akçura, Alman milli ekonomistlerinden Frederich List gibi milli ve
korumacı bir politika öneriyordu (Şıvgın,
2012: 4). Bu düşünceler, kapitülasyonların
tek taraflı olarak kaldırılması kararı alınmasıyla son buldu. Kapitülasyonların bu şekilde tek taraflı olarak kaldırıldığının duyurulmasından sonra, daha önce kendisiyle
ittifak antlaşması yapılmış Almanya, kendisine danışılmadığı için çok sert tepki göstermiştir (Arslan, 2008: 269). Diğer büyük
devletler de bu karara benzer tepkiler göstermişler ve hatta aralarında anlaşarak,
Osmanlı Devleti’ne verilmek üzere ortak
bir protesto metni hazırlamışlardır.16 Yapılan yoğun itirazlar üzerine Osmanlı Devleti
“İmtiyazât-ı Ecnebiyenin İlgası Üzerine Ecânib
Hakkında İcra Olunacak Muameleye Dair Talimatname” adı altında yeni bir kanun hazırlamış ve bu talimatname bütün vilayetlere
gönderilmiştir.17
Nihayetinde kapitülasyonlar gibi
Avrupa devletlerinin çıkarlarına yönelik bir
durum söz konusu olduğunda, bütün devletler Osmanlı’ya karşı birleşmişlerdir. Dolayısıyla Osmanlı Devleti’nin ittifak arayışının hatt-ı zatında anlamsız olduğu veya
sonuç vermeyeceği daha 1914 yılında ortaya çıkmıştır.
BOA, Fon Kodu: MV., Dosya No: 235, Gömlek No:
10, 07/C /1332 (Hicrî)-03.05.1914.
16
Avrupalı
devletleri
ve
Amerika’nın
kapitülasyonların kaldırılmasına yönelik tepkilerini
ve yapılan tartışmaları takip için Bkz.: Arslan, 2008:
270-275.
17 BOA, Fon Kodu: DH.HMŞ., Dosya No: 9, Gömlek
15
No: 71, 20 Eylül 1330-3 Ekim 1914.
SONUÇ
Osmanlı Devleti’nde ortaya çıkan
ekonomik, askerî ve siyasî sorunlar, XIX.
yüzyılda özellikle ekonomik alanda bir
dönüşümün yaşanmasına sebep olmuştur.
Söz konusu dönüşüm, Avrupalı devletlerden bağımsız olmayıp diğer alanları da
etkilemiştir. Devlet içinde bulunduğu durumdan kurtulmak için bir yandan Batılılaşma hamlesi başlatırken; öte yandan Avrupalı devletlerin iktisadî boyunduruğuna
girmemek için çareler aramıştır. Bu arayış
iki temel eksende gelişmiştir: Birincisi, ekonomik dönüşümü gerçekleştirmek için sanayi atılımı gerçekleştirmek; ikincisi ise,
çöküşü durdurmak için orduyu modernize
etmek. XIX. yüzyılın sonu itibariyle her
ikisi de devletin Almanya’ya yaklaşmasına
vesile oldu. Ancak yine aynı dönemde gittikçe örgütlenen İttihat ve Terakki Cemiyeti, XX. yüzyıla girdikten hemen sonra önce
Meşrutiyet’in tekrar ilan edilmesini sağladı;
ardından yönetimi ele geçirdi. İttihat ve
Terakki yöneticileri, başta ekonomi modeli
olmak üzere, pek çok açıdan Sultan Abdülhamid dönemi anlayışından farklı politikalar üretti. Sultan Abdülhamid döneminde
başlayan Osmanlı-Alman yakınlaşmasının
aksine, İngiltere ve Fransa ikilisiyle ittifak
kurma idealini ortaya koyan cemiyet, devlet yönetimindeki temsilcileri vasıtasıyla bu
düşünceyi uygulamaya koymaya gayret
etti. Ancak Rusya’nın da içinde bulunduğu
üçlü grup, ittifak çağrısını geri çevirdiği
gibi, sömürge ve hammadde arayışları içerisinde Osmanlı Devleti’nin çıkarlarının
aleyhine bir politika izleyeceklerini belli
etti. Bu gerçeği fark eden yöneticiler, yakın
gelecekte devletler arası rekabetten ve kendi üzerlerine dönecek bir tehditten dolayı
bir savaşın yüksek olasılıkla çıkma durumuna karşı, mutlaka siyasi bir ittifak yapılması gerektiği konusunda karar aldı.
İttifak çağrısına olumlu yanıt veren Almanya ve cemiyet içerisinde Alman yanlısı yöneticilerin fikirleri doğrultusunda, 1914
yılında Almanya’yla ittifak yapıldı. Böylece
İngiltere, Fransa ve Rusya bloğuna karşı
Sultan Abdülhamid’e Muhalefet: İttihat Ve Terakki Cemiyeti Ve 1. Dünya Savaşına Giden Yol
Osmanlı ve Almanya bir blok oluşturmuş
oldu. Sonuçta mevcut şartlar bir savaşın
patlak vermesinin an meselesi olduğunu
ortaya koyarken; siyasi açıdan bloklar da
aşağı yukarı netleşmiş oluyordu.
KAYNAKÇA
A.ARŞİV KAYNAKLARI
BOA, Fon Kodu: Y..PRK.A., Dosya No: 10,
Gömlek No: 83, 28/Ş /1313 (Hicrî)13.02.1896.
BOA, Fon Kodu: Y. EE., Dosya No: 90,
Gömlek No: 128, 24/N /1313 (Hicrî)09.03.1896.
BOA, Fon Kodu: MF.MKT., Dosya No: 689,
Gömlek No: 21, 13/Z /1320 (Hicrî)13.03.1903.
BOA, Fon Kodu: YPRK.AZJ, Dosya No: 47,
Gömlek
No:
20,
29/Z/132028.03.1903.
BOA, Fon Kodu: DH.MKT., Dosya No:
1187, Gömlek No: 49, 21/C /1325
(Hicrî)-01.08.1907.
BOA, Fon Kodu: Y..EE..KP.., Dosya No: 32,
Gömlek No: 3156, 03/Ca/1326
(Hicrî)-03.06.1908.
BOA, Fon Kodu: HR.SYS., Dosya No: 200,
Gömlek No: 46, 25//1910.
BOA, Fon Kodu: MV., Dosya No: 227,
Gömlek No: 38, 02/R /1330 (Hicrî)21.03.1912.
BOA, Fon Kodu: MV., Dosya No: 229,
Gömlek No: 104, 17/Ra/1331
(Hicrî)-24.02.1913.
BOA, Fon Kodu: İ..MMS., Dosya No: 163,
Gömlek No: 1331, 28/R /1331
(Hicrî)-06.04.1913.
BOA, Fon Kodu: MV., Dosya No: 235,
Gömlek No: 10, 07/C /1332 (Hicrî)03.05.1914.
BOA, Fon Kodu: DH.HMŞ., Dosya No: 9,
Gömlek No: 71, 20 Eylül 1330-3
Ekim 1914.
B.BASILI KAYNAKLAR
Ahmad, Feroz, (1999). İttihatçılıktan Kemalizme, Çev.: Fatmagül Berktay Balta-
231
lı, İstanbul: Kaynak Yay., 4. Baskı.
Akçura, Yusuf, (1998). Üç Tarz-ı Siyaset,
Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara.
Akşin, Sina, (1980). 100 Soruda Jön Türkler ve
İttihat Terakki, İstanbul: Gerçek Yayınevi.
Albayrak, Mustafa, (1995). “OsmanlıAlman İlişkilerinin Gelişimi ve
Bağdat Demiryolu’nun Yapımı”,
OTAM (Ankara Üniversitesi Osmanlı
Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi), Sayı: 6, s. 1-38.
Armaoğlu, Fahir, (2004). 20.Yüzyıl Siyasi
Tarihi (1914-1995), İstanbul: Alkım
Yayınevi.
Arslan, Ozan, (2008). “I. Dünya Savaşı Başında Kapitülasyonların İttihad ve
Terakki Yönetimi Tarafından Kaldırılması ve Bu Gelişme Karşısında
Büyük Güçlerin Tepkileri”, SÜFED,
Vol.: 10, Sayı: 1, ss. 261-278.
Aslan, Taner, (2008). “İttihâd-ı Osmanî’den
Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne”, Bilig, Güz/2008, Sayı: 47,
s.79-120.
Aybars, Ergün, (2000). Türkiye Cumhuriyeti
Tarihi 1, İzmir: Ercan Kitabevi.
Babacan, Hasan, (2005). Mehmed Talât Paşa
1874-1921, Ankara: TTK Yay.
Birecikli, İhsan Burak, (2008). “Yüzüncü
Yılında II. Meşrutiyet’in İlanı Üzerine Bir İnceleme”, Akademik Bakış,
Cilt: 2, Sayı: 3, ss. 211-226.
Çakmak, Zafer, (2003). “AvusturyaMacaristan
İmparatorluğu’nun
Bosna-Hersek’i İşgali ve Sonrasında
Osmanlı Devleti ile Yaptığı Antlaşma”, Doğu Anadolu Bölgesi Araştırmaları, 4, ss. 16-20.
Earle, Edward Mead, (1972). Bağdat
Demiryolu Savaşı, Çev.: Kasım
Yargıcı, İstanbul.
Eldem, Vedat. (1994). Osmanlı İmparatorluğu’nun İktisadi Şartları Hakkında Bir
Tetkik, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
232
Hüseyin Vehbi İMAMOĞLU
Yüksek Kurumu, Ankara: TTK
Düstur, Birinci Tertip, Cilt: VI, Ankara,
1939.
Gökbayır, Satılmış, (2012). “Gizli Bir Cemiyetten İktidara: Osmanlı İttihat ve
Terakki Cemiyeti’nin 1908 Seçimleri Siyasi Programı”, Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 3(1): 61-96.
Güneş, Gönül, (2013). “Teşkilat-ı Mahsusa
ve Birinci Dünya Savaşı Yıllarındaki Faaliyetleri”, Atatürk Araştırma
Merkezi Dergisi, Cilt: XXIX, Sayı: 85,
ss. 101-130.
Hanioğlu, M. Şükrü, (1985). Osmanlı İttihat
ve Terakki Cemiyeti ve Jön Türklük,
İletişim Yay., İstanbul, 1985
İmamoğlu, Hüseyin Vehbi &Deniz, Önder,
(2012). 19. Yüzyılın Sonlarında Osmanlı Şehirlerindeki Zanaat İşletmelerinin Çalışma Hayatına Etkisi,
Uluslararası Osmanlı Medeniyeti’nde
Şehir Sempozyumu, 25-27 Kasım
2011, Ankara, ss. 565-582.
, (2014). Şark Meselesinin Sultan
Abdülhamid Dönemi Gayr-i Müslim Osmanlı Tebaası Üzerindeki
İdari Açıdan Sonuçları, Turkish Studies -International Periodical For The
Languages, Literature and History of
Turkish or Turkic, Volume: 9/4
Spring pp. 577-595, Ankara.
Kansu, Aykut, (2006). 1908 Devrimi, İstanbul: İletişim Yayınları.
Karabekir, Kazım, (1982). İttihat ve Terakki
Cemiyeti Neden Kuruldu Nasıl Kuruldu Nasıl İdare Olundu, Haz.: Faruk
Özerengin-Emel Özerengin, İstanbul: Türdav Ofset Tesisleri.
Karal, Enver Ziya. (1996). Osmanlı Tarihi, C.
IX, İkinci Meşrutiyet ve Birinci
Dünya Savaşı, 1908-1918, Ankara:
Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Kaşıyuğun, Ali, (2009). “Osmanlı Devleti’nin 1.Dünya Savaşı’na Girmeden
Önceki İttifak Arayışları”, History
Studies, Volume: 1/1, 2009, ss. 318341.
Kurmuş, Orhan. (1982). Emperyalizmin Türkiye’ye Girişi, Ankara: Savaş Yayınları.
Kürkçüoğlu, Ömer. (1972). Türkiye’nin Arap
Ortadoğusuna Karşı Politikası 19451970, Haz.: Sevinç Bulat, Ankara:
AÜSBF Yayınları.
Mardin, Şerif, (1985). “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e İktisadi Düşüncenin Gelişmesi (1838-1918)”, Tanzimat’tan
Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi,
Cilt: 3, İstanbul: İletişim Yay.
, (1992). Jön Türklerin Siyasî Fikirleri
(1895-1908), Cilt: 2, İstanbul: İletişim Yayınları.
Meyer, Henry Cord, (1996). Drang nach
Osten: Fortunes of a Slogan-Concept
in German-Slavic Relations, 18491990, Bern: Peter Lang.
Moltke, von Helmut. (1969). Türkiye Mektupları, Çev.: HayruIIah Örs, İstanbul.
Ortaylı, İlber (1981). İkinci Abdülhamid Döneminde Osmanlı İmparatorluğunda
Alman Nüfuzu, Ankara: Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, No: 479.
Ökçün, A. Gündüz (1970). “Osmanlı Meclis-i Meb’usanında Bağdat Demiryolu İmtiyazı Üzerine Yapılan Tartışmalar”, AÜSBFD, Cilt: 25, Sayı: 2,
ss. 15-56.
, (1997). Osmanlı Sanayii 1913,1915
Yılları Sanayi İstatistiki, Cilt: 4, DİE
Yay., Ankara.
Önsoy, Rıfat. (1982). Türk-Alman İktisadi
Münasebetleri: 1871-1914, İstanbul.
Özen, Halil Ege. (2008). The German Involvement in Ottoman Ecemomic Development: Banking, Railways and Other
Investments, 1888-1914, İstanbul.
Ramsaur, Ernest Edmondson (1972), Jön
Türkler ve 1908 İhtilali, Çev.: Nuran
Ülken, İstanbul: Sander Yayınları.
Ratmann, Lothar (1982). Berlin-Bağdat, Alman Emperyalizminin Türkiye'ye Girişi, Çev.: Ragıp Zarakolu, İstanbul.
Sırma, İhsan Süreyya, (2007). II. Abdülha-
Sultan Abdülhamid’e Muhalefet: İttihat Ve Terakki Cemiyeti Ve 1. Dünya Savaşına Giden Yol
mid’in İslam Birliği Siyaseti, 9. Baskı,
İstanbul: Beyan Yay.,
Sungu, İhsan, (1999). “Tanzimat ve Yeni
Osmanlılar”, Tanzimat II, İstanbul:
MEB Yay., ss. 777-857.
Şahinkaya, Serdar, (1998). “XIX. Yüzyıl
Osmanlı İmparatorluğu'nun İktisadi Yapısı: Sanayileşme ve Bankacılık Özelinde Değinmeler”, Mülkiye,
Cilt: XXIII, Sayı: 218, ss. 86-111.
Şıvgın, Hale, (2012). “İttihat ve Terakki
Politikalarının Balkan İttifaklarını
Hızlandırmadaki Rolü”, Akademik
Bakış, Cilt: 6, Sayı: 11, ss. 1-15.
Takvim-i Vekâyi, 18 Şubat 1324-3 Mart
1909, No: 139.
Tezel, Yahya S., (2002). Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi, Ankara: Yurt Yay.
Toprak, Zafer, (1985a). “Tanzimat’tan
Cumhuriyet’e Osmanlı Ekonomisinde Gelişmeler: Tarım, Ticaret,
Sanayi,” 1885-1985 Türkiye Ekonomisinin 100 Yılı ve İzmir Ticaret Odası
Sempozyumu Bildirileri, 21-23 Kasım
1985, İzmir.
, (1985b). “Milli İktisat”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, Cilt: 3, İstanbul: İletişim
Yayınları.
Toynbee, Arnold J., (1971). Türkiye, Çev.:
Kasım Yargıcı, İstanbul: Milliyet
Yay.
Tunaya, Tarık Zafer, (1998). Türkiye’de Siyasal Partiler, 1908-1918, Cilt: 1, İstan-
233
bul: İletişim Yayınları.
Tuncer, Hüner, (2000). 19. Yüzyılda Osmanlı
Avrupa İlişkileri, Ankara: Ümit Yay.
Tunç, Salih, (2010). “II. Meşrutiyet’in İlk
Yılında Paris’te Bir Jön Türk Delegasyonu: Talât Bey Heyeti”, Tarih
İncelemeleri Dergisi, Cilt: XXV, Sayı:
2, ss. 547-582.
Türkiye Tarihi 4 Çağdaş Türkiye 1908-1980,
(1997). Yay. Yön.: Sina Akşin, İstanbul: Cem Yayınevi.
Ülken, Hilmi Ziya, (1966). Türkiye’de Çağdaş
Düşünce Tarihi, Cilt: 1, Konya: Selçuk Yay.
Ülman, A. Haluk, (1973). Birinci Dünya
Savaşına Giden Yol, Ankara: AÜSBF
Yay.
Yalçın, Hüseyin Cahit, (1908). “Millet-i
Hâkime”, Tanin, Birinci Nüsha,
Numara: 97, 1324-1326, 7 Kasım
1908.
, (1943). Talat Paşa, İstanbul: Yedigün Neşriyatı.
Yetim, Fahri, (2008). “II. Meşrutiyet Döneminde Türkçülüğe Geçişte Kapsayıcı Formül: “Millet-i Hâkime” Düşüncesi ve Etkileri”, SDÜFEFSBD,
Sayı: 18, ss.71-84.
Yılmaz, Salih, (2014) “Birinci Dünya Savaşı
Öncesi ve Sonrasında Büyük Devletlerin Siyasetleri”, TYB Akademi
Dil Edebiyat ve Sosyal Bilimler Dergisi, 100. Yılında I. Dünya Savaşı, Yıl:
4, Sayı: 11, Mayıs 2014, ss. 11-35.
234
Hüseyin Vehbi İMAMOĞLU
Download