Cumhuriyet dönemi

advertisement
(Özet)
MEDYA VE SİYASET
Muharrem Sarıkaya: Cumhuriyet dönemi: Basın Cumhuriyet döneminde de yönünü
değiştirmiyor. Örneğin 1928’de Latin Alfabelerine geçilme kararının arkasındaki en
büyük güç medyadır. Yani basın desteğidir. Basının sayesinde çok büyük oranda
Latin Harflerine geçiş rahat bir şekilde hayata geçiriliyor. Çünkü rolünü başından beri
devletin büyük oğlu olarak veya yardımcısı olarak toplumun da mürebbiyesi olarak
hayata geçiriyor yani devletin millet inşa etme projesini bir müteahhidi hatta mimari
olarak öne çıkıyor. Çünkü toplumdan bir millet yaratma çabası o dönemde baş
gösteriyor. Gazete yazarları muhabirler aralarında politik kavgalarını verirken halkı
millete dönüştürmedi yani halkı eğitme batılı değerlere yönlendirme görevini elbirliği
ile yerine getirmeye çalışıyorlar. Kavgaları da genelde bunun üzerine gerçekleşiyor.
Yani toplum millete nasıl dönüşüyor. Halk millete nasıl dönüştürüyor. Bütün kavga
onun üzerine gerçekleşiyor. Bazıları diyor ki sağ yolla gerçekleşir bazıları da diyor ki
hayır sol yolla gerçekleşir. Kavgalarının asıl noktası da o platformda.
1961’de öyle bir noktaya geliyor ki basına çok da özgürlük getiren yasal
düzenlemeler anayasa ile güvence altına alınıyor. 2012 sayılı basın yasasını meşhur
yasadır hala da yakın geçmişe kadar geçerliliğini korudu. Bu dönemde çıkıyor ve öyle
bir yasa hazırlıyorlar ki temelleri çok sağlam düşünün 1961’de hazırlanan bu yasa ta
ki 2001’e kadar devam ediyor. Kimse dokunamıyor. Öyle bir hale geliyor ki o
dönemde gazete patronları çok rahatsız oluyor. 10 Ocak 1961’de patronlar üç gün
süre ile gazetelerini çıkartmayacaklarını ilan ediyorlar. Çalışanlarına karşı direnişe
geçiyorlar. Basın çalışanları bir araya gelip patronlara karşı Basın isimli gazeteyi
çıkartıyorlar. O gün basın için bir dönüm noktası oluyor. Çünkü matbaacı patronlar
dönemi sona eriyor bu yıldan sonra gazeteci patronlar dönemi başlıyor çünkü
gazeteciler de gazete çıkartabileceklerini gazete çıkartabileceklerini o gün
öğreniyorlar. Ve bunu başarabileceklerini görüyorlar gazeteleri çok satıyor çünkü aynı
zamanda anayasada da 22. madde olarak basın hürdür sansür edilemez devlet
basın ve haber alma hürriyetini sağlayacak tedbirleri alır maddesiyle bu dönemde
anayasaya eklentiler yapılıyor. Ama balayı uzun sürmüyor Milli Birlik Komitesinin en
geç üyesinin Muzaffer Özdağ’ın Bab-ı âli’den de geçeriz Derebeylik müessesini de
yıkarız lafıyla ortalık tekrar karışıyor. Sivil hayat 65 seçimleri Adalet Partisi’nin ezici
çoğunlukla kazanması sonucunda ilk işlerinden biri tekrar basının dizginlerini ele
geçirmek için yeni yasal çalışmaların başlatılmasıyla ortaya çıkıyor.
İlk gazetenin çıktığı dönemlere dönüp baktığınız zaman 1600’lerin sonralarına
baktığımız zaman İngiltere’de Kamuoyunun oluşumu diye nitelendirdiğimiz dönemdir
bu. Kamu dediğimiz İngiltere’de küçük bir kahve, oraya burjuvalar geliyor orada
birbirleriyle haberleşmek için bir tahta oluşturuluyor. O tahta ya da kömür karasıyla bir
şeyler karalanıyor. O nedir buluşmak için ya da birbirlerinden haberdar olmak için
sonra bu tahta gitgide farklılaşıyor. O ticaret gemilerinin nereden nereye gittiğine
ilişkin bilgiler aktarılmaya başlanıyor o tahtanın üzerine şimdi o tahta gitgide
farklılaşıyor. 1800’lerin başına geldiğimiz zaman o tahta birden bire farklılaşıyor. O
tahta karşılıklı haber alıp verme haline dönüşüyor. O tahtada en çok dikkat çeken ne
oluyor biliyor musunuz ticaret gemilerindeki hastalık, başka ülkelerdeki savaş
gemilerin nereden hangi malı alıp hangi limana götürdüğü biranda bu tahta bir süre
sonra kağıt üzerine dökülmeye başlanıyor. Farklı fazla nüshalar çıkıyor ve gazetecilik
de bununla başlıyor.
Download