EYLÜL 2014 SAYI: 55 K açınılmaz olan tek şey değişim. Değişime ayak uyduramayanları zor günler bekliyor. Her gün her şeye yeniden başladığımız bir dünyada üretim döngüsü de değişerek sürüyor. Talebin arzdan çok olduğu o güzel günler çoktan geride kaldı, artık değişmek ve tekrar değişmek gerekiyor. Tüketicilere aynı alanda pek çok alternatif sunulurken, şirketleri sürdürülebilir kılmak giderek zorlaşıyor. Şimdi üst yönetimlere daha çok görev düşüyor. Kaldı ki kaliteli ürün, mükemmel hizmet ve üstüne bir de fiyat avantajı sunmak artık sıradan kabul ediliyor. Tüketicinin beklentisi kendisiyle yarışan şirketlerden yana. 2008 yılında EY (Ernst And Young) ve CNN Türk tarafından ‘’Girişimciliğimiz’’, 2014 yılında da TÜSİAD-SEDEFED ve Sabancı Üniversitesi tarafından “Rekabetçiliğimiz” onaylandı. Başarılarımızın kredili kuruluşlarca takdir edilmesi bizi yenilerini kazanmak üzere motive ediyor. Ayrıca öğreniyoruz ki, ODE'nin yönetim modeli kıta ötesinden de takip ediliyormuş. University of Denver, Amerika’nın MBA öğrencileri, iş modelimizi incelemeye değer bularak, Türkiye’ye geldiler ve şirket modelimizi sorguladılar. Son dönemlerde ben de katma değer yaratabileceğime inandığım “Kurumsal Yönetim” konusundaki deneyimlerimi farklı ortamlarda sıkça paylaşıyorum. Kurumsal Yönetim alanında yapılan araştırmalara ODE olarak da, destek veriyoruz. Hazırlığımız gelecek için… Küresel finansal kriz batılı ülkelerin rekabetten çekilmesine neden olurken pek çok Türk şirketinin ülkemizin gurur kaynağı olacak başarılara imza attığına tanıklık ediyoruz. Daha fazlası için devlet desteğinin gündeme getirilmesi oldukça sevindirici. Katma değerli ürünlerin markalaşma sürecinde daha avantajlı olduğu düşünülürse, Türkiye’nin uluslararası arenada rekabetçi bir konuma gelmesi için ürün ve hizmetlerin markalaştırması gerekiyor. Bu hepimizin ortak çabasıyla olacak. ODE kuruluşundan bu yana içinde bulunduğu pazarlarda rekabeti günlük kaygıların ötesinde bir yönetim aracı olarak benimsedi. Hedefimiz rakamlardan çok gelecekte daha büyük işler yapmak. Kendisiyle yarışan bir şirkette sınır, hayallerin bittiği yerdir. Biz hayal etmeye devam edeceğiz. Biliyorum ki rakiplerimiz sadece aynı coğrafyada bulunduğumuz şirketler değil. Bu nedenle bir yandan rekabetçi şirket kültürümüzü koruyarak insan kaynaklarımıza yatırım yapıyor diğer yandan kurumsal duruşumuzdan ödün vermeden ileriye bakıyoruz. İnanıyorum ki kazanan bu ikisinde de ustalaşan şirketler olacak. Orhan Turan ODE Yönetim Kurulu Başkanı “ Düzenim bozulur hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme, nereden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmadığını. ” Şems-i Tebriz’i www.ode.com.tr İmtiyaz Sahibi ODE Yalıtım Sanayi ve Ticaret A.Ş. Adına Orhan Turan Piyale Paşa Bulvarı Ortadoğu Plaza Kat: 12 34384 Okmeydanı - Şişli / İstanbul Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Sedef Dinçer Yayın Kurulu Orhan Turan Ali Türker Barış Demirdelen Yönetim Adresi Piyale Paşa Bulvarı Ortadoğu Plaza Kat: 12 34384 Okmeydanı - Şişli / İstanbul Tel: 0 212 210 49 06 Faks: 0 212 210 49 07 http://www.ode.com.tr e-mail: [email protected] Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın Yapım Rota Yayın, Yapım, Tanıtım Tic. Ltd. Şti. Fulya Mahallesi Ortaklar Caddesi Bahçeler Sok. İnci Apt. No:8 Daire:2 Mecidiyeköy - İstanbul Tel: 0212 211 11 12 Faks: 0212 233 72 43 [email protected]. www.rotaline.com Yazı İşleri Serpil Kaya Fotoğraf Savaş Batmaz Görsel Yönetmen Murat Kara Baskı Tarihi Ekim 2014 Baskı ve Cilt Tor Ofset Tor Ofset San. Tic. Ltd. Şti. Hadımköy Yolu Akçaburgaz Mahallesi 4. Bölge 9. Cadde 116. Sokak No: 2 (Türk Telekom Binası Arkası) Esenyurt-İstanbul Tel : 0 212 886 34 74 (Pbx) [email protected] ODE Eylül 2014 Merhaba, İsmini hatırlayamadığım bir düşünürün çok sevdiğim bir sözü var: “İş hayatı bisiklete binmek gibidir. Ya sürekli pedal çevirirsiniz ya da düşersiniz.” Bu sözün haklılığına katılmamak elde değil.. Günümüz iş dünyasının hızla değişen koşulları, şirketler ve çalışanları için sürekli çalışmayı, gelişmeyi ve uyum yeteneğini zorunlu kılıyor. Rekabetçilik ise, bu zorlu yapıda başarılı olmanın en önemli koşulu. Bu sebeple, ODE Yalıtım olarak “Türkiye’nin En Rekabetçi Şirketi” seçilmenin haklı gurur ve mutluluğunu yaşıyoruz. Büyüme, ihracat, katma değer, insan kaynakları, finansal kaynaklar, inovasyon tasarımı, teknoloji, liderlik, sürdürülebilir strateji gibi pek çok bileşenin değerlendirildiği ve 30 firma ile başlayan yarışmada ipi göğüslemek ve üstelik şimdiye kadar bu dalda seçilen en genç firma olmak bizim için son derece değerli. İşte bu yüzden bu sayımızda şirket DNA’mızda yer alan “Rekabetçilik” konusunu masaya yatırdık ve çok kıymetli uzmanların katılımıyla “Türk özel sektörü rekabetçi mi?" sorusuna yanıt aradık. Bu ve birbirinden ilginç diğer konu başlıklarıyla yine dopdolu, keyifli bir PUSULA hazırladığımıza inanıyoruz. 56. sayımızda görüşmek üzere, Keyifli okumalar dilerim. Sedef DİNÇER Kurumsal İletişim Takım Lideri Eylül 2014 İçindekiler 6 Sektörden Haberler Ekonomi bir yılda yüzde 4 büyüdü Konut satışları yüzde 9,7 oranında düştü KOZA altı yılda 735 öğrenciye kariyer kapısı açtı 7 12 Projelerimiz ODE ürünleri Diyarbakır’ın yeni çekim merkezinde kullanılıyor Bakü Olimpiyat Stadyumu Projesi’nin boru yalıtımında ODE ürünleri tercih edildi 13 16 Çevre Sanayide susuzluk korkusu TÜBİTAK’tan güneş enerjisi projelerine destek Çöp yakmak havayı daha çok kirletiyor 22 ODE Haberler ODE, İSO İkinci Büyük Sanayi Kuruluşu Listesi’nde 102. sıraya yerleşti ODE Almanak 2013: Yalıtım aşkıyla dolu bir yıl ODE bayilerinin bu yılki rotası: Küba ve Cote d’Azur 23 28 ODE Akademi Gelecek Benim! Karanlıkta diyaloga hazır mısınız? Açık sınıf eğitimleri seni bekliyor! 26 30 38 36 Teknik Yalıtım “ODE fark yaratan hizmet anlayışıyla, rakiplerinin her zaman önünde” 38 ODE Dosya Türk özel sektörü rekabetçi mi? 54 Fark Yaratanlar Barış İçin Müzik Vakfı barışın sesini müzikle duyuruyor 62 58 Bayilerimiz Nime Çatı Nur-Dil Grup 62 Gezi Denizin, Tarihin izinde gitmek isteyenlere alternatif bir rota: Yunanistan 54 www.ode.com.tr 6 Ekonomi bir yılda Euro Bölgesi’nde enflasyon yüzde 0,3 geriledi Avrupa İstatistik Ofisi'nin (Eurostat) öncü verilerine göre, Euro Bölgesi'nde yıllık enflasyon bu yılın ağustos ayında, temmuz ayındaki yüzde 0,4 seviyesinden yüzde 0,3'e geriledi. Euro Bölgesi enflasyonunun ana bileşenleri ele alındığında, ağustos ayında bir önceki aya oranla en yüksek enflasyonun yüzde 1,2 ile hizmet sektöründe gerçekleştiği belirlendi. Bunu yüzde 0,3 ile enerji dışı sanayi malları izledi. Enflasyon oranı söz konusu dönemde gıda, alkol ve tütünde yüzde 0,3, enerji de ise yüzde 2 azaldı. Öte yandan, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) yüzde 2 olarak belirlenen enflasyon hedefi göz önüne alındığında ECB Başkanı Mario Draghi'nin düşük enflasyonla mücadele için "geleneksel olmayan araçlar" kullanacağı tartışılıyor. Açıklanan enflasyon rakamları ECB'nin fiyat istikrarını sağlamak için hedeflediği yüzde 2 seviyesinin oldukça altında gerçekleşti. Ekonomistler, uzun süreli düşük enflasyonun bölgede deflasyon riskinin oluşabileceği yönündeki endişeleri artırdığını bildiriyor. Ayrıca, bu tür risklerden dolayı ECB, haziran faiz oranlarında kesintiye gitmişti. yüzde 4 büyüdü Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) İnsani Gelişme Endeksi ülkelerin ekonomik büyümelerini toplumsal ve sosyal gelişmeye ne kadar aktardıklarını ortaya koyuyor. 2014 raporuna göre 2013 yılında 187 ülke arasında Türkiye 69’uncu sırada. Türkiye 2012 yılında da 69’uncu sıradaydı. Hürriyet gazetesinden Şebnem Turhan'ın haberine göre, ekonomi 1 yılda yüzde 4 büyüdü ama insani gelişmeye yaramadı. UNDP İnsani Gelişme Endeksi’ni hazırlarken seçilmiş ülkelerin üç temel boyutta gelişmelerini değerlendiriyor. Bunlar; uzun ve sağlıklı bir yaşam, bilgiye erişim ve insana yakışır bir yaşam standardı olarak sıralanıyor. Türkiye 75.3 yıl olan ortalama yaşam beklentisi, 14.4 yıl olarak belirlenen öğrenim görme süresi beklentisi, 7.6 yıllık ortalama öğrenim görme süresi ile 18 bin 391 dolarlık kişi başına düşen gayri safi milli gelir düzeyiyle 0.759’luk İnsani Gelişme Endeksi değerine ulaştı. Karşılaştırmayı tam ya- pabilmek için İnsani Gelişme Endeksi birincisi olan Norveç’in verilerine bakmakta yarar var. Norveç, 81.5 yıllık ortalama yaşam beklentisi, 12.6 yıl öğrenim görme süresi beklentisi, 17.6 yıl ortalama öğrenim görme süresi ve 63 bin 909 dolarlık kişi başına düşen gayri safi milli gelir düzeyi ile 0.943’lük endeks oranına sahip. Türkiye her ne kadar İnsani Gelişme Endeksi’nde 2012’ye göre yerinde saymış olsa da 1980 yılından 2013’e oldukça büyük bir yol kat etti. Yüksek insani gelişme kategorisinde yer almayı başaran Türkiye’nin İnsani Gelişme Endeksi değeri 1980’de 0.496 iken 0.759’a yükseldi. Bu toplamda yüzde 53’lük, yıllık bazda ise yüzde 1.30’luk artış anlamına geliyor. En olağanüstü artış ise kişi başına düşen gayri safi milli gelirde. 1980’de 8 bin 656 dolar olan kişi başına düşen gayri safi milli gelir 2013’te 18 bin 391 olarak belirlendi. Bu yüzde 112.5’lik bir artışı gösteriyor. Tahmini yaşam süresi de 16.6 yıllık bir artış var. Ortalama öğrenim görme süresi 4.7 yıl, öğrenim görme süresi beklentisi de 6.9 yıl arttı. Ne yazık ki eğitimdeki ‘direnç’ bir türlü çözülemiyor. Üçüncü köprü için 2.5 milyon metreküp beton dökülecek Akşam Gazetesi'nden Ercan Öztürk'ün haberine göre, 3’üncü Köprü bir yap-işlet-devret projesi. Dünyanın gözünü diktiği köprü, Türkiye'nin kalkınmasında da hedef projelerden biri. Kuzey Marmara Otoyolu Projesinin yeni Müdürü İsmail Uyar, projenin enlerle dolu olduğunu söyledi. Uyar, "Enlerle dolu bir işe imza atıyoruz. Burada ‘en’ olan başka bir şey var o da burada 30 aylık bir inşaat süremiz var" diye konuştu. ProODE Eylül 2014 jede iş bölümünü ‘parçala- böl-yönet’ biçiminde paylaşarak işi kusursuz ve hızlı hale getirmeye çalıştıklarını dile getiren Uyar, “2.5 milyon metreküp beton dökümü var. Basit bir tabirle baksak, gökdelen diyoruz, 45-50 katlık gökdelenler aşağı yukarı 50 bin-100 metreküplük beton alıyor. Bizim işimizin toplamı 2.5 milyon metreküp. Yani, en az 25 tane ortalama gökdelen yapıyoruz" diye konuştu. Sektörden Haberler Konut satışları yüzde 9,7 oranında düştü… Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İMSAD)’nin periyodik olarak her ay yayınladığı sektör raporunun 2014 Ağustos verilerine göre, konut satışları 2014 Temmuz ayında yaşanan yüzde 20,2 oranına ulaşan keskin düşüşle birlikte yılın ilk yedi ayında yüzde 9,7 oranında geriledi. Aynı dönemde yeni konut fiyatlarındaki fiyat artışı ise yüzde 5,2 oldu. İnşaat sektöründeki gerilemeye paralel olarak inşaat malzemeleri alt sektörlerinde de 2014 Haziran ayında üretim azaldı. Son dö- nemlerde malzeme sektörünün büyümesinde önemli payı olan ihracat artışı durağanlaştı, buna karşın ithalat 10 milyar doların altına düştü. Bu veriler inşaat malzemelerinin, ihracatın ithalatı karşıladığı başlıca sektörlerin başında yer almayı sürdürdüğünü bir kez daha teyit etti. Türkiye İMSAD’ın TÜİK ve TCMB verilerine dayanarak yaptığı Konut Fiyatları, İnşaat Maliyetleri ve İnşaat Malzemesi Fiyatları sektörel analiz çalışmasına göre, konut satışlarında ve konut talebindeki gerilemede, konut fiyatlarındaki artış etkili değil. Analizde, konut fiyatlarındaki artışın temel nedenlerinin başında çok yüksek arsa fiyatları ve kentsel dönüşüm nedeni ile müteahhitlerin katlandığı ilave maliyetler olduğu belirtiliyor. İnşaat malzemeleri maliyetleri 2014 yılının ilk çeyreğinde 12,1, ikinci çeyreğinde 11,9 oranında artış gösterirken, konut fiyatları 13,1 ve 13,6 oranında artış gösterdi. Konut kredi faizlerinin yüzde 12,4 ve 12,9 oranında seyrettiği bu dönemde, konut satışları 5,9 ve 9,5 oranında düştü ve ilk çeyrekte 257 bin 853 adet, ikinci çeyrekte ise 266 bin 923 adet konut satıldı. Harcamada en büyük pay kiraya Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2013 yılına ilişkin “Hanehalkı Tüketim Harcaması'' araştırmasının sonuçlarını açıkladı. Bu sonuçlara göre, Türkiye genelinde geçen yıl hanehalkları toplam harcamalarının yüzde 2,1'ini sağlık, yüzde 2,4'ünü ise eğitim hizmetlerine ayırdı. Hane halklarının tüketim amaçlı yaptığı harcamalar içinde en yüksek payı yüzde 25 ile konut ve kira harcamaları alırken, harcamaların yüzde 19,9'u gıda ve alkolsüz içeceklerden oluştu. Hanehalkı başına aylık ortalama tüketim harcaması 2012 yılında 2 bin 366 lirayken geçen yıl 2 bin 572 lira olarak tahmin edildi. 2013 yılında kentsel yerlerde 2 bin 851 lira olan hanehalkı başına aylık ortalama tüketim harcaması, kırsal yerlerde 1910 lira olarak hesaplandı. Gelire göre sıralı yüzde 20'lik gruplar itibarıyla tüketim harcamalarının dağılımına bakıldığında; birinci yüzde 20'lik grupta (en düşük gelir grubu) yer alan hanehalklarının gıda ve alkolsüz içeçecekler harcamasına ayırdıkları pay yüzde 28,8 iken, beşinci yüzde 20'lik gruptaki (en yüksek gelir grubu) hanehalklarının ayırdığı payın yüzde 14,6 olduğu görüldü. Eğitim hizmetleri harcamalarının oranı ise birinci yüzde 20'lik grup için yüzde 0,7 seviyesindeyken beşinci yüzde 20'lik grup için yüzde 4 oldu. www.ode.com.tr 7 8 İnşaat sektöründe istihdam azalıyor Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) İnşaat İşgücü Girdi Endeksleri verilerine göre, inşaat istihdam endeksi yılın ikinci çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 3.4 ve geçen yılın aynı dönemine göre de yüzde 10.8 azaldı. TÜİK verilerine göre, inşaat çalışılan saat endeksi aynı dönemler itibarıyla çeyreklik bazda yüzde 3.8 ve yıllık bazda yüzde 11.6 azaldı. İnşaat sektöründe satışların azalmasıyla, istihdam da gerileyince, ücret ve maaşlar da düştü. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış inşaat brüt ücret-maaş endeksi ikinci çeyrekte, bir önceki çeyreğe göre yüzde 0.6 azaldı. Bu gelişme ile brüt ücret-maaşlardaki yıllık artış yüzde 3.0 düzeyinde kaldı. En büyük müteahhitlik firmaları arasında 42 Türk firması var Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, dünyanın en büyük 250 müteahhitlik firması arasında 42 Türk firmasının bulunduğunu belirterek, bu sayı ile Türkiye'nin, Çin'in ardından 2. sıradaki yerini koruduğunu bildirdi. Zeybekci, yazılı açıklamasında, uluslararası inşaat sektörü dergisi Engineering News Record'un (ENR) yaptığı dünyanın en büyük 250 müteahhitlik firması sıralamasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Listenin zirvesinde 62 firma ile Çin'in yer aldığını belirten Zeybekci, bu ülkeyi sırasıyla Türkiye ve ABD'nin takip ettiğini ifade etti. Türkiye'nin listede 42 firma ile yer aldığını aktaran Zeybekci, şunları kaydetti: “İlk 100 firma arasında 4 Türk firması yer alırken, liste genelinde ise 42 Türk firması bulunuyor. Bu sayı ile Türk müteahhitlik firmaları, Çin'in ar- dından 2. sıradaki yerini korudu. Listenin ilk 100'ü arasında bu yıl 52. sırada ENKA, 53. sırada Rönesans, 83. sırada TAV ve 86. sırada Polimeks yer aldı. Söz konusu listede yer alan Türk müteahhitlik firmalarının uluslararası pazarlarda elde ettikleri gelirler 20,4 milyar dolar oldu. Böylece firmalarımız, gelirlerini bir önceki döneme göre yüzde 21,4 artırdı. Türk müteahhitlik firmalarının gelirlerinin, listedeki firmaların toplam gelirleri içerisindeki payı da yüzde 3,3'ten yüzde 3,8'e çıktı. Firmalarımızın 2013 yılında en fazla gelir elde ettikleri pazarlar ise sırasıyla, 8,2 milyar dolar ile Rusya Federasyonu'nun da içerisinde yer aldığı Avrupa, 6,3 milyar dolar ile Ortadoğu, 3,6 milyar dolar ile Türki Cumhuriyetlerin de yer aldığı Asya ve 2,1 milyar dolar ile Afrika pazarları oldu.” Beyaz eşya sektöründe iç pazar daraldı Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRKBESD) verilerine göre, ocak-temmuz döneminde ihracat performansını önemli oranda arttıran sektör, iç pazarda aynı başarıyı yakalayamadı. Sektörün geçen yılın 7 aylık döneminde 3 milyon 877 bin 460 adet olan altı ana üründeki iç pazar satışı, bu yılın aynı döneminde yüzde 7 azalarak 3 milyon 622 bin 681'e düştü. Bu dönemde, iç pazardaki buzdolabı satışları yüzde 12 azalsa da 1 milyon 20 bin 912 adetle en fazla satılan ürün oldu. Bunu 1 milyon 17 bin 771 adetle çamaşır makinesi, 791 bin 262 adetle bulaşık makinesi, 467 bin ODE Eylül 2014 287 adetle fırın, 301 bin 331 adetle derin dondurucu, 24 bin 118 adetle kurutucu izledi. Sektörün söz konusu dönemdeki üretim performansı ise 12 milyon 569 bin 697 adetle geçen yılla aynı seviyede gerçekleşti. Bu dönemde, üretimi yüzde 12 azalan buzdolabı, 3 milyon 944 bin 603 adetle en fazla üretilen beyaz eşya olarak kayıtlara geçti. Öte yandan, ocak-temmuz döneminde 9 milyon 313 bin 878 adet beyaz eşya ihraç eden sektör, ürettiğinin yaklaşık yüzde 75'i kadar dış satım yaptı. Sektörden Haberler Sanayi İstihdam Endeksi arttı Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), bu yılın ikinci çeyreğine ilişkin Sanayi İşgücü Girdi Endekslerini açıkladı. Buna göre, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış Sanayi İstihdam Endeksi 2014'ün ikinci çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,6 arttı ve 118,6 değerini aldı. Takvim etkisinden arındırılmış Sanayi İstihdam Endeksi ise geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 3 artarak 118,7 olarak gerçekleşti. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış Sanayide Çalışılan Saat Endeksi bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,5, takvim etkisinden arındırılmış Sanayide Çalışılan Saat Endeksi ise geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 1,5 arttı. Sanayide Çalışılan Saat Endeksi 114,5, takvim etkisinden arındırılmış Sanayide Çalışılan Saat Endeksi ise 114,8 oldu. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış Sanayide Brüt Ücret-Maaş Endeksi bu yılın ikinci çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 3,7 artarak, 173,9 değerini aldı. Takvim etkisinden arındırılmış Sanayide Brüt ÜcretMaaş Endeksi ise geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 15,8 arttı ve 173,1 oldu. Yatırımların yüzde 82,5’i Avrupa’dan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ile Ekonomi Bakanlığı'ndan derlediği verilere göre, 2014'ün ilk yarısında yurtdışındaki yerleşik kişilerin Türkiye'deki doğrudan yatırımları, yıllık yüzde 21,2 artarak 5 milyar 266 milyon dolara yükseldi. Bu dönemde, Avrupa'daki yerleşik kişilerin Türkiye'deki doğrudan yatırımları 4 milyar 345 milyon dolarla toplam içinde yüzde 82,5'lik oranla pastadan en büyük payı aldı. Avrupa ülkeleri arasında Türkiye'yi en fazla İnşaat maliyet bedelleri belirlendi Maliye Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği, Resmi Gazete'de yayımlandı.Tebliğle emlak vergisine esas olmak üzere gelecek yıl uygulanacak bina metrekare normal inşaat maliyet bedelleri belirlendi. Buna göre, mesken binaları açısından lüks inşaatlar için metrekare normal inşaat maliyet bedellerinin asgari ve azami sınırları 944,44 lira ile 2 bin 70,19 lira, birinci sınıf inşaatlar için 398,56 lira ile1384,39 lira, ikinci sınıf inşaatlar için 280,77 lira ile 937,96 lira, üçüncü sınıf inşaatlar için 94,84 lira ile 638,82 lira, basit inşaatlar için 45,13 lira ile 288,10 lira arasında tespit edildi. Tebliğ ile kullanım amacı farklı olan diğer binaların metrekare normal inşaat maliyet bedelleri de yeniden düzenlendi. tercih eden yerleşiklerin bulunduğu ülke ise 1,7 milyar dolarlık doğrudan yatırımın geldiği Hollanda oldu. Söz konusu rakamla Hollanda, toplam doğrudan yatırımların yüzde 32,3'üne sahip olurken, bu ülkeyi 793 milyon dolar yatırımın geldiği İngiltere takip etti. İtalya'da yaşayan yerleşikler ise aynı dönemde Türkiye'ye 432 milyon dolarlık doğrudan yatırım sermaye girişi gerçekleştirerek 3'üncü sıraya yerleşti. İnternette artık .ist ve .istanbul uzantıları kullanılabilecek İstanbul Belediyesi'nin küresel olarak interneti yöneten kurum olan ICANN'ne başvurusu sonucunda söz konusu uzantılar da ".com", ".com.tr", ".net" gibi internette kullanılabilecek. ICANN, İstanbul Belediyesi'nin başvurusunu olumlu karşılaması ile birlikte bu uzantılar ile ilgili tüm çalışmaları da İstanbul Belediyesi yürütecek. İstanbul Belediyesi tarafından yapılan açıklamaya göre, İstanbul dışında Berlin (.berlin),Tokyo (.tokyo), Londra (.london), Roma (.roma) gibi şehirler de başvuruda bulundu. Kişiler, Şirketler, Kurumlar kısa bir süre sonra .istanbul veya .ist uzantısını satın alabilecekler. Tapu işlemleri elektronik ortamda gerçekleşecek Çevre ve Şehircilik Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, vatandaş ya da görevli memurlarca tapu müdürlüklerine iletilerek yürütülen ipotek terkinleri artık elektronik ortamda gerçekleştirilecek. İşlemlerin elektronik ortamda gerçekleştirilmesiyle ilgili bankaların temsilcileriyle toplantı ya- pılarak, gerekli yazılım çalışmaları başlatıldı. Üç bankayla pilot uygulama protokolü yapıldı. 20 Ağustos itibarıyla Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi (TAKBİS) üzerinden Ziraat Bankası ile elektronik ortamda ipotek terkini başarıyla uygulandı. Ziraat Bankası ile başlatılan uygulama, Halk Bankası ve İş Bankası ile devam edecek. Pilot uygulamanın ardından tüm bankalar, icra müdürlükleri ve diğer kamu kurumlarına dönük uygulama başlatılacak. Uygulama sayesinde tapu müdürlüklerindeki işlem süreleri kısalacak. Vatandaş memnuniyetinin artırılmasının amaçlandığı uygulamayla malzeme kullanımı azaltılarak, ülke ekonomisine de katkı sağlanacak. www.ode.com.tr 9 10 Tüketici Güven Endeksi ağustos ayı sonuçları açıklandı Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası işbirliği ile yürütülen Tüketici Eğilim Anketi verilerinden hesaplanan Tüketici Güven Endeksi ağustos ayı sonuçları açıklandı. Buna göre endeks, ağustos ayında geçen aya göre yüzde 0,9 azaldı. Temmuzda 73,9 olan endeks, ağustos ayında 73,2’ye geriledi. KOZA altı yılda 735 öğrenciye kariyer kapısı açtı YASED'in üniversite öğrencilerine kariyer seçimlerinde yön göstermek ve uluslararası şirketlerde deneyim kazandırmak amacıyla 6 yıl önce hayata geçirdiği ve bugüne kadar 735 öğrenciyi iş hayatıyla tanıştıran sosyal sorumluluk projesi KOZA'nın kapanış ve sertifika töreni, Yapı-Endüstri Merkezi'nde (YEM) gerçekleşti. Törende konuşan Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) İstihdam ve Eğitim Çalışma Grubu Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Steven Young, gençlere iş hayatına yönelik tavsiyelerde bulundu. Young, YASED olarak yatırım ortamının iyileştirilmesi misyonları doğrultusunda belirledikleri beş stratejik önceliklerinden biri olan "Küresel yetkinliklere sahip, nitelikli işgücünün yetiştirilmesine destek" kapsamında çeşitli çalışmalar yürüttüklerini söyledi. KOZA Projesi'yle Türkiye'nin dört bir yanından gençlerin iş ha- Altında taksitli alışverişe dönüş kararı ODE Eylül 2014 yatına atılmadan önce uluslararası şirketlerde deneyim kazanma şansına sahip olduğunu vurgulayan Young, "Eğitim ve iş deneyimi imkanı sunduğumuz bu gençler yarın nitelikli işgücünün kaynağı olacaktır" dedi. KOZA Projesi kapsamında, altı yılda 35 ilden toplam 735 üniversite öğrencisi, YASED üyesi uluslararası şirketlerde staj yapma imkanına sahip oldu. Proje kapsamında hazırlanan eğitim ve oryantasyon programıyla öğrenciler, önemli isimlerle tanışma ve onların başarı öykülerini dinleme fırsatı buldu. Aynı zamanda kişisel gelişim, girişimcilik, liderlik ve mülakat teknikleri üzerine tüm yaşamları boyunca faydalanabilecekleri bilgiler edindi. Stajyer öğrencilerin her türlü ihtiyacı projeye dahil YASED üyesi şirketler ve YASED tarafından karşılandı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), kredi kartı ile gerçekleştirilecek kuyum harcamalarına dört aya kadar taksit izni verilmesini öngören yönetmelik değişikliği taslağı yayımladı. Kurumun internet sitesinde yayımlanan Banka Kartları ve Kredi Kartları Yönetmeliği değişiklik taslağına göre, kuyum harcamaları taksitlendirilemeyecek mal ve hizmet grubundan çıkarılacak. Kuyumla ilgili Gelecek 12 aylık dönemde tasarruf etme ihtimali endeksi, geçen aya göre yüzde 5,5 azaldı. Temmuzda 25 olan endeks, ağustos ayında 23,7 değerine düştü. Bu düşüş, tüketicilerin gelecek 12 aylık dönemde tasarruf etme ihtimallerinin bir önceki aya göre azaldığını gösterdi. Gelecek 12 aylık dönemde işsiz sayısı beklentisi endeksi yüzde 4,2 azalarak, 77,7 değerine düştü. Bu azalış, işsiz sayısında artış bekleyenlerin oranındaki artıştan kaynaklandı. Hanenin gelecek 12 aylık döneme ilişkin maddi durum beklentisi endeksi geçen aya göre yüzde 0,7 arttı. Temmuzda 91,1 olan endeks değeri, ağustos ayında 91,7 oldu. Bu artış, gelecek 12 aylık dönemde hanenin maddi durumunun daha iyi olacağını bekleyenlerin oranının artmasından kaynaklandı. Temmuzda 98,4 olan genel ekonomik durum beklentisi endeksi, yüzde 1,5 artarak, ağustos ayında 99,8 oldu. harcamalarda taksit süresi dört ayı geçemeyecek. Telekomünikasyonla ilgili harcamalarda ve yemek, gıda, akaryakıt ile hediye kart, hediye çeki ve benzeri şekillerde herhangi somut bir mal veya hizmeti içermeyen ürünlerin alımlarında taksit uygulanmamasına; bunların dışındaki mal ve hizmetlerde azami dokuz ay taksitlendirmeye devam edilecek. Sektörden Haberler İhracatta Ağustos rekoru TİM verilerine göre ağustos ayı ihracatı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5,2 artışla 11 milyar 73 milyon dolar oldu. Böylece, Cumhuriyet tarihinin en yüksek ağustos ayı mal ihracatına ulaşıldı. TİM'in açıkladığı verilere göre ilk 8 ayda ihracat yüzde 5,3 artışla 104 milyar 617 milyon dolar oldu. Türkiye'nin son 12 aylık ihracatı ise yüzde 3,5 artışla 157 milyar 107 milyon dolara yükseldi. İhracat rakamları Ağustos ayında en fazla ihracatı, 1 milyar 559 milyon dolarla hazır giyim ve konfeksiyon sektörü yaparken, kimyevi maddeler sektörü, 1 milyar 433 milyon dolar ihracat ile ikinci sırada, otomotiv sektörü ise 1 milyar dolar 268 milyon dolar ihracat ile üçüncü sırada yer aldı. Ağustos ayında en fazla ihracat yapılan 5 ülke sırasıyla Almanya, İngiltere, Irak, ABD ve Rusya oldu. Almanya'ya ihracat yüzde 12 artarken, İngiltere'ye ihracat yüzde 19, ABD'ye ihracat yüzde 30 arttı. Irak'a ihracat ise yüzde 27, Rusya'ya ihracat yüzde 14 azaldı. En fazla ihracat yapılan 30 ülke arasında en yüksek ihracat artışı yüzde 99 ile Suriye'ye gerçekleşti. Suriye'yi İran ve Suudi Arabistan takip etti. Ağustos ayında ihracat artışında öne çıkan ülkeler şöyle oldu: Ağustos'ta Yemen'e ihracat yüzde 114 artarken, Peru'ya yüzde 110, Umman'a yüzde 99, Filipinler'e yüzde 94, İran'a yüzde 58, Suudi Arabistan'a yüzde 50 ihracat artışı yakalandı. Ağustos ayında AB'ye ihracatımız yüzde 12 artarken, Kuzey Amerika'ya yüzde 27, Orta Doğu'ya yüzde 8 arttı. En fazla ihracat yapan ilk 10 il arasında ihracatını en fazla artıran iller yüzde 16 artışla Ankara ve Denizli oldu. Bu illeri yüzde 8 artış ile İstanbul takip etti. İzmir'in ihracatı yüzde 6, Kayseri'nin yüzde 5, Manisa'nın yüzde 3 arttı. Ağustos ayında Gaziantep'in ihracatı yüzde 1 gerilerken, Bursa'nın ve Kocaeli'nin ihracatı yüzde 2 düşüş kaydetti. Ağrı'nın ağustos ayı ihracatı yüzde 39 artarak 6 milyon dolara, ilk 8 aylık ihracatı ise yüzde 70 artarak 59 milyon dolara yükseldi. Doğal gazda ithalat da, üretim de azaldı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), 2013 yılına ilişkin Doğal Gaz Piyasası Sektör Raporu’nu yayımladı. Rapora göre geçen yıl 2012’ye kıyasla yüzde 1,42 azalırken, üretimi yapılarak satışa sunulan doğal gaz miktarı da yüzde 15 düştü. Yurt içinde üretim yapan toptan satış lisansı sahibi 8 şirket tarafından 2013 yılında 537 milyon metreküp doğal gaz satışa sunuldu. Üretimi yapılarak satışa sunulan gaz miktarı 2012 yılına göre yüzde 15 azaldı. 2013 yılında, 8 adet uzun dönemli ve 2 adet spot (LNG) ithalat lisansı sahibi tarafından toplam 45.269 milyon metreküp doğal gaz ithal edildi. Doğal gaz ithalatı 2012 yılına kıyasla yüzde 1,42 oranında azaldı. 2013 yılında, ithalat yüzde 58’lik payla en fazla Rusya’dan yapıldı. 2013 yılında toplam 6.083 milyon metreküp LNG ithalatı yapılmış olup, söz konusu miktar toplam ithalatın yüzde 13 oldu. Toplam LNG ithalatının yüzde 14,7’lik bölümü Spot LNG ithalatı olup, geri kalan kısmı BOTAŞ tarafından Cezayir ve Nijerya’dan ithal edilen miktar oluştu. 2013 yılında ihracat lisansı sahibi 8 şirketten yine sadece BOTAŞ faaliyette bulundu, şirket tarafından Yunanistan’a 682 milyon metreküp doğal gaz ihraç edildi. www.ode.com.tr 11 12 2015 yılının Mart ayında hizmet vermeye başlayacak olan Forum Diyarbakır, Multi Development Türkiye ve Altındağ Gayrimenkul Yatırım Geliştirme İnşaat şirketlerinin yüzde 50 ortaklığıyla hayata geçiriliyor. Diyarbakır ve bölgenin yeni çekim merkezi olacak Forum Diyarbakır projesinde ODE R-Flex Kauçuk Köpüğü, ODE Rockflex Taşyünü ürünleri ve diğer aksesuarlar kullanılıyor. ODE ürünleri Diyarbakır’ın yeni çekim merkezinde kullanılıyor Multi Development Türkiye ve Altındağ Gayrimenkul Yatırım Geliştirme İnşaat şirketinin yüzde 50 ortaklığıyla hayata geçirilen Forum Diyarbakır, 117.000 metrekarelik kapalı inşaat alanı ve içinde yer alacak 118 mağazasıyla, Diyarbakır’ın ve bölgenin yeni çekim merkezi olacak. Projenin mekanik firması olarak Kare Elektromekanik-Mim. Taş. Dek. Uyg. San. Tic. Ltd. Şti. hizmet sunuyor. Kare Elektromekanik Proje Müdürü Salih Demirağ, projede ODE mekanik ürünleri kullanıldığını belirterek, ODE ile işbirliklerinin 1996 yılından bu yana devam ettiğini söylüyor. Demirağ projede kullanılan ODE ürünlerini de şöyle sıralıyor: “ODE RFlex Kauçuk Köpüğü, ODE Rockflex Taşyünü ürünleri ve diğer aksesuarlar…” ODE Eylül 2014 Projelerimiz Bugüne kadar çalıştıkları projelerde kullandıkları ODE ürünleriyle ilgili bir sorun yaşamadıklarını ifade eden Demirağ, Forum Diyarbakır projesinde ODE’nin bölge bayisi Nur-Dil Grup ile çalıştıklarını ve ODE bölge yöneticisi Bülent Süersökmez’in kendilerine her zaman destek olduklarını belirtiyor. Demirağ, işbirliklerinin başlamasıyla her zaman ODE’den hem ürün hem de teknik destek aldıklarını bunun da işbirliklerini daha da güçlendirdiğinin altını çiziyor. ODE ürünlerinin projeye ne gibi avantaj sağlayacağı sorumuza Demirağ; “Mevcut ODE ürünleri projenin şartnamesine uygun ürünlerdi. Ürünlerin ısı kaybının önlenmesinde etkili olması ve uzun yıllar ısı kayıplarından doğacak maddi kayıpları önlemesi açısından ciddi avantaj sağlayacak.” yanıtını veriyor. Yerli ve yabancı markalar Forum Diyarbakır’da buluşacak 2013 yılının Haziran ayında inşaatına başlanan projenin, 2015 Mart ayında hizmete açılması planlanıyor. Multi Development Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki ikinci projesi Forum Diyarbakır, bölge yerel mimarisinden esinlenerek tasarlanan iç avlusu, bazalt taşının kullanıldığı cepheleri ve kulesi ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde mimarisiyle de dikkat çekecek. Forum Diyarbakır’da, 53 bin metrekare kiralanabilir alan içerisinde; hipermarket, yapı market, sinema kompleksi, restoranlar, kafelerin yanı sıra 1298 araçlık bir otopark da yer alacak. Bölgenin en büyük alışveriş merkezlerinden biri olacak Forum Diyarbakır, şehir halkıyla ilk kez buluşacak yerli ve yabancı 145 markaya da ev sahipliği yapacak. www.ode.com.tr 13 14 Projelerimiz İlk kez Azerbaycan’da düzenlenecek Birinci Avrupa Olimpiyatları için 2015 yılı başında tamamlanması planlanan Bakü Olimpiyat Stadyumu Projesi’nin yalıtımında ODE ürünleri kullanılıyor. ODE Starflex Cam Yünü Boru, ODE Starflex Cam Yünü Levha ve ODE R-Flex ürünlerinin kullanıldığı Proje, Azerbaycan petrol şirketi SOCAR tarafından finanse ediliyor. Bakü Olimpiyat Stadyumu Projesi’nin yalıtımında ODE ürünleri kullanıldı Olimpiyat Stadyumu’nun yalıtımında ODE ürünleri kullanılıyor Azerbaycan’ın Başkenti Bakü’de, Büyük Şor Gölü yakınında konumlanan Bakü Olimpiyat Stadyumu; 68 bin kişilik kapasiteli, 496 bin metrekare toplam saha alanında yerleşen ve 204 bin metrekare toplam kapalı inşaat alanı bulunan Proje, ticari alanlar, engelli, genel kullanım, basın ve özel kullanıma ayrılmış CIP, VIP ve VVIP kısımlarını içeriyor. 2015 Haziran ayında dünyada ilk kez düzenlenecek olan Avrupa Olimpiyatları için Tekfen İnşaat ve Tesisat A.Ş.’nin projelendirme ve inşaatını üstlendiği Bakü Olimpiyat Stadyumu Projesi’nin, projelendirme ve yapım süresi 24 ay olarak belirlenmiş olup, Proje’nin 28 Şubat ODE Eylül 2014 2015 tarihinde tamamlanması planlanıyor. Azerbaycan petrol şirketi SOCAR tarafından finanse edilip, yaptırılıyor. Projenin tüm mekanik ve elektrik montaj ve dizaynı Anel firması tarafından üstlenildi. Azerbaycan’ın Bakü, şehrinin Köroğlu mevkiinde bulunan Stadyumun yalıtımında ODE STARFLEX Cam Yünü Boru, ODE STARFLEX Cam Yünü Levha ve ODE R-Flex ürünleri kullanılıyor. Tekfen İnşaat yetkilileri, ODE ürünlerindeki fiyat-kalite dengesi hem ürünlerde hem de ihtiyaçlara yönelik sunulan hizmette kalite ve istikrar olması ODE ile çalışmalarının temel sebepleri olduğunu söylüyorlar. 2013 yılından bu yana birlikte pek çok büyük projede ODE ile çalıştıklarını ifade eden yetkililer, işbirliklerinin devam edeceğini belirtiyorlar. 16 Susuzluk kapıda… Susuzluk kapıda. Acil su tasarrufu yapılmazsa, etkili yöntemler uygulanmazsa sonuç çok vahim olacak. İşte Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği'nin su tasarrufu önerileri… Yaşadığımız kuraklık, su kaynaklarının yanlış kullanımıyla birleşince, tüm Türkiye’nin, özellikle de İstanbul’un su kaynakları tükenme noktasına yaklaştı. Ayrıca Türkiye'nin pek çok yöresinde çiftçiler ürünlerini sulayacak su bulamıyor. Orta ve uzun vadede yapılması gereken çok önemli altyapı çalışmaları var, ancak kısa vadede yapılabilecek tek şey günlük su tüketimini azaltmak. Bu şekilde su kaynakları üzerindeki baskıyı azaltıp, suyun sonbahar yağmurlarına kadar yetmesine destek olabiliriz. Peki neler mi yapabiliriz? İşte Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği'nin önerileri... Evlerimizde uygulayabileceğimiz birkaç yöntemle suyu daha etkin kullanabiliriz. Örneğin yağmur suyunu hasat edebiliriz. Lavabo, banyo ve duştan gelen su, gri su olarak adlandırılır. Bu su, tuvalet rezervuarına yönlendirilerek yeniden değerlendirilir. Günlük su harcamamızın yüzde 40'ı banyodadır. Sifon ve musluk kaçak- ODE Eylül 2014 ları, su tüketiminin önemli bir kısmını oluşturuyor. Hemen tamir ettirmeniz şart. Tuvalet rezervuarının su depolama kapasitesi 16 litredir. Dört kişilik bir aile, 16 litrelik rezervuar ile ayda tuvalette 7 ton su tüketir. Bunun yerine 7 litrelik rezervuar ile 2.5-3 tona düşürmek mümkün. Tuvalet rezervuarı 16 litrelik ise bu durumda rezervuara ağırlık koyarak, su tüketimini yüzde 20 azaltabilirsiniz. Çamaşır makinesini haftada bir kez az çalıştırarak yılda 9 ton su tasarrufu sağlanabilir. Banyo yerine duş yapın. Duş alarak su tüketimini yüzde 25 azaltabilirsiniz. Bir kişi günde bir kez ortalama üç dakika boyunca suyu kapatmadan tıraş olursa, yılda 10 ton su harcar. Bir kişinin günde iki kez bir dakika boyunca suyu kapatmadan diş fırçalaması yılda 8 ton su israfına neden olur. Mutfak da su tüketiminde önemli bir konumda. Bulaşıkları makineye koymadan önce ön yıkama yapmak yerine peçeteyle silin. Sebze ve mey- veleri elde yıkamak yerine su dolu bir kapta yıkarsanız çok daha az su tüketirsiniz. 4 kişilik bir aile, bu yöntemle, yılda ortalama 20 ton su tasarrufu yapabilir. Elde bulaşık yıkarken, mümkün olan en doğal temizleyiciyi kullanın, durulanması daha kolay olduğundan daha az su harcarsınız. Yıkama sularını daha sonra çiçeklerinizi sulamak için kullanabilirsiniz. Bahçenizde de çok su isteyen bitkiler yerine, iklime uygun, kuraklığa dayanıklı bitkiler ekmeye özen gösterin. Toprağı temizleyin. Geniş yapraklı ağaç dikerek gölge alanlar yaratın ve bahçenizi verimli sulamak için sabah erken saatleri tercih edin. Bahçenizdeki bitkilerin yapraklarını değil, saplarının dibini sulayın. Çok gerekmedikçe arabanızı yıkamayın, nemli bezlerle silerek temizleyin veya bir kova suyla yıkayın. Kısa mesafelerde de yürüyün veya bisiklete binin.Herkesin yapabileceği bir şey var. Adım atılmazsa yarın çok geç olabilir. Çevre Sanayide susuzluk korkusu Milliyet'ten Hanife Baş'ın haberine göre, Türkiye’de yaşanan kuraklık sonrasında azalan su seviyeleri sanayiyi de tehdit ediyor. İçme suyundan daha fazla su tarım ve sanayide kullanılıyor. Kuraklık tehlikesi sadece hane tüketicisi için değil genel olarak ekonomi ve üretim için de tehdit oluşturuyor. Kuraklık tehlikesi İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) Meclis toplantısının da gündem maddesi oldu. Meclis toplantısında konuşan İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan, Türkiye’nin iklim değişikliği riskini yönetemediğini belirterek, “İklim değişikliği, göç ve güvenlik sorunları gibi etkileri arasında en tehlikeli ve başa çıkılması en zor olan afet. Mahşerin dört atlısından birisi olarak görülen kuraklıktır” dedi. Bahçıvan, Türkiye’nin 2011 yılında yayımlanan İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı’nda yakın gelecekte daha sıcak, daha kurak ve yağışlar açısından daha belirsiz bir iklim yapısına sahip olacağının ortaya konulduğunu dile getirdi. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden (İTÜ) Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, sanayide pek çok işlemin suya dayalı olduğunu anımsatarak, şöyle konuştu: “Bir ton çeliği işlemek için çok büyük suya ihtiyaç var. İki dilim ekmek üretmek için 1.5 ton su, bir kilo buğday için bir ton su gerekiyor. Tekstilde bir tişörtü üretmek için 2 bin 700 litre yani üç tona yakın su lazım. Bir A4 kağıdı üretmek 10 litre su istiyor. Su sanayi için çok önemli. Üreticiler de kendileri önlem alabilir. Yağan suyu toplayamıyoruz. Fabrikalarda kurulacak sarnıçlarla yağan yağmur biriktirilebilir. Su tasarruf önlemleri artabilir.” 17 Mogan Gölü’nde balık ölümleri başladı DHA'nın haberine göre, Mogan Gölü üzerinde cansız duran çok sayıda turna balığını gören balıkçılar, bunun gölde metan gazı patlamasından kaynaklandığını iddia etti. Mogan Gölü'nde yüzlerce irili- ufaklı ölü turna balıkları gölde kötü kokulara neden olmaya başladı. Göldeki balık ölümlerini incelemek için henüz yetkili bir kurumun inceleme yapmadığı belirtildi. İstanbul’da barajlardaki doluluk oranı yüzde 16,41’e düştü… İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) verilerine göre İstanbul'da geçtiğimiz yıl bu aylarda yüzde 64.32 olan barajlardaki doluluk oranı, bu yıl yüzde 16.41'e düştü. DHA'nın haberine göre, geçen yıl 528 milyon metrekübe tekabül eden bu rakam, bu yıl 142.567 metreküp düzeyinde seyrediyor. Bu seviye, en düşük olarak 2008 yılında 183 milyon metreküpe kadar düştü. İstanbul geçtiğimiz haftalarda mevsim normallerinin üzerinde seyreden sağanak yağışlara teslim olmuştu. Yağışlar son 50 yıllık yağış ortalaması olan 362 mm’ye yakın (329 mm) bir seyir izlemesine rağmen, kentteki barajların son 15 gün içindeki doluluk oranı yüzde 18,05'den yüzde 16.41'e geriledi. Aynı oran 2009, 2010 ve 2011 yıllarında yüzde 70'lerin üzerindeydi Öte yandan İstanbul'a su sağlayan 10 barajın doluluk oranı geçen yılın Ağustos ayında yüzde 64,32 iken, bu yılın aynı döneminde yüzde 18,25'e kadar düştü. İstanbul'un içme suyu kaynakları olan Ömerli, Pabuçdere, Sazlıdere, Büyükçekmece, Alibey, Terkos, Kazandere, Elmalı, Darlık, Istırancalar barajlarındaki su rezervi de tehlike sinyalleri veriyor. İstanbul'un barajlarından en yüksek doluluk yüzde 40,21 ile Terkos ve 38.11 ile Elmalı da görülürken, Pabuçdere yüzde 0,38 ile en düşük düzeyde görülüyor. Bu barajları sırasıyla yüzde 19.5 ile Istıran- calar, yüzde 15.51 ile Ömerli, yüzde 12.64 ile Alibey, yüzde 12.33 ile Darlık, yüzde 10.71 ile Kazandere, yüzde 7.4 ile Büyükçekmece, yüzde 5.93 ile Sazlıdere izliyor. İstanbul'un temel su kaynakları olan Avrupa yakasındaki Terkos 65 milyon metreküp, Anadolu yakasındaki Ömerli ise 36 milyon metreküp su barındırıyor. www.ode.com.tr 18 TÜBİTAK’tan güneş enerjisi projelerine destek Magmadan elektrik üretilecek İzlanda, aktif volkanik dağlarındaki magmadan elektrik üretmeye hazırlanıyor. Uzmanlar, projeyi “enerjide devrim” olarak nitelendirirken, jeologlar Türkiye'de de benzer uygulamanın olup olamayacağını değerlendiriyor. Jeolojik konumu ve Jeotermal kaynaklar açısından zengin olan İzlanda, 2009 yılında başlattığı magmadan elektrik üretme projesinde sona doğru yaklaşıyor. Uzmanlar, ilk aşamada 60 megavatlık elektrik üretecek projenin enerji sektöründe bir ilk olacağını, Türkiye'de de aktif volkanik dağların bulunması nedeniyle, böyle bir projenin uygulanabileceğini belirtti. İzlanda Derin Sondaj Projesi (IDDP) Başjeoloğu Gudmundur Omar Fridleifsson, "Eriyik halde lavların bulunduğu Krafla bölgesinde yaptığımız çalışmalarda amacımız 60 megavatlık üretim yapabilecek bir santral kurmaktı. Ancak, vanalardan birinde yaşanan problem nedeniyle kuyuyu kapatmak ve soğumaya bırakmak zorunda kaldık" dedi. Proje ekibinin yeni bir kuyu açmaya hazır olduğunu ifade eden Fridleifsson, bu defa Krafla bölgesinde değil ülkenin güneybatısında yer alan Reykjanes'te çalışma yapacaklarını dile getirdi. Fridleifsson, 2015 yılında yeni kazıya ve sonrasında elektrik üretimine başlamayı hedeflediklerini söyledi. ODE Eylül 2014 TÜBİTAK, yüksek verimlilikte ve düşük maliyetli güneş enerjisi hücre ve modüllerin geliştirilmesi, Türkiye’nin bu alandaki rekabet gücünün yükseltilmesine yönelik projeleri destekleyecek. TÜBİTAK, beklentileri karşılayan projelerden küçük ölçeklilere 500 bin, orta ölçeklilere 1 milyon, büyük ölçeklilere de 2.5 milyon liraya kadar destek verecek. Türkiye’nin güneş enerjisi potansiyelini dikkate alan ve bu alandaki teknolojik dışa bağımlılığı azaltmayı hedefleyen TÜBİTAK, Enerji Verimliliği Çağrı Programı kapsamında ‘Yüksek Verimli Fotovoltaik Hücrelerin Geliştirilmesi’ için girişimcilere çağrıda bulundu. TÜBİTAK, projeyle yüksek verimlilikte ve düşük maliyetli PV hücre ve modüllerin geliştirilmesiyle Türkiye’nin bu alandaki rekabet gücünün yükseltilmesine yönelik araştırma projelerini destekleyecek. Önerilecek projelere, Öncelikli Alanlar Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı kapsamında destek verilecek. Çağrı kapsamında desteklenecek projelerde, yerli kaynaklara dayalı ürün ve bu ürünlere yönelik süreçlerin geliştirildiği projelere öncelik tanınacak. Projeden yararlanma başvuruları 19 Eylül’de sona erecek. Güneş enerjisi yatırımı için 6 Milyar Euro’luk talep geldi Hürriyet'in haberine göre, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na (EPDK) yapılan başvurular içinde en fazla Konya için talep geldi. Konya’da 62 şirket yatırım için yarışacak. Yenilenebilir Enerji Kanunu’nda Türkiye’de 600 megavatlık güneş enerjisi santrali kurulması kararına yer verilmişti. Bunun ardından yapılan çalışmalarda yatırımcıların 27 bölgede güneş enerjisi yatırımı yapılması için alan belirlendi. EPDK, geçtiğimiz yıl şirketlerden alınan yatırım başvurularını ve tüm Türkiye’deki güneş enerjisi sahalarını tek tek belirledi, ardından şirketlerin başvuru süreçlerini tamamladı. Mayıs ayında gönderilen Elazığ ve Erzurum bölgelerinin ardından 27 bölgede daha güneş enerjisi yatırım ihalelerinin gerçekleştirilmesi için başvurular Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ) gönderildi. Bu bölgelerde yaklaşık 1 Milyar Euro yatırımla hayata geçecek toplam 425 megavatlık güneş enerji santral kapasitesi için 11 katı olan 5 bin megavatlık talep geldi. Yani şirketler yaklaşık 6 milyar Euro yatırım talebinde bulundu. Güneş enerjisi yatırımına açılan Bingöl/Tunceli ve Erzincan bölgelerine başvuru yapılmazken, Hakkari ve Muş ve Şırnak bölgelerine birer başvuru yapıldı. Çevre Körfez Atıksu Arıtma Tesisi'nin yatırımına başlandı Kocaeli Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSU) TÜPRAŞ’ın su ihtiyacını karşılayacak Körfez Atıksu Arıtma Tesisi’nin yatırımına başladı. İSU’dan yapılan yazılı açıklamada, atıklardan geri kazanım suyu elde edilerek sanayi ve yeşil alanda kullanılması için yatırımların sürdürüldüğü kaydedildi. Kullar ve Plajyolu arıtma tesislerindeki çalışmaların tamamlanma aşamasına geldiğine işaret edilen açıklamada, TÜPRAŞ'ın kullanma suyu ihtiyacını karşılayacak projeye de bir süre önce başlandığı bildirildi. Açıklamada, her tesisten günlük 10 bin ton arıtılmış su sağlanacağı kaydedilerek, "Önemli miktarda su tasarrufu sağlaması hedeflenen projeler 11 milyon 750 bin liraya mal olacak. Bölgede yaşanan kuraklıktan dolayı bir dizi önlem alan İSU, Geri Kazanım Suyu Projesi'ni geliştirdi. Tesislerin çıkış sularının ultraviyole ışınlarıyla ikinci arıtmadan geçirilmesini sağlayan UV sistemi, Gebze, Kandıra ve Cebeci atıksu arıtma tesislerinde uygulandı. Arıtılan su, belirtilen arıtma tesislerinin yeşil alanlarında bir süredir kullanılıyor" ifadesine yer verildi.Geri kazanılan suyun sanayi kuruluşlarına verileceği aktarılan açıklamada, suyun bazı yeşil alanların sulamasında da kullanılacağı vurgulandı. İTÜ’den ulaşımda enerji verimliliği için yeni proje İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Elektrik Tünel Tramvay İşletmeleri arasında ortaklaşa geliştirilen “İstanbul’daki Dizel Motorlu Toplu Taşıma Araçlarının Egzoz Filtrelerini Temizlemeye Yönelik Yeni Bir Sistem Geliştirilmesi” adlı proje İstanbul Kalkınma Ajansı tarafından “Verimli ve Temiz Enerji Mali Destek Programı” kapsamında desteklenecek. İTÜ yürütücülüğünde gerçekleştirilecek olan proje İstanbul başta olmak üzere tüm Marmara bölgesindeki ulaşım ve toplu taşıma kaynaklı hava kirliliğini azaltılmasının yanı sıra, ulaşımda enerji verimliliği konu- larında bir dizi bilimsel ve inovatif teknik çalışmadan oluşuyor. Ulaşım ve toplu taşımada kullanılan araçlarda yakıt sarfiyatı – egzoz emisyon konularındaki mevcut sorunlar ortadan kaldırılacak projede, toplu taşıma uygulamalarında enerji verimliliği değerleri artırılacak ve egzoz emisyonlarının tüm zararlı etkilerinin en aza indirilmesi sağlanacak. Projenin çalışılacağı uygulama hattı İTÜ Maslak, İETT İkitelli ve Ayazağa Garajı ile Sarıyer-Küçükçekmece olarak tespit edildi. Yol koşulları dikkate alınarak belirlenen hatlarda, yakın zaman içerisinde test sürüşleri başlayacak. 19 Yeni yönetmeliğe göre her yer otopark olabilecek Cumhuriyet'ten Ceren Çıplak'ın haberine göre, taslakta, otoparklar, sosyal donatı fonksiyonundan çıkarak gayrimenkul değerine dönüşüyor. Taslak, her yerin otopark alanı olabilmesine ve otopark ihtiyacının da kamu eliyle ticarileştirilmesine yol açıyor. Taslak aracılığıyla belediyeler meclis kararı alarak bölgenin artan otopark ihtiyacını karşılamak üzere; sosyal donatı alanı dışındaki kullanımlara haiz parselleri kamulaştırabilecek. Mimarlar Odası Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Ali Hacıalioğlu otoparkların satışına da imkân tanıyan bu taslağın, otopark ihtiyacı adı altında kamusal alanların satışı anlamına geldiğine dikkat çekti. Hacıalioğlu, “Bu taslak kabul edilemez bir taslak. Bu taslakla otopark sorunu bile ticarileştirilmiş olacak. Otopark alanlarının satışını öngören bu tasarının kabul edilmesi kamusal alanın pazarlanması anlamına geliyor. Otoparka bir gayrimenkul değeri olarak bakılıyor. Katlı otopark inşaatı yapılıyor, sonra kat kat ya da bölüm bölüm satılabiliyor. Örneğin mahalledeki bir otoparkta yer satın alınabilecek dolayısıyla kamusal alan azalmış olacak” diye konuştu. Hacıalioğlu, kamunun zarara uğratıldığı bu taslakla, kentsel toprakların koruma ve kullanma dengesinin bozulacağı ve egzoz salımının tehlikeli bir boyuta ulaşmasına neden olacağını belirtti. Taslağın kamu elinde bulunan arazilerin farklı yöntemlerle elden çıkartılmasına neden olacağını ve gelecekte yapılacak olan plan çalışmalarında farklı kentsel donatı elde etmek için kamu kurumlarının, kamulaştırma yoluna gitmek zorunda kalacağını söyleyen Hacıalioğlu, “Böylece, kamu bu alandaki arazilerini elden çıkardığı için kamulaştırma yöntemi ile yeni araziler almak zorunda kalacak’’ dedi. www.ode.com.tr 20 Çevreci şişelerle gecekondular aydınlanıyor… Kenya'nın başkenti Nairobi'de bir grup genç, sokaktan topladıkları şişelerle penceresiz, karanlık evlerin aydınlatılmasını sağlıyor. İçine çamaşır suyu damlatılan suyla dolu şişeler, kentin 'teneke mahallesi'nde yüzlerce yoksul eve güneşi getirdi. Facebook’ta bir süredir dolanan yöntem, Kenya’nın başkenti Nairobi’de yoksul evlerine ışık oldu. Kenya'nın başkent Nairobi`deki teneke evler mahallesi Kibera'da, genellikle penceresi olmayan iç içe inşa edilmiş teneke evlerde yaşayanların ışık ihtiyacına, bir grup genç yetişiyor.30 kişiden oluşan grup, sokaktan, kullanılmış boş şişeleri topluyor. Ardından kızlar şişeleri yıkıyor. Yıkamadan sonra kesilen metal sac parçalarının ortasına şişenin gireceği şekilde bir delik açılıyor. Daha sonra deliğe yerleştirilen boş şişeler, evlerin çatılarına yerleştirilerek su ve çamaşır suyu ile dolduruyor. Güneş ışığını evin içerisine dağıtan şişe böylece yansıtma vazifesi görüyor. Kibera`da yoksul ailelerin evlerinin çatısına monte edilen bu şişeler özellikle gündüzleri evin içerisini normal bir ampul kadar aydınlatabiliyor. Geceleri pek işe yaramasa da ayın parlak olduğu zamanlarda evin içerisine ışık verebiliyor. 8 bin 400 yıllık ayak izleri bulundu Yenişehir ilçesindeki Barcın Höyüğü kazılarında “Taş Devri” olarak nitelendirilen Neolitik döneme ait, MÖ 6 bin 400 yılına tarihlendirilen yetişkine ait bir çift ayak izi bulundu.Kazı ekibinde görevli Koç Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Rana Özbal, Barcın Höyüğü'nde Kültür ve Turizm Bakanlığının onayıyla Hollanda Araştırma Enstitüsü koordinatörlüğünde 2007 yılından bu yana kazı yaptıklarını söyledi. Özbal, bölgenin en eskisi olduğu bilinen höyükteki yerleşimin 8 bin 600 yıl öncesine uzandığına dikkati çekerek, “Höyükte evler bitişik yapılmış. Buraya has bir düzen. Tabakalanmanın alt seviyelerinde çanak çömleklerde birtakım farklılıklar gördük. Bunlar da bize bu bölgede çanak çömleğin doğmaya başladığını gösterdi. Bu da Marmara için bilmediğimiz bir şey olduğundan yeni veriler sağlayan bir durum” ifadesini kullandı. ODE Eylül 2014 1500 uzman deprem riskini tartıştı Milliyet'te yer alan habere göre Avrupa Deprem Mühendisliği Birliği ve Avrupa Sismoloji Komisyonu tarafından 2. Avrupa Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı düzenlendi. Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki konferansa 71 ülkeden 1500’ün üzerinde deprem mühendisleri, sismologlar ve müteahhitlik firmaları ile araştırmacı katıldı. İlki Cenevre’de yapılan ve 8 yılda bir düzenlenen toplantıda, 750 sözlü, 800 görsel sunumla birlikte toplam 1868 uzmanın 1004 makale ile başvurduğu konferansın ilk gününde olası deprem senaryoları Emirgan’da Boğaz daralıyor DHA'nın haberine göre, geçtiğimiz Mart ayında başlatılan çalışmalarda 700 metrelik sahil kesimine denize kazık çakma işlemleri büyük ölçüde tamamlandı. Çakılan kazıkların üzerine beton dökülmesi işlemlerinin başladığı inşaat tamamlandığında sahil yolu 8 metre genişlemiş, İstanbul boğazı ise 8 metre daralmış olacak. Genişletilen bölümde 2 metre genişliğinde bisiklet yolu oluşturulacak. Ayrıca 3 metre genişliğinde toplamda 1550 m2 yeşil alan planlanıyor. Otomobilleriyle gelen vatandaşlar için ise sahil bandı boyunca 116 araçlık otopark cebi yapılacak. Balık tutan vatandaşların içinde 30 metre uzunluğunda 3 adet balık tutma platformu yapılacak. Böylece balıkçıların yürüyüş yapan ya da bisiklete binenleri rahatsız etmeden balık tutmaları sağlanacak. 2015 yılı başında proje tamamlandığında toplam 11 bin 300 m2’lik bir alan yeniden düzenlenmiş olacak. da tartışıldı. Avrupa Deprem Mühendisleri Birliği Genel Sekreteri ve Organizasyon Komitesi Eş Başkanı Prof. Dr. Atilla Ansal konferans hakkında yaptığı bilgilendirmede en çok bildirinin İtalya, İran ve Türkiye’den geldiğini vurgulayarak şunları söyledi: “Ülkemiz maalesef sismik riski yüksek bölgede. Ümit ediyoruz ki bu konferans hem Türkiye’de çalışan deprem mühendisleri ve sismologlara hem de Avrupa’dakilere bilgilerini tazelemek, daha güvenli yapılar yapmak imkanı doğuracaktır.” AB ‘Yeşil Ürünlerin’ ticaretini serbestleştirmek istiyor Avrupa Birliği (AB), Avustralya, Kanada, Çin, Kosta Rika, Tayvan, Hong Kong, Japonya, Güney Kore, Yeni Zelanda, Norveç, İsviçre, Singapur ve ABD ile 'yeşil ürün'lerin ticaretinin serbestleştirilmesi için görüşmelere başladı. EurActiv'in haberine göre söz konusu ülkeler, ilk aşamada hava ve suyu temizleyen, atık yönetimine yardımcı olan, enerjide verimlilik sağlayan, hava kirliliğini kontrol altında tutan ve yenilenebilir enerji üretiminde kullanılan ürünlerin ticaretindeki gümrük vergilerini kaldırmayı hedefliyor. Ülkeler ikinci aşamada ise çevreye ilişkin hizmetler ve tarife dışı engelleri görüşecek. Çevre ABD’de rüzgar enerjisi maliyetinde rekor düşüş ABD rüzgar enerjisi sektörünün, gerek rüzgar türbini teknolojilerindeki ilerlemeler gerek ise büyüyen pazar sayesinde rekabet gücü yükselmeye devam ediyor. ABD Enerji Bakanlığı ve Lawrence Berkeley Ulusal Laboratuvarı tarafından hazırlanan '2013 Rüzgar Teknolojileri Pazarı Raporu' başlıklı çalışmaya göre ülkedeki rüzgar türbinlerinin elektrik üretim kapasiteleri artıyor, rüzgar elektriği fiyatları ucuzluyor ve rüzgar enerjisinin ülkenin elektrik üretimindeki payı artmaya devam ediyor. Çalışmaya göre ülkenin rüzgâr enerjisi yatırımcılarının 2013 yılında elektrik dağıtım şirketleri ile yaptıkları satış anlaşmalarında ortalama fiyatlar MW başına 25 dolar seviyesine geriledi. Bu rakam, 2009 yılında 70 dolar, 2012'de ise 40 dolar seviyesindeydi. yesilekonomi.com'un haberine göre bu gelişmede rüzgar türbini teknolojilerindeki ilerlemeler ile birlikte artan yatırımlara bağlı olarak türbin üretim hacimlerinin artmış ve türbin maliyetlerinin gerilemiş olmasının da payı var. ABD'nin rüzgâr enerjisindeki kurulu gücü ise 2013 yılında gerçekleşen 1.087 MW'lık artış ile 61 GW'a ulaşmış durumda. Ülke rüzgâr enerjisinde Çin’den sonra en yüksek kurulu güce sahip ikinci ülke durumunda. Elektrik süpürgesine AB standardı Deutsche Welle Türkçe’nin haberine göre, elektrikli süpürgeler de enerji tasarruflu ürünler arasına katılıyor. AB enerji tasarrufunu artırmak için elektrikli süpürgelere de bir standart getirdi. Buna göre 1 Eylül’den itibaren, AB piyasasında sadece motor gücü azami 1600 watt’a kadar olan süpürgeler satılabilecek. Uzmanlara göre, tüketicilerin motor gücü düşük olan elektrikli süpürgelerin çekim gücünün daha az olacağı konusundaki endişeleri yersiz. Yapılan ürün karşılaştırmaları, “daha fazla watt, daha iyi çekim gücü” şeklindeki yerleşik düşüncenin yanlış oluğunu ortaya koyuyor. Tüketici dergisi Test'in yaptığı incelemelere göre, 900 wattlık süpürgeler dahi, iyi bir tasarım ve modern motorlarla çok iyi sonuçlar verebiliyor. Örneğin son yapılan karşılaştırmada, 870 wattlık bir elektrik süpürgesi, daha fazla elektrik tüketen rakiplerini geride bırakarak, birinci gelmeyi başardı. AB devlet ve hükümet başkanları, 2009 yılında karbondioksit emisyonunun 2020 yılına kadar 1990 yılına kıyasla yüzde 20 oranında azaltılması, enerji ihtiyacının yüzde 20'sinin yenilenebilir enerjilerden karşılanması ve enerji sarfiyatının yüzde 20 azaltılmasına dayanan iklim hedeflerini belirlemişti. Enerji sarfiyatının azaltılmasında özellikle AB'nin ‘ekolojik tasarım yönergesi’ büyük rol oynuyor. Bu yönerge, enerji verimliliği yüksek elektronik ürünlerin piyasaya girerek, enerji sarfiyatı yüksek ürünleri ikame etmesini amaçlıyor. Yönerge sayesinde son yıllarda buzdolapları, bulaşık ve çamaşır makineleri, televizyonlar, bilgisayarlar, motorlar ve lambalar çok daha az enerji tüketir hale geldi. Bazı elektronik ürünler bugün 10 yıl önceki enerji sarfiyatının yalnızca onda birine ihtiyaç duyuyor. AB’de 2009 yılında ampul kullanımının yasaklanması ve LED teknolojisinin devreye girmesi ile de eski ampullere kıyasla yüzde 80 oranında enerji tasarrufu sağlandı. Çöp yakmak havayı daha çok kirletiyor! Dünyada yaygın biçimde uygulanan çöp yakma işleminin, havayı sanılandan daha fazla kirlettiği bildirildi. Sonuçları "Environmental Science and Technology" dergisinde yayımlanan araştırma, çöp yakma işleminin havaya, hükümetlerin bildirdiğinden daha fazla kirletici madde saldığını gösterdi. Araştırmacılar, dünyada yılda iki milyar ton çöpün yüzde 40'ından fazlasının, arka bahçelerde, açık alanlarda, çöplüklerde ya da çöp yakma fırınlarında imha edildiğini, birçok hükümetin, sadece çöp yakma fırınlarının salımlarını ölçtüğünü belirtti. Araştırmada, çöplerin yakılmasıyla salınan karbondioksit, karbonmonoksit, cıva ve çok küçük parçacıklı madde gibi, güneş ışınlarını donuklaştıran veya akciğerlere dolan diğer kirleticilerin ilk geniş kapsamlı değerlendirmesi yapılıyor. Çin ve Hindistan'ın, vatandaşlar tarafından yakılan en fazla çöpe sahip olduğu, Çin, Brezilya ve Meksika'nın atıkların büyük kısmını çöplüklerde yakarak imha ettiği belirtilen araştırmada, dünya çapında PM 2.5 olarak adlandırılan parçacıklı maddenin yüzde 29'unun ve cıva emisyonlarının yüzde 10'unun, çöplerin yakılmasından kaynaklandığı, bu işlemin ayrıca dünyada insan eliyle karbondioksit emisyonlarının yaklaşık yüzde 5'ini oluşturduğu kaydedildi. www.ode.com.tr 21 22 , İSO İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Listesi’nde 102. sıraya yerleşti ODE, ISO İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Listesi’nde 102. sıraya yerleşti 2012-2013 yıllarında yüzde 60 büyüyen ODE, “Türkiye'nin İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” Listesi’nde 16 basamak yükseldi… Türkiye’nin yüzde 100 yerli, en büyük yalıtım üreticisi ODE, İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) hazırladığı “Türkiye'nin İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2013 Yılı Raporu”nda geçen yıla göre 16 basamak yükselerek 102. sırada yerini aldı. Hem yapı hem endüstriyel yalıtımda Türkiye’nin uzmanı olarak kabul gören ODE, önümüzdeki yıllarda yeni yatırımlar ve işbirlikleriyle büyüme sürecini hızlandıracak. ODE’nin İran, Moldovya ve Rusya gibi ülkelerin de olduğu 68 pazara ihracat yapıyor. Türkiye’yi dünyanın beş kıtasında temsil eden ODE, 2014 sonuna kadar ihracat yaptığı ülke sayısını 75’e yükseltmeyi hedefliyor. son 20 yıldaki büyümesinin yakın tanığı olan ODE Genel Müdürü Ali Türker, bu sonucun sektördeki en başarılı performanslardan biri olduğunun altını çizerek ODE’nin önümüzdeki yıl listedeki ilk 100 firma arasına gireceğini belirtti. Hedef 2018’e kadar her yıl en az yüzde 25 büyüme… Alanında dünyanın en büyük sektörel buluşmalarına Türkiye’den katılan tek firma olarak global pazardaki iddiasını her geçen gün artıran ODE, aralarında Azerbaycan, Brezilya, Belçika, Bosna Hersek, Ermenistan, Şu anda dört üretim tesisinde yüzde 100 kapasite ile çalışan ODE önümüzdeki iki yıl içinde Eskişehir’de hayata geçireceği yeni fabrikası için de hazırlıklarını sürdürüyor. Geçtiğimiz iki yılda yüzde 60 büyüme performansı sergileyen ODE, 2018 yılına kadar her yıl en az yüzde 25 büyüme hedefliyor. ODE çalışanlarına ve bayilerine ‘Yapılarda Su Yalıtımı’ eğitimi uzaktan eğitimle verildi Tüm ODE bayileri ve çalışanlarına, ODE Akademi kapsamında, ‘Yapılarda Su Yalıtımı’ konulu ilk online eğitim verildi. Web tabanlı eğitimle, ODE bayileri ve çalışanları, ODE ürünleriyle ilgili güncel bilgilere hızlı, eğlenceli ve interaktif bir şekilde ulaşması amaçlanıyor. ODE Akademi kapsamında, e-learning uzaktan eğitimlerin ilk modülüne 20 Haziran 2014 tarihinde başlandı. ‘Yapılarda Su Yalıtımı’ başlığında ve şu anda pilot uygulama kapsamında ilk aşamada 100 kullanıcıya (ODE bayisi ve çalışanı) verilen ilk online teknik eğitime, tüm ODE bayileri ve çalışanları interaktif olarak katılma fırsatı yakaladı. ODE Eylül 2014 olduğundan fiziksel bir ortam gerektirmiyor. Çalışanlara zamanını ve mekanını kendine göre düzenleyebileceği alternatif bir eğitim sağlıyor. ODE e-learning; internet teknolojileri aracılığıyla gerçekleştirilen web tabanlı eğitim, öğrenim ve bilgi yönetimi faaliyeti olup, web tabanlı eğitimleriyle ODE, ürünleriyle ilgili güncel bilgileri zaman ve mekan kısıtlaması getirmeden, hızlı, eğlenceli ve interaktif bir şekilde bayilerine ulaştırmayı ve onların da iç eğitim süreçlerini kolaylaştırmayı hedefliyor. Eğitimlere her yerden, sadece internet bağlantısıyla ulaşmak mümkün Çalışanlar eğitim içeriklerine istedikleri zaman tekrar ulaşma imkanına sahip. İlk aşamada 100 kullanıcının aldığı Su Yalıtımı eğitimi tamamlandı. Hali hazırda tasarım süreci devam eden ikinci eğitim modülü, ‘Yapılarda Isı Yalıtımı’ da önümüzdeki günlerde kullanıcıların hesaplarına yüklenecek. Eğitimi tamamlayan kullanıcılara dijital sertifikaları e-mail adreslerine gönderilerek ulaştırılıyor. Eğitimlerin tamamlanması ile ilgili takip ve bilgilendirmeler ODE Teknik Pazarlama Birimi tarafından yapılıyor. Toplamda minimum 200 kullanıcıya dijital sertifika gönderilmesi hedeflenen eğitim projesinin üçüncü modülü, “Tesisatlarda Isı Yalıtımı”nın da en kısa zamanda hayata geçirilmesi planlanıyor. ODE Haberler ODE broşürleri yenilendi ODE Almanak 2013: Yalıtım aşkıyla dolu bir yıl… ODE son iki yılda yüzde 60’lık büyüme oranıyla sektörün oldukça üzerinde bir performans sergiledi. Bu hedefe tüm bayileri ve çalışanlarıyla ulaşan ODE, geçen yıl yaptığı çalışmaları, ‘yalıtım aşkıyla dolu bir yıl’ başlığıyla ODE Almanak 2013’de topladı. 29. yılını geride bırakan ODE, 28. yılında gerçekleştirdiklerini ‘yalıtım aşkıyla dolu bir yıl’ başlığıyla, ODE Almanak 2013’de topladı. Almanakta, ODE’nin geçen yıl yapmış olduğu çalışmalar, ODE Akademi ve ODE Haberler olmak üzere iki bölüm altında ele alınıyor. ODE’nin felsefesini bir ayna misali yansıtan Almanak çalışması, tüm bayiler ve çalışanlara ışık olacak. 23 ODE, değişen kurumsal kimliği çerçevesinde broşürlerini yeniledi. Yenilenen broşürlerin İngilizce versiyonu da bulunuyor. Yalıtım sektöründe 29 yıllık uzmanlığıyla Türkiye’yi dünyanın beş kıtasında 68 ülkede temsil eden ODE, ürettiği ürünlerin özelliklerini, kullanım alanlarını daha geniş kitlelere tanıtmak amacıyla broşürlerini yeniledi. HVAC Yalıtım Grubu ve Yapı Yalıtım Grubu’nda yer alan ürünlerin özelliklerinin ve kullanım alanlarının yer aldığı broşürlerin İngilizce versiyonu da bulunuyor. Aynı zamanda bu broşürlerin yanı sıra detaylı bilgilerin yer aldığı, daha kapsamlı broşürler de İngilizce ve Türkçe olarak hazırlandı. Broşürlere aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz. 4http://www.ode.com.tr/kalite-belgeleri-hvac-yalitim-grubu/ 4http://www.ode.com.tr/kalite-belgeleri-yapi-yalitim-grubu/ ODE web sitesini yeniledi ODE web sitesini kullanıcıların bilgiye daha kolay ulaşmasını sağlamak amacıyla yeniledi. ODE web sitesini kullanıcıların bilgiye daha kolay ulaşmasını sağlamak amacıyla yeniden yapılandırdı. Geleceğe kalıcı değerler yaratma misyonuna odaklanan ve bu bakış açısını da şirket mottosunu ‘Insulates the future – Geleceği Yalıtır’ olarak değiştiren ODE, yeni kurumsal kimliğini web sitesine de yansıtıyor. Kullanıcı dostu olan yeni web sitesi daha kapsamlı ve daha güncel bilgilerle dikkat çekiyor. Yeni web sitesinin yakın bir tarihte İngilizce, Rusça ve Arapça versiyonları da yayına alınacak. www.ode.com.tr 24 ODE, Kurumsal Yönetim Algı Araştırması 2014 Raporu’na sponsor oldu Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD)’nin StratejiCo. ve ERA Research & Consultancy işbirliğinde yürüttüğü “Kurumsal Yönetim Algı Araştırması 2014” sonuçlandı. 246 hissedar ve yöneticinin katıldığı araştırmadan elde edilen sonuçlar, 26 Haziran 2014 tarihinde Grand Hyatt Otel'de düzenlenen toplantı ile kamuoyuna açıklandı. ODE Yalıtım ve Doğuş Grubu’nun sponsorluğunda, TKYD tarafından hazırlanan “Kurumsal Yönetim Algı Araştırması 2014 Raporu”, 26 Haziran 2014 tarihinde TKYD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Göçmen ve Stratejico Kurucu Başkanı Selim Oktar’ın katılımlarıyla düzenlenen bir toplantı ile tanıtıldı. Türk iş dünyasının uluslararası alanda rekabetçi olmasında kritik öneme sahip kurumsal yönetim anlayışı, Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği, Stratejico ve Era Araştırma'nın fikir önderleri görüşmeleri ve 246 profesyonelin katılımıyla düzenlediği raporun konusu oldu. Ankete katılanların yüzde 46.3'ü mensubu oldukların şirketin kurumsal yönetim konu- sunda farkındalık sahibi olduğunu düşünüyor. Kurumsal yönetim ilkelerinin benimsenmesi ve bu ilkeler ile uyumlu politikalar üretip uygulanmasının şirketleri için faydalı olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 63. Katılımcıların büyük çoğunluğu işe etkin denetim ve iç kontrol sistemlerinin oturtulması ile başlamayı uygun buluyor. Performans kriterlerinin belirlenmesi ve raporlama standartlarının geliştirilmesi önerilen adımlar. Araştırma raporundan göre ankete katılanların yüzde 45.9'u mensubu oldukları şirketin "kurumsallaşmış” olduğunu, yüzde 7.7'si ise "kurumsallaşmamış” olduğunu düşünüyor. Kuruluştan itibaren süreç ele alınmalı ve yapı bu şekilde kurulmalı diyenler çoğunlukta (yüzde 48.8) Belirli bir bilanço büyüklüğüne ulaşılması ve ailede yaşanabilecek kuşak geçişleri en önemli ve süreci tetikleyen diğer aşamalar olarak değerlendiriliyor ODE olarak Türk iş dünyası ve kurumsal yönetimi için değerli bir kaynağı desteklemiş olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. ODE Eylül 2014 ODE bayilerinin ODE her yıl düzenlediği gezilerle hem bayilerini hem de eşlerini dünyanın görülmeye değer en güzel ülkelerinde ağırlamaya devam ediyor. 55 bayi UNESCO araştırmasına göre dünya üzerinde en çok görülmek istenen ülke olan Küba’ya çıkarma yaparken, 36 bayi ve eşi de Fransa’nın ünlü tatil cenneti Côte d’Azur’u keşfetmeye gidiyor. ODE’nin, 28 Kasım – 4 Aralık 2014 tarihleri arasında gerçekleştireceği Küba bayi gezisine, 55 ODE bayisi katılacak. Devrimin ve dansın ülkesi olan Küba’ya çıkarma yapacak olan bayiler, hem Küba’nın önemli kentlerini ve tarihi yerlerini gezerken Küba tarihi hakkında bilgi alacak ODE Haberler bu yılki rotası: Küba ve Cote d'Azur... hem de Küba kültürünü yakından tanıma fırsatı bulacak. Karayiplerde bir ada ülkesi olan Küba’nın en büyük şehri ve başkenti Havana. Küba’nın kuzeyinde Birleşik Devletler (150 km uzaklıkta), batısında Meksika, Bahamalar, güneyinde Cayman Adaları ve Jamaika ile güneydoğusunda Haiti ve Dominik Cumhuriyeti bulunuyor. Küba’nın başkenti Havana’da kolonyal dönemden kalma birçok eser bulunuyor. Bu nedenle 1982 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine dahil ediliyor. Halkın tamamının okur-yazar olduğu ülkenin her köşe başında amatör müzik gruplarını dinlemek mümkün. Mavi, yeşil, kırmızı, sarı boyalı evlerle dolu sokakları bir yandan gezerken bir yandan Kübalı çocukların ücretsiz bale dersi aldıkları sıradan dersliklerle de karşılaşabilirsiniz. Sürprizlerle dolu bir ada gezisi ODE bayilerini bekliyor… Bir Akdeniz rüyası: Côte d’Azur… İngiliz aristokrasisinin dünyaya tanıttığı Fransa’nın Akdeniz sahilindeki ünlü tatil cenneti Côte d’Azur, pek çok turist tarafından rağbet görüyor. ODE bayileri eşleriyle birlikte bu cennet parçasını keşfetmeye gidecek… Fransa'nın Akdeniz kıyısının bir bölümüne verilen ve Türkçe’ye İngilizce’den gelen French Riviera sözüyle bilinen bu kıyı, Fransızca’daki adını şair Stêphen Liêgeard’ın 1887’de La Côte d’Azur adıyla yayınlanan kitabından alıyor. Denize paralel uzanan dağların eteklerindeki sahil şeridinde ve yamaçlardaki yerleşim bölgelerine yapılacak seyahatte 36 ODE bayisi ve eşlerini eşsiz bir güzellik bekliyor. 17-21 Ekim 2014 tarihleri arasında yapılacak bayi gezisinde, İngiliz Kordonu ve Melekler Koyu ile Nice; Croisette ve film festivali ile ünlü Cannes; ismi Brigitte Bardot ile özdeşleşen Saint Tropez; Casino Meydanı ve lüks otelleriyle Monte Carlo gezilip, görülecek yerlerin başında geliyor. ODE bayileri ve eşleriyle birlikte yapacağı bayi ziyaretiyle ODE ailesinin birbiriyle yakınlaşması ve takım ruhunun güçlendirilmesi amaçlanıyor. Geçen yıl aynı kapsamda bayiler ve eşleri Zanzibar’a gitmişti. www.ode.com.tr 25 26 Amerikalı MBA öğrencilerinden ODE’ye çıkartma Amerika Birleşik Devletleri'nden University of Denver, Daniels College of Business'da MBA öğrenimlerine devam eden altı kişilik öğrenci grubu, ODE iş modelini incelemek üzere ODE’yi ziyaret etti. Bitirme projesi olarak ODE Yalıtım A.Ş.’yi seçen, University of Colorado ve Daniels College of Business, Denver Colarado’dan altı MBA öğrenci grubu, ODE’yi ziyaret ettiler. Projelerinde ODE’nin iş modelini inceleyecek öğrenciler, yaptıkları ziyarette ODE yetkilileriyle bir toplantı gerçekleştirdiler. ODE’nin iş modelinin incelendiği projelerinde ODE’nin iş modeli, büyüme stratejisi, gelecek planları, yatırım planları, ihracat kanalları, satış kanalları, müşteri ilişkileri, temel faaliyetleri, Türkiye’deki sektörel durum, ODE’nin uluslararası iş modeli (yabancı çalışanlar, Rusya ofisi vb.), stratejik iş planı gibi konulardaki sorularına yanıt aradılar. Öğrencilerle yapılan toplantının son bölümüne katılan ODE Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, öğrencilerle tanışarak, sorularını yanıtladı. Toplantının son bölümündeyse, öğrenciler ülkelerinden getirdikleri hediyeleri ODE yetkililerine sundular. ODE Eylül 2014 28 ODE hem yurtiçinden hem de yurtdışından öğrencilerin staj yapmak istediği firmaların başında geliyor. Yakın bir tarihte Berlin Freie Üniversitesi’nde İşletme okuyacak olan Johannes Mateyka da, okuluna başlamadan önce ODE Pazarlama Birimi’nde yaz stajını geçirdi. Mateyka, profesyonel, ilham verici ve heveslendirici bir iş ortamında çalıştığını ve ODE’nin de hedeflerini gerçekleştirebileceği doğru bir adres olduğunu belirtti. “ODE, hedeflerimi gerçekleştireceğim doğru adresti: Profesyonel ve ilham verici Kendinizden kısaca bahseder misiniz? Staj için neden ODE’yi seçtiniz? Adım Johannes Mateyka, 23 yaşındayım ve Berlin, Almanya’da yaşıyorum. 2010’da liseden mezun oldum ve takiben Humbolt Üniversitesi’nde Tarih ve Siyaset Bilimi okumaya başladım. Ancak daha sonra üniversite hayatından ziyade iş hayatının benim için daha uygun olduğunu düşünüp Humbolt Üniversitesi’ni bıraktım ve iş hayatına atılmaya karar verdim. Ardından Stollwerck GmbH şirketinde önce satış daha sonra da tedarik zinciri departmanında çalışmaya başladım. 2014 Ekim ayındaysa, Berlin Freie Üniversitesi'nde İşletme dalında eğitimime devam edeceğim. Stajdaki amacım, yeteneklerimi geliştirebileceğin ve profesyonel, ilham verici bir iş ortamında çalışabilmekti. ODE bu hedeflerimi gerçekleştirebileceğim doğru adresti. Neden yurt dışında staj yapmak istediniz? Neden Türkiye? Her zaman farklı bir kültürü hem yaşayarak hem iş hayatının içine girerek tecrübe etmek istemişimdir. Almanya’daki işimden ayrıldıktan sonra ve yeni üniversiteye başlamadan önce birkaç aylık bir ara dönem ortaya çıktı ve ben de bunun yurtdışında staj yapmak içi harika bir fırsat olduğunu düşündüm. Neden Türkiye sorusuna gelince, Türk nüfusunun yoğun olarak yaşadığı Berlin’de doğup büyüdüğüm için Türk kültürü, dili ve yemekleri ile her zaman içli dışlı oldum. Hatta ilkokulda iki yıl Türk dili dersi bile almıştım. O sebeple Türkiye benim için çok mantıklı bir tercih idi. ODE Eylül 2014 ODE’deki stajınız hakkındaki görüşleriniz nelerdir? ODE’nin Pazarlama Birimi’nde çalışarak, bölgesel olarak güçlü olan ve ancak global bir marka olmak isteyen bir firmanın tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinin ne olduğuna dair bir fikir edinme imkanı buldum. Uluslararası yalıtım sektörü hakkında epey bilgi sahibi oldum ve motivasyonu yüksek bir iş ortamını tecrübe ettim. En az bu kadar önemli olan da tüm ODE ekibinin bana gösterdiği dostane yakınlık ve arkadaş ortamıydı. Bu stajdan kişisel ve profesyonel olarak beklentileriniz nelerdi? Yeni yetenekler kazanmak, tümüyle farklı bir iş tecrübesi edinmek ve aynı zamanda hem İngilizce hem de Türkçe dilindeki becerilerimi geliştirmekti. ODE’de yaptığım stajın, tüm bu beklentilerimi karşıladığını söyleyebilirim. ODE Akademi 29 “ODE sektörünün lider firmalarından biri” Yaz dönemi ODE’de staj dönemidir. Öğrenciler ODE’de staj yaparak, kendilerini geleceğe ve iş dünyasına hazırlama fırsatı yakalıyorlar. Kerem Erol da ODE’de staj yapan öğrencilerden biri. Yıldız Teknik Üniversitesi, Gemi İnşaatı ve Gemi Makineleri Mühendisliği Bölümü dördüncü sınıf öğrencisi olan Erol, ODE’de Satın Alma Birimi’nde staj yaptı. Erol, kendi sektörünün lider firmalarından biri olan ODE’de staj yapmanın, profesyonel iş yaşantısına katkı sağladığını söyledi. Kısaca kendinizden bahseder misiniz? Nerede eğitim görüyorsunuz? Gelecekte neler yapmayı planlıyorsunuz? 22 yaşındayım. Yıldız Teknik Üniversitesi, Gemi İnşaatı ve Gemi Makineleri Mühendisliği Bölümü, dördüncü sınıf öğrencisiyim. ODE Satın Alma Birimi’nde stajımı yapıyorum daha önce DEARSAN Tersanesi’nde Üretim Departmanı’nda staj yaptım. Gelecekte kendi sektörümde veya sektör dışında kurumsal bir firmada çalışıp, tecrübe kazandıktan sonra ve gerekli cesareti de kendimde bulduğumda kendi işimi yapmayı planlıyorum. “ODE, ülke ekonomisine katkı sağlayan bir firma” Staj yapmak için ODE'yi tercih etmenizin nedenleri nelerdir? Staj için başvuruda bulunmadan önce internette ODE hakkında biraz araştırma yaptım. ODE’nin devamlı kendini geliştirme hedefi olan ve hedefe eriştiğinde de kendine yeni hedefler çizen bir yapıda olması, kendi sektörünün lider firmalarından biri olması, ithalat ve ihracat faaliyetlerinde bulunarak ülke ekonomisine katkısı ve uluslararası şirket profili beni ODE de çalışmaya iten etmenlerden birkaçı oldu. ODE'de nasıl bir staj dönemi geçirdiniz? Staj dönemimin oldukça verimli geçtiğini düşünüyorum. Staj dönemi süresince başta Satın Alma Takım Lideri Tuğrul Tuncer ve Satın Alma Uzmanı Burcu Demircioğlu olmak üzere ve diğer ofis çalışanlarının sıcakkanlı yaklaşımları sayesinde ofis hayatına ve işime kısa sürede uyum sağladım. Ofis ortamı, departmanlar arası iletişim ve işin işleyişi hakkında yeni ve oldukça kullanışlı tecrübeler edindim. Teknik açıdan da Microsoft Dynamics AX programını kullanmayı öğrendim ve Microsoft Office Programlarının kullanımında da pratik yapma şansını elde ettim. ODE'de çalışmanın profesyonel iş yaşamınıza ne gibi katkıları olacağını düşünüyorsunuz? Öncelikle kurumsal şirket yapısına entegre olabilmek için gerekli tecrübeleri edinebileceğiniz bir ortamda bulunmak, gelecekte iş hayatınızı olumlu yönlendirebilecek bir faktör. ODE bu tarz şirketlerden bir tanesi. Kurumsal şirket yapısı hakkında bir şeyler öğrenmek, iş etiği hakkında fikir sahibi olmak, departmanlar arası ve müşterilerle iletişime girerek iş iletişim becerilerini geliştirmek ODE’nin profesyonel iş yaşantıma yaptığı katkılardan belli başlılarıdır. www.ode.com.tr 30 Gelecek Benim! İnsan kaynağının gelişimine önem veren ODE, Gelecek Benim! sloganıyla başlattığı eğitim programlarıyla fark yaratmaya devam ediyor. ODE, çalışanları için düzenlediği eğitim programlarını tamamlayan birinci dönem katılımcılarını mezun etmeye hazırlanıyor. Gelecek Benim! sloganı ile yola çıkıp Kişisel Performans ve Zaman Yönetimi eğitimi ile 26 Ekim 2013 tarihinde Yönetici Yetiştirme Programı’na başlayan ODE, birinci dönem katılımcılarını mezun etmeye çok yaklaştı. 18 katılımcının bulunduğu program kapsamında sırasıyla; Kişisel Performans ve Zaman Yönetimi, Problem Çözme ve Karar Verme, Yönetim ve Liderlik Becerilerini Geliştirme, Sunuş Teknikleri eğitimleri olmak üzere bugüne kadar 1008 adam/saat eğitim alındı ve her eğitim için katılımcılardan tam not alan programın beşinci eğitimi merakla bekleniyor. Program kapsamında alınan eğitimlerin içerikleri belirli bazı amaçlar kapsamında belirlendi. Performans ve Zaman Yönetimi Bu eğitim programıyla katılımcıların günümüzün etkinlik ilkeleriyle paralel olarak, sonuç odaklı olmalarına, sorumluluğunu taşıdıkları konularda hâkimiyet ve kontrol duygusu oluşturmalarına ve zamanlarını stratejik olarak planlayarak, her zaman diliminden en etkin şekilde yararlanmalarına yardımcı olmak amaçlandı. Eğitim süresince zamana ve hayata daha doğru bir bakışla ve teknikle yaklaşmanın, daha etkin sonuç üreten çalışma alışkanlıkları yaratmanın, verimliliği artırmanın, kişisel performansı yükseltmenin ve zaman yönetimi konusunda uygulanabilir beceriler kazanmanın ipuçları paylaşıldı. Eğitimde, katılımcıların enerjilerini sonuç almaya yönelik kilit alanlar ve doğru işler üzerinde yoğunlaştırarak ve zamanlarını etkin bir şekilde planlayarak verimliliklerini artırmalarına, işten ve yaşamdan daha çok keyif almalarına yardımcı olacak, başarısı kanıtlanmış yöntem ve süreçler, bireysel uygulamalarına yönelik örneklerle birlikte sunuldu. Problem Çözme ve Karar Verme Bu program katılımcıların karar verme ve problem çözme yeteneklerini geliştirmeleri, yaratıcı düşünebilme konusunda ilham vermeleri ve olaylara geniş açıdan bakabilmelerini sağlamak amacıyla hazırlandı. Katılımcılara zihinsel yönden egzersizin önemini kavramaları ve daha sonraki yaşamlarında bunları pratik hayata geçirmeleri için gerekli teknikler aktarıldı. Yönetim ve Liderlik Becerilerini Geliştirme Bu eğitim programıyla katılımcılara etki alanlarında daha iyi sonuçlar almalarını sağlayacak yönetsel bakış açışı kazandırmak; iş ve insan yönetiminde karşılaşabilecekleri sorunlara karşı kullanabilecekleri pratik ve etkili uygulama araçlarını paylaşmak amaçlandı. Sunuş Teknikleri Bu eğitim boyunca katılımcılar, altı kez bireysel sunum gerçekleştirdiler. Bu sunumların ikisi özel kartlara kaydediliyor ve katılımcının kişisel tanıtım sunumu izlenerek, güçlü ve zayıf yanları konusunda farkındalık yaratılıyor. Eğitmen tarafından da gelişim önerileri veriliyor. İkinci gün yapılan hazırlıklı konu anlatımı sonrasında ise her katılımcı tüm sınıftan ve eğitimden geribildirim alıyor. Böylece birinci gün ile ikinci gün arasındaki gelişim görülüyor. Çekimsiz gerçekleşen sunumlar ve çalışmalar ODE Eylül 2014 ODE Akademi 31 doğru tekniklerle hazırlama, spontane söz üretebilme ve durumu yönetebilme gibi beceriler kazandırıyor. Programın katılımcılarından Utku Çoksezen ve Aziz Nalçacıoğlu görüşlerini bizimle paylaştılar. Utku Çoksezen “Konusuna hakim eğitmenlerin vermekte olduğu, iş hayatında karşımıza çıkabilecek örneklerle desteklenen bu eğitimler, farklı bakış açıları kazandırarak kendimizi geliştirmemize yardımcı oluyor. Ayrıca farklı departmanlarda çalışan arkadaşlarla bir arada olmak da diyalogumuzu artırarak gerektiğinde birbirimize daha rahat ulaşmamıza olanak sağlıyor.” ise sınıf içinde eğitmen tarafından yorumlanarak, katılımcılara rehberlik hizmeti sunuyor. Kendini ifade etme, dikkatle izlenebilirliği kolaylaştırma, anlaşılır olma, olumlu atmosfer yaratma, izleyiciye ulaşabilme gibi anlamlı ve önemli amaçlara ulaşmak için kişinin içindeki potansiyelin ortaya çıkmasını kolaylaştıracak yöntemlerin üzerinden bir kez daha geçiliyor. Eğitimin bilgi aktarımı, uygulama ve rehberlik şeklinde üç yönlü olması katılımcılara kendini tanıma, betimleyen ve vurgulayan jestleri kullanma, konuşma sırasındaki anlamsız ses ve sözcükler kullanmadan konuşabilmeyi pekiştirme, göz teması kurabilme, sunu içeriğini Aziz Nalçacıoğlu ODE gibi gelecek için kapsamlı hedefleri olan bir firmada bu tip eğitimlerin verilmesini önemsiyorum. Kendi kişisel gelişimime ve şirketimize de eğitimlerin katkıları yakın gelecekte daha iyi anlaşılacaktır. Bu eğitimler sayesinde zamanını daha verimli kullanabilen, daha iyi ikna yeteneğine sahip, kendini daha iyi ifade edebilen özgüvenli yöneticiler ortaya çıkacaktır. ODE’nin hızlı büyümesine paralel yönetici kadrolarının da hızla kendini bu büyümeye adapte etmesinde eğitimler çok önem taşımakta.” E-learning ve etik Gerek uygulanabilirliği gerekse eğitim konularının çeşitliliği anlamında diğer eğitim yöntemlerinden bir adım önde olan e-learning eğitimlerinde ODE, bugüne kadar personeline 504 eğitim atadı. Atanan eğitimlerin yüzde 77’si de tamamlandı. Oryantasyon ODE için önemli bir süreç ve bu süreç içerisinde de pek çok eğitim veriliyor. ODE, verilen e-Learning eğitimlerine bir yenisi daha ekleyerek, etik konusuna da değiniyor. Şirket misyonu doğrultusunda oluşturulan kurumsal kodlarla, bireylerin zihinlerindeki içsel kodları karşı karşıya getirmek ve somutlaştırmak, kurumsal kodları netleştirmek ve pekiştirmek için “Etik, Etik Dedikleri” eğitimi hazırlandı. Bu eğitimle, ilke ve değerler, etik kodlar, etik kodların gündelik karar ve eylemlere yansıtılması ve bunların iş sonuçları üzerindeki etkileri, bireysel değerlerle kurumsal değerler arasında köprü oluşturma gibi konularda farkındalık yaratılmak amaçlanıyor. www.ode.com.tr 32 Karanlıkta diyaloga hazır mısınız? Dünyada 30 ülkede, 135 şehirde, 8 milyondan fazla katılımcıyı ağırlayan Karanlıkta Diyalog adlı sergiye ODE Merkez Ofis çalışanları da katıldı. Görme engellilerin rehberliğinde görme dışındaki duyularınıza size yol göstermesi için tamamen teslim olduğunuz, tam anlamıyla karanlıkta bir keşif olan, dünyada 30 ülkede, 135 şehirde, 8 milyondan fazla katılımcıyı ağırlayan Karanlıkta Diyalog sergisine ODE Merkez Ofis çalışanları da katıldı. Sergi çalışanları İstanbul’un sembolü haline gelmiş tüm kentsel mekanlarıyla bir araya getirdi. Ancak tümüyle karanlıkta! Gelin, İstanbul’u görmenin ötesinde “gören” çalışanların bu unutamayacakları deneyim hak- kındaki düşüncelerini kendilerinden dinleyelim… Şenay Tok: “Görmek olağanüstü bir eylemdir ve Karanlıkta Diyalog bu eylemi gerçek anlamda gerçekleştirebileceğiniz nadide bir sergidir.” Fatih Aras: “Karanlıkta diyalog, anlatılmaz yaşanır diyebileceğiniz bir deneyim. Aslında ne kadar çok şeye sahip olduğumuzu ancak hayatın koşuşturmaları içinde bunun pek de farkında olmadığımızı bize anımsatan, bunları kaybetmeye çokta uzak olmadığımızı hissettiren bir karanlık, Karanlıkta Diyalog.” Meriç Gülgör: “Meğer biz ne körmüşüz …” Şenay Önal: “İçeriye girdiğinizde hiç alışık olmadığınız bir ortama giriyorsunuz, bu başlangıçta sizi tedirgin ediyor olmasına karşın daha sonra bu duruma alışıyorsunuz, görmenin sadece gözlerle ilgili olmadığını diğer organlarımızla da gördüğümüzü fark ettik.” Gülhanım Kızılocak: “İlk etapta biraz tedirgin hissettim, hatta geri dönsem mi diye düşündüm ODE Eylül 2014 ama sonrasında hem çok keyif aldığım hem de farkında olmadığım birçok şeyin farkına vardığım bir etkinlikti.” değerini bir kez daha anladığımız ve farkındalık seviyemizi arttırdığımız muhteşem bir sergi…” Bülent Önel: “Karanlığın tüm görmeden, sadece duyarak ve hissetmeye çalışarak yaşamanın zorluğunu anlamak ve engeli olanlara daha duyarlı olabilmek, onlar için yapılacak çok şey olduğunu fark etmek için çok başarılı bir projeydi.” zorluklarına rağmen yaşama sıkı sıkı tutunup mücadele etmenin ne demek olduğunu gördük.” Vishakha Turan: “It was an enlightening experience, I learnt that nothing in life should be taken as an handicap, we must learn to make most of what we have in hand.” Turgut Macun: “Son derece enteresan bir deneyim, yön belirten sözlerin bu kadar anlamsız kalacağını düşünmezdim.” Gulin Argunşah: “Varlıklarımızın Nur Baycan: “Günlük hayatta Betül Aktaş: “Artık daha fazla duyarlı olmam gerektiğini ve sesin önemini biliyorum.” Deniz Şeker: Öncelikle, bu kadar vurucu, etkileyici bir deneyimi yaşattığınız için İnsan Kaynakları’na kalpten teşekkür ederim. “Empati nasıl öğrenilir?” sorusuna doğrudan yanıt aldı- ODE Akademi 33 ğım, sahip olduklarımızın kıymetini çok sert bir şekilde anladığım, etrafımdaki herkese katılmalarını tavsiye edeceğim bir etkinlik oldu.” Erdem Erdal: “Farkındalık ve dört duyu ile tanışma…” Korhan Karabuda: “Çok fantastik bir deneyimdi.” Emre Bilgili: “Farkındalık adına çok etkili bir deneyim yaşadık.” Olcay Kırca: “Kulaklarım ve ellerimle görebileceğimi hiç düşünmezdim.” Eylem Oğuz: “Dinlemenin ve dokunmanın, diyalog kurmada tüm duyulardan daha işlevsel olduğunun farkındalığını arttıran muhteşem bir deneyimsel sergi.” Meltem Gül: “Başta negatif önyargı ile gittiğim fakat etkinlik sonucunda iyi ki katılmışım dediğim etkileyici bir diyalog oldu. Karanlıkta Diyalog ekibine teşekkürlerimi sunuyorum…” Burak Ulaş: “Herkesin görmesi gereken bir etkinlik. Başkaları hakkında empati kurma, farkına varma anlamında olağanüstü bir deneyim.” Emine Arlat: “İstanbul'u kapkaranlık, zifiri karanlık, insanı ürperten bir karanlıkta; 1600 metrekare bir alanda, ses efektleriyle, kör olarak dolaşmak çok etkileyiciydi.” Zeynep Tutkun: “Karanlık hiç beni bu kadar aydınlatmamıştı, ellerimle gördüm, derinlerde kalmış algılarımı keşfettim, kesinlikle herkesin yaşaması gereken bir deneyim…” Cemil Abdulganioğlu: “Bakış açımızı değiştirmemize yardımcı oldu.” Gökhan Turan: “Ne kadar yapabildiğimi sansam da, kendimi hiç bir zaman kör bir insanın yerine koyamamışım.” Abdullah Yaylaoğlu: “Farklı bir deneyimdi.“ Büşra Aktaş: “Kesinlikle unutamayacağım bir deneyimdi, göremediğimizde diğer duyularımızın kuvvetlendiğini hissettim. “ Hilal Akın: “Karanlıkta Diyalog’da beni en çok etkileyen, alana girdikten yarım saat sonra yürümeye devam ederken birden soğukluk hissedip durdum ve bir adım geri giderek elimi uzattım. Elimin ucunda duvar vardı. O an aslında görmesek de bazı şeyleri hissedebileceğimizi fark ettim. Belki de bu yüzden çıkarken yüzümde anlamsız bir tebessüm vardı. Bunca yıldır bakıp da göremediklerimizin, hissedemediklerimizin tebessümü.” Kenan Barış Demirdelen: “Karanlıkta görünen ne çok şey varmış! Vicdanımız, algılarımız, ruhumuz…” www.ode.com.tr 34 Açık sınıf eğitimleri seni bekliyor! İMMİB bünyesinde ve Türkiye’nin önde gelen eğitim firmaları ile konularında uzman eğitimciler tarafından düzenlenen açık sınıf eğitimlerine ODE çalışanlarının ilgisi son üç ay içerisinde artarak devam etti. Güler Kazmacı ile Toplantılar ve Kitle Önünde Sunum ve Hitabet, Takım Çalışması ve Liderlik, Sunuş Tekniği, Yönetme ve Liderlik Etme Sanatı eğitimleri tercih edilen başlıca eğitimler olurken, iki mavi yaka çalışanı da Tehlikeli Kimyasalların Yönetimi ve Laboratuar Çalışmalarında Güvenlik eğitimlerine katılım gerçekleşti. Katılımın fazla olduğu Güler Kazmacı ile Toplantılar ve Kitle Önünde Sunum ve Hitabet eğitiminin katılımcılarından İhracat Uzmanı Emre Bilgili eğitimle ilgili şunları söyledi: “Eğitimi seçmemdeki amacım konunun hayatın her yerinde ve her düzeyde kullanılabilir olması ve bu konuda kendimi geliştirecek noktalar aramamdır. Bazı püf noktalarını görmek anlamında faydalı olmuştur. Eğitimcinin çok güçlü olduğu diksiyon ve doğru ses kullanımı konularına ağırlık verilmiştir. Bu konuda kronik hataları görmemize faydası oldu.” Tatbikat var! ODE, yangın sündürme ve tahliye tatbikatını bir kez daha başarı ile gerçekleştirdi. 18 Haziran 2014 ve 25 Haziran 2014 tarihlerinde Çorlu Fabrika’da gerçekleştirdiği tatbikatla, personele yangın olayı ve yangın esnasındaki davranış şekilleri, yanıcı madde ve yangın sınıfları, söndürücü türleri ve hangisinin ne çeşit yangınlarda kullanılabileceği bilgisi verildi. Söndürme tatbikatında söndürücülerin nasıl kullanıldığı öğretilirken tahliye tatbikatında ise, çalışana alarm sesi tanıtıldı, olası acil durumlarda tahliye usulleri ve önemi anlatıldı. Siren sesiyle toplanma yerinde en kısa sürede nasıl bulunacaklarını deneyerek öğrenmeleri sağlandı. Tatlı rekabet ODE çalışanları arasında düzenlenen halı saha maçları devam ediyor... Mavi ve beyaz yaka çalışanların bir araya geldiği, haftanın yorgunluğunu attığı halı saha maçları, Perşembe günleri saat 19:00-20:00 saatleri arasında gerçekleşiyor. Tatlı bir rekabetin olduğu maçların sonu da baklavayla tatlandırılıyor. ODE Eylül 2014 36 ODE Ege Bölgesi Satış Uzmanı olarak görev yapan Emre Arslan, Haziran 2014 tarihinden bu yana İstanbul’da ODE Ticari Ürünler Takım Lideri olarak görevini sürdürüyor. Sıcak iklimlerde de yalıtımın öneminin gün geçtikçe daha iyi anlaşıldığını dile getiren Arslan, ODE’nin fark yaratan hizmet anlayışıyla yalıtım konusunda her zaman rakiplerinin önünde olacağını söylüyor. Daha önce Ege Bölgesi’nde Satış Uzmanı olarak görev yaptınız. Bu bölgede yalıtıma ihtiyaç yok denilen yerde, yalıtımın önemini anlatmak kolay oldu mu? Bizim ülkemizde yalıtımın sadece soğuk iklimlerde yapıldığını düşünen bir kesim var. Fakat ısı yalıtımı soğuk iklim kadar sıcak iklimlerde de gerekli. Sıcak iklimlerde yalıtımın önemi her geçen gün daha çok anlaşılmakta. Gerek enerji tasarrufu gerek yakıt masrafları gerekse çevreye duyarlılık adına sıcak iklimlerde yalıtıma gün geçtikçe daha çok önem veriliyor. Bu nedenle Ege Bölgesi’nde yalıtıma duyulan ihtiyaç artarak devam edecek. Tüm bu konular düşünüldüğünde insanlara yalıtımın önemini anlatmak zor olmadı. Ege Bölgesi’nde özellikle hangi ürünler tercih ediliyor? Neden? Ege Bölgesi’nde firmamızın üretimini yaptığı tüm ürünlerin yoğun şekilde satışının yapıldığını söyleyebiliriz. Fakat sahil kesiminde bina temellerinde düşük derinlikte su çıkması nedeniyle ODE Membran ve yüksek sıcaklık nedeniyle soğutma ve havalandırma tesisatlarında kullanılmak üzere ODE R-Flex ürünlerin daha çok tüketiliyor. “ODE fark yaratan hizmet anlayışıyla, rakiplerinin her zaman önünde” ODE Eylül 2014 Teknik Yalıtım ODE’nin ticari ürünleri nelerdir? Ürünlerin özellikleri ve kullanım alanları hakkında da bilgi verebilir misiniz? ODE’nin ticari ürünleri üretimini yaptığımız ürünlerimiz ile beraber kullanılan tamamlayıcı veya bayilerimizden gelen talepler doğrultusunda satışına başladığımız ürünlerden oluşuyor. Bunlar; ODE Rockflex, ODE Akustik Ses Yalıtım ürünleri, ODE Membran ile kullanılan Astar, R-Flex ile kullanılan Bant ve Konfix Yapıştırıcı ve hava kanalları için ODE Ductflex ürünlerini sayabiliriz. “ODE ticari tecrübesiyle de piyasada önemli bir konumda…” Bu ürünlerle ODE pazarda nasıl fark yaratıyor? Şirketimizin geçmişine baktığınızda üretici kimliğine kavuşmadan önce ticari ürünlerin satışı ile bu noktalara geldiğini görürsünüz. ODE pi- yasadaki tüm ürünleriyle her geçen gün daha iyi hizmet verdiği ve bayilerimizin daha rekabetçi olmalarını sağladığından dolayı, piyasada fark yaratıyor. Aynı zamanda ODE üretici şirket konumunda olsa da ticari tecrübesiyle de piyasada önemli bir konumda bulunuyor. ODE’nin yeni bir ticari ürün projesi var mı? Önümüzdeki günlerde yeni bir ürünle karşılaşacak mıyız? Ticari ürünlerin satışı için yeni yapılanma kararının üzerinden çok uzun zaman geçmemesine rağmen başladığımız noktaya göre gerek saha bilgisi gerekse de bayilerimiz ihtiyaçlarının tespiti konusunda önemli yol kat ettiğimizi düşünmekteyim. Bu yüzden yeni ticari ürünlerin portföyümüze girmesi kadar olağan bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bayilerimiz için doğru ticari ürünleri belirleyerek, önümüzdeki dönemde satışına başlayabiliriz. Yapı Endüstri merkezi’nin son çıkan raporunda hala Türkiye’deki evlerin yüzde 85’inin yalıtımsız olduğunu söylüyor. Pazar olarak bakıldığında yalıtım firmalarına daha çok işin düşeceği de aşikar. Bu tabloya göre, ülkemizde yalıtıma bakışın değiştiğini ve yalıtımın insanlar için artık vazgeçilmez olduğunu söylemek mümkün mü? Bu konuda yalıtım firmalarına düşen payın oldukça büyük olduğunun farkındayım fakat konu hakkında devletimiz daha büyük sorumluluklar alması gerektiğini düşünüyorum. Gelecek 15 yılda Türkiye’nin enerji ithalatı için ödeyeceği faturanın yaklaşık 1.4 Trilyon Dolar olarak ön- EmrE ArSlAN ODE Ticari Ürünler Takım Lideri Aslen Manisalı olan Emre Arslan üniversite eğitimine kadar İzmir’de yaşadı. Uludağ Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan Arslan, ısıtma, inşaat ve enerji sektörlerinde yurt içi ve yurt dışında iş deneyimleri oldu. ODE ile birlikte yalıtım sektörüne adım atan Arslan, Ege Bölgesi Satış Uzmanı olarak görev yaptı. Haziran 2014’ten itibaren İstanbul’da Ticari Ürünler Takım Lideri olarak görevine devam eden Arslan evli ve bir çocuk babasıdır. görülmekte ve enerji ithalatı cari açığı büyüten en büyük kalem olarak yıllardır zirvede bulunuyor. Bu nedenler düşünüldüğünde görsel ve yazılı medya ve hatta sosyal medya kullanılarak insanlara yalıtımın çok önemli olduğunu anlatmak gerekiyor. Bunlarla beraber çevreye duyarlılık açısından da yalıtım çok önemli. Bütün bunlar düşünüldüğünde yalıtım insanlar için gerçekten vazgeçilmez ve kesinlikle önem verilmesi gereken bir konu. Eklemek istedikleriniz var mı? ODE’nin üretimini yaptığı ürünlerle beraber kullanılan veya destekleyici ürün niteliğindeki ticari ürünlerin, bayilerimizin ve tüm müşterilerimizin işlerini pozitif etkilemesini diliyorum. www.ode.com.tr 37 38 Türk özel sektörü rekabe Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) ile TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu (REF) tarafından düzenlenen 9. Rekabet Kongresi’nde gerçekleşen Rekabet Gücü Ödül Töreni’nde Büyük Ölçekli İşletme Kategorisi 2013 Ödülü’nü ODE Yalıtım A.Ş. kazandı. Yılın en rekabetçi şirketi seçilen ODE, şimdiye kadar bu ödülü alan en genç üretici firma olma özelliğini taşıyor. Türk Dil Kurumu rekabet kelimesini, ‘aynı amacını güden kimseler arasındaki, çekişme, yarışma, yarış’ olarak, Rekabet Kurumu ise bir piyasada satıcıların daha fazla müşteri edinerek mal ve hizmet satışlarını, dolayısıyla da karlarını artırmak için giriştikleri yarış şeklinde tanımlıyor. Peki, Türk özel sektöründeki bu yarış, hangi minvalde ilerliyor? Rekabet koşulları neler, Türkiye’nin dış ticarette rekabet gücü nedir? Tüm bu soruların yanıtını bulmaya çalıştığımız dosya konumuzda ODE’nin Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) ile TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu (REF) tarafından düzenlenen Rekabet Gücü Ödül Töreni’nde “Büyük Ölçekli İşletme Kategorisi 2013 Ödülü”nü kazanmasının da rolü büyük. Bu ödül törenine geçmeden önce, 8 Kasım 2005 tarihinde, SEDEFED ve TÜSİAD-REF ortaklaşa ilk Rekabet Kongresi’ni gerçekleştiriyor. Toplumun ilgili tüm kesimlerinde rekabet konusuna dikkat çekmek amacı ile oluşturulan Kongre’de, Türkiye’nin önemli bir kalkınma atılımı yapması için gereken sanayi politikalarının ve devlet-üniversite-özel sektör işbirliklerinin oluşumuna katkı sağlaması amaçlanıyor. Ülkemizin rekabet politikalarına yol gösterici nitelikte olan “Rekabet Kongresi”nin ikincisinde “İnovasyon”, üçüncüsünde “Büyüme Dinamikleri”, dördüncüsünde “Küresel Bekleyişler”, beşincisinde “Krizden Çıkışın Yolu”, altıncısında “Geleceğin Tasarımında Rekabet Gücü”, yedincisinde “Büyüme, Rekabet Gücü ve İnovasyon”, sekizincisinde “Sektörel Politikalar ile Rekabet Gücünü Artırmak, dokuzuncusundaysa “İmalat Sanayisinde Rekabet Gücü” temaları ele alınıyor. Aynı zamanda 2010 yıODE Eylül 2014 lından bu yana da rekabet gücünün firma bazında desteklenmesi amacıyla, yılın en rekabetçi şirketini seçmek üzere “Rekabet Gücü Ödülü” verilmeye başlanıyor. SEDEFED ve TÜSİAD-REF tarafından düzenlenen “İmalat Sanayisinde Rekabet Gücü temalı 9. Rekabet Kongresi’nde düzenlenen ödül töreninde üç ayrı kategoride verilen ödülleri, Türkiye’nin hizmet ve imalat sektörlerinde rekabette fark yaratan firmaları kazanıyor. İmalat Sanayisi Rekabet Gücü Büyük Ödülü: ODE Yalıtım; Hizmet Sektörü Rekabet Gücü Büyük Ödülü: Kığılı; KOBİ Kategorisi Rekabet Gücü Büyük Ödülü: AKPRES alıyor. Yalıtım sektöründe bu ödülü ilk kucaklayan şirket olan ODE adına ödülü Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu Başkanı Süleyman Onatça’dan alan ODE Mali İşler Genel Müdür ODE Dosya tçi mi? 39 ODE “Türkiye’nin En Rekabetçi Şirketi” seçildi TÜSİAD, SEDEFED ve Sabancı Üniversitesi tarafından dördüncüsü düzenlenen, kriterleriyle alanında Türkiye’nin en prestijli organizasyonu olan Rekabet Gücü Ödülü’nde “Büyük Ölçekli İşletme Kategorisi 2013 Ödülü”nü ODE Yalıtım kazandı. 1985 yılında kurulan Türkiye’nin yüzde 100 yerli en büyük yalıtım üreticisi ODE, Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) ile TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu tarafından düzenlenen Rekabet Gücü Ödül Töreni’nde “Büyük Ölçekli İşletme Kategorisi 2013 Ödülü”nü kazandı. Üretici kimliğine 18 yıl önce kavuşan ODE, şimdiye kadar bu ödülü alan en genç üretici firma olma özelliğini taşıyor. Büyüme, ihracat, katma değer, insan kaynakları, finansal kaynaklar, inovasyon tasarımı, teknoloji, liderlik, sürdürülebilir strateji gibi birçok bileşenin değerlendirildiği yarışmada süreç bu yıl 30 firma ile başladı. Şirketlerin bu kriterleri iş akışlarına yüzde yüz yansıtmasının ve özellikle tüm ekibi tarafından benimsenmesinin de önemli kıstas olduğu yarışmanın başvuru sürecinde ODE ekibinin görüşleri de jüri tarafından değerlendirmeye alınmıştı. Yarışmanın jürisinde yer alan Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilek Çetindamar ödül kazanan firmaları sahneye davet ederken jüri heyeti olarak seçim sürecinde firmaların başarılarından büyük bir gurur duyduklarını belirterek ödül alan firmaların Harvard’da “Case” olarak okutulabilecek kadar başarılı olduklarına dikkat çekti. zamanda bir sorumluluk olarak gördüğünü ve Türkiye’yi artık yurt dışındaki benzer organizasyonlarda temsil etmek için çalışacaklarının altını çizdi. Rekabet Gücü Ödülü ile ne amaçlanıyor? Yardımcısı Kemal Direk; “Türkiye’nin yüzde 100 yerli en büyük yalıtım üreticisi olarak 29’uncu yılımızı sürdürdüğümüz bu günlerde aldığımız bu değerli ödül bizim için büyük bir onur ve gurur kaynağı oldu. Bizi bu ödüle layık gören saygıdeğer jüri üyelerine sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. ODE kurulduğu günden itibaren her zaman yolunu çizerken çalışanlarının, sektörünün ve ülkesinin gelişimini gözetmiş, bu yönde cesur adımlar atmaktan çekinmeden yenilikleri hayata geçirmeyi ilke edinmiştir. Bu yolda ilerlerken, aldığımız değerli ödüller bizi hem gururlandırıyor hem de gelecek hedeflerimiz için güç ve cesaret veriyor.” dedi. Tören sonundaki toplu aile fotoğraf çekimine ODE’nin tüm çalışanlarıyla birlikte katılan Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ise yaptığı değerlendirmede ODE’nin bu başarıyı aynı Rekabet gücü ile sürdürülebilir rekabet gücü için verilerin doğru kullanılmasını sağlamak amaçlanıyor. Öyleyse rekabet gücü nedir? Rekabet gücü, firmaların belirli bir piyasada rekabet edebilme, piyasa payını artırabilme, ihracat yoluyla yeni pazarlara girebilme, sürdürülebilir bir büyüme ve kâr edebilme kapasitesini ifade ediyor. Rekabet Gücü Ödülü verilmeden önce bir değerlendirme yapılıyor. Ödül için başvuran şirketlerin son yılı değerlendiriliyor ama “üç yıllık” performansı da göz önüne alınıyor. Şirketin hedefleri ve neleri gerçekleştirdiği bilgiwww.ode.com.tr 40 yolunda olan en seçkin yolunda olan en seçkin şirkete ödül veriliyor. Ödül değerlendirilmesi yapılırken; şirketin büyüme, ihracat, teknoloji ve inovasyon, markalaşma, insan kaynakları, katma değer ve kar, stratejilerinin (rekabet, Pazar gibi) sürdürülebilirlik, müşteri ve toplum, liderlik ve süreç ve sistemlerini geliştirme performansına bakılıyor. Türkiye’de yerleşik şirketlere verilen ödülle; küresel sürdürülebilir rekabet alanında farkındalığın artırılması, küresel sürdürülebilir rekabet avantajına ulaşan başarı örneklerinin ödüllendirilmesi, başarı örneklerinin uyguladıkları örnek yaklaşımların yaygınlaştırılması yoluyla, firmaların rekabet yetkinliğinin artırılması, rekabet gücü kazandıran temel kıstasların bilinirliğinin artırılması amaçlanıyor. Dünya rekabet gücü sıralamasında Türkiye 45. sırada lerine bakılıyor. Karşılaştırma yaparak şirketin rakiplerinin veya sınıfında en iyi kuruluşların veya sektör ortalama performans değerleri inceleniyor. “İlgi” başlığı altında firmanın her performansa dair sektöre ilişkin geri bildirim vermesi sağlanıyor. Her firmaya kendi performanslarını ölçmek amacıyla “açık uçlu” soru soruluyor. Bu sorular, üretimden servise her sektöre yönelik genel soruları kapsıyor. Tüm bu soruların yanıtları alınıp, gerçekleştirilen saha ziyaretleri sonrasında başvuru yapan şirketlere değerlendiriciler tarafından puan veriliyor. Toplanan jürinin değerlendirme raporundan sonra Rekabet Gücü Ödülü’nü almayı hak kazanan şirketler, düzenlenen Rekabet Kongresi’nde gerçekleşen Ödül Töreni’nde açıklanıyor. Ödül için şirketler nasıl değerlendiriliyor? Son 12 ay içinde Türkiye dışında operasyonlarını başarıyla yaygınlaştıran –ve Türkiye dışındaki gelirini büyüten- şirket ile son 12 ayda büyümesi ve yönetim kalitesi ile sektöründeki diğer şirketleri geride bırakarak birinci sınıf sonuçlar alan, gerçek ve sürdürülebilir büyüme ODE Eylül 2014 İsviçre’de yerleşik olan Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum) 2014-2015 Küresel Rekabet Gücü Raporu sonuçlarını kamuoyuna açıkladı. Rekabet gücü sıralamasında bu yıl dikkate alınan 144 ülke arasında İsviçre yeniden ilk sırayı aldı. İkincilik ve üçüncülük ise sırasıyla Singapur ve ABD arasında paylaşıldı. Rekabet gücünün önemli bileşeni Makroekonomik ortam endeksin de artış gösteren Türkiye 144 ülke arasında bir basamak gerileyerek 45. sırayı aldı. TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu (REF) tarafından gönderilen raporun temel bulgularını şöyle sıralamak mümkün: 1. Küresel Rekabet Raporu 2014-2015, uzun vadeli ekonomik büyüme için gerekli yapısal reformların belirlenmesi ve uygulanmasında ilerlemeyi yetersiz buluyor. 2. İsviçre Küresel Rekabetçilik Endeksi sıralamasında raporun üstünde kalmış olup; ABD ve Japonya üst üste iki yıldır sıralamada yukarı çıkıyor. 3. İnovasyon, yetenek geliştirme ve kurumsal güç, dünyanın en rekabetçi ekonomilerinin belirlenmesinde belirleyici bir rol oynamaya devam ediyor. Küresel Rekabet Gücü Endeksi’ne göre; ABD rekabetçilikteki yerinde bu yıl da geçen yıl ol- ODE Dosya REKABET GÜcÜnDE İLK 10 SıRAyı pAyLAşAn ÜLKELER vE REKABET GÜcÜ SıRALAmASı İlk 10 Ülke İsviçre Singapur ABD Finlandiya Almanya Japonya Hong Kong Hollanda İngiltere İsveç Küresel Rekabetçilik Endeksi 2014’e Göre Sıralama (144 ülke içinde) Küresel Rekabetçilik Endeksi 2013’e Göre Sıralama (148 ülke içinde) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 2 5 3 4 9 7 8 10 6 duğu gibi ilerleme kaydedip, iki sıra yükselerek üçüncülüğe yerleşirken, kurumsal çerçeve ve inovasyon puanlarını yükseltiyor. Dünyanın en büyük gelişmekte olan piyasa ekonomilerinin bazıları rekabet gücünün artırılması konusunda güçlüklerle karşılaşmaya devam ediyor. Suudi Arabistan (24.), Türkiye (45.), Güney Afrika (56.), Brezilya (57.), Meksika (61.), Hindistan (71.) ve Nijerya (127.) sırada olup, sıralamada her ülkede düşüş gözlemleniyor. Çin (28.) ise tam tersine, bir basamak yukarı çıkarak, BRICS ülkesi ekonomilerinin en yükseği olarak sıralamada yerini alıyor. gösteriliyor. Pazar büyüklüğünde en rekabetçi 16. ekonomi olurken, en kötü performans yeniden 131. sıra ile işgücü piyasasının etkinliği kaleminde görülüyor. Aşağıdaki tablo, Küresel Rekabetçilik Endeksi’nin hesaplanmasında kullanılan bileşenlerin bir bölümünde Türkiye’nin yeri hakkında bilgi veriyor. Tabloda da görüldüğü üzere; bir önceki yıla göre en önemli iyileşmeler makroekonomik ortam, yüksek öğretim ve işbaşında eğitim de görülmüş olup, emtia-mal piyasalarının etkinliği ve pazar büyüklüğü endekslerinin sabit kaldığı görülüyor. 41 Hedef 2018’e kadar her yıl en az yüzde 25 büyüme… Hem yapı hem endüstriyel yalıtımda Türkiye’nin uzmanı ODE, son yıllarda yurt dışı faaliyetlerini de hızlandırdı. Alanında dünyanın en büyük sektörel buluşmalarına Türkiye’den katılan tek firma olarak global pazardaki iddiasını her geçen gün artıran ODE, aralarında Şili, Brezilya, Belçika, Bosna Hersek, Sri Lanka, Uruguay ve Rusya gibi ülkelerin de olduğu 68 pazara ihracat yapıyor. Türkiye’yi dünyanın beş kıtasında temsil eden ODE, 2014 sonuna kadar ihracat yaptığı ülke sayısını 75’e yükseltmeyi hedefliyor. Şu anda dört üretim tesisinde yüzde 100’lere varan kapasite ile çalışan ODE önümüzdeki üç yıl içinde Eskişehir’de hayata geçireceği yeni üretim tesisleri için de hazırlıklarını sürdürüyor. Geçtiğimiz iki yılda yüzde 60 büyüme performansı sergileyen ODE, 2018 yılına kadar her yıl en az yüzde 25 büyüme hedefliyor. Raporda Türkiye değerlendirmesi Raporda Türkiye ile ilgili değerlendirmeye gelince; Türkiye’nin 2013 itibariyle satın alma gücü paritesine göre 827.2 milyar ABD dolarlık bir GSYİH büyüklüğüne, kişi başına düşen 10.815 ABD dolarlık bir gelire, Türkiye’nin GSYİH’sinin dünya toplamında yüzde 1.35’lık bir paya sahip olduğu hatırlatılıyor. 2014-2015 dönemi Küresel Rekabetçilik Endeksi hesaplamalarına göre Türkiye 144 ülke arasında 45. sırada. Türkiye bir önceki yıl 148 ülke arasında 44., ondan önceki yıl ise 144 ülke arasında ise 43. sırada konumlanmış. Geçen yıl olduğu gibi Küresel Rekabetçilik Endeksi’nin içinde bulunan bileşenler arasında en iyi performans pazar büyüklüğü kaleminde Rekabetçilik Endeksi Bileşeni Kurumsal yapılanma Altyapı Sağlık ve ilköğretim Yüksek öğretim ve işbaşında eğitim Emtia-Mal piyasalarının etkinliği Pazar büyüklüğü İnovasyon İşgücü piyasaları Makroekonomik ortam Mali piyasaların gelişmişliği 144 Ülke Arasında Türkiye’nin Sıralaması (2014) 64 51 69 50 43 16 56 131 58 58 148 Ülke Arasında Türkiye’nin Sıralaması (2013) 56 49 59 65 43 16 50 130 76 51 www.ode.com.tr 42 “Ülke olarak yüksek katma değerli alanlarda yer almalıyız” ODE Eylül 2014 ODE Dosya Türk markalarının rekabet gücünü artırmak için pek çok çalışmaya imza atan Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED), düzenlediği Rekabet Kongresi ve yayınladığı raporlarlarla kapsamlı çalışmalar sunuyor. SEDEFED Başkanı Sefa Targıt, yayınlanan raporlar ve kongrelerle iş dünyası arasındaki işbirliğini artırmayı ve kamuya uzmanlık ve vizyon içeren öneriler sunmayı amaçladıklarını belirtiyor. Targıt, sektörel değer zincirlerinin merkezinde Türkiye’nin olmasını ve daha yüksek katma değerli alanlarda yer almamız gerektiğini söylüyor. Öncelikle SEDEFED'in kuruluş amacından bahseder misiniz? Sektörel Dernekler Federasyonu yani SEDEFED; 2004 yılında Türkiye’nin önde gelen sektörel dernekleri ve TÜSİAD tarafından kuruldu. SEDEFED; ortak amaç, ilke ve hedefleri benimseyen sektör kuruluşlarının, ulusal ekonomik politikaların oluşturulmasına katkıda bulunmak; uluslararası sektörel entegrasyonu sağlamak; sorunları ve çözüm önerilerini kamuoyuna, yetkili kurumlara duyurmak için güç birliği yaptıkları ortak çalışma zemini oluşturmak amacıyla kuruldu. Türkiye, dünyanın en büyük 16. ekonomisi olarak sadece birkaç sektörde uzmanlaşma şansına sahip değil. Çok farklı hizmet ve imalat sektörlerinin bir arada gelişmesi ile Türkiye kalkınacak. Kendi sektörleri için markalaşmadan, kamu ile ilişkilere çok farklı faaliyetler gösteren sektör derneklerimiz var. SEDEFED olarak amacımız, burada oluşan sektörlerarası alanda rekabet gücünü, sürdürülebilirliği ve ekonomik gelişmeyi ölçmek ve geliştirilmesine yardımcı olmak. Diğer tarafta üyesi olduğumuz Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) var. Sektörel ve bölgesel düzeyde iş dünyasını temsil eden bağımsız ve gönüllü STK’ların çatı kuruluşu olan TÜRKONFED içinde SEDEFED olarak sektör tarafını temsil ediyoruz. SEDEFED neler yapıyor, ne gibi çalışmalar yürütüyor? 43 var. Ulusal Rekabet Gücü’nün durum tespiti için her yıl “Türkiye’nin Küresel Rekabet Düzeyi” raporunu yayınlıyoruz. Bu rapor ile 114 farklı kriterde, 148 ülke ile Türkiye’nin karşılaştırmasını yapıyoruz. Karşılaştırmalarımıza Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) Küresel Rekabet Endeksi” başta olmak üzere, çeşitli uluslararası endekslerden yararlanıyoruz. Bu endekslere, ODE Yalıtım’ın dahil olduğu “enerji” alanından bir örnek vereyim. Türkiye WEF’in endeksinde, “Elektrik Arzının Niteliği” bileşeninde dünyada 71. sırada yer alıyor. Bu durum enerji alanında Türkiye’nin daha alacak çok yolu olduğunun göstergelerinden biri. Diğer taraftan sektörel rekabet gücü alanında da yıllık raporlar çıkarıyoruz. Geçtiğimiz yıllarda otomotiv, demir-çelik ve kimya sektörleinde yayınladığımız bu raporların ardından 2014 yılında tüm imalat sanayisi sektörlerini içeren “Sektörel Rekabet Göstergeleri” raporunu yayınladık. Pusula okurları, sözünü ettiğim raporları www.sedefed.org sitesinden indirerek okuyabilirler. SEDEFED çalışmaları üç ana eksende yürütülüyor. Rekabet gücü, sürdürülebilir kalkınma ve sektörel ekonomi. Bu üç alana da sektörel bir bakış açısı ile yaklaşıyoruz ve yaptığımız çalışmalarda sektörel derneklerin görüşlerini yansıtıyoruz. Rekabet alanında bir diğer çalışmamız ise Rekabet Gücü Ödülü ve modeli. Bu yıl imalat sanayisi kategorisinde ODE Yalıtım’ın kazandığı bu ödül ile ilgili zannediyorum sorularınız olacak. İsterseniz bu konuyu o sorularınız ile açarız. Rekabet gücü alanında yaptığımız çalışmalar ile ulusal, sektörel ve firma bazında modellerimiz Çalışmalarımızın ikinci ekseninde ise sürdürülebilirlik var. Çevresel sürdürülebilirlikte, bu yıl “Enerji verimliliği konusu en çok Orhan Turan’ın girişimleriyle gündeme geldi” ODE Yalıtım A.Ş. hangi özellikleriyle öne geçti? ODE Yalıtım öncelikle stratejik planlama konusunda ciddi bir yol almış durumda, yapmakta olduğu planlama çalışmaları ve bu planlama çalışmalarının tüm firmaya yansıması ile öne çıkıyor. ODE ayrıca Ar-Ge konusunda da ciddi bir kapasite geliştirmiş durumda, hem ürünlerde hem de enerji, yangın güvenliği gibi sü- reçlerde ciddi bir Ar-Ge yetenekleri var. Diğer taraftan firmanın bayilerle ilişkisi üst düzey bir profesyonel alt yapıya dayanıyor. Prensiplerle şekillenen bu altyapı, aynı zamanda doğrudan insanı ilişkilerle gelişiyor. Az önce ifade ettiğimiz gibi, Rekabet Gücü Ödülü’nde firmaları birçok farklı kıstas ile değerlendiriyoruz. Bu çerçevede ODE’yi modelin her noktasında ödüle götüren daha birçok özellik var. Ancak ben son olarak Sayın Orhan Turan’ın inisiyatifi ile öne çıkan bir özelliği vurgulamak istiyorum. Türkiye’de izolasyon ve yapılarda enerji verimliliği konusu, en çok Orhan Turan’ın girişimleri ile gündeme geldi. Yani ODE yalıtım, Rekabet Gücü konusunda sadece ev ödevini yapmakla kalmadı, İMSAD ve İZODER gibi STK’lar ile ulusal ve sektörel düzeyde önüne çıkan engelleri aşmada da ciddi işbirliklerine ve girişimlere önayak oldu. www.ode.com.tr 44 Accenture ve Birleşmiş Milletler Global Compact ile birlikte yayınlayacağımız “Herkes İçin Sürdürülebilir Enerji: İş Dünyası için Fırsatlar” raporu yer alıyor. Sosyal sürdürülebilirlikte ise TÜRKONFED ile birlikte Orta Gelir Tuzağı başlığında çalışmalar yapıyoruz. Üçüncü çalışma eksenimiz ise “Sektörel Ekonomi” alanı. Bu alanda da başta sektörel derneklerimizin çalışmalarını ve ekonomik değerlendirmelerini derlemek olmak üzere bir dizi bülten ve raporumuz var. manlık ve vizyon içeren öneriler sunabilmeyi amaçlıyoruz. İlki 2005 yılında düzenlenen Rekabet Kongresi, 2009 yılından bugüne, ”Ulusal Rekabet Gücü”, “Sektörel Rekabet Gücü” ve ”Firma Bazında Rekabet Gücü” temelinde özgün modellere dayanan kapsamlı çalışmaların sunulduğu bir organizasyon haline geldi. SEDEFED ve REF (TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu), aradan geçen 10 yıllık süreçte rekabet gücü artışımız için çok ciddi bir çaba ortaya koydu. “Rekabet kongreleriyle kamuya uzmanlık ve vizyon içeren öneriler sunabilmeyi amaçlıyoruz” SEDEFED, TÜSİAD ve rEF ile birlikte düzenlenen kongrede rekabet Gücü Ödül Töreni’nin dördüncüsü de gerçekleşti. rekabet Gücü Ödülü hangi alanlarda, kimlere veriliyor? Çalışma alanlarınızın başında rekabet Politikaları geliyor ve bu yıl 9. rekabet Kongresi'ni düzenlediniz. Kongre düzenleme amacınız nedir ve kongreler Türk özel sektörüne neler kazandırıyor? Rekabet Gücü Ödülü kapsamlı bir modele dayanıyor: Rekabet Gücü Modeli. Bu model çerçevesinde aday firmalar; kaynakları, altyapıları ve iş sonuçları açısından kapsamlı bir değerlendirmeye tabi tutuluyor. Bizler kendi firmalarımız içinde, kendi markamızın rekabet gücünü artırmak için çok ciddi çalışmalar yapıyoruz. Ancak bu çalışmalar ülkenin yatırım ortamı, iş yapma ortamı, rekabet ortamı ile sınırlı kalıyor. Mesleki eğitim, enerji altyapısı, fikri mülkiyet hakları, hukuk sistemi ve üniversitelerin niteliği, iş dünyasının kendi şirketleri içinde çözemeyeceği ulusal ve bölgesel sorunlardan sadece birkaçı. Bu sorunların çözümü için iş dünyasının birlik olması, işbirlikleri geliştirmesi gerekiyor. Diğer taraftan kamunun gerekli reformları gerçekleştirmesi ihtiyaç duyduğu uzmanlık da yine iş dünyasında ve profesyonellerde var. Rekabet Kongresi ve yayınladığımız raporlar ile söz konusu işbirliklerini geliştirmeyi ve kamuya uz- Öncelikle firmanın üst düzey yöneticilerine, rekabet gücü ölçümü konusunda bir eğitim veriliyor. Daha sonra bu eğitimi alan yöneticiler, ödüle ait “öz değerlendirme formunu” dolduruyor. Daha sonra bu form çerçevesinde üç günlük bir saha ziyaretiyle uzman değerlendiriciler firmanın rekabet gücünü ele alıyorlar. Son olarak ödül jürisi, değerlendiricilerin hazırladıkları endeksi inceliyorlar ve ödülü kimin kazandığını belirliyorlar. Bu kapsamlı süreçten de anlaşılacağı üzere Rekabet Gücü Ödülü, kurumsallaşma ve rekabet gücünde belli bir aşamanın üzerine geçmiş firmaların kazanabileceği bir ödül. Bu ödüle büyük işletmeler ve KOBİ’ler aday olabiliyor. KOBİ’ler ve büyük işletmeler için farklı değerlendirme süreçleri var. ODE yalıtımın kazandığı kategori ise “Büyük İşletmeler Kategorisi”. Büyük İşletme Kategorisi’nde İmalat Sanayisi ve Hizmet sektöründe iki ayrı büyük ödül veriliyor. Ödüle başvuru çok oluyor mu? Ödül, başvuru kriterleri nelerdir? Ödüle her yıl yoğun bir ilgi oluyor. SEDEFED Genel Sekreterliği bu çerçevede her yıl 50’ye yakın firma ile ön görüşmeler yapıyor ve kısa birebir eğitimler veriliyor. Bu kısa eğitimler sonucunda ödülü değerlendirme sürecini başarıyla tamamlayarak finale kalma şansına sahip olan yani rekabet gücü ve buna yönelik ölçme-değerlendirme kapasitesine sahip olduklarını düşündüğümüz firmaları adaylığa davet ediyoruz. “Markalaşma ve inovasyon konusunda kapsamlı çalışmalar başlatılmalı” Sizce Türk şirketleri rekabetçi mi? Geleceğin rekabet koşulları neler olacak? Türk şirketleri rekabette çok değerli başarılara imza atıyorlar. Türkiye, sanayiye yaptığı yatırımlarla, önce üretim sonra da kalite aşamalarına ulaştı. Bu noktadan sonra Orta Gelir Tuzağını da aşabilmek için markalaşma ve inovasyon konusunda ciddi ve kapsamlı çalışmalar başlatmamız gerekiyor. Sektörel değer zincirlerinin merkezlerinde Türkiye olmalı ve daha yüksek katma değerli alanlarında yer almalıyız. Sizce hizmet, imalat sektörünün ve KOBİ'lerin rekabet gücünü artırmak için ne gibi politikalar yapılmalı? Bu anlamda devletten beklentileriniz nelerdir? Türkiye’de uygulanması gereken birçok politika yapılması gereken birçok reform var. Ben bu alanlar içinden, ODE Yalıtımı da yakından ilgilendiren “enerji politikalarına” girmek istiyorum. Geldiğimiz noktada enerji politikalarımızı “sürdürülebilirlik” eksenine oturtmamız gerekiyor. Burada sürdürülebilirlikten kastımız enerji verimliliği, yenilenebilir enerji ve enerjiye erişim kalitesi başlıklarında yoğunlaşıyor. Hem kamu kesimimin hem de özel sektörün üzerinde düşen görevleri yapması gerekiyor. Bu noktada röportajımızın başında sözünü ettiğim, Herkes İçin Sürdürülebilir Enerji rapor çalışmamız önemli bir yol gösterici olacak ve 19 sektöre bir yol haritası sunacak. ODE Eylül 2014 ODE Dosya 45 “ODE stratejik yönetim ve planlamayı içselleştirmiş bir şirket” novus Stratejik Yönetim Danışmanlığı kurucucu aynı zamanda Stratejik Yönetim Danışmanı olan Gül Akçasoy, 37 yılı aşan iş yaşamında kendisini stratejik yönetime adamış. En iyi uygulama seçilen sistemlerin kurucusu olarak, hizmet verdiği organizasyonlara, ölçülebilir finansal değerler yaratan Akçasoy, Rekabet Gücü Ödülleri’nin de jüri üyeliğini yaptı. Başarılı iş sonuçları üretmenin ve sürdürülebilir kılmanın birinci aracı olan stratejik yönetim ve planlama olduğunu belirten Akçasoy, ODE’nin stratejik yönetim ve planlamayı içselleştirdiğini ve bunu başaran ender Türk şirketlerinden biri olduğunu söylüyor. Bu yıl rekabet Gücü Ödül töreninin dördüncüsü düzenlendi ve ODE YAlITIm A.Ş. İmalat Sanayisi rekabet Gücü Büyük Ödülü'nü aldı. Kendi alanınızdan baktığınızda ODE hangi kriterlere göre değerlendirildi? Rekabet Gücü Ödülü, akademi-endüstri işbirliği çerçevesinde TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu (REF) tarafından yapılan bir çalışmayla kriterleri belirlenmiş ve 2009 yılından bu yana düzenli süreklilik gösteren bir ödül. Kısaca özetlemek gerekirse; iş sonuçları, kaywww.ode.com.tr 46 naklar, sürdürülebilirlik ana başlıkları altında 10 alt başlığın (Büyüme, İhracat, Katma Değer ve Kar, Müşteri ve Toplum, İK, Finansal Kaynaklar, İnovasyon, Tasarım ve Teknoloji, Liderlik, Stratejilerin Sürdürülebilirliği, Süreç ve Sistemlerini Geliştirebilme), incelenmesi ve değerlendirilmesi olarak uygulanan bir süreç. Bir stratejik yönetim danışmanı olarak, tek bir cümle ile ifade etmek gerekirse, ODE’nin bu ödülü almaya hak kazanmasının temel nedeni, stratejik yönetim ve planlamayı içselleştirmiş bir şirket olması diyebiliriz. Başarılı iş sonuçları üretmenin ve sürdürülebilir kılmanın birinci aracı olan stratejik yönetim ve planlama, şirketleri başarıya götüren yolda, tutarlılık ve süreklilik isteyen bir yönetim modeli. Bir kez başladıktan sonra kendi kendine devam eden bir süreç değil, özel bir çaba gerektiriyor ve tepe yönetim desteğiyle, ancak çok yönlü (tüm paydaşları kapsayan) iletişim, etkileşim ve paylaşım ile başarıya ulaşıyor. ODE, bunu başarmış ender Türk şirketlerinden biri. ODE’nin bu ödülü almasını sağlayan özelliklerini şöyle sıralayabilirim: n ODE, stratejik iş planlarını, iş ve aksiyon planları ile detaylandırmış, paydaşları ile iletişim ve etkileşim sağlamış, strateji-iş-aksiyon planlarını izleme ve takip modelini başarılı bir biçimde kullanan bir şirket. n ODE, gerektiğinde iş modeli değiştirmekten çekinmeyen, başarılı değişikliklere imza atmış bir şirket. Bu değişimlerin başarıya ulaşmasının ardında, tutarlı strateji, politikalar ve kaynak kullanım kararları var. Bir diğer deyişle değişim yönetimi başarısını destekleyecek iş modelini ve kültürünü oluşturabilmiş. n Kaynak kullanımındaki en etkileyici yönü ortak akıl kulanımına ve çeşitliliğe verdiği önem. ODE, geniş ve çeşitli bir yelpazede ortak akıl kullanmak için kendi insan kaynağının yanı sıra akademik, sektörel, yerel, küresel, kurumsal, bireysel danışmanlara uzanan geniş bir yelpazeyi kullanıyor. n ODE’nin başarı hikayesinde beni en çok etkileyen unsurlardan bir diğeri de, şirketlerde çoğunlukla fren görevi üstelenen mali işler bölümünün, adeta, IVT vites rolünü benimseyerek, iş stratejilerine ve karar alıcılara ODE Eylül 2014 GÜl AKÇASOY 2007 yılında novus Stratejik Yönetim Danışmanlığını kuran Gül Akçasoy, 37 yılı aşkın iş yaşamında, kendisini stratejik yönetime adamış olup, en iyi uygulama olarak seçilen sistemlerin de kurucusu olarak, hizmet verdiği organizasyonlara, ölçülebilir finansal değerler yaratıyor. Ulaşım, Kimya, Mühendislik, Enerji ve Altyapı, Çevre Teknolojileri, Hızlı Tüketim Ürünleri, Perakende, Tekstil, Hazır Giyim gibi çeşitli sektörlerdeki yerel ve çok uluslu şirketlerde, insan kaynakları, bilgi sistemleri ve satın alma yöneticiliklerinin yanı sıra stratejik yönetim danışmanlığı da yapıyor. Meslek Liseleri Dual Eğitim Sisteminin yasalaştırılması, Üniversite-Sanayi İşbirliği Projesi ve Uygulaması, Tekstil Sanayi İş Değerlendirme Sistemi projelerinde aktif üye olarak sektörel ve ulusal projelere katkıda bulunan Akçasoy’un Dünya Gazetesi, Yenibiriş.com, YenibirişDünyası.com, Yönetim Danışmanları Derneği e-bülteninde Strateji, Yönetim ve Kriz Yönetimi konularında makaleleri yayınlanıyor. Akçasoy, Marmara Üniversitesi İşletme bölümünden mezun olup, Peryön Yönetim, Denetim ve Etik kurullarında görev yaptı ve halen PERYÖN, YDD ve SHRM üyesidir. verdiği destek oldu. n Pazarlama stratejilerini uygulamadaki tutarlı yaklaşımı da, başarısının arkasında yatan önemli faktörlerden bir tanesi. Pazardaki etkin konumunu farklı ve yenilikçi ürünlerle sağlarken, yatay-dikey büyüme stratejileriyle destekliyor. Rekabet avantajını ise ardışık ve bütünsel pazarlama stratejileriyle sağlama yolunu seçmiş. n Paydaşlar arasındaki çok yönlü iletişim kanallarını formel ve informel olarak açık tutabilen ender organizasyonlardan biri. n Bütün bunların temelinde ise güçlü bir liderlik profili var. Şirket kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı, günümüz iş hayatı için gerekli liderlik kodlarının hemen hepsine sahip ve yetkin. Bu yetkinlik, liderlik kodlarının, diğer yönetim kademelerine de yansımasını sağlayarak, sürdürülebilirliğe katkıda bulunuyor. “Şirketin sahip olduğu tüm kaynakları çalışanları yönetir” rekabet konusunda insan kaynağının önemi nedir? İnsan kaynağının önemi, hemen her fırsatta vurgulanan ancak gereklerinin pek de yerine getirilmediği bir konu ülkemizde. Bir şirketin sahip olduğu tüm kaynakları (para, ekipman, materyal, enerji, itibar, bilgi, know how, taşınmaz vb.) insan kaynağı yönetir. Şirketin gelecekte sahip olacağı kaynakların miktar, kalite, verimliliğini de, şirketin insan kaynağı oluşturur. Diğer bir deyişle, bir şirketin tüm kaynaklarının miktarı, kalitesi ve verimliliğini belirleyen, rekabet üstünlüğü sağlayan, şirketin insan kaynağının sahip olduğu bilgi, beceri, yetkinlikleri ve kültürü ile doğru orantılır. Günümüz dünyasında rekabet avantajı; daha hızlı / daha iyi / daha güçlü / daha büyük / daha küçük / daha akıllı mal ve hizmetleri, daha az kaynak kullanarak üretmek ve daha hızlı / daha iyi / daha güçlü / daha büyük / daha küçük / daha akıllı biçimde pazara sunmaktan geçiyor. Daha’ları belirleyen, şirketlerin insan sermayesi (şirket insan kaynağının sahip olduğu toplam bilgi, beceri ve yetkinlikler) ve bu sermayenin tasarım ve teknoloji yetkinliğini kullanma seviyesi. Bu nedenle şirketlerin insan sermayesini geliştirme, çeşitlendirme ve artırma faaliyetleri son derece önemli. Türkiye henüz 1kg.’lık ürününü küresel pazara ortalama 2 Dolar’dan sunabiliyor. Gelişmiş ülkelerde yaratılan teknoloji ürünlerinin kg.’ı 500 Dolar’dan dünya pazarlarında alıcı buluyor. Hatta kg.’ı 500 Dolar’dan satılan bu ürünlerin ODE Dosya yeni modelleri için, bizim insanımızda dahil olmak üzere, tüketiciler bir gece önceden kuyruğa giriyor. Bu oranlara ve kat etmemiz gereken yola bakıldığında, yerel şirketlerin insan kaynağına yapacağı yatırımın getirilerinin, ne kadar önemli bir fırsat olduğunu gösteren iyi haber. Türk özel sektörünün kurumsallaşmalarını ve geliştirdikleri iş modellerini incelediğinizde nasıl bir insan kaynağıyla karşılaştınız? Kurumsallık, bir şirketin yöntemlerinin, hareket tarzının, yerleşik uygulamalarının yasa ve zaman çerçevesinde ve birbirleri ile tutarlı bir biçimde yönetilmesi, idare edilmesi ve kontrolünü sağlamaya yönelik, süreklilik gösteren faaliyetleridir şeklinde tanımlanıyor. Bu tanım bize, kurumsallaşmanın hiç bitmeyen bir süreç olduğunu gösteriyor. Yasalarda, toplumsal değerlerde, teknolojide, küresel etkileşimlerdeki gelişmeler, şirketlerin kurumsallaşma çabalarını sürekli bir faaliyet haline getiriyor. Bu gerçekler ile yönetilen şirketlerde; n bilgi, beceri ve yetkinliklerinin sektör ortalamasının üstünde olduğu, n gelişmeye ve öğrenmeye açık, n katılımcı ve paylaşımcı, n çevik ve enerjisini ortak hedeflere ulaşmak için kullanan, n sorumluluk alma ve hesap verme hevesine sahip, n farklı ve yenilikçi ürünler geliştirme coşkusu sergileyen, n kuşaklar arası çatışma yerine farklılıkların zenginliğinden yararlanan, n sektörün ortak çabalarına öncülük ve sözcülük eden, bir insan kaynağı profili ile karşılaştığımı söyleyebilirim. Kurumsallaşma yolunda mesafe kaydetmiş şirketlerin sistemlerinin, tüm paydaşlara katılımcı fırsat vermesi nedeniyle sadece çalışanlar değil, tüm paydaşlar enerjilerini ortak hedefler için kullanma şansını yakalıyor. Kurumsallaşma yolunda ilerleme hevesine sahip olmayan şirketlerde ise, tüm paydaşlar zamanlarının en büyük parçasını, şirket ile olan bireysel sorunlarını çözmeye çalışmak için kullanıyor. İnsan kaynağının verimliliğini artırmak için kurumlar nasıl politikalar izlemeli? Bu konuda kurum sahiplerine, yöneticilerine ne gibi sorumluluklar düşüyor? İnsan kaynağı verimliliğini artırmak için yapılan çalışamalar ve yaratılan modellerin tarihçesine baktığımızda, ne kadar uzun ve zahmetli bir yol ve ne kadar derinliği olan bir konu olduğunu görmek mümkün. Bu konuda öne geçmek isteyen şirketler için öncelikli adımın kavramsal seçim olduğunu söylemek mümkün. Bu kavramlar; insan kaynağının, diğer kaynakları kullanan ve verimliliklerini belirleyen kaynak olarak birinci sırada yer aldığı ile sadece diğer kaynakları tamamlayan sonuncu kaynak olduğu arasında geniş bir yelpaze. Şirketlerin, gerekli analizleri yapmış 47 olarak, bu yelpazenin neresinde oldukları ve nereye varmak istediklerine karar vermeleri gerek. Bundan sonrası kolay olmamakla beraber net bir yol. Daha sonra kavramsal seçimin, şirketin stratejik planlarına ve insan kaynakları sistemlerinin tamamına entegre edilmesi, insan kaynağı verimliliğini artırmak için yapılan yatırımın geri dönüş oranını ölçmesi, takip edilmesi ve değerlendirilmesi için gerekli teknik ve kültürel altyapının oluşturulması gerek. Yeni bir kuşak var ve iş yapış modeli hiç eskiye uymuyor. Bu konuda işverenler sizce nasıl bir yol izlemeli? Konuyu, sadece yeni kuşak olarak değerlendirmenin ve buna uygun çözümler üretmenin yeterli olduğunu sanmıyorum. Çözüm için, “farklılıkları içerme” olarak tercüme edebileceğimiz diversty & inclusion yönetimine odaklanmakta aramak gerek. Cinsiyet, yaş, etnik köken, milliyet, inanç, eğitim, sağlık vb. farklılıkların sahip olduğu bilgi, beceri, yetenekleri, görüş açıları, yaşam stili, kültürleri ve deneyimlerinin paylaşılmasının, diğerleri tarafından bir fırsat olarak görülmesi alışkanlığının kazandırılması gerek. Uzun ve zahmetli bir yol, ancak küresel uygulamalara bakıldığında, getirilerinin çok yüksek olduğunu görmek mümkün. Hoşgörü gerektiren bir model. Belirsiz ve muğlak durumlar için deneme-yanılma kararlarına ve sonuçlarına, kültürel ve finansal olarak tahammül (tolerans gösterme) edebilmeyi içeriyor. Yerel ve küresel örnekler gösteriyor ki, şirketlerin yenilikçilik başarılarının en önemli kaynağının, tüm sistemlerinin, sahip olduğu farklılıkları içermesi ve fırsat eşitliği yaratması, yani farklılıkları içerme yönetiminde ulaştıkları başarı seviyesi. www.ode.com.tr 48 “Kurumların asıl rekabet gücü kaynağı, çalışanlarıdır” ODE Eylül 2014 ODE Dosya 49 Rekabet Gücü Modeli, 10 kriterden oluşan ve kurumlara rekabette avantaj elde etmelerini sağlayan bir model. Model kurucularından biri olan Arge Danışmanlık Yönetici Ortağı Hakan Kilitçioğlu, modeli uygulayan kurumların rekabette daha fazla öne çıktıklarını dile getiriyor. Kilitçioğlu, kurum çalışanlarının asıl rekabet kaynağı olduğunu belirtirken, çalışanların piyasadaki gelişmelere ne kadar hızlı yanıt veriyorsa kurumlar için başarının kaçınılmaz olduğunu söylüyor. rekabet Gücü modeli kurucularından biri olarak, bize bu model hakkında kısaca bilgi verir misiniz? Bu modele neden ihtiyaç duyuldu? Siz bunları oluştururken kurumlarda ne gibi eksiklik gördünüz? Rekabet Gücü Modeli aslında Sektörel Dernekleri Federasyonu (SEDEFED) ve TÜSİADSabancı Üniversitesi Rekabet Forumu (REF)’nun özellikle kuruluşların rekabet gücüne destek vermek, onların gelişimine katkı sağlamak için uygulamaya aldığı birkaç araçtan biri. Modelin ve ödülün kendisi esas itibariyle tüm kuruluşlara hangi alanlarda çalışırlarsa rekabet güçlerini daha yukarı çekebileceklerini ve rekabette avantaj elde edebileceklerini gösteren 10 kriterden oluşan bir model. Bu kriterleri uygulayan şirketler özellikle rekabeti daha rahat analiz ederek daha fazla öne çıkabiliyorlar. Bu alanda dünyaya baktığınızda, dünyada rekabet gücünü makro düzeyde ölçen yapılar var. Örneğin, World Economic Forum’un rekabet endeksi var yine benzer şekilde ülkesel bazda bakıyorlar. Bunu mikro düzeyde şirket ölçeğine indiren ve sadece rekabet odaklı bu çalışmayı yapan belli bir model yok. Bunun daha kapsamlısı ülkemizde Ulusal Kalite Ödülü, Avrupa’da EFQM Mükemmellik Modeli, Amerika’da Malcolm Baldrige Ulusal Kalite Ödülü gibi şirketin bütün faaliyetlerini içeren kapsamlı yapılar var. Ana nüvesiyle sadece rekabetin unsurlarına odaklanan ve bu konuyu ele alan kuruluşları bu yönde gelişmeye itecek olan ödül uygulaması, bildiğimiz kadarıyla henüz yok. Bu modelin sektörü ve büyüklüğünden bağımsız olarak tüm kuruluşlara uygulayabilir halde olmasını istedik. Yapının temel çıkış noktası bu. Bunu yaparken kuruluşların içerde ve raftan gelen rekabete göre ayakta kalabilmesi ve de dışarıya daha rahat açılabilecek bir yapının kurulmuş olmasını hedefledik. Nedir bu kriterler? 10 maddenin önemli bir unsuru bir defa sonuç odaklılık. Rekabet odaklı yaptığınız her şeyin sonuç vermesi lazım. Dolayısıyla sistemi ona göre kurmak ve sistemin sonucunda hedefe ulaşmak gerekiyor. 10 maddenin içinde; tabi ki kar var, ihracat var. İhracat olmayan şirketlere de bu model uygulanıyor ama ihracat modelin temel öğelerinden biri aslında. Bunun yanında insan kaynaklarının yönetimi, stratejik bakış, kuruluşların sürekli olarak kendini iyileştirmesi, bunları yaparken de verileri analiz edip o doğrultuda bu iyileştirmelerin yapılması gerekiyor. Yine özellikle kurumların müşterisini, çalışanının memnuniyetini algılaması, ölçmesi ve bunu yine rekabet alanına katkı sağlayacak şekilde yönetmesi lazım. Tabi ki tasarım, inovasyon, teknoloji, ana nüvelerden bir tanesi. Yine bir diğer kritik nokta, kuruluşun süreçlerini bir bütün olarak yönetebilmesi, iyileştirebilmesi var. rekabet Gücü Ödül Töreni’nin bu yıl dördüncüsü gerçekleşti. Ödül sürecine başvuran kurumların iş modellerine, iş stratejilerine baktığınızda nelerle karşılaştınız? Ödül sürecine başvuran firmalar bu konuda biraz daha ileriye gitmiş durumdalar. Bu firmaların bu konuları daha fazla içselleştirdiklerini görüyoruz. Hepsi değil doğal olarak bazılarının daha uzun bir yolu var. Ödül, biraz daha ileriye geçmiş kuruluşları belirleyerek, örnek olunacak kurumları tespit etmesine yarıyor. www.ode.com.tr 50 “Ödülün avantajı, kurumun rekabette sağlayacağı üstünlüktür” Bu ödülün kuruma sağladığı katkılar var mı? Maddi bir avantajı yok. Onun dışında PR (Public Relations - Halkla İlişkiler) ve tanınırlık anlamında ve dışarıya karşı ne seviyede olduklarını göstermek anlamında bir avantaj sağlıyor. Kapsamlı değerlendirme sürecine girip, ödül alan firmalar aslında ödülden sonra daha fazla göz önünde oluyorlar daha fazla dışarıdan talep gelmeye hatta çalışanlarına dahi dışarıdan daha fazla talep gelmeye başlıyor. Öyle riskleri de olabiliyor. Esas avantajı bu seviyeye geliyor olması ve bunu devam ettirmesiyle rekabette sağlayacağı üstünlüktür. Asıl avantaj orada. Asıl avantaj bu sistemleri uyguluyor olmasıyla bu sistemlerin getireceği uzun dönemdeki rekabet gücü artışıdır. Her kuruluş değerlendirmeden geçtikten sonra ödül sürecinden bir geri besleme raporu alıyor. Bu rapor doğrultusunda kendisini de geliştirebiliyor. Bu da önemli artılardan biri. Yine saha ziyaretleri sırasında değerlendiricilerden öğrendikleri de kendilerinin yanına kar kalan artı bir avantajdır diye düşünüyorum. Uluslararası alanda rekabet içinde birtakım politikaların da olması gerekiyor mu? Bu anlamda bir yol haritası var mı? Bu konuda hükümetten beklentileriniz nelerdir? Devlet kanalında kurumlara çeşitli destekler özellikle son dönemde Ar-Ge alanında yoğunlaşan yatırım destekleri var. Rekabet gücü, sistem geliştirilmesi alanından baktığımızda, devlet tarafında pek fazla destek yok. Turquality tarafında markalaşma yolunda destek veriliyor. Bizim buradaki bakış açımız, ödül ve süreçle ilgili zaten mikro düzeyde yapılacakları ortaya koymak. Makro düzeyde, politikalar bazında zaten SEDEFED bunu hem kongreyle hem de yayınlanan sektörel raporlarla ele alıyor. Politikaların geliştirilmesi sektörel bazda yapılacak çalışmalara fazla girmiyoruz. Bizim girdiğimiz firmanın kendi kontrolünde olduğu alanda yapacakları zaten orada çok alan var. Tabi ki firmalar, sektörel dernekler, federasyonlar ve hükümet de hem politika hem destek anlamında bu tanımlamaları yapmak ve geliştirmekle mükellef. Firmaların kendi ODE Eylül 2014 H A K A N K İl İT Ç İO Ğ l U Hakan Kilitçioğlu, çalışma hayatına Boğaziçi Üniversitesi’nde Araştırma Görevlisi olarak başladı. 1987′de Koç Holding bünyesinde Arçelik’e bağlı Türk Elektrik Endüstrisi’nde kalite alanında çalışarak özel sektöre geçti. Strateji, kalite ve verimlilik alanında üretim, yönetim ve destek süreçleri kapsayan sistemlerin kurulmasını, yaygınlaştırılmasını ve uygulamanın geliştirilmesini sağladı. Aynı zamanda Koç Holding içinde de farklı şirketlere Özdeğerlendirme ve Toplam Kalite alanlarında destek verdi. 1995 yılında Koç Holding bünyesinde Koç 2000 projesi çerçevesinde sorumluluk alarak, tüm Koç şirketlerine Mükemmellik ve Strateji alanında çalıştı. 1992-1996 yılları arasında KalDer Ödül Sekreterliğini, 1997-2001 ve 2004-2008 arasında ise KalDer Genel Sekreterliği görevini yürüttü. 2002-2004 yılında Kurucu Ortağı olduğu Solution Partners bünyesinde çeşitli şirketlere yönetim danışmanlığı yaptı. 2008-2010 yıllarında ise Pedersen&Partners firmasında bölgesel danışman olarak rol aldı. KalDer Yönetim Kurulu üyeliği, UDDER Yönetim Kurulu üyeliği, Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı İcra Kurulu üyeliği gibi STK yönetimlerinde rol alan Kilitçioğlu, 2009 yılından bu yana Orta Doğu Kalite Organizasyonu Başkanlığı görevini sürdürüyor. Kilitçioğlu, 2010 yılında ARGE bünyesine katıldı. bünyesinde yapacakları çalışmaları hiçbir zaman geriye atmamaları lazım çünkü firma kendi bünyesindeki çalışmayı yapmazsa ondan sonra ne yapılırsa yapılsın faydalı olmayacaktır. Eğer siz gereğini yapmıyorsanız doğru rekabet gücünü artırmıyorsanız, doğru yapılanmaya gitmiyorsanız, kurumsallaşmıyorsanız, teknoloji, tasarım kapasitenizi artırmıyorsanız zaten uzun dönemde yaşama şansınız yok. Sürdürülebilir rekabet gücünü sağlamak buna bağlı. Bunu sağlarsanız sektörel ve politik ve devlet tanımlamaları destekleri önemli ama kurum içindeki sürdürülebilirlik sağlanmadığında diğerlerinin sizi uzun süre koruma şansı yok. İşçilik ucuz dediğinizde, kalkınıyorsanız, belli bir seviyeye geliyorsanız işçilik doğal olarak artacak ki sizin refah seviyeniz artsın. İşçilik bugün aylık gelir seviyesi 200 Dolar’da kalmış olsaydı Türkiye kalkınır mıydı? Doğal olarak işçilik maliyetiniz yukarı çıkıyor. O zaman farklı alanlarda rekabet gücünü kazanmanız lazım. Teknolojinizle, sistemlerinizle kazanmanız lazım. KOBİ’lerin özellikle bilgiye erişimde bilgiyi kullanma noktasında geride kaldığı, bunu TÜBİTAK projelerine katılımda, Ar-Ge teşviklerinin kullanılmasında görüyoruz. Bunların Türkiye’deki uygulama seviyesi istenilenin çok altında. Burada KOBİ kullanımının artması rekabet gücünün artmasını sağlar. Türk özel sektörü rekabetçi mi? Kendi içinde doktoralı, yüksek lisanslı çalışan sayısı, bunlara KOBİ’lerde baktığınızda zorlanıyorsunuz. Uzun dönem stratejilerinde kalifiye insan kaynağının yetiştirilmesi, bulunması, elde tutulması önemli. Rekabet konusunda insan kaynağınızdan yararlanıyorsunuz, başka bir şeyiniz yok aslında. Asıl rekabet gücünüzün kaynağı, çalışanlarınızdır. İnsan kaynağınız sizi daha iyi stratejilere taşıyorsa, ne kadar iyi analiz yapıyorsa, sistemlerinizi ne kadar hızlı geliştiriyorsa, piyasalardaki gelişmelere ne kadar hızlı cevap veriyorsa o zaman siz başarılı oluyorsunuz. Uzun dönem planlarınızı yapa- Özellikle KOBİ bazında baktığımızda ülkemizde çok geniş bir yelpaze var. Dünyayla rekabet eden pek çok Türk firması görüyoruz ama çoğunluğa baktığımızda rekabet konusunda bir eksiklik var. Eksik derken yine rekabet ediyorlar ama rekabet etme belki bir kurucunun ya da çok dar bir ana kadronun elindeki bilgiye bağlı olarak ya da yakalanan bir niş alanda gidiyor. İşçilik alanında rekabet etme noktası Türkiye’den geçti, bunu gördük. Rekabet gücünde işçiliğimiz ucuz diye bir tanım kalmadı. ODE Dosya caksınız ve bu planların içine kısa dönem planlarınızı koyacaksınız ve bunları sürekli değerlendirip, koyduğunuz faktörleri sürekli analiz edip, o planın geçerliliğini de sürekli sorgulayacaksınız. Bunu yapabilen, gerektiğinde esnek olup, değişimlere anında cevap verebilen kurumlar ön plana çıkıyor. “Çok iyi 50 mühendise doğru vizyon verilmezse bir şirketi batırabilir” Ülkemiz Ar-Ge merkezi olacak bir düzeyde değil mi? Genç nüfusa sahip, iyi eğitilmiş gençleri var. Teknoloji merkezi, Ar-Ge üssü olamıyor muyuz? Kendi teknolojisini geliştirmek, inovasyonu hızlı bir şekilde yapıp, devreye almak hem bir sistem hem de bir kültür işi. Bir miktar kültürümüzde eksiklik var. O tarafta sabırlı değiliz. İnsan kaynağını sağladığınızda onunla iş bitmiyor. Çok iyi 50 mühendisi bir araya koyun, altı ay sonra iflas edecek bir firmada ortaya çıkarabilirsiniz. Onlara, doğru bir sistemi, doğru bir vizyonu ve kaynakları verdiğiniz zaman çok farklı bir noktaya da gelebilir. Bunun örnekleri ülkemizde var. Tofaş’ın, Fiat’ın bir tasarım merkezi haline gelmesi Tofaş’ın uzun süreli hatta Fiat’ın sınırlamalarına karşın yaptığı uygulamalardan geliyor. Turkcell örnek gösterdiğim şirketlerden biri. Arçelik bugün Avrupa’da ilk beşe girmiş durumda, kendi teknolojisiyle dünyada rekabet edebiliyor. Bunlar yapılabiliniyor demek ki, bugünden yarına olacak şey değil. Devlet politikasıyla, uzun dönem alınacak kaynakla ve içerdeki kültürün de değişimiyle birlikte ve doğru insan kaynağını yetiştirmekle oluyor. Bugün bu insan kaynağımız var ama 20 sene olacak mı bilmiyorum? Kurumsal kültür değişimi nasıl olacak? Kurumsal kültür değişiminde kurum içinde üst yönetime, sahiplere önemli rol düşüyor. Bu pek çok sektörde ciddi zor. 50 çalışanı olan bir kurumda, bir Ar-Ge merkezi doğal olarak olmuyor. Dünyada da Ar-Ge’yi büyük şirketler çekiyor. Üretim ağırlıklı otomotiv sektörü olsun bankacılık sektörü olsun buralarda bir yere gelmek uzun dönem ve büyük yatırımlarla oluyor. Bu Ar-Ge yatırımı, insan kaynağı yatırımıyla mümkün. Bunlara da özellikle ArGe yatırımlarınız için uzun dönemli bakacaksınız, buraya yatırım yapacaksınız, kaynak ayıracaksınız bu kaynak beş yıldan sonra size dönmeye başlayacak. Bunun size beş 51 yıldan kısa sürede dönmesini sağlayacak ortamı yaratmanız da mümkün. Anadolu’daki firmaların durumu nedir? Orada hem kolay hem zor. Kolaylık açısından insan gücü maliyeti çok düşük. İstanbul’da daha yüksek. Buna karşın Anadolu’da kalifiye eleman bulmak çok zor. Anadolu derken küçük şehirleri kastetmiyorum. Belli bir üretime odaklı konularda çok iyi noktaya gelen firmalar var. Kritik eşik, özellikle geldikleri üretim, girişimcilik ve az da olsa başındaki insan kaynağı -bunlar en yakınları oluyor- ve iyi yetişmiş ekibin yönlendirmesine bağlı olarak firmalar uzun dönem var oluyor ya da yok oluyorlar İkinci kuşaktan itibaren bu kuşağın üçe, dörde atlaması çok zor. O noktaya geldiğinde, kurumsallaşma ve doğru bir yönetim yapısını kurmakta çok geç kalmamaları lazım. Şirket büyürken zamanında kurumsallaşmayı yapmadığınız zaman elinizde 400 kişilik devleşmiş bir kuruluş var ama doğru düzgün insan kaynağı sistemi yok, kurumsallaşma sistemi yok bunların hiçbiri yapılmamış. Bunlar da genellikle satılmayla, geri gitmeyle sonuçlanıyor ama bu sistemi oturtan, Ar-Ge’sini çok iyi yapan kurumlar da var. Beklemediğimiz yerlerden çok iyi yönetilen kurumlar da çıkıyor. Siz Ar-Ge Danışmalık olarak neler yapıyorsunuz ve son söz olarak dergimiz aracılığıyla ne mesaj vermek istersiniz? Ar-Ge Danışmanlık olarak tamamen yönetim danışmanlığı üzerine hizmet veriyoruz. Kurumların kurumsallaşması, kalite alanlarında destek, insan kaynağı sürdürülebilirlik ve yeniden yapılanma hem de yönetim kurulu ve altındaki kurulun doğru yapılanması, aile anayasası, küçük kuruluşların KOBİ’lere, orta seviyedeki kuruluşların doğru yapısının kurulması, doğru stratejilerinin, vizyonlarının kurulması, geliştirilmesi, sürekli iyileştirecek ve geliştirilecek yapıların kurulmasın alanlarında her türlü desteği veriyoruz. Özellikle ödül modeli içindeki kriterlerin, sadece yöneticilerin aklının bir yerinde olması bile bir artı sağlıyor. Dolayısıyla bu alanda kurum yöneticilerini biraz daha aktif olmaya davet ediyorum. www.ode.com.tr 52 “Rekabet düzeyini belirleyen en önemli etkenlerden biri verimlilik…” TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu (REF), Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ve Sabancı Üniversitesi ortak girişimleri ile Mart 2003 yılında kuruluyor. Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi İzak Atiyas, REF’in amacını uluslararası piyasalarda Türk özel sektörünün kalıcı bir pazar payı elde edebilmesi için teknoloji, rekabet gücü gibi konularda kıyaslama çalışmaları yapmak olarak açıklıyor. Atiyas, rekabet düzeyini belirleyen en önemli etkenlerden birinin verimlilik olduğunu söylüyor. Sabancı Üniversitesi olarak TÜSİAD'la birlikte TÜSİAD - Sabancı Üniversitesi rekabet Forumu (rEF)'nu kurdunuz. rEF'in kuruluş amacından bahseder misiniz? Türk özel sektörünün ve KOBİ'lerin gelişimi ve verimliliklerinin artırılmasına yönelik bir takım araştırmalar da yapıyorsunuz. Bu araştırmalara göre, Türk firmaları rekabetçi mi? REF’in kuruluş amacı “genel olarak küreselleşme, özel olarak da Avrupa Birliği entegrasyon sürecinde uluslararası piyasalarda Türk özel sektörünün kalıcı bir pazar payı elde edebilmesi için gerekli rekabet gücü, teknoloji yönetimi gibi konularda kıyaslama çalışmaları yapmak” şeklinde tanımlanmıştır. Kanımızca rekabet düzeyini belirleyen en rEF neler yapıyor, çalışmalarından kısaca bahseder misiniz? REF’in ana faaliyetleri başlıca şunlardan oluşmaktadır: Başta verimlilik olmak üzere rekabet gücünü etkileyen etkenler ve bunların zaman içinde evrimi hakkında araştırmalar yapmak, bunları çalışma tebliğleri ve notlar halinde yayınlamak. Bunun yanı sıra düzenli faaliyetlerimiz arasında Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) ile yılda bir Rekabet Kongresi düzenlemek ve Rekabet Gücü ödül başvurularını değerlendirip ve ödülleri vermek sayılabilir. Ayrıca Dünya Ekonomik Forumu’nun her yıl yayınladığı Küresel Rekabet Raporu’nun Türkiye’deki anket çalışmasını da REF yürütüyor. ODE Eylül 2014 önemli etkenlerden biri verimlilik. Yaptığımız çalışmalar firmalar arası verimlilik faklarının oldukça yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Genelleme yaparken dikkatli olmak lazım ancak örneğin büyük firmaların verimlilik düzeyi AB ortalamalarına daha yakın, buna karşılık küçük firmaların verimlilik düzeyi ile AB ortalamaları arasındaki fark çok daha büyük. Birçok sektörde büyük firmaların rekabetçilik düzeyi yüksek, küçük firmalarınki daha düşük görünüyor. “Rekabet için farklı firmaların farklı gereksinimleri olacaktır” Kurumlar rekabet güçlerini artırmak ve kurumsallaşmalarına sağlamak için neler yapmalılar? Bunun reçetesi var mı? Bu konuda genel-geçer bir reçete olduğunu düşünmüyoruz. Farklı tipte firmaların farklı gereksinimleri olacaktır. Rekabetçilik düzeyi görece yüksek olan firmaların bir bölümü inovasyona, markalaşmaya, yeni teknolojilere daha fazla önem verecekler, diğerleri uluslararası üretim zincirlerine teknoloji içeriği ve kalitesi daha yüksek ürünler ile katılmaya çalışacaklar. Verimlilik düzeyi düşük firmalar belki inovasyondan önce modern yönetim tekniklerini edinmeye veya örneğin muhasebe ve kayıt sistemerini iyileştirmeye çalışacaklar. ODE Dosya Bu konuda kurumların devletten beklentileri var mı? Nasıl bir yol haritası önerilebilir? Aslında daha fazla bilgiye ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. Örneğin KOBİ’lerin önündeki en önemli engellerden birinin finansmana yetersiz erişim olduğuna ilişkin yaygın bir kanı var. Bu saptama gerçeği ne kadar yansıtıyor emin değiliz. Daha doğrusu şöyle: Finansmana eksik erişim muhakkak önemli bir meseledir ancak Türkiye’de KOBİ’lerde verimliliğin (örneğin AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında) özellikle düşük olmasının gerisinde finansman sorunu olduğundan emin değiliz. Finansman sorunu her yerde var, Türkiye’deki durum örneğin Polonya veya Slovenya’dan daha kötü olmayabilir. Geçtiğimiz yıllarda Sabancı Üniversitesi’nden çıkan bir master tezi Türkiye’nin bu konuda daha vahim bir durumda olmadığını düşündürüyor. Modern yönetim tekniklerinin olmaması daha önemli bir sorun olabilir; bunu çözmek için bambaşka araçlar gerekebilir. Veya sorun genel eğitim düzey ve kalitesinin düşüklüğü veya eğitimde fırsat eşitsizliği ile ilgili olabilir. Bu potansiyel sorunlardan hangisinin daha önemli olduğunu veya farklı firma tiplerine göre esas kısıtlayıcı etkenin nasıl değiştiğini pek bilmiyoruz. REF bu yıl araştırmalarında bu konuya bir miktar ağırlık verecek. Son söz olarak dergimiz aracılığıyla kurumlara rekabet konusunda neler söylemek istersiniz? 53 Rekabetçilik temelde rakip şirketlerin önüne geçme çabasını içerir. Ancak sektörlerde rekabet düzeyini topluca artıracak ama şirketler arası işbirliğini gerektiren faaliyetler de var. Bu sadece bir izlenim ancak Türkiye’de firmalar arası işbirliği düzeyi fazla yüksek gibi görünmüyor. Oysa rekabet ihlali yaratmadan belirli alanlarda işbirliği yapmak tüm sektörün rekabet gücünü arttırabilir. Araştırma geliştirme, eğitim bu tip alanlar arasında görülebilir. Ayrıca şirketlerin dışarıdan örneğin danışmanlık şirketlerinden bilgi alma eğilimleri de fazla yüksek değil gibi gözüküyor. Danışmanlık piyasası çok canlı değil belli ki bir piyasa aksaklığı var. Bunun nedenlerini de daha iyi anlamamız lazım. www.ode.com.tr 54 Barış İçin müzik vakfı öğrencileri gönüllü müzik öğretmenleriyle birlikte. Barış İçin Müzik Vakfı barışın sesini müzikle duyuruyor Bu memlekette hiç iyi bir şey olmaz, nereden tutsan elinde kalır diyenlere, güzel bir cevap; Barış İçin Müzik Vakfı. Bir okulun kömürlüğünde akordeon dersiyle başlayıp, müzikle pek çok çocuğa başka bir dünyanın kapılarını açan, pek çok çocuğun hayallerini gerçekleştiren, bir başarı öyküsü bu. Mimar Mehmet Selim Baki ve eşi Yeliz Baki tarafından kurulan Barış İçin Müzik Vakfı, Edirnekapı’da imkanları sınırlı binlerce çocuğa ulaşarak, onlara karşılıksız müzik eğitimi olanağı sağlarken aynı zamanda barışın sesini müzikle duyuruyor. ODE Eylül 2014 Barış İçin Müzik, mimar Mehmet Selim Baki tarafından 2005 yılında kuruluyor. Baki’nin gençlik hayali olan girişim, Yeliz Baki ile sürdürdükleri yedi yıllık çalışmanın sonucunda Barış İçin Müzik Vakfı’na dönüştürülüyor. Mümkün olduğu kadar fazla çocuğa karşılıksız müzik eğitimi olanağı sağlayarak, barışın sesini müzikle duyurmayı amaçlayan Barış İçin Müzik Vakfı, Edirnekapı’daki okulunda imkânları sınırlı yüzlerce çocuğa klasik müzik eğitimi veriliyor. Fark Yaratanlar Barış İçin Müzik çalışmalarının ilk uygulaması İstanbul, Edirnekapı’daki Ulubatlı Hasan İlköğretim Okulu’nda haftada beş gün, 6-14 yaş aralığındaki çocuklara ders saatleri dışında verilen solfej ve akordeon dersleriyle başlıyor. Boş sınıflarda yirmi öğrenciyle başlayan müzik eğitimi, kullanılmayan bir kömürlüğün renkli ve çekici bir atölyeye dönüştürülmesiyle daha etkin hâle geliyor. Çocuk sayısının giderek artmasıyla ve civardaki okullardan da atölye talebi gelmeye başladıkça, Edirnekapı’da bir arsa alan Mehmet Selim Baki, okulun projesini çizerek bir müzik okulu inşa ediyor. Bu arada civar üç ilköğretim okulunda da Barış İçin Müzik Atölyeleri kurularak, çocukların müzik eğitimi almaları sağlanıyor. Hem bu atölyelerde hem de 2010 yılında eğitime başlayan merkez binada bugün 700 çocuk eğitim alıyor ve enstrümanları Vakıf tarafından sağlanıyor. Burada klasik müzik eğitimi verdiğimiz için bir çocuk konservatuarda ne alıyorsa burada da aynısını vermek durumundayız. Çocuk burada çok sesli müziği öğreniyor, çok sesli Siz buraya nasıl dahil oldunuz? Nasıl haberdar oldunuz? Ben Samsun Devlet Opera ve Balesi’nde görev aldığım dönem, konser için sık sık İstanbul’a geliyordum. İstanbul’da yaşamaya karar verince bir arkadaşım Vakıftan bahsetti. Ben de gelip Mehmet Bey ve Yeliz Hanımla konuştum. Bu konuşmadan sonra görevimden istifa edip, Edirnekapı’daki bu okula geldim ve çocuklara trombon öğretmeye başladım. Her gün buraya gelirken şükrediyorum, iyi ki böyle bir karar alıp gelmişim diye… Burası bizim için bir iş değil meditasyon merkezi, bir ibadethane gibi… İnsanlara bir şeyler vermek ve öğretmek sonra onun karşılığını görmek, insanı çok iyi hissettiriyor. İnsan yetiştirmek, onlara müzik öğretmek harika bir şeymiş, onu burada tatmak ve hayatınızı kazanmak şükredilmesi gereken bir şey… Böyle bir ortam bekliyor muydunuz? Hiçbir fikrim yoktu, çocuklara eğitim vereceğim diye bakıyordum. Sonrasında öyle bir şey oldu ki bütün önceliğimi buraya verir oldum ve buraya göre diğer işlerimi planlamaya başladım. Konserlerimi, ziyaretlerimi, tatilimi, her şeyi çocuklara göre programlıyorum. Bu mahallede oturan çocuklar imkanları sınırlı çocuklar. Bu çocukların sabah kalkıp okula gelmesi bu inanılmaz bir şey. Şu an Türkiye’de devlet operaları, senfonileri kapatılmak istenirken, Edirnekapı’da birkaç viyolonselci birkaç tromboncu çocuğun akşama kadar barok çalabilir miyiz demesi, insanın tüylerini diken diken ediyor. Ben de bu durumda Türkiye’de güzel bir şey yapılıyor, ben de bu güzelliğin içindeyim deyip, şükrediyorum. Seçkin Özmutlu Akordeonla başlayıp flütle devam eden müzik eğitimi daha sonra keman, viyola, çello, piyano, perküsyon, kontrbas, klarnet, trombon, trompet, tuba ve korno gibi enstrümanlar da eklenerek devam ediyor. Hiçbir yerden destek almadan bugüne kadar 1000 enstrüman satın alan ve başlangıçtan bugüne kadar okullardaki atölyelerin yapılması, arsaların alımı, binaların yapımı, enstrüman, eğitmen ve personel ücretleri gibi tüm giderler Mehmet Selim Baki’nin kişisel imkânlarıyla karşılanan bu girişim, 2009 yılında Deutsche Bank Urban Age Ödülü’ne de layık görülüyor. Vakıfla ilgili daha detaylı bilgileri iki yıldır Vakıfta trombon ve oda müziği konusunda ders veren Seçkin Özmutlu’dan aldık. Haftanın altı günü burada çocuklarla vakit geçirip, onlara elimden geldiğince müzik öğretmeye çalışıyorum. Aynı zamanda 30 kişiden oluşan Bakır Nefesliler Orkestrası’nı da yönetiyor ve çalıştırıyorum. Biraz kendinizden bahseder misiniz? Siz Vakfın başarı hikayesine nasıl dahil oldunuz? 2009 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı’ndan mezun olduktan sonra Belçika’da Kraliyet Konservatuarı’nda eğitimime devam ettim. Türkiye’ye döndükten sonra Samsun Devlet Opera ve Balesi’nde görev aldım. Yurt dışında birçok orkestrayla çalıştım. Hala çaldığım gruplarlarla yurt içinde ve dışında sahne alıyorum. İki yıldır Vakıfta trombon ve oda müziği hocalığı yapıyorum. müziğin en önemlisi de oda müziğidir. Birlikte çalma, birçok notanın bir araya gelerek harika bir uyum içinde sunulması bu önemli bir derstir ve biz buna çok önem veriyoruz. Okuldaki bütün ekip arkadaşlarım, hocalarımız konservatuar kökenli olup, hepsi devlet konservatuarlarında, operalarında çalan sanatçılardır. O nedenle bizlerde bu konuda çok titiz davranıyoruz. “Kapımız tüm çocuklara açık…” Buraya gelen çocuklar için yaş sınırı var mı? Kesinlikle bir yaş sınırı yok. Sadece klasik müzik eğitimi verildiği için çocuklar ne kadar küçük yaşta başlarsa o kadar iyi oluyor. Buraya 17 yaşında gelen çocuğu da alıyoruz. 18’i geçirmemeye çalışıyoruz. Çok sert kriterimizin www.ode.com.tr 55 56 olduğu bir durum yok. Bu okulun açılış fikri, Birleşmiş Milletler’in yaptığı uluslararası çocuk haklarındaki bir madde. Müzik eğitimi almak her çocuğun en temel hakkıdır. O nedenle sert kriterlerimiz yok, kapımız herkese açık. Buraya gelen her çocuğun yeteneği de aynı değildir. ritim duygusu olmayan, daha az yetenekli çocuklar için ayrı bir sınıf mı açıyorsunuz? Herkesi eşit tutuyoruz. Buradaki eğitim sistemi yaklaşık 39 yıl önce Venezuela’da başlayan El Sistema eğitim sisteminin bir parçası. Bu süreçte çok başarılı olan bu sistemin bir eğitim programı var. Burada da onu uyguluyoruz, o nedenle öğrencileri ayırmıyor mümkün olduğu kadar bir arada tutarak birlikte gelişmelerini sağlıyoruz. Vasat öğrencilerimizi de iyi öğrencilerle birlikte aynı koronun içine alıyoruz ki, onlar iyi çalanlarla her geçen gün biraz daha gelişiyorlar. Konservatuarlarda çocuklar bir takım testlere tabi tutulurlar, parlak öğrencileri almak için. Biz burada verdiğimiz eğitimle, çocukların yeteneklerinin ve kulaklarının çok fazla gelişeceğine inanıyor, hep birlikte sabırla çalışıyoruz. Çocuk zaten ne yapmak istiyorsa o yola evriliyor, sizden ne alması gerekiyorsa onu alıyor, biz bu konuda bir şey yapmıyoruz. Buradan sıkılan kendi kendini eliyor, başka bir enstrümana geçmek istiyor bunun tercihini çocuklar veriyor. Çocuklar pek çok klasik müzik aletini burada ilk defa gördüğünü düşünüyorum. müzik aleti seçimlerini nasıl yapıyorlar, siz mi yönlendiriyorsunuz? Öncelikle çocuğa soruyoruz. Burada virtüöz ya da devlet sanatçısı yetiştirmek gibi bir politikamız olmadığı için öncelikle çocuğun fikri bizim için önemli. Çalacağı enstrümanları gösteriyor, daha sonra çocuğun el yapısına, dudaklarına diş yapısına fiziğine bakarak, neyi daha iyi çalabileceğini söylüyoruz ama öncelikle çocuğun fikrini alıyoruz. Çocuklar her gün okula geliyor mu? Yoksa farklı müzik aletlerine göre çalıştıkları gün mü var? Bir yıl boyunca, haftanın altı günü aralıksız eğitim veriyoruz, hiç kapanmıyoruz. Pazar günleri hariç. Bazen Pazar günleri belli periyotlarda burada gönüllü eğitmenlerimiz İngilizce ODE Eylül 2014 dersi veriyor. Bölgemizdeki okullarda, ‘sabahçı ve öğlenci’ diye ayrılan bir eğitim yapıldığından sabah okuluna gidenler öğleden sonra, öğleden sonra okuluna gidenler sabahtan buraya gelip ders alıyor. Bunu koordine eden Eğitim Koordinasyon Birimimiz de mevcut. müzik aletlerini Vakıf mı karşılıyor? Çocuklar burada hiçbir şey için para ödemiyorlar. Burada mutfağımızda yemeğimiz de pişiyor. Öğrenciler yemeklerini yiyor, müzik aletlerini çalışıyorlar. Tek yapmalarını istediğimiz sokakta değil de burada müzik yapsınlar. Amacımız bu sistemin tüm Türkiye’de yaygınlaştırılması bunun için de çok ciddi çalışılıyor. Her geçen gün kurumsallaşıp, büyüyüp, daha fazla çocuğa ulaşmaya başladık. Hem ulusal hem de uluslararası basında projemiz ses getirmeye başladı. Hedefimiz 10 yıl içinde Türkiye’nin pek çok yerine bu sistemi ulaştırmak. Edirnekapı’daki bu okul sistemini kurup, geliştirsin ki, Yozgat’ta birileri de bunu yapmak istediğinde bu model onlara örnek olsun. İzmir’de bu çalışma başladı, Eskişehir’de başlayacak. Bir takım insanlar inisiyatif alarak bu çalışmayı başlatacaklar. “Mehmet Selim Baki kendi imkanlarıyla bu okulu yaptırıyor” Vakfın okulunu da mimar mehmet Selim Baki tarafından yapılıyor. Tüm bunları yaparken kimlerden destek aldı, bu okulun giderleri nasıl karşılanıyor? Vakıf 2005 yılında bir okulun kömürlüğünde 15 akordeon öğrencisiyle başlıyor. Öğrenci sayısı arttıkça ve bu çocuklar için dünyada neler yapılıyor konusu araştırılıyor ve Venezuela’daki El Sistema’nın da aynı şeyleri yaptığı görülüyor ve öğrenciler tamamen klasik müziğe yönlendiriliyor. Okullardaki atölyeler yetmeyince de Mehmet Bey, buradaki arsayı alıp, bu binayı inşa ediyor. Bu bina mimar Mehmet Bey ve yine mimar olan eşi Yeliz Hanım’ın eseridir. Arsanın alınmasında ve binanın yapılmasında El Sistema Nedir? 1975 yılında 32 yaşında olan piyanist, besteci ve aynı zamanda ekonomist olan José Antonio Abreu, evleri Caracas’ın (Venezuela) barrio’larında olan 12 çocuk ve gençle ilk gençlik orkestrasını kuruyor. Temel amacı çocukların barrio’larda yoksulluk ve suçla çevrili hayatlarına, onlardan hep esirgenen klasik müziği katmak. Abreu’nun başlattığı ve kendisinin deyimiyle “Yoksulluk ve suçla mücadele eden sosyal bir sistem” olan El Sistema, şu an dünyada klasik müzik adına gerçekleştirilen en önemli proje. 1975’ten bu yana, farklı politik görüşlerden 10 farklı yönetimin desteğini alarak bugünkü konumuna gelen El Sistema, tamamıyla devlet ve bağışçıların destekleriyle yaşatılıyor. El Sistema, bugün 280 müzik merkezinde 15 bin eğitmeni ile 350 bin gence ulaşan, bünyesinde 150’yi aşkın gençlik, 70 çocuk ve 30 senfoni orkestrası barındıran geniş çaplı bir sosyal sistem. Venezüella Simon Bolivar Senfoni Orkestrası ise bu projenin ‘Amiral Gemisi.’ Fark Yaratanlar Seçkin Özmutlu, Bakır Üflemeliler Topluluğu öğrencileriyle birlikte... Mehmet Bey herhangi bir destek almıyor, kendi imkanlarıyla gerçekleştiriyor. Proje, 2009 yılında Deutsche Bank Urban Age Ödülü’ne layık görülüyor. Ödül her yıl farklı bir şehirdeki sosyal sorumluluk projesine veriliyor. Jüri açıklamasında, programın başarısı ve sürdürülebilirliği ile dünya için pozitif bir model oluşturması sebebiyle ödülün Barış İçin Müzik’e verildiğini belirtiyor. Bu gibi ödüller dolayısıyla destekler gelmeye başlıyor ama bu sürekli değil. Son dönemlerde Vakfımız bağış almaya başladı. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV)’nın partnerliğiyle konser gelirleri olmaya başladı. İnsanlar çocukların konserini izleyip etkileniyor ve Vakıf için neler yapabileceklerini soruyorlar. Bizler de ihtiyacımız olan enstrümanları söylüyoruz. Bu gönüllü bağışçılar enstrümanlarımızı alıyorlar. Son zamanlarda ulusal basında, TV’de çok görünmeye başladık, insanlar da dikkatini çekiyor ve Vakıf için bir şeyler yapmak isteyenlerin de sayısı da artıyor. 42. müzik Festivali’nde siz de El Sistema ile bir anlaşma yaptınız. Nedir bu anlaşmanın içeriği, birlikte neler yapacaksınız? Biz aslında 2,5 yıldır El Sistema’nın Türkiye’deki bir şubesi gibiydik. Onlarla her zaman iletişimimiz vardı. Vakıf binası açılırken El Sistema’nın kurucusu José Antonio Abreu bizi ziyarete de geldi. Bunun tam anlamıyla kurumsallaştırıp, kağıda dökülüp, imzalamak da gerekiyordu. Müzik Festivali kapsamında verdiğimiz konserde bunu gerçekleştirdik. Bu anlaşmaya göre, biz artık tamamıyla El Sistema Türkiye’yiz. El Sistema’nın eğitim sistemini Türkiye’de uygulayıp ne daha çok çocuğa ulaşmaya çalışacağız. Onların teknik desteğini alacağız. Bu yıl burada bir de kamp yapıldı, bunun bir parçası mıydı? Evet. El Sistema’nın Avrupa’daki okullarının buluştuğu bir kamptı bu. Danimarka, Portekiz, İtalya, İsviçre, Türkiye, Hırvatistan gibi Avrupa’da bu işi yapan okulların öğrencileri bir arada olduğu bir kamptı. Venezuela’dan Guatemala’dan gelen hocalarımız vardı.İKSV’nin işbirliğinde ve Boğaziçi Üniversitesi’nin desteğiyle Boğaziçi Üniversitesi Kuzey ve Güney Kampüsü’nde bu kampı gerçekleştirdik. Orada konaklayıp, provalarımızı gerçekleştirdik. Kapmta toplam 200 çocuk 53 Bu kapsamda konser verdiniz mi? Bakırköy’de çok görkemli ve güzel bir konser gerçekleştirdik. Ücretsiz olan bu konseri, 200 çocuk ve 50 eğitmenin sahne aldığı 250 kişilik bir orkestrayla verdik. Geçen yıl Viyana’da gerçekleştirilen kampın ikinci ayağı burada oldu. Önümüzdeki yıl İtalya Milano’da bu kampı yapacağız. Önümüzdeki dönemde bir konseriniz olacak mı? En yakın konserimiz 26 Kasım’da Boğaziçi Üniversitesi’nde Albert Long Hall Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek. Yaylı orkestramız çalacak ve solistlerimiz olacak. Okulumuz bakır nefesliler topluluğu da ikinci bölümde çıkacak. Buradan herkesi konserimize bekliyoruz. Son söz olarak neler söylemek istersiniz? Barış İçin Müzik Vakfı ve El Sistema hakkında burada sabaha kadar konuşabiliriz. Bu çok ciddi sosyal proje, bunu gerçekleştirirken bu okulda çocuklara çok ciddi klasik müzik eğitimi veriliyor. Tamamen ücretsiz. 39 yıldır Venezuela’da gerçekleştirilen bu sistem Venezuela’daki toplumu sosyolojik açıdan öyle iyi yerlere taşımış ki, ülkedeki suç oranını ciddi ölçüde azaltmış. Biz de bunu müzikle ülkemizde gerçekleştirebiliriz. Biz ne kadar çok çocuğa ulaşırsak belki 50 yıl sonra bu ülkede kadın cinayetleri daha z olur daha az çocuk gelin olgusu ortadan kalkar. İnsanların maddi hem manevi desteklerine ihtiyacımız var, en büyük hayalimiz budur. Umarım bir gün Türkiye’nin pek çok kentinde, çocuklarımız obua, fagot, kontrbas, korno çalıp hayatlarında çok güzel şeyler yaşayabilirler. www.ode.com.tr 57 58 “Yalıtım lüks değil zorunluluk…” Şirketiniz hakkında bilgi verir misiniz? Yalıtım sektöründe ne zaman faaliyet göstermeye başladınız ? Nimeçatı, yalıtım ve çatı kaplama malzemelerinin satışı konusunda hizmet vermek üzere Sayın İlhan Battaloğlu tarafından 1998 yılında İstanbul’da kuruldu. Kurulduğu yıldan itibaren yalıtım sektöründe faaliyet gösteriyor ve ne mutlu ki Nime Çatı, sürekli artan bir başarı ve büyüme grafiği sergiliyor. İstanbul’da iki, Çorlu’da bir şubemiz ve yine Çorlu’da şubeden bağımsız bir de depomuz bulunuyor. Son yıllarda şubeleşerek büyüyoruz. Diğer taraftan, aslında alt bayilerimiz de bizim bir anlamda şubelerimiz. Böyle bakıldığında, çok yaygın bir satış ağına sahibiz. Ekibimiz, ürün bilgisi ve hatta uygulama bilgisi açısından donanımlı kişilerden oluşuyor. Uygulama konusundaki bilgimiz, hangi ürünün nerede, nasıl kullanılacağı konusunda müşterilerimizi yönlendirmemizi sağlıyor ki, bu da müşteri memnuniyeti ve sadakati açısından çok kritik bir nokta. Diğer taraftan, sattığımız markaların kullanıcı hatalarından dolayı zarar görmesini engelleyici bir tutum. Bu açıdan bakıldığında Nime Çatı, yalnızca bir satış firması değil. Yılların getirdiği deneyimini müşterilerine sunan, onlara ihtiyaçları olduğu noktalarda bir anlamda danışmanlık yapan donanımlı bir firma. Bu nedenle sloganımız; “Çatı ve yalıtıma dair her şey.” Bu her şeyin içinde, hem ürün hem de bilgi var. Yalıtım sektörünü neden tercih ettiniz ? Nimeçatı kurucu ortaklarından Sayın İlhan Battaloğlu’nun inşaat sektöründeki tecrübeleri İstanbul’da 1998 yılında kurulan Nimeçatı, İstanbul Zeytinburnu ve İkitelli’deki şubeleri ve Çorlu Borsa Meydanı’ndaki deposuyla yalıtım sektörüne hizmet veriyor. Uzun yıllardır ODE ile birlikte çalıştıklarını belirten Nime Çatı Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Selçuk Aktepe, yıllar boyunca yalıtımın lüks değil zorunluluk olduğunu müşterilerine anlattıklarını söylüyor. ODE Eylül 2014 Bayilerimiz Nime Çatı’nın kuruluşundan itibaren çatı ve yalıtım sektöründe var olmasında ve sektöre yoğunlaşıp büyümesinde önemli bir rol oynamış.Yalıtım, son yılların gözde sektörü inşaat içinde önemini her geçen gün artıran bir alan. Yeni binaların inşasında ısı ve su yalıtımına önem verilmesinin yanı sıra önceki yıllarda yapılan binalar da bu konuda ek tedbirler almaya başladılar. Bu da yalıtımın gerekliliğine, önemine ve farkındalığın oluşmasına direkt etki etmiş durumda. ODE ile işbirliğiniz nasıl ve ne zaman başladı? Nime Çatı – ODE Yalıtım işbirliğinin geçmişi çok eski zamanlara dayalı olmasıyla birlikte, 2002 – 2005 yılları arasında aktif olarak çalışmaya başladık. İki tarafın da kopmayan bağları 2013 yılı başı itibariyle yeniden kuvvetlendi. Bugün de işbirliğimize yoğun bir şekilde devam ediyoruz. “ODE’nin tüm ürünleri müşterilerimizin ihtiyaç duyduğu ürünlerdir” Bölgenizde özellikle hangi ürünler tercih ediliyor? Müşteri çeşitliliğimiz dikkate alındığında, tahmin edileceği üzere, çok farklı ürünlere ihtiyaç duyuluyor. Bu noktada, geniş bir ürün yelpazesine sahip olan ODE’nin ihtiyaç duyulan ürünleri de aynı doğrultuda çeşitlilik gösteriyor. ODE’nin bütün ürünleri, sektörün ve müşterilerimizin ihtiyaç duyduğu ürünlerdir. ODE ürünleriyle ilgili nasıl geri dönüş alıyorsunuz? ODE’nin ürünlerine yönelik müşteri yorumları pozitif. Elbette ki, daha önce ODE’yi almış, yanlış ürün seçimi, yanlış uygulama gibi nedenlerle ürünle ilgili sorun yaşamış olan kişilerle karşılaşıyoruz. Ancak, bize geldiklerinde, konuyla ilgili kendilerini bilgilendiriyor ve gerek sattığımız ürünlerde olası bir sıkıntının yaşanmaması gerekse marka ile ilgili olumsuz bir durum oluşmaması için gerekli tüm desteği kendilerine veriyoruz. Bunun dışında ODE ile ilgili bugüne kadar ciddi bir sorun ile karşılaşmış değiliz. “ODE kendini sürekli yeniliyor, geliştiriyor” ODE’nin ürün çeşitliliği ve gelişimi için neler söyleyeceksiniz? Nime Çatı ve ODE işbirliği çok eski dönemlerden bu yana süre geldiğinden ODE’nin kaydettiği gelişimi çok yakından takip etme ve yaşama imkanı bulduk. ODE, sektördeki gelişime ve ihtiyaçlara göre kendisini sürekli geliştirip yenilemiş ve bugün Türkiye’nin konusunda en önemli üreticileri arasında kendine haklı bir yer edinmiş durumda. Ürün çeşitliliği de bu büyüme ve sektör ihtiyaçları dikkate alınarak oluşturulduğundan, bu doğrultuda büyümesine devam edeceğine inancımız sonsuz. 59 Bölgenizdeki kişilerin yalıtım sektörüne bakışı nasıl? Bölgenize göre kısa bir değerlendirme yapabilir misiniz? Çatı ve yalıtım sektörü sürekli gelişen bir pazar olmakla beraber, insanların da alışkanlıklarını değiştirmesi çok kolay olmadığı için, öncelikle yalıtımın önemi ve gerekliliği konusunda bilincin oluşması gerekiyor. Son yıllarda, bu anlamda ciddi bir gelişim gözlendiğini belirtmiştim. Bu gelişimin artarak devamı için de, gerek üretici gerekse satıcılar olarak hepimize önemli görevler düşüyor. Biz de yalıtımın lüks değil bir zorunluluk olduğunu anlatıyor ve bunun için doğru ve kaliteli ürün kullanımının önemini vurguluyoruz. Bu anlamda olumlu geri dönüşler de alıyoruz. Şubelerimiz, İstanbul Zeytinburnu, İstanbul İkitelli ve Çorlu Borsa Meydanı’nda bulunduğu için, buraya gelen müşterilerin çoğunda da bu bilinç zaten var ve henüz bu konudaki farkındalığa sahip olmayan kişilere, bilgilendirme de yapıyoruz. Eklemek istedikleriniz var mı? Son olarak Türkiye ve beraberinde inşaat sektörü için zor bir dönemi geride bıraktığımızı düşünüyorum. Yılın son çeyreğinin hem Türkiye hem de sektörümüz açısından iyi geçeceğine inanıyorum. Bu vesileyle, tüm ODE ailesine başarılar diliyorum. www.ode.com.tr 60 “ODE’nin marka gücüyle biz de büyümeye devam ediyoruz” Nur-Dil Grup, Yusuf Karakaya ve Abdullah Ay tarafından, 2014 yılının Ocak ayında Diyarbakır merkezde kuruluyor. Nur-Dil Grup’un Genel Müdürü Yusuf Karakaya aynı zamanda eski bir ODE çalışanı. Karakaya ODE yöneticileriyle yaptığı görüşmeler neticesinde ODE’nin bayisi olmaya karar verdiklerini belirtiyor ve ODE’nin marka gücünü arkalarına aldıklarını söylüyor. Nur-Dil Grup çalışmalarıyla ilgili sorularımızı Genel Müdür Yusuf Karakaya yanıtladı. Şirketiniz hakkında bilgi verir misiniz? Şirketimizi ortağım Abdullah Ay ile birlikte 2014 yılının Ocak ayında, inşaat malzemelerinin satışını ve pazarlamasını gerçekleştirmek amacıyla kurduk. Henüz bir yılını bile doldurmayan şirketimizde, beş çalışanımızla birlikte ODE Eylül 2014 Diyarbakır merkez olmak üzere, yakın bölgelere hizmet veriyoruz. Yalıtım sektörünü neden tercih ettiniz? Ben ODE’nin eski bir çalışanıyım. Enerji harcamasının yüksek rakamlara ulaştığı ve dola- yısıyla dışa bağımlılığın ciddi şekilde arttığı günümüzde, yalıtım daha çok önem kazandı. Bunun yanında yalıtım sektörünü büyütmeye yönelik hamleler de yapılmaya başlandı. Ortağım Abdullan Bey de inşaat sektöründe uzun yıllar çalıştığından ikimiz de hem inşaat Bayilerimiz 61 hem de yalıtım sektörünün içinden geliyor ve sektörü yakından tanıyorduk. Bu bilgi birikimimizi de hem yeni bir şirket kurarak hem de geleceği olan bir sektöre yatırım yaparak aktarmak istedik. Bu sebeple Nur-Dil Grup San. Tic. Ltd. Şti.’yi kurduk. “Yalıtım pazarı her geçen gün büyümesine devam ediyor” Eski bir ODE çalışanı olarak ODE’nin bayisi olma fikri nasıl gelişti? ODE ile işbirliğiniz ne zaman başladı? ODE Yalıtım A.Ş.’nin çalışanı olmak, ODE’yi ve ürünlerini yakından tanıma fırsatı verdi. Sonraki süreçte, ODE Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan Bey’in cesaretlendirici konuşmaları, yalıtım pazarının her geçen gün büyüdüğünü görmek, ortağım Abdullah Bey ile beni sektöre girmemiz gerektiği konusunda düşündürdü. Konuyla ilgili ortak fikirlerimiz oluşmaya başladığında, ODE markasını arkamıza alarak sektöre girmeyi istedik. Bunu da ODE yöneticileriyle paylaştık ve onların da desteğiyle, yalıtım sektörüne ODE bayisi olarak girmiş olduk. Bölgenizde özellikle hangi ürünler tercih ediliyor? Bölgemizde ODE’nin tüm ürün grupları tercih ediliyor. Fakat ODE Starflex ve ODE R-Flex ürünlerle pazarda ODE markası olarak çok iyi durumdayız. “ODE ürünlerini tercih edenler, doğru bir ürün aldığının farkındalar” ODE ürünleriyle ilgili nasıl geri dönüş alıyorsunuz? Markanın tüm ürün gruplarıyla ilgili olarak her zaman olumlu geri dönüşler alıyoruz. Bugüne kadar ürünlerin kalitesi ve firmanın hizmetleriyle “ODE’nin global marka yolundaki engelleri hızla aşacağına inanıyorum” ODE'nin ürün çeşitliliği hakkında neler söyleyeceksiniz? Eski bir çalışan olarak ODE'nin gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? ODE, birçok firmada olmayan ürün çeşitliliğine sahip. ODE ürünlerine yeni ürünler ekleyerek, sektörün belirleyicisi konumunu devam ettireceğini düşünüyorum. Sektörde her zaman yenilikçi bir anlayışla ve en hızla büyüyen ODE, global bir marka olma yolunda ülkemize katma değer katmaya devam ediyor. Bunları yaparken öncelikle bayilerinin dinamik yapısı ve genç ve profesyonel kadrosunun, global marka yolundaki engelleri hızlı bir şekilde aşacağını inanıyorum. ilgili olumsuz bir şey yaşamadık. ODE ürünlerini alan tüketiciler, doğru ve kaliteli ürün aldığının farkında olarak alımını gerçekleştiriyor. Bölgenizin yalıtım sektörüne bakışı nasıl? Bölgemizde yalıtım konusu özellikle devlet yatırımlarıyla başladı. Yaklaşık dört yıldır da özel sektör, yalıtım sektörünü burada çok büyüttü. Tüketiciler enerji kayıplarının cebine ciddi zararlar vermeye başladığının bilincinde olmaya başladıkça, yalıtıma daha çok önem vermeye başladı. Sektör her geçen gün büyüyor. Artan satışlar da bunu bize gösteriyor. Son söz olarak, neler söylemek istersiniz? Global bir marka olma yolunda hızla ilerleyen ODE, biz bayilere ve ODE personeline hatta sektöre farklı bir vizyon katıyor. Dergimiz aracılığıyla tüm ODE bayilerine Diyarbakır’dan selamlarımızı gönderiyorum. ODE’de bulunan birlikte çalışma fırsatı bulduğum ve yeni başlayan tüm ODE çalışanlarına da sevgi ve selamlarımı yolluyorum. Şampiyonlar Ligi’nde mücadele eden bu takımın, Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırmasını bekliyorum. www.ode.com.tr 62 Yunanistan DENİzİN, TARİHİN İzİNDE GİTMEK İSTEYENlERE AlTERNATİF BİR ROTA ODE Eylül 2014 Gezi 63 En yakın komşularımızdan biri olan Yunanistan, Trakya Yarımadası’nın batısında yer alıyor. Kültürel ve sosyolojik bağlarıyla çok yakın, siyasi çekişmelerle çok uzak olan Yunanistan yakın zamanda vize işlemlerinde gerçekleşen kolaylık nedeniyle, daha çok Türk turistini ağırlamaya başladı. 14.000 kilometreye yaklaşan deniz kıyısıyla, 227 yerleşime açık adasıyla denizin, kumsalın ve tarihin izinde gitmek isteyenler için alternatif bir rota… Güneydoğu Avrupa ülkesi olan Yunanistan, Arnavutluk, Makedonya, Bulgaristan ve Türkiye ile komşu durumunda. Resmi adı Helenik Demokrasisi olan ülke, coğrafi olarak Makedonya, Orta Yunanistan, Peloponisi (Mora Yarım Adası), Tesalli, Ege Adaları (12 ada ve Kiklades adaları), Trakya, Girit ve İyonyan Adaları adlı bölgelere ayrılıyor. Ülkenin batısında İyon Denizi doğusunda Ege Denizi ve güneyinde Akdeniz bulunuyor. Yunanistan deniz kıyısı uzunluğu bakımından dünyada 11. ülke konumunda. Deniz kıyılarının toplam uzunluğu 14.000 kilometreye yaklaşıyor. Yunanistan’da 1400 ada bulunmakla birlikte bunlardan sadece 227’si yerleşime açık. Yunanistan yüz ölçümünün yaklaşık yüzde 80’ini dağlar oluşturuyor. Yunanistan’ın en yüksek dağı 2.917 metre yükseklikle Olimpos. 17 UNESCO dünya mirası Yunanistan’da… Modern Yunanistan’ın kökleri Antik Yunanistan’a dayanıyor. Antik Yunan medeniyeti demokrasi, felsefe, olimpiyatlar, batı edebiyatı, tarih yazıcılığı, tiyatro ve siyaset bilimi ayrıca matematik gibi birçok temel bilimin doğum yeri olarak görülüyor. Antik Yunanistan’ın teknolojik ve kültürel eserleri ve başarıları Büyük İskender döneminde doğuya Roma İmparatorluğu döneminde de YUNANİSTAN’IN KÜNYESİ Başkent: Atina nüfus: 11,28 milyon (2012) Resmi dili: Yunanca nüfusu: Yaklaşık 11 milyon para birimi: Euro Kıyı Uzunluğu: 14.000 km Komşuları: Türkiye, Arnavutluk, Makedonya, Bulgaristan batıya taşınıyor. 17 UNESCO dünya mirası Yunanistan’da bulunuyor. 1830 yılında kurulan modern Yunanistan, bu dönem öncesinde uzun bir süre Osmanlı İmparatorluğu himayesinde kalıyor. Yunanistan’da Osmanlı dönemine ait birçok eser ve yapı da bulunuyor. Yunanistan, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyinin kurucu üye ülkelerinden biri. Yunanistan krizde olmasına rağmen yüksek gelirli ekonomi ve gelişmiş devlet statüsünde ve Yunanistan’da kişi başına düşen gayri safi milli hasıla 24.500 Dolar civarında. İnsan gelişme indeksinde 29. sırada yer alan Yunanistan, Balkanların en büyük ekonomisine sahip. Drahma olan Yunan para birimi, 2001 yılında Avrupa Birliği para birimi olan Euro ile değiştirildi. Yunanistan coğrafi bölge olarak oldukça eski bir tarihe sahip. Yunan topraklarında bilinen en eski uygarlık Ege adalarında kurulmuş olan Kikladik ya da Kiklad uygarlığı. İlk Yunanca konuşan kavimlerin (Mikenler) M.Ö. 2. ve 3. binyıllar arasında Yunanistan’a vardıkları tahmin ediliyor. Mikenlerin işgali öncesi günümüzde Yunanistan olarak adlandırılan bölgede tarımla uğraşan öncül Yunan toplumların yaşadığına ait buluntular bulunuyor. Bu buluntuların en eskileri M.Ö. 7. binyıldan kalma. Yunan medeniyeti en güçlü olduğu dönemde Yunanistan’dan Mısır’a, Mısır’dan Afganistan’a kadar yayılıyor. Bu dönemlerden günümüze hala Türkiye, Arnavutluk, İtalya, Libya, Orta Doğu, Ermenistan ve Gürcistan’da Yunanlar azınlık olarak bulunuyor. Antik Yunanistan’da Miken ve Kiklad uygarlıklarının yanı sıra Girit'te Minoan uygarlığı hüküm sürüyor. Yunanistan’ın arkaik dönemi M.Ö. 508 yılında Atina demokrasisinin kurulmasıyla sona eriyor. Atina demokrasisinin kurulmasıyla başlayan ve şehir devletlerinin belirgin rol oynadığı bu ikinci döneme ise klasik dönem deniliyor. Büyük İskender’in Yunanistan’ı işgaliyle biten klasik dönem yerini Helenistik döneme bırakıyor. www.ode.com.tr 64 Helenistik dönemde Yunan kültürü Orta Doğu ve Asya’ya yayılıyor. Helenistik dönemde Büyük İskender’in ölümü ve Yunanistan’ın Romalılar tarafından işgaliyle son buluyor. Helenistik dönem sonrası döneme de Roma dönemi deniyor. Bu dönem M.S. 4-6. yüzyıla Yunanistan’ın Hıristiyanlaştırılmasına ve İstanbul’un Roma İmparatorluğu’nun başkenti yapılmasına kadar sürüyor. 1460 yılında Yunanistan yarımadası Osmanlılara geçiyor 4. Haçlı Seferleri ile birlikte Yunan adalarının birçoğu Venedik kontrolüne geçerken Yunan Yarımadası’nın kontrolü de Frankların eline geçiyor. 14. yüzyıl itibariyle Yunan Yarımadası’nın kontrolünün büyük bölümü Sırpların ve Osmanlıların, 1460 yılıyla birlikte Yunan Yarımadası tümüyle Osmanlılara geçiyor. Osmanlı döneminde Yunanistan’da birçok şehrin valisi Padişah tarafından atanırken, Atina gibi bazı şehirlerin kendi kendilerini yönetmelerine izin veriliyor. Yunanistan'da bulunan dağlık bölgelerin birçoğu uzun yıllar otonom olarak bırakılıyor. 1924 yılında Yunanistan’da Cumhuriyet rejimi kuruluyor. 1936 yılında gerçekleşen darbeyle ikinci Yunanistan Cumhuriyeti de yıkılıyor. Metaksas komutanlığında kurulan Yunanistan diktatörlüğü aynı zamanda 4 Ağustos rejimi olarak da adlandırılıyor. 1940 yılında Nazi Almanya’sı ile ittifak halinde olan İtalya, Yunanistan'a savaş açıyor. İtalyanlar savaşı kaybedip Arnavutluğa çekilmek zorunda kalıyor. İtalyanların yenilgisi üzerine bu kez de Nazi Alman kuvvetleri Yunanistan’a saldırıp işgal ediyor. Alman işgali altında Yunanistan nüfusunun önemli bir kısmı katlediyor ya da ya da kıtlıktan ölüyor. İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesi ve Almanların ülkeden çekilmesinin hemen sonrasında bu kez ülkede iç savaş baş gösteriyor. 1965 yılında Papandreou hükümetinin Yunanistan kralı tarafından düşürülmesi üzerine ülke yeniden karmaşaya sürükleniyor ve 1967 yılında albaylar cuntası hükümete el koyuyor. 1974 yılında Türkiye’nin Kıbrıs Harekatı neticesinde ve daha öncesinde AtiODE Eylül 2014 Yunanistan’da kesinlikle görülmesi gereken yerlerin ilk beşinde yer alan Rodos Adası Türkiye’ye oldukça yakın bir konumda bulunuyor. Rodos Adası özellikle tarihi yapıları ve sokakları ile oldukça özel bir yer. Türkiye - Yunanistan ticari ve ekonomik ilişkileri na Teknik Üniversitesi’nde çıkan olayların ateşlemesiyle Albaylar cuntası çöküyor. Yunanistan’da görülmesi gereken beş yer Tatil rotanızı Yunanistan tarafına çevirdiyseniz eğer görülmesi gereken bu beş yer görülmediyse kimse Yunanistan’ı gördüm diyemez. Batı medeniyetinin sembolü Akropolis, Yunanistan denilince ilk akla gelen antik bir tepe. Akropolis her yıl milyonlarca turistin akın ettiği Yunanistan'ın en popüler cazibe merkezlerinden biri. Yunanistan'da görülmesi gereken yerler arasında ikinci sırayı Girit’in en güzel kenti Hanya alıyor. Hanya kenti Türk mahallesi Splantzia, Topanas semti ve Hanya tarihi Venedik limanı ile Yunanistan'da görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Yunanistan’a gitmişken Santorini Adası’nı görmeden dönmeyin. Bu ada Yunan adaları denince birçok kişinin aklına gelen ilk ada. Yaklaşık 20 bin nüfusa sahip olan adanın yaz aylarında nüfusu oldukça artıyor. Santorini Adası Antik Girit Minoan medeniyetinin ilk yayıldığı yerlerden biri ayrıca Minoan medeniyetinin yok olmasına yol açan volkanın bulunduğu ada. Yunanistan'da görülmesi gereken yerlerden bir diğeri de Minoan medeniyetine ait kalıntıların sergilendiği açık hava Knossos kompleksi. Knossos Avrupa’nın en eski kenti olup, Girit’in Kandiye şehrinde yer alıyor. Ticaret hacmimiz Yunanistan’daki ekonomik krize rağmen 2011 yılında bir önceki yıla (2,9 Milyar Dolar) kıyasla artış kaydederek 4,1 Milyar Dolar seviyesine ulaştı. Ekonomik krizin ve Yunan Hükümeti’nin aldığı tedbirlerin doğurduğu talep daralması nedeniyle, Yunanistan’a ihracatımız 1,554 Milyar Dolar düzeyinde kalmış olup, kriz öncesindeki seviyesini (örneğin 2008 yılında 2,4 Milyar Dolar) henüz yakalayamadı. Ülkemizin toplam ihracatı içinde Yunanistan’ın payı 2007 yılında yüzde 2,1 iken, bu oran 2010 yılında yüzde 1,2’ye kadar düşüyor. Bu oran 2011 yılında da korunuyor. Buna karşılık 2011 yılında Yunanistan’dan ithalatımız önceki yıla göre yüzde 66,6 oranında artarak, 2,569 Milyar Dolar seviyesine çıkıyor. 2012 yılında ise ikili ticaret hacmimiz 4,9 Milyar Dolar’a ulaşıyor. Yunanistan’a ihracat 1,4 Milyar Dolar seviyesinde kalarak; ithalat 3,5 Milyar Dolar seviyesine çıkıyor. Ülkemizdeki doğrudan Yunan yatırımları, 20022011 yılları arasında toplam 6,6 Milyar Dolar düzeyine yükseliyor. Yunanistan bu suretle söz konusu dönemde ülkemize en fazla yatırım yapan beşinci ülke konumunda. Ülkemizde halihazırda 501 Yunanlı firma faaliyet göstermekte olup, bunların yüzde 65’i İstanbul’da yerleşik. Yunanlı yatırımcılar bankacılık sektörü ve bilişim teknolojisi alanları önde gelmek üzere, tarım uygulamaları, ambalaj, plastik, eczacılık, kozmetik, balıkçılık, turizm ve inşaat sektörlerinde de faaliyet gösteriyor. Buna karşılık Yunanistan’da faaliyet gösteren 22 firmamızın Yunanistan’a sermaye ihracı ise 2013 yılı başı itibariyle yaklaşık 80 Milyon Dolar tutarında. Bunlardan en önemlisi olan Ziraat Bankası’nın Atina ve Gümülcine şubeleri Şubat 2009’da, İskeçe Şubesi Ekim 2010 ve Rodos Şubesi de Ekim 2011’de faaliyete geçiyor. Ayrıca işadamlarımız/şirketlerimiz, Yunanistan’da açılan ihalelere ve özelleştirme sürecine ilgi göstermeye başlamış bulunuyor. Summary 65 Inside This Issue We are welcoming the end of 2014 with 55th issue of ODE Pusula Magazine. Our magazine’s 55th issue is about competition. We will be addressing this subject partly because ODE is awarded with ‘2013 Special Award in Large Scale Companies Category’ of Competitive Power Award Ceremony organized by Federation of Industrial Associations (SEDEFED) and TUSIAD (Turkish Industry and Business Association) – Sabancı University Competition Forum (REF). ODE is awarded as the most competitive company of the year and has been recognized as the youngest manufacturer company awarded with this title so far. We consulted specialists about the concept of competition. Our first interview was with SEDEFED’s Chairman Sefa Targıt and he explained that the Federation has been launching several projects for improving competitive power of Turkish brands and that the Federation offers comprehensive studies through Competition Congress and reports published. The Strategic Management Consultant Gül Akçasoy is the creator of the systems selected as the best practice and she explained that strategic management and planning are the primary tools of achieving success in business and assuring sustainability but added that ODE is one of the very few Turkish companies which could achieve this goal. Hakan Kilitçioğlu, one of the creators of Competition Power Model, was interviewed and he highlighted that company employees are actually the source of competition and success would be inevitable if employees are able to timely respond to the sector developments. The cover story of ODE magazine ends with an interview with TUSIAD (Turkish Industry and Business Association) – REF (Competition Forum) Director İzak Atiyas. Mr. Atiyas told about REF operations and his interview highlighting productivity as one of the most important factors that determine competition level is included in ODE Files. ODE Commercial Products Team Leader Emre Arslan is the guest of ‘Technical Insulation’ pages. Mr. Arslan explained that even hotter climates have started to realize importance of insulation and ODE has always been one step ahead of its competitors with its service approach that makes a difference. ‘Our Project’ page tells about two projects which preferred ODE products for installations within the country and on abroad; Diyarbakır Shopping Mall still under construction in Diyarbakır and Baku Olympic Stadium constructed in Baku, Azerbaijan. ‘ODE News’ section starts with an article about ODE success in being listed as the 102nd company on the Istanbul Chamber of Industry’s Second Top 500 Industrial Establishments. Increasing its global market share each passing day, ODE exports to 68 markets and follows the goals of expanding by minimum 25 percent annually until 2018. ODE’s General Manager Ali Türker underlined that this outcome is one of the most successful performances of the sector. ODE also values professional developments of its personnel and ODE Academy offered the first online training on ‘Water Insulation on Buildings’ to its dealers and personnel. The company plans on offering interactive trainings about ‘Heat Insulation on Buildings and Heath Insulation on Facilities’ in the forthcoming days. In addition to these articles, ODE has renewed its brochures and website in line with www.ode.com.tr 66 its new corporate identity. Actually, ODE’s new website will be soon available in English, Russian and Arabic languages. ODE has completed 29 years of operation and documented its operations in the previous year with the title “Yalıtım Aşkıyla Dolu Bir Yıl” n ODE Almanac 2013. ‘ODE News’ page has another exciting article about ODE dealer trips. ODE organizes dealer trips every year and this year destinations will be Cuba and famous touristic heaven of France; Côte d’Azur. Another featured article is about six American MBA students who visited ODE for reviewing ODE business model. The students from University of Denver, Daniels College of Business, Denver Colorado had the opportunity of consulting ODE executives and asking questions about the business operations. ‘Sector News’ section is one of the most impatiently awaited section of each issue and this issue starts with news on 9.7 % decrease in residence sales and on 2013 Household Consumption Survey Results announced by the Turkish Statistical Institute (TUIK) which confirmed that rent has the highest share in overall household expenses. Besides, there is an article about 42 Turkish companies named on the list of top contracting companies and another article about KOZA project; during the six-year period, the project has offered internship opportunities at YASED (International Investors Association) member interna- ODE Eylül 2014 tional companies for total 735 university students residing in 35 cities. The featured article of ‘Environment’ section is “Drought”. The emphasis is on importance of urgent need for water saving since water levels at dams have been decreasing recently. These pages feature interesting news about use of alternative energy sources such as solar energy and wind energy. ‘Making a Difference’ section tells the story of a civil initiative that makes a world of difference for the children. Music Foundation For Peace, established by Architect Mehmet Selim Baki and his wife Yeliz Baki, reaches out to thousands of underprivileged children living around Edirnekapı and offer free musical training. The Baki couple open a door to a different world to many children and thus make a difference through music. You may find interviews with executives from ODE Istanbul Dealer Nime Çatı and Diyarbakır Dealer Nur-Dil Group on ‘Our Dealers’ page. This issue’s travel section is about our neighboring country Greece. Recently, Greek authorities have simplified the visa procedures and thus begun to welcome increased number of Turkish tourists; it is an alternative destination for people who want to be surrounded with beaches and history.