eylül 2014 sayı

advertisement
EYLÜL 2014
SAYI: 55
K
açınılmaz olan tek şey değişim. Değişime ayak uyduramayanları zor günler bekliyor. Her gün her şeye
yeniden başladığımız bir dünyada üretim döngüsü de
değişerek sürüyor. Talebin arzdan çok olduğu o güzel
günler çoktan geride kaldı, artık değişmek ve tekrar
değişmek gerekiyor.
Tüketicilere aynı alanda pek çok alternatif sunulurken, şirketleri
sürdürülebilir kılmak giderek zorlaşıyor. Şimdi üst yönetimlere daha
çok görev düşüyor. Kaldı ki kaliteli ürün, mükemmel hizmet ve
üstüne bir de fiyat avantajı sunmak artık sıradan kabul ediliyor. Tüketicinin beklentisi kendisiyle yarışan şirketlerden yana.
2008 yılında EY (Ernst And Young) ve CNN Türk tarafından ‘’Girişimciliğimiz’’, 2014 yılında da TÜSİAD-SEDEFED ve Sabancı Üniversitesi tarafından “Rekabetçiliğimiz” onaylandı. Başarılarımızın
kredili kuruluşlarca takdir edilmesi bizi yenilerini kazanmak üzere
motive ediyor. Ayrıca öğreniyoruz ki, ODE'nin yönetim modeli kıta
ötesinden de takip ediliyormuş. University of Denver, Amerika’nın
MBA öğrencileri, iş modelimizi incelemeye değer bularak, Türkiye’ye
geldiler ve şirket modelimizi sorguladılar.
Son dönemlerde ben de katma değer yaratabileceğime inandığım
“Kurumsal Yönetim” konusundaki deneyimlerimi farklı ortamlarda
sıkça paylaşıyorum. Kurumsal Yönetim alanında yapılan araştırmalara
ODE olarak da, destek veriyoruz. Hazırlığımız gelecek için…
Küresel finansal kriz batılı ülkelerin rekabetten çekilmesine neden
olurken pek çok Türk şirketinin ülkemizin gurur kaynağı olacak
başarılara imza attığına tanıklık ediyoruz. Daha fazlası için devlet
desteğinin gündeme getirilmesi oldukça sevindirici. Katma değerli
ürünlerin markalaşma sürecinde daha avantajlı olduğu düşünülürse,
Türkiye’nin uluslararası arenada rekabetçi bir konuma gelmesi için
ürün ve hizmetlerin markalaştırması gerekiyor. Bu hepimizin ortak
çabasıyla olacak.
ODE kuruluşundan bu yana içinde bulunduğu pazarlarda rekabeti
günlük kaygıların ötesinde bir yönetim aracı olarak benimsedi. Hedefimiz rakamlardan çok gelecekte daha büyük işler yapmak.
Kendisiyle yarışan bir şirkette sınır, hayallerin bittiği yerdir. Biz
hayal etmeye devam edeceğiz.
Biliyorum ki rakiplerimiz sadece aynı coğrafyada bulunduğumuz
şirketler değil. Bu nedenle bir yandan rekabetçi şirket kültürümüzü
koruyarak insan kaynaklarımıza yatırım yapıyor diğer yandan
kurumsal duruşumuzdan ödün vermeden ileriye bakıyoruz. İnanıyorum ki kazanan bu ikisinde de ustalaşan şirketler olacak.
Orhan Turan
ODE Yönetim Kurulu Başkanı
“
Düzenim bozulur hayatımın altı
üstüne gelir diye endişe etme,
nereden biliyorsun hayatının
altının üstünden daha iyi
olmadığını.
”
Şems-i Tebriz’i
www.ode.com.tr
İmtiyaz Sahibi
ODE Yalıtım Sanayi ve Ticaret A.Ş. Adına
Orhan Turan
Piyale Paşa Bulvarı Ortadoğu Plaza
Kat: 12 34384 Okmeydanı - Şişli / İstanbul
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Sedef Dinçer
Yayın Kurulu
Orhan Turan
Ali Türker
Barış Demirdelen
Yönetim Adresi
Piyale Paşa Bulvarı Ortadoğu Plaza
Kat: 12 34384 Okmeydanı - Şişli / İstanbul
Tel: 0 212 210 49 06 Faks: 0 212 210 49 07
http://www.ode.com.tr
e-mail: [email protected]
Yayın Türü
Yaygın Süreli Yayın
Yapım
Rota Yayın, Yapım, Tanıtım Tic. Ltd. Şti.
Fulya Mahallesi Ortaklar Caddesi
Bahçeler Sok. İnci Apt. No:8 Daire:2
Mecidiyeköy - İstanbul
Tel: 0212 211 11 12
Faks: 0212 233 72 43
[email protected]. www.rotaline.com
Yazı İşleri
Serpil Kaya
Fotoğraf
Savaş Batmaz
Görsel Yönetmen
Murat Kara
Baskı Tarihi
Ekim 2014
Baskı ve Cilt
Tor Ofset
Tor Ofset San. Tic. Ltd. Şti.
Hadımköy Yolu Akçaburgaz Mahallesi
4. Bölge 9. Cadde 116. Sokak No: 2
(Türk Telekom Binası Arkası)
Esenyurt-İstanbul
Tel : 0 212 886 34 74 (Pbx)
[email protected]
ODE Eylül 2014
Merhaba,
İsmini hatırlayamadığım bir düşünürün çok sevdiğim bir sözü var: “İş
hayatı bisiklete binmek gibidir. Ya sürekli pedal çevirirsiniz ya da düşersiniz.”
Bu sözün haklılığına katılmamak elde değil.. Günümüz iş dünyasının hızla
değişen koşulları, şirketler ve çalışanları için sürekli çalışmayı, gelişmeyi
ve uyum yeteneğini zorunlu kılıyor. Rekabetçilik ise, bu zorlu yapıda
başarılı olmanın en önemli koşulu.
Bu sebeple, ODE Yalıtım olarak “Türkiye’nin En Rekabetçi Şirketi”
seçilmenin haklı gurur ve mutluluğunu yaşıyoruz. Büyüme, ihracat, katma
değer, insan kaynakları, finansal kaynaklar, inovasyon tasarımı, teknoloji,
liderlik, sürdürülebilir strateji gibi pek çok bileşenin değerlendirildiği ve 30
firma ile başlayan yarışmada ipi göğüslemek ve üstelik şimdiye kadar bu
dalda seçilen en genç firma olmak bizim için son derece değerli.
İşte bu yüzden bu sayımızda şirket DNA’mızda yer alan “Rekabetçilik”
konusunu masaya yatırdık ve çok kıymetli uzmanların katılımıyla “Türk
özel sektörü rekabetçi mi?" sorusuna yanıt aradık. Bu ve birbirinden
ilginç diğer konu başlıklarıyla yine dopdolu, keyifli bir PUSULA hazırladığımıza
inanıyoruz.
56. sayımızda görüşmek üzere,
Keyifli okumalar dilerim.
Sedef DİNÇER
Kurumsal İletişim Takım Lideri
Eylül
2014
İçindekiler
6
Sektörden Haberler
Ekonomi bir yılda yüzde 4 büyüdü
Konut satışları yüzde 9,7 oranında düştü
KOZA altı yılda 735 öğrenciye kariyer kapısı
açtı
7
12 Projelerimiz
ODE ürünleri Diyarbakır’ın yeni çekim
merkezinde kullanılıyor
Bakü Olimpiyat Stadyumu Projesi’nin boru
yalıtımında ODE ürünleri tercih edildi
13
16 Çevre
Sanayide susuzluk korkusu
TÜBİTAK’tan güneş enerjisi projelerine destek
Çöp yakmak havayı daha çok kirletiyor
22 ODE Haberler
ODE, İSO İkinci Büyük Sanayi Kuruluşu
Listesi’nde 102. sıraya yerleşti
ODE Almanak 2013: Yalıtım aşkıyla dolu bir yıl
ODE bayilerinin bu yılki rotası:
Küba ve Cote d’Azur
23
28 ODE Akademi
Gelecek Benim!
Karanlıkta diyaloga hazır mısınız?
Açık sınıf eğitimleri seni bekliyor!
26
30 38
36 Teknik Yalıtım
“ODE fark yaratan hizmet anlayışıyla,
rakiplerinin her zaman önünde”
38 ODE Dosya
Türk özel sektörü rekabetçi mi?
54 Fark Yaratanlar
Barış İçin Müzik Vakfı barışın sesini müzikle
duyuruyor
62
58 Bayilerimiz
Nime Çatı
Nur-Dil Grup
62 Gezi
Denizin, Tarihin izinde gitmek isteyenlere
alternatif bir rota: Yunanistan
54
www.ode.com.tr
6
Ekonomi bir yılda
Euro Bölgesi’nde
enflasyon yüzde
0,3 geriledi
Avrupa İstatistik Ofisi'nin (Eurostat) öncü
verilerine göre, Euro Bölgesi'nde yıllık enflasyon bu yılın ağustos ayında, temmuz
ayındaki yüzde 0,4 seviyesinden yüzde
0,3'e geriledi. Euro Bölgesi enflasyonunun
ana bileşenleri ele alındığında, ağustos
ayında bir önceki aya oranla en yüksek
enflasyonun yüzde 1,2 ile hizmet sektöründe gerçekleştiği belirlendi. Bunu yüzde
0,3 ile enerji dışı sanayi malları izledi. Enflasyon oranı söz konusu dönemde gıda,
alkol ve tütünde yüzde 0,3, enerji de ise
yüzde 2 azaldı. Öte yandan, Avrupa Merkez Bankası'nın
(ECB) yüzde 2 olarak belirlenen enflasyon
hedefi göz önüne alındığında ECB Başkanı Mario Draghi'nin düşük enflasyonla
mücadele için "geleneksel olmayan araçlar" kullanacağı tartışılıyor. Açıklanan enflasyon rakamları ECB'nin fiyat istikrarını
sağlamak için hedeflediği yüzde 2 seviyesinin oldukça altında gerçekleşti. Ekonomistler, uzun süreli düşük enflasyonun
bölgede deflasyon riskinin oluşabileceği
yönündeki endişeleri artırdığını bildiriyor.
Ayrıca, bu tür risklerden dolayı ECB, haziran faiz oranlarında kesintiye gitmişti.
yüzde 4 büyüdü
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın
(UNDP) İnsani Gelişme Endeksi ülkelerin ekonomik büyümelerini toplumsal ve sosyal gelişmeye ne kadar aktardıklarını ortaya koyuyor.
2014 raporuna göre 2013 yılında 187 ülke
arasında Türkiye 69’uncu sırada. Türkiye
2012 yılında da 69’uncu sıradaydı. Hürriyet
gazetesinden Şebnem Turhan'ın haberine
göre, ekonomi 1 yılda yüzde 4 büyüdü ama
insani gelişmeye yaramadı.
UNDP İnsani Gelişme Endeksi’ni hazırlarken
seçilmiş ülkelerin üç temel boyutta gelişmelerini
değerlendiriyor. Bunlar; uzun ve sağlıklı bir
yaşam, bilgiye erişim ve insana yakışır bir yaşam standardı olarak sıralanıyor. Türkiye 75.3
yıl olan ortalama yaşam beklentisi, 14.4 yıl
olarak belirlenen öğrenim görme süresi beklentisi, 7.6 yıllık ortalama öğrenim görme
süresi ile 18 bin 391 dolarlık kişi
başına düşen gayri safi milli
gelir düzeyiyle 0.759’luk
İnsani Gelişme Endeksi
değerine ulaştı. Karşılaştırmayı tam ya-
pabilmek için İnsani Gelişme Endeksi birincisi
olan Norveç’in verilerine bakmakta yarar var.
Norveç, 81.5 yıllık ortalama yaşam beklentisi,
12.6 yıl öğrenim görme süresi beklentisi, 17.6
yıl ortalama öğrenim görme süresi ve 63 bin
909 dolarlık kişi başına düşen gayri safi milli
gelir düzeyi ile 0.943’lük endeks oranına sahip.
Türkiye her ne kadar İnsani Gelişme Endeksi’nde 2012’ye göre yerinde saymış olsa da
1980 yılından 2013’e oldukça büyük bir yol
kat etti.
Yüksek insani gelişme kategorisinde yer almayı
başaran Türkiye’nin İnsani Gelişme Endeksi
değeri 1980’de 0.496 iken 0.759’a yükseldi.
Bu toplamda yüzde 53’lük, yıllık bazda ise
yüzde 1.30’luk artış anlamına geliyor. En olağanüstü artış ise kişi başına düşen gayri safi milli
gelirde. 1980’de 8 bin 656
dolar olan kişi başına düşen gayri safi milli gelir
2013’te 18 bin 391 olarak
belirlendi. Bu yüzde
112.5’lik bir artışı gösteriyor. Tahmini yaşam süresi
de 16.6 yıllık bir artış var.
Ortalama öğrenim görme
süresi 4.7 yıl, öğrenim görme süresi beklentisi de
6.9 yıl arttı. Ne yazık ki
eğitimdeki ‘direnç’ bir türlü
çözülemiyor.
Üçüncü köprü için 2.5 milyon metreküp beton dökülecek
Akşam Gazetesi'nden Ercan Öztürk'ün haberine göre, 3’üncü Köprü
bir yap-işlet-devret projesi. Dünyanın gözünü diktiği köprü, Türkiye'nin
kalkınmasında da hedef projelerden biri. Kuzey Marmara Otoyolu Projesinin yeni Müdürü İsmail Uyar, projenin enlerle dolu olduğunu söyledi.
Uyar, "Enlerle dolu bir işe imza atıyoruz. Burada ‘en’ olan başka bir
şey var o da burada 30 aylık bir inşaat süremiz var" diye konuştu. ProODE Eylül 2014
jede iş bölümünü ‘parçala- böl-yönet’ biçiminde paylaşarak işi kusursuz ve hızlı hale getirmeye çalıştıklarını dile getiren Uyar, “2.5 milyon
metreküp beton dökümü var. Basit bir tabirle baksak, gökdelen diyoruz, 45-50 katlık gökdelenler aşağı yukarı 50 bin-100 metreküplük
beton alıyor. Bizim işimizin toplamı 2.5 milyon metreküp. Yani, en az
25 tane ortalama gökdelen yapıyoruz" diye konuştu.
Sektörden Haberler
Konut satışları
yüzde 9,7 oranında düştü…
Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği
(İMSAD)’nin periyodik olarak her ay
yayınladığı sektör raporunun
2014 Ağustos verilerine
göre, konut satışları
2014 Temmuz ayında
yaşanan yüzde 20,2 oranına ulaşan keskin düşüşle birlikte yılın ilk yedi
ayında yüzde 9,7 oranında geriledi. Aynı dönemde
yeni konut fiyatlarındaki fiyat
artışı ise yüzde 5,2 oldu. İnşaat
sektöründeki gerilemeye paralel olarak inşaat malzemeleri alt sektörlerinde de
2014 Haziran ayında üretim azaldı. Son dö-
nemlerde malzeme sektörünün büyümesinde
önemli payı olan ihracat artışı durağanlaştı, buna karşın ithalat 10
milyar doların altına düştü.
Bu veriler inşaat malzemelerinin, ihracatın ithalatı
karşıladığı başlıca sektörlerin başında yer almayı sürdürdüğünü
bir kez daha teyit etti.
Türkiye İMSAD’ın
TÜİK ve TCMB verilerine dayanarak
yaptığı Konut Fiyatları, İnşaat Maliyetleri ve İnşaat
Malzemesi Fiyatları sektörel analiz çalışmasına göre, konut satışlarında ve konut talebindeki gerilemede, konut fiyatlarındaki artış
etkili değil. Analizde, konut fiyatlarındaki artışın temel nedenlerinin başında çok yüksek
arsa fiyatları ve kentsel dönüşüm nedeni ile
müteahhitlerin katlandığı ilave maliyetler olduğu belirtiliyor. İnşaat malzemeleri maliyetleri 2014 yılının ilk çeyreğinde 12,1, ikinci
çeyreğinde 11,9 oranında artış gösterirken,
konut fiyatları 13,1 ve 13,6 oranında artış
gösterdi. Konut kredi faizlerinin yüzde 12,4
ve 12,9 oranında seyrettiği bu dönemde,
konut satışları 5,9 ve 9,5 oranında düştü ve
ilk çeyrekte 257 bin 853 adet, ikinci çeyrekte
ise 266 bin 923 adet konut satıldı.
Harcamada en büyük
pay kiraya
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2013 yılına ilişkin “Hanehalkı Tüketim Harcaması'' araştırmasının sonuçlarını açıkladı. Bu sonuçlara göre, Türkiye genelinde geçen yıl hanehalkları toplam harcamalarının yüzde 2,1'ini sağlık,
yüzde 2,4'ünü ise eğitim hizmetlerine ayırdı. Hane halklarının tüketim amaçlı
yaptığı harcamalar içinde en yüksek payı yüzde 25 ile konut ve kira harcamaları alırken, harcamaların yüzde 19,9'u gıda ve alkolsüz içeceklerden
oluştu. Hanehalkı başına aylık ortalama tüketim harcaması 2012 yılında 2 bin
366 lirayken geçen yıl 2 bin 572 lira olarak tahmin edildi. 2013 yılında kentsel
yerlerde 2 bin 851 lira olan hanehalkı başına aylık ortalama tüketim harcaması, kırsal yerlerde 1910 lira olarak hesaplandı.
Gelire göre sıralı yüzde 20'lik gruplar itibarıyla tüketim harcamalarının dağılımına bakıldığında; birinci yüzde 20'lik grupta (en düşük gelir grubu) yer alan
hanehalklarının gıda ve alkolsüz içeçecekler harcamasına ayırdıkları pay
yüzde 28,8 iken, beşinci yüzde 20'lik gruptaki (en yüksek gelir grubu) hanehalklarının ayırdığı payın yüzde 14,6 olduğu görüldü. Eğitim hizmetleri harcamalarının oranı ise birinci yüzde 20'lik grup için yüzde 0,7 seviyesindeyken
beşinci yüzde 20'lik grup için yüzde 4 oldu.
www.ode.com.tr
7
8
İnşaat
sektöründe
istihdam
azalıyor
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) İnşaat İşgücü
Girdi Endeksleri verilerine göre, inşaat istihdam endeksi yılın ikinci çeyreğinde bir önceki
çeyreğe göre yüzde 3.4 ve geçen yılın aynı
dönemine göre de yüzde 10.8 azaldı. TÜİK
verilerine göre, inşaat çalışılan saat endeksi
aynı dönemler itibarıyla çeyreklik bazda yüzde
3.8 ve yıllık bazda yüzde 11.6 azaldı. İnşaat
sektöründe satışların azalmasıyla, istihdam
da gerileyince, ücret ve maaşlar da düştü.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış inşaat brüt ücret-maaş endeksi ikinci çeyrekte,
bir önceki çeyreğe göre yüzde 0.6 azaldı. Bu
gelişme ile brüt ücret-maaşlardaki yıllık artış
yüzde 3.0 düzeyinde kaldı.
En büyük müteahhitlik
firmaları arasında
42 Türk
firması var
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, dünyanın
en büyük 250 müteahhitlik firması arasında
42 Türk firmasının bulunduğunu belirterek,
bu sayı ile Türkiye'nin, Çin'in ardından 2. sıradaki yerini koruduğunu bildirdi. Zeybekci,
yazılı açıklamasında, uluslararası inşaat sektörü dergisi Engineering News Record'un
(ENR) yaptığı dünyanın en büyük 250 müteahhitlik firması sıralamasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Listenin zirvesinde 62 firma ile Çin'in yer aldığını belirten Zeybekci, bu ülkeyi sırasıyla
Türkiye ve ABD'nin takip ettiğini ifade etti.
Türkiye'nin listede 42 firma ile yer aldığını aktaran Zeybekci, şunları kaydetti: “İlk 100
firma arasında 4 Türk firması yer alırken, liste
genelinde ise 42 Türk firması bulunuyor. Bu
sayı ile Türk müteahhitlik firmaları, Çin'in ar-
dından 2. sıradaki yerini korudu. Listenin ilk
100'ü arasında bu yıl 52. sırada ENKA, 53.
sırada Rönesans, 83. sırada TAV ve 86. sırada Polimeks yer aldı. Söz konusu listede
yer alan Türk müteahhitlik firmalarının uluslararası pazarlarda elde ettikleri gelirler 20,4
milyar dolar oldu. Böylece firmalarımız, gelirlerini bir önceki döneme göre yüzde 21,4 artırdı. Türk müteahhitlik firmalarının gelirlerinin,
listedeki firmaların toplam gelirleri içerisindeki
payı da yüzde 3,3'ten yüzde 3,8'e çıktı.
Firmalarımızın 2013 yılında en fazla gelir elde
ettikleri pazarlar ise sırasıyla, 8,2 milyar dolar
ile Rusya Federasyonu'nun da içerisinde yer
aldığı Avrupa, 6,3 milyar dolar ile Ortadoğu,
3,6 milyar dolar ile Türki Cumhuriyetlerin de
yer aldığı Asya ve 2,1 milyar dolar ile Afrika
pazarları oldu.” Beyaz eşya sektöründe iç pazar daraldı
Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRKBESD) verilerine göre,
ocak-temmuz döneminde ihracat performansını önemli oranda arttıran
sektör, iç pazarda aynı başarıyı yakalayamadı. Sektörün geçen yılın 7
aylık döneminde 3 milyon 877 bin 460 adet olan altı ana üründeki iç pazar satışı, bu yılın aynı döneminde
yüzde 7 azalarak 3 milyon 622 bin 681'e
düştü. Bu dönemde, iç pazardaki buzdolabı
satışları yüzde 12 azalsa da 1 milyon 20 bin
912 adetle en fazla satılan ürün oldu. Bunu 1
milyon 17 bin 771 adetle çamaşır makinesi,
791 bin 262 adetle bulaşık makinesi, 467 bin
ODE Eylül 2014
287 adetle fırın, 301 bin 331 adetle derin dondurucu, 24 bin 118 adetle kurutucu izledi.
Sektörün söz konusu dönemdeki üretim performansı ise 12 milyon 569 bin 697 adetle geçen yılla
aynı seviyede gerçekleşti. Bu dönemde, üretimi
yüzde 12 azalan buzdolabı, 3 milyon 944 bin 603
adetle en fazla üretilen beyaz eşya olarak kayıtlara
geçti. Öte yandan, ocak-temmuz döneminde 9 milyon 313 bin 878 adet beyaz eşya ihraç eden sektör,
ürettiğinin yaklaşık yüzde 75'i kadar dış satım yaptı.
Sektörden Haberler
Sanayi İstihdam
Endeksi arttı
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), bu yılın
ikinci çeyreğine ilişkin Sanayi İşgücü Girdi
Endekslerini açıkladı. Buna göre, mevsim ve
takvim etkilerinden arındırılmış Sanayi İstihdam
Endeksi 2014'ün ikinci çeyreğinde bir önceki
çeyreğe göre yüzde 0,6 arttı ve 118,6 değerini
aldı. Takvim etkisinden arındırılmış Sanayi
İstihdam Endeksi ise geçen yılın aynı çeyreğine
göre yüzde 3 artarak 118,7 olarak gerçekleşti.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış
Sanayide Çalışılan Saat Endeksi bir önceki
çeyreğe göre yüzde 0,5, takvim etkisinden
arındırılmış Sanayide Çalışılan Saat Endeksi
ise geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde
1,5 arttı. Sanayide Çalışılan Saat Endeksi
114,5, takvim etkisinden arındırılmış Sanayide
Çalışılan Saat Endeksi ise 114,8 oldu.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış
Sanayide Brüt Ücret-Maaş Endeksi bu yılın
ikinci çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre
yüzde 3,7 artarak, 173,9 değerini aldı. Takvim
etkisinden arındırılmış Sanayide Brüt ÜcretMaaş Endeksi ise geçen yılın aynı çeyreğine
göre yüzde 15,8 arttı ve 173,1 oldu.
Yatırımların yüzde 82,5’i Avrupa’dan
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ile Ekonomi Bakanlığı'ndan derlediği verilere
göre, 2014'ün ilk yarısında yurtdışındaki yerleşik kişilerin Türkiye'deki doğrudan yatırımları, yıllık yüzde
21,2 artarak 5 milyar 266 milyon dolara yükseldi. Bu dönemde, Avrupa'daki yerleşik
kişilerin Türkiye'deki doğrudan yatırımları 4
milyar 345 milyon dolarla toplam içinde yüzde
82,5'lik oranla pastadan en büyük payı aldı.
Avrupa ülkeleri arasında Türkiye'yi en fazla
İnşaat maliyet
bedelleri belirlendi
Maliye Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan Emlak Vergisi
Kanunu Genel Tebliği, Resmi Gazete'de
yayımlandı.Tebliğle emlak vergisine esas
olmak üzere gelecek yıl uygulanacak bina
metrekare normal inşaat maliyet bedelleri
belirlendi. Buna göre, mesken binaları açısından lüks inşaatlar için metrekare normal
inşaat maliyet bedellerinin asgari ve azami
sınırları 944,44 lira ile 2 bin 70,19 lira, birinci
sınıf inşaatlar için 398,56 lira ile1384,39
lira, ikinci sınıf inşaatlar için 280,77 lira ile
937,96 lira, üçüncü sınıf inşaatlar için 94,84
lira ile 638,82 lira, basit inşaatlar için 45,13
lira ile 288,10 lira arasında tespit edildi.
Tebliğ ile kullanım amacı farklı olan diğer
binaların metrekare normal inşaat maliyet
bedelleri de yeniden düzenlendi.
tercih eden yerleşiklerin bulunduğu ülke ise 1,7 milyar dolarlık
doğrudan yatırımın geldiği Hollanda oldu. Söz konusu rakamla
Hollanda, toplam doğrudan yatırımların yüzde 32,3'üne sahip
olurken, bu ülkeyi 793 milyon
dolar yatırımın geldiği İngiltere takip etti. İtalya'da yaşayan yerleşikler ise aynı dönemde
Türkiye'ye 432 milyon dolarlık doğrudan
yatırım sermaye girişi gerçekleştirerek 3'üncü
sıraya yerleşti.
İnternette artık .ist
ve .istanbul
uzantıları
kullanılabilecek
İstanbul Belediyesi'nin küresel olarak interneti
yöneten kurum olan ICANN'ne başvurusu
sonucunda söz konusu uzantılar da ".com",
".com.tr", ".net" gibi internette kullanılabilecek. ICANN, İstanbul Belediyesi'nin başvurusunu olumlu karşılaması ile birlikte bu
uzantılar ile ilgili tüm çalışmaları da İstanbul
Belediyesi yürütecek. İstanbul Belediyesi
tarafından yapılan açıklamaya göre, İstanbul
dışında Berlin (.berlin),Tokyo (.tokyo), Londra
(.london), Roma (.roma) gibi şehirler de
başvuruda bulundu. Kişiler, Şirketler, Kurumlar kısa bir süre sonra .istanbul veya
.ist uzantısını satın alabilecekler.
Tapu işlemleri elektronik ortamda gerçekleşecek
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığından yapılan açıklamaya göre,
vatandaş ya da görevli memurlarca tapu müdürlüklerine iletilerek yürütülen ipotek terkinleri artık elektronik ortamda gerçekleştirilecek. İşlemlerin
elektronik ortamda gerçekleştirilmesiyle
ilgili bankaların temsilcileriyle toplantı ya-
pılarak, gerekli yazılım
çalışmaları başlatıldı.
Üç bankayla pilot uygulama protokolü yapıldı. 20 Ağustos itibarıyla Tapu ve Kadastro
Bilgi Sistemi (TAKBİS) üzerinden Ziraat
Bankası ile elektronik ortamda ipotek
terkini başarıyla uygulandı. Ziraat Bankası
ile başlatılan uygulama, Halk Bankası ve
İş Bankası ile devam edecek. Pilot uygulamanın ardından tüm bankalar, icra müdürlükleri ve diğer kamu kurumlarına dönük
uygulama başlatılacak. Uygulama sayesinde tapu müdürlüklerindeki işlem süreleri
kısalacak. Vatandaş memnuniyetinin artırılmasının amaçlandığı uygulamayla malzeme kullanımı azaltılarak, ülke ekonomisine de katkı sağlanacak.
www.ode.com.tr
9
10
Tüketici
Güven Endeksi
ağustos ayı
sonuçları açıklandı
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası işbirliği ile yürütülen Tüketici Eğilim Anketi verilerinden
hesaplanan Tüketici Güven Endeksi ağustos
ayı sonuçları açıklandı. Buna göre endeks,
ağustos ayında geçen aya göre yüzde 0,9
azaldı. Temmuzda 73,9 olan endeks, ağustos ayında 73,2’ye geriledi.
KOZA altı yılda 735 öğrenciye
kariyer kapısı açtı
YASED'in üniversite öğrencilerine kariyer seçimlerinde yön göstermek ve uluslararası şirketlerde deneyim kazandırmak amacıyla 6 yıl
önce hayata geçirdiği ve bugüne kadar 735
öğrenciyi iş hayatıyla tanıştıran sosyal sorumluluk
projesi KOZA'nın kapanış ve sertifika töreni,
Yapı-Endüstri Merkezi'nde (YEM) gerçekleşti.
Törende konuşan Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) İstihdam ve Eğitim Çalışma
Grubu Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Steven
Young, gençlere iş hayatına yönelik tavsiyelerde
bulundu. Young, YASED olarak yatırım ortamının
iyileştirilmesi misyonları doğrultusunda belirledikleri beş stratejik önceliklerinden biri olan
"Küresel yetkinliklere sahip, nitelikli işgücünün
yetiştirilmesine destek" kapsamında çeşitli çalışmalar yürüttüklerini söyledi. KOZA Projesi'yle
Türkiye'nin dört bir yanından gençlerin iş ha-
Altında
taksitli
alışverişe
dönüş kararı
ODE Eylül 2014
yatına atılmadan önce uluslararası şirketlerde
deneyim kazanma şansına sahip olduğunu
vurgulayan Young, "Eğitim ve iş deneyimi
imkanı sunduğumuz bu gençler yarın nitelikli
işgücünün kaynağı olacaktır" dedi.
KOZA Projesi kapsamında, altı yılda 35 ilden
toplam 735 üniversite öğrencisi, YASED üyesi
uluslararası şirketlerde staj yapma imkanına
sahip oldu. Proje kapsamında hazırlanan eğitim
ve oryantasyon programıyla öğrenciler, önemli
isimlerle tanışma ve onların başarı öykülerini
dinleme fırsatı buldu. Aynı zamanda kişisel
gelişim, girişimcilik, liderlik ve mülakat teknikleri
üzerine tüm yaşamları boyunca faydalanabilecekleri bilgiler edindi. Stajyer öğrencilerin her
türlü ihtiyacı projeye dahil YASED üyesi şirketler
ve YASED tarafından karşılandı.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
(BDDK), kredi kartı ile gerçekleştirilecek kuyum harcamalarına dört aya kadar taksit
izni verilmesini öngören yönetmelik değişikliği
taslağı yayımladı. Kurumun internet sitesinde
yayımlanan Banka Kartları ve Kredi Kartları
Yönetmeliği değişiklik taslağına göre, kuyum
harcamaları taksitlendirilemeyecek mal ve
hizmet grubundan çıkarılacak. Kuyumla ilgili
Gelecek 12 aylık dönemde
tasarruf etme ihtimali endeksi, geçen aya göre yüzde 5,5 azaldı. Temmuzda
25 olan endeks, ağustos
ayında 23,7 değerine düştü. Bu düşüş, tüketicilerin
gelecek 12 aylık dönemde
tasarruf etme ihtimallerinin
bir önceki aya göre azaldığını gösterdi. Gelecek 12 aylık dönemde işsiz sayısı beklentisi
endeksi yüzde 4,2 azalarak, 77,7 değerine
düştü. Bu azalış, işsiz sayısında artış bekleyenlerin oranındaki artıştan kaynaklandı.
Hanenin gelecek 12 aylık döneme ilişkin
maddi durum beklentisi endeksi geçen aya
göre yüzde 0,7 arttı. Temmuzda 91,1 olan
endeks değeri, ağustos ayında 91,7 oldu.
Bu artış, gelecek 12 aylık dönemde hanenin
maddi durumunun daha iyi olacağını bekleyenlerin oranının artmasından kaynaklandı.
Temmuzda 98,4 olan genel ekonomik durum beklentisi endeksi, yüzde 1,5 artarak,
ağustos ayında 99,8 oldu.
harcamalarda taksit süresi dört ayı geçemeyecek. Telekomünikasyonla ilgili harcamalarda ve yemek, gıda, akaryakıt ile hediye
kart, hediye çeki ve benzeri şekillerde herhangi somut bir mal veya hizmeti içermeyen
ürünlerin alımlarında taksit uygulanmamasına; bunların dışındaki mal ve hizmetlerde
azami dokuz ay taksitlendirmeye devam
edilecek.
Sektörden Haberler
İhracatta Ağustos rekoru
TİM verilerine göre ağustos ayı ihracatı,
geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5,2 artışla
11 milyar 73 milyon dolar oldu. Böylece,
Cumhuriyet tarihinin en yüksek ağustos ayı
mal ihracatına ulaşıldı. TİM'in açıkladığı verilere göre ilk 8 ayda ihracat yüzde 5,3 artışla
104 milyar 617 milyon dolar oldu. Türkiye'nin
son 12 aylık ihracatı ise yüzde 3,5 artışla
157 milyar 107 milyon dolara yükseldi.
İhracat rakamları Ağustos ayında en fazla
ihracatı, 1 milyar 559 milyon dolarla hazır
giyim ve konfeksiyon sektörü yaparken, kimyevi maddeler sektörü, 1 milyar 433 milyon
dolar ihracat ile ikinci sırada, otomotiv
sektörü ise 1 milyar dolar 268 milyon dolar
ihracat ile üçüncü sırada yer aldı. Ağustos
ayında en fazla ihracat yapılan 5 ülke sırasıyla
Almanya, İngiltere, Irak, ABD ve Rusya oldu.
Almanya'ya ihracat yüzde 12 artarken, İngiltere'ye ihracat yüzde 19, ABD'ye ihracat
yüzde 30 arttı. Irak'a ihracat ise yüzde 27,
Rusya'ya ihracat yüzde 14 azaldı. En fazla
ihracat yapılan 30 ülke arasında en yüksek
ihracat artışı yüzde 99 ile Suriye'ye gerçekleşti.
Suriye'yi İran ve Suudi Arabistan takip etti.
Ağustos ayında ihracat artışında öne çıkan
ülkeler şöyle oldu: Ağustos'ta Yemen'e ihracat
yüzde 114 artarken, Peru'ya yüzde 110, Umman'a yüzde 99, Filipinler'e yüzde 94, İran'a
yüzde 58, Suudi Arabistan'a yüzde 50 ihracat
artışı yakalandı. Ağustos ayında AB'ye ihracatımız yüzde 12 artarken, Kuzey Amerika'ya
yüzde 27, Orta Doğu'ya yüzde 8 arttı. En
fazla ihracat yapan ilk 10 il arasında ihracatını
en fazla artıran iller yüzde 16 artışla Ankara
ve Denizli oldu. Bu illeri yüzde 8 artış ile İstanbul takip etti.
İzmir'in ihracatı yüzde 6, Kayseri'nin yüzde
5, Manisa'nın yüzde 3 arttı. Ağustos ayında
Gaziantep'in ihracatı yüzde 1 gerilerken, Bursa'nın ve Kocaeli'nin ihracatı yüzde 2 düşüş
kaydetti. Ağrı'nın ağustos ayı ihracatı yüzde
39 artarak 6 milyon dolara, ilk 8 aylık ihracatı
ise yüzde 70 artarak 59 milyon dolara yükseldi.
Doğal gazda ithalat da, üretim de azaldı
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), 2013 yılına ilişkin Doğal
Gaz Piyasası Sektör Raporu’nu yayımladı. Rapora göre geçen yıl
2012’ye kıyasla yüzde 1,42 azalırken, üretimi yapılarak satışa sunulan
doğal gaz miktarı da yüzde 15 düştü. Yurt içinde üretim yapan
toptan satış lisansı sahibi 8 şirket tarafından 2013 yılında 537 milyon
metreküp doğal gaz satışa sunuldu. Üretimi yapılarak satışa sunulan
gaz miktarı 2012 yılına göre yüzde 15 azaldı. 2013 yılında, 8 adet
uzun dönemli ve 2 adet spot (LNG) ithalat lisansı sahibi tarafından
toplam 45.269 milyon metreküp doğal gaz ithal edildi. Doğal gaz
ithalatı 2012 yılına kıyasla yüzde 1,42 oranında azaldı. 2013 yılında,
ithalat yüzde 58’lik payla en fazla Rusya’dan yapıldı.
2013 yılında toplam 6.083 milyon metreküp LNG ithalatı yapılmış
olup, söz konusu miktar toplam ithalatın yüzde 13 oldu. Toplam
LNG ithalatının yüzde 14,7’lik bölümü Spot LNG ithalatı olup, geri
kalan kısmı BOTAŞ tarafından Cezayir ve Nijerya’dan ithal edilen
miktar oluştu. 2013 yılında ihracat lisansı sahibi 8 şirketten yine
sadece BOTAŞ faaliyette bulundu, şirket tarafından Yunanistan’a
682 milyon metreküp doğal gaz ihraç edildi.
www.ode.com.tr
11
12
2015 yılının Mart ayında hizmet vermeye
başlayacak olan Forum Diyarbakır, Multi
Development Türkiye ve Altındağ
Gayrimenkul Yatırım Geliştirme İnşaat
şirketlerinin yüzde 50 ortaklığıyla hayata
geçiriliyor. Diyarbakır ve bölgenin yeni
çekim merkezi olacak Forum Diyarbakır
projesinde ODE R-Flex Kauçuk Köpüğü,
ODE Rockflex Taşyünü ürünleri ve diğer
aksesuarlar kullanılıyor.
ODE ürünleri Diyarbakır’ın yeni
çekim merkezinde kullanılıyor
Multi Development Türkiye ve Altındağ Gayrimenkul Yatırım Geliştirme İnşaat şirketinin
yüzde 50 ortaklığıyla hayata geçirilen Forum
Diyarbakır, 117.000 metrekarelik kapalı inşaat
alanı ve içinde yer alacak 118 mağazasıyla,
Diyarbakır’ın ve bölgenin yeni çekim merkezi
olacak.
Projenin mekanik firması olarak Kare Elektromekanik-Mim. Taş. Dek. Uyg. San. Tic. Ltd.
Şti. hizmet sunuyor. Kare Elektromekanik
Proje Müdürü Salih Demirağ, projede ODE
mekanik ürünleri kullanıldığını belirterek, ODE
ile işbirliklerinin 1996 yılından bu yana devam
ettiğini söylüyor. Demirağ projede kullanılan
ODE ürünlerini de şöyle sıralıyor: “ODE RFlex Kauçuk Köpüğü, ODE Rockflex Taşyünü
ürünleri ve diğer aksesuarlar…”
ODE Eylül 2014
Projelerimiz
Bugüne kadar çalıştıkları projelerde kullandıkları
ODE ürünleriyle ilgili bir sorun yaşamadıklarını
ifade eden Demirağ, Forum Diyarbakır projesinde ODE’nin bölge bayisi Nur-Dil Grup ile
çalıştıklarını ve ODE bölge yöneticisi Bülent
Süersökmez’in kendilerine her zaman destek
olduklarını belirtiyor. Demirağ, işbirliklerinin
başlamasıyla her zaman ODE’den hem ürün
hem de teknik destek aldıklarını bunun da işbirliklerini daha da güçlendirdiğinin altını çiziyor.
ODE ürünlerinin projeye ne gibi avantaj sağlayacağı sorumuza Demirağ; “Mevcut ODE
ürünleri projenin şartnamesine uygun ürünlerdi.
Ürünlerin ısı kaybının önlenmesinde etkili
olması ve uzun yıllar ısı kayıplarından doğacak
maddi kayıpları önlemesi açısından ciddi
avantaj sağlayacak.” yanıtını veriyor.
Yerli ve yabancı markalar Forum
Diyarbakır’da buluşacak
2013 yılının Haziran ayında inşaatına başlanan
projenin, 2015 Mart ayında hizmete açılması
planlanıyor. Multi Development Türkiye’nin
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki ikinci projesi Forum Diyarbakır, bölge yerel mimarisinden
esinlenerek tasarlanan iç avlusu, bazalt taşının
kullanıldığı cepheleri ve kulesi ile Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde mimarisiyle de dikkat
çekecek.
Forum Diyarbakır’da, 53 bin metrekare kiralanabilir alan içerisinde; hipermarket, yapı
market, sinema kompleksi, restoranlar, kafelerin
yanı sıra 1298 araçlık bir otopark da yer
alacak. Bölgenin en büyük alışveriş merkezlerinden biri olacak Forum Diyarbakır, şehir
halkıyla ilk kez buluşacak yerli ve yabancı
145 markaya da ev sahipliği yapacak. www.ode.com.tr
13
14
Projelerimiz
İlk kez Azerbaycan’da
düzenlenecek Birinci Avrupa
Olimpiyatları için 2015 yılı başında
tamamlanması planlanan Bakü
Olimpiyat Stadyumu Projesi’nin
yalıtımında ODE ürünleri
kullanılıyor. ODE Starflex Cam
Yünü Boru, ODE Starflex Cam
Yünü Levha ve ODE R-Flex
ürünlerinin kullanıldığı Proje,
Azerbaycan petrol şirketi SOCAR
tarafından finanse ediliyor.
Bakü Olimpiyat Stadyumu
Projesi’nin yalıtımında
ODE ürünleri kullanıldı
Olimpiyat Stadyumu’nun
yalıtımında ODE ürünleri kullanılıyor
Azerbaycan’ın Başkenti Bakü’de, Büyük Şor
Gölü yakınında konumlanan Bakü Olimpiyat
Stadyumu; 68 bin kişilik kapasiteli, 496 bin
metrekare toplam saha alanında yerleşen ve
204 bin metrekare toplam kapalı inşaat alanı
bulunan Proje, ticari alanlar, engelli, genel
kullanım, basın ve özel kullanıma ayrılmış CIP,
VIP ve VVIP kısımlarını içeriyor.
2015 Haziran ayında dünyada ilk kez düzenlenecek olan Avrupa Olimpiyatları için Tekfen
İnşaat ve Tesisat A.Ş.’nin projelendirme ve
inşaatını üstlendiği Bakü Olimpiyat Stadyumu
Projesi’nin, projelendirme ve yapım süresi 24
ay olarak belirlenmiş olup, Proje’nin 28 Şubat
ODE Eylül 2014
2015 tarihinde tamamlanması planlanıyor.
Azerbaycan petrol şirketi SOCAR tarafından
finanse edilip, yaptırılıyor. Projenin tüm mekanik
ve elektrik montaj ve dizaynı Anel firması tarafından üstlenildi.
Azerbaycan’ın Bakü, şehrinin Köroğlu mevkiinde bulunan Stadyumun yalıtımında ODE
STARFLEX Cam Yünü Boru, ODE STARFLEX
Cam Yünü Levha ve ODE R-Flex ürünleri
kullanılıyor. Tekfen İnşaat yetkilileri, ODE
ürünlerindeki fiyat-kalite dengesi hem ürünlerde hem de ihtiyaçlara yönelik sunulan hizmette kalite ve istikrar olması ODE ile çalışmalarının temel sebepleri olduğunu söylüyorlar. 2013 yılından bu yana birlikte pek
çok büyük projede ODE ile çalıştıklarını ifade
eden yetkililer, işbirliklerinin devam edeceğini
belirtiyorlar.
16
Susuzluk kapıda…
Susuzluk kapıda. Acil su tasarrufu yapılmazsa, etkili yöntemler uygulanmazsa sonuç çok
vahim olacak. İşte Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği'nin su tasarrufu önerileri…
Yaşadığımız kuraklık, su kaynaklarının
yanlış kullanımıyla birleşince, tüm
Türkiye’nin, özellikle de İstanbul’un
su kaynakları tükenme noktasına
yaklaştı. Ayrıca Türkiye'nin pek çok
yöresinde çiftçiler ürünlerini sulayacak
su bulamıyor. Orta ve uzun vadede
yapılması gereken çok önemli altyapı
çalışmaları var, ancak kısa vadede
yapılabilecek tek şey günlük su tüketimini azaltmak. Bu şekilde su kaynakları üzerindeki baskıyı azaltıp, suyun sonbahar yağmurlarına kadar
yetmesine destek olabiliriz.
Peki neler mi yapabiliriz? İşte
Buğday Ekolojik Yaşamı
Destekleme Derneği'nin önerileri...
Evlerimizde uygulayabileceğimiz birkaç yöntemle suyu daha etkin kullanabiliriz. Örneğin yağmur suyunu
hasat edebiliriz. Lavabo, banyo ve
duştan gelen su, gri su olarak adlandırılır. Bu su, tuvalet rezervuarına
yönlendirilerek yeniden değerlendirilir.
Günlük su harcamamızın yüzde 40'ı
banyodadır. Sifon ve musluk kaçak-
ODE Eylül 2014
ları, su tüketiminin önemli bir kısmını
oluşturuyor. Hemen tamir ettirmeniz
şart. Tuvalet rezervuarının su depolama kapasitesi 16 litredir. Dört kişilik
bir aile, 16 litrelik rezervuar ile ayda
tuvalette 7 ton su tüketir. Bunun yerine 7 litrelik rezervuar ile 2.5-3 tona
düşürmek mümkün. Tuvalet rezervuarı 16 litrelik ise bu durumda rezervuara ağırlık koyarak, su tüketimini
yüzde 20 azaltabilirsiniz. Çamaşır
makinesini haftada bir kez az çalıştırarak yılda 9 ton su tasarrufu sağlanabilir. Banyo yerine duş yapın.
Duş alarak su tüketimini yüzde 25
azaltabilirsiniz. Bir kişi günde bir kez
ortalama üç dakika boyunca suyu
kapatmadan tıraş olursa, yılda 10
ton su harcar. Bir kişinin günde iki
kez bir dakika boyunca suyu kapatmadan diş fırçalaması yılda 8 ton
su israfına neden olur.
Mutfak da su tüketiminde önemli bir
konumda. Bulaşıkları makineye koymadan önce ön yıkama yapmak yerine peçeteyle silin. Sebze ve mey-
veleri elde yıkamak yerine su dolu
bir kapta yıkarsanız çok daha az su
tüketirsiniz. 4 kişilik bir aile, bu yöntemle, yılda ortalama 20 ton su tasarrufu yapabilir. Elde bulaşık yıkarken, mümkün olan en doğal temizleyiciyi kullanın, durulanması daha
kolay olduğundan daha az su harcarsınız. Yıkama sularını daha sonra
çiçeklerinizi sulamak için kullanabilirsiniz.
Bahçenizde de çok su isteyen bitkiler
yerine, iklime uygun, kuraklığa dayanıklı bitkiler ekmeye özen gösterin.
Toprağı temizleyin. Geniş yapraklı
ağaç dikerek gölge alanlar yaratın
ve bahçenizi verimli sulamak için sabah erken saatleri tercih edin. Bahçenizdeki bitkilerin yapraklarını değil,
saplarının dibini sulayın. Çok gerekmedikçe arabanızı yıkamayın, nemli
bezlerle silerek temizleyin veya bir
kova suyla yıkayın. Kısa mesafelerde
de yürüyün veya bisiklete binin.Herkesin yapabileceği bir şey var. Adım
atılmazsa yarın çok geç olabilir.
Çevre
Sanayide susuzluk korkusu
Milliyet'ten Hanife Baş'ın haberine göre, Türkiye’de yaşanan kuraklık sonrasında azalan
su seviyeleri sanayiyi de tehdit ediyor. İçme
suyundan daha fazla su tarım ve sanayide
kullanılıyor. Kuraklık tehlikesi sadece hane tüketicisi için değil genel olarak ekonomi ve
üretim için de tehdit oluşturuyor. Kuraklık tehlikesi İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) Meclis
toplantısının da gündem maddesi oldu. Meclis
toplantısında konuşan İstanbul Sanayi Odası
(İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan, Türkiye’nin
iklim değişikliği riskini yönetemediğini belirterek,
“İklim değişikliği, göç ve güvenlik sorunları
gibi etkileri arasında en tehlikeli ve başa çıkılması en zor olan afet. Mahşerin dört atlısından
birisi olarak görülen kuraklıktır” dedi. Bahçıvan,
Türkiye’nin 2011 yılında yayımlanan İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı’nda yakın gelecekte
daha sıcak, daha kurak ve yağışlar açısından
daha belirsiz bir iklim yapısına sahip olacağının
ortaya konulduğunu dile getirdi.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nden (İTÜ) Prof.
Dr. Mikdat Kadıoğlu, sanayide pek çok işlemin
suya dayalı olduğunu anımsatarak, şöyle konuştu: “Bir ton çeliği işlemek için çok büyük
suya ihtiyaç var. İki dilim ekmek üretmek için
1.5 ton su, bir kilo buğday için bir ton su gerekiyor. Tekstilde bir tişörtü üretmek için 2
bin 700 litre yani üç tona yakın su lazım. Bir
A4 kağıdı üretmek 10 litre su istiyor. Su sanayi
için çok önemli. Üreticiler de kendileri önlem
alabilir. Yağan suyu toplayamıyoruz. Fabrikalarda kurulacak sarnıçlarla yağan yağmur biriktirilebilir. Su tasarruf önlemleri artabilir.”
17
Mogan Gölü’nde
balık ölümleri
başladı
DHA'nın haberine göre, Mogan Gölü
üzerinde cansız duran çok sayıda turna balığını gören balıkçılar, bunun
gölde metan gazı patlamasından kaynaklandığını iddia etti. Mogan Gölü'nde
yüzlerce irili- ufaklı ölü turna balıkları
gölde kötü kokulara neden olmaya
başladı. Göldeki balık ölümlerini incelemek için henüz yetkili bir kurumun
inceleme yapmadığı belirtildi.
İstanbul’da barajlardaki doluluk oranı
yüzde 16,41’e düştü…
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ)
verilerine göre İstanbul'da geçtiğimiz yıl bu
aylarda yüzde 64.32 olan barajlardaki
doluluk oranı, bu yıl yüzde 16.41'e düştü.
DHA'nın haberine göre, geçen yıl 528
milyon metrekübe tekabül eden bu rakam,
bu yıl 142.567 metreküp düzeyinde seyrediyor. Bu seviye, en düşük olarak 2008 yılında 183 milyon metreküpe kadar düştü.
İstanbul geçtiğimiz haftalarda mevsim normallerinin üzerinde seyreden sağanak yağışlara teslim olmuştu. Yağışlar son 50 yıllık
yağış ortalaması olan 362 mm’ye yakın
(329 mm) bir seyir izlemesine rağmen,
kentteki barajların son 15 gün içindeki doluluk oranı yüzde 18,05'den yüzde 16.41'e
geriledi. Aynı oran 2009, 2010 ve 2011 yıllarında yüzde 70'lerin üzerindeydi
Öte yandan İstanbul'a su sağlayan 10
barajın doluluk oranı geçen yılın Ağustos
ayında yüzde 64,32 iken, bu yılın aynı döneminde yüzde 18,25'e kadar düştü. İstanbul'un içme suyu kaynakları olan Ömerli,
Pabuçdere, Sazlıdere, Büyükçekmece, Alibey, Terkos, Kazandere, Elmalı, Darlık, Istırancalar barajlarındaki su rezervi de tehlike
sinyalleri veriyor. İstanbul'un barajlarından
en yüksek doluluk yüzde 40,21 ile Terkos
ve 38.11 ile Elmalı da görülürken, Pabuçdere
yüzde 0,38 ile en düşük düzeyde görülüyor.
Bu barajları sırasıyla yüzde 19.5 ile Istıran-
calar, yüzde 15.51 ile Ömerli, yüzde 12.64
ile Alibey, yüzde 12.33 ile Darlık, yüzde
10.71 ile Kazandere, yüzde 7.4 ile Büyükçekmece, yüzde 5.93 ile Sazlıdere izliyor.
İstanbul'un temel su kaynakları olan Avrupa
yakasındaki Terkos 65 milyon metreküp,
Anadolu yakasındaki Ömerli ise 36 milyon
metreküp su barındırıyor.
www.ode.com.tr
18
TÜBİTAK’tan güneş enerjisi
projelerine destek
Magmadan
elektrik
üretilecek
İzlanda, aktif volkanik dağlarındaki magmadan elektrik üretmeye hazırlanıyor.
Uzmanlar, projeyi “enerjide devrim” olarak nitelendirirken, jeologlar Türkiye'de
de benzer uygulamanın olup olamayacağını değerlendiriyor. Jeolojik konumu
ve Jeotermal kaynaklar açısından zengin
olan İzlanda, 2009 yılında başlattığı
magmadan elektrik üretme projesinde
sona doğru yaklaşıyor.
Uzmanlar, ilk aşamada 60 megavatlık
elektrik üretecek projenin enerji sektöründe bir ilk olacağını, Türkiye'de de
aktif volkanik dağların bulunması nedeniyle, böyle bir projenin uygulanabileceğini belirtti. İzlanda Derin Sondaj
Projesi (IDDP) Başjeoloğu Gudmundur
Omar Fridleifsson, "Eriyik halde lavların
bulunduğu Krafla bölgesinde yaptığımız
çalışmalarda amacımız 60 megavatlık
üretim yapabilecek bir santral kurmaktı.
Ancak, vanalardan birinde yaşanan
problem nedeniyle kuyuyu kapatmak
ve soğumaya bırakmak zorunda kaldık"
dedi. Proje ekibinin yeni bir kuyu açmaya hazır olduğunu ifade eden Fridleifsson, bu defa Krafla bölgesinde
değil ülkenin güneybatısında yer alan
Reykjanes'te çalışma yapacaklarını dile
getirdi. Fridleifsson, 2015 yılında yeni
kazıya ve sonrasında elektrik üretimine
başlamayı hedeflediklerini söyledi.
ODE Eylül 2014
TÜBİTAK, yüksek verimlilikte ve düşük maliyetli güneş enerjisi hücre ve modüllerin geliştirilmesi, Türkiye’nin bu alandaki rekabet
gücünün yükseltilmesine yönelik projeleri
destekleyecek. TÜBİTAK, beklentileri karşılayan projelerden küçük ölçeklilere 500 bin,
orta ölçeklilere 1 milyon, büyük ölçeklilere de
2.5 milyon liraya kadar destek verecek. Türkiye’nin güneş enerjisi potansiyelini dikkate
alan ve bu alandaki teknolojik dışa bağımlılığı
azaltmayı hedefleyen TÜBİTAK, Enerji Verimliliği Çağrı Programı kapsamında ‘Yüksek Verimli Fotovoltaik Hücrelerin Geliştirilmesi’ için
girişimcilere çağrıda bulundu. TÜBİTAK, projeyle yüksek verimlilikte ve düşük maliyetli PV
hücre ve modüllerin geliştirilmesiyle Türkiye’nin bu alandaki rekabet gücünün yükseltilmesine yönelik araştırma projelerini
destekleyecek. Önerilecek projelere, Öncelikli
Alanlar Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı
kapsamında destek verilecek. Çağrı kapsamında desteklenecek projelerde, yerli kaynaklara dayalı ürün ve bu ürünlere yönelik
süreçlerin geliştirildiği projelere öncelik tanınacak. Projeden yararlanma başvuruları 19
Eylül’de sona erecek.
Güneş enerjisi yatırımı için
6 Milyar Euro’luk talep geldi
Hürriyet'in haberine göre, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na (EPDK) yapılan başvurular
içinde en fazla Konya için talep geldi. Konya’da
62 şirket yatırım için yarışacak. Yenilenebilir
Enerji Kanunu’nda Türkiye’de 600 megavatlık
güneş enerjisi santrali kurulması kararına yer
verilmişti. Bunun ardından yapılan çalışmalarda
yatırımcıların 27 bölgede güneş enerjisi yatırımı
yapılması için alan belirlendi. EPDK, geçtiğimiz
yıl şirketlerden alınan yatırım başvurularını ve
tüm Türkiye’deki güneş enerjisi sahalarını tek
tek belirledi, ardından şirketlerin başvuru süreçlerini tamamladı.
Mayıs ayında gönderilen Elazığ ve Erzurum
bölgelerinin ardından 27 bölgede daha güneş
enerjisi yatırım ihalelerinin gerçekleştirilmesi
için başvurular Türkiye Elektrik İletim AŞ
(TEİAŞ) gönderildi. Bu bölgelerde yaklaşık 1
Milyar Euro yatırımla hayata geçecek toplam
425 megavatlık güneş enerji santral kapasitesi
için 11 katı olan 5 bin megavatlık talep geldi.
Yani şirketler yaklaşık 6 milyar Euro yatırım
talebinde bulundu. Güneş enerjisi yatırımına
açılan Bingöl/Tunceli ve Erzincan bölgelerine
başvuru yapılmazken, Hakkari ve Muş ve
Şırnak bölgelerine birer başvuru yapıldı.
Çevre
Körfez Atıksu Arıtma Tesisi'nin
yatırımına başlandı
Kocaeli Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSU)
TÜPRAŞ’ın su ihtiyacını karşılayacak Körfez
Atıksu Arıtma Tesisi’nin yatırımına başladı.
İSU’dan yapılan yazılı açıklamada, atıklardan
geri kazanım suyu elde edilerek sanayi ve
yeşil alanda kullanılması için yatırımların sürdürüldüğü kaydedildi. Kullar ve Plajyolu arıtma
tesislerindeki çalışmaların tamamlanma aşamasına geldiğine işaret edilen açıklamada,
TÜPRAŞ'ın kullanma suyu ihtiyacını karşılayacak projeye de bir süre önce başlandığı
bildirildi.
Açıklamada, her tesisten günlük 10 bin ton
arıtılmış su sağlanacağı kaydedilerek, "Önemli
miktarda su tasarrufu sağlaması hedeflenen
projeler 11 milyon 750 bin liraya mal olacak.
Bölgede yaşanan kuraklıktan dolayı bir dizi
önlem alan İSU, Geri Kazanım Suyu Projesi'ni
geliştirdi. Tesislerin çıkış sularının ultraviyole
ışınlarıyla ikinci arıtmadan geçirilmesini sağlayan
UV sistemi, Gebze, Kandıra ve Cebeci atıksu
arıtma tesislerinde uygulandı. Arıtılan su, belirtilen arıtma tesislerinin yeşil alanlarında bir
süredir kullanılıyor" ifadesine yer verildi.Geri
kazanılan suyun sanayi kuruluşlarına verileceği
aktarılan açıklamada, suyun bazı yeşil alanların
sulamasında da kullanılacağı vurgulandı.
İTÜ’den ulaşımda enerji
verimliliği için yeni proje
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve
İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Elektrik Tünel Tramvay İşletmeleri arasında ortaklaşa geliştirilen “İstanbul’daki Dizel Motorlu Toplu Taşıma Araçlarının
Egzoz Filtrelerini Temizlemeye
Yönelik Yeni Bir Sistem Geliştirilmesi” adlı proje İstanbul Kalkınma Ajansı tarafından “Verimli
ve Temiz Enerji Mali Destek Programı” kapsamında desteklenecek.
İTÜ yürütücülüğünde gerçekleştirilecek
olan proje İstanbul başta olmak üzere tüm
Marmara bölgesindeki ulaşım ve toplu taşıma kaynaklı hava kirliliğini azaltılmasının
yanı sıra, ulaşımda enerji verimliliği konu-
larında bir dizi bilimsel ve inovatif teknik
çalışmadan oluşuyor.
Ulaşım ve toplu taşımada kullanılan
araçlarda yakıt sarfiyatı – egzoz
emisyon konularındaki mevcut
sorunlar ortadan kaldırılacak projede, toplu taşıma uygulamalarında enerji verimliliği değerleri artırılacak ve egzoz emisyonlarının
tüm zararlı etkilerinin en aza indirilmesi
sağlanacak. Projenin çalışılacağı uygulama hattı İTÜ Maslak, İETT İkitelli ve Ayazağa Garajı ile Sarıyer-Küçükçekmece olarak tespit edildi. Yol koşulları dikkate
alınarak belirlenen hatlarda, yakın zaman
içerisinde test sürüşleri başlayacak.
19
Yeni yönetmeliğe
göre her yer
otopark
olabilecek
Cumhuriyet'ten Ceren Çıplak'ın haberine
göre, taslakta, otoparklar, sosyal donatı
fonksiyonundan çıkarak gayrimenkul değerine dönüşüyor. Taslak, her yerin otopark
alanı olabilmesine ve otopark ihtiyacının
da kamu eliyle ticarileştirilmesine yol açıyor.
Taslak aracılığıyla belediyeler meclis kararı
alarak bölgenin artan otopark ihtiyacını
karşılamak üzere; sosyal donatı alanı dışındaki kullanımlara haiz parselleri kamulaştırabilecek.
Mimarlar Odası Yönetim Kurulu Sekreter
Üyesi Ali Hacıalioğlu otoparkların satışına
da imkân tanıyan bu taslağın, otopark ihtiyacı adı altında kamusal alanların satışı
anlamına geldiğine dikkat çekti. Hacıalioğlu,
“Bu taslak kabul edilemez bir taslak. Bu
taslakla otopark sorunu bile ticarileştirilmiş
olacak. Otopark alanlarının satışını öngören
bu tasarının kabul edilmesi kamusal alanın
pazarlanması anlamına geliyor. Otoparka
bir gayrimenkul değeri olarak bakılıyor.
Katlı otopark inşaatı yapılıyor, sonra kat
kat ya da bölüm bölüm satılabiliyor. Örneğin
mahalledeki bir otoparkta yer satın alınabilecek dolayısıyla kamusal alan azalmış
olacak” diye konuştu. Hacıalioğlu, kamunun
zarara uğratıldığı bu taslakla, kentsel toprakların koruma ve kullanma dengesinin
bozulacağı ve egzoz salımının tehlikeli bir
boyuta ulaşmasına neden olacağını belirtti.
Taslağın kamu elinde bulunan arazilerin
farklı yöntemlerle elden çıkartılmasına
neden olacağını ve gelecekte yapılacak
olan plan çalışmalarında farklı kentsel
donatı elde etmek için kamu kurumlarının,
kamulaştırma yoluna gitmek zorunda kalacağını söyleyen Hacıalioğlu, “Böylece,
kamu bu alandaki arazilerini elden çıkardığı
için kamulaştırma yöntemi ile yeni araziler
almak zorunda kalacak’’ dedi.
www.ode.com.tr
20
Çevreci şişelerle
gecekondular
aydınlanıyor…
Kenya'nın başkenti Nairobi'de bir grup genç, sokaktan topladıkları şişelerle penceresiz, karanlık
evlerin aydınlatılmasını sağlıyor. İçine çamaşır
suyu damlatılan suyla dolu şişeler, kentin 'teneke
mahallesi'nde yüzlerce yoksul eve güneşi getirdi.
Facebook’ta bir süredir dolanan yöntem, Kenya’nın
başkenti Nairobi’de yoksul evlerine ışık oldu.
Kenya'nın başkent Nairobi`deki teneke evler mahallesi Kibera'da, genellikle penceresi olmayan
iç içe inşa edilmiş teneke evlerde yaşayanların
ışık ihtiyacına, bir grup genç yetişiyor.30 kişiden
oluşan grup, sokaktan, kullanılmış boş şişeleri
topluyor. Ardından kızlar şişeleri yıkıyor. Yıkamadan
sonra kesilen metal sac parçalarının ortasına şişenin gireceği şekilde bir delik açılıyor. Daha
sonra deliğe yerleştirilen boş şişeler, evlerin çatılarına yerleştirilerek su ve çamaşır suyu ile dolduruyor. Güneş ışığını evin içerisine dağıtan şişe
böylece yansıtma vazifesi görüyor. Kibera`da
yoksul ailelerin evlerinin çatısına monte edilen
bu şişeler özellikle gündüzleri evin içerisini normal
bir ampul kadar aydınlatabiliyor. Geceleri pek işe
yaramasa da ayın parlak olduğu zamanlarda evin
içerisine ışık verebiliyor.
8 bin 400 yıllık
ayak izleri bulundu
Yenişehir ilçesindeki Barcın Höyüğü kazılarında
“Taş Devri” olarak nitelendirilen Neolitik döneme
ait, MÖ 6 bin 400 yılına tarihlendirilen yetişkine
ait bir çift ayak izi bulundu.Kazı ekibinde görevli
Koç Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü Öğretim
Üyesi Yrd. Doç. Dr. Rana Özbal, Barcın Höyüğü'nde Kültür ve Turizm Bakanlığının onayıyla
Hollanda Araştırma Enstitüsü koordinatörlüğünde
2007 yılından bu yana kazı yaptıklarını söyledi.
Özbal, bölgenin en eskisi olduğu bilinen höyükteki
yerleşimin 8 bin 600 yıl öncesine uzandığına
dikkati çekerek, “Höyükte evler bitişik yapılmış.
Buraya has bir düzen. Tabakalanmanın alt seviyelerinde çanak çömleklerde birtakım farklılıklar
gördük. Bunlar da bize bu bölgede çanak çömleğin
doğmaya başladığını gösterdi. Bu da Marmara
için bilmediğimiz bir şey olduğundan yeni veriler
sağlayan bir durum” ifadesini kullandı.
ODE Eylül 2014
1500 uzman deprem
riskini tartıştı
Milliyet'te yer alan
habere göre Avrupa
Deprem Mühendisliği Birliği ve Avrupa
Sismoloji Komisyonu tarafından 2. Avrupa Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı düzenlendi. Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre
ve Sergi Sarayı’ndaki konferansa 71 ülkeden
1500’ün üzerinde deprem mühendisleri,
sismologlar ve müteahhitlik firmaları ile araştırmacı katıldı. İlki Cenevre’de yapılan ve 8
yılda bir düzenlenen toplantıda, 750 sözlü,
800 görsel sunumla birlikte toplam 1868
uzmanın 1004 makale ile başvurduğu konferansın ilk gününde olası deprem senaryoları
Emirgan’da Boğaz
daralıyor
DHA'nın haberine göre, geçtiğimiz Mart
ayında başlatılan çalışmalarda 700 metrelik
sahil kesimine denize kazık çakma işlemleri
büyük ölçüde tamamlandı. Çakılan kazıkların
üzerine beton dökülmesi işlemlerinin başladığı
inşaat tamamlandığında sahil yolu 8 metre
genişlemiş, İstanbul boğazı ise 8 metre daralmış olacak. Genişletilen bölümde 2 metre
genişliğinde bisiklet yolu oluşturulacak.
Ayrıca 3 metre genişliğinde toplamda 1550
m2 yeşil alan planlanıyor. Otomobilleriyle
gelen vatandaşlar için ise sahil bandı boyunca
116 araçlık otopark cebi yapılacak.
Balık tutan vatandaşların içinde 30 metre
uzunluğunda 3 adet balık tutma platformu
yapılacak. Böylece balıkçıların yürüyüş
yapan ya da bisiklete binenleri rahatsız etmeden balık tutmaları sağlanacak. 2015
yılı başında proje tamamlandığında toplam
11 bin 300 m2’lik bir alan yeniden düzenlenmiş olacak.
da tartışıldı.
Avrupa Deprem
Mühendisleri Birliği
Genel Sekreteri ve
Organizasyon Komitesi Eş Başkanı
Prof. Dr. Atilla Ansal konferans hakkında yaptığı bilgilendirmede en çok bildirinin
İtalya, İran ve Türkiye’den geldiğini vurgulayarak şunları söyledi: “Ülkemiz maalesef
sismik riski yüksek bölgede. Ümit ediyoruz
ki bu konferans hem Türkiye’de çalışan
deprem mühendisleri ve sismologlara hem
de Avrupa’dakilere bilgilerini tazelemek,
daha güvenli yapılar yapmak imkanı doğuracaktır.”
AB ‘Yeşil Ürünlerin’
ticaretini
serbestleştirmek
istiyor
Avrupa Birliği (AB),
Avustralya, Kanada, Çin, Kosta
Rika, Tayvan,
Hong Kong, Japonya, Güney Kore, Yeni Zelanda, Norveç,
İsviçre, Singapur ve ABD ile 'yeşil ürün'lerin
ticaretinin serbestleştirilmesi için görüşmelere başladı. EurActiv'in haberine göre
söz konusu ülkeler, ilk aşamada hava ve
suyu temizleyen, atık yönetimine yardımcı
olan, enerjide verimlilik sağlayan, hava kirliliğini kontrol altında tutan ve yenilenebilir
enerji üretiminde kullanılan ürünlerin ticaretindeki gümrük vergilerini kaldırmayı hedefliyor. Ülkeler ikinci aşamada ise çevreye
ilişkin hizmetler ve tarife dışı engelleri görüşecek.
Çevre
ABD’de rüzgar enerjisi
maliyetinde rekor düşüş
ABD rüzgar enerjisi sektörünün, gerek rüzgar türbini teknolojilerindeki ilerlemeler gerek
ise büyüyen pazar sayesinde
rekabet gücü yükselmeye devam ediyor. ABD Enerji Bakanlığı ve Lawrence Berkeley
Ulusal Laboratuvarı tarafından
hazırlanan '2013 Rüzgar Teknolojileri Pazarı Raporu' başlıklı çalışmaya göre
ülkedeki rüzgar türbinlerinin elektrik üretim
kapasiteleri artıyor, rüzgar elektriği fiyatları
ucuzluyor ve rüzgar enerjisinin ülkenin elektrik
üretimindeki payı artmaya devam ediyor.
Çalışmaya göre ülkenin rüzgâr enerjisi yatırımcılarının 2013 yılında elektrik dağıtım şirketleri
ile yaptıkları satış anlaşmalarında ortalama
fiyatlar MW başına 25 dolar
seviyesine geriledi. Bu rakam,
2009 yılında 70 dolar,
2012'de ise 40 dolar seviyesindeydi.
yesilekonomi.com'un haberine göre bu gelişmede rüzgar
türbini teknolojilerindeki ilerlemeler ile birlikte artan
yatırımlara bağlı olarak türbin üretim hacimlerinin artmış ve türbin maliyetlerinin gerilemiş
olmasının da payı var. ABD'nin rüzgâr enerjisindeki kurulu gücü ise 2013 yılında
gerçekleşen 1.087 MW'lık artış ile 61 GW'a
ulaşmış durumda.
Ülke rüzgâr enerjisinde Çin’den sonra en yüksek kurulu güce sahip ikinci ülke durumunda.
Elektrik süpürgesine AB standardı
Deutsche Welle Türkçe’nin haberine göre,
elektrikli süpürgeler de enerji tasarruflu ürünler
arasına katılıyor. AB enerji tasarrufunu
artırmak için elektrikli süpürgelere de
bir standart getirdi. Buna göre 1 Eylül’den itibaren, AB piyasasında sadece
motor gücü azami 1600 watt’a kadar
olan süpürgeler satılabilecek. Uzmanlara
göre, tüketicilerin motor gücü düşük
olan elektrikli süpürgelerin çekim gücünün daha az olacağı konusundaki
endişeleri yersiz. Yapılan ürün karşılaştırmaları, “daha fazla watt, daha iyi çekim
gücü” şeklindeki yerleşik düşüncenin yanlış
oluğunu ortaya koyuyor. Tüketici dergisi Test'in
yaptığı incelemelere göre, 900 wattlık süpürgeler dahi, iyi bir tasarım ve modern motorlarla
çok iyi sonuçlar verebiliyor. Örneğin son yapılan
karşılaştırmada, 870 wattlık bir elektrik süpürgesi, daha fazla elektrik tüketen rakiplerini
geride bırakarak, birinci gelmeyi başardı.
AB devlet ve hükümet başkanları, 2009
yılında karbondioksit emisyonunun 2020 yılına
kadar 1990 yılına kıyasla yüzde 20 oranında
azaltılması, enerji ihtiyacının yüzde
20'sinin yenilenebilir enerjilerden karşılanması ve enerji sarfiyatının yüzde
20 azaltılmasına dayanan iklim hedeflerini belirlemişti. Enerji sarfiyatının
azaltılmasında özellikle AB'nin ‘ekolojik
tasarım yönergesi’ büyük rol oynuyor.
Bu yönerge, enerji verimliliği yüksek
elektronik ürünlerin piyasaya girerek,
enerji sarfiyatı yüksek ürünleri ikame
etmesini amaçlıyor. Yönerge sayesinde son
yıllarda buzdolapları, bulaşık ve çamaşır makineleri, televizyonlar, bilgisayarlar, motorlar
ve lambalar çok daha az enerji tüketir hale
geldi. Bazı elektronik ürünler bugün 10 yıl önceki enerji sarfiyatının yalnızca onda birine ihtiyaç duyuyor. AB’de 2009 yılında ampul kullanımının yasaklanması ve LED teknolojisinin
devreye girmesi ile de eski ampullere kıyasla
yüzde 80 oranında enerji tasarrufu sağlandı.
Çöp yakmak
havayı daha
çok kirletiyor!
Dünyada yaygın biçimde uygulanan çöp
yakma işleminin, havayı sanılandan daha
fazla kirlettiği bildirildi. Sonuçları "Environmental Science and Technology"
dergisinde yayımlanan araştırma, çöp
yakma işleminin havaya, hükümetlerin
bildirdiğinden daha fazla kirletici madde
saldığını gösterdi. Araştırmacılar, dünyada
yılda iki milyar ton çöpün yüzde 40'ından
fazlasının, arka bahçelerde, açık alanlarda, çöplüklerde ya da çöp yakma fırınlarında imha edildiğini, birçok hükümetin, sadece çöp yakma fırınlarının
salımlarını ölçtüğünü belirtti.
Araştırmada, çöplerin yakılmasıyla salınan
karbondioksit, karbonmonoksit, cıva ve
çok küçük parçacıklı madde gibi, güneş
ışınlarını donuklaştıran veya akciğerlere
dolan diğer kirleticilerin ilk geniş kapsamlı
değerlendirmesi yapılıyor. Çin ve Hindistan'ın, vatandaşlar tarafından yakılan
en fazla çöpe sahip olduğu, Çin, Brezilya
ve Meksika'nın atıkların büyük kısmını
çöplüklerde yakarak imha ettiği belirtilen
araştırmada, dünya çapında PM 2.5
olarak adlandırılan parçacıklı maddenin
yüzde 29'unun ve cıva emisyonlarının
yüzde 10'unun, çöplerin yakılmasından
kaynaklandığı, bu işlemin ayrıca dünyada
insan eliyle karbondioksit emisyonlarının
yaklaşık yüzde 5'ini oluşturduğu kaydedildi. www.ode.com.tr
21
22
, İSO İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Listesi’nde
102. sıraya yerleşti
ODE, ISO İkinci 500 Büyük Sanayi
Kuruluşu Listesi’nde 102. sıraya
yerleşti 2012-2013 yıllarında yüzde
60 büyüyen ODE, “Türkiye'nin İkinci
500 Büyük Sanayi Kuruluşu”
Listesi’nde 16 basamak yükseldi…
Türkiye’nin yüzde 100 yerli, en büyük yalıtım
üreticisi ODE, İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO)
hazırladığı “Türkiye'nin İkinci 500 Büyük Sanayi
Kuruluşu 2013 Yılı Raporu”nda geçen yıla
göre 16 basamak yükselerek 102. sırada
yerini aldı. Hem yapı hem endüstriyel yalıtımda
Türkiye’nin uzmanı olarak kabul gören ODE,
önümüzdeki yıllarda yeni yatırımlar ve işbirlikleriyle büyüme sürecini hızlandıracak. ODE’nin
İran, Moldovya ve
Rusya gibi ülkelerin
de olduğu 68 pazara
ihracat yapıyor. Türkiye’yi dünyanın beş
kıtasında temsil eden
ODE, 2014 sonuna
kadar ihracat yaptığı
ülke sayısını 75’e yükseltmeyi hedefliyor.
son 20 yıldaki büyümesinin yakın tanığı olan ODE
Genel Müdürü Ali Türker,
bu sonucun sektördeki
en başarılı performanslardan biri olduğunun altını
çizerek ODE’nin önümüzdeki yıl listedeki ilk 100
firma arasına gireceğini
belirtti.
Hedef 2018’e kadar her yıl en az
yüzde 25 büyüme…
Alanında dünyanın en büyük sektörel buluşmalarına Türkiye’den katılan tek firma
olarak global pazardaki iddiasını her geçen
gün artıran ODE, aralarında Azerbaycan, Brezilya, Belçika, Bosna Hersek, Ermenistan,
Şu anda dört üretim tesisinde yüzde 100
kapasite ile çalışan ODE önümüzdeki iki yıl
içinde Eskişehir’de hayata geçireceği yeni
fabrikası için de hazırlıklarını sürdürüyor. Geçtiğimiz iki yılda yüzde 60 büyüme performansı
sergileyen ODE, 2018 yılına kadar her yıl en
az yüzde 25 büyüme hedefliyor.
ODE çalışanlarına ve bayilerine ‘Yapılarda Su Yalıtımı’ eğitimi
uzaktan eğitimle verildi
Tüm ODE bayileri ve çalışanlarına,
ODE Akademi kapsamında, ‘Yapılarda
Su Yalıtımı’ konulu ilk online eğitim
verildi. Web tabanlı eğitimle, ODE
bayileri ve çalışanları, ODE ürünleriyle
ilgili güncel bilgilere hızlı, eğlenceli ve
interaktif bir şekilde ulaşması
amaçlanıyor.
ODE Akademi kapsamında, e-learning uzaktan
eğitimlerin ilk modülüne 20 Haziran 2014 tarihinde başlandı. ‘Yapılarda Su Yalıtımı’ başlığında
ve şu anda pilot uygulama kapsamında ilk
aşamada 100 kullanıcıya (ODE bayisi ve çalışanı)
verilen ilk online teknik eğitime, tüm ODE
bayileri ve çalışanları interaktif olarak katılma
fırsatı yakaladı.
ODE Eylül 2014
olduğundan fiziksel bir ortam gerektirmiyor.
Çalışanlara zamanını ve mekanını kendine göre
düzenleyebileceği alternatif bir eğitim sağlıyor.
ODE e-learning; internet teknolojileri aracılığıyla
gerçekleştirilen web tabanlı eğitim, öğrenim
ve bilgi yönetimi faaliyeti olup, web tabanlı
eğitimleriyle ODE, ürünleriyle ilgili güncel bilgileri
zaman ve mekan kısıtlaması getirmeden, hızlı,
eğlenceli ve interaktif bir şekilde bayilerine
ulaştırmayı ve onların da iç eğitim süreçlerini
kolaylaştırmayı hedefliyor. Eğitimlere her yerden,
sadece internet bağlantısıyla ulaşmak mümkün
Çalışanlar eğitim içeriklerine istedikleri zaman
tekrar ulaşma imkanına sahip. İlk aşamada
100 kullanıcının aldığı Su Yalıtımı eğitimi tamamlandı. Hali hazırda tasarım süreci devam
eden ikinci eğitim modülü, ‘Yapılarda Isı Yalıtımı’
da önümüzdeki günlerde kullanıcıların hesaplarına
yüklenecek. Eğitimi tamamlayan kullanıcılara
dijital sertifikaları e-mail adreslerine gönderilerek
ulaştırılıyor. Eğitimlerin tamamlanması ile ilgili
takip ve bilgilendirmeler ODE Teknik Pazarlama
Birimi tarafından yapılıyor. Toplamda minimum
200 kullanıcıya dijital sertifika gönderilmesi hedeflenen eğitim projesinin üçüncü modülü, “Tesisatlarda Isı Yalıtımı”nın da en kısa zamanda
hayata geçirilmesi planlanıyor.
ODE Haberler
ODE broşürleri
yenilendi
ODE Almanak 2013:
Yalıtım aşkıyla
dolu bir yıl…
ODE son iki yılda yüzde 60’lık büyüme oranıyla
sektörün oldukça üzerinde bir performans
sergiledi. Bu hedefe tüm bayileri ve çalışanlarıyla
ulaşan ODE, geçen yıl yaptığı çalışmaları,
‘yalıtım aşkıyla dolu bir yıl’ başlığıyla ODE
Almanak 2013’de topladı.
29. yılını geride bırakan ODE,
28. yılında gerçekleştirdiklerini
‘yalıtım aşkıyla dolu bir yıl’ başlığıyla, ODE Almanak 2013’de
topladı. Almanakta, ODE’nin
geçen yıl yapmış olduğu çalışmalar, ODE Akademi ve ODE
Haberler olmak üzere iki bölüm
altında ele alınıyor.
ODE’nin felsefesini bir ayna
misali yansıtan Almanak çalışması, tüm bayiler ve çalışanlara ışık olacak.
23
ODE, değişen kurumsal kimliği çerçevesinde
broşürlerini yeniledi. Yenilenen broşürlerin İngilizce
versiyonu da bulunuyor.
Yalıtım sektöründe 29 yıllık uzmanlığıyla
Türkiye’yi dünyanın beş kıtasında 68 ülkede temsil eden ODE, ürettiği ürünlerin
özelliklerini, kullanım alanlarını daha geniş
kitlelere tanıtmak amacıyla broşürlerini yeniledi.
HVAC
Yalıtım Grubu
ve Yapı Yalıtım
Grubu’nda yer
alan ürünlerin
özelliklerinin ve
kullanım alanlarının yer aldığı
broşürlerin İngilizce versiyonu da bulunuyor. Aynı zamanda bu broşürlerin yanı sıra
detaylı bilgilerin yer aldığı, daha kapsamlı
broşürler de İngilizce ve Türkçe olarak hazırlandı.
Broşürlere aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
4http://www.ode.com.tr/kalite-belgeleri-hvac-yalitim-grubu/ 4http://www.ode.com.tr/kalite-belgeleri-yapi-yalitim-grubu/
ODE web sitesini yeniledi
ODE web sitesini kullanıcıların bilgiye daha kolay ulaşmasını
sağlamak amacıyla yeniledi.
ODE web sitesini kullanıcıların bilgiye daha kolay ulaşmasını sağlamak
amacıyla yeniden yapılandırdı. Geleceğe kalıcı değerler yaratma misyonuna
odaklanan ve bu bakış açısını da şirket mottosunu ‘Insulates the future –
Geleceği Yalıtır’ olarak değiştiren ODE, yeni kurumsal kimliğini web sitesine
de yansıtıyor. Kullanıcı dostu olan yeni web sitesi daha kapsamlı ve daha
güncel bilgilerle dikkat çekiyor. Yeni web sitesinin yakın bir tarihte İngilizce,
Rusça ve Arapça versiyonları da yayına alınacak.
www.ode.com.tr
24
ODE, Kurumsal Yönetim
Algı Araştırması 2014
Raporu’na sponsor oldu Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD)’nin StratejiCo. ve ERA
Research & Consultancy işbirliğinde yürüttüğü “Kurumsal Yönetim Algı
Araştırması 2014” sonuçlandı. 246 hissedar ve yöneticinin katıldığı
araştırmadan elde edilen sonuçlar, 26 Haziran 2014 tarihinde Grand
Hyatt Otel'de düzenlenen toplantı ile kamuoyuna açıklandı.
ODE Yalıtım ve Doğuş
Grubu’nun sponsorluğunda, TKYD tarafından hazırlanan “Kurumsal Yönetim Algı Araştırması 2014 Raporu”,
26 Haziran 2014 tarihinde TKYD Yönetim
Kurulu Başkanı Mehmet Göçmen ve Stratejico
Kurucu Başkanı Selim Oktar’ın katılımlarıyla
düzenlenen bir toplantı ile tanıtıldı.
Türk iş dünyasının uluslararası alanda rekabetçi
olmasında kritik öneme sahip kurumsal yönetim anlayışı, Türkiye Kurumsal Yönetim
Derneği, Stratejico ve Era Araştırma'nın fikir
önderleri görüşmeleri ve 246 profesyonelin
katılımıyla düzenlediği raporun konusu oldu.
Ankete katılanların yüzde 46.3'ü mensubu
oldukların şirketin kurumsal yönetim konu-
sunda farkındalık sahibi olduğunu düşünüyor.
Kurumsal yönetim ilkelerinin benimsenmesi
ve bu ilkeler ile uyumlu politikalar üretip uygulanmasının şirketleri için faydalı olduğunu
düşünenlerin oranı yüzde 63. Katılımcıların
büyük çoğunluğu işe etkin denetim ve iç
kontrol sistemlerinin oturtulması ile başlamayı
uygun buluyor. Performans kriterlerinin belirlenmesi ve raporlama standartlarının geliştirilmesi önerilen adımlar.
Araştırma raporundan göre ankete katılanların
yüzde 45.9'u mensubu oldukları şirketin "kurumsallaşmış” olduğunu, yüzde 7.7'si ise "kurumsallaşmamış” olduğunu düşünüyor. Kuruluştan itibaren süreç ele alınmalı ve yapı bu
şekilde kurulmalı diyenler çoğunlukta (yüzde
48.8) Belirli bir bilanço büyüklüğüne ulaşılması
ve ailede yaşanabilecek kuşak geçişleri en
önemli ve süreci tetikleyen diğer aşamalar
olarak değerlendiriliyor
ODE olarak Türk iş dünyası ve kurumsal yönetimi için değerli bir kaynağı desteklemiş olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.
ODE Eylül 2014
ODE bayilerinin
ODE her yıl düzenlediği gezilerle
hem bayilerini hem de eşlerini
dünyanın görülmeye değer en güzel
ülkelerinde ağırlamaya devam
ediyor. 55 bayi UNESCO
araştırmasına göre dünya üzerinde
en çok görülmek istenen ülke olan
Küba’ya çıkarma yaparken, 36 bayi
ve eşi de Fransa’nın ünlü tatil
cenneti Côte d’Azur’u keşfetmeye
gidiyor.
ODE’nin, 28 Kasım – 4 Aralık 2014
tarihleri arasında gerçekleştireceği Küba
bayi gezisine, 55 ODE bayisi katılacak.
Devrimin ve dansın ülkesi olan Küba’ya
çıkarma yapacak olan bayiler, hem Küba’nın önemli kentlerini ve tarihi yerlerini
gezerken Küba tarihi hakkında bilgi alacak
ODE Haberler
bu yılki rotası: Küba ve Cote d'Azur...
hem de Küba kültürünü yakından tanıma
fırsatı bulacak.
Karayiplerde bir ada ülkesi olan Küba’nın en
büyük şehri ve başkenti Havana. Küba’nın
kuzeyinde Birleşik Devletler (150 km uzaklıkta),
batısında Meksika, Bahamalar, güneyinde Cayman Adaları ve Jamaika ile güneydoğusunda
Haiti ve Dominik Cumhuriyeti bulunuyor.
Küba’nın başkenti Havana’da kolonyal dönemden kalma birçok eser bulunuyor. Bu
nedenle 1982 yılında UNESCO tarafından
Dünya Kültür Mirası listesine dahil ediliyor.
Halkın tamamının okur-yazar olduğu ülkenin
her köşe başında amatör müzik gruplarını
dinlemek mümkün. Mavi, yeşil, kırmızı, sarı
boyalı evlerle dolu sokakları bir yandan gezerken bir yandan Kübalı çocukların ücretsiz
bale dersi aldıkları sıradan dersliklerle de
karşılaşabilirsiniz. Sürprizlerle dolu bir ada
gezisi ODE bayilerini bekliyor…
Bir Akdeniz rüyası: Côte d’Azur…
İngiliz aristokrasisinin dünyaya tanıttığı Fransa’nın Akdeniz sahilindeki ünlü tatil cenneti
Côte d’Azur, pek çok turist tarafından rağbet
görüyor. ODE bayileri eşleriyle birlikte bu
cennet parçasını keşfetmeye gidecek… Fransa'nın Akdeniz kıyısının bir bölümüne verilen
ve Türkçe’ye İngilizce’den gelen French Riviera sözüyle bilinen bu kıyı, Fransızca’daki
adını şair Stêphen Liêgeard’ın 1887’de La
Côte d’Azur adıyla yayınlanan kitabından
alıyor.
Denize paralel uzanan dağların eteklerindeki
sahil şeridinde ve yamaçlardaki yerleşim bölgelerine yapılacak seyahatte 36 ODE bayisi
ve eşlerini eşsiz bir güzellik bekliyor. 17-21
Ekim 2014 tarihleri arasında yapılacak bayi
gezisinde, İngiliz Kordonu ve Melekler Koyu
ile Nice; Croisette ve film festivali ile ünlü
Cannes; ismi Brigitte
Bardot ile özdeşleşen
Saint Tropez; Casino
Meydanı ve lüks otelleriyle Monte Carlo gezilip, görülecek yerlerin
başında geliyor. ODE
bayileri ve eşleriyle birlikte yapacağı bayi ziyaretiyle ODE ailesinin
birbiriyle yakınlaşması
ve takım ruhunun güçlendirilmesi amaçlanıyor. Geçen yıl aynı kapsamda bayiler ve eşleri
Zanzibar’a gitmişti.
www.ode.com.tr
25
26
Amerikalı MBA öğrencilerinden
ODE’ye çıkartma
Amerika Birleşik Devletleri'nden University of Denver, Daniels College of Business'da MBA öğrenimlerine devam
eden altı kişilik öğrenci grubu, ODE iş modelini incelemek üzere ODE’yi ziyaret etti.
Bitirme projesi olarak ODE Yalıtım A.Ş.’yi seçen, University of
Colorado ve Daniels College of Business, Denver Colarado’dan
altı MBA öğrenci grubu, ODE’yi ziyaret ettiler.
Projelerinde ODE’nin iş modelini inceleyecek öğrenciler, yaptıkları
ziyarette ODE yetkilileriyle bir toplantı gerçekleştirdiler. ODE’nin iş
modelinin incelendiği projelerinde ODE’nin iş modeli, büyüme
stratejisi, gelecek planları, yatırım planları, ihracat kanalları, satış
kanalları, müşteri ilişkileri, temel faaliyetleri, Türkiye’deki sektörel
durum, ODE’nin uluslararası iş modeli (yabancı çalışanlar, Rusya
ofisi vb.), stratejik iş planı gibi konulardaki sorularına yanıt aradılar.
Öğrencilerle yapılan toplantının son bölümüne katılan ODE Yönetim
Kurulu Başkanı Orhan Turan, öğrencilerle tanışarak, sorularını yanıtladı. Toplantının son bölümündeyse, öğrenciler ülkelerinden
getirdikleri hediyeleri ODE yetkililerine sundular.
ODE Eylül 2014
28
ODE hem yurtiçinden hem de
yurtdışından öğrencilerin staj
yapmak istediği firmaların
başında geliyor. Yakın bir tarihte
Berlin Freie Üniversitesi’nde
İşletme okuyacak olan Johannes
Mateyka da, okuluna
başlamadan önce ODE
Pazarlama Birimi’nde yaz stajını
geçirdi. Mateyka, profesyonel,
ilham verici ve heveslendirici bir
iş ortamında çalıştığını ve
ODE’nin de hedeflerini
gerçekleştirebileceği doğru bir
adres olduğunu belirtti.
“ODE, hedeflerimi
gerçekleştireceğim doğru adresti:
Profesyonel ve ilham verici
Kendinizden kısaca bahseder misiniz?
Staj için neden ODE’yi seçtiniz?
Adım Johannes Mateyka, 23 yaşındayım ve Berlin, Almanya’da
yaşıyorum. 2010’da liseden mezun oldum ve takiben Humbolt Üniversitesi’nde Tarih ve Siyaset Bilimi okumaya başladım. Ancak daha
sonra üniversite hayatından ziyade iş hayatının benim için daha uygun
olduğunu düşünüp Humbolt Üniversitesi’ni bıraktım ve iş hayatına
atılmaya karar verdim. Ardından Stollwerck GmbH şirketinde önce
satış daha sonra da tedarik zinciri departmanında çalışmaya başladım.
2014 Ekim ayındaysa, Berlin Freie Üniversitesi'nde İşletme dalında
eğitimime devam edeceğim.
Stajdaki amacım, yeteneklerimi geliştirebileceğin ve profesyonel, ilham
verici bir iş ortamında çalışabilmekti. ODE bu hedeflerimi gerçekleştirebileceğim doğru adresti.
Neden yurt dışında staj yapmak istediniz? Neden Türkiye?
Her zaman farklı bir kültürü hem yaşayarak hem iş hayatının içine girerek
tecrübe etmek istemişimdir. Almanya’daki işimden ayrıldıktan sonra ve
yeni üniversiteye başlamadan önce birkaç aylık bir ara dönem ortaya çıktı
ve ben de bunun yurtdışında staj yapmak içi harika bir fırsat olduğunu
düşündüm. Neden Türkiye sorusuna gelince, Türk nüfusunun yoğun
olarak yaşadığı Berlin’de doğup büyüdüğüm için Türk kültürü, dili ve
yemekleri ile her zaman içli dışlı oldum. Hatta ilkokulda iki yıl Türk dili dersi
bile almıştım. O sebeple Türkiye benim için çok mantıklı bir tercih idi.
ODE Eylül 2014
ODE’deki stajınız hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
ODE’nin Pazarlama Birimi’nde çalışarak, bölgesel olarak güçlü olan ve
ancak global bir marka olmak isteyen bir firmanın tanıtım ve pazarlama
faaliyetlerinin ne olduğuna dair bir fikir edinme imkanı buldum. Uluslararası
yalıtım sektörü hakkında epey bilgi sahibi oldum ve motivasyonu yüksek
bir iş ortamını tecrübe ettim.
En az bu kadar önemli olan da tüm ODE ekibinin bana gösterdiği
dostane yakınlık ve arkadaş ortamıydı.
Bu stajdan kişisel ve profesyonel olarak beklentileriniz nelerdi?
Yeni yetenekler kazanmak, tümüyle farklı bir iş tecrübesi edinmek ve
aynı zamanda hem İngilizce hem de Türkçe dilindeki becerilerimi geliştirmekti. ODE’de yaptığım stajın, tüm bu beklentilerimi karşıladığını
söyleyebilirim.
ODE Akademi
29
“ODE sektörünün
lider firmalarından biri”
Yaz dönemi ODE’de staj dönemidir. Öğrenciler ODE’de staj yaparak, kendilerini geleceğe ve iş dünyasına hazırlama fırsatı
yakalıyorlar. Kerem Erol da ODE’de staj yapan öğrencilerden biri. Yıldız Teknik Üniversitesi, Gemi İnşaatı ve Gemi
Makineleri Mühendisliği Bölümü dördüncü sınıf öğrencisi olan Erol, ODE’de Satın Alma Birimi’nde staj yaptı. Erol, kendi
sektörünün lider firmalarından biri olan ODE’de staj yapmanın, profesyonel iş yaşantısına katkı sağladığını söyledi.
Kısaca kendinizden bahseder misiniz? Nerede eğitim görüyorsunuz? Gelecekte neler yapmayı planlıyorsunuz?
22 yaşındayım. Yıldız Teknik Üniversitesi, Gemi İnşaatı ve Gemi Makineleri
Mühendisliği Bölümü, dördüncü sınıf öğrencisiyim. ODE Satın Alma Birimi’nde stajımı yapıyorum daha önce DEARSAN Tersanesi’nde Üretim
Departmanı’nda staj yaptım. Gelecekte kendi sektörümde veya sektör dışında kurumsal bir firmada çalışıp, tecrübe kazandıktan sonra ve gerekli
cesareti de kendimde bulduğumda kendi işimi yapmayı planlıyorum.
“ODE, ülke ekonomisine katkı sağlayan bir firma”
Staj yapmak için ODE'yi tercih etmenizin nedenleri nelerdir?
Staj için başvuruda bulunmadan önce internette ODE hakkında biraz
araştırma yaptım. ODE’nin devamlı kendini geliştirme hedefi olan ve hedefe eriştiğinde de kendine yeni hedefler çizen bir yapıda olması, kendi
sektörünün lider firmalarından biri olması, ithalat ve ihracat faaliyetlerinde bulunarak ülke ekonomisine katkısı ve uluslararası şirket profili
beni ODE de çalışmaya iten etmenlerden birkaçı oldu.
ODE'de nasıl bir staj dönemi geçirdiniz?
Staj dönemimin oldukça verimli geçtiğini düşünüyorum. Staj dönemi
süresince başta Satın Alma Takım Lideri Tuğrul Tuncer ve Satın Alma
Uzmanı Burcu Demircioğlu olmak üzere ve diğer ofis çalışanlarının sıcakkanlı yaklaşımları sayesinde ofis hayatına ve işime kısa sürede uyum
sağladım. Ofis ortamı, departmanlar arası iletişim ve işin işleyişi hakkında yeni ve oldukça kullanışlı tecrübeler edindim. Teknik açıdan da
Microsoft Dynamics AX programını kullanmayı öğrendim ve Microsoft
Office Programlarının kullanımında da pratik yapma şansını elde ettim.
ODE'de çalışmanın profesyonel iş yaşamınıza ne gibi katkıları
olacağını düşünüyorsunuz?
Öncelikle kurumsal şirket yapısına entegre olabilmek için gerekli tecrübeleri edinebileceğiniz bir ortamda bulunmak, gelecekte iş hayatınızı
olumlu yönlendirebilecek bir faktör. ODE bu tarz şirketlerden bir tanesi.
Kurumsal şirket yapısı hakkında bir şeyler öğrenmek, iş etiği hakkında
fikir sahibi olmak, departmanlar arası ve müşterilerle iletişime girerek iş
iletişim becerilerini geliştirmek ODE’nin profesyonel iş yaşantıma yaptığı
katkılardan belli başlılarıdır.
www.ode.com.tr
30
Gelecek Benim!
İnsan kaynağının gelişimine önem veren ODE, Gelecek Benim! sloganıyla
başlattığı eğitim programlarıyla fark yaratmaya devam ediyor. ODE, çalışanları için düzenlediği eğitim programlarını tamamlayan birinci dönem
katılımcılarını mezun etmeye hazırlanıyor.
Gelecek Benim! sloganı ile yola çıkıp Kişisel
Performans ve Zaman Yönetimi eğitimi ile 26
Ekim 2013 tarihinde Yönetici Yetiştirme Programı’na başlayan ODE, birinci dönem katılımcılarını mezun etmeye çok yaklaştı. 18 katılımcının bulunduğu program kapsamında
sırasıyla; Kişisel Performans ve Zaman Yönetimi, Problem Çözme ve Karar Verme, Yönetim ve Liderlik Becerilerini Geliştirme, Sunuş
Teknikleri eğitimleri olmak üzere bugüne kadar
1008 adam/saat eğitim alındı ve her eğitim
için katılımcılardan tam not alan programın
beşinci eğitimi merakla bekleniyor. Program
kapsamında alınan eğitimlerin içerikleri belirli
bazı amaçlar kapsamında belirlendi.
Performans ve Zaman Yönetimi
Bu eğitim programıyla katılımcıların günümüzün
etkinlik ilkeleriyle paralel olarak, sonuç odaklı
olmalarına, sorumluluğunu taşıdıkları konularda
hâkimiyet ve kontrol duygusu oluşturmalarına
ve zamanlarını stratejik olarak planlayarak,
her zaman diliminden en etkin şekilde yararlanmalarına yardımcı olmak amaçlandı. Eğitim
süresince zamana ve hayata daha doğru bir
bakışla ve teknikle yaklaşmanın, daha etkin
sonuç üreten çalışma alışkanlıkları yaratmanın,
verimliliği artırmanın, kişisel performansı yükseltmenin ve zaman yönetimi konusunda uygulanabilir beceriler kazanmanın ipuçları paylaşıldı. Eğitimde, katılımcıların enerjilerini sonuç
almaya yönelik kilit alanlar ve doğru işler üzerinde yoğunlaştırarak ve zamanlarını etkin bir
şekilde planlayarak verimliliklerini artırmalarına,
işten ve yaşamdan daha çok keyif almalarına
yardımcı olacak, başarısı kanıtlanmış yöntem
ve süreçler, bireysel uygulamalarına yönelik
örneklerle birlikte sunuldu.
Problem Çözme ve Karar Verme
Bu program katılımcıların karar verme ve
problem çözme yeteneklerini geliştirmeleri,
yaratıcı düşünebilme konusunda ilham vermeleri ve olaylara geniş açıdan bakabilmelerini
sağlamak amacıyla hazırlandı. Katılımcılara
zihinsel yönden egzersizin önemini kavramaları
ve daha sonraki yaşamlarında bunları pratik
hayata geçirmeleri için gerekli teknikler aktarıldı.
Yönetim ve Liderlik Becerilerini
Geliştirme
Bu eğitim programıyla katılımcılara etki alanlarında daha iyi sonuçlar almalarını sağlayacak
yönetsel bakış açışı kazandırmak; iş ve insan
yönetiminde karşılaşabilecekleri sorunlara
karşı kullanabilecekleri pratik ve etkili uygulama
araçlarını paylaşmak amaçlandı.
Sunuş Teknikleri
Bu eğitim boyunca katılımcılar, altı kez bireysel
sunum gerçekleştirdiler. Bu sunumların ikisi
özel kartlara kaydediliyor ve katılımcının kişisel
tanıtım sunumu izlenerek, güçlü ve zayıf
yanları konusunda farkındalık yaratılıyor. Eğitmen tarafından da gelişim önerileri veriliyor.
İkinci gün yapılan hazırlıklı konu anlatımı sonrasında ise her katılımcı tüm sınıftan ve eğitimden geribildirim alıyor. Böylece birinci gün
ile ikinci gün arasındaki gelişim görülüyor.
Çekimsiz gerçekleşen sunumlar ve çalışmalar
ODE Eylül 2014
ODE Akademi
31
doğru tekniklerle hazırlama, spontane söz
üretebilme ve durumu yönetebilme gibi beceriler kazandırıyor.
Programın katılımcılarından
Utku Çoksezen ve Aziz Nalçacıoğlu
görüşlerini bizimle paylaştılar.
Utku Çoksezen
“Konusuna hakim eğitmenlerin vermekte olduğu, iş hayatında karşımıza çıkabilecek örneklerle desteklenen bu eğitimler, farklı bakış
açıları kazandırarak kendimizi geliştirmemize
yardımcı oluyor. Ayrıca farklı departmanlarda
çalışan arkadaşlarla bir arada olmak da diyalogumuzu artırarak gerektiğinde birbirimize
daha rahat ulaşmamıza olanak sağlıyor.”
ise sınıf içinde eğitmen tarafından yorumlanarak, katılımcılara rehberlik hizmeti sunuyor.
Kendini ifade etme, dikkatle izlenebilirliği kolaylaştırma, anlaşılır olma, olumlu atmosfer
yaratma, izleyiciye ulaşabilme gibi anlamlı ve
önemli amaçlara ulaşmak için kişinin içindeki
potansiyelin ortaya çıkmasını kolaylaştıracak
yöntemlerin üzerinden bir kez daha geçiliyor.
Eğitimin bilgi aktarımı, uygulama ve rehberlik
şeklinde üç yönlü olması katılımcılara kendini
tanıma, betimleyen ve vurgulayan jestleri kullanma, konuşma sırasındaki anlamsız ses ve
sözcükler kullanmadan konuşabilmeyi pekiştirme, göz teması kurabilme, sunu içeriğini
Aziz Nalçacıoğlu
ODE gibi gelecek için kapsamlı hedefleri
olan bir firmada bu tip eğitimlerin verilmesini
önemsiyorum. Kendi kişisel gelişimime ve
şirketimize de eğitimlerin katkıları yakın gelecekte daha iyi anlaşılacaktır. Bu eğitimler sayesinde zamanını daha verimli kullanabilen,
daha iyi ikna yeteneğine sahip, kendini daha
iyi ifade edebilen özgüvenli yöneticiler ortaya
çıkacaktır. ODE’nin hızlı büyümesine paralel
yönetici kadrolarının da hızla kendini bu büyümeye adapte etmesinde eğitimler çok
önem taşımakta.”
E-learning ve etik
Gerek uygulanabilirliği gerekse eğitim konularının çeşitliliği anlamında diğer eğitim yöntemlerinden bir
adım önde olan e-learning eğitimlerinde ODE, bugüne kadar personeline 504 eğitim atadı. Atanan
eğitimlerin yüzde 77’si de tamamlandı.
Oryantasyon ODE için önemli bir
süreç ve bu süreç içerisinde de
pek çok eğitim veriliyor. ODE, verilen
e-Learning eğitimlerine bir yenisi
daha ekleyerek, etik konusuna da
değiniyor. Şirket misyonu doğrultusunda oluşturulan kurumsal kodlarla, bireylerin zihinlerindeki içsel
kodları karşı karşıya getirmek ve
somutlaştırmak, kurumsal kodları
netleştirmek ve pekiştirmek için
“Etik, Etik Dedikleri” eğitimi hazırlandı. Bu eğitimle, ilke ve değerler,
etik kodlar, etik kodların gündelik
karar ve eylemlere yansıtılması ve
bunların iş sonuçları üzerindeki etkileri, bireysel değerlerle kurumsal
değerler arasında köprü oluşturma
gibi konularda farkındalık yaratılmak
amaçlanıyor.
www.ode.com.tr
32
Karanlıkta diyaloga hazır mısınız?
Dünyada 30 ülkede,
135 şehirde, 8
milyondan fazla
katılımcıyı ağırlayan
Karanlıkta Diyalog
adlı sergiye ODE
Merkez Ofis
çalışanları da katıldı.
Görme engellilerin rehberliğinde görme dışındaki duyularınıza
size yol göstermesi için tamamen
teslim olduğunuz, tam anlamıyla
karanlıkta bir keşif olan, dünyada
30 ülkede, 135 şehirde, 8 milyondan fazla katılımcıyı ağırlayan
Karanlıkta Diyalog sergisine ODE
Merkez Ofis çalışanları da katıldı.
Sergi çalışanları İstanbul’un sembolü haline gelmiş tüm kentsel
mekanlarıyla bir araya getirdi. Ancak tümüyle karanlıkta!
Gelin, İstanbul’u görmenin
ötesinde “gören” çalışanların bu
unutamayacakları deneyim hak-
kındaki düşüncelerini kendilerinden dinleyelim…
Şenay Tok: “Görmek olağanüstü bir eylemdir ve Karanlıkta
Diyalog bu eylemi gerçek anlamda gerçekleştirebileceğiniz
nadide bir sergidir.”
Fatih Aras: “Karanlıkta diyalog, anlatılmaz yaşanır diyebileceğiniz bir deneyim. Aslında ne
kadar çok şeye sahip olduğumuzu ancak hayatın koşuşturmaları içinde bunun pek de farkında olmadığımızı bize anımsatan, bunları kaybetmeye çokta
uzak olmadığımızı hissettiren bir
karanlık, Karanlıkta Diyalog.”
Meriç Gülgör: “Meğer biz ne
körmüşüz …”
Şenay Önal: “İçeriye girdiğinizde hiç alışık olmadığınız bir
ortama giriyorsunuz, bu başlangıçta sizi tedirgin ediyor olmasına karşın daha sonra bu duruma alışıyorsunuz, görmenin sadece gözlerle ilgili olmadığını diğer organlarımızla da gördüğümüzü fark ettik.”
Gülhanım Kızılocak: “İlk etapta biraz tedirgin hissettim, hatta
geri dönsem mi diye düşündüm
ODE Eylül 2014
ama sonrasında hem çok keyif
aldığım hem de farkında olmadığım birçok şeyin farkına vardığım
bir etkinlikti.”
değerini bir kez daha anladığımız
ve farkındalık seviyemizi arttırdığımız muhteşem bir sergi…”
Bülent Önel: “Karanlığın tüm
görmeden, sadece duyarak ve
hissetmeye çalışarak yaşamanın
zorluğunu anlamak ve engeli olanlara daha duyarlı olabilmek, onlar
için yapılacak çok şey olduğunu
fark etmek için çok başarılı bir
projeydi.”
zorluklarına rağmen yaşama sıkı
sıkı tutunup mücadele etmenin
ne demek olduğunu gördük.”
Vishakha Turan: “It was an
enlightening experience, I learnt
that nothing in life should be
taken as an handicap, we must
learn to make most of what we
have in hand.”
Turgut Macun: “Son derece
enteresan bir deneyim, yön belirten sözlerin bu kadar anlamsız
kalacağını düşünmezdim.”
Gulin Argunşah: “Varlıklarımızın
Nur Baycan: “Günlük hayatta
Betül Aktaş: “Artık daha fazla
duyarlı olmam gerektiğini ve sesin
önemini biliyorum.”
Deniz Şeker: Öncelikle, bu
kadar vurucu, etkileyici bir deneyimi yaşattığınız için İnsan
Kaynakları’na kalpten teşekkür
ederim. “Empati nasıl öğrenilir?”
sorusuna doğrudan yanıt aldı-
ODE Akademi
33
ğım, sahip olduklarımızın kıymetini çok sert bir şekilde anladığım, etrafımdaki herkese katılmalarını tavsiye edeceğim bir etkinlik oldu.”
Erdem Erdal: “Farkındalık ve
dört duyu ile tanışma…”
Korhan Karabuda: “Çok
fantastik bir deneyimdi.”
Emre Bilgili: “Farkındalık adına
çok etkili bir deneyim yaşadık.”
Olcay Kırca: “Kulaklarım ve ellerimle görebileceğimi hiç düşünmezdim.”
Eylem Oğuz: “Dinlemenin ve
dokunmanın, diyalog kurmada
tüm duyulardan daha işlevsel olduğunun farkındalığını arttıran
muhteşem bir deneyimsel sergi.”
Meltem Gül: “Başta negatif
önyargı ile gittiğim fakat etkinlik
sonucunda iyi ki katılmışım dediğim etkileyici bir diyalog oldu.
Karanlıkta Diyalog ekibine teşekkürlerimi sunuyorum…”
Burak Ulaş: “Herkesin görmesi
gereken bir etkinlik. Başkaları hakkında empati kurma, farkına varma
anlamında olağanüstü bir deneyim.”
Emine Arlat: “İstanbul'u kapkaranlık, zifiri karanlık, insanı ürperten bir karanlıkta; 1600 metrekare bir alanda, ses efektleriyle,
kör olarak dolaşmak çok etkileyiciydi.”
Zeynep Tutkun: “Karanlık hiç
beni bu kadar aydınlatmamıştı,
ellerimle gördüm, derinlerde kalmış
algılarımı keşfettim, kesinlikle herkesin yaşaması gereken bir deneyim…”
Cemil Abdulganioğlu: “Bakış
açımızı değiştirmemize yardımcı
oldu.”
Gökhan Turan: “Ne kadar yapabildiğimi sansam da, kendimi
hiç bir zaman kör bir insanın yerine koyamamışım.”
Abdullah Yaylaoğlu: “Farklı
bir deneyimdi.“
Büşra Aktaş: “Kesinlikle unutamayacağım bir deneyimdi, göremediğimizde diğer duyularımızın
kuvvetlendiğini hissettim. “
Hilal Akın: “Karanlıkta Diyalog’da beni en çok etkileyen,
alana girdikten yarım saat sonra
yürümeye devam ederken birden
soğukluk hissedip durdum ve bir
adım geri giderek elimi uzattım.
Elimin ucunda duvar vardı. O an
aslında görmesek de bazı şeyleri
hissedebileceğimizi fark ettim.
Belki de bu yüzden çıkarken yüzümde anlamsız bir tebessüm
vardı. Bunca yıldır bakıp da göremediklerimizin, hissedemediklerimizin tebessümü.”
Kenan Barış Demirdelen:
“Karanlıkta görünen ne çok şey
varmış! Vicdanımız, algılarımız,
ruhumuz…”
www.ode.com.tr
34
Açık sınıf eğitimleri seni bekliyor!
İMMİB bünyesinde ve Türkiye’nin
önde gelen eğitim firmaları ile konularında uzman eğitimciler tarafından
düzenlenen açık sınıf eğitimlerine
ODE çalışanlarının ilgisi son üç ay
içerisinde artarak devam etti. Güler
Kazmacı ile Toplantılar ve Kitle Önünde Sunum ve Hitabet, Takım Çalışması ve Liderlik, Sunuş Tekniği, Yönetme ve Liderlik Etme Sanatı eğitimleri tercih edilen başlıca eğitimler
olurken, iki mavi yaka çalışanı da
Tehlikeli Kimyasalların Yönetimi ve
Laboratuar Çalışmalarında Güvenlik
eğitimlerine katılım gerçekleşti.
Katılımın fazla olduğu Güler Kazmacı
ile Toplantılar ve Kitle Önünde Sunum
ve Hitabet eğitiminin katılımcılarından
İhracat Uzmanı Emre Bilgili eğitimle
ilgili şunları söyledi: “Eğitimi seçmemdeki amacım konunun hayatın her
yerinde ve her düzeyde kullanılabilir
olması ve bu konuda kendimi geliştirecek noktalar aramamdır. Bazı püf
noktalarını görmek anlamında faydalı
olmuştur. Eğitimcinin çok güçlü olduğu diksiyon ve doğru ses kullanımı
konularına ağırlık verilmiştir. Bu konuda
kronik hataları görmemize faydası
oldu.”
Tatbikat
var!
ODE, yangın sündürme ve tahliye tatbikatını bir kez daha başarı
ile gerçekleştirdi. 18 Haziran 2014 ve 25 Haziran 2014 tarihlerinde
Çorlu Fabrika’da gerçekleştirdiği tatbikatla, personele yangın olayı
ve yangın esnasındaki davranış şekilleri, yanıcı madde ve yangın
sınıfları, söndürücü türleri ve hangisinin ne çeşit yangınlarda kullanılabileceği bilgisi verildi. Söndürme tatbikatında söndürücülerin
nasıl kullanıldığı öğretilirken tahliye tatbikatında ise, çalışana alarm
sesi tanıtıldı, olası acil durumlarda tahliye usulleri ve önemi anlatıldı.
Siren sesiyle toplanma yerinde en kısa sürede nasıl bulunacaklarını
deneyerek öğrenmeleri sağlandı.
Tatlı rekabet
ODE çalışanları arasında düzenlenen
halı saha maçları devam ediyor... Mavi
ve beyaz yaka çalışanların bir araya
geldiği, haftanın yorgunluğunu attığı
halı saha maçları, Perşembe günleri
saat 19:00-20:00 saatleri arasında gerçekleşiyor. Tatlı bir rekabetin olduğu
maçların sonu da baklavayla tatlandırılıyor.
ODE Eylül 2014
36
ODE Ege Bölgesi Satış Uzmanı
olarak görev yapan Emre Arslan,
Haziran 2014 tarihinden bu yana
İstanbul’da ODE Ticari Ürünler
Takım Lideri olarak görevini
sürdürüyor. Sıcak iklimlerde de
yalıtımın öneminin gün geçtikçe
daha iyi anlaşıldığını dile getiren
Arslan, ODE’nin fark yaratan
hizmet anlayışıyla yalıtım
konusunda her zaman rakiplerinin
önünde olacağını söylüyor.
Daha önce Ege Bölgesi’nde Satış Uzmanı olarak görev yaptınız. Bu bölgede
yalıtıma ihtiyaç yok denilen yerde, yalıtımın önemini anlatmak kolay oldu mu?
Bizim ülkemizde yalıtımın sadece soğuk iklimlerde yapıldığını düşünen bir kesim var. Fakat
ısı yalıtımı soğuk iklim kadar sıcak iklimlerde
de gerekli. Sıcak iklimlerde yalıtımın önemi her
geçen gün daha çok anlaşılmakta. Gerek
enerji tasarrufu gerek yakıt masrafları gerekse
çevreye duyarlılık adına sıcak iklimlerde yalıtıma
gün geçtikçe daha çok önem veriliyor. Bu nedenle Ege Bölgesi’nde yalıtıma duyulan ihtiyaç
artarak devam edecek. Tüm bu konular düşünüldüğünde insanlara yalıtımın önemini anlatmak zor olmadı.
Ege Bölgesi’nde özellikle hangi ürünler
tercih ediliyor? Neden?
Ege Bölgesi’nde firmamızın üretimini yaptığı
tüm ürünlerin yoğun şekilde satışının yapıldığını
söyleyebiliriz. Fakat sahil kesiminde bina temellerinde düşük derinlikte su çıkması nedeniyle
ODE Membran ve yüksek sıcaklık nedeniyle soğutma ve havalandırma tesisatlarında kullanılmak üzere ODE R-Flex ürünlerin daha çok tüketiliyor. “ODE fark yaratan hizmet anlayışıyla,
rakiplerinin her zaman önünde”
ODE Eylül 2014
Teknik Yalıtım
ODE’nin ticari ürünleri nelerdir? Ürünlerin özellikleri ve kullanım alanları hakkında da bilgi verebilir misiniz?
ODE’nin ticari ürünleri üretimini yaptığımız
ürünlerimiz ile beraber kullanılan tamamlayıcı
veya bayilerimizden gelen talepler doğrultusunda satışına başladığımız ürünlerden oluşuyor. Bunlar; ODE Rockflex, ODE Akustik
Ses Yalıtım ürünleri, ODE Membran ile kullanılan
Astar, R-Flex ile kullanılan Bant ve Konfix Yapıştırıcı ve hava kanalları için ODE Ductflex
ürünlerini sayabiliriz.
“ODE ticari tecrübesiyle de
piyasada önemli bir konumda…”
Bu ürünlerle ODE pazarda nasıl fark
yaratıyor?
Şirketimizin geçmişine baktığınızda üretici kimliğine kavuşmadan önce ticari ürünlerin satışı
ile bu noktalara geldiğini görürsünüz. ODE pi-
yasadaki tüm ürünleriyle her geçen gün daha
iyi hizmet verdiği ve bayilerimizin daha rekabetçi
olmalarını sağladığından dolayı, piyasada fark
yaratıyor. Aynı zamanda ODE üretici şirket konumunda olsa da ticari tecrübesiyle de piyasada
önemli bir konumda bulunuyor.
ODE’nin yeni bir ticari ürün projesi var
mı? Önümüzdeki günlerde yeni bir ürünle
karşılaşacak mıyız?
Ticari ürünlerin satışı için yeni yapılanma
kararının üzerinden çok uzun zaman geçmemesine rağmen başladığımız noktaya göre
gerek saha bilgisi gerekse de bayilerimiz ihtiyaçlarının tespiti konusunda önemli yol kat ettiğimizi düşünmekteyim. Bu yüzden yeni ticari
ürünlerin portföyümüze girmesi kadar olağan
bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bayilerimiz
için doğru ticari ürünleri belirleyerek, önümüzdeki
dönemde satışına başlayabiliriz.
Yapı Endüstri merkezi’nin son çıkan raporunda hala Türkiye’deki evlerin yüzde
85’inin yalıtımsız olduğunu söylüyor.
Pazar olarak bakıldığında yalıtım firmalarına daha çok işin düşeceği de
aşikar. Bu tabloya göre, ülkemizde yalıtıma bakışın değiştiğini ve yalıtımın insanlar için artık vazgeçilmez olduğunu
söylemek mümkün mü?
Bu konuda yalıtım firmalarına düşen payın oldukça büyük olduğunun farkındayım fakat
konu hakkında devletimiz daha büyük sorumluluklar alması gerektiğini düşünüyorum. Gelecek
15 yılda Türkiye’nin enerji ithalatı için ödeyeceği
faturanın yaklaşık 1.4 Trilyon Dolar olarak ön-
EmrE ArSlAN
ODE Ticari Ürünler Takım Lideri
Aslen Manisalı olan Emre Arslan
üniversite eğitimine kadar İzmir’de yaşadı. Uludağ Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan
Arslan, ısıtma, inşaat ve enerji sektörlerinde yurt içi ve yurt dışında iş deneyimleri oldu. ODE ile birlikte yalıtım
sektörüne adım atan Arslan, Ege Bölgesi
Satış Uzmanı olarak görev yaptı. Haziran
2014’ten itibaren İstanbul’da Ticari
Ürünler Takım Lideri olarak görevine
devam eden Arslan evli ve bir çocuk
babasıdır.
görülmekte ve enerji ithalatı cari açığı büyüten
en büyük kalem olarak yıllardır zirvede bulunuyor.
Bu nedenler düşünüldüğünde görsel ve yazılı
medya ve hatta sosyal medya kullanılarak insanlara yalıtımın çok önemli olduğunu anlatmak
gerekiyor. Bunlarla beraber çevreye duyarlılık
açısından da yalıtım çok önemli.
Bütün bunlar düşünüldüğünde yalıtım insanlar
için gerçekten vazgeçilmez ve kesinlikle önem
verilmesi gereken bir konu.
Eklemek istedikleriniz var mı?
ODE’nin üretimini yaptığı ürünlerle beraber
kullanılan veya destekleyici ürün niteliğindeki
ticari ürünlerin, bayilerimizin ve tüm müşterilerimizin işlerini pozitif etkilemesini diliyorum. www.ode.com.tr
37
38
Türk özel sektörü rekabe
Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) ile TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu
(REF) tarafından düzenlenen 9. Rekabet Kongresi’nde gerçekleşen Rekabet
Gücü Ödül Töreni’nde Büyük Ölçekli İşletme Kategorisi 2013 Ödülü’nü ODE
Yalıtım A.Ş. kazandı. Yılın en rekabetçi şirketi seçilen ODE, şimdiye kadar bu
ödülü alan en genç üretici firma olma özelliğini taşıyor.
Türk Dil Kurumu rekabet kelimesini, ‘aynı
amacını güden kimseler arasındaki, çekişme,
yarışma, yarış’ olarak, Rekabet Kurumu ise
bir piyasada satıcıların daha fazla müşteri
edinerek mal ve hizmet satışlarını, dolayısıyla
da karlarını artırmak için giriştikleri yarış şeklinde
tanımlıyor. Peki, Türk özel sektöründeki bu
yarış, hangi minvalde ilerliyor? Rekabet koşulları
neler, Türkiye’nin dış ticarette rekabet gücü
nedir?
Tüm bu soruların yanıtını bulmaya çalıştığımız
dosya konumuzda ODE’nin Sektörel Dernekler
Federasyonu (SEDEFED) ile TÜSİAD-Sabancı
Üniversitesi Rekabet Forumu (REF) tarafından
düzenlenen Rekabet Gücü Ödül Töreni’nde
“Büyük Ölçekli İşletme Kategorisi 2013 Ödülü”nü kazanmasının da rolü büyük.
Bu ödül törenine geçmeden önce, 8 Kasım
2005 tarihinde, SEDEFED ve TÜSİAD-REF
ortaklaşa ilk Rekabet Kongresi’ni gerçekleştiriyor. Toplumun ilgili tüm kesimlerinde rekabet
konusuna dikkat çekmek amacı ile oluşturulan
Kongre’de, Türkiye’nin önemli bir kalkınma
atılımı yapması için gereken sanayi politikalarının
ve devlet-üniversite-özel sektör işbirliklerinin
oluşumuna katkı sağlaması amaçlanıyor. Ülkemizin rekabet politikalarına yol gösterici nitelikte olan “Rekabet Kongresi”nin ikincisinde
“İnovasyon”, üçüncüsünde “Büyüme Dinamikleri”, dördüncüsünde “Küresel Bekleyişler”,
beşincisinde “Krizden Çıkışın Yolu”, altıncısında
“Geleceğin Tasarımında Rekabet Gücü”, yedincisinde “Büyüme, Rekabet Gücü ve İnovasyon”, sekizincisinde “Sektörel Politikalar
ile Rekabet Gücünü Artırmak, dokuzuncusundaysa “İmalat Sanayisinde Rekabet Gücü”
temaları ele alınıyor. Aynı zamanda 2010 yıODE Eylül 2014
lından bu yana da rekabet gücünün firma
bazında desteklenmesi amacıyla, yılın en rekabetçi şirketini seçmek üzere “Rekabet Gücü
Ödülü” verilmeye başlanıyor.
SEDEFED ve TÜSİAD-REF tarafından düzenlenen “İmalat Sanayisinde Rekabet Gücü
temalı 9. Rekabet Kongresi’nde düzenlenen
ödül töreninde üç ayrı kategoride verilen ödülleri, Türkiye’nin hizmet ve imalat sektörlerinde
rekabette fark yaratan firmaları kazanıyor.
İmalat Sanayisi Rekabet Gücü Büyük
Ödülü: ODE Yalıtım; Hizmet Sektörü Rekabet
Gücü Büyük Ödülü: Kığılı; KOBİ Kategorisi
Rekabet Gücü Büyük Ödülü: AKPRES alıyor.
Yalıtım sektöründe bu ödülü ilk kucaklayan
şirket olan ODE adına ödülü Türk Girişim ve
İş Dünyası Konfederasyonu Başkanı Süleyman
Onatça’dan alan ODE Mali İşler Genel Müdür
ODE Dosya
tçi mi?
39
ODE “Türkiye’nin En
Rekabetçi Şirketi” seçildi
TÜSİAD, SEDEFED ve Sabancı Üniversitesi tarafından
dördüncüsü düzenlenen, kriterleriyle alanında Türkiye’nin
en prestijli organizasyonu olan Rekabet Gücü Ödülü’nde
“Büyük Ölçekli İşletme Kategorisi 2013 Ödülü”nü ODE
Yalıtım kazandı.
1985 yılında kurulan Türkiye’nin yüzde 100 yerli en
büyük yalıtım üreticisi ODE, Sektörel Dernekler Federasyonu
(SEDEFED) ile TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu tarafından düzenlenen Rekabet Gücü Ödül Töreni’nde
“Büyük Ölçekli İşletme Kategorisi 2013 Ödülü”nü kazandı.
Üretici kimliğine 18 yıl önce kavuşan ODE, şimdiye kadar
bu ödülü alan en genç üretici firma olma özelliğini taşıyor.
Büyüme, ihracat, katma değer, insan kaynakları, finansal
kaynaklar, inovasyon tasarımı, teknoloji, liderlik, sürdürülebilir
strateji gibi birçok bileşenin değerlendirildiği yarışmada
süreç bu yıl 30 firma ile başladı. Şirketlerin bu kriterleri iş
akışlarına yüzde yüz yansıtmasının ve özellikle tüm ekibi
tarafından benimsenmesinin de önemli kıstas olduğu yarışmanın başvuru sürecinde ODE ekibinin görüşleri de
jüri tarafından değerlendirmeye alınmıştı. Yarışmanın jürisinde yer alan Sabancı Üniversitesi
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilek Çetindamar ödül kazanan
firmaları sahneye davet ederken jüri heyeti olarak seçim
sürecinde firmaların başarılarından büyük bir gurur duyduklarını belirterek ödül alan firmaların Harvard’da “Case”
olarak okutulabilecek kadar başarılı olduklarına dikkat
çekti.
zamanda bir sorumluluk olarak gördüğünü
ve Türkiye’yi artık yurt dışındaki benzer organizasyonlarda temsil etmek için çalışacaklarının
altını çizdi. Rekabet Gücü Ödülü ile
ne amaçlanıyor?
Yardımcısı Kemal Direk; “Türkiye’nin yüzde
100 yerli en büyük yalıtım üreticisi olarak
29’uncu yılımızı sürdürdüğümüz bu günlerde
aldığımız bu değerli ödül bizim için büyük bir
onur ve gurur kaynağı oldu. Bizi bu ödüle
layık gören saygıdeğer jüri üyelerine sonsuz
teşekkürlerimizi sunarız. ODE kurulduğu günden itibaren her zaman yolunu çizerken çalışanlarının, sektörünün ve ülkesinin gelişimini
gözetmiş, bu yönde cesur adımlar atmaktan
çekinmeden yenilikleri hayata geçirmeyi ilke
edinmiştir. Bu yolda ilerlerken, aldığımız değerli
ödüller bizi hem gururlandırıyor hem de
gelecek hedeflerimiz için güç ve cesaret veriyor.” dedi.
Tören sonundaki toplu aile fotoğraf çekimine
ODE’nin tüm çalışanlarıyla birlikte katılan Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ise yaptığı
değerlendirmede ODE’nin bu başarıyı aynı
Rekabet gücü ile sürdürülebilir rekabet gücü
için verilerin doğru kullanılmasını sağlamak
amaçlanıyor. Öyleyse rekabet gücü nedir?
Rekabet gücü, firmaların belirli bir piyasada
rekabet edebilme, piyasa payını artırabilme,
ihracat yoluyla yeni pazarlara girebilme, sürdürülebilir bir büyüme ve kâr edebilme kapasitesini ifade ediyor.
Rekabet Gücü Ödülü verilmeden önce bir
değerlendirme yapılıyor. Ödül için başvuran
şirketlerin son yılı değerlendiriliyor ama “üç
yıllık” performansı da göz önüne alınıyor. Şirketin hedefleri ve neleri gerçekleştirdiği bilgiwww.ode.com.tr
40
yolunda olan en seçkin yolunda olan en
seçkin şirkete ödül veriliyor.
Ödül değerlendirilmesi yapılırken; şirketin büyüme, ihracat, teknoloji ve inovasyon, markalaşma, insan kaynakları, katma değer ve
kar, stratejilerinin (rekabet, Pazar gibi) sürdürülebilirlik, müşteri ve toplum, liderlik ve süreç
ve sistemlerini geliştirme performansına bakılıyor.
Türkiye’de yerleşik şirketlere verilen ödülle;
küresel sürdürülebilir rekabet alanında farkındalığın artırılması, küresel sürdürülebilir rekabet
avantajına ulaşan başarı örneklerinin ödüllendirilmesi, başarı örneklerinin uyguladıkları
örnek yaklaşımların yaygınlaştırılması yoluyla,
firmaların rekabet yetkinliğinin artırılması, rekabet gücü kazandıran temel kıstasların bilinirliğinin artırılması amaçlanıyor.
Dünya rekabet gücü sıralamasında
Türkiye 45. sırada
lerine bakılıyor. Karşılaştırma yaparak şirketin
rakiplerinin veya sınıfında en iyi kuruluşların
veya sektör ortalama performans değerleri
inceleniyor. “İlgi” başlığı altında firmanın her
performansa dair sektöre ilişkin geri bildirim
vermesi sağlanıyor. Her firmaya kendi performanslarını ölçmek amacıyla “açık uçlu” soru
soruluyor. Bu sorular, üretimden servise her
sektöre yönelik genel soruları kapsıyor. Tüm
bu soruların yanıtları alınıp,
gerçekleştirilen saha ziyaretleri sonrasında başvuru yapan şirketlere değerlendiriciler
tarafından puan veriliyor. Toplanan jürinin değerlendirme raporundan sonra Rekabet Gücü Ödülü’nü
almayı hak kazanan şirketler, düzenlenen
Rekabet Kongresi’nde gerçekleşen Ödül Töreni’nde açıklanıyor.
Ödül için şirketler nasıl
değerlendiriliyor?
Son 12 ay içinde Türkiye dışında operasyonlarını başarıyla yaygınlaştıran –ve Türkiye dışındaki gelirini büyüten- şirket
ile son 12 ayda büyümesi ve yönetim
kalitesi ile sektöründeki diğer şirketleri
geride bırakarak birinci sınıf sonuçlar
alan, gerçek ve sürdürülebilir büyüme
ODE Eylül 2014
İsviçre’de yerleşik olan Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum) 2014-2015
Küresel Rekabet Gücü Raporu sonuçlarını
kamuoyuna açıkladı. Rekabet gücü sıralamasında bu yıl dikkate alınan 144 ülke arasında
İsviçre yeniden ilk sırayı aldı. İkincilik ve üçüncülük ise sırasıyla Singapur ve ABD arasında
paylaşıldı. Rekabet gücünün önemli bileşeni
Makroekonomik ortam endeksin de artış gösteren Türkiye 144 ülke arasında bir basamak
gerileyerek 45. sırayı aldı.
TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu (REF) tarafından gönderilen raporun
temel bulgularını şöyle sıralamak mümkün:
1. Küresel Rekabet Raporu 2014-2015, uzun
vadeli ekonomik büyüme için gerekli yapısal
reformların belirlenmesi ve uygulanmasında
ilerlemeyi yetersiz buluyor.
2. İsviçre Küresel Rekabetçilik Endeksi sıralamasında raporun üstünde kalmış olup; ABD
ve Japonya üst üste iki yıldır sıralamada
yukarı çıkıyor.
3. İnovasyon, yetenek geliştirme ve kurumsal
güç, dünyanın en rekabetçi ekonomilerinin
belirlenmesinde belirleyici bir rol oynamaya
devam ediyor. Küresel Rekabet Gücü Endeksi’ne göre; ABD
rekabetçilikteki yerinde bu yıl da geçen yıl ol-
ODE Dosya
REKABET GÜcÜnDE İLK 10 SıRAyı pAyLAşAn
ÜLKELER vE REKABET GÜcÜ SıRALAmASı İlk 10 Ülke
İsviçre
Singapur
ABD
Finlandiya
Almanya
Japonya
Hong Kong
Hollanda
İngiltere
İsveç
Küresel Rekabetçilik
Endeksi 2014’e Göre Sıralama
(144 ülke içinde)
Küresel Rekabetçilik
Endeksi 2013’e Göre Sıralama
(148 ülke içinde)
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
2
5
3
4
9
7
8
10
6
duğu gibi ilerleme kaydedip, iki sıra yükselerek üçüncülüğe yerleşirken, kurumsal çerçeve
ve inovasyon puanlarını yükseltiyor. Dünyanın en büyük gelişmekte olan piyasa
ekonomilerinin bazıları rekabet gücünün artırılması konusunda güçlüklerle karşılaşmaya
devam ediyor. Suudi Arabistan (24.), Türkiye
(45.), Güney Afrika (56.), Brezilya (57.), Meksika
(61.), Hindistan (71.) ve Nijerya (127.) sırada
olup, sıralamada her ülkede düşüş gözlemleniyor. Çin (28.) ise tam tersine, bir basamak
yukarı çıkarak, BRICS ülkesi ekonomilerinin
en yükseği olarak sıralamada yerini alıyor. gösteriliyor. Pazar büyüklüğünde en rekabetçi
16. ekonomi olurken, en kötü performans yeniden 131. sıra ile işgücü piyasasının etkinliği kaleminde görülüyor.
Aşağıdaki tablo, Küresel Rekabetçilik Endeksi’nin hesaplanmasında kullanılan bileşenlerin
bir bölümünde Türkiye’nin yeri hakkında bilgi
veriyor. Tabloda da görüldüğü üzere; bir önceki
yıla göre en önemli iyileşmeler makroekonomik
ortam, yüksek öğretim ve işbaşında eğitim de
görülmüş olup, emtia-mal piyasalarının etkinliği
ve pazar büyüklüğü endekslerinin sabit kaldığı
görülüyor.
41
Hedef 2018’e kadar
her yıl en az
yüzde 25 büyüme…
Hem yapı hem endüstriyel yalıtımda
Türkiye’nin uzmanı ODE, son yıllarda yurt
dışı faaliyetlerini de hızlandırdı. Alanında
dünyanın en büyük sektörel buluşmalarına
Türkiye’den katılan tek firma olarak global
pazardaki iddiasını her geçen gün artıran
ODE, aralarında Şili, Brezilya, Belçika,
Bosna Hersek, Sri Lanka, Uruguay ve
Rusya gibi ülkelerin de olduğu 68 pazara
ihracat yapıyor. Türkiye’yi dünyanın beş
kıtasında temsil eden ODE, 2014 sonuna
kadar ihracat yaptığı ülke sayısını 75’e
yükseltmeyi hedefliyor. Şu anda dört
üretim tesisinde yüzde 100’lere varan
kapasite ile çalışan ODE önümüzdeki üç
yıl içinde Eskişehir’de hayata geçireceği
yeni üretim tesisleri için de hazırlıklarını
sürdürüyor. Geçtiğimiz iki yılda
yüzde 60 büyüme performansı
sergileyen ODE, 2018 yılına
kadar her yıl en az yüzde 25 büyüme hedefliyor.
Raporda Türkiye değerlendirmesi
Raporda Türkiye ile ilgili değerlendirmeye gelince; Türkiye’nin 2013 itibariyle satın alma
gücü paritesine göre 827.2 milyar ABD dolarlık
bir GSYİH büyüklüğüne, kişi başına düşen
10.815 ABD dolarlık bir gelire, Türkiye’nin
GSYİH’sinin dünya toplamında yüzde 1.35’lık
bir paya sahip olduğu hatırlatılıyor.
2014-2015 dönemi Küresel Rekabetçilik Endeksi hesaplamalarına göre Türkiye 144 ülke
arasında 45. sırada. Türkiye bir önceki yıl 148
ülke arasında 44., ondan önceki yıl ise 144
ülke arasında ise 43. sırada konumlanmış.
Geçen yıl olduğu gibi Küresel Rekabetçilik Endeksi’nin içinde bulunan bileşenler arasında
en iyi performans pazar büyüklüğü kaleminde
Rekabetçilik
Endeksi Bileşeni
Kurumsal yapılanma
Altyapı
Sağlık ve ilköğretim
Yüksek öğretim ve işbaşında eğitim
Emtia-Mal piyasalarının etkinliği
Pazar büyüklüğü
İnovasyon
İşgücü piyasaları
Makroekonomik ortam
Mali piyasaların gelişmişliği
144 Ülke Arasında
Türkiye’nin
Sıralaması (2014)
64
51
69
50
43
16
56
131
58
58
148 Ülke Arasında
Türkiye’nin
Sıralaması (2013)
56
49
59
65
43
16
50
130
76
51
www.ode.com.tr
42
“Ülke olarak
yüksek katma
değerli alanlarda
yer almalıyız”
ODE Eylül 2014
ODE Dosya
Türk markalarının rekabet gücünü artırmak için pek çok çalışmaya imza
atan Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED), düzenlediği Rekabet
Kongresi ve yayınladığı raporlarlarla kapsamlı çalışmalar sunuyor.
SEDEFED Başkanı Sefa Targıt, yayınlanan raporlar ve kongrelerle iş
dünyası arasındaki işbirliğini artırmayı ve kamuya uzmanlık ve vizyon
içeren öneriler sunmayı amaçladıklarını belirtiyor. Targıt, sektörel değer
zincirlerinin merkezinde Türkiye’nin olmasını ve daha yüksek katma
değerli alanlarda yer almamız gerektiğini söylüyor.
Öncelikle SEDEFED'in kuruluş amacından bahseder misiniz?
Sektörel Dernekler Federasyonu yani SEDEFED; 2004 yılında Türkiye’nin önde gelen sektörel dernekleri ve TÜSİAD tarafından kuruldu.
SEDEFED; ortak amaç, ilke ve hedefleri benimseyen sektör kuruluşlarının, ulusal ekonomik
politikaların oluşturulmasına katkıda bulunmak;
uluslararası sektörel entegrasyonu sağlamak;
sorunları ve çözüm önerilerini kamuoyuna,
yetkili kurumlara duyurmak için güç birliği
yaptıkları ortak çalışma zemini oluşturmak
amacıyla kuruldu.
Türkiye, dünyanın en büyük 16. ekonomisi
olarak sadece birkaç sektörde uzmanlaşma
şansına sahip değil. Çok farklı hizmet ve
imalat sektörlerinin bir arada gelişmesi ile Türkiye kalkınacak. Kendi sektörleri için markalaşmadan, kamu ile ilişkilere çok farklı faaliyetler
gösteren sektör derneklerimiz var. SEDEFED
olarak amacımız, burada oluşan sektörlerarası
alanda rekabet gücünü, sürdürülebilirliği ve
ekonomik gelişmeyi ölçmek ve geliştirilmesine
yardımcı olmak.
Diğer tarafta üyesi olduğumuz Türk Girişim
ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED)
var. Sektörel ve bölgesel düzeyde iş dünyasını
temsil eden bağımsız ve gönüllü STK’ların
çatı kuruluşu olan TÜRKONFED içinde SEDEFED olarak sektör tarafını temsil ediyoruz.
SEDEFED neler yapıyor, ne gibi çalışmalar yürütüyor?
43
var. Ulusal Rekabet Gücü’nün durum tespiti
için her yıl “Türkiye’nin Küresel Rekabet Düzeyi”
raporunu yayınlıyoruz. Bu rapor ile 114 farklı
kriterde, 148 ülke ile Türkiye’nin karşılaştırmasını
yapıyoruz. Karşılaştırmalarımıza Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) Küresel Rekabet
Endeksi” başta olmak üzere, çeşitli uluslararası
endekslerden yararlanıyoruz.
Bu endekslere, ODE Yalıtım’ın dahil olduğu
“enerji” alanından bir örnek vereyim. Türkiye
WEF’in endeksinde, “Elektrik Arzının Niteliği”
bileşeninde dünyada 71. sırada yer alıyor. Bu
durum enerji alanında Türkiye’nin daha alacak
çok yolu olduğunun göstergelerinden biri.
Diğer taraftan sektörel rekabet gücü alanında
da yıllık raporlar çıkarıyoruz. Geçtiğimiz yıllarda
otomotiv, demir-çelik ve kimya sektörleinde
yayınladığımız bu raporların ardından 2014
yılında tüm imalat sanayisi sektörlerini içeren
“Sektörel Rekabet Göstergeleri” raporunu yayınladık. Pusula okurları, sözünü ettiğim raporları
www.sedefed.org sitesinden indirerek okuyabilirler.
SEDEFED çalışmaları üç ana eksende yürütülüyor. Rekabet gücü, sürdürülebilir kalkınma
ve sektörel ekonomi. Bu üç alana da sektörel
bir bakış açısı ile yaklaşıyoruz ve yaptığımız
çalışmalarda sektörel derneklerin görüşlerini
yansıtıyoruz.
Rekabet alanında bir diğer çalışmamız ise
Rekabet Gücü Ödülü ve modeli. Bu yıl imalat
sanayisi kategorisinde ODE Yalıtım’ın kazandığı
bu ödül ile ilgili zannediyorum sorularınız
olacak. İsterseniz bu konuyu o sorularınız ile
açarız.
Rekabet gücü alanında yaptığımız çalışmalar
ile ulusal, sektörel ve firma bazında modellerimiz
Çalışmalarımızın ikinci ekseninde ise sürdürülebilirlik var. Çevresel sürdürülebilirlikte, bu yıl
“Enerji verimliliği konusu en çok
Orhan Turan’ın girişimleriyle gündeme geldi”
ODE Yalıtım A.Ş. hangi özellikleriyle öne
geçti?
ODE Yalıtım öncelikle stratejik planlama
konusunda ciddi bir yol almış durumda, yapmakta olduğu planlama çalışmaları ve bu
planlama çalışmalarının tüm firmaya yansıması
ile öne çıkıyor.
ODE ayrıca Ar-Ge konusunda da ciddi
bir kapasite geliştirmiş durumda, hem ürünlerde hem de enerji, yangın güvenliği gibi sü-
reçlerde ciddi bir Ar-Ge yetenekleri var. Diğer
taraftan firmanın bayilerle ilişkisi üst düzey bir
profesyonel alt yapıya dayanıyor. Prensiplerle
şekillenen bu altyapı, aynı zamanda doğrudan
insanı ilişkilerle gelişiyor.
Az önce ifade ettiğimiz gibi, Rekabet
Gücü Ödülü’nde firmaları birçok farklı kıstas
ile değerlendiriyoruz. Bu çerçevede ODE’yi
modelin her noktasında ödüle götüren daha
birçok özellik var. Ancak ben son olarak
Sayın Orhan Turan’ın inisiyatifi ile öne çıkan
bir özelliği vurgulamak istiyorum. Türkiye’de
izolasyon ve yapılarda enerji verimliliği konusu,
en çok Orhan Turan’ın girişimleri ile gündeme
geldi. Yani ODE yalıtım, Rekabet Gücü konusunda sadece ev ödevini yapmakla kalmadı,
İMSAD ve İZODER gibi STK’lar ile ulusal ve
sektörel düzeyde önüne çıkan engelleri aşmada da ciddi işbirliklerine ve girişimlere
önayak oldu.
www.ode.com.tr
44
Accenture ve Birleşmiş Milletler Global Compact ile birlikte yayınlayacağımız “Herkes İçin
Sürdürülebilir Enerji: İş Dünyası için Fırsatlar”
raporu yer alıyor. Sosyal sürdürülebilirlikte ise
TÜRKONFED ile birlikte Orta Gelir Tuzağı başlığında çalışmalar yapıyoruz.
Üçüncü çalışma eksenimiz ise “Sektörel Ekonomi” alanı. Bu alanda da başta sektörel derneklerimizin çalışmalarını ve ekonomik değerlendirmelerini derlemek olmak üzere bir dizi
bülten ve raporumuz var.
manlık ve vizyon içeren öneriler sunabilmeyi
amaçlıyoruz. İlki 2005 yılında düzenlenen Rekabet Kongresi, 2009 yılından bugüne, ”Ulusal
Rekabet Gücü”, “Sektörel Rekabet Gücü” ve
”Firma Bazında Rekabet Gücü” temelinde özgün modellere dayanan kapsamlı çalışmaların
sunulduğu bir organizasyon haline geldi. SEDEFED ve REF (TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi
Rekabet Forumu), aradan geçen 10 yıllık süreçte rekabet gücü artışımız için çok ciddi bir
çaba ortaya koydu.
“Rekabet kongreleriyle kamuya
uzmanlık ve vizyon içeren öneriler
sunabilmeyi amaçlıyoruz”
SEDEFED, TÜSİAD ve rEF ile birlikte
düzenlenen kongrede rekabet Gücü
Ödül Töreni’nin dördüncüsü de gerçekleşti. rekabet Gücü Ödülü hangi
alanlarda, kimlere veriliyor?
Çalışma alanlarınızın başında rekabet
Politikaları geliyor ve bu yıl 9. rekabet
Kongresi'ni düzenlediniz. Kongre düzenleme amacınız nedir ve kongreler
Türk özel sektörüne neler kazandırıyor?
Rekabet Gücü Ödülü kapsamlı bir modele
dayanıyor: Rekabet Gücü Modeli. Bu model
çerçevesinde aday firmalar; kaynakları, altyapıları ve iş sonuçları açısından kapsamlı bir
değerlendirmeye tabi tutuluyor.
Bizler kendi firmalarımız içinde, kendi markamızın rekabet gücünü artırmak için çok ciddi
çalışmalar yapıyoruz. Ancak bu çalışmalar ülkenin yatırım ortamı, iş yapma ortamı, rekabet
ortamı ile sınırlı kalıyor. Mesleki eğitim, enerji
altyapısı, fikri mülkiyet hakları, hukuk sistemi
ve üniversitelerin niteliği, iş dünyasının kendi
şirketleri içinde çözemeyeceği ulusal ve bölgesel
sorunlardan sadece birkaçı.
Bu sorunların çözümü için iş dünyasının birlik
olması, işbirlikleri geliştirmesi gerekiyor. Diğer
taraftan kamunun gerekli reformları gerçekleştirmesi ihtiyaç duyduğu uzmanlık da yine iş
dünyasında ve profesyonellerde var.
Rekabet Kongresi ve yayınladığımız raporlar
ile söz konusu işbirliklerini geliştirmeyi ve kamuya uz-
Öncelikle firmanın üst düzey yöneticilerine, rekabet gücü ölçümü konusunda bir eğitim
veriliyor. Daha sonra bu eğitimi alan yöneticiler,
ödüle ait “öz değerlendirme formunu” dolduruyor.
Daha sonra bu form çerçevesinde üç günlük
bir saha ziyaretiyle uzman değerlendiriciler firmanın rekabet gücünü ele alıyorlar. Son olarak
ödül jürisi, değerlendiricilerin hazırladıkları endeksi inceliyorlar ve ödülü kimin kazandığını
belirliyorlar. Bu kapsamlı süreçten de anlaşılacağı üzere Rekabet Gücü Ödülü, kurumsallaşma ve rekabet gücünde belli bir aşamanın
üzerine geçmiş firmaların kazanabileceği bir
ödül.
Bu ödüle büyük işletmeler ve KOBİ’ler aday olabiliyor. KOBİ’ler
ve büyük işletmeler için farklı
değerlendirme süreçleri var.
ODE yalıtımın kazandığı kategori ise “Büyük
İşletmeler Kategorisi”. Büyük İşletme Kategorisi’nde İmalat Sanayisi ve Hizmet sektöründe
iki ayrı büyük ödül veriliyor.
Ödüle başvuru çok oluyor mu? Ödül,
başvuru kriterleri nelerdir?
Ödüle her yıl yoğun bir ilgi oluyor. SEDEFED
Genel Sekreterliği bu çerçevede her yıl 50’ye
yakın firma ile ön görüşmeler yapıyor ve kısa
birebir eğitimler veriliyor. Bu kısa eğitimler sonucunda ödülü değerlendirme sürecini başarıyla
tamamlayarak finale kalma şansına sahip olan
yani rekabet gücü ve buna yönelik ölçme-değerlendirme kapasitesine sahip olduklarını düşündüğümüz firmaları adaylığa davet ediyoruz.
“Markalaşma ve inovasyon
konusunda kapsamlı çalışmalar
başlatılmalı”
Sizce Türk şirketleri rekabetçi mi? Geleceğin rekabet koşulları neler olacak?
Türk şirketleri rekabette çok değerli başarılara
imza atıyorlar. Türkiye, sanayiye yaptığı yatırımlarla, önce üretim sonra da kalite aşamalarına
ulaştı. Bu noktadan sonra Orta Gelir Tuzağını
da aşabilmek için markalaşma ve inovasyon
konusunda ciddi ve kapsamlı çalışmalar başlatmamız gerekiyor. Sektörel değer zincirlerinin
merkezlerinde Türkiye olmalı ve daha yüksek
katma değerli alanlarında yer almalıyız.
Sizce hizmet, imalat sektörünün ve KOBİ'lerin rekabet gücünü artırmak için
ne gibi politikalar yapılmalı? Bu anlamda
devletten beklentileriniz nelerdir?
Türkiye’de uygulanması gereken birçok politika
yapılması gereken birçok reform var. Ben bu
alanlar içinden, ODE Yalıtımı da yakından ilgilendiren “enerji politikalarına” girmek istiyorum.
Geldiğimiz noktada enerji politikalarımızı “sürdürülebilirlik” eksenine oturtmamız gerekiyor.
Burada sürdürülebilirlikten kastımız enerji verimliliği, yenilenebilir enerji ve enerjiye erişim
kalitesi başlıklarında yoğunlaşıyor. Hem kamu
kesimimin hem de özel sektörün üzerinde
düşen görevleri yapması gerekiyor.
Bu noktada röportajımızın başında sözünü
ettiğim, Herkes İçin Sürdürülebilir Enerji rapor
çalışmamız önemli bir yol gösterici olacak ve
19 sektöre bir yol haritası sunacak.
ODE Eylül 2014
ODE Dosya
45
“ODE stratejik yönetim ve planlamayı
içselleştirmiş bir şirket”
novus Stratejik Yönetim Danışmanlığı kurucucu aynı zamanda Stratejik
Yönetim Danışmanı olan Gül Akçasoy, 37 yılı aşan iş yaşamında
kendisini stratejik yönetime adamış. En iyi uygulama seçilen sistemlerin
kurucusu olarak, hizmet verdiği organizasyonlara, ölçülebilir finansal
değerler yaratan Akçasoy, Rekabet Gücü Ödülleri’nin de jüri üyeliğini
yaptı. Başarılı iş sonuçları üretmenin ve sürdürülebilir kılmanın birinci
aracı olan stratejik yönetim ve planlama olduğunu belirten Akçasoy,
ODE’nin stratejik yönetim ve planlamayı içselleştirdiğini ve bunu başaran
ender Türk şirketlerinden biri olduğunu söylüyor.
Bu yıl rekabet Gücü Ödül töreninin
dördüncüsü düzenlendi ve ODE YAlITIm A.Ş. İmalat Sanayisi rekabet Gücü
Büyük Ödülü'nü aldı. Kendi alanınızdan
baktığınızda ODE hangi kriterlere göre
değerlendirildi?
Rekabet Gücü Ödülü, akademi-endüstri işbirliği
çerçevesinde TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi
Rekabet Forumu (REF) tarafından yapılan bir
çalışmayla kriterleri belirlenmiş ve 2009 yılından
bu yana düzenli süreklilik gösteren bir ödül.
Kısaca özetlemek gerekirse; iş sonuçları, kaywww.ode.com.tr
46
naklar, sürdürülebilirlik ana başlıkları altında
10 alt başlığın (Büyüme, İhracat, Katma Değer
ve Kar, Müşteri ve Toplum, İK, Finansal Kaynaklar, İnovasyon, Tasarım ve Teknoloji, Liderlik, Stratejilerin Sürdürülebilirliği, Süreç ve
Sistemlerini Geliştirebilme), incelenmesi ve
değerlendirilmesi olarak uygulanan bir süreç.
Bir stratejik yönetim danışmanı olarak, tek
bir cümle ile ifade etmek gerekirse, ODE’nin
bu ödülü almaya hak kazanmasının temel
nedeni, stratejik yönetim ve planlamayı içselleştirmiş bir şirket olması diyebiliriz. Başarılı iş
sonuçları üretmenin ve sürdürülebilir kılmanın
birinci aracı olan stratejik yönetim ve planlama,
şirketleri başarıya götüren yolda, tutarlılık ve
süreklilik isteyen bir yönetim modeli. Bir kez
başladıktan sonra kendi kendine devam eden
bir süreç değil, özel bir çaba gerektiriyor ve
tepe yönetim desteğiyle, ancak çok yönlü (tüm
paydaşları kapsayan) iletişim, etkileşim ve paylaşım ile başarıya ulaşıyor. ODE, bunu başarmış
ender Türk şirketlerinden biri.
ODE’nin bu ödülü almasını sağlayan özelliklerini
şöyle sıralayabilirim:
n ODE, stratejik iş planlarını, iş ve aksiyon
planları ile detaylandırmış, paydaşları ile iletişim
ve etkileşim sağlamış, strateji-iş-aksiyon planlarını izleme ve takip modelini başarılı bir biçimde kullanan bir şirket.
n ODE, gerektiğinde iş modeli değiştirmekten
çekinmeyen, başarılı değişikliklere imza atmış
bir şirket. Bu değişimlerin başarıya ulaşmasının
ardında, tutarlı strateji, politikalar ve kaynak
kullanım kararları var. Bir diğer deyişle değişim
yönetimi başarısını destekleyecek iş modelini
ve kültürünü oluşturabilmiş.
n Kaynak kullanımındaki en etkileyici yönü
ortak akıl kulanımına ve çeşitliliğe verdiği
önem. ODE, geniş ve çeşitli bir yelpazede
ortak akıl kullanmak için kendi insan kaynağının
yanı sıra akademik, sektörel, yerel, küresel,
kurumsal, bireysel danışmanlara uzanan geniş
bir yelpazeyi kullanıyor.
n ODE’nin başarı hikayesinde beni en çok
etkileyen unsurlardan bir diğeri de, şirketlerde
çoğunlukla fren görevi üstelenen mali işler
bölümünün, adeta, IVT vites rolünü benimseyerek, iş stratejilerine ve karar alıcılara
ODE Eylül 2014
GÜl AKÇASOY
2007 yılında novus Stratejik Yönetim Danışmanlığını kuran Gül
Akçasoy, 37 yılı aşkın iş yaşamında, kendisini stratejik yönetime
adamış olup, en iyi uygulama olarak seçilen sistemlerin de kurucusu olarak, hizmet verdiği organizasyonlara, ölçülebilir finansal
değerler yaratıyor. Ulaşım, Kimya, Mühendislik, Enerji ve Altyapı,
Çevre Teknolojileri, Hızlı Tüketim Ürünleri, Perakende, Tekstil,
Hazır Giyim gibi çeşitli sektörlerdeki yerel ve çok uluslu şirketlerde, insan kaynakları, bilgi sistemleri ve satın alma yöneticiliklerinin yanı sıra stratejik yönetim danışmanlığı da yapıyor.
Meslek Liseleri Dual Eğitim Sisteminin yasalaştırılması, Üniversite-Sanayi İşbirliği Projesi ve Uygulaması, Tekstil Sanayi İş Değerlendirme Sistemi projelerinde aktif üye olarak
sektörel ve ulusal projelere katkıda bulunan Akçasoy’un Dünya Gazetesi, Yenibiriş.com,
YenibirişDünyası.com, Yönetim Danışmanları Derneği e-bülteninde Strateji, Yönetim ve
Kriz Yönetimi konularında makaleleri yayınlanıyor.
Akçasoy, Marmara Üniversitesi İşletme bölümünden mezun olup, Peryön Yönetim,
Denetim ve Etik kurullarında görev yaptı ve halen PERYÖN, YDD ve SHRM üyesidir.
verdiği destek oldu.
n Pazarlama stratejilerini uygulamadaki tutarlı
yaklaşımı da, başarısının arkasında yatan
önemli faktörlerden bir tanesi. Pazardaki etkin
konumunu farklı ve yenilikçi ürünlerle sağlarken,
yatay-dikey büyüme stratejileriyle destekliyor.
Rekabet avantajını ise ardışık ve bütünsel
pazarlama stratejileriyle sağlama yolunu seçmiş.
n Paydaşlar arasındaki çok yönlü iletişim kanallarını formel ve informel olarak açık tutabilen
ender organizasyonlardan biri.
n Bütün bunların temelinde ise güçlü bir
liderlik profili var. Şirket kurucusu ve Yönetim
Kurulu Başkanı, günümüz iş hayatı için gerekli
liderlik kodlarının hemen hepsine sahip ve
yetkin. Bu yetkinlik, liderlik kodlarının, diğer
yönetim kademelerine de yansımasını sağlayarak, sürdürülebilirliğe katkıda bulunuyor.
“Şirketin sahip olduğu tüm
kaynakları çalışanları yönetir”
rekabet konusunda insan kaynağının
önemi nedir? İnsan kaynağının önemi, hemen her fırsatta
vurgulanan ancak gereklerinin pek de yerine
getirilmediği bir konu ülkemizde. Bir şirketin
sahip olduğu tüm kaynakları (para, ekipman,
materyal, enerji, itibar, bilgi, know how, taşınmaz vb.) insan kaynağı yönetir. Şirketin gelecekte sahip olacağı kaynakların miktar, kalite,
verimliliğini de, şirketin insan kaynağı oluşturur.
Diğer bir deyişle, bir şirketin tüm kaynaklarının
miktarı, kalitesi ve verimliliğini belirleyen,
rekabet üstünlüğü sağlayan, şirketin insan
kaynağının sahip olduğu bilgi, beceri, yetkinlikleri ve kültürü ile doğru orantılır.
Günümüz dünyasında rekabet avantajı; daha
hızlı / daha iyi / daha güçlü / daha büyük /
daha küçük / daha akıllı mal ve hizmetleri,
daha az kaynak kullanarak üretmek ve daha
hızlı / daha iyi / daha güçlü / daha büyük /
daha küçük / daha akıllı biçimde pazara sunmaktan geçiyor.
Daha’ları belirleyen, şirketlerin insan sermayesi
(şirket insan kaynağının sahip olduğu toplam
bilgi, beceri ve yetkinlikler) ve bu sermayenin
tasarım ve teknoloji yetkinliğini kullanma seviyesi. Bu nedenle şirketlerin insan sermayesini
geliştirme, çeşitlendirme ve artırma faaliyetleri
son derece önemli.
Türkiye henüz 1kg.’lık ürününü küresel pazara
ortalama 2 Dolar’dan sunabiliyor. Gelişmiş
ülkelerde yaratılan teknoloji ürünlerinin kg.’ı
500 Dolar’dan dünya pazarlarında alıcı buluyor.
Hatta kg.’ı 500 Dolar’dan satılan bu ürünlerin
ODE Dosya
yeni modelleri için, bizim insanımızda dahil
olmak üzere, tüketiciler bir gece önceden
kuyruğa giriyor. Bu oranlara ve kat etmemiz
gereken yola bakıldığında, yerel şirketlerin
insan kaynağına yapacağı yatırımın getirilerinin,
ne kadar önemli bir fırsat olduğunu gösteren
iyi haber.
Türk özel sektörünün kurumsallaşmalarını ve geliştirdikleri iş modellerini
incelediğinizde nasıl bir insan kaynağıyla karşılaştınız?
Kurumsallık, bir şirketin yöntemlerinin, hareket
tarzının, yerleşik uygulamalarının yasa ve
zaman çerçevesinde ve birbirleri ile tutarlı bir
biçimde yönetilmesi, idare edilmesi ve kontrolünü sağlamaya yönelik, süreklilik gösteren
faaliyetleridir şeklinde tanımlanıyor. Bu tanım
bize, kurumsallaşmanın hiç bitmeyen bir süreç
olduğunu gösteriyor. Yasalarda, toplumsal
değerlerde, teknolojide, küresel etkileşimlerdeki
gelişmeler, şirketlerin kurumsallaşma çabalarını
sürekli bir faaliyet haline getiriyor.
Bu gerçekler ile yönetilen şirketlerde;
n bilgi, beceri ve yetkinliklerinin sektör ortalamasının üstünde olduğu,
n gelişmeye ve öğrenmeye
açık,
n katılımcı ve paylaşımcı,
n çevik ve enerjisini ortak
hedeflere ulaşmak için kullanan,
n sorumluluk alma ve hesap verme hevesine sahip,
n farklı ve yenilikçi ürünler
geliştirme coşkusu sergileyen,
n kuşaklar arası çatışma
yerine farklılıkların zenginliğinden yararlanan,
n sektörün ortak çabalarına
öncülük ve sözcülük eden,
bir insan kaynağı profili ile
karşılaştığımı söyleyebilirim.
Kurumsallaşma yolunda
mesafe kaydetmiş şirketlerin sistemlerinin, tüm paydaşlara katılımcı fırsat vermesi nedeniyle sadece çalışanlar değil, tüm paydaşlar
enerjilerini ortak hedefler için kullanma şansını
yakalıyor. Kurumsallaşma yolunda ilerleme
hevesine sahip olmayan şirketlerde ise, tüm
paydaşlar zamanlarının en büyük parçasını,
şirket ile olan bireysel sorunlarını çözmeye
çalışmak için kullanıyor.
İnsan kaynağının verimliliğini artırmak
için kurumlar nasıl politikalar izlemeli?
Bu konuda kurum sahiplerine, yöneticilerine ne gibi sorumluluklar düşüyor?
İnsan kaynağı verimliliğini artırmak için yapılan
çalışamalar ve yaratılan modellerin tarihçesine
baktığımızda, ne kadar uzun ve zahmetli bir
yol ve ne kadar derinliği olan bir konu
olduğunu görmek mümkün.
Bu konuda öne geçmek isteyen şirketler için
öncelikli adımın kavramsal seçim olduğunu
söylemek mümkün. Bu kavramlar; insan kaynağının, diğer kaynakları kullanan ve verimliliklerini belirleyen kaynak olarak birinci sırada
yer aldığı ile sadece diğer kaynakları tamamlayan sonuncu kaynak olduğu arasında geniş
bir yelpaze. Şirketlerin, gerekli analizleri yapmış
47
olarak, bu yelpazenin neresinde oldukları ve
nereye varmak istediklerine karar vermeleri
gerek.
Bundan sonrası kolay olmamakla beraber net
bir yol. Daha sonra kavramsal seçimin, şirketin
stratejik planlarına ve insan kaynakları sistemlerinin tamamına entegre edilmesi, insan kaynağı
verimliliğini artırmak için yapılan yatırımın geri
dönüş oranını ölçmesi, takip edilmesi ve değerlendirilmesi için gerekli teknik ve kültürel
altyapının oluşturulması gerek.
Yeni bir kuşak var ve iş yapış modeli
hiç eskiye uymuyor. Bu konuda işverenler sizce nasıl bir yol izlemeli?
Konuyu, sadece yeni kuşak olarak değerlendirmenin ve buna uygun çözümler üretmenin yeterli olduğunu sanmıyorum. Çözüm
için, “farklılıkları içerme” olarak tercüme edebileceğimiz diversty & inclusion yönetimine
odaklanmakta aramak gerek. Cinsiyet, yaş,
etnik köken, milliyet, inanç, eğitim, sağlık
vb. farklılıkların sahip olduğu bilgi, beceri,
yetenekleri, görüş açıları, yaşam stili, kültürleri
ve deneyimlerinin paylaşılmasının, diğerleri
tarafından bir fırsat olarak
görülmesi alışkanlığının
kazandırılması gerek.
Uzun ve zahmetli bir yol,
ancak küresel uygulamalara bakıldığında, getirilerinin çok yüksek olduğunu
görmek mümkün. Hoşgörü gerektiren bir model.
Belirsiz ve muğlak durumlar için deneme-yanılma kararlarına ve sonuçlarına, kültürel ve finansal olarak tahammül
(tolerans gösterme) edebilmeyi içeriyor.
Yerel ve küresel örnekler
gösteriyor ki, şirketlerin
yenilikçilik başarılarının en
önemli kaynağının, tüm
sistemlerinin, sahip olduğu farklılıkları içermesi ve
fırsat eşitliği yaratması,
yani farklılıkları içerme yönetiminde ulaştıkları başarı
seviyesi.
www.ode.com.tr
48
“Kurumların
asıl rekabet gücü
kaynağı,
çalışanlarıdır”
ODE Eylül 2014
ODE Dosya
49
Rekabet Gücü Modeli, 10 kriterden oluşan ve kurumlara
rekabette avantaj elde etmelerini sağlayan bir model. Model
kurucularından biri olan Arge Danışmanlık Yönetici Ortağı
Hakan Kilitçioğlu, modeli uygulayan kurumların rekabette daha
fazla öne çıktıklarını dile getiriyor. Kilitçioğlu, kurum
çalışanlarının asıl rekabet kaynağı olduğunu belirtirken,
çalışanların piyasadaki gelişmelere ne kadar hızlı yanıt veriyorsa
kurumlar için başarının kaçınılmaz olduğunu söylüyor.
rekabet Gücü modeli kurucularından
biri olarak, bize bu model hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Bu modele neden ihtiyaç duyuldu? Siz
bunları oluştururken kurumlarda ne
gibi eksiklik gördünüz?
Rekabet Gücü Modeli aslında Sektörel Dernekleri Federasyonu (SEDEFED) ve TÜSİADSabancı Üniversitesi Rekabet Forumu
(REF)’nun özellikle kuruluşların rekabet gücüne
destek vermek, onların gelişimine katkı sağlamak için uygulamaya aldığı birkaç araçtan
biri. Modelin ve ödülün kendisi esas itibariyle
tüm kuruluşlara hangi alanlarda çalışırlarsa
rekabet güçlerini daha yukarı çekebileceklerini
ve rekabette avantaj elde edebileceklerini
gösteren 10 kriterden oluşan bir model. Bu
kriterleri uygulayan şirketler özellikle rekabeti
daha rahat analiz ederek daha fazla öne çıkabiliyorlar.
Bu alanda dünyaya baktığınızda, dünyada
rekabet gücünü makro düzeyde ölçen yapılar
var. Örneğin, World Economic Forum’un rekabet endeksi var yine benzer şekilde ülkesel
bazda bakıyorlar. Bunu mikro düzeyde şirket
ölçeğine indiren ve sadece rekabet odaklı bu
çalışmayı yapan belli bir model yok. Bunun
daha kapsamlısı ülkemizde Ulusal Kalite
Ödülü, Avrupa’da EFQM Mükemmellik Modeli,
Amerika’da Malcolm Baldrige Ulusal Kalite
Ödülü gibi şirketin bütün faaliyetlerini içeren
kapsamlı yapılar var. Ana nüvesiyle sadece
rekabetin unsurlarına odaklanan ve bu konuyu
ele alan kuruluşları bu yönde gelişmeye itecek
olan ödül uygulaması, bildiğimiz kadarıyla henüz yok. Bu modelin sektörü ve büyüklüğünden bağımsız olarak tüm kuruluşlara uygulayabilir halde olmasını istedik. Yapının temel
çıkış noktası bu. Bunu yaparken kuruluşların
içerde ve raftan gelen rekabete göre ayakta
kalabilmesi ve de dışarıya daha rahat açılabilecek bir yapının kurulmuş olmasını hedefledik.
Nedir bu kriterler?
10 maddenin önemli bir unsuru bir defa
sonuç odaklılık. Rekabet odaklı yaptığınız her
şeyin sonuç vermesi lazım. Dolayısıyla sistemi
ona göre kurmak ve sistemin sonucunda hedefe ulaşmak gerekiyor. 10 maddenin içinde;
tabi ki kar var, ihracat var. İhracat olmayan
şirketlere de bu model uygulanıyor ama ihracat modelin temel öğelerinden biri aslında.
Bunun yanında insan kaynaklarının yönetimi,
stratejik bakış, kuruluşların sürekli olarak
kendini iyileştirmesi, bunları yaparken de verileri analiz edip o doğrultuda bu iyileştirmelerin
yapılması gerekiyor. Yine özellikle kurumların
müşterisini, çalışanının memnuniyetini algılaması, ölçmesi ve bunu yine rekabet alanına
katkı sağlayacak şekilde yönetmesi lazım.
Tabi ki tasarım, inovasyon, teknoloji, ana
nüvelerden bir tanesi. Yine bir diğer kritik
nokta, kuruluşun süreçlerini bir bütün olarak
yönetebilmesi, iyileştirebilmesi var.
rekabet Gücü Ödül Töreni’nin bu yıl
dördüncüsü gerçekleşti. Ödül sürecine
başvuran kurumların iş modellerine, iş
stratejilerine baktığınızda nelerle karşılaştınız?
Ödül sürecine başvuran firmalar bu konuda
biraz daha ileriye gitmiş durumdalar. Bu firmaların bu konuları daha fazla içselleştirdiklerini
görüyoruz. Hepsi değil doğal olarak bazılarının
daha uzun bir yolu var. Ödül, biraz daha
ileriye geçmiş kuruluşları belirleyerek, örnek
olunacak kurumları tespit etmesine yarıyor.
www.ode.com.tr
50
“Ödülün avantajı, kurumun
rekabette sağlayacağı üstünlüktür”
Bu ödülün kuruma sağladığı katkılar
var mı?
Maddi bir avantajı yok. Onun dışında PR
(Public Relations - Halkla İlişkiler) ve tanınırlık
anlamında ve dışarıya karşı ne seviyede olduklarını göstermek anlamında bir avantaj
sağlıyor. Kapsamlı değerlendirme sürecine
girip, ödül alan firmalar aslında ödülden sonra
daha fazla göz önünde oluyorlar daha fazla
dışarıdan talep gelmeye hatta çalışanlarına
dahi dışarıdan daha fazla talep gelmeye başlıyor. Öyle riskleri de olabiliyor. Esas avantajı
bu seviyeye geliyor olması ve bunu devam
ettirmesiyle rekabette sağlayacağı üstünlüktür.
Asıl avantaj orada. Asıl avantaj bu sistemleri
uyguluyor olmasıyla bu sistemlerin getireceği
uzun dönemdeki rekabet gücü artışıdır. Her
kuruluş değerlendirmeden geçtikten sonra
ödül sürecinden bir geri besleme raporu
alıyor. Bu rapor doğrultusunda kendisini de
geliştirebiliyor. Bu da önemli artılardan biri.
Yine saha ziyaretleri sırasında değerlendiricilerden öğrendikleri de kendilerinin yanına kar
kalan artı bir avantajdır diye düşünüyorum.
Uluslararası alanda rekabet içinde birtakım politikaların da olması gerekiyor
mu? Bu anlamda bir yol haritası var
mı? Bu konuda hükümetten beklentileriniz nelerdir?
Devlet kanalında kurumlara çeşitli destekler
özellikle son dönemde Ar-Ge alanında yoğunlaşan yatırım destekleri var. Rekabet gücü,
sistem geliştirilmesi alanından baktığımızda,
devlet tarafında pek fazla destek yok. Turquality
tarafında markalaşma yolunda destek veriliyor.
Bizim buradaki bakış açımız, ödül ve süreçle
ilgili zaten mikro düzeyde yapılacakları ortaya
koymak. Makro düzeyde, politikalar bazında
zaten SEDEFED bunu hem kongreyle hem
de yayınlanan sektörel raporlarla ele alıyor.
Politikaların geliştirilmesi sektörel bazda yapılacak çalışmalara fazla girmiyoruz. Bizim
girdiğimiz firmanın kendi kontrolünde olduğu
alanda yapacakları zaten orada çok alan var.
Tabi ki firmalar, sektörel dernekler, federasyonlar ve hükümet de hem politika hem
destek anlamında bu tanımlamaları yapmak
ve geliştirmekle mükellef. Firmaların kendi
ODE Eylül 2014
H A K A N K İl İT Ç İO Ğ l U
Hakan Kilitçioğlu, çalışma hayatına Boğaziçi Üniversitesi’nde
Araştırma Görevlisi olarak başladı. 1987′de Koç Holding bünyesinde Arçelik’e bağlı Türk Elektrik Endüstrisi’nde kalite alanında
çalışarak özel sektöre geçti. Strateji, kalite ve verimlilik alanında
üretim, yönetim ve destek süreçleri kapsayan sistemlerin kurulmasını, yaygınlaştırılmasını ve uygulamanın geliştirilmesini sağladı.
Aynı zamanda Koç Holding içinde de farklı şirketlere Özdeğerlendirme ve Toplam Kalite alanlarında destek verdi. 1995 yılında
Koç Holding bünyesinde Koç 2000 projesi çerçevesinde sorumluluk alarak, tüm Koç şirketlerine Mükemmellik ve Strateji alanında çalıştı. 1992-1996 yılları arasında KalDer Ödül
Sekreterliğini, 1997-2001 ve 2004-2008 arasında ise KalDer Genel Sekreterliği görevini
yürüttü.
2002-2004 yılında Kurucu Ortağı olduğu Solution Partners bünyesinde çeşitli şirketlere yönetim danışmanlığı yaptı. 2008-2010 yıllarında ise Pedersen&Partners firmasında
bölgesel danışman olarak rol aldı.
KalDer Yönetim Kurulu üyeliği, UDDER Yönetim Kurulu üyeliği, Avrupa Kalite Yönetimi
Vakfı İcra Kurulu üyeliği gibi STK yönetimlerinde rol alan Kilitçioğlu, 2009 yılından bu yana
Orta Doğu Kalite Organizasyonu Başkanlığı görevini sürdürüyor. Kilitçioğlu, 2010 yılında
ARGE bünyesine katıldı.
bünyesinde yapacakları çalışmaları hiçbir zaman geriye atmamaları lazım çünkü firma
kendi bünyesindeki çalışmayı yapmazsa ondan sonra ne yapılırsa yapılsın faydalı olmayacaktır. Eğer siz gereğini yapmıyorsanız
doğru rekabet gücünü artırmıyorsanız, doğru
yapılanmaya gitmiyorsanız, kurumsallaşmıyorsanız, teknoloji, tasarım kapasitenizi artırmıyorsanız zaten uzun dönemde yaşama
şansınız yok. Sürdürülebilir rekabet gücünü
sağlamak buna bağlı. Bunu sağlarsanız sektörel ve politik ve devlet tanımlamaları destekleri önemli ama kurum içindeki sürdürülebilirlik sağlanmadığında diğerlerinin sizi uzun
süre koruma şansı yok.
İşçilik ucuz dediğinizde, kalkınıyorsanız, belli
bir seviyeye geliyorsanız işçilik doğal olarak
artacak ki sizin refah seviyeniz artsın. İşçilik
bugün aylık gelir seviyesi 200 Dolar’da kalmış
olsaydı Türkiye kalkınır mıydı? Doğal olarak
işçilik maliyetiniz yukarı çıkıyor. O zaman farklı
alanlarda rekabet gücünü kazanmanız lazım.
Teknolojinizle, sistemlerinizle kazanmanız lazım.
KOBİ’lerin özellikle bilgiye erişimde bilgiyi kullanma noktasında geride kaldığı, bunu TÜBİTAK projelerine katılımda, Ar-Ge teşviklerinin
kullanılmasında görüyoruz. Bunların Türkiye’deki uygulama seviyesi istenilenin çok altında. Burada KOBİ kullanımının artması rekabet gücünün artmasını sağlar.
Türk özel sektörü rekabetçi mi?
Kendi içinde doktoralı, yüksek lisanslı çalışan
sayısı, bunlara KOBİ’lerde baktığınızda zorlanıyorsunuz. Uzun dönem stratejilerinde kalifiye
insan kaynağının yetiştirilmesi, bulunması,
elde tutulması önemli. Rekabet konusunda
insan kaynağınızdan yararlanıyorsunuz, başka
bir şeyiniz yok aslında. Asıl rekabet gücünüzün
kaynağı, çalışanlarınızdır. İnsan kaynağınız sizi
daha iyi stratejilere taşıyorsa, ne kadar iyi
analiz yapıyorsa, sistemlerinizi ne kadar hızlı
geliştiriyorsa, piyasalardaki gelişmelere ne kadar hızlı cevap veriyorsa o zaman siz başarılı
oluyorsunuz. Uzun dönem planlarınızı yapa-
Özellikle KOBİ bazında baktığımızda ülkemizde
çok geniş bir yelpaze var. Dünyayla rekabet
eden pek çok Türk firması görüyoruz ama
çoğunluğa baktığımızda rekabet konusunda
bir eksiklik var. Eksik derken yine rekabet
ediyorlar ama rekabet etme belki bir kurucunun
ya da çok dar bir ana kadronun elindeki
bilgiye bağlı olarak ya da yakalanan bir niş
alanda gidiyor. İşçilik alanında rekabet etme
noktası Türkiye’den geçti, bunu gördük. Rekabet gücünde işçiliğimiz ucuz diye bir tanım
kalmadı.
ODE Dosya
caksınız ve bu planların içine kısa dönem
planlarınızı koyacaksınız ve bunları sürekli değerlendirip, koyduğunuz faktörleri sürekli analiz
edip, o planın geçerliliğini de sürekli sorgulayacaksınız. Bunu yapabilen, gerektiğinde
esnek olup, değişimlere anında cevap verebilen
kurumlar ön plana çıkıyor.
“Çok iyi 50 mühendise doğru
vizyon verilmezse bir şirketi
batırabilir”
Ülkemiz Ar-Ge merkezi olacak bir düzeyde değil mi? Genç nüfusa sahip, iyi
eğitilmiş gençleri var. Teknoloji merkezi,
Ar-Ge üssü olamıyor muyuz?
Kendi teknolojisini geliştirmek, inovasyonu
hızlı bir şekilde yapıp, devreye almak hem
bir sistem hem de bir kültür işi. Bir miktar
kültürümüzde eksiklik var. O tarafta sabırlı
değiliz. İnsan kaynağını sağladığınızda onunla
iş bitmiyor. Çok iyi 50 mühendisi bir araya
koyun, altı ay sonra iflas edecek bir firmada
ortaya çıkarabilirsiniz. Onlara, doğru bir
sistemi, doğru bir vizyonu ve kaynakları verdiğiniz zaman çok farklı bir noktaya da
gelebilir. Bunun örnekleri ülkemizde var. Tofaş’ın, Fiat’ın bir tasarım merkezi haline
gelmesi Tofaş’ın uzun süreli hatta Fiat’ın sınırlamalarına karşın yaptığı uygulamalardan
geliyor. Turkcell örnek gösterdiğim şirketlerden
biri. Arçelik bugün Avrupa’da ilk beşe girmiş
durumda, kendi teknolojisiyle dünyada rekabet
edebiliyor. Bunlar yapılabiliniyor demek ki,
bugünden yarına olacak şey değil. Devlet
politikasıyla, uzun dönem alınacak kaynakla
ve içerdeki kültürün de değişimiyle birlikte ve
doğru insan kaynağını yetiştirmekle oluyor.
Bugün bu insan kaynağımız var ama 20
sene olacak mı bilmiyorum?
Kurumsal kültür değişimi nasıl olacak?
Kurumsal kültür değişiminde kurum içinde
üst yönetime, sahiplere önemli rol düşüyor.
Bu pek çok sektörde ciddi zor. 50 çalışanı
olan bir kurumda, bir Ar-Ge merkezi doğal
olarak olmuyor. Dünyada da Ar-Ge’yi büyük
şirketler çekiyor. Üretim ağırlıklı otomotiv sektörü olsun bankacılık sektörü olsun buralarda
bir yere gelmek uzun dönem ve büyük yatırımlarla oluyor. Bu Ar-Ge yatırımı, insan kaynağı
yatırımıyla mümkün. Bunlara da özellikle ArGe yatırımlarınız için uzun dönemli bakacaksınız, buraya yatırım yapacaksınız, kaynak
ayıracaksınız bu kaynak beş yıldan sonra
size dönmeye başlayacak. Bunun size beş
51
yıldan kısa sürede dönmesini sağlayacak ortamı yaratmanız da mümkün.
Anadolu’daki firmaların durumu nedir?
Orada hem kolay hem zor. Kolaylık açısından
insan gücü maliyeti çok düşük. İstanbul’da
daha yüksek. Buna karşın Anadolu’da kalifiye
eleman bulmak çok zor. Anadolu derken
küçük şehirleri kastetmiyorum. Belli bir üretime
odaklı konularda çok iyi noktaya gelen firmalar
var. Kritik eşik, özellikle geldikleri üretim, girişimcilik ve az da olsa başındaki insan kaynağı
-bunlar en yakınları oluyor- ve iyi yetişmiş
ekibin yönlendirmesine bağlı olarak firmalar
uzun dönem var oluyor ya da yok oluyorlar
İkinci kuşaktan itibaren bu kuşağın üçe, dörde
atlaması çok zor. O noktaya geldiğinde, kurumsallaşma ve doğru bir yönetim yapısını
kurmakta çok geç kalmamaları lazım. Şirket
büyürken zamanında kurumsallaşmayı yapmadığınız zaman elinizde 400 kişilik devleşmiş
bir kuruluş var ama doğru düzgün insan kaynağı sistemi yok, kurumsallaşma sistemi yok
bunların hiçbiri yapılmamış. Bunlar da genellikle
satılmayla, geri gitmeyle sonuçlanıyor ama
bu sistemi oturtan, Ar-Ge’sini çok iyi yapan
kurumlar da var. Beklemediğimiz yerlerden
çok iyi yönetilen kurumlar da çıkıyor.
Siz Ar-Ge Danışmalık olarak neler yapıyorsunuz ve son söz olarak dergimiz
aracılığıyla ne mesaj vermek istersiniz?
Ar-Ge Danışmanlık olarak tamamen yönetim
danışmanlığı üzerine hizmet veriyoruz. Kurumların kurumsallaşması, kalite alanlarında
destek, insan kaynağı sürdürülebilirlik ve yeniden yapılanma hem de yönetim kurulu ve
altındaki kurulun doğru yapılanması, aile anayasası, küçük kuruluşların KOBİ’lere, orta seviyedeki kuruluşların doğru yapısının kurulması,
doğru stratejilerinin, vizyonlarının kurulması,
geliştirilmesi, sürekli iyileştirecek ve geliştirilecek
yapıların kurulmasın alanlarında her türlü desteği veriyoruz.
Özellikle ödül modeli içindeki kriterlerin, sadece
yöneticilerin aklının bir yerinde olması bile bir
artı sağlıyor. Dolayısıyla bu alanda kurum yöneticilerini biraz daha aktif olmaya davet ediyorum.
www.ode.com.tr
52
“Rekabet düzeyini belirleyen en
önemli etkenlerden biri verimlilik…”
TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu (REF), Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ve
Sabancı Üniversitesi ortak girişimleri ile Mart 2003 yılında kuruluyor. Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal
Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi İzak Atiyas, REF’in amacını uluslararası piyasalarda Türk özel sektörünün
kalıcı bir pazar payı elde edebilmesi için teknoloji, rekabet gücü gibi konularda kıyaslama çalışmaları yapmak
olarak açıklıyor. Atiyas, rekabet düzeyini belirleyen en önemli etkenlerden birinin verimlilik olduğunu söylüyor.
Sabancı Üniversitesi olarak TÜSİAD'la
birlikte TÜSİAD - Sabancı Üniversitesi
rekabet Forumu (rEF)'nu kurdunuz.
rEF'in kuruluş amacından bahseder
misiniz?
Türk özel sektörünün ve KOBİ'lerin
gelişimi ve verimliliklerinin artırılmasına
yönelik bir takım araştırmalar da yapıyorsunuz. Bu araştırmalara göre, Türk
firmaları rekabetçi mi?
REF’in kuruluş amacı “genel olarak küreselleşme, özel olarak da Avrupa Birliği
entegrasyon sürecinde uluslararası
piyasalarda Türk özel sektörünün
kalıcı bir pazar payı elde edebilmesi
için gerekli rekabet gücü, teknoloji
yönetimi gibi konularda kıyaslama
çalışmaları yapmak” şeklinde tanımlanmıştır.
Kanımızca rekabet düzeyini belirleyen en
rEF neler yapıyor, çalışmalarından kısaca bahseder misiniz?
REF’in ana faaliyetleri başlıca şunlardan oluşmaktadır: Başta verimlilik
olmak üzere rekabet gücünü etkileyen etkenler ve bunların zaman
içinde evrimi hakkında araştırmalar
yapmak, bunları çalışma tebliğleri
ve notlar halinde yayınlamak.
Bunun yanı sıra düzenli faaliyetlerimiz
arasında Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) ile yılda bir Rekabet Kongresi düzenlemek ve Rekabet Gücü ödül başvurularını değerlendirip ve ödülleri vermek sayılabilir. Ayrıca Dünya Ekonomik Forumu’nun her yıl yayınladığı Küresel
Rekabet Raporu’nun Türkiye’deki
anket çalışmasını da REF yürütüyor.
ODE Eylül 2014
önemli etkenlerden biri verimlilik. Yaptığımız
çalışmalar firmalar arası verimlilik faklarının oldukça yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Genelleme yaparken dikkatli olmak lazım ancak
örneğin büyük firmaların verimlilik düzeyi AB
ortalamalarına daha yakın, buna karşılık küçük
firmaların verimlilik düzeyi ile AB ortalamaları arasındaki fark çok daha
büyük. Birçok sektörde büyük firmaların rekabetçilik düzeyi yüksek,
küçük firmalarınki daha düşük görünüyor.
“Rekabet için farklı
firmaların farklı
gereksinimleri olacaktır”
Kurumlar rekabet güçlerini artırmak ve kurumsallaşmalarına
sağlamak için neler yapmalılar? Bunun reçetesi var mı?
Bu konuda genel-geçer bir reçete
olduğunu düşünmüyoruz. Farklı tipte
firmaların farklı gereksinimleri olacaktır. Rekabetçilik düzeyi görece
yüksek olan firmaların bir bölümü
inovasyona, markalaşmaya, yeni
teknolojilere daha fazla önem verecekler, diğerleri uluslararası üretim
zincirlerine teknoloji içeriği ve kalitesi
daha yüksek ürünler ile katılmaya
çalışacaklar. Verimlilik düzeyi düşük
firmalar belki inovasyondan önce
modern yönetim tekniklerini edinmeye veya örneğin muhasebe ve
kayıt sistemerini iyileştirmeye çalışacaklar.
ODE Dosya
Bu konuda kurumların devletten beklentileri var mı? Nasıl bir yol haritası
önerilebilir?
Aslında daha fazla bilgiye ihtiyacımız olduğunu
düşünüyoruz. Örneğin KOBİ’lerin önündeki
en önemli engellerden birinin finansmana
yetersiz erişim olduğuna ilişkin yaygın bir
kanı var. Bu saptama gerçeği ne kadar yansıtıyor emin değiliz. Daha doğrusu şöyle: Finansmana eksik erişim muhakkak önemli
bir meseledir ancak Türkiye’de KOBİ’lerde
verimliliğin (örneğin AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında) özellikle düşük olmasının gerisinde
finansman sorunu olduğundan emin değiliz.
Finansman sorunu her yerde var, Türkiye’deki
durum örneğin Polonya veya Slovenya’dan
daha kötü olmayabilir. Geçtiğimiz yıllarda
Sabancı Üniversitesi’nden çıkan bir master
tezi Türkiye’nin bu konuda daha vahim bir
durumda olmadığını düşündürüyor. Modern
yönetim tekniklerinin olmaması daha önemli
bir sorun olabilir; bunu çözmek için bambaşka
araçlar gerekebilir. Veya sorun genel eğitim
düzey ve kalitesinin düşüklüğü veya eğitimde
fırsat eşitsizliği ile ilgili olabilir. Bu potansiyel
sorunlardan hangisinin daha önemli olduğunu
veya farklı firma tiplerine göre esas kısıtlayıcı
etkenin nasıl değiştiğini pek bilmiyoruz. REF
bu yıl araştırmalarında bu konuya bir miktar
ağırlık verecek.
Son söz olarak dergimiz aracılığıyla
kurumlara rekabet konusunda neler
söylemek istersiniz?
53
Rekabetçilik temelde rakip şirketlerin önüne
geçme çabasını içerir. Ancak sektörlerde rekabet düzeyini topluca artıracak ama şirketler
arası işbirliğini gerektiren faaliyetler de var.
Bu sadece bir izlenim ancak Türkiye’de firmalar arası işbirliği düzeyi fazla yüksek gibi
görünmüyor.
Oysa rekabet ihlali yaratmadan belirli alanlarda
işbirliği yapmak tüm sektörün rekabet gücünü
arttırabilir. Araştırma geliştirme, eğitim bu tip
alanlar arasında görülebilir. Ayrıca şirketlerin dışarıdan örneğin danışmanlık şirketlerinden bilgi
alma eğilimleri de fazla yüksek değil gibi gözüküyor. Danışmanlık piyasası çok canlı değil belli
ki bir piyasa aksaklığı var. Bunun nedenlerini
de daha iyi anlamamız lazım.
www.ode.com.tr
54
Barış İçin müzik vakfı öğrencileri gönüllü müzik öğretmenleriyle birlikte.
Barış İçin Müzik Vakfı barışın
sesini müzikle duyuruyor
Bu memlekette hiç iyi bir şey olmaz, nereden tutsan elinde kalır
diyenlere, güzel bir cevap; Barış İçin Müzik Vakfı. Bir okulun
kömürlüğünde akordeon dersiyle başlayıp, müzikle pek çok çocuğa
başka bir dünyanın kapılarını açan, pek çok çocuğun hayallerini
gerçekleştiren, bir başarı öyküsü bu. Mimar Mehmet Selim Baki ve eşi
Yeliz Baki tarafından kurulan Barış İçin Müzik Vakfı, Edirnekapı’da
imkanları sınırlı binlerce çocuğa ulaşarak, onlara karşılıksız müzik eğitimi
olanağı sağlarken aynı zamanda barışın sesini müzikle duyuruyor.
ODE Eylül 2014
Barış İçin Müzik, mimar Mehmet Selim Baki
tarafından 2005 yılında kuruluyor. Baki’nin
gençlik hayali olan girişim, Yeliz Baki ile sürdürdükleri yedi yıllık çalışmanın sonucunda
Barış İçin Müzik Vakfı’na dönüştürülüyor.
Mümkün olduğu kadar fazla çocuğa karşılıksız
müzik eğitimi olanağı sağlayarak, barışın sesini
müzikle duyurmayı amaçlayan Barış İçin Müzik
Vakfı, Edirnekapı’daki okulunda imkânları sınırlı
yüzlerce çocuğa klasik müzik eğitimi veriliyor.
Fark Yaratanlar
Barış İçin Müzik çalışmalarının ilk uygulaması
İstanbul, Edirnekapı’daki Ulubatlı Hasan İlköğretim Okulu’nda haftada beş gün, 6-14
yaş aralığındaki çocuklara ders saatleri dışında
verilen solfej ve akordeon dersleriyle başlıyor.
Boş sınıflarda yirmi öğrenciyle başlayan müzik
eğitimi, kullanılmayan bir kömürlüğün renkli
ve çekici bir atölyeye dönüştürülmesiyle daha
etkin hâle geliyor. Çocuk sayısının giderek
artmasıyla ve civardaki okullardan da atölye
talebi gelmeye başladıkça, Edirnekapı’da bir arsa alan Mehmet Selim Baki,
okulun projesini çizerek bir müzik okulu
inşa ediyor. Bu arada civar üç ilköğretim
okulunda da Barış İçin Müzik Atölyeleri
kurularak, çocukların müzik eğitimi almaları sağlanıyor. Hem bu atölyelerde
hem de 2010 yılında eğitime başlayan
merkez binada bugün 700 çocuk eğitim
alıyor ve enstrümanları Vakıf tarafından
sağlanıyor.
Burada klasik müzik eğitimi verdiğimiz için
bir çocuk konservatuarda ne alıyorsa burada
da aynısını vermek durumundayız. Çocuk
burada çok sesli müziği öğreniyor, çok sesli
Siz buraya nasıl dahil oldunuz? Nasıl
haberdar oldunuz?
Ben Samsun Devlet Opera ve Balesi’nde
görev aldığım dönem, konser için sık sık İstanbul’a geliyordum. İstanbul’da yaşamaya
karar verince bir arkadaşım Vakıftan bahsetti.
Ben de gelip Mehmet Bey ve Yeliz Hanımla
konuştum. Bu konuşmadan sonra görevimden
istifa edip, Edirnekapı’daki bu okula geldim
ve çocuklara trombon öğretmeye başladım.
Her gün buraya gelirken şükrediyorum,
iyi ki böyle bir karar alıp gelmişim
diye… Burası bizim için bir iş değil
meditasyon merkezi, bir ibadethane
gibi… İnsanlara bir şeyler vermek ve
öğretmek sonra onun karşılığını görmek, insanı çok iyi hissettiriyor. İnsan
yetiştirmek, onlara müzik öğretmek
harika bir şeymiş, onu burada tatmak
ve hayatınızı kazanmak şükredilmesi
gereken bir şey…
Böyle bir ortam bekliyor muydunuz?
Hiçbir fikrim yoktu, çocuklara eğitim
vereceğim diye bakıyordum. Sonrasında öyle bir şey oldu ki bütün önceliğimi buraya verir oldum ve buraya
göre diğer işlerimi planlamaya başladım. Konserlerimi, ziyaretlerimi, tatilimi,
her şeyi çocuklara göre programlıyorum. Bu mahallede oturan çocuklar
imkanları sınırlı çocuklar. Bu çocukların
sabah kalkıp okula gelmesi bu inanılmaz bir şey. Şu an Türkiye’de devlet
operaları, senfonileri kapatılmak istenirken, Edirnekapı’da birkaç viyolonselci birkaç tromboncu çocuğun akşama kadar barok çalabilir miyiz demesi, insanın tüylerini diken diken
ediyor. Ben de bu durumda Türkiye’de
güzel bir şey yapılıyor, ben de bu güzelliğin içindeyim deyip, şükrediyorum.
Seçkin Özmutlu
Akordeonla başlayıp flütle devam eden
müzik eğitimi daha sonra keman, viyola,
çello, piyano, perküsyon, kontrbas,
klarnet, trombon, trompet, tuba ve
korno gibi enstrümanlar da eklenerek
devam ediyor. Hiçbir yerden destek
almadan bugüne kadar 1000 enstrüman satın alan ve başlangıçtan bugüne
kadar okullardaki atölyelerin yapılması,
arsaların alımı, binaların yapımı, enstrüman, eğitmen ve personel ücretleri
gibi tüm giderler Mehmet Selim Baki’nin
kişisel imkânlarıyla karşılanan bu girişim, 2009 yılında Deutsche Bank Urban
Age Ödülü’ne de layık görülüyor. Vakıfla
ilgili daha detaylı bilgileri iki yıldır Vakıfta
trombon ve oda müziği konusunda
ders veren Seçkin Özmutlu’dan aldık.
Haftanın altı günü burada çocuklarla vakit
geçirip, onlara elimden geldiğince müzik öğretmeye çalışıyorum. Aynı zamanda 30 kişiden
oluşan Bakır Nefesliler Orkestrası’nı da yönetiyor ve çalıştırıyorum.
Biraz kendinizden bahseder misiniz? Siz Vakfın başarı hikayesine
nasıl dahil oldunuz?
2009 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi
Devlet Konservatuarı’ndan mezun olduktan
sonra Belçika’da Kraliyet Konservatuarı’nda
eğitimime devam ettim. Türkiye’ye döndükten
sonra Samsun Devlet Opera ve Balesi’nde
görev aldım. Yurt dışında birçok orkestrayla
çalıştım. Hala çaldığım gruplarlarla yurt içinde
ve dışında sahne alıyorum. İki yıldır Vakıfta
trombon ve oda müziği hocalığı yapıyorum.
müziğin en önemlisi de oda müziğidir. Birlikte
çalma, birçok notanın bir araya gelerek harika
bir uyum içinde sunulması bu önemli bir
derstir ve biz buna çok önem veriyoruz. Okuldaki bütün ekip arkadaşlarım, hocalarımız
konservatuar kökenli olup, hepsi devlet konservatuarlarında, operalarında çalan sanatçılardır. O nedenle bizlerde bu konuda çok titiz
davranıyoruz.
“Kapımız tüm çocuklara açık…”
Buraya gelen çocuklar için yaş sınırı
var mı?
Kesinlikle bir yaş sınırı yok. Sadece klasik
müzik eğitimi verildiği için çocuklar ne kadar
küçük yaşta başlarsa o kadar iyi oluyor. Buraya
17 yaşında gelen çocuğu da alıyoruz. 18’i
geçirmemeye çalışıyoruz. Çok sert kriterimizin
www.ode.com.tr
55
56
olduğu bir durum yok. Bu okulun açılış fikri,
Birleşmiş Milletler’in yaptığı uluslararası çocuk
haklarındaki bir madde. Müzik eğitimi almak
her çocuğun en temel hakkıdır. O nedenle
sert kriterlerimiz yok, kapımız herkese açık.
Buraya gelen her çocuğun yeteneği
de aynı değildir. ritim duygusu olmayan,
daha az yetenekli çocuklar için ayrı
bir sınıf mı açıyorsunuz?
Herkesi eşit tutuyoruz. Buradaki eğitim sistemi
yaklaşık 39 yıl önce Venezuela’da başlayan
El Sistema eğitim sisteminin bir parçası. Bu
süreçte çok başarılı olan bu sistemin bir
eğitim programı var. Burada da onu uyguluyoruz, o nedenle öğrencileri ayırmıyor mümkün
olduğu kadar bir arada tutarak birlikte gelişmelerini sağlıyoruz. Vasat öğrencilerimizi de
iyi öğrencilerle birlikte aynı koronun içine alıyoruz ki, onlar iyi çalanlarla her geçen gün
biraz daha gelişiyorlar.
Konservatuarlarda çocuklar bir takım testlere
tabi tutulurlar, parlak öğrencileri almak için.
Biz burada verdiğimiz eğitimle, çocukların yeteneklerinin ve kulaklarının çok fazla gelişeceğine
inanıyor, hep birlikte sabırla çalışıyoruz. Çocuk
zaten ne yapmak istiyorsa o yola evriliyor,
sizden ne alması gerekiyorsa onu alıyor, biz
bu konuda bir şey yapmıyoruz. Buradan sıkılan
kendi kendini eliyor, başka bir enstrümana
geçmek istiyor bunun tercihini çocuklar veriyor.
Çocuklar pek çok klasik müzik aletini
burada ilk defa gördüğünü düşünüyorum. müzik aleti seçimlerini nasıl yapıyorlar, siz mi yönlendiriyorsunuz?
Öncelikle çocuğa soruyoruz. Burada virtüöz
ya da devlet sanatçısı yetiştirmek gibi bir politikamız olmadığı için öncelikle çocuğun fikri
bizim için önemli. Çalacağı enstrümanları
gösteriyor, daha sonra çocuğun el yapısına,
dudaklarına diş yapısına fiziğine bakarak, neyi
daha iyi çalabileceğini söylüyoruz ama öncelikle
çocuğun fikrini alıyoruz.
Çocuklar her gün okula geliyor mu?
Yoksa farklı müzik aletlerine göre çalıştıkları gün mü var?
Bir yıl boyunca, haftanın altı günü aralıksız
eğitim veriyoruz, hiç kapanmıyoruz. Pazar
günleri hariç. Bazen Pazar günleri belli periyotlarda burada gönüllü eğitmenlerimiz İngilizce
ODE Eylül 2014
dersi veriyor. Bölgemizdeki okullarda, ‘sabahçı
ve öğlenci’ diye ayrılan bir eğitim yapıldığından
sabah okuluna gidenler öğleden sonra, öğleden sonra okuluna gidenler sabahtan buraya
gelip ders alıyor. Bunu koordine eden Eğitim
Koordinasyon Birimimiz de mevcut.
müzik aletlerini Vakıf mı karşılıyor?
Çocuklar burada hiçbir şey için para ödemiyorlar.
Burada mutfağımızda yemeğimiz de pişiyor.
Öğrenciler yemeklerini yiyor, müzik aletlerini
çalışıyorlar. Tek yapmalarını istediğimiz sokakta
değil de burada müzik yapsınlar. Amacımız bu
sistemin tüm Türkiye’de yaygınlaştırılması bunun
için de çok ciddi çalışılıyor. Her geçen gün kurumsallaşıp, büyüyüp, daha fazla çocuğa ulaşmaya başladık. Hem ulusal hem de uluslararası
basında projemiz ses getirmeye başladı. Hedefimiz 10 yıl içinde Türkiye’nin pek çok yerine
bu sistemi ulaştırmak. Edirnekapı’daki bu okul
sistemini kurup, geliştirsin ki, Yozgat’ta birileri
de bunu yapmak istediğinde bu model onlara
örnek olsun. İzmir’de bu çalışma başladı, Eskişehir’de başlayacak. Bir takım insanlar inisiyatif
alarak bu çalışmayı başlatacaklar.
“Mehmet Selim Baki kendi
imkanlarıyla bu okulu yaptırıyor”
Vakfın okulunu da mimar mehmet Selim
Baki tarafından yapılıyor. Tüm bunları
yaparken kimlerden destek aldı, bu
okulun giderleri nasıl karşılanıyor?
Vakıf 2005 yılında bir okulun kömürlüğünde
15 akordeon öğrencisiyle başlıyor. Öğrenci
sayısı arttıkça ve bu çocuklar için dünyada
neler yapılıyor konusu araştırılıyor ve Venezuela’daki El Sistema’nın da aynı şeyleri
yaptığı görülüyor ve öğrenciler tamamen klasik
müziğe yönlendiriliyor. Okullardaki atölyeler
yetmeyince de Mehmet Bey, buradaki arsayı
alıp, bu binayı inşa ediyor. Bu bina mimar
Mehmet Bey ve yine mimar olan eşi Yeliz Hanım’ın eseridir.
Arsanın alınmasında ve binanın yapılmasında
El Sistema Nedir?
1975 yılında 32 yaşında olan piyanist, besteci ve aynı zamanda ekonomist olan
José Antonio Abreu, evleri Caracas’ın (Venezuela) barrio’larında olan 12 çocuk ve
gençle ilk gençlik orkestrasını kuruyor. Temel amacı çocukların barrio’larda yoksulluk
ve suçla çevrili hayatlarına, onlardan hep esirgenen klasik müziği katmak. Abreu’nun
başlattığı ve kendisinin deyimiyle “Yoksulluk ve suçla mücadele eden sosyal bir
sistem” olan El Sistema, şu an dünyada klasik müzik adına gerçekleştirilen en
önemli proje. 1975’ten bu yana, farklı politik görüşlerden 10 farklı yönetimin desteğini
alarak bugünkü konumuna gelen El Sistema, tamamıyla devlet ve bağışçıların destekleriyle yaşatılıyor. El Sistema, bugün 280 müzik merkezinde 15 bin eğitmeni ile
350 bin gence ulaşan, bünyesinde 150’yi aşkın gençlik, 70 çocuk ve 30 senfoni
orkestrası barındıran geniş çaplı bir sosyal sistem. Venezüella Simon Bolivar Senfoni
Orkestrası ise bu projenin ‘Amiral Gemisi.’
Fark Yaratanlar
Seçkin Özmutlu, Bakır Üflemeliler
Topluluğu öğrencileriyle birlikte...
Mehmet Bey herhangi bir destek almıyor,
kendi imkanlarıyla gerçekleştiriyor. Proje, 2009
yılında Deutsche Bank Urban Age Ödülü’ne
layık görülüyor. Ödül her yıl farklı bir şehirdeki
sosyal sorumluluk projesine veriliyor. Jüri açıklamasında, programın başarısı ve sürdürülebilirliği ile dünya için pozitif bir model oluşturması sebebiyle ödülün Barış İçin Müzik’e verildiğini belirtiyor. Bu gibi ödüller dolayısıyla
destekler gelmeye başlıyor ama bu sürekli
değil. Son dönemlerde Vakfımız bağış almaya
başladı. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV)’nın
partnerliğiyle konser gelirleri olmaya başladı.
İnsanlar çocukların konserini izleyip etkileniyor
ve Vakıf için neler yapabileceklerini soruyorlar.
Bizler de ihtiyacımız olan enstrümanları söylüyoruz. Bu gönüllü bağışçılar enstrümanlarımızı
alıyorlar. Son zamanlarda ulusal basında,
TV’de çok görünmeye başladık, insanlar da
dikkatini çekiyor ve Vakıf için bir şeyler yapmak
isteyenlerin de sayısı da artıyor.
42. müzik Festivali’nde siz de El Sistema
ile bir anlaşma yaptınız. Nedir bu anlaşmanın içeriği, birlikte neler yapacaksınız?
Biz aslında 2,5 yıldır El Sistema’nın Türkiye’deki
bir şubesi gibiydik. Onlarla her zaman iletişimimiz
vardı. Vakıf binası açılırken El Sistema’nın kurucusu José Antonio Abreu bizi ziyarete de geldi.
Bunun tam anlamıyla kurumsallaştırıp, kağıda
dökülüp, imzalamak da gerekiyordu. Müzik
Festivali kapsamında verdiğimiz konserde bunu
gerçekleştirdik. Bu anlaşmaya göre, biz artık
tamamıyla El Sistema Türkiye’yiz. El Sistema’nın
eğitim sistemini Türkiye’de uygulayıp ne daha
çok çocuğa ulaşmaya çalışacağız. Onların teknik
desteğini alacağız.
Bu yıl burada bir de kamp yapıldı,
bunun bir parçası mıydı?
Evet. El Sistema’nın Avrupa’daki okullarının
buluştuğu bir kamptı bu. Danimarka, Portekiz,
İtalya, İsviçre, Türkiye, Hırvatistan gibi Avrupa’da bu işi yapan okulların öğrencileri bir
arada olduğu bir kamptı. Venezuela’dan Guatemala’dan gelen hocalarımız vardı.İKSV’nin
işbirliğinde ve Boğaziçi Üniversitesi’nin desteğiyle Boğaziçi Üniversitesi Kuzey ve Güney
Kampüsü’nde bu kampı gerçekleştirdik. Orada
konaklayıp, provalarımızı gerçekleştirdik. Kapmta toplam 200 çocuk 53
Bu kapsamda konser verdiniz mi?
Bakırköy’de çok görkemli ve güzel bir konser
gerçekleştirdik. Ücretsiz olan bu konseri, 200
çocuk ve 50 eğitmenin sahne aldığı 250
kişilik bir orkestrayla verdik. Geçen yıl Viyana’da
gerçekleştirilen kampın ikinci ayağı burada
oldu. Önümüzdeki yıl İtalya Milano’da bu
kampı yapacağız.
Önümüzdeki dönemde bir konseriniz
olacak mı?
En yakın konserimiz 26 Kasım’da Boğaziçi
Üniversitesi’nde Albert Long Hall Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek. Yaylı orkestramız çalacak ve solistlerimiz olacak. Okulumuz bakır
nefesliler topluluğu da ikinci bölümde çıkacak.
Buradan herkesi konserimize bekliyoruz.
Son söz olarak neler söylemek istersiniz?
Barış İçin Müzik Vakfı ve El Sistema hakkında
burada sabaha kadar konuşabiliriz. Bu çok
ciddi sosyal proje, bunu gerçekleştirirken bu
okulda çocuklara çok ciddi klasik müzik
eğitimi veriliyor. Tamamen ücretsiz. 39 yıldır
Venezuela’da gerçekleştirilen bu sistem Venezuela’daki toplumu sosyolojik açıdan öyle
iyi yerlere taşımış ki, ülkedeki suç oranını
ciddi ölçüde azaltmış.
Biz de bunu müzikle ülkemizde gerçekleştirebiliriz. Biz ne kadar çok çocuğa ulaşırsak
belki 50 yıl sonra bu ülkede kadın cinayetleri
daha z olur daha az çocuk gelin olgusu
ortadan kalkar. İnsanların maddi hem manevi
desteklerine ihtiyacımız var, en büyük hayalimiz
budur. Umarım bir gün Türkiye’nin pek çok
kentinde, çocuklarımız obua, fagot, kontrbas,
korno çalıp hayatlarında çok güzel şeyler yaşayabilirler.
www.ode.com.tr
57
58
“Yalıtım lüks değil zorunluluk…”
Şirketiniz hakkında bilgi verir misiniz?
Yalıtım sektöründe ne zaman faaliyet
göstermeye başladınız ?
Nimeçatı, yalıtım ve çatı kaplama malzemelerinin satışı konusunda hizmet vermek üzere
Sayın İlhan Battaloğlu tarafından 1998 yılında
İstanbul’da kuruldu. Kurulduğu yıldan itibaren
yalıtım sektöründe faaliyet gösteriyor ve ne
mutlu ki Nime Çatı, sürekli artan bir başarı ve
büyüme grafiği sergiliyor.
İstanbul’da iki, Çorlu’da bir şubemiz ve yine
Çorlu’da şubeden bağımsız bir de depomuz
bulunuyor. Son yıllarda şubeleşerek büyüyoruz.
Diğer taraftan, aslında alt bayilerimiz de bizim
bir anlamda şubelerimiz. Böyle bakıldığında,
çok yaygın bir satış ağına sahibiz.
Ekibimiz, ürün bilgisi ve hatta uygulama bilgisi
açısından donanımlı kişilerden oluşuyor. Uygulama konusundaki bilgimiz, hangi ürünün
nerede, nasıl kullanılacağı konusunda müşterilerimizi yönlendirmemizi sağlıyor ki, bu da
müşteri memnuniyeti ve sadakati açısından
çok kritik bir nokta. Diğer taraftan, sattığımız
markaların kullanıcı hatalarından dolayı zarar
görmesini engelleyici bir tutum. Bu açıdan
bakıldığında Nime Çatı, yalnızca bir satış
firması değil. Yılların getirdiği deneyimini müşterilerine sunan, onlara ihtiyaçları olduğu noktalarda bir anlamda danışmanlık yapan donanımlı bir firma. Bu nedenle sloganımız;
“Çatı ve yalıtıma dair her şey.” Bu her şeyin
içinde, hem ürün hem de bilgi var.
Yalıtım sektörünü neden tercih ettiniz ?
Nimeçatı kurucu ortaklarından Sayın İlhan
Battaloğlu’nun inşaat sektöründeki tecrübeleri
İstanbul’da 1998 yılında kurulan Nimeçatı, İstanbul Zeytinburnu
ve İkitelli’deki şubeleri ve Çorlu Borsa Meydanı’ndaki deposuyla
yalıtım sektörüne hizmet veriyor. Uzun yıllardır ODE ile birlikte
çalıştıklarını belirten Nime Çatı Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel
Müdürü Selçuk Aktepe, yıllar boyunca yalıtımın lüks değil
zorunluluk olduğunu müşterilerine anlattıklarını söylüyor.
ODE Eylül 2014
Bayilerimiz
Nime Çatı’nın kuruluşundan itibaren çatı ve
yalıtım sektöründe var olmasında ve sektöre
yoğunlaşıp büyümesinde önemli bir rol oynamış.Yalıtım, son yılların gözde sektörü inşaat
içinde önemini her geçen gün artıran bir alan.
Yeni binaların inşasında ısı ve su yalıtımına
önem verilmesinin yanı sıra önceki yıllarda
yapılan binalar da bu konuda ek tedbirler almaya başladılar. Bu da yalıtımın gerekliliğine,
önemine ve farkındalığın oluşmasına direkt
etki etmiş durumda.
ODE ile işbirliğiniz nasıl ve ne zaman
başladı?
Nime Çatı – ODE Yalıtım işbirliğinin geçmişi
çok eski zamanlara dayalı olmasıyla birlikte,
2002 – 2005 yılları arasında aktif olarak çalışmaya başladık. İki tarafın da kopmayan
bağları 2013 yılı başı itibariyle yeniden kuvvetlendi. Bugün de işbirliğimize yoğun bir şekilde devam ediyoruz.
“ODE’nin tüm ürünleri
müşterilerimizin ihtiyaç duyduğu
ürünlerdir”
Bölgenizde özellikle hangi ürünler tercih
ediliyor?
Müşteri çeşitliliğimiz dikkate alındığında, tahmin
edileceği üzere, çok farklı ürünlere ihtiyaç
duyuluyor. Bu noktada, geniş bir ürün yelpazesine sahip olan ODE’nin ihtiyaç duyulan
ürünleri de aynı doğrultuda çeşitlilik gösteriyor.
ODE’nin bütün ürünleri, sektörün ve müşterilerimizin ihtiyaç duyduğu ürünlerdir.
ODE ürünleriyle ilgili nasıl geri dönüş
alıyorsunuz?
ODE’nin ürünlerine yönelik müşteri yorumları
pozitif. Elbette ki, daha önce ODE’yi almış,
yanlış ürün seçimi, yanlış uygulama gibi nedenlerle ürünle ilgili sorun yaşamış olan kişilerle
karşılaşıyoruz. Ancak, bize geldiklerinde, konuyla
ilgili kendilerini bilgilendiriyor ve gerek sattığımız
ürünlerde olası bir sıkıntının yaşanmaması gerekse marka ile ilgili olumsuz bir durum oluşmaması için gerekli tüm desteği kendilerine
veriyoruz. Bunun dışında ODE ile ilgili bugüne
kadar ciddi bir sorun ile karşılaşmış değiliz.
“ODE kendini sürekli
yeniliyor, geliştiriyor”
ODE’nin ürün çeşitliliği ve gelişimi
için neler söyleyeceksiniz?
Nime Çatı ve ODE işbirliği çok
eski dönemlerden bu yana süre
geldiğinden ODE’nin kaydettiği
gelişimi çok yakından takip etme ve
yaşama imkanı bulduk. ODE,
sektördeki gelişime ve ihtiyaçlara
göre kendisini sürekli geliştirip
yenilemiş ve bugün Türkiye’nin
konusunda en önemli üreticileri
arasında kendine haklı bir yer
edinmiş durumda. Ürün çeşitliliği de
bu büyüme ve sektör ihtiyaçları
dikkate alınarak oluşturulduğundan,
bu doğrultuda büyümesine devam
edeceğine inancımız sonsuz.
59
Bölgenizdeki kişilerin yalıtım sektörüne
bakışı nasıl? Bölgenize göre kısa bir
değerlendirme yapabilir misiniz?
Çatı ve yalıtım sektörü sürekli gelişen bir
pazar olmakla beraber, insanların da alışkanlıklarını değiştirmesi çok kolay olmadığı için,
öncelikle yalıtımın önemi ve gerekliliği konusunda bilincin oluşması gerekiyor. Son yıllarda,
bu anlamda ciddi bir gelişim gözlendiğini belirtmiştim. Bu gelişimin artarak devamı için
de, gerek üretici gerekse satıcılar olarak hepimize önemli görevler düşüyor. Biz de yalıtımın
lüks değil bir zorunluluk olduğunu anlatıyor
ve bunun için doğru ve kaliteli ürün kullanımının
önemini vurguluyoruz. Bu anlamda olumlu
geri dönüşler de alıyoruz.
Şubelerimiz, İstanbul Zeytinburnu, İstanbul
İkitelli ve Çorlu Borsa Meydanı’nda bulunduğu
için, buraya gelen müşterilerin çoğunda da
bu bilinç zaten var ve henüz bu konudaki farkındalığa sahip olmayan kişilere, bilgilendirme
de yapıyoruz.
Eklemek istedikleriniz var mı?
Son olarak Türkiye ve beraberinde inşaat
sektörü için zor bir dönemi geride bıraktığımızı
düşünüyorum. Yılın son çeyreğinin hem Türkiye
hem de sektörümüz açısından iyi geçeceğine
inanıyorum. Bu vesileyle, tüm ODE ailesine
başarılar diliyorum.
www.ode.com.tr
60
“ODE’nin marka gücüyle
biz de büyümeye devam ediyoruz”
Nur-Dil Grup, Yusuf Karakaya ve Abdullah Ay tarafından, 2014 yılının Ocak ayında Diyarbakır merkezde kuruluyor.
Nur-Dil Grup’un Genel Müdürü Yusuf Karakaya aynı zamanda eski bir ODE çalışanı. Karakaya ODE yöneticileriyle
yaptığı görüşmeler neticesinde ODE’nin bayisi olmaya karar verdiklerini belirtiyor ve ODE’nin marka gücünü
arkalarına aldıklarını söylüyor. Nur-Dil Grup çalışmalarıyla ilgili sorularımızı Genel Müdür Yusuf Karakaya yanıtladı.
Şirketiniz hakkında bilgi verir misiniz?
Şirketimizi ortağım Abdullah Ay ile birlikte
2014 yılının Ocak ayında, inşaat malzemelerinin satışını ve pazarlamasını gerçekleştirmek
amacıyla kurduk. Henüz bir yılını bile doldurmayan şirketimizde, beş çalışanımızla birlikte
ODE Eylül 2014
Diyarbakır merkez olmak üzere, yakın bölgelere hizmet veriyoruz.
Yalıtım sektörünü neden tercih ettiniz?
Ben ODE’nin eski bir çalışanıyım. Enerji harcamasının yüksek rakamlara ulaştığı ve dola-
yısıyla dışa bağımlılığın ciddi şekilde arttığı günümüzde, yalıtım daha çok önem kazandı.
Bunun yanında yalıtım sektörünü büyütmeye
yönelik hamleler de yapılmaya başlandı. Ortağım Abdullan Bey de inşaat sektöründe
uzun yıllar çalıştığından ikimiz de hem inşaat
Bayilerimiz
61
hem de yalıtım sektörünün içinden geliyor ve
sektörü yakından tanıyorduk. Bu bilgi birikimimizi de hem yeni bir şirket kurarak hem de
geleceği olan bir sektöre yatırım yaparak aktarmak istedik. Bu sebeple Nur-Dil Grup San.
Tic. Ltd. Şti.’yi kurduk.
“Yalıtım pazarı her geçen gün
büyümesine devam ediyor”
Eski bir ODE çalışanı olarak ODE’nin
bayisi olma fikri nasıl gelişti? ODE ile
işbirliğiniz ne zaman başladı?
ODE Yalıtım A.Ş.’nin çalışanı olmak, ODE’yi
ve ürünlerini yakından tanıma fırsatı verdi.
Sonraki süreçte, ODE Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan Bey’in cesaretlendirici konuşmaları, yalıtım pazarının her geçen gün
büyüdüğünü görmek, ortağım Abdullah Bey
ile beni sektöre girmemiz gerektiği konusunda düşündürdü. Konuyla ilgili ortak fikirlerimiz oluşmaya başladığında, ODE markasını
arkamıza alarak sektöre girmeyi istedik. Bunu
da ODE yöneticileriyle paylaştık ve onların da
desteğiyle, yalıtım sektörüne ODE bayisi olarak girmiş olduk.
Bölgenizde özellikle hangi ürünler tercih
ediliyor?
Bölgemizde ODE’nin tüm ürün grupları tercih
ediliyor. Fakat ODE Starflex ve ODE R-Flex
ürünlerle pazarda ODE markası olarak çok iyi
durumdayız.
“ODE ürünlerini tercih edenler,
doğru bir ürün aldığının farkındalar”
ODE ürünleriyle ilgili nasıl geri dönüş
alıyorsunuz?
Markanın tüm ürün gruplarıyla ilgili olarak her
zaman olumlu geri dönüşler alıyoruz. Bugüne
kadar ürünlerin kalitesi ve firmanın hizmetleriyle
“ODE’nin global marka yolundaki engelleri
hızla aşacağına inanıyorum”
ODE'nin ürün çeşitliliği hakkında neler söyleyeceksiniz? Eski bir çalışan
olarak ODE'nin gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
ODE, birçok firmada olmayan ürün çeşitliliğine sahip. ODE ürünlerine yeni ürünler
ekleyerek, sektörün belirleyicisi konumunu devam ettireceğini düşünüyorum.
Sektörde her zaman yenilikçi bir anlayışla ve en hızla büyüyen ODE, global bir marka
olma yolunda ülkemize katma değer katmaya devam ediyor. Bunları yaparken
öncelikle bayilerinin dinamik yapısı ve genç ve profesyonel kadrosunun, global marka
yolundaki engelleri hızlı bir şekilde aşacağını inanıyorum.
ilgili olumsuz bir şey yaşamadık. ODE ürünlerini alan tüketiciler, doğru ve kaliteli ürün aldığının farkında olarak alımını gerçekleştiriyor.
Bölgenizin yalıtım sektörüne bakışı nasıl?
Bölgemizde yalıtım konusu özellikle devlet yatırımlarıyla başladı. Yaklaşık dört yıldır da özel
sektör, yalıtım sektörünü burada çok büyüttü.
Tüketiciler enerji kayıplarının cebine ciddi zararlar vermeye başladığının bilincinde olmaya
başladıkça, yalıtıma daha çok önem vermeye
başladı. Sektör her geçen gün büyüyor. Artan
satışlar da bunu bize gösteriyor.
Son söz olarak, neler söylemek istersiniz?
Global bir marka olma yolunda hızla ilerleyen
ODE, biz bayilere ve ODE personeline hatta
sektöre farklı bir vizyon katıyor. Dergimiz aracılığıyla tüm ODE bayilerine Diyarbakır’dan
selamlarımızı gönderiyorum. ODE’de bulunan
birlikte çalışma fırsatı bulduğum ve yeni başlayan tüm ODE çalışanlarına da sevgi ve selamlarımı yolluyorum. Şampiyonlar Ligi’nde
mücadele eden bu takımın, Şampiyonlar Ligi
kupasını kaldırmasını bekliyorum.
www.ode.com.tr
62
Yunanistan
DENİzİN, TARİHİN İzİNDE GİTMEK İSTEYENlERE AlTERNATİF BİR ROTA
ODE Eylül 2014
Gezi
63
En yakın komşularımızdan biri olan Yunanistan, Trakya Yarımadası’nın batısında yer alıyor. Kültürel ve sosyolojik
bağlarıyla çok yakın, siyasi çekişmelerle çok uzak olan Yunanistan yakın zamanda vize işlemlerinde gerçekleşen
kolaylık nedeniyle, daha çok Türk turistini ağırlamaya başladı. 14.000 kilometreye yaklaşan deniz kıyısıyla, 227
yerleşime açık adasıyla denizin, kumsalın ve tarihin izinde gitmek isteyenler için alternatif bir rota…
Güneydoğu Avrupa ülkesi olan Yunanistan,
Arnavutluk, Makedonya, Bulgaristan ve Türkiye
ile komşu durumunda. Resmi adı Helenik
Demokrasisi olan ülke, coğrafi olarak Makedonya, Orta Yunanistan, Peloponisi (Mora
Yarım Adası), Tesalli, Ege Adaları (12 ada ve
Kiklades adaları), Trakya, Girit ve İyonyan
Adaları adlı bölgelere ayrılıyor. Ülkenin batısında
İyon Denizi doğusunda Ege Denizi ve güneyinde Akdeniz bulunuyor. Yunanistan deniz
kıyısı uzunluğu bakımından dünyada 11. ülke
konumunda. Deniz kıyılarının toplam uzunluğu
14.000 kilometreye yaklaşıyor. Yunanistan’da
1400 ada bulunmakla birlikte bunlardan sadece 227’si yerleşime açık. Yunanistan yüz
ölçümünün yaklaşık yüzde 80’ini dağlar oluşturuyor. Yunanistan’ın en yüksek dağı 2.917
metre yükseklikle Olimpos.
17 UNESCO dünya mirası
Yunanistan’da…
Modern Yunanistan’ın kökleri Antik Yunanistan’a
dayanıyor. Antik Yunan medeniyeti demokrasi,
felsefe, olimpiyatlar, batı edebiyatı, tarih yazıcılığı,
tiyatro ve siyaset bilimi ayrıca matematik gibi
birçok temel bilimin doğum yeri olarak görülüyor. Antik Yunanistan’ın teknolojik ve kültürel
eserleri ve başarıları Büyük İskender döneminde
doğuya Roma İmparatorluğu döneminde de
YUNANİSTAN’IN
KÜNYESİ
Başkent: Atina
nüfus: 11,28 milyon (2012) Resmi dili: Yunanca
nüfusu: Yaklaşık 11 milyon
para birimi: Euro
Kıyı Uzunluğu: 14.000
km
Komşuları: Türkiye,
Arnavutluk, Makedonya,
Bulgaristan
batıya taşınıyor. 17 UNESCO dünya mirası
Yunanistan’da bulunuyor. 1830 yılında kurulan
modern Yunanistan, bu dönem öncesinde
uzun bir süre Osmanlı İmparatorluğu himayesinde kalıyor. Yunanistan’da Osmanlı dönemine
ait birçok eser ve yapı da bulunuyor.
Yunanistan, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği
ve Avrupa Konseyinin kurucu üye ülkelerinden
biri. Yunanistan krizde olmasına rağmen yüksek
gelirli ekonomi ve gelişmiş devlet statüsünde
ve Yunanistan’da kişi başına düşen gayri safi
milli hasıla 24.500 Dolar civarında. İnsan
gelişme indeksinde 29. sırada yer alan Yunanistan, Balkanların en büyük ekonomisine
sahip. Drahma olan Yunan para birimi, 2001
yılında Avrupa Birliği para birimi olan Euro ile
değiştirildi.
Yunanistan coğrafi bölge olarak oldukça eski
bir tarihe sahip. Yunan topraklarında bilinen
en eski uygarlık Ege adalarında kurulmuş olan
Kikladik ya da Kiklad uygarlığı. İlk Yunanca
konuşan kavimlerin (Mikenler) M.Ö. 2. ve 3.
binyıllar arasında Yunanistan’a vardıkları tahmin
ediliyor. Mikenlerin işgali öncesi günümüzde
Yunanistan olarak adlandırılan bölgede tarımla
uğraşan öncül Yunan toplumların yaşadığına
ait buluntular bulunuyor. Bu buluntuların en
eskileri M.Ö. 7. binyıldan kalma. Yunan medeniyeti en güçlü olduğu dönemde Yunanistan’dan Mısır’a, Mısır’dan Afganistan’a kadar
yayılıyor. Bu dönemlerden günümüze hala
Türkiye, Arnavutluk, İtalya, Libya, Orta Doğu,
Ermenistan ve Gürcistan’da Yunanlar azınlık
olarak bulunuyor. Antik Yunanistan’da Miken
ve Kiklad uygarlıklarının yanı sıra Girit'te Minoan
uygarlığı hüküm sürüyor.
Yunanistan’ın arkaik dönemi M.Ö. 508 yılında
Atina demokrasisinin kurulmasıyla sona eriyor.
Atina demokrasisinin kurulmasıyla başlayan
ve şehir devletlerinin belirgin rol oynadığı bu
ikinci döneme ise klasik dönem deniliyor.
Büyük İskender’in Yunanistan’ı işgaliyle biten
klasik dönem yerini Helenistik döneme bırakıyor.
www.ode.com.tr
64
Helenistik dönemde Yunan kültürü Orta Doğu
ve Asya’ya yayılıyor. Helenistik dönemde Büyük
İskender’in ölümü ve Yunanistan’ın Romalılar
tarafından işgaliyle son buluyor. Helenistik dönem sonrası döneme de Roma dönemi deniyor.
Bu dönem M.S. 4-6. yüzyıla Yunanistan’ın
Hıristiyanlaştırılmasına ve İstanbul’un Roma
İmparatorluğu’nun başkenti yapılmasına kadar
sürüyor.
1460 yılında Yunanistan yarımadası
Osmanlılara geçiyor
4. Haçlı Seferleri ile birlikte Yunan adalarının
birçoğu Venedik kontrolüne geçerken Yunan
Yarımadası’nın kontrolü de Frankların eline
geçiyor. 14. yüzyıl itibariyle Yunan Yarımadası’nın
kontrolünün büyük bölümü Sırpların ve Osmanlıların, 1460 yılıyla birlikte Yunan Yarımadası
tümüyle Osmanlılara geçiyor. Osmanlı döneminde Yunanistan’da birçok şehrin valisi Padişah tarafından atanırken, Atina gibi bazı şehirlerin kendi kendilerini yönetmelerine izin veriliyor. Yunanistan'da bulunan dağlık bölgelerin
birçoğu uzun yıllar otonom olarak bırakılıyor.
1924 yılında Yunanistan’da Cumhuriyet rejimi
kuruluyor. 1936 yılında gerçekleşen darbeyle
ikinci Yunanistan Cumhuriyeti de yıkılıyor. Metaksas komutanlığında kurulan Yunanistan
diktatörlüğü aynı zamanda 4 Ağustos rejimi
olarak da adlandırılıyor. 1940 yılında Nazi Almanya’sı ile ittifak halinde olan İtalya, Yunanistan'a savaş açıyor. İtalyanlar savaşı kaybedip
Arnavutluğa çekilmek zorunda kalıyor. İtalyanların yenilgisi üzerine bu kez de Nazi Alman
kuvvetleri Yunanistan’a saldırıp işgal ediyor.
Alman işgali altında Yunanistan nüfusunun
önemli bir kısmı katlediyor ya da ya da kıtlıktan ölüyor. İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesi ve Almanların ülkeden çekilmesinin hemen sonrasında bu kez
ülkede iç savaş baş gösteriyor.
1965 yılında Papandreou
hükümetinin Yunanistan
kralı tarafından düşürülmesi üzerine ülke yeniden karmaşaya sürükleniyor ve 1967 yılında albaylar cuntası hükümete el
koyuyor. 1974 yılında Türkiye’nin Kıbrıs Harekatı neticesinde ve daha öncesinde AtiODE Eylül 2014
Yunanistan’da kesinlikle görülmesi gereken
yerlerin ilk beşinde yer alan Rodos Adası Türkiye’ye oldukça yakın bir konumda bulunuyor.
Rodos Adası özellikle tarihi yapıları ve sokakları
ile oldukça özel bir yer.
Türkiye - Yunanistan ticari ve
ekonomik ilişkileri
na Teknik Üniversitesi’nde çıkan olayların ateşlemesiyle Albaylar cuntası çöküyor.
Yunanistan’da görülmesi
gereken beş yer
Tatil rotanızı Yunanistan tarafına çevirdiyseniz
eğer görülmesi gereken bu beş yer görülmediyse
kimse Yunanistan’ı gördüm diyemez. Batı medeniyetinin sembolü Akropolis, Yunanistan denilince ilk akla gelen antik bir tepe. Akropolis
her yıl milyonlarca turistin akın ettiği Yunanistan'ın
en popüler cazibe merkezlerinden biri.
Yunanistan'da görülmesi gereken yerler arasında
ikinci sırayı Girit’in en güzel kenti Hanya alıyor.
Hanya kenti Türk mahallesi Splantzia, Topanas
semti ve Hanya tarihi Venedik limanı ile Yunanistan'da görülmesi gereken yerlerin başında
geliyor.
Yunanistan’a gitmişken Santorini Adası’nı görmeden dönmeyin. Bu ada Yunan adaları denince birçok kişinin aklına gelen ilk ada.
Yaklaşık 20 bin nüfusa sahip olan adanın yaz
aylarında nüfusu oldukça artıyor. Santorini Adası Antik Girit Minoan medeniyetinin ilk yayıldığı yerlerden biri ayrıca Minoan
medeniyetinin yok olmasına yol açan volkanın bulunduğu ada. Yunanistan'da görülmesi gereken
yerlerden bir diğeri de Minoan medeniyetine ait kalıntıların sergilendiği
açık hava Knossos
kompleksi. Knossos
Avrupa’nın en eski
kenti olup, Girit’in
Kandiye şehrinde yer
alıyor.
Ticaret hacmimiz Yunanistan’daki ekonomik
krize rağmen 2011 yılında bir önceki yıla (2,9
Milyar Dolar) kıyasla artış kaydederek 4,1 Milyar
Dolar seviyesine ulaştı. Ekonomik krizin ve
Yunan Hükümeti’nin aldığı tedbirlerin doğurduğu
talep daralması nedeniyle, Yunanistan’a ihracatımız 1,554 Milyar Dolar düzeyinde kalmış
olup, kriz öncesindeki seviyesini (örneğin 2008
yılında 2,4 Milyar Dolar) henüz yakalayamadı.
Ülkemizin toplam ihracatı içinde Yunanistan’ın
payı 2007 yılında yüzde 2,1 iken, bu oran
2010 yılında yüzde 1,2’ye kadar düşüyor. Bu
oran 2011 yılında da korunuyor. Buna karşılık
2011 yılında Yunanistan’dan ithalatımız önceki
yıla göre yüzde 66,6 oranında artarak, 2,569
Milyar Dolar seviyesine çıkıyor. 2012 yılında
ise ikili ticaret hacmimiz 4,9 Milyar Dolar’a ulaşıyor. Yunanistan’a ihracat 1,4 Milyar Dolar seviyesinde kalarak; ithalat 3,5 Milyar Dolar seviyesine çıkıyor.
Ülkemizdeki doğrudan Yunan yatırımları, 20022011 yılları arasında toplam 6,6 Milyar Dolar
düzeyine yükseliyor. Yunanistan bu suretle söz
konusu dönemde ülkemize en fazla yatırım
yapan beşinci ülke konumunda. Ülkemizde
halihazırda 501 Yunanlı firma faaliyet göstermekte olup, bunların yüzde 65’i İstanbul’da
yerleşik. Yunanlı yatırımcılar bankacılık sektörü
ve bilişim teknolojisi alanları önde gelmek üzere,
tarım uygulamaları, ambalaj, plastik, eczacılık,
kozmetik, balıkçılık, turizm ve inşaat sektörlerinde
de faaliyet gösteriyor.
Buna karşılık Yunanistan’da faaliyet gösteren
22 firmamızın Yunanistan’a sermaye ihracı ise
2013 yılı başı itibariyle yaklaşık 80 Milyon Dolar
tutarında. Bunlardan en önemlisi olan Ziraat
Bankası’nın Atina ve Gümülcine şubeleri Şubat
2009’da, İskeçe Şubesi Ekim 2010 ve Rodos
Şubesi de Ekim 2011’de faaliyete geçiyor.
Ayrıca işadamlarımız/şirketlerimiz, Yunanistan’da
açılan ihalelere ve özelleştirme sürecine ilgi
göstermeye başlamış bulunuyor.
Summary
65
Inside This Issue
We are welcoming the end of 2014 with 55th
issue of ODE Pusula Magazine. Our magazine’s 55th
issue is about competition. We will be addressing
this subject partly because ODE is awarded with
‘2013 Special Award in Large Scale Companies Category’ of Competitive Power Award Ceremony organized by Federation of Industrial Associations
(SEDEFED) and TUSIAD (Turkish Industry and Business
Association) – Sabancı University Competition Forum
(REF). ODE is awarded as the most competitive
company of the year and has been recognized as
the youngest manufacturer company awarded with
this title so far.
We consulted specialists about the concept of
competition. Our first interview was with SEDEFED’s
Chairman Sefa Targıt and he explained that the Federation has been launching several projects for improving competitive power of Turkish brands and
that the Federation offers comprehensive studies
through Competition Congress and reports published.
The Strategic Management Consultant Gül Akçasoy
is the creator of the systems selected as the best
practice and she explained that strategic management
and planning are the primary tools of achieving
success in business and
assuring sustainability but
added that ODE is one of
the very few Turkish companies which could
achieve this goal. Hakan
Kilitçioğlu, one of the creators of Competition
Power Model, was interviewed and he highlighted that company employees are actually the
source of competition
and success would be
inevitable if employees are able to timely respond to
the sector developments. The cover story of ODE
magazine ends with an interview with TUSIAD (Turkish
Industry and Business Association) – REF (Competition
Forum) Director İzak Atiyas. Mr. Atiyas told about
REF operations and his interview highlighting productivity as one of the most important factors that
determine competition level is included in ODE Files.
ODE Commercial Products Team Leader Emre
Arslan is the guest of ‘Technical Insulation’ pages.
Mr. Arslan explained that even hotter climates have
started to realize importance of insulation and ODE
has always been one step ahead of its competitors
with its service approach that makes a difference.
‘Our Project’ page tells about two projects which
preferred ODE products for installations within the
country and on abroad; Diyarbakır Shopping Mall
still under construction in Diyarbakır and Baku Olympic
Stadium constructed in Baku, Azerbaijan.
‘ODE News’ section starts with an article about
ODE success in being listed as the 102nd company
on the Istanbul Chamber of Industry’s Second Top
500 Industrial Establishments. Increasing its global
market share each passing day, ODE exports to 68
markets and follows the goals of expanding by minimum 25 percent annually until 2018. ODE’s General
Manager Ali Türker underlined that this outcome is
one of the most successful performances of the
sector. ODE also values professional developments
of its personnel and ODE Academy offered the first
online training on ‘Water Insulation on Buildings’ to
its dealers and personnel. The company plans on offering interactive trainings about ‘Heat Insulation on
Buildings and Heath Insulation on Facilities’ in the
forthcoming days. In addition to these articles, ODE
has renewed its brochures and website in line with
www.ode.com.tr
66
its new corporate identity. Actually, ODE’s new website
will be soon available in English, Russian and Arabic
languages. ODE has completed 29 years of operation
and documented its operations in the previous year
with the title “Yalıtım Aşkıyla Dolu Bir Yıl” n ODE Almanac 2013.
‘ODE News’ page has another exciting article
about ODE dealer trips. ODE organizes dealer trips
every year and this year destinations will be Cuba
and famous touristic heaven of France; Côte d’Azur.
Another featured article is about six American MBA
students who visited ODE for reviewing ODE business
model. The students from University of Denver,
Daniels College of Business, Denver Colorado had
the opportunity of consulting ODE executives and
asking questions about the business operations.
‘Sector News’ section is one of the most impatiently
awaited section of each issue and this issue starts
with news on 9.7 % decrease in residence sales and
on 2013 Household Consumption Survey Results
announced by the Turkish Statistical Institute (TUIK)
which confirmed that rent has the highest share in
overall household expenses. Besides, there is an
article about 42 Turkish companies named on the list
of top contracting companies and another article
about KOZA project; during the six-year period, the
project has offered internship opportunities at YASED
(International Investors Association) member interna-
ODE Eylül 2014
tional companies for total 735 university students residing in 35 cities.
The featured article of ‘Environment’ section is
“Drought”. The emphasis is on importance of urgent
need for water saving since water levels at dams
have been decreasing recently. These pages feature
interesting news about use of alternative energy
sources such as solar energy and wind energy.
‘Making a Difference’ section tells the story of a
civil initiative that makes a world of difference for the
children. Music Foundation For Peace, established
by Architect Mehmet Selim Baki and his wife Yeliz
Baki, reaches out to thousands of underprivileged
children living around Edirnekapı and offer free musical
training. The Baki couple open a door to a different
world to many children and thus make a difference
through music.
You may find interviews with executives from
ODE Istanbul Dealer Nime Çatı and Diyarbakır Dealer
Nur-Dil Group on ‘Our Dealers’ page.
This issue’s travel section is about our neighboring
country Greece. Recently, Greek authorities have
simplified the visa procedures and thus begun to
welcome increased number of Turkish tourists; it is
an alternative destination for people who want to be
surrounded with beaches and history.
Download