HAYATINI ÜLKESİNE ADAMIŞ BİLGE KRAL ALİJA İZETBEGOVİC . İki yıl önce bir yardım kuruluşunun düzenlediği “Saraybosna Gezisi” ne katılmıştım. On günlük bu gezide rehberimizin nezaretinde Bosna –Hersek’in çeşitli şehir ve kasabalarını, köylerini,Osmanlı Devletinden kalma köprülerini,çeşmelerini,camilerini,,medreselerini, mescitlerini,çarşı ve bedestenlerini,mezarlıklarını,müzelerini…vs. görme ve gezme fırsatını bulmuştuk. Bizi en çok etkileyenlerin içinde ,Saraybosna’nın merkezinde bulunan büyük bir alanı kaplayan Osmanlı mezarlığının ortasında bulunan, hayatını Bosna- Hersek’e adamış,vatanının bağımsızlığı ve her yönden ileri gitmesi için canını ,kanını ortaya koymuş mütevazi bir devlet başkanını,komutan ve cumhurbaşkanı olan bilge adam Alija İzetbegovic’in anıt mezarı idi. Anıt mezarının başında kırktan fazla arkadaşla Yasin-i şerif okuyarak duaları nöbet tutan askerle aziz ruhuna bağışladık.Daha sonra biraz geride bulunan tarihi kalenin içinde bulunan Alija İzetbegovic’in hatıra eşyalarının sergilendiği müzesine gittik. Yeniden düzenlenen modern bir müzenin içine girerken üstü camla kaplı uzun bir koridordan geçerken Bilge Kralın çocukluğu,delikanlılığı ve askerliği , hapishanedeki yılları ve Sırplarla yapılan savaşla ile ilgili fotoğraflarını görüyorsunuz. Anıt Mezarının önünde arkadaşlarla çektirdiğimiz fotograf…. Daha sonra merdivenle çıkılan asıl müzenin içine giriyorsunuz. Orada Bilge Kralın kullandığı silahlar,aldığı nişan ve beratlar,şiltler,plâketler ve dünyanın çeşitli devlet adamlarının hediye ettiği kıymetli hediyeler,birlikte çektirdikleri fotoğrafları görüyorsunuz.Çok zor şartlar altında cephede mücahitlerle kar altında çekilen fotoğraflarından biz çok etkilendik.Görevli arkadaşın da anlattıkları bizleri çok duygulandırdı. Ben de bu düzenlediğiniz “ TÜRK DÜNYASI BİLGELER ZİRVESİ” ne katılarak ALİJA İZETBEGOVİC’in hayatı,kişiliği,dünya görüşü ve Avrupa’nın ortasında sözde medeni(!) dediğimiz Avrupa’nın gözü önünde vahşi Sırpların uyguladığı “SOYKIRIM” a mücahitlerle güç şartlarda nasıl karşı vatanlarını savunduklarını anlatmak istiyorum. DOĞUMU ve YETİŞMESİ Alija İzzetbegovic, 1925’te bugün Bosna-Hersek’in kuzeybatısında bulunan Bosanki Samac kasabasında doğdu. Ailesi İslâmî duyarlılığa sahip bir aileydi.Ancak İzetbegovic, İslam karşıtı ve Müslümanları Avrupa’ya dışarıdan girmiş kimseler olarak gören bir çevrede yetişti. Saraybosna’da bir Alman lisesinde eğitim gördü. Bilime önem veren ve disiplinle çalışan bir öğrenci olarak tanındı. Lise çağında üstün kabiliyetleriyle ve İslâmî konulara ilgisiyle öne çıktı. O dönemde bazı arkadaşlarıyla birlikte dinî konuları tartışmak amacıyla Mladi Muslimani ( Müslüman Gençler Kulübü) adını verdikleri bir kulüp kurdu. Bu kulübü kurduğunda henüz 16 yaşındaydı;fakat oldukça etkin ve üretken bir düşünce kabiliyetine sahip olduğu gözleniyordu. -2Bu yüzden kurduğu kulüp bir düşünce kulübü olmaktan çıkarak aktivite kulübüne dönüştü. Dolayısıyla bir takım eğitim ve hayır faaliyetlerine öncülük etmeye başladı. Ayrıca genç kızlar için de ayrı bir birim 0luşturdu.İkinci Dünya Savaşı sırasında da ihtiyaç sahiplerine yardım etti. II. DÜNYA SAVAŞI YILLARI İzetbegovic’in kurduğu Müslüman Gençler Kulübü oldukça önemli faaliyetler gerçekleştirdi. II. Dünya Savaşı sırasındaki herkesin dikkatini çeken gözde bir oluşum haline geldi. Ancak bu savaş esnasında tüm Yugoslavya,Almanların işgaline uğramıştı Bu savaş esnasında Sırp Çetnikler ( işgal kuvvetleri), Alman askerlerinin de desteğinden yararlanarak Bosna’da 100 bin Müslüman’ı öldürdüler.(1) KOMÜNİST REJİM Yugoslavya 13 Ocak 1946’da yeniden bağımsızlığına kavuştu.Ancak, bu bağımsızlık hareketinde Komünist Parti yanlıları önemli bir rol üstlendiklerinden bağımsızlık sonrasında da ülkede yönetimi ele geçirdiler.Ülkenin resmi statüsünü de” Federal Cumhuriyetler Birliği” olarak belirlediler. Buna göre, Yugoslavya altı federal cumhuriyet ile iki özerk bölgeden oluşacak; cumhuriyetlerden biri de” Bosna – Hersek Cumhuriyeti “olacaktı. Komünist rejimin ülke yönetimini ele geçirmesiyle birlikte dinlere özellikle de İslâm’a karşı bir savaş başladı.İzetbegovic,İslâmî faaliyetleriyle tanındığından ve ateizme karşı olduğundan komünist baskının en önemli hedeflerinden biri idi . Bu sebeple 1949 yılında İslamcılık suçlamasıyla beş yıl hapis cezasına çarptırıldı. İzetbegovic’in sıkıntıları 1953’de iktidara gelen TİTO zamanında daha arttı. Fakat O, bütün baskılara rağmen İslamî konularda kafa yormaya,fikirler üretmeye,etrafını aydınlatmaya devam ediyordu..Bu arada sistemin Müslümanların meseleleriyle ilgilenmesi üzerine görevlendirdiği HASAN DUZU ile ilişki kurarak onunla irtibat halinde çalışmalar yürütmeye başladı. TİTO’nun 1974’de yeni bir anayasa hazırlamasından sonra yönetim Müslümanlar üzerindeki baskıyı kısmen hafifleterek bazı İslamî kurumların yeniden çalışmasına imkân sağladı.Bu yumuşama üzerine bazı camiler ve medreseler yeniden açıldı. Küçük çapta da olsa bir yumuşamayla bazı dinî kurumların yeniden hayata geçirilmesi Müslümanlar arasında hızlı bir İslamî uzlaşmaya zemin hazırladı. İZETBEGOVİC’İN MENİFESTOSU TİTO, 1980 yılında ölünce ”Federasyon Cumhurbaşkanlığı” konusunda bir anlaşmazlık ortaya çıktı. Bunun üzerine altı federal eyaletin her birinin cumhurbaşkanının sırasıyla federasyon cumhurbaşkanlığı yapması üzerine anlaşma sağlandı. Bu gelişme ile ülke kısmen -3Bir demokratikleşme sürecine girmiş oldu. Çünkü federal eyaletlerde yönetime geçmek isteyenler siyasal partiler vasıtasıyla faaliyetler yürütebiliyorlardı. Buna bağlı olarak hürriyetlerde de bir genişleme oldu. İzetbegovic’in oğlu bu ortamdan yararlanarak babasının makalelerini bir kitapta toplayıp, 1983’de” İSLAMÎ MENİFESTO” adıyla yayınlandı. İzetbegovic’in daha önce 1970’te bu adla bir kitap yayınlanmıştı. 1983’te söz konusu kitabın yayınlanması epey yankı uyandırdı. Başta bulunan devletin yöneticileri bu gelişmeye tahammül edemeyerek İzetbegovic’i “Avrupa’nın ortasında radikal bir İslamî cumhuriyet kurmakla” suçladı ve tutuklattı. İzetbegovic, mahkeme önüne çıkarılıp “hakim sistemi değiştirmek ve Bosna –Hersek’i İslamî devlete dönüştürmek için çalışmak” la itham edildi. Yargılamadan sonra 14 yıl hapis cezasına mahkûm edildi.Fakat bu mahkûmiyet onun kitabının bütün Bosna’da duyulmasını ve tesirini göstermesine vesile oldu.Müslümanlar çeşitli yollardan bu kitabını temin etmeye çalışıyorlardı. Kitabın yazarının bu kitaptan dolayı hapiste olması okuyanların ruhlarındaki tesirinin daha da artmasına sebep oluyordu. HAPİS YILLAR Mahkûmiyet süresi Yargıtay kararıyla daha sonra on bir yıla indirildi. 1988’’de serbest bırakıldı. Beş yıllık hapis süresi (1983-1988) İzetbegovic’in hayatında önemli etkiler yaptı. Hapiste düşünmeye,fikir üretmeye,daha önce üretilmiş fikirlerden istifade etmeye çok fırsat buldu. Bunun yanı sıra önemli bir fikir eserinden dolayı hapse atılması,onun fikirlerinin çevrede daha çok yankı uyandırmasına sebep oldu. Hapiste bulunduğu yıllarda “ Doğu ve Batı Arasında İslâm” adlı meşhur kitabını yayınladı. Bu kitabını bir arkadaşı yayınladığında geniş bir kitleye ulaşarak büyük yankı uyandırdı. İzetbegovic, bu kitabıyla İslâm’ı sade ve öz bir şekliyle yetişen nesillere kazandırmayı hedefliyordu. SİYASİ MÜCADELE Hapis cezasın bitip hürriyetine kavuştuğunda,dünya da komünist rejimler çöküş dönemine girmişti. Yugoslavya’da da eski federatif yapının korunması konusunda çok fazla duyarlılık kalmamıştı. Bunun yerine bağımsızlık yanlısı fikirler etkisini göstermeye başlamıştı. Ayrıca eyaletlerde yönetime geçme konusunda etkin siyasi yarışlar başlamıştı. Alija İzetbegovic de Bosna- Hersek Özerk Cumhuriyeti’nde Demokratik Eylem Partisi ( SDA) adı verilen bir siyasi parti kurdu. Bu parti Bosna- Hersek’te 5 Aralık 1990’da gerçekleştirilen genel seçimleri kazanarak lideri Alija İzetbegovic “Cumhurbaşkanı” oldu. Bu seçim SDA’nın girdiği ilk seçim olmasına rağmen büyük bir başarı elde etti ve cumhurbaşkanlığını kazanmasının yanı sıra parlamentoda da 86 sandalye elde etti. -4BAĞIMSIZLIK DÖNEMİ Yugoslavya’da 1990’lı yıllara girildiğinde Sosyalist Federal Cumhuriyeti içinde bağımsızlık hareketi baş gösterdi. Özerk cumhuriyetler birbiri ardından bağımsızlıklarını ilan ediyor ya da bu yönde niyetlerini ortaya koyuyorlardı. Bosna- Hersek de 1 Mart 1992’de gerçekleştirdiği referandum sonrasında bağımsızlığını ilan etti. Çünkü yapılan referandumda halkın % 62,8’i bağımsızlığı tercih etmişti. Ancak, arkasından Bosna-Hersek yönetiminde söz sahibi olan Müslümanlara karşı savaş açarak yeni bir katliam hareketi başlattılar. Hırvatistan ve Slovenya’nın bağımsızlık mücadelesine destek olan ABD ise Bosna- Hersek’i Sırp saldırıları karşısında yalnız bıraktılar. Bosna –Hersek Müslümanlarını en çok sıkıntıya sokan da,Avrupa’nın üçüncü büyük ordusu Yugoslavya Federal Ordusu’nun Sırp çentikleriyle (işgal kuvvetleri) birlikte hareket etmesi,onlara destek vermesiydi. Müslümanlar ise her hangi bir askerî destekten yoksun ve silah yönünden çok zayıftılar. Sonuçta Sırplar, Bosna-Hersek’in önemli şehirlerini işgal ettiler. Bu işgal hareketleri bir milyona yakın Müslüman’ı göçe zorladı.Sırplar işgal ettikleri yerlerde hem katliam ,hem de yıkım gerçekleştiriyorlardı. Özellikle Osmanlı Devletinden kalma camileri,köprüleri ( Mostar Köprüsü),evleri,çarşı ve bedestenleri, medreseleri …vs yıkmaya özen gösteriyorlardı. İki sene önce gittiğimiz Saraybosna gezisinde Serebrenizca katliamının yıl dönümünde yapılan törenlere katılmıştık. Dünyanın çeşitli ülkelerinden özellikle Müslüman ülkelerden gelen binlerce insanın katıldığı cenaze töreninde Sırpların insafsızca, insanlık dışı yaptığı katliamlara şahit olduk. Sırplar, BM askerlerinin gözleri önünde silahsız ve savunmasız Bosnalıları öldürdükten sonra kepçelerle kamyonlara doldurup mezarlığın karşısında bulunan eski akü fabrikasına getirip ellerini ,bacaklarını,kafalarını vahşice baltalar ve motorlu testereleriyle ayırdıktan sonra vücutların parçalarını kimlikleri tespit edilmesin diye kan gölü haline gelen büyük ambarın içinden kepçelerle kamyonlara doldurarak kendi bölgelerinde açmış oldukları çukurlara doldurmuşlar….Bu vahşeti hayvanlar bile yapmaz!.... Saraybosna’nın şehir merkezinde ve kasabalarında,köylerinde gezerken evlerde, apartmanlarda Sırpların uzun mevzili silahlarla ve roketlerle yaptıkları tahribatları görebiliyorsunuz. Bu tahrip edilen binalar tamir edilmeyip gelecek nesillere açık müze olarak saklanıyor… Bosna- Hersek meselesinin çözümü için değişik tarihlerde gerçekleştirilen görüşmeler ve arabuluculuk çalışmaları da sonuç vermedi.1994’’ün sonuna gelindiğinde Bosna- Hersek’teki iç savaşın aldığı can sayısı 250 bini, göçe zorladığı insan sayısı ise 1 milyonu aşmıştı.Bosna- Hersek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegovic, çok büyük askerî güce ve imkana sahip olan Sırplarla,her türlü askeri imkandan yoksun ve hiçbir dış desteğe sahip olmayan Bosna- Hersek halkını karşı karşıya getirmemek için önce oldukça temkinli bir politika izledi. -5DAYTON ANTLAŞMASI Bosna –Hersek Müslümanlarının direnişlerine Müslüman halklar grubu sahip çıktı. İslam dünyasının muhtelif bölgelerinden gençler direnişçiler soykırıma “DUR!” demek için bu ülkeye gitti.Direniş ve savaş aynı zamanda Bosna- Hersek Müslümanları İslamî bilinçlenmenin artması da sağladı.Ancak ülke yönetimleri Bosna –Hersek Müslümanlarını yalnız bıraktılar. Buna ek olarak Avrupa ve ABD, ezilen ve katliamlara maruz kalan Bosna-Hersek halkına hiçbir şekilde destek çıkmadı. Katliamın,soykırımın sonuna yaklaşıldığı günlerde Sırpların isteklerini kabul etmeleri için Müslümanlara baskılar yaptılar. İşte bu siyasi baskılar ve eşit olmayan savaş şartları karşısında İzetbegovic, önünü koyulan anlaşmayı kabul etmiştir. Çünkü, savaşın devam etmesi Bosna Müslümanlarının tam bir soykırımla karşı karşıya gelmeleri gibi sonucun doğmasına sebep olabileceğini düşünüyordu. Sonunda 1995’teABD tarafından dayatılan Dayton Anlaşması’nın imzalanmasıyla savaş sona erdi.Anlaşma, Bosna –Hersek topraklarının % 51’ini Müslümanlara ve Hıristiyan Hırvatlara, % 49’unu da Bosna –Hersek Sırplarına ( veya bu ülkeye yerleşmiş Sırplara) veriyordu. Yönetimin de bu üç halk arasında paylaşmasını şart koşuyordu. Anlaşmayla Amerika Birleşik Devletleri,aynı zamanda Müslümanlara ellerindeki silahları imha etmelerini ve ABD patentli silahları yedek parçasız bir şekilde satın almalarını şart koştu. Sonuç olarak, Bosna-Hersek Savaşı, ABD ve Avrupa’nın haçlı kimliğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bunu bizzat Avrupalı tarihçiler ve yorumcular da itiraf etmiş ve bu savaşta Batılıların 19. Yüzyıldaki sömürgeci kimliklerine geri döndüklerine dikkat çekmişlerdir. BAZI ESERLERİ 1- İslam Menifestosu 2- İslam Deklarasyonu ve İslamî Yeniden Doğuşun Sorunları 3- Doğu ve Batı Arasında İslam 4- Tarihe Tanıklığım 5-Özgürlüğe Kaçışım- Zindandan Notlar. -6ALİJA IZETBEGOVIC’İN ÇEŞİTLİ ZAMANLARDA SÖYLEDİĞİ DERS ÇIKARACAĞIMIZ ANLAMLI SÖZLERİ *Okumak özgürlüktür. *Hiç kimse intikam peşinde koşmamalı,sadece adaleti aramalıdır.Çünkü intikam sonu olmayan kötülüklerin kapısını da açar.Geçmişi unutmayın ama onunla da yaşamayın. *Bize saldıranlar,Hz. İsa’nın bütün sözlerini çiğnemişlerdir.Irza tecavüz,masumları katletmek hiçbir dine sığmaz. Onlar cani ve sadece canidir. Bunu aklınızdan çıkarmayın!.. 5 EKİM 2002 SEÇİMLERİNDEN ÖNCE SDA KONGRESİNDE * Savaşta büyük zulme uğradınız.Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz.Ne yaparsanız yapın,ama soykırımı unutmayın. Çünkü, unutulan soykırım tekrarlanır. *Nefretle nefretle cevap vermeyin;Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor,Bosna’nın özünü zedeliyor. *Bir kelimeyi hiç aklınızdan çıkarmayın.Devletin ne kadar önemli olduğunu hepimiz idrak etmeliyiz. Devletsiz bir millet boşluğa düşer,rüzgarda savrulup gider. *İktidara gelirseniz,hal ve hareketinize dikkat edin.Kibirli olmayın,kendini beğenmişlik etmeyin.Size ait olmayan şeyleri almayın,güçsüzlere yardım edin ve ahlâk kurallarına uyun.Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur. Her iktidar geçicidir ve herkes, er geç önce milletin ve nihayet Allah’ın önünde hesap verecektir. *Sanat için soyunana alkış tutanlar Allah için giyinene neden zulmeder? *Bu adil bir barış olmayabilir;fakat süren bir savaştan daha iyidir.( Bosna savaşını bitiren Dayton anlaşmasını imzalarken söylemiştir.) *Ben ,Avrupa’ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum.Çünkü çocuk,kadın ve ihtiyar öldürmedik.Çünkü hiçbir kutsal yere salmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı’nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına…. *Ben Müslümanım ve Müslüman olarak kalmaya kararlıyım.Bu hayatımın sonuna kadar böyle devam edecek. Çünkü ,İslâm benim için iyi ve asil olmanın en doğru ifadesidir. *Tanrısız ve insansız bir dünya cenneti kurmayı hayal edenler,bu hayallerinin enkazı altında kalmaya mahkûmdurlar. *Aslına bakarsanız içinde yaşadığımız mekan ve çağdan dolayı bir katliam beklemiyorduk.Yaşadığımız mekan Avrupa. İçinde bulunduğumuz çağ, yirminci yüzyılın sonuydu…. -7“ÖZGÜRLÜĞE KAÇIŞIM” ADLI ESERİNDEN AKTARILANLAR. *Hayat tehlikeli bir şeydir. Güvensizlik yaşam anın bedelidir. Sadece ölenler ile asla doğmayacak olanlar mutlak anlamda güvendedirler.( Özgürlüğe Kaçışım- Zindandan Notlar, 382. Not) *’Hayat çok kısa’ sözüne hiç itibar etmedim. Çünkü,yeterince uzun yaşadığımı düşünüyorum.Ama ben, insanın sorumluluklarından kolayca kaçabileceği tanrısız bir dünya anlayışını kabullenemezdim.( Aliya İzetbegoviç, Özgürlüğe Kaçışım-Zindandan Notlar,2156. Not) *İslâm tarihi henüz yazılmayı bekliyor. El’an bu başlık altında mevcut olan şey gerçek tarih dışında her şey. Bu da şaşırtıcı değil. İslâm tarihi objektif bir zihin ve ihtisasa dayalı olarak değil fakat ya ateşli bir nefret veya ateşli bir aşkla yazılmıştır.! Aşk ve nefret şiir yazabilir,tarih değil.( Aliya İzetbegoviç, Özgürlüğe KaçışımZindandan Notlar, 2358. Not) *Müslümanların hızla artan büyük nüfusuyla övünmemiz, bana şişmanlığıyla övünen ve aldığı yeni kilolardan haz duyan bir adamı hatırlatıyor. Ruhumuza,aklımıza vurgu yapmaya ne zaman başlayacağız? Küçük ve kırılgan bir insanda bile insanlığa katkıda bulunabilecek büyük bir ruh bulunabilir. Gücümüz,bilimimiz,edebiyatımız nerede? Nerede buluşlarımız, küllî iyiliğe katkılarımız? ( Aliya İzetbegoviç, Özgürlüğe Kaçışım- Zindandan Notlar, 3093. Not) *Bazen İslâm bana bütün itibariyle, insanın bir melek olmaya çalışmaksızn- çünkü olamaz- ve kendisini hayvan seviyesine düşmeksizin –çünkü bir hayvan olmamak zorundadır- kendi tabiatına bağlanması yönünde yapılmış bir talep gibi gelir. ( Aliya İzetbegovic “Özgürlüğe Kaçışım- Zindandan Notlar” 3098.Not) *Şunu unutmamalıyız: Hz. Muhammed putperestlere karşı savaştı,ama onlarla anlaşma da yaptı. (Aliya İzetbegovic, Özgürlüğe KaçışımZindandan Notlar, 2226 Not) KAYNAKLAR 1htt://arcahive.is/20130423020337/bananeamerikadan.blogspot.com/20 12/12/ozgurluge-kacesm.htm 2- II.Bölüm- “ II. Dünya Savaşı ve Tito Yugoslavya’sı Necip SARAÇOĞLU [email protected] 16.5.20014 HAYATINI ÜLKESİNE ADAMIŞ BİLGE KRAL ALİJA İZETBEGOVİC . İki yıl önce bir yardım kuruluşunun düzenlediği “Saraybosna Gezisi” ne katılmıştım. On günlük bu gezide rehberimizin nezaretinde Bosna –Hersek’in çeşitli şehir ve kasabalarını, köylerini,Osmanlı Devletinden kalma köprülerini,çeşmelerini,camilerini,,medreselerini, mescitlerini,çarşı ve bedestenlerini,mezarlıklarını,müzelerini…vs. görme ve gezme fırsatını bulmuştuk. Bizi en çok etkileyenlerin içinde ,Saraybosna’nın merkezinde bulunan büyük bir alanı kaplayan Osmanlı mezarlığının ortasında bulunan, hayatını Bosna- Hersek’e adamış,vatanının bağımsızlığı ve her yönden ileri gitmesi için canını ,kanını ortaya koymuş mütevazi bir devlet başkanını,komutan ve cumhurbaşkanı olan bilge adam Alija İzetbegovic’in anıt mezarı idi. Anıt mezarının başında kırktan fazla arkadaşla Yasin-i şerif okuyarak duaları nöbet tutan askerle aziz ruhuna bağışladık.Daha sonra biraz geride bulunan tarihi kalenin içinde bulunan Alija İzetbegovic’in hatıra eşyalarının sergilendiği müzesine gittik. Yeniden düzenlenen modern bir müzenin içine girerken üstü camla kaplı uzun bir koridordan geçerken Bilge Kralın çocukluğu,delikanlılığı ve askerliği , hapishanedeki yılları ve Sırplarla yapılan savaşla ile ilgili fotoğraflarını görüyorsunuz. Anıt Mezarının önünde arkadaşlarla çektirdiğimiz fotograf…. Daha sonra merdivenle çıkılan asıl müzenin içine giriyorsunuz. Orada Bilge Kralın kullandığı silahlar,aldığı nişan ve beratlar,şiltler,plâketler ve dünyanın çeşitli devlet adamlarının hediye ettiği kıymetli hediyeler,birlikte çektirdikleri fotoğrafları görüyorsunuz.Çok zor şartlar altında cephede mücahitlerle kar altında çekilen fotoğraflarından biz çok etkilendik.Görevli arkadaşın da anlattıkları bizleri çok duygulandırdı. Ben de bu düzenlediğiniz “ TÜRK DÜNYASI BİLGELER ZİRVESİ” ne katılarak ALİJA İZETBEGOVİC’in hayatı,kişiliği,dünya görüşü ve Avrupa’nın ortasında sözde medeni(!) dediğimiz Avrupa’nın gözü önünde vahşi Sırpların uyguladığı “SOYKIRIM” a mücahitlerle güç şartlarda nasıl karşı vatanlarını savunduklarını anlatmak istiyorum. DOĞUMU ve YETİŞMESİ Alija İzzetbegovic, 1925’te bugün Bosna-Hersek’in kuzeybatısında bulunan Bosanki Samac kasabasında doğdu. Ailesi İslâmî duyarlılığa sahip bir aileydi.Ancak İzetbegovic, İslam karşıtı ve Müslümanları Avrupa’ya dışarıdan girmiş kimseler olarak gören bir çevrede yetişti. Saraybosna’da bir Alman lisesinde eğitim gördü. Bilime önem veren ve disiplinle çalışan bir öğrenci olarak tanındı. Lise çağında üstün kabiliyetleriyle ve İslâmî konulara ilgisiyle öne çıktı. O dönemde bazı arkadaşlarıyla birlikte dinî konuları tartışmak amacıyla Mladi Muslimani ( Müslüman Gençler Kulübü) adını verdikleri bir kulüp kurdu. Bu kulübü kurduğunda henüz 16 yaşındaydı;fakat oldukça etkin ve üretken bir düşünce kabiliyetine sahip olduğu gözleniyordu. -2Bu yüzden kurduğu kulüp bir düşünce kulübü olmaktan çıkarak aktivite kulübüne dönüştü. Dolayısıyla bir takım eğitim ve hayır faaliyetlerine öncülük etmeye başladı. Ayrıca genç kızlar için de ayrı bir birim 0luşturdu.İkinci Dünya Savaşı sırasında da ihtiyaç sahiplerine yardım etti. II. DÜNYA SAVAŞI YILLARI İzetbegovic’in kurduğu Müslüman Gençler Kulübü oldukça önemli faaliyetler gerçekleştirdi. II. Dünya Savaşı sırasındaki herkesin dikkatini çeken gözde bir oluşum haline geldi. Ancak bu savaş esnasında tüm Yugoslavya,Almanların işgaline uğramıştı Bu savaş esnasında Sırp Çetnikler ( işgal kuvvetleri), Alman askerlerinin de desteğinden yararlanarak Bosna’da 100 bin Müslüman’ı öldürdüler.(1) KOMÜNİST REJİM Yugoslavya 13 Ocak 1946’da yeniden bağımsızlığına kavuştu.Ancak, bu bağımsızlık hareketinde Komünist Parti yanlıları önemli bir rol üstlendiklerinden bağımsızlık sonrasında da ülkede yönetimi ele geçirdiler.Ülkenin resmi statüsünü de” Federal Cumhuriyetler Birliği” olarak belirlediler. Buna göre, Yugoslavya altı federal cumhuriyet ile iki özerk bölgeden oluşacak; cumhuriyetlerden biri de” Bosna –Hersek Cumhuriyeti “olacaktı. Komünist rejimin ülke yönetimini ele geçirmesiyle birlikte dinlere özellikle de İslâm’a karşı bir savaş başladı.İzetbegovic,İslâmî faaliyetleriyle tanındığından ve ateizme karşı olduğundan komünist baskının en önemli hedeflerinden biri idi . Bu sebeple 1949 yılında İslamcılık suçlamasıyla beş yıl hapis cezasına çarptırıldı. İzetbegovic’in sıkıntıları 1953’de iktidara gelen TİTO zamanında daha arttı. Fakat O, bütün baskılara rağmen İslamî konularda kafa yormaya,fikirler üretmeye,etrafını aydınlatmaya devam ediyordu..Bu arada sistemin Müslümanların meseleleriyle ilgilenmesi üzerine görevlendirdiği HASAN DUZU ile ilişki kurarak onunla irtibat halinde çalışmalar yürütmeye başladı. TİTO’nun 1974’de yeni bir anayasa hazırlamasından sonra yönetim Müslümanlar üzerindeki baskıyı kısmen hafifleterek bazı İslamî kurumların yeniden çalışmasına imkân sağladı.Bu yumuşama üzerine bazı camiler ve medreseler yeniden açıldı. Küçük çapta da olsa bir yumuşamayla bazı dinî kurumların yeniden hayata geçirilmesi Müslümanlar arasında hızlı bir İslamî uzlaşmaya zemin hazırladı. İZETBEGOVİC’İN MENİFESTOSU TİTO, 1980 yılında ölünce ”Federasyon Cumhurbaşkanlığı” konusunda bir anlaşmazlık ortaya çıktı. Bunun üzerine altı federal eyaletin her birinin cumhurbaşkanının sırasıyla federasyon cumhurbaşkanlığı yapması üzerine anlaşma sağlandı. Bu gelişme ile ülke kısmen -3Bir demokratikleşme sürecine girmiş oldu. Çünkü federal eyaletlerde yönetime geçmek isteyenler siyasal partiler vasıtasıyla faaliyetler yürütebiliyorlardı. Buna bağlı olarak hürriyetlerde de bir genişleme oldu. İzetbegovic’in oğlu bu ortamdan yararlanarak babasının makalelerini bir kitapta toplayıp, 1983’de” İSLAMÎ MENİFESTO” adıyla yayınlandı. İzetbegovic’in daha önce 1970’te bu adla bir kitap yayınlanmıştı. 1983’te söz konusu kitabın yayınlanması epey yankı uyandırdı. Başta bulunan devletin yöneticileri bu gelişmeye tahammül edemeyerek İzetbegovic’i “Avrupa’nın ortasında radikal bir İslamî cumhuriyet kurmakla” suçladı ve tutuklattı. İzetbegovic, mahkeme önüne çıkarılıp “hakim sistemi değiştirmek ve Bosna –Hersek’i İslamî devlete dönüştürmek için çalışmak” la itham edildi. Yargılamadan sonra 14 yıl hapis cezasına mahkûm edildi.Fakat bu mahkûmiyet onun kitabının bütün Bosna’da duyulmasını ve tesirini göstermesine vesile oldu.Müslümanlar çeşitli yollardan bu kitabını temin etmeye çalışıyorlardı. Kitabın yazarının bu kitaptan dolayı hapiste olması okuyanların ruhlarındaki tesirinin daha da artmasına sebep oluyordu. HAPİS YILLAR Mahkûmiyet süresi Yargıtay kararıyla daha sonra on bir yıla indirildi. 1988’’de serbest bırakıldı. Beş yıllık hapis süresi (1983-1988) İzetbegovic’in hayatında önemli etkiler yaptı. Hapiste düşünmeye,fikir üretmeye,daha önce üretilmiş fikirlerden istifade etmeye çok fırsat buldu. Bunun yanı sıra önemli bir fikir eserinden dolayı hapse atılması,onun fikirlerinin çevrede daha çok yankı uyandırmasına sebep oldu. Hapiste bulunduğu yıllarda “ Doğu ve Batı Arasında İslâm” adlı meşhur kitabını yayınladı. Bu kitabını bir arkadaşı yayınladığında geniş bir kitleye ulaşarak büyük yankı uyandırdı. İzetbegovic, bu kitabıyla İslâm’ı sade ve öz bir şekliyle yetişen nesillere kazandırmayı hedefliyordu. SİYASİ MÜCADELE Hapis cezasın bitip hürriyetine kavuştuğunda,dünya da komünist rejimler çöküş dönemine girmişti. Yugoslavya’da da eski federatif yapının korunması konusunda çok fazla duyarlılık kalmamıştı. Bunun yerine bağımsızlık yanlısı fikirler etkisini göstermeye başlamıştı. Ayrıca eyaletlerde yönetime geçme konusunda etkin siyasi yarışlar başlamıştı. Alija İzetbegovic de Bosna- Hersek Özerk Cumhuriyeti’nde Demokratik Eylem Partisi ( SDA) adı verilen bir siyasi parti kurdu. Bu parti Bosna- Hersek’te 5 Aralık 1990’da gerçekleştirilen genel seçimleri kazanarak lideri Alija İzetbegovic “Cumhurbaşkanı” oldu. Bu seçim SDA’nın girdiği ilk seçim olmasına rağmen büyük bir başarı elde etti ve cumhurbaşkanlığını kazanmasının yanı sıra parlamentoda da 86 sandalye elde etti. -4- BAĞIMSIZLIK DÖNEMİ Yugoslavya’da 1990’lı yıllara girildiğinde Sosyalist Federal Cumhuriyeti içinde bağımsızlık hareketi baş gösterdi. Özerk cumhuriyetler birbiri ardından bağımsızlıklarını ilan ediyor ya da bu yönde niyetlerini ortaya koyuyorlardı. Bosna- Hersek de 1 Mart 1992’de gerçekleştirdiği referandum sonrasında bağımsızlığını ilan etti. Çünkü yapılan referandumda halkın % 62,8’i bağımsızlığı tercih etmişti. Ancak, arkasından Bosna-Hersek yönetiminde söz sahibi olan Müslümanlara karşı savaş açarak yeni bir katliam hareketi başlattılar. Hırvatistan ve Slovenya’nın bağımsızlık mücadelesine destek olan ABD ise Bosna- Hersek’i Sırp saldırıları karşısında yalnız bıraktılar. Bosna –Hersek Müslümanlarını en çok sıkıntıya sokan da,Avrupa’nın üçüncü büyük ordusu Yugoslavya Federal Ordusu’nun Sırp çentikleriyle (işgal kuvvetleri) birlikte hareket etmesi,onlara destek vermesiydi. Müslümanlar ise her hangi bir askerî destekten yoksun ve silah yönünden çok zayıftılar. Sonuçta Sırplar, BosnaHersek’in önemli şehirlerini işgal ettiler. Bu işgal hareketleri bir milyona yakın Müslüman’ı göçe zorladı.Sırplar işgal ettikleri yerlerde hem katliam ,hem de yıkım gerçekleştiriyorlardı. Özellikle Osmanlı Devletinden kalma camileri,köprüleri ( Mostar Köprüsü),evleri,çarşı ve bedestenleri, medreseleri …vs yıkmaya özen gösteriyorlardı. İki sene önce gittiğimiz Saraybosna gezisinde Serebrenizca katliamının yıl dönümünde yapılan törenlere katılmıştık. Dünyanın çeşitli ülkelerinden özellikle Müslüman ülkelerden gelen binlerce insanın katıldığı cenaze töreninde Sırpların insafsızca, insanlık dışı yaptığı katliamlara şahit olduk. Sırplar, BM askerlerinin gözleri önünde silahsız ve savunmasız Bosnalıları öldürdükten sonra kepçelerle kamyonlara doldurup mezarlığın karşısında bulunan eski akü fabrikasına getirip ellerini ,bacaklarını,kafalarını vahşice baltalar ve motorlu testereleriyle ayırdıktan sonra vücutların parçalarını kimlikleri tespit edilmesin diye kan gölü haline gelen büyük ambarın içinden kepçelerle kamyonlara doldurarak kendi bölgelerinde açmış oldukları çukurlara doldurmuşlar….Bu vahşeti hayvanlar bile yapmaz!.... Saraybosna’nın şehir merkezinde ve kasabalarında,köylerinde gezerken evlerde, apartmanlarda Sırpların uzun mevzili silahlarla ve roketlerle yaptıkları tahribatları görebiliyorsunuz. Bu tahrip edilen binalar tamir edilmeyip gelecek nesillere açık müze olarak saklanıyor… Bosna- Hersek meselesinin çözümü için değişik tarihlerde gerçekleştirilen görüşmeler ve arabuluculuk çalışmaları da sonuç vermedi.1994’’ün sonuna gelindiğinde Bosna- Hersek’teki iç savaşın aldığı can sayısı 250 bini, göçe zorladığı insan sayısı ise 1 milyonu aşmıştı.BosnaHersek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegovic, çok büyük askerî güce ve imkana sahip olan Sırplarla,her türlü askeri imkandan yoksun ve hiçbir dış desteğe sahip olmayan Bosna- Hersek halkını karşı karşıya getirmemek için önce oldukça temkinli bir politika izledi. -5- DAYTON ANTLAŞMASI Bosna –Hersek Müslümanlarının direnişlerine Müslüman halklar grubu sahip çıktı. İslam dünyasının muhtelif bölgelerinden gençler direnişçiler soykırıma “DUR!” demek için bu ülkeye gitti.Direniş ve savaş aynı zamanda Bosna- Hersek Müslümanları İslamî bilinçlenmenin artması da sağladı.Ancak ülke yönetimleri Bosna –Hersek Müslümanlarını yalnız bıraktılar. Buna ek olarak Avrupa ve ABD, ezilen ve katliamlara maruz kalan Bosna-Hersek halkına hiçbir şekilde destek çıkmadı. Katliamın,soykırımın sonuna yaklaşıldığı günlerde Sırpların isteklerini kabul etmeleri için Müslümanlara baskılar yaptılar. İşte bu siyasi baskılar ve eşit olmayan savaş şartları karşısında İzetbegovic, önünü koyulan anlaşmayı kabul etmiştir. Çünkü, savaşın devam etmesi Bosna Müslümanlarının tam bir soykırımla karşı karşıya gelmeleri gibi sonucun doğmasına sebep olabileceğini düşünüyordu. Sonunda 1995’teABD tarafından dayatılan Dayton Anlaşması’nın imzalanmasıyla savaş sona erdi.Anlaşma, Bosna –Hersek topraklarının % 51’ini Müslümanlara ve Hıristiyan Hırvatlara, % 49’unu da Bosna – Hersek Sırplarına ( veya bu ülkeye yerleşmiş Sırplara) veriyordu. Yönetimin de bu üç halk arasında paylaşmasını şart koşuyordu. Anlaşmayla Amerika Birleşik Devletleri,aynı zamanda Müslümanlara ellerindeki silahları imha etmelerini ve ABD patentli silahları yedek parçasız bir şekilde satın almalarını şart koştu. Sonuç olarak, Bosna-Hersek Savaşı, ABD ve Avrupa’nın haçlı kimliğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bunu bizzat Avrupalı tarihçiler ve yorumcular da itiraf etmiş ve bu savaşta Batılıların 19. Yüzyıldaki sömürgeci kimliklerine geri döndüklerine dikkat çekmişlerdir. BAZI ESERLERİ 1- İslam Menifestosu 2- İslam Deklarasyonu ve İslamî Yeniden Doğuşun Sorunları 3- Doğu ve Batı Arasında İslam 4- Tarihe Tanıklığım 5-Özgürlüğe Kaçışım- Zindandan Notlar. -6- ALİJA IZETBEGOVIC’İN ÇEŞİTLİ ZAMANLARDA SÖYLEDİĞİ DERS ÇIKARACAĞIMIZ ANLAMLI SÖZLERİ *Okumak özgürlüktür. *Hiç kimse intikam peşinde koşmamalı,sadece adaleti aramalıdır.Çünkü intikam sonu olmayan kötülüklerin kapısını da açar.Geçmişi unutmayın ama onunla da yaşamayın. *Bize saldıranlar,Hz. İsa’nın bütün sözlerini çiğnemişlerdir.Irza tecavüz,masumları katletmek hiçbir dine sığmaz. Onlar cani ve sadece canidir. Bunu aklınızdan çıkarmayın!.. 5 EKİM 2002 SEÇİMLERİNDEN ÖNCE SDA KONGRESİNDE * Savaşta büyük zulme uğradınız.Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz.Ne yaparsanız yapın,ama soykırımı unutmayın. Çünkü, unutulan soykırım tekrarlanır. *Nefretle nefretle cevap vermeyin;Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor,Bosna’nın özünü zedeliyor. *Bir kelimeyi hiç aklınızdan çıkarmayın.Devletin ne kadar önemli olduğunu hepimiz idrak etmeliyiz. Devletsiz bir millet boşluğa düşer,rüzgarda savrulup gider. *İktidara gelirseniz,hal ve hareketinize dikkat edin.Kibirli olmayın,kendini beğenmişlik etmeyin.Size ait olmayan şeyleri almayın,güçsüzlere yardım edin ve ahlâk kurallarına uyun.Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur. Her iktidar geçicidir ve herkes, er geç önce milletin ve nihayet Allah’ın önünde hesap verecektir. *Sanat için soyunana alkış tutanlar Allah için giyinene neden zulmeder? *Bu adil bir barış olmayabilir;fakat süren bir savaştan daha iyidir.( Bosna savaşını bitiren Dayton anlaşmasını imzalarken söylemiştir.) *Ben ,Avrupa’ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum.Çünkü çocuk,kadın ve ihtiyar öldürmedik.Çünkü hiçbir kutsal yere salmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı’nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına…. *Ben Müslümanım ve Müslüman olarak kalmaya kararlıyım.Bu hayatımın sonuna kadar böyle devam edecek. Çünkü ,İslâm benim için iyi ve asil olmanın en doğru ifadesidir. *Tanrısız ve insansız bir dünya cenneti kurmayı hayal edenler,bu hayallerinin enkazı altında kalmaya mahkûmdurlar. *Aslına bakarsanız içinde yaşadığımız mekan ve çağdan dolayı bir katliam beklemiyorduk.Yaşadığımız mekan Avrupa. İçinde bulunduğumuz çağ, yirminci yüzyılın sonuydu…. -7“ÖZGÜRLÜĞE KAÇIŞIM” ADLI ESERİNDEN AKTARILANLAR. *Hayat tehlikeli bir şeydir. Güvensizlik yaşam anın bedelidir. Sadece ölenler ile asla doğmayacak olanlar mutlak anlamda güvendedirler.( Özgürlüğe Kaçışım- Zindandan Notlar, 382. Not) *’Hayat çok kısa’ sözüne hiç itibar etmedim. Çünkü,yeterince uzun yaşadığımı düşünüyorum.Ama ben, insanın sorumluluklarından kolayca kaçabileceği tanrısız bir dünya anlayışını kabullenemezdim.( Aliya İzetbegoviç, Özgürlüğe Kaçışım-Zindandan Notlar,2156. Not) *İslâm tarihi henüz yazılmayı bekliyor. El’an bu başlık altında mevcut olan şey gerçek tarih dışında her şey. Bu da şaşırtıcı değil. İslâm tarihi objektif bir zihin ve ihtisasa dayalı olarak değil fakat ya ateşli bir nefret veya ateşli bir aşkla yazılmıştır.! Aşk ve nefret şiir yazabilir,tarih değil.( Aliya İzetbegoviç, Özgürlüğe Kaçışım- Zindandan Notlar, 2358. Not) *Müslümanların hızla artan büyük nüfusuyla övünmemiz, bana şişmanlığıyla övünen ve aldığı yeni kilolardan haz duyan bir adamı hatırlatıyor. Ruhumuza,aklımıza vurgu yapmaya ne zaman başlayacağız? Küçük ve kırılgan bir insanda bile insanlığa katkıda bulunabilecek büyük bir ruh bulunabilir. Gücümüz,bilimimiz,edebiyatımız nerede? Nerede buluşlarımız, küllî iyiliğe katkılarımız? ( Aliya İzetbegoviç, Özgürlüğe Kaçışım- Zindandan Notlar, 3093. Not) *Bazen İslâm bana bütün itibariyle, insanın bir melek olmaya çalışmaksızn- çünkü olamaz- ve kendisini hayvan seviyesine düşmeksizin –çünkü bir hayvan olmamak zorundadır- kendi tabiatına bağlanması yönünde yapılmış bir talep gibi gelir. ( Aliya İzetbegovic “Özgürlüğe Kaçışım- Zindandan Notlar” 3098.Not) *Şunu unutmamalıyız: Hz. Muhammed putperestlere karşı savaştı,ama onlarla anlaşma da yaptı. (Aliya İzetbegovic, Özgürlüğe Kaçışım- Zindandan Notlar, 2226 Not) KAYNAKLAR 1- htt://arcahive.is/20130423020337/bananeamerikadan.blogspot.com/2012/12/ozgurlugekacesm.htm 2- II.Bölüm- “ II. Dünya Savaşı ve Tito Yugoslavya’sı Necip SARAÇOĞLU [email protected] 16.5.20014