بِسْمِ ّللاهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا اِن

advertisement
İLİ: MANİSA
TARİH: 07/11/2014
‫بِس ِْم ه‬
‫َّحيم‬
ِ ‫من الر‬
ِ ْ‫ّللاِ الرَّح‬
‫صابُ َو ْاْلَ ْز َْل ُم‬
َ ‫يَا اَيُّهَا الَّذينَ ا َمنُوا اِنَّ َما ْالخَ ْم ُر َو ْال َمي ِْس ُر َو ْاْلَ ْن‬
َ‫ان فَاجْ تَنِبُوهُ لَ َعلَّ ُك ْم تُ ْفلِحُون‬
ِ َ‫ِرجْ سٌ ِم ْن َع َم ِل ال َّش ْيط‬
‫صلَّي ه‬
:‫ّللاُ َعلَ ْي ِه َو َسلَّ َم‬
َ ِ‫ال َرسُو ُل هّلل‬
َ َ‫ق‬
ٌ‫ض ََللَة‬
َ ‫ُكلُّ بِ ْد َع ٍة‬
BİD’AT VE HURAFELER
Kıymetli Kardeşlerim!
Yüce Dinimiz İslam’ın kabul etmediği ve
başlangıçtan itibaren mücadele ettiği yanlış inanışlardan
birisi de bid’at ve hurafelerdir. Bid'at :''Dinimizin
aslından olmayan, kitap ve sünnete aykırı olarak icat
edilen şeylere denir. Diğer bir ifadeyle Bid'at Kur'an-ı
Kerim'in açık hükümlerine, sevgili Peygamberimizin
sünnetine, ashap, tabiin ve İslam âlimlerinin genel
görüşlerine tamamen aykırı olarak sonradan ortaya çıkan
davranış ve işler demektir.”1 Hurafe ise, “bilim ve
mantık açısından temeli olmayan, yüce dinimiz İslam'ın
getirdiği tevhit inancıyla bağdaşmayan, bilinçli veya
bilinçsiz olarak dine sonradan sokulmaya çalışılan yanlış
düşünce, davranış ve fiillerdir”.
Aziz Kardeşlerim!
Diyanet İşleri Başkanlığı Türkiye’de hemen her
şehirde yaygın olarak bilinen 1380 hurafe ve 19 fal türü
belirlemiştir. Hurafeler İslam dininde olmayan, tamamen
uydurma ve gerçek dışı olan inançlardır.. Hiçbir
Müslüman bunlara itibar etmemelidir. Hurafeler, kişileri
farkına varmadan, doğru yoldan uzaklaştırır. Bazı
hurafeler insanı şirke (Allah’a ortak koşma’ ya) kadar
götürür. Memleketimizde yaygın olan nazar boncuğu
takmak, kurşun döktürmek, türbelere veya ağaçlara bez,
çaput vs. bağlamak, türbelerde mum yakmak, türbelerde
yatanlardan (ölülerden) bir şeyler dilemek, türbelerde
adak adamak ve kesmek, türbe etrafında bulunan
mermerlere madeni para yapıştırmaya çalışmak, türbe
ziyaretlerinden şifa beklemek, gece tırnak kesmenin
uğursuzluğuna inanma, gece sakız çiğnemenin ölü eti
çiğneme anlamına geldiğine inanma, belirli günlerde el
işi, temizlik vs. gibi işler yapmanın uğursuzluğuna
inanma, bazı hayvanların (baykuş, karga, kara kedi vs.)
uğursuzluğuna inanma, ezan okunurken köpeklerin
ulumasını kötüye yormak, iki bayram arasında düğün
yapılmayacağı inancı, bazı günlerin uğursuzluğuna
inanmak, bazı sayıları uğursuz veya uğurlu saymak6 gibi
pek çok bidat ve hurafe vardır.
Kıymetli Kardeşlerim!
Aziz Kardeşlerim!
Bid'at ve hurafelerin, yüce dinimiz İslam’la
uzaktan yakından hiçbir ilgi ve alakası yoktur. Yüce
Rabbimiz, Kur’an-ı Kerimde şöyle buyuruyor: “Ey iman
edenler (aklı örten) içki (ve benzeri şeyler) kumar,
dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer
pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.”2
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bid’atlerden uzak
durmamızı istemektedir. Bidat ile ilgili bizlere aktarılan
hadisi şeriflerde Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
“Kim bizim bu dinimizde ondan olmayan bir şey
ortaya çıkarırsa, o şey kabul edilmez.”3“Bundan
sonra söyleyeceğim şudur ki: Sözün en hayırlısı
Allah’ın kitabıdır. Yolların en hayırlısı Muhammed
sallallahu aleyhi ve sel-lem’ in yoludur. İşlerin en
kötüsü, sonradan ortaya çıkarılmış olan bid’atlardır.
Her bid’at dalâlettir, sapıklıktır.”4
Muhterem Kardeşlerim!
Bizleri kötü yollara, yanlış itikat ve inanışlara
karşı uyaran Allah (c.c) En’am suresi, 153 Ayet-i
kerimede şöyle buyuruyor: “İşte bu benim dosdoğru
yolumdur. Artık ona uyun, başka yollara uymayın,
yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan
ayırır, işte bunu Allah sakınasınız diye emretti”
Sevgili Peygamberimiz (s.a..s) bir hadis-i şerifte şöyle
buyurmaktadır: “İslâm’da iyi bir çığır açan kimseye,
bunun sevabı vardır. O çığırda yürüyenlerin
sevabından da kendisine verilir. Fakat onların
sevabından hiçbir şey noksanlaşmaz. Her kim de
İslâm’da kötü bir çığır açarsa, o kişiye onun günahı
vardır. O kötü çığırda yürüyenlerin günahından da
ona pay ayrılır. Fakat onların günahından da hiçbir
şey noksanlaşmaz.”5
Dinin kabul etmediği bid'at ve hurafelerin
tuzağına genellikle yeterli dini bilgilere sahip olmayan
kardeşlerimiz düşmektedir. Bid’at ve hurafelerden uzak
durmak Kur’an ve Sünnete uymakla mümkündür.
Hutbemi bir ayet ve bir hadis meali ile bitiriyorum. Yüce
Rabbimiz Kehf Suresi, 27.nci ayeti kerimesinde şöyle
buyuruyor: “Rabbinin kitabından sana vahyedileni
oku, O’nun kelimelerini değiştirecek yoktur. Ondan
başka asla bir sığınak da bulamazsın” Sevgili
Peygamberimiz (sav) de şöyle buyuruyor: “ Size iki şey
bırakıyorum. Bu ikisine sımsıkı sarıldığınız müddetçe
yolunuzu şaşırmazsınız. Bunlar, Allah’ın kitabı
Kur’an ve Resulüllah’ın sünnetidir.”7
Yüce Rabbim cümlemize bid’at ve hurafelerden
uzak, kendi rızasına uygun, bir hayat yaşamayı nasip
eylesin.
1
Dini Kavramlar Sözlüğü
Maide, 90
3
Buhari, Sulh, 5.
4
Müslim, Cuma, 43.
5
Müslim, Zekat, 69.
6
21.yy. Türkiyesi’nde Hurafeler DİB. Yayınları.
7
Muvatta, Kader, 3.
2
Hazırlayan: Musa UYAR
Gelenbe Mahallesi Çarşı Cami İ-H/Kırkağaç
Redaksiyon: İl İrşat Kurulu
İLİ
:MANİSA
TARİH :14.11.2014
‫ق لَ ُك ْم ِم ْن أَ ْنفُ ِس ُك ْم أَ ْز َواجًا لِتَ ْس ُكنُوا‬
َ َ‫َو ِم ْن آيَاتِ ِه أَ ْن َخل‬
‫ت‬
َ ِ‫إِلَ ْيهَا َو َج َع َل بَ ْينَ ُك ْم َم َو َّدةً َو َرحْ َمةً ۚ إِ َّن فِي َٰ َذل‬
ٍ ‫ك ََليَا‬
َ‫لِقَوْ ٍم يَتَفَ َّكرُون‬
‫قال النبي صلي ّللا عليه وسلم‬
َٰ
ُ ‫ّللا تَ َعالَى الطَّ ََل‬
‫ق‬
ِ ‫ ْال َح ََل ِل إِلَى ه‬: ُ‫أَ ْب َغض‬
AİLE YUVASINA DÜŞEN ATEŞ: BOŞANMA
Okumuş olduğum ayeti kerimede yüce
Allah şöyle buyuruyor: “Kendileri ile huzur
bulasınız diye, sizin için türünüzden eşler
yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet
var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin)
delillerindendir.’’1
Okumuş olduğum hadiste Hz. Peygamber
(sav) şöyle buyuruyor: “Allah katında en
sevimsiz helal, boşamaktır.”2
Değerli Müminler!
Yeryüzüne ilk insanın ayak basmasından
itibaren aile kurumu oluşmuştu. Yüce Rabbimiz
Hz. Âdem’e eş olarak Hz. Havva’yı yaratmış ve
böylece insan nesli, evlilik bağıyla oluşan aile
yuvasında devam ede gelmiştir.
Aile hayatı, insanın sağlıklı ve huzurlu
olması, sosyalleşmesi, insan cinsinin ve neslinin
üremesi ve korunması, toplumun ahlaki
çöküntülerden uzak kalması için gerekli olan fıtri
bir ihtiyaçtır.
Kur’an-ı Kerim’de ve Hz. Peygamber’in
hadislerinde evliliğin ve aile kurmanın önemi
vurgulanmıştır. Her konuda olduğu gibi aile
kurma konusunda da bizim için yegâne örnek olan
Sevgili Peygamberimiz, bir insan olarak evlenmiş,
yuva kurmuş, çocuk sahibi olmuştur. Peygamberi
örnek alan Müslümanlar evliliğe önem vermiş, bu
kurum içerisinde çıkan problemlerini Hz.
Peygamber’in aile hayatına bakarak gidermeye
çalışmışlardır.
Muhterem Müslümanlar!
Kurulan yuvaların güven, huzur ve
mutluluk içinde devam etmesi, hem fertler ve hem
de toplumlar açısından hayati öneme sahiptir.
Ailenin en temel niteliği, o ailenin bir huzur
yuvası ve bir sevgi-rahmet pınarı olmasıdır. Böyle
bir ailede anne ile baba birbirleri dolayısıyla
huzura kavuşurlar; çocuklar bu huzurlu havada
dünyayı tanırlar ve hep beraber karşılıklı sevgirahmet ortamında şahsiyet kazanırlar.
Bununla birlikte her ailede, bireyler
arasında zaman zaman bazı anlaşmazlıklar ortaya
çıkabilir. Bu gibi durumlarda kişiler; aile içi
problemlerini dinimizin sevgi, saygı, merhamet
prensipleri doğrultusunda ve aile fertleri
birbirlerine karşı sorumluluklarını yerine getirerek
çözüme kavuşturmaya çalışmalıdırlar.
Değerli Kardeşlerim!
Günümüzde; ekonomik sorunlar, şiddetli
geçimsizlik, eşlerin birbirini ihmal etmesi, aşırı
yaş farkı, aldatmalar, ihanetler, inanç ve ideoloji
farklılıkları, ailelerin evli çiftlere gereksiz
müdahalesi, küçük yaşta yaptırılan zoraki
evlilikler, psikolojik sorunlar, uyuşturucu, alkol ve
kumar bağımlılığı aile yuvasına adeta bir ateş gibi
düşmekte ve eşler boşanmayı çare olarak
görmektedirler. Oysa Allah ve Resulünün emir ve
tavsiyelerine uyarak bu konuda acele etmemek
gerekir. Çünkü aile bağlarında başlayan çözülme,
toplumun da çözülmesine sebep olacaktır. Bu
nedenle eşler, hayatın tüm sıkıntı ve problemlerini
el ele verip, birlikte göğüs gererek çözmeye
çalışmalı ve birbirlerine karşı sorumluluklarını
yerine getirmelidirler. Boşanmadan önce eşler,
hem çocukların hem de toplumun geleceği için
tüm çözüm yollarını denemelidirler.
Kıymetli Müminler!
Boşanma, eşler için mutsuz bir evliliği
sonlandırmak olsa da ailenin yıkımı demektir.
Yuvanın dağılmasından en büyük zararı ise
çocuklar ve toplum görür. Böyle üzücü sonuçlar
yaşamamak için Kur’an-ı Kerim’in bu konuda
ortaya koyduğu değerlere ve Hz. Peygamber’in
tavsiyelerine kulak vermeli, yuvalarımızda sevgi
ve
şefkati
hâkim
kılmalıyız.
1
2
Rum, 30/21
Ebu Davud, Talak, 3
Hazırlayan: Döndü KURT
Köprübaşı Vaizi
Redaksiyon: İl İrşat Kurulu
İLİ: MANİSA
TARİHİ: 21.11.2014
َ‫قُلْ هَلْ يَ ْستَ ِوي الَّ ِذينَ يَ ْعلَ ُمونَ َوالَّ ِذينَ َْل يَ ْعلَ ُمون‬
‫ب‬
ِ ‫إِنَّ َما َيتَ َذ َّك ُر أُوْ لُوا ْاْلَ ْلبَا‬
َّ ‫صلَّى‬
: ‫ّللاُ َعلَ ْي ِه َو َسلَّ َم‬
َ ‫ّللا‬
ِ َّ ‫قَا َل َرسُو ُل‬
ُ ‫إِنَّ َما بُ ِع ْث‬
‫ت ُم َعلِّ ًما‬
İSLAMDA EĞİTİM VE ÖĞRETMENİN ÖNEMİ
Muhterem Müslümanlar!
İnsan; eğitim ve öğretime en uygun ve en
kabiliyetli olan varlıktır. Bununla beraber eğitimi
en zor ve en uzun süren varlık da yine insandır.
Varlık âleminin en şereflisi olan
İnsanoğlunun kendisine, ailesine, içinde yaşadığı
topluma faydalı bir hayat sürdürebilmesi için, ona
en gerekli olan şeylerin başında ilim gelmektedir.
Bu itibarla Müslüman olan her erkek ve kadının,
kendisine lüzumlu olan ilmihal bilgilerini, haram
ve helâl olanı öğrenmesi farzdır.
Değerli Kardeşlerim!
Bilgiyi elde edebilmek için, şüphesiz bir
eğiticiye, bir Öğretmene ihtiyaç vardır.
Atalarımızın ‘’ İnsan yetiştirme sanatı’’ olarak da
tarif ettikleri öğretmenlik mesleği, çok emek
isteyen bir meslek olduğu kadar, çok kutsal bir
meslektir. Milletlerin geleceğini belirleyen,
bireyleri toplumla buluşturan ve onlara sosyal bir
kimlik
kazandıranların
başında,
şüphesiz
öğretmenler gelmektedir. İslam’da, zor olan bu
onurlu mesleğin ilk temsilcisi ve örneği, Hz.
Muhammed(s.a.v.)dir. O eğitirken öğretir,
öğretirken de eğitirdi. Kur’an-ı Kerimin ilk inen
ayetlerinde: ‘’(Ey Muhammed) Yaradan Rabbinin
adıyla oku! O insanı, bir aşılanmış yumurtadan
yarattı. Oku! İnsana bilmediklerini öğreten,
kalemle (yazmayı) öğreten Rabbin, en büyük
kerem sahibidir.’’1 emri ilahisi, bu gerçeği açıkça
ortaya koymaktadır. Sevgili peygamberimiz
(s.a.v.) de: “Ben muallim olarak gönderildim.”2
buyurarak, bu mesleği benimsemiş ve
kutsallaştırmıştır.
Kıymetli Müminler!
Unutmayalım ki; Milletlerin varlığını
devam
ettirmesinde,
medeniyetlerin
oluşmasında, eğitim ve öğretimin önemi
büyüktür. Yine toplumların madden ve manen
yükselmesi ve ilerlemesi de buna bağlıdır. Bu
sebepledir ki, evrensel ilkeleriyle insanın dünya ve
ahiret mutluluğunu hedefleyen yüce dinimiz; ilme
ve öğrenmeye büyük önem vermiştir. “De ki hiç
bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akıl
sahipleri öğüt alırlar.”3 “Kulları içinde Allah’tan
ancak âlimler gereği gibi korkarlar.”4 “Sakın
cahillerden olma.”5 “Cahillerden yüz çevir.”6
mealindeki ayetler ve daha niceleri, dinimizin
konuya bakışını en güzel bir şekilde ortaya
koymaktadır.
Aziz Kardeşlerim!
Günümüz dünyası sosyal ve kültürel
alanda, hızlı bir değişim ve dönüşüm
yaşamaktadır. Toplumumuzu, değişen ve
küreselleşen dünyanın, saygın ve itibarlı bir üyesi
haline getirebilmek için, eğitimcilerimize ve
öğretmenlerimize önemli görevler düşmektedir.
İnsan vardır doğar, büyür ve ölür. Yine insan
vardır doğar, büyür fakat ölmez. Eserleriyle ve
hizmetleriyle gönüllerde yaşar. İşte Öğretmenin
görevi, öldüğü halde ölmeyen, milli ve manevi
değerlerine bağlı, gönlü milletine hizmet aşkıyla
dolu, mümtaz şahsiyetler yetiştirmektir.
Bu vesile ile bize okuma-yazmayı, sevgiyisaygıyı, edebi-ahlakı, milli ve manevi değerlerimizi
öğreten öğretmenlerimizin öğretmenler gününü
kutluyor, vefat eden öğretmenlerimize de,
Rabbimden rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum.
1
Alak Suresi, 1-5.
İbn-i Mace, Mukaddime 17.
3
Zümer Süresi, 9.
4
Fatır Suresi, 29.
5
En’am Suresi, 35.
6
A-raf Suresi, 199.
2
Hazırlayan: Hayrettin ÇOBAN
Mrk. Hatuniye Cami İ-H / Şehzaderler
Redaksiyon: İl İrşat Kurulu
İLİ: MANİSA
TARİH:28.11.2014
َ ْ ُ‫س َوتَ َولَّى أَن َجاءه‬
ُ‫ك لَ َعلَّه‬
َ ‫اْل ْع َمى َو َما يُ ْد ِري‬
َ َ‫َعب‬
‫يَ َّز َّكى أَوْ يَ َّذ َّك ُر فَتَنفَ َعهُ ال ِّذ ْك َرى‬
‫ إِ َّن ّللا ْل‬:‫صلهى ّللاُ َعلَ ْي ِه و َسلَّم‬
َ ‫قا َل َرسُو ُل ّللا‬
‫ َولَ ِك ْن‬، ‫ص َو ِر ُك ْم‬
ُ ‫ َوْل إِلى‬، ‫يَ ْنظُ ُر إِلى أَجْ سا ِم ْكم‬
‫يَ ْنظُ ُر إِلَى قُلُوبِ ُك ْم َوأَعمالِ ُك ْم‬
GÖNÜLLER ENGELLİ OLMASIN
Kıymetli Kardeşlerim!
Dinimiz insanı kâinatın çekirdeği ve en
şerefli mahlûkatı olarak görür, Kur’an-ı Kerimde
her türden insanın; sağlıklı ve engellinin,
inananlar ve inkârcıların, şükredenlerin ve
nankörlük eden erkekler ve kadınların, yaşlılar ve
gençlerin tasviri hep birlikte zikredilir. K. Kerim’de
Hz. Musa gibi dilinde düğüm olanlar, evlat
hasretiyle döktüğü yaşlar sonrası gözlerini
kaybeden Yakuplar, amansız hastalıktan biçare
hale gelen; ancak isyan etmeden rabbine sığınan
Eyüpler vardır.
Kıymetli Müslümanlar!
Muhterem Müslümanlar!
Okumuş olduğum ayeti kerimede yüce
Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Kendisine o âmâ
geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye
döndü. (Ey Muhammed!) Ne bilirsin, belki de o
arınacak, yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine
fayda verecek.”1
Okuduğum hadisi şerifte Hz. Peygamber
(sas)
şöyle
buyuruyor:
“Allah,
sizin
görünüşlerinize ve mallarınıza bakmaz, ancak
kalplerinize ve amellerinize bakar.”2
Muhterem Müslümanlar!
Bizler imtihan dünyasında yaşamaktayız.
Bu imtihanlar herkesin kendine göre çeşit çeşittir.
Kimileri canı, kimileri evladı, kimileri malı, kimileri
de fiziksel bir engelle, vücudundaki bazı azaların
noksanlığı ile denenir. Bu imtihan süreci sabır ve
metanetle şükrederek geçirilirse rabbimiz
tarafından verilen nimetler bizim olacaktır.
İnsanlık Hz. Âdem’den günümüze kadar çeşitli
imtihanlara tabi tutulmuştur, Rabbimizin hikmeti
gereği çeşitli ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de
engelli kardeşlerimiz bulunmaktadır. Engellilik
durumu çalışmaya üretmeye başarıya ve nihai
hedefe ulaşmaya mani değildir. Engelli olduğu
halde azimle inançla sebatla çalışan ve tarihe
adını yazdıran nice şahsiyetler vardır. Yeter ki
önlerine engeller konulmasın. Engelli olmak itilip
kakılmak hor görülmek sebebi değildir. Bilakis
onlara daha çok şefkat ve merhametle muamele
etmeliyiz. Bizler görünüşe değil gönle değer veren
Allah’ın kulları değil miyiz? Ve dinimize göre asıl
üstünlük Allaha yakın olmak ve insanlara hayırlı
hizmetlerde bulunmak değil midir?
Peygamberimiz (s.a.v.) Gözleri görmeyen
Abdullah ibn Mektum’u defalarca Medine’de
kendi yerine vekil olarak bırakmıştır. Ortopedik
engeli bulunan Muaz b. Cebeli genç yaşına
rağmen vali tayin etmiştir. Bunları yaparken
Efendimiz (s.a.v.) fiziksel özellikleri değil liyakati,
aklı ve bilgiyi esas almıştır.
Kıymetli Kardeşlerim!
Dinimiz, görmeyenin gözü, duymayanın
kulağı, konuşamayanın dili olmayı sadaka kabul
eder. Engelli birine engel olmayı, rahatsızlık
vermeyi asla tasvip etmez. Asıl engelliler, aklını,
gönlünü, kalp gözünü, elini, dilini, bilgiye, şefkate
merhamete ilahi gerçeklere kapayanlardır. Engelli
pek çok kardeşimizin gönül yapıları ile Allah
katında çok değerli olabileceğini göz ardı
etmeyelim.
1
2
Abese Suresi, 80/1-4
Müslim, “Birr ve Sıla”,34.
Hazırlayan: Fevzi TEMİZ
Şeyh Fenari Camii İ.H/ Yunusemre
Redaksiyon: İl İrşat Kurulu
Related documents
Download