Müslim 1923/173, Ebu Davud 2484

advertisement
‫الرسالة المفيدة‬
3
‫الرسالة المفيدة‬
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Hamd, ancak Allah içindir. O’na hamdeder, O’ndan yardım
ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden, kötü
amellerimizden O’na sığınırız. Allah kimi hidayete erdirirse
onu saptıracak yoktur, kimi de saptırırsa onu hidayete
erdirecek yoktur.
Allah’tan başka ibadete layık ilâh olmadığına şehâdet
ederim. O, tektir ve ortağı yoktur. Ve şehâdet ederim ki,
Muhammed O’nun kulu ve Resûlüdür.
“Ey iman edenler! Allah’tan, O’na yaraşır şekilde korkun ve
ancak Müslümanlar olarak can verin” (Âl-i İmrân, 3/102)
“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini
yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan
Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte
bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riâyetsizlikten
de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinize gözetleyicidir”
(Nisâ, 4/1)
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin.
Ki, Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın.Kim
Allah ve Rasûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş
olur” (Ahzâb, 33/70-71)
Şüphesiz, sözlerin en doğrusu Allah’ın kelâm’ı, yolların en
güzeli Muhammed’in sallallahu aleyhi ve sellem yolu ve
işlerin en kötüsü sonradan çıkarılanlarıdır. Sonradan
4
‫الرسالة المفيدة‬
uydurulup dine sokulan her yenilik bid’at ve her bid’at
sapıklıktır. Ve her sapıklık da ateştedir.
Bundan sonra:
Şüphesiz insanoğlu hayatında çeşitli merhalelerden geçiyor,
bilhassa okuyan insanlarda bu böyledir. Okudukça ilmi
gelişiyor, ilmi gelişince ufuğu genişliyor, ufuğu genişleyince
de görüşleri değiştiriyor. Ta ki bir yerde hakikatı idrak edip,
hakkı anlayana kadar.
Ne var ki okumayan insanlar oldukları yerde duruyorlar,
hatta geriye gidiyorlar. Uzun zamanlar önce bende pek
okumazdım ve sizin topluluğunuza katıldım, sizden biriydim.
Gerçek o zamanlarda bile her gördüğümü, duyduğumu
beğenmedim, ama karşı çıkacak ilmim yoktu. Daha sonra
ise Allah (s.t.) bana bir dönem okumayı nasip etti ve beni
ilmi hazinelere götürdü. Allah rızası ve eski arkadaşlık hakkı
için bu hazineleri sizinle paylaşmak istiyorum.
Akide konusunda selef ve selefi takip eden alimlerin kitap ve
risalelerinde yazıldığı gibi inanıp itikad ediyorum. Zira onlar
delillerini Kuran ve sünnetten aldılar. Bu kitap ve
risalelerinden özellikle şunları zikretmek istiyorum:
İbn Teymiyye'nin el Akidet'ul Vasitiyye'si,
Ebu Hanife'nin Fıkh-ı Ekber'i,
Ebu Cafer et Tahavi'nin el Akidet'u Tahaviyye'si,
Ahmed bin Hanbel'in Usul'u Sunne'si,
Ebu Muhammed Abdulgani el Makdisi'nin el İktisad
fi'l İtikad'i.
5
‫الرسالة المفيدة‬
Tevhid konusunda ise yine selef ve selefi takip eden
alimlerin, bilhassa İbn Teymiyye, İbn Kayyım ve ilk dönem
necd alimlerin kitap ve risalelerinde yazıldığı gibi
inanıyorum. Zira onların delilleri Kuran ve sünnet idi. Bu
konuda İbn Teymiyye ve öğrencisi olan İbn Kayyım'in kitap
ve risaleleri, birde Muhammed bin Abdulvehhab ve
torunların kitapları ve risaleleri önemlidir.
El Vela ve'l bera konusunda ise yine selef ve selefi takip
eden alimlerin kitap ve risalelerinde yazılmış olduğu gibi
inanıyorum. Zira onlar delillerini Kuran ve sünnetten aldılar.
Bilhassa
İbn Teymiyye'nin Sırat-ı Mustakim'i,
Süleyman bin Abdullah'ın ed Delail'i ve
Hamd bin Ali bin Atik'in Sebilu Necat'ı bu konuda
aydınlatıcı eserlerdir.
Okuduğum kitablardan anladım ki, ''ben müslümanım''
demekle müslüman olunmuyor. Kelime-i şehadeti sadece dil
ile telafüz etmek müslüman olabilmek için yetmiyor. Anladım
ki, bu kelimenin manasını bilmeden, şartlarını yerine
getirmeden, erkanlarına riayet etmeden, onu bozan
şeylerden uzak kalmadan, manasını hayatın her alanında
uygulamadan günde bin kere dil ile söylense bile kuru ve
faydasız bir iddiadan ötürü geçmez.
Anladım ki namaz kılmak, oruç tutmak, sadaka vermek ve
sair ibadet şekillerini yapmak kişiyi müslüman yapmaz.
Müslüman olabilmek için daha fazla lazım.
Peki, kişi müslüman olabilmesi için neler yapıp, nelere iman
6
‫الرسالة المفيدة‬
edip, itikad etmelidir?
Okumuş olduğum kitapların neticesi olarak diyorum ki,
müslüman olabilmek için Allah’ı (Azze ve Celle), hem
Rububiyette, hem Ulûhiyette ve hem de İsim ve Sıfatlarında
Tevhid etmek gerekmektedir!
O’ndan başka ilah olduğunu düşünenleri ya da ilahlaştırılan
tağutları ve onlara ibadet edenleri tekfir edilmelidir! Hem bu
tağutları hemde onlara ibadet edenleri tekfir etmeyenleri de
tekfir edilmelidir!
Muhammed ibn Abd ul-Vahhab (rahimehullah) dedi:
“İslam dininin aslı ve kaidesi iki önemli hususu ihtiva
etmektedir:
Birincisi: Tek olan, ortağı olmayan Allah'a ibadet edip,
insanları buna davet etmek, dostluğu velayeti bunun üzerine
bina etmek, bunu terkedenleri de tekfir etmek.
İkincisi: Allah'a ibadet hususunda şirkten sakındırmak, şirk
içinde olanlara düşmanlık besleyip bunları tekfir etmek ve bu
hususta gerçekten sert davranmak gerekir. (ed-Durur esSeniyye 2/229)
Tağutu inkar ve tekfir edebilmek için, tam olarak tağutun ne
olduğunu çok iyi bilmelisin.
Tağut, lugat manası olarak tağa, yetgi, tugyan, yetgu,
7
‫الرسالة المفيدة‬
tugyanen kökünden türemiştir.
Kelime manası olarak haddini aşan mahluk, yükselmiş,
küfürde ileri gitmiş, isyanda haddini aşmış demektir. Bu
özelliklere sahip olan herkes tagut olarak isimlendirilir.
“Ki onlar şehirlerde azgınlaşmışlardı.” (Fecr 89/11)
"Tagal mau ve’l bahr"; su ve deniz yükseldi denildiğinde,
denizin dalgaları yükseldi manasına gelir.
Haddini aşan her şeye tagut denir.
"Tagut" kelimesi, hem tekil ve çoğul hem de dişi ve erkek
için kullanılır.
Tagutun çoğulu; "tavagit" dir. Hadiste şöyle geçer:
"Babalarınız ve tagutlar (tavagi - tavagit) adına yemin
etmeyin!"
Hadisteki "tavagi" kelimesi, "tagiyenin" çoğuludur. Bunlar ise
müşriklerin ibadet ettikleri putlar ve başkalarına verdikleri
isimlerdir. Devs tagiyesi, Hesam tagiyesi denildiğinde Devs
ve Hesam kabilelerinin taptığı putlar kastedilirdi.
"Tavagi"; küfürde haddini aşan manasına da gelir. Bu
durumda, Devs ve Hesam’ın büyükleri ve ileri gelenlerine
itaat kastedilir. (Lisanul Arap c: 15 s: 7)
Ebu İshak şöyle dedi:
"Allah-u Teâlâ'dan başka ibadet edilen her şey cibt ve
8
‫الرسالة المفيدة‬
tağuttur... Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak şöyle
buyuruyor:
"Onlar, taguta ve cibte inanıyorlar." (Nisa: 51)
Şu’bi, Ata ve Mücahid şöyle dediler:
"Cibt; sihirdir. Tağut ise; şeytan, kahin ve dalalette baş olan
herkestir."
El Ahfeş:
"Tağuta kulluk etmekten kaçınarak..." (Zümer: 17) ayeti
hakkında şöyle dedi:
"Tağut putlardan olabildiği gibi cin ve insanlardan da
olabilir." (Bu açıklamaların hepsi Lisan’ul Arap’ta
geçmektedir.)
Vahidi şöyle dedi:
"Bütün arapça dil alimleri tağutu, "Allah-u Teâlâ'dan başka
ibadet edilen herşey" olarak tarif etmişlerdir."
Nevevi şöyle dedi:
"Leys, Ebu Ubeyde ve El Kesai "tağut" hakkında şöyle
dediler:
"Tağut; Allah-u Teâlâ'dan başka ibadet edilen her şeydir."
(Şerh Sahihi Müslim c: 3 s: 18)
Cevheri şöyle dedi:
"Tağut, şeytan ve dalalette baş olan herkestir."
9
‫الرسالة المفيدة‬
İbni Cerir Taberi şöyle dedi:
"Bana göre tağuta verilecek en doğru mana; Allah-u
Teâlâ'ya karşı haddini aşan ve Allah-u Teâlâ'dan başka
kendisine zorla veya gönüllü itaat edip bağlanılarak ibadet
edilendir. Kendisine ibadet edilen bu varlık bir insan
olabileceği gibi şeytan, put veya herhangi bir şey de olabilir."
(Taberi Tefsiri)
İmam Kurtubi şöyle dedi:
"Tağut; kahin, şeytan ve sapıklıkta öncü olan kimselerdir."
(Kurtubi Tefsiri c: 3 s: 282)
Kurtubi bir başka yerde şöyle dedi:
"Tağutu reddedin", demek; "şeytan, kahin, put ve bunlar gibi
Allah-u Teâlâ'dan başka ibadet edilen ve sapıklığa çağıran
her şeyi terkedin" demektir." (Kurtubi tefsiri c: 9 s: 10)
İbni Teymiyye şöyle dedi:
"Tağut Fa’lut kalıbında olup tuğyandan türemiştir. Tuğyan
ise haddi aşmaktır. Bu ise zulüm ve haksızlıktır. Allah-u
Teâlâ'dan başka kendisine ibadet edilen kişi, eğer buna
razıysa tağut olmuştur.''
(Tağutun tarifiyle ilgili burada sınır konulmasının sebebi
Allah-u Teâlâ'dan başka kendilerine ibadet edilen nebi ve
salih kişileri istisna etmek içindir. Zira onlar, hiç bir şekilde
kendilerine ibadet edilmesine razı değildirler. Bu sebeble
onlar tağut olarak isimlendirilmezler. Fakat bu kimselere
ibadet eden kimseler reddedilir ve tekfir edilirler.)
10
‫الرسالة المفيدة‬
Bu sebeble Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, putları
tagutlar olarak isimlendirmiştir. Sahih bir hadiste Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:
"Tağutlara ibadet edenler (ahiret gününde) tagutların peşine
düşerler."
- Allah-u Teâlâ'ya isyan konusunda,
- Hidayet ve hak dinin dışında,
- Kitab ve sünnete muhalif olarak; kendisine itaat edilip,
bağlanılan her yol tağuttur.
Bu sebeble Allah-u Teâlâ'nın kitabı dışında hüküm veren ve
kendisine muhakeme olunan kişiye tagut ismi verilmiştir.
Firavun’a da işte bu sebeble tağut denilmiştir." (Fetvalar c:
28 s: 200)
İbni Kayyım şöyle dedi:
"Tağut; kendisine ibadet edilme, bağlanılma ve itaat edilme
konusunda haddini aşan kul demektir.
İnsanların tağutu; Allah-u Teâlâ ve rasulünün kanunlarıyla
hükmetmeyen, Allah-u Teâlâ'dan başka kendisine
muhakeme olunan, ibadet edilen ve Allah-u Teâlâ'nın
emrine dayanmaksızın ve Allah-u Teâlâ'ya itaat etmeksizin
zatı için tabi olunanlardır. İşte alemlerin tağutu bunlardır.
Bunları düşünür ve insanların durumuna bakarsan,
insanların çoğunun Allah-u Teâlâ'ya değil, tağutlara ibadet
ettiğini, Allah-u Teâlâ ve rasulünün hükümlerine değil
tağutların hükümlerine muhakeme olduğunu, Allah-u Teâlâ
ve rasulüne değil, tağuta itaat edip tabi olduklarını
11
‫الرسالة المفيدة‬
görürsün." (A’lamu’l Muvakkiin c: 1 s: 50)
Burada şunu ifade etmeden geçmeyeceğim:
İbni Kayyım’ın, zamanındaki yani 700 sene önceki
insanların çoğu hakkındaki görüşü böyleyse, bizim
zamanımızın insanlarını görseydi acaba onlar hakkındaki
görüşü nasıl olurdu?
İmam Abdurrahman Ebu Batin şöyle dedi:
"Tağut; Allah-u Teâlâ'dan başka ibadet edilenlerin,
sapıklıkta öncü olanların, batıla çağıran ve onu iyi
gösterenlerin hepsidir.
Allah-u Teâlâ ve rasulüne zıd olan hükümlerle insanlar
arasında hüküm verenler, kahin ve sihirbazlar, sapık ve
yalan hikayeler uydurarak insanları mezarlara ibadet etmeye
çağıran mezar bekçileri, hizmetçileri ve koruyucuları aynı
şekilde birer tağuttur.
Bu tağutların aslı ve en büyüğü ise şeytandır. Şeytan en
büyük tağuttur. Allah-u Teâlâ daha iyi bilir." (Ed-Durerus
Seniye c: 2 s: 103)
Şeyh Muhammed Hamid el Fıkhi şöyle dedi:
"Selef alimlerinin tağut hakkındaki sözlerinden şu anlaşılır:
Tağut; Allah-u Teâlâ'ya ibadet etmeyi, dinde ihlaslı olmayı,
Allah-u Teâlâ ve rasulüne itaat etmeyi engelleyerek başka
yönlere sevk edendir. Bu, cin ve insanlardan şeytanlar
12
‫الرسالة المفيدة‬
olabileceği gibi, ağaç, taş ve başka şeyler de olabilir.
İslam şeriatine muhalif kanunlarla hükmetmek, insanın kan,
mal ve ırzları konusunda hüküm vermek için konulan bütün
kanunlar, Allah-u Teâlâ'nın şeriati olan hadleri kaldıran,
faizin, zinanın ve içkinin haramlığını iptal eden bütün beşeri
kanunlar tağut kavramına girerler. Zaten böyle kanunların
her biri başlı başına birer tağuttur.
Aynı şekilde yazan kişinin niyeti ne olursa olsun, ister bilerek
yazsın isterse bilmeden yazsın, haktan ve Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in getirdiği şeriatten yüz çevirmek
için yazılan her kitap da birer tağuttur." (Fethul Mecid
kitabında dipnot s: 282, Dar’el Kutubil İlmiyye)
Süleyman b. Sehman tagut hakkında şöyle dedi:
"Tağut;
- hüküm tağutu,
- ibadet tağutu ve
- itaat ve tabi olma tağutu olmak üzere üç türlüdür.."
(Ed-Durerus Seniye c: 8 s: 272 mürtedin hükmü bölümü)
Tağut; ibadetle ilgili en basit meselelerde bile olsa, Allah-u
Teâlâ dışında rızası sebebiyle kendisine ibadet edilendir.
Sevgi, dostluk, düşmanlık, itaat, bağlanma, muhakeme
olma, dua, korku, adak, namaz ve uluhiyyetle alakalı
herhangi bir konuda kendisine ibadet edilen Allah-u Teâlâ
dışındaki her varlık tağuttur.
13
‫الرسالة المفيدة‬
Allah-u Teâlâ'nın şeriatine muhalif olan bütün kanun ve
şeriatlerin her biri birer tağuttur. Küfür, fesat ve sapıklıkta
öncü olan herkes birer tağuttur.
Yani Allah ve Rasulunün koyduğu ölçüler dışında ölçüler
koyan, insanı Allah’a ibadetten alıkoyan, dini Allah’a has
kılmayı , Allah’a ve Rasulüne tabi olmayı engeleyen
herşeydir. Bu insi, cinni, şeytan, nefis, hayvan, ağaç, para,
taş, kadın, mezar olabileceği gibi, Allah’ın hükümleri dışında
hükümler koyan zalim bir diktatör, bir kral, halkın seçtiği bir
zümre (demokrasi), bir meclis veya bir grup bilim adamı
olabilir.
İnsanlar arasındaki hukuki ilişkileri, davranış biçimlerini,
ekonomik meseleleri, kısaca beşeri münasebetleri
düzenleyen ve müyyedeye bağlayan, Kur’an ve sünnetten
kaynaklanmayan, ister yabancı olsun, ister yerli, her türlü
beşeri kanun ilke, değer yargısı ve davranış kalıpları bu
kelimenin anlamı içine girer. Allah ve Rasulü (sas) dışında
kendisine muhakeme olunan veya Allah dışında kendisine
itaat edilen veya Allah’ın izin vermediği konularda kendisini
tabi olunan varlıklardır.
Baş tağutlar
Tağutlar sayı bakımdan çoktur. Ançak bunlardan beş tanesi
önemli yer tutuyor.
1. İnsanları Allah’tan başkalarına çağıran şeytan.
14
‫الرسالة المفيدة‬
Allah (cc) diyor: “Ey Ademoğlu! Ben size şeytana ibadet
etmeyin, çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır, diye
bildirmedim mi ?” (Yasin 36/60)
2. İnsanları Allah’ın hükmünden başka hükümlerle
muhakemeye zorlayan ve Allah’ın hükümlerini değiştiren
zalim idareciler.
Allah (cc) buyuruyor ki: “Sana indirilene ve senden
öncekilere indirilenlere inandıklarını iddia edenleri
görmüyormusun? Reddetmeleri emrolunmuşken tağuta
muhakeme olmak istiyorlar. Oysa ki, şeytan onları büsbütün
saptırmak istiyor.” (Nisa 4/60)
3. Allah’ın indirdiklerinden başka hükümlerle hükmedenler.
Allah (cc) diyor: “Kim Allah’ın indirdiğiyle hüküm vermezse,
işte onlar kafirlerin ta kendileridir.” (Maide 5/44)
4. Gaybı bildiğini iddia eden kişi.
Allah (cc) buyuruyor: “Görülmeyeni bilen Allah, görülmeyeni
kimseye göstermez.” (Cin 72/26)
“Gaybın anahtarı O’nun katındadır. O’ndan başka hiç kimse
onu bilemez. Karada ve denizde onların hepsini O bilir.”
(En’am 6/59)
15
‫الرسالة المفيدة‬
5. Kendisine ibadet edilen ve buna rıza gösteren.
Allah (cc) şöyle diyor: “Onlar içinde kim, ben Allah’tan başka
bir ilahım derse, işte onu cehennemle cezalandıracağız.
Zulmedenlerin cezasını işte böyle veririz.” (Enbiya 21/29)
Bunun dışında günümüzde tağutların başlarından bazıları
şunlardır:
· Birleşmiş Milletler Teşkilatı,
· BM'ye üye olan bütün devletler,
· Bu ülkelerin liderleri ve kanun yapan herkes,
· Allah-u Teâlâ Dışında Şeriat -Kanun- Koyan,
· Allah’ın Kanunları Dışındaki Her Kanun,
· Tüm kanun çıkartan hükümetler ve bu kanunları
yapmaya yardım edenler; parlamentolar, millet
meclisleri, parlamento üyeleri, bakanlar, milletvekiller;
· Bu devletlerin ve hükümetlerin tüm memurları;
· Bu devletlerin okullarındaki öğretmenler;
· Bu ülkelerin siyasi partileri;
· Bu partilerin yardımcıları, destekçileri ve memurları;
· Bu siyasi partileri destekleyen ve oy verenler;
· Bu hükümetlerin kanunlarına inanan, bu kanunlarıyla
hüküm arayan, bu kanunları kabul eden savcılar,
avukatlar;
· Bu kanunlarla hüküm veren hakimler ve Allah'ın
indirdiğiyle hükmetmeyen herkes;
· Bu kanunları koruyan ve uygulayan polis, istihbarat
vs.;
16
‫الرسالة المفيدة‬
· Bu kanunlar için savaşan ve hükümetleri korumak ve
savunmak için savaşan asker. Velevki sıcak savaşa
çıkmazsa bile, askere intisap eden herkes;
· Bu kanunları kabul eden ve destekleyen dini liderler;
· Bu hükümetleri destekleyen ve bu hükümetlerin
devam edebilmeleri için yardım eden zengin üst
tabakadan insanlar. Ve bu hükümetlere, bakanlıklara ve
devletin kurumlarına maddi destek veren ve yardım
eden herkes;
· Bu hükümetlere davet eden, onlar için reklam yapan,
halkı bu hükümetlere itaat etmeye, o hükümetleri
desteklemeye davet eden herkes;
· Bu hükümetleri destekleyen, itaat eden, yardım eden,
onları sempati gösteren herkes;
· Tağutlarla müslümanlara karşı birleşen herkes;
· Bu hükümetleri sevenleri, onlara sempati gösterenleri,
onları destekleyenleri, onlara yardım edenleri, onlara
itaat edenleri, onlara tabi olanları, onları dost (veli)
edenleri ve onlara buğz ve düşmanlık göstermeyenleri
tekfir etmeyen herkes;
· Heva ve Heves;
· Allah-u Teâlâ İçin Sevilmeyip Zatı İçin Sevilen;
· Allah-u Teâlâ İçin Değil Zatı İçin İtaat Edilen;
· Vatan ve Milliyetçilik ;
· Kavim ve Kavmiyetçilik -Ülkücülük;
· İnsanlık -Hümanizm- Fikri;
· Halk;
· Bazı Yönleriyle Çoğunluk;
· Lahey Adalet Divanı;
· İbadet Edilen Put, Haç, Taş, İnek, Mezar, Resim,
Hayvan vb. Şeyler;
17
‫الرسالة المفيدة‬
· Demokrasi;
· Sihirbazlar;
· Kahinler;
· Yahudi hahamlar;
· Hıristiyan papazlar;
· Gaybi Bildiğini İddia Eden Kimseler;
· Yeni dünya düzen(sizliğ)i denilen masonik sistemi;
· NATO (North Atlantic Treaty Organization);
· Gizli Örgütler;
· İşid;
· Fifa (uluslararası futbol federasyonları birliği);
· Tıbbi mafyası (ilaç üreten firmalar);
· Allah-u Teâlâ'dan Başka İbadet Edilen Her Şey;
· Deccal;
· Sözde İslami cemaatler
Tağutu reddetmek nasıl olmalıdır?
Tağutu reddetmek beş bölüme ayrılır.
1. Allah’tan başkasına ibadet etmenin batıl olduğunu bilmek
ve buna inanmak.
Allah (cc) diyor: “İşte böyle şüphesiz, Allah O, hak olandır ve
şüphesiz, O’nun dışında taptıkları ise batıldır. Şüphesiz,
Allah yücedir, büyüktür.” (Lokman 31/30)
2. Bu inançla Allah’tan başka ibadet edilenleri terketmek.
18
‫الرسالة المفيدة‬
Allah (cc) şöyle buyuruyor: “Andolsun ki, biz her kavme
Allah’a ibadet edin ve tağuttan sakının diye bir rasul
gönderdik.” (Nahl 16/36)
Ve: “Öyleyse iğrenç bir pislik olan putlardan kaçının.” (Hac
22/30)
Bil ki, tağuta muhakeme olmak, ondan yardım istemek ve
ona sığınmak tağuta ibadet etmek demektir.
Terk üç kısıma ayrılır.
A. İtikadi terk (kalp ile)
B. Kavli terk (söz ile)
C. Fiili terk (amel ile)
Bir kul bu üçünü kendi hayatına geçirmemişse tağuttan
sakınmış olmaz.
- Birisi kalpte terk ediyor ama sözde terk etmiyor.
Yasaya yemin eden böyledir.
- Birisi söz ve amel ile terkediyor, ama kalpte terk
etmiyor. Münafıklar böyledir.
- Birisi kalpte terk ediyor ama fiilde terk etmiyor. Tağuta
secde eden ve tağutun mahkemesine giden böyledir.
Bu üçünü bir arada bulundurmayan sakınmış olmaz.
19
‫الرسالة المفيدة‬
Bazı insanlar diyorlar ki: Fiili terk ve sakınmak gerekmez,
itikadi terk (kalp ile) ve kavli terk (söz ile) yeterlidir.
Cevab: Bu çok kötü bir söz ve bahanedir. Çünkü ictinab
(sakınmak) hem itikadi, hem sözde, hemde amelde
sakınmak manasına geliyor.
Allah (cc) şöyle buyuruyor: “İçki, kumar, dikili taşlar ve fal
okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse,
bunlardan kaçının, umulur ki kurtuluşa erersiniz.” (Maide
5/90)
Mesela: Kim içkinin haram olduğunu biliyor, onu kalpte
kabul ediyor, ama içki içmeye devam ediyorsa, o zaman o
ameli olarak terk etmiyor, öyle birinin hakkında diyemeyiz ki,
o kişi içkiden uzaklaşmış, ama diyoruz ki o içki içiyor. O asi
bir müslümandır (müslümansa).
Aynen, bir insan tağutun mahkemesinde muhakeme
olmanın şirk olduğunu biliyorsa, ve onu da kalpte kabul
ediyorsa, ama ameli olarak terk etmiyorsa (yani tağutun
mahkemesinde muhakeme olmaya devam ediyorsa, yada
orada “hakkını” aramaya devam ediyorsa), tağuttan ve
tağutu ibadetten uzaklaşmamış (sakınmamış) demektir. İşte
buna diyoruz ki, tağuta ibadet ediyor ve böylece Allah’a şirk
koşuyor. Dolaysıyla müşriktir, namaz kılsa da, oruç tutsa da,
“cihad” etse de.
3. Onlara karşı düşmanlık beslemek. Allah (cc) İbrahim’in
(as) hikayesinde anlatıyor ki İbrahim (as) kavmine şöyle
dedi: “Şimdi neye tapmakta olduğunuzu gördünüz mü? Hem
20
‫الرسالة المفيدة‬
siz, hem de eski atalarınız? İşte bunlar, gerçekten benim
düşmanımdır. Yalnızca alemlerin Rabbi hariç.” (Şuara
26/75-77)
4. Onlara buğz etmek.
Allah Teala diyor: “İbrahim ve onunla beraber olanlarda,
sizin için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi
ki: ‘Biz sizden, ve sizin Allah’tan başka taptıklarınızdan
uzağız. Sizi tekfir ettik. Bir tek Allah’a inanmanıza kadar,
sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke (=buğz)
belirmiştir.” (Mümtehine 60/4)
5. Onları tekfir etmek. Nasıl tekfir edilir? Bütün kafirleri yada
küfre çağıranları kafir olarak kabul etmek. Allah’tan
başkasına ibadet edene kafir diye hitab etmek. “Biz sizden
ve sizin Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tekfir
ettik.” (Mümtehine 60/4)
Bil ki yüce Allah’ın (cc) Ademoğluna ilk farz kıldığı şey
tağutu inkar edip, Allah’a iman etmesidir.
Allah (cc) diyor: “Andolsun ki biz her millete Allah’a ibadet
edin ve tağuttan sakının diye tebliğ etmesi için bir rasul
gönderdik.” (Nahl 16/36)
Tağutu inkar etmek şöyle olmalıdır: Allah’tan başkasına
ibadet etmenin batıl olduğunu bilip, buna inanmalı, bu
inançla Allah’tan başka ibadet edilenleri terketmeli, onlara
21
‫الرسالة المفيدة‬
buğz etmeli, onları tekfir etmeli ve onlara karşı itikadi
bakımdan düşmanlık beslenmelidir.
İyi bilmelisin ki, bir kimse tağutu reddetmediği müddetçe
Allah’a iman etmiş sayılmaz.
Çünkü Allah (cc) diyor: “O halde kim tağutu reddedip,
Allah’a inanırsa kopması mümkün olmayan sağlam kulpa
yapışmıştır.” (Bakara 2/256)
Ve okumuş olduğum kitablardan anladım ki, ibadete layık
tek ilah olarak Allah'ı kabul edilmelidir!
Yine diyorum ki, Muhammed (sas)'in Allah’ın Rasulu ve kulu
olduğunu kabul edilmelidir!
Ve Allah’a olan tüm ibâdetleri heva ve hevese göre değil,
Rasulullah’ın (sas) öğrettiği şekilde yapılmalıdır!
Okumuş olduğum kitablarından şunları anladım:
1. La ilahe illallah kelimesini manasını bilmeden
söylemek sahibine fayda vermez.
Allah (st) şöyle buyurmaktadır:
''Şu halde bil; gerçekten, Allah'tan başka ilah yoktur.''
(Muhammed: 47/19)
22
‫الرسالة المفيدة‬
''Allah'ı bırakıp da taptıkları putlar, şefâat edemezler. Ancak
bilerek hakka şahitlik edenler bunun dışındadır.'' (Zuhruf
43/86)
“Mümin olanlar, ancak o kimseler ki, onlar Allah ve
Rasulüne iman ettiler, sonra hiç bir kuşkuya kapılmadan
Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler. İşte onlar
sadık olanların ta kendileridir.” (Hucurat 49/15)
''Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah'a eşler koşmayın.''
(Bakara 2/22)
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Kim Allah’tan başka bir ilah olmadığını bilerek ölürse
cennete girer.” (Müslim: 26/43)
“Allah’tan başka ibadete layık ilah olmadığına ve benim de
Allah’ın Rasulü olduğuma şehadet ederim. Her kim hiçbir
şüpheye yer bırakmaksızın bu iki kelimeyle Allah’ın
huzuruna çıkarsa Cennet’e girer.'' (Müslim, İman: 10)
"La ilahe illAllah'a şehadet edinceye, bana ve benim
getirdiğime iman edinceye kadar insanlarla savaşmakla
emrolundum." (Sahihi Müslim Nevevi Şerhi c: 1 s: 206)
2. Allah'ın şeriatından başka bir yolu, yürürlüğe
konulmuş olan kanunları, sistemi ve her türlü düşünce
küfürdür; hem bu yolları, kanunları, sistemleri ve
düşüncelerini hemde bunlara uyanları tekfir ettim!
23
‫الرسالة المفيدة‬
Zira Allah (st) şöyle diyor:
“Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse
kendileridir.'' (Mâide: 5/44) ve,
kâfirlerin
ta
“Hüküm ancak Allah’ındır. Allah kendisinden başkasına
değil, ancak kendisine ibadet edilmesini emretmiştir.
Dosdoğru din işte budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.”
(Yusuf: 12/40)
3.1 Şu an yeryüzünde bir İslam devletinin olmadığını ve
dolayısıyla tüm ülkelerin Dar ul Harb olduğunu kabul
ettim! Bu konu hakkında icma vardır:
"Darul islam müslümanların hakim olup, islam hukukuyla
hükmettikleri yerdir. Darul harb ise; içerisinde islam
hukukunun uygulanmadığı dardır. Velev ki darul İslama
bitşik olsun." (Ahkam-u Ehl-i Zımmet- İbn Kayyim)
"Bir yerin darul İslam veya darul harb olmasının ölçüsü
orada icra edilen ahkamlardır. Şayet emir ve nehiy yetkisi
Müslümanların elinde ise o yer darul İslam'dır. Aksi takdirde
ise darul küfürdür.'' (Seylu-l Cerrar, 4/575)
"Darul İslam, İslam ahkamının icra edildiği yerdir. Ve orada
yaşayan Müslümanlar eman içerisinde olmalıdır. Darul harb
ise İslam ahkamının icra edilmediği yerdir. Orada yaşayan
Müslümanlar eman içinde değildirler.'' (es-Siyasetu-l
Şer'iyye, 69)
24
‫الرسالة المفيدة‬
3.2 Bu ülkelerde yaşayan tanımadığım, durumunu
bilmediğim herkesi aksi durum isbat oluncaya kadar kafir
hükmünü veriyorum! Bu ise asluddin'in bir parçası ve
gereğidir, zira asıl hüküm şudur: 'Kim bir dar'da yaşarsa aksi
hali ispat oluncaya kadar bu dar'ın hükmünü alıyor.'
Dolayısıyla ''dünyada milyarlarca müslüman var'', ''Türkiyede
70 milyon müslüman var'' ve benzeri sözleri söyleyenlerini
de tekfir ettim!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
"Sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra Mekke'nin
göbeğinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan
çeken O'dur. Allah yaptıklarınızı hakkıyle görendir. İnkar
edenler, sizi Mescid-i Haram'dan alıkoyanlar ve kurbanları
tutarak yerine varmasına engel olanlar ise, işte o
müşriklerdir. Eğer orada bilmeden kendilerini öldüreceğiniz
ve bu yüzden de bir takım güçlüklere uğrayacağınız,
tanımadığınız mü'min erkekler ve mü'min kadınlar
olmasaydı, Allah savaşa engel olmazdı. Bu, Allah'ın
dilediğini rahmetine sokması içindir. Eğer mü'minler ve
kafirler ayrılmış olsalardı, onlardan kafir olanlarına çok acı
bir şekilde azab ederdik." (Fetih: 48/ 24-25) ve
Ama (azab geldiği sırada) iman edip imanı kendisine yarar
sağlamış -Yunus kavminin dışında- bir ülke olsaydı ya!
Onlar iman ettikleri zaman dünya hayatında onlardan
aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar
yararlandırdık. (Yunus 10/98)
Burdaki ''iman etmiş bir ülke'' ile o ülkenin insanları
kastedilmiştir.
25
‫الرسالة المفيدة‬
Bir de Allah güvenlik ve huzur içinde bulunan bir şehri örnek
verdi; oraya rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat
Allah'ın nimetlerine inkar etti, böylece Allah yaptıklarına
karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı. (Nahl
16/112)
Burdaki ''inkar etmiş bir şehir'' ile o şehrin insanları
kastedilmiştir.
''Andolsun Harun bundan önce onlara: "Ey kavmim
gerçekten siz bununla fitneye düşürüldünüz (denendiniz).
Sizin asıl Rabbiniz Rahman'dır; şu halde bana uyun ve
emrime itaat edin" demişti. Onlar: Biz, dediler, Musa
aramıza dönünceye kadar buna tapmaktan asla
vazgeçmeyeceğiz! Musa, döndüğünde, dedi: Ey Harun!
bunların dalâlete düştüklerini gördüğün vakit seni
engelleyen ne oldu. Neden benim yolumu takip etmedin?
Emrime âsi mi oldun? Harun: Ey annemin oğlu! dedi, saçımı
sakalımı, yolma!'' (TaHa 20/90-94)
4.1 Hâkimiyetin ve teşri sadece Allah’a aittir.
“Diyorlar ki; hüküm verme işinde bize bir pay var mıdır? De
ki; emrin ve hükmün tamamı yalnız Allah'a aittir.” (Al-i
İmran: 3/154) ve,
“Hüküm vermek ancak Allah’a aittir.” (Yusuf: 12/40)
4.2 Binaenaleyh demokrasi dininde kişilerin kendilerini
26
‫الرسالة المفيدة‬
yönetecek, nizama sokacak hükümleri çıkaracak olan
ilahlarını oy vererek seçmek küfürdür! Bu tür seçimlere
katılan herkesi tekfir ettim! Ve hatta onların şirk olan
demokrasi dinlerinin bir parçası olan oy binasına gitmenin
onların bu demokratik parlamenter sistemini tanımaktan
başka bir çıkarılış gayesi taşımadığı için boş oy atmayı ve
sandık başına gidenleri de tekfir ettim!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
“Yoksa Allah’ın dinde izin vermediği bir şeyi kanun kılacak
ortakları mı var?” (Şura: 42/21)
5. Allah’tan başka hüküm koymuş olan tağutların ve yahut
kanunların mahkemelerini başvurmak küfürdür! Hem bu
mahkemelerini bu mahkemelerde hüküm arayan yada
kendilerini savunanları tekfir ettim! Kendi rızamla
tağuntun mahkemesine gitmiyorum, zorla çıkarıldığım
takdirde ise onların muhakemesini reddettiğimi açıkça
belirtir, onlardan müspet ya da menfi bir hüküm beklenti
içerisine girmem!
Çünkü Allah (st) şöyle diyor:
“Sana ve senden önce indirilenlere iman ettiklerini iddia
edenleri görmüyor musun? Reddetmekle emrolunmuşken
tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan onları derin bir
sapıklığa düşürmek istiyor.” (Nisa: 4/60) ve,
“Hayır, Rabbine and olsun ki, aralarında çıkan
anlaşmazlıklarda seni hakem tayin etmedikçe ve sonra
senin vereceğin karara içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan
27
‫الرسالة المفيدة‬
teslim olmadıkça hiç biri asla iman etmiş olmaz.” (Nisa:
4/65)
6.1 Avukate vekalet vermek küfürdür! Tağutun zindanına
düştüğümde ya da normal zamanlarda beni savunması için
yahut hakkımı almak için tutmama izin vermiş olduğu ve de
benim durumumu yine tağutun muhakemesine sunacak olan
avukata vekâlet vermiyorum, benim üstümdeki velayet
hakkını kabul etmiyorum! Avukata vekalet verenlerini tekfir
ettim!
6.2 Tağutun mahkemesine başvurmak küfürdür, velev ki
orda bazı konularda İslam'ın hükümlere göre hüküm verilse
bile! Bu nedenle tağuta gidip, "şu konuda bizim için İslam’ın
bu hükmünü icra et" deyip ona velayet vermeyi ve
''günümüzde İslam mahkemesi yoktur sadece tağutun
mahkemesi vardır, bu yüzden ondan hüküm alabilirim''
düşüncesini ve böyle yapanlarını da tekfir ettim!
6.3
Kafire velayet vermek küfürdür! Dolayısıyla
hayatımın her alanında bir kafire velayet vermeyi ve üzerime
hükmetme ''hakkını'' (!) reddettim ve tekfir ettim, isterse
sporda bir hakem olsun, isterse de trafik kazasında hüküm
veren bir polis memuru olsun. Kafirlere velayet verenleri
tekfir ettim!
Çünkü Allah (st) şöyle diyor:
“Allah,
mü’minlerin
aleyhine
kâfirlere
asla
yol
28
‫الرسالة المفيدة‬
vermeyecektir.” (Nisa: 4/141) ve,
“Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Rasulüne
çağırıldıklarında "işittik ve itaat ettik"demek sadece
mü’minlerin söyleyeceği sözdür, işte asıl bunlar kurtuluşa
erenlerdir.” (Nur: 24/51)
7. Tağutların kanunlarını, düşüncelerini ve dinleri olan
demokrasilerini kabul manasına gelecek herhangi bir işte
çalışmak küfürdür! Bundan dolayı demokrasi dininin ve
yahut başka sistemlerin hakimlik, avukatlık, polislik,
öğretmenlik, imam (!) ve yahut buna benzer, sistemin bekası
için çalışan, sistemi koruyan yada gelişmesini sağlayan,
fikirlerini enjekte edip, onlar için meslek edinilmiş her türlü
memurluk dallarında çalışanları tekfir ettim!
“Diyorlar ki hüküm vazetme işinde bize bir pay var mı? Deki:
"Emir ve hüküm yalnız Allah’a mahsustur.” (Ali İmran: 154)
“Yerin ve göklerin hükümranlığı Allah’ındır, bütün işler
Allah’a döndürülür.” (Hadid: 57/5)
“Onlar cahiliyenin hükmünü mü istiyorlar? İnanmış, akıllı bir
topluluk için Allah’tan daha iyi yasa koyucu var mıdır?”
(Mâide: 5/50)
“Kim Allah’ın indirdiği ile
kendileridir.” (Mâide: 5/44)
hükmetmezse
kâfirlerin
ta
“Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse zâlimlerin ta
29
‫الرسالة المفيدة‬
kendileridir.” (Mâide: 5/45)
“Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse fâsıkların ta
kendileridir.” (Mâide: 5/47)
''kazıklar sahibi Firavun'a?'' (Fecr 89/10)
''Firavun ise, ordularıyla peşlerine düştü; sulardan onları
kaplayıveren kaplayıverdi.'' (TaHa 20/78)
''Gerçekte Firavun, Haman ve askerleri bir yanılgı içindeydi.''
(Kasas 40/8)
''Bunun üzerine, onu (firavunu) ve askerlerini tutup suya
attık. Böylelikle zulmedenlerin nasıl bir sona uğradıklarına
bir bak.'' (Kasas 40/40)
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: ''Zamanın sonunda zalim
emirler, fasık bakanlar, hain yöneticiler, yalancı kadılar
çıkacaktır. Her kim bunlara yetişirse onlara ariyf olmasın,
vergi memuru olmasın, bekçi olmasın, asker olmasın.'' (el
Hatıb Bağdadi, Tarih-i Bağdadi c: 12 s: 63, Taberani
sahih dedi)
Ebu Hureyre ve Ebu Said el Hudri radiyallahu anhuma
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle dediğini
rivayet etmişlerdir:
"Size sefih emirler hükmedecektir. Onlar, insanların en
şerlilerini kendilerine yaklaştıracak ve namaz vakitlerini
geciktirecektir. Her kim bu emirlere yetişirse onlara "ariyf"
olmasın, polis olmasın, vergi memuru olmasın, bekçi
olmasın!" (İbni Hibban, Ebu Yala, Taberani rivayet etti,
30
‫الرسالة المفيدة‬
sahih dedi.)
8. Küfür nizamı olan demokrasi ve laiklik veya Allah'ın
şeriatından başka kanunlarla yönetilen herhangi bir diyarın
askeri, polisi, güvenlik görevlisi olmak küfürdür!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
“İman edenler Allah yolunda savaşır, kâfirler tağutun
yolunda savaşır.” (Nisa: 4/76)
Bu tağutun ordusu-askerlik Allah’ın şeriatına karşı bizzat
savaş açmış olan bir kurum olduğu için, ”Kim imanından
sonra Allah'a (karşı) küfre sapıp ta, -kalbi imanla tatmin
bulmuş olduğu halde baskı altında zorlanan hariç- küfre
göğüs açarsa, işte onların üstünde Allah'tan bir gazap vardır
ve büyük azap onlarındır” (Nahl: 16/106) ayeti ile vermiş
olduğu ruhsatı dışında herhangi bir bahane ile (Paralı
askerlik bahanesini, "bir kere yakalandım, en iyisi yapıp
geleyim" bahanesini, "tağutun askerliği bizatihi küfür
değildir, bu yüzden orada kendimi şirkten-küfürden korurum"
bahanesini, "oraya tağutu çökertmek yada askeri eğitim
amacı ile gidiyorum" bahanesini, ''sen cemaate lazımsın"
diyerek üstad izin verdi (!) bahanesini) askere gidenleri tekfir
ettim! Birde yakalandıktan sonra geçerli bir ikrah olmaksızın
kaçma girişiminde bulunmayanlarını da tekfir ettim!
9.
Kafirlere, küfür simgelerine, küfür bayraklarına ve
bayramlarına tanzim etmek anlamına gelen her hareket
31
‫الرسالة المفيدة‬
küfürdür! Kafir ve tağutun törenlerinde bulunmak ve bu
törenlere katılmak bizatihi küfür olduğundan dolayı, bu
yerlerde ve bu durumlarda ayak kaldıranları yada and içerim
yerine başka sözleri söyleyenleri güya saygı duruşu bozan
hareketleri yapanlarını da tekfir ettim!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
“Allah,
mü’minlerin
aleyhine
vermeyecektir.” (Nisa: 4/141) ve
kâfirlere
asla
yol
''(Fakat evrensel uyarıcılık görevini sana verdik.) O halde,
kâfirlere boyun eğme ve bununla (Kur'an ile) onlara karşı
olanca gücünle büyük bir savaş ver!'' (Furkan 25/52) ve
''Ey Peygamber! Allah'tan kork, kâfirlere ve münafıklara
boyun eğme. Elbette Allah her şeyi bilmekte ve yerli yerince
yapmaktadır.'' (Ahzab 33/1) ve
''Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine
aldırma. Allah'a güvenip dayan, vekîl ve destek olarak Allah
yeter.'' (Ahzab 33/48) ve
''Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun
Resûlü'nün ve mü'minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar.''
(Münafikun 63/8)
10. Kafir devletlerde ve tağutu nizamlarda cami hocası
olmak küfürdür! Firavunların en çok ihtiyaç duyduğu, kendi
sisteminin batıllığını gizleyip İslam süsü veren imam (!)
kimliğini kullanan bel’amlar gibi Allah’ın dinini gizleyenleri
32
‫الرسالة المفيدة‬
tekfir ettim! Şüphesiz tevhidi anlatan hocaları yoktur. Tevhidi
anlatan (!) bel’amlar vardır düşüncesi bir safsatadır, öyle
düşünenleri ve diyenlerini de tekfir ettim!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
“İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayetin kendisi olan ayetleri
insanlar için biz kitapta açıkladıktan sonra gizleyenler var
ya, mutlaka onlara Allah lanet eder. Lanet edebilecek
olanlar da lanet ederler.” (Bakara: 2/59),
“Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip de, bununla az pir
pay alanlar gerçekten karınları dolusu ateşten başka bir şey
yemezler. Kıyamet günü Allah onlara ne söz söyler, ne de
kendilerini temize çıkarır. Onlara sadece acı veren bir azap
vardır. İşte onlar, hidayeti verip sapıklığı, affedilmeyi bırakıp
azabı satın alan kimselerdir. Bunlar ateşe karşı ne kadar da
sabırlıdırlar!” (Bakara: 2/174-175) ve,
“Allah’ın ayetlerini az bir çıkara değiştirdiler de Allah
yolundan engellediler. Gerçekten de bunlar ne fena şeyler
yapa geldiler.” (Tevbe: 9/9)
11. İçeriğinde küfür ve şirk maddeleri geçen bir mecmuaya,
sözleşmeye (senet, vs) geçerli bir ikrah olmaksızın iradeleri
ile imza yahut kabul manasına gelecek her hangi bir
davranış küfürdür!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
“Hayır, Rabbine and olsun ki, aralarında çıkan
anlaşmazlıklarda seni hakem tayin etmedikçe ve sonra
33
‫الرسالة المفيدة‬
senin vereceğin karara içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan
teslim olmadıkça hiç biri asla iman etmiş olmaz.” (Nisa:
4/65)
12.1 Haram ve helal kılma yetkisi sadece Allah'a aittir!
Herhangi bir şeyin helal yahut haram olduğunu bildirme
yetkisini -Allah’ın belirttiği nassların dışına çıkarakkendisinde gören ya da haramı helâl, helâlı haram kılma
fiilini ve failini tekfir ettim! Zira haramı helal kılmak ve helalı
haram kılmak küfürdür!
Allah (st) şöyle buyuruyor:
“Yoksa Allah’ın dinde izin vermediği bir şeyi kanun kılacak
ortakları mı var?" (Şura: 42/21) ve,
“Nesi (haram ayların yerlerini değiştirmek) ancak inkârda bir
artıştır. Bununla kâfirler şaşırtılıp şaşırtılıp saptırılır. Allah’ın
haram kıldığına sayı bakımından uymak için, onu bir yıl
helal, bir yıl haram kılıyorlar. Böylelikle Allah’ın haram
kıldığını helal kılmış oluyorlar. Yaptıklarının kötülüğü
kendilerine "çekici ve süslü" gösterilmiştir. Allah, inkârcı bir
topluluğa hidayet vermez.” (Tevbe: 9/37)
12.2 Faiz, zina, hainlik ve başka fahiş günahları işleyip ve
bunları kendine helal kılmak, bu davranışları da güya bir
delile binaen yapıp ve kendini gerek kendi hevalarından
gerekse alimlerin fetvalarından yanlış çıkartmış oldukları
neticelerde haramı helal kılmak da küfürdür!
34
‫الرسالة المفيدة‬
''Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilahlar)
edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar, tek olan bir
ilah'a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar.
O'ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koştukları
şeylerden yücedir.'' (Tevbe 9/31) ve
''Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz
şeyleri (siz kendinize) haram kılmayın ve sınırı aşmayın.
Allah sınırı aşanları sevmez.'' (Maide 5/87)
''Deveden de iki, sığırdan da iki (yarattı.) De ki: O bunların
erkeklerini mi, dişilerini mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerinde
bulunan yavruları mı haram kıldı? Yoksa Allah'ın size böyle
vasiyet ettiğine şahit mi oldunuz? Bilgisizce insanları
saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurandan kim daha
zalimdir! Şüphesiz Allah o zalimler topluluğunu doğru yola
iletmez.'' (E'nam 6/144)
''Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak "Bu helâldir, şu da
haramdır" demeyin, çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş
oluyorsunuz. Kuşkusuz Allah'a karşı yalan uyduranlar
kurtuluşa eremezler.'' (Nahl 16/116)
12.3 Haramları meşrulaştırmak küfürdür! Bu kalb ile, söz ile
bazen ise amel ile olur. Meşrulaştırılmamış haram: Kişi farklı
zamanlarda arada sıra o haramı işlemesidir. Mesela zina
yapması, içki içmesi, faiz yemesi gibi haramlar. Bu küfür
değildir, günahdır!
Meşrulaştırılmış haram: Kişi aralıksız daima o haramı
35
‫الرسالة المفيدة‬
işlemesidir. Mesela genelev açmak, meyhane açmak ve
banka açmak gibi haramlar. Bu küfürdür!
Allah (st) şöyle buyuruyor:
''Nesi (Haram ayları ertelemek) ancak küfürde bir artıştır.
Bununla kâfirler şaşırtılıp-saptırılır. Allah'ın haram kıldığına
sayı bakımından uymak için, onu bir yıl helal, bir yıl haram
kılıyorlar. Böylelikle Allah'ın haram kıldığını helal kılmış
oluyorlar. Yaptıklarının kötülüğü kendilerine 'çekici ve süslü'
gösterilmiştir. Allah, inkârcı bir topluluğa hidayet vermez.''
(Tevbe 9:37)
13. Tağutu reddetmemek ne bahanesiyle olursa olsun
küfürdür! Tağutu bilmeyen ve dolayısıyla da tanımayıp
reddetmeyenleri, tağut'a kulluktan kaçınmayanları tekfir
ettim!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
''Dinde zorlama yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd)
sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp
Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun
kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir.'' (Bakara: 2/256)
''Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını
ileri sürenleri görmedin mi? Tâğut'a inanmamaları
kendilerine
emrolunduğu
halde,
Tâğut'un
önünde
muhakemeleşmek istiyorlar. Halbuki şeytan onları büsbütün
saptırmak istiyor.'' (Nisa: 4/60)
''Andolsun ki biz, "Allah'a kulluk edin ve Tâğut'tan sakının"
36
‫الرسالة المفيدة‬
diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber
gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını doğru yola iletti.
Onlardan bir kısmı da sapıklığı hak ettiler. Yeryüzünde gezin
de görün, inkâr edenlerin sonu nasıl olmuştur!'' (Nahl:
16/36)
''Tâğut'a kulluk etmekten kaçınıp, Allah'a yönelenlere müjde
vardır.'' (Zümer: 39/17)
14. Allah'a kendisini Kitab'ında vasıflandırdığı ve
Rasulullah'ın (s.a.s.) O'nu nitelediği üzere tahrif ve tatil,
tekyif (nasılık) ve temsil (yaratıklara benzetme) olmaksızın
iman edilmelidir. Allah'ın (c.c.) kendisini vasfettiği şeyleri,
O'nun hakkında reddetmez, kelimeler ters yüz ederek
manalandırmaz, isim ve ayetlerinde ilhada sapmaz,
sıfatlarının
nasıllığı
üzerinde
durmaz
ve
onları
yaratıklarınkine benzetmezler. O Subhan'ın ne bir adaşı, ne
dengi ne de bir benzeri vardır. O yaratıklarıyla
kıyaslanmaktan münezzeh ve yücedir. O kendisini de,
başkasını da daha iyi bilendir. E ndoğru ve en güzel sözlü
O'dur. Yaratıkları O'na ulaşamaz. Bu nedenle Allah'ın el,
yüz, görme, işitme, konuşma, kudret sahibi, her şeye kadir
olma ve diğer sıfatlarını inkar edenleri tekfir ettim!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
"Onun vechinden başka herşey helak olacaktır." (el-Kasas,
28/88)
"Kendi ellerimle yarattığıma secdeden seni ne alıkoydu?"
(Sâd, 38/75)
37
‫الرسالة المفيدة‬
"Yahudiler: Allah’ın eli bağlıdır, dediler. Söylediklerinden
ötürü kendi elleri bağlandı ve onlara lanet edildi. Hayır,
Allah’ın iki eli de açıktır. O, nasıl dilerse öyle infak eder." (elMaide, 5/64)
"Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim, işitir ve görürüm."
(Ta-ha, 20/46)
"O kudret ve azabı çetin olandır." (er-Râd, 13/13)
"Allah: Ey Meryem oğlu İsa... diyeceği zaman" (el-Mâide,
5/116)
"Rabbinin sözü doğruluk ve adalet bakımından eksiksizdir."
(el-En’am, 6/115)
"Ve Allah Musa ile de konuştu." (en-Nisa, 4/164)
"Allah’ın gerçekten herşeye kadir olduğunu ve muhakkak
Allah’ın ilmi ile herşeyi kuşatmış olduğunu kesinlikle bilesiniz
diye." (et-Talâk, 65/12)
"Göklerde ve yerde olan her şey Allah’ı tesbih eder. Mülk de
yalnız O’nun, hamd de yalnız O’nundur ve O her şeye
kadirdir." (et-Teğâbun, 64/1)
"En güzel isimler Allah’ındır. O halde O’na o güzel isimlerle
dua edin. Onun isimleri hakkında eğri yola (ilhâda) sapanları
bırakın. Onlar yapmakta olduklarının (yâni ilhâdlarının)
cezasına çarptırılacaklardır." (A'râf 7/180)
"Âyetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp eğriliğe sapanlar
38
‫الرسالة المفيدة‬
bize gizli kalmaz. O halde, ateşin içine atılan mı daha iyidir,
yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi? Dilediğinizi yapın! O
yaptıklarınızı görmektedir" (Fussilet 41/40)
15. Allah’ın zatı ile her yerde olduğunu ya da her şeyin Allah
olduğunu söyleyip, hulul ve ittihad fikirlerini savunan vahdeti vücud felsefesi küfürdür!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
“Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da arşa istiva eden
O'dur.'' (Hadid: 57/4 ve A’raf: 7/ 54)
16. Allah'tan başkasından meddet beklemek, Allah'tan
başkasına dua etmek küfürdür! Şeyhlerini, tarikat liderlerini
"günahsız (!), temiz (!), takva sahibi (!), Allah dostu (!)" gibi
takdim edip kendileri ile Allah (Azze ve Celle) arasında
aracılar kılıp, onlara dua edip; dua etmek bir ibadet olduğu
için Allah’a dua etmeyip onlardan medet bekleyen hem bu
şirk düşüncesini, hem bu tarikat liderlerini, hemde onlardan
medet bekleyenlerini tekfir ettim!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
“Onlar Allah'ı bırakarak kendilerine ne zarar ve ne de yarar
dokunduramayan putlara tapıyorlar ve "Bunlar Allah katında
bizim aracılarımızdır" diyorlar. Onlara de ki; "Göklerde ve
yerde Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz?
Allah onların koştukları ortaklardan uzak ve yücedir.”
(Yunus: 10/18)
39
‫الرسالة المفيدة‬
“İyi bil ki, halis din yalnız Allah'ındır. O'ndan başka dostlar
edinerek, "Onlar bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk
ediyoruz " derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde
hüküm verecektir. Allah, yalancı, inkârcı insanı doğru yola
iletmez.” (Zümer: 3) ve,
“Rabbiniz buyurdu ki: "Bana dua edin, duanızı kabul edeyim.
Bana kulluk etmeye tenezzül etmeyenler, aşağılık olarak
cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min: 40/60)
17. Kafirlerle dostluk kurmak küfürdür! Allah’ın emir ve
yasaklarını kabul etmeyip küfre düşen kâfirlere karşı, kim
olursa olsun -anne, baba, kardeş vs- Allah’ın izin vermediği
sevgi türünden zerre kadar dahi beslemek küfürdür! Ve bu
sevgisizlikle birlikte onlarla dost olmak, onları
sırdaş
edinmek, onlarla Müslümanlar gibi ilişkiler kurmak da
küfürdür! Böyle yapanları, yani kafirleri dost edenleri tekfir
ettim!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
“Allah'a ve Ahiret Gününe inanan bir milletin; babaları,
oğulları, kardeşleri, ya da akrabaları olsalar bile, Allah'a ve
Rasulü'ne karşı gelen kimselere sevgi beslediklerini
göremezsin...” (Mücadele: 57/22)
“Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa,
babalarınızı ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin. Sizden kim
onları veli edinirse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.”
(Tevbe: 9/23)
40
‫الرسالة المفيدة‬
“Müminler, müminleri bırakıp ta kâfirleri dost edinmesinler.
Kim böyle yaparsa, Allah’tan bekleyeceği hiçbir şey yoktur.
Ancak onlardan sakınmanız hâli müstesnadır. Allah sizi,
kendisinden sakındırır. Sonunda dönüş ancak Allah’adır.”
(Al-i İmran: 3/28),
“Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin.
Onlar, birbirinin dostudur. Sizden kim, onları dost edinirse,
şüphesiz ki onlardan olur. Muhakkak ki Allah, zalim kavmi
hidayete erdirmez.” (Mâide: 5/51),
"Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost
edinmeyin ..." (Nisa: 4/144) ve,
"Kâfirler birbirlerinin velileridirler. Siz bunu (birbirinize gerekli
yardımı) yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve büyük bir
kargaşa olur." (Enfal: 8/73)
18.1 Çocuklarını tağutun okullarına göndermek kafirlere vela
gösterildiğinden dolayı küfürdür! Çocuklarını kafir ve
tağutların öğretim hanelerine teslim edenleri, çocuklarını
öğretim ve eğitim için kafirlere teslim edenleri, kafirlere
çocuklarına emretmek, emir olmak, sahip çıkmak, terbiye
etmek vb. üstünlük anlamına gelen durumlara imkan
verenleri tekfir ettim!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
“Allah,
mü’minlerin
aleyhine
vermeyecektir.” (Nisa: 4/141) ve
kâfirlere
asla
yol
41
‫الرسالة المفيدة‬
''Ey iman edenler! Eğer kâfirlere uyarsanız, gerisin geriye
(eski dininize) döndürürler de, hüsrana uğrayanların
durumuna düşersiniz.'' (Al-i İmran 3/149) ve
''Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların
yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün
izzet yalnızca Allah'a aittir.'' (Nisa 4/139) ve
''Üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan
yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır. Gerçekten şeytanlar
dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar.
Eğer onlara uyarsanız şüphesiz siz de Allah'a ortak koşanlar
olursunuz.'' (En'am 6/121) ve
''(Fakat evrensel uyarıcılık görevini sana verdik.) O halde,
kâfirlere boyun eğme ve bununla (Kur'an ile) onlara karşı
olanca gücünle büyük bir savaş ver!'' (Furkan 25/52) ve
''Ey Peygamber! Allah'tan kork, kâfirlere ve münafıklara
boyun eğme. Elbette Allah her şeyi bilmekte ve yerli yerince
yapmaktadır.'' (Ahzab 33/1) ve
''Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine
aldırma. Allah'a güvenip dayan, vekîl ve destek olarak Allah
yeter.'' (Ahzab 33/48)
''Ey iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun
ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır; üzerinde oldukça sert,
güçlü melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse ona
isyan etmezler ve emredildiklerini yerine getirirler.'' (Tahrim
6/66)
42
‫الرسالة المفيدة‬
18.2 Demokrasi lideri tağutların çığırını açmış olduğu şirk
yuvaları olan ve Kemalist ve başka düzenlerinin put haneleri
olan; içeriğindeki şirk ve küfür unsurları ihtiva eden
eğitim/öğretim hanelerinde eğitim görmek küfre iştirak ve
rıza göstermeden dolayı küfürdür! Bu konuda getirilen
"çocuğuma gerekli eğitim verdim, küfürlere karşı gelir"
bahaneleri, "çocuğuma bilgi verip ant, marş ya da saygı
duruşu esnasında o halleri bozucu hareketlerde
bulundururum" bahaneleri de; temyiz yaşına gelmemiş olup
buluğa ermemiş çocuğun şahitliğinin muteber olmadığından
dolayı küfürdür!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
“Allah size indirdiği kitapta onun ayetlerinin inkar edildiğini
ya da alaya alındığını işittiğinizde başka bir konuya
geçmedikleri sürece onlarla bir arada oturmamanızı, yoksa
sizin de onlar gibi olacağınızı bildirdi. Hiç kuşkusuz Allah
münafıklar ile kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir.”
(Nisa: 4/140) ve,
“Ayetlerimiz hakkında asılsız lâf ebeliğine dalanları
gördüğünde (bu adamlar) başka bir söze geçinceye kadar
yanlarından uzaklaş. Eğer şeytan sana yanlarından
kalkmayı unutturursa, hatırladıktan sonra sakın o zalimler ile
birlikte oturma.” (En’am: 6/68)
19. Resmi nikâh hem prosedüre imza atmak sureti ile hem
de ibadet olan, Müslümanları ilgilendiren bir meselede kâfire
vela/üstünlük vermekten dolayı küfüdür! İbadet olan nikâh
akdi meselesinde kâfir memura yetki vererek ona vela
43
‫الرسالة المفيدة‬
gösterip nikâhın geçerliliğini onaylayıcı imza attırmak ya da
mühür bastırmak suretiyle resmi nikâh yaptırmayı tekfir
ettim!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
“Allah,
mü’minlerin
aleyhine
vermeyecektir.” (Nisa: 4/141)
kâfirlere
asla
yol
20. Sadece müslümanların ve belli şartlarda ise ehli kitabın
kestiği helaldır. Ehli kitab dışındaki kafirlerin kestiği etlerini
helal saymak, birde kendilerini İslam'a nisbet eden kafirlere
ehli kitab gibi davranmak ve onların kestiklerini helal görmek
küfürdür! Bu tür leşleri helal görmeden yiyenler ise
fasıktırlar!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
''Üzerinde Allah'ın isminin anılmadığı şeyi yemeyin; çünkü
bu fısk'tır (yoldan çıkıştır). Gerçekten şeytanlar, sizinle
mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda
bulunurlar. Onlarla itaat ederseniz şüphesiz siz de
müşriklersiniz.'' (Enam: 6/121) ve
''... ancak sizin (henüz can vermeden) yetişip kestikleriniz
müstesna...'' (Maide: 5/3) ve
''Kendilerine kitap verilenlerin (yahudi, hıristiyan vb. nin)
yiyeceği size helâldir, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir.''
(Maide: 5/5)
44
‫الرسالة المفيدة‬
21. Kafirlere adet ve alışkanlıklarında benzemek, onları
taklid etmek, onların giyim-kuşam ve modalarını taklid
etmek, onların bayramlarına, düğünlerine, eğlencelerine,
şölenlerine katılmak, onların bayramlarını kutlamak
küfürdür!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler. Yahudileri ve Hıristiyanları dost
edinmeyin. Zira onlar birbirlerinin dostudurlar (birbirinin
tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır.
şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.”
(Maide: 5/51); ve
“Onlarki batıla şahitlik etmezler.” (Furkan: 25/72) ve
''Ey iman edenler! (Sakın): «Raina (bize bak) demeyin.
«Unzurna (bizi kolla) deyin ve (Allah'ın emirlerini) dinleyin
(pratikte onları hayatınıza uygulayın. Şüphesiz) kafirler için
elem verici (şiddetli) bir azab vardır.'' (Bakara: 2/104) ve
''Ey iman edenler! Mü’minleri bırakıp da kafirleri veli
edinmeyin. (Bunu yaparak) Allah’a aleyhinizde bir delil mi
vermek istiyorsunuz?'' (Nisa: 4/144) ve
''Mü'minler
mü'minleri
bırakıp
da
kafirleri
veliler
edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allah'la arasında bir
bağlantısı kalmamıştır. Ancak onlara (karşı) takiyye
uygulamanız müstesnadır. Allah kendisine karşı (gelmekten)
sizi sakındırıyor. Dönüş Allah'adır.'' (Al-i İmran: 3/28)
Rasulullah (s.a.s.) ise şöyle:
“Bir kavmi taklit eden onlardandır.” (İbni Ömer’den naklen
45
‫الرسالة المفيدة‬
Ahmed 2/50-92, 7/142’de hasen isnadla) ve şöyle
buyurdu:
''Kim bir kavme benzerse o da onlardandır.'' (Ebu Davud,
Libas 5, 4031)
22. Kafirlerle birlikte ibadet etmek, onların arkasında,
önünde yada aynı safta namaz kılmak, onlarla
bayramlaşmak, onlara başsağlık dilemek, onların ölülerine
rahmet okumak, onlara müslüman muamelesi yapmak,
onlara ibadet zannı ile yaptıkları hareketlerde yardım etmek
küfürdür!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
''De ki: <<Ey kafirler. Ben sizin taptıklarınıza tapmam. Benim
taptığıma siz tapacak değilsiniz. Ben de sizin taptıklarınıza
tapacak değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz.
Sizin dininiz size, benim dinim bana.>>" (Kafirun: 106/1-6)
"Sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra Mekke'nin
göbeğinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan
çeken O'dur. Allah yaptıklarınızı hakkıyle görendir. İnkar
edenler, sizi Mescid-i Haram'dan alıkoyanlar ve kurbanları
tutarak yerine varmasına engel olanlar ise, işte o
müşriklerdir. Eğer orada bilmeden kendilerini öldüreceğiniz
ve bu yüzden de bir takım güçlüklere uğrayacağınız,
tanımadığınız mü'min erkekler ve mü'min kadınlar
olmasaydı, Allah savaşa engel olmazdı. Bu, Allah'ın
dilediğini rahmetine sokması içindir. Eğer mü'minler ve
kafirler ayrılmış olsalardı, onlardan kafir olanlarına çok acı
46
‫الرسالة المفيدة‬
bir şekilde azab ederdik." (Fetih: 48/ 24-25)
"Ne Nebinin, ne de müminlerin, (şirk üzere ölüp)
cehennemlik oldukları belli olduktan sonra, yakın akrabaları
da olsalar, müşrikler hakkında mağfiret dilemeleri asla doğru
olmaz." (Tevbe: 9/113)
23. Takım tutmak küfürdür!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
''Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin.
Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri
yoktur. Ancak kâfirlerden gelebilecek bir tehlikeden
sakınmanız başkadır. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi
sakındırıyor. Dönüş yalnız Allah'adır.'' (Al-i İmran: 3/28)
''Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost
edinmeyin; (bunu yaparak) Allah'a, aleyhinizde apaçık bir
delil mi vermek istiyorsunuz?'' (Nisa: 4/144)
''Sizin de kendileri gibi inkâr etmenizi istediler ki onlarla eşit
olasınız. O halde Allah yolunda göç edinceye kadar
onlardan hiçbirini dost edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse
onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün ve hiçbirini dost
ve yardımcı edinmeyin.'' (Nisa: 4/89)
''Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dostlar (veliler)
edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim
dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah,
zalimler topluluğuna hidayet vermez.'' (Maide: 5/51)
47
‫الرسالة المفيدة‬
''Ey iman edenler, sizden önce kendilerine kitap
verilenlerden dininizi, alay ve oyun (konusu) edinenleri ve
kafirleri dostlar (veliler) edinmeyin. Ve eğer inanıyorsanız,
Allah'tan korkup-sakının.'' (Maide: 5/57)
''Eğer Allah'a, peygambere ve ona indirilene iman etselerdi,
onları dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan çoğu fasık
olanlardır.'' (Maide: 5/81)
''Rabbinizden size indirilene (Kur'an'a) uyun. O'nu bırakıp da
başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt
alıyorsunuz!'' (A'raf: 7/3)
24. Müşriklerle evlenmek küfürdür! Bunu <<evlenirim, tebliğ
yaparım, inşaAllah ilerde müslüman olacak>> bahanesi ile
yapmakta küfürdür!
Zira Allah (st) şöyle buyuruyor:
''Müşrik kadınları iman edinceye kadar nikahlamayın; iman
eden bir cariye -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından
daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar
nikahlamayın; iman eden bir köle -hoşunuza gitse demüşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar
Allah ise kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O
insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.''
(Bakara: 2/221)
''Ey iman edenler, mü'min kadınlar hicret ederek size
geldikleri zaman, onları imtihan edin. Allah, onların
imanlarını daha iyi bilendir. Şayet (gerçekten) mü'min
48
‫الرسالة المفيدة‬
kadınlar olduklarını bilip-öğrenirseniz, artık sakın onları
kafirlere geri çevirmeyin. (Çünkü) ne bunlar onlara helaldir,
ne onlar bunlara helaldir. Onlara (kafir kocalarına kendileri
için) harcadıklarını verin. Onlara (hicret eden mü'min
kadınlara) ücretlerini (mehirlerini) verdiğiniz takdirde onları
nikahlamanızda size bir güçlük yoktur. Kafir (kadın)ların
ismetlerini
(nikahlarını)
tutmayın
ve
(onlar
için)
harcadıklarınızı isteyin. Onlar da (mü'min kadınlara)
harcadıklarını istesinler. Bu, Allah'ın hükmüdür; sizin
aranızda hükmeder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet
sahibidir.'' (Mümtehine 60/10)
İbn Teymiyye dedi ki: „Ve Ebu Bureyde'nin hadisi: Bera (r.a)
şöyle rivayet etmiştir: «Dayım Ebu Bureyde elinde sancak
olduğu halde yanımdan geçti. «Nereye gidiyorsun?» diye
sordum. Dedi ki: «Rasulullah (s.a.s) beni, babasının
hanımıyla evlenen birini öldürüp malını da ganimet olarak
almam için gönderdi.» (Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbni
Mace, Ahmed) Malının ganimet olarak alınması gösteriyor
ki, o fasık değil, fakat kafirdi. Küfrü ise Allah ve Rasulünün
haram kıldığı haram yapmamasıydı.'' (Mecmua el Fetawa
4/249)
25. Şu an yeryüzünde İslami bir grup ve cemaat yoktur! Var
olan tüm cemaatlerde şu ya bu şekilde küfür içindedirler!
Dolayısıyla yeryüzünde var olan tüm cemaatleri, grupları,
liderlerini, mesuplarını ve sempatisanlarını tekfir ettim!
Tebliğ cemaatı, Hizb ut'Tahrir, el Kaide, Işid, Nusra cephesi,
Ebu Meryem el Kuveyti ve Ebu Hamza el Afgani ve
bağlılarını, Dr. Yusuf ve bağlılarını, Kaplancıları, Kudsi ve
49
‫الرسالة المفيدة‬
haksızlar fırkasını (hak yayınları), Makdisi ve bağlılarını,
Hamas, İhvan, Hizbuşşeytan (Hizbullah), Daraltanlar
fırkasını (darultavhid grubu), Ebu İsa er Rifai ve bağlılarını
(cemmat-i muslimin), Telefiyye ve Kusuriyye (kendilerine
selef olarak adlandıranlar), Abdullah Yolcu ve bağlılarını,
Cund ul Hilafe, Şii, Narcıları (Nur cemaatı), Fethullaçıları,
tarikatçıları, Milli Görüşcüleri, Kuraniyun, Gezenler ve
bağlılarını, Ebu Ubeyde ve bağlılarını, Ebu Hanzala ve
bağlılarını, Ebu Zerka ve bağlılarını, Menzilciler, Harun
Yahya ve bağlılarını, Mustafa İslamoğlu ve bağlılarını, o
cemaatlerden sadece bir kaç tanesidir.
''De ki: <<Ey kafirler!>>'' (Kafirun: 106/1)
''(İçlerinden biri demişti ki:) <<Madem ki siz onlardan ve
Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrıldınız, o halde,
(dağlara çekilip) mağaraya sığının da Rabbiniz size
rahmetinden (bolca bir miktarını) yaysın ve işinizden size bir
yarar kolaylaştırsın.>>" (Kehf: 18/16)
"Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopupayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime
dua etmekle mutsuz olmayacağım." (Meryem: 19/48)
''İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek
vardır. Hani kendi kavimlerine demişlerdi ki: "Biz, sizlerden
ve Allah'ın dışında taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi
(artık) tanımayıp-inkar ettik. Sizinle aramızda, siz Allah'a bir
olarak iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve bir kin
baş göstermiştir." Ancak İbrahim'in babasına: "Sana
bağışlanma dileyeceğim, ama Allah'tan gelecek herhangi bir
şeye karşı senin için gücüm yetmez." demesi hariç. "Ey
50
‫الرسالة المفيدة‬
Rabbimiz, biz sana tevekkül ettik ve 'içten sana yöneldik.'
Dönüş sanadır." (Mumtahine: 60/4)
26. Namaz kılmamak küfürdür! Namaz kılmayan kafirdir!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
"Allah'a dönücüler olarak (O'na yönelin) ve O'ndan korkun.
Namazı da dosdoğru kılın da müşriklerden olmayın." (Rum:
30/31)
"Kitablarını sağlarından alanlar cennettedirler. Mücrimler
hakkında sorarlar: 'Sizi cehennem çukuruna ne sürükledi?'
Mücrimler diyecekler ki: 'Biz (dünyada) namaz kılanlardan
değildik. Yoksullara yedirmiyorduk. Batıla dalanlarla birlikte
dalıyorduk. Kıyamet gününü de yalanlardık. Ta ki ölüm bize
gelene kadar (bu hal üzerindeydik)." (Müddessir: 74/39-47)
"O haram olan aylar çıktığı zaman, artık o müşrikleri nerede
bulursanız öldürün. Onları yakalayıp esir edin, onları
hapsedin ve geçit yerlerini tutun. Eğer tevbe ederler, namazı
kılıp zekatlarını verirlerse, kendilerini serbest bırakın.
Gerçekten Allah bağışlayandır, merhamet edendir.'' (Tevbe:
9/5)
"Eğer tevbe ederler, namazı kılarlar ve zekatı verirlerse,
din'de kardeşleriniz olurlar. Biz ayetleri, anlayacak bir kavme
açıklarız." (Tevbe: 9/11)
Rasulullah (s.a.s.) ise şöyle buyurdu:
"Namaz'ı kılmamak şirktir." (Musannaf: 5009, Şeria: 133,
51
‫الرسالة المفيدة‬
Usulü's-Sünne 1513 sahih bir senedle)
"İman'la küfür arasındaki şey namazı terk etmektir."
(Tirmizi: 2618, Kitabu's-Salat: 887 ve İbni Ebi Şeybe
İman: 44 sahih)
27. Cihad kıyamete kadar devam edecek. Tek başına cihad
olmaz, cihad için bir emire ihtiyaç vardır, cihad için devlet
lazım, bu zaman cihad zamanı değildir diyenleri vs.
bahaneler ile cihadı terk edenleri tekfir ettim!
Zira Allah (st) şöyle buyuruyor:
“İnsanlardan bazısı da Allah’ın rızasına ermek için kendini
feda eder. Allah kullarına çok merhametlidir.” (Bakara
2/207)
“Sadece sana ibadet eder ve sadece senden yardım dileriz.”
(Fatiha: 1/5)
Abdurrahman ed-Duseri Rahimehullah, “Sadece sana
ibadet eder ve sadece senden yardım dileriz” ( 1 Fatiha/4)
ayetinin tefsirinde, ubudiyetin mertebelerini açıklama
babından şöyle der: “Elden geldiği kadar kuvvet hazırlamak
dinin
gereklerinden
ve
onu
yerine
getirmenin
esaslarındandır. Allahu Teala’ya gerçekten ibadet eden kişi,
bu meselede gevşeklik göstermez. Bunu ertelemek bir yana,
geciktirilmesi bile caiz değildir. Allahu Teala yolunda cihada
karar veren ve Allahu Teala’ya karşı samimi kulluk içerisinde
olan bir insan inkar ve dinsizliğe çağıran, Allah’ın vahyini
karalayan, kalemini veya buna benzer diğer propaganda
52
‫الرسالة المفيدة‬
araçlarını hanif dine karşı kullanan küfür önderlerine suikast
düzenleyebilir. Çünkü bunlar Allah’a ve Rasulü’ne
Sallallahu Aleyhi ve Sellem eziyet eden kafirlerdir. Dünyanın
her yerinde özel veya genel olarak Müslümanların bu tür
kişileri yaşatması caiz değildir. Çünkü bunlar Rasulullah’ın
Sallallahu Aleyhi ve Sellem öldürülmesini söylediği İbn-u
Ebi’l-Hukayk ve başkalarından daha zararlıdırlar. Onların
yolundan gidenleri bu zamanda ortadan kaldırmamak,
Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem vasiyetini yerine
getirmemek, Allahu Teala’ya kulluğu açıkça ihlal etmek ve
dini yıkmaya çalışan balyozlara rahat çalışması için alçakça
izin vermek olur. Böyle bir şeye göz yummak, ancak
Allah’ın dini için hamiyet göstermemek ve Allah için bunlara
buğz etmemek olarak açıklanabilir. Bu ise Allah ve
Rasulü’nün sevgisi ve bu ikisinin yüceltilmesi konusunda
büyük bir eksikliktir. Bu eksiklik, Allahu Teala’ya yapılan
doğru bir kulluk ile asla bağdaşmaz.” (Abdurrahman edDuseri, Safvatu’l-Âsâr ve’l-Mefahim min Tefsiri’lKur’ani’l-Azim, 1/268)
''Artık sen Allah yolunda savaş, kendinden başkasıyla
yükümlü tutulmayacaksın.'' (Nisa: 4/84)
Ve Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
''Gökten yağmur yağdıkça cihad tatlı ve hoştur. İnsanlar
üzerine çokça Kur’an’ı okuyanların <<Bu zaman cihad
zamanı değildir>> dedikleri bir zaman gelecektir. Kim bu
zamana ulaşırsa bilin ki bu ne güzel cihad zamanıdır.
Dediler ki: Ya Resulallah bunu söyleyecek kimse var mıdır?
Resulullah (sas): Evet. Bu kimseler Allah’ın meleklerin ve
bütün insanların lanetlediği kimselerdir.” (İbn Nehhas,
53
‫الرسالة المفيدة‬
Meşariul Eşvak 40, İmam-ı Nevevi, Tağribul Tezhib, Şifa
es Sudur)
Başka bir hadiste ise Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
''Ümmetimden bir taife kıyamet gününe kadar hak üzere
cihad ederek muzaffer olmakta devam edecektir.'' (Müslim
1923/173, Ebu Davud 2484)
Taife bir grup olabileceği gibi, tek bir kişi de olabilir. İmam elBuhârî şöyle dedi: Ve bir kişi de "Taife" diye isimlenir: Çünkü
Yüce Allah'ın şu "Eğer müminlerden iki zümre birbiriyle
döğüşürlerse, aralarını barıştırın... " (el-Hucurât: 49/9)
kavlinde, "Eğer iki kişi döğüşürlerse", bu da âyetin
ma'nâsına girer, "Taife", vâhid üzerine de kullanılır. (Kitab'ul
Ahbari'l Ahad)
28. Küfre rıza küfürdür! Kafirlere küfür işletmek ise küfre rıza
göstermenin bir şekildir!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
“Allah kullarının küfre girmesine razı olmaz.” (Zümer, 39/7)
“Allah’ın ayetlerinin inkar edildiğini yahut onlarla alay
edildiğini işittiğiniz zaman onlar bundan başka bir söze
dalıncaya kadar kafirlerle oturmayın” diye bir hüküm
indirmedi mi? Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz. Elbette
Allah münafıkları ve kafirleri cehennemde biraraya
toplayacaktır.'' (Nisa 4/140)
“Ayetlerimiz hakkında (ileri geri konuşmaya) dalanları
54
‫الرسالة المفيدة‬
gördüğünde onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan
uzak ol (meclislerini terket) Eğer şeytan sana unutturursa
hatırladıktan sonra (hemen kalk) o zalimler topluluğuyla
oturma.” (En’am: 6/68)
''Ki, "zur"a şahitlik etmezler ve boş lâf edenlerle
karşılaştıklarında vekarla geçip giderler.'' (Furkan, 25/72)
Ve Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
"Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin; buna
gücü yetmezse diliyle onun kötülüğünü söylesin; buna da
gücü yetmezse kalbiyle ona buğzetsin. Bu ise imanın en
zayıf derecesidir.'' (Müslim, İman 78; Tirmizi, Fiten 11;
Nesâi, İman 17; İbn Mâce, Fiten 20)
29. Dinin temeli olan Allah’ın ulûhiyeti, rububiyeti ve isim
sıfatlarını ilgilendiren asıllarda (usuluddin'de) cehaleti
mazeret değildir! Usuluddin'de cehaleti mazaret küfürdür!
Hemde böyle yapmak kâfire Müslüman hükmü verdirecektir!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
“Kıyamet gününde, "biz bundan habersizdik demeyesiniz"
diye Rabbin Âdemoğulların’dan, onların bellerinden
zürriyetlerini aldı ve onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki:
-Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (Onlar da) "evet (rabbimiz
olduğuna) şahit olduk" dediler. Yahut (ne yapalım) - daha
önce babalarımız Allah’a ortak koştu, biz de onlardan sonra
gelen bir nesildik (onun için biz de onların izinden gittik).
(Ahdi) iptal edenlerin yüzünden bizi helak edecek misin?"
(demeyesiniz diye) İşte böylece (kâfirlikten) dönmeleri için
55
‫الرسالة المفيدة‬
ayetleri açıklıyoruz.” (Araf: 7/172-174)
30. Allah'ın şirk dediği şirk ve küfür dediği küfürdür! Allah’ın
Kur’an'da şirk-küfür diye belirttiği şeylerden herhangi birisini
işleme fiilini ve dolayısı ile failini tekfir ettim! Ve tekfiri (küfrü
ve faillerini tekfiri reddetmeyi) akideden görmeyenleri de
tekfir ettim! Yani müşrikleri tekfir etmeyenleri tekfir ettim!
Müşrikleri tekfir etmeyenleri tekfir etmeyenleri de tekfir ettim!
Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor:
“İbrahim ve beraberinde olanlarda sizler için güzel bir örnek
vardır. Onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: "Biz, sizden ve
sizin Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi reddettik.
Bizimle sizin aranızda, bir olan Allah’a iman edinceye kadar
ebedi bir düşmanlık ve kin başlamıştır.” (Mümtahine: 60/4)
“(İbrahim dedi ki) Sizden ve Allah’tan başka taptıklarınızdan
uzaklaşıyorum...” (Meryem: 19/48)
“(İbrahim) onlardan ve Allah’tan başka taptıklarından
uzaklaşınca ona İshak ve Yakub’u bağışladık ve hepsini de
nebi yaptık.” (Meryem: 19/49)
''De ki: <<Ey kafirler. Ben sizin taptıklarınıza tapmam. Benim
taptığıma siz tapacak değilsiniz. Ben de sizin taptıklarınıza
tapacak değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz.
Sizin dininiz size, benim dinim bana.>>" (Kafirun: 106/1-6)
56
‫الرسالة المفيدة‬
31. Sünnete uymak vaciptir, onu inkar etmek küfürdür!
Zira Allah (st) buyuruyor:
“Biz gönderdiğimiz her peygamberi, başka değil, ancak
-Allah’ın izniyle- kendisine itaat edilmesi için gönderdik.”
(Nisâ, 4/64)
“Ey iman edenler! Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin ve O’ndan
yüz çevirmeyin.” (Enfal, 8/20)
“Allah’a itaat edin; Resûl’e itaat edin.” (Nisâ, 4/59; Nûr,
24/54...)
''Kim Resûl'e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur.''
(Nisa 4/80)
“Ey iman edenler; Allah’a itaat edin, Resûl’e itaat edin ve
sizden olan ulu'l emre de itaat edin.” (Nisâ, 4/59)
“Resûl size ne getirdiyse, onu alın ve sizi neden nehyettiyse,
ondan kaçının.” (Haşr, 59/7)
''Peygamberin çağırmasını, kendi aranızda kiminizin kimini
çağırması gibi saymayın. Allah, sizden bir diğerinizi siper
ederek kaçanları gerçekten bilir. Böylece onun emrine aykırı
davrananlar, kendilerine bir fitnenin isabet etmesinden veya
onlara acı bir azabın çarpmasından sakınsınlar.'' (Nur
24/63)
Ey Allah'ım! Muhammed'e, aline ve ashabına salatu selam
eyle!
Download