osmanlı`da iskân ve göç

advertisement
OSMANLI’DA
İSKÂN VE GÖÇ
TAR206U
KISA ÖZET
1
1.ÜNİTE Osmanlı Devleti’nde İskân
İSKÂNIN TANIMI, ÇEŞİTLERİ VE İSKÂNA TABİ TUTULAN ZÜMRELER
İskânın Tanımı ve Kapsamı
Kelime manası olarak “yerleştirme” demektir. Genel olarak; yerleşik veya konargöçer
grupları kendilerinin veya devletin isteği doğrultusunda belli bir yöreyi Türkleştirmek, İslamlaştırmak, şenlendirmek veya güvenliği sağlamak gibi nedenlerle, başka bir bölgeye yerleştirme faaliyetine verilen isimdir.
1071 Malazgirt Savaşı’nın kazanılmasıyla birlikte Türkler, Anadolu’ya akınlar yaparak
ilerlemeye başlamışlardı. Türkiye Selçukluları döneminde yapılan ilk iskân hareketlerinde göçmenler, sınır bölgelere yerleştirilirken kendilerinden bulundukları bölgeleri korumaları istenmekteydi.
İskân Meselesini Doğuran Sebepler
Bir yerden başka bir yere yerleştirme manasındaki iskân, yapıldığı döneme göre farklı
sebeplerle gerçekleştirilmiştir.
a.Belli bölgelerin Türkleşmesi ve İslamlaşması nedeniyle yapılan iskânlar
Fetihlerle beraber bazı yerlerin alınması ile birlikte bu yerlerin elde tutulması için yapılan iskânlardır. Fethedilen toprakların elde tutulması için Türk dervişleri ve genelde konar-göçer zümreler iskân edilerek hem Türkleşme hem de İslamlaşma sağlanmaya çalışılmıştır.
Osmanlı Beyliği’nin devlet olma sürecinden itibaren son dönemlere kadar devam eden
iskân politikalarını kapsar. I. Murad Gümülcine, Serez, Manastır, Hurpeşte havalisini Gazi Evrenos Bey’e; Yıldırım Bayezid, Plevne ve Niğbolu havalisini Mihaloğullarına tevdi ederek buraların imar ve iskân açısından gelişmesini sağlamasının yanı sıra ta uçlarda tampon bölge oluşturdukları bilinmektedir.
b. Aralarında veya yerleşik gruplarla anlaşmazlık olan cemaat ve aşiretlerin iskânları
Osmanlı Devleti’nde konar-göçer hayat yaşayan zümrelerin yaşam tarzından dolayı bazen kendi aralarında veya yerleşik ahaliyle sıkıntılar çıkabilmekteydi. Konar-göçerlerin tarım
arazilerine verdikleri zarar genelde küçük ölçekli olup yeni bir iskân için gerekçe oluşturmaz,
zararlar tazmin olunarak mesele çözülürdü. Ülkede huzur ve güvenliğin olmasını, üretimin devam etmesini isteyen devlet daha büyük olaylarda ise iskân metodunu uygulamıştır.
c. Potansiyel ayaklanma nedenlerini ortadan kaldırmak için yapılan iskânlar
Osmanlı Devleti’nin güvenliğini tehdit edebilecek kesimleri tâbi tuttuğu iskân hareketidir. Burada sadece konar-göçer zümreler değil, ister Müslüman olsun ister Hıristiyan, isyan
potansiyeli olan bütün zümreleri kapsamaktaydı. Bu zümreler tehlikenin niteliği ve geliş yönüne göre Anadolu’dan Rumeli’ye veya Rumeli’den Anadolu’ya çift taraşı iskân edilmişlerdir.
Bu çeşit iskânlar genelde aşiretlerin cezalandırılması maksadıyla sürgün yoluyla yapılırdı. Gösterilen yere gitmekte direnenler için ise genellikle sürgün yeri Rakka ve Kıbrıs’tı. Mesela, Bozok
sancağına iskânı emredilen Mamalu Türkmenlerinden Kırık, Nefesli, Güller, Şarklı, Kafirkıranlı,
Peçeli ve Turgutlu cemaatleri şekavetlerinden ötürü Rakka’ya, Kılıçlu, Doğanlı ve Alcı cemaatleri ise Kıbrıs’a sürgün edilmişti.
d. Bataklık, ormanlık gibi alanların tarıma, harap ve boş yerlerin imara açılması amacıyla
yapılan iskânlar
Yerleşik halk ve konar-göçerler Osmanlı Devleti’nin vazgeçilmez iki parçasıydı. Yerleşiklerin ülke içinde üretimi sağlayıp vergi vermesi önemliydi. Aynı şekilde konar-göçerlerin hayvancılığı tekellerinde bulundurması da bir o kadar önemliydi.
Osmanlı’nın büyük bir imparatorluk haline gelmesinde ekonomik anlamda sağlam bir
vergi düzeni oturtması ve bölgelere ve yaşayış biçimlerine göre kanunnameler çıkararak, belli
2
bir kontrol sistemi oluşturup bu vergiyi toplayabilmesi önemli yer tutmaktadır. Devlet içinde
sosyal yapı ikiye ayrılmıştı: idareciler ve sivil halk.
e. Yeni oluşturulan yerleşim birimlerine mamur olması maksadıyla yapılan iskânlar
Yeni oluşturulan bir yerleşim birimi umumiyetle bir kale, boş kalmaması amacıyla çeşitli
grupların iskânını gerektirmiştir. Mesela yeni oluşturulan Mamuriye Kalesi için Alâiye ve Antalya keferesi müsellemlerinden bir kısmının burada iskân edilmesi planlanmıştı.
f. Suç işleyenleri cezalandırmak maksadıyla yapılan iskânlar
Ülke içinde ortaya çıkan bazı münferit olaylar sonucunda devlet, olayla ilgili kişi veya
kişileri sürgün yoluyla iskân edebiliyordu. İmparatorluk içinde sıkça karşılaşılan bir durum olmakla beraber genelde sürgün yeri olarak Kıbrıs kullanılırdı. Mesela, Akkeçili Yörüklerinden
bazı kimselerin kadınlara rahatsızlık vermeleri üzerine Kıbrıs’a sürgün edilmelerine karar verilmişti.
g. Ülkenin çeşitli yerlerinde insanların, kervanların, madenlerin vs. güvenliğini sağlamak
amacıyla yapılan iskânlar
Ülkenin ücra noktalarında kalmış alanlara yapılan yerleştirme faaliyetleri genel olarak
derbent teşkilatı olarak bilinmektedir. Bir kolluk kuvveti gibi bulundukları yerde, asayiş ve emniyeti sağlayıp yolları tamir ve muhafaza etmek, ıssız yerleri şenlendirmek derbent teşkilatının
göreviydi.
h. Bazı gruplara bir takım görevler verilmesi ile yapılan iskânlar
İskâna sebep olan faktörlerden bir tanesi de gerektiği durumlarda devletin konar- göçer
veya yerleşik bazı zümrelere bir görev vermesi neticesinde ya yer değiştirmesi veya yerleşik
hayata geçirmesi şeklinde tecelli olan iskândır.
i. Toprakların kaybedilmesi ile birlikte ülke içine yapılan iskânlar
Osmanlı Devleti’nin kuruluştan zor zamanlarına değin, dışa dönük iskânlar yaparak yeni
fethedilen topraklarda dengeli bir nüfus politikası izliyor ve ülke içinde üretimin aksamamasını
istiyordu. Özellikle 17. yüzyıldan sonra uzun süren savaşlar ve kaybedilen topraklar neticesinde
içe dönük iskân hareketlerinin başladığı görülmektedir.
İskân Çeşitleri
Dışa Dönük İskân Hareketleri
Fethedilen yerlere ülke içinden yapılan iskân faaliyetidir. Özellikle kuruluş döneminde
yapılan iskânlar dışa dönüktür. Fethedilen yerlerde kalıcılığın temin edilmesi, nüfus dengesinin
sağlanması ve alınan yerlerin imar edilip şenlendirilmesi amacıyla genellikle ülke içinde konargöçer hayat yaşayan zümrelerin tercih edilip iskân edilmesidir.
İçe Dönük İskân Hareketleri
Osmanlı Devleti’nin XVII. yüzyıldan itibaren uzun süren savaşların içine girmesi ve çoğundan da başarısız ayrılması neticesinde ortaya çıkan iskân hareketleridir. Bu iskân hareketlerinin kapsamına ülke içinde çıkan karışıklıkların neticesinde terk edilen alanlara yapılan yerleştirmeler de girer. Devlet özellikle bu gibi durumlarda yerlerini terk eden grupları on yıl içerisinde ocaklarına iade edebiliyordu. Karışıklık sırasında yerleşik yaşama zarar verenler ve isyan
etme özelliği olan zümreler boş olan alanlara iskân edilmiştir.
İskâna Tabi Tutulan Zümreler
Türkmenler
“Türkmen” kelimesi hakkında yapılan araştırmalara bakıldığında, kelimenin ne zaman
doğduğundan, hangi anlamlar ifade ettiğine kadar çeşitli iddiaların ortaya atılmış olduğu görülür. İlk görüş Müslüman olan Oğuzlara Müslüman devletlerin “Türk’e benzeyen” anlamında
“Türkmen” dedikleridir. Burada “Türk” ve “iman” kelimeleri birleşerek “imanlı Türk” anlamını
3
almıştır. Muharrem Ergin Türk Dilbilgisi kitabında durumu şu şekilde izah etmiştir: “Türkçede
“-man,-men” eki, işlek olmayan eklerdendir.
Bazı tarihçilere göre Türkmen kelimesi oğuz Türklerinin Bozok Boy Birliğinin sembolü
olan yay (keman) ile Üçok Boy Birliğinin sembolü olan ok (tir) kelimelerinden “tir+keman=Türkeman, Türkmen şeklinde değişerek meydana gelmiştir.
Yörükler
“Yörük”, kelimesi “yürümek” Şilinden gelip o dönemde hala yerleşmeyip konargöçer
hayatlarını devam ettiren Türkmenler için kullanılan bir kelimedir. Yörükler de esasen göç
vakti, göç kondu gibi tabirleri kullanmaktadırlar. Göçebe sözü tek başına bu insanların hayat
tarzlarını açıklamamaktadır. Tam bir göçebe hayatı yaşamadıklarından, onlar için konar-göçer
tabirinin kullanılması daha uygundur. İlk dönem Osmanlı kaynaklarından Âşıkpaşazade onlar
için “göçer halkı”, “göçer il”; Oruç Bey ise “göçküncü Yörükler”, “göçer Yörükler” demiştir.
Aşiret ve Cemaatler
Aşiret kelimesi, Kamus-ı Türkî’de bir asıldan mensup olup birlikte yaşayan ve birlikte
konup göçen bedeviler halkı, oymak, kabile, Arap, Kürt, Türkmen aşiretleri olarak açıklanmıştır.
Türkçede yaygın olarak göçebe toplulukları ifade etmek için kullanılmakla birlikte terim anlamı
olarak boyun altında, cemaatin üstünde yer alan topluluğa verilen isimdir.
XVII. yüzyılda devletin iç bünyesinin bozulması sonucunda yine konar-göçer halkın yerleşik halka zarar verip üretimi aksatmaması, harap ve boş olan mahallerin imara açılıp şenlendirilmesi, ülkede kontrolü zor olan şaki gruplarına çeşitli görevler verilerek tampon bölgelerde
oturtulması gibi nedenlerle iskân edilmeye çalışılmışlardır.
2. ÜNİTE XIV-XVIII. Yüzyıllarda Osmanlı Devleti’nin İskân Siyaseti
XIV-XVIII. YÜZYILLARDA OSMANLI DEVLETİ’NİN İSKÂN SİYASETİ
Anadolu, Malazgirt Zaferi’nin ardından Türkler tarafından fethedilmeye başlanmış, kısa
sürede Türkmen Beylikleri ve Anadolu Selçuklu Devleti kurulmuştur. Malazgirt Zaferi’nden XIII.
yüzyıla kadar geçen süre içerisinde doğudan gelen Türkmen göçleri sayesinde Anadolu’nun
Türkleşme ve İslamlaşma süreci tamamlanmıştır.
Kuruluşu tarihî menkıbelere dayanan Osmanlı Beyliği’nin ortaya çıkışı, işte böyle bir göç
dalgası ve Anadolu Selçuklu merkezî otoritesinin Ertuğrul Gazi idaresindeki Türkmenleri SöğütDomaniç havalisine iskânının sonucudur. Oğuzların Kayı boyuna mensup bu Türkmenler Söğüt’ü kışlak, Domaniç havalisini de yaylak olarak kullanmaya başlamışlardı.
XIV-XVI. YÜZYILLARDA OSMANLI DEVLETİ’NİN UYGULADIĞI İSKÂN METOTLARI
Siyasî sınırlar içerisinde insanlar için dengeli bir şekilde yerleşim düzeninin oluşturulması, devlet ve toplum hayatında son derece önemlidir. Bu durumda nüfusun belli bir kısmının
çeşitli nedenlerle yer değiştirmesi yani başka bir bölgeye devlet eliyle nakledilmesi gerekmektedir. İçe dönük ya da dışa dönük, zorunlu veya isteğe bağlı olarak sınıflandırılan ve genel olarak iskân adı verilen bu uygulama, toplum hayatında siyasî, ekonomik, sosyal ve kültürel değişiklikler meydana getirmektedir.
Osmanlı Devleti kuruluşundan itibaren yükseliş, duraklama ve gerileme devirlerinde siyasî, sosyal ve ekonomik şartlara göre değişik iskân siyasetleri uygulamıştır.
Kolonizatör Türk Dervişleri Vasıtası ile Yapılan İskân
Rumeli’nin fetih ve Türkleşmesinde uygulanan iskân yöntemlerinden birisi, orduyla birlikte hareket eden çoğunluğu Yesevi tarikatına mensup Türkmen dervişlerinin stratejik yerlerde zâviyeler ve tekkeler inşa etmeleri yoluyla olmuştur. Bu zâviye ve tekkeler genellikle nüfusu hayli azalmış ve terk edilmiş bölgelerde kurulmuştur. Dervişler zâviye veya tekkelerini
kurdukları bölgelerde gelip-geçen yolculara hizmet etmekteydiler. Ayrıca bölgenin asayişini
4
sağlamaktaydılar. Zamanla bu zâviye ve tekkelerin etrafında Türkmenler tarafından köy ve kasabalar kurulmaya başlanmıştır. Osmanlı tarihlerinde Gaziyân-ı Rum, Abdalân-ı Rum, Ahiyân-ı
Rum, Alp-eren olarak isimlendirilen bu dervişlere araştırmacılar Kolonizatör Türk Dervişleri
adını vermişlerdir.
Anadolu’dan Rumeli’ye Yerleşmek İçin Gelen Türkmenlere Timârlar Verilmek Suretiyle Yapılan İskân
Rumeli’nin iskânında takip edilen diğer bir metot fethedilen bölgelere aileleri ve akrabalarıyla Anadolu’dan gidip, yerleşecek olan Türkmenlere devletin timârlar tahsis ederek, bölgenin iskânını teşvik etmesidir. Bu göç ve iskân Osmanlılara birkaç yönden fayda sağlamaktaydı.
Rumeli’deki zengin topraklara sahip olmak isteyen Orta Anadolu’da ve Saruhan, Aydın,
Menteşe gibi beylikler arazisinde yaşayan pek çok Türkmen Osmanlı hâkimiyetine geçerek,
Rumeli’de timâr elde etmişlerdir.
Vakıflar ve Temlikler Vasıtası ile Yapılan İskân
Osmanlı Devleti’nde diğer bir iskân metodu vakıflar ve temlikler yoluyla yapılmıştır.
Fethedilen yeni bölgelerin imar ve iskânını gerçekleştirmek için bizzat kendisinden faydalanılan
vakıflar olarak külliye, câmi, mescid, imaret, medrese, köprü vs. hayır eserleri meydana getirmek, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan beri uyguladığı fetih metotlarından birisiydi.
Derbendler Vasıtası ile Yapılan İskân
Osmanlı Devleti’nin kullandığı iskân ve yerleştirme yöntemlerinden bir tanesi de derbend teşkilatı idi. Yolların, seyahat ve ticaret emniyetinin sağlanması derbendler sayesinde
olurdu. Önemli derbendler dört tarafı duvar ile çevrili küçük bir kale şeklinde olup, etrafında
câmi, han, mektep ve dükkânlar bulunmaktaydı. Dolayısı ile küçük bir kasaba durumundaydılar. Bir yerin derbend olabilmesi için yolların kavşak noktasında bulunması ve eşkıya baskınlarına açık mahaller olması gerekirdi. Bu gibi stratejik yerler ve yerleşim bölgeleri dışında olan
geçit alanları, devlet tarafından derbend olarak belirlenmekte ve genellikle sürgün metoduyla
iskânı gerçekleştirilmekteydi.
Sürgün Metoduyla Yapılan İskân
Sürgün bir kişi veya topluluğun vatanından, ailesinden uzaklaştırılması, göçürülmesi,
başka bir yere iskân ettirilmesi anlamlarına gelir. Osmanlı Devleti’nde sürgün iki şekilde uygulanmaktaydı: Birincisi herhangi bir suç işleyen kişi veya topluluğun bulunduğu yerden başka bir
yere iskân edilerek, cezalandırılması amacıyla yapılan sürgündür. İkincisi ise yeni fethedilen bir
bölgenin iskân edilmesi amacıyla yapılan sürgünlerdir.
Osmanlı Devleti’nde yeni fethedilen bir bölgenin sistemli bir şekilde iskân edilmesi için
müracaat edilen yöntemlerden birisi sürgün metodudur. Bu yöntemin Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren uygulandığı bilinmektedir. Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihi biraz da devletin uyguladığı nüfus hareketlerinin tarihidir.
Osmanlı fetihleri karşısında Hıristiyan halkın önemli bir kısmı Balkanlar’ın içlerine doğru
göç ederken, onların yerlerine Anadolu’dan nakledilen Türk ve Müslüman halk yerleştiriliyordu. Bunun için kullanılan en önemli yöntem sürgün metoduydu.
XIV-XVI. YÜZYILLARDA OSMANLI DEVLETİ’NİN YURUTTUĞÜ İSKÂN FAALİYETLERİ
Osmanlıların kuruluş döneminde Osman Gazi’nin gazâyı devamlı olarak ön plânda tutması ve devam ettirmesi onu kısa zamanda Kuzeybatı Anadolu’daki gazilerin lideri konumuna
getirmiştir. Bu suretle Anadolu’nun diğer bölgelerindeki gaziler silah arkadaşlarıyla birlikle Osmanlı Beyliği topraklarına gelerek, onun liderliğinde toplanmaya başlamışlardır. Osman Gazi
de gazâ sonucu elde etmiş olduğu topraklara Anadolu’nun çeşitli yerlerinden kendi topraklarına gelen Türkmenleri yerleştiriyordu.
5
Nitekim 1288 yılında Karaca Hisar Kalesi’nin alınmasından sonra çoğunluğu Germiyan bölgesinden gelen Türkmenler kaleye iskân edilerek, onlara evler tahsis olunmuştur. Bundan sonra
ele geçirilen Mudurnu, Göynük, Bilecik, Yar Hisar, İnegöl, Yenişehir, Kestel kale ve bölgelerine
Türkmenlerin iskânı gerçekleştirilmiştir.
Osmanlıların Rumeli’ye iskân ettikleri Yörük teşekkülleri Naldöken, Tanrı Dağı, Selanik,
Vize, Kocacık ve Ofçabolu Yörükleri olarak isimlendirilmiştir. Rumeli Yörükleri içerisinde sayıca
en fazla olan Tanrı Dağı Yörüklerinin yoğun bir biçimde yaşadıkları yerler Gümülcine, Karasu
Yenicesi, Kavala, Drama, Demir Hisar, Ruscuk, Tırnova ve Niğbolu taraflarıdır. Rumeli’deki Yörük taifeleri içerisinde en geniş sahaya yayılmış olanı Selanik Yörükleridir.
XVI. yüzyıl Osmanlı Devleti’nde ilerleme ve fetihlerin devam ettiği bir dönemdir. Bu dönemde eskisi kadar sık ve yoğun olmasa bile Osmanlılar yeni fethettikleri bölgelere sürgün yoluyla iskân politikasını devam ettirdiler.
XVII-XVIII. YÜZYILLARDA OSMANLI DEVLETİ’NİN UYGULADIĞI İSKÂN METOTLARI
Osmanlı Devleti’nin XVI. yüzyılın sonlarından itibaren doğuda Safeviler ve batıda Habsburg İmparatorluğu ile yürüttüğü uzun süreli savaşlar ekonomik yapıyı olumsuz yönde etkilediği gibi devlet otoritesinin zayıflamasıyla iç karışıklıkların da ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Özellikle XVII. yüzyılın başlarından itibaren Anadolu’nun çoğu bölgesinde görülen Celalî
İsyanları ve ekonomik sıkıntıların halk üzerindeki baskısı onların yurtlarını terk ederek, daha
güvenli gördükleri kasaba ve şehirlere göç etmelerine sebep olmuştur.
Konar-Göçerlerin Terk Edilmiş Harap ve Boş Alanlara Yerleştirilmeleri Suretiyle Yapılan İskân
Osmanlı Devleti XVII. yüzyılda harap ve sahipsiz yerlere konar-göçer aşiretleri yerleştirerek, buraları ziraata açmak ve bu yolla devlet gelirlerini yükseltmek yönünde bir iskân politikası takip etmeye başlamıştır. Bu politika XVIII. yüzyılda da devam ettirilmiştir. Osmanlıların bu
devirde böyle bir politika belirlemesinin sebeplerini aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür.
a. Uzun savaşlar yüzünden meydana gelen ekonomik buhranlar.
b. İç karışıklıklar ve isyanlar.
c. Devlete yeni gelir kaynakları meydana getirebilmek için harap ve boş alanları
n ziraata açılması.
Yeni Yerleşim Yerleri Açmak ve Derbend, Hanların Tamiri Suretiyle Yapılan İskân
Bu dönemde uygulanan iskân siyasetlerinden bir diğeri yeni yerleşim yerleri (mamureler) oluşturmak ve tamir edilen mevcut han ve derbendleri iskâna açmaktı. Bir iskân metodu
olarak yeni yerleşim yerlerinin kurulması, derbend ve hanların tamir edilerek, iskâna açılması
suretiyle kasaba ve köylerin oluşturulması bölgede asayişsizliğin önlenmesinde önemli bir vasıta olmuştur.
Rumeli ve Kırım’da Toprak Kayıpları Sebebiyle Osmanlı Sınırlarına Göç Eden Muhacirlerin
İskânı
Osmanlı Devleti XVII-XVIII. yüzyıllar boyunca konar-göçerleri iskân işiyle uğraşırken
XVII. yüzyılın sonlarındaki savaşlarda başarısızlıklarla birlikte toprak kayıpları da başlamıştır.
Bilindiği gibi devletin kuruluş ve yükseliş devirlerinde Rumeli’de fethedilen topraklara Anadolu’dan Türk ve Müslüman ahali nakledilerek, yerleştirilmişti. Osmanlı Devleti XVII. yüzyılın
sonlarında Avusturya, Rusya, Venedik, ve Lehistan ile yaptığı savaşları kaybetmişti. Bu savaşların sonunda imzalanan Karlofça Antlaşması ile Osmanlı Devleti önemli toprak kayıplarına uğramıştı.
XVII-XVIII. YÜZYILLARDA OSMANLI DEVLETİ’NİN YURUTTUĞÜ İSKÂN FAALİYETLERİ
XVII-XVIII. yüzyıllarda Osmanlı Devleti’nde büyük konar-göçer grupları ve yaşadıkları
alanlar şu şekildeydi: Sivas’ın güneyinde bugünkü Ulaş, Kangal, Divriği, Gürün ile çevrelenen
6
Download