anterior tek diş eksikliklerinin fiberle güçlendirilmiş kompozit rezin ile

advertisement
T.C.
Ege Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi
Protetik Diş Tedavisi
Anabilim Dalı
ANTERİOR TEK DİŞ EKSİKLİKLERİNİN FİBERLE
GÜÇLENDİRİLMİŞ KOMPOZİT REZİN İLE TEK SEANSTA
RESTORASYONU
BİTİRME TEZİ
Stj. Diş Hekimi Saadet SÖZMEN
Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. Övül KÜMBÜLOĞLU
İZMİR-2015
T.C.
Ege Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi
Protetik Diş Tedavisi
Anabilim Dalı
ANTERİOR TEK DİŞ EKSİKLİKLERİNİN FİBERLE
GÜÇLENDİRİLMİŞ KOMPOZİT REZİN İLE TEK SEANSTA
RESTORASYONU
BİTİRME TEZİ
Stj. Diş Hekimi Saadet SÖZMEN
Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. Övül KÜMBÜLOĞLU
İZMİR-2015
ÖNSÖZ
'Anterior tek diş eksikliklerinin fiberle güçlendirilmiş kompozit rezin ile tek
seansta restorasyonu' konulu mezuniyet tezimin hazırlanmasında benden desteğini
esirgemeyen ve fikirleriyle yol gösteren değerli hocam Prof. Dr. Övül
KÜMBÜLOĞLU ' na teşekkürü bir borç bilirim.Saygılarımla,
İZMİR-2015
Stj. Diş Hekimi Saadet SÖZMEN
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ..........................................................................................................................
İÇİNDEKİLER ..............................................................................................................
ŞEKİLLER DİZİNİ........................................................................................................
1. GİRİŞ .........................................................................................................................
2. ADEZİV ................................................................................................................... 2
2.1. Diş Hekimliğinde Adezyon ............................................................................... 2
2.2. Minenin Yapısı ve Mineye Bağlanma ............................................................... 3
2.3. Dentinin Yapısı ve Dentine Bağlanma .............................................................. 4
2.4. Dentine Adezyon ............................................................................................... 5
2.5. Dentin Bonding Sistemlerin Sınıflandırılması .................................................. 6
2.5.1. Uygulama Tiplerine Göre Sınıflandırması ................................................. 6
3. KOMPOZİTLER ..................................................................................................... 8
3.1. Rezin Kompozitlerin Yapısı .............................................................................. 8
3.1.1. Taşıyıcı Faz (Organik Faz ) ........................................................................ 9
3.1.2. Dağılan Faz (İnorganik Faz) ....................................................................... 9
3.1.3. Ara Faz (Silan) ............................................................................................ 9
3.2. Kompozit Rezinlerin Sınıflandırılması.............................................................. 9
3.2.1. İnorganik Doldurucu Partikül Büyüklüğü ve Yüzdelerine Göre Sınıflama 9
3.2.2. Polimerizasyon Yöntemlerine Göre Sınıflama ......................................... 10
3.2.3 Viskozitelerine Göre Kompozitlerin Sınıflandırılması:............................. 11
3.3. Kompozit Rezinlerin Özellikleri ..................................................................... 12
4. FİBERLER ............................................................................................................. 13
4.1. Fiber tipleri: ..................................................................................................... 14
4.2. Yapı ve Yönüne Göre Fiberler: ....................................................................... 17
4.2.1. Tek Yönlü (Çubuk Şeklindeki) Fiberler: .................................................. 17
4.2.2. Ağ/Örgü Formunda Fiberler; .................................................................... 18
4.2.3. Kırpılmış Fiberler: .................................................................................... 18
4.3. Fiberin Islatılmasına Göre ............................................................................... 18
4.4. Fiberlerin mekanik özellikleri: ....................................................................... 19
4.4.1. Avantajları ................................................................................................ 20
4.4.2. Dezavantajları ........................................................................................... 20
4.4.3. Endikasyonları .......................................................................................... 21
4.4.4. Kontrendikasyonları ................................................................................. 21
4.4.5. Kullanım Alanları ..................................................................................... 21
5. ADEZİV KÖPRÜLER ........................................................................................... 22
5.1. Rochette Köprü................................................................................................ 23
5.2. Maryland Köprü .............................................................................................. 24
5.3. Döküm Meş Sabit Bölümlü Protezler.............................................................. 25
6. PERİODONTAL HASTALIKLARIN SINIFLANDIRILMASI........................... 25
6.1. Splintlerde Olması Gereken Özellikler ........................................................... 31
6.1.1. Splintlemenin Dokudaki Etkileri: ............................................................. 32
6.1.2. Splint Tipleri ............................................................................................. 32
7. GEREÇ ve YÖNTEM ............................................................................................ 37
8. TARTIŞMA ........................................................................................................... 48
9. SONUÇ .................................................................................................................. 51
10. KAYNAKLAR .................................................................................................... 52
11. ÖZET ................................................................................................................... 62
12. SUMMARY ......................................................................................................... 63
13. ÖZGEÇMİŞ ......................................................................................................... 64
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil 1: Cam fiber ...................................................................................................... 15
Şekil 2: Karbon fiber .................................................................................................. 15
Şekil 3: Aramid fiber.................................................................................................. 17
Şekil 4: Rochette köprü .............................................................................................. 23
Şekil 5: Maryland köprü ............................................................................................ 25
Şekil 6: 41 numaralı dişin eksikliği sonucu oluşan ağıziçi görüntü (vestibülden)..... 39
Şekil 7: 41 numaralı dişin eksikliği sonucu oluşan ağıziçi görüntü (lingualden) ...... 39
Şekil 8: Diş yüzeylerinin pomza ile temizlenmesi ..................................................... 40
Şekil 9: Dişlerin lingual ve aproksimal yüzeylerinin asitlenmesi .............................. 40
Şekil 10: Diş yüzeylerine bond uygulanması ............................................................. 41
Şekil 11: Diş yüzeylerine ince tabaka akışkan kompozit uygulanması ..................... 41
Şekil 12: Boşluğa uygun miktarda kesilmiş fiber ...................................................... 42
Şekil 13: Fiberin önce 5, sonra 40'ar saniye ışınlanması .......................................... 42
Şekil 14: Işınlanması tamamlanmış fiber desteğin vestibülden görünümü ................ 43
Şekil 15: Işınlanması tamamlanmış fiber desteğin lingualden görünümü ................. 43
Şekil 16: Dişsiz bölgenin restorasyon için metal matris bandı ile desteklenmesi...... 44
Şekil 17: Bitirme ve polisaj işlemlerinin yapılması ................................................... 44
Şekil 18: Bitmiş adeziv köprünün okluzalden görünümü .......................................... 45
Şekil 19: Bitmiş adeziv köprünün lingualden görünümü........................................... 45
Şekil 20: 2. vakanın ağız içi görünümü (vestibülden)................................................ 46
Şekil 21: 2. vakaya fiber uygulanması ....................................................................... 46
Şekil 22: 2. vaka bitim ağıziçi görüntüsü (vestibülden)............................................. 47 1. GİRİŞ
Dişhekimliğinin en önemli uğraşlarından birisi; diş kayıpları ve bunlara bağlı
oluşan fonksiyon ve estetik kaybının yeniden kazandırılmasıdır. Bu amaçla
başvurulan tedavi seçeneklerinin ortak amacı ise, ağızdaki mevcut yapıların zarar
görmemesi ya da zararın en alt seviyede tutulmasıdır.
Dişhekimlerinin periodontal sağlığı, okluzyon ve estetiği göz önünde
bulundurarak diş eksikliklerini gidermeye çalışırlarken ağızdaki mevcut dişlerin
yapısal bütünlüğünü bozmaları neredeyse kaçınılmazdır. Geleneksel sabit bölümlü
protezlerde kullanılan tam veya kısmi kaplamalı kronların dezavantajı destek dişlerde
yapılan preperasyon miktarının fazla olmasıdır. Bu da hastanın hekime “Bu sağlıklı
dişlerimin tamamen kesilmesi gerçekten zorunlu mu?” sorusunu yöneltmesine neden
olmaktadır. Yıllar boyunca bu probleme ilişkin farklı çözümler üretilmeye
çalışılmıştır. Diş yapısının en azından kısmen korunması için kesici dişlerde 3/4
kronlar, premolar ve molar dişlerde ise 4/5 kronlar, inley ve onley tutucular
kullanılmıştır. Bazı dişhekimleri çapalardan birini ortadan kaldırarak kanatlı sabit
bölümlü protez uygulayarak bu problemi azaltmayı denemişlerdir. Ancak
uygulamaların rastgele kullanılması sağlam olan destek dişlerin çevresindeki
periodontal desteğin kaybedilmesiyle başarısızlıkla sonuçlanabilir.
Kanatlı
köprülerin statik özelliklerinin ara gövdeli köprüler kadar olumlu olmadığı ve
terminal gövdelerin dayanak dişler üzerinde devrilme momenti oluşturabildiği
bilinmektedir. Bazı hekimler ise istenmeyen diş dokusu kaybından kaçınmak için
tek taraflı çıkarılabilir hareketli bölümlü protezler kullanmayı denemişlerdir. Fakat
bu restorasyon şeklinin ne retansiyonu ne de stabilitesi yeterli değildir. Ayrıca
yerlerinden çıkmaları durumunda yutma riski de taşırlar. Günümüzde sıkça
kullanılan implant tedavisinin de tüm olumlu özelliklerine karşın her hastada
uygulanması mümkün değildir. Yani; hastanın ağız hijyenin iyi olması ve metal
alerjisi olmaması gerekir. Aynı zamanda organ nakli yapıldıysa ve diabet, kan
hastalıkları gibi sistemik kontraendikasyonlar varsa da implant cerrahisi riskli
olabilir. İmplant tedavisinin yüksek maliyetli oluşu da dezavantajlardan biridir.
Rezin bağlantı sistemlerinin ortaya çıkması ile dişlerin yapısal bütünlüğünün
korumasına yönelik konservatif uygulamalar yeni bir boyut kazanmıştır. Bunun
sonucunda da adeziv restorasyonlar gelişmiştir. Bu çalışmada adeziv köprüler
hakkındaki genel bilgiler, iki olgu ekseninde tartışılacaktır.
GENEL BİLGİLER
2. ADEZİV
Adezyon ya da bağlanma kelime anlamı olarak bir maddenin başka bir
maddeye yapışmasıdır. Yapışan yüzeye adherent yapışmayı sağlayan maddeye ise
adeziv adı verilir. (1) Bu bağlanma için üç farklı mekanizma gerekir.
Fiziksel bağlanma: Hidrojen bağları, Van Der Waals bağları gibi düz yüzeyler
arasında oluşan zayıf bağlanmadır.
Kimyasal bağlanma: Farklı yapıda atomlar arasında oluşan bağlantı tipidir.
İyonik,kovalent,mekanik bağlar gibi primer bağların etkisinde oluşan kilitlenmedir.
Diş hekimliğinde bağlanma ise öncelikle mekaniktir. Bağlantıyı etkileyen yüzey
pürüzlülüğü mikrometre boyutlarında ise ''mikromekanik tutuculuk'' olarak
adlandırılır. (2)
2.1. Diş Hekimliğinde Adezyon
Diş hekimliğinde polimer yapıdaki adezivlerin ilk kullanılması 1955 yılında
minenin %85'lik fosforik asitle 30 sn. pürüzlendirilerek mikromekanik bağlantı
sağlanabileceği fikrinin ortaya atılmasıyla başlamıştır. Rezin monomerlerin
pürüzlendirilen mine yüzeyinde oluşan mikro boşluklara dolması sonucu elde edilen
mikromekanik bağlanma, yani mineye adezyon, kavite preparasyonlarında Black
prensiplerinin
geçerliliğini
yitirmesine
neden
olurken
konservatif
tedavi
seçeneklerini de geliştirmiştir. Mine ile rezin esaslı materyal arasındaki güvenilir
bağlantının görülmesi dentinde de aynı bağlantının sağlanıp sağlanamayacağı
sorusunu akla getirmiştir. 1970'lerin sonunda dentin üzerinde de fosforik asit ile
pürüzlendirme çalışmaları başlamış böylece günümüz dentin bağlayıcı sistemlerinin
temeli atılmıştır. (5)
2 İlk kullanılan adeziv sistemler hidrofobik bir monomer olan BisGMA
(Bisfenil-A Glisidil Metakrilat) içermekteydi. Ama, asitleme sonrası pulpa basıncının
etkisiyle açığa çıkan dentin sıvısı BisGMA'nın dentin dokusunu ıslatmasını
engellemekteydi. Daha sonra fosfat ester yapısındaki bir dentin adezivinin
kullanılması önerilmiş ve 3.Kuşak dentin adezivler tanımlanmıştır. Fosfat bileşikli
BisGMA rezinler de denenmiştir. Kavite preparasyonu sırasında oluşan smear
tabakasının adezivin tübüllere penetrasyonunu engellediği yapılan çalışmalar
sonrasında gösterilmiştir. Bundan ötürü dentin adezivlerinin uygulamasından önce
smear tabakasının ya tamamen kaldırılması ya da modifiye edilmesi önerilmiştir.
1982 yılında, dentin kollageni ile polimerize monomer arasındaki mikromekanik
bağlantı ,hibrit tabaka, tanımlanmıştır. Günümüzde ise hibrit tabakaya ek olarak
tübüllere diffüze olan monomerlerin polimerizasyonuyla oluşan rezin taglerin de
adezyonda oldukça etkili olduğu gösterilmiştir. (5)
2.2. Minenin Yapısı ve Mineye Bağlanma
Mine %95 kristal yapı, %1 organik yapı ve %3 sudan oluşur. Kristal yapının
fazla oluşu minenin yüksek enerji yüzeyine sahip olmasını sağlar. Su içeriğinin az
oluşu ise mineye bağlanmayı kolaylaştırır. (3) Farklı konsantrsayonlarla yapılan
çalışmalar sonucunda minenin yeterli pürüzlendirilmesi için gereken ideal fosforik
asit konsantrasyonu %32-35 olarak belirlenmiştir. Mine-rezin bağlantısı asitle
pürüzlendirilme sonrası düşük viskoziteli bir rezin uygulamasını içerir. Asitle
pürüzlendirme sonrası minede ortalama 5-45 um derinliğinde pöröz tabaka oluşur.
Pürüzlenmiş mine doldururcusuz rezinler için ideal bir bağlantı yüzeyi oluşturur.
Doldurucusuz rezin, pürüzlendirilmiş mine yüzeyine uygulandığında oluşan
mikroporlar arasından akar ve polimerizasyonu sonrasında mikromekanik bağlantı
oluşmuş olur. (4)
3 Mineyi
asitlemenin
amacı
mineyi
temizlemek
ve
smear
tabakasını
uzaklaştırmaktır. Asitleme sonucunda yüzey bonding rezin tarafından ıslatılmaya ve
rezinin mikroporların içine penetrasyonuna izin verecek hale gelmiş olur. Minede
asitlenme sonrası üç farklı görüntü oluşabilir. Ama oluşan görüntülerin tipine
bakılmaksızın asitlenme sonucu bağlantı gücü aynıdır. Mine yüzeyi asitlendirme
sonrasında 15-20 sn. yıkanır daha sonra 15-20 sn. kurutulur. Tüm bu işlemler
sırasında minenin tükrükle teması önlenmeli ve yüzeyde asit bırakılmamalıdır.
Çünkü kalan asit artıkları yüzeyde monokalsiyum fosfat kristalleri oluşturarak
polimerizasyonu önler. Pürüzlendirilmiş mine yüzeyi tükrükle temas ederse kalsiyum
ve fosfat pürüzlenmeyi olumsuz etkiler ve bu durumda asitleme işlemi
tekrarlanmalıdır. Asitle pürüzlendirilmiş mine yüzeyi makroskobik olarak mat ve
tebeşirimsi bir görüntü almalıdır, aksi takdirde asitleme işlemi tekrarlanır. Minenin
asitle pürüzlendirilmesi ve rezin bağlayıcı sistemin uygulanması sonucu oluşan
bağlantı güçlü ve güvenilir iken dentinin yapısının farklılığı nedeniyle bağlantı daha
karmaşık bir prosedür gerektirmektedir. Ancak kompleks bağlayıcı sistemlerin
kullanımıyla dentine de güvenilir bir bağlanma sağlamak mümkündür. (80)
2.3. Dentinin Yapısı ve Dentine Bağlanma
Diş dokusunun büyük kısmını kaplayan dentin sarımsı beyaz bir renge ve ışığı
yarı geçirgen özelliğe sahiptir. Dentin kompakt kemikten daha serttir ve kimyasal
yapı bakımından da kemiğe benzer. Kırılgan ve sert olan minenin aksine, dentin hafif
deformasyonlara karşı koyabilir ve elastik bir yapıya sahiptir. Dentinin yapısı
ağırlıkça %70 mineraller, %20 organik yapı ve %10 sudan oluşmuştur. Organik
kısmın %92'si kollajendir ve ana yapısı mukopolisakkarittir. İnorganik yapının büyük
kısmı ise hidroksiapatit kristallerinden oluşmuştur.
4 Dentindeki hidroksiapatit kristalleri minedekinden çok daha küçük yapıdadır.
Yani dentinde hacimce daha çok alanı işgal ederler. Böylece asitte daha çabuk erirler
ve dentin çürüğü minedekine oranla daha hızlı ilerler. Dentin dokusunun histolojik
yapı elemanları dentin tübülleridir. Bu tübüllerin içinde odontoblast uzantıları ve
dentin lenfi bulunmaktadır. Dentin kanalları ''S'' harfi çizerek dalgalanarak uzanırlar.
Dişin gelişiminde primer, sekonder ve tersiyer dentin olmak üzere 3 tip dentin
vardır. Dişin sürmesinden önce oluşan dentin, primer dentindir. Sekonder dentin,
primer dentin gibi pulpa çevresinde oluşan dentindir ama sekonder dentin kök
oluşumunun tamamlanmasından sonra oluşmaya başlayan ve yapımına hayat boyu
devam edilen dentindir. Tersiyer dentin ise travma ya da irritasyon etkisinde kalmış
dentinden oluşmaktadır.
Dentin lenfi dentin hacminin %20'sini oluşturan bir sıvıdır. Pulpanın basıncı
ortalama 0-60 mmHg'dir. Bu nedenle pulpadan ağız içine doğru bir akım basıncı
vardır. (81)
2.4. Dentine Adezyon
Bağlayıcı sistemler uzun yıllar boyunca dentinde minede olduğu kadar başarılı
olamamışsa da yıllar içinde bağlayıcı sistemlerin geliştirilmesiyle başarılı sonuçlar
elde edilebilmiştir. Dentine adezyondaki bu zorluk dentinin histolojik, kimyasal ve
fiziksel yapısının farklılığından kaynaklanmaktadır. Dentinin içeriği lokalizasyonuna
bağlı olarak dahi değişkenlik gösterebilmektedir. Dentinin su içeriğinin önemli
kısmını tübüller içindeki sıvı oluşturur bundan dolayı da yüzeyel dentin ile derin
dentinin de nemlilik oranları farklıdır. Derin dentin yüzeyel dentinden daha nemli bir
yapıya sahiptir. Dentin yüzeyi kurutulsa bile intrapulpal basınç nedeniyle tekrar
nemli hale gelmektedir yani dentinde hiçbir zaman tam bir kuruluk sağlanamaz.
Ayrıca smear tabakası da dentine bağlanmayı etkileyen faktörlerdendir.
5 Bağlayıcı rezin monomerlerinin yüzeyden tübüllere infiltre olabilmesine
intratübüler dentin geçirgenliği adı verilir. Bu geçirgenliği zorlaştıran faktörler,
dentin sıvısının pulpadan dışarı doğru sürekli hareketi ve sklerotik dentinde
tübüllerin tıkanmasıdır. İntertübüler dentin geçirgenliği büyük ölçüde asitlemeden
sonraki yüzey deminerilizasyonuna bağlıdır.
Asitle pürüzlendirilmiş minenin yüzey enerjisi bağlayıcı sistemin yayılmasını
kolaylaştıracak şekilde artmıştır. Asitle pürüzlendirilen dentin ise yüzeye çıkan
dentin lenfi nedeniyle hidrofilik karakterdedir. Yüzey düzenleyiciler ve primerler
bağlayıcı sistemin tekniğine bağlı olarak ıslak ve kuru dentinin yüzey enerjisini
bağlayıcı rezinin yüzey enerjisine uyumlu hale getirir. Bağlanma kuvveti
penetrasyondan çok kaliteli bir bağlanma ara yüzeyinin sağlanmasıyla ilgilidir.
Yapılan çalışmalarla da dentine bağlantının da mine kadar dayanıklı olmasına ve
rezin restorasyonlarının başarısının artırılmasına çalışılmaktadır. (82)
2.5. Dentin Bonding Sistemlerin Sınıflandırılması
Adeziv sistemlerin günümüzde pek çok sınıflaması mevcuttur. Gelişim
aşamalarına ya da smear tabakası üzerinde yaptığı etkiye göre sınıflandırılabilir.
2.5.1. Uygulama Tiplerine Göre Sınıflandırması
1-TOTAL-ETCH SİSTEMLER:
Mine ve dentinin aynı işlemde fakat farklı sürelerde pürüzlendirilmesi
işlemidir. Pürüzlendirme %34-37 konsantrasyonundaki fosforik asit jeli ile
yapılmaktadır. Günümüzde çoğunlukla iki aşamalı tipi kullanılmaktadır. Birinci
aşama ''pürüzlendirme ve yıkama'' (etch and rinse) aşamasıdır. Bunu takiben ikinci
aşama olarak hidrofilik ve hidrofobik rezinlerin karışımı olan ve etanol, aseton gibi
çözücülerden birini içeren kombine tek şişe bağlayıcı ajanlar oluşur. (5)
6 2-SELF-ETCH SİSTEMLER:
Total-etch sistemlerinin hassasiyet gerektirmesi nedeniyle alternatif yöntemler
geliştirmiştir. Bu yönteme ise self-etch adı verilmektedir.
Self-etch sistemler, total-etch sistemlerde gerekli olan asidin yıkanıp
kurutulması aşamalarını elimine etmiştir. Self-etch sistemde asitleme ve primerleme
aşamaları birleştirilmiştir. Böylece uygulama zamanı kısalmış ve asidin kurutulması
aşamasında aşırı kurutmaya bağlı kollagenlerin çökme riski ortadan kalkmıştır. Bu
sistemler hata yapma olasılığını azaltması ve kullanıcıya kolaylık sağlaması
açısından avantajlıdır. Uygulanma şekline göre iki grupta incelenmektedir. (6)
A)
İKİ
BASAMAKLI
SELF-ETCH
SİSTEMLER
(SELF-ETCH
PRİMER)
İki şişeden oluşmaktadır. Birinci şişede asitleme ve primerleme yapabilen, bir
hidrofilik monomerle kombine edilmiş asidik monomer bulunmaktadır. Diğer şişede
ise adeziv ajan bulunur.
B) TEK BASAMAKLI SELF-ETCH SİSTEMLER (All-in One)
İlk üretilen self-etch sistemler iki basamakta uygulanmaktaydı. 2000' lerin
başlarında üretilmeye başlayan bu tek aşamalı sistemde mine ve dentine uygulanan
tek adeziv solüsyondur. Tek basamakta uygulanır.
Self-etch sistemler, total-etch sistemlere göre daha az post operatif hassasiyet
yaratırlar. Bunun sebepleri;
- Dentini daha az agresif biçimde asitler.
- Demineralize dentine asitleme esnasında rezin daha iyi penetre olur.
- Uygulama basamakları ve sayısı azalmıştır.
7 - Smear kaldırılmayıp modifiye edilir, böylece dentin tübülleri tıkalı kalır.
3. KOMPOZİTLER
Rezin kompozitler ilk olarak 1960' lı yıllarda kullanılmaya başlamıştır; ancak
aşınma
dirençlerinin
dezavantajlarından
düşük
dolayı
ilk
oluşu,
mikrosızıntı,
kullanımlar
başarısız
sekonder
sonuçlar
çürük
gibi
vermiştir.(7)
Kompozitler üzerindeki çalışmaların devam etmesiyle günümüzde kompozitler hem
estetik hem dayanıklılık açısından tatmin edici sonuçlar vermektedir.
3.1. Rezin Kompozitlerin Yapısı
Rezin kompozitlerin yapısal elemanları esas olarak;
- Organik faz
- İnorganik faz
- Bağlayıcı ajanlar
- Kıvam azaltıcılar
- Katalizörler
- Aktivatörler
- İnhibitörler oluşturmaktadır. (8)
Rezin kompozitler; organik polimer bir matris (taşıyıcı faz) ve matris içinde
dağılan inorganik partiküllerden (dağılan faz) oluşmaktadır. Bu iki fazı birbirine
bağlayan bir ara faz (silan) bulunmaktadır. Kompozitin fiziksel yapısını belirleyen
etmenler ise; partikülün büyüklüğü, şekli ve miktarıdır.
8 Rezin kompozitlerde bütün fazlar birbirine kimyasal ve mikromekanik olarak
bağlanırlar ve bu bağlar kompozitlerin en zayıf noktasıdır. (8)
3.1.1. Taşıyıcı Faz (Organik Faz )
Kompozitlerde yüzde olarak en büyük kısmı taşıyıcı faz oluşturur. Bu fazın
yüksek miktarda olması polimerizasyon büzülmesini artırır. Organik matrisin ısı
yalıtkanlığı iyidir yani organik matris oranı arttıkça rezinin ısı iletkenliği de
azalmaktadır. (9)
3.1.2. Dağılan Faz (İnorganik Faz)
Taşıyıcı fazın arasını dolduran yapıdır. İnorganik partiküllere ''Doldurucu'' ya
da ''Filler'' adı verilir. Kompozite fiziksel özelliklerini sağlayan bu fazdır. Bu
partiküllerin boyutu azalıp miktarı arttıkça kompozitin fiziksel özellikleri iyileşir.
3.1.3. Ara Faz (Silan)
Organik polimer matris ile inorganik faz arasındaki bağlanmaya (silane
coupling phase) denir. (9) Organik ve inorganik fazı birarada tutan fazdır. İnorganik
fazın organik faz içinde homojen olarak dağılmasını da bu faz sağlar. (8)
3.2. Kompozit Rezinlerin Sınıflandırılması
Kompozitlerin sınıflandırılmasında farklı parametreler kullanılmaktadır. (10)
1-İnorganik doldurucu partikül büyüklüğü ve yüzdelerine göre sınıflama
2-Polimerizasyon yöntemlerine göre sınıflama
3-Viskozitelerine göre sınıflama
3.2.1. İnorganik Doldurucu Partikül Büyüklüğü ve Yüzdelerine Göre
Sınıflama
-Megafil kompozitler: Partikül büyüklüğü 50-100 um olan kompozitler
9 -Makrofil kompozitler: Partikül büyüklüğü 10-100 um olan kompozitler
-Midifil kompozitler: Partikül büyüklüğü 1-10 um olan kompozitler
-Minifil kompozitler: Partikül büyüklüğü 0,1-1 um olan kompozitler
-Mikrofil kompozitler: Partikül büyüklüğü 0,01-0,1 um olan kompozitler
-Nanofil kompozitler: Partikül büyüklüğü 0,01 um olan kompozitlerdir.
Farklı büyüklükteki doldurucu partiküllerin karışımını içeren kompozitlere ise
hibrit kompozitler denir. Hibrit kompozitler her iki kompozit rezinin özelliklerini
taşımasına rağmen, hibrit türünün belirlenmesinde büyük partiküllü olanın adı
kullanılır.
3.2.2. Polimerizasyon Yöntemlerine Göre Sınıflama
Diş hekimliğinde donma reaksiyonu başlaması polimerizasyonun başlaması ile
gerçekleşir. Polimerizasyon için üç yöntem kullanılır ve her üç yöntemde de
polimerizasyon başlatıcısı kamforokinondur. (10)
Kompozit rezinlerde polimerizasyon şu şekillerde sağlanır:
a. Kimyasal yolla polimerize olanlar
b. Görünür ışıkla polimerize olanlar
c. Hem kimyasal hem de görünür ışıkla polimerize olanlar
a. Kimyasal yolla polimerize olanlar:
Bu
sistemde;
toz+likit,
pasta+pasta,
pasta+likit
komponentlerinin
karıştırılmasıyla polimerizasyon başlar. Yapısal özelliklerinden dolayı uygulandıktan
3-5 yıl sonra renklerinde değişimler olmuştur. (10)
b. Görünür ışıkla polimerize olanlar:
10 Işıkla polimerize olan kompozitlerin, kimyasal olarak polimerize olan
kompozitlerden farkı aktivatör ve inisiyatörlerinin farklı oluşudur. Görünür ışık
polimerizasyon bileşikleri, genellikle tersiyer amin gibi indirgeyici ajanlarla birlikte
kullanılan diketonlar ve kamforokinon gibi aromatik ketonlardır. Kamforokinon
400-500 nm dalga boyları arasında aktive olmaktadır. Işıkla polimerize olan
kompozitlerin, kimyasal olarak polimerize olan kompozitlerden en büyük farkı diş
hekimine istediği kadar çalışma süresi tanımasıdır ve bu en büyük avantajıdır.
Polimerizasyonun tam olarak tamamlanması şartıyla, kimyasal ya da ışıkla
polimerize olan kompozitler arasında özellikleri açısından büyük bir fark
bulunmamaktadır. (11,12)
c. Hem kimyasal hem de ışıkla polimerize olan kompozitler:
Bu tarz rezinlerde kimyasal polimerizasyon hızı daha yavaştır. Bu rezinler
polimerizasyonun tam olarak gerçekleşmesinden şüphelenilen her ortamda
kullanılabilirler. Örneğin; derin kavitelerde, girişin zor olduğu aproksimal
kavitelerde başarılı sonuçları vardır. (13)
3.2.3 Viskozitelerine Göre Kompozitlerin Sınıflandırılması:
a) Kondanse olabilen kompozitler (packable)
b) Akışkan kompozitler (flowable)
a) Kondanse olabilen kompozitler:
Bu kompozitlerin yapısı, hibrit ve konvansiyonel kompozitlerden daha
farklıdır. Kondanse olabilen kompozitler, hibrit ve konvansiyonel kompozitlere
oranla daha fazla doldurucu (filler) içerirler. Posterior restorasyonlarda amalgama
benzer şekilde uygulanırlar. Yapışkan özelliğe sahip olmaması da materyale
kullanım kolaylığı kazandırmıştır. Yüksek doldurucu miktarları, bu materyallerin
11 manipülasyonlarının kolaylaşmasını ve yüksek fiziksel özelliklere sahip olmasını
sağlamıştır.
Polimerizasyon öncesinde şekillendirmeye izin vermeleri nedeniyle polisaj ve
bitirme işlemlerini azaltmıştır. Fakat filler miktarlarının fazla oluşu sebebiyle polisaj
işleminden sonra pürüzlü yüzey oluşma riski daha fazladır. Kondanse edilebilen
kompozitler derin polimerizasyon sağlamaları nedeniyle 5mm' den sığ kavitelerde
tek defada doldurmaya olanak sağlar. (14)
b) Akışkan kompozitler:
Kavite
geometrisinin
her
zaman
ideal
olarak
sağlanamadığı
adeziv
preparasyonlarda, stres kırıcı bir bariyer oluşturmak ve polimerizasyon büzülmesini
engellemek için akışkan kompozitler geliştirilmiştir. (14)
En sık kullanım alanları; kondanse olabilen kompozitlerin altında stres kırıcı
olarak,
restorasyonların
kenarında
ve
yüzeyinde
kalan
mikroçatlakların
kapatılmasında, aproximal kavitelerde kondanse edebileceğimizden şüphelendiğimiz
yerlerde kullanabiliriz. Ayrıca akıcılıkları sayesinde amalgam, kompozit veya kuron
tamirinde, pits ve fissürlerin örtülenmesinde, insizal kenar tamirinde kullanılabilirler.
Dezavantajları ise; akıcılıklarından dolayı manipülasyonları zordur. Kullanılan
alete yapışırlar. (14)
3.3. Kompozit Rezinlerin Özellikleri
1. Estetiktirler.
2. Translüsenttir.
3. Yüzey sertlikleri azdır.
4. Su emerek zamanla renklenebilirler.
12 5. Polimerizasyon büzülmesine uğrayabilirler.
6. Aşınmaya uğrarlar.
7. Mikrosızıntıya neden olabilirler.
8. Çekme ve gerilme kuvvetlerine dayanıksızdırlar.
9. Pulpal irritasyonlara neden olabilirler.
4. FİBERLER
Rezin kompozitlerdeki gelişmelerle mekanik ve fiziksel özellikleri daha da
geliştirilmiş yeni dental kompozitler üretilmiştir. Güçlendirilen kompozitler içeriğine
göre iki gruba ayrılmaktadır. Güçlendirme materyali fiber ise fiberle güçlendirilmiş
kompozit (FRC), seramik parçacıkları ise seromer adını alır.
Fiberler dişhekimliğinde ilk kez 1960’lı yıllarda, akrilik rezinlerin mekanik
özellikleri ve boyutsal stabilitesi ile ilgili sorunların giderilmesi ve metal destekli
seramik yapıların olumsuz özelliklerine yeni alternatifler aranmaya başlamasıyla
kullanılmıştır. (19,20)
Dişhekimliğinde kullanılan fiberle güçlendirilmiş kompozitler temelde rezin
kompozitlere benzer yapıya sahiptir. Rezin kompozitlerdeki gibi organik matris ve
inorganik doldurucu fazdan oluşur. Organik matris; polimetil metakrilat (PMMA),
epoksi veya Bisfenol A diglisidil metakrilat (Bis-GMA), üretan dimetakrilat
(UDMA), trietilenglikol dimetakrilat (TEGDMA) yapısındadır. İnorganik doldurucu
fazını ise, organik matris yapıya ilave edilen çeşitli boy, çap, yapı ve yönde
yerleştirilen fiberler oluşturur. Kompozit matris içindeki fiber, adeziv bir ara yüzey
ile rezine bağlanır. Matris ve fiber arasındaki arayüz, kompozitten yükün fiberlere
transfer edilmesinde önemli rol oynar. Güçlendirici komponent olan fiberler,
13 dayanıklılık ve sertlik sağlarken, fiberleri saran rezin matris onların geometrik
yapısını sabitler, nemin etkisinden korur ve optimal gücü sağlamak için onları
önceden tespit edilen pozisyonda tutar, destek sağlar. (19,21)
FRC'ler rezin içerisine konulan farklı yapıdaki fiberlerden meydana gelir.
Bunlar: Cam fiber, Karbon fiber, Aramid fiber, Polietilen fiber, Polyester fiber,
Quartz fiber, Zylon fiber.
FRC'ler formlarına göre ise; tek yönlü fiber çubuk (demet), çift yönlü örgü
fiber, kumaş şeklinde örgü fiber, burgu fiber, kırpıntı fiber.
FRC'ler son derece geniş bir kullanım alanına sahiptir. Çünkü FRC'ler
fonksiyon ve estetik açıdan gelişmiştir. (83)
4.1. Fiber tipleri:
a) Cam Fiberler:
Yüksek eğilme dayanımları sayesinde mekanik özellikleri, translüsensliği
sayesinde
estetik
özellikleri
iyidir.
Daha
çok
labaratuvar
ürünü
olarak
kullanılmaktadır. (Şekil-1) Renksiz, doku ile uyumlu,esnek, kompozit ve akrille
kolayca bağlanabilen materyallerdir. Klinikte sabit ve hareketli protezlerde,
periodontal ve ortodontik splintlerde, pedodontide yer tutucu olarak, kanal tedavisi
görmüş dişlerde post olarak kullanılmaktadır. (15,16)
Cam fiberlerin; E-cam, S-cam, C-cam ve M-cam olmak üzere değişik türleri
vardır. Fiberle güçlendirilmiş kompozitlerde kullanılan fiberler, elektriksel cam yani
E-cam olarak bilinmektedir. E-cam, SiO2- CaO-Al2O3-MgO sistemine dayanır ve bu
sistem iyi kalitede camın oluşmasını sağlar.
14 Şekil 1: Cam fiber
b) Karbon (Grafit) fiberler:
Estetiğin önemli olmadığı vakalarda kullanılmaktadırlar. Uygulanan stresin
yönüne dikey olarak yerleştirildiklerinde iyi bükülme ve eğilme dayanımı gösteren
fiber türüdür. Örgü yapıda ya da tek yönlü olabilmektedir. (Şekil-2)
Yapılan SEM incelemelerinde karbon fiberle güçlendirilen fiberlerde; fiberler
arasında boşluklar meydana geldiği saptanmış ve buna neden olarak da metil
metakrilat rezinlerin, polimerizasyon sırasında daha fazla büzülme gösterdiği
belirtilmiştir. Büzülmenin en fazla karbon ve aramit fiberde gözlendiğini, bunun
nedeninin bu fiberlerin daha fazla metilmetakrilat likidini abzorbe etmesine bağlı
olduğu öne sürülmüştür. (84)
Şekil 2: Karbon fiber
15 c) Polietilen fiberler:
Yumuşak, kolay kırılmayan, renksiz, biyouyumlu materyallerdir. Sıkıştırma
altında düşük direnci vardır bu özelliğinden dolayı periodontal desteksiz dişlerde
kullanılabilmektedir. Dokuma, saç örgüsü, tek yönlü yapıda olabilir. Ancak sayılan
avantajlarına karşın yüzey enerjisinin düşük, dolayısıyla ıslanabilirliğinin az olması
gibi dezavantajları vardır.
Piyasada 'Ribbond' adıyla üretilen polietilen fiberler yer almaktadır. Ribbond;
biyouyumlu, ışığı geçirebilen, estetik, kolay uygulanabilen bir materyaldir. Ancak
bunlar kullanılmadan önce aktive edilmezlerse rezinlerle kimyasal olarak
bağlanamazlar. Kullanımından önce adeziv ile bağlanırsa daha fazla bağlanma
yüzeyi ve daha yüksek bağlanma dayanımı olduğu belirtilmiştir. (85)
d) Aramid fiberler:
Estetik özellikleri sınırlıdır doyurulma gerektirir. Hasta başı uygulamalarda
kullanılabilir.
Aramit fiberlerin elastisite modülü yüksek, yoğunluğunu düşüktür. Aramit
fiberlerin ıslanabilirliğinin çok iyi olmasından dolayı bağlayıcı ajanla işlem
görmesine gerek yoktur. (Şekil-3)
Diş hekimliğinde uygulamaları daha kısıtlıdır. Tenis raketi, gemi halatı
yapımında, yelkenlerde, madenci giysileri ve pilot üniformalarının üretiminde, tank
üretiminde, uçak kanatlarında, güvenlik amacıyla yelek üretimi, spor ürünleri, füze
kılıfı, conta, otomotiv fren sistemi, halat ve dış lastik yapımında aramit fiberden
yararlanılmaktadır. (22,23)
16 Şekil 3: Aramid fiber
4.2. Yapı ve Yönüne Göre Fiberler:
Fiberler yapılarına göre 3'e ayrılırlar. Tek yönlü (çubuk şeklinde) fiberler.
Ağ/örgü formunda fiberler ve kırpılmış fiberler.
4.2.1. Tek Yönlü (Çubuk Şeklindeki) Fiberler:
Birbirlerine paralel, tek bir doğrultuda uzanan, 6–7 μm kalınlığında, sayıları
1000 ile 200000 arasında değişen fiber demetlerinin oluşturduğu tek bir (blok) fiber
çeşididir. Kompozitlere anizotropik mekanik özellik kazandırırlar. Bu tip fiberler tek
doğrultuda; fiberin doğrultusunda yüksek bir direnç sağlar ve meydana gelen stres
fiberin doğrultusu boyunca olduğunda fiberle güçlendirilmiş kompozit materyaline
maksimum güç verirler. Oluşan stres, fiberin doğrultusuna oblik veya dik gelirse
fiberin direnci azalır. Yüksek strese maruz kalınan bölgelerde kullanımları en
uygundur. Sonlu eleman çalışmaları, üç üyeli bir köprüde en yüksek stres bölgesinin
dişsiz alana en yakın köprü ayağı etrafında meydana geldiğini göstermiştir. Bu
nedenle, fiberle güçlendirilmiş kompozit ile köprü yapımında restorasyonların
gerilme alanları göz önüne alınarak fiberin çapanın gövdeyle birleştiği noktaya
17 yerleştirilmesi başarı için gereklidir. Tek yönlü fiberler, periodontal splint olarak da
kullanılmaktadırlar. (20,21,24,25)
4.2.2. Ağ/Örgü Formunda Fiberler;
İplik şeklindeki fiberlerin iki farklı yönde düzenlenmesi ile meydana
getirilmiştir. Örgü şeklinde fiberler, uzunlamasına ve enine olmak üzere eşit olarak
ikiye ayrılır. Bu tip fiberler kompozite ortotropik mekanik özellik verir ve bu yüzden
stresin yönünün önceden tahmin edilemediği durumlarda kullanılırlar. Çok yönlü
fiberler, tek doğrultuda uzanan fiberlerin anizotropik özelliklerini minimuma
indirmek için uygulanmaktadırlar. Örneğin bir dişe tam kron yapılması
planlandığında bu tip fiber kullanılmaktadır. (20,21,24,25)
4.2.3. Kırpılmış Fiberler:
Akrilik içerisine yerleştirilmesi en kolay fiber tipidir. Yerleştirilmeden önce
gerekli uzunlukta kesilerek sıvı ile işleme tabi tutulup, daha sonra toz ilave edilerek
hazırlanır. Ancak bu tip fiberler düşük oranda (ağırlıkça %1–2) fiber katılması
istendiğinde kullanılabilir. Zira yüksek oranda kullanıldığında kuru, katı bir karışım
elde edildiğinden uygulanması zor olmaktadır. Ayrıca bu yapıdaki fiberlerin
materyal üzerinde açığa çıkması iritasyona neden olur. Parlatılmış yüzeyde açığa
çıkmasının ise polisajı güçleştirerek pürüzlü bir yüzey oluşmasına neden olduğu
gösterilmiştir. (26)
4.3. Fiberin Islatılmasına Göre
Fiberler ıslatılmalarına göre preinfiltre fiberler ve non-preinfiltre fiberler olarak
ikiye ayrılır. (43)
Fiber yapıya monomer infiltrasyonu; her bir fiber yüzeyinin homojen olarak
rezin matriks ile kaplanmasıdır. (44,45) Bu aşamada iki problemle karşılaşılabilir;
18 ilki rezin matriksin fiber demetlerini yeterince ıslatamaması, diğeri ise rezin
matriksteki
polimerizasyon
büzülmesi
sonucu
fiberler
arasında
boşluklar
oluşmasıdır. Bu boşluklar restorasyonun transvers yöndeki dayanıklılığını azaltır.
(44,45) Ağız sıvıları ile temas eden restorasyonda düşük doyurulmuş bölgelerdeki
sıvı emilimi, mikroorganizmaların penetrasyonuna ve renk değişikliğine yol açabilir.
(43,45) Fiber yapıya monomer infiltrasyon işlemi iki şekilde uygulanmaktadır; ilki
manuel olarak fiber bağları içine az viskoziteli rezin uygulanması işlemidir. (44,46)
Ancak manuel olarak rezinlerin doyurulma işlemi zordur. Bu nedenle fiberlerin
üretim aşamasında farklı teknikler kullanılarak ön doyurma (pre-infiltrasyon/ preimpregnated) işlemi uygulanmıştır. (44) Ön doyurma işlemi; cam fiberlerin pöröz
PMMA ile kaplanmasıdır. (47) Bu işlemde fiberler belirli pozisyonlarda üst üste
yerleştirilerek, çeşitli kalınlıklarda fiber demetleri oluşturulur ve bu demetler
basınçla polimerize edilir, bu sayede maksimum miktarda fiber polimer matris içine
yerleştirilir. (47) Mosharraf ve ark. (45) yaptıkları bir çalışmada; pre-infiltrasyon
yapılmış ve yapılmamış fiberlerle alt yapısı hazırlanan FGK rezin köprülerin kırılma
direncini incelemişler ve bu iki grup arasında önemli bir fark bulamamışlardır.
Ancak hiç fiber alt yapı kullanılmayan grup ile fiber alt yapılı gruplar arasında
anlamlı fark olduğunu ve fiberlerin sabit parsiyel köprülerin kırılma direncini
arttırdığını bildirmişlerdir. (48)
4.4. Fiberlerin mekanik özellikleri:
Fiberle güçlendirilmiş kompozit (FRC)' lerin mekanik özelliğini etkileyen
faktörler: fiberlerin yüzey özellikleri, rezinle doyurulması, fiber ve polimer matriksin
özellikleri, yönleri, pozisyonları, yüksek doldurucu içerikleri ve optimum
polimerizasyon işlemleridir. (17)
19 Ayrıca fiberlerin uygulanan kuvvetin yönüne dikey yerleştirildiğinde
restorasyonun dayanıklılığının arttığı, paralel yerleştirildiğinde ise başarısızlıkların
ortaya çıktığı görülmüştür.
Fiberler restorasyon ve uygulama dizaynında strese en yüksek direnci
gösterebilmesi amacıyla, paralel olarak yerleştirilmelidir. Örneğin, köprü protezinin
gövde bölgelerinde, fiberler mesio-distal yönde yerleştirilmelidirler. (18)
4.4.1. Avantajları
1-Ağzın tüm bölgelerinde kullanılabilecek mekanik özelliklere sahiptir.
2-Korozyon ve metal allerjisi olan hastada güvenle kullanılabilir.
3-Seramik karşıt dişte aşınmalara neden olabilirken FRC bu dezavantaja sahip
değildir.
4-Hasta başında üretilen FRC'lerde labaratuvar masrafı olmaz.
5-Rezin simanlara iyi bağlanır.
6-Hasta başında üretildiğinde hem hasta hem hekim için zaman tasarrufu
sağlar.
7-Tamirleri kolaydır.
8-Estetik özellikleri iyidir.
4.4.2. Dezavantajları
1-Hassas teknik gerektirir.
2-Ağız içinde açıkta kalan fiber dokuda iritasyona sebep olabilir bu yüzden
direk doku temasından kaçınılmalıdır.
20 4.4.3. Endikasyonları
1-İyi oral hijyen sağlanabiliyorsa,
2-Düşük çürük insidansına sahip hasta varsa,
3-Destek dişlerde klinik kron boyu 5mm'den yüksekse,
4-Destek dişler arası mesafe en fazla 1 molar diş boyutu kadarsa kullanılabilir.
4.4.4. Kontrendikasyonları
1-Dişeti altına inen restorasyonlarda, tükürük izolasyonu sağlanamıyorsa,
2-Parafonksiyonel alışkanlık varsa,
3-Karşıt dentisyonda porselen varsa,
4-Klinik kron boyu 5mm.den az ise,
5-Dişlerin kayıp nedeni periodontal ise,
6-İkiden fazla eksik diş varsa kullanımı uygun değildir.
4.4.5. Kullanım Alanları
1-Laminate kronlar
2-İnley, Onley
3-Anterior ve posterior tek tam kronlar
4-İmmediat köprüler
5-Periodontal splintleme
6-Ortodontik tutucular
7-Overdenture altyapısı
8-Akrilik protezlerin güçlendirilmesi
21 9-Post-core uygulamaları
5. ADEZİV KÖPRÜLER
Adeziv restorasyonlar dişin tamamının kesilmesini gerektirmediğinden ve
tamamını örtmediğinden kısmi kaplamalar arasında sayılır. Adeziv restorasyonlar;
metal alaşımından, seramikten, kompozitten ya da türevlerinden elde edilmiş olabilir.
Adeziv bağın oluşturulması için diş sert dokularında ve restoratif materyal üzerinde
bazı işlemler yapılmalıdır.
Rezin retansiyonunu geliştirmek amacıyla minenin asitlenmesi uygulamaları
ilk kez 1955 yılında Buonocore tarafından tanımlanmıştır. (27) 1960'lı yılların
sonuna doğru rezin kompozitler benimsenmiş ve 1970'li yıllarda asit aşındırma
tekniği ve rezin kompozitler kullanılarak eksik dişler komşu dişlere basit anlamda
yapıştırılmaya başlanmıştır. (28-31)
Ibsen, kompozit rezinleri kullanarak prepare edilmemiş dişlere akrilik ara
gövde yapıştırmıştır. (32) Hamada ve ark. tarafından bu tip çalışmalar Tip 1 gövde
olarak adlandırılmıştır. (33) Bu tip çalışmalarda akrilik hazır dişler, strip kron içinde
üretilmiş kompozit gövde ve hastanın kendi çekilen dişi kullanılmıştır. Bu
uygulamalar her ne kadar geçici olarak düşünülse de beklenenden farklı olarak kalıcı
bir tablo sergilediği gösterilmiştir. (29,33-35)
Daha sonraları bağlantıyı güçlendirmek amacıyla pinlerden ve dayanak dişlerin
lingualine açılan oluklara yerleştirilen barlardan yararlanılmıştır. Ancak bunların
geçici karakterde olup anterior bölgede sınırlı kalması ve sadece estetik amaçlı
olduğu gösterilmiştir.
Metal dökümlü delikli altyapı sistemi ilk kez 1973 yılında Rochette tarafından
tanıtılmıştır. (36) Rochette, asitlenen mineye restorasyonun mekanik olarak
22 tutunabilmesi için, tersine konik delikleri bulunan metal bir altyapı kullanmış ve
yöntemi periodontal splintleme amaçlı tanımlamıştır.
Destek dişlerin üzerine döküm metal kanatçıklar şeklinde tutucu altyapıların
hazırlanması, adeziv köprülerde büyük bir adımdır. Adeziv köprülerin farklı tipleri
vardır.
5.1. Rochette Köprü
Üzerinde rezin retansiyonunu artırmak için tersine konik delikleri bulunan
kanat benzeri bu tutucuların kullanımı ilk kez Rochette tarafından tanımlanmıştır.
(36) Rochette metale tutunmayı yaratmak için mekanik retansiyonu ve bir
yapıştırıcıyı bir arada kullanmıştır. Delikli metal alt yapı sayesinde köprünün
tutuculuğu, dayanıklılığı ve ömrü büyük ölçüde artmıştır. Bundan dolayı arka
bölgelerde de kullanımı denense de yine de okluzal kontağının az olmasından dolayı
ön bölge için önerilmiştir. Hamada ve ark. (33) delikli metal yapılı bu köprüleri Tip 2
gövde şeklinde sınıflandırmıştır. 1980 yılında Livaditis (37) aynı tutuculuk
prensiplerinde posteriorda kullanılabilecek modifikasyonlar geliştirmiştir. (Şekil-4)
Şekil 4: Rochette köprü
23 5.2. Maryland Köprü
Livaditis ve Thompson (38) Rochette tutucusunun deliklerinden taşan rezinin
fonksiyonel stresler ve aşınma yüzünden sızıntıya maruz kaldığını ve bu yüzden
ömürlerinin kısaldığını belirtmişlerdir. Thompson, Livaditis ve Del Castillo (39)
elektrokorozyon yöntemini kullanarak uyguladıkları köprüleri bağlı bulundukları
ünivesitenin adına ithafen 'Maryland Köprü' adı altında yayınlamışlardır. Hamada ve
ark. (33) ise bu köprüleri Tip 3 gövde olarak sınıflandırmışlardır. (Şekil-5)
Maryland
köprüler
prensip olarak delikli
tutuculu
köprülerle aynıdır.
Farkları ise deliklerinin olmayışı ve tutuculuk için köprünün iç yüzünde
elektrokimyasal yöntemlerle hazırlanmış mikromekanik girintilerin olmasıdır. Bu
sayede asitleme ile diş üzerinde meydana getirilen mikroretansiyon alanlarının
benzeri köprü üzerinde elde edilmiş olur. Ancak klasik kompozitlerin partikül
büyüklükleri ve akışkanlıkları bu tarz köprüleri yapmaya elverişli değildir. Bunun
için daha az dolduruculu daha akışkan kompozitler üretilmiş ve kullanılmıştır. Metal
elektrokorozyonu da bir çok çalışmayla incelenmiştir.
Elektrokorozyon için asitleme işlemi kullanılan yöntemlerden bir tanesidir.
Elektrokimyasal asitleme işlemi kullanılan tekniğe özgüdür. Metal fazla asitlenirse
elektron kaplı bir yüzey oluşur ve bağlanma dayanıklılığı azalır. Asitleme tekniği
öngörülebilir değildir ve sadece belirli baz metal alaşımlarının kullanımına
bağımlıdır. Bu yüzden alternatif yollara gösterilen ilgi artmıştır.
Bir başka yöntem de metal yüzeylerinin silikat ile kaplanmasıdır. Silikat ile
kaplanmış yüzeylerin asitlenmiş yüzeylerden %47 ile %104 oranında daha fazla
retansiyona sahip oldukları gösterilmiştir. (40)
24 Şekil 5: Maryland köprü
5.3. Döküm Meş Sabit Bölümlü Protezler
Alaşım dökülmeden önce pürüzsüz bir yüzey yaratan teknikler veya dökümden
sonra
asitlemenin
yapılmadığı
bir
metodun
kullanılması
da
uygulanan
tekniklerdendir. Ağ benzeri naylon meş çalışılan döküm üzerindeki destek dişlerinin
lingual yüzeyleri üzerine yerleştirilebilir. Daha sonra tutucu bununla kaplanır ve
tutucunun mum modelajı üzerine yerleştirilir. Bu süreçte dökümde tutucunun alt
yüzeyi meş benzeri bir şekle bürünür. Bu uygulama asitleme ihtiyacını ortadan
kaldırır. Soy metal alaşımların kullanılmasına izin verir. (41,42) Materyal katılaşma
eğilimindedir. Böylece destek dişinin detaylarına adapte olmayı güçleştirir. Şayet
mum rahatça meş içine akarsa undercut alanlarının blockout yaparak retansiyon
yeteneğini etkiler.
6. PERİODONTAL HASTALIKLARIN SINIFLANDIRILMASI
Periodontal hastalıkların günümüzde kullanılan sınıflandırılması aşağıdaki
gibidir; (49)
25 1) DİŞETİ HASTALIKLARI
A) Plak kökenli dişeti hastalıkları
1) Sadece plak ile ortaya çıkan gingivitisler
2) Sistemik etkenler ile modifiye edilen dişeti hastalıkları
(a) Endokrin sistem ile ilişkili olanlar
(b) Puberte gingivitisi
(c) Menstrual siklusla görülen gingivitisler
(d) Hamilelik gingivitisinde görülen granulom
(e) Diabet ile birlikte görülen gingivitisler
(f) Kan hastalıkları ile ilişkili olanlar
(g) Lösemi ile ilişkili gingivitis
(h) Diğer
3) İlaç alımları ile birlikte görülen dişeti hastalıkları
(a) İlaç kullanımına bağlı dişeti hastalıkları
(b) İlaç kullanımına bağlı dişeti büyümeleri
(c) İlaç kullanımına bağlı gingivitisler
4) Kötü beslenme ile ilişkili dişeti hastalıkları
B) Plakla ilişkisi olmayan dişeti hastalıkları
1) Spesifik bakteri kaynaklı dişeti lezyonları
2) Virus kanyaklı dişeti lezyonları
3) Mantar kaynaklı dişeti lezyonları
26 4) Genetik kaynaklı dişeti lezyonları
5) Sistemik bozuklukların sebep olduğu dişeti belirtileri
(a) Mukakutanöz bozukluklar
(i) Liken planus
(ii) Pemfigoid
(iii) Pemfigus vulgaris
(iv) Lupus eritamatozus
(v) İlaç alımına bağlı belirtiler
(b) Allerjik reaksiyonlar
(i) Dental restoratif malzemeye karşı alerjik reaksiyonlar (civa, nikel, akril,
diğer)
(ii) Diş macunu, ağız gargarası, ciklet, gıdalar ve katkı maddelerine karşı
alerjik reaksiyonlar
6) Travmatik lezyonlar
(a) Kimyasal
(b) Termal
(c) Fiziksel
7) Yabancı cisim reaksiyonları
2) KRONİK PERİODONTİTİS
A) Generalize
B) Lokalize
27 3) AGRESİF PERİODONTİTİS
A) Generalize
B) Lokalize
4)
SİSTEMİK
HASTALIKLARIN
YANSIMASI
OLAN
PERİODONTİTİSLER
(A) Kan hastalıkları ile ilişkili olanlar
(B) Genetik bozukluklarla ilişkili olanlar
5) NEKROTİZAN PERİODONTAL HASTALIKLAR
(A) Nekrotizan ülseratif gingivitisler
(B) Nekrotizan ülseratif periodontitisler
6) PERİODONSİYUM APSELERİ
7) ENDODONTİK LEZYONLARLA İLİŞKİLİ PERİODONTİTİSLER
8)
GELİŞİMSEL
VEYA
KAZANILMIŞ
DEFORMİTELER
DURUMLAR
A) Periodontal hastalığa zemin hazırlayan lokalize dişssel etkenler
i) Dişlere ait anatomik faktörler
- Servikal mine uzantıları ve mine incileri
- Furkasyon anatomisi ve yeri
- Komşu köklerin yakınlığı
- Dişlerin pozisyonu
- Açık kontaklar
28 VE
ii) İatrojenik faktörler
- Ortodontik apareyler
- Restoratif maddelerin etkileri
- Restorasyonların kenar uyumsuzlukları, embrasürlerin açılmaması
iii) Travmalar
- Travmatik fırçalama
- Kron kırıkları
- Kök kırıkları
- Gıda sıkışması
iv) Endodontik faktörler
- Eksternal kök rezorpsiyonları
- Endodontik tedavi komplikasyonları
- Kombine lezyonlar
B) Diş çevresindeki mukogingival deformiteler
C) Dişsiz bölgedeki mukogingival deformiteler
D) Okluzal travma
i) Primer
ii) Sekonder
Gingivitisli
hastalarda
cerrahisiz
periodontal
tedavi
başarılı
sonuçlar
vermektedir. Kronik periodontitisli hastaların çoğunda da cerrahisiz periodontal
tedavi başarılıdır. Bu nedenle gingivitisli ve çoğu kronik periodontitisli olgularda
29 periodontal tedavi amaçlı sistemik antibiyotik kullanımı gerekmemektedir. (50)
Ancak ağız bakımı eğitimi, diş yüzeyi temizliği ve kök yüzeyi düzleştirilmesi
doğru ve yeterli düzeyde yapılmış olmasına rağmen devam eden hastalık; ataşman
kaybı, pürülan eksuda, sondalamada kanama, sondalama derinliği 5mm’den fazla
olan ceplerin varlığı gibi bulgular mikrobiyolojik analiz ve antimikrobiyal
ajanlarında içine girdiği daha ileri periodontal tedavi seçeneklerinin uygulanmasını
gerektirir. (51)
Periodontal hastalıkların sonucunda oluşan dişsel hasarlar, mobiliteler ve
dişlerin ve çevre dokuların maruz kaldığı travmalar sonucu oluşan yaralanmalarda
eğer dişte bir yer değiştirme olduysa normal fonksiyon ve iyileşme, dişin yerine
yerleştirilmesini takiben splint uygulaması
sayesinde
gerçekleşebilmektedir.
Splintleme, travmaya uğramış dişlerin tedavisinde ve periodontal dokuların
iyileşmesindeki en önemli basamaklardan biridir.
Dişlerdeki travmatik yaralanmalar uygun bir tedavi planı yapılmadığında hasta
için ciddi problemlere neden olabilecek beklenmedik olaylardır.
Klinik olarak periodontal doku yaralanmaları; dişte mobilite, diş konumunda
yer değişikliği ve dişeti oluğundan gelen kanama ile karakterizedir. Dental
yaralanmalar konusunda günümüze dek çeşitli sınıflamalar yapılmış olsa da
günümüzde peridontal dokuların yaralanmaları; konküzyon, sublüksasyon, lateral
lüksasyon, intrüzyon, ekstruzyon ve avulsiyon şeklinde sınıflandırılmaktadır. (52-54)
Bu yaralanmalar sonucu izlenecek tedavinin hedefi dişi kabul edilebilir fonksiyonuna
ve görünümüne kavuşturmaktır. Eğer dişte bir yer değiştirme olduysa normal
fonksiyon, dişin yerine yerleştirilmesini takiben splint uygulaması sayesinde dişin
sabitlenmesi ve çevre dokuların iyileşmesine müsaade edilmesiyle sağlanabilir.
30 Travmatize dişlerin splintlenmesi yaralanmış dişin tedavisinde ve periodontal
dokuların iyileşmesinde en önemli basamaktır. (54)
Splint kelime anlamı olarak gevşemiş, kırılmış, yer değiştirmiş veya replante
edilmiş dişleri sabitlemek, korumak ve desteklemek için kullanılan aygıttır. (55)
Splintleme kırık kemik uçlarını, yerinden çıkmış veya şekil bozukluğu gösteren bir
oluşumu hareket etmeyecek şekilde tespit etmektir. Diş hekimliğinde, dişin belirli bir
süre sabit pozisyonda kalmasını sağlayan bir uygulamadır. (52-55)
Splint, endodontide travma görmüş dişlerde pulpa ve periodontal dokularda
daha fazla yaralanmayı engellemek ve doku iyileşmesini kolaylaştırmak için
kullanılmasının yanında; çocuk dişlerinde yer tutucu olarak, ortodontide pekiştirme
amacıyla, periodontal problemi olan vakalarda, tıpta ortopedide, plastik ve
rekonstrüktif cerrahide de kullanılmaktadır. (54)
Hayvan deneylerinde stabilize edilmeyen dişlerde iyileşmenin iyi olabildiğinin
gösterilmesine rağmen splint aşağıdaki sebeplerden dolayı kullanılmalıdır. (54)
Medikolegal Sebepler; Splintleme yapılmadığında travma görmüş diş aspire
edilebilir, yutulabilir, kazara darbe alabilir.
Periodontal
Ligamentin
Korunması:
İyileşme
sırasında
yaralanmış
periodontal dokulara gelebilecek zararlar engellenmelidir. Splintleme işlemi zarar
riskini en aza indirger.
Hastanın Rahatlığı: Çiğneme fonksiyonu splintlemeyi takiben daha rahat
yerine getirilebilir.
6.1. Splintlerde Olması Gereken Özellikler
-Uzun
laboratuar
işlemleri
olmadan
uygulanabilmelidir.
31 klinikte
dişlere
kolaylıkla
- Diş etiyle kontakt halinde olmamalı ve dişetine zarar vermemelidir.
- Okluzyonu engellememelidir.
- Kolayca temizlenebilmelidir.
- Estetik bakımından uygun olmalıdır.
- Gerektiğinde kanal tedavisine ve vitalite testine izin vermelidir.
- Pasif olmalı ve dişi istenen konumda tutabilmelidir.
- Dişe ilave bir kuvvet uygulamamalı ve diş alveol kemiği içinde fizyolojik
hareketini yapabilmelidir. (54)
6.1.1. Splintlemenin Dokudaki Etkileri:
Travma nedeniyle peridontal ligament hücrelerinde
kopma
meydana
geldiğinde; rijit splintleme ile iyileşme meydana gelmediği, bilakis fleksibl bir
splintlemenin periodontal iyileşmeye yardımcı olduğu gözlenmiştir. (56) Periodontal
ligament (PDL) hücrelerinin ölmesine neden olan ciddi travmalarda ise, gereğinden
fazla uzun süreli ve rijit splintleme ile kök yüzeyinde rezorbsiyon alanları ve
ankilozla karşılaşılabilinirken, yarı rijit ve kısa süreli splintlemenin iyileşmeye
yardımcı olduğu gözlenmiştir. Bunun yanında rijit splintlemenin revaskülarizasyonu
yavaşlattığı belirlenmiştir. (56) 6.1.2. Splint Tipleri
Tel-kompozit splint
Bu teknikte yumuşak bir tel dişlerin kurvatürüne uygulanır ve diş yüzeylerine
kompozit ile yapıştırılır. (57) Telin kalınlığına ve hafıza etkisine bağlı olarak splintin
ortodontik
kuvvet
uygulaması önlenerek pasif uygulanması önemlidir.
32 Polimerizasyon sonrasında telin distal sonlanmaları kesilerek dudağı irrite etmesi
önlenmelidir. (53,54,57)
Titanyum Travma Splinti (TTS)
Hasta konforunu ve hekimin uygulama kolaylığını arttıran yeni tasarlanmış bir
tekniktir. (54,58) Splint 0.2 mm kalınlığında titanyumdan yapılmıştır, 52 ve 100 mm
olarak iki boyu mevcuttur. TTS’in romboid yapısı fleksibl olmasını
sağlayarak
fizyolojik diş hareketlerini sağlamaktadır ve diş konturlarına rahatça adapte
edilebilir. Romboid açıklıklar daha az miktarda kompozit kullanılmasını sağlar, bu
da fiksasyonu kolaylaştırmaktadır; uygulaması ve çıkarılması kolaydır. Estetiktir.
Temizlenmesi kolaydır, yandaki dişlere adapte edilebilir olması asit-bonding
safhasını kolaylaştırmaktadır. Bu da, hekimlerin kanama sırasında bile yalnız
çalışabilmelerini kolaylaştırabilmektedir. (54,58,59)
Kevlar band / fiber splint
Adeziv teknik ile kullanılan diğer bir metottur ve stabilizasyonda naylon
fiberler, Kevlar bandları veya güçlendirilmiş polietilen fiberler kullanılmaktadır. (60)
Biyouyumludurlar, uygulaması kolay ve hızlıdır, estetiktirler ve temizlenmesi
kolaydır. Kompozitle birleşimlerinin iyi olmasından dolayı klinik ömrü uzundur,
uygulama sırasında kırılırsa tamiri kolaydır. (60,61) Dezavantajı pahalı olmasıdır.
Reçine Splint
Reçine materyalinin direkt olarak adeziv teknikle diş yüzeyine yerleştirildiği
bir metottur. Uygulanması kolaydır, stabiliteleri yüksektir ve estetiktirler. Fakat diğer
splintleme teknikleriyle karşılaştırıldığında, interdental aralıkları da tamamen
kapattığından dolayı hastaya daha fazla sıkıntı vermektedirler . (62) Bunun yanısıra
33 deneysel çalışmalarda tel-kompozit splint ile karşılaştırıldığında diş mobilitesini
oldukça azalttığı ve fizyolojik harekete izin vermediği gösterilmiştir. (63) Dudak ve
yanağı irrite edebilirler, temizlenmeleri zordur.
Self-etching ve bonding materyalleri
Bu teknikte ince, yumuşak bir paslanmaz çelik tel katlanıp çift sarmal bir
forma getirilip ışıkla sertleşen kompomer dolgu maddesiyle diş yüzeylerine adapte
edilir. Self-etching adesiv bonding ajanın kullanılması, splintleme işlemini hem
kolaylaştırmakta hem de hızlandırmaktadır. Küçük parçalar halinde uygulanan
kompomer materyali kompozit dolgu maddesine gore dişten daha kolay
uzaklaştırılabilmektedir. (64)
Ortodontik Splint
Adeziv teknikle ortodontik braketlerin diş yüzeylerine uygulanmasının
ardından
ortodontik tel bükülerek braketlere ligatüre edilir. (65,66)
Fakat bu
tekniğin dezavantajı hastaların dudaklarını irrite etmesi ve diğer splintleme
tekniklerine göre konuşma güçlüğü oluşturmasıdır. (62) Dikkat edilmesi gereken en
önemli husus ortodontik kuvvet uygulanmasından kesinlikle kaçınılması gerektiğidir.
Sütur Splint
Yandaki dişin eksik olması nedeniyle retansiyon probleminin olduğu karışık
dişlenme döneminde geçici splintleme için uygun bir splint tipidir. (54) Splintleme
süresi 2-3 günü
geçmemelidir.(54,67) Dişi alveol yuvasında tutmak için kesici
kenarı içine alan labial ve lingual dokular çapraz olarak dikilir. (53.54)
Diş eksikliği nedeniyle bu splintlerden herhangi birinin uygulanamadığı
hastalarda bir diğer metot da 24 saatte hazırlanabilen ve arktaki tüm dişleri içeren,
vakumla şekillendirilen akrilik splintlerdir. (68)
34 Bazen de aşırı dişeti kanaması ve kooperasyon bozukluğu nedeniyle ilk seansta
splint uygulanamayabilir. Böyle durumlarda bir röntgen filminden çıkarılan kurşun
folyonun dişin etrafında şekillendirilip güçlendirilmiş çinko oksit öjenol veya cam
iyonomer simanı ile yapıştırılmasıyla 24 saat için geçici bir splint yapılabileceği ve
kanama kontrol altına alındıktan sonra da diğer splint tiplerine geçilebileceği
bildirilmiştir. (68,69)
Fiberle güçlendirilmiş kompozit splint
Son zamanlarda sıklıkla kullanılan bir splintleme yöntemidir. Fiberle
güçlendirilmiş kompozitlerin avantajlarından yararlanılarak güçlü ve dayanıklı bir
splintleme elde edilmiş olur.
Fiberle güçlendirilmiş kompozit splintler ağız içerisinde direkt olarak veya
indirekt olarak uygulanabilirler.
İndirekt yöntemde labaratuar ortamında hazırlanmış olan fiberle güçlendirilmiş
kompozit splintin yapıştırılması için dişte ve restorasyonda bir takım hazırlıklar
gerekir.
Diş yüzeyinin hazırlanması sırasında; diş yüzeyi pomza ile temizlenir, yapışma
yüzeyi taş ile hafifçe pürüzlendirilir, mine yüzeyi fosforik asit ile 1 dakika asitlenir,
daha sonra yıkanıp kurutulur ve bonding ajanı uygulanır.
Restorasyonun hazırlanması; yapışma yüzeyi taş ile hafifçe pürüzlendirilir,
yüzeye bonding ajanı uygulanır ve 5 dakika karanlıkta bekletilerek fiberin aktif hale
geçmesi sağlanır. Dual-cure kompozit simanla yapıştırılır. (86)
Splint yapılırken kompozit ve fiberin bir araya getirilmesinde dikkat
edilmesi gerekenler:
35 Genel kurallar:
 Splint yapılırken düz bir hat şeklinde değil ark biçiminde hazırlanmalıdır.
 İndirekt splintlerin tutuculuğu direktlere göre daha azdır.
 Splint içindeki düzensizlikler keskin geçişlere, kuvvet birikimine neden olur.
Bunun sonucunda da başarısızlık görülür.
 Fiber splintlerin içinde küçük bir hava kabarcığı dahi kalsa o bölgeye kuvvet
uygulandığında enerji birikimi olur. Splint o bölgede atabilir, kırılabilir.
 Uygulama sırasında kesinlikle su veye tükrükle temas edilmemelidir.
İzolasyon başarı için son derece önemlidir. (70)
Fiber Splint Uygulama Basamakları:
 Uygulamadan önce diş yüzeylerinin temizliğine çok dikkat edilmelidir. Diş
yüzey temizliği, polisaj yapılmalıdır.
 Fiber kuru ise bond ile ıslatılıp karanlık ortamda saklanmalıdır.
 Fiber uzunluğu ölçülüp istenen miktarda ayarlanmalıdır. Ölçüm yaparken
diş ipi kullanılabilir.
 Fiberin adapte edilmesi esnasında mobil olan dişlerin oynamaması için
akrilden bir blok hazırlanmalıdır.
 Alt bölgeye taşmasını engellemek ve izolasyon amacıyla rubberdam, kama,
silikon gibi materyallerden yararlanılmalıdır.
 Splintin sonlanacağı dişin distallerine strip band yerleştirilmelidir.
 Dişler mobil ise önce anahtar uygulanır, sonra kamalama yapılır.
 Önceki
aşamaların
başarısını
garantilemek
uygulamalarından önce asit-primer-bond uygulaması yapılır.
36 için
anahtar,
kama
 Önce ince bir kat
akışkan kompozit uygulanır sonra fiber uygulanıp
adaptasyonu sağlanır. Üzerine tekrar akışkan kompozit uygulanır. En önemli kısmı
etap etap ışınlamadır.
 Fiber malzemenin üzeri tamamen akışkan kompozit ile örtülenmelidir.
 Aproksimal kısımlara vestibülden de akışkan kompozit uygulaması
yapılmalıdır.
 Aralar spançla silinmelidir. Sarı kuşak frezle düzenlemeler yapılmalı, sonra
taşlar, disklerle polisaj bitirilmelidir.
 Polisaj esnasında fiber açığa çıkarsa üzerine tekrar akışkan kompozit
uygulanmalıdır.
 Oklüzyon kontrolü yapılmalıdır. (70)
7. GEREÇ ve YÖNTEM
E. Ü . Dişhekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi A. D. kliniğine diş eksikliği
ve diş mobilitesi şikayeti
ile başvurmuş 2 hastanın anamnezinde ve ekstraoral
muayenesinde herhangi bir sistemik hastalığa rastlanılmamıştır.
İlk hastanın ağız içi muayenesinde 41 numaralı dişin periodontal sebeplerle
kaybedildiği tespit edilmiştir. (Resim-6,7) İkinci hastanın ağız içi muayenesinde ise
41 numaralı dişin kaybedildiği tespit edilmiştir. (Resim-20,21,22) Hastaların yaşı,
dişsiz bölge ve dayanak dişlerin özelliği göz önünde bulundurularak, kalıcı aynı
zamanda da konservatif bir çözüm olarak fiberle güçlendirilmiş kompozit rezin esaslı
adeziv köprü uygulanmasına karar verilmiştir.
Direk uygulama aşamaları:
37  Okluyon kontrol edilir. Kapanış uygunsa dişlerde herhangi bir preparasyon
yapılmaz.
 Öncelikle diş yüzeyleri pomza ile polisajlanır. Bu aşamada dişetini
kanatmamaya özen gösterilmelidir. (Resim-8)
 Dişlerin
lingual
yüzeyleri
ve
boşluğa
komşu
dişlerin
aproksimal
yüzeylerindeki mine 1 dakika boyunca fosforik asitle (%34.5, total-etch tekniği,
Vococid, Voco, Almanya) asitlenir, yıkanır, kurutulur. (Resim-9)
 İyi sağlanmış izolasyondan sonra diş yüzeylerine bond uygulanır (Solobond
M, Voco, Almanya) ve fazlası hava spreyi ile alındıktan sonra LED ışık kaynağı ile
20 saniye ışınlanır. (Resim-10)
 Dişlerin lingual yüzeylerine ince bir katman akışkan kompozit (Arabesk
Flow, Voco, Almanya) uygulanır, polimerize edilmez. (Resim-11)
 Önceden diş ipi ile ölçülen diş boşluğuna vestibüle hafif eğim olacak şekilde
uygun miktarda fabrikasyon olarak ıslatılmış fiber el değdirilmeden kompozitin
üzerine yerleştirilir. (Resim-12)
 Bu aşamada her diş önce 5'er saniye ışınlanır. Konum kontrolü yapılır. Fiber
uygun konumda yerleşmiş ise her yüzey 40'ar saniye ışınlanır. (Resim-13)
 Gövde şekillendirmesi için dişeti kısmına metal bir matris bandı konularak
hem izolasyon sağlanır hem de diş formu daha rahat verilir. (Resim-16)
 Açıkta kalan fiber yüzeyleri tamamen kompozit (Arabesk, Voco, Almanya)
ile örtülür ve LED ışıkla 40' ar saniye polimerize edilir.
 Okluzyon kontrolü ısırtma kağıdı ile yapılır.
 Bitirme ve cila işlemleri tamamlanır. (Resim-17)
38 Şekil 6: 41 numaralı dişin eksikliği sonucu oluşan ağıziçi görüntü (vestibülden)
Şekil 7: 41 numaralı dişin eksikliği sonucu oluşan ağıziçi görüntü (lingualden)
39 Şekil 8: Diş yüzeylerinin pomza ile temizlenmesi
Şekil 9: Dişlerin lingual ve aproksimal yüzeylerinin asitlenmesi
40 Şekil 10: Diş yüzeylerine bond uygulanması
Şekil 11: Diş yüzeylerine ince tabaka akışkan kompozit uygulanması
41 Şekil 12: Boşluğa uygun miktarda kesilmiş fiber
Şekil 13: Fiberin önce 5, sonra 40'ar saniye ışınlanması
42 Şekil 14: Işınlanması tamamlanmış fiber desteğin vestibülden görünümü
Şekil 15: Işınlanması tamamlanmış fiber desteğin lingualden görünümü
43 Şekil 16: Dişsiz bölgenin restorasyon için metal matris bandı ile desteklenmesi
Şekil 17: Bitirme ve polisaj işlemlerinin yapılması
44 Şekil 18: Bitmiş adeziv köprünün okluzalden görünümü
Şekil 19: Bitmiş adeziv köprünün lingualden görünümü
45 Şekil 20: 2. vakanın ağız içi görünümü (vestibülden)
Şekil 21: 2. vakaya fiber uygulanması
46 Şekil 22: 2. vaka bitim ağıziçi görüntüsü (vestibülden)
47 8. TARTIŞMA
Tek diş eksikliğinde fiberle güçlendirilmiş kompozit köprü uygulamaları
başlangıçta ön bölge dişlerinin restorasyonu için geçici bir yöntem olarak düşünülse
de yapım aşamalarının kolaylığı ve noninvaziv özelliğinden dolayı doğru seçilen
vakalarda daimi restorasyon olarak da uygulanabilir. Bu tekniğin başlıca avantajları
şöyle sıralanabilir; tek seansta tamamlanabilirler, destek dişlere zarar verecek
nitelikte yük uygulamazlar, interdental aralık oral hijyenin sağlanabileceği şekilde
şekillendirilebilir ve tamir gerektiğinde komplike bir teknik ya da materyal
gerektirmezler. (71) Ayrıca ucuz olması, komşu dişlerde renk değişimine neden olan
metal desteğin olmaması, diş renginde malzemeler kullanılarak estetik sonuçlar elde
edilebilmesi ve ilerideki dönemlerde geriye dönme isteği olursa bu talebe yanıt
verebilmesi gibi olumlu özellikleri de mevcuttur. (72,73) Ancak sınırlı yük taşıma
kapasitesi ve titiz bir çalışma gerektirmesi gibi dezavatanjları vardır. (74,75) İmplant
destekli restorasyonların gelişmesi ile birlikte tek diş eksikliklerine konservatif bir
çözüm sağlanmıştır. Fakat bu tedavi seçeneği yüksek maliyeti, ilave cerrahi
operasyon gerektirmesi ve her vakada endikasyonunun olmaması nedeniyle
uygulanamayabilir. (76)
Kuşgöz ve arkadaşları (77)
fiberle
güçlendirilmiş
kompozit ile üst keser diş eksikliğinin restorasyonunu 3 olgu sunumu ile
göstermişlerdir. Hastaların 2 yıllık klinik takipleri süresince estetik, fonksiyon,
fonetik ve yer kaybı açısından herhangi bir sorunla karşılaşmadıklarını ve tedaviyi
kolayca kabullendiklerini belirtmişlerdir.
Fiberle güçlendirilmiş kompozit
köprülerin seçim kriterleri Maryland tip
köprü kriterleri ile uyum gösterir: (71)
48 - köprü ayaklarına asit uygulayabilmek için yeterli mine kalınlığına sahip olan
dişlerde,
- periodontal desteğini kaybetmiş dişlerin splintlenmesinde,
- sistemik sağlık problemleri olan hastalarda, düşük ekonomik düzeye sahip
hastalarda ve ergenlik dönemindeki hastalarda uygulanabilir. (78)
Dental literatür vaka raporları, fiberle güçlendirilmiş kompozit splint yapımına
dair bilgi içermektedir; ancak detaylı çalışmalar sınırlıdır ya da sadece kısa vadeli
sonuçları göstermektedir. (88,89) Fiber destekli kompozit malzemesini kullanarak
tedavi edilen ciddi boyutta ilerlemiş, hızlı seyir gösteren marjinal kemik kaybı olan
bir hastanın fonksiyonel rehabilitasyonunun 1 yıllık takibini ortaya koyan bir çalışma
yapılmıştır. (18) Ancak, periodontal bulgular sadece tanımlayıcı niteliktedir. Bir
başka klinik çalışmada E-camı fibresi olan (Fibre-Kor) stabilize mobil dişlerin
periodontal sonuçları değerlendirilmiştir. Çalışma sonuçları diş stabilizasyonundan
sonra marjinal kemik kaybının 10 ay sonında 0.58 mm’lik ortalamaya kadar
düştüğünü sunmuştur. Söz konusu çalışmadaki 6-18 ay arası gözlenen marjinal
kemik kaybı 1.2 mm’lik ortalamaya sahiptir. (90)
Yapılan çalışmalardaki 5 yıldan sonra %45’lik başarı oranı kalıcı
restorasyonlar için makul bir sonuçtur. (87) Fiberle güçlendirilmiş kompozit
protezlerin ilgi çeken özellikleri iskeletin estetik özelliği ve yapının onarımı ile
ayarlanmasının kolaylığıdır. Rezin kompozitinin delaminasyonu çatlak yüzeyin
uygun bir şekilde hazırlanmasından sonra malzeme ekleyerek nispeten daha
kolaylıkla onarılabilir. Onarım, fiberleri asıl yerine ekleme işlemini de içermektedir,
ancak yapısal dayanım risk altında olabilir. 5 yıllık başarı ve ağızda kalma oranları
49 açıkça farklıdır; bu da sabit protezlerin onarımının restorasyon ağızda kalma süresi
için fayda sağladığını göstermektedir. (87)
Fiber
destekli
kompozit
splintlerin
kalınlığı
da
splint
dayanımını
etkilemektedir. Yapının 2 mm’yi aşmaması gerektiğinden, splintlerin dayanım
gücünü de azaltabilir. (90) Fiber-kompozit kompleksinin olması gereken kalınlığına
lingual yüzeylerde kutu veya kanal hazırlıkları yapıldığı zaman ulaşılabilir. Ancak,
bu minimal invaziv tedavi yaklaşımına uymayacaktır. Bu sebeple mine yüzeylerinde
mekanik retansiyon veya hazırlık yapılmaması adeziv uygulama adına daha
doğrudur. Klinik uygulamada, bir splintteki bütün kompleksin tam kalınlığı hala
fazla görülmektedir. Ne var ki, çelişki kalınlığın nasıl kontrol edilebileceğinde
yatmaktadır. İncelenen çalışmada splinti kaplayan akıcı kompozit kalınlığı elle
kontrol edilmiştir. (90) Kompozit kalınlığının splintlerin varlığını zedeleyip
zedelemediği analiz edilmelidir. Başarısız splintlerin gelecekte bir de bu yönden
değerlendirilmesi gerekmektedir. (90)
Alt keser diş eksikliklerinde uyguladığımız fiberle güçlendirilmiş kompozit
vakalarında okluzal kapanışın uygun olmasından dolayı, hiçbir preparasyon
yapılmamış; hem estetik hem de fonksiyonel olarak eksiklik giderilmiş ve klinik
takibe alınmıştır. Ancak fiberle güçlendirilmiş kompozit
vakalarının sınırlı yük
taşıyabilme kapasitesinden dolayı premolar ve molar bölgede kullanımları sınırlıdır.
(74)
50 9. SONUÇ
Tek seansta yapılan direkt fiberle güçlendirilmiş kompozit köprüler estetik,
fonksiyonel ve potansiyel olarak kalıcı olabilecek bir sonucun elde edilebilmesi için
fiberle güçlendirilmiş kompozit malzemenin ve adeziv teknolojinin tüm avantajlarını
birleştiren hızlı, minimal invaziv bir yaklaşımdır.
Özellikle ön keser dişlerde boşluğun fazla geniş olmadığı, periodontal sorunlu
ileri vakalarda, protetik restorasyon öncesi bir alternatif olarak düşünülebilir.
51 10. KAYNAKLAR
1. Ulusoy A T, Süt dişi dentininde bağlayıcı ajan uygulanması sırasında
tükürük kontaminasyonun bağlanma dayanımına etkisinin in vitro olarak
incelenmesi, Doktora Tezi, Hacettepe Üniv. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2007.
2. Schwartz RS, Summit JB, Robbins W et al. Fundamentals of Operative
Dentistry. USA: Quintessence Publishing Co, Inc 1996 , s:141-186.
3. Öztürk N, Öztürk F, Dentin bonding ajanlar ve simantasyon. Cumhuriyet
Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Dergisi 2001,4,10-12.
4. Altun C, Restoratif dişhekimliğinde mikrosızıntı Gülhane Tıp Dergisi 2004,
s:64- 269.
5. Türkün Ş, Adezyon kuvvet ve Dbs'ler, 4.sınıf ders notları Ege Üniv, Diş
Hekimliği Faktültesi, İzmir, 2010.
6. Zaimoğlu A, Can G. Sabit Protezler. Ankara Üniversitesi Basım Evi. Ankara
2004, s:59-267.
7.Nash, R.W., Lowe R.A., Leinfelder K., Using packable composites for direct
posterior placement. JADA 2001,132, 1099-1104.
8. Çil D., Posterior Bölgede Estetik Restorasyonlar, Ege Üniversitesi Diş
Hekimliği Fakültesi Bitirme Tezi 2007, s:21-25.
9. Önal B., Restoratif Diş Hekimliğinde Maddeler ve Uygulamaları, Bornovaİzmir, 2004, s:4-9, s:66-98.4
10. Önal B. Restoratif Diş Hekimliğinde Maddeler ve Uygulamaları, Ege
Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Yayınları No:20, 2004, s: 66-101.
52 11. Council on Dental Materials, Instruments and Equipment, Visible light
cured composites and activating units. J Am Dent Assoc 1985, 110, s:100-103.
12. Zaimoğlu A, Can G, Ersoy E, Aksu L. Diş hekimliğinde maddeler bilgisi,
Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Basımevi 1993, s: 93-200.
13. Manhart J, Kunzelmann KH, Chen HY, Hickel R. Mechanical properties
and wear behavior of light-cured packable composite resins. Dent Mater 2000,
16,33-40.
14. Jackson, Ronald D, Morgan M. The New Posterior Resins and a Simplified
Placement Technique. J Am Dent Assoc 2000, 131, 375-383.
15. Kümbüloğlu Ö, User A. Cam Fiber Köprü Restorasyon Uygulamaları:
Olgu Sunumu. Dentalife 2005, 15(1), 15-7.
16. Doğan D, Yeler D. Fiber Reinforced Composite Bridge: Case Report. J
Cumhuriyet University Faculty of Dentistry 2009, 12(1), 47-51.
17. Cho L, Song H, Koak J, Heo S. Marginal accuracy and fracture strength of
ceromer/ fiber-reinforced composite crowns: Effect of variations in preparation
design. J Prosthet Dent 2002, 88, 388-395.
18. Freilich MA, Meiers JC, Duncan JP, Goldberg AJ. Fiber-reinforced
composites in clinical dentistry 2000, Quıntessence Pub. Co. Inc, Illinois.
19. Brown D. Fibre-reinforced materials. Dent Update 2000, 27, 442-448.
20. Butterworth C, Ellakwa AE, Shortall A. Fibreinforced composites in
restorative dentistry. Dent Update 2003, 30, s:300-308.
53 21. Freilich MA, Karmaker AC, Burstone CJ, Goldberg AJ. Development and
clinical
applications of a light-polymerized
fiber-reinforced composite. J
Prosthodont 1998, 80, 311-318.
22. Levent H, Karaağaçlıoğlu L. Protez kaide rezinlerinin güçlendirilmesi.
Gazi Üniv Dişhek Fak Derg 2004, 21, 135-142.
23. Jagger DC, Harrison A, Jandt KD. The reinforcement of dentures. J Oral
Rehabilitation 1999, 26, 185-194.
24. Freilich MA, Meiers JC, Duncan JP, Goldberg AJ. Fiber-Reinforced
Composites in clinical dentistry. Quintessence Publishing Co., 2000, 9-22.
25. Vallittu PK. Compositional and weave pattern analyses of glass fibers in
dental polymer fiber composites. J Prosthodont 1998, 7, 170-176.
26. Uzun G. Protez kaide rezinlerinin güçlendirilmesinde liflerin kullanımı.
Hacettepe Diş Hek Fak Derg 2000, 24, 70-76.
27. Çötert HS: Adeziv Protezler, Ders Notları 2006, İzmir.
28. Ibsen RL: Fixed prosthetics with a natural crown pontic using an adhesive
composite. J S Calif Dent Assn 1973,41, 100.
29. Jordan RE, Suzuki M, Sills PS, Gratton DR, Gwinnett J: A temporary fixed
partial dentures fabricated by means of the acid-etch resin technique. A report of 86
cases followed for up to three years. J Am Dent Assoc 1978, 96, 994.
30. Portnoy LL: Constructing a composite pontic in a single visit. Dent Surv
1973, 49;20.
31. Stolpa JB: An adhesive technique for small anterior fixed partial dentures. J
Prosthet Dent 1975, 34, 513-9.
54 32. Ibsen RL: One-appointment technique using an adhesive composite. Dent
Survey 1973, 49, 30-32.
33. Hamada T, Shigeto N, Yanagihara T: A decade of progress for the adhesive
fixed partial dentures. J Prosthet Dent 1985, 54, 24-33.
34. Scheer B, Silverstone LM: Replacement of missing anterior teeth by etched
retained bridges. J Int Assoc Dent Chicago 1975, 6, 17.
35. Sweeney EJ, Moore DC, Dooner JJ: Retentive strength of acid etched
anterior fixed partial dentures. An in vitro comparison of attachment tecnique. J Am
Dent Assoc 1980, 100, 198-202.
36. Rochette AL: Attachment of a splint to enamel of lower anterior teeth. J
Prosthet Dent 1973, 30, 418, 23.
37. Livaditis GJ: Cast metal resin-bonded retainers for posterior teeth. J Am
Dent Assoc 1980, 110, 926-929.
38. Livaditis GJ, Thompson VP: Etched castings: An improved retentive
mechanism for resin-bonded retainers. J Prosthet Dent 1982, 47, 52-58.
39. Thompson VP, Del Castillo E, Livaditis GJ: Resin to electrolytically etched
nonprecious alloys for resin - bonded prostheses. ] Prosthet Dent 1981, 60 (Spec.
Issue A), 337 - 80, 265.
40. Re GJ, Kaiser DA, Malone WFP, Garcia-Godoy F: Shear bond strength and
scanning electron microscope evaluation of three different retentive methods for
resin bonded retainers. J Prosthet Dent 1988, 59, 568-573.
41. Heinenberg BJ: The formation of retention wings. Quintessence Dent
Technol 1984, 8, 573-576.
55 42. Taleghani M, Leinfelder KF, Taleghani AM: An alternative to cast etched
retainers. J Prosthet Dent 1987, 58, 424-428.
43. Nağaş IÇ, Uzun G. Fiberle güçlendirilmiş kompozitlerin protetik
uygulamalardaki yeri. Hacettepe Diş Hek Fak Derg 2009, 33, 49-60
44. Gürbulak AG, Çölgeçen Ö, Kesim B. Fiberle güçlendirilmiş adeziv
köprüler. Dicle Diş Hek Derg 2009, 10, 55-62
45. Mosharraf R, Torkan S. Fracture resistance of composite fixed partial
dentures reinforced with pre-impregnated and non-impregnated fiber. J Dent Res
Dent Clin Dent Prospect 2012, 6, 6-12.
46. Freilich M, Meiers J. Fiber reinforced composites. Illinois: Quintessence
Pub Co 2000.
47. Vallittu PK. The effect of glass fibers reinforcement on the fracture
resistance of a provisional fixed partial denture. J Prosthet Dent 1998,79, 30-125.
48. Karaalioğlu O, Yeşil Duymuş Z. Fiberle güçlendirilmiş kompozitlerin sabit
bölümlü protez yapımında kullanımları. Atatürk Üniv Diş Hek Fak Derg 2008, 18,
70-7.
49. Armitge GC. Development of a Classification System for Periodontal
Diseases and Conditions. Ann Periodontal 1999, 4, 1-6.
50. Lundstom A, Johansson LA, Flamp SE. Effect of combined systemic
antimicrobial therapy and mechanical plaque control in patients with recurrent
periodontal disease. J Clin Periodontal 1984, 11, 321-330.
51. Takamatsu N, Yano K, He T, Umeda N, Ishikawa T. Effect of initial
periodontal therapy on the freavercy of detecting
56 Bactcroides
forsytus,
Prophyomonas gingivalis and Antinobacillus actinomycetemcomitans. J Periodontal
1999, 70, 574-580.
52. Bahland LK, Andreasen JO. Dental traumatology: essential diagnosis and
treatment planning. Endod Topics 2004, 7, 14-34.
53. Andreasen JO, Andreasen FM. Classification, etiology end epidemiology
of traumatic dental injuries. In: Andreasen JO, Andreasen FM. Textbook and Color
Atlas of Traumatic Injuries to the Teeth. 3 rd ed. Copenhagen Munksgaard
Publishers. 1993, 151-77.
54. Von Arx T. Splinting of traumatized teeth with focus on adhesive
techniques. CDA Journal 2005,33, 409-14.
55. Kocatürk U. Açıklamlı Tıp Terimleri Sözlüğü. 1991.
56. Andreasen JO, Andreasen FM. Essentials of traumatic injuries to the teeth.
A step-by-step treatment guide 2 nd ed. Copenhagen Munksgaard Publishers. 2000,
20.
57. Braun CL, Mackie IC. Splinting of traumatized teeth in children. Dent
Update. 2003, 30, 78-82.
58. Von Arx T, Filippi A, Buser D. Splinting of traumatized teeth with a new
device: TTS. Dent Traumatol. 2001, 17, 180-4.
59. Trope M. Clinical management of the avulsed tooth: present strategies and
future directions. Dent Traumatol. 2002, 18, 1-11.
60. Andersson L, Friskopp J. Fiber-glass splinting of traumatized teeth. J Dent
Child. 1983, 50, 214.
57 61. Yıldırım Oz G, Ataoğlu H, Kir N, Karaman AI. An alternative method for
splinting of traumatized teeth: case reports. Dent Traumatol. 2000, 22, 345-9.
62. Filippi A, Von Arx T. Comfort and discomfort of dental trauma splints - a
comparison of a new device (TTS) with three commonly used splinting techniques.
Dent Traumatol. 2002, 18, 275-80.
63. Von Arx T, Filippi A, Lussi A. Comparison of a new dental trauma splint
device (TTS) with three commonly used splinting techniques. Dent Traumatol. 2001,
17, 266-74.
64. Croll TP, Heplin ML. Use of self-etching adhesive system and compomer
for splinting traumatized incisors. Pediatr Dent. 2002, 24, 53-6.
65. Dawoodbhoy I, Valiathan A. Splinting of avulsed central incisors with
orthodontic wires: a case report. Endod Dent Traumatol. 1995, 10, 149-52.
66. Gigon S, Peron JM. Semi-rigid bracket splinting of teeth after traumatic
luxation. Rev Stomatol Chir Maxillofac. 2000, 100, 272-5.
67. Oikarinen KS. Tooth Splinting: a review of the literature and consideration
of the versatitility of a wire-composite splint. Endod Dent Traumatol. 1990, 6, 23750.
68. Alaçam T. Endodonti II. Baskı. Fakülteler Kitapevi. Barış Yayınları, 2000,
s:45-62.
69. Blinkhorn AS, Mackie IC. Practical treatment planning for the paedodontic
patients. Quintessence Pub. Co Ltd, London, 1992.
70. Kandemir Ş, Splint özellikleri, 4.sınıf ders notları Ege Üniv, Diş Hekimliği
Fakültesi, İzmir, 2011
58 71. Van Wijlen P. A modified technique for direct, fibre-reinforced, resinbonded bridges: Clinical case reports. J Can Dent Assoc 2000, 66, 367-71.
72. Belli S, Ozer F. A simple method for single anterior tooth replacement. J
Adhes Dent 2000, 2, 67-70.
73. Karaman AI, Kir N, Belli S. Four applications of reinforced polyethylene
fiber material in orthodontic practice. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2002, 121,
650-4.
74. Burkard H. Ön dis bölgesinde kompozit kullanarak dogrudan köprü yapımı.
Quintesence Türkçe 2004, 2, 13-25.
75. Strassler HE, LoPresti J, Schere W, Rudo DN:Clinical evaluation of a
woven polyethylene ribbon used for splinting. Esthetic Dent Update 1995, 6, 80-4.
76. Gunne J, Astrand P, Lindh T, Borg K, Olsson M. Tooth-implant and
implant supported fixed partial dentures: a 10-year report. Int J Prosthodont 1999, 12,
216-21.
77. Kusgöz A, Sener Y, Ülker M, Yıldırım S, Koyutürk A.E. Fiberle
güçlendirilmis kompozit ile üst keser dis eksikliginin restorasyonu (Üç olgu
sunumu). Türk Dishekimligi Dergisi 2007, 68, 78-82.
78. Malone WFP, Maroso DJ, Morgano SM, Resin- Bonded Retainers
(Maryland Bridge). In Malone WFP, Koth DL, editors. Tylman’s Teory and Practice
of Fixed Prosthodontics. 8th ed., St. Louis: Tokyo, Ishiyaku EuroAmerica Inc, p.
219- 28.
79. Eminkahyagil N. Fiberle güçlendirilmis kompozitlerin kullanımı. TDBD
2004, 41-2.
59 80. Zorba O, Dört Farklı Self-Etching Bonding Ajanın Biyouyumluluğunun
TNF-a ve Diğer Enflamasyon Kriterleri Kullanılarak Karşılaştırılması, Doktora Tezi,
Atatürk Üniv. Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı, 2006.
81. Şentut F, Dentin Hassasiyet Giderici Ajanların Tam Seramiklerin Dentine
Bağlanma Direncine Olan Etkilerinin İncelenmesi, Doktora Tezi, Süleyman Demirel
Üniv. Sağlık Bilimleri Enstitüsü,2007.
82. Kuşdemir M, Farklı dentin bağlayıcı ajanların dentin bariyer testi
kullnılarak L 929 hücreleri üzerine sitotoksisitelerinin incelenmesi, Doktora tezi,
Selçuk Üniv. Diş hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı, 2007.
83. Rosentiel SF, Land MF, Fujimoto J, Contemporary Fixed Prosthodontics. 3
ed. CV Mosby, 2001, s:697-706.
84. Vallittu PK, Lassıla VP. Reinforcement of acryclic resin denture base
material with metal or fibre strengtheners. J Oral Rehabil 1992, 9, 225-230.
85. http://www.ribbond.com/composite-restoration.php; Seattle, WA.
86. Kümbüloğlu O, Protetik Diş Hekimliğinde Güncel Adeziv Uygulamalar.
Dental Klinik Dergisi, 2012, 2, 32-35.
87. Van Heumen CC, Van Dijken JW, Tanner J et.al Five-year survival of 3unit fiberreinforced composite fixed partial dentures in the anterior area. Dent Mater
2009 Jun; 25(6), 820-7
88. Sewo´n LA, Ampula L, Vallittu PK. Rehabilitation of a periodontal patient
with rapidly progressing marginal alveolar bone loss: 1-year follow-up. Journal of
Clinical Periodontology 2000, 27,615–9.
60 89. Tokajuk G, Pawin´ ska M, Stokowska W, Wilczko M, Kedra BA. The
clinical assessment of mobile teeth stabilization with Fibre-Kor. Advanced
Medical Sciences 2006, 51 ,225–6.
90. Kumbuloglu O, Saracoglu A, Ozcan M. Pilot study of unidirectional Eglass fibre-reinforced composite resin splints: up to 4.5-year clinical follow-up. J
Dent, 2011, 39, 871-877.
61 11. ÖZET
Buonocore 1955’de rezin retansiyonu sağlamak için minenin asitleme
prosedürünü çıkarmasıyla adeziv dişhekimliği başlamıştır. O günden bu yana farklı
materyaller, teknikler ortaya çıkmış, adeziv teknoloji gelişmiştir. Bu da beraberinde
klinikte başarılı sonuçlar getirmiştir.
Fiber bir güçlendirme malzemesidir. Kullanıldığı malzemenin esneyebilirliğini
arttırdığı için kuvvet artışı sağlar. Kompozitlerle birlikte kullanılan cam fiberlerle
yapılan restorasyonların geri dönüşümü olduğu için dezavantajı neredeyse yoktur.
Adeziv köprü uygulamaları konservatif bir uygulama olmalarının yanında laboratuar
ve klinik uygulamalarda zamandan ve maddi yönden de kazanç sağlar. Ancak bu
uygulamalarda doğru vaka seçimi de önemlidir. Çünkü kontraendike olduğu
durumlar da vardır.
Çalışmamızda; 2 adet direkt yöntemle yapılmış fiberle güçlendirilmiş kompozit
adeziv köprü uygulaması yapılmıştır. Hastalar klinik takip altındadır.
62 12. SUMMARY
Adhesive dentistry started when Buonocore found out the pickling process
of dentin in 1995 to provide resin retention. Since then different materials and
techniques have appeared and adhesive technology has improved. As a result, it
has led to successful results in the clinic.
Fiber is a reinforcing material. Increasing the flexibility of the material used, it
provides an increase of strength. It has almost no disadvantage since it is a recycling
form of restorations which are created through glass fibers used with composites.
While adhesive bridge applications are conservative, they yield a profit in laboratory
and clinic applications in terms of time and money. However, choosing the right case
is also important for these applications as some occasions with contraindication exist.
In our study, composite adhesive brigde application which is conducted
through 2 direct methods and reinforced with fiber has been performed. Patients are
followed up in the clinic.
63 13. ÖZGEÇMİŞ
6 Mart 1992 tarihinde Gaziantep' in Nizip ilçesinde doğdum. İlkokulu Nizip
Özel Işık İlköğretim Okulu' nda tamamladım. 2006 yılında Gaziantep Kolej Vakfı
Özel Okulları'nda ortaöğretimimi bitirdim. Gaziantep Kolej Vakfı Özel Fen
Lisesi'nden 2010 yılında mezun oldum. 2010 yılında, Ege Üniversitesi Diş Hekimliği
Fakültesi'ni kazandım.
64 
Download